You are on page 1of 148

BUDDHA

hayatı ve öğretileri ve
ınsanlık üzerindeki etkisi

OSHO
6 ,,,,,

gi ri s

Gautam Buddha'nın gerçek adı Siddhartha'ydı. Gautama


soyadıydı, do/ayısıyla adı Gautama Siddhartha'ydı.
Buddha onun ismi degil, uyanışıdır. Buddha "uyanmış
olan" anlamına gelir. Gautam Buddha en meşhur
uyanmış insandır, ama bu onun tek uyanmış insan o/dugu
anlamına gelmez. Ondan önce pek çok Buddha olmuştur
ve ondan sonra da pek çok Buddha olmuştur ve her insan
bir Buddha o/abildigi sürece, gelecekte yeni Buddhalar
var olmaya devam edecektir. Herkes bu potansiyele
sahiptir... mesele dogru zamanı beklemektir. Bir gün,
dış dünyanın gerçekligiyle yıpranmışlıgı, her şeyi görmüş
ve hiçbir şey bulamamış olmanın verdigi çaresizlikle içe
dönmek zorundasın.
&iri• ıı

Tanrıya inanmazsan, o inançsızlık seni bilmekten alıkoyar. Tüm inançlar seni engeller,
çünkü onlar çevrende önyargılara dönüşür, "düşünce örtüleri" olurlar. Buda buna
avarnas der.
idrak insanı hiçbir şeye inanmaz ve hiçbir şeye inanmamazlık etmez. Zeka insanı
durum her ne ise onu tanımaya açıktır. Tanrı varsa onun farkına varacaktır, ama
inancına göre değil. Onun inancı yoktur.
Hakikat yalnızca inanmama evresindeki bir zekada ortaya çıkabilir. Halihazırda
inandığında, hakikatin sana gelmesine izin vermesin. Önyargın çoktan bileylenmiştir.
inancına aykırı bir şeyi göremezsin; korkarsın, ürkersin, titremeye başlarsın. İnancına
çok fazla yatırım yapmışsındır; çok fazla hayat, çok fazla zaman, çok fazla dua. Bir
insan elli yıl boyunca hayatını inancına adar; sonra aniden Tanrı olmadığı gerçeğini
nasıl fark edebilir? Tüm hayatını komünizme adamış bir insan, Tanrının var olmadığına
inanan bir insan, Tanrı varsa bunu nasıl görebilir? Göz ardı etmeye, görmezden
gelmeye devam eder.
Tanrının var olduğunu ya da var olmadığını söylemiyorum. Söylemeye çalıştığım
seni ilgilendiren bir şeydir, Tanrıyı değil. Berrak bir zihne, herhangi bir inanca
tutunmayan bir zekaya, idraka ihtiyacın vardır. O zaman bir ayna gibi olursun; hakikati
yansıtırsın. O hakikati çarpıtma.
Budh sözcüğünün ikinci anlamı budur. Zeki bir insan ne komünisttir ne de Katolik.
Zeka bir insan inanmaz, inanmamazlık etmez. Bu onun yolu değildir. Hayata bakar
ve her ne varsa onu görmeye hazırdır. Vizyonunun önünde engeller yoktur; vizyonu
şeffaftır. Yalnızca bu insanlar hakikate erişirler.
Budh kökünün üçüncü anlamı zeka, bilmek, anlamaktır. Buda var olanı bilir; var
olanı anlar ve o anlayışta tüm bağlardan ku!1ularak kendini özgürleştirir. Buda anlama
açısından bilmeyi kast eder, bilgililik açısından değil. Buda bilgili değildir. Zeki bir
insan bilgiyi pek umursamaz. Zeki bir insan bilme kapasitesini daha çok önemser.
Onun asıl odak noktası bilmektir, bilgi değil.
Bilmek sana anlayış verir; bilmek sana gerçek anlayışı vermeden anlama hissi
verir. Bilgi sahte paradır; aldatıcıdır. Yalnızca sana bildiğini hissettirir, oysa hiçbir
şey bilmezsin. Dilediğin kadar bilgi biriktirebilirsin, istifleyebilirsin, inanılmaz bilgili
12 giriş

olabilirsin. Kitaplar yazabilir, unvanlar edinebilir, yüksek lisans ve doktora dereceleri


alabilir ve her şeye rağmen her zaman olduğun aynı cahil, aptal insan olarak
kalabilirsin. Bu dereceler seni değiştirmez; seni değiştiremezler. Hatta aptallığın daha
çok güçlenir; şimdi dereceleri vardır! Kendini sertifikalarla kanıtlayabilir. Kendini
hayatla kanıtlayamaz, ama sertifikalarla kanıtlayabilir. Herhangi bir şeyi başka türlü
kanıtlayamaz, ama dereceler, sertifikalar, toplumdan övgü ve beğeniler taşır. İnsanlar
bildiğini düşünürler. Sen de bildiğini düşünürsün.
Bunu görmedin mi? Çok bilgili olduğu düşünülen insanlar diğer herkes kadar
cahil, hatta bazen daha cahildir. Akademik dünyada zeki insan bulmak çok, ama çok
zordur. Ben de akademik dünyada yer aldım ve bunu kendi tecrübelerime dayanarak
söylüyorum. Çok zeki çiftçiler gördüm, ama çok zeki profesörler görmedim. Zeki
oduncular gördüm, ama zeki profesörler görmedim. Neden? Bu insanların sorunu ne?
Bir terslik vardır: onlar bilgiye güvenebilirler. Bilen kişi olmaları gerekmez,
bilgili olmak yeterlidir. Birinci elden bilmeyi çok az kişi göze alabilir. Örneğin,
maceraperestler, kalabalıkların yürüdüğü sıradan yolun ötesine geçen insanlar,
bilinmezler ormanına küçük patikalar açan insanlar. Kaybolma tehlikesi vardır.
Risk yüksektir. İkinci el bilgi aldığında, neden buna zahmet edesin ki? Koltuğunda
oturabilirsin. Bir kütüphaneye ya da üniversiteye gider ve bilgi toplayabilirsin. Büyük
bir bilgi yığını oluşturabilir ve tepesine oturabilirsin.
Bilgi sayesinde hafızan giderek büyür, ama zekan büyümez. Bazen çok şey
bilmediğinde, çok bilgili olmadığında, zeki olmak zorunda kalırsın.
Şöyle duydum...

Bir kadın bir konserve meyve getirmiş, ama konserveyi açamamış. Nasıl açıldığını

bilmiyormul, bunun üzerine biryemek kitabına bakmak için çalışma odasına gitmiş. Kitaba

bakmış, sayfayı ve açıklamayı bulmuş ve koşarak geri döndüğünde, hizmetkarın konserveyi

çoktan açmış olduğunu fark etmiş.

"Ama nasıl yaptın?" diye sormuş.

Hizmetkar yanıtlamış, "Madam, okuyamadığınızda zihninizi kullanmak zorundasınız. "


16 giriş

alevidir. Bu anlam karanlığın ve onunla birlikte gelen körlüğün ve cehaletin zıttıdır. Bu


dördüncü anlamdır; ışık olmak, aydınlanmak.
Genel anlamda sen bir karanlık, bir karanlık kıtası, keşfedilmemiş bir karanlık
kıtasısın. İnsanlar biraz tuhaftır: Himalayaları keşfe çıkarlar, Pasifik okyanusunu keşfe
çıkarlar, aya ve Mars'a uzanırlar; asla denemedikleri tek bir şey vardır; içsel benliği
keşfetmek. İnsanoğlu aya ayak bastı, ama henüz kendi benliğine ayak basamadı.
Bu tuhaftır. Belki de aya çıkmak, Everest'e tırmanmak yalnızca bir kaçıştır. Belki de
korktuğu için içe dönmek istemiyordur. İyi hissetmek için bunun yerine başka keşifler
koyar; yoksa suçlu hissetmek zorundadır. Bir dağa tırmanmaya başlar ve kendini iyi
hissedersin; ama en büyük dağ kendi içindedir ve henüz ona tırmanmamışsındır!
Pasifik okyanusunun derinliklerine dalmaya başlarsın, ama en büyük Pasifik senin
içindedir ve henüz oraya ulaşmamışsındır. Ve aya gitmeye başlarsın; ne aptallık!
Gerçek ay senin içindeyken sen enerjini aya gitmek için boşa harcarsın. Oysa gerçek
ışık senin içindedir.
Zeki insan önce içe dönecektir. Başka herhangi bir yere gitmeden önce, kendi
benliğine git. Bu ilk adımdır ve ilk tercih olmalıdır. Yalnızca kendini bildiğin zaman
başka bir yere gidebilirsin. O zaman nereye gidersen git, yanında bir kutsanmışlık, bir
huzur, bir sessizlik, bir kutlama taşırsın.
Dördüncü anlam aydınlanmaktır. Zeka kıvılcımdır. Yardım edildiği, işbirliği
içinde ele alındığı takdirde yaşama dönüşebilir, sevgiye dönüşebilir. Tüm bu sözler
aydınlanma sözcüğüne dahildir. Aydınlanmış bir insanın benliğinde karanlık köşeler
yoktur. Her şey sabah gibidir; güneş ufuktadır. Gecenin karanlığı ve sönüklüğü
kaybolmuş olabilir; gecenin gölgeleri kaybolmuş olabilir. Yeryüzü yeniden uyanmıştır.
Bir buda olmak, kendi içindeki bir sabaha, bir şafağa ulaşmaktır. Bu zekanın nihai
işlevidir.
Budh sözcüğünün beşinci anlamı kavramaktır. Senin içinde, kavranması gereken
dipsiz bir derinlik vardır. Beşinci anlam aynı zamanda nüfuz etmek, benliğinin özüne
zarar veren ve nüfuz eden her şeyden vazgeçmektir.
İnsanlar hayatta pek çok şeye nüfuz etmeye çalışırlar. Cinseliğe duyduğun istek,
arzu bir tür nüfuz etmedir. Ama bu bir başkasına nüfuz etmedir. Aynı nüfuz etme
ıırlf ıt

çıkarmaya yardımcı olması için bir başka diken alırsın. Dikeni çıkardığında ikisinden
de kurtulursun; yardımcı olanı yanında saklamazsın. Bu şimdi anlamsızdır.
Zeka işi, benliğinin tamamen farkına varmana yardımcı olmaktır. O iş hallolduğunda
ve benliğin dahil olduğunda, bu araca gerek kalmaz. Vedalaşabilir, teşekkür
edebilirsin. Buda'nın yolu zeka yolu, bunun da ötesinde olmasına rağmen zeka
yoludur.
B ÖL ÜM B İ R

birim parato ru n doğuşu

Bu güzel metaforlar büyük bir şefkatle, büyük bir sezgisel/ikle,

sevgiyle, şiirsellikle an/aşılmalıdır, mantıkla değil; aksi takdirde

onları yok edersin.


22

buddha'nın ge 1 ş

Her insan bir Buddha olmak için dotar; her insan içinde buddhalıtın tohumunu barındırır. Kitlelere

bakarsan, bu dotru gibi görünmez. Dotru olsaydı, bir sürü Buddha olurdu - ama bir Buddha 'nın

varlıtını ender duyarız. Yalnızca bir yerde, yirmi bes yüzyıl ônce, belirli bir Siddhartha Gautama'nın

Buddha o/dutunu biliriz. Bunun dotru olup olmadıtını kim bilebilir? Bir efsane, güzel bir hikaye, bir

teselli, kitlelerin bir gün onların da Buddha olacatını umut etmelerini sa!lamak için bir ilaç olabilir.

Buddha'nın tarihsel bir gerçeklik olup olmadıAını kim bilebilir?

UOA ' NIN ETRAFINA öyle çok hik!ye

B
çiçeğe dönüştüğünde, bir insan bir Buddha
işlendi ki simdi o bir gerçeklikten çok olduğunda, kendisi ve başkaları için yarattığı o
mitolojik bir fikir gibi görünmektedir. büyük acı kaybolur. Kesinlikle -buna kefilim,
Aydınlandığında, gökyüzünden tanrılar iner, buna tanıklık ettim- kesinlikle tüm varoluş
güzel müzikler çalar ve onun etrafında dans keyiflenir, dans eder, şarkılar söyler. Ama bunu
ederler. Şimdi, bu nasıl tarihsel olabilir? nasıl tarif edersin? Bu görünür bir sey değildir;
Gökyüzünden üzerine çiçekler yağar; altın fotoğrafları çekilemez. Bu yüzden şiirsellik, bu
ve gümüş çiçekler, elmas ve zümrüt çiçekler. yüzden bu metaforlar, semboller, benzetmeler.
Bunun tarihsel olduğuna kim inanır? Buddha doğduğunda, annesinin hemen
'Bu tarih değildir, doğru; aynı fikirdeyim. Bu, öldüğü söylenir. Bu, tarihsel bir gerçeklik
şiirselliktir. Ama tarihsel bir seyi sembolize eder, olmayabilir ya da olabilir. Ama benim
çünkü Buddha'da öyle essiz bir sey olmuştur duygularım tarihsel bir gerçeklik olmadığı
ki bunu şiirselliği katmadan tarif etmenin hiçbir yönünde, çünkü ne zaman bir Buddha doğsa,
yolu yoktur. Buddha'nın üzerine gerçek çiçekler annenin hemen öldüğü söylenir ve bu doğru
yapmamıştır, ama ne zaman biri aydınlansa, tüm değildir. Pek çok Buddha oldu - İsa'nın annesi
varoluş keyiflenir, çünkü biz ondan ayrı değiliz. ölmedi, Mahavira'nın annesi ölmedi, Krisna'nın
Basın ağrıdığında tüm vücudun acı çeker ve bas annesi ölmedi. Belki Siddhartha Gautama'nın
ağrısı geçtiğinde, tüm bedenin iyi hisseder, bir annesi öldü, ama ne zaman bir Buddha doğsa,
iyilik hissi duyar. Bizler varoluştan ayrı değiliz. anne ölür denemez, tarihsel anlamda denemez.
Sen bir Buddha olana kadar bir bas ağrısısın; Ama bunun, kendine özgü, tarihsel olmayan
kendine bir bas ağrısısın, diğerlerine ve varoluşa bir önemli olduğunu biliyorum. "Anne" ile
bir bas ağrısısın. Sen varoluş bedeninde bir gerçekten anne kastedilmez; "anne" senin
dikensin. Bas ağrısı kaybolduğunda, diken bir geçmişindir. Bir Buddha olduğunda yeniden
b i r imparatorun doğusu

doğarsın; geçmişin bir ana rahmi, anne gibi

işlev gösterir. Bir Buddhanın doğduğu an,

senin aydınlandığın an, geçmişin ölür. Bu ölüm

gereklidir. Bu, kesinlikle doğrudur. Mahavira'yla

oldu, Krişna'yla, İsa'yla oldu; her zaman oldu.

Bunu aktarmak için ne zaman bir Buddha doğsa

anne ölür, denir. Bu şeyleri anlamak için anlayışlı

olmak zorundasın.

Bunun zor olduğunu, insanlığın büyük bir

bölümüne bakarak her insanın bir İsa ya da bir

Buddha olma olasılığı olduğunu görmenin zor

olduğunu anlayabiliyorum. Bir tohuma bakarak

onun bir gün bir lotus çiçeği olabileceğine

inanır mısın? Yalnızca tohuma bakarak, tohumu

ayrıştırarak bu tohumun bir lotus çiçeği olacağı AYDINLANMIŞ MASUMİYET

sonucuna varabilir misin? Arada hiçbir ilişki yok Hikayeye göre Gautam Buddha, annesi

gibi görünür. Tohum hiçbir şeye benzemez ve bir sal ağacının altında otururken doğdu.

sen onu ayrıştırdığın zaman içinde hiçbir şey Ve sırf bu da değil, Buddha doğduğunda

bulamazsın, yalnızca boşluk. Yine de her tohum, ayaktaydı. İlk yaptığı şey annesinin

içinde bir lotus çiçeği taşır ve her insan içinde bir önünde yedi adım atmak ve Evren'e,

Buddha taşır. "Ben gelmiş geçmiş en aydınlanmış

Buddha doğduğunda, önemli bir bilgenin, insanım," demek oldu.

yüz yirmi yaşında bir bilgenin Himalayalar'dan Aslında her yeni doğan bebek,

indiği anlatılır. Öğrencileri sormuş: "Nereye yapabilseydi, aynı şeyi söylerdi: "Ben

gidiyorsun?" Bilge koşmuş! Öğrencileri o aydınlandım.· Her yeni doğan bebek

zamana dek onun yürüdüğünü bile görmemiş, yürüyebilseydi, yedi adım atar ve tüm

çünkü bilge çok yaşlıymış. Ve onlara yanıt dünyaya, "Ben en aydınlanmış insanım,

vermemiş, çünkü zaman yokmuş; yalnızca şöyle eşsizim," derdi.

demiş: "Yanıt verecek zaman yok." Belki bu hikaye, her çocuğun

Öğrenciler yaşlı bilgenin peşinden gitmişler. masumiyetini, aydınlanmasını, nihai

Buddha Himalayalar'a yakın bir yerde, Nepal deneyimini tanımanın sembolik bir

ve Hindistan'ın sınırında doğmuş. Yaşlı adam yoludur.

hemen kralın sarayına gitmiş .. Kral gözlerine

inanamamış, çünkü bu adamı yıllardır

görmemiş. En az elli yıldır tek başına bir

mağarada yaşıyormuş. Buddha'nın babası buna


26 bölüm bir

çok yoldan öldürmeye çalıştı. Bir keresinde

Buddha meditasyon yaparken Devadatta ona

bir tepenin üzerinden bir kaya fırlattı; kaya aşağı


''Bir buddha ile karşı/aştığında onu
doğru yuvarlanmaya başladı. Bu bir gerçektir

tanımak kolay değildir. - Devadatta Buddha'yı öldürmeye çalıştı


''
çünkü inanamadı: "Buddha nasıl aydınlanmış

olabilir? Birlikte oynadık; çocukluğumuzda

hep bir aradaydık; birlikte eğitim aldık. Ben

değildir. Hiçbir bulut bunu yapamaz. aydınlanmadıysam, o nasıl aydınlandı?"

insanlar bile Muhammed'i anlamıyor, zavallı Devadatta aydınlandığını iddia etti, ama

bulut Muhammed'i nasıl anlasın? İnsanlar aydınlanmamıştı. Ve Buddha olmasaydı

Muhammed'in peşindeydi; tüm hayatı boyunca aydınlandığı kabul edilebilirdi. Ama bir

bir köyden diğerine kaçtı. Hayatı boyunca hep Buddhanın mevcudiyetinde, aydınlanmamış

tehlike içindeydi, hayatta kalıp kalamayacağı bir varlığın aydınlanmış olduğunu nasıl

hep bir muammaydı. İnsanlar onu anlayamazken söyleyebilirsin? Bu imkansızdı. Tek sorun,

bir bulut nasıl anlayacaktı? Bu yüzden tarihsel Buddha'nın nasıl yok edileceğiydi. Bir kaya

olamaz. Ama yine de çok severim - metafor bıraktı. Hikayeye göre, kaya Buddha'ya çok

güzeldir. Metafor yalnızca bulutların insanlardan yaklaştı ve sonra yolunu değiştirdi. Bu bir gerçek

çok daha zeki olduklarını söyler; bulutların olamaz, ama bir doğrudur. Doğru, çok daha

bile bir insanın güzelliğini anladığını ve onu yüce bir fenomendir.

doğanın yasalarından bile koruduğunu söyler. Devadatta, Buddha'yı öldürmesi için azgın

Muhammed nereye giderse gitsin, bulut bir fili serbest bıraktı. Azgın fil acımasızca geldi,

da giderdi; rüzgar olmadığında bile bulut ama Buddha'ya ulaştığında ona baktı, başını eğdi

onu korumaya devam ederdi. Bu, insanlığın ve ayaklarına dokundu. Devadatta'nın azgın

cehaletinin çok büyük olduğunu, bulutların bile bir fili serbest bıraktığı bir gerçektir; Buddha'ya

çok daha zeki olduğunu gösterir. başını eğdiği bir gerçek değildir. Bu, şiirselliktir;

Buddha ne zaman gelse ve nereye gitse engin bir doğrulukta saf şiirselliktir.

ağaçların mevsiminden önce çiçek açtığı, uzun Unutma, metinler doğruları anlatır; onlar tarih

zamandır ölü olan ağaçların yeşil yapraklarla kitapları değildir. Tarih kitapları hep gerçekleri

donandığı söylenir. Güzel şiirsellik, önemli anlatır. Bu yüzden tarih kitaplarında Büyük

şiirsellik, üzerine düşünülecek, meditasyon İskender'i, Korkunç İvan'ı, Adolf Hitler'i ve her

yapılacak şiirsellik. Tarihsel olduğunu türlü sinir hastasını bulursun. Ama Buddha,

düşünmüyorum, ama yine de önemli. Bir gerçek Mahavira, İsa ... Onlar tarih kitaplarının parçası

olmayabilir, ama bir doğrudur. değildir. Onlar için tamamen farklı bir yaklaşıma

Gerçekler sıradan olaylara aittir. Gerçek şu ihtiyacımız vardır. Onların tarih kitaplarının

ki Buddha'nın öz kuzeni Devadatta onu pek parçası olmamaları iyidir, çünkü onlar tarihin
bir imparatorun do&u•u 27

parçası değildirler; onlar tarihin ötesinden kastediyorsunuz?"


gelirler; ötesine aittirler. Onlar yalnızca uçmaya Ve hepsi birden yanıtladı: ·o ya bir
ve ötesine yükselmeye hazır olanlar içindir. çakravartin -bir dünya hlkimi- olacak ya
Buddha'nın doğduğu gün -o büyük bir da dünyadan feragat edecek bir Buddha,
kralın oğluydu, tek oğlu ve o doğduğunda kral aydınlanmış bir insan olacak. iki alternatif var; bu
yaslanıyordu, çok yaslıydı- krallıkta büyük yüzden iki parmak kaldırdık.'
bir sevinç yasandı. insanlar uzun zaman Kral ikinci alternatif konusunda endişelendi,
beklemişlerdi. Halk kralı çok severdi; kral onlara oğlunun dünyadan feragat etmesinden korktu,
hizmet etmişti, şefkatli ve merhametli olmuştu; çünkü o zaman aynı sorun ortaya çıkacaktı.
sevgi dolu ve paylaşımcı olmuştu. Krallığını o "Oğlum dünyadan feragat ederse krallığımı kim
günlerin en zengin, en güzel krallıklarından biri devralacak?" Kodanna'ya sordu: "Sen neden tek
yapmıştı. parmak kaldırdın?'
insanlar krallarının bir oğlu olması için Kodanna yanıtladı: "Ben onun dünyadan
dua ediyordu, çünkü onun yerine gelecek feragat edeceğine eminim - o bir Buddha
kimse yoktu. Sonra Buddha kralın yaşlılığında olacak, aydınlanmış, uyanmış bir insan."
dünyaya geldi; beklenmedikti doğumu. Kral Kodanna'nın yanıtından hoşlanmadı.
Büyük bir kutlama, büyük bir sevinç yasandı! Gerçeği kabul etmek çok zordu. Kodanna'yı
Krallığın tüm astrologları Buddha'yla ilgili görmezden geldi ve onu hiçbir şekilde
tahminlerde bulunmak için bir araya geldi. Ona ödüllendirmedi. Bu dünyada doğrular
Siddhartha ismi verildi, çünkü "siddhartha', ödüllendirilmez. Aksine, doğrular binbir
memnuniyet demektir. Kral memnundu, arzusu şekilde cezalandırılır. Hatta o günden sonra
gerçekleşmişti, en derin özlemi gerçek olmuştu. Kodanna'nın prestiji sona erdi. Kral onu
Hayatı boyunca bir erkek evlat istemişti; adı bu ödüllendirmediğinden, onun bir soytarı
yüzden Siddhartha oldu. Siddhartha, "en derin olduğu söylentisi yayıldı. Diğer tüm astrologlar
arzunun gerçekleşmesiyle gelen memnuniyet" hemfikirken aynı görüşte olmayan tek kisi oydu.
demektir. Kral diğer astrologlara sordu: "Ne
Bu oğul kralın hayatına anlam kattı, önem önerirsiniz? Dünyadan feragat etmemesi için
kattı. Büyük astrologlar tahminlerde bulundular ne yapmalıyım? Onun bir dilenci olmasını
ve hepsi hemfikirdi, genç bir astrolog dışında. istemem, onu bir rahip, bir sannyasin olarak
Onun adı Kodanna'ydı. Kral sordu: "Oğlumun görmek istemem. Onun bir çakravartin olmasını,
hayatında ne olacak?' Ve tüm astrologlar iki altı kıtanın hakimi olmasını isterim." Bu, tüm
parmak kaldırdılar, Kodanna hariç. O tek bir ebeveynlerin arzusudur. Kim oğlunun ya da
parmak kaldırdı. kızının dünyadan feragat etmesini ve dağlara
Kral, "Lütfen sembollerle konuşmayın," çıkmasını, benlik arayışıyla kendi içsel dünyasına
dedi. "Ben basit bir adamım. Astrolojiden gitmesini ister ki? Bizim arzularımız dışarıdaki
anlamam. Söyleyin bana, iki parmakla ne şeyleredir. Kral aynı arzuları ve aynı hırsları olan
28 bölüm b i r

sıradan bir adamdı, tıpkı diğer herkes gibi. yalnızca gençler girebilirdi. Kral, krallıktaki tüm

Astrologlar yanıtladı: "Ayarlanabilir. Ona genç güzel kadınları topladı, böylece Siddhartha

olabildiğince zevk tattırın, bir insanın elinden hep büyülenecek, etkilenecek, hep hayallerde,

gelebileceği kadar lüks ve konfor içinde yaşatın. arzularda yaşayacaktı. Onun için tatlı bir hayal

Hastalığı, yaşlılığı ve özellikle ölümü bilmesine dünyası yaratıldı. Bahçıvanlara, ölü yaprakların

izin vermeyin. Ölümü bilmesine izin vermeyin, geceleri temizlenmesi, solan, kuruyan çiçeklerin

asla dünyadan feragat etmeyecektir." geceleri toplanması söylendi, çünkü kim

Bir anlamda haklıydılar, çünkü ölüm esas bilebilirdi? Ölü bir yaprak gören Siddhartha, o

sorudur. O soru yüreğinde belirdi mi, yaşam yaprağa neler olduğuyla ilgili sorular sormaya

tarzın değişmeye mahkümdur. Eskisi gibi başlayabilirdi ve ölüm sorusu aklına gelebilirdi.

umarsızca yaşamaya devam edemezsin. Solan bir gülü, düşen yaprakları gördüğünde,

Eğer bu hayat ölümle son bulacaksa o zaman "Bu güle ne oldu?" diye sorabilir ve ölümü

bu hayat gerçek hayat olamaz; bu hayat bir düşünmeye başlayabilirdi.

illüzyon olmalıdır. Gerçek ebedi olmalıdır Yirmi dokuz yıl boyunca ölümden habersiz

eğer doğruysa - yalnızca yalanlar anlıktır. yaşadı. Ama bunu ne kadar önleyebilirsin?

