You are on page 1of 265

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ
TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI ANA BİLİM DALI
TÜRK DİLİ BİLİM DALI

17. YÜZYILDA YAPILMIŞ MENSUR ŞEHNAME TERCÜMESİ


440a - 470b

Yüksek Lisans Tezi

Neslihan BALCI ERİŞ

İstanbul, 2006
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ
TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI ANA BİLİM DALI
TÜRK DİLİ BİLİM DALI

17. YÜZYILDA YAPILMIŞ MENSUR SEHNAME TERCÜMESİ


440a - 470b

Yüksek Lisans Tezi

Hazırlayan
Neslihan BALCI ERİŞ

Tez Danışmanı
Doç. Dr. Zuhal KÜLTÜRAL

İstanbul, 2006
İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ................................................................................................................. I

ÖN SÖZ ...........................................................................................................................II

ÖZET ............................................................................................................................. III

SUMMARY ................................................................................................................... IV

KISALTMALAR............................................................................................................. V

TRANSKRİPSİYON CETVELİ .................................................................................... VI

GİRİŞ ................................................................................................................................ 1

METİN.............................................................................................................................. 9

SÖZLÜK......................................................................................................................... 83

BİBLİYOGRAFYA...................................................................................................... 220

ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................. 222

TIPKIBASIM................................................................................................................ 223

I
ÖN SÖZ

Firdevsî’nin yazdığı manzum İran Ulusal Destanı olan Şehnâme, insanın


yaradılışından Arap egemenliğinin başlamasına kadar olan İran tarihini anlatan bir
eserdir. 60 bin beyitten oluşan bu ulusal destan Doğu edebiyatının en önemli
eserlerinden biri olmasının yanında Doğu-İslam, tarih-siyaset eserlerinin de örneği
olmuştur. Şehnâme’nin beğenilmesi bu yolda yeni eserler yazılmasına yol açmıştır.

Türk kültürünü de etkilemiş olan Şehnâme’nin dilimizde manzum ve mensur


olmak üzere çeşitli tercümeleri yapılmıştır. Bizim üzerinde çalıştığımız eser mensur bir
eserdir. İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi 6131 demirbaş numarası ile
kayıtlıdır. 3 cilt halinde 1778 varaktır.

Bu çalışmadaki amaç bu yazmanın 440a - 470b varaklarını tanıtmaktır.

Çalışmamız giriş, metin ve sözlük olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Giriş


bölümünde Firdevsî, Şehnâme, tercümeleri hakve üzerinde çalışılan eser hakkında bilgi
verilmiştir.

Metin kısmı, varak ve satır numaraları esas alınarak gösterilmiş, noktalama


işaretleri günümüz imlâsı göz önüne alınarak uygulanmıştır. Okunamayan sözcükler
[…] işareti ile gösterilmiştir.

Sözlük bölümünde, metinde geçen sözcükler ve birleşik şekillerin metindeki


anlamları verilmiştir. Madde başı ile verilen bu sözcükler ve şekillerin altında ise o
madde ile ilgili deyim, ara madde ve birleşikler sıralanmıştır.

Ayrıca çalışmanın sonunda tercümeye aktarılan 440a - 470b varaklarının tıpkı


basımı eklenmiştir.

Tezimin hazırlanmasında gerekli bilgi ve birikimi kazanmamı sağlayan proğram


danışmanım Sayın Prof. Dr. Emine GÜRSOY NASKALİ’ye, Marmara Üniversitesi
Türk Dili Bilim Dalı ders hocalarım Prof. Dr. Ahmet TOPALOĞLU, Prof. Dr. Gülden
SAĞOL YÜKSEKKAYA, Doç. Dr. Latif BEYRELİ’ye; Yüksek Lisans Tezi olarak bu
eseri bana tavsiye eden, çalışmalarım esnasında yardımlarını esirgemeyen tez

II
danışmanım Doç Dr. Zuhal KÜLTÜRAL’a ve hazırladığı Cibakaya programı ile dizin
çalışmalarına büyük katkıda bulunmuş olan değerli hocam Prof. Dr. Ceval KAYA’ya,
teşekkür ederim. Ayrıca maddi ve manevi desteklerinden dolayı aileme ve engin
hoşgörüsü ve sabrıyla çalışmalarım esnasında daima yanımda olan eşim Orhan ERİŞ’e
ve büyük küçük emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim.

III
ÖZET

Bir bölümü üzerinde çalışılan eser, İstanbul Üniversitesi Nâdir Eserler


Kütüphanesi’nde 6131 demirbaş numarasıyla kayıtlıdır. Üç cilt olup tamamı 1778
varaktır. Her sayfası 25 satır olarak düzenlenmiş, ayrıca eserde minyatürlere de yer
verilmiştir. Üzerinde çalışma yapılan birinci cildin boyu 39, eni 24,5 ve kalınlığı 7,5
cm’dir. Hicrî 1187, milâdi 1773 yılından tamamlanan eser kelime kelime bir tercüme
niteliği taşımamaktadır. Tez yazmanın 440a - 470b varaklarını kapsamaktadır.

Bu tezi hazırlamaktaki amaç Şehnâme’nin bu mensur tercümesini tanıtmaktır.


Bu çalışma giriş, metin ve sözlük olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.

Giriş kısmında Firdevsî, Şehnâme, çevirileri ve üzerinde çalışılan yazma ile


ilgili bilgiler verilmektedir.

Metin kısmında sayfa ve satır numaraları belirtilmiştir. Metin günümüz


noktalama işaretlerine göre düzenlenmiş, metnin gerekli yerlerinde paragraflar
yapılmıştır. Böylece eserden faydalanılması daha kolay hale getirilmek istenmiştir.

Sözlük bölümü hem alfabetik hem de kök esasına dayalı olarak hazırlanmıştır.
Madde başı yapılan kelimelerin altına o kelimeyle ilgili ara madde, deyim ve birleşik
şekiller sıralanmış, madde başı veya ara maddelerin ikinci, üçüncü unsur olarak geçtiği
maddelere (→) işaretiyle göndermeler yapılmıştır.

IV
SUMMARY

The book that we have worked on, is registered under fixture number 6131 at the
Library of Rare Written Works of Istanbul University. It is composed of 3 volumes with
total pages of 1778. Also miniatures have taken place in the book and each page
designed in 25 lines. The lenght of the first volume on which the work is being carried
on, is 39 cm, the widht is 24,5 cm and tickness is based 7,5 cm. The work is completed
in 1187 (date based on Hegira) or in 1773 (date based on Christian Era); it is not a
translation word by word. The thesis includes the pages 440a - 470b of the manuscript.

The goal of this thesis is to introduce the prose translation of Şehnâme. In the
introduction part, information about Firdevsi, Şehnâme, Şehnâme translations and
manuscript on which the work is carried on, is given.

In the text, the page and line numbers are shown, designed according to today’s
punctuation marks and in necessary parts paragraphs are created. In this way, it has
been aimed to get benefit of the work more easily.

In dictionary, an index is prepared which shows the vocabulary of the book; the
meanings of the words and compound forms in the book are tried to be explained. The
items identified as second, third factors of the main intermediary items have been
referred with marking (→).

V
KISALTMALAR

A. Arapça

bag. bağlaç

b. birleşik

bk. bakınız

e. edat

F. Farsça

fi. fiil

hlk. halk dilinde

i. İsim

İt. İtalyanca

mec. mecaz

sf. sıfat

ün. Ünlem

yan. Yansıma

Yun. Yunanca

zf. Zarf

zm. Zamir

* Bir madde başı kelimenin türevi olduğunu belirtir.

/ Farklı imlalarla yazılmış madde başlarını ayırır.

→ Yanındaki maddelere gönderme ifade eder.

VI
VII
GİRİŞ

Firdevsî, İran’ın millî destanı Şehnâme’nin yazarıdır. Künyesi Ebû’l Kasım,


lakabı Fahreddin, mahlası Firdevsî’dir. İsmi hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir.
934 veya 940 tarihinde Tus’ta doğmuş ve 1020 yılında aynı şehirde vefat etmiştir.
>Arūżî’ye göre Tus’un çiftlik sahiplerindendir. Ancak Şehnâme’deki bazı beyitlerden
zengin birisi olmadığı anlaşılır.

Firdevsî’nin çocukluk dönemi ve öğrenimine dair hemen hemen bilgi yoktur.


Çeşitli kaynaklardan çocukluğunda iyi bir eğitim gördüğü, Pehlevî dilini bildiği ve şiir
yazabilecek düzeyde Arapça’ya vakıf olduğu öğrenilmektedir. 370 (980) veya 380 (990)
yılında kısım kısım yazmaya başladığı Şehnâme’yi 394 (1003-1004) yılında
tamamlamıştır. Firdevsi Sâmânîlerin hükmü altında yaşamasına rağmen, bu devlet bir
çöküş dönemi içinde olduğundan eserini devrin en güçlü hükümdarı olan Gazneli
Mahmud’a ithaf etmiştir. Ancak hükümdar Firdevsî’ye eserinin değerine layık bir ödül
vermemiştir. Bunun üzerine Firdevsi hükümdara 100 beyitlik meşhur hicviyesini
yazmıştır. Ömrünün sonlarını yine doğduğu şehir olan Tus’ta geçirmiş ve yoksulluk
içerisinde hayatını noktalamıştır.1

Şehnâme:

Şehnâme dünyanın yaradılışından Arap istilasına kadar İran’ın tarihi, mitolojisi


ve geleneklerini toplayan mesnevi tarzında 60 bin beyitlik bir destandır. Eser “fa’ûlun
fa’ûlûn fa’ûlûn fa’ûl” vezniyle yazılmıştır.2 Yazılması 24 veya 19 yıl süren bu eser 4
devreye ayrılmıştır: Pişdâdîler (15 padişah), Keyânîler (10 padişah), Eşkaniler,
Sasaniler (19 padişah)

Zerdüşt’e kadar olan padişahların tarihi Avesta’da mevcuttur. Pişdâdîler, sadece


mitolojik şahsiyetler olup, kısmen Hindliler ile İranlıların ortak mitolojisine dahildirler.
Şehnâme’de bu unsurlar mitolojik mahiyetlerinden çıkarılarak insanlaştırılmıştır.
Keyânîler devrinde Efrasiyâb’ın ölümüne kadar devam eden İran-Turan savaşları

1
H. RITTER, “Firdevsî” İslam Ansiklopedisi, c.IV, s.643-649.
2
Zühal KÜLTÜRAL - Latif BEYRELİ, Şerîfi Şehnâme Çevirisi, Ankara, 1999.

1
anlatılmıştır. Eşkânîler devrinden birkaç söz ile bahsedilmiş, fakat Sâsânîlerin tarihi
bütün padişahların isimleri gösterilerek, kronolojik olarak anlatılmıştır.

Şehnâme’nin üslubu sadedir ve söz sanatlarına fazla itibar edilmemiştir.


Güzelliği, daha çok anlatış ve tasvîr tarzında ortaya çıkmıştır. Arapça kelimelerin
kullanılmaması için özel bir gayret sarfedilmiştir.

Firdevsî’nin Şehnâmesi, gerek İran ve gerek Türk edebiyatında, kahramanlık


mesnevîleri için değişmez tek örnek haline gelmiştir.

Şehnâme’nin Kaynakları:

Eski İran’dan Avesta’dan başka mitolojik hikayelerin varlığını Yunan


kaynakları haber vermektedir. Bu hikayeler Şehnâme’nin bazı bölümlerinde
kullanılmıştır. Ayrıca Şehnâme’de Sâsâni devrine ait olan bazı küçük hikayeler,
müstakil birer kitap halinde mevcuttu.

Şehnâme’nin en önemli kaynağı I. Hüsrev zamanından beri mevcut olan ve


İran’ın bütün tarihi ve mitolojik geleneklerini toplayan Hudeynâme adlı eserdir. Bundan
başka; Sâsânî padişahların resimlerini de içeren bir başka tarih kitabından da söz
edilmektedir. Fidevsî kendisinden önce Şehnâme yazan Dakîkî’den binden fazla beyit
almış, ayrıca Tus vâlisinin emriyle toplatılan Şehnâme’den de istifade etmiştir.
Bunlardan başka Bêjan ve Manîja Destanı, Rüstem ile Saped Dev Muharebesi vb.
destanlar için Hudâynâme’de bulunmayan halk rivâyetlerinden istifâde etmiştir.3

Şehnâme Çevirileri:

Dünya edebiyatının klasikleri arasında yerini almış olan Şehnâme, Doğuda ve


Batıda birçok dile çevrilmiştir.4

Batı Dillerine Yapılan Çeviriler:

3
Bu konuda daha geniş bilgi için bak.: H. RITTER, “Firdevsî” İslam Ansiklopedisi, c.IV, s.646-649.
4
Zuhal KÜLTÜRAL - Latif BEYRELİ, a.g.e.

2
Latinceye; Sir W. Jones, Londra, 1774 (Eksik), İngilizceye; Joseph Champion,
Katküta, 1785 (manzum, eksik), J. Atkenson, Londra, A. G. Warner ve E. Warner,
Londra, 1905-123 (manzum, tam), A. Rogers, Londra, 1907 (eksik), Almancaya Adolf
Friedrich v. Schack, Stuttgart, 1877; Friedrich Rückert, Berlin 1890-1895, İtalyancaya;
Pizzi, Torino, 1866-1868 (tam), Fransızcaya; Jules Mohl, Paris, 1876-1878 (tam)5.

Doğuda yapılan ilk tercüme XII. Yüzyılda Kavamüddin Ebul Fettah İbni Ali
tarafından yapılan çalışmadır. Fakat bu tercüme eksiktir. J. Mohl doğuda yapılan ikinci,
tam ve manzum tercümenin Türkçe olduğunu ve bunun Tatar Ali Efendi tarafından
Kansu Gavri adına 916/1510’da yapıldığını söylemektedir.6

Şehnâme’nin Türkçe Çevirileri

1) Manzum Çeviriler Diyarbekirli Şerîfî ve Şehname Çevirisi

Bilinen tek manzum çeviri olan Şerîfî’nin tercümesi hakkındaki en kapsamlı


bilgiyi “Şerîfî Şehname Çevirisi” adıyla hazırlanan doktora tezinden7 öğreniyoruz.
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde kayıtlı bulunan bu eser iki cilt olup 1170
varaktır. Her sayfada iki sütun halinde yirmi beş beyit bulunmaktadır. Eserde birinci
ciltte 37, ikinci ciltte 24 olmak üzere toplam 61 adet minyatür bulunmaktadır. Çevirinin
birinci cildinde 29709, ikinci cildin de ise 26786 beyit satır bulunmaktadır. Eserin
tamamı 56506 beyitten oluşmaktadır. Şehnâme vezninden farklı olarak aruzun mefâ>îlün
mefā>îlün fe>ūlün kalıbıyla yazılmıştır.8

5
İshak ALGAN, Mensur Şehnâme Tercümesi 160a-200b, İstanbul, 2005; İslam Ansiklopedisi c.IV,
s.649.
6
Necati LUGAL, (çev. [Önsöz: Kenan AKYÜZ]) Şehnâme
7
Zühal KÜLTÜRAL - Latif BEYRELİ, a.g.e.
8
Zühal KÜLTÜRAL - Latif BEYRELİ, a.g.e.

3
2) Mensur Çeviriler

Şehnâme’nin ilk mensur Türkçe tercümesi II. Murat’ın emriyle yapılan çeviridir.
Hareketli güzel bir nesihle yazılmış olan eser 328 varaktan oluşmaktadır. Eserde yer yer
manzum parçalar bulunmaktadır. Çevirinin dilinden, geniş bir okuyucu kitlesinin
faydalanmasına hizmet etmek düşüncesinin esas alındığı anlaşılmaktadır. Çeviride 9
adet minyatür bulunmaktadır. Şehnâme’nin ikinci bölümünü ihtiva eden bu nüsha
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır. (Hazine -1518)9

Bir diğer mensur çeviri, Mehdi mahlaslı Sultan II. Osman’ın emriyle yapılan
çeviridir.10

Muallim Cevdet “Şarkın İlyadası: Şeh-nâme”11 adında lise öğrencilerine


yönelik, eski harfli Türkçe olarak, 88 sayfalık bir kitapçık yazmıştır. Şehnâme’nin
tanınmış parçalarının çevirisiyle oluşturulmuş bu eserde, öğrencilerin belli başlı Türk
destanlarındaki tarihi olaylara dikkatinin çekilmesi, bu olaylardan ibret almaları
düşüncesi ön plana çıkar.12

Türk destanlarıyla ilgili araştırmaları ile tanınan Prof. Dr. Rıza Nur, Türk Bilig
Revüsü’nün dördüncü sayısını tamamen Şehnâme’ye ayırmıştır. Burada Şehnâme, yer
yer kısaltılarak ve yer yer de tam olarak tercüme edilmiştir.13

Şehâme’yi ilk olarak Turner Macan neşretmiş (1-4, Kalküta, 1829), bunu
yirmiyi aşkın baskı takip etmiştir. Necati Lugal tarafından Vullers baskısı (Leiden 1877-
1884) esas alınarak yapılan Türkçe tercümenin ancak dört cildi tamamlanmıştır.
(İstanbul 1945-1955). Ayrıca Vasfi Bingöl, Şehnâme’deki bazı hikâyeleri
“Şehnâme’den Hikâyeler” adlı eserinde yayımlamıştır.

Orhan Şaik Gökyay, “Destursuz Bağa Girenler” adlı eserinin “Şehnâme ve


Türkçe Tercümeleri” başlıklı yazısında üzerinde çalışılan bu eserle ilgili olarak şu

9
Necati LUGAL, Zuhal KÜLTÜRAL - Latif BEYRELİ, a.g.e.
10
Orhan Şaik GÖKYAY, “Şehnâme ve Türkçe Tercümeleri”, Destursuz Bağa Girenler,s.46-47.
11
Muallim CEVDET, Şarkın İlyadası: Şehnâme, İstanbul, 1928, Necm-i İstanbul Matbaası, s.88. (Eski
Harfli Türkçe)
12
Yusuf ÖZ, Şehnâme Tercümeleri ve Sözlükleri, Name-i Aşina (Ortak Kültür Mirasının Arayışında),
Sonbahar 2002, s.25-38.
13
Rıza NUR, “Şeh-nâme, Turan-İran Cenkleri”, Türk Bilig Revüsü / Revue de Turcologie, Mısır, Şubat,
1937, c.1, say:4.

4
çarpıcı bilgileri vermektedir: “Firdevsî’nin yalnız klasik edebiyatımız üzerinde değil,
Halk edebiyatının üzerinde de mühim bir tesiri vardır. Şehnâme yazıldıktan sonra bir
çok şair ve nesirci bunun tesiri altında kalarak eski İran geleneğini aksettiren pek çok
eserin yazılmasına yol açmıştı. Saraylarda ve halkın toplandığı yerlerde bunları okuyan
bir sınıf ortaya çıktı. Bunlara “Şehnâmehân” deniliyordu ki sonradan “kıssahan”
kelimesiyle müteradif olarak kullanılmaya başlandı. Eserin İran’da uyandırdığı bu tesir
bizim hikayeciliğimizde de görüldü. Meclislerde, kahvehanelerde okunan salsalname,
İskendername, Antername, Hamzaname, Süleymanname gibi eserlerin arasında
Şehnâme tercümelerinin, ondan alınmış ve genişletilmiş hikayelerin de bir yeri vardır.
Bu eserlerin her biri ciltler tutmaktadır. Evliya Çelebi Firdevsi’nin Şehnâmesi’ni
okuduğunda Firdevs meleklerini hayran bırakan bir Şehnâme’den bahseder.
Şehnâme’nin Halk edebiyatımızdaki bu önemli yerinden dolayı onun halk arasında,
kahvelerde, toplantılarda şehnâmehanlar tarafından okunmak için yapılmış başka bir
tercümesini de biliyoruz. Eksik olan bu tercüme üç cilt olup Şehnâme’nin başından
İskender’in doğumuna kadar olan kısmı ihtiva etmektedir. Bu nüsha, üç cilt ve 1778
varaktır. Bu hacim bize eserin ne kadar genişletilerek halkın merak ve alakasını çekecek
daha nice vakalar ve teferruat ilavesiyle cinler, periler, devler, tılsımlar ve daha başka
masal ve destan unsurlarıyla besleyerek tercüme edildiğini gösterir.

Bu tercüme, halkı hikayelerinin üslubuna uygun olarak: “rāviyān-ı güzīn ve


nākilān-ı suhan-çīn, edā-yı şīrīn ve elfāt-ı sükkerīn dībāce-i Şehnāme böyle nakl û
beyân eylemiş dûr ki!” diye başlıyor. Söz başlarında “Üstâd öyle naklû beyân eyler ki”,
“raviler öyle rivâyet ederler ki” şeklinde mevcut ifadeler, bu tercümelerde Firdevsî’nin
eseri esas tutulmakla beraber daha başka rivayetlerden de faydalanıldığını gösterir.
Nitekim sonunda “Bu Şehnâme, bu mahalde tamam olup bu rüzgârdan zuhurât-ı
kevniyyeden olan mevatlar, nice dürlü ve nice üstadlar dilinden nakl ü beyân olundu”
kaydı bu ciheti bir daha açıklamaktadır.”14

Eserin demirbaş kaydından müstensihin Derviş Mustafa olduğunu


öğrenmekteyiz.

14
Orhan Şaik GÖKYAY, a.g.e,

5
SÖZLÜĞÜN DÜZENLENMESİNDE İZLENEN YÖNTEMLER

1. Sözcüklerin kökenlerinin gösterilmesinde ve anlamlandırılmasında Arapça,


Farsça ve diğer dillerden sözcükler için Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat15;
Türkçe sözcükler için ise Türkçe Sözlük16, Yeni Tarama Sözlüğü17 ve Misāllī Büyük
Türkçe Sözlük18 esas alınmıştır.

2. Madde başlarında kelimenin hangi dile ait olduğu kısaltma ile (A., F., vb.)
gösterilmiştir.

fitne (A.) i. Karışıklık, fitne 461b/18

3. Türkçe veya Türkçeleşmiş olduğu kabul edilen kelimelerde dil kısaltması


verilmemiştir.

acı i. Ağrı, acı 460a/20

4. Sözlükte madde başları alfabetik olarak dizilmiştir.

5. Yazılışları aynı anlamları farklı olan madde başı kelimeler I, II, … şeklinde
numaralandırılıp, ayrı ayrı madde başı olarak alınmıştır.

ģavl (I) (A.) i. Etraf, çevre, avlu


ģavl (II) (A.) i. Güç, kuvvet

6. Farklı yazıma sahip aynı anlamdaki kelimeler ( / ) işaretiyle ayrılarak aynı


madde içerisinde gösterilmiştir.

kendi / kendü zm. Kendi 442a/13, 446b/12, 463b/10


kendin al- Kendini çekmek 450a/12
kendi al-
kendin bildür- (Kendisini) tanıtmak 445b/10, 447b/09, 459b/13
kendi bildür-
kendin
kendin dir- dir- Toparlanmak 442b/10, 461a/09467a/24
dir- / kendüyi dir-

15
DEVELİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 1986.
16
TÜRK DİL KURUMU; Türkçe Sözlük, 10. baskı, Ankara 2005.
17
TÜRK DİL KURUMU; Yeni Tarama Sözlüğü, Ankara 1983.
18
AYVERDİ, İlhan, Misāllī Büyük Türkçe Sözlük, 1. baskı, İstanbul 2005.

6
7. Fiil kök veya gövdeleri madde başı olarak alınırken (-) işareti kullanılmıştır.

gez- Dolaşmak, gezmek 445a/15, 450a/19, 458a/15


gez-

8. Tamlamalar, deyimler, birleşik fiiller hangi sözcükle başlıyorsa o madde


içerisinde toplanmıştır.

el (I) i. 1. El: …Şaġād’uñ eline bir āyīne virdiler. 440a/18, 440a/21, 441b/07
i. 2. (İyelik ekleriyle veya bazı deyimlerde) Sahiplik, mülkiyet: Meger dānāları:
“Yaķında senüñ ecelüñ bir benī ādem elindedür.” dimişlerdi. 455b/04, 459a/07, 459b/02
aç- Yakalamak için el uzatmak 454a/08
el aç
çek- (Bir işten/makamdan) vazgeçmek, (Bir işi) bırakmak 448b/18, 455b/25,
el çek-
469a/18
getür- Ele geçirmek, yakalamak 443b/21, 456b/13
ele getür-
gir- Ele geçmek, elde edilmek, yakalanmak 452a/09
ele gir-
vir- Teslim etmek 442b/17, 448b/04, 451a/22
ele vir-
öp- (Saygı ifadesi olarak) el öpmek 443a/16, 444b/24, 445a/02
el öp-
ŝun- El uzatmak 457b/05
el ŝun-
ur- El atmak, tutmak için elini uzatmak 442a/05, 457b/03, 461a/07
el ur-
al- Ele geçirmek 470a/24
elinden al-

9. Madde başı ve ara maddelerin ikinci, üçüncü unsur olduğu yerlere (→) işareti
ile göndermeler yapılmıştır.

ķāhire (A.) sf. Kahreden, yok eden


→ ķuvvet-i ķāhire

10. Türkçeye ses değişikliğine uğrayarak girmiş kelimelerde dil kısaltması


verildikten sonra kelimenin asıl biçimi de parantez içinde gösterilmiştir.

mahmūz (A. mihmāz) i. Mahmuz

7
11. Madde başı olan kelimeler yapı bakımından farklı türlerde kullanıldığında
her bir tür için ayrı numaralandırma yapılmış ve örnekli bir şekilde verilmiştir.

ġrı 1. sf. Bu işleri tamām olınca ol yirde oturaķ idüp andan göç idüp hemān doġrı
doġr
doġrı
yoldan çıķmayalum.” didi. 460b/12
2. zf. Hiçbir yöne sapmadan, doğruca: Hemān buradan ķalķup doġrı Īrān’a
giderüz…446b/24, 453a/19, 460b/24
3. e. Karşı yönünce: Tīz-rūh bir ķalıp altun virdi ve ķoķılayup “Ben bunı ķātil
Zengī’ye vireyüm.” diyü yilerek orduya doġrı gitdi. 464b/18

12. Mecaz anlamda kullanılmış kelimeler mec. kısaltması ile ayrıca


belirtilmiştir.

ıyāmet (A.) mec. Büyük sıkıntı, belâ


ķıyāmet
→ ķızılca ķıyāmet ķop-

13. Madde başı veya alt madde olan sözcükler metin içerisinde birden fazla
anlamda ullanıldığı durumlarda, 1, 2, … rakamlarıyla numaralandırılarak anlamları
örnekleriyle birlikte verilmiştir.

āyīn (F.) i. 1. Merasim, tören: Ol >aŝruñ resm-i āyīni üzre Ķamer-rūģ Bānū’yı
Būrzū’ya >aķd ü nikāģ idüp...441b/12
2. Kaide, kural, tarz: Besbellü pādişāhlara ĥiźmet eylemedüñ kim āyīn erkān
nidügin bilmezsin.” didi. 462b/19, 462b/20

14. Kelimelere bütün anlamları değil metinde geçen anlamları verilmiştir. Yine
kelimelerin metinde geçtiği tüm sayfa/satır numaraları değil geçmiş olduğu üç yerin
sayfa/satır numaraları verilmiştir.

āsān (F.) i. Kolay 443b/20, 445b/22, 452b/25


āsān-ı vech Kolay yoldan 463b/15
āsān-

8
METİN

9
[440a] Şāh ile Hāmān istiķbāl idüp Būrzī’yi >işret-gāhuñ ķaŝrına çıķardılar.
Herkes yollu yolınca oturup 2>işrete başladılar.

Eź-in cānib rāvī eydür: “Ķahrām-ı Çīnī ile Ķahreme-yi Çīnī iki birāderler idi.
Bunlar ķırķar biñ er ile 3geldi kim Būrzū’yı öldürüp Ķamer-ruģ Bānū’yı ikisi iştirāken
alalar. Ammā bunlar daĥı olduġı yirden seksen biñ >asker 4ile ķalķup ķal>a-yı Çīn öñine
geldiler. Hāmān’uñ ādemi Būrzī’nüñ >askerini bunlara gösterdi. Bunlar daĥı añsuzın
5
seksen biñ er-ile na>ralar urup kendülerin leşkere urdılar. Münķāl-i zerrīn-kemer kendi
>ālemünde çadırda >işret eyler iken 6bir ķızılca ķıyāmetdür ķopdı. “Bire bu ġavġānuñ
aŝlı nedür?” diyince arada vāfir ādem ĥasāret olup >asker yirinden ģareket eyledi.
7
Dīvler gelüp Münķal’e: “Şöyle bir >asker gelüp orduyı urdılar.” didi. Ammā bundan bir
su&āl vārid olur kim: “Be cānum, leşker-i 8Būrzī’de iki kerre yüz biñ dīv >askeri var. Yā
benī ādeme niçün ķarşu šurup men> eylemezler?” Bunuñ aŝlı budur kim Būrzī 9tenbīh
eylemişdür: “Ŝaķınuñ siz benī ādem ile ceng eylemeñ. Eger bütün orduyı düşmen żabš
10
iderse daĥı ķarşu durmañ; ancaķ şol ķadar var kim tiziyye ĥaber virüñ.” diyü tenbīh
11
eylemiş-idi. Zīrā baķ Būrzī ĥaŝmına dīvler ķuvveti-le cevāb virür. Yoĥsa dīvler
olmasa bu ķadar ķuvvete ķādir olmazdı dirler, diyü elem çeker.

12
Ĥulāŝa-i kelām Ķahrām ile Ķahreme, leşkere ķana virdiler. Münķāl süvār olup
bunlara ķarşu yüridi. Bu arada Dīv-i Münaķķaş ķarındaşı Dīv-i ŝarŝarı Būrzū’ya
13
gönderdi. Būrzī daĥı >işret-gāhda >işret eylerken Ŝarŝar nerre gelüp Būrzū’ya aģvāli
14
ifāde idince Būrzī bozılup “Bir kerre bire atum görüñ!” eyledi. Faġfūr Şāh aŝlını
bilmez, şaşup: “Nedür aŝlı iy ser-ver!” diyüp su&āl idince Būrzī daĥı aŝlın naķl eyledi.
15
Būrzī dönüp beglere: “Siz źevķiñüzde oluñ, yiriñüzden ķımıldamañ.” didi. Kendi
yaluñuz binüp Şaġād’ı bile almadı, aña: 16 “Sen ortalıġı bir ĥoşça gözet, beglere yine bir
ģīle eylemesünler.” diyüp >azm-i leşker eyledi.

17
Ol maģal geldi kim Münķāl-i zerrīn-kemer bunlaruñ öñin almış ammā bunlar
Münķāl’e birer birer gelüp cevāb virmişler de ikisi birden gelüp iki cānibden Münķāl’üñ
18
üzerine tīġlar çeküp ģamle eylemişler. Münķāl daĥı gāh birine ve gāh birine dönüp
19
arada ķalmış. Būrzī bu ģāli görince ŝaġ elin ŝol gürz-gāhına ve ŝol elin ŝaġ gürz-
gāhına ķoyup ve yönin Ģaķ der-gāhına ķodı ve cigerden öyle bir na>ra-yı šanšana-yı
20
Allāhu ekber baĥş eyledi kim bütün ŝaģrā-yı Çīn’de olan leşker çalķanup ĥaber-dār

10
21
olmaduķ aŝlā kimse ķalmadı. Bu kerre Ķahrām ile Ķahreme tīġ ellerinde öyle mest
olup ķaldılar.

22
Hemān Būrzī ġurāb-ı baģrīyi sürüp ikisinüñ arasına girdi. Ŝaġ eli-le Ķahrām’ı
ŝol eli-le Ķahreme’yi ķapup nice kim zūr eyledi ise ikisin daĥı raĥşlarından ayırup
23
ķolınuñ üzerine aldı, tamām mertebe >aķılları gelince elinde šutdı. Bunlar kendülere
24
gelüp göz açdılar, gördiler ki ikisi daĥı Būrzī’nüñ destinde buçuķlıķ ciger gibi aŝılu
ķalmışlar ve tīġları da ellerinde ŝalınup durur. Bu kerre Būrzī ne gūne ser-ver 25olduġın
bilüp inŝāf eylediler. Būrzī dönüp bunlara eyitdi: “İy nā-bekārlar, nice görürsiñüz
kendiñüzi? Hele miķdārıñuzı [440b] bildüñüz mi? Şimdi sizüñ ikiñüzi birbiriñüze
çarpup ĥurd u ĥām ideyüm mi?” didükde bunlar hemān birden: “Amān-el-amān iy
pehlüvān-ı 2zamān ķıyma bize, ölince senüñ ĥiźmetinde bende-yi ĥalķa-be-gūşuñ
olalum.” diyüp tażarru> ve niyāz eylediler. Bu kerre Būrzī bunlaruñ 3günāhından geçüp
>afv eyledi ve yine tekrār raĥşlarınuñ üzerine ķodı, bunlar daĥı raĥşlarından inüp
Būrzī’nüñ rikābın 4öpdiler ve Būrzū’ya derūn-ı dilden ve cān u göñülden ol ķırķar biñ
er-ile ķul oldılar. Būrzī bunları alup Münķal’e sipāriş 5eyledi. “Seksen biñ >askeri
ķondur.” diyüp tenbīh eyledi.

Andan ŝoñra dönüp >işret-gāha >azm eylediler. Ammā yolda giderken 6bunlara
su&āl eyledi kim: “Gelmeñüze sebeb ne oldı?” diyü bunlar daĥı “Ģāmān vezīrüñ
mektūbı ile geldük, yoĥsa kim gelürdi?” 7diyüp çıķardılar mektūbı, Būrzī’nüñ eline
virdiler. Bu kerre Būrzī bunlara tenbīh eyledi kim: “Ŝaķınuñ muķayyed olmañ kimse
8
šuymasun.” didi. Oradan >işret-gāha geldiler ķaçan kim Hāmān, Ķahrām ile Ķahreme,
Būrzū’ya bende olmuşlar. Bu kerre bunları böyle 9görince bozılup >ažīm telāşa düşdi.
10
Ammā gördi kim Būrzī aŝlā ol šarafdan bir ŝaded açmadı. Pehlüvānlar gelüp Faġfūr
Şāh’uñ öñinde yir öpüp šurdılar. Būrzī daĥı bunlara miķdārlarına göre yir ta>yīn eyledi.
Andan ŝoñra yine başladılar 11>ayş [ü] nūşa. Tā aĥşam olınca ol >işret-gāhda ŝoģbet idüp
ķalķdılar, yine çadırlarına geldiler.

Ģāŝıl-ı kelām sūr otuz 12gün oldı. Ammā günlerde bir gün anı gördiler ki yine bir
cānibden tozlar peydā olup belürdi. Bād-ı ŝabā ķarşu varup dāmeninden 13girye-bānına
varınca iki şaķ eyledi, içinden ķırķ >alem žāhir oldı. Ma>lūmdur ki ķırķ biñ erin
14
nişānesidür. >Alemleri dibinde bir mehīb pehlüvān dem uran miśāl bıyıķları
bināgūşından aşurı gitmiş yüz yigirmi dört arış ķaddi var. Altında 15bir gergedān-ı metīn

11
gele gele tā >askerüñ muķābelesine gelüp ķondı. Hāmān gördügi gibi bildi kim bu gelen
16
Melik-zād-ı cihān-dār didükleri pehlüvāndur. Ammā Būrzī daĥı görüp göñlinden
eyitdi: “Allāhu a>lem bu da yine bizüm dostımuz olan Hāmān vezīrüñ
17
çıraķlarındandur, öyle olmaķ gerekdür ammā görelüm ne mu>āmele eyler?” diyüp hīç
muķayyed olmadı.

