You are on page 1of 5

René Descartes (1596-1650)

René Descartes, 1596 yılında La


Haye’de dünyaya geldi. Ailesi soylu ve
aristokrattı. Ailesinin dördüncü
çocuğuydu. 1606 yılında Kraliyet
Kolejine gönderildi ve sekiz yıl boyunca
eğitim aldı. Okul bittikten sonra ünlü
matematikçi Mydorge ile tanıştı ve
matematik ile ilgilenmeye başladı.
Kolej eğitimi bittikten sonra Poitiers
Üniversitesine gitti ve avukat olarak
mezun oldu. Fakat hayatı boyunca
avukatlık yapmadı. O dönemde üniversite bitirenlerin çoğunun
yaptığı gibi orduya katıldı. Daha sonra orduda görevli olarak
Hollanda’ya gitti. Burada işgalci İspanyollara karşı savaştı.
Sonrasında ordudan ayrılarak birçok Avrupa ülkesini gezdi.
Danimarka, Almanya, Macaristan, İtalya ve Polonya’yı ziyaret etti.
Bu gezilerinin ardından Hollanda’ya gitti ve oraya yerleşti.
René Descartes, eserlerinin büyük bir kısmını Hollanda’da ikamet
ettiğinde kaleme alır. Hollanda’daki yaşamı çalkantılı geçmiştir. Bir
dönem ateistlikle suçlanmış ve mahkûm edilmiştir. Özgürlüğüne
kavuştuktan sonra Fransa’ya dönmüştür. Burada Pascal, Gassendi
ve Hobbes ile tanışır.
“Cogito Ergo Sum”
Dün gece rüyamda kendimi gördüm.
Rüyamda bir tepenin üzerine oturmuş,
güneşin batışını seyrediyor ve
düşünüyordum. Yani kendimi rüyamda
düşünürken gördüm ve sonunda
düşünmekle ilgili şu sonuca vardım.
Duyularımız çoğu zaman bizi aldatabilir.
Buna göre, hiçbir şeyin göründüğü gibi
olmadığını istesem de istemesem de peşin
olarak kabul etmek zorundayım. Bunun
böyle olduğunu kabul ettikten sonra,
örneğin şu anda ben; bir sobanın karşısında bulunsam bile, gerçekten de o
sobanın karşısında olduğumu bilemem, o sobaya elimi değdirsem ve elim
yansa bile, bundan emin olamam. Çünkü o ben belki de rüya görüyor, hayal
görüyorum veya o anda muzip bir şeytan benimle oyun oynuyor.
Bütün bunların böyle olabileceği düşüncesi eğer doğruysa, bundan sonra artık
benim şüphe duymayacağım tek bir şey var. Her şey yalan olsa bile gerçek
doğru olan şey, benim düşünebiliyor olmamdır. Rüyamda benimle alay
edildiğini veya rüyamda gördüğüm o bedenin bile bana ait olmadığını
düşünsem ki, gerçekten de bu böyle de olabilir. O halde ben kendime şu
soruları sorabilirim:
Rüyamda düşünürken gördüğüm ben, acaba gerçekte var olan ben miyim?
Veya rüyamda düşünürken gördüğüm ben, gerçekte var olmayan ben miyim?
Yoksa rüyamdaki ben, hayal ürünü olan ben midir? Rüyamdaki ben
düşünüyorsa ki evet düşünüyordu. Öyleyse rüyamdaki ben, gerçekten de var
olmalıdır, fakat aslında var değil; ama yok da değil. O halde sadece düşünüyor
oluşum, kendi başına benim var olduğumu kanıtlayamaz. Zira şu dünyadaki
ben, belki de başka bir dünyadaki, başka bir rüyanın ürünü de olabilirim! O
zaman şu sonuca varabiliriz: Düşünebiliyorsam mutlak bir yokluk yoktur.
Mutlak bir yokluk yoksa ki, evet yoktur. İşte buldum!
“Düşünüyorum, öyleyse varım!”
Kartezyen Kuşku Metodu