Hayat anlıksa, o zaman bir illüzyon, bir Ölüm öylesine önemli bir fenomen ki. Bir insanı

yalan, bir kavram yanılgısı, bir yanlış anlama ne kadar kandırabilirsin? Er ya da geç dünyaya

olmalıdır; o zaman hayat kavramımız cehalete girmek zorundaydı. Şimdi kral yaşlanıyordu

dayanıyor olmalıdır. Öyle bir hayat sürüyor ve oğlu dünyanın hallerini bilmek zorundaydı.

olmalıyız ki sona ermektedir. Varoluşun Siddhartha yavaş yavaş serbest bırakıldı,

ebedi akıntısının bir parçası olabilmek için ama ne zaman şehrin sokaklarından geçecek

farklı bir şekilde yaşayabiliriz ... Yalnızca ölüm olsa, yaşlı adam ve kadınların sokağa çıkması

sana o radikal değişimi verebilir. Bu yüzden yasaklanırdı. Dilenciler toplanırdı. O geçerken

astrologlar, "Lütfen ölümle ilgili herhangi bir şey hiçbir sannyasin ortalıkta olamazdı, çünkü

öğrenmesine izin vermeyin," dediler. bir sannyasin'i görüp sorabilirdi: "Bu nasıl bir

Kral tüm düzenlemeleri yaptı. Siddhartha için adam? Neden koyu sarı renkte kaftan giymiş?

farklı yerlerde, farklı iklimlerde üç saray yaptırdı, Ona ne oldu? Neden bu kadar farklı, kopuk,

böylece mevsimlerin yaşattığı rahatsızlığı hiç uzak görünüyor? Gözleri farklı, dokusu farklı,

öğrenmeyecekti. Sıcak havalarda, dağlarda her mevcudiyetinde farklı bir nitelik var. Bu adama

zaman serin olan sarayda yaşayacaktı. Soğuk ne oldu?" Ve sonra feragat sorusu gündeme

havalarda, nehrin kenarında her zaman ılık olan gelebilirdi, sonra da ölüm sorusu ...

sarayda yaşayacaktı. Kral, Siddhartha'nın hiçbir Ama bir gün olmak zorundaydı. Bu,

rahatsızlık hissetmemesi için tüm düzenlemeleri kaçınılmazdı. Bir gün Siddhartha farkına varmak

yaptı. zorundaydı ve farkına vardı. Prens'in, elbette,

Siddhartha'nın yaşadığı saraylara yaşlı yıllık gençlik festivalini başlatması gerekiyordu.

kadın ya da adamların girmesine izin verilmedi, Güzel bir akşamdı; krallığın gençliği gece
30

çağın ge l i ş i

IKAYE GÜZELDiR. Buradansonrası olacak ve sen kutsanacaksın, çünkü bu süreci

H mitolojiktir, ama yine de önemlidir.


Anlatılana göre tüm tanrıların önderi
olan lndra, aydınlanma potansiyeline sahip bir
tetikleyen sebep olacaksın. Bu şansı kaçırma
- bir daha milyonlarca hayat sürsen bu şansı
yakalayamayabilirsin.•
adamın dikkatinin dağılabileceği konusunda Elbette yapılması gereken ortadaydı. Arabacı
endişelendi. Bir şeyler yapılmalıydı; varoluşun yanıtladı: "Bunu söylememem gerekiyor, ama
aydınlanmış bir benliği gözden kaçırmasına izin size nasıl yalan söylerim? Gerçek şu ki, siz
verilemezdi. Bunun üzerine lndra'nın yanına buradan geçmeden önce tüm insanlar evlere
birkaç tanrıyı alıp yeryüzüne indiği söylenir. kapatıldı. Bu adamın nereden geldiğini merak
Siddhartha geçtiği sırada tümsokaklar ediyorum, çünkü her yerde muhafızlar ve
temizlenmişti, bu yüzden herhangi birinin oraya askerler var. insanların arabanın geçtiği yollarda
girmesi imkansızdı. Yalnızca tanrılar girebilirdi bulunmaları yasak. Bu adam hasta.•
-bu yüzden mitolojiyi yaratmak zorundaydılar­ Siddharthasordu: "Hastalık ne?"
ı;ünkü tanrılar görünmezdir ama her an görünür Arabacı açıkladı: "Hastalık doğarken sahip
olabilirler. olduğumuz bir şey, bedenimizde her türlü
Önce hasta ve ateşli bir tanrı geçti arabanın hastalık taşıyoruz. Bazen, belirli bir durumda,
yanından. Siddhartha onu görmezdi belki, ama içinizde taşıdığınız bir zayıflık dışarıdan bir
sokaklar boştu, evler b0$tu; başka hiçbir araç destek alır ve siz enfeksiyon kaparsınız,
yoktu, yalnızca onun altın arabası. Siddhartha bu hastalanırsınız.•
titreyen adamı gördü ve arabacısınasordu: "Bu Sonra yaşlı bir adam belirdi, bir başka
adama ne oldu?" tanrı, neredeyse kamburdu. Öyle yaşlıydı ki
Arabayı süren arabacı ikilemde kaldı, çünkü Siddhartha gözlerine inanamadı. "Bu adama
kralın emirlerine göre bu gene adamın insanların ne oldu?" diyesordu. Arabacı yanıtladı: "Pek
hastalandığını bilmemesi gerekiyordu. Bu ı;ok hastalıktansonra böyle olur... Bu adam
adam öyle hastaydı ki neredeyse olduğu yere yaşlandı."
yığılıp ölecek gibi görünüyordu. Ama lndra Vesonra önlerinden dört tanrının taşıdığı bir
kararlıydı. Arabacıyı doğruyu söylemeye mecbur sedyenin üzerinde ölü bir adam -ölü numarası
etti - "Çünkü en nihayetinde sen kendini yapan bir başka tanrı- geçti. Siddharthasordu:
yaşlı krala değil, gerçeğe adadın. Bu noktayı "Ne oluyor?"
atlama, çünkü bu adam aydınlanmış bir insan Arabacı yanıtladı: "Bu adamson evrede. O
BATAN GÜNEŞi iZLEMEK
Buddha, sannyasin'leri için sarı kaftan seçti. Sarı, ölümü simgeler, sarı yaprak. Sarı, batan
güneşi, akşamı simgeler. Buddha ölümü vurguladı ve bu, bir anlamda yardımcı olur. insanlar
ölüme kıyasla yaşamın daha çok farkına varırlar. Ölümü tekrar tekrar vurguladığında,
insanların uyanmasına yardımcı olursun; uyanık olmak zorundadırlar çünkü ölüm geliyor.
Buddha ne zaman yeni bir sannyasin kabul etse, ona şöyle derdi: "Mezarlığa git; orada ol
ve ölülerin yakıldığı odun yığınını izle, taşınan ve yanan ölüleri izle... izlemeye devam et. Ve
bunun senin de başına geleceğini unutma." Ölüm üzerine üç aylık meditasyon, sonra geri
dönüş - bu, sannyasin başlangıcıydı.

yaşlı adamdan sonra bu olur.· insan tipidir. Hayattan vazgeçmiştir ve gerçeğin


Siddhartha, ·Arabayı durdur ve bana arayışındadır, ölümsüz bir şeyi bulma arayışında.
dürüstçe cevap ver,• dedi. "Benim başıma Ölümsüzlüğün, gerçeğin arayışında.•
gelecek olan da bu mu?" "Eve dön." dedi Siddhartha. "Hastalandım,
O anda Siddhartha bir rahip gördü, rahip çok hastalandım. Yaşlandım, ne kadar genç
kılığına girmiş bir başka tanrı. "Peki, bu evre görünsem de yaşlandım. Yaşlılık birkaç yıl
hangisi? Başı kel, elinde bir değnek, bir dilenci önümdeyse ne fark eder? Yakında yanımda
k!sesi.. . " yürüyor olacak! Ben o ölü adam gibi olmak
Arabacı yanıtladı: "Bu, diğerleri gibi bir evre istemiyorum. Sıradan sebeplerden ötürü hayatta
değil; bu, hayatın ıstırabının, kederinin, elemin, olsam da ben o ölü adamla birlikte öldüm. Ölüm
hastalığın, yaşlılığın. ölümün farkına varmış gelecek; bu yalnızca an meselesi. er ya da geç
34

b o d g h ay a ' d a u y a n ı ş

A
L T I Y I L B O Y U N CA Buddha her Bizim bildiklerimiz bunlar. Ve senin tatmin

insanın yapabileceği şeyi yaptı. Her olmadığını gayet iyi anlıyoruz, ama bulmayı

türlü öğretmene, ustaya. bilgine, denemek için devam edecek kadar cesur değiliz.

bilgeye. alime, azize gitti. Ve Hindistan'da bu Hayatlara bile mal olsa, bulmayı denemeye

insanlardan öyle çok vardır ki onları aramana ya devam et."

da araştırmana gerek yoktur; herhangi bir yere Sonunda Buddha tüm öğretmenleri ve tüm

gider ve onlarla buluşursun. Onlar her yerdedir; ustaları bir kenara bırakmak ve kendi başına

sen onları aramazsan onlar seni arar! Ve özellikle başlamak zorunda kaldı. İnanılmaz derecede

Buddha'nın zamanında bu zirvedeydi. Ülke tek çalıştı. Dünyanın neresinde olursa olsun, arayış

bir şey için heyecan duyuyordu: ölümü aşan bir içindeki herkes tarafından hatırlanacak en önemli

şey bulmak. şeylerden biri oldu; bu, her zaman gelecekte

Ama altı yıl süren zorlu gayretlerden -azla insanlık için önemli bir mihenk taşı olarak

yetinmelerden, oruç tutmalardan. yoga kalacaktır.

duruşlarından- sonra hiçbir şey olmadı. Sonra Bir gün Niranjana Nehri'nin kenarında

bir gün ... Budistler bile bu hikayenin önemini kalıyordu. Oraya gitmiştim. Küçük bir nehirdir;

anlamayı başaramadı. Bu, Gautam Buddha'nın belki yağmur mevsiminde daha büyük

hayatındaki en önemli hikayedir. Hiçbir şey oluyordur, ama ben yazın oraya gittiğimde,

bununla kıyas etmez. yalnızca küçük bir su akıntısıydı.

Gautam Buddha'yı düşün. O kendi orijinal Yıkanmak için nehre indi, ama uzun zamandır

benliğiydi - kendi güzelliği ve kendi yüceliği. O oruç tutuyordu. Çok güçsüzdü ve akıntı öyle

bir Budist değildi; o yalnızca kendisiydi. Gerçeği hızlı ve güçlüydü ki az kalsın onu sürükleyecekti.

bulmak için altı yıl boyunca farklı ustalarla Bir şekilde bir ağacın dallarına tutundu ve

denedi, ama hüsran ve başarısızlık dışında hiçbir o anda aklında bir fikir geldi: "Oruç tutarak

şey olmadı. Büyük bir çaresizliğe kapıldı çünkü çok güçsüz kaldım çünkü tüm öğretmenler,

var olan tüm büyük ustaların yanında zaman tüm kutsal metinler oruç tutarak kendini

geçirmişti. O ustalar ona şöyle dediler: "Ne arındırmadıkça aydınlanmaya ulaşamayacağın

biliyorsak öğrettik sana. Daha fazlasını istiyorsan konusunda ısrarcıydı. Kendimi güçsüz bıraktım,

o zaman kendin bulmak zorunda kalacaksın. ama aydınlanma olmadı. Bu küçük Niranjana
36 blllüm bir

sıyrıldı. Kimse Buddha'nın o andaki zihin gömülmüştü. Kısa süre sonra güneş doğmaya
durumunu analiz etmedi, ki bu spiritüel basladı ve güneş doğarken onun içinde bir
aydınlanma psikolojisi için önemlidir. Buddha şeyler de yükselmeye basladı.
tüm geleneği, gelenekselciliği, ona anlatılan her Onu aramıyordu; araştırmıyordu. ilk kez
şeyi, koşullandırıldığı her şeyi bir kenara bıraktı. arzulamıyordu ve oldu - Siddhartha ışıkla doldu.
Her şeyden tamamen vazgeçti. Siddhartha denen adam Gautam Buddha
Kadına, "Hangi kast sınıfına aitsin?" diye bile oldu.
sormadı. Benim anladığım kadarıyla Şudra'lardan Bu aydınlanmada, bu aydınlanma ınında,
olmalı. Hiçbir yerde yazmaz, ama bu sonuca Nirvana'da, herhangi bir tanrıyı bulmadı. Tüm
varmamın sebebi adının Sujata olmasıdır. Sujata, varoluş kutsaldır; ayrı bir yaratıcı yoktur. Tüm
"yüksek-kast ailesine doğan" anlamına gelir. varoluş ışıkla ve bilinçle doludur; bu yüzden tanrı
Yalnızca yüksek bir kast ailesine doğmayan bir yoktur, ama tanrısallık vardır.
insan böyle bir ismi alabilir. Köydeki en yoksul Bu, dinler dünyasında bir devrimdir. Buddha
adamı bulabilir ve adının Dhanidas olduğunu Tanrısız bir din yarattı. ilk kez Tanrı bir dinin
öğrenebilirsiniz, "zengin adam". En çirkin merkezinde değildi. Dinin merkezi insan olur,
kadının adı Sunderbai olur, "güzel kadın". en içsel benliği tanrısallık olur ve bunun için
insanlar gerçekliklerine yükseklik katmak için hiçbir yere gitmeniz gerekmez, yalnızca dışarı
isimleri kullanırlar. Kadının adı Sujata'ydı. gitmekten vazgeçmeniz gerekir. İçeride kalmak,
Buddha o aksam etrafını saran yapıyı bir yavaş yavaş merkezinize yerleşmeniz gerekir.
kenara bıraktı. Kastını, soyunu sormadı. ikramı Merkeze yerleştiğiniz gün, patlama olur.
kabul etti, tatlılan yedi ve günler sonra ilk kez
uyuduğu için suçluluk duymadan uyudu. Senin
sözde spiritüel insanların uykudan korkar. Uyku
bile bir günahtır, kısa kesilmelidir. Ne kadar az
uyursan o kadar spiritüel bir insan olursun.
O gece Buddha, neyin doğru neyin yanlış
olduğuna dair hiçbir kavram olmaksızın bir
bebek gibi uyudu: masum, koşullamalardan,
geleneklerden, göreneklerden, dinden
muaf. O gece gerçeği ya da aydınlanmayı
bile düşünmedi. Derin, rüyasız bir uyku
uyudu, çünkü yalnızca arzuların olduğunda
rüya görürsün. O gece kesinlikle arzusuzdu.
Hiçbir arzusu yoktu; bu yüzden herhangi
bir rüya söz konusu değildi. Sabah gözlerini
açtığında, tamamıyla sessizdi. Dışarısı sessizliğe
BÖLÜM İKİ

b u d d h a·nın
h ay at ı

Buddha, Mahavira, İsa. . . Onlar tarih kitaplarının parçası

değildir. Onlar için tamamen farklı bir yaklaşıma ihtiyacımız var.

Onlar tarihin parçası değildir; onlar öteden gelirler.


40

a y dın la n m a
a r ay ı ş ı n d a
Gautam Buddha 'nın gecenin bir yarısı saraydan ayrılmasından bir gün önce, karısı bir çocuk

doğurmuştu. Bu öyle insani bir hikayedir, öyle güzeldir ki. . . Saraydan ayrılmadan önce, son bir kez

çocuğunun yüzünü, çocuğunu, eşine duyduğu sevginin sembolünü görmek istedi. Bu yüzden eşinin

yatak odasına gitti. Eşi uyuyordu, çocuğu da üzerinde bir battaniyeyle eşinin yanında yatıyordu. Buddha

battaniyeyi çekmek ve çocuğun yüzünü görmek istedi, çünkü belki bir daha asla dönmeyecekti.

B
I L I N M EY E N B i R HACCA G İ D İ Y O R D U . Araba dışarıda, kapıda bekliyordu.
Hayatında neler olacağını bilmek her şey hazırdı; Buddha çıkmak üzereydi
mümkün değildi. Aydınlanma ve arabacısına. "Bir dakika bekle. Gidip
arayışında, yalnızca bir olasılık olarak duyduğu. çocuğumun yüzünü göreyim. Bir daha asla
aydınlanma arayışında olan birkaç kişinin dönmeyebilirim, " dedi.
ulaştığı bir şey için her şeyini -krallığını, eşini, Ama Yasodhara'nın uyanıp ağlamaya
çocuğunu, kendini- riske atmıştı. başlamasından, "Nereye gidiyorsun? Ne
O da herkes gibi kuşkularla doluydu, ama yapıyorsun? Bu feragat etme de neyin nesi? Bu
karar anı gelmişti ... Tam da o gün ilk kez aydınlanma da ne?" demesinden korktuğu için
ölümü görmüştü, yaşlılığı görmüştü, hastalığı bakamadı. Kim bilir - tüm sarayı uyandırabilirdi!
ve ilk kez bir sannyasin görmüştü. Bu onun Yaşlı baba gelebilir ve tüm plan bozulabilirdi.
içinde nihai bir soruya dönüştü: "Ölüm varsa o Bu yüzden Buddha odadan çıktı.
zaman sarayda vakit kaybetmek tehlikeli. Ölüm On iki yıl sonra, aydınlandığında, yapmak
gelmeden, ölümün ötesinde bir şey bulmak istediği ilk şey babasından, eşinden, şimdi
zorundayım.· Ayrılmaya kararlıydı. Ama insan on iki yaşında olan oğlundan özür dilemek
zihni, insan doğası. .. Çocuğunun yüzünü için sarayına dönmekti. Öfkeli olacaklarının
görmek istedi. Henüz kendi çocuğunun yüzünü farkındaydı. Babası çok kızgındı - onunla ilk
bile görmemişti. Ama battaniyeyi kaldırdığı karşılaşan o oldu ve ilk yarım saat boyunca
takdirde, Yasodhara, eşi uyandığı takdirde -ki Buddha'ya hakaretler etti . Ama sonra
her an uyanabilirdi- "Gecenin bir yarısı odamda aniden baba pek çok şey söylediğini ve
ne yapıyorsun?" diye sorabilir, "Bir yere gidiyor oğlunun bir heykel gibi, sanki hiçbir şey onu
gibi görünüyorsun,· diyebilirdi... etkilemiyormuş gibi öylece durduğunu fark etti .
budı'nın hayatı -t l

Ardından Yasodhara'ya döndü.


"Sannyasin'lerden oluşan topluluğumun bir
' ' Uyanık ve farkında olmak için
parçası olmaya hazır olmak zorundasın." Ve
eşini de dahil etti. Yaşlı adam gelmiş, olan biteni her şeyi riske atacak kadar c tJ � u r � ;rn ı ı ,

izliyordu . Gautam Buddha'ya, "Beni neden


dışarıda bırakıyorsun?" diye sordu. "Bulduğun
aydınlanma gerçekle�ecektır. f,
şeyi yaşlı babanla paylaşmak istemiyor musun?
Ölümüm çok yaklaştı. .. Beni de dahil et." önemli bir soru sordu. Bana, 'Sarayda bır krdl
Buddha yanıtladı: "Aslında ben hepinizi olarak aydınlanmak mümkün değil miydi?'
yanımda götürmeye geldim, çünkü benim diye sordu. Ve ben ona doğruyu söyledim
bulduğum şey çok daha büyük bir krallık - Herhangi bir yerin, herhangi bir zamanın önernı
sonsuza dek var olacak, fethedilmesi imkansız yoktur. Bir insan her yerde aydınlanabilir, ama o
bir krallık. Buraya benim mevcudiyetimi dönemde bunu bana söyleyecek kimse yoktu.
hissetmeniz, beni farkındalığımı hissetmeniz Onun nerede bulunacağına, kime sormam
ve sizi benimle birlikte gelmeye ikna etmek için gerektiğine, nereye gitmem gerektiğine dair
geldim." Bunun üzerine üçünü de sannyasin hiçbir şey bilmiyordum. Ben bilinmeyenin
yaptı. içinde daldım. Ama şimdi, nerede olursanız
Oğluna Rahul ismini vermesinin nedeni, olun, uyanık ve farkında olmak için her şeyi
Hint mitolojisindeki bir ay tutulmasıydı. riske atacak kadar cesursanız, aydınlanmanın
Mitolojide ay bir kişi, bir tanrıdır ve iki düşmanı gerçekleşeceğini söyleyebilirim."
vardır: Biri Rahu ve diğeri Ketu'dur. Ay
tutulması gerçekleştiğinde, bunun sebebi Rahu
ve Ketu'nun ayı yakalamasıdır. Onu öldürmeye
çalışırlar, ama her seferinde ay ellerinden
kaçmayı başarır.
Gautam Buddha oğluna Rahul ismini verdi,
çünkü şöyle düşündü: "Bu oğlum benim en
büyük engelim olacak; o benim en büyük
düşmanım olacak. Benim Himalayalar'a
gitmemi önleyecek. Ona duyduğum sevgi, ona
olan bağlılığım benim zincirlerim olacak." Bu
yüzden oğluna Rahul adını verdi.
Hepsi şehrin dışında, Buddha'nın tüm
öğrencilerinin kaldığı ormana taşındılar. O
akşam öğrencilerine verdiği ilk vaazda onlara
şöyle dedi: "Eşim Yasodhara bana son derece
44

s e s s i z l i k t e v aa z l a r

Y O I N LA N M A TECRÜ BESi N i ifade kaldı - bu bir gerçektir. Tüm varoluşun onu