Ammā bu cānibden Melik-zād ķonınca 18kendi begleri ile müşāvere idüp bir nāme
inşā& eyledi ve bir pehlüvān ile Faġfūr Şāh’a gönderdi. Bu kerre nāmedür Faġfūr 19Şāh’a
geldi. Hāmān vezīr oķıdı, dimiş ki: “Ben ki Melik-zād-ı cihān-dār sen ki Faġfūr Şāh’sın
20
işitdüm ki pes-i perde-i >iŝmetüñde ģāŝıl olan duĥter-i pākīze-aĥterüñ Ķamer-rūģ
Bānū’yı, Būrzī nām bir pehlüvān alacaķ imiş sen daĥı virmişsin. Ben ĥod 21aña çoķdan
nām-zādluyam. İmdi ĥaber alup işte ķırķ biñ baĥādur ile geldüm, murādum Ķamer-rūģ’ı
22
almaķdur. Ancaķ şimdi ben saña zūr eyleyüp øarb-ı dest ile fużūlī isterem dimek
23
benüm pehlüvānlıġuma düşer iş degüldür. Ancaķ şol ķadar vardur kim ol Būrzī
didükleri pehlüvān ile ikimüz ber-ā-berce meydāna girüp,

Beyt:

Gerek a>lā gerek ednā gerek şāh-ı cihān olsun

24
Saña >āşıķ geçinenler benümle imtiģān olsun

muķteżāsınca benümle imtiģān olur. Eger ben ġalebe ide-bilürsem ķızı ben aluram 25 ve
eger ġalebe idemezsem ol baña ġālib gelürse ben daĥı ķızdan ferāġat eyleyüp daĥı
kendüye ķul oluram.” dimiş. Bu kerre [441a] Faġfūr Şāh daĥı dönüp Nigerāy vezīre
eyitdi: “Melik-zād’uñ sözi pek yolında söz söylemiş kim degül; lākin Būrzī’ye 2bu
nāme ile bile bir ĥaber gönderelüm kendine aģvāli ifāde eylerseñüz, yine kendi nice
bilürse öyle eylesün.” didi. Andan 3ŝoñra Faġfūr Şāh daĥı nāmeyi Būrzū’ya irsāl eyledi.
Nāmedür Būrzū’ya gelüp aģvāle muššali> olup eyitdi: “Pek 4güzel, hemān yarın
meydāna çıķup niçe dilerse imtiģān olalum.” didi. Böyle cevāb ile gelen Ķāŝıd’ı yolladı.
Ķāŝıd 5daĥı gelüp Melik-zād’a varup Būrzī’nüñ cevābın bir bir naķl eyleyüp söyledi.
Melik-zād daĥı >askerinde münādīlere nidā itdürdi: 6“Yarın cengdür.” didi. >Asker daĥı
āgāh oldılar. Meger Şaġād, Ķāŝıd’uñ ardınca cāsūs göndermiş-idi. Cāsūs bu ĥaberi 7alup
götürdi, Būrzū’ya söyledi. Bu kerre Būrzī daĥı pehlüvānlara āgāhlıķ virüp bir miķdār
>asker ile muķābil olıcaķ 8oldı.

12
Çün-kim gice geçüp ŝabaģ irdi. İki bölük sipāh vech-i meşrūģ üzre süvār olup
meydān açıldı. Melik-zād-ı 9cihān-dār meydāna gergedān sürüp meydānda biraz šarīd-i
10
cevelān eyledükden ŝoñra andan na>ra urup Būrzī’yi meydāna da>vet eyledi andan
Būrzī daĥı gergedānın sürüp meydāna girüp Melik-zād’uñ öñin alup >aşķ eyledi. Melik-
11
zād daĥı >aşķuñ alup birbirine başdan başa varınca nažar eyleyüp birbirlerin
begendiler, andan birbirine ģamle teklīfā eylediler.

Bu kerre Būrzī 12eyitdi: “Yā Melik-zād, eger şu ķarşumda biñ yıl dursañ ben saña
evvel ģamle eylemem hemān, eger murāduñ imtiģān ise de durma 13ģamle eyle; yāĥūd
var git.” didükde Melik-zād gördi olmaz bī&ż-żarūrī bir kerre el nīzeye urup irişdi.
Būrzū’ya 14 bir nīze ģavāle eyledi. Būrzī daĥı siper ber-ā-ber virüp Melik-zād’uñ nīzesin
15
gerçi men> eyledi. Ammā ĥaylī zaģmet çekdi ve Melik-zād’a taģsīn eyledi. Bu kerre
16
Melik-zād öteden dönüp durdı. Būrzī bildi kim murādı aķrān cengdür. Ķapdı nīze-i
Ĥüsrev Şīr’i irişdi. Melik-zād’a bir nīze urdı. Melik-zād daĥı men> eyledi ammā ecel
terleri dökdi. Andan ŝoñra el 17gürz-i girāna urup başladılar gürz cengine. Būrzī Melik-
18
zād’uñ yidi gergedānuñ belin ķırdı. Būrzī ġurāb-ı baģrīye süvār olup biraz daĥı
cengden ŝoñra Būrzī Melik-zād’ı gürz ile zemīne indürüp kendi de indi. Düvāl cengi
19
eyleyüp düvālde ġalebe eyledi. Bu kerre Melik-zād Būrzū’ya tābi> oldı. Andan ŝoñra
bu şevķe bir ķaç gün yidiler içdiler.

20
Ammā Hāmān’uñ oġlı Sa>d zerrīn-pūş didükleri nā-bekār ise her gün pederi
Hāmān’a sitemler eyleyüp: “Elbetde eger sen baña Ķamer-rūģ Bānū’yı alı-21virmezseñ
ben kendüm helāk eylerem.” dirdi ve dā&imā pederine böyle sözler söylerdi. Ammā
22
meger Hāmān vezīr bir zehirlü ĥançer dizüp oġlı Sa>d’a virmiş idi kim: “Eger fırŝat
23
bula-bilürseñ Būrzū-yı ber-cāźūyı bu ĥançer ile yaralaya-bilürseñ ġayrı andan felāģ
bulmaz, ol sā>at helāk olur.” dimiş idi. Sa>d zerrīn-pūş daĥı ol ĥançeri yanından
24
ayırmazdı ve dā&imā fırŝat gözedür idi. Hīç fırŝat bulmazsa bārī gerdek gicesi herkes
arķasın ŝıġarken urup helāk 25eylerem, dirdi.

Bu kerre sūruñ güni otuz altı oldı. Melik-zād-ı cihān-dār ser-ķaplanlıķ istedi. Bu
kerre begler ile birer kerre [441b] imtiģān olup bu kez >Anķā-yı çehār-dest ile Melik-
zād düvāl šutuşdılar. >Anķā-yı çehār-dest ġālib geldi. Bu kerre Nevādir 2Şāh daĥı cāźūyı
ġalebe eyleyüp bu kerre Melik-zād-ı cihān-dār üçünci ser-ķaplan oldı.

13
Gerdek gicesine üç gün ķalduķda 3bir gün Būrzī eyitdi: “Her kimüñ göñlinden
Ķamer-rūģ Bānū geçerse benümle imtiģān olsun. Eger pāylarum zemīnden bıçaķ arķası
4
ķadar her kim ayıra-bilürse ol alsun.” didi. Meger derūnından geçenler var imiş. Otuz
ķadar kimse ķalķup Būrzī’nüñ düvāline 5ŝarıldılar, idemediler. Ammā bu arada Sa>d
zerrīn-pūş bu maģālde fırŝatı ġanīmet bilüp ayaġa šurdı ve gelüp Būrzī’nüñ 6düvāl
kemerine ŝarıldı, ol daĥı idemedi. Hemān ol ĥançeri çeküp Būrzī’nüñ üzerine yüridi kim
ol ĥançer ile ura ve 7Būrzī’yi helāk eyleye, ammā ĥavfından dizleri ditreyüp yüzi
üzerine yıķıldı ve elinde ma>hūd ĥançeri düşüp kendi 8ķarnına ŝaplandı. Hemān ol sā>at
9
helāk olup şişdi. Bu kerre Būrzī ve pehlüvānlar ve cümle anda olanlar bildiler kim
ĥançer-i zehr-āb imiş. Eyitdiler: “Ģarām-zādeye kendi belāsı yiter; meger maķŝadı ġayrı
imiş.” didiler. Bu kerre Hāmān la>īn oġlı 10Sa>d zerrīn-pūşuñ böyle helāk olup ol ģālde
11
görince öyle bir feryād u fiġān idüp biraz o yanı bu yanı yuvalandı. Ammā çi-fā&ide
yine Būrzī’den elem çeküp eyitdi: “Ser-ver, iden bulur.” diyüp küştesin ķaldurup defn
itdiler.

12
Ba>de ķırķ gün tamām oldı. Ol >aŝruñ resm-i āyīni üzre Ķamer-rūģ Bānū’yı
13
Būrzū’ya >aķd ü nikāģ idüp andan Ķamer-ruĥ Bānū’yı zer [ü] zīvere ġarķ idüp
telleyüp pulladılar. Yüzine al ķınā>, pūşīde çekdiler ve sarāy-ı Faġfūr Şāh’da iki gerdek-
14
ĥāne ķaŝrı tezyīn eylediler. Andan dāye ķızı māh-rū Bānū’yı daĥı Şaġād’a >aķd-i nikāh
eylediler. Aĥşam olduķda bütün 15ümerā ve vüzerā Būrzī’yi alup Şaġād ile gerdek-ĥāne
16
ķaŝrına götürdiler. Ammā ibtidā& Būrzū’yı Ķamer-rūģ Bānū üzerine ķoyup döndiler.
Şaġād’ı daĥı māh-rū Bānū üzerine ķodılar. Andan herkes menzillerine gidüp
>işretlerinde oldılar.

Biz gelelüm Būrzī 17aģvāline. Rāvī eydür: Būrzī gerdek-ĥāne ķaŝrına girdi; gördi,
18
sincāb ve semmūr ile müzeyyen bir oda orta yirinde cāme-ĥāb bıraġılmış. Başı ve
ayaġı ucında mücevher şem>-dānlar ile şem>a-yı kāfūrī fürūzān olmış ve bir zī-ķıymet
19
seccāde döşenmiş ve odanuñ bir šarafında bir meclis ķurulup üzerini pūşīde ile
20
örtmişler ve bir kūşede Ķamer-rūģ Bānū ķınā> ile ayaġ üzre šurur. Būrzī içeri girüp
21
selām virüp šoġrı seccāde üzerine varup iki rek>at ģācet namāzı ķılup andan geldi;
Bānū’nuñ yüzinden ķınā>ı aldı. Zīrā evvelden görmemiş-idi. Şimdiki >avratlar gibi evvel
yüz görümligi istemezlerdi. 22Ķamer-rūģ Bānū’nuñ niķābı ref> olınca güneş gibi cemāli
>āleme nūr baĥş olup odanuñ içinde yanan şem>alaruñ żiyāsını 23baŝdurdı.

14
Būrzī Bānū’nuñ elinden šutup götürüp kenār-ı meclise oturtdı ve pūşīdesin alup
24
başladı olan eš>imeden tenāvül eylemege. Gāh kendi yidi ve gāh Bānū’ya yidürdi.
25
Olmadı Bānū’yı söyledemedi. “>Āķibet bunda meze yoķ” diyüp başladı Bānū’nuñ
birer birer cāmesin egninden çıķarmaġa. Tamām ŝoyup bir pīrāhenle ķodı. Kendi daĥı
ŝoyınup [442a] andan Bānū’yı miyānından ķapup bülbül ķafesi gibi ķa>r-ı cāme-ĥāba
daldı. Bir elini Bānū’nuñ altından ŝoķup bir elini 2üstinden ķuçup der-āġūş eyledi.
Orasın burasın öpmege başladı. Nā-gāh Būrzī’nüñ ebū-l-ubeyd kāşānesi 3ģarekete gelüp
baş ķaldurdı ve mismār-ı āhene dönüp nāfesin dökmege başladı. Būrzī bu ģāli görince
viŝāl 4šaleb eyledi. Bānū-yı cihān nāz idüp Būrzī daĥı niyāz eyledi. Zīrā ol maģalde zūr-
ı bāzū aķça eylemez, hemān yalvarmaķdan 5ġayrı çāre yoķdur. Šamām nāz u niyāz
kemālin bulup Bānū bir kerre kendi kereminden ŝırtı üzerine geldi. Būrzī >aşķ-ıla el
6
urup bend-i şalvāra küşād virdi ve aşaġı ŝıyırup bāçelerin Bānū’nuñ ayaġından çıķardı.

Ba>żı rāvīler bunda 7iĥtilāf eylemişlerdür. Ol >aŝırda šon geymezlerdi, küşād-ı


8
bend-i şalvāra iķtiżā yoġ-ıdı, dirler. Bir de bu kim Būrzī, Bānū’nuñ iki ayaġından
šutup ķaldurdı ve pāyların ķoltuķ altına aldı. İki eli-le muģkem šutup Bānū’nuñ iki
budınuñ arasında 9bir yıllıķ mart güvercini ķadar bir beyāż yumru nesne šurur. Yāb yāb
10
ģikāyenüñ ucın şikāf ucına ilişdürüp šoķınduķda Bānū anı ālet-i mülāģaža ķıyās
11
eyledi. Meger ol şikāf bir mücellā nāv-dān idi. Ālet-i Būrzī baş urınca ķapup ālet
başında, ķanlu ķuyu ta>bīr olınan cāh-ı beste-dere varup dayandı. Derūndan derr ü
dervāze ĥarāb olup 12çāh ķapaġın atınca kör ķuyuya düşer gibi ālet-i Būrzī ol cāha düşüp
13
pür-ĥūn oldı. Ģāŝılı Būrzī çalışa çalışa gerçi āletin çıķardı ammā göñli dönüp ķay
eyledi. Netīce-i merām, Būrzī Ķamer-ruĥ Bānū’nuñ bikrin izāle idüp kendi 14daĥı inzāl
olduķda,

Beyt:

Neheng-i mecma>-ül-baģreyn ĥurūc itdi mekānından

Ŝadef aġzındaki dürrin bıraķdı ķa>r-ı deryāya

15
ŝulb-ı pederden raģm-ı mādere bir dürr-i yek-tā nāzil oldı. Būrzī’nüñ bu ķızdan bir
oġlı žuhūr eylese gerekdür. Şehnāme āĥirinde 16gelür. Vaķti geldükde naķl olınur.

15
Būrzī, Ķamer-rūģ Bānū ile ol gice yatup ŝabāģ olınca ŝoģbet-i cāme-ĥāb idüp
17
>ale-s-seher ķalķup āyīn-i ġuslı yirine getürüp; Şaġād >ayyār ĥod ŝabāģa dek çulģalıķ
idüp māh-rū Bānū’ya meded 18hāy, çaġırtdı. Faġfūr Şāh ise ŝabāģa munšažır kim Būrzī
19
dīvāna gelüp dāmādlıķ ĥil>atini geyüre. Ammā rāvī öyle rivāyet eyler kim Hāmān
vezīr gördi kim oġlı Sa>d da >azm-i saķar eyledi, sūr da tamām oldı. Ol gice ġayrı Būrzī
20
ķızuñ bikrini alup ber-murād olsa gerek, ġamından helāk mertebesine vardı. Gerçi
Būrzī’den >ažīm ikrām u iģsān u ģüsn-i 21mu>āmele gördi ammā olmaz,

Beyt:

Ģased-ı ķalb-i >adū lušf-ıla zā&il olmaz

Sengde mużmer olan āteşe āb itmez eśer

elbetde nār-ı 22ģasede vücūdın yaķup ıżšırāb virür.

Fikr idüp meger bunuñ iki zengī ķulı var idi. Her biri mīl-i menāreye beñzer,
23
ķuvvet-i ķāhireye mālik pehlüvān zengīler idi. Hāmān, bunları tenhā ķarşusına getürüp
24
eyitdi: “Diñleñ iy zengīler, size bir teklīfüm vardur; eger icrā iderseñüz şimdi sizi
peşīn āzād eylerem. Ammā iş tamām olduķdan ŝoñra size ol ķadar 25iģsān ideyüm kim
dünyāda ġayrı bir pādişāha muģtāc olmayasıñuz. Belki sizi dāmād-ı şehriyārī daĥı
eylerem.” didi. [442b] Bunlar: “N&ola buyuruñ, her ne ise icrā idelüm.” didiler. Hāmān,
şād olup eyitdi: “İşte bu gice Būrzī gerdege girse 2gerekdür. Ammā işte bu sā>at ikiñüz
de mālumdan āzād oluñ ancaķ birazdan Būrzū’yı gerdek-ĥāne ķapusından götürüp 3biz
girü dönerüz. Siz ol zamān daĥı ber-ā-ber gidüp ĥalķ döndükde siz ķapu yanında bir
yirde pinhān olursıñuz; bizi 4kimse göremez, görse de Bānū ĥādimlerinden bekçi ķıyās
eylerler. Tamām Būrzī, Bānū ile döşege girüp kām alduķdan ŝoñra 5uyusa gerekdür. Ol
zamān ikiñüz de birden içerü girüp yaturken Būrzī’yi urup helāk idüñ. Ķorķmañ ġayrı
6
kimse size nesne diyemez, ķaçup yine baña gelüñ, ben ŝabāģ cevābın virürem.” didi.

Bu zengīler daĥı bu ķavle rāżī 7oldılar ve bile gidüp Būrzī’yi gerdege ķoyup
döndükde bunlar ķapu yanında bir yirde siñdiler. Tamām Būrzī Ķamer-rūģ 8Bānū ile
ber-murād olup yorġunlıķ geldükde bir miķdār ĥāba vardı. Zengīler fırŝatı ġanīmet bilüp
tīġların >uryān 9idüp Būrzī’yi helāk eylemek ķaŝdına yüridiler. Meger Bānū bī-dār idi.
Bu ģāli görince ĥavfından >aķlı gitdi. Tīz 10kendüyi dirüp Būrzū’yı uyandurdı. Būrzī-yi
11
şeh-bāz uyanup baķdı. İki zengīler ellerinde yalın ķılıç üzerine gelmişler. Hemān

16
Būrzī öyle bir na>ra çıķardı kim gicenüñ içinde ķal>a-yı Çīn zīr ü zeber ola-yazdı ve ehl-
i ķal>ada işitmedük 12bir kimse ķalmadı. Ģattā Faġfūr Şāh, Būrzī’nüñ na>rasın işidüp
“Yine ne ģāl oldı?” diyü gerdek-ĥāne ķapusına segirtdi.

13
Ammā bu yaña Būrzī na>rayı urınca Bānū lā-ya>ķil oldı ve zengīlerüñ ikisi daĥı
14
şaşup ķaldılar. Būrzī ŝıçrayup aralarına girüp birin bir eli-le ve birin bir eli-le ķapup
15
ķolına aldı. Andan eyitdi: “Tīz söyleñ, iy rū-siyāhlar, siz kimüñ šarafından gelüp bu
ķaŝdı eyledüñüz?” didükde bunlar daĥı šoġrısın söyleyüp, “Biz Hāmān ķullarıyuz, bizi
16
Hāmān āzād idüp saña gönderdi. Varuñ Būrzū’yı öldürüñ, sizi çirāġ idüp dāmād-ı
şehriyārī ideyüm.” didi. “İşte 17biz de gelüp boġazı ele virdük.” didiler. Būrzī bu ĥaberi
alup bunları birbirine öyle çarpdı kim ĥurd u ĥām olup 18cān-ber-cehennem oldılar. Bu
maģal Şaġād daĥı geldi: “Na>ranuñ aŝlı nedür?” diyü içeri girmege te>eddüb idüp
šaşrada 19olanlara eyitdi: “>Acabā bu na>ranuñ aŝlı ne ola?” diyü su&āl eyledi. Ĥādimler
eyitdiler: “Biz de aŝlın bilmezüz.” didiler. Nā-gāh 20Faġfūr Şāh daĥı gelüp hemān içeri
21
girdi, gördi, iki zengī helāk olmış; aŝlın ŝordı. Būrzī daĥı naķl eyledi. Faġfūr Şāh
baķdı, bildi: “Bunlar Hāmān vezīr ķulları, taģķīķ Hāmān la>īnüñ ģīlesidür.” diyüp yine
yirine 22gitdi. Şaġād da gidüp ŝabāģa dek yine źevķlerinde oldılar.

23
Ŝabāģ olduķda Būrzī ve Şaġād ba>dü&l-ġusl dīvāna gelüp Faġfūr Şāh ĥil>at
geyürdi. Hāmān geldügi gibi šutdurup iki yüz degnek urdı ve ķaldurup zindāna ģabs
24
idüp günde elli degnek yüz dirhem beksimat ta>yīn eyledi. Andan Būrzī-yi şeh-bāz
25
ġayrı Bānū’dan kām alup >ayş [ü] nūşa meşġūl oldı. Murādı biş on gün oturup źevķ
eyleye, ba>de geçüp bu ķadar dārāt-ıla >azm-i Īrān idüp varayum. [443a] Rüstem’den ve
Ferāmurz’dan ve Pījen’den intiķām ala. Ammā aŝl-ı maķŝūdı Rüstem’den gürz intiķāmı
almaķdur.

Bu niyyet üzre 2bunlar bunda ammā üstād eydür: Meger Hāmān vezīrüñ bir oġlı
var-ıdı. Ķabaliyye pādişāhı idi. Adına Ķābil Şāh dirlerdi. 3Hāmān vezīr fikr idüp bildi
kim Būrzī’den ġayrı kendüsine dermān yoķdur. Pūrasb-ı Çīnī nām bir maģrem ķulı var
4
idi. Gāh-be-gāh zindāna gelüp Hāmān’ı yoķlardı. Hāmān aña bir teźkere virüp: “Var
bunı Ķabalya’da Ķābil Şāh’a vir, 5benüm aģvālüme muššali> olsun. Şāyed bir >ilāc idüp
beni bu belādan ĥalāŝ ide. Zīrā bilürem anuñ bir cāźū dostı 6vardur. Bolay ki ol cāźū eli-
le belki bir iş başara.” didi ve teźkereyi yazup Pūrasb’a virdi. Būrasb daĥı alup 7bir
raĥşa süvār olup >azm-i Ķabalya eyledi ve az zamānda Ķabalya diyārına irüp ve Ķābil

17
Şāh’a bulışdı. Hāmān’uñ teźkeresin 8virdi. Ķābil Şāh oķıyup Hāmān’a acıdı: “Vāh vāh
ne yaman, yazıķ olmış. Hāmān vezīre iķtiżā eyledi kim ol bendden 9Hāmān’ı ĥālāŝ
ideyüz.” didi.

Ģadd-i źātında bu Ķābil Şāh’uñ cāźū-yı mekkāre āşināsı var idi. Adına Śerende
Sāģūre 10cāźū dirlerdi. Sehl-ābād nām bir ķal>ada olurdı, siģr-ile ķal>anuñ pādişāhı olan
Süheyl Şāh’ı šutup zīr-i zemīnde bir 11ķubbede ģabs idüp ne ķadar ehl-i ķal>a var-ısa siģr
ķuvveti-le kendüsine šābi> eylemiş-idi ve gāh-be-gāh gelüp Ķābil Şāh ile 12görüşürdi ve
Ķābil Şāh’a kendüyi eşekler gibi oynadurdı.

13
Ķābil Şāh tīz cāźūya ādem gönderüp dā>vet eyledi ve Būrasb eyitdi: “Var yā
Būrasb, Hāmān’a benden selām idüp elem çekmesün. Şimden ŝoñra kendüsin ĥalāŝ oldı
14
bilsün, işte Jende cāźūya ĥaber gönderdüm. Geldükde varup øarb-ı dest ile kendüsin
zindāndan alup belki Çīn’i 15bütün żabš eylerüz.” didi. Būrasb dönüp Hāmān’a geldi.
Hāmān şād oldı ammā Ķābil Şāh’uñ irsāl eyledügi ādem 16Süheyl-ābād’a varup Śerende
cāźūya bulışdı ve elin öpdi ve Ķābil Şāh’uñ dā>vetin bildürdi: “Tīz gelsün, anuñla bir
17
gizlü müşāverem var.” didi. “Buyuruñ iy melike-yi sāģirān.” didükde cāźū şād olup
18
varup: “Hem kendümi [...] ve hem benümle müşāveresi nedür görem?” diyüp “Var
19
imdi müjde eyle işte ben de vardum.” didi. Ģarīf ılġar-ıla yine Ķabalya cānibine
döndi. Cāźū la>īnüñ siģr torbalaruñ cümle alup boġazına šaķdı ve bir efsūn idüp bütün
ķal>a-yı Süheyl-20ābād’ı āteşden bir yar çevürüp içine aldı. Şāyed gidince bir düşmen
21
gelüp dest-res bulmasun diyü mel>ūna. Bilmezdi kim düşmene cānın kendi eli-le
getürse gerek tamām bir ķaç gün hem tedārükin gördi. Küpine binüp bir mār-ı >ažīmi
22
tāziyāne eyledi ve küpe efsūn idüp ol mār ile urınca küp bir kerre ber-hevāya aġdı
“Ķandasın Ķabalya?” diyüp revāne oldı. 23Ammā muķaddem ol ģarīf gelüp Ķābil Şāh’a
müjde eyledi.

Meger Ķābil Şāh, ģarīfi cāźūya gönderince >asker yazmaġa meşġūl 24oldı ve Ķābil
Şāh’uñ bir cihān pehlüvānı var idi. Adına Behrām-ı kemān-keş dirler idi. Nā-gāh Jende
cāźū gelüp Ķābil 25Şāh istiķbāl eyledi ve yanına alup ikisi bir taĥta oturdı. Ķābil Şāh,
Jende cāźūya “Ĥoş geldüñ, iy melike-yi sāģirān!” [443b] diyü ta>žīm idüp ģāl ĥāšırın
ŝordı. Cāźū germ olup “Yā Ķābil Şāh, beni dā>vetden murāduñ nedür? Yoĥsa bir
2
düşmen mi žuhūr eyledi. Eger bir ĥaŝmuñ var ise söyle, ģaķķından gelem. Dilerseñ
seni bütün dünyāya pādişāh ideyüm.” didi.

18
3
Ķābil Şāh dil-nüvāzlıķ idüp >öźr dileyüp “Yā Jende Bānū seni görecegüm geldi.
Aŝl dā>vet eyledügime sebeb oldur. Lākin 4benüm bir >azīz dostum vardur. Ģāliyen Çīn
pādişāhı Faġfūr-ı Çīn’üñ ŝol vezīridür. Adına Hāmān ģīle-cū dirlerdi. Şimdi 5Būrzī nām
bir pehlüvān žuhūr idüp vāfir >asker ile gelmiş øarb-ı destle Faġfūr Şāh’uñ ķızın alup ol
Hāmān’ı 6zindāna urmış. Murādum biraz >asker tedārük idüp varup ol Būrzī didükleri
pehlüvānı öldürüp >askerin bozup 7dārātını żabš idüp Hāmān’ı ĥalāŝ eyleyem; ancaķ
senüñ ķuvvetüñle ide-bilürem, seni anuñ içün dā>vet eyledüm. Müşāvere idüp 8ne
yüzden münāsib ise öyle idelüm.” didi. Jende gülüp: “Yā Ķābil Şāh, bu senüñ didügüñ
bir nesne degüldür; saña ne ģācet? 9Ben yaluñuz varup cümlesinüñ kārın bir siģr ile
tamām idem. Ammā çün-kim sen böyle murād eylemişsin, imdi bunda sen tedārük-i
10
>asker ide-dur. Ben evvel varup ol Būrzī didükleri pehlüvānı ŝayd idüp bunda
getüreyüm. Dilerseñ öldür, dilerseñ 11ģabs eyle. Andan senüñle tekrār ķalķup >asker ile
12
buradan āşikāre varalum. >Askerin daĥı perişān idelüm ve Hāmān’ı ģabsden ĥalāŝ
idelüm. Eger Faġfūr Şāh daĥı muĥālefet iderse anı helāk idüp yirine seni şāh-ı Çīn
13
ideyüm.” didi. Bu rāyı münāsib gördiler. Hemān Jende cāźū bir efsūn idüp kendüsin
bir >anķā şekline ķoydı. Bir efsūn daĥı idüp 14pervāz urdı, ber-hevā >azm-i Çīn eyledi.
Ķābil, yine >asker cem>ine meşġūl oldı.

Rāvī ķavlince zende cāźū ķal>a-yı 15Çīn üzerine gelüp siģr-ile kendüsin aĥfā eyledi
ve tecessüs idüp Būrzī >askerin gördi ve dārāt ve mehābetine 16ģayrān oldı, bu ki “Ķābil
Şāh cevāb viremez.” didi. Ammā la>īne Būrzī’nüñ tāzeligin ve ķuvvet [ü] ķudretin
görüp “Bunda 17[...] daĥı iri ve saĥt olmaķ gerek” diyü bī&ż-żarūrī Būrzū’ya meftūn oldı.
Ŝabr idüp gice >ālem-i 18aġyārdan ģāli olduķda bir siģr idüp yaturken siģrden geçürüp
ķapdı. Pençesine alup ber-hevā >uķab gibi 19az zamānda Ķābil Şāh’a getürdi ve meydāna
20
ķodı. Ķābil Şāh, Būrzū’yı görüp: “Bu kimdür?” didi. Cāźū eyitdi: “İşte, Būrzī
didükleri pehlüvān budur. Aŝl ġavġānuñ başı budur, bu >askerde olmaduķça sā&irlerüñ
işi āsāndur. 21Ancaķ şimdi ben bunı helāk eylemeyelüm. Tamām cümle pehlüvānlaruñ
da ele getürüp birden ķatl eyleyelüm. Bunuñ bir ķaç 22metin pehlüvānları daĥı vardur ve
bir zende ķallāş >ayyārı vardur ve biraz dīv >askeri var. Ben varayum bunı kendi
23
ķal>amda ģabs ideyüm geleyüm, didügüm pehlüvān daĥı getüreyüm. Yanında bile
24
ģabs idüp ba>de varup >asker-ile Şāh-ı Çīn üzerine varup cümlesin øarb-ı dest ile
25
kendümüze tābi> eyleyelüm” didi. Ķābil Şāh “Sen bilürsin.” didi. Bilmezdi kim
mel>ūnuñ šabī>atından geçen fesād nedür.

19
Ķābil Şāh, kendi işine meşġūl oldı. Zende cāźū, Būrzī’yi [444a] mesģūr alup šoġrı
ķal>asına vardı, taĥtına çıķup kendi ģüsnine cilā virdi ve Būrzī’nüñ siģrin 2aldı ve
Būrzī’dür kendüye gelüp göz açdı. Bir bilmedügi taĥt üzerinde šurur: “Bu ne ģāldür?”
diyü ķarşusına baķdı 3bir pençe-yi āfitāb kendüsine nažar eyler. Būrzī dönüp: “İy bānū-
yı >ālem-ārā kimsin, beni bunda kim getürdi ve bu 4araya ne dirler?” didi. Cāźū biñ vaż>-
ı ĥazāne ile ķašār şīveleri iderek Būrzū’ya yanaşup “Yā Būrzī bunda seni 5ben
getürdüm; ben bu ķal>anuñ şāhıyam. Aŝlında ķal>a-yı Güher-ābād şāhı olan Şehnāz
6
Şāh’uñ ķızıyam, aduma Şemse Bānū dirler. Saña derūnī >āşıķ oldum gerekdür ki
benümle hem-viŝāl olasın ben de seni bütün dünyāya pādişāh ideyüm.” didi 7ve hem
arada dudaķları oynardı.

Būrzī bundan şübheye vardı, göñlinden “Bu la>īne cāźūdur.” diyüp ammā ŝūretā
8
bildürmeyüp “Ĥoş, güzel iy cihān, sözin yirinde ammā şimdi bunda beni niçün
getürdüñ? Bārī yine menzilüme 9ilet de senüñle anda ber-murād olalum.” didi. Cāźū bu
10
šab>a mülāyim, cāna yaķın sözi Būrzī’den işidince >aķlı gidüp hemān la>īne
iştihāsından ķapdı, ŝalı-virdi. Taĥt üzerini sidük baģrına ġarķ ide-yazdı. Hemān
11
Būrzū’ya ŝarılup “Yoķ olmaz, şimdi hem-viŝāl olalum. Benüm gibi maģbūbe-yi
zamāndan niçün ķaçarsın?” diyüp Būrzū’yı 12öpmek diledi. Ammā Būrzī bu mel>ūnenüñ
13
aġzınuñ bed rāyiģasından buñalup ġayrı taģķīķ cāźū idügine şübhesi ķalmadı. “Girü
šur, hey mel>ūne!” diyüp añsuzdan kelle-yi bī-devletine bir muşt-ı pehlüvānī öyle urdı
kim 14cāźūnuñ kellesi tār-mār olup cān-ber-cehennem eyledi. Derģāl bir šırāķa ķopup
15
ķal>ada her ne ķadar āśār-ı siģr-ile nisbī nesneler var ise cümlesi maģv oldı. Būrzī
16
cāźūnuñ lāşe-i murdārına nažar eyledi. Bir pas ü pīs ve menĥūs ve kir [...] >avratdur
kim yüzüñ seģere cinnī görse yidinci ķat zemīne dek firār iderdi.

17
Ammā bu ķal>ada ķırķ biñ miķdārı ādem var idi. Cümle Ĥudā-perest idiler.
18
Cāźūnuñ helāk olduġın šuyup geldiler. Būrzū’ya išā>at eylediler. Būrzī bunlardan
cāźūnuñ aŝlın ĥaber aldı ve Süheyl Şāh’ı zīr-i zemīnde ģabs eyledügin ĥaber alup taĥtuñ
19
altında bir kepenk irdi. Kepengi ķaldurup dehliz ile bir ķapuya irdi. Meger cāźū siģr-
20
ile bend eylemişdi. Şimdi ķapu açuķ Būrzī içeri girdi, gördi üç nefer kimse
21
ķoltuķlarından aŝmışlar. Būrzī bunlaruñ üçin de indürdi. Bunlara nažar eyledi. Biri
Efrāsiyāb’uñ oġlı Siyāmek şeh-zāde ve biri Efrāsiyāb’uñ ŝol vezīri Dāniş-pezīr ve biri
22
şāhāne libāsı-la bir kimse anı bilmedi. Meger Süheyl Şāh imiş. Cāźū la>īnüñ bu

20
23
ķubbede ģabs eylemiş-idi. Būrzī ile bile olanlara eyitdiler: “İşte ser-ver pādişāhımuz
Süheyl Şāh budur.” diyüp Süheyl Şāh’ı gösterdiler.

Ammā bunlaruñ biraz yatınca 24>aķılları başlarına gelüp ķalķup oturdılar. Siyāmek
ibn-i Efrāsiyāb ile Dāniş-pezīr vezīr baķup Būrzū’yı 25görüp “Ġāfil, siģr-ile bir żarar
eyleye.” didiler. Būrzī gülüp “Elem çekmeñ, cāźūyı ben öldürdüm ancaķ siz bu cāźūnuñ
[444b] bendine nice giriftār olduñuz?” didi. Siyāmek şeh-zāde eyitdi: “Pederüm
Efrāsiyāb, Dāniş-pezīr ile bizi ĥarāç taģŝīline 2gönderdi. Bir gün Çīn’e geldük, nā-gāh
bir gece bār-gāhda yaturken bir >uķāb gelüp pençe urdı ve bizi ķapup bunda 3getürdi. Ol
>uķāb silkinüp bir duĥter oldı ve bize kendin >arż idüp taŝarruf eylemek buyurdı. Biz de
bildük kim 4cāźūdur, emrine rām olmaduķ. Bizi alup bunda getürdi ve ikimüzi daĥı
böyle aŝdı. Evvelden bu pādişāh aŝılu 5idi. Her gün gelüp bize teklīf eyler, biz ķā&il
olmazduķ. İşte şimdi ĥalāŝ bulduķ.” didiler.

Süheyl Şāh daĥı cāźūnuñ 6helāk olduġın işidüp şād oldı ve Būrzī’nüñ ķademinde
baş ķoyup derūnī bende oldı. Ķal>ada ķırķ biñ 7er var idi. Süheyl Şāh’a tābi> oldılar.
Cümlesi Müselmān idiler, Būrzū’ya tābi> oldılar. Būrzī cāźūnuñ eşyā&sın 8cümle aldı.
Süheyl Şāh, Būrzī ile bile gidecek oldı. Ķırķ biñ er-ile ķalķup Ķābil Şāh üzre yüridiler.
9
Ol yañadan Ķābil Şāh altmış biñ >asker peydā eylemiş-idi. Būrzī, cāźūyı öldürüp
üzerine geldügin ĥaber alduķda 10Behrām-ı sihām-dārı yigirmi biñ er-ile ķarşu gönderdi.
11
Behrām, ilerüde der-bend var idi. Būrzī’nüñ öñin aldı, yol virmedi. Būrzī Behrām’ı
baŝup Behrām yigirmi biñ er-ile Būrzū’ya tābi> oldı. Altmış biñ er-ile ķal>a öñine gelüp
12
ķondılar. Būrzī Ķābil Şāh’a nāme gönderdi. Īmāna dā>vet eyledi. Źīrā āteş-perest idi.
Ķābil Şāh red eyleyüp 13muķābil oldı, ceng idüp Būrzī’yi bir gürz ile yıķdı. “Müselmān
ol.” didi. Ķābil Şāh sögmege başladı. Būrzī 14gördi, olmaz, başın kesüp yirine Behrām’ı
pādişāh eyledi. Ķırķ biñ >asker īmāna gelüp Būrzū’ya tābi> oldılar. İşte 15Būrzī yüz biñ
>asker ile iki pādişāha mālik oldı.