Kartezyen kuşku metodu, bir sepet içindeki çürük elmaları


ayıklama yöntemi gibidir. Aslında bu benzetme Descartes’in
doğrudan kendisinin yaptığı bir benzetmedir. Ona göre bir sepet
içindeki elmaların bazılarının çürük olduğunu düşünüyorsak en iyi
ayıklama yöntemi sepetin tamamen boşaltılmasıdır. İncelediğiniz
elmaların sağlamlığından emin olduklarınızı sepete geri koyarsınız.
Fakat çürük olanları tekrar sepete atmazsınız.
Kartezyen kuşku metodu ile insan, temeli sağlam olan bir bilgi
binası inşa edebilir. Descartes bu yöntemi birinci meditasyonda
ayrıntılı bir şekilde ele alır. Bu metodu bildiği tüm bilgilere
uygulamaya koyulur. Fakat bu yöntem gündelik yaşamda
uygulanabilecek pratik bir yöntem değildir. Bu hayatta bir kere
uygulanabilecek bir felsefi yöntemdir.
Descartes, kartezyen kuşku metodunu duyu yoluyla elde ettiği
ve daha önce bildiği tüm bilgilere uygular. Çünkü duyu yoluyla elde
ettiği bir kısım bilginin onu daha önce birçok kez yanılttığına şahit
olmuştur. Ayrıca duyulardan elde ettiği veya daha önce bildiği tüm
bilgilerin bir rüya içerisinde kazandığı bilgiler olabileceğini düşünür.
Rüyalar gerçek olmamasına karşın, onu tecrübe edenler için bir
gerçek gibi gözükebilir. Belki de tüm yaşamı onu kandıran bir güç
tarafından şekillendirilmiştir. Bu güç bizi yanlış bir gerçekliğin
içerisinde kandırmış olabilir.
Ölümü ve Bilime Katkıları
1649 yılında İsveç kraliçesi Kristina’nın teklifi üzerine İsveç’e
gitmiştir. Fakat kraliçenin isteği üzerine derslerin çok erken saatlerde
yapılması yaşamı boyunca geç kalkmaya alışkın olsan Descartes’ın
bünyesini yormuş ve buradaki soğuk iklim sağlığı üzerinde olumsuz
etki yaratmıştır. 1650 yılında zatürreye yakalanan Descartes on gün
sonra 54 yaşında hayata veda etti. Ölürken son sözünü söyledi:
“İşte böyle ruhum, ayrılma zamanı geldi.”
Modern psikolojinin ve matematiğin kurucusu olan Descartes
kendisinden sonraki bilim adamlarına ve filozoflara ilham kaynağı
olan teorileriyle, bilimin günümüz seviyesine ulaşmasında büyük rol
oynamıştır.
Descartes, “Kötü Cin Hipotezi, Kartezyen Kuşku Metodu,
Kartezyen Düalizm, Epistemolojik Temelcilik” isimleriyle anılan ve
farklı konular üzerinde duran birçok fikir öne sürmüştür. Ayrıca ahlak
anlayışı, tanrı anlayışı ve dış dünyanın kanıtı gibi sorunlarla ilgili de
düşünceler geliştirmiştir

Descartes felsefeden başka bilimler üzerinde de günümüzde hala


kullanılan bilgiler ortaya çıkarmıştır. Optikte yansımanın temel
kanununu bulmuştur; geliş açısı gidiş açısına eşittir. Matematiğe
olan en büyük katkısı ise analitik geometri üzerine olmuştur. Cebirin
geometriye uygulanması üzerine çalışmıştır. Kartezyen geometri
ifadesini ortaya atmıştır. Eğrileri onları üreten denklemlere göre
sınıflandırmıştır. Alfabenin son harflerini bilinmeyen çokluklar için, ilk
harflerini de bilinen çokluklar için kullanmıştır.
“Akıllı olmak için iyi bir beyne sahip olmak yetmez, önemli olan
onu iyi kullanmaktır.”

You might also like