A edebilecek bir dil yoktur. Fenomenin


doğası gereği olamaz da. Aydınlanma,
zihnin ötesinde gerçekleşir ve dil, zihnin
duymayı beklediği bir gerçektir, ama yalnızca
aydınlanmaya dair bir şeyler tecrübe eden
ve bekleyişte varoluşu yasayan insanlar için,
parçasıdır. Aydınlanma, mutlak sessizlikte herkes için değil.
tecrübe edilir. Amayine de ne zaman biri aydınlansa
Sessizliğin bir dil olduğunu söylemek varoluşun sevindiği anlaşılabilir, çünkü o en
isterseniz o zaman elbette aydınlanmanın yüksek ifadesine ulaşan varoluşun kendisinin
sessizlikten, mutluluktan, coşkudan, bir parçasıdır. Everest olan, en yüksek zirve
masumiyetten oluşan bir dili vardır. Ama bu, olan varoluşun bir parçası. Doğal olarak
dilin olağan anlamı değildir. Olağan anlamı, bu, varoluşun taçlanan zaferidir. Bir gün
bir şey aktarmak için araç olarak sözcüklerin aydınlanmak, bir gün tüm bilinçsizliği defetmek
kullanılması gerektiğidir. Sessizlik sözcüklerle ve tüm varoluşu biline ve ışıkla doldurmak, tüm
aktarılamaz; coşku, sevgi ya da mutluluk da ıstırabı yok etmek ve mümkün olduğunca çok
öyle. Hatta aydınlanma görülebilir, anlaşılabilir, sevine çiçekleri getirmek bütünün özlemidir.
hissedilebilir. Ama işitilemez ve konuşulamaz. Bu noktadan ötesi saf mitolojidir, ama yine
Gautam Buddha aydınlandığında, yedi yıl de kendine özgü bir önemi ve kendi gerçeği
boyunca sessiz kaldı. Tüm varoluş nefesini vardır.
tutup onu, onun müziğini duymayı, onun sessiz Gökyüzündeki tanrılar endişelendiler. Bir
şarkısını dinlemeyi, ötenin topraklarından gelen şeyi anlamakta fayda var: Budizm bir tanrıya
sözcüklerini, gerçeğin sözcüklerini bekledi. inanmaz, Caynacıhk' da bir tanrıya inanmaz,
Varoluşun tamamı bekliyordu ve o yedi gün ama onlar tanrılara inanırlar. Kavramlarında
yedi yüzyıl gibi geldi. lslam'dan, Musevilikten ya da Hıristiyanhktan
Hikaye inanılmaz güzeldir. Belirli bir çok daha demokrattırlar. Bu dinler daha
noktaya kadar verilere dayanır ve onun elitisttir. Tek tanrı, tek din, tek kutsal kitap,
ötesinde mitolojiye dönüşür, ama mitolojik tek peygamber - onlar ı;:ok tekelcidir. Ama
derken bir yalana dönüştüğünü söylemiyorum. Budizm'in ı;:ok farklı, daha demokratik, daha
Yalnızca mitolojiyle ifade edilebilecek birkaç insani bir yaklaşımı vardır. Milyonlarca tanrı
gerçek vardır. Buddha aydınlanmaya eristi içerir.
- bu bir gerçektir. Yedi gün boyunca sessiz Hatta varoluştaki her varlık bir gün bir
1 Hindi>Un'dakl Oç büyük dinden biri. ·ona·, muzaffer s6zcültinden gelir. Kurucusunun Mahavira oldulu kabul edilir.
46 bölüm iki

önyargıları vardır. Hemen onu kendine göre düşünmüyorum ve buna karşı her argümanı
yorumlayacaktır. Karşı tarafa ulaştığı sırada, hazırladım . "
artık senin bilincinin zirvesinden başladığı Tanrılar birbirlerine baktılar. Gautam
sırada olan şey değildir. Öyle çok değişim Buddha'nın söyledikleri doğruydu. Ne
geçirmiştir ki bambaşka bir şey olmuştur. Bu yapmaları gerektiğini konuşmak üzere bir
yüzden aydınlanan insanların konuşmaması kenara çekildiler. " Söylediği şeyin yanlış
sıkça yaşanan bir durumdur. Yüz aydınlanmış olduğunu söyleyemeyiz, ama yine de
insandan belki yalnızca bir tanesi konuşmayı konuşmasını isteriz. Onu ikna etmenin bir
seçmiştir. yolunu bulmalıyız . " Uzun süre konuştular ve
Gautam Buddha öyle ender rastlanan, öyle sonunda bir sonuca ulaştılar.
kültürlü, öyle birikimli bir insandı ki sessiz Gautam Buddha'nın yanına döndüler ve

kalmayı seçmiş olsaydı, dünya büyük bir fırsatı şöyle dediler: "Tek, küçük bir argüman bulduk.

kaçırmış olacaktı. Bu, konuşmaya karşı olan argümanların yanında


Tanrılar yeryüzüne geldiler, Gautam oldukça küçük, ama yine de düşünmeni isteriz.
Buddha'nın ayaklarına dokundular ve ondan Argümanımız şu: İnsanların yüzde doksan

konuşmasını istediler: "Varoluş bekliyor. dokuzu tarafından yanlış anlaşılabilirsin,


Ağaçlar bekliyor, dağlar bekliyor, vadiler ama insanların yüzde yüzü tarafında yanlış

bekliyor. Bulutlar bekliyor, yıldızlar bekliyor. anlaşılacağını söyleyemezsin . En azından


Herkesi hüsrana uğratma. Bu kadar acımasız ufak bir pay, yalnızca yüzde bir vermelisin. O
olma, merhamet et ve konuş.· yüzde bir, bu engin evrende küçük değildir; o
Ama Gautam Buddha'nın kendi argümanı yüzde bir yeterince büyük bir paydır. Belki de
vardı : "Merhametinizi anlıyorum ve konuşmak o yüzde birin içinden birkaç kişi yolu izlemeyi
isterim. Yedi gündür ikisi arasında tereddüt başaracaktır.

ediyorum, konuşmalı mı konuşmamalı mı ve her "Ama sen konuştuğun için tüm Evren'de

argüman konuşmamaktan yana. Konuşmadan tek bir kişi bile aydınlansa buna değer.
yana olan tek bir argüman bulamadım. Yanlış Aydınlanma öyle yüce bir deneyimdir ki hayatın
anlaşılacağım, o yüzden yanlış anlaşılacaksan boyunca gösterdiğin gayretler tek bir kişiyi bile

-ki bundan eminim- konuşmanın ne anlamı aydınlatsa başarmış olursun. Daha fazlasını
var? Lanetleneceğim; kimşe beni aydınlanmış istemek doğru değildir; bu, yeter de artar.
bir insanın sözlerinin dinlenmesi gerektiği gibi Tam da sınırda olan birkaç kişi var -bizim gibi
dinlemeyecek. Dinlemek belirli bir eğitim, bir sen de farkına varmalısın. Biraz teşvik, biraz

disiplin gerektirir; işitmek değildir yalnızca. cesaretlendirme, biraz umut ve belki cehaletin
"Ve biri beni anlasa bile, tek bir adım sınırını geçecekler, esaretin sınırını geçecekler,
atmayacak, çünkü her adım tehlikelidir; zindanlarından çıkacaklar. Konuşmak
bıçak sırtında yürümektir. Ben konuşmaya zorundasın."
karşı değilim, yalnızca bir faydası olacağını Gautam Buddha gözlerini kapadı ve birkaç
b u d a ' n ı n l ı .ı y .ı ı ı 4/
b u d a ' n ı n hayatı 49

sevgisinin sana ulaşmasına izin vermektir, tartışabilirler çünkü ikisi de bilmez. ikisi de
onun enerjisinin senin enerjisine dönüşmesine cahildir, bu yüzden sözcüklerle, mantıkla,
izin vermektir . . . Yavaş yavaş, kişi hazırsa, alıntılarla ve metinlerle oyun oynamayı
korkusuzsa, o zaman kimsenin göremediği bir sürdürebilirler. Ama ikisi de bilmediğinden,
şey olur. Bir şey olmuştur; söylenmemiş bir şey bir sonuca ulaşmaları mümkün değildir. Çoğu
işitilmiştir. Sözcüklerle ifade edilmesi mümkün zaman kim daha akıllı, kurnaz ve hilebazsa o
olmayan bir şey sessizlikle aktarılmıştır. diğerini alt eder ve diğeri daha hilebaz ya da
Buddha Brahmanlara, Hindulara karşı daha sofistike olanın öğrencisi olur. Ama bu
konuşuyordu, ama tüm büyük öğrencileri gerçekle ilgili bir karar mıdır?
Brahmanlardı. Bu makul görünür çünkü o "Ya da her ikisi de gerçeğin farkına varmış
toplumun en üst düzeyine hitap ederdi. iki insanın bir araya gelme olasılığı vardır,
Her ne kadar Brahmanlara karşı olsa da, ama o zaman tartışmanın hiçbir yolu yoktur.

Brahmanlar kast sınıfının en üst basamağıydı ve Tartışacak ne vardır ki? Sessizce oturacaklar,
Brahmanlardan aydınlar sınıfının en iyileri çıktı. belki gülümseyecek ya da el ele tutuşacaklardır,
Sariputta bir Brahman'dı, Moggalayan bir ama söylenecek ne var? Birbirlerinin gözlerinin
Brahman'dı, Mahakaşyapa bir Brahman'dı. içine bakarak söylenecek bir şey olmadığını
Hepsi Buddha'ya gelmek zorundaydı, ama göreceklerdir - ikimiz de aynı şeyleri biliyoruz,
cahil ahmaklar, dışlanmışlar, kumarbazlar, hayat ikimiz de aynı yerdeyiz - o yüzden yalnızca
kadınları, vergi toplama görevlileri, hırsızlar sessizlik olacaktır.
oldukları için değil . Büyük alimler oldukları ve "Üçüncü olasılıksa birinin bilmesi ve
Buddha'nın söylediklerinin doğru olduğunu diğerinin bilmemesidir. O zaman çok
anlayabildikleri için gelmek zorundaydılar. sıkıntılı olacaktır, çünkü bilen kişi bildiği
Sariputta Buddha'ya geldiğinde, yanında şeyi bilmeyenin diline tercüme edemez. Ve
onunla birlikte her biri büyük alimler olan beş bilmeyen kişi gereksiz yere zamanını, zihnini
yüz öğrencisi vardı . Başta tartışmaya gelmişti harcıyor olur, çünkü bilen kişiyi ikna edemez.
ve Buddha çok mutluydu: bundan daha hoş bir Tüm dünya bilen birini ikna edemez, çünkü
karşılama olabilir miydi? Ama Buddha sordu: o bilir ve sen bilmezsin. Hepiniz bir araya
"Gerçeği tecrübe ettin mi, yoksa yalnızca büyük gelebilirsiniz . . .

bir alim misin? Adını duydum . . . " "Beş yüz öğrencinle birlikte geldin," dedi
Bir an sessizce, bir aynaya bakar gibi Buddha. "Bilmiyorsun ve bu beş yüz öğrencinin
Buddha'ya bakan Sariputta yanıtladı : "Ben içinde kimsenin bilmediği kesin; aksi takdirde
büyük bir alimim, ama konu gerçeği bilmek senin öğrencin olmaz, senin ustan olurdu.
olunca, henüz bilmedim . " Sen daha bilgilisin, onlar daha az bilgili. Sen
" O zaman tartışmak çok güç olacak," dedi daha yaşlısın, onlar daha genç. Onlar senin
Buddha. "Gerçeği bilmeyen iki insan arasında öğrencilerin. Ama nasıl tartışacağız? Ben
tartışma mümkündür. Onlar sonsuza dek hazırım . . . Ama ben biliyorum. Kesin olan bir
budı ' n ı n h ı y ı t ı 1\ '

önüne oturdu ve sordu: "Tanrı hakkında bir şey


r---- ------- - -

1
söyleyecek misin?"
Buddha ona baktı, gözlerini kapadı ve sessiz ' ' Böyle bir inanç engeldir,
kaldı. Adam da gözlerini kapadı. Yarım saat
inancın ne olduğu fark etmez,
sessizce oturdular; sonra adam Buddha'nın
ayaklarına dokundu ve "Yanıtın için teşekkür
ederim,· deyip Buddha'nın yanından ayrıldı.
doğru veya yanlış.
''
Artık bu kadarı fazlaydı. Zaman yavaş

geçiyordu ve Ananda içten içe patlamak


üzereydi; herkes gittiğinde yerinden fırladı. "Bu inanmıyor ve ben de onun aptal ateizmini
kadarı fazla! En azından biz zavallı öğrencilerini desteklemek istemiyorum . Tanrı olmadığını
önemsemelisin. O üç kişi tüm yanıtları bilmiyor, iddia ediyor. Keşfedilmemiş en ufak bir alan

yalnızca bir yanıt biliyorlar. Ama biz burada bile varsa belki Tanrı o alandadır. Ancak
seninleyiz, tüm yanıtları duyduk. Bizi de tüm varoluşu keşfettiğin zaman mutlak bir
düşünmelisin, burada aklımızı yitireceğiz. Bu kesinlikle Tanrı'nın olmadığını söyleyebilirsin.

böyle devam ederse bize ne olacak?" Bu, yalnızca en sonda mümkündür ve o adam
Buddha yanıtladı, "Bir şeyi aklından Tanrı'nın olmadığına yalnızca inanıyordu -
çıkarmamalısın. Birincisi, onlar senin soruların Tanrı'nın olmadığına dair varoluşçu hiçbir
değildi; o yanıtlar sana verilmedi. Sen neden tecrübesi yoktu. Onu sarsmak, ayaklarının
karışıyorsun ki? Bu seni ilgilendirmez. Bu, yere basmasını sağlamak zorundaydım. Ona

benimle o üç kişi arasındaydı . " ağır bir darbe indirdim. Benim evetim o kisiyle,
Ananda, "Bunu anlayabilirim," dedi. "Benim onun kişiliğiyle ilgiliydi. Onun sorusu yalnızca
sorum değildi ve sen bana cevap vermedin. sözcükler değildi. Bir başkasından gelecek aynı
Ama benim kulaklarım var ve duyabiliyorum; soru başka bir yanıt alabilirdi.
soruyu duydum, yanıtı duydum. Ve her üç "Ve diğer insana 'Hayır' dediğimde olan
yanıt da birbiriyle çelişti. Önce evet dedin, şey buydu. Soru aynıydı, sözcükler aynıydı,
sonra hayır dedin ve sonra sessiz kaldın. Hiçbir ama o sözlerin ardındaki insan farklıydı , o
şey söylemedin ve o adam ayaklarına dokundu, yüzden sözcükler ve çıkarımlar arasındaki ilişki

'Yanıtın için teşekkürler,' dedi. Ve biz burada değişmişti. Göreceliydi. ikinci adam en az
oturuyoruz . . . yanıt bile yoktu ! " ilki kadar aptaldı, ama karsı uçta. Bir tanrının
Buddha yanıtladı: "Sen hayatı mutlaklar var olduğuna inanıyordu ve inancı için benim

bağlamında düşünüyorsun; senin derdin bu. desteğimi almaya gelmişti. Ben kimsenin

Hayat görecelidir. İlk adama yanıt evetti; bu, inancını desteklemem çünkü böyle bir inanç

onunla ilgiliydi, sorusunun çıkarımlarıyla, bir engeldir. Doğru veya yanlış, inancın ne
onun benliğiyle, onun hayatıyla ilgiliydi. olduğunun bir önemi yok. Hiçbir inanç doğru
Evet dediğim o adam bir ateistti; Tanrı'ya veya yanlış değildir; tüm inançlar aptalcadır. O
56

b a r ı ş çı l s a v a ş çı

A U TA M B U D D H A ' nın etrafı Ama bitmediyse birkaç gün sonra döneceğim ve

G ona hareketler eden, çirkin sözler


söyleyen bir kalabalıkla kuşatılmıştı,
çünkü Buddha, Hinduların organize dinine
sizi haberdar edeceğim. O zaman tüm söylemek
istediklerinizi dinleyecek zamanım olacak.·

Bir adam, "Sana bir şeyler söylediğimizi

ve kutsal Hindu metinleri Vedalara karşıydı . mi düşünüyorsun?" diye sordu. "Biz seni

Rahip sınıfını onların istismarcılar, parazitler lanetliyoruz! Anlamıyor musun? Çünkü

olduğunu söyleyerek lanetlemişti. Doğal olarak bir başkası olsa öfkelenirdi ve sen sessizce

Brahmanlar çileden çıkmıştı. duruyorsun . . . "

Buddha o sırada bir Brahman köyünden Buddha'nın b u köylülere verdiği yanıt

geçiyordu ve Brahmanlar etrafını sarıp akıllarına son derece önemlidir. Buddha şöyle söyledi:

gelen tüm kötü sözleri sıraladılar. Buddha "Biraz geç kaldınız. On yıl önce, sizin kadar deli

sessizce dinledi. Öğrencileri öfkelendi, ama olduğum dönemde gelmiş olsaydınız, burada

Buddha orada mevcut olduğundan herhang tek bir kişi hayatta kalmazdı.·

bir şey söylemek doğru olmazdı. Usta sessiz:e On yıl önce Buddha bir prens, bir savaşçı,
duruyor ve sanki bu insanlar güzel sözler döneminin en iyi okçularından biri, üstün bir

söylüyorlarmış gibi dinliyordu. kılıç ustasıydı ve o Brahmanlar. .. Hiçbir zorluk

Sonunda Buddha onlara şöyle dedi: "Bana çekmeden, tek bir hamleyle hepsinin kellelerini

söylemek istedikleriniz bittiyse beni insanların uçurabilirdi, çünkü o Brahmanlar kılıçlar,

beklediği bir sonraki köye gitmek istiyorum. oklar ya da savaşçı olmak konusunda hiçbir
şey bilmiyorlardı. Buddha onları sebze gibi
doğrayabilirdi.
"Geç kaldınız. On yıl önce gelmiş

' ' . . . ben sizin hakaretlerinizi, olsaydınız . . . " dedi. ·Ama artık deli değilim;
tepki veremem. Ama size bir soru sormak
ağır sözlerinizi kabul etmedikçe isterim. Uğradığım son köyde insanlar beni

siz beni öfkelendiremezsiniz. 1' tatlılarla, meyveler ve çiçeklerle karşıladılar;


ancak günde yalnızca bir kez yiyecek alırız ve
yiyeceğimizi çoktan almıştık. Ve yanımızda
budı'nın hıyııı '9

gerçeğini de düşünmeyecek. O yöne gitme; öldürecek v e verdiğim sözü tutacağımı O


başka bir yol daha var, o yoldan gidebilirsin, ama yüzden yaklaşma, ben tehlikeliyim! Ben dine
bu ormandan geçme ! " dediler. inanmam, senin kim olduğunu umursamam. Sen
Buddha, "Ben gitmezsem o zaman kim çok iyi bir rahip, harika bir aziz olabilirsin belki,
gidecek? Ve o birini daha bekliyor, o yüzden ama ben umursamam! Ben yalnızca parmağı
ben gitmek zorundayım , " dedi. düşünürüm ve senin parmağın da herhangi bir
Angulimala sözünü tutmak üzereydi. Ve insanınki kadar iyi. O yüzden bir adım daha
o enerji dolu bir adamdı, çünkü tüm topluma yaklaşma, yoksa seni öldüreceğim. Dur!" Ama

karsı savaşıyordu . Tek bir adam kalmıştı ve bin Buddha ilerlemeye devam etti.
insanı öldürmüş olacaktı. Krallar ondan korkardı, Sonra Angulimala düşündü: "Bu adam ya
generaller korkardı, hükümet ve yasalar ve polis sağır ya da deli!" Bir kez daha bağırdı: "Dur!

- kimse bir sey yapamazdı. Ama Buddha, "O bir Kıpırdama!"


insan, bana ihtiyacı var. Bu riski almalıyım. Ya o Buddha, "Ben uzun zaman önce durdum,"

beni öldürecek ya da ben onu," dedi. diye yanıtladı. "Ben kıpırdamıyorum,


Buddhaların yaptığı sey budur; onlar Angulimala, sen kıpırdıyorsun. Ben uzun
hayatlarını riske atarlar. Buddha gitti. Son zaman önce durdum. Tüm hareketler durdu,
nefesine kadar yanında olacağını söyleyen en çünkü tüm istekler durdu. İstek olmayınca,
yakın öğrencileri bile geride kaldı, çünkü bu hareket nasıl olabilir? Benim için bir hedef yok,
tehlikeliydi! Bu yüzden Buddha Angulimala'nın ben hedefe ulaştım, o yüzden neden hareket

bir kayanın üzerinde oturduğu tepeye edeyim? Sen hareket ediyorsun ve ben sana

ulaştığında, arkasında kimse yoktu, o tek söylüyorum: dur!"


başınaydı. Tüm öğrenciler ortadan kaybolmuştu. Angulimala kayanın üzerinde oturuyordu ve
Angulimala bu masum adama baktı: Çocuksu, gülmeye basladı. "Sen gerçekten delisin ! " dedi.
ne kadar güzel, diye düşündü, bir katil bile ona "Ben oturuyorum ve sen bana hareket ettiğimi

merhamet ederdi. "Bu adam benim burada söylüyorsun. Ve sen hareket ediyorsun, ama
olduğumdan habersiz olmalı, yoksa kimse bu bana durduğunu söylüyorsun. Sen gerçekten
yolu seçmez, · diye düşündü. Ve adam öyle aptal ya da delisin - ya da ben senin nasıl bir
masum, öyle güzel görünüyordu ki Angulimala adam olduğunu bilmiyorum!"

bile, "Bu adamı öldürmek iyi değil . Onu Buddha biraz daha yaklaştı ve "Son bir
bırakacağım, başka birini bulabilirim," diye parmağa daha ihtiyacın olduğunu duydum,·
düşündü. dedi. "Konu bu beden olunca, ben hedefime
Sonra Buddha'ya, "Geri dön l " dedi. ulaştım; bu beden faydasızdır. Öldüğüm zaman

"Olduğun yerde dur ve geri dön! Bir adım daha insanlar onu yakacaklar, kimseye bir faydası
atma. Ben Angulimala'yım ve burada dokuz olmayacak. Onu kullanabilirsin, sözünü yerine

yüz doksan dokuz parmak var. Almam gereken getirebilirsin: Parmağımı kes ve kafamı kes.
son bir parmak kaldı ve annem bile gelse onu Buraya bilerek geldim, çünkü bu bedenimin
60 bölüm iki

KURTULUŞ TOHUMLAR!
Küçük bir çocuk öldü; çocuğun babası yaşat," diye yanıtladı.

çoktan ölmüştü ve kadın yalnızca bu "Hayır," dedi Buddha, "yapman

çocuk için yaşıyordu. O çocuk kadının gereken şey çok basit. Yalnızca

tüm hayatı ve tek umuduydu; aksi köye gidecek ve içinde ölümün hiç

takdirde onun yaşaması için hiçbir sebep yaşanmadığı bir evden birkaç hardal

yoktu. Ve çocuk öldü - kadın akl ını tohumu getireceksin."

kaybetmenin eşiğine geldi. Kimsenin Kadın öyle çaresizdi ki bir evden

çocuğunu krematoryuma götürmesine diğerine gitti. Ve tüm insanlar aynı şeyi

izin vermiyordu. Belki de çocuğunun söylediler: "Sana dilediğince hardal

tekrar nefes alacağı umuduyla ona sıkıca tohumu verebiliriz, ama bu hardal

sarılmıştı. Çocuğunun yaşaması için kendi tohumlarının sana yardımı olmaz.

canını vermeye hazırdı. Ailemizde bir değil, birden çok ölüm

İnsanlar, "Bu imkansız, doğanın oldu; belki nesillerdir binlerce insan

yasalarına aykırı," dediler. Ama öyle bir öldü."

keder içindeydi ki kimseyi dinlemiyordu. Akşam olduğunda, kadın büyük bir

Sonra biri, "En iyisi, bu kadını Gautam farkındalığa ulaştı. Tüm köyü dolaşmış

Buddha'ya götürmek. Tesadüfen o da şu ve hep aynı yanıtı almıştı. Herkes ona

an köyde," dedi. yardım etmeye hazırdı, ama "Bu hardal

Kadın razı oldu. Gautam Buddha tohumlarının yardımı olmaz," demişlerdi.

gibi bir adam her şeyi yapabilirdi ve "Buddha sana açıkça söyledi, 'Hardal

çocuğun tekrar nefes almaya başlamasını tohumlarını hiç kimsenin ölmediği bir

sağlamak küçük bir mucizeydi. Ağlayarak aileden getir,' dedi."

Buddha'ya gitti ve çocuğunun ölü Akşam geri döndüğünde tamamen

bedenini Buddha'nın ayaklarının önüne başka bir kadın olmuştu. Sabah gelen

bıraktı. "Sen büyük bir ustasın, hayatın kadınla aynı kadın değildi. Ölümün

ve ölümün sırlarını bilirsin ve ben sana hayatın bir gerçekliği olduğunun, bunun

büyük umutlarla geldim. Çocuğumu değiştirilemeyeceğinin farkına varmıştı.

hayata döndür," dedi. Ve ne anlamı vardı? "Çocuğum birkaç

Buddha, "Bunu yaparım, ama önce yıl yaşasa bile, tekrar ölmek zorunda

senden yerine getirmeni istediğim bir şey olacak. Birincisi bu mümkün değil; ikincisi

var," dedi. mümkün olsaydı bile, anlamsız."