16
Bunlar bunda šursunlar, biz gelelüm >askerde olan keyfiyyet [ü] aģvāle. Üstād
öyle rivāyet eyler kim >asker de ol gice Būrzī cāme-ĥābda Ķamer-ruĥ Bānū ile yaturken
17
ġā&ib oldı. Ŝabāģ olınca gördiler, Būrzī yoķdur. >Acabā ķadem-gāha gitdi mi, diyü
aradılar, bulınmadı. Beglere ve Faġfūr Şāh’a 18ĥaber oldı. Ešrāf u eknāfa ādemler ta>yīn
19
olındı. Aradılar, nām u nişānın bulmadılar. Herkes elem üzre oldılar. Ammā Būrzī lā-
büd bir yirden žuhūr eyler. >Askerde bir baş lāzımdur, diyüp >Anķā-yı çehār-dest

21
Būrzī’nüñ yirine geçdi. Vekāleten Nevādir 20Şāh-ı ejder-küşt ķā&il olmayup: “Bu kerre
ben vekīl oluram, senden az pehlüvān degülem.” diyüp nizā>a düşdiler. Pehlüvānlar 21iki
fırķa olup kimi >Anķā’dan yaña oldı. Ba>żılar Nevādir Şāh šaraf-gīri oldı. >Ažīm ġavġā
olup, >āķibet imtiģān 22olañ her ķanġıñuz ġālib gelürse ol vekīl postında otursun, didiler.
>Anķā ķā&il ve Nevādir Şāh da rāżī oldı. 23İkisi meydāna girüp düvāl šutuşdılar. >Anķā
her vechle Nevādir Şāh’a ġalebe eyledi. Nevādir Şāh daĥı ġayrı muĥālefet 24eylemeyüp
>Anķā, Būrzī yirinde ķarar eyledi.

Ammā Şaġād >ayyār bir gün vardı, Nigerāy dānānuñ elin öpdi: “Lušf eyle, 25iy
dānā efendüm, Būrzī nice bulınur ve saġ mı yoĥsa öldi mi bir kerre ne ķadar zaģmet ise
yoķla görelüm.” didi. Nigerāy [445a] daĥı >ayyāruñ ĥāšırı içün baķup “Elem çekme
ŝaġdur ve filān cānibe gidersen bulursun.” diyüp Ķabaliyye šarafın 2gösterdi. Şaġād
tekrār elin öpüp, çıķup ol šarafı šutup gitdi. Tā kim Ķabaliyye öñine geldi, ne gördi,
taģmīnen yüz 3biñ miķdārı bir >asker ķonmışlar, ķal>a öñinde ammā bār-gāhlarınuñ aġzı
Çīn cānibine. >Ayyār bunı görüp eyitdi: “Eyā 4bu ķal>a naŝıl ķal>adur ve bu >asker naŝıl
>askerdür, bir ĥaber alayum.” diyüp tebdīl olup >askerüñ içine girdi. Birinden 5su&āl
eyledi: “Bu ķal>anuñ adına ne dirler?” didi. Ģarīf eyitdi: “Buña Ķabaliyye dirler. Bir
pehlüvān gelüp şāhımuzı öldürdi 6ve bu >asker bütün ol pehlüvāna tābi> oldılar.” didi.

Şaġād pehlüvānuñ bār-gāhın ĥaber alup vardı. Taĥt üzerinde üç dāne 7pādişāh
otururlar ve bir vezīr oturur ve pāy-ı taĥt ŝandalīsinde Būrzī oturur. “Hāy, nā-bekār Türk
beççe gördüñ mi? Bir 8dārātda bunda peydā eylemiş. Ancaķ şunı tebdīl-i ŝūret söyledüp
ve hem biraz altunın alayum.” diyüp fi&l-ģāl kendüsin 9Çīn sāzendeleri ķıyāfetine ķoyup
ķoltuġı altına bir köhne rebāb aldı. Būrzī’nüñ bār-gāhı öñinde oturup sāz çalmaġa
10
başladı. Ĥalķ bunuñ başına üşüp gitdükçe çoġaldı. Būrzī bār-gāhdan işidüp: “Bire
11
nedür ol sāz āvāzı?” didükde bir ķaç kimseler gelüp eyitdiler: “Sulšānum, bār-gāh
12
öñinde bir sāzende ķocası gelmiş, sāz çalar.” didiler. Būrzī eyitdi: “Varuñ, çaġıruñ
gelsüñ. Bunda da faŝl eylesün. Baķayum benüm >ayyārum Şaġād ķadar çala-bilür mi ve
hem biraz eglenelüm.” didi. Varup 13Şaġād’ı getürdiler. Şagād içeri girince diz çöküp
eline rebābın aldı. Bir eyü faŝl eyledi. Herkes ģayrān oldılar.

Būrzī 14gördi, bir köylü ķocası ammā sāzı pāk sözi pāk Şaġād’a taģsīn idüp bir
kīse altun virdi, dönüp eyitdi: 15“İĥtiyār ne semtlüsin?” Şaġād eyitdi: “Ĥayır, sultānum;
bu diyārlardan degülem. Ammā bu diyārlarda çoķ gezdüm. Şimdi Çīn’de >ažīm 16>asker

22
vardur. Biş on gündür ol >askerde çaldum, çaġardum. Vāfir altuncuķ ķazandum.” didi.
17
Būrzī eyitdi: “Yā pīrüm, ol >askerde ne işitdüñ?” diyüp su&āl eyledi. Şaġād eyitdi:
“Sulšānum meger bir ŝāģib-ķırānları var imiş, Būrzī dirler 18imiş. Bir gice ġā&ib olmış.
Kimse bilmez ķanda gitdi ve ne ķażāya uġradı. Aradılar, bulımadılar.

19
Ammā pehlüvānları vekālet da>vāsına düşüp aralarında çoķ nizā> oldı. Ŝoñra
20
imtiģān oldılar. >Anķā-yı çehār-dest nām bir pehlüvān var, ol cümlesine ġalebe idüp
vekīl oldı. Cümlesi aña išā>at eylediler ve Şaġād dirler bir >ayyār var imiş. Meger derd-
21
mendi, efendisi Būrzī pek severmiş. Būrzī ġā>ib olınca vāfir aradı, bulımadı.
22
Eleminden bī-çāre ĥasta olup üçinci gün vefāt eyledi. İşte bugünki gün yidisi idi.”
23
diyince Būrzī’nüñ gözleri yaş-ıla šoldı. Şaġād bildi kim Būrzī kendiyi ziyāde sever
imiş. Ammā Būrzī’nüñ keyfi bozılup: “Tüh, iy menĥūs ķoca, ne yaman ĥalš idüp
24
derūnuma šaġ urduñ!” diyüp başladı Şaġād’ı şāhlara vaŝf eylemege ve bildükçe
25
kendüsine hüzn ü melālet geldi. Şaġād Būrzū’ya baķup söyledügine peşīmān oldı,
gördi olmaz, gülüp eyitdi: “Elem çekme ser-ver, Şaġād ķuluñ işte ŝaġdur.” diyüp bir
mu>allaķ itdi. Kendi [445b] ŝūretine girdi. Būrzī gördi, ķoca Şaġād kendüsidür. Şād
oldı, erbāb-ı dīvān daĥı şaşup Şaġād’a 2taģsīn eylediler. Andañ ol şevķ ile >ayş [ü] nūşa
meşġūl oldılar.

Eśnā-yı ŝoģbetde Būrzū’ya Dāniş-pezīr vezīr 3su&āl eyledi: “Bu cānibe düşüp
4
böyle seyāģat eylemege sebeb ne oldı?” diyü. Būrzī daĥı aŝlı ile aģvāli naķl eyledi:
“Murādum dedem Rüstem’den intiķām almaķdur. Ve sā&irler ile daĥı bir eyü imtiģān
olup her birine daĥı miķdār- 5ların bildürmekdür.” didi. Dāniş-pezīr: “Çün-kim böyledür
ammā şimdi sen bu ŝūret ile varduķda lā-büd seni ĥaber alurlar. 6Sen anlara, girü šuruñ,
ben sizüñle ceng idüp imtiģān olmaġa geldüm, diyemezsin. Ġaraż bāšıl olur, murāduñ
ģāŝıl 7olmaz. Bārī gel seni siyāha boyayup bir źişt çehrelü zengī ideyüm. Bu gice
buradan ġā&ib olursın, ŝabāģ 8gel, Būrzī üzerüme gelüp öldürdüm. Devlet ü dārātın daĥı
żabš iderem.” diyüp bu >askeri kendüñe tābi> eyle- 9dükden ŝoñra ilerüde der-bendde
kendi >askerini daĥı øarb-ı destle kendüñe tābi> eylersin. Ancaķ arada bir ķaç
10
pehlüvāna ve bir ķaç pādişāha kendin bildürmedükçe olmaz.” didi. Būrzī bundan
ziyāde ģaž eyledi.

11
Dāniş-pezīr-ģakīm tedārük görüp šaġa gitdi. Boyaların ķaynadup ģāżır eyledi.
12
Būrzī yatsudan ŝoñra ata binüp šaġa gitdi. Dāniş-pezīre varup bulışdı. Dāniş-pezīr

23
Būrzī’yi ŝoyup miyānına bir peştemāl baġladı. Andan yidi çölmek boya peydā eylemiş-
13
idi. Birin Būrzī’nüñ depesinden dökdi. Ammā yüzi esmer-ül-levn oldı. Lākin [...]
Keyūmerś’üñ iki ketfi mā-beyninde 14bir ĥāl-i beyāż vardur ki anuñla bilinürdi. Dāniş-
15
pezīr ol ĥālüñ üzerine bal mūmı yapışdurup ol beñ yiri öyle beyāż ķaldı. İkinci
çölmekde mumın yine degüşdürdi. Būrzī daĥı siyāh oldı.

16
Ģāŝıl-ı kelām yidinci çölmekde öyle siyāh oldı kim ķašrān šulumına döndi.
17
Andan Dāniş-pezīr-ģakīm boyanuñ üzerine bir dühn sürüp hemān ābnūs gibi yalap
yalap eylemege başladı ve yüzine bir yaġ sürüp şerģalar gösterdi ve bir ma>cūn yidürüp
18
Būrzī’nüñ sesi bir ġayrı gūne mühīb oldı ve gözleri aķ ve dişleri aķ ve sā&ir yirleri
19
siyāh ve dudaķlarına bir yaġ sürüp Būrzī’nüñ dudaķları iri ve ŝarķuķ olup bir >ažīm
20
mehābet gösterdi. Dāniş-pezīr-ģakīm Būrzī’nüñ eline bir āyīne virdi. Būrzī de nažar
eyledi. Kendüsin ol ŝūretde görüp ĥavf eyledi: “Böyle ķalur 21isem ŝoñra ģāl nice olur?”
diyü dönüp Dāniş-pezīr’e eyitdi: “İy ģakīm ŝoñra yine aġarmaķ ķābil midür?” didi.
Dāniş-22pezīr eyitdi: “Pehlüvān Allāh yüz aķlıġı müyesser eyleye, elem çekme ser-ver.
Ŝoñı āsāndur. Ancaķ sen bu gice ve yarın gezüp 23öbür gün gelürsin. Benüm ķātil Zengī
Būrzī üzerime gelüp ceng eyledük, ġālib gelüp öldürdüm ve işitdüm iki 24yirde >askeri
var-ımış. Anları kendüme tābi> idüp Īrān’da dedesi var-ımış, Rüstem dirler. Bir ŝāģib-
ķırān imiş, varup 25andan hem ŝāģib-ķırānlıġı alsam gerek diyü bizüm ile ceng eylersin.
Biz de ālet-i mülāģaža biraz senüñle elleşüp maġlūb [446a] olup tābi> oluruz, oradan
Çīn üzerine giderüz.” didi. Būrzī daĥı n&ola, diyüp hemān bir cānibe aldı yüriyü-virdi.
2
Ol sā>at Dāniş-pezīr daĥı esbāb-ı ģikmetin daĥı ŝanduķa ķoyup gice ile yine çadırına
geldi ve yatdı.

Ol gice 3mürūr idüp ŝabāģ oldı, gördiler Būrzī yoķdur, aradılar, bulımadılar.
Gördiler atı da yoķdur, ġama düşdiler. Ŝabāģ 4olınca anı gördiler, šaġdan bir atlu žāhir
oldı: “Ha, işte efendümüz Būrzī olmaķ gerek.” diyüp ol šarafa nigerān 5oldılar. Gele
gele yaķın gelüp ne gördiler, bir zişt-rū zengī atı siyāh ve kendi siyāh ve ālātı bütün
siyāh dudaķları 6inmiş bir heybet ve bir ŝalābet ki yüzine baķan ĥavfından berg-i ĥažān
gibi lerzān olur. Bunlar ĥavfa düşdiler: “Eyā ne 7ola bu zengī?” diyüp herkes ģāżır-baş
oldılar. Ammā Būrzī gelüp şöyle šurdı ve na>ra urup eyitdi: “İy >asker 8bir söz añlarıñuz
ilerü gelsün, size bir sözüm var.” didi. Hemān Şaġād ile Behrām ilerü varup “Nedür?”
Pehlüvān Būrzī 9eyitdi: “Bu >askerüñ ŝāģibine Būrzī mi dirler?” didi. Bunlar “Belī!”
10
didiler. Būrzī eyitdi: “İmdi ol Būrzī didükleri ser-ver dünki gün üzerime geldi. Meger

24
beni bu šaġda olduġum işitmiş, gelüp benümle ceng eyledi ve beni öldürmege ķaŝd
11
eyledi. Ammā Tañrı fırŝatı baña, ġālib gelüp ģattā öldürdüm. Lākin baña vaŝiyyet
12
eyledi. Eyitdi: “Var benüm >askerüm alup kendüñe šābi> eyle ve Çīn üzerinde daĥı
>ažīm leşkerüm vardur. Anları daĥı alup Īrān’a gidesin, dedem Rüstem’de bir gürz
13
ģaķķum vardur. Anuñ intiķāmuñ almaġa vekīlüm olup alasın” didi. Benüm de
14
murādum oldur ki varup Rüstem’den ālāt-ı ŝāģib-ķırānīyi alup ŝāģib-ķırān-ı >ālem
olmaķ idi, bu eyü bahāne oldı, gelüñ baña šābi> oluñ.” didi.

15
Şaġād ile Behrām ālet-i mülāģaža melūl maģzūn dönüp Siyāmek ve Śüheyl
16
yanına geldiler: “Aģvāl şöyle olmış.” didiler. Siyāmek Şāh zengīnüñ sözine: “Ne
>amel biz šābi> olmazuz.” diyüp bindiler, Būrzū’ya muķābil oldılar. İbtidā& Şaġād >ayyār
17
öñin alup Būrzū’ya üç šaş atdı, Būrzī eli-le šutdı. Şaġād dilīr tīr çeküp yüridi. Būrzī,
Şaġād’ı düvālinden ķapup bende çekdi, ardınca 18Behrām girdi. Būrzī anı daĥı bende
çekdi, Siyāmek Şāh girdi ol da maġlūb oldı. Būrzī bunları ŝalı-virüp 19berüye geldiler:
“Süheyl Şāh šābi> olmaduķça olmaz.” diyüp cümlesi Būrzū’ya šābi> oldılar. Yüz biñ er-
20
ile Būrzī, ķātil Zengī nāmı-la >azm-i Çīn eyledi ve Şaġād’ı ilerü gönderüp: “Var
21
>askere aģvāli bildür ve Īrān’a gidecegüm bildür; görelüm begler mu>āmele iderler,
aña göre her birisine bir gūş-māl virüp pek muĥālefet idenlere kendümi bildürürem.”
didi. Kendi ayaķ ayaķ 22der-bend-i Çīn’e šoġrı yüridi.

Ammā Şaġād šaban ķaldurup az zamānda >askere geldi. Biriden Būrzī daĥı Şaġād
>ayyār 23daĥı gidüp bir ĥaber götürmedi. Niçe idelüm, dirken Şaġād dīvān-ı Faġfūr’dan
içeri girdi. Ŝoġan ŝuyı-la ālūde olmış, 24bir dest-māl elinde gözin sildükçe yaş gözinden
šolu dānesi gibi aķar aġlayuraķ Faġfūr Şāh öñinde yir öpdi, >Anķā-yı 25çehār-dest pāy-ı
taĥt ŝandalīsinde Būrzī maķāmında sā>ir begler ve pādişāhlar daĥı yirlü yirinde ķarar
eylemişlerdi. Şaġād >ayyārı [446b] aġlar görüp bunda bir sır var ancaķ ne yüzden ola,
diyü cümle çeşm [ü] gūşda oldılar. Hemān >Anķā-yı çehār-dest ŝabr 2idemeyüp eyitdi:
“Yā Şaġād, ne ĥaber tīz söyle, niçün aġlarsın? Yoĥsa bir muvaģģiş ĥaber mi var veyā ne
işitdüñ?” didi. 3Faġfūr Şāh daĥı ŝordı, Şaġād eyitdi: “Bire naŝıl ĥaber ġayrı, bu devlet
gitdi. Āĥir kimselere naķl eylese gerekdür, meger 4Būrzī’yi bundan bir cāźū la>īne
ķapup Süheyl-ābād nām bir ķal>aya iletmiş, Būrzī de cāźūyı öldürüp ķal>ayı żabš
5
eylemiş ve ķal>a şāhı Süheyl ve Efrāsiyāb’uñ bir oġlı Siyāmek Şāh’ı ve bir vezīri
Dāniş-pezīr nām bunları bulup ģabsden ĥalāŝ 6eyler ve Süheyl Şāh’ı ķırķ biñ er-ile
kendüye tābi> eyler. Meger cāźūyı, Ķābil Şāh dirler bir pādişāh göndermiş-imiş, anı daĥı

25
7
ķatl idüp yirine Behrām-ı kemān-dār nām bir pehlüvānuñ şāh diküp altmış biñ er-ile
anlar da tābi> olup netīce yüz biñ 8>askere ve üç şāha ve bir vezīre daĥı mālik olmış. Ben
de ešrāfı cüst u cū iderek varup Būrzī’yi orada bulup 9görüştük.

Ammā ol šaġlarda meger ķātil Zengī dirler bir dil-āver mekān šutup yaluñuz ol
10
semtleri ķabża-yı taŝarrufına alup kimse bu zengīnüñ püştin zemīne getürmemiş ve
murādı Īrān’a gidüp Rüstem’i baŝup >āleme ŝāhib-ķırān olmaķ imiş. 11Būrzī bu zengīyi
ĥaber alup: “Elbetde varup bir kerre imtiģān oluram.” diyüp ikimüz varduķ, Būrzī ile
ķavl eylediler. Andan 12başladılar cenge. Meger nā-bekār zengī, zehr-i ķātil imiş. Amān
virmedi, Būrzū’yı øarb-ı gürz ile yıķup kendi daĥı 13üzerine atılup eyitdi: “Baña bende
ol.” didi. Būrzī olmadı, hemān: “Kes başımı yā ķātil Zengī, eger beni ŝalı-virürseñ
14
evvel seni öldürüp ba>de kendüm öldürürem. Baña şimden girü ŝaġlıķ ģarāmdur.” didi.
Ķātil Zengī de Būrzī’nüñ başın kesüp 15“Baña gel.” didi. Ben ķaçmaķ murād eyledüm,
16
na>ra ile beni şaşurup šutdı: “Var >askerine söyle, işte pehlüvānlarınuñ vaŝiyyeti üzre
gelsünler, baña tābi> olsunlar.” didi ve ŝalı-virdi. Ben de ķaçup geldüm, >askere aģvāli
bildürdüm. Bunlar: 17“Biz kimseye tābi> olmazuz.” didiler. Ammā zengī meger ardumca
gelmiş, ķarşu šurup ceng eylediler. Evvel beni bende çekdi, ardınca 18Behrām’ı ardınca
Siyāmek Şāh girdi. Birer øarb ile yıķup bend eyledi ve yemīn eyledi: “Baña tābi>
19
olmazsañuz cümleñüzi ķatl iderem.” diyü. Gördük olmaz cān-ı >azīz nā-çār biz daĥı
20
tābi> olduķ. Īrān’a dek bile giderüz, eger Rüstem ķātil Zengī’yi öldürürse Rüstem’üñ
yanında ķalup ve hem efendümüz Būrzī’nüñ intiķāmuñ almış oluruz.” didi.

21
Dīvānda olanlar Şaġād’uñ bu ĥaberini bunlar işidince bir >azīm vāveylādur
ķopdı. Şaġād ise bunlardan daĥı ziyāde aġlardı. >Anķā-yı çehār-dest olsun ve sā&ir
22
pehlüvānlar olsun Şaġād’a levm idüp: “Yüri nā-bekār >ayyār siz işte böyle bī-
vefāsıñuz; her kimüñ arabasına binerseñüz 23anuñ türkisin çaġırursıñuz. Biz varup öyle
ķara yüzlü nā-bekāra bende olup Būrzī’nüñ dārātın teslīm idemezüz. 24Hemān buradan
ķalķup doġrı Īrān’a giderüz, Būrzī’nüñ eşyā&sın dedesine teslīm idüp dilersek
25
Rüstem’üñ yanında ķaluruz, dilersek iźn alup diyārlarımuza giderüz.” didiler.
Cümlesi: “Öyle iderüz.” diyüp ittifāķ eylediler ve >askerde [447a] daĥı nidā olındı: “Üç
gün tedārük dördünci gün göçdür Īrān’a.” diyü ammā Şaġād dönüp eyitdi: “İy dil-āver
sizüñ 2bu tedbīrüñüz yirinde ammā şimdi ķātil Zengī’ye ben bu cevābı virdükde elbetde
gelür sizi Īrān’a gitmege yol virmez.” Anlar eyitdiler: 3“Gelürse ol da naŝībin alur,
bildüginden ķalmasun.” didiler. Şaġād eyitdi: “Ĥoş imdi siz bilürsiñüz.” didi ve

26
4
dīvāndan çıķup gitdi, bār-gāhına gitdi. Ĥalīfelerin cem> idüp >azm-i Būrzī eyledi.
Şaġād gidince Faġfūr Şāh >Anķā’ya eyitdi: 5“Şimdi nice idelüm?” didi. >Anķā eyitdi:
“Nice eylesek gerek, ceng eylerüz. Lā-büd bir šarīķ ile ģaķķından gelürüz. Anda
efendümüzüñ 6intiķāmın ķomazuz.” didi. Ancaķ müşāvere eylediler: “Der-bendi alup
beri cānibe ŝalı-virmeyelüm.” didiler. >Askeri ķaldurup 7der-bend cānibine ķondurdılar
ve ķātil Zengī’nüñ gelmesine muntažır oldılar.

Bu yañadan Şaġād, Būrzū’ya gelüp olan aģvāli 8naķl eyledi: “Būrzī ĥoş imdi
görelüm Ĥudā ne gösterür?” didi. Ammā tenhāda Dāniş-pezīr-ģakīm olsun Şaġād olsun
9
Būrzū’ya eyitdiler: “İy dil-āver, pehlüvānlar ile ceng eyledükde gerekdür kim üç günde
ġalebe eyledügine bir günde baŝasın,10on günde ġalebe eyledügine üç günde ġalebe
11
eyleyüp evvelkiden ziyāde her birine dest-bürd göster kim Būrzī’den bu ķātil Zengī
ziyādedür disünler.” didiler.

Ol gün anda eglenüp irtesi gün gelüp Būrzī, der-bend-i Çīn’i alup geçdi. Bu
12
cānibde yüz biñ er-ile ķonup ķarar eyledi. Būrzī >askeri bunları görüp ĥavfa düşdi.
13
Ammā Būrzī ķonduġı gibi bir nāme inşā& itdürüp Şaġād ile Faġfūr Şāh’a gönderdi.
Şaġād dīvān-ı Faġfūr’a gelüp nāmeyi virdi. Mefhūm, gelüp baña 14tābi> olup Būrzī’nüñ
dārātın teslīm idesin. Yoķ dirseñüz yarın meydānuma çıķasız, dimiş. Begler eyitdiler:
“Yarın 15meydānda cevābın alsun.” didiler. Şaġād gelüp böyle ĥaber virdi.

16
Ol gün iki cānibden tedārük görilüp ŝabāģa muntažır oldılar. Çün-kim ŝabāģ
oldı, iki cānibden süvār olup birbirine muķābil oldılar. Būrzī meydana girüp:
“Benüm,17ķātil Zengī! Her kim Būrzī’nüñ intiķāmın almaķ dilerse meydānuma gelsün.”
diyüp öyle bir na>ra urdı kim meydān bütün 18ŝarŝıldı. Pehlüvānlardan Şīr-zād girüp üç
19
ģamle eyledi, Būrzī men> idüp geçerken bir sille ile yıķdı. Şaġād bend idüp >alem
sāyesine getürdi, ķarındaşı Mīr-zād girdi, anı da yıķdı. Andan Çāpūr-ı ciger-dār girdi.
Ģāŝılı ol gün 20otuz ķadar pehlüvānı kimin sille ile kimin püşt-i pāy yıķup bende çekdi.
Ammā aĥşam olduķda šabl-ı ārām çalınup 21döndiler.

Būrzī bār-gāha geldükde cümle ķarşusına getürdüp: “Gelüñ, baña tābi> oluñ.” didi.
22
Bunlar eyitdiler: “İy Sulšān-ı Zengbār, bizüm başımuz >Anķā’ya ve Faġfūr Şāh’a
baġludur. Eger anlar tābi> olursa biz de oluruz, anlar olmazsa 23biz de olmazuz.” didiler.
Būrzī emr eyledi, cümlesinüñ bendin alup birer ĥil>at ve birer raĥş virüp >askerine
24
gönderdi ve berüde >Anķā ve Faġfūr Şāh daĥı gelüp ķondılar. Melūl maģzūn dīvān

27
25
idüp, ķātil Zengī ŝordı, açıldı: “Nā-bekār zengī Burzī’den ziyāde olduġına iştibāh
yoķdur.” didiler. Nā-gāh esīr olanlar geldiler, anlardan “Ķātil Zengī ne mu>āmele eyledi
[447b] size?” diyü su&āl eylediler. Anlar daĥı olduġı gibi naķl eylediler. Ol gice geçüp
ŝabāģ oldı. Yine meydāna 2Būrzī girüp aĥşam olınca otuz ķadar pehlüvān bend eyledi.
Dönince anları da ŝalı-virdi.

Ĥulāŝa-i kelām 3Būrzī üç günde šoķsan ķadar pehlüvāna ġalebe eyledi, dördünci
gün Melik-zād-ı Çīnī girdi. Būrzī ol gün 4ruĥŝat virüp aĥşam üsti bir øarb-ıla yıķtı.
Dönüp ķondılar irtesi gün Münķāl-i zerrīn-kemeri yıķdı. Nevādir 5Şāh’ı yıķdı. Bu kerre
>Anķā girdi, Būrzī üç gün ceng idüp düvālde ġalebe eyledi ve bende çeküp döndi.
6
>Asker de dönüp ġayrı Faġfūr Şāh ġama düşdi. Nigerāy dānā tesellī virüp: “Elem
çekme pādişāhum, bu zengīden 7size fā&ide görinür, żarar görinmez.” didi.

Bunlar bunda ammā Būrzī bār-gāha tenhā >Anķā’yı ķarşusına getürüp eyitdi:
8
“Gel yā >Anķā, baña tābi> ol, seni yine kendüme baş ser-ķaplan ideyüm.” didi. >Anķā
tābi> olmadı, Būrzī bu ķadar söyledi 9mümkin olmadı. >Aķıbet kendin bildürüp Şaġād
eyitdi yine olmadı. Nihāyetinde ketfinde olan ĥāli gösterdi,10>Anķā inandı, ķalķdı. Būrzī
>Anķā’nuñ bendin aldı, >Anķā Būrzī’nüñ pāyına yüz sürüp, hele dünyā gözi-le
11
gördüm, diyü şād oldı ve dönüp Būrzū’ya eyitdi: “İy ser-ver-i >ālem çün-kim murāduñ
12
budur. Elbetde Faġfūr Şāh’a bildürmedükçe olmaz.” diyüp müşāvere olındı. >Anķā
13
eyitdi: “Ben varup hele Faġfūr Şāh’a bildüreyüm ve lālalaruñ Getfāl ve Terke
bilmedükçe olmaz. Zīrā maģalinde anlar da iķtiżā eyler.” diyüp ol yirden ķalķdı yine
>askere geldi.

Begler: 14“Bu zengī başķa bir zengīdür. Būrzū’ya her vechle ķuvvetde ve saĥā ve
keremde de ġalebesi vardur. Nā-çār ben de tābi> oldum, 15zīra gördügin meydānda baña
da ġalebe eyledi. Būrzī ķırķ günde güc-ile ġālib gelebildi. Ammā bu zengī bir ģamlede
16
ġalebe eylerdi. “Pes imdi öyle olduķdan ŝoñra ģükm ġālibüñdür, kişi ġālibine tābi>
17
olmaķ ba>īd degüldür.” didi. Faġfūr Şāh eyitdi: “Hele ben tābi> olmam.” diyüp
18
muĥālefet semtin šutdı. >Anķā birazdan Faġfūr Şāh’ı tenhāya çeküp andan Būrzī’den
selām eylediler ve aŝlın bildürdiler ve Faġfūr Şāh’ı tenhā alup Būrzī’nüñ yanına
iletdiler. Būrzī ikrām 19idüp kendin bildürdi ve ģāl-i Keyūmerś’i gösterdi, Nigerāy daĥı
bildürdi. Bunlar Būrzī’nüñ ŝaġ idügin bilüp 20ģaž eylediler.

28
Andan gice içinde yine leşkere gelüp yatdılar. Ŝabāģ olınca Faġfūr Şāh dīvān idüp
21
cümle Būrzī beglerin dā>vet eyledi. İşte ķātil Zengī cümleye ġalebe itdi ve Būrzū’ya
ġālib olduġı bilindi ve şimden girü Būrzī 22bir daĥı ģayāt bulup dirilmez. Eyüsi hemān
getürüp ķātil, Būrzī postına geçürüp cümlemüz aña tābi> olmaķdur.” didükde 23>Anķā ve
Getfāl ve Terke ve sā&irleri tab>iyyet itdiler. Ġayrı >asker daĥı muĥālefet idemeyüp
vardılar Būrzū’yı ķātil 24Zengī diyüp ta>žīm ile getürüp Būrzī’nüñ dārātın cümle teslīm
idüp emrine rām ve ģükmine fermān-berüz.” didiler. 25Būrzī daĥı ĥazīne açup cümleye
ĥil>atler geyürüp manŝıbların muķarrer eyledi. Bundan ŝoñra Faġfūr Şāh Būrzū’ya
żiyāfet [448a] eyledi. >Anķā-yı çehār-dest daĥı żiyāfet eyledi. Nevādir Şāh-ı ejder-geşt
żiyāfet eyledi. Ģāŝıl-ı kelām cümle ģaddi 2olanlar żiyāfet eyledi. Cümleden ŝoñra Būrzī
daĥı cümleye żiyāfetler eyledi.

Eśnā-yı żiyāfetde Būrzī Faġfūr Şāh’dan 3Ķamer-ruĥ Bānū’yı šaleb eyledi. Faġfūr
da virüp >aķd ü nikāģ oldı ve Būrzī, Ķamer-ruĥ üzre gerdek eylediler. Ķamer-ruĥ 4Bānū
Būrzū’ya teslīm olmadı: “Kendüm helāk eylerem.” didi; gördi, Būrzī olmaz >āķibet
Ķamer-ruĥ Bānū’ya daĥı kendin bildürdi. 5Andan Bānū da rām oldı, bir ķaç gün mürūr
eyledi.

Bir gün Hāmān vezīrüñ dostları Hāmān’a eyitdi: “Varup şol 6ķātil Zengī’ye bir
>arż-ı ģāl yazup gönderseñ bil ki ģāliñe merģamet idüp seni ŝalı-vire.” didiler. Hāmān
vezīr daĥı 7bu söz üzerine bir >arż-ı ģāl yazup bir ķulına virüp dīvāna gönderdi,
8
Būrzū’ya getürüp virdiler. Būrzī oķıyup “Kimdür, Hāmān ne cürm-ile zindāna
urdılar?” diyü su&āl eyledi. Faġfūr Şāh olsun ve begler olsun aŝlın naķl 9eylediler. Būrzī
eyitdi: “Öyle ise ol mel>ūna günde yüz dirhem beksimat çoķdur. Bu günden ŝoñra günde
10
elli direm beksimat virilsün.” didi. Ġayrı beksimat elli dirhem ve degnegi yüz
11
eylediler. Hāmān vezīr: “Ŝaġlıķ ile gelmesün bu nā-bekār zengī, raģmet olsun yine
Būrzī eyü pehlüvān idi. Bu zengīde ise aŝlā merģamet yoġmuş.” diyüp başladı
12
Būrzū’ya raģmet oķımaġa ammā cānına geçdi.

Būrzī daĥı >askere tenbīh eyledi: “Şimden ŝoñra Īrān’a göçdür.” didi. 13“Altı gün
tedārük yidinci gün göçdür.” diyüp münādīler nidā eylediler. Rāvī ķavlince bu Çīn’den
14
Türkistān semtine giderken der-bend-i Talķan dirler bir der-bend var idi ve bir ķal>a
15
idi, Arġūniyye dirlerdi. Şāhlarına Arġūn dirlerdi ve bu Arġun Şāh iki kerre yüz biñ
16
>askere mālik idi ve bir ser-çūbanı var idi. Arġun ser-çūban dirlerdi ķırķ biñ ķārvānı
nemedlü ve eli deste-çūblu çūbana mālik idi. Yüz otuz arış ķadd ü ķāmet çekerdi. Kūh-ı

29
Arġun’da olur 17idi ve bir oġlı var idi. Adına Šamġāç ĥān dirlerdi, bir ma>ķūl şeh-zāde
18
idi ve bir ķızı var idi. Adına Āşüfte Bānū dirlerdi. Ģaķķā ki adı gibi Bānū da ġāyet
āşüfte idi ve ziyāde ģasnālardan idi.

19
Hāmān vezīr, Arġun Şāh’ı evvelden bilürdi ve bir miķdār dostlıġı daĥı var idi.
Şimdi ise Būrzī, Īrān’a gidecek olduķda Hāmān vezīr 20fikr eyledi: “Bu nā-bekār zengī
Īrān’a varınca beni degnek çüridür, bir šarīķ ile bārī Arġun Şāh yanına ķaçsam,21belki
beni ĥalāŝ ide-bilürdi.” diyüp kendüsine her gün gelüp giden Pūrāsb Çīnī nām ķulına
geldükde tenhā bunı 22didi ki: “>Acabā beni şundan alup ķaça-bilür misin?” didi. Pūrāsb
23
Çīnī eyitdi: “Baķayum.” diyüp fırŝat gözetdi. Herkes güç tedārükinde ve kendi
umūrında, Hāmān’ı boş ķodılar. Ol arada Pūrāsb fırŝat bulup Hāmān’ı ģabs olduġı
24
yirden çaldı. Muķaddem iki at ve iki hegbe ve lāzım olan çamaşur ve nevāle her ne ise
25
ģāżır eylemiş-idi. Birine Hāmān’ı ve birine kendi binüp >azm-i der-bend-i Šalķan
eylediler. Ilġar ve iķdām ile der-bende gelüp geçüp andan ķal>a-yı Arġunniyye’ye
[448b] düşdiler. Ammā Hāmān dīvān-ı Arġun’a vardı, kendin >arż idüp içeri aldılar.
Arġun Şāh gördi, su&āl 2eyledükde Hāmān vezīr keyfiyyet [ü] aģvāli beyān idüp aġladı.
Arġun Şāh, Hāmān’a merģamet idüp ve ģālüne raģm eyledi 3ve ŝāģib çıķup: “Elem üzre
olma yā Hāmān, işte ķal>ada otur źevķ ile, eger ĥaber alup ardınca gelürse seni 4ele
virmem. Ĥāšıruñ ĥoş šut.” diyüp tesellī virdi ve bir sarāy ta>yīn idüp yanında vezāret
maķāmına geçürdi.

5
Bu yañadan gördiler, bir gice Hāmān ģapisde ġā&ib oldı. Bildiler kim ķaçdı.
Būrzū’ya ĥaber virdiler. Būrzī 6ġażaba gelüp: “Tīz bulınsun!” didi, dīv-i Münaķķaş’ı
dā>vet idüp ešrāfa birķaç dīv gönderdi. Ģāŝılı dīvüñ biri 7Arġun Şāh yanında bulup
geldi. Būrzū’ya ĥaber virdi. Būrzī bir nāme yazup Şaġād ile Arġun Şāh’a gönderdi.
8
Hāmān işitdi, Şaġād daĥı yanına bile iki ĥalīfesin alup >azm-i Arġunniyye eyledi. Ol
šarafdan Arġun Şāh çün-kim 9Hāmān’a ŝāģib çıķdı. Hāmān şevķ idüp Arġun Şāh ģükm
10
itdügi dā&ireye ādemler ta>yīn idüp az zamānda iki kerre yüz biñ er peydā eyledi ve
Arġun ser-çūbana daĥı ādem gönderüp dā>vet eyledi. Arġun ser-çūban ķırķ biñ
11
ķārvānī nemedlü çūban ile gelmekde.

Eź-in cānib Şaġād >ayyār bir gün Arġunniyye ķal>asına gelüp dāĥil oldı. Dīvān-ı
12
Arġun’a varup kendin >arż eyledi. Arġun Şāh iźn virüp içeri girdi. Ādāb u erkān
icrāsından ŝoñra 13nāmesin virdi. Ammā Hāmān, Şaġād’ı görince torbada yılan görmişe
14
dönüp beñzinde ķan ķalmadı. Arġun Şāh nāmeyi alup oķıdı: “Ben ki ģāliyen ŝāģib-
15
žuhūr olan ķātil Zengī’yem. Siz ki Arġunniyye Şāh’ı Arġun Şāh’sın işitdüm, Hāmān

30
didükleri nā-bekār bizüm ģabsimüzden ķaçup yanına varmış. Nāmem vuŝūlünde bend-
girāna urup ve yanına 16biraz ādem ķoşup nāme ile varan >ayyāra teslīm idüp bu cānibe
irsāl idesin. Yoķ dirseñ üzerine varup 17øarb-ıla daĥı ala-bilürem. Ŝoñra bildürmedüñ idi
dimeyesün.” diyüp ĥatm eylemiş. Arġun Şāh nāmeyi alup Şaġād’a 18virdi: “>Ayyār, var
ol zengīye söyle, varsun yolına gitsün, Hāmān vezīrden el çeksün, hele ol Būrzī
19
didükleri nā-bekār ile biraz vāz-geştileri olmış. Bu zengīye ne itdi kim Būrzī’den
ziyāde ġaraż baġladı? Eger >inād idüp 20bunda gelürse naŝībin alur. Var imdi efendüñüz
21
ķātil Zengī’ye işitdügini cevāb vir. Hemān varsun kendi yolına gitsün. Bundan aña
fā&ide yoķdur.” didi.

Ĥalīfeleri eyitdiler: “İy sulšān-ı >ayyārān, yā sen bizümle bile gitmez misin?”
22
didiler. Şaġād eyitdi: “Yoķ gitmem. Yabanuñ rū-siyāh nā-bekāruñ neylerem? Ha
muķaddem Būrzū’ya tābi> oldum. Ģüsn-i iĥtiyārumla 23nesl-i Ķahramān’dan bir dil-āver
idi. Böyle bed-aŝl zengīye niçün ķul olayum? Ĥiźmet eylersem bārī şöyle bir ķadr
24
ķıymet bilür pādişāha yanaşup” diyüp Arġun Şāh’a yanaşdı, ķaldı. Hāmān vezīr bu
25
ķadar >adū-yı cānī iken inandı. >Ayyārlar “Ĥoş imdi sen bilürsin, ŝoñra peşīmān
olursın.” diyü cā&izeyi alup gitdiler.

Şaġād, şīve-kārlıķlar [449a] idüp meclis-i aralıķ ve eline surāģī ve sāġar alup raķŝ
eyledi ve rebāb çaldı. Arġun Şāh ziyāde ŝafā eyledi. 2Ĥuŝūŝā kim oġlı Šamġāç ĥān ile
pek ülfet eyledi.

Bu arada Arġun Şāh’uñ ķızı Āşüfte Bānū Şaġād’ı işidüp 3babasından işitdi:
“Gelsün benüm öñümde de ķaşmerlik eylesün!” didi. Arġun Şāh da Şaġād’ı gönderdi:
“Var ķızum Āşüfte 4Bānū öñinde de faŝl eyle, eglendür.” diyü Şaġād daĥı varup biñ
dürlü ŝan>ātlar gösterdi. Āşüfte ŝafāsından ve gülmekden 5šonına hep çiş eyledi. Ammā
Āşüfte Bānū ziyāde cilve-fürūş idi. Gören bi-š-šabī> rübūde olurdı. Şaġād’uñ 6daĥı
mürġ-ı dil-i şeh-bāz >aşķına ķapıldı. Ĥulāŝa-i kelām Şaġād Āşüfte Bānū’ya biñ cān u dil
ile >āşıķ dīvānesi 7oldı. Ķız da Şaġād’dan ģaž eyledi.

Rāvī ķavlince >ayyār nāmenüñ cevābın alup dönüp Būrzū’ya gelüp Şaġād 8ķaldı.
Arġun Şāh şöyle cevāb virdi: “Didiler Būrzī ŝūretā-ĥū şimdi giderse varsun gitsün zīrā
>ayyārlar 9bī-vefā olur degme ģāl-ile kimseye yār olmazlar.” didi. Ammā göñlinden
eyitdi: “Bu nā-bekār >ayyār niye ķaldı? Ķorķaram yine bir 10ģīlesi vardur.” didi. Andan
Münķāl’i çaġırup eyitdi: “Yā Münķāl var, >askerde nidā eyle. Yarın göçdür, der-bend-i

31
Šalķan 11üzerine.” didi. Münķāl daĥı n&ola, diyüp vardı >askerde göç nidāsın itdürdi. Ol
12
gün ol gice tedārüklerin görüp irtesi gün tertīb üzre Šalķan üzerine der-bende šoġrı
göçdiler.

13
Eź-in cānib Arġun Şāh’a ĥaber geldi kim ķātil Zengī yir götürmez >asker ile
yarın gelüp ķal>a öñine ķonar. Zīrā bu gün der-bendi berü geçdiler.” didiler. Arġun Şāh
tāc-14ĥāneyi döşedüp Hāmān ile Şaġād’ı yanına aldı ve temāşāya šurdı. İrtesi gün hele
ķuşluķ vaķti olınca bir 15toz ķopdı. Muķaddem-i ceyş-i Münķāl-i zerrīn-kemer ķırķ biñ
16
güzīde sipāh ile gelüp serā-perde-yi Ĥüsrev-i Şīr’i ķurdurdı. Ardınca pādişāhlar ve
begler yollu yolınca bölük bölük gelüp geçdiler. Arġun Şāh her birin ŝorup Hāmān ile
17
Şaġād ta>rīf eyledi. Cümleden ŝoñra ķātil Zengī gelüp cümle begler ķarşu vardılar,
18
piyāde öñine düşüp serā-perdesine getürdiler. Būrzī geldügi gibi üç gün āsāyiş diyüp
19
münādīler nidā itdiler: “Bu šarafdan Arġun Şāh daĥı Būrzī’nüñ dārāt u >ažametin
görüp ģayrān oldı ve ĥavfa düşdi. Ammā yine Arġun ser-çūbanlaruñ cümlesinüñ
ģaķķından gelür.” diyüp 20kendüye tesellī virdi.

Şaġād ol gice Hāmān vezīri cāme-ĥābında pāk yaturken dārūlayup usšura çıķardı.
21
A>lā ŝaķalın ve bıyıķların ve ķaşın kirpügin cümle tirāş eyledi. Andan Āşüfte Bānū’yı
22
daĥı çalup [...] kilīm-bürdesine ķodı. Bir burcdan indürüp >azm-i leşker eyledi.
23
Getürüp kendi çadırında >aķlın başına getürdi. Āşüfte Bānū göz açdı. Kendin
bilmedügi yirde görüp şaşdı. Şaġād, Bānū’ya aģvāli bildürdi. Bānū n’eylesün, nā-çār
teslīm olup 24>ayyār-ıla >işrete başladı.

Ol gice geçüp ŝabāģ oldı. Bānū’yı yirinde bulımayup bir feryāddur ķopdı. Arġun
Şāh duyup 25 “Bu ne ģāldür?” dirken Hāmān vezīrüñ >aķlı başına gelüp yirinden ķalķdı.
Ġulāmlar gidermege yanına geldiler, ne gördiler: [449b] Hāmān’uñ yirinde bir torlaķ
yatur ammā ķalķmış oturmış ġulāmlar şaşup ķaçdılar. Hemān bir ikisi Arġun Şāh’a
2
segirdüp eyitdiler: “Pādişāhum Hāmān vezīr yirinden ġā&ib olup yirine bir >ucbe ŝūret
kimesne gelmiş bilmezüz aŝlı nedür?” 3didiler. Arġun Şāh’a dibelik ģayret gelüp “Bu ne
ģāldür, görüñ Şaġād >ayyār ķandadur?” didi. Şaġād’ı aradılar, bulınmadı.

4
Ammā ötede Hāmān gördi, ġulāmlar gelüp kendüye baķınca gülişüp ķaçdılar.
Ammā Hāmān’a şübhe gelüp: “Bire uşaķlar! 5Niçün gülişürsiñüz? Gelüñ esbābum
virüñ.” didükde ġulāmlar sesinden bildiler kim bu Hāmān’dur. Hele gelüp esbābın
virdiler 6ve eline bir āyīne virdiler. Hāmān āyīneye baķduġı gibi ķaldurup āyīneyi

32
hemān yire urdı. “Bire nice oldı benüm zīnet-i7rūyum, olan ŝaķalum ve bıyıġum, ķaşum
ve kirpügüm?” didi. Ġulāmlar ģadd-i źātında: “Nice oldı sulšānum sizüñ ŝaķalıñuz?”
didiler. Hāmān 8bildi kim Şaġād’uñ işidür, āh idüp tīz geyindi ve yüzine niķāb aŝup
Arġun Şāh yanına gitdi. Arġun Şāh’a eyitdiler: 9“İşte Hāmān vezīr geliyor.” didiler.
Ammā Arġun Şāh Hāmān’ı gördi, yüzinde niķāb aŝılu; aŝlını ŝordı. Hāmān 10āh idüp
“Ķanı Şaġād?” didi. Arġun Şāh: “Aratdum yoķdur ve ķızum Āşüfte Bānū daĥı cāme-
ĥābından bu gice ġā&ib olmış.” didi.11Hāmān eyitdi: “Yā Arġun Şāh, beyhūde ķızuñ
arama. Anı Şaġād didükleri nā-bekār alup ķaçdı ve baña daĥı bu rengi 12ol eyledi. Hele
bir kerre ĥazīneyi daĥı yoķlatduñ mı?” didi. Arġun Şāh, yoķ, didükde Hāmān eyitdi:
“Hele bir kerre baķ ĥazīneye 13iş bellü olur.” diyüp ĥazīneyi yoķladılar, açılup ĥazīnede
bir şey ķalmamış. Arġun Şāh dögünmege başladı. Meger 14Hāmān vezīr Arġun Şāh’a
tenhā eyitdi: “Pādişāhum öyle pek hele Şaġād’a ķapılup i>timād eyleme, ŝoñra belki bir
ziyān 15görürsün.” dimiş-idi. Ammā Arġun Şāh ķulaġına ķoymamış-ıdı. Şimdi Hāmān:
“Gördüñ mi pādişāhum ben saña söyledüm 16idi. Sen diñlemedüñ?” didi.

Arġun Şāh tīz bir nāme yazup Būrzū’ya gönderdi. Nāme Būrzū’ya gelüp oķıdı.
17
Dimiş ki: “Āferīn yā ķātil Zengī merdlik ve pehlüvānlıķ yolı bu mıdur kim >ayyāruñı
nāme ile irsāl idüp orada ķal diyü ugradup 18ķızum çaldurasın eger merd iseñ ķızum ol
19
nā-bekār >ayyārdan alup gönderesin.” dimiş. Būrzī bu sözden ġāyet ile ġażāba gelüp:
“Gördüñüz mi nā-bekāruñ itdügi keyfiyyeti? Varuñ baķın çadırında var mıdur?” didi.
20
Varup gördiler bir ķız ile oturup ŝoģbet eyler, gelüp Būrzū’ya ĥaber virdiler. Būrzī,
21
Münķāl’i gönderdi: “Var yā Münķāl söyle Şaġād’a ķızı alup gelsün ve eger
getürmezse sen hemān ķızı ķolından ķapup bunda götür.” didi. Münķāl-i zerrīn-kemer
varup Şaġād, ķız 22ile ŝoģbet eylerken >aşķ idüp: “Buyuruñ sizi ķātil Zengī ister.” didi.
23
Şaġād muĥālefet idüp Münķāl-i zerrīn-kemer hemān ķızı ķapup Būrzū’ya götürdi.
Būrzī ķızdan su&āl eyledi. Āşüfte Bānū eyitdi: “Beni Şaġād çalup bunda 24getürdi.” didi
Būrzī nāmeyi getüren ādeme teslīm idüp yanına ādemler ķoşup babası Arġun Şāh’a
gönderdi. 25Varup Arġun Şāh’a ķızı teslīm eylediler.

Şaġād ol gice varup ķızı yine dārūlayup çaldı. Ammā biraz fikr [450a] idüp
Āşüfte Bānū’yı ķarındaş Tamġāç şeh-zādeye iletdi. Gice yaturken uyarup aģvāli
bildürdi: “İşte 2hemşīreñ Āşüfte Bānū’yı çalup getürdüm. Sende emānet šursun. Eger
šuyurursañ ŝoñra saña ķıyaram.” didi. 3Šamġāç şeh-zāde daĥı bir yirde ŝaķladı. Şaġād
oradan gelüp çadırında ĥasta olup yatdı. Ammā Münķāl ķaravulda 4idi. Gice Şaġād’uñ

33
gidüp geldügin gördi. Ammā muķayyed olmadı. Ŝabāģ oldı. Arġun Şāh’a yine ĥaber
virdiler kim: 5“Āşüfte Bānū yine bu gice ġā&ib oldı.” didiler. Arġun Şāh eyitdi: “Yine
Şaġād >ayyāruñ işidür.” diyüp tekrār bir nāme 6yazup gönderdi. Nāmedür Būrzū’ya
gelüp oķıdı: “Tīz varuñ Şaġād’ı çaġıruñ.” didi. Varup gördiler bār-gāhda 7ĥasta yatur.
Gelüp Būrzū’ya ĥaber virdiler. Būrzī eyitdi: “Varuñ ĥasta olsun getürüñ.” didi. Varup
eyitdiler: 8“Gel, seni ķātil Zengī ister.” didiler. Şaġād añlayup: “Benüm gidecek ģālüm
yoķdur.” didi. >Āķibet ķoltuġına girüp dīvān-ı 9Būrzū’ya getürdiler. Şaġād aġlayup:
“Benden ne istersiñüz? İşte dün ķızı alduñuz, ben dünden beri ĥasta yaturam.” didi.
10
Būrzī eyitdi: “Nā-bekār >ayyār ķız sendedür.” didi. Münķāl-i zerrīn-kemer eyitdi:
11
“Ben gördüm, gice gidüp yine geldüñ.” diyüp şehādet eyledi. Şaġād >ayyāruñ gücine
gelüp iki kimesne ķoltuġında iken bir kerre silküp ķoltuġında olan kimselerden 12kendin
alup ŝıçradı ve el ķabża-yı ĥançere urup hemān irişdi. Münķāl’üñ bāzūsına öyle bir
13
ĥançer urdı kim bir eyü zaĥm urdı. Būrzī bu ģāli görince: “Hāy, nā-bekār >ayyār sen
14
misin benüm ģużurumda böyle fesād eyleyen?” diyü nice atıldı ise Şaġād’ı ķolından
ķavrayup çekdi. Öñine aldı ve arķasına üç tāziyāne urdı. Dört cānibden begler ricā idüp
15
ŝalı-virdiler. Şaġād şöyle çıķup: “Ĥoş imdi yā ķātil Zengī eger bu tāziyāne senüñ
16
yanıña ķalursa benüm daĥı nāmum Şaġād >ayyār olmasun.” diyüp aldı, yüriyü-virdi.
Būrzī: “Cehenneme git!” diyüp muķayyed olmadı. Seyāģat Şaġād 17işte >ayyār küsüp üç
gün çeşme-sāra gelüp yorġun ol çeşme-sārda uyudı.

18
Rāvī ķavlince meger ol yirde bir ķal>a var idi. Sābıķan Hūşeng Şāh’uñ ŝol
rikābında [...] Şīr pençe yapmış-ıdı ve anda olınup Şīr-i ceng 19nām oġlı anuñ da Süsmār
nāmında bir oġlı irişmiş-idi. Ģāliyen ol ķal>aya ģükm eylerdi. Ĥalīfeleri gezerken
20
Şaġād’ı gördiler bir >ayyār ŝūret kimse yatup uyur. Bunlar Şaġād’ı bende çeküp
21
Süsmār’a getürdiler. Süsmār >ayyār daĥı dārūsın aldurup >aķlı geldi. Kendin bendde
22
gördi ve ķarşusında Süsmār’ı gördi. Bildi kim kendüyi >ayyārlar şikār eylemiş fikre
vardı. Süsmār >ayyār Şaġād’a eyitdi: “İy >ayyār sen kimsin ve ķandan gelüp ķanda
23
gidersin?” didi. Şaġād >ayyār temennā ŝūreti gösterüp eyitdi: “Aduma Tīz-rū dirler.
24
Behmen Şāh nām bir pādişāhuñ peykiyem bir yire gönderdi. Aña giderem.” didi.
Süsmār eyitdi: “Bu söz yalandur.” diyüp Şaġād’ı bend ile bir yire ģabs eyledi.

25
Ol gice Şaġād bir šaşa sürtine sürtine bendin ķırup kendüsin ĥalāŝ eyledi ve
gelüp Süsmār yaturken dārūlayup ķal>adan [450b] šaşra çıķardı ve >aķlın getürüp
kendüyi bildürdi. Süsmār, Şaġād’a tābi> oldı. İrtesi gün şikāra çıķdılar. 2Şaġād bir ķubbe

34
gördi, su&āl eyledi; Süsmār eyitdi: “Daģmedür.” didi. Şaġād gördi, bu daģmenüñ ešrāfı
ĥendek ve içi 3šolu ŝu. Ammā ķapu öñi köpri gibi ve ŝu yoķ ammā ortasında üç başlu bir
ejder aġzın açmış. Şaġād şöyle bir sütūn 4gördi. Üzerinde yazı yazmışlar. Şaġād oķıdı:
“Eger Şaġād iseñ ejderüñ aġzına atlasın.” dimiş. Şaġād daĥı ejderüñ 5aġzına atılup ķapu
öñine düşdi. Şaġād’uñ ardınca Süsmār >ayyār da atıldı ammā ejder Süsmār’ı yutdı.

Şaġād 6gördi, ķapunuñ üst eşiginde bir müdevver āyīne vaż> eylemişler pūlāddan
ve ortasında fındıķ ķadar bir šaş ķomışlar 7elmāsdan. “Ŝıçrayup eger ol šaşı ĥançer ile
urursañ ķapu açılur.” dimiş. Şaġād ŝıçrayup urdı, ķapu açıla-düşdi. 8Şaġād içerüye
ķarşudan girince yitmiş arış ķadlu bir dīv žāhir olup Şaġād’a ģamle eyledi. Şaġād cān
ģavli-le dīvüñ 9boġazına ŝarılup yıķdı. Dīv, amān, diyüp Şaġād’a bende oldı: “Aduma
Düĥān nerre dirler.” didi. Şaġād gördi bir 10ķaç ģücre var, birin açdı. Šoķsan bir ķubbeli
11
timsāĥ postından bir bār-gāh buldı ve bir bāzū-bend buldı. Her ne ŝūret dilerse ol
niyyet ile bāzūsına bend eylese ol ŝūretde görinür ve birinde yigirmi sekiz ķat >ayyār
12
ālātı buldı ve birinde biş on ŝanduķ altun buldı. Dönüp šaşra çıķdı, gördi Süsmār
13
>ayyār yamyaŝŝı olup ölmüş. Şaġād eyitdi: “İşte bu eyü fırŝatdur.” diyüp bāzū-bendi
Süsmār niyyetine hemān bāzūsına bend idüp Süsmār ŝūretine girdi. Süsmār’ı 14bir yirde
defn eyledi andan sürüp ol ķal>aya gelüp Şaġād daģmede helāk oldı. “Ben daģmeyi
15
bozdum ancaķ muķaddem baña vaŝiyyet eyledi, Ķātil Zengī’den benüm intiķamum
al.” didi. İķtiżā eyledi kim: “Ben şimdi ķātil Zengī üzerine giderem.” diyüp bir 16>ažīm
muķavvādan bir gürz yapdurup için kül ve kireç ile šoldurdı ve bir fil üzerine yükletdi.
17
Andan ķırķ biñ er-ile ķalķup bir gün geldi. Ķātil Zengī muķābelesine ķondı ve nāme
18
gönderüp Şaġād >ayyāruñ eşyā&sın istedi. Būrzī virmeyüp irtesi gün meydāna girdi.
19
Münķāl-i zerrīn-kemer’i dā>vet idüp beriden Münķāl daĥı meydāna girüp Şaġād,
Münķāl’üñ öñin aldı ve ol müntehā gürzi-le Münķāl’e ģamle eyledi. Münķāl daĥı gürz
ber-ā-ber virdükde muķavvā delinüp 20Münķāl’üñ boġazına geçüp kül ve kireç gözine
šolup ol ģālde Şaġād >ayyār Münķāl’i >ayyārlar ile bende çeküp alup >alem 21sāyesine
iletdiler. Şaġād daĥı ıŝmarlamış-ıdı. Šabl-ı ārām çaldurdılar, iki šarafdan dönüp
ķondılar.

Ol gice Şaġād 22Būrzī pehlüvānlarından otuz ķadar be-nām pehlüvānlardan çalup


23
bir maġarada ģabs eyledi. İrtesi gice keźālik her gice pehlüvānlar ġā&ib olup kimse
ķalmadı faķaš Būrzī ķaldı. Būrzī ol gice yanına Terke’yi alup bekledi. Şaġād, Terke’yi
24
çalup ve kendi Terke ŝūretine girdi ve gelüp Būrzū’yı daĥı dārūlayup ol maġaraya

35
getürdi. Andan šaġdan 25degnek kesüp getürdi. Andan pehlüvānları birer birer cümlesin
dögdi. Nevbet Būrzū’ya geldükde Būrzī bendin ķırup [451a] Şaġād’uñ üzerine
yürüyince Şaġād maġaradan šaşra ķaçdı. Būrzī pehlüvānları çözüp šaşra çıķdılar. 2Ādem
gönderüp leşkerden at getürdüp bindiler ve leşkere geldiler. Süsmār >ayyāruñ kendülere
eyledügi rengi söyleşüp her 3biri bir söz söyledi. Ol gice ne ģāl ise geçüp ŝabāģ oldı.
Şaġād kendi ŝūretine girüp daģmeden çıķarduġı 4peşkeş ile geldi. Būrzī işāret eyleyüp
Şaġād’ı šutdılar. Būrzī hemān cellād eyledi: “Bire nā-bekār >ayyār sen ne olduñ, 5bu
ķadar selāšīn ser-verlerüñ >ırżın pāy-māl idesin?” didi. Şaġād daĥı şaşdı. Hīç
pehlüvānlardan bir kimesne kendüyi 6ricā eylemedi. Būrzī cellāda işāret idüp girü
çekildi, eyitdi: “Gördüñ mi nā-bekār >ayyār, hīç kimse seni ricā eyledi mi? 7Ŝaķın imdi
bir daĥı beglerüñ >ırżına šoķınma! Ŝoñra nedāmetin çekersin.” diyüp vāfir ta>zīr eyledi.
Andan bendin alup cümlesi 8ile barışdı. Meger Arġun ser-çūban daĥı gelmiş-idi. Būrzī
irtesi gün nāme yazup Arġun Şāh’a gönderdi. Arġun 9Şāh redd idüp iki cānibden ceng
muķarrer oldı.

10
Ol gice geçüp ŝabāģ oldı. İki cānibden çeng-i ĥarbīler çalınup meydān açıldı.
Arġun ser-çūban meydāna girüp giren pehlüvānı nepūd ile ālūde eyledi. Ol gün aĥşam
11
olınca çoķ pehlüvān yıķdı. Ammā >ayyārlar baġlatmayup ķaparlardı. Aĥşam dönüp
ķondılar, ŝabāģ yine bindiler. Arġun ser-çūban girüp yine aĥşam 12olınca ĥaylī pehlüvān
yıķdı. Ģāŝılı üç gün meydānı šutdı, dördünci gün Būrzī meydāna girüp öñin alup on
13
sekiz gün Arġun’a ruĥsat virdi. On sekizinci gün bir gürz ile atdan yıķdı ve kendi de
14
inüp düvālde baŝdı. Arġun ser-çūban Būrzū’ya tābi> oldı. Arġun Şāh šabl-ı ārām
15
çaldurup dönüp ķondılar. Arġun Şāh, ser-çūban Būrzīyi dördünci ser-ķaplan eyledi.
Ammā Arġun Şāh bir nāme yazup Būrzī’den yidi gün mehl istedi, Būrzī virdi.

16
Meger Arġun Şāh’uñ >ammi-zādesi var idi. Cihān-dār-ı Şāh-ı >Amūd-keş
17
dirlerdi. Bir mušalsam gürz ķullanurdı. Kimesne men> eylemege ķādir degüldi. Aña
ĥaber gönderüp geldi. Ķırķ biñ er-ile Şaġād meger gürz ķıŝŝasın ĥaber almış-ıdı. Gice
18
varup ol gürzi çaldı. Yirine aña beñzer bir gürz ķodı. İrtesi gün Cihān-dār meydāna
19
girüp Būrzī’nüñ öñin aldı. Cihān-dār ģamle eyledi, Būrzī men> idüp Cihān-dār
ta>accüb eyledi. >Āķibet Būrzī øarb-ıla yıķup bende çekdi. Üç kerre yüz biñ >asker
20
birden yürimek murād eyledi. Hāmān, Arġun Şāh’ı men> idüp šabl-ı ārām çaldurdı.
Dönüp ķondılar, Cihān-dār daĥı Būrzī’ye tābi> oldı. 21Ammā Hāmān dönüp ķonınca ķulı
Pūrāsb’a eyitdi: “Ġayrı bize bunda šurmaķ olmaz. Zīrā Arġun Şāh’uñ da ķātil Zengī’ye

36
22
bende olmaġa göñli var. Boġazı ele virürüz.” diyüp ol gice birer ata binüp firār
eylediler.

23
Evvelden Hāmān ŝorup ĥaber almış-ıdı. Miŝķāliyye şāhı Miŝķāl Şāh’a gitdiler.
Ammā bu šarafdan Arġun ser-çūban ile Cihān-dār Şāh, Būrzū’ya eyitdiler: “Yarın
24
Arġun Şāh’ı götürelüm cürmünden geç.” didiler. Būrzī: “Öyle olsun.” didi. Gice
25
geçüp ŝabāģ oldı. Arġun Şāh gördi. Hāmān yoķdur. Aratdı Pūrāsb-ıla gitmişler:
“Gördüñ mi mel>ūnı benüm başumı ġavġāya ŝalup kendi cehenneme gitdi.” diyüp bu
endīşe ile [451b] ġamda. Ammā berüden Cihān-dār Şāh ile Arġun ser-çūban raĥşlarına
süvār olup Arġun Şāh cānibine revān 2oldılar.

Muķaddem Arġun piyāde gezerdi. Ŝoñra Būrzū’ya tābi> olduķda Būrzī bir ķaç
gergedān baġışlayup adını Arġun-ı 3gergedān-ı süvār ķodı. Ģāŝılı bunlar Arġun Şāh’a
varup görişdiler ve naŝīģat idüp: “Seni ķātil Zengī’den ricā 4eyledük. Ŝuçından geçdi
ancaķ Hāmān’ı ister.” didiler. Arġun Şāh daĥı Hāmān’uñ gice firār eyledügin naķl idüp
tedārük 5görüp peşkeşlerin aldı. Biş yüz ķadar atlu ile binüp Būrzī gözciler ķomışlardı.
Ĥaber aldılar Būrzī, Arġun Şāh’ı 6istiķbāl itdürüp ta>žīm ve tekrīm ile serā-perde-yi
Ĥüsrev ü Şīr’e getürdiler. Arġun Şāh içeri girüp Būrzī öñinde temennā 7eyledi. Būrzī de
ri>āyeten ayaġa ķalķup işāret eyledi. Arġun Şāh’uñ ķoltuġına girüp Sencān ile Ķaģšan
mā-beyninde 8taĥta çıķardılar. Būrzī’den Arġun Şāh bu iltifātı görüp muģabbet eyledi.
Peşkeşlerin >arż idüp maķbūle geçdi. Ta>ām 9yindi, meclis gelüp biraz da bāde içildi.
10
Keyifler germā-germ olduķda Hāmān vezīr ŝadedi açılup Būrzī, Arġun Şāh’a: “Ol
mel>ūn nice oldı?” diyü su&āl eyledi. Arġun Şāh eyitdi: “Bu gice ġā&ib oldı. Žāhir bir
11
cānibe firār eylemişdür.” didi. Būrzī “Ĥoş imdi cehenneme gitsün, lā-büd ben anı
12
bulup ģaķķından gelürem.” didi. Ol gün yidiler içdiler. Arġun Şāh’a tāc ve libāce
geyürüp altına bir şāhāne raĥtlu at çekdi. Arġun Şāh binüp ordusına gitdi. Leşkere varup
żiyāfet 13ıŝmarladı.

Ol gice geçüp ŝabāģ Būrzī Münķāl’e pehlüvānlar ile binüp şikāra gitse gerek idi.
Nā-gāh: “Arġun Şāh geliyor.” 14didiler. Būrzī istiķbāl itdürüp Arġun Şāh gelüp Būrzū’yı
begler ile bār-gāhına dā>vet eyledi. Būrzī de icābet 15idüp ķalķdı. Arġun Şāh bār-gāhına
16
vardı. Arġun Şāh ol gün żiyāfet eyledi. Ol maģalde Tamġaç şeh-zāde daĥı gelüp
Būrzī’nüñ elin öpdi. Būrzī ŝorup kim idügin bildi. >Ažīm iltifāt idüp şeyler baġışladı.

37
Şaġād 17>ayyār daĥı hemşīresi Āşüfte Bānū’yı emānet ķomış-ıdı. Alup Arġun Şāh iźni-le
ber-murād oldı.

Ĥulāŝa-i kelām 18iki >asker bir oldı, Būrzī Hāmān’ı aratmaġa Şaġād >ayyārı ta>yīn
19
eyledi ve her birin bir cānibe gitdi. Şaġād, Miśķāliyye šarafına gitdi. Eź-in cānib
Hāmān vezīr kim ol gice Pūrāsb ile firār eyledi. Ilġar ile gidüp bir gün Miśķāliyye
20
ĥākine ķadem baŝdılar. Andan Miśķāliyye ķal>asına dāĥil olup Hāmān vezīr Miśķāl
21
Şāh’a kendin >arż idüp keyfiyyet [ü] aģvālin bildürdi. Miśķāl Şāh: “Ĥoş geldüñ.”
diyüp yanına alup ri>āyet eyledi.

22
Ammā bu Miśķāl Şāh’uñ iki pehlüvānı var idi. Birine Behrām-ı pīr-efgen ve
birine Ķahrāş zengī dirler idi. Yüz on ikişer arış ķad çekerlerdi ve üç kerre yüz biñ
>askere mālik 23idi ve yine Miśķāl nerre dirler bir dīve mālik idi. Miśķāl dönüp Hāmān’a
24
eyitdi: “Elem çekme, ķātil Zengī’nüñ saña ģaķķından geli-vireyüm.” didi. Ammā
Şaġād daĥı Hāmān’ı izleyürek gelüp Miśķāliyye’de buldı. Tebdīl-i ŝūret Miśķāl Şāh’uñ
25
dīvānına girüp Hāmān’ı gördi. Miśķāl Şāh dīvānın temāşā eyledi. Bu maģal Miśķāl
Şāh, Miśķāl nerreyi dā>vet idüp geldi. Şaġād [452a] gördi bir mühīb nerredür; ĥavf
eyledi. Miśķāl Şāh dönüp eyitdi: “Yā Münķāl, var bu vezīrüñ ĥaŝmı olan ķātil Zengī’yi
2
ķapup bunda getür. Gözi ile görüp ķalbi mušma&in olsun.” didi. Gehrāb dönüp hemān
dem çekdi. Tütün miśāli çıķup 3gitdi. Şaġād >ayyār bu ģāli görüp: “Hāy anasını! Bu
Gehrāb şimdi gitdi. Ben de gitsem aña irişmek maģāldür. Ķorķaram bir iş 4yapar. Bārī
bunda bulınayum. Belki iķtiżā eylerem.” diyüp ķaldı.

Ammā Miśķāl nerre hemān dem çeküp ve ķuvvet-i siģr-ile šarfetü’l->ayn 5içinde
vardı. Būrzī uyurken siģrden geçürüp ķapdı. Dīvān-ı Miśķāl Şāh’a getürüp meydāna
bıraķdı. Şaġād >ayyār 6Būrzī’yi görince >aķlı gitdi: “Hāy, mel>ūn ķorķaram şimdi bir
ĥašā eylerler.” diyü. Ammā Miśķāl Şāh daĥı nažar eyledi. Bir mühīb 7zengīdür. Yüzine
baķanlar lerzān olur. Hāmān vezīr gördügi gibi lerze šutdı: “Bire meded pādişāhum
hemān >aķlı başında 8yoġ iken öldürsünler.” didi. Miśķāl Şāh daĥı murād eyledi kim
öldüre. Ammā dānālar ve pehlüvānlar ķā&il olmadılar: “Pādişāhum bunı 9öldürmeñ
ĥašādur. Ŝoñra zaĥmetin çekersin. Zīrā bu zengīnüñ çoķ >askeri ve pehlüvānları vardur;
anlar da ele girmedükçe 10olmaz.” didiler. Ĥuŝūŝā >ayyārı var imiş. Belki bir gice gelüp
11
cümlemüzüñ başın keser. Hele özkes öldürdügine şimdi rāżī degülüz. Ģabs eyle
görelüm, ŝoñı neye varur.” diyüp Būrzū’yı öldürmekden men> eylediler. Zīrā Hāmān

38
12
vezīr Şaġād’dan >ažīm şikāyet idüp zemm yüzinden medģ eylemiş-idi ve hem eceli
yoġ-ıdı. Miśķāl Şāh daĥı dānālaruñ ve pehlüvānlaruñ sözi 13ile ģabse ķaldurdı. Birazdan
pehlüvānlar ve dānālar sarāylarına gitdiler. Münķāl Şāh, Hāmān ile tenhā ķaldı.

14
Meger Miśķāl Şāh’uñ Ķubād nāmında bir gencūrı var idi. Şāh’dan aŝlā
15
ayrılmazdı ve maģrem ĥāŝŝı idi. Ol Ķubād šaşra çıķdı. Şaġād gözler idi. Añsuzdan
ķafāsından gelüp ŝıķ boġaz eyledi. Amān ve zamān virmeyüp boġdı. Ķubād gencūruñ
16
ķıyāfetine girdi ve içerü girüp kendi maķāmında šurdı. Miśķāl Şāh ĥalvet idüp cümle
ġulāmları šaşra itdi. Sāķīliķ iden 17oġlanı daĥı yollayup Ķubād-gencūr-ŝūretinde Şaġād
18
gelüp sāķīlıġa şürū> eyledi. Ammā bu eśnāda Hāmān vezīr daĥı biraz mest olup
Miśķāl Şāh’a başladı ibrām u ilģāģa kim hemān ķātil Zengī’yi getürüp ķatl idelüm. Mā-
19
dām ki ol nā-bekār ŝaġdur ŝoñı eyü gelmez.” didi. Miśķāl Şāh da keyif olmış-ıdı.
20”
Ŝoñra: “Dānālara ne cevāb virelüm?” didükde Şaġād eyitdi: Pādişāhum anuñ cevābı
budur kim bir Gehrāb ķapup gitmiş. Žāhir öldürmüşdür dirsin ve ķātil Zengī’nüñ
21
küştesin ketm idersiñüz bunlar bu re&yi ŝavāb görüp tīz varsunlar, ģabsden
getürsünler.” didi.

22
Ammā Miśķāl Şāh’uñ bir maģremi var idi. Ĥādimlerden adına >Anber Aġa
dirlerdi. Miśķāl Şāh, Şaġād’a eyitdi: “Var yā Ķubād, >Anber Aġa’yı çaġır gelsün.” didi.
23
Şaġād šaşra çıķup: “Ķanı >Anber Aġa!” diyince bir ĥādim segirdüp geldi:
24
“Bundayum.” diyüp Şaġād bildi kim >Anber Aġa budur: “Gel seni pādişāhum ister.”
diyüp içeri getürdi. Miśķāl Şāh ĥātemin çıķarup >Anber Aġa’ya virdi: “Var bunı zindān-
bān başıya vir. 25Bugün gönderdügüm zengīyi iki cellād ile baña göndersin. Sen de bile
alup getürüñ.” didi. >Anber Aġa “N&ola?” diyüp [452b] ĥātemi aldı ve zindāna gitdi.
Ķubād-ŝūret Şaġād da şarāba dārūyı işleyüp bunlara: “Biraz mest oluñ, belki zengī
2
yalvarup size ricā eylerse ķabul eylemeyesiñüz.” diyüp bunlara dārūlı şarābı ķapdurdı.
Fi&l-ģāl dārū alup yıķıldılar. 3Şaġād bunları yük altına ŝaķlayup šaşra çıķdı. Pūrāsb bir
tenhā ģücrede idi. Aña daĥı dārūlı şarāb iletdi. “4Hāmān vezīr gönderdi. Bu gice işümüz
vardur, uyumasun didi.” diyüp içürdi anı da dārūdan geçürdi.