Kadın, "Her şeyi yapmaya hazırım. Artık gözlerinden yaşlar akmıyordu;

Canımı vermeye razıyım, ama çocuğumu çok sessiz, çok dingindi. İnanılmaz bir
b u d a ' n ı n hıyıtı

anlayışa kavuşmuştu: Bu zamana kadar

imkansızı istemişti. O istekten vazgeçti. Gerı

döndü ve Buddha'nın ayaklarına kapandı.

Buddha, "Hardal tohumları nerede?" diye

sordu. "Bütün gün bekledim. "

Kadın ağlamak yerine güldü. "Sen

bana iyi bir oyun oynadın! Çocuğu unut,

giden gitti," dedi. "Şimdi bir sannyasin

olmak için geldim. Asla ölmeyen gerçeği

bulduğun yoldan ben de bulmak istiyorum.

Artık çocuğu ya da bir başkasını dert

etmiyorum. Benim istediğim, asla ölmeyen

gerçeği, hayatın kendisi olan gerçeği nasıl

bulacağımdır. "

Buddha yanıtladı: "Senden imkansız

olduğunu bildiğim bir şey istediğim için

bağışla beni. Ama bu aklını başına getirecek

basit bir yoldu ve işe yaradı."


64

r u h d o kt o r u

A U T A M B U D O H A bir şehre geldi. insanları kandırmak için kurnaz insanların bir

G Bu şehirde, iyi bir mantıkçı, çok


rasyonel olan kör bir adam vardı ve
tüm kasaba ona ışığın var olduğunu anlatmaya
icadı, böylece bana benim kör olduğumu ve
sizin görebildiğinizi kanıtlayacaksınız. Daha iyi,
üstün olmak istiyorsunuz. Mantıken, rasyonel
çalışmış, ama kimse kanıtlayamamıştı. olarak benden üstün olamayacağınız için böyle

lşığı kanıtlamanın bir yolu yoktur. Onu ya saçma bir şeyle geldiniz. Unutun gitsin, hepiniz
görürsün ya da görmezsin, ama başka bir kanıt körsünüz. Kimse ışığı görmemiştir, çünkü ışık

yoktur. diye bir şey yoktur."

Kör adam, "Hazırım," dedi. " Nesnelere Buddha'nın köye geldiğini duyan halk, "Bu

dokunabilirim ve onları ellerimle hissedebilirim. iyi bir fırsat," dedi. "Mantıkçı kör adamı Gautam
lşığınızı getirin, dokunup onu da hissetmek Buddha'ya götürmeliyiz; belki o onu ikna

istiyorum." edebilir. Bunun için daha iyi birini bulamayız."

Ama ışık somut bir şey değildir. " Hayır, ona Bunun üzerine kör adamı Gautam
dokunmak, onu hissetmek mümkün değildir. " Buddha'ya getirdiler. Ona neler olup bittiğini

"Başka yollarım da var," dedi adam. anlattılar. Bir kör adam hepsinin kör olduğunu
"Koklayabilirim, tadabilirim. Üzerine vurabilir söylüyor, ışığın var olmadığını kanıtlıyordu ve

ve sesini duyabilirim. Ama benim araçlarım onlar ışığın varlığını kanıtlama becerisinden
bunlar - kulaklarım, burnum, dilim, ellerim - yoksundular.
tüm yetilerimi size sunuyorum. Sağduyumu mu Gautam Buddha'nın sözleri hatırlamaya
dinlemeliyim, yoksa sizi mi? Ben ışık olmadığını değerdir. Buddha şöyle dedi: "Onu yanlış
söylüyorum; o sadece bir icattır, benim gibi insana getirdiniz. Onun bir filozofa değil,
bir doktora ihtiyacı var. Sorun onu ikna
etmek değil , gözlerini tedavi etmek. Ama

' ' Arı asla yarın için toplamaz; bugün endişelenmeyin . Yanımda kendi özel doktorum
var." O günlerde imparatorlardan biri Gautam
başlı başına yeterlidir.
'' Buddha'ya kendi doktorlarından birini her gün
yirmi dört saat gölge gibi yanında dolaşması için
tahsis etmişti.
66 b ö l ü m iki

PORTRE

Buddha'nın ölümünden sonra beş

yüz yıl boyunca heykeli yapı lmadı,

resmi çizilmedi. Beş yüz yıl boyunca,

ne zaman bir Budist tapınağı yapılsa

yalnızca bir bodhi ağacının resmi

kondu. Bu güzeldi, çünkü Gautam

Siddhartha'nın Buddha olduğu an, o

orada değildi, yalnızca ağaç oradaydı.

Buddha bir an için kaybolmuştu ve

yalnızca ağaç kalmıştı.

Buddha doktora, "Bu adamın gözlerini Benim işim onları varoluşun güzelliğine,

tedavi et," dedi. mutluluğuna, coşkusuna ikna etmek değil; bu

Doktor adamın gözlerine baktı ve "Bu zor bir bir doktorun işidir."

vaka değil; belirli bir hastalık gözlerini bozuyor. Bir sabah büyük bir kral, Prasenjita Gautam

Tedavi edilebilir. En fazla altı ay sürer." Buddha'ya geldi. Bir elinde güzel bir lotus

Buddha doktorunu köyde bıraktı ve altı çiçeği, diğer elinde çok değerli bir elmas vardı.

ayda adamın gözleri açıldı. Tüm mantığı, tüm Gelmesinin n edeni, eşinin ısrar etmesiydi:

rasyonelliği kayboldu. "Aman Tanrım, bu "Gautam Buddha buradayken sen zamanını

insanlara beni kandırdıklarını, beni aldattıklarını ahmak insanlarla gereksiz şeyler konuşarak

söylüyordum. Işık var - ben körmüşüm! Kör geçiriyorsun," demişti.

olduğum fikrini daha önce kabul etseydim, tüm Çocukluğundan beri Gautam Buddha'ya

hayatımı kör bir şekilde sürdürmeme gerek giderdi; sonra evlenmişti. Prasenjita'nın böyle

kalmazdı. " bir eğilimi yoktu, ama karısı çok ısrar edince,

Bu altı ay boyunca Buddha uzaklardaydı, "En azından bir ziyaret edip bu adamın nasıl biri

ama adam dans ederek geldi, Buddha'nın olduğunu görmekte fayda var," diye düşündü.

ayaklarına kapandı ve şöyle dedi: "Senin Ama kral egosu yüksek bir adamdı, bu

merhametin öyle yüce ki beni ışık konusunda yüzden Gautam Buddha'ya armağan etmek için

ikna etmeye çalışmadın, bana bir doktor hazinesindeki en değerli elmaslardan birini aldı.

verdin." Oraya sıradan bir adam olarak gitmek istemedi.

"Bu benim işim," dedi Buddha. "Tüm Herkes bilmek zorundaydı... Hatta, herkesin

dünyada spiritüel anlamda kör insanlar var. bilmesini isterdi: "Kim daha büyük - Gautam
70 bölüm i k i

Dört ay sonra genç adam geldi, Buddha'nın


ayaklarına dokundu ve hemen arkasında, bir
Budist rahibe kılığındaki Amrapali vardı. O da
4 ' Meditasyon derinse, farkında/ık
Buddha'nın ayaklarına dokundu ve "Rahibinizi

berraksa onu hiçbir şey bozamaz. ,1 ' baştan çıkarmak için elimden geleni yaptım ,
ama o beni baştan çıkardı. Mevcudiyeti
ve farkındalığıyla beni gerçek hayatın sizin

ayaklarınızda olduğuna ikna etti. Sahip olduğum


rahibin bir hayat kadınının evinde kalmasına her şeyi rahiplerinizin idaresine vermek

izin vermesine inanamadılar. Üç gün sonra istiyorum," dedi.


genç adam Amrapali'nin evine gitti ve rahipler Amrapali'nin güzel bir bahçesi ve güzel
her gün dedikodu yapmaya başladılar: "Tüm bir sarayı vardı. "Orayı on bin rahibin her

şehir karıştı. Konuşacak tek bir konu var - o da yağmur mevsiminde kalabileceği bir yere
bir Budist rahibin dört ay boyunca Amrapali'nin dönüştürebilirsiniz."
evinde kalması," dediler. Ve Buddha kalabalığa dönüp seslendi:
Buddha, "Sessiz olmalısınız. Dört ay "Şimdi tatmin oldunuz mu, olmadınız mı?"
geçecek ve ben rahibime güveniyorum . Onun Meditasyon derinse, farkındalık berraksa,
gözlerine baktım - hiçbir arzu yoktu . Hayır, onu hiçbir şey bozamaz. O zaman her şey
demiş olsaydım, hiçbir şey hissetmeyecekti. fanidir. Amrapali, Buddha'nın öğrencileri
Evet, dedim, o da gitti. Ve ben rahibime, arasında en aydınlanmış kadınlardan biri oldu.

onun farkındalığına, onun meditasyonuna


inanıyorum. Siz neden bu kadar huzursuz
olup endişeleniyorsunuz? Rahibimin
meditasyonu derinse o zaman o Amrapali'yi
değiştirecektir. Ve meditasyonu derin değilse,
o zaman Amrapali onu değiştirebilir. Şimdi
bu, meditasyon ve biyolojik çekim arasında
bir meseledir. Dört ay bekleyin. Ben bu genç

adama güveniyorum. Gayet iyi gidiyor ve


ben bu ateş testinden de muzaffer bir şekilde
çıkacağına eminim."

Kimse Gautam Buddha'ya inanmadı. Kendi


öğrencileri, "Fazla güveniyor. Adam çok

genç; çok tecrübesiz ve Amrapali çok güzel.


Gereksiz bir risk alıyor," diye düşündüler. Ama
yapılabilecek bir şey yoktu.
72

s on d en e y

A U T A M B U D D H A ' nın yeryüzündeki Buddha'nın kırk iki yıl boyunca sürekli seyahat

G hayatının son gününde oldu. Yoksul


bir adam yiyecek vermek için onu
evine davet etti. Bu, rutindi : Buddha sabah
ettiği bu alanın sınırı tüm Bihar devletinin
sınırlarını belirler.
Kral, "Bu adamı tanırım, onu defalarca
erkenden kapılarını açardı ve her kim onu ilk gördüm. Her zaman dener, ama sana

davet ederse o gün için daveti kabul ederdi. verebilecek hiçbir şeyi yok! Lütfen onun evine

Onun evine giderdi ve her gün için tek bir öğün gitme, teklifini geri çevir," dedi.

alırdı. Ama Buddha, "Bu imkansız," diye

Yoksul bir insanın Buddha'yı davet etmesi yanıtladı. "Bir daveti geri çeviremem. Gitmek

neredeyse imkansızdı ; tesadüf oldu. Kral onu zorundayım." Bunun üzerine gitti. Ve onun

davet etmek için geliyordu, ama yolda bir gidişi bedeni için ölümcül oldu, çünkü Bihar'da

kaza oldu ve kralı taşıyan araba yolda kaldı, bu yoksul insanlar mantar toplar, onları kuruturlar

yüzden kral gecikti. Oraya birkaç dakika geç ve yağmur mevsimleri için saklarlar. Onları

ulaştı. Bu sırada Buddha çoktan yoksul adamın sebze olarak kullanırlar. Bazen mantarlar
davetini kabul etmişti. zehirlidir. Ve Buddha için mantar hazırlamıştı.

Kral, "Bu adamı tanırım," dedi. "Ne zaman Başka hiçbir şeyi yoktu - yalnızca pirinç ve
bu şehre gelsen seni davet etmek için uğraşır." mantar.

Buddha birkaç yeri çok severdi. Vaishali, Buddha ona sunulan yemeğe baktı, ama

şehri en sevdiği yerlerden biriydi. Kırk iki yıllık yoksul adama hayır demek onun duygularını
ustalığında, neredeyse her yıl Vaishali'yi en incitecekti, bu yüzden mantarları yedi.
az kırk kez ziyaret etti. En az on iki yağmur Mantarlar çok acıydı, ama bunu söylemek

mevsimi boyunca Vaishali'de kaldı, çünkü yoksul adamı üzeceğinden hiçbir şey

yağmur mevsiminde yürümek çok zordu. söylemedi, hepsini yedi, adama teşekkür etti ve
Bu yüzden üç veya dört ay boyunca tek bir oradan ayrıldı. Buddha, gıda zehirlenmesinden

yerde kalır ve geri kalan sekiz ay dolaşırdı. öldü.

Buddha'nın gezdiği yerler Bihar'dadır. Son anında ona, "Neden kabul ettin?" diye

Bihar adı, Buddha'nın seyahatlerinden gelir ve soruldu. "Biliyordun, kral seni uyarmıştı, diğer
"Buddha'nın seyahat ettiği yer" anlamına gelir. öğrenciler sana onun çok yoksul olduğunu,
buda'nın h a y a tı ıt

sana iyi bir gıda sunamayacağını söylemişti.


Ve sen yaşlısın, seksen iki yaşındasın - doğru
beslenmen gerek. Ama sen dinlemedin."
Buddha şöyle yanıtladı: "Bu imkilnsızdı.
' ' Bu, varoluş yasasıdır: Gercı·k
Gerçek ne zaman davet edilse kabul etmek
fethedilemez ama davet edilebilir. ,r
zorundadır. Ve o beni kimsede görmediğim
bir sevgi ve tutkuyla davet etti. Hayatımı riske
atmaya değerdi.·
Bu hikaye güzeldir. Nihai gerçekle ilgili geldi ve ben gitmek zorundayım. Bu güzel

olarak da doğrudur: Bizim açımızdan gereken bir yolculuk, güzel bir birliktelik oldu. Sormak
tek şey bir davet, benliğimizin en ufak bir istediğiniz sorularınız varsa sorabilirsiniz, çünkü
parçasını bile saklamamaktır. Müsaitsek, artık fiziksel olarak sizinle olamayacağım."
açıksak, davet sahibini kabul etmek için Öğrencileri derin bir sessizlik, büyük bir
hazırsak, davet sahibi gelir. Bu her zaman böyle üzüntü sardı. Buddha güldü ve "Üzülmeyin."
olmuştur. dedi, "çünkü size her zaman öğrettiğim şey
Bu varoluş yasasıdır: Gerçek fethedilemez, budur - başlayan her şey biter. Şimdi size bir
ama davet edilebilir. Biri nihai konuk için davet de ölümümle öğretmeme izin verin. Hayatım
sahibi olmalıdır. Benim meditasyon dediğim boyunca öğrettiğim gibi, ölümümle de
budur: Seni tüm saçmalıklardan arındırır, öğretmeme izin verin.•
seni öyle boşaltır ki engin, açık, alıcı, duyarlı, Kimse soru soracak cesareti

savunmasız, erişilebilir olursun. Ve tüm bu gösteremiyordu . Hayatları boyunca binlerce


nitelikler seni tutkulu bir biçimde davetkar soru sormuşlardı ve bu, bir şey soracak bir an
kılar - bilinmeyene davet, isimlendirilemeyene değildi; keyifleri yoktu, ağlıyorlardı.
davet, hayatını bir mutluluğa dönüştürecek Bunun üzerine Buddha, "Elveda." dedi.
olana, onsuz hayatın yalnızca beyhude bir "Hiçbir sorunuz yoksa ben gidiyorum.·
egzersiz olduğu şeye davet. Ama insan bundan Ağacın altına oturdu, gözlerini kapadı ve
fazlasını yapamaz: Yalnızca bir davet sun ve bedenden ayrıldı. Budist geleneğinde buna
bekle. "ilk meditasyon" denir - bedenden ayrılmak.
Benim dua dediğim budur: bir davet ve Kendini bedenden ayırmak, bütünüyle ve
olacağına dair derin bir güvenle beklemek. mutlak bir biçimde "Ben beden değilim"
Ve olur, her zaman olmuştur! "Aes dhammo kavramını bilmektir.
sanantano, · der Buddha - bu, varoluşun nihai Şimdi su soruyu düşünüyorsun: Buddha
yasasıdır. bunu önceden bilmiyor muydu? Önceden
Buddha öldüğü gün, sabah tüm biliyordu, ama Buddha gibi bir insan, küçük
öğrencilerini. tüm sannyasin'lerini topladı ve bir parçasının bedene bağlı kalması için bir
onlara şöyle dedi: "Son gün geldi çattı , teknem tür araç yaratmak zorundaydı. Yoksa uzun
74 bölüm iki

dönüşür.
Ölümü meditasyonda önemli bir deneydir.
f; 4 O artık bir insan değildir, bir Ölümü sırasında yanında olanların, bedenin
artık aynı olmadığını gördükleri söylenir; bir
form değildir, bir dalga değildir;
şey olmuştur, canlılık bedeni terk etmiştir.

okyanusa karışır . 1 Beden oradadır, ama bir heykel gibi. Daha


J
.

alıcı, meditasyona daha yatkın olanlar hemen

zihnin bırakıldığını ve bedenin içinde bir zihin

zaman önce - kırk iki yıl önce ölmüş olurdu. kalmadığını gördüler. Sezgileri daha kuwetli

Aydınlanmasının gerçekleştiği gün ölmüş olanlar kalbin bittiğini gördüler. Ve Buddhalığın

olabilirdi. Merhamet duygusuyla bir istek eşiğindekiler, Buddha'nın kaybolduğunu

yarattı, insanlara yardım etme isteği. Bu, bir gördüler, onlar da kayboldular.

istektir ve senin bedene bağlı kalmanı sağlar. Buddha'nın öldüğü gün pek çok öğrencisi

İnsanlara yardım etme isteği yarattı . "Bildiğim aydınlandı - sadece onun ölümünü görerek.
her ne ise, paylaşmak zorundayım . " Onun yaşadığını izlemişlerdi, onun hayatını

Paylaşmak istersen, zihni v e bedeni görmüşlerdi, ama şimdi kreşendoydu, zirveydi.

kullanmak zorunda kalacaksın . Bu küçük Öyle bir zarafetle, öyle güzel bir şekilde

parça bağlı kaldı. Simdi bedendeki o küçük öldüğünü gördüler ki. .. Görerek, çoğu uyandı.
bağı da koparmış oldu; bedenden ayrıldı. İlk
meditasyon tamamlandı, beden terk edildi.

Sonra ikinci meditasyon: Zihin bırakılır.


Buddha zihnini uzun zaman önce bırakmıştı; bir
usta olarak bırakmıştı, ama bir hizmetkar olarak

hala kullanılmıştı. Şimdi bir hizmetkar olarak


da gerek kalmadığından tamamen, bütünüyle
bırakıldı.
Ve sonra üçüncü meditasyon : Kalbini
bıraktı. Şu ana kadar ihtiyaç duyulmuştu,
kalbi sayesinde işlev görüyordu; aksi takdirde
merhamet mümkün olmazdı. O kalp olmuştu;
şimdi kalpten ayrıldı.
Bu üç meditasyon tamamlandığında,
dördüncüsü olur. O artık bir insan değildir,

bir form değildir, bir dalga değildir; okyanusa


karışır. Her zaman olduğu şey olur, kırk iki yıl
önce bildiği ama insanlara yardım etmek için

bir şekilde ertelemek zorunda kaldığı şeye


b u d a ' n ı n hayatı 7'
BÖLÜM ÜÇ

öğret i l e r
Aydınlanmadan önce usta halefi olacak insanları hazırlar,

konuşma ve sözsüz olanı sözlere, mutlak sessizliktekini şarkıya,

mutlak atalettekini dansa aktarma becerilerini geliştirir.


78

b en b ö y 1 e d u y d u m

Bir keresinde bir ormandan geçiyordu ve mevsimlerden sonbahardı. Orman kuru yapraklarla

doluydu ve onu tek başına yakalayan Ananda ona şöyle dedi: "Her zaman sormak istedim, ama

başkalarının önünde cesaret edemedim. Bana doğruyu söyle: Bize bildiğin her şeyi anlattın mı,

yoksa sakladığın birkaç sır var mı?"

A U TA M BUDDHA yerden bir avuç değilsindir. Dinlemek zorundasın ve yazmak

G dolusu yaprak aldı ve Ananda'ya


döndü, "Size yalnızca bu kadar
anlattım -elimde gördüğün yapraklar kadar­
zorundasın ve onun söyledikleri öyle inceliklidir
ki bütün değilsen kaçırırsın. O yüzden yazmak
yerine, bütünlüğünle ve yoğunluğun la kalbine

ama benim bildiğim bu büyük ormandaki tüm yaklaşmayı, onun içine yerleşmesine izin
yapraklar kadar engindir. Bir şey sakladığım vermeyi dene.
yok, ama anlatmak imkansız! Birkaç yaprak Buddha kırk iki yıl boyunca konuştu.
hakkında konuşmak bile zahmetli, çünkü her Ölümünden sonra ilk görev, öğrencilerin
şey başının üzerine. Düşünceler biliyorsun, ama hatırladıklarını yazmalarıydı ; aksi takdirde

düşüncelerin olmadığı bir evreyi hiç tatmadın. insanlık anlatılanlardan mahrum kalacaktı.
Duyguları biliyorsun, ama gökyüzündeki tüm Büyük bir hizmet yaptılar, aynı zamanda
bulutların kaybolması gibi duyguların olmadığı büyük bir zarar verdiler. Duyduklarını yazdılar,
bir evreyi hiç bilmedin. ama tuhaf bir fenomenle karşı karşıya kaldılar.
"O yüzden elimden geleni yapıyorum," dedi Herkes farklı bir şey duymuştu. Hafızaları,
Buddha, "ama bundan fazlasını sözcüklerle hatırladıkları aynı değildi.
aktarmak imkansız. Yalnızca şu kadarını Ortaya otuz iki ekol çıktı. Her biri,
anlamanı sağlayabilirsem, hayatta sözcüklerin "Buddha'nın söyledikleri bunlardır," diye
anlatabileceğinden çok daha fazlası olduğunu iddia etti. Yalnızca Buddha ölmeden önce
anlamanı sağlayabilirsem, seni aklının aydınlanmamış tek bir adam -sonsuza dek
bildiğinden fazlası olduğuna ikna edebilirsem, hatırlanacak bir adam, Buddha'nın en yakın
bu yeterlidir. O zaman tohum ekilmiştir." öğrencisi Ananda- tevazu gösterdi . "Ben
Tüm yaşamı boyunca Gautam Buddha aydınlanmamıştım, aydınlanmış bir bilinçten
asla insanların söylediklerini yazmalarına izin gelen sözcükleri olduğu gibi nasıl duyabilirim?

vermedi. Onun mantığına göre eğer yazıyorsan Duyduklarımı yorumlayacağım, duyduklarımı


dikkatin bölünmüş demektir. Artık bir bütün kendi düşüncelerimle karıştıracağım, onlara
80

k ü ç ü k t e k n e , b ü y ü k te k n e

Y D I N LA N M A D A N Ö N C E usta halefi neden gereksiz yere insanları rahatsız etsin?

olacak insanları hazırlar, konuşma Arhata'nın kendi bakış açısı vardır.


A ve sözsüz olanı sözlere, mutlak Arhata , aydınlanmak için her çabayı

sessizliktekini şarkıya, mutlak atalettekini dansa gösteren ve aydınlandığında, karanlıkta


aktarma becerilerini geliştirir. Ancak o zaman bocalayanları tamamen unutan kişidir.
insanlığın gözünü kamaştırmaya yardımcı olacak Başkalarını önemsemez. Onun için aydınlanmak

bir şey aktarabilir. yeterlidir. Hatta arhata'lara göre, merhamet


Buddha aydınlanmış insanlarını iki kategoriye kavramı başka bir bağlanma türünden başka bir
ayırdı. Her ikisi de aynı yüksekliğe sahiptir -bir şey değildir.
yükseklik veya alçaklık niteliği yoktur-, her Merhamet, aynı zamanda bir ilişkidir;
ikisi de aynı kozmik gerçekliğe, aynı temel ne kadar güzel ve yüce olursa olsun, aynı
doğaya aittir. Birinci kategoriye arhata'lar denir zamanda başkaları için endişelenmektir. Ayrıca
- arhata'lar aydınlanan ve sessiz kalanlardır. bir arzudur. İyi bir arzu olsa da hiçbir şey
İkinci kategoriyse bodhisattva'lardır. Onlar da değiştirmez - arhata'lara göre, arzu, iyi veya
aydınlanmışlardır, ama onların görevi insanlara kötü, bir bağdır. Zincirler altın veya gümüşten
tecrübeleriyle ilgili bir şey, bir araç, bir ipucu yapılmış olabilir, fark etmez; zincir zincirdir.
aktarmaktır. Merhamet altın bir zincirdir.
Arhata'lara aynı zamanda hinayana da Arhata, bir insanın bir başkasına yardım
denir. Hinayana, tek bir adamın kürek çekip bir edemeyeceği konusunda ısrarcıdır.
kıyıdan diğerine geçtiği küçük sandaldır. Ve Başkalarına yardım etme fikri yanlış temellere
bodhisattva 'ların bir diğer adı rnahayana, yani dayandırılmıştır. Sen yalnızca kendine yardım
binlerce insanı karşı kıyıya taşıyabilen büyük edebilirsin.
gemidir. Karşı kıyı aynıdır, ama bodhisattva bir Sıradan bir zihne arhata çok bencil

sürü insana yardım eder. görünebilir. Ama herhangi bir önyargı


Arhata konuşkan değildir; basittir, iyidir, son olmaksızın bakarsan belki arhata'nın dünyaya
derece mütevazı bir insandır, ama eriştiği şeye söylemek istediği son derece önemli bir şey
dair tek kelime etmez. Yaşadığı, herhangi bir vardır. Bir başkasına yardım etmek bile onun
şey söyleyemeyeceği kadar çoktur. O bütünüyle hayatına, yaşam tarzına, kaderine, geleceğine
mutludur; neden konuşsun? Ve zaten, her müdahale etmektir. Bu yüzden arhata'lar
insan kendi yolunu bulmak zorundadır, öyleyse merhamete inanmazlar. Onlar için merhamet,
61r•tller U
84

b ö y l e l k

Ö Y L E L I K S Ö Z C Ü G Ü N Ü anlamaya kuwetini devreye sokmasına yardımcı olmaktır.