5
O yaña >Anber Aġa zindāna varup ĥātemi zindān-bāna gösterdi: “Şāh’uñ emri
budur kim bu gün Gelān zengīyi iki cellād 6ile yanuma ķoşup pādişāh ister, aña
götüreyüz.” didi. Zindān-bān, şāhuñ mührin bilürdi. Görince tīz Būrzī’yi bend-7girān ile
ve hem dārūlı iki cellād ile >Anber Aġa’ya ķoşup Şāh’a gönderdi. >Anber Aġa bunları

39
alup Miśķāl Şāh’uñ 8olduġı oda ķapusına getürdi. Şaġād ķapuda Ķubād-ŝūret šururdı.
Bunlar geldükde: “Siz šaşrada biraz šuruñ, görelüm 9pādişāhuñ emri ne yüzden olur.”
10
diyüp Būrzū’yı içeri aldı ve dārūsın def> eyledi. Būrzī göz açdı. Kendüsin cāme-ĥāb
esbābı ile muģkem bend içre gördi ve ķarşusında gencūr-ŝūret Şaġād’ı görüp: “Beni
11
böyle kim bend idüp bunda getürdi.” didi. Şaġād eyitdi: “Kim getürse gerek, işte bu
12
oda Miśķāl Şāh’uñ ĥalvet-ĥānesidür. Seni bir dīve emr idüp vardı, getürdi. Zindāna
13
urmış-ıdı. Şimdi tekrār zindāndan getürtdi kim biraz söyledüp andan başın kesse
gerekdür. Ammā iy nā-bekār ķış aĥşamı ŝūretlü zengī senüñ neñe gerek idi; Hāmān
14
vezīri öyle incitmek. Hele işte senüñ öldürdügüñ Būrzī’nüñ Hāmān-ile biraz vāz-
geştisi var-ımış. Ģabs eylemiş. Saña ne eyledi kim 15beksimatı elli direm ve degnegi yüz
eyledük. Şimdi sen de görürsin, hele şāhımuz bir miķdār rāģat eyleyüp ķalķsun da
16
kelleñi tenüñden cüdā eylesün.” diyüp biraz Būrzū’ya ta>aźźür ü >itāb eyledi. Būrzī’yi
ġażaba getürdi.

Būrzī bir kerre 17zūr eyledi. Gördi ķırılacaķ bend degüldür. “Ķażāya rıżā.” diyüp
šurdı. Şaġād gördi, Būrzī ġażaba geldi: “Yiter!” 18diyüp gülmege başladı ve bir mu>allaķ
19
atup kendi ŝūretine girdi ve gelüp bendin alı-virdi ve aŝlı nice oldı ise naķl eyledi ve
Būrzī’nüñ öñine meclis düzüp Miśķāl Şāh’ı çıķardı ve >aķlın başına getürdi. Miśķāl Şāh
20
göz açdı. Mekān kendi mekānı ammā elleri baġlu ve zengī ķarşusında oturmış, öñinde
şarāb içer ve bir >ayyār 21ķadeģ sürer. Miśķāl Şāh şaşdı: “Düş olmaķ gerek.” diyü yine
22
gözin yumdı. Ammā Şaġād eyitdi: “Aç gözin yā Münķāl Şāh, vāķı>a degüldür
vāķi>dür.” diyince beliñleyüp gözin açdı, gördi aģvāl yine evvelki üslūb üzre fikre
23
vardı. Şaġād aŝlı ile Miśķāl Şāh’a bildürdi. Şimdi >ilāc efendümüz ķātil Zengī’ye tābi>
olur mısın? Yoĥsa 24hemān başıñı kessün mi? Aña göre cevāb vir.” didükde Miśķāl Şāh
ĥavfa düşüp: “Amān baña ķıyma tābi> olayum ve lākin 25Miśķāl nerreyi ve pehlüvānları
nice eylersiñüz?” didi. Būrzī eyitdi: “Yā Miśķāl Şāh anlaruñ işi āsāndur. Hemān seni
gör.” [453a] didükde Miśķāl Şāh derūnī Būrzī’ye bende oldı ve Şaġād >ayyārı Miśķāl
nerre olduġı yire gönderüp gencūr-2ŝūret getürdi. Miśķāl nerre gelüp āģvāli gördükde
diledi kim Būrzū’yı ķapup gide.

Ammā Būrzī bir na>ra urup 3Miśķāl nerreyi şaşurdı ve uyluķlarından šutup
ķaldurdı, yire urdı ve bende çekdi. Ammā Būrzī’nüñ na>rası 4bütün ķal>ada işidildi.
Ģattā iki pehlüvān kim bunda bir ģāl vardur. Ķahrāş ve Behrām’dur işidüp Miśķāl Şāh
5
sarāyına segirtdiler. Gelüp na>ranuñ aŝlın ŝordılar. Ol arada Şaġād bunları görüp

40
gencūr-ŝūret ķātil Zengī 6boşandı: “İrişüñ!” diyüp Būrzī üzerine getürüp Būrzū’ya daĥı
ĥaber eyledi. Būrzī üzerine gelüp ģamle eyledükde 7bunları da Būrzī yire urup Şaġād
bende çekdi. Bunlar gördiler ser-keşlik aķça itmez. Būrzū’ya: “Amān!” diyüp tābi>
8
oldılar. Miśķāl nerre daĥı tābi> oldı.

Ol gice bunlar ŝabāģ olınca >işret eylediler. Hāmān’uñ ĥod dārūsı def> 9oldı. Ģāl
nidügin duyup başına gelecegi bildi. Būrzī ŝabāģ olınca Münķāl Şāh’ı dīvāna çıķarup
10
cümle ķal>ada olan >askeri āgāh eyledi kim cümle gelüp Būrzū’ya bende oldılar.
Andan Būrzī emr eyledi. Hāmān-ıla Pūrāsb’ı 11getürdiler. Pūrāsb: “Amān!” diyüp bende
12
oldı. Būrzī emr eyitdi. Hāmān’ı ķoltuķlarından dār aġacına aŝdılar ve >askere ķomañ
eyledi. Herkes oķların ellerine alup bir yaylım oķ serpüp Hāmān’ın tenin ġırbāle
13
döndürdiler. Būrzī daĥı Hāmān’dan böyle intiķām alup Hāmān bu Būrz’dan itdügin
buldı.

14
Būrzī çün-kim >askerde bir gice ġā&ib oldı. Aradılar bulımadılar, yine bir
15
düşmenüñ şerrine uġramışdur, didiler. Dāniş-pezīr vezīr reml idüp: “Bir dīv şerrine
uġramış.” didi ve dönüp Dīv-i Münaķķaş’a eyitdi: Hemān Miśķāliyye šarafına git. Anda
16
bulursun.” didi. Dīv-i Münaķķaş daĥı Dāniş-pezīr sözi-le Būrzī’yi arayu, Miśķāliyye
17
üzerine gelüp gördi. Būrzī orayı fetģ idüp kendüsine bende eylemiş ve Hāmān vezīri
tīr-bārān itdürmiş, şād olup geldi. Būrzū’ya bulışup yir öpdi. “Merģabā yā Münaķķaş,
18
ne ĥaber?” didi. Münaķķaş eyitdi: “Sizi arayu bunda geldüm. Hele selāmet buldum.”
19
diyü du>ā eyledi. Būrzī eyitdi: “Var yā Münaķķaş cümle beglere ve >askere söyle
bunda gelsünler. Bu yirden doġrı giderüz.” didi. Dīv-i Münaķķaş: “N&ola?” diyüp
20
hemān dem çekdi, gitdi. Miśķāl nerre bildi kim ķātil Zengī daĥı dīve mālik imiş.
Bende olduġına ġam yimedi.

21
Münaķķaş varup >askere Būrzī’nüñ Miśķāliyye’yi fetģ idüp iki kerre yüz biñ
22
>askere mālik olduġın ve bütün >asker bunda gelsün šoġrı buradan giderüz didügin
23
cümle naķl eyledi. Faġfūr Şāh olsun ve sā&irleri olsun cümle şād olup tedārüklerin
görüp bir gün ķalķup >azm-i Miśķāliyye eylediler. Berüde >askere ordu yirleri ģāżır olup
>asker geldükde 24Būrzī, Miśķāl Şāh ile yol üzerinde bir yirde sāye-bān ķurdurup >işrete
25
başladılar. Birazdan anı gördiler. Tozlar ķopdı. Muķaddem-i çeyş-i Münķāl-i zerrīn-
kemeri gördiler. Serā-perde-yi Ĥüsrev Şīr’i, dīvler ber-hevā ādem boyı ķadar yirden
[453b] getürüp ķurdılar ve yanına Ķārūn Şāh bār-gāhın ķurdılar ve eñsesine ģarem bār-

41
gāhın ķurdılar. Andan ŝoñra her pādişāh 2ve her pehlüvān gelüp geçdi. Atlarından inüp
Būrzī ber-ā-berinde yir öpüp geçerler idi. Cümleden ŝoñra Faġfūr Şāh >ažīm dārāt 3ile
geçdi.

Ĥulāŝa-i kelām üç gün >asker geçüp Būrzī, Miśķāl Şāh ve dānālar ve pehlüvānlar
ile ol sāye-bān altında oturup 4>işret ve >askeri temāşā eylediler. Tamam >askerüñ ardı
kesildi. Bunlar daĥı ķalķup Būrzī bunları alup šoġrı serā-perdeye 5getürdi ve Miśķāl
Şāh’a ve Arġun Şāh yanında yir gösterdiler. Pehlüvānlara daĥı birer ŝandalī virildi,
żiyāfetler olındı. 6Miśķāl Şāh daĥı Būrzū’ya ve cümle beglere żiyāfetler idüp hediyyeler
virildi.

Būrzī bir ķaç gün şunda ŝayd u şikār idüp: 7“Ġayrı gidelüm.” didi. Andan bir on
iki küngüreli bir efser-i Şāh’ı ıŝmarladı. Her küngüresine bir şeb-çerāġ ķonmaķ üzre
ya>nī ol 8tācı şimdi Faġfūr Şāh’a geydürüp bütün şāhlar üzerine şeh-en-şāh eyleye ŝoñra
Īrān’da bilindükden ŝoñra Keykāvūs’a 9peşkeş vire. Murādı bu olsa gerek. İşte zer-girān
daĥı tācı yapmaķda.

10
Būrzī bir gün yaluñuz şikāra çıķdı. Nā-gāh bir kimse gelüp Būrzī’nüñ ayaġına
ŝarıldı. Būrzī gördi, bir maģbūb yigit ve lākin insāna nev> beñzemez: “Sen kimsin,
11
yigidüm ve murāduñ nedür?” didükde ol nev-civān Būrzī’nüñ ayaġına düşüp eyitdi:
12
“İy güzīde-yi benī ādem, perī šā&ifesindenem. Aduma Behrūz Şāh dirler. Hürmüz
pādişāhı olan Hürmüz Şāh perīnüñ oġlıyam. Ancaķ bir >ammim var idi. Adına Dil-
nüvāz Şāh perī dirlerdi. 13Anuñ bir ķızı var idi. Adına >İşve Bānū dirler. Evvelden nām-
14
zādlumdur. Şimdi ķıza Ķahšamūr gerek. Ser-nām bir gehrāb ķulaķdan işidüp ķızı
>ammimden istemiş. >Ammim daĥı ķorķusından virmem dimeyüp, ķız küçükdür, el
15
virmez biraz büyüsün de vireyüm, dimiş. Gehrāb daĥı tekrār ĥaber gönderüp: “Ŝaķın
16
bir ġayrıya virme! Ŝoñra ziyān görürsün.” dimiş. Şimdi ķızı isterem >ammimden.
Ammā dīvüñ ĥavfından virmez. Ben ise >aşķı-la helāk mertebesine vardum. Gücüm
yitmez kim varup Gehrāb’ı helāk 17eyleyem. Ammā dostlarum baña naŝīģat idüp didiler
kim şimdi rub>-ı meskūnda Çīn semtlerinde bir ŝāģib-ĥurūc žuhūr eylemiş. 18Adına ķātil
Zengī dirlermiş, diyüp öldürürse ol öldürür var tenhāca bulışup ayaġına düş. Elbetde ol
saña 19>ilāc bulur, didiler. Ben de gelüp sizi işte bu arada buldum. Üç gündür dīvlerden
20
sizi tenhā bulup ģālüm >arż idemedüm. Şimdi hele fırŝat bulup görindüm, lušf idüp

42
21
devletlü ŝāģib-ķıran bu derde bir çāre yine senden olur.” diyüp tekrār ayaġına düşüp
aġladı. Būrzī, Behrūz’a merģamet idüp: “Olsun.” didi.

22
Oradan dönüp leşkere geldi. Serā-perde-yi Ĥüsrev Şīr’e inüp dīvān eyledi.
Cümle şāhlar ve begler geldiler. Būrzī baş ķaldurup: “Diñleñ imdi begler, baña şöyle bir
23
iş görindi. Ben gelince siz de tedārük üzre oluñ ve >Anķā-yı çehār-dest vekīl midür?
24
Faġfūr Şāh’ı cümleye şeh-en-şāh bilüñ. Bunlaruñ sözine muĥālefet itmeñ.” diyü
tenbīh eyledi ve >askeri Dīv-i Münaķķaş’a: “Bir ĥoş gözet.” diyü ıŝmarladı. Kendi
Miśķāl 25nerreye süvār oldı.

Behrūz Şāh öñince reh-ber olup çekilüp Cinnistān’a gitdiler: “Evvel dīvüñ
mekānına varalum.” didi. Dīv, kūh-ı [454a] eflākda olurdı. Šoġrı maġarası öñine inüp
Miśķāl nerreyi gönderdi: “Var seni bir benī isterdi; 2görelüm ne ģareket eyler?” didi.
Miśķāl nerre daĥı maġaraya girüp gördi. Ķahšamūr nerre uyur, çıķup Būrzū’ya eyitdi: 3
“Sultānum, Gehrāb uyur.” Būrzī’dür içeri yüridi. Münķāl nerre ile Behrūz ıŝmarladı:
“Ķaçan üçünci na>ramı işitdükde içeri 4gelüñ.” didi. Andan dīvüñ yatduġı yire vardı,
gördi. Yüz šoķsan altı arış ķaddi var ķurd başlu bir Gehrāb’dur. 5Būrzī, dīvüñ başı ucına
gelüp bir na>ra urdı. Ammā Gehrāb uyanmadı. Bir na>ra daĥı urdı. Yine uyanmadı.
6
Būrzī ĥançeri çeküp dīvüñ burnına ŝoķup ķaruşdurdı. Ķan burnından revān oldı. Dīv
uyanup Būrzī’yi başı 7ucında gördi. Ķašrān šulumına beñzer bir siyāh benī ādemdür:
“Hāy, nā-bekār ĥākī sen benüm mekānumda ne ararsın?” diyüp 8meger yanında >amūdı
šururdı. Ķalķup ol >amūd ile Būrzū’ya ģamle eyledi. Būrzī el açup >amūdına ŝarıldı ve
9
çeküp elinden aldı ve kendi >amūd-ıla bir >amūd öyle urdı kim dīv šāķat getüremeyüp
yıķıldı. Būrzī üzerine 10düşüp ellerin ķafāsına bend eyledi ve bir na>ra daĥı urdı. Šaşrada
11
Behrūz Şāh ile Miśķāl nerre işidüp içeri girdiler. Ammā Būrzī, Ķahšamūr’uñ başın
kesmek diledi. Ķahšamūr: “Amān!” diyüp Būrzū’ya tābi> oldı.

12
Būrzī oradan çıķup Ĥarmen-ābād’a uġradı. Behrūz Şāh ilerü varup babasına
13
ĥaber eyledi. Ĥarmen Şāh perī uluları ile istiķbāl idüp Būrzī’nüñ ķademinde baş
14
ķodılar. Bir ķaç gün żiyāfet idüp Būrzī, Dil-nüvāz Şāh’a perī gönderüp dā>vet eyledi.
Dil-nüvāz Şāh gelüp aģvāli bildi. Būrzū’ya temennā idüp andan Būrzī ķızı >İşve Bānū’yı
getürüp Behrūz Şāh’a 15perīlerüñ dānāları >aķd ü nikāģ eylediler. Behrūz Şāh, Bānū ile
ber-murād oldı.

43
16
Bundan ŝoñra Būrzī bunlara kendi aģvālin naķl eyledi. Bunlar eyitdiler: “Bizle
bile gide” didiler. Seksen biñ perī ile Ĥarmen Şāh ve Dil-nüvāz Şāh ve Behrūz Şāh
17
tedārük görüp ber-hevā Būrzū’ya bir taĥt idüp gehrāblar omuzlarına alup >azm-i
Miśķāliyye eylediler.

18
Yolda gelürken Būrzī gördi deryā kenārında biraz köylüler ķaçup giderler. Perī
19
gönderüp aŝlın ŝordı. Meger deryādan Sarsar-ı baģrī nām otuz başlu bir tinnīn çıķar.
Köylüleri ĥarāb eylerdi. Köylülerüñ ķaçduķları oldı. Būrzī aşaġa inüp bir yire ķondı.
Nā-gāh Sarsar-ı baģrī 20žuhūr eyledi. Būrzī ķarşu varup bunuñla üç sā>at miķdārı ceng
21
eyledi. Fikr idüp: “Ben bunı diri šutup Īrān’a getüreyüm, bir nām olsun.” diyüp
22
canavarı zebūn idüp otuz başın daĥı baġladı ve gehrāblara virüp oradan Miśķāliyye
üzre geldiler. Sarsar-ı baģrīyi görüp Būrzū’ya taģsīn eylediler.

23
Būrzī otuz pūlād ĥalķa yapdurup her ĥalķaya onar zencīr daķdurdı ve Sarsar-ı
baģrīyi üç yüz gehrāba teslīm idüp serā-perde-yi Ĥüsrev Şīr’üñ ard ķapusında 24dīvlerüñ
ordusında yir eyledi. Bundan ŝoñra tāc tamām olup bir gün dīvān eyledi. Getürüp ol tācı
emāneten Faġfūr 25Şāh’uñ başına ol on iki küngüreli tācı geydürüp cümleye şeh-en-şāh
eyledi ve muģāsiblere fermān eyledi. >Askeri [454b] ģisāb eylediler. Yigirmi dört kerre
yüz biñ benī ādem dört kerre yüz biñ dīv ve perī ve on iki biñ >ayyār ve 2sekiz >ayyār
başı cümlenüñ ser-dārı Şaġād gelüp Būrzū’ya defter virdiler. Az zamānda bu ķadar
devlet [ü] dārāt viren Ĥudā’ya 3şükrler eyledi. Andan >asker de münādīler nidā eyledi.
Üç gün tedārük dördünci gün göçdür diyü >asker ĥaber-dār olup 4tedārükde oldılar.
Tamām tedārüklerin görüp Miśķāl Şāh daĥı yirine vekīl ķoyup dördünci gün ibtidā&
Münķāl-i zerrīn-kemer 5ķırķ biñ er-ile göçüp ardınca begler yollu yolınca göçdiler.
Cümleden ŝoñra Faġfūr Şāh daĥı ardınca Būrzī 6daĥı ardınca perīler ve dīvler göçdi.
Sarsar-ı baģrīyi üç yüz gehrāb Būrzī’nüñ öñinde çekerlerdi. Bu üslūb üzre 7Būrzī yir
götürmez >asker ile çekilüp “Ķandasın Īrān-zemīn ve ķaŝd-ı Rüstem zūr-āferīn?” diyüp
gitmekde.

Gelelüm 8biz şimdi bir ġayrı yüzden Şehnāme ŝadedine. Rāvī-i şīrīn-zebān öyle
naķl [ü] beyān eyler kim Şehnāme evvelinde 9Sehrāb-ı ser-firāz žuhūr idüp Rüstem
10
bilmezlik ile helāk eyledükde āteşine taģammül idemeyüp yitmiş gün miķdārı dīvāne
olmış-ıdı ve ol eśnāda bir gün hemān başın alup gitdi. Mesīģ-ābād nām bir ķal>aya ķarīb
11
yaylaķda Türkmān şāhlarından Mesīģ Şāh nām bir şāha raŝt gelüp Mesīģ Şāh,

44
Rüstem’i ķal>aya dā>vet idüp bir ķaç gün żiyāfet eyledi. 12Gülendām Bānū nāmında bir
ķızı var idi. Rüstem’e >arż idüp Rüstem de alup ber-murād olmış-ıdı. Rüstem biş on gün
13
šurup yine Īrān’a geldi.

İşte Būrzī žuhūr eyledi. Ammā gül-endām Bānū ol zamān Rüstem’den ģāmile
14
ķalmış-ıdı. Müddet tamām olup bir gün gül-endām Bānū vaż>-ı ģaml idüp bir oġlan
15
vücūda geldi. Çehresinde şecā>at cevheri berķ ururdı. Bu oġlanın adın Cihān-gīr
16
ķodılar. Dāyeler perverde idüp yidi yaşına girdi. İnüp binmege heves eyledi. Aŝlında
er oġlı olduġından babası çıġırına gitdi. Ģāŝıl-ı kelām yigit oldı. Ol diyārlarda pençesine
17
yapışur bulınmadı. Bir gün evlenmek murād eyledi. Meger yine Türkmān šā&ifesinden
bir pādişāh var-ıdı. Adına Keyānūş18dirler ķırķ biñ >askere mālik idi ve pehlüvānları
19
vāfir var idi. Ammā üç metīn pehlüvānı var-ıdı. Birine İsfendiyār-ı Rūmī dirlerdi ve
birine Elmās Çeng-cū dirlerdi ve birine de fertūt Ŝalıķ-keş dirlerdi. Fertūt gerçi 20pīr idi.
Ammā cümlesine ġālib idi ve Cāne Bānū nām bir duĥteri var idi. Ģüsn iķlīminüñ şāhı
idi.

21
Bir gün Cihān-gīr bāzer-gānlardan bunuñ ģüsnin işidüp ķulaķdan >āşıķ oldı.
22
Dedesi Mesīģ Şāh’a söyleyüp babasına nāme gönderüp ķızı Cihān-gīr’e istediler.
23
Keyānūş virmedi: “Ben ķızumuñ ģasretine šāķat getüremem.” didi. Mesīģ Şāh’a bu
ĥaber geldükde Mesīģ Şāh eyitdi: “Uġur olsun, virmezse ben nebīreme daĥı eyüsin
24
buluram.” didi. Cihān-gīr bundan ġażaba gelüp: “Elbetde ben anı zūr-ıla olsun
25
alıram.” didi. Mesīģ Şāh eyitdi: “Olmaz gözüm nūrı, Keyānūş ķuvvet ŝāģibi ulu
pādişāhdur. Pehlüvānları çoķdur, şāyed cevāb virilmeye.” didi. Cihān-gīr eyitdi:
“Devletüm dede, eger sen [455a] ķorķarsañ ben ķorķmam. Yaluñuz giderem.” didi.
Mesīģ Şāh gördi olmaz, yanına on iki biñ >asker-ile lalāsı Tūr 2Teberkeş’i ķoşup
gönderdi.

Cihān-gīr bir gün Keyānūş Şāh diyārına ķadem baŝdı. Ammā Keyānūş Şāh’a:
“Mesīģ Şāh’uñ 3oġlı on iki biñ >asker-ile geliyor.” didiler. Keyānūş Şāh >askerine
muķābil ķonup ol sā>at bir nāme gönderdi: 4“Yā ķızı virsün yāĥūd yarın meydānuma
çıķup cevāb virsün.” didi. Tūr Teberkeş ile irsāl eyledi. Nāme, Keyānūş’a 5gelüp oķıdı.
Mefhūmına muššali> olup. “Bildüginden ķalmasun, yarın meydānda cevābın alsun.” didi
ve >askerin de 6nidā itdürdi. Tūr Teberkeş bu cevābı gelüp söyledükde Cihān-gīr ġażaba
gelüp >askerin ĥaber-dār eyledi.

45
Ol gice 7mürūr idüp ŝabāģ oldı. İki cānibden ceng-i ģarbī çalınup ķırķ biñ >asker
ile Keyānūş Şāh bindi, on iki biñ 8>asker ile iki šarafdan ŝaf çeküp nažar-ber-meydān
eylediler. Eyā evvel meydāna kim gire dirken bir kerre Cihān-gīr altmış yidi 9arış ķaddi-
le altında olan raĥş-ı cihān-peymāsın yanar āteş gibi meydāna sürdi. Ol ķadar silāģ-
10
şōrlüķ gösterdi kim dost düşmen ģayrān oldı. Andan ķol ķaldurup çalınan kūsları
dögdürdi ve na>ra urup meydāna er šaleb 11eyledi. Keyānūş šarafından her kim meydāna
girdi ise hemān cümlelerin men> idüp birer øarb-ile ālūde eyledi ve bende çekdi.
12
Āķıbet İsfendyār-ı Rūmī at sürüp šoķsan dört arış ķaddi-le Cihān-gīr’üñ öñin aldı.
13
Söyleşürek azġaşup cenge başladılar. Cihān-gīr gördi, İsfendiyār metīn dil-āverdür.
Üç sā>at miķdārı ceng idüp aĥşamda ķarīb 14olmış-ıdı. Cihān-gīr aña da bir ēarb-ı şedīd
15
urup raĥşından ayırdı ve düvālinden ķapup bende çekdi. Keyānūş Şāh ġażabından
šabl-ı ārām çaldırup döndiler. Cihān-gīr ibn-i Rüstem daĥı dönüp ol gün esīr olan
pehlüvānları ģabse 16ķaldurdı.

O šarafdan Elmās ceng-cū ile fertūt Ŝalıķ-keş, Keyānūş Şāh’a tesellī virüp
eyitdiler: “Elem çekme pādişāhum, 17elbetde ol oġlanın ģaķķından gelürüz.” didiler.

Gice mürūr idüp ŝabāģ oldı. Yine iki leşkerden ceng-i ģarbīler çalınup 18iki leşker
birbirine muķābil oldılar. Meydān açıldı. Cihān-gīr at sürüp meydāna girdi, na>ra urup
19
er šaleb eyledükde Elmās çeng-cū šoķsan sekiz arış ķaddi-le meydāna girüp Cihān-
gīr’üñ öñin aldı. El nīze-i cān-sitāne urup başladılar 20cenge. Cihān-gīr gördi, bu Elmās,
21
İsfendyār’dan daĥı ziyāde şecī>dür. Āferīn idüp ĥāŝılı ol gün aĥşam olınca ceng
eylediler. Aĥşama ķarīb Cihān-gīr, Elmās’a bir øarb-ı şedīd urup Elmās’ı at boynına
ķapadı ve ayırup düvālinden 22ķapup ķolına aldı ve bende çeküp >alem sāyesine döndi.

İki cānibden šabl-ı ārām çalınup dönüp ķondılar. Cihān-gīr 23Elmās’ı daĥı ģabse
gönderüp ol gice geçdi. Ŝabāģ gene bendīler Keyānūş šarafından fertūt Ŝalıķ-keş at
sürüp 24biraz šarīd-i cevelān eyledükden ŝoñra çalınan kūsları dögdürüp eyitdi: “Benüm
25
fertūt Ŝalıķ-keş ve bende-yi Keyānūş Şāh gele. Yā Cihān-gīr meydānuma saña erlik
nice olur göstereyüm.” didükde Cihān-gīr daĥı at sürüp meydāna girdi ve fertūt [455b]
Ŝalıķ-keş’üñ öñin aldı ve ādāb-ıla >aşķ eyledi ve fertūta nažar eyledi. Ŝūretā bir pīr-i fāni
görinür. Ammā cünbişi 2degme nev-civānda yoķdur. Cihān-gīr taģsīn idüp begendi.
Fertūt daĥı Cihān-gīr’i begenüp >aşķuñ alduķda eyitdi: 3“İy nev-civān niçün gelüp böyle
bir şāha foēullıķ eylersin? İşitmedüñ mi güc-ile güzellik olmaz. Hīç dimez misin belki

46
4
benüm de arada >ırżum pāy-māl olup delüķanlulıġum da yazıķ olurdı. İmdi cümle ile
görelüm benüm elümden nice rehā bulursun?” 5didi. Cihān-gīr eyitdi: “Pīrüm sen
iĥtiyārsın nevbet-i ģamle ibtidā& saña düşer elbetde pīrlere ri>āyet lāzımdur.” didi.
Bunlar 6biraz ģamle nizā> idüp >āķibet fertūt el nīzeye urdı. Cihān-gīr’e bir nīze >aşķ
eyledi. Cihān-gīr fertūtuñ nīzesin 7gördi, yalmanı cān almaķ ķaŝdına gelür. Nīzeye siper
ķapup ber-ā-ber virdi. Yalman-ı nīze, āyīne-i siperi pūs eyledükde >alev >alev 8āteşler
ŝaçıldı. Cihān-gīr nīze-i fertūtu šabancalayup yolından ayırdı. Ķoltuķ altından yol
gösterüp fertūt nīzesin 9żabš idüp geçüp gitdi. Cihān-gīr bir nīze yidi kim fertūta āferīn
eyledi. Fertūt öteden dönüp: “Dur!” didi. “İmdi 10iy nev-civān sen de ģamle eyledükde
11
Cihān-gīr daĥı nīzesin eline alup irişdi. Fertūta bir nīze urdı. Fertūt siper ber-ā-ber
virdi. Yalman-ı nīze mir&āt-ı sipere baş urduķda ķolları bükilüp siper gögsine ķapandı.
Fertūt ġayret 12idüp hele nīzeyi yolından güc-ile ayıra-bildi. Ammā az ķaldı, bir ĥašā ola
ķoltuķ altından yol gösterdi. 13Cebe ĥalķaların oĥşayup yan yana rikāb rikāba Cihān-gīr
ser-meydāna gitdi. Fertūt başın ŝalup taģsīn eyledi.

14
Andan yidi šoplu ŝalıġın eline alup Cihān-gīr’e ģavāle eyledi. Cihān-gīr gördi,
15
yidi ķaża kellesine birden gelür. Öyle nesne gördügi yoķ tiziyye >aķl idüp ŝaġ eline
16
tāziyāne ve ŝol eline siperin aldı inerken tāziyāne ile hemān ŝarup šopları bir yire
getürdi. Andan sipere alup gerçi men> eyledi. Ammā çoķ śıķlet çekdi. Fertūt daĥı
parmaġın ıŝırdı.

17
Bundan ŝoñra Cihān-gīr gürz-i girāna dest urup irişdi. Fertūta bir øarb urdı.
Fertūt daĥı ŝalıġın deste-çūbın 18ber-ā-ber virdi. Andan sipere aldı. Øarb-ı gürzden başı
19
at başına ber-ā-ber olup men> idince ecel terleri dökdi. İşte bu minvāl üzre aĥşam
olınca ceng idüp fertūtuñ Cihān-gīr gürz-ile biş atın öldürdi. Fertūt daĥı ŝalıķ ile
20
Cihān-gīr’üñ üç atın öldürdi. Aĥşam Cihān-gīr šur idüp fertūta: “Var imdi pīrüm bu
gice yi kebābı iç şarābı, taķviyyet-i 21beden ģāŝıl eyle de yarın yine güreşelüm.” diyüp
döndiler, ķondılar.

Çün ŝabāģ oldı yine Cihān-gīr meydāna girüp fertūtı 22dā>vet eyledi. Fertūt girüp
cenge başladılar. Cihān-gīr fertūtı bir ģamlede yıķınca Keyānūş Şāh ķol ŝalup bütün
23
>asker birden yüridiler. Biriden Cihān-gīr >askeri daĥı yüriyüp bir eyü ceng maġlūbe
24
oldı. Cihān-gīr bunları bozup >alem dibine sürdi. Keyānūş Şāh’uñ taĥtına ķaŝd idüp
25
vardı. Keyānūş Şāh tīġ ģavāle eyledi. Cihān-gīr men> idüp bir gürz urup yıķdı ve

47
bende çekdi. Andan >asker-i Keyānūş cengden el çekdiler. Cihān-gīr, Keyānūş’uñ
taĥtını ķılıçlayup pāy-ı taĥtında [456a] ķarar eyledi. Andan dīvān eyledi. Keyānūş Şāh’ı
ķarşusına getürüp kendüye tābi> oldı. Andan Cihān-gīr, Keyānūş’ı 2taĥtına cülūs itdürdi.
Mübārek-bād, didiler ve fertūtı ser->asker eyledi ve >İşve Bānū’yı kendüyi virüp >ažīm
sūr eyleyüp 3şenlikler eylediler.

Bir gice Cihān-gīr’üñ aŝlı ile ĥaberin alup Rüstem oġlı olduġına >ažīm ģaž eyledi.
İşte Cihān-gīr 4ķırķ biñ er-ile bir şāh ve üç pehlüvāna mālik oldı. Bundan ŝoñra dedesi
>Mesīģ Şāh’a varup gāh anda ve gāh bunda eglenür 5idi. Bunuñ mā-beyni bir zamān
mürūr itdi.

Bir gün Cihān-gīr’üñ ĥāšırına pederi Rüstem gelüp: “Bu ķadar zamān oldı. Bir
kerre 6varup pederüm Rüstem’e ve birāderüm Ferāmurz ve hemşīrem Bānū-yı Güşāsb
ve Azrā Bānū ve dedem Zāl-ı Zamān’a ve >ammum Zevāre ile görişmedüm. 7Lāyıķ olan
bir kerre varup görişmekdür.” didi. Zīrā hep geregi gibi ĥaber almış-ıdı. Bunı ķayın
atası olan Keyānūş Şāh’a 8bildürdi. Keyānūş Şāh daĥı ma>ķūl, diyüp Cihān-gīr
tedārükin gördi.

Bir gün hemān ķırķ biñ er-ile üç pehlüvānı ve lālası 9Tūr Teberkeş’i aldı. Keyānūş
Şāh’a ve ehline vedā> idüp >azm-i Mesīģ-ābād eyledi. Gelüp vālidesi gül-endām Bānū
10
ile ve dedesi Mesīģ Şāh ile görişdi. Üç gün eglenüp bunlara vedā> idüp >azm-i Īrān
11
eyledi. Yiye içe ķona göçe bir gün Tūrān memleketine ķadem baŝdı. Tūrān içinde
giderken yolı ŝaģrā-yı Kāse-rūd’a uġradı ve anda ķondı. Ammā rāvī-i şīrīn-edā 12böyle
ģikāyāt ider. Tūrān ĥānı Efrāsiyāb ibn-i Peşenk birāderi Kerşeyūz dā&imā ešrāfa ādemler
ta>yīn eylemiş-idi.13Ne cānibden ģavādiś žuhūr eylese gelüp ĥaber virirlerdi. Şimdi
Cihān-gīr’i ĥaber alup Kerşeyūz’ı āgāh eylediler. Kerşeyūz 14şād olup ķalķdı, Efrāsiyāb
yanına vardı. Gülerek müjde eyledi: “Birāder gene bir şikār žuģūr eyledi. Rüstem’e bir
15
>ažīm daġ tāze olur, maģall-i intiķāmdur.” diyü neyledi-se eyledi. Efrāsiyāb’ı biş on
senedür kendi >āleminde fāriġ āzāde iken yine 16başın ġavġāya ŝaldı, aġvā virüp göñlin
17
eyledi. Efrāsiyāb daĥı tīz elden yüz biñ Türk ve Tātār >askeri peydā idüp Kerşeyūz’ı
üzerlerine ser-dār naŝb idüp gönderdi. Kerşeyūz yüz biñ er ile ılġar idüp Cihān-gīr’e ol
maģalde irişdi kim 18der-bend-i Kāse-rūy geçüp ŝaģrāya ķonmış-ıdı. Kerşeyūz fikr idüp
iş oldur kim giceye dek ŝabr idüp gice bir eyü şebiĥūn 19idelüm didi ve >asker-i Tātār’a
böyle tenbīh idüp giceye muntažır oldılar.