B çalış. Buddha, bu sözcüğe bağlıdır.


Buddha'nın kendi dilinde tathata'dır -
Bir doktorun senin için yapabileceği tek şey,
kendi iyileştirici gücünü bulmana yardım

etmektir. Sağlık dışarıdan mecbur edilemez;


böylelik. Tüm Budist meditasyonu bu sözcüğü
yasamaktan , bu sözcükle yasamaktan oluşur. senin enerji akışındır.
Öyle derindir ki sözcük kaybolur ve sen Böylelik sözcüğü fiziksel hastalıklarla,
böylelik olursun. zihinsel hastalıklarla ve sonuçta spiritüel
Örneğin hastalandığını düşünelim. Böylelik hastalıklarla -bu gizli bir yöntemdir- öyle
tutumu şudur: Onu kabul eder ve kendine, derinden çalışır ki hepsi kaybolur. Bedenle
"Bedenin hali böyle," ya da "Hayat böyle," basla, çünkü bu en alçak katmandır. Orada

dersin. Bir savaş yaratmaz, mücadele etmeye başarırsan o zaman üst katmanlar denenebilir.
koyulmazsın. Basın ağrır - kabul edersin. Orada başarısız olursan diğer katmanlara
Şeylerin doğası böyledir. Aniden bir değişim yükselmen zor olacaktır.
olur, çünkü bu tutum devreye girdiğinde Bedende bir sorun vardır; rahatla ve kabul

ardından bir gölge gibi değişim gelir. Baş ağrını et ve içinden sadece şunu söyle -yalnızca

kabul edebilirsen bas ağrısı kaybolur. sözcüklerle değil, ama derinden hisset-:
Dene. Bir rahatsızlığı kabul edersen o "Şeylerin doğası böyle."
rahatsızlık dağılmaya baslar. Neden? Çünkü Bir beden, içinde pek çok şeyin bir araya

ne zaman savaşsan enerjin bölünür: Enerjinin geldiği bir bileşendir. Beden doğar, ölmeye
yarısı rahatsızlığa, baş ağrısına ve diğer yarısı mecburdur; bir şeylerin ters gitme olasılığı
bas ağrısıyla savaşmaya harcanır - bir yarık, yüksektir. Bunu kabul et ve kendini onunla
bir uçurum ve sonuçta mücadele. Gerçekten özdeşleştirme. Üzerinde kalmayı kabul
bu mücadele daha derin bir bas ağrısıdır. ettiğinde ötesinde kalırsın. Savaştığında onunla
Kabul ettiğinde, yakınmadığında, mücadele aynı seviyeye inersin. Kabullenme, aşkınlıktır.

etmediğinde, enerji içe döner. Uçurum kapanır Kabul ettiğinde, bir tepenin üzerinde
ve çok daha fazla enerji serbest kalır çünkü olursun; beden geride kalır. "Evet, böylelik

şimdi çatışma olmadığından enerji akımı bunun doğası. Doğan şeyler ölmek zorundadır.

iyileştirici bir kuwete dönüşür. Ve doğan şeyler ölmek zorundaysa, bazen

İyileşme dışarıdan olmaz. Tıbbın hasta olacaklardır. Fazla endişelenecek bir


yapabileceği tek şey, bedenin kendi iyileştirici şey yok," de, sanki sana olmuyormuş, sadece
öğretiler 8/

için değişmeyecektir- ama o farklı bir şekilde

ölür. O mutlu bir şekilde ölür, sanki ölüm

yokmuş gibi. O sadece kaybolur, çünkü o, t t Unutma, hayat seni takip


"Doğan her şey ölecektir. Doğum ölümü ima
etmeyecek - sen hayatı takip etmek
eder, o yüzden sorun değil, yapılacak bir şey

yok," der. zorundasın. ·t �


Mutsuz olabilir ve ölebilirsin. O zaman asıl

noktayı, ölümün sana verebileceği güzelliği,

o son anda yaşanan zarafeti, beden ve ruh "böylelik felsefesi" değil. tüm yaşam biçimin

ayrıldığında olan aydınlanmayı kaçırırsın. Bunu böyleliğe dönüşür. Bunu düşünmezsin bile;

kaçırırsın çünkü çok endişelisindir, geçmişe tamamen doğal olur.

ve bedenine sıkı sıkıya tutunmuşsundur ve Böylelikte yersin, böylelikte uyursun.

gözlerin kapalıdır. Neler olduğunu göremezsin, böylelikte nefes alırsın. Böylelikte sever,

çünkü kabul edemezsin. O yüzden gözlerini böylelikte ağlarsın. Bu, senin yaşam tarzın olur.

kapat, tüm benliğini kapat ve öl - defalarca Üzerinde durmana gerek yok, düşünmene

öleceksin ve asıl noktayı kaçırmaya devam gerek yoktur; sen böylesindir. Özümsemek

edeceksin. derken kastettiğim budur. Onu özümsersin,

Kabul edebilirsen, kapıyı davetkar bir sindirirsin. Kanında akar, kemiklerinin

yürekle açabilir, onu sıcak bir karşılamayla derinliklerine işler; kalp atışlarına ulaşır. Sen

kabul edebilirsen ölüm güzeldir: "Evet, kabul edersin.

çünkü doğduysam öleceğim. O gün gelecek, Kabul etme sözcüğü çok iyi değildir.

çember tamamlanacak." Ölümü bir misafir Yüklüdür -senin yüzünden, sözcüğün

gibi kabul edersin ve fenomenin niteliği kendisinden değil- çünkü sen yalnızca kendini

anında değişir. Aniden ölümsüz olursun: çaresiz hissettiğinde kabul edersin. Gönülsüzce

beden ölür, sen ölmezsin. Şimdi görebilirsin kabul edersin, isteksizce kabul edersin.

- yalnızca kıyafetler düşer, sen değil. Yalnızca Yalnızca başka bir şey yapamadığında kabul

örtü. taşıyıcı, içerik değil; bilinç kendi edersin. Ama içten içe öbür türlü olmasını

aydınlanmasında var olur. Şimdi daha da fazla, istersin; öbür türlü olsaydı sen de mutlu

çünkü hayatta pek çok şey bilincinin üzerindeki olursun. Bir dilenci gibi kabul edersin, bir kral

örtüdür. Ölümde çıplaktır. Ve bilinç tamamen gibi değil ve aradaki fark inanılmazdır.

çıplak kaldığında kendine özgü bir ihtişamı Eşin seni terk ederse sonunda kabul

vardır; o, dünyadaki en güzel şeydir. edersin. Ne yapabilirsin ki? Ağlarsın.

Ama bu yüzden, bir böylelik tutumu etrafını kabuslar sarar ve acı. .. Ve sonra ne

özümsenmelidir. Özümsemek derken, yapabilirsin? Zaman iyileştirir, anlayış değil.

gerçekten özümsemekten söz ediyorum - Zaman - ve unutma. zamana ihtiyaç olma,11 1 1 1 1

yalnızca zihinsel bir düşünce olarak değil, tek nedeni senin anlayışlı olmamandır. Ak\ı
88 b ö l ü m üt:

takdirde Anında iyileşme gerçekleşir. Zamana çaresiz kabullenmeyle taşımayı sürdürürsün.

ihtiyaç vardır çünkü sen anlayış gösteremezsin. Bir şeyi unutma: Eksik olan her şey

Bu yüzden, yavaş yavaş -altı ay, sekiz ay, zihin tarafından sonsuza tek taşınacaktır.

bir yıl- bir şeyler loşlaşmaya başlar, hafızada Tamamlanan her şey bırakılır. Zihnin, bir gün

kaybolur, toza bulanırlar. Ve uçurum bir yılda onları tamamlama fırsatı olabileceği umuduyla

büyür; yavaş yavaş unutursun. eksik kalan şeyleri taşıma eğilimi vardır. Sen

Yine de bazen yara acıtır. Bazen yoldan hala. eşinin geri dönmesini ya da giden günleri
bir kadın geçer ve sen aniden hatırlarsın. Bir beklersin - hala bekliyorsundur. Geçmişi

benzerlik, yürüyüşü ve sonra eşini hatırlarsın aşamamışsındır. Ve böyle yüklü bir geçmişten
- ve yarayı. Sonra birine Aşık olursun. Tozlar dolayı şimdiki zamanı yaşayamazsın. Geçmişin
daha çok dağılır, sen daha az hatırlarsın. Ama yüzünden bugünün berbat bir haldedir ve

yeni bir kadınla bile, bazen onun bir duruşu . . . geleceğin de aynı olacaktır. Çünkü geçmiş

V e eşin aklına gelir. Banyoda şarkı söyleyişi. . . giderek ağırlaşır. Her gün giderek daha ağır

V e anılar geri gelir, yara oradadır. olur.


Acıtır çünkü sen geçmişi taşırsın. Sen her Gerçekten kabul ettiğinde, hiçbir kırgınlığa

şeyi taşırsın; bu yüzden bu kadar yüklüsündür. yer bırakmayacak bir böylelik tutumuyla kabul

Sen her şeyi taşırsın! Bir çocuktun; çocuk hoila ettiğinde, çaresiz değilsindir. Yalnızca bunun

oradadır, sen onu taşırsın. Genç bir adamdın; şeylerin doğası olduğunu anlarsın.
genç adam hala tüm yaralarıyla, tecrübeleriyle, Örneğin, odadan çıkmak istersem kapıdan
aptallıklarıyla oradadır. Tüm geçmişini taşırsın , çıkarım, duvardan değil , çünkü duvara girmek,

katman katman . . . Her şey oradadır. kafamı duvara çarpmam gerektiği anlamına
Bu yüzden bazen geri çekilirsin. Bir şey gelir. Engel olmak duvarın doğasıdır. o yüzden
olursa ve sen kendini çaresiz hissedersen bir duvardan geçmeye çalışmazsın! Kapının

çocuk gibi ağlamaya başlarsın . Zamanda geriye doğasından dolayı kapıdan çıkarsın, çünkü kapı
çekilmişsindir, çocuk kontrolü ele geçirmiştir. boştur, içinden geçebilirsin.
Çocuk, genelde ağlama konusunda senden Bir Buddha kabul ettiğinde şeyleri duvar ve

daha etkindir, bu yüzden çocuk gelir, kontrolü kapı gibi kabul eder. Kapıdan geçer, çünkü tek
ele alır ve sen ağlamaya başlarsın. Tıpkı öfke yol budur. Sen önce duvardan geçmeye çalışır

nöbeti geçiren bir çocuk gibi tekmeler gibi ve kendini milyonlarca şekilde yaralarsın. Ve

savurursun. Ama her şey oradadır. dışarı çıkamadığında -yenildiğinde, bozguna

Neden bu kadar yük taşıyorsun? Çünkü uğradığında, üzüldüğünde, düştüğünde- o


hiçbir şeyi gerçekten kabul etmedin. Dinle - bir zaman kapıdan sürünerek çıkarsın. En başında
şeyi kabul edersen o asla bir yük olmaz; yara kapıdan çıkabilirdin oysa! Neden duvarla

taşınmaz. Fenomeni kabul ettin ; ondan geriye savaşmaya başladın ki?

taşıyacak bir şey yoktur, sen sıyrılmışsındır. Şeylere netlik içinde bakabilirsen, böyle
Kabullenmeyle sıyrılırsın. Gönülsüzlükle, şeyler yapmayacaksın. Bir kapıdan bir duvar
90 bölüm üç

yaratmaya çalışmayacaksın. Sevgi kaybolursa musun? Ne yazıldığını biliyor musun? Hayır,


kaybolur! Şimdi bir duvar vardır; o duvardan tüm bunlar rasyonelleştirmedir; kendini teselli
geçmeye çalışma; kalp baskasına açılmıştır. etmek için kullandığın düşüncelerdir.
Sen burada yalnız değilsin; baskaları da var. Böylelik tutumu, kaderci bir tutum değildir.
Kapı artık yok - senin için bir duvar oldu. Tanrı'yı, kaderi ya da kısmeti devreye sokmaz
Uğrasıp kafanı duvara çarpma. Gereksiz yere - hiçbir şeyi. "Sadece bak. Sadece şeylerin
yaralanacaksın. Ve yaralandığında, bozguna gerçekliğine bak, anla. Ve bir kapı vardır, her
uğradığında, kapı bile içinden geçilecek güzel zaman bir kapı vardır," der. Sen yükselirsin.
bir şey olmayacak. Böylelik, bütün, kucak açan bir yürekle
Şeylere bak. Bir şey doğalsa, ona doğal kabullenme anlamına gelir, çaresizlikle
olmayan bir şey dayatmaya çalışma. Kapıyı kabullenme değil.
seç ve çık. Eğer her gün duvardan geçmeye
çalışırsan gergin olur, sürekli bir karışıklık
hissedersin. Keder hayatına dönüşür, hayatının
özü olur.
Neden gerçekleri oldukları gibi

görmüyorsun? Neden gerçeklere


bakamıyorsun? Çünkü dileklerin çok
büyük. Tüm umutlara karşı umut etmeyi
sürdürüyorsun.
Sadece bak: Ne zaman bir durum oluşsa

hiçbir şey arzu etme, çünkü arzu seni yolundan


çıkaracaktır. Dileme ve hayal etme. Mevcut
olan tüm bilincinle gerçeğe bak . . . Ve aniden

bir kapı açılır. Asla duvardan geçmezsin,


kapıdan geçersin, yara almadan. Sonra yük de

tasımazsın.
Unutma, böylelik bir anlayıştır, çaresiz

bir kader değil. Fark budur. Kadere, kısmete


inanan insanlar vardır. Onlar, "Ne yapabilirsin?
Tanrı böyle istedi. Ufak çocuğum öldü, demek
ki bu Tanrı'nın iradesi ve benim kaderim .

Alnıma yazılmış, olacaksa olacak," derler.


Ancak derinlerde bir yerde bir itiraz vardır.

Bunlar yalnızca itirazı parlatma numaralarıdır.


Tanrı'yı biliyor musun? Kaderi biliyor
92

o rt a y o 1

A U T A M B U D D H A , "ortada olma" Her ekstrem diğer ekstremi de içermelidir;

G sözlerini kullanan ilk insandı ve elbette


kimse, onun orta sözcüğüne verdiği

anlamları geliştirmeyi başaramadı.


her ekstrem bir diğer uç noktanın karşısında
olmalıdır. Olumsuz, pozitife karşıdır; eksi,
artıya karşıdır; ölüm, hayata karşıdır. Bunları
O yoluna orta yol adını verdi. İlki anlamı ekstrem olarak alırsan doğal olarak karşıt olarak
şudur: Eğer iki ekstremden, iki uç noktadan, görünürler.
sağdan ve soldan kaçınabilirsen, her iki Ama tam ortada durabilen bir adam anında
noktanın tam ortasında olabilirsen ortada tüm ekstremleri ve ortayı aşar. Dönüşmüş
olmayacaksın, ekstremlerin ve ortanın tüm benliğin daha yüksek bakış açısından
üçlemesini aşmış olacaksın. Ekstremlerin her hiçbir karşıtlık olmadığını görebilirsin.
ikisinden de vazgeçebilirsen, orta kendiliğinden Ekstremler karşıtlık değil, zıtlık değil, yalnızca

kaybolacak. Neyin ortası? . . tamamlayıcıdırlar.


Gautam Buddha'nın ortadaki ısrarı yalnızca Hayat ve ölüm düşman değildir, onlar
ortanın kendisine değildir; aynı zamanda bu tek bir sürecin parçalarıdır. Ölüm, hayatı
seni dönüşüme ikna etmenin ince bir yoludur. sonlandırmaz, sadece yeniler. Ona yeni bir
Ama sana direkt olarak dönüşmeni söylemek, form, yeni bir beden, yeni bir bilinç düzlemi
seni endişelendirebilir, korkutabilir. Ortada verir. Ölüm, hayata karşı değildir; doğru
olmak göze daha kolay görünür. bakıldığında, ölüm bir hayatı tazeleme, hayatı

Gautam Buddha, bu sözcükle aynı canlandırma sürecidir. Gün geceye karşı


merhamet duygusuyla oynadı. Onun orta için değildir . . .
kullandığı terim majjhim nikaya. orta yoldur. Varoluşta hiçbir şeyde karşıtlık yoktur; tüm
karşıtlar bütüne katkıda bulunur. Varoluş,
organik bir bütünlüktür. Hiçbir şeyi dışarıda

bırakmaz; her şey dahildir.


' t Varoluş organik bir bütünlüktür. Ortada durabilen bir insan bu olağanüstü
deneyimi, hiçbir karşıtlık olmadığını, hiçbir
Hiçbir şeyi dışarıda bırakmaz; her şey
tezat olmadığını öğrenir. Tüm varoluş birdir

dahildir. 1 ,J ve o birlikte tüm tezatlar, tüm karşıtlıklar, tüm


zıtlıklar tek bir bütünlükte kaybolur. Sonra
hayat ölümü dahil eder; sonra gün geceyi
ö&retller 9'

güzel kadınların dizildiğini, böylece yukarı onların sana gelmesine izin vermeliydin.
çıkarken bir kadının omzundan diğerinin Bu yüzden ona, "Acele etmene gerek yok,
omzuna tutunarak ilerlediği söylenirdi. Prens Shrona." dedi.
üst kata bu şekilde çıkardı. Bütün gün uyurdu Ama Shrona, "Ben bir karar verdiğim zaman,
çünkü bir gece önceki alemin mahmurluğunu o kararı asla sorgulamam. Şimdi beni kabul
atamazdı; tüm gece kutlamalar, içki, yemek, etmek zorundasın." dedi.
müzik ve dansla geçerdi. Gece uyuyacak Buddha yine onu ikna etmeye çalıştı:
zamanı yoktu. "Bunu bir kez daha düşünmenin bir zararı
Tüm bunları bütün halk biliyordu. Gautam olmaz. çünkü sen hep lüks içinde yaşadın.
Buddha, daha önce hiçbir adamı öğrencisi Hiçbir zaman yollarda yürümedin, hep altın
olarak kabul etmekte tereddüt etmemişti. bir arabayla gezdin. Sen hiç lüks sarayından
Ama şimdi tereddüt içindeydi. "Shrona, senin ve bahçelerinden ayrılmadın. Sürekli güzel
hakkında her şeyi biliyorum,· dedi. "Bunu kadınlarla, harika müzisyenlerle, dansçılarla
bir kez daha düşünmeni isterim, iyice düşün. yaşadın. Bir sannyasin olduğunda bunların
Yağmur mevsiminden dolayı dört ay daha bu hiçbiri mümkün olmayacak. Yapamayacaksın."
şehirde kalacağım." dedi Shrona'ya. "Ve ben kimsenin dünyaya
Yağmur mevsiminde dört ay boyunca dönmesini istemem, çünkü bu onun kendine
Gautam Buddha ya da öğrencileri hiç etrafta olan saygısını yitirmesine neden olur. Bu
dolanmadı. Yılın sekiz ayı sürekli seyahat yüzden sana bir kez daha düşünmeni
ediyorlar, meditasyonun daha yüksek bilinç söylüyorum .. . "
evrelerinin tecrübesini paylaşıyorlardı . Ama Shrona yanıtladı: "Bunu defalarca
yirmi beş yüzyıl önce yalnızca çamurlu yollar düşündüm ve şimdi hemen bir sannyasin olmak
vardı ve Buddha öğrencilerinin herhangi bir istiyorum. Sen bana düşünmemi söyledikçe,
eşya taşımasına izin vermezdi ; ne bir şemsiye ben daha ısrarcı ve inatçı oluyorum."
ne de ayakkabılar, yalnızca üç parça kıyafet. Gautam Buddha, merhamet etmek zorunda
Biri acil durumlar içindi; diğer ikisiyse her gün kaldı ve onu sannyasin yaptı. Ama daha
banyodan sonra üst değiştirmek içindi. Üçten ikinci günden sorun çıktı, hem de Gautam
fazlasına izin yoktu. Yağmur mevsiminde Buddha'nın hiçbir sannyasin'inin beklemediği
bardaktan boşalırcasına yağmur yağdığında o bir sorun. Belki de Gautam Buddha'nın olmaya

kıyafetleri kuru tutmak zor olurdu ve yağmurun başlayacağını tahmin ettiği bir sorun.
altında çamurun içinde yürümek herkesi hasta Tüm rahiplerin üç parça kıyafeti varken
edebilirdi. Shrona çıplak yaşamaya başladı - bir
Bu sebepten ötürü Buddha dört ay boyunca ekstremden diğerine. Tüm Budist bhikku'lar
tek bir yerde kalmayı bir kural haline getirdi ve yolda yürürken Shrona yolun kenarında,

seni görmek isteyenler sana gelebilirdi. Sekiz ay dikenlerin içinde yürüyordu. Diğer rahipler
susuz her insana gitmek zorundaydın; dört ay ağaçların gölgeliklerinde dinlenirken Shronı
öğretiler 91

hep günün ortasında kızgın güneşin altında


bekliyordu.
Altı ay içinde güzel genç Prens neredeyse
' ' Her zaman ortayı bul ve
yaşlı, esmer bir iskelete dönüştü; kimse
meditasyon yolunu, özgürleşme yolı ı ı ı ı ı
bu adamın lüks yaşamıyla ünlü büyük bir
prens olduğunu tahmin edemezdi. Ayakları bulmuş olacaksın. ,f �'
kanıyordu, tüm bedeni büzüşmüştü ve altı ay
sonra bir gece Gautam Buddha, Shrona'nın
altında uyuduğu ağacın yanına gitti. Bu,

Buddha'nın gece herhangi bir sebepten "Benim de sana anlatmaya çalıştığım


ötürü bir sannyasinin yanına gittiği ender şey bu," diye yanıtladı. "Hayat da bir müzik
durumlardan biriydi. En azından Budist enstrümanı gibidir: Çok sıkarsan müzik olmaz,

metinlerinde buna benzer bir başka olay daha çok gevşek bırakırsan da müzik olmaz. Hayatın

yoktur. Bu, kaydedilmiş tek olaydır. telleri tam ortada olmalıdır; ne çok gevşek ne
Shrona'yı uyandırdı ve ona tuhaf bir soru de çok sıkı. Ancak o zaman müzik vardır. Ve
sordu: "Bir prens olduğun dönemde, aynı yalnız bir usta onları nasıl ortada tutacağını

zamanda ülkedeki en iyi sitarist olduğunu bilebilir. Bir ekstremden bir diğer ekstreme,
duydum. Bu doğru mu?" lüksten sefalete, zevklerden işkenceye geçme.
Shrona, "Bunu herhangi bir zamanda Tam ortada olmaya çalış.·

sorabilirdiniz. Neden gece sorduğunuzu Gautam Buddha bir anlamda dünyanın


anlamadım . " dedi. ürettiği en engin psikologlardan biridir.

Gautam Buddha, "Sadece biraz bekle." diye Hayatının her eyleminde tam ortada olmak -
yanıtladı. ·Anlayacaksın." her zaman ortayı bul ve meditasyon yolunu,
Shrona, "Evet, doğru," diye yanıtladı. özgürleşme yolunu bulmuş olacaksın.
Buddha devam etti: "Şimdi ikinci soru:
sitarın telleri çok sıkıysa o tellerden herhangi bir
müzik çıkar mı?"
"Elbette hayır," diye yanıtladı Shrona. "Çok
sıkıysa kırılırlar.·

"Peki, çok gevşekse ses çıkar mı?" diye


sordu Buddha.
Shrona, "Gecenin bir yarısı tuhaf sorular

soruyorsunuz," dedi. "Teller çok gevşekse


hiçbir ses çıkmaz. Belirli bir gerginlik gerekir.

Gerçek ustalık telleri tam ortada tutmaktır, ne


çok gevşek ne de çok sıkı . ·
98

d o ğ r u d ü ş ü n c e l k

B
IR iNSAN BiR KALABALll<TIR, pek çok ses benliğinin özünden gelir. Asla yanlış değildir. Bu

içeren bir kalabalık - ilgili, ilgisiz, tutarlı, anlaşılmalıdır.

tutarsız - her ses kendi bildiği gibi çeker; Modern İnsan Potansiyeli Hareketi'nde,

tüm sesleri bireyi farklı bir yöne çeker. Genellikle bunu anlamana yardımcı olacak bir paralel vardır.

insan bir karmaşadır. bir tür delilik. Bir şekilde Transaksiyonel Analiz'in EYÇ (PAC) üçgeni dediği

aklıselim görünmeyi başarırsın. Derinlerde, içinde şey budur: ebeveyn, yetişkin, çocuk (P [parent)

katmanlar dolusu delilik kaynıyordur. Her an ebeveyn, A [adult) yetişkin, C [child) çocuk).

patlayabilirler, kontrolü her an kaybedebilirsin, Bunlar senin üç katmanındır; bunu üç katlı bir bina

çünkü kontrolün dışarıdan dayatılmıştır. Bu, gibi düşün.

benliğinin merkezinden gelen bir disiplin değildir. Birinci kat çocuğun, ikinci kat ebeveynin,

Toplumsal, ekonomik, siyasi sebeplerden üçüncü kat ise yetişkinin katıdır. Üçü bir arada var

ötürü kendine belirli bir karakter dayatırsın. Ama olur. Çocuğun bir şey söyler. ebeveynin başka bir

içindeki o karaktere karşı pek çok can alıcı kuwet şey söyler ve yetişkinin, rasyonel zihin bambaşka

vardır. Onlar sürekli karakterini sabote ederler. bir şey söyler.

Bu yüzden her gün pek çok hata yaparsın. Hatta Çocuk, "Keyfini çıkar," der. Çocuk için bu an

bazen asla yapmak istediğini hissedersin. Kendine tek andır; düşündüğü başka hiçbir şey yoktur.

rağmen hata yapmaya devam edersin, çünkü sen Çocuk spontanedir, ama sonuçlardan habersizdir

bir değilsin, sen pek çoksun. - geçmişten, gelecekten habersizdir. O anda

Buddha, bu hatalara günah demez. çünkü yaşar. Onun hiçbir değeri yoktur. Düşünceliliği.

onlara günah demek ayıplayıcı olur. O, onlara farkındalığı yoktur. Çocuk, hissedilen

yalnızca "hata. kabahat. suç" der. Hata yapmak kavramlardan oluşur; o, duygularıyla yaşar. Tüm

insanidir; hata yapmamak kutsaldır ve insanlıktan benliği irrasyoneldir.

kutsallığa giden yol düşüncelilikten geçer. Elbette o duygularla pek çok çatışma yaşar.

İçindeki bu pek çok ses sana işkence etmeyi, seni Kendi içinde pek çok tezatlıkla karşılaşır, çünkü

çekiştirmeyi, seni itmeyi bırakabilir. Sen düşünceli bir duygu onun bir şey yapmasına yardım eder,

olursan bu sesler kaybolabilir. sonra aniden bir başka duygu hissetmeye

Düşünceli bir evrede hatalar yapılmaz - onları başlar. Bir çocuk hiçbir şeyi tamamlayamaz. Onu

kontrol ettiğin için değil, ama düşünceli bir evrede, tamamlayabileceği anda duygusu değişmiştir. Pek

uyanık, farkındalıklı evrede sesler, pek çok ses çok şeye başlar, ama hiçbir sonuca ulaşamaz. Bir

son bulur - sen bir olursun ve yaptığın her şey çocuk sonuçsuz kalır. Keyif alır, ama keyfi yaratıcı
102 bölüm üç

Evet. ebeveyn sesle başaran, gerçeğe erişen

birkaç kişi oldu. Ama bu da enderdir. Ve o dünya

t ( Buddha, doğru düşünceli/iğin var gitti. Belki geçmişte Musa, Manu ve Muhammed

faydalı oldu. Dünyaya emirler verdiler: "Bunu


olan tek erdem olduğunu söyler. 1 ' yap. Bunu yapma." İşleri çok kolaylaştırdılar. Sana

karar verecek pek bir şey bırakmadılar; karar

verebileceğine güvenmiyorlar. Onlar sana hazır bir

Lao Tzu şöyle der: "Uzlaşma olmayacaktır. Bu formül verdiler - "Bunlar uygulaman gereken On

ebeveyn sesini, bu emirleri, bu eski ahitleri bırak. Emir'dir. Bunları yap ve umut ettiğin, arzu ettiğin

Tüm 'gereklilikleri' bırak ve tekrar bir çocuk ol." İsa her şey sonuç olarak olacaktır. Sadece itaatkar ol."

da bunu söyler. Lao Tzu ve İsa -onların vurgusu Tüm eski dinler itaatkarlığı fazlasıyla

tekrar çocuk olmaktır- çünkü yalnızca çocukla vurguladılar. İtaatsizlik tek günahtır - Hıristiyanlık

kendiliğindenliğini geri kazanacak, doğal akışın, bunu söyler. Adem ve Hawa Tanrı'nın

Tao'nun bir parçası olacaksın. bahçesinden kovuldu çünkü onlar itaatsizlik ettiler.

Onların mesajı güzeldir, ama neredeyse Tanrı "Bilgi ağacındaki meyveyi yemeyin." demişti

elverişsiz görünür. Bazen, evet, olmuştur - bir ve onlar itaatsizlik ettiler. Bu, onların tek günahıydı.

insan tekrar çocuk olmuştur. Ama bu öyle Ama her çocuk bu günahı işler. Baba, "Sigara

istisnai bir durumdur ki insanlığın tekrar bir içme," der, ama çocuk dener. Adem ve Hawa'nın

çocuk olacağını düşünmek mümkün değildir. hikayesi her çocuğun hikayesidir. Ve sonra

Bu düşünce bir yıldız gibi güzeldir... Uzakta, ayıplama, dışlama...

erişilmeyecek kadar uzakta. İtaat Manu için, Muhammed ve Musa için

Sonra ebeveyn sesini, ahlakı, toplumun dindir. Ama o dünya gitti ve o dünyayla çok insan

söylediklerini, sana öğretilenleri dinle diyen başka bir yere erişemedi. Çoğu insan huzurlu oldu, iyi

öğretmenler vardır: Mahavira, Musa, Muhammed, vatandaşlar, toplumun saygıdeğer bireyleri oldular,

Manu. Dünyayla huzur içinde olmak istiyorsan, ama hepsi bu.

dünyada huzurlu olmak istiyorsan, ebeveyni dinle. Sonra bir de yetişkin olma üzerine üçüncü

Asla ebeveyn sesine karşı gelme. vurgu vardır. Konfüçyüs, Patanjali ve Bertrand

Dünyanın aşağı yukarı kulak verdiği de budur. Russell gibi modern agnostikler -dünyanın

Ama o zaman insan asla doğal hissetmez. Her hümanistleri- hepsi aynı şeyi vurguladı: "Yalnızca

zaman köşeye sıkışmış, kafeslenmiş hisseder. kendi aklına güven." Bu, zahmetli görünür, öyle ki

Ve kendini özgür hissetmediğinde huzurlu insanın tüm yaşamı bir çatışmaya dönüşür. Çünkü

hissedebilirsin, ama o huzur değersizdir. sen ebeveynlerin tarafından yetiştirilmedin, sen

Özgürlükle birlikte huzur gelmedikçe onu kabul onlar tarafından koşullandırıldın. Yalnızca aklını

edemezsin. Mutlulukla birlikte huzur gelmedikçe dinlersen, benliğinde pek çok şeyi inkar etmek

onu kabul edemezsin. Özgürlük rahatlık getirir, zorundasın. Hatta tüm zihnin inkar edilmek

ama ruhun acı çeker. zorunda. Onu silmek kolay değildir.


1 0 6 bölüm üç

BERRAKLIGI BEKLE kum dibe çökmüştü. Ama tam olarak berrak


Bir gün Buddha bir ormandan geçiyordu. sayılmazdı, bu yüzden Ananda kenara oturup

Sıcak bir yaz günüydü ve çok susadığını suyun akışını izledi. Su yavaş yavaş kristal

hissetti. Ananda'ya, "Ananda , geri dön , " berraklığına kavuştu. Bu kez Ananda dans
dedi. "Beş veya altı kilometre önce küçük ederek döndü; şimdi Buddha'nın neden

bir derenin yanından geçtik. Biraz su getir - ısrarcı olduğunu anlamıştı. Bu görevde onun

benim kasemi al. Çok susadım ve yoruldum." için belirli bir mesaj vardı ve Ananda mesajı

Ananda geri döndü, ama dereye anlamıştı. Suyu Buddha'ya verdi ve ona

ulaştığında, az önce dereden birkaç öküz teşekkür edip ayaklarına dokundu.


arabasının geçtiğini ve tüm akıntıyı çamura Buddha, "Ne yapıyorsun?" dedi. "Benim

buladığını fark etti. Dere yatağına gömülen sana teşekkür etmem gerek, sen bana su

kuru yapraklar suyun yüzeyine çıkmıştı. Artık getirdin."

buradan su içmek mümkün değildi - çok Ananda şöyle yanıtladı : "Şimdi


kirlenmişti. Ananda eli boş döndü ve "Biraz anlayabiliyorum. Başta öfkelendim;

beklemek zorundasın. İleriye gideceğim. Dört göstermedim ama öfkelendim, çünkü geri

veya beş kilometre ötede büyük bir nehir dönmek çok saçmaydı . Ama şimdi mesajı

olduğunu duydum. Oradan su getireceğim," anlıyoru m . Bu, şu anda tam da ihtiyacım

dedi. olan şeydi. Dereye atlarsam onu tekrar

Ama Buddha ısrarcı oldu. "Geri dön ve aynı pisleteceğim. Akla atlarsam daha çok gürültü

dereden su getir," dedi. olacak, daha çok sorun çıkacak. Derenin

Ananda bu ısrarı anlayamadı, ama usta kenarında oturarak tekniği öğrendim.


öyle diyorsa öğrenci emri yerine getirmek Şimdi zihnimin de kenarında oturacak ve

zorundadır. Durumun saçmalığının tüm pisliğinin, sorunların, eski yaprakların,

farkındaydı -yine beş-altı kilometre yürümek kırgınlıkların ve yaraların, anıların ve arzuların

zorundaydı ve suyun içilebilir olmadığını çekilmesini izleyeceğim . Kaygısız bir şekilde

biliyordu-, yine de gitti . kenarda oturacak ve her şeyin berraklaştığı o

O giderken Buddha şöyle dedi: "Ve su hala anı bekleyeceğim."

çamurluysa geri dönme. Çamurluysa sessizce


otur. Hiçbir şey yapma. Suya girme. Kenarda
sessizce otur ve izle. Er ya da geç su tekrar
temizlenecek. O zaman kaseyi doldurup geri
dönebilirsin."

Ananda tekrar gitti. Buddha haklıydı: Su


neredeyse temizlenmişti. Yapraklar çekilmişti,
108

v ı a n e g a tiv a
.

U D D H A 0 N I N Y O L U via negativa şey biriktirmek zorundasın.

B olarak bilinir - olumsuzlama yolu. Bu

tutum, bu yaklaşım anlaşılmalıdır.


Buddha'nın negatif yaklaşımı sende hiçbir
şeyin eksik olmadığını söyler. Hatta içinde
gerekmeyen pek çok şey barındırırsın. Bir
Buddha'nın yaklaşımı eşsizdir. Dünyanın
diğer tüm dinleri pozitif dinlerdir, onların pozitif şeyleri bırakman gerekir.

bir hedefi vardır -buna Tanrı de, kurtuluş Bu şöyledir: Himalayalar'da yürüyüşe
de, özfarkındalık de- ama ulaşılması gereken çıkarsın. Daha yükseğe ulaştıkça, yanında

bir hedef vardır. Ve arayış içindeki kişinin taşıdığın şeylerin ağırlığını daha çok

pozitif gayreti gerekir. Gayret göstermedikçe, hissedersin. Yükseklik arttıkça, valizin daha

hedefine ulasmazsın. ağır olacaktır. Bir şeyleri bırakmak zorundasın.

Buddha'nın yaklaşımı tamamen farklıdır, En yüksek zirveye ulaşmak istiyorsan her şeyi

tümüyle tersidir. O senin zaten olman gereken bırakmak zorunda kalacaksın .

şey olduğunu, hedefin senin içinde olduğunu Her şeyi bıraktığında, hiçbir şeye sahip

söyler; hedef, kendi doğandır. Ona ulaşman olmadığında, bir sıfıra dönüştüğünde, bir hiçlik,

gerekmez. O gelecekte değildir. Başka bir bir hiç kimse olduğunda, zirveye ulaşırsın.

yerde değildir. O tam da şu anda sensin, Senden bir şey azaltılmalıdır, eklenmemelidir.
hemen şimdi. Ama birkaç engel vardır ve bu Bir şeyler bırakılmalıdır, biriktirilmemelidir.
engellerin ortadan kaldırılmaları gerekir. Buddha eriştiğinde, biri ona sordu:

Bu, tanrısallığa ulaştığın anlamına gelmez "Neye eriştin?" Buddha güldü. "Hiçbir şeye

-tanrısallık senin doğandır- ama aşılması erişmedim, çünkü eriştiğim her ne ise her
gereken birkaç engel vardır. Bu engeller zaman benimleydi. Aksine çok şey kaybettim.

ortadan kalktığında, sen her zaman aradığın şey Egomu kaybettim. Düşüncelerimi, zihnimi

olacaksın. Kim olduğunun farkında olmadığında kaybettim. Eskiden sahip olduğumu hissettiğim

bile, sen oydun. Başka türlü olamazsın. Engeller her şeyi kaybettim. Bedenimi kaybettim -
ortadan kalkmak zorundadır. Sana herhangi bir benim bir beden olduğumu düşünürdüm. Tüm
şey eklenmek zorunda değildir. bunları kaybettim. Şimdi saf hiçlik olarak varım.

Pozitif din sana bir şey eklemeye çalışır: Benim ulaştığım budur."
erdem, doğruluk, meditasyon, dua. Pozitif din Sana açıklamama izin ver, çünkü bu

sende bir şeylerin eksik olduğunu söyler; eksik önemlidir.


olan şeyi bulmak için arayış içinde olmalısın. Bir Buddha'nın yaklaşımına göre, varoluşun
öğretiler 111

başlangıcı öğrendiğini açıklamaya çalışacağım . zihin gelişti, bu da chit'tir. Sat benlik demektir;

Çünkü sen geri dönemezsin, yalnızca ananda benliği kutlamak demektir - bir
ilerleyebilirsin. Ve bir daire içinde hareket eden ağaç çiçek açtığında, benliğini kutluyordur.

diğer her şey gibi, zaman da bir daire içinde Ve chit bilinçtir - mutluluğun, kutlaman
ilerler. konusunda bilinçli olduğun andır. Bu üç evre:
Batı'da zaman kavramı doğrusaldır; zaman satchitananda.
yatay bir çizgi üzerinde ilerler; sürekli devam İnsanlık zihne ulaştı. Kayalar hala birinci

eder. Ama Doğu'da, biz dairesel zamana evrededir, Evren evresinde - onlar vardır, ama

inanırız ve zamanın Doğu kavramı gerçeğe çiçek açmazlar, kutlamazlar. Onlar kapalıdır,

daha yakındır, çünkü her hareket daireseldir. kendi içlerine kıvrılmışlardır. Bir gün hareket
Dünya bir daire içinde hareket eder, Ay bir etmeye başlayacaklar, bir gün yapraklarını

daire içinde ilerler, yıldızlar bir daire içinde açacaklar, ama şimdi kendi içlerine dönükler,

ilerler. Yıl daire içinde ilerler, hayat daire içinde tamamen kapalılar.

ilerler: doğum, çocukluk, gençlik, yaşlılık - Ağaçlar ve hayvanlar ikinci evreye, hayata
tekrar doğum! Senin ölüm dediğin, tekrar ulaştılar - öyle mutlu, öyle renkli. Kuşlar

doğumdur. Tekrar çocukluk, tekrar gençlik . . .V cıvıldamaya devam ediyor, ağaçlar çiçek
çark dönmeye devam eder. Yıl daire içinde açmaya devam ediyor. Bu, ikinci evredir, hayat.

ilerler: Yaz gelir ve yağmurlar ve kış ve sonra Üçüncü evreye yalnızca insanlar ulaştı: zihin
tekrar yaz. Her şey bir daire içinde ilerler. evresi , chit evresi - bilinç.
Neden zaman bir istisna olsun? Zaman da bir Buddha bu üçünün bir rüya gibi

daire içinde ilerler. Kişi geriye gidemez, ama olduğunu söyler. İlki, başlangıçsız başlangıç,

eğer ilerlemeye devam edersin; bir gün, zaman primordiyal evre, uyku gibidir - sushupti.
bir daire içinde ilerlemeye başlar. Başlangıçsız Bu üçü, çözünmekte olan bir dram gibidir.
başlangıca ya da şimdi senin deyiminle sonsuz Zihnin ötesine geçersen, meditasyona doğru
sona ulaşırsın. ilerlersen, yani zihin-sizliğe, yine bir başka

Buddha bunu biliyordu, bunu yaşamıştı. patlama gerçekleşir. Ama bu artık dışa doğru

Bilim insanlarının Big Bang dediği şeye ben bir patlama değil , içe patlamadır. Nasıl bir gün
kozmik orgazm diyorum. Bu, bana daha anlamlı patlama olduysa ve hiçlikten milyonlarca şey

geliyor. "Big Bang" biraz çirkin görünüyor, fazla doğduysa, içe patlama olduğunda, formlar ve
teknolojik, insandışı. Kozmik orgazm - kozmos isimler kaybolur - yine içinden hiçlik doğar.
bir orgazmla patladı. Ondan milyonlarca form Daire tamamlanır.
doğdu. Ve bu inanılmaz mutlu bir deneyimdi; o Bilim insanları yalnızca dışa patlamadan söz
yüzden gelin, buna kozmik orgazm diyelim. eder, henüz içe patlamadan söz etmezler, ki bu
Bu orgazmda üç şey gelişti. Birinci Evren, mantıksızdır. Çünkü dışa patlama mümkünse, o

Doğu'da bizim sat dediğimiz. Evren'den hayat zaman içe patlama da mümkündür.
gelişti, biz buna ananda deriz. Ve hayattan Yeryüzüne bir tohum atılır. Tohum patlar.
öğret i l e r 113
114 bölüm üç

vardır. Budizm'e çekilmek zordur, çünkü


sıradan zihin tutunmak için pozitif bir şey ister,
zihin ulaşacak bir şey ister ve Buddha ulaşılacak
( i Din, olduğun şeyin bilincine bir şey olmadığını söyler; aksine, bir şey

varmak demektir. ·J J kaybetmek zorundasındır.


Yalnızca bir şeyi kaybetme fikri bile cazip
,, .

değildir, çünkü bizim toplumsal kavramımız

hep daha fazlasına sahip olmaktır. Buddha,


Ama anlaman gereken nokta şudur: Her sahip olmanın sorun olduğunu söyler. Ne

zaman, uyuduğunda ya da rüya gördüğünde ya kadar çok şeye sahipsen o kadar azsın; çünkü
da uyanık olduğunda, sen osun. Bazen farkında ne kadar çok şeye sahipsen kendini o kadar az

değilsin, bazen farkındasın, tek fark budur. tanırsın - kaybolursun.


Senin doğan aynı kalır. Boşluğun, alanın pek çok şeyler örtülüdür.

T.S. Eliot bununla ilgili harika satırlar Zengin bir adam yoksuldur - yoksuldur çünkü
yazmıştır: alanı kalmamıştır, yoksuldur çünkü her şey
doludur, yoksuldur çünkü benliğindeki boşluğu

Araştırmaktan vazgeçmeyeceğiz bilmez. Boşluk sayesinde primordiyal ve nihai

Ve tüm araştırmamızın sonunda olana göz atarsın ve her ikisi de aynıdır.


Başladığımız yere tekrar dönecek Budizm'e çekilmek zordur. Yalnızca
Orayı yeniden keşfedeceğiz. olağanüstü zeka niteliğine sahip nadir insanlar
Budizm'e çekilebilir. Budizm, kitlesel bir din

Bu, Buddha'nın vazgeçişinin, onun via olamaz. Kitlesel bir din olduğunda, yalnızca
negativa yolunun anlamıdır. Başladığın tüm orijinalliğini kaybettiğinde, kitlelerle
noktaya dönmek zorundasın. Halihazırda uzlaştığında oldu.
olduğun şeyi bilmek zorundasın. Halihazırda Hindistan' da Budizm kayboldu çünkü

ulaşılmış olana ulaşmak zorundasın. Şeylerin Buddha'nın öğrencileri saflığında ısrarcı oldular.
doğası gereği kaybolması imkansız olan şeye Bunun Hindu filozofların ve Hindu mistiklerin
ulaşmak zorundasın; onunla teması kaybetmek Budizm'i çürüttüğü için olduğunu, Budizm'in

imkansızdır. En kötü ihtimalle, ondan habersiz, bu yüzden Hindistan'dan silindiğini düşünenler


farkındalıksız oluruz. vardır. Bu, yanlıştır. Budizm çürütülemez.

Din, olduğun şeyin bilincine varmak Kimse Budizm'i çürütmemiş, yalanlamamıstır.

demektir. Bu, yeni bir şeyin arayışı değildir; her Onu çürütme olasılığı yoktur, çünkü en başta
zaman orada olanı, ebedi olanı bilme gayretidir. mantığa dayalı değildir.

Başlangıçsız başlangıçtan sonsuz sona kadar, Bir şey mantığa dayalıysa onu mantıkla yok

her zaman oradadır. edebilirsin. Bir şey mantıksal kanıta dayalıysa


Yol negatif olduğundan birkaç zorluğu onu çürütebilirsin. Budizm kesinlikle mantığa
öğreti l e r 119

bir mantık olduğunu, mantıksız bir şeyler Buddha der ki: Pilot yoktur; bu, bir insan

karmaşası olmadığını, egemen kralın her eseridir. İnsanlık Tanrı'yı kendi suretinde

küçük ayrıntıyla ilgilendiğini, bir yaprağın bile yarattı. Tanrı, bir insan icadıdır - Tanrı, bir keşif

onun etkisi olmadan kıpırdamadığını bilerek değildir, bir icattır. Ve Tanrı gerçek değildir, var

teselli bulursun. Her şey planlıdır. Sen büyük olan en büyük yalandır.

bir kaderin bir parçasısındır. Belki anlamını Bu yüzden Budizm'in kelimenin olağan

bilmiyor olabilirsin, ama anlam oradadır çünkü anlamıyla bir din olmadığını söylüyorum.

Tanrı oradadır. Tanrısız bir din - hayal edebiliyor musun? İlk

Tanrı büyük bir tesellidir. İnsan hayatın kez Batılı alimler Budizm'in farkına vardıklarında

rastlantısal olmadığına, belirli bir önem, anlam, şoke oldular. Bir dinin Tanrısız var olabileceğini

kader akıntısı olduğuna inanabilir. Tanrı, bir hayal edemediler. Onlar yalnızca Museviliği,

kader hissi getirir. Hıristiyanlığı ve İslam'ı biliyorlardı. Tüm bu

Buddha Tanrı olmadığını söyler - o yalnızca dinler, Budizm'le kıyaslandığında çok toy

neden burada olduğumuzu bilmediğimizi kalırlar.

gösterir. O bizim çaresizliğimizi gösterir. Budizm olgunlaşmış dindir. Budizm

Ulaşabileceğimiz herhangi bir anlam olmadığını olgun bir zihnin dinidir. Budizm kesinlikle

gösterir. Tanrı fikrini yaratarak anlama inanabilir çocuksu değildir ve içindeki çocuksu arzuları

ve bu beyhude hayatı birinin ondan sorumlu desteklemez. Merhametsizdir. Tekrar

olduğu fikriyle yaşayabiliriz. ediyorum; Buddha'dan daha merhametli bir

Sadece düşün: Bir uçaktasın ve biri sana, insan asla olmamıştır, ama dini merhametsizdir.