48
20
Ammā rāvī ķavlince Cihān-gīr’üñ lalāsı olan Tūr Teberkeş’üñ bir [...] oġlı
irişmiş-idi. Ġāyet çābük ve çālāk fedāī ķopmış idi. Adına Tīz-rū dirlerdi. Tūrān >askerin
21
görüp tebdīl-i ŝūret içlerine girüp ĥaber aldı. Bunlaruñ murādları gice gelüp
kendülerin şebiĥūn eylemek, oradan 22šaban alup geldi. Cihān-gīr’e: “İy dil-āver-i >ālem
işte aģvāl şöyledür. Ġāfil mebāş” diyü ĥaber virdi. Cihān-gīr daĥı müşāvere 23idüp ķırķ
biñ >askeri dört bölük eylediler. Dört pehlüvān kemīne girüp gelüp der-bend-i Kāse-
rūy’ı aldılar. Birazdan nıŝfu’l-24leyl olınca Kerşeyūz yüz biñ >asker ile yüriyüp dört
šarafdan orduya ķoyuldılar. Gördiler çadırlada kimesne yoķdur. 25Besbellü ķaçmışlardur
diyü bunlardur eşyā&ya ŝarıldılar Kerşeyūz: “Bre, ŝaķınuñ bir ģīle olmasun!” filān
dirken anı gördiler. [456b] Dört pehlüvān onar biñ er-ile kemīnden çıķup Tātār >askerin
bozdılar. Kerşeyūz hemān ŝınġun >asker ile Efrāsiyāb’a 2vardı: “Nā-bekār oġlan bizi
bozdı.” didi. Hemān Terke >ayyār: “Ben varup götüreyüm Cihān-gīr’i.” diyüp gitdi.
Cihān-gīr daĥı 3manŝūr ve mužaffer dönüp ķarar eyledi ve bu fetģe ŝafā idüp tāzelik ile
ġurūr eyledi. Ammā Terke >ayyār fırŝatdur, diyüp Cihān-gīr 4ĥāba varup >ayyār buña
dārū virüp pāk Cihān-gīr’i bir kilīm içine ķodı ve šaban getürüp az zamānda Cihān-gīr’i
Efrāsiyāb 5dīvānına iletdi.

Ammā berüde Tīz-rū da bār-gāh Cihān-gīr’üñ ķapusında teberine šayanup


šururken gözlerin ĥāb alup uyudı 6ve vāķı>asında gördi bir >uķāb gelüp Cihān-gīr’i
ķapup ber-hevā gitdi. Tīz-rū: “Hāy!” diyüp ĥavfı-la uyandı. O maģal Terke de 7Cihān-
gīr’i alup gitdi. Tīz-rū’nuñ gözine bir ķaranlu görindi. Tīz-rū’nuñ >aķlı gidüp tīz içeri
girdi, gördi şem>alar 8sönmiş. Şem>a yaķup baķdı. Cihān-gīr cāme-ĥābında yoķdur. Āh
idüp beglere ĥaber eyledi. İşte aģvāl şu yüzden olmış. 9Hīç degül bu ol Tūrān Şāh’ı
šarafındandur, ben varup bir ĥaber götüreyüm, diyüp kendi Terke’nüñ izin bulup gitdi.
10
Terke daĥı Efrāsiyāb dīvānına girdi Tīz-rū da ber-ā-ber girdi. Bir kūşede šurdı.
Temāşāda oldı. Ammā Efrāsiyāb Cihān-gīr’i gördi, 11bir tāze nev-civān: “Bu da benüm
başuma ŝoñra Rüstem gibi bir belā olur. Eyüsi ķatl eylemekdür. Vücūdın >ālemden ref>
eylemekdür.” diyüp 12cellād eyledi. Ammā Pīrān ve Hūmān ve Yārmān ve ba>żı dānālar
13
ķā&il olmadılar: “Tīzlik eyleme pādişāhum, bunuñ pehlüvānları vardur, ŝoñra ġavġā
büyür, ma>ķūl olan şimdi bunı ģabs idüp andan pehlüvānları cümle ele getürüp birden
14
nice dilerseñ öyle eyle.” didiler. Efrāsiyāb gördi söz yirinde fermān eyledi. Hemān
Cihān-gīr’i ģabse ķaldurdı, eline ve ayaġına muģkem 15bend-girān urdılar.

49
Andan [...] bir metīn oġlı irişmiş idi. Adına Pīlten dirlerdi. Efrāsiyāb anuñla otuz
pehlüvān 16daĥı ķoşup ķırķ biñ er-ile yolladı: “Varuñ, Cihān-gīr’üñ pehlüvānların šutup
dest-i bikr-dān-beste cümle ģużuruma 17getürüñ.” didi. Pīlten ķırķ biñ er-ile otuz ķadar
18
Tūrān pehlüvānları ile kim āmmisi ve kimisi >ammi-zādeleri zīrā Nebīre-zādeleri
çoķdur. Īrān’da Gūderz Pīr-oġulları çoķ olduġı gibi netīce anlar gitdi. Tīz-rū ķalup
19
bulıña Cihān-gīr’i bir šarıķ ile ĥalāŝ iderem diyü çoķ çalışdı, olmadı bir ģāl ile ĥalāŝ
20
idemedi, gördi olmaz fikr idüp: “Olursa efendümüñ ĥalāŝına çāre yine pederi
Rüstem’den olur. Varayum aña ĥaber ideyüm.” diyüp oradan çıķdı: “Ķandasın Īrān?”
diyüp 21bād-ı ŝabā gibi esdi. Giceyi gündüze ķatup bir gün Belĥ’e geldi. Ģikmet-i Ĥudā,
22
Rüstem ve Ferāmurz ve cümle dil-āverler anda mevcūd idi. Tīz-rū girüp Rüstem’e
bulışdı ve Cihān-gīr’üñ başına gelen ķażāyı Rüstem’e naķl eyledi. Rüstem bunı işidince:
23
“Kāvus-ı Kāmrān pādişāhum šurma, mevcūd olan >asker ile ardumca Behişt-kend’e
gel.” didi ve pehlüvānlardan Ferāmurz, Pījen Sām, Ĥüsrev Güderz ,24Zenge, Tenge,
Behrām, Düĥān, Ķārūn, Girgīn, Berzīn, Güstehem, Hām, Behmen, Şīrāsb ve Rāhūş,
25
Šaģār, Merzebān, Nīger, Sāfil ve Kāmil keźa Behrām ve kezā Īrān dil-āverlerinden
yitmiş nefer be-nām alup tebdīl-i ŝūret >azm-i Tūrān ve şehr-i Behişt-kend, diyüp
gitdiler.

İşte [457a] Rüstem yitmiş nefer pehlüvānı-la gelmede. Anuñ ķafāsınca daĥı
Kāvus-ı Kāmrān biraz ģāżır olan leşker ile süvār olup >azm-i 2Behişt-kend eyleyüp
gelmekde eź-in cānib Efrāsiyāb’uñ Cihān-gīr >askerine ta>yīn eyledügi pehlüvānlar ile
Pīlten bir gün 3der-bend-i Kāse-rūd’a gelüp Cihān-gīr >askerine muķābil oldı. Ne selām
ve ne kelām birden ģamle eylediler. Cihān-gīr >askeri 4şaşup tiziyye atlarına süvār
olınca çoķ kimse ĥārice sürüldi. Pīlten ibn-i Pilsem ceng içre İsfendiyār-ı Rūmī’ye raŝt
5
gelüp raĥşın öldürdi. İsfendiyār yıķılınca Tūrānīler üzerine üşüp davrandurmayup
İsfendiyār’ı bende çekdiler. Pīlten 6oradan gidüp Elmās ceng-cū üzerine geldi. Anuñ
daĥı ĥışt ile raĥşın öldürüp üzerine üşdiler, ĥāh nā ĥāh 7 bende çekdiler.

Meger Tūr Teberkeş yaķın geldi kim Elmās’ı ķurtara. Dört šarafdan hücūm idüp
anı da yıķdılar, baġladılar, ķaldı. 8Fertūt ŝalıġından ŝalıġ ile Tūrān >askerinden çoķ
kimse öldürdi. Āĥir ķafāsından raĥşın oķa šutup ġırbāle döndürdiler 9ve kendiye daĥı
nice yirden oķ zaĥmi urup zebūn itdiler. Piyāde ķalınca üzerine kemend atup >āķibet anı
10
da bende çekdiler. Andan Cihān-gīr’üñ >askeri perākende oldı. Tūrānīler manŝūr ol
11
dört pehlüvānı alup bend-ile döndiler. Bir gün Behişt-kend’e gelüp dāĥil oldılar.

50
Rüstem daĥı pehlüvānlar ile gelüp ol gün Behişt-kend’e girdiler. Pilten dört pehlüvānı
12
götürüp Efrāsiyāb’a >arż eyledi. Efrāsiyāb bunlara >itāb idüp: “Nā-bekārlar, nice
13
görürsiñüz kendiñüzi ol sefīl oġlanuñ ardına šaķılup geldüñiz memleketümde
>askerüm bozup mālum yaġmā eyledüñiz, yanuñıza ķalur mı ŝanduñız, görüñ imdi.
14
Şimdi ģālüñizi varuñ oġlanı daĥı zindāndan getürüñ. Cümlesin birden ķatl ideyüm.”
didi. Cellādlar varup zindāna Cihān-gīr’i getürmege gitdiler.

15
Ammā bu maģalde Rüstem, Ferāmurz ile tebdīl dīvān-ı Efrāsiyāb’a girüp bir
yirde šurdılar. Dīvān içi ġalebe kim kimseye baķar cümlenüñ nažarı 16esirlerde. Rüstem,
Ferāmurz’a eyitdi: “Ciger-kūşem, görelüm birāderüñ nice mu>āmele eyler?” didi. Nā-
17
gāh varup hele Cihān-gīr’i cellādlar zindāndan alup getürdiler. Efrāsiyāb Cihān-gīr’e
18
>itāb idüp: “Nā-bekār oġlan işte pehlüvānlaruñ daĥı getürdiler. Şimdi emr eylerem,
cümleñüzüñ başın keserler.” didi. Hemān Cihān-gīr, Efrāsiyāb’a eyitdi: “Diñle diñle yā
19
Efrāsiyāb, sen beni ve benüm dört pehlüvānum ķatl eylemeñ ile dünyā ĥarāb olmaz.
Ķoç yigit ķurbān içün gelür. Aŝlā ben öldügüme ġam yimem ve ölümden daĥı ĥavf
20
idenlerden degülem. Ancaķ şu ķadar var kim pederüm Rüstem’üñ ve birāderüm
Ferāmurz’uñ yüzlerin görmek naŝīb olmadı. Hemān aña 21yüregüm yanar. Yoĥsa ölmek
benüm yanumda bir şey degüldür. Şimdi ĥoş bizi öldürürsün. Ammā pederüm Rüstem
ve birāder Ferāmurz 22duyup geldükde anlara ne cevāb virürsin?” didi. Efrāsiyāb: “Nā-
bekār oġlan, beni anlar ile mi ķorķutsañ gerek ben şimdi seni 23öldüreyüm de anlar da
gelüp senüñ ķanın benden šaleb eylesünler. Bire ķanı cellād, ur şu sefīh oġlanuñ
24
boynını!” diyü fermān eyledükde cellād bī-amān daĥı Cihān-gīr’üñ ķafāsına geçüp
tīġını >uryān eyledi. Pehlüvānlar ġayrı imdi kesüp birbirlerine 25ģelālleşmeġe başladılar.
Cellād murād eyledi kim ķol ķaldurup Cihān-gīr’üñ kellesini cüdā eyleye; ġayrı
Ferāmurz-ı ser-āmedüñ >inān-ı [457b] iĥtiyārī dest-i irādetinden selb olup kelle-i bī-
devletine nice bir muşt-ı ŝaģib-ķırānī urdı ise ģarīfüñ 2başı öñine düşdi: “Bire bunuñ aŝlı
nedür?” dirken Ferāmurz öyle bir na>ra urdı kim dīvān-ı Efrāsiyāb lerzeye gelüp 3erbāb-
ı dīvān yirlerinde ġış olup ķaldılar. Hemān el urup ibtidā& Cihān-gīr’üñ ardınca fertūtuñ
bendin aldı. Ferāmurz’uñ 4ardınca Rüstem na>ra urup Efrāsiyāb şaşup tiziyye Rüstem’e
ġaddāre ģavāle eyledi. Rüstem ķolçaķ ile çarpup men> 5eyledi ve el ŝunup düvālinden
ķapup yire urdı. >Ayyār baġladılar Pīlten, Ferāmurz’a tīġ ģavāle eyledi. Ferāmurz çevire
getürüp 6Pīlten’üñ ŝuratına bir sille-i saĥt urdı. Pīlten’üñ başı dönüp gözleri ķarardı ve
ķılıç elinden fırladı. Yüzi üzre 7yıķılup >ayyārlar üzerine düşüp bende çekdiler.

51
Pehlüvānlar kimi Pīrān’ı ve kimi Hūmān’ı ve Yārmān’ı cümle bende çekdiler. [...]
8
fırŝat bulup ķaçdı. Pījen’üñ gözi raŝt gelüp ķafāsına düşdi. Ardından irüp bir sille urup
yıķdı ve baġladı 9ve alup getürdi. Rüstem taĥt-ı Efrāsiyāb’ı ķılıçlayup żabš eylediler ve
ne ķadar Tūrān pehlüvānları var ise bende çeküp Efrāsiyāb 10ile bir yirde cümlesin ģabs
eylediler. Cihān-gīr gelüp pehlüvānları ile pederi Rüstem ile görüşüp Rüstem,
Cihāngīr’i 11baġrına baŝup gözlerinden öpdi ve gördi Cihān-gir şeh-bāz yigit olmış, ģaž
12
eyledi. Nā-gāh biraz >asker ile Kāvus-ı Kāmrān gelüp Rüstem begler ile ķarşuladı ve
getürüp taĥt-ı Efrāsiyāb’a cülūs virdi ve kendi pāy-ı taĥta geçdi.

13
Ģāŝılı Rüstem Behişt-kend’i žabš eyledi. Kāvus, pādişāh-ı Tūrān oldı. Yidi gün
14
memālik-i Tūrān’ı bütün žabš eylediler. Efrāsiyāb ibn-i Peşenk’üñ >āķibet araya
15
muŝliĥūn düşürüp Kāvus-ı Kāmrān ile Efrāsiyāb’ı muŝālaģaya çekdiler. Efrāsiyāb üç
yıllıķ >avā’īdi peşīn virecek oldı ve Cihān-gīr’üñ żāyi> olan eşyā&sın tekmīl ve tażmīn
16
idecek oldı. Kāvus-ı Kāmrān ile Efrāsiyāb bir taĥtda oturup andan ŝoñra Efrāsiyāb
cümleye żiyāfetler idüp biş on gün yidiler 17içdiler źevķ [ü] ŝafāda oldılar. Cihān-gīr’üñ
>askeri gelüp yine cem> oldılar. Efrasiyāb daĥı Cihān-gīr’üñ żāyi> olan 18eşyā&sın cümle
tażmīn eyledi.

Bir gün Kāvus-ı Kāmrān ve Rüstem Īrān’a gidecek oldı. Ammā Cihān-gīr ķalķup
19
Rüstem’üñ dest ve dāmenin pūs eyledi ve pāy-ı ģācāta geçüp šurdı. Rüstem eyitdi:
20
“Nedür ciger kūşem murāduñ?” didükde Cihān-gīr eyitdi: “Devletüm ata şükr
cemālüñ görüp murādum ģāŝıl oldı. Biş on gün görişdüm. Şimden girü yine diyāruma
21
gidüp ehl ve vālidem ile kendü ģālümde olayum.” didi. Rüstem daĥı ne disün: “Sen
22
gitmek murād eyledükden ŝoñra biz ne diyelüm? Var ŝaġlıķ ile; ancaķ yine Īrān
cānibin ferāmuş eylemege gāhīce yine gel.” didi. Cihān-gīr daĥı n&ola, diyüp ellerin
öpdi. Andan cümleye 23vedā> idüp >askerin alup gitdi.

Bir gün Mesīģ-ābād diyüp giderken Süheyl-i der-bend-nişīn nāmında bir reh-zen
24
olurdı. Cihān-gīr >askerden ilerü yaluñuz varup Süheyl’i gördi: “Saña yanaşmaġa
geldüm.” didi. Meger Süheyl ģarāmī maģbūb-25dost idi. Cihān-gīr’i sāķī ideyüm, didi.
Cihān-gīr eyitdi: “İmtiģān olmaduķca ĥiźmet eylemem.” didi. Süheyl ile düvāl [458a]
düvāle oldılar. Cihān-gīr, Süheyl’i ķaldurup yire urdı ve iki elin ķafāsına bend eyledi.
2
Süheyl’üñ ķırķ refīķi var idi. Dönüp Cihān-gīr’e hücūm eylediler. Cihān-gīr kimüñ
muşt ile ve kimin sille ile ve kimüñ püşt-i pā-ile urup 3yıķdı. Ķırķın da baġladı. Meger

52
Tīz-rū gelmiş-idi. Cihān-gīr baķup nā-gāh >asker de geldi. Cihān-gīr Süheyl’i ķarşusına
getürüp: 4“Nicesin yā Süheyl?” didükde Süheyl: “Amān!” diyüp reh-zenlige tevbe
eyledi ve Cihān-gīr’e tābi> oldılar. Cihān-gīr Süheyl’i ŝol 5ser-ķaplan eyledi. Andan
göçüp >azm-i Mesīģ-ābād eyledi. Bir gün Mesīģ-ābād’a varup vālidesi gül-endām Bānū-
ile ve dedesi 6Mesīģ Şāh-ile görişüp ellerin öpdi ve hediyyeler virdi. Zīrā öteden çoķ
tefāriķ nesneler baġışlamışlar idi. Bundan 7ŝoñra Cihān-gīr ādem gönderüp ehlin daĥı
Mesīģ-ābād’a getürüp ġayrı Mesīģ-ābād’da ķaldı. İşte Cihān-gīr ibn-i 8Rüstem’üñ
žuhūrı böyle oldı.

Gelelüm biz Behişt-kend’e Kāvus ve Rüstem’e. Bunlar üç gün Efrāsiyāb-ıla


oturup ŝulģ-nāmeler 9yazılup birbirlerine virdiler. Efrāsiyāb üç yıllıķ >avā’īdi peşīn
teslīm eyledi. Dördinci gün Kāvus ve Rüstem göç 10idüp Efrāsiyāb bir ķonaķ bile geldi.
Kāvus: “Elbetde dön, yā Efrāsiyāb ĥāšırum dilerseñ!” diyüp döndürdi. Efrāsiyāb 11varup
Behişt-kend’e ķarar eyledi. Kāvus ve Rüstem bir gün Belĥ’e gelüp Kāvus taĥt-ı Īrān’da
12
ve Rüstem ŝāģib-ķırānlıķ postında ķarar idüp >ayş [ü] nūşlarında oldılar. Ammā rāvī
ķavlince işte Būrzī ibn-i Sührāb Mīśkaliyye üzerinden ķātil Zengī 13nāmı-la yigirmi dört
kerre yüz biñ >asker-ile >azm-i Īrān gidüp gelürdi. Bir gün bir yire gelüp ķondı. Gördi bir
14
lašīf yirdür: “Yarın oturaķ olsun.” didi. Çün ŝabāģ oldı.

Būrzī’nüñ Dilārām nāmında bir sāzende cāriyesi var idi. Būrzī 15Dilārām Bānū’yı
aldı ve Şaġād’ı alup tenhāca şikāra gitdiler. Bir ķaç şikār urup gezerek bir ķubbe öñine
geleyler. Ķubbe öñinde 16bir ŝuffe var. Ol ŝuffede oturdılar. Şaġād āteş yaķup urduķları
āhūları kebāb eylediler. Şaġād enbānından şarāb 17çıķarup yiyüp içmege başladılar. Nā-
18
gāh bir āhū çıķup bunlaruñ üzerine gelürken bunları görüp ürküp bir cānibe çavdı.
Şaġād hemān pertāb idüp teberin ķapup āhūnuñ ardınca gitdi. Būrzī de šuramayup
ķalķdı, āhunuñ 19ardına düşdi.

Meger ol ķubbede Cabbār zengī nām bir zengī olur idi. Bir vālidesi var idi.
>Anberķāf cāźū dirler 20idi. Ol araya yaķın yirde ķal>ası var idi. Şimdi Cabbār merdüm-
21
ĥor ķubbeden šaşra çıķdı. Ķarşu ŝuffede gördi bir duĥter oturmış rebāb çalar. Eyü
22
şikāra düş oldım, diyü Dilārām Bānū’yı ķapup ķubbeye girdi. Dilārām Bānū feryād
eyledi. Ammā çi-fā&ide, kimesneden meded yoķ. >Ayyār āhūya irüp teber dögdüsi ile
urdı, yıķdı. Bu maģal 23Būrzī de irişdi. “Ha meded nā-bekār >ayyār, benden evvel āhūyı
alduñ!” diyü şeķa iderek āhūyı alup döndiler. Ŝuffeye 24geldiler, gördiler Dilārām Bānū

53
yoķdur. Dört yaña baķdılar, görinmez. Nā-gāh ķubbeyi gördiler bunda olmaķ gerek
diyüp Būrzī 25ķalķup ol ķubbeye vardı. Şaġād daĥı bile varup Būrzī ķubbenüñ ķapusına
varınca: “Yā Şaġād gir içerüye, baķ [458b] bunda ne vardur?” didi. Şaġād da içerü
girdi. Ne gördi? Bir zişt-līķa zengī oturur. Öñinde meclis, bir benī ādeme 2kebāb
eylemişler, öñinde šurur. Şaġād bildi kim bu zengī merdüm-ĥor zengīdür. Şaġād’ı
görince: “Bir şikār daĥı geldi.” diyüp 3Şaġād’a yüridi. Şaġād ķorķup: “Hāy anasını!”
diyüp šaşra çıķdı. Būrzī’nüñ yanına geldi. Būrzī gördi >ayyāruñ yüzinde 4ķan ķalmamış:
“Bire n&olduñ?” didükde Şaġād: “İçerüde ādem yiyici var.” diyüp zengīye ĥaber virdi.
Būrzī bunı işidüp: “Hāy, 5gitdi cāriye! Nā-bekār zengī yutmışdur.” diyüp ķubbeden
içerü oldı.

Cabbār zengī daĥı ķalķup Şaġād >ayyāruñ ardınca gelürdi. 6Būrzī ile gögüs gögüse
geldi. Cabbār zengī Būrzī’yi gördi. Kendi gibi bir siyāh-rū zengīdür: “Hāy, ŝanaram
zengī sen 7benüm mekānumda ne ararsın?” diyüp Būrzū’ya ŝarıldı. Būrzī de buña
ŝarılup Cabbār zengī zūr ide-gördi, olmadı. 8Būrzī ķaldurup zengīyi yire urdı. Şaġād
bende çekdi.

Būrzī ķubbenüñ dört yanına baķup cāriyeyi ararken bir ķapu gördi. 9Ķapuya gelüp
baķdı. İçerüden ŝadā gelür. Būrzī ķapuyı açup içerüye girdi, ne gördi? Cāriye anda
10
šurur. Daĥı çoķ kimseler var maģbūs. Ammā içlerinde bir pīr-i rūşen-żamīr var şöyle
11
oturur. Būrzī ol pīre selām virdi. Pīr >aleyk alup: “İy pehlüvān-ı siyāh sen de mi
giriftār olduñ?” didi. Būrzī: “Yoķ pīrüm ben giriftār olmadum. Ancaķ anı giriftār itdüm.
12
Ģāliyā šaşrada eli baġlu šuruyor. Ammā sizüñ ģāliñüz nedür ve siz nice giriftār
olduñuz?” didi. Ol pīr bu cevābı işidince şād olup dünyālar 13kendinüñ oldı, dönüp: “İy
dil-āver-i >ālem bu zengīye Cabbār merdüm-ĥor dirler. Bu ķubbede mekān šutmışdur.
14
Bunda dā&im merdüm-ĥorlıķ ider. Bir vālidesi vardur, adına >Anber Fām cāźū dirler.
Ġāyet sāģire mel>ūnedür. Bu yaķında ķal>ası vardur ve biz bāzar-gānlaruz. 15Ben ķāfile
sālārı idüm, aduma ģāce İdris Berberī dirler. Berber-zemīnden gelüp Tūrān ve Īrān-
16
zemīnlerine giderken bu zengī gelüp bizi cümle esīr idüp bunda ģabs eyledi. Her gün
17
gelüp birimüz alup kebāb idüp yir.” didi. Būrzī: “Hāy, mel>ūn!” diyüp bunları ĥalāŝ
eyledi. Bunlar şükr eyleyüp Būrzī’nüñ ayaġına düşdiler, ve du>ālar eylediler. Būrzī
18
ķubbeye çıķup Cabbār merdüm-ĥoruñ yanına vardı: “İy, zengī gel merdüm-ĥorlıġa
tevbe ve istiġfār idüp īmāna gel ve baña tābi> ol. Saña ĥadem ve 19ĥaşem ve šabl-ı >alem
ve >asker virüp küllī ri>āyet idem. Eger yoķ diyüp muĥālefet iderseñ helāk iderem.” didi.

54
Cabbār merdüm-ĥor 20dönüp eyitdi: “Senüñ didüklerin hep mümkin lākin anam >Anber
Fām cāźū mā-dām ki ŝaġdur; ne seni ķor ve ne beni ķor. Zīrā ziyāde 21sāģiredür.” didi.
Būrzī bu cevābı işidüp: “Ĥoş imdi seni o murādına daĥı nā&il ideyüm.” diyüp Cabbār
22
merdüm-ĥorı bir aġaca depeden šırnaġa varınca śara-ķodı ve bāzar-gānlara: “Sizler
yanında šuruñ.” diyüp Şaġād ve cāriye üçi daĥı ķal>aya çekilüp 23gitdiler.

Ammā Būrzī başķa yaluñuz gidüp nā-gāh ķal>a öñine geldi, gördi, bir ķal>aya
metīn burc-ı bārūsı eflāk ser çekmiş 24ve bu ķal>anuñ öñinden bir nehr-i >ažīm cereyān
idüp ķal>ayı dolanur. Rāvī ķavlince meger bu ķal>a >Anber Fām ķal>asıdur. Cāźū 25daĥı
gördi. Bir zengī gelüp ķal>ayı temāşā eyler. Bu zengī ĥayırlı zengīye beñzemez: “Varuñ
şunı šutup baña getürüñ.” diyü on nefer kimesne [459a] gönderdi. Bunlar ķal>adan çıķup
Būrzū’ya šoġrı yüridiler. Būrzī görüp ķal>adan çıķanlara muķayyed olmadı. Ammā
2
bunlar gelüp şöyle šurdılar. Hemān biri ilerü gelüp çevrālüñ baġlayup: “Seni
götürelüm. Zīrā seni sulšān-ı ŝāģirān >Anber Fām 3ister.” didi. Būrzī: “Yürüñ imdi
gidelüm bend eylemege ne ģācet?” didi. Ol kimseler: “Yoķ olmaz, elbetde bende
çekmedükçe ķoymazuz. 4Tenbīh öyledür. Eger iyilik ile baġlatmaz iseñ zūr ile
baġlaruz.” didi. Būrzī: “Gel imdi öyle ise baġlañ.” diyüp elin šutu-virdi. 5Ģarīf gerçek
ķıyās idüp geldi kim Būrzī’yi bende çeke. Būrzī ģarīfüñ kellesine bir muşt öyle urdı kim
ģarīfüñ kellesi 6šoz ķabaġı gibi tār-mār oldı. Ol šoķuz nefer kimesne bu ģāli görüp
yüridiler. Būrzī bunlaruñ cümlesin helāk eyledi.

7
>Anber Fām cāźū ġażaba geldi. Meger dānāları: “Yaķında senüñ ecelüñ bir benī
ādem elindedür.” dimişlerdi. Andan ziyāde 8ĥavfı var idi. Tīz siģrin tāzeleyüp Būrzū’ya
añsuzın bir siģr ignesi çarpup Būrzī’yi siģrden geçürdi ve alup ķal>aya 9götürdi ve gelüp
taĥtında oturdı ve Būrzī’nüñ eline bend-girān urup siģrin aldı. Būrzī kendüsin cāźūnuñ
10
öñinde gördi. Bildi kim siģr şerrine uġramışdur. “Ķażāya rıżā.” diyüp durdı. Ammā
cāźū-yı >Anber Fām, Būrzī’ye ģišāb idüp: 11“Nicesin iy zengī? Şimdi seni helāk iderem
benüm ādemlerüm niçün öldürdüñ?” didi. Būrzī: “Žāhir beni öldürmege geldiler, 12ben
de öldürdüm. Eger senüñ de fırŝatuñ bulursam öldürürem.” didi. >Anber Fām cāźū: “Nā-
bekār zengī, ben seni helāk ideyüm de sen de 13beni bulursañ öldür. Meger şol ķadar var
kim benümle sīne ŝāf olup ben de seni işte bu ķal>ada yirüme pādişāh ideyüm.” 14didi.
Būrzī bundan ġażaba gelüp: “Ŝuŝ bire la>īne! La>net saña da ve senüñle bir olana da!”
diyüp iki dizinüñ üzerine 15geldi ve niyyet eyledi kim bendin ķıra. >Anber Fām cāźūnuñ
16
>aķlı gitdi: “Şimdi bendin ķırar ise iş ĥarāba varur.” diyüp tiziyye bir efsūn idüp

55
Būrzī’nüñ ķuvvetin alup süst eyledi. Būrzī ölmedi, bendin ķıramadı. Cāźū tekrār siģr
idüp >aķlın 17aldı ve murād eyledi kim öldüre. Ammā Būrzī de [...] görüp: “Bu zengīde
ķuvvet çoķdur, [...] fermūde olmaķ gerekdür. 18Bil kim göñli ola.” diyüp ģabse ķaldurdı
19
ve hem bu mel>ūne aŝlında yine bu ķal>anuñ pādişāhı olan Seylān Şāh’uñ ķızı idi.
Kendüler daĥı zengīler idi. Babası ölüp bu la>īne siģre heves idüp siģrde kāmile olmış-
20
ıdı ve pederi yirine pādişāh olup tertīb dīvānı yirinde idi ve dīvānında pehlüvānlar
eksük degül idi.

21
Şimdi Şīrgīr ve Şīr-zād nām iki pehlüvāna emr eyledi: “Elüñ bu nā-bekārı
zindāna getürüp bende uruñ!” didi. Bunlar da Būrzī’yi alup zindāna iletdiler ve bende
22
urdılar. Eź-in cānib Şaġād >ayyār ile Dilārām Bānū daĥı ķal>a öñine geldiler, gördiler
bir ķal>a-yı metīn öñinden bir nehr-i >ažīm 23aķar ve Būrzī’nüñ helāk eyledügi on nefer
24
kimsenüñ küştesin gördiler, bildiler kim Būrzī gelüp ceng eylemiş: “Āyā nice oldı?”
diyüp Şaġād, Dilārām Bānū’yu bir yirde pinhān eyledi. Kendüsi bir dihķānī bulup su&āl
25
eyledi. Ĥaber aldı kim Būrzī’yi cāźū siģr-ile šutup ģabs eylemiş. Ammā ķal>aya
girmek bir vechle maģāl idi. Ol dihķānīye eyitdi: “>Acabā ķal>aya girüp [459b] >Anber
Fām’a bir faŝl eylesem ģaž ider mi ola?” didi. Ol dihķānī eyitdi: “Ŝaķın derd-mend seni
görmesün! Amān zamān 2virmez, ķatl eyler. Zīrā dānāları yaķında senüñ ecelüñ bir benī
ādem >ayyārı elinde olsa gerekdür.” didiler. “Şimdi senüñ gibi bī-gāneleri 3görse hemān
ķatl eyler.” didi. >Ayyār ĥaberi alup ķal>aya dolanmaġa başladı. Āyā bir yirden gire-
bilür miyem diyü olmadı, bir girecek 4yir bulımadı.

Çün-kim aĥşam oldı, >ayyār gördi. Her burcdan āteşler nümāyān oldı. Şaġād bütün
ķal>a šolandı, gördi, bir 5burcda rūşinā yoķdur. >Acabā bu burcda niçün şem>a yanmaz,
diyüp yakın vardı, gördi bir saķķā ŝu çeker. >Ayyār fırŝatdur diyüp 6ŝoyınup kendüñ
ĥendek içine atdı. Yüzerek varup ķavġayı šutdı. Ģarīf ŝu šoldı. Ķıyās idüp ķavġayı
yuķarı 7çeküp gördi kim Şaġād añsuzın saķķānuñ boġazına ŝarılup ŝıķdı ve boġup
saķķanuñ şekline girüp ol burcdan yāb 8yāb aşaġa indi, gördi. İndügi yir bir lašīf bāġ idi.
Meger saķķā bāġ-bān idi.

Şaġād >ayyār bāġdan çıķup gezerek bir 9yire geldi. Meger >Anber Fām cāźūnuñ
10
sarāy-ı ģavlısı idi. Şaġād’dur yuķarı çıķup dīvān ķapusına geldi, gördi. Cāźū içerüde
oturmış, ŝaġ ve ŝol pehlüvānlar kim Şīrgīr ve Şīr-zād oturur. Şaġād tebdīl-i ŝūret içeri
11
girüp bir köşede ķarar idüp temāşāya durdı. Birazdan >Anber Fām cāźūnuñ Būrzī

56
12
ĥāšırına geldi: “Varuñ şol zengīyi getürüñ.” diyü Şīrgīr ile Şīr-zād fermān eyledi.
Bunlar Būrzī’yi getürmege zindāna gitdiler. Şaġād daĥı ber-ā-ber gidüp vardılar.
Būrzī’yi alup 13döndiler.

Yolda Şaġād, Būrzū’ya yanaşup uŝūl ile kendin bildürdi: “Ser-ver, elem çekme.
14
Ben cāźūyı bir šarīķ-ile ķatl eylerem. Hemān sen daĥı işin gör.” diyüp Būrzī’nüñ
bendin iki ķatın kesüp [...]. Būrzī, Şaġād’a taģsīn eyledi. Andan >Anber Fām 15cāźūnuñ
öñine getürdiler. Cāźū eyitdi: “İnŝāfa geldüñ mi? Yoĥsa yine ser-keşlik ider misin?”
16
didi. Būrzī aŝlā cevāb virmedi. Şaġād hemān cellād-ı ŝūret vardı: “İy melike-yi
sāģirān. Bu zengīyi bir miķdār işkence eylemedükce olmaz. Baña iźn virüñ, 17ben bunı
size bir günde yumşadayum.” didi. Cāźū ģaž eyledi ve elin cebine ŝoķup Şaġād’a biraz
18
altun virdi. Şaġād altunı alup cāźūnuñ elin öpmek bahānesi-le yaķın varup añsuzın
19
sīnesine bir ĥançer öyle urdı kim ķabżaya varınca gümledi. Ĥançeri silküp sīnesin
yarup cāźū bir kerre ģayķırup cān virdi. Ol sā>at bir šırāķa ķopup ne ķadar siģr-ile
20
mebnī şeyler var-ısa ġā&ib oldı. Erbāb-ı dīvān bunı görüp: “Bire bu nā-bekārı uruñ!”
21
diyüp >ayyāra hücūm idince Būrzī bir na>ra urup bendlerin ķırup bir eli-le Şīrgīr’i ve
bir eli-le Şīr-zād’ı düvālinden ķapup ķolına aldı ve bunları 22murād eyledi kim biribirine
çarpup helāk eyleye. Bunlar: “Amān iy dil-āver-i >ālem biz Müselmān’uz. Bize ķıyma.
Aŝlında bizüm pādişāhumuz 23Behmen Şāh felāket-zede dirlerdi. Bu mel>ūne >ammusı-
la pederi Seylān Şāh vefāt eyledükde taĥtı birāderi Behmen Şāh’a vaŝiyyet 24eyledi. Bu
la>īne siģr ķuvveti-le Behmen Şāh’ı tutup ģabs eyledi. On sekiz sene yirine pādişāh
oldılar.” didiler. Būrzī bunları 25ŝalı-virdi.

Andan Behmen Şāh’uñ ģabs olduġı yire varup Behmen Şāh’ı ģabsden çıķardı.
Behmen Şāh, Būrzī’nüñ ķademinde [460a] baş ķoyup ve ķal>ada yüz biñ >asker var idi.
Cümle Būrzū’ya tābi> oldılar. Būrzī, Behmen Şāh’ı taĥtına iclās 2idüp yine pādişāh
eyledi ve Şaġād’ı leşkere gönderdi. Kendi ķal>adan çıķup bāzar-gānlar ile Cabbār
zengīnüñ bend 3olduġı yire geldiler. Būrzī Cabbārı ŝalı-virdi ve >Anber Fām cāźūnuñ
helāk olduġın bildürdi. Zengī daĥı 4īmāna gelüp Būrzū’ya tābi> oldı. Andan tekrār
ķal>aya geldiler.

5
Eź-in cānib leşkerde Būrzī Şaġād ile şikāra gitdi. Aĥşam oldı gelmedi.
Pehlüvānlar ġama düşdiler, >acabā ne ķażāya uġradı, diyü ŝabāģ olınca pehlüvānlar bir
yire gelüp 6>ayyārları cüst u cūya gönderdiler. Öteden Şaġād da gelürdi. Bunlara raŝt

57
gelüp döndürdi gelüp serā-perde-yi Ĥüsrev 7Şīr’de pehlüvānlara bulışup olan aģvāli
naķl ve müjde eyledi ve leşkeri ķaldurup ķal>a öñine getürdi. Üç gün 8eglenüp Behmen
Şāh daĥı tedārükin görüp bir gün göç eylediler. Yigirmi šoķuz kerre yüz biñ >asker ile:
“Ķandasın Īrān-9zemīn?” diyüp revān oldılar.

Ammā Şīr-zād ve Şīrgīr, Būrzū’ya: “Devletlü ŝāģib-ķırān öñümüzde bir šaġ


vardur. Ol šaġda 10bir deli gehrāb olur, adına Ferĥāl-i şeş dest-i ĥar püşt-i gāv ser-i şütur
11
dendān-ı merdüm-ĥor dirler. Üç yüz arış ķad çeker. Dā&imā ol šaġda olur. Ammā
ādemler şikār idüp yir. Gerçi ol šaġuñ yöresinden irilmez. Yoĥsa ĥarāba virürdi. 12Lākin
gāh-be-gāh inüp kārbāndan ādem ķapar. >Asker ġāfil olmasun.” didiler. Būrzī bunı
işidüp eyitdi: “İķtiżā eyledi kim 13varup ol mūźī Gehrāb’uñ ģaķķından geleyüz. Bir daĥı
14
kimseye żararı šoķınmaya.” didi. Šaġa yaķın ķalınca >askeri ķondurup kendi Şaġād’ı
aldı. Yaluñuz ol šaġa revāne oldı. Tā kim bunlar šaġa geldiler. Ammā aġaçlar arasında
15
bir >ažīm āteş yanar. Bunlar āteşe šoġrı varup ne gördiler. Gehrāb bir benī ādem esbābı
ile āteşe šutmış; 16çaġırdı kebāb eyler.

Ammā delünüñ zengūlesi ģamām ķubbesi gibi ŝarķup šurur. Her bir ķılları güyā
17
kim birer nīzeye dönmiş. Başı öküz başına beñzer. Altı eli var, arslan pençesi gibi.
18
Ŝırtı eşek ŝırtına beñzer. Vücūdı yek-pāre kirpi gibi ve dişleri deve dişine beñzer ve
gözleri birer ķalķana beñzer. Şöyle çömelüp āteşe ķarşu oturur, kebāb çevürür.

19
Şaġād >ayyār ķarşudan ŝapanın eline aldı. Keffesine üç vaķıyye miķdārı bir šaş
20
ķoyup āteşe bir šaş nice urdı-ısa āteşler delünüñ altına šoġrı šaġılınca ķılları šutuşup
pāre daķ yandı. Delü acısından öküz gibi baġırup elinde olan kebābı daĥı āteşe atup 21ol
acı ile gözi bunlara raŝt geldi. Hemān kendüye ol işi iden Būrzī’yi ŝanup bir diraĥt
22
müntehāya ŝarılup zūr idüp ķopardı ve Būrzū’ya ģavāle eyledi. Būrzī daĥı bir diraĥt
ŝarılup yirinden ķopardı ber-ā-ber virdi. 23İki diraĥt birbirine šoķınup dalları çatur kütür
24
ĥurd u ĥām olup ellerinde deste-çūpları ķaldı. Būrzī elinde ķalan aġaç pāresi-le
Ferġāl’e bir aġaç urdı. Ferġāl altı eli-le muģkem šutup elinde olan aġacı ķarşu virdi.
25
Būrzī’nüñ aġacına inince iki aġaç ŝırtına birden inince Ferġāl yüzi üstine ķapanup yine
ķalķdı. Ol ġażab-ıla [460b] irüp Būrzū’ya bir øarb urdı. Būrzī men> idüp Būrzī urdı.
Ferġāl men> idüp bunlar başladılar yek-ā-yek 2cenge. Ellerinde olan aġaçlar pāre pāre
oldı. Hemān ŝarılup birer diraĥt daĥı ķoparup netīce aĥşam olınca ceng 3idüp
birbirlerine žafer bulımadılar.

58
Şaġād >ayyār segirdüp leşkere ĥaber eyledi: “Ser-verümüz Ferġāl ile cengdedür.”
diyüp 4ve yine segirdüp Būrzī’nüñ yanında bulındı. Ammā bunlar bu cengi giceye ibķā
idüp Şaġād >ayyār šaġda yir yir ķarūreler 5yaķup giceyi gündüze döndürdi.

Ģāŝılı üç gün diraĥt cengi idüp >āķibet deli Būrzī’nüñ øarbından >āciz oldı.
6
Hemān elinde olan aġacı bıraġup Būrzū’ya ŝarıldı. Aşaġa yuķarı çekdi. Nesne idemedi.
Meger Ferġāl’üñ iki boynuzı 7var idi. Hemān Būrzī’nüñ eline girüp öyle ŝıķdı kim
Ferġāl bar bar baġırup zebūn oldı ve boynuzlarından muģkem 8bend eyleyüp öñine
ķatdı. Şaġād-ile leşkere getürdiler. Būrzī: “Ben bunı Īrān diyārına iletüp Sarsar-ı baģrī
ile Īrān 9pehlüvānlarına Ģorāsān bıraġuram.” didi. Buñun da miyānına üstād āhen-gerler
10
cem> idüp bir >ažīm ķaşuķ yapdurdı ve ķaşuġa dört yüz yirden pulād ĥalķa
11
ķaynatdurup her ĥalķaya bir zencīr ve bir āhen sütūn yapdurup dört yüz zincīrleri ol
āhen sütūnlara bend eyleyeler. Gehrāblardan dört yüz nerre intiģāb idüp Ferġāl-ı şeş
desti bunlara teslīm eyledi. 12Bu işleri tamām olınca ol yirde oturaķ idüp andan göç idüp
hemān doġrı yoldan çıķmayalum.” didi.

13
Yiye içe ķona göçe der-bend-i Behramān-ābād’a gelüp ķondılar. Ferhād ve
14
Elmās ĥaber-dār oldı. Yüz biñ er-ile der-bendi almış idiler. Būrzī ilerü ādemler
gönderüp der-bendi yoķlatdı. Gelen cāsūs gördi. Yüz biñ er-ile Ferhād ve Elmās gelüp
15
der-bend-i Ķahramān-ābād’ı alup šururlar. Gelüp ĥaber virdiler. Būrzī fermān eyledi.
16
Nigerāy dānā bir nāme inşā& idüp Melik-zād ile Şaġād’a virdi: “Var bu nāmeyi
Ķahramān-oġulları’na vir. Ne cevāb eylerse al gel.” didi. Bunlar da: “N&ola?” diyüp
17
>azm-i der-bend eylediler. Gelüp kendülerin >arż eylediler. İźin olup içeri girdiler:
18
“Ĥoş geldüñüz dil-āverler.” diyüp ŝandalīlerde ķarar eylediler. Şerbet içildi andan
19
Ferhād ve Elmās eyitdi: “Ne ĥiźmetine geldüñüz?” diyince nāmeyi ŝundılar. Vezīr
eline virüp müšāla>a eyledi, mefhūm nāme bu idi kim: “Ben ki ŝāģib-ĥurūc olan
zengīyem sen ki evlād-ı Ķahramānlar-20sıñuz Īrān’a gitmek murād eylerem. Bir semte
šurasuz, >asker geçsün ŝoñra siz bilürsüz.” Döndi: “Şimdi biz anlara yol virüp 21geçürsek
Ķahramān-oġulları pehlüvān degülller imiş. Ķorķularından ķātil Zengī’ye ķarşu šurup
22
men> idememişler. Geçmiş gitmiş dirler. Bu sözi işitmekden ölmek yegdür. Hemān
22
varsun ķanġı yoldan giderse gitsün. Bu der-bendden yol yoķdur. Bildüginden
ķalmasun.” didiler.

59
Melik-zād’a ĥil>at ve Şaġād’a cā&izesin virüp yolladılar, gelüp Būrzū’ya ĥaber
virdiler. 24Būrzī eyitdi: “Yarın göçdür, doġrı der-bend-i Ķahramān-ābād’a, hīç bir yirde
25
ārām olınmasun.” didi. Ol gice ārām idüp irtesi gün Būrzī >askerin öñine düşdi. Bu
šarz üzre šabl-ĥānesin çalaraķ der-bende yüridi. [461a] O šarafdan Ferhād ve Elmās
daĥı Sedd-i Sikender miśāl ķararda oldılar. Birazdan anı gördiler. Tozlar nümāyān oldı.
2
Bād-ı ŝabā ķarşu varup iki bölüp >alemler ve tūġlar yüridi. Daĥı yaķın geldükde Ferhād
der-bendin biri başında idi. 3Gördi ķātil Zengī ķašrān šulumı gibi gelür. Aŝlā ķonmaķ
ŝadedine varmayup hemān der-bende yüridi.

Ferhād birāderine 4ĥaber gönderdi. Elli biñ ādem ile Būrzī’nüñ öñin aldı. Ammā
Būrzī hemān der-bende yüridi. Ferhād ķarşulayup 5“Nireye iy rū-siyāh?” diyüp bir nīze
ģavāle eyledi. Būrzī gördi Ferhād’uñ nīzesi cān almaķ ķaŝdına gelür. Siper 6virüp >alev
>alev āteşler çıķup Būrzī šabancalayup nīzeyi ŝapıtdı. Ferhād at ķuvveti-le geçdi, dönüp
ĥaŝmını 7ŝaġ ve sālim görüp el gürze urdı. Andan Būrzū’ya bir øarb-ı şedīd urdı. Būrzī
men> eyledi. Būrzī de el 8nīzeye urup Ferhād’a bir nīze ģavāle eyledi. Ammā Ferhād’uñ
gögsinden ķoltuġı altına šoġrı zırģınuñ ĥalķalarına 9çayır çayır söküp kevākib miśāl
zemīne ŝaçdı. Ferhād’uñ >aķlı gitdi, hele kendüyi dirüp ķātil Zengī ne rütbede 10olduġın
bildi. Būrzī dönüp Ferhād’a bir øarb-ı şedīd urdı. Ferhād daĥı gürz ber-ā-ber virüp
11
ķolları bükilüp başın ķaçurup arķasın ber-ā-ber virdi. Zengīye cevāb viremeyecegini
12
>aķlı şehādet eyledi. Ammā ġayret-ile cenge başladı. Hemān nevbet Būrzū’ya
geldükde bir kerre düvālinden ķapup ķolına aldı. >Ayyārlara teslīm eyledi. Bende
çekdiler.

13
Būrzī elli biñ >askeri sürüp öte başına çıķdı. Bu kez Elmās’uñ cān başına
14
ŝıçrayup ilerü yüridi. Būrzī’yi gördi. Kendi >askerin öñine ķatmış ķovup ve ķırup
15
gelüp hemān ķarşulayup: “İy rū-siyāh nedür bu senüñ itdügin?” diyüp Būrzū’ya tīġ
ģavāle eyledi. Būrzī bileginden ķapup ŝıķdı, tīġ elinden düşdi ve düvālinden ķapup
>ayyārlara 16virdi ve >askeri sürüp öte başa çıķdılar.

Serā-perdeyi ķurup ķarar eyledi. Andan Ferhād ve Elmās’ı ķarşusına 17getürdiler,


eyitdi: “Nicesiñüz?” didükde bunlar eyitdi: “Nice dilerseñüz öyle idüñ. Hemān bizüm
18
başımuz kes de bir daĥı dünyāda ŝaġ olup Ķahramān-zādelerüz dimeyelüm.” didiler.
19
Būrzī bunlara her šarafdan el-zamāne söz getürdi. Ammā bunlar ķabūl eylemediler.
Būrzī eyitdi: “Ķalduruñ bunları.” diyüp ķaldurdılar. Birazdan ĥalvet idüp bunları

60
20
ķarşusına alup: “Gelüñ baña tābi> oluñ. Size ri>āyet ideyüm.” diyüp olmadı. >āķibet
21
bunlara kendin bildürdi. Anlar da şehādet eylediler ve ĥāl-i Keyūmerśi gösterüp
bunlar kim idügin bildükde tābi> oldılar. Bendlerin alup gözlerinden öpdi ve yine kimse
22
bilmesün diyü tekrār dīvāna getürüp: “Gelüñ baña tābi> oluñ.” didi. Bunlar da
23
muĥālefet eylemeyüp oldılar. Būrzī işāret eyledi. Bunlaruñ bendlerin alup birer ĥil>at
geyürdiler ve yuķaruda ŝandalī virüp oturdılar. Bunlar birazdan ķalķup: “Sulšānum
24
varup >askerümüz daĥı bir yire getürüp tābi> idelüm.” diyü iźn alup ķal>alarına gitdiler.
>Asker ise pehlüvānlar esīr 25olınca bozılup ķal>aya ķaçmışlardı.

Şimdi Ferhād ve Elmās varup ķal>ayı açdurup içeri girdiler, sarāylarına varup
[461b] >askerüñ güzīdelerin dā>vet eyledi: “İşte biz ķātil Zengī’ye tābi> olduķ Īrān‘a bile
giderüz siz ne dirsez biz size 2tābi>üz. Nice dilerseñüz öyle idüñ.” didiler. Bunlar
peşkeşler düzüp tekrār Būrzī dīvānına geldiler. Peşkeşlerin >arż eylediler. 3Maķbūle
geçüp Būrzī bunlara birer ĥil>at daĥı geydürüp: “İy Ķahramān-zādeler sizi bundan
Īrān’a varınca ser->asker 4naŝīb eyledüm. Zīrā siz yolları eyü bilürsiñüz.” didi. Bunları
muķaddem ceyş ta>yīn eyledi. Münķāl-i zerrīn-kemerine bār-gāhlar üzerine 5ta>yīn
olınup bir ķā>ide ķura ve boza. Ģāŝılı üç gün tedārük görüp dördünci gün ķal>aya
Ķahramān-ābād’dan kendi 6yüz biñ er-ile Ferhād ve Elmās muķaddem ķalķup ardınca
Münķāl-i zerrīn-kemer bār-gāhlar ile daĥı ardınca >asker bölük bölük 7yüriyüp >azm-i
Türkistān idüp revāne oldılar.

Ammā ekśerī Būrzī >askerüñ tozından buñalup ilerü başķa giderdi. 8Yaluñuz
çekilüp giderken gördi. Bir yirde biraz kimseler oturmış. Ammā içlerinde bir pīr-i rūşen
żamīr, bunlar melūl ve maģzūn cümle 9bār-gīr ve ķašarların dā&ireye almışlar. Ma>lūm
10
kim bunlar kārbān ĥalķından kimesnelerdir. Būrzī biraz daĥı yaķın varup bunlaruñ
üzerine šoġrıldı. Bunlar daĥı ol ģāce Behrām gevher-fürūşdur, eyitdi: “İy ģāceler bunda
niçün oturursıñuz?” 11Ģāce Behrām baķdı bu zengī dil-āveri üzerinde ālāt pāk altında at
12
pāk reh-zen vādīsinde degül bir leşker-keş ser-ver kimsedür. Ģāce Behrām ayaġa
durup bāzar-gānlar ile Būrzū’ya ta>žīm ve tekrīr gösterüp eyitdi: “Ben ķāfile-sālārum.
13
Aduma ģāce Behrām gevher-fürūş dirler. Ancaķ çāpūr ģarāmī dirler bir ģarāmī vardur.
Ķırķ ģarāmī ile der-bendi żabš 14eylemişdür. Şimdi aña fikr eylerüz kim nice idelüm aŝlı
15
budur.” didi. Būrzī eyitdi: “İy ģāce didügüñ der-bend ıraķ mıdur? Bir günde ol der-
bende varılur mı?” didi. Ģāce eyitdi: “Yoķ işte şunda.” didi. Būrzī: “Elem çekme
16
girüden >asker geliyor. >Asker ile ber-ā-ber ķonaġa gelüñ. Ben evvel varup

61
ģarāmīlerüñ ģaķķından geleyüm.” diyüp ilerüye at depdi. Şaġād rikābınca aldı 17yüriyü-
virdi. Būrzī gitdükden ŝoñra bāzar-gānlar ģāce Behrām’a: “Şol zengīnüñ sözinüñ aŝlı
var mı ola? Yoĥsa bu da 18ģarāmīlerden midür? Zīrā ķaba fitne göre. Ģarāmīlik münāsib
19
degüldür. Görelüm eger >asker didüginüñ aŝlı çıķarsa ġayrı sözleri daĥı gerçekdür.”
didi.

Bunlar bu sözde iken šabl-ĥāne sesi gelüp, gitdükçe yaķın geldi. Nā-gāh yüz biñ
20
er-ile Ferhād ve Elmās gelüp geçdiler. Ģāce Behrām: “Gördüñüz mi zengīnüñ sözi
21
gerçek imiş. Biz de ardlarına düşüp gidelüm.” dirken girüden daĥı tozlar belürdi. Bu
>askerüñ daĥı girüsi var ancaķ, diyüp şöyle bunlar ķalķup alarġa çekildiler ve ıraķdan
22
seyre-šurdılar. Anı gördiler ķırķ biñ er-ile Münķāl-i zerrīn-kemer, serā-perde-yi
23
Ĥüsrev Şīr’i ve bār-gāh-ı Ķārūn Şāh’ı dīvler başı üzerinde ber-hevā getürüp geçdiler
gitdiler. Ġayrı birbiri ardınca begler ve pādişāhlar yollu yolınca gelüp geçdiler. Ol ķadar
24
>asker gelüp geçdi kim ģaddin Allāh’dan ġayrı kimse bilmez. Bāzar-gānlar şaşup
ķaldılar. Tā kim Faġfūr Şāh gelüp geçdükden ŝoñra >Anķā-yı 25çehār-dest ŝāģib-ķırān
menzilinde gelüp geçerken bāzar-gānlar: “Bu >askerüñ ŝāģibi bu olmaķ gerek.” diyüp
ilerü geldiler temāşā [462a] içün ammā >Anķā’nuñ gözi bu bāzar-gānlara düş oldı. Gördi
biraz ķāfile šurup kendülerin temāşā iderler. 2Rikābında olan >ayyārlardan birine eyitdi:
“Var şol ģācelere söyle. Eger anlar giderler ise šurmasunlar gitsünler. 3Zīrā girüde
merdüm-ĥor dīvler gelür. Bil ki kendülere żarar gele.” didi. >Ayyār daĥı gelüp bunlara
>Anķā’nuñ cevābın virdi. 4Bunlaruñ >aķılları gitdi.

Ammā ģāce Behrām >ayyāra su&āl eyledi: “Bu pehlüvān kimdür? Žāhir bu
>askerüñ sālārıdur. Böyle 5yir götürmez >asker ile ķanda gider?” didi. >Ayyār eyitdi: “İy
ģāce, bu dil-āvere >Anķā-yı çehār-dest dirler ve >askerüñ 6sālārına ķātil Zengī dirler.
Ŝāģib-ķırānlıķ almaġa gider. Kendi yaluñuz ilerü gitdi.” didi. Ģāce Behrām ve bāzar-
gānlar 7bildiler kim iptidā raŝt geldükleri zengīdür. Bunlar daĥı yola revāne oldılar.
>Ayyār yine >Anķā’nuñ rikābına varup >azm-i 8rāh eyledi.

Eź-in cānib Būrzī ģāceden ilerü ayrılup der-bende yüridi. Meger çāpūruñ
gözcileri, bāzar-gānları 9görmişlerdi. Varup ĥaber eylediler. Çāpūr biraz baķdı: “Bāzar-
gānlar belki duyup ķaçarlar.” diyüp ķırķ ģarāmī ile binüp 10ılġar ile gelür iken Būrzū’ya
raŝt geldi. Būrzī bunlaruñ öñin alup ķırķın daĥı helāk eyledi ve ilerü der-bende 11varup
bunlaruñ Şaġād mekānların buldı ve Efrāsiyā çıķdı girüden >asker de gelüp der-bendi

62
geçüp ķondılar. 12Būrzī bār-gāha gelüp ģāce Behrām’ı getürtdi. >İzzet eyledi ve üç nāme
yazup ģāce Behrām’a virdi: “Yā ģāce 13Behrām, bu nāmenüñ birin giderken der-bend-i
Mesīģ-ābād’a uġrayup Cihān-gīr ibn-i Rüstem’e vir ve birin Tūrān pādişāhı
14
Efrāsiyāb’a vir ve birin daĥı Īrān’a varduķda Rüstem’e vir.” didi. Ģāce Behrām:
“N&ola?” diyüp nāmeleri aldı. Būrzī, 15ģāce Behrām’a vāfir nesne baġışladı ve ta>žīm ile
16
yolladı. Ģāce Behrām, Būrzū’ya du>ā iderek çıķup bāzar-gānlar ile >azm-i rāh
eylediler.

Bir gün Mesīģ-ābād’a gelüp ģāce Behrām, Cihān-gīr’e bulışup Būrzī’nüñ nāmesin
17
virdi: “Şöyle bir ŝāģib-ĥurūc geliyor. Īrān’a gider, pederüñ Rüstem’den ālāt-ı ŝāģib-
ķırānı almaķ niyyeti-le yolda raŝt gelüp bu 18nāmeyi virdi; emānetdür getürdüm.” diyüp
19
geçüp gitdi. Cihān-gīr nāmeyi oķıdı: “Ben ki rub>-ı meskūnda žuhūr iden ķātil Zengī
ve ŝāģib-ĥurūcum. Murādum Īrān’a varup pederüñ Rüstem’den ālāt-ı ŝāģib-ķırānīyi
alup bütün >āleme ben de bir zamān-ı ŝāģib-ķırān 20olmaķdur. Yolum bu diyāra uġradı.
İmdi nāmem vuŝūlında baña ķarşu gelüp öñümde ser-firū idüp tābi> olasun ve öñüme
21
düşüp Īrān’a bile gidesin. Eger muĥālefet idüp ser-keşlik iderseñ żarar görürsün.”
dimiş. Cihān-gīr hemān āteş- 22maģż olup tiziyye ķırķ biñ >askerin ve pehlüvānların daĥı
alup hemān der-bendi gelüp evvel żabš eyledi ve oturup 23Būrzī’nüñ gelmesine muntažır
oldı.

Ammā bu šarafdan rāvī eydür. Būrzī-yi şeh-bāz ve ol dilīr-i mümtāz ol pehlüvān-ı


24
ser-firāz çün-kim ģāce Behrām’ı yolladı. İrtesi gün ol yirden ķalķup >azm-i der-bend
ve ķaŝd-ı Cihān-gīr eyledi. İşte 25bunlar bu šarz üzre gelmekde.

Ammā ol vādīlerde meger bir gün gelüp bir yire ķonup şikāra çıķdı. Nā-gāh anı
gördi kim [462b
462b]
462b ķarşudan bir zeber-dest sīne-çāk žuhūr eyledi. Ammā iki elinde birer
arslan şöyle kim eñselerinden ķapmış elinde fāre 2gibi silküp ķalmışlar. Būrzī’yi görince
hemān ol elinde olan arslanları birbirine çarpup ĥurd u ĥam eyledi ve hemān bir kerre
3
çıķarup Būrzū’ya ģamle eyledi. Ammā Būrzī daĥı gördi, bu bir ķuvvet-i Ķāhire ŝāģibi
bir pehlüvān ammā dīvāne: “Vāh yazıķ şöyle 4dil-āvere kim dīvāne olmış.” didi. Ammā
gördi kendüye ķaŝd eyledi. Būrzī göñlinden eyitdi: “Elbetde böyle dīvānelere
5
ķorķutmaķ ister.” diyüp bunuñ hemān açuķ sīnesine öyle bir muşt-ı pehlüvānī urup
mu>allaķ yıķdı ve dāll-ı ĥançer olup 6eyitdi: “Gidi, delü nā-bekār şimdi nicesin? Senüñ
başıñı keseyüm mi?” diyüp gögsine çıķdı. Ammā ol dīvāne göz açup 7kendüyi ol ģālde

63
görüp eyitdi: “Amān iy ser-ver baña ķıyma! Zīrā ben >āşıķum.” didi. Būrzī-yi şeh-bāz
dönüp eyitdi: 8“İy dīvāne šoġrı söyle kime >āşıķsın ve aduñ nedür ve böyle yirde
yaluñuz ne gezersin?” didi. Ol şaĥŝ āh idüp eyitdi: 9“Benüm aduma Ser-bürehne sīne-
çāk dirler. Ekrem-ābād şāhı Ekrem Şāh’uñ ķızı Gülnār Bānū’ya >āşıķum.” didi. Būrzī
bunuñ 10sīnesinden ķalķup: “Yā Ser-bürehne, Ekrem-ābād bu araya yaķın mıdur? Elem
11
çekme seni murādına irgüreyüm. Ancaķ baña Ekrem-ābād’ı, gösteresin. Iraķdan
temāşā ile saña ķızı zār zūr alı-vireyüm.” didi.

12
Sīne-çāk ķalķup Būrzī’nüñ ķademinde baş ķoyup andan Būrzī süvār olup Ser-
bürehne ile Ekrem-ābād’a revāne oldı. Az zamānda Ekrem-ābād’a gelüp šoġrı 13sarāy-ı
Ekrem Şāh’a ķadem baŝdı. Dīvān-ĥāne ķapusına gelüp ġurābdan indi. Yuķarı çıķup
14
dīvān-ı Ekrem Şāh’a girüp tā varup taĥt öñinde šurup nažar eyledi. Ekrem Şāh taĥt
üzerinde oturmış, ŝaġ ve ŝol dīvānda pehlüvānlar ŝandalī 15üzerlerinde ķarar eylemişler.
Ammā ŝaġ šarafda pāy-ı ĥūn-āşām yüz on iki arış ķad çeker bir pehlüvān oturur ve
ŝolında 16daĥı Derbendī nām bir pehlüvān oturur. Bunlar da Būrzī’yi gördiler. Bir zengī
pehlüvānı, belā teklīf añsuzın dīvāna girüp 17šurdı.

Ekrem Şāh bunı görince vehm eyleyüp: “Kimdür bu zengī? Ĥaber virmeden niçün
ŝalı-virdüñüz?” didi. Serhengler eyitdiler: “Hey 18pādişāhum söyledük ammā diñlemedi.
Hemān içeri yüridi.” didiler. Ekrem Şāh dönüp eyitdi: “Pehlüvān sen kimsin ve ne
19
ĥiźmete geldüñ? Besbellü pādişāhlara ĥiźmet eylemedüñ kim āyīn erkān nidügin
bilmezsin.” didi. Būrzī eyitdi: “Yā Ekrem Şāh, ben 20āyīn erkān nidügin ĥūb bilürem ve
lākin bu maģalüñ iķtiżāsı böyle oldı. Şimdiki ģālde elçiyem. Senden bir şey ricā
21
eylemege geldüm. Vekāletüm ģasbi-le isterem. Eger eylük ile virürseñ ne ĥoş.
Virmedügüñ ŝūretde zūr ile de aluram.” didi. 22Ekrem Şāh: “Bire ne söylersin iy zengī?
Nedür istedügin söyle görelüm.” didükde Būrzī: “Yā Ekrem Şāh ķızuñ Gülnāz Bānū’yı
23
Ser-bürehne sīne-çāk nām pehlüvāna menkūģalıga isterem. Elbetde benüm ĥāšırum
içün virürsin.” didi. Ekrem Şāh daraldı, 24vehm güldi: “Bu zengī ķıyāfetine göre degül
25
imiş. Bu da dīvāne imiş. Kim öyle bir delünüñ sözi ile gelmiş. İy zengī senüñ başıña
ŝovuķ geçmiş! Var yüri şundan.” didi. Būrzī: “Yā Ekrem Şāh ben böyle pejmürde ve
463a bu aradan gitmem. Hemān >aķluñ başında ise ķızı virürsin
perīşān sözler ile daĥı [463a
463a]
yoĥsa benden ŝoñra ziyān görürsin.” didi. Ekrem Şāh 2bir kerre ŝaġ ve ŝol pehlüvānlara
baķup: “Bire ne šurursıñuz iy erbāb-ı dīvān uruñ şol zengī zengī nā-bekārı!” diyince ŝaġ
3
ve ŝol dil-āverler iki cānibden yirlerinden ģareket eylemek murād eyledükde Būrzī bir

64
na>ra öyle urdı kim cümlesi ġış olup 4ķaldılar. Hemān Būrzī, taĥtdan bir kerre Ekrem
Şāh’ı düvālinden ķapup ķolına aldı ve: “Ķımıldanmañ iy erbāb-ı dīvān, size bir Ekrem
5
Şāh ururum ki cümleñüzi ĥurd u ĥam olursıñuz.” didi ve Ekrem Şāh’ı bende çekdi ve
Şaġād’a teslīm eyledi ve Behmen ĥūn-āşāmı 6düvālinden çeküp fırlatdı geçüp pāy-ı taĥt
ŝandalīsinde ķarar eyledi.

Ammā Nūş’in ve Behmen’üñ >aķılları başlarına gelüp 7iki cānibden ķalķup


Būrzī’ye yüriyüp ĥamle eylediler. Būrzī bunları birer sille ile yıķup bende çekdi ve
“Nicesin?” diyince 8bunlar: “Amān!” diyüp Būrzū’ya tābi> oldılar. Būrzī Şaġād’ı
gönderüp vardı. Ser-bürehne sīne-çākı getürdi. Ekrem Şāh-ile 9barışdurdı ve ķızı Gülnār
Bānū’yı >aķd idüp üç gün sūr ıŝmarlandı. Būrzī, Şaġād’ı leşkere gönderüp Ekrem-10ābād
öñine gelüp ķondılar. Üç gün sūr tamām olup dördünci gice Ser-bürehne’yi Gülnār
Bānū ile gerdege ķoyup ber-murād 11eylediler.

Meger bu şey&ine sebeb Gülnār Bānū’nuñ bir dāyesi var idi. Ŝahire la>īne idi. Siģr-
12
ile Ser-bürehne’yi öyle dīvāne meşreb eylemiş-idi. Ol la>īne geldi. Siģr-ile Ser-
bürehne’yi mesģūr idüp ķapdı, ber-hevā çıķardı. Ammā Şaġād meger beklerdi. 13Görüp
Būrzū’ya ĥaber eyledi. Būrzī gelüp öyle bir na>ra urdı kim cāźū la>īnenüñ zehresi çāk
14
olup helāk oldı. Ser-bürehne sīne-çāk bir šarafa ve cāźūnuñ lāşe-i murdārı bir šarafa
15
düşdi. Būrzī, Ser-bürehne’yi ķapup zemīne ķodı. Ser-bürehne’nüñ >aķlı başına geldi.
16
Cāźūnuñ leşin gördi ve aģvāle vāķıf olup şād oldı. Andan yine cāme-ĥābına varup
yatdı.

Ŝabāģ ba>de-l-ġusl divān-ı Ekrem Şāh’a varup yine pāy-ı taĥt ŝandalīsine geçüp
ķarar eyledi. Ekrem Şāh 17ĥil>at geyürdi. İki gün daĥı eglenüp Ekrem Şāh yüz biñ >asker
18
peydā eyledi ve Būrzī >askerine ķatılup bir gün yir getürmez >asker ile Ekrem-ābād
öñinden ķalķup: “Ķandasın Mesīģ-ābād ve ķaŝd-ı Cihān-gīr?” diyüp revāne oldılar.
19
Yiye içe ķona göçe bir gün derbende altı sā>at ķadar yire gelüp ķondılar. Būrzī,
20
Şaġād’ı çaġırup: “Var yā Şaġād bir kerre der-bend-i Mesīģ-ābād’ı yoķla, >asker var
mıdur ve Cihān-gīr anda mıdur ve ne gūne tedārükdedür? Bir ĥaber alup getür.” didi.

21
Şaġād >ayyār be-ser [ü] çeşm, diyüp revān oldı. Šarfetü’l->ayn içre šabān
ķaldurup der-bende geldi, ne gördi; ķırķ biñ >asker ile Cihān-gīr der-bend 22aġzını almış
Sedd-i Sikender miśāl oturup der-bendden ķuş uçurmaz degül kim ādem geçüre. Tebdīl-
i ŝūret Cihān-gīr’üñ 23bār-gāhına varup bir kūşede šurup temāşā eyledi, gördi. Pāy-ı taĥt

65
24
ŝandalīsinde bir nev-civān oturur. Ammā heybet ve ŝalābet ve mehābetinden yüzine
baķılmaz >aynı ile šarz ve šavrı ve cünbişi daĥı Būrzū’ya beñzer ve baş ser-ķaplan
yirinde bir pīr-i 25kühen maķāl oturmış öñinde yidi šoplu bir ŝalıķ šutar ve ŝol ķolda bir
vecīh pehlüvān oturur. Adına Süheyl-i Derbendī [463b
463b]
463b dirler imiş. Elmās ceng-cū ve
İsfendiyār Rūmī ve Tūr Teberkeş.

Ģāŝılı Cihān-gīr’üñ cümle pehlüvānların ism ve resmi ile 2nişānlayup ĥaber aldı
ve >ayyār başı maķāmında Tīz-rū >ayyārı gördi. Bir rind >ayyārdur. Oradan šabān aldı.
Az zamānda gelüp 3leşkere dāĥil ve Būrzū’ya bulışup gördügi üzre Cihān-gīr’i vaŝf
eyledi. Būrzī: “Ĥoş imdi o da bir şey degüldür, anuñ da 4ipligi tīz pazara çıķar.” diyüp
bir miķdār ġurūr gösterdi. Ol gice menzilden seģerī ķalķup yine bir ķā>ide tertīb üzre
yollarına 5revāne oldılar. Ammā aġar >asker çoķ gidemezler. Dört sā>at ķadar gidüp
ķondılar. Der-bende iki sā>at miķdārı yir ķaldı. 6Ol gice anda ārām idüp Būrzī, Ferhād’a
ve Elmās’a tenbīh eyledi: “Siz muķaddem yüriyüp yüz biñ er-ile der-bende uġrañ,
7
geçe-bilürseñüz geçüp öte cānibe ķonuñ. Eger yol virmeyüp geçemezseñüz der-bendüñ
berü cānibinde ķonuñ.” didi.

Ŝabāģ olduķda 8Ferhād ve Elmās yüz biñ er-ile ķalķup der-bende šoġrı >azm
eyledi. Daĥı ķafālarınca Münķāl-i zerrīn-kemer ķalķdı. Tertīb üzre 9>asker ķalķup
revāne oldılar. Ammā Ferhād ve Elmās öteden der-bende geldi. Meger Tīz-rū >ayyār
10
tebdīl gelüp leşker-i Būrzī’yi temāşā idüp gelüp Cihān-gīr’e ĥaber virmiş-idi. Cihān-
gīr daĥı >askerin aleste idüp kendü daĥı çīn-i pūlāda ġarķ olup pehlüvānları 11ķafāsında
der-bend aġzın alup durur. Birazdan Ķahramān-oġulları gelüp der-bende yüridiler,
12
gördiler kim Cihān-gīr der-bendin aġzın almış šurur. Hemān ilerü gelüp Cihān-gīr’e
ādem gönderdiler: “Der-bend aġzından bir cānibe šur geçüp gidelüm. Eger yoķ dirseñ
13
ŝoñra >arżuñı yıķaruz.” didiler. Cihān-gīr daĥı cevāb idüp eyitdi: “Yebāna söylemişler.
14
Bundan anlara yol yoķdur. Nireden giderlerse gitsünler.” didi. Gelen ādem dönüp bu
cevābı söyledükde hemān Ferhād at sürüp der-bend aġzına geldi ve Cihān-gīr’i dā>vet
15
eyledi. Cihān-gīr öñin alup cenge durdılar. Cihān-gīr, Ferhād’uñ ģamlelerin āsān-ı
vech üzre men> idüp >āķibet bir øarb-ı 16şedīd urup yıķdı. Tīz-rū >ayyār üzerine düşüp
17
bende çekdi ve getürüp >alem dibine gitdi. Ķarındaşı Elmās bu ģāli görüp at depdi.
Cihān-gīr’e: “İy nā-bekār sen misin benüm birāderüm bende çeken?” diyüp ġayret ile
Cihān-gīr’e bir nīze ģavāle eyledi. 18Cihān-gīr anuñ da nīzesin men> eyledi. Elmās gürz-
ile geldi. Cihān-gīr gürzin de men> idüp biraz gürz çengi eylediler.

66
Ammā girüden 19Münķāl de gelüp irişdi. Cihān-gīr gördi, >askerüñ girüsi geldi.
20
Hemān Elmās’a daĥı bir øard-ı şedīd urup yıķdı. Tīz-rū >ayyār bend idüp >alem
sāyesine alup gitdi. Cihān-gīr meydānda ķaldı. Münķāl bu ģāli görüp >āķil pehlüvān idi.
21
Hemān emr eyledi. >Asker ol araya ķonup serā-perde-yi Ĥüsrev Şīr’i ķurdılar. Gelen
22
ķondı. Tā kim Būrzī gelüp gördi. >Asker ķonmışlar. Su&āl eyledi: “Cihān-gīr Ferhād’ı
ve Elmās’ı yıķup bende çekdi.” didiler. Būrzī muķayyed olmadı. Ammā Şaġād’a eyitdi:
23
“Var yā Şaġād, gör; Cihān-gīr, Ferhād’a ve Elmās’a ne mu>āmele eyler? Eger bir
24
yaramaz ķaŝd idüp ya>nī bir öldürmek murād ider ise gelüp baña ĥaber eyle. Varup
dīvānın baŝup pehlüvānları ĥalāŝ ideyüm.” didi. Şaġād da: “N&ola?” diyüp šabān aldı
dīvān-ı Cihān-gīr’e girüp 25bir kūşede šurdı.

Ammā eź-in cānib Cihān-gīr ibn-i Rüstem Ķahramān-oġulların bende çeküp gördi
kim ġayrı meydānına kimse [464a
464a]
464a gelmeyüp ķondılar. Cihān-gīr daĥı dönüp ķondı.
Bār-gāhına gelüp Ferhād’ı ve Elmās’ı ķarşusına getürtdi. Bunlara ģišāb 2idüp: “Nice
görürsüz kendüñüzi?” didükde bunlar eyitdiler: “Nice görsek gerek. Şimdiki ģālde
elinde esīrüz. Žāhir sen de 3>ālemüñ ŝāģib-ķırānı olan Rüstem’üñ oġlısın. Bize ġālib
gelseñ ne var?” didiler. Cihān-gīr eyitdi: “Gelüñ imdi baña tābi> 4oluñ, size ri>āyet
ideyüm.” didi. Bunlar: “Ĥayır, biz ķātil Zengī’den ġayrıya ĥiźmet eylemezüz.” didiler.
5
Cihān-gīr: “Ĥoş imdi şimdi pehlüvānuñuz olan ķātil Zengī belkim sizüñ daĥı
ķasāvetiñüzdedür.” diyüp bendlerin aldı. Birer ĥil>at ve birer raĥş virüp 6yolladı. Şaġād
>ayyār bunı görüp āferīn eyledi ve šaşra çıķınca ol da ber-ā-ber çıķup ordunuñ kenārında
bunlara 7bulışdı ve ne içün geldügin naķl eyledi. Andan sürüp Būrzū’ya geldiler. Cihān-
gīr’i medģ idüp olduġı gibi naķl 8eylediler. Būrzī Cihān-gīr’e taģsīn ve āferīn eyledi.

Ol gice mürūr idüp ŝabāģ oldı. Būrzī dīvān idüp Cihān-gīr’e 9bir nāme yazdurup
ŝaġ ve ŝol dīvānı gözden geçürüp Arġun-ı gergedān-ı süvāra raŝt gelüp işāret eyledi.
10
Arġun ayaġa durup gelüp Būrzī öñinde temānna eyledi. Būrzī eyitdi: “Yā Arġun, seni
Cihān-gīr’e elçi naŝīb eyledüm. Var bu 11nāmeyi vir; oķıyup her ne cevāb virürse getür.”
12
didi. Arġun: “Be-ser [ü] çeşm.” diyüp nāmeyi alup šaşra çıķdı ve gergedānına süvār
olup šoġrı Cihān-gīr >askerine geldi. Ammā ki görenler Cihān-gīr’e ĥaber eylediler, ķātil
13
Zengī’nüñ šarafından bir pehlüvān geliyor, diyü Cihān-gīr: “Gelsün.” diyüp Tīz-rū
14
>ayyār, bār-gāh ķapusında ķarşuladı. Arġun gelince öñine düşüp içerüye getürdiler.
Arġun-ı gergedān-ı süvār, dīvān-ı Cihān-gīr’i gözden geçürüp ŝaġ ve ŝol pehlüvānlarını
15
daĥı gördi. Gelüp temennā eyledi. Cihān-gīr: “Ĥoş geldüñ pehlüvān.” diyüp Arġun’a

67
>izzet idüp işāret eyledi. Bir pūlād ŝandalī getürdiler. Arġun 16geçüp ķarar eyledi. Şerbet
virdiler, içdi. Andan nāmeyi çıķarup Cihān-gīr’e ŝundı. Cihān-gīr alup oķıtdı. “Mefhūm
17
bu ki elbetde gelüp baña tābi> olasın ve öñüme düşüp beni Īrān’a götüresin. Yoķ diyüp
18
muĥālefet iderseñ ŝoñra >arżıñı yıķaram ve yol alup geçerem. Bilmedüm işitmedüm
dimeyesin.” dimiş.

Cihān-gīr nāmeyi Arġun’a virüp: “Var ol aķlı yoķ zengīye 19söyle, anuñ başıña
ŝovuķ geçmiş. Nāmesinüñ cevābın yarın meydānda alsun benden.” didi ve Arġun’a bir
ĥil>at virüp ve bir 20kise altun virdi. Arġun da çıķup šoġrı Būrzū’ya geldi. Cihān-gīr’üñ
cevābın virdi. Būrzī: “Ĥoş imdi günāhı boynıña.” 21diyüp >askerde ceng nidā itdürdi. İki
cānibden ŝabāģa muntažır oldılar.

Çün-kim ŝabāģ oldı. İki šarafdan çeng-i ģarbīler 22çalınup süvār oldılar. >Alemler
ve ŝaflar dizüp derūn sipāh nažar-ber-meydān idüp: “Āyā meydāna kim gire?”
23
didüklerinde hemān Cihān-gīr at depüp meydāna girdi. >Alem silāģ-şōrlüķ icrāsından
ŝoñra na>ra urup er šaleb eyledi. Būrzī murād eyledi kim kendi meydāna 24gire. Yine fikr
eyledi kim pehlüvānlar neyleyelüm, bize destūr virmez yoĥsa bizler de ģaķķından
25
gelürdük dimesünler, diyüp pehlüvanlara eyitdi: “Her kim isterse Cihān-gīr’üñ
meydānına girsün.” didi. Pehlüvānlar ol ķadar iźn alup birer birer Cihān-gīr’üñ
meydānına çıķup [464b
464b]
464b maġlūb oldılar.

Ol gün Cihān-gīr aĥşam olınca ķırķ ķadar pehlüvān baŝdı, bende çekdi. Aĥşam
olduķda iki 2cānibden šabl-ı ārām çalınup dönüp ķondılar. Cihān-gīr dönüp bār-gāhına
geldükde ol gün esīr eyledükleri pehlüvānlaruñ 3bendlerin aldı ve birer ĥil>at virüp
Būrzī’nüñ šarafına yolladı. Pehlüvānlar gelüp Cihān-gīr’i medģ eylediler. Ol gice mürūr
4
idüp çün ŝabāģ oldı. Yine iki šarafdan süvār olup meydān merkezine geldiler. Cihān-gīr
meydāna girüp Būrzī šarafından 5giren pehlüvānı yıķup bende çekdi. Aĥşam olınca yine
vāfir pehlüvān bende çekdi. Aĥşam olınca šarafından šabl-ı ārām 6çalınup dönüp
ķondılar. Cihān-gīr yine bende çekdüklerin ŝalı-virdiler.

Ĥulāŝa-i kelām, Cihān-gīr yidi günde Būrzī’nüñ 7cümle pehlüvānına ġalebe idüp
faķaš >Anķā-yı çehār-dest ile Nevādir Şāh ķaldı. Bir de kendi ķaldı. “Yarın çeng
olmayup 8āsāyiş olınsun.” diyüp Būrzī leşkere tenbīh eyledi. Tīz-rū >ayyār ĥaber-dār
olup varup Cihān-gīr’e bildürdi. Cihān-gīr 9daĥı muķayyed olmadı.

68
Ol gice geçüp ŝabāģ oldı. Ceng yoķ, herkes kendi źevķinde Tīz-rū kendü
kendüsine fikr idüp 10eyitdi: “Varayum şol ķātilüñ >ayyārı olan Şaġād’ı bir šarīķ ile ŝayd
11
idüp bir reng ideyüm. Ol daĥı bilsün kim cihānda naŝıl >ayyārlar var imiş.” diyüp
tebdīl-i ŝūret taġyīr-i cāme eyledi. Kendüyi bir abdāl şekline ķoyup leşker-i Būrzū’ya
12
geldi. Gezerek Būrzī’nüñ bār-gāhına irdi, gördi Būrzī şikāra gitmege ģāżırlanur; seyr
13
eyledi. Tamām Būrzī, gurāba süvār olup Şaġād’ı daĥı yanına aldı. Yaluñuz >azm-i
şikār eyledi. Tīz-rū >ayyār daĥı ardına düşdi. Būrzī leşkerden çıķup biraz gitdi, 14bir āhū
ŝayd eyledi. Bir daĥı ŝayd eyledi ve bir lašīf yire gelüp indi. Ġurābı öte ŝaldı. Şaġād
15
āhūları üzüp kebāb eylese gerek. Ģikmet-i Ĥudā šuz almaġa unıtmışlar idi. Şaġād:
“Varayum fi&&l-ģāl šuz alup getüreyüm.” diyüp orduya gitdi.

16
Ammā Tīz-rū yol üzerinde durup dervīş-ŝūret elinde bir deste dārūlı gül, “Eyü
Allāh!” diyüp “Şaġād’a >āşıķ Ĥorāsān 17erenlerinüñ armaġānıdur.” diyüp Şaġād’a ŝundı.
18
Şaġād >acele ile giderdi, ĥāšırına bir nesne gelmedi. Güli alup Tīz-rūh bir ķalıb altun
virdi ve ķoķılayup “Ben bunı ķātil Zengī’ye vireyüm.” diyü yilerek orduya doġrı gitdi.
Ammā dārū da ķattāl 19idi ve irüp Şaġād: “Bire bu ne ģāldür?” diyesiye ķalmadı yıķıldı.
Tīz-rū ķaparaķ Şaġād’ı dārūdan geçürüp bende çekdi ve “[...]20[...] ķoyup daĥı kendi
ŝūretine ķodı ve kendi Şaġād ŝūretine girüp šoġrı Şaġād’uñ bār-gāhına vardı.
Ĥalīflerinden 21Çestüñ >ayyāra, Şaġād’ı virüp “Bu Cihān-gīr’üñ >ayyārı Tīz-rū’dur, bunı
22
ŝaķla.” diyüp bıraķdı ve biraz šuz alup döndi, Būrzī’nüñ olduġı yire geldi. Āhūları
23
šuzaldı ve şişe ŝancup kebāb eyledi ve getürüp Būrzī’nüñ öñine ķodı. Būrzī yaluñuz
oturup kebābdan yidi ve bir surāģī bāde var idi, anı içdi gördi kim Şaġād gelmedi.
24
Būrzī: “Bire nā-bekār >ayyār niçün gidüp gelmedi. Yoĥsa bir ķażāya mı düş oldı?”
25
diyüp cānı ŝıķıldı, >āķibet ġażaba gelüp ķalķup orduya geldi. Serā-perde-yi Ĥüsrev
Şīr’e inüp Şaġād’ı aratdı: “Gelüp šuz alup gitdi.” diyü cevāb virdiler. Ammā Şaġād’uñ
dārūsı def> [465a
465a]
465a olup gözin açdı ne gördi bend içinde.

Ammā çadırında düşündi: “Be cānum ben šuz almaġa gelürken bir dervīşe 2raŝt
geldüm. Baña bir deste gül virdi. Ġayrı ötesin bilmem. İşte baña her ne oldı ise ol
dervīşden oldı.” diyüp 3ün eyledi. >Ayyār gelüp “Nedür bire nā-bekārlar ne yebāna
söylersiñüz?” didi. Eyitdiler: “Bire nā-bekār ne istersin?” didiler. Şaġād da eyitdi: “Ben
4
efendüñüz Şaġād degül miyem?” diyüp söyledükde >ayyārlar ķahķaha ile gülüp “Var
yüri nā-bekār >ayyār senüñ >aķluñda hiffet var. Ancaķ güyā 5žarāfet-ile elümüzden ĥalāŝ
olsañ gerek. Senüñ Şaġād nereñe beñzer kim Şaġād’um diyesin. Meger kişi kendi

69
ŝūretin āyīneye nažar 6eylemedükçe farķ eylemez imiş. Sen Cihān-gīr’üñ >ayyārı Tīz-rū
>ayyār didükleri nā-bekārsın.” didiler ve Şaġād’uñ eline bir āyīne virdiler. 7Şaġād daĥı
kendüye baķdı, Tīz-rū >ayyār ķıyāfetinde: “Hāy, ķaltaban >ayyār!” diyüp güldi ve
>ayyārlara “Varuñ baña Cüstüñ >ayyārı ve Nesīm 8>ayyārı ve Çālāk >ayyārı çaġıruñ.”
diyüp ĥalīfelerin çaġırtdı ve kendin bildürüp: “Ben Şaġād’um işte aģvāl şöyle oldı.”
9
diyüp aŝlı ile naķl eyledi. Daĥı bildiler kim dürüst, efendileri Şaġād’dur, ŝalı-virdiler.

Şaġād kendi ŝūretine girüp >ayyārlara 10tenbīh eyledi, “Ŝaķınuñ bu sırrı kimseye
söylemeñ.” diyüp ve ķalķup Būrzī dīvānına gitdi. Būrzī Şaġād’ı görince ġażab bile
11“
Bire nā-bekār >ayyārsın bu gün nereye alduñ yüriyü-virdüñ, beni şikārda yaluñuz
12
niçün bıraķduñ?” didi. Şaġād gördi kim Būrzī darılmış. İķtiżā eyledi kim šoġrısın
söylemek, gülüp eyitdi: “İy pehlüvān baña ne aģvāl şol yüzden oldı, nā-bekār >ayyār
13
beni dervīş-ŝūret aldadup reng eyledi.” didi. Būrzī gülüp: “Yā Şaġād ha şöyle sen de
bir ĥuŝūma raŝt gele. İşte Īrān, Tūrān fedāīleri 14böyledür. Şimden girü ġāfil olma.” didi.
Şaġād: “Ĥoş imdi ben de intiķāmum ķomam. Lā-büd bir fırŝatın bulduķda ben de aña
bir reng eylemem 15vardur.” didi. Būrzī: “Yoķ, yoķ yā Şaġād, ŝaķın pehlüvānınuñ >ırżına
şān getürecek mertebe ķaŝd eyleme. Ŝoñra saña incinürem.” 16didi.

İrtesi gün çeng içün ģāżır oldılar. Ol gice iki cānibden tedārüklerin görüp ŝabāģa
müteraķķıb oldılar. Çün-kim 17ŝabāģ oldı, iki leşkerden çeng-i ģarbīler dögülüp meydān
açıldı. Cihān-gīr ibn-i Rüstem meydāna girüp na>ra urdı: “Yā ķātil Zengī 18meydānuma
sen gel bir alay derd-mendi gönderüp beyhūde niçün >ırżların pāy-māl itdürürsin? Bu
>askerde murād sensin.” 19didükde Būrzī ŝaġ ve ŝol iki yanında šuran dil-āverlere baķup:
20
“İy begler Cihān-gīr beni šaleb eyler, nevbet benümdür.” diyüp ġurāb-ı baģrīyi sürüp
Nevādir Şāh ile >Anķa meydāna girmek murād eylediler. Ammā Būrzī rıżā virmedi.
21
Kendi girüp Cihān-gīr’e ber-ā-ber oldı ve ādāb-ile >aşķ eyledi. Cihān-gīr daĥı
Būrzī’nüñ ādāb üzre >aşķın alup ser-ā-pā Būrzū’ya nažar eyledi. Egerçi ķašrān šulumına
22
beñzer bir zişt-rū zengīdür. Ammā atı pāk, ālātı pāk, mehābet ve ŝalābet ŝāģibi dil-
23
āverdür, ġāyet begendi ve taģsīn eyledi ve göñlinden “Yā-Rabb Īrān ser-verlerin bu
zengīden sen ģıfž eyle.” diyü du>ā eyledi.

24
Būrzī dönüp eyitdi: “Yā Cihān-gīr niçün bize yol virmeyüp böyle öñümüze
sedd-i rāh olduñ? Ben senden memleket istemedüm ve źaĥīre istemedük ve senüñ
25
diyārına aŝlā żararumuz olmazdı, geçer giderdük. Ha yolumuz böyle vāķı>a oldı. El-

70
ģamdü li&llāh ikimüz daĥı ehl-i İslām’dan; >izz [ü] imān ehlinde yād olmaz, dirler [465b
465b]
465b
böyle ser-keşlik eylemek saña münāsib degül idi.” didi. Cihān-gīr: “Yā ķātil Zengī
benüm oralar ģācetüm degüldür. Mümkin olsa ben 2senüñ >askerini bir yıl źaĥīreye ġarķ
iderdüm, gücüme gelmezdi. Ancaķ daĥı işidenler baķ Cihān-gīr, ķātil Zengī’den ķorķup
yol 3virmiş, dirler. Ben ise bu nāmı ķabūl eylemem. Bir de bu kim yarın pederüm ibn-i
Rüstem bunı duyup, Cihān-gīr ne muĥanneś oġlanmış, benüm üzerime gelen 4ĥaŝma
ķarşu šurup ölince çalışup yol virmege sā>ī idecek iken aŝlā muķayyed olmamış, pek
ķaba imiş, diyüp nāmum muĥanneślik 5Īrān pehlüvānları arasında yād olmaġa sebeb
olur. Ben māni> degülem ver bundan daĥı dönüp ġayrı yoldan her ne šarafa giderseñ 6git
illā bu der-bendden geçürmem. Meger kim baña ġalebe idüp başum kesesin, böyle
geçersin. Yoĥsa mā-dām ki ŝaġum saña bu der-bendden 7yol yoķdur.” didi.

Būrzī: “Çün-kim öyledür imdi ģamle eyle, görelüm nice olur. Ben de yā senden
yol alup geçerem ve yāĥud helāk 8olup devlet ü dārātum sen żabš eylersin.” didi. Cihān-
gīr: “Yā ķātil Zengī ģamleyi sen eyle ben ibtidā& ģamle eylemem. Zīrā bir bu kim
9
ģāliyā ŝāģib-ķırān-zāde ve nesl-i Ķahramān ikinci bu kim sen yol aluram diyü
10
da>vācısın ģamle saña düşer. Eger murāduñ yol almaķ ise hemān šurma ģamle eyle.”
11
diyüp bunlardur vāfir ģamle nizā>ına düşdiler, birisi mülzim olmayup >āķibet iki
cānibden pehlüvānlar gelüp bunları ber-ā-ber ģamleye rıżālaşdurdılar. Hemān ikisi ber-
12
ā-ber ellerine nīzelerin alup (minyatür) birbirlerine birer nīze urdılar. İkisinüñ daĥı
13
ķolları bükilüp ber-ā-ber virdükleri siperler gögüslerine ķapandı. Ne ģāl ise ķoltuķ
altlarından yol gösterüp biri bir šarafa biri bir šarafa gitdi. Ammā ikisinüñ vücūdları
øarb-ı nīzeden ra>şe-nāk [466a
466a]
466a oldı.

Şol ķadar var kim Būrzī’nüñ ālātı süleymānī ammā Cihān-gīr’üñ degül ve Būrzī
otuz yıla yaķındur her gün ceng 2idüp [...] kemālinde Cihān-gīr Būrzī’den bir nīze yidi
kim daĥı müddet-i >ömrinde bu nīzeyi kimseden yimiş degül idi. Bildi kim ķātil 3Zengī
ne mertebede dil-āver imiş, göñlinden eyitdi: “>İftāģ >aynek yā Cihān-gīr olmaya ki ķātil
Zengī >ırżuñı yıķıp bed-nām olasın. 4Ġayret ile bu zengī sā&ire ķıyās olmaz deyyān ķoca
Rüstem ve Īrān pehlüvānları size bir ĥaŝm-ı ķavī varıyor kim her biriñüze 5miķdārın
bildürüp [...] .” didi. Būrzī daĥı bir nīze Cihān-gīr’den yidi kim seyāģatde bu nīzeyi
6
kimseden yimemiş-idi. Rüstem’den ve Ferāmurz’dan yidügi nīzelerüñ çāşnisi
damaġında leźźet virdi. Başın ŝalup: “Āferīn yā >ammi taģsīn 7seni eken ataya ve
šoġuran anaya.” diyüp taģsīn eyledi. Bundan ŝoñra māni> degüldür. Her ķanġısı ģamle

71
eylerse hemān Cihān-gīr 8šarafından gürzüñ de peykerin çeküp deste-çūbından żabš idüp
ve raĥşına meydān virüp: “Al imdi yā ķātil Zengī 9benden bu yādigārı.” diyüp irişdi,
10
Būrzū’ya bir øarb urdı. Būrzī, Cihān-gīr’üñ gürzin hevādan inerken gördi šaġ gibi
üzerine iner. Tiziyye Būrzī daĥı Ĥüsrev Şīr gürzin ber-ā-ber virdi.

Beyt:

Šoķındı gürz gürze ķopdı šırāķa

11
Üni irdi Ĥorāsān ve >Irāķ’a

Ģāŝılı gürz gürze indükde šaķ šırāķa šumšuraķ āfāķ’ül-šaķ olup Būrzū’nuñ
12
ķolları bükildi, baş ķaçurup arķaya alduķda arķasında olan siper āyīneleri çarĥa girdi.
13
Būrzī lenger virince ġurāb-ı baģrīnüñ öñ ayaķları ilerü ve ķıç ayaķları girü, şikemi
14
taģte’ś-serāya döşendi. Cihān-gīr gürzin żabš idüp geçüp ser-meydāna vardı. Būrzī
miyānın raŝt idüp vücūdın yoķladı, gerçi bir yirinde ĥašā olmamış ammā 15vücūdı tāmar
be šamar ĥaber-dār olmış kendüye eyitdi: “Yā Būrzī gözüñ aç kim Cihān-gīr çoķ
yaķındur, bu ķadar seyāģat 16idüp tekmīl-i >arż eyleyecek zamān olmaya ki >arżuñı daĥı
pāy-māl itdürüp ĥā&ib ü ĥāsir ķalasın.” diyüp17kendü kendüsine ġayret virdi.
Andan gürz-i Ĥüsrev Şīri ķapup irişdi. Cihān-gīr’e bir øarb urdı, Cihān-gīr 18gürz
ber-ā-ber virüp arķaya alduķda arķasında olan siper oluķ oluķ olup başı at başına ber-ā-
ber oldu ve mest19olup vücūdından dāne dāne >araķ ģāŝıl oldı. Ne ģāl ise gerçi men>
20
eyledi. Māderinden emdügi süd damaġında leźźet virdi. İşte bu minvāl üzre
birbirlerinüñ vücūdların sendān-ı āhen-gīr miśāl dögüp aĥşam olınca bir yirlerine
21
yitmişer ve seksener øarb urdılar. Būrzī šur idüp: “Yā Cihān-gīr bu gün senüñle bu
ķadar ceng eyledük. Ġālib ve maġlūb 22belli olmadı, var bu gice, yi kebābı iç şarābı
šaķviyet-i beden ģāŝıl eyle de yarın yine görişelüm.” diyüp döndiler.
23
Ol gice birbirlerin medģ idüp irtesi ŝabāģ oldı. Yine iki leşker binüp Būrzī ile
24
Cihān-gīr meydāna girdi. Aĥşam olınca ceng idüp döndiler. Ŝabāģ yine bindiler el-
25
>uhdetü >ale’r-rāvī yidi gün, ceng eylediler. Ġālib ve maġlūb bilinmedi. “Yarın çeng
olmayup şikāra gidilsün.” diyüp >askere iki šarafdan tenbīh oldı.
Çün-kim ol gice geçüp [466b
466b]
466b ŝabāģ Būrzī cümle begler ile şikāra gitdi. Cihān-gīr
ise bir yire gitmez. Bir ģāl ile der-bendi geçerler diyü Şaġād kendü 2kendüsine fikr idüp:
“Bir gün ortalıķ ģāli iken varayum şol nā-bekār Tīz-rū >ayyārı [...] ŝayd idüp direng ide-
3
bildüm.” diyüp Būrzī’yi ŝavdı. Kendi tebdīl-i ŝūret Cihān-gīr >askerine vardı. Tīz-rū
>ayyārı araşdurmaġa başladı. 4Meger Tīz-rū daĥı Cihān-gīr’üñ yanında idi. Cānı ŝıķılup,
biraz çıķup def>-i sevdā iderem bāri bu gün ceng yoķdur, diyü 5gezerek leşkerden šaşra

72
çıķdı. Şaġād bunı görüp ķafāsına düşüp Tīz-rū >ayyār daĥı diraĥt sāyesine gelüp 6oturdı.
Dört cānibden temāşāya başladı. Baķup dururken bir miķdār gözlerin ĥāb aldı. Şaġād ol
maģall-i fırŝat 7bulup bunuñ üzerine kemend >ayyārı atup girift eyledi. Tīz-rū beliñleyüp
ģāl nidügin bildi. Çabalayup feryād ideyüm 8ŝandı. Şaġād aġzına šūb >ayyārı virüp
burnına zār u zūr dārūyı ķattāl šutup dārūdan geçürdi. [...] 9ķoyup ŝalla ŝırt eyledi ve
šabān ķaldurup šoġrı kendi çadırına getürdi andan pāk bir küçük ĥazīne ŝanduġı 10bulup
Tīz-rū >ayyārı ŝımŝıķı içine yirleşdürdi ve ķapaġın ķapayup mühürledi ve ŝırtına urdı.
Šoġrı Cihān-gīr’üñ 11bār-gāhına vardı.
Cihān-gīr daĥı yaluñuz oturur idi. Varup Şaġād temennā idüp ve ŝanduġı öñine
ķoyup eyitdi: 12“İy dil-āver-i >ālem efendüm, ķātil Zengī selām eyledi. Şol ŝanduġı daĥı
13
size hediyye irsāl eyledi. Aŝlı bu kim şikārda bir defīne bulup biş on ŝanduķ çıķdı.
Birin size gönderdi.” didi. Cihān-gīr daĥı ne disün: “Ĥoş imdi ķalduruñ 14ĥazīne bār-
gāhına.” diyüp ŝanduġı ķaldurdılar. Şaġād’a daĥı bir kise altun virdi: “Bizden ķātil
Zengī’ye selām eyle 15>ayyār.” didi. Şaġād, n&ola, diyüp döndi, o da gelmedi. Cihān-gīr:
“Āferīn, zengīye insānīyyetlü imiş.” diyüp kendü >āleminde oldı.
16
Ammā birazdan Tīz-rū >ayyāruñ >aķlı başına gelüp kendüyi bir żıyyıķ ve
ķarañuluķ yirde gördi. Ŝımŝıķı olmış ķımıldanmaġa yir 17yoķ: “Ġalibā yā dolab yā yük
altı veyā ŝanduķ ola, şifā kendüyi ŝayd eyledügin bilür besbelli, beni böyle bir yirde
ģabs 18eylemiş. Ammā bura neredür?” didi ve ķulaķ urup ba>żı ŝadā da gelür ammā daĥı
19
ıraķdan gelür Tīz-rū >ayyāruñ cānı ŝıķılup ŝanduķda çaġırmaġa başladı: “Nā-bekār
ķaltaban >ayyār! Beni ģabs eyledükde seni böyle ben šar yirde mi ģabs eyledüm? Yine
seni 20kendi çadırında ģabs eyledüm.” diyü söylenür, bekciler anı gördiler kim añsuzın
21
ĥazīne ŝanduķları arasında bir ŝadā ve bir feryād belürdi. Bunlar şaşup: “Bu ne
ģāldür?” diyü ĥazne-dār aġaya ĥaber eylediler. Ĥazīne-dār aġa gelüp diñledi. Ol gün
22
gelen ŝanduķdan gelür: “Bunda bir sır var ancaķ.” diyüp ĥazīne-dār mührin bozmaġa
ķorķdı. Zirā kendi mühri altına girmemişdür. 23Varup Cihān-gīr’e ĥaber eyledi. Cihān-
gīr ta>accüb idüp: “Varuñ ol ŝanduġı buraya getürüñ göreyüm içinde ne vardur?” didi.
24
Varup ŝanduġı alup Cihān-gīr’üñ öñine getürdiler.
Cihān-gīr mührin bozup ŝanduġın ķapaġın açup ne gördiler, 25Tīz-rū >ayyār çaldur
çaldur baķup šurur. Ģarīf gülmege başladı, Cihān-gīr ŝanduġı “Bire nā-bekār ne
gülersin, söyle nedür?” didi. [467a
467a]
467a Ammā ģarīf gülmekden söyleyemez. Biri daĥı gelüp
baķup gülmege başladı. Cihān-gīr: “Ŝanduġı baş aşaġa idüñ.” 2didi. Gelüp ŝanduġı başın
aşaġa devürdiler. Ammā Tīz-rū >ayyār bir mertebe ŝıķışmışdı kim çıķacaķ ģāli yoķ zūr
3
idüp hele güç-ile çıķdı ve dönüp gitdi.
Cihān-gīr daĥı gördi; Şaġād, Tīz-rū >ayyārı hediyye getürmiş. Bundan 4bir miķdār
ġażaba geldi: “Bizi ķātil Zengī böyle musaĥĥar mı aldı ne dimekdür?” diyü ŝoñra yine

73
fikr eyledi: “Belki ķātil Zengī’nüñ 5ĥaberi olmaya mušlaķ ķabāģat Şaġād’uñ ola, hele
Tīz-rū’dan aŝlın ĥaber alayum.” diyüp “Varuñ baña Tīz-rū’yı çaġıruñ 6gelsün.” didi.
Bevvāblar segirdüp ardınca çadırında buldular ve alup geldiler. Cihān-gīr daĥı Tīz-rū
veh eyitdi: “Šoġrı söyle 7yā >ayyār, bunuñ aŝlı nice oldı?” didi. Tīz-rū daĥı aŝlı ile naķl
eyledi: “Ķātil Zengī’nüñ ĥaberi yoķdur.” didi. Cihān-gīr daĥı aŝlın 8bilüp ġażabı sākin
oldı. Evveli ķabāģat yine Tīz-rū’nuñdur, añlayup muķayyed olmadı ve biraz Tīz-rūh
ta>zīr eyledi: “Ne istersin 9bilmedügüñ kimseden işte baķ saña ne eyledi. Ŝaķın, bir daĥı
ulaşma ŝoñra seni incidürem.” didi ve ŝabāģa ceng sipāriş 10eyledi.
Bu yañadan Būrzī şikār idüp aĥşāma ķarīb yine serā-perde-yi Ĥüsrev Şīr geldi,
11
yarın ceng nidā itdürüp iki cānibden ŝabāģa muntažır oldılar. Çün-kim ŝabāģ oldı iki
šarafdan yirlerinden šurup çeng-i ģarbīler çalınup atlar yine 12süvār olup >alem-i sancaķ
şuķķaların küşād idüp >azm-i meydān eylediler. Alaylar ve ŝaflar düzildi, meydāndur
13
açıldı. Herkes meydāna nāžır olup šurdılar. Cihān-gīr ile Būrzī de meydāna girüp
başladılar aĥşama dek çenge. Çün-kim aĥşam oldı 14döndiler; ŝabāģ yine bindiler.
Ĥulāŝa-i kelām bir hafta ceng ve bir gün āsāyiş iderek bu ķā>ide üzre tamām ķırķ
15
gün ceng eylediler. Ķırķıncı gün øuģā vaķti Cihān-gīr ġayrete gelüp Būrzū’ya bir
16
øarb-ı şedīd öyle urdı kim Būrzī’nüñ başı ġurāb-ı baģrīye düşüp mest oldı ve ġurāb-ı
baģrīnüñ pāyları šopuķlarına varınca yire batdı. Būrzī’nüñ otaġasınuñ ucı zemīne 17indi.
Cihān-gīr gürzin żabš idüp gitdi. Şaġād toza girüp Būrzī’nüñ yüzine gelüp ŝaçdı. >Aķlı
başına gelüp 18ġurāba daĥı mahmūz urdı. Ġurāb dört pāyın bir yire getürüp bir kerre
19
atladı, ayaķların zemīnden alup lenger virdi ve ķan ķaşandı. Būrzī bunı görüp iķtiżā
eyledi: “Biz daĥı Cihān-gīr’e bir gūş-māl vireyüz.” diyüp gürz-i Ĥüsrev Şīr’i on ikinci
20
baĥşından ķavrayup başınuñ üzerinden devr itdürerek irişdi. Cihān-gīr’e bir øarb-ı
21
şedīd ģavāle eyledi. Cihān-gīr de bu øarbı sā&ire gürzlere ķıyās idüp gürz ber-ā-ber
virdükde Cihān-gīr’üñ ķolları bükilüp gördi iki gürz bir olup başına 22iner. Cān ģavli-le
tīz başın ķaçurup arķaya aldı. Arķasında olan siper oluķ oluķ olup başı bindügi
23
gergedān başına ber-ā-ber oldı ve lenger virince øarb-ı gürzüñ şiddetinden ve Cihān-
24
gīr’üñ lengerinden gergedānuñ beli šāķat getürmeyüp şikest oldı. Zemīne yıķılacaķ
maģal Cihān-gīr kendin dirüp pür-tāb eyledi ve getürüp kendin zemīne itdi. Būrzī gürzin
25
żabš idüp raĥş ķuvveti-le geçüp gitdi. Öteden döndükde Cihān-gīr daĥı: “Sen misin
beni raĥşumdan zemīne indüren?” diyüp [467b
467b]
467b yüriyüp ġurāba ķaŝd eyledi. Būrzī
murādın bilüp ol daĥı zemīne atladı. Cihān-gīr muştın döküp irişdi, 2Būrzū’ya bir muşt
urdı. Būrzī el āyāların ber-ā-ber virdi. Ellerinden ķoyup sīnesine šoķınduķda Būrzī bir
iki 3adım girü gidüp kendin żabš eyledi ve Būrzī daĥı muştın dögüp irişdi Cihān-gīr’e ol
daĥı keff-i destin ber-ā-ber 4virüp sīnesine irdükde üç dört adım girüye gidüp kendin
żabš eyledi.

74
Ġayrı bunlar muşt muşta, yaķa yaķaya, 5sille silleye ol ķadar biribirin sürdiler kim
ayaķları altında zemīn güyā sürülmüş tarlaya döndi. >Āķibet Būrzī Cihān-gīr’e 6zūr
idüp: “Yā Cihān-gīr böyle olmaz, gel imdi düvālümden šut eger ayaġum zemīnden
ķaldura-bilürseñ maġlūb kim nice diler 7iseñ öyle eyle.” didi. Cihān-gīr gelüp Būrzī’nüñ
düvāline yapışdı, zūr-ı evvelde ökçelerin zemīnden ayırdı. Būrzī 8lenger virüp Cihān-
gīr’üñ ķolları büküldi. Būrzī pāyların zemīne baŝdı. Cihān-gīr ikinci ģamleyi öyle zūr
eyledi kim 9Būrzī’yi šaraķlıġa bindürdi. Būrzī yine zūr idüp pāyların zemīne baŝdı.
Cihān-gīr üçinci zūrda Būrzī’yi 10šırnaķ üzerine dikdi. Şaġād’uñ >aķlı gidüp: “Nā-bekār
>Arab göge mi gidersin!” diyü çaġırınca Būrzī ġayret ile öyle 11lenger virdi kim ĥāh nā
ĥāh Cihān-gīr’üñ ķolları bükilüp Būrzī pāyların dürüst zemīne baŝdı. Cihān-gīr ķapup
12
Būrzī’nüñ düvālin ŝalı-virdi, biraz teneffüs eyledükden ŝoñra Būrzī Cihān-gīr’e eyitdi:
“Yā Cihān-gīr ģaķķıña rāżī mısın, 13ben de senüñ düvāline yapışayum mı?” didi.
Cihān-gīr daĥı düvālin teslīm eyledi. Būrzī Cihān-gīr’üñ düvāline el šaķup zūr
14
evvelde šaraķlıġa dik ķaldurdı. Cihān-gīr lenger ura, gördi olmadı Būrzī’nüñ ķolları
büküp pāyların zemīne baŝamadı. 15Būrzī ikinci zūrda nice silkdi ise Cihān-gīr’i šırnaķ
16
üzre dikdi. Cihān-gīr daĥı lenger virdi ammā Būrzī fırŝat virmeyüp üçinci zūrı öyle
eyledi kim Cihān-gīr’i iki ķarış ķadar zemīnden ķaldurup ayırdı. Cihān-gīr bu ģāli
17
görince ġayret pehlüvānı müstevlī olup öyle zūr eyledi kim Būrzī’nüñ ķolları
bükülmeyüp ikisinüñ zūrından düvāl-i 18Cihān-gīr šāķat getürmeyüp kütür kütür bir ķaç
ķatı ķırılup düvāl gevşedi. Cihān-gīr pāyların zemīne baŝdı hemān 19miyānından ĥançeri
ser-tīzin keşīde ķılup >uryān eyledi: “Hāy, nā-bekār rū-