"Pilot yok," diyor. Aniden bir panik yaşanır. Hatta merhametsizliğinde Buddha

Sonra biri der ki: " Pilot orada, ama görünmez. merhametini gösterir. Herhangi bir yalana

Pilotu göremiyor olabiliriz, ama o orada; aksi tutun mana izin vermez. Ne kadar teselli ederse

takdirde bu güzel mekanizma nasıl çalışabilir ki? etsin yalan yalandır. Sana yalanı verenler

Bir düşünün: Her şey güzel bir şekilde ilerliyor, senin dostların değil, düşmanlarındır; çünkü

bir pilot olmalı! Belki biz onu görebilecek o yalanın etkisi altında sen yalanlarla dolu bir

kapasiteye sahip değiliz, belki henüz onu hayat sürersin. Ne kadar sert ne kadar acımasız

görecek kadar inançlı değiliz, belki gözlerimiz ne kadar şoke edici olursa olsun, gerçek sana

kapalı, ama pilot orada. Aksi takdirde bu nasıl getirilmelidir. Gerçeğin etkisiyle yok edilmiş

mümkün olabilir? Bu uçak havalandı, kusursuz bile olsan, bu iyidir.

bir şekilde uçuyor, motorlar çalışıyor. Her şey Buddha der ki: "Gerçek şu ki insan

bir pilotun var olduğuna kanıttır." dinleri insan icatlarıdır. Sen yabancı güçlerin

Biri bunu kanıtlarsa, tekrar rahat bir nefes kuşattığı karanlık bir gecedesin. Tutunacak

alırsın. Gözlerini kapatır, tekrar rüya görmeye birine ihtiyacın var. Ve görebildiğin her şey

başlarsın; uyuyabilirsin. Pilot oradadır; değişiyor - baban bir gün ölecek ve sen yalnız

endişelenmen gerekmez. kalacaksın; annen bir gün ölecek ve sen yalnız


1 20 bölüm i k i

kalacak, bir öksüz olacaksın. Çocukluğundan Anne ölmemiş gibi davranırsın: "Komşuları
itibaren seni koruyan bir baban olmasına, ziyarete gitti - geri dönecek. Endişelenme,
seni seven bir annen olmasına alıştın. Şimdi o geri dönecek." Ya da "Uzun bir yolculuğa gitti .

çocuksu arzu kendini yine dayatacak: Bir baba Birkaç gün sürecek, ama geri dönecek." Ya da
figürüne ihtiyaç duyacaksın. Onu gökyüzünde "Tanrı'yı ziyarete gitti - endişelenecek bir şey
bulamazsan, o zaman bir politikacıda yok. O hala hayatta - belki bedenden ayrıldı,
bulacaksı n . " ama ruhu sonsuza dek yaşar. "
Stalin, Sovyet Rusya'nın babası oldu; Buddha, insanlık tarihindeki en yıkıcı

onlar Tanrı fikrinden vazgeçmişlerdi. Mao, insandır. Onun tüm gayreti , tüm destekleri
Çin'in babası oldu; onlar Tanrı fikrinden bırakmak içindir. Herhangi bir şeye inanmayı
vazgeçmişlerdi. Ama insanlar öyledir ki bir söylemez. O bir inançsızdır ve onun dili

baba figürü olmadan yaşayamazlar. İnsanlar inançsızlıktır. O "inan" demez, "kuşku duy" der.
çocuksudur! Büyüyüp olgunlaşan çok az insan Şimdi, sen "İnan!" diyen dinler duydun.
vardır. Hiç "Kuşku duy!" diyen bir din duymadın.
Benim kendi gözlemim şudur: İnsanlar Kuşku, yöntembilimdir - özüne kadar kuşku
yedi, sekiz veya dokuz yaşlarında kalırlar. duy, sonuna kadar, sona kadar kuşku duy.
Fiziksel bedenleri büyümeye devam eder ama Her şeyden kuşku duyduğunda ve kuşkuyla
zihinleri on yaşının altında bir yerlerde kalır. her şeyden vazgeçtiğinde, o zaman gerçeklik
Hıristiyanlık, Musevilik, İslam, Hinduizm, bunlar vizyonunda belirir. Bunun Tanrı hakkındaki
on yaşının altındaki dinlerdir. İhtiyaçların ne ise inançlarınla hiçbir ilişkisi yoktur. Senin sözde
onu giderirler: Gerçeği önemsemezler. Onlar Tanrın gibi değildir. O zaman gerçeklik belirir,

seni önemserler, seni nasıl teselli edeceklerini tamamen yabancı ve bilinmeyen.


önemserler. Ama bu olasılık yalnızca tüm inançlar
Durum şudur: Anne ölmüştür, çocuk bırakıldığında ve zihin bir olgunluk, anlayış
ağlıyordur ve sen çocuğu teselli etmek evresine ulaştığında ve "Her ne varsa var ve
zorunda kalırsın. Bu yüzden yalanlar söylersin. aksini istemiyoruz. Tanrı yoksa Tanrı yoktur

ve bir Tanrı yaratma arzusunda değiliz. Tanrı


yoksa o zaman bunu kabul ederiz, " düşüncesini

kabullendiğinde mümkündür. Olgunluk budur:


Gerçeği kabul etmek ve gerçeğin etrafına
' ' İnançların. maskelerin ve kurgular üretmemektir; gerçeği olduğu gibi
kabul etmek, onu tatlılaştırmaya çalışmamak,
teolojilerin ardına saklanma. Hayatının
onu dekore etmeye, yüreğinde daha kabul

kontrolünü ellerine al.


11 edilir bir halde getirmeye çalışmamaktır.
Yıkıcıysa yıkıcıdır. Şoke ediciyse şoke edicidir.
Gerçek öldürürse o zaman kişi öldürülmeye
122 b ö l ü m üç

evre olduğunu söyler. Tarih onun geleceğini zihin, şeylerin nihai bir açıklaması olmasa bile

belirlemiştir ve her şey tarihle belirlenir. Şimdi herhangi bir araştırma yapmadan kalabilendir.
tarih bir süper-Tanrı olur. Bu yüzden Buddha, "Ben bir metafizikçi

Ama gerçekliği belirlemek için biri ya da bir değilim," der. Onun metafiziği yoktur.

şey gereklidir. İnsanlar belirsiz bir gerçeklikle Metafizik, şeyler hakkında nihai açıklama

yaşayamazlar. İnsanlar gerçekliğin olduğu demektir ve onun nihai açıklaması yoktur. O,

kaotik, rastlantısal haliyle yaşayamazlar. İnsanlar "Ben gizemi çözdüm." demez. "İşte, gerçeğin
gerçekliği anlamlı, sürekli, ilişkili kılan bir şey ne olduğunu sana anlatıyorum , " demez.
bulmadan, ona aklın anlayabileceği, parçalara Yalnızca, "Sana verebileceğim tek şey farkında

bölünebilecek, etki ve tepki bağlamında analiz olmak, bilinçli olmak, uyanık olmak için bir
edilebilecek bir şekil vermeden yaşayamazlar. dürtü, bir susuzluk, güdü bir tutkudur; hayatını

Freud Tanrı fikrini bıraktı, ama sonra bilinçli bir şekilde, ışıkla ve farkındalıkla dolu
bilinçaltı Tanrı oldu - sonra her şey bilinçaltıyla yaşaman için, böylece hayatın çözülür," der.

belirlendi ve insanlar bilinçaltının ellerinde Varoluşa dair herhangi bir nihai açıklamaya
çaresiz oldular. Tanrı için yeni isimler vardır; ulaştığını söylemiyoru m . Kimse ulaşmadı.
bu yeni bir mitolojidir. Freudyen psikoloji Tanrı Buddha, metafiziği tamamen reddeder. O
konusunda yeni bir mitolojidir. İsim değişmiştir, metafiziğin beyhude bir arayış olduğunu söyler.
ama içerik aynıdır. Etiket değişmiştir, eski etiket İlk şey, Tanrı'yı reddetmesidir.
bırakılmış ve yerine taze, yeni hazırlanmış bir İkincisi, Cennet'i reddetmesidir. Buddha

etiket konmuştur. Bu, çok uyanık olmayan şöyle der: "Senin cennetin, tatmin olmamış

insanları kandırabilir. Ama Freudyen analizin cinsel arzularının, tatmin olmamış içgüdülerinin

derinliklerine inersen bilinçaltının daha önce öteki yaşama, ötedeki yaşama, ölümdeki

Tanrı'nın yaptığı aynı işi yaptığını fark edersin. sonraki yasama yönlendirilmesinden başka
Öyleyse zavallı Tanrı'nın ne kusuru var? Bir bir şey değildir. Ve kesinlikle haklıdır.

şey icat etmek zorundaysan -ve kişi her zaman İslam'da, Hıristiyanlıkta, Musevilikte Cennet

bir şeyle . . . tarihle, ekonomiyle, bilinçaltıyla, tanımlarına bakarsan, onun ne söylediğini

onunla bununla belirlenme zorundadır- ve harika bir biçimde anlayacaksın. Burada tatmin
kişi özgür olamayacaksa o zaman mitolojileri, edilemeyen her ne varsa onları Cennet'e
teolojileri değiştirmenin ne anlamı var? yönlendirirsin. Ama arzu aynı kalır!"

Hiçbir fark olmaz. Bir Hindu olabilirsin, bir Hindular kalpvraksha adını verdikleri ağaçlar
Müslüman olabilirsin, bir Hıristiyan olabilirsin, olduğunu söylerler - onların altına oturursun
bir Musevi olabilirsin - hiçbir şey fark etmez. ve dilediğin her ne ise zaman kaybetmeden
Sen yine çocuksu kalırsın, yine toy kalırsın. gerçekleşir. Güzel bir kadın arzularsın, kadın
Arayışta kalırsın, bir baba figürü, her şeyi oradadır - hemen. o anda. Batı'da anında
açıklayabilecek, nihai açıklama olabilecek kahveyi icat ettin ve bu da böyledir. Hindistan
birini, bir şeyi aramayı sürdürürsün. Olgun dilek ağacını keşfetti ve yüzyıllar boyunca
1 24 bölüm üt

Senin Tanrın buradaki arzularını gerçekleştirebilirsin - çok çabala," der. Batı'nın


gerçekleştirecek kadar etkili değil mi? yaptığı budur: "Çabala, yarış, her türlü araç ve
Senin Tanrın yeryüzünde dilek ağaçları yöntemle basar. Daha çok zenginliğe, daha
yaratacak kadar etkili değil mi? Senin çok güce kavuş! " Tüm dünyada politikacıların
Tanrın insanlar hayattayken bir şeyler yaptığı şey budur: "Daha güçlü ol ve arzuların
yapacak kadar güçlü değil mi? Burada gerçek olabilir." Bilim insanlarının söylediği
hiçbir şeyi gerçekleştiremiyorsa sonrasında budur, birkaç teknoloji daha icat edildiği
gerçekleştirebileceğinin kanıtı nerede? takdirde Cennet'in hemen köşe basında

Buddha der ki: ·Arzunun doğasına bak. olacağını söylerler. Ve dinlerin ne söyler?
Arzunun hareketini izle; incelikle hareket Onlar da farklı bir şey söylemezler. ·Arzular
eder. Ve sen iki şey görebilirsin: bir, arzunun gerçek olabilir, ama bu hayatta değil - ölümden
doğası gereği tatmin edilemez olduğu. Ve sonra." Sözde materyalistler ile sözde dindarlar
ikincisi, arzunun tatmin edilemez olduğunu arasındaki tek fark budur.
anladığın an arzunun kaybolduğunu ve senin Buddha için her iki taraf da materyalisttir:
arzusuz kaldığını. Bu, huzur, sessizlik, dinginlik Bence de her ikisi de materyalisttir. Sözde
evresidir. Bu, tatmin evresidir! İnsanlar asla dindar insanlarınız ve sözde dinsiz insanlarınız
arzuyla tatmine ulasmazlar; tatmine ancak aynı gemidedir. Tek bir fark yoktur! Tutumları
arzuyu asarak ulasırlar. aynıdır, yaklasımları aynıdır.
Arzu, kendi zihninin işlevini, nasıl çalıştığını, Buddha bu anlamda dindardır: "Arzular
mekanizmasının ne olduğunu anlamak için gerçek olmaz," der. "Arzuya bakmak
harika bir fırsattır. Ve bunu anladığında, tam zorundasın. Ne burada ne de baska bir yerde
da bu anlayışta dönüşüm gerçekleşir. Arzu herhangi bir arzu gerçekleşmiştir - asla. Bu asla
kaybolur, geride hiçbir iz bırakmaz. Ve sen olmadı ve asla olmayacak, çünkü bu arzunun
arzusuz kaldığında, hiçbir şey arzulamadığında doğasına aykırıdır. Arzu nedir? Hiç arzulayan
tatmin olursun. Arzun tatmin olmamıştır, ama zihnine baktın mı? Onunla karşılastın mı?
arzu asıldığında tatmine ulasırsın. Üzerinde herhangi bir meditasyon denedin mi?
Simdi fark gör. Diğer dinler, "Arzular öteki Arzu nedir?"
dünyada gerçek olabilir," der. Dünyevi insan, Belirli bir ev isteyebilirsin; onun için
"Arzular burada gerçek olabilir," der. Komünist, çalışırsın, çok çalışırsın. Onun için tüm hayatını
"Arzular burada gerçek olabilir. Yalnızca farklı feda edersin - sonra ev oradadır. Ama tatmin
bir toplumsal yapı gereklidir, kapitalistlerin var mıdır? Kendini eskisinden daha boş
devrilmeleri gerekir, proletarya kontrolü ele hissedersin, çünkü daha önce bu eve ulasmak
almalıdır, burjuva yok edilmelidir, hepsi bu için bir uğras vardı. Simdi ev vardır ve aklın onu
- ve o zaman arzular gerçek olabilir, burada, uğrastıracak baska bir şey arayışına koyulur.
dünyada bir cennet yaratılabilir," der. Simdi daha büyük ever vardır; aklın o daha
Dünyevi insan, "Arzularını büyük evleri düşünmeye baslar. Daha büyük
1 26 bölüm üç

Budizm Hindistan' da doğmuştu, ama artık


Hindistan'da yok, çünkü Hinduların dini,

t i Arzu karşılanmaz çünkü karşılıksız dünyadaki en materyalist dinlerden biridir.


Vedalara bak: Tüm dualar, tüm ibadetler hep
kalmak ve geleceğe yönlendirilmek onun '
daha fazlasını, tanrılardan veya Tanrı'dan hep

doğasıdır. ', daha fazlasını ister; tüm fedakiirlıklar hep daha


fazlası içindir. İbadet, arzu odaklıdır. "Bize daha
fazlasını ver! Daha çok ver! Daha iyi mahsuller,
daha çok yağmur, daha çok para, daha çok

saraylar vardır . . . Bir eş istersin ve arzuna sağlık, daha çok hayat, daha uzun ömür; bize

ulaşırsın, sonra aniden ellerin yine boş kalır. daha fazlasını ver!" Veda büyük harflerle,

Yine bir başka sevgili aramaya başlarsın. bazen de çirkin bir şekilde yazılmış arzudan

Arzunun doğası budur. Arzu, her zaman başka bir şey değildir. Vedada bilgeler "Bize

senden öndedir. Arzu, her zaman gelecektedir. daha fazlasını ver!· diye dua etmekle kalmaz,

Arzu, bir umuttur. Arzu, karşılanmaz çünkü aynı zamanda "Düşmanlarımıza verme! Benim

karşılıksız kalmak ve geleceğe yönlendirilmek ineğime daha çok süt ver, ama düşmanın ineği

onun doğasıdır. Arzu, her zaman ufuktadır. ölsün ya da sütü bitsin!" diye dua ederler.

Acele edebilirsin, ufka doğru koşabilirsin, ama Bu nasıl bir dindir? Buna din demek bile

ona asla ulaşamazsın: Nereye gidersen git, saçmalıktır. Bu bir dinse, o zaman materyalizm

ufkun uzaklaştığını görürsün ve ufukla arandaki nedir? Buddha arayışı sırasında pek çok

mesafe her zaman aynı kalır. On bin doların ustaya gitti, ama her yerden eli boş döndü,

vardır, arzun yirmi bin dolara sahip olmaktır; çünkü kimsenin arzunun doğaşını anladığını

yirmi bin doların olur, sen kırk bin dolar istersin. göremedi. Onlar kendileri arzuluyorlardı;

Mesafe aynıdır; matematiksel oran aynıdır. elbette arzuları uzak geleceğe, öteki hayata,

Neye sahip olursan ol, arzu hep onun ahirete yönlendirilmişti, ama arzunun hedefi

önünde kalır. hiilil aynıydı, arzulayan zihin aynıydı . Yalnızca

Buddha der ki: "Umudu bırak, arzuyu bırak. zaman meselesiydi.

Umudu bıraktığında, arzuyu bıraktığında, şimdi Bazı insanlar şeyleri ölümden öncesi için

burada olacaksın. Arzusuz, tatmin olacaksın. isterler, bazıları ölümden sonrası için, ama

Seni kandıran arzudur." ne fark vardır? Hiçbir fark yoktur. Onlar aynı

O yüzden Buddha, bu sözde dindar şeyleri isterler; onlar arzularlar! Arzu aynıdır.
insanların materyalistler olduğunu Buddha pek çok öğretmene gitti ve

söylediğinde, elbette Hindular çok öfkelendiler hüsrana uğradı. Dinin herhangi bir yere

- hem de çok; daha önce kimseye bu kadar çiçeklendiğini göremiyordu, bunların hepsi

öfkelenmemişlerdi. Buddha'nın dinini materyalist insanlardı. Bunlar büyük sofulardı:

Hindistan'dan silmeye çalıştılar ve başardılar. Biri aylarca oruç tutuyordu, biri aylarca ayakta
öğretiler 1 29

ideoloji olmadan başla. Boş başla! Gerçeğe hikaye tekrarlanır: Müslümanlar Kuran'ın
ulaşmanın tek yolu budur." Muhammed'e Cennet'ten indiğini söylerler.
Bir anekdot okuyordum: Neden bu dinler metinlerinin,

Seyahat etmekte olan bir satıcı, motel başkalarınınkilerin değil, özellikle yalnızca kendi

odasındaki Gideon İncili'ni açmış. Ön sayfada metinlerinin insan işi olmadığında ısrarcıdır?
şöyle yazıyormuş: "Hastaysan Mezmur 18'i Müslümanlar Vedaların Tanrı işi olduğuna
oku; ailenle bir sorunun varsa Mezmur 45'i inanmaya hazır değildir; Hindular da Kuran'ın

oku; yalnızsan Mezmur 92'yi oku. " Tanrı işi olduğuna inanmazlar; yalnızca onların

Yalnızmış, bu yüzden Mezmur 92'yi açmış Vedaları Tanrı işidir ve diğer her şey insan işidir.

ve okumuş. Okumayı bitirdiğinde, sayfanın Neden bu ısrar? Çünkü onlar, insanın yarattığı
hemen altında, el yazısıyla yazılmış notu her şeyin insan zihninin ve insan arzularının
görmüş: "Hala yalnızsan 888-3468'i ara ve tesirinde olacağının farkındadırlar.

Myrtle'ı iste. " Buddha tüm metinlerin insan işi olduğunu


söyler ve haklıdır. O kesinlikle bir fanatik
Kutsal metinlerinize dikkatli bakarsan değildir. Herhangi bir ülkeye ve herhangi

her zaman daha gerçek olacak bir dipnot bir ırka ait değildir; herhangi bir dine ya da
bulacaksın. Bazen görünen bir mürekkeple mezhebe ait değildir. O yalnızca kendine

yazılmamış olabilir, ama yeterince araştırırsan, ışıktır. Ve her ne söylediyse, gerçeğin en saf
orada olduğunu göreceksin; daha gerçek bir ifadesidir.
dipnot vardır. Bir arkadaşım bana şu güzel anekdotu
Buddha tüm metinlerin yalnızca arzuların, gönderdi :

içgüdülerin, hırsların, şehvetin, öfken olduğunu


söyler. Tüm metinlerin zihninin eserlerinden İrlanda'daki dini liderlerden birinin
başka bir şey değildir, o yüzden zihninin tüm müritleri, ondan öldükten sonra bir mezar ve
tohumlarını taşıyor olmaları kaçınılmazdır. anıt seçmesini isterler. Bir din savası sürüp
Kutsal metinler insan işidir. Bu yüzden gitmektedir ve liderin hayatı tehlikededir.
dinler, en azından kendi metinlerinin insan işi Ona üç ayrı plan sunulur ve komitenin mutsuz
olmadığını kanıtlamak için bu kadar uğraşırlar. bakışları karşısında, lider en ucuz olanını seçer.
Hıristiyanlar İncil'in insan işi olmadığını Ona neden bu tercihiyaptığı, neden diğer iki
söylerler; On Emir Musa'ya direkt Tanrı'dan, olağanüstü anıtmezar tasarımı dururken bu
direkt patronun kendisinden gönderilmiştir. mütevazı mezarı seçtiği sorulur.
Yeni Ahit kendi oğlundan, tek oğlundan, "Sevgili dostlarım, · der onlara,
isa'dan direkt bir mesajdır. İnsanlıkla hiçbir "cömertliğinizi takdir ediyorum. Ama ben
ilişkisi yoktur, yukarıdan gelir. mezarımda en fazla üç gün kalacağımı
Hindular Vedaların insan işi olmadığını düşünürken bu kadar masrafa değer mi?"
söylerler, Tanrı işidir derler. Ve aynı
1 30 bölüm üç

yanaydı . Einstein göreceliliği geç keşfetti;


Einstein göreceliliği bilim dünyasına getirdi .
· Buddha 'nın ayakları yere basar. Einstein'dan önce bilim insanları kesin,
dogmatik bir biçimde kesin, tamamen kesindi.
O asla metafiziğe uçmaz. ,· ·ıi
Einstein bilime göreceliliği ve tevazuyu getirdi;
bilime gerçekliği getirdi.
Aynı şeyi Hindistan' da Buddha ve
Mahavira yaptı: Onlar göreceliliği, doğrunun
Şimdi, bu tip bir dogmatik kesinliği bütünüyle iddia edilemeyeceği, bu konuda
Buddha'da asla bulamayacaksın. O çok asla kesin olamayacağımız, en iyi ihtimalle
mütereddittir. Yine mütereddit olan tek bir ima edebileceğimiz kavramını getirdi . Bu ima
isim daha vardır. o da Lao Tzu'dur; bu iki insan dolaylı olmalıdır; onu direkt olarak ortaya
mütereddittir. koyamayız; öyle büyük, öyle engindir. Ve biz
Bazen, tereddütlerinden ötürü seni narin insanların tereddüt etmesi doğaldır. Bu
etkilemeyebilirler. Çünkü kafan karışır; sen tereddüt, uyanıklığı işaret eder.
güvenebileceğin birine ihtiyaç duyarsın. Bu Her zaman cahil insanların dogmatik
yüzden fanatikler seni etkiler. olduklarını göreceksiniz. Bir insan ne kadar
Söyleyecek sözleri olmayabilir, ama çok cahilse o kadar dogmatiktir. Bu, aptalların
gürültü çıkarır, öyle yaygara koparırlar ki tamamen kesin ve bilgelerin mütereddit
yalnızca yaygaraları sana biliyor olmaları olmaları dünyadaki en büyük talihsizliklerden
gerektiği hissini verir, aksi takdirde nasıl biridir. Buddha müteredditti.
bu kadar emin olabilirler? Bazı mezhepler O yüzden onu anlamak istiyorsan
iddialarında öyle dogmatiktir ki bir kesinlik hissi dinlemelerinde uyanık ve açık olmak
yaratırlar. Ve kafası karışık insanların kesinliğe zorundasın. O sana tüm gerçeği sunmaz. O
ihtiyaçları vardır. yalnızca ima eder . . . En iyi ihtimalle izler verir ve
Bir Buddhaya geldiğinde, anında onlar da gizlidir.
etkilenmeyebilirsin, çünkü o mütereddit Sana söylediğim gibi, Buddha ayakları yere
olacaktır, herhangi bir şey öne sürmeyecektir. basan bir insandır. Asla metafiziğe uçmaz.
O işlerin böyle yürümediğini bilir. Hayatın Asla öne sürmez; hatta ifadelerinde hiçbir
herhangi bir ifadeyle sınırlanamayacağını ve önsöz yoktur. O onları direkt olarak, hemen,
tüm ifadelerin taraflı olduğunu bilir. Hiçbir olabildiğince basit bir şekilde söyler.
ifade tüm gerçeği barındıramaz, öyleyse nasıl Bazen ifadelerinde herhangi bir derinlik
bu konuda kesin olabilirsin? O, göreceliliğini yok gibi görünebilir; ama vardır. O sadece lafı
sürdürür. dolandırmaz, yaygara koparmaz.
Hindistan'ın iki büyük ustası, Buddha Ben şöyle duydum:
ve Mahavira, her ikisi de görecelikten
1 32 bölüm üç

şeyin onun motivasyonu olduğunu söyler. der, "hedef kendiliğinden hallolacaktır. Sen
Herhangi bir motivasyon olmaksızın yalnızca yolu izle, herhangi bir hedefe ulaşma
bağış yaptıysan o zaman bencil değildir. Bir motivasyonuyla bile değil, yalnızca meditasyon
yerlerde gizli bir motivasyon varsa -bilinçli yapmanın, dua etmenin, sevmenin, merhametli
veya bilinçsiz- o zaman ondan bir şey olmanın, paylaşmanın saf mutluluğuyla yolu
kazanacaksındır, burada veya sonrasında. O izle. Bu mutlulukta yolu uygula. Herhangi bir
zaman o bencil bir arzudur. Benlikten gelen kazanç sağlayacağın için değil; bunu bir ticarete
bu arzu ,bencil bir arzudur; egonun bir parçası dönüştürme. "

olarak gelen şey, bencil bir arzudur. Yalnızca Hayat akıp gidiyor; h e r an, her değerli
benliğine erişmek için meditasyon yaparsan bu an geçiyor ve geri almak imkansız. Buddha
bencil bir arzudur. der ki: "Zamanını aptalca şeylere harcama.
Buddha öğrencilerine şunu söyledi: Şöhret aptalcadır, anlamsızdır, manasızdır.
"Ne zaman meditasyon yapsanız, her Seni tüm dünya bile tanısa, bu seni nasıl daha
meditasyondan sonra, meditasyonda zengin yapabilir? Hayatını nasıl daha anlamlı
kazandığınız her şeyi Evren'e teslim edin. kılabilir? Senin daha anlayışlı, daha farkında,
Mutluysanız onu tekrar Evren'e gönderin; daha uyanık, daha canlı olmana nasıl yardım
bir hazine gibi taşımayın. Çok mutlu edebilir?"
hissediyorsanız hemen paylaşın. Ona "Yolu izlemiyorsan," der Buddha,
bağlanmayın, aksi takdirde meditasyonunuzun "çabaların yanlış yere yönelecek ve enerjin
kendisi yeni bir benlik sürecine dönüşür. Ve boşa harcanacaktır. Güzel kokusu ne kadar
nihai meditasyon bir benlik süreci değildir. hayranlık uyandırsa da yanan ateş çubuğu hızla
Nihai meditasyon bir benlik-sizlik haline daha yakmaktadır."
çok ulaşma sürecidir - benliğin kaybolmasıdır." "Hayat böyledir - her an yanar. Sen
Buddha der ki, "Bencil arzularıyla harekete her zaman ölülerin yakıldığı odun yığınının
geçen insanlar şan ve şöhret peşindedirler. üzerindesin, çünkü her an ölüm daha da
Ama ona eriştikleri zaman, yıllarını vermiş yaklaşıyor, her an sen daha az canlı, daha çok
olurlar. Bak - bu dünyada şana, şöhrete, ölüsün. Bu yüzden bu fırsat kaçmadan önce,"
güce, prestije, saygınlığa ulaştın. Ama ne der Buddha, "bir benliksizlik evresine eriş. O
yapıyorsun? Farkında mısın? Harika bir fırsatı zaman ölüm olmayacak. O zaman mutsuzluk
boşa harcıyorsun, hem de kesinlikle anlamsız olmayacak. O zaman sürekli şan, şöhret, güç,
bir şey için. Çöp topluyor ve kendi zamanını, para peşinde koşmak olmayacak."
kendi yaşam enerjini yok ediyorsun." İçin ne kadar boş olursa şöhreti o kadar çok
Dünyevi söhreti arzular ve yolu ararsın. İçinde ne kadar yoksulsan zenginlikleri
izlemezsen . . . o kadar çok arzularsın; bu, kendini bir şeyle
Buddha her zaman dinine "yol" der - doldurma gayretidir.
dhamma, yalnızca "yol" . "Hedefi umursama," Bunu her gün gözlemliyorum; ne zaman
1 34 bölüm üç

Yalvarırsın: "Benim hakkımda bir şey söyleyin. olmadıkça kimse seni aldatamaz, unutma. İnsan

Güzel olduğumu söyleyin . Sevilebilir olduğumu aldatılmaya hazır olmadıkça, aldatılmak için

söyleyin. Karizmatik olduğumu söyleyin. beklemedikçe kimse kimseyi aldatmamıştır.

Benim hakkımda bir şey söyleyi n ! " Kendini Kendini bilen bir insanı aldatamazsın, çünkü

yalvarırken izledin mi? "Benim hakkımda, buna imkAn yoktur. Sen bir şey söylersen o
bedenim hakkında, anlayışım hakkında - bir gülecektir. "Endişelenme - ben kim olduğumu
şey söyleyin ! " biliyorum. Bu konuyu geç ve ne söyleyeceksen

Biri b i r şey söylerse ona hemen tutunursun. söyle. Beni dert etme - ben kim olduğumun

Ama şoke edici ve yıkıcıysa öfkelenirsin. Bu farkındayım," diyecektir.

insan sana karşı bir şey söylerse senin imajını Hayatın içsel zenginliğine sahip olduğunda,
yıkar. Senden yana bir şey söylerse imajının zenginlik aramazsın, güç aramazsın.

biraz daha süslü olmasına yardım eder. O Psikologlar, insanların iktidarsız olmaya
zaman imajın biraz daha güzelleşir ve sen başladıklarında bu açığı telafi etmek için cinsel,

mutlu olursun. İnsanlar alkışlarsa sen mutlu fallik semboller aradıklarının farkında vardılar.

hissedersin. Neden? Bir insan iktidarsız olursa o zaman en büyük

Sen kim olduğunu bilmezsin. Bu yüzden arabaya sahip olmak isteyebilir. Bu, bir fallik

arayış içindesindir. İnsanlara, "Ben kimim? semboldür.

Söyleyin bana!" dersin. Sonra onlara Dünyadaki en güdü arabayı ister; kendi
bağlanırsın. Buradaki ironi, aynı insanların kim gücü kaybolmuştur, kendi cinsel enerjisi

olduklarını bilmiyor olmalarıdır! Gelip senden gitmiştir ve o yerine bir şey koymak ister.

dilenmek zorundadırlar, dolayısıyla karşılıklı bir Arabasını maksimum sürate çıkarırken kendini
aldatmaca söz konusudur. iyi hisseder, sanki kadınıyla sevişiyormuş gibi.

Bir adam bir kadınla tanışır ve "Ne Hız ona güç verecektir. O kendini arabayla
kadar güzel! Ne kadar büyüleyici!" der. özdeşleştirir. Psikologlar bu fenomeni,

Kadınsa, "Evet ve hiç senin kadar güzel bir belirli bir aşağılık kompleksi olan insanların
adamla karşılaşmadım , " der. Bu, karşılıklı bir her zaman hırslandıklarını uzun yıllardır
aldatmacadır. Onlar buna sevgi diyebilirler, izliyorlar. Hatta derin bir aşağılık kompleksi
ama bu, karşılıklı bir aldatmacadır. Her yaşamadıkça neredeyse hiç kimse siyasete

ikisi de kendileri etrafında belirli bir kimlik girmez. Politikacılar özünde aşağılık kompleksi

arayışındadır. Birbirlerinin arzularını tatmin olan yaratıklardır. Üstünlüklerini bir şekilde

ederler. İkisinden biri yettiğini hissedene ve kanıtlamak zorundadırlar; aksi takdirde


aldatmacadan vazgeçmeye başlayana dek aşağılık kompleksleriyle yaşamak mümkün
işler yolunda gider. Sonra balayı biter. .. Ve olmayacaktır. Burada anlatmaya çalıştığım şey,

evlilik başlar. Sonra işler çirkinleşir. Adam, "Bu içinde eksik olan her ne varsa onu dışarıdan

kadın beni aldattı," diye düşünür ve kadın, "Bu başka bir şeyle telafi etmeye çalıştığındır.
adam beni aldattı, " der. Sen aldatılmaya hazır Hayatı içsel anlamda kaçırmıyorsan kendine
136 bölüm ü ç

yetersin. Ancak o zaman güzelsindir. Ancak o tüm benlikleri yara ve ülserlerle doludur. Bir
zaman var olursun. insan öldüğünde. benliğinde açan çiçekler
Buddha şöyle dedi: "İnsanlar dünyevi görmezsin; pis kokulu yaralar görürsün.
mallarına ve bencil tutkularına öyle körü körüne Bir insan yaşadıysa ve rüyalarıyla, asılsız

bağlanırlar ki onlar için kendi hayatlarını feda arzularıyla kandırılmadıysa, yaşlandıkça daha
etmeye hazırdırlar. Onlar, bir bıçağın kenarına da güzelleşir. Ölümünde kusursuz bir evreye
bulaşmış balı yemeye çalışan bir çocuk ulaşır. Bazen yaşlılığı, gençliğinde olduğundan

gibidirler. Miktar kesinlikle iştahını gidermeye çok daha güzel bir adamla karşılaşırsın. Böyle

yeterli değildir, ama o yine de dilini kesmeyi bir adam gördüğünde, önünde başını eğ - o
göze alır." gerçek bir hayat, içsel bir hayat, "içsellikli" bir
Bu hayatta hiçbir şey arzularını tatmin hayat yaşamıştır. Çünkü hayat iyi yaşanmışsa,
etmeye, iştahını gidermeye yeterli değildir. o zaman giderek güzelleşirsin ve üzerine

Bu dünya bir hayal dünyasıdır - hiçbir şey bir ihtişam, bir zarafet gelmeye başlar.
tatmin etmez, çünkü yalnızca gerçeklik tatmin Bilinmeyene dair bir şey kalıcı olmaya başlar
edici olabilir. Hiç izledin mi? Bir rüyada, - ebedinin, sonsuzun meskeni olursun. Böyle
gece acıktığını hissedersin ve yine rüyanda olmak zorundadır, çünkü hayat bir evrimdir.

buzdolabına gider, onu açar ve yüreğini Gençliğini geride bırakmışsan ve artık güzel
doyuracak kadar yersin. Elbette bu bir anlamda değilsen, bu gençliğinde pek çok bıçaktan
yardımcı olur - uykunu rahatsız etmez; aksi bal tattığın, yaralandığın anlamına gelir. Şimdi
takdirde açlık uyumana izin vermez, uyanmak tümörlü yaraların vardır. Yaşlılık büyük bir
zorunda kalırsın. Rüya onu telafi eder; sen ıstıraba dönüşür. Ve ölüm nadiren güzeldir,
uyumaya devam edersin, "Yeterince yedim," çünkü insanlar nadiren gerçekten yaşarlar. Bir
gibi hissedersin. Bedenini kandırmışsındır. insan gerçekten yaşamışsa -her iki ucundan
Rüya bir aldatıcıdır. Sabah şaşırırsın -hala yanan bir alev gibi- o zaman ölümü olağanüstü

açsındır- çünkü rüyadaki bir ziyafet bir oruca bir fenomen, mutlak bir güzellik olacaktır.
eşittir. Ziyafet ve oruç, bir rüyada ikisi de Ölürken hayatının parladığını, maksimum
aynıdır, çünkü rüya gerçek değildir. Senin düzeyde, optimum seviyede ışıldadığını
açlığını gideremez. Gerçek susuzluğu gidermek görürsün. Son anda o büyük bir aleve
için gerçek su gerekir. Seni tatmin etmek için dönüşür; tüm hayatı o anda yoğun bir parfüm
gerçek-yaşam gerçekliği gerekir. olur, benliğinde büyük bir aydınlanma olur.
Buddha, kendini yaralama riskini alarak Gitmeden önce ardında bir anı bırakır.
ilerlediğini, ama bu hayattan hiçbir tatmin Buddha bu dünyadan ayrıldığında olan

alamadığını söyler. Belki arada bir balın tadını buydu. Mahavira dünyadan ayrıldığında
alırsın - tatlıdır, ama tehlikeli. Ve bal bir olan buydu. Onları unutmadık, ama onlar
bıçağın kenarına bulaşmıştır; dilini kesmen an iyi politikacılar ya da güçlü insanlar oldukları
meselesidir. Pek çok yaşlı insana bak; onların için değil - onlar hiç kimseydi , ama onları
1 38

m u m u s ö n d u r m e k

I H A İ D E N E Y i M deneyim için hiçliği,

N
nihai özgürlüğe ulaşmak zorundayı m . " "Ben",
boşluğu kullanmış tek bir insan tüm iddialarımızın merkezi oldu. Sorun şu ki
olduğunu anlamak önemlidir: Gautam ego için nihai bir deneyimi bir hedef haline
Buddha. Dünyanın diğer tüm mistikleri ifade dönüştüremezsin . Ego engeldir; köprü olamaz.
olarak, nihai deneyimin göstergesi olarak Tüm pozitif ifadeler yanlış kullanıldı.

doluluğu, bütünlüğü kullandılar. Egoyu yok etmek yerine, ego için süslemelere
Gautam Buddha neden negatif bir ifade dönüştüler. Tanrı bir hedefe dönüştü; hedefe
seçti? Herhangi bir felsefi sebepten ötürü ulaşmak zorundasın. Tanrı'dan daha büyük

değil , kendi spiritüel büyümen için bunu olursun.


anlaman önemlidir. Ben felsefi sebeplerden Unutma, hedef senden daha büyük olamaz.

söz etmiyorum. Yalnızca biraz varoluşçu ilişki Ulaşılan ulaşandan daha büyük olamaz. Bu
olduğunu gördüğüm zaman konuşuyorum . anlaşılması gereken çok basit bir gerçektir.

Doluluk fikri, Tanrı fikri, mükemmeliyet fikri, Tüm dinler, mistiklerin bu basit masumiyeti

mutlak fikri, nihai - bunlar pozitif ifadelerdir. yüzünden düştü.


Ve Gautam Buddha insan zihninin kurnazlığı Gautam Buddha, bir mistik, en kültürlü, en

karşısında büyülendi . . . eğitimli, en sofistike insandı. Tarihte eşi benzeri

Masum mistikler pozitif sözcükler yoktur. Buddha, masum mistiklerin nerelerde

kullandılar, çünkü bu onların deneyimiydi. farkında olmayan kurnaz zihinlerin istismar

Neden artık olmayan mutsuzlukla uğraşsınlar edebilecekleri fırsatlar verdiklerini görebildi.


ki? Neden şimdi olan bir şeyden söz Egoyu ve egonun avantaj sağlama olasılığını
etmesinler? Masum mistikler kendi varlıklarına yok etmek için nihai hedef konusunda hiçbir

dayanarak konuştular. Ama yüzyıllar boyunca pozitif ifade kullanmamaya karar verdi.
dünyanın dört bir yanında insanların kurnaz O nihai hedefe hiçlik, boşluk dedi;
zihinleri bunu istismar etti. shunyata , sıfır. Şimdi ego "sıfır"ı nasıl bir hedefe
Kurnaz zihin, doluluk fikri ve bunu işaret dönüştürebilir? Tanrı bir hedef olabilir, ama
eden pozitif ifadeler bir ego havasına dönüştü: sıfır olamaz. Kim sıfır olmak ister? Korku budur.
"Ben Tanrı olmak zorundayım. Ben mutlak Herkes bir sıfır olma olasılıklarını bütünüyle
olana, Brahma'ya erişmek zorundayım: Ben önlemek ister ve Buddha bunu nihai hedef için
ı 40 bölüm üç

güçlenmeye başlaması uzun zaman alacaktır. mutsuz olduğu duyulmamıştır- ama kazanç ne?
Ama Buddha bunlardan hiç söz etmedi. O Buna rağmen, felsefesiyle değil ,
asla karanlığın ışığa dönüşeceğini söylemedi. bireyselliğiyle, mevcudiyetiyle insanları ikna
Ve asla ölümün ileriki bir noktada yeniden etti. İnsanlara tecrübenin kendisini verdi, ancak
doğuş olacağını söylemedi, çünkü senin bu şekilde anlayabilirlerdi. Dünya açısından
egonun ne kadar kurnaz olduğunu biliyordu. bakıldığında boşluktur; ego için boşluktur, ama
Bunu söylemiş olsaydı , ego şöyle derdi: "O benlik için doluluktur.
zaman sorun yok. Hedefimiz aynı ; yalnızca Hindistan' da Buddha düşüncesinin
ruhun küçük karanlık gecesinden geçmemiz silinmesinin pek çok sebebi vardır, ama
gerekecek. Ama sonunda olağanüstü ışığa, şu en önemli sebeptir: Diğer tüm Hintli
binlerce güneşe ulaşacağız." mistikler, filozoflar ve kahinler pozitif ifadeler
Gautam Buddha, Tanrı'nın varlığını kullandılar. Buddha'dan önce yüzyıllarca
reddetmek zorundaydı - Tanrı'ya karşı tüm Hindistan yalnızca pozitif düşünmeye
olduğu için değil. Gautam Buddha gibi bir alışkındı; negatif düşünce duyulmamış bir
insan Tanrı'ya karşı olamaz. Ve Gautam şeydi. Gautam Buddha'nın etkisi altında
Buddha Tanrı'ya karşıysa o zaman herhangi onun peşinden gittiler, ama o öldüğünde
bir insanın Tanrı'nın yanında olması bir fayda takipçileri kaybolmaya başladı; çünkü bu
sağlamaz. Onun kararı, insanlığın tamamı takip entelektüel anlamda ikna olmamıştı;
için belirleyicidir; o bizim ruhumuzu temsil onun mevcudiyetinden dolayı ikna olmuştu.
eder. Ama o Tanrı'ya karşı değildi. O egoya Çünkü Gautam Buddha'nın gözlerinde şunu
karşıydı ve egonun varlığını sürdürmesi için görebiliyorlardı: "Bu adam hiçlik içinde
ona herhangi bir destek vermemek konusunda yaşıyorsa o zaman korkacak bir şey yok.
dikkatliydi. Tanrı bir destek olabiliyorsa o Hiç olmak isteriz. Sıfır olmak insanı buraya
zaman Tanrı yoktur. getiriyorsa, hiç olarak gözlerde lotus çiçekleri
Bir şey çok nettir: Her ne kadar ilk kez açıyor, üzerinden zarafet akıyorsa o zaman bu
hep negatif ifadeler kullanmış olsa da adamın adamla birlikte gitmeye hazırız. Bu adamda
inanılmaz karizmatik nitelikleri olduğu açıktır: sihir var."
O, milyonlarca insanı etkiledi. Onun felsefesi Ama felsefesi tek başına sizi ikna etmez,
öyledir ki onu dinleyen herkes kendini çünkü ego için bir cazibesi yoktur.
kaybeder. Tüm meditasyonların ve tüm azla Budizm Çin'de, Seylan'da, Burma'da,
yetinmenin, günde bir kez yemenin anlamı Japonya'da, Kore'de, Hindiçin'de,
nedir? Ve en nihayetinde hiçliğe ulaşır, Endonezya'ya -Hindistan dışında tüm Asya'da­
sıfır olursun! Biz halihazırda bundan daha varlığını sürdürdü, çünkü oralara giden
iyiyiz - belki mutsuzuz, ama en azından Budistler negatif ifadelerden vazgeçti. Pozitif
biziz. Kesinlikle tamamen bir sıfır olduğunda, ifadeler kullanmaya başladılar. Sonra "nihai",
herhangi bir mutsuzluk olamaz -sıfırların "mutlak", "kusursuz" - eski ifadeler geri döndü.
öğret i l e r 1 43

Bu, uzlaşmaydı , ödün vermekti. Dolayısıyla


bana sorarsan, Budizm Gautam Buddha'yla
� fı Kutsallık bağlamında düşünürsen,
birlikte öldü. Şu anda Budizm olarak var olan
her şey her ne ise bunun Buddha'yla hiçbir
taşkınlık derecesine dolu olduğun u
ilgisi yoktur, çünkü Buddha'nın tüm temel
katkısı, onun negatif yaklaşımı çıkarıldı. göreceksin. ) ;v
Ben her iki geleneğin de farkındayım.
Kesinlikle Gautam Buddha'nın olduğundan
daha iyi bir pozisyondayım . Gautam Buddha sömürülmene ya da karanlıktan, ölümden

tek bir şeyin farkındaydı - egonun pozitifi ve hiçlikten korkmana gerek yok. Bunlar iki
kullanabileceğinin. ayrı şey değildir. Bu, tıpkı önüne bir bardak

Ve bu, pozitifi bırakması ve negatif su konması, yarısı dolu ve yarısı boş, sonra

ifadelerde ısrarcı olması, ego için hiçbir sana bardağın boş mu, dolu mu olduğunun

cazibesi olmadığından insanların bunu takip sorulması gibidir. Her iki yanıt da yanlış
etmeyeceklerini bilerek negatifi vurgulaması olacaktır, çünkü bardak hem yarı dolu hem

onun en büyük katkısı, en cesur hamlesiydi. yarı boştur. Bir taraftan boştur, diğer taraftan

Benim için şimdi her iki gelenek de doludur.


mevcuttur. Pozitife ne olduğunu biliyorum Hayatının yarısı sıradan dünyanın parçasıdır,
- ego onu sömürdü. Negatife ne olduğunu diğer yarısıysa kutsal olanın. Bu talihsizliktir,

biliyorum. Gautam Buddha'nın ölümünden ama başka yolu yoktur - gerek sıradan gerekse

sonra, öğrencileri uzlaşmak zorunda kaldı, kutsal olan için aynı dili kullanmak zorundayız.

Gautam Buddha'nın uğrunda savaştığı aynı Bu yüzden insan uyanık olmak zorundadır.
şeyden ödün vermek zorunda kaldılar. Sıradanı seçmek, çok temel bir şeyi kaçırmak

Dolayısıyla ben her iki yaklaşımı da birlikte olacaktır; sıradanlık bağlamında düşünürsen

açıklamaya çalışıyorum - dünya açısından kutsal yaşamın boş olduğunu fark edeceksin.

boşluk ve içsel deneyim açısından doluluk. Kutsallık bağlamında düşünürsen taşkınlık


Bu, bütün bir yaklaşımdır; her ikisini de derecesine dolu olduğunu göreceksin.

hesaba katar; geride bırakılmak zorunda

kalınan ve kazanılacak olan. Şimdiye dek diğer


tüm yaklaşımlar yarım olmuştur. Mahavira,
Shankara, Musa, Muhammed, hepsi pozitifi
kullandı. Gautam Buddha negatifi kullandı.
Ben her ikisini de kullanıyorum ve herhangi

bir çelişki görmüyorum. Beni net bir şekilde


anlarsan o zaman sen de her iki bakış açısının
güzelliğinin keyfini sürebilirsin. Ego tarafından
1 44

y a z a r h a k k ı n d a
---- -- ---- . 1 Osho, öğretileri hayatın her alanından milyonlarca insana ilham vermiş

' � 1
çağdaş bir mistiktir. 40'tan fazla dilde yayımlanmış olan eserleri, 35 yıllık
bir süreçte verdiği doğaçlama konuşmalardan yazıya aktarılmıştır. Bunlar

�:,· .,.
( .. bireysel mutluluk arayışından zamanımızın en önemli toplumsal, siyasi ve
spiritüel konularına kadar her şeyi ele almaktadır. The Sunday Times Osho'yu
...
"20. Yüzyılın 1000 Etkili İnsanı" listesine dahil etmiştir. Kitapları pek çok
dilde ve pek çok ülkede çok satanlar arasındadır.
____ J

"İsa'dan, Buddha'dan, Mahavira'dan, Lao Tzu'dan, Sufilerden ve Zen ustalarından harikulade bir
hafızayla alıntılar yapar, onları sanki bugün konuşuyorlarmış, sanki kot pantolon giyiyorlarmış
gibi bir tazelik ve açıklıkla yorumlar.·
DieZeit, Almanya

"Osho, duyduğum en etkileyici konuşmacılardan biridir."


BERNARD LEVIN, The Times, İngiltere

O S H O U L U S L A RA R A S I WE B S I TE
Osho hakkında daha detaylı bilgi için: www . osho.com adresini ziyaret edin. Yazar, eserleri ve
Osho Meditasyon Merkezi hakkında pek çok dilde bilgiye ulaşabileceğiniz kapsamlı bir İnternet
sayfasıdır.

You might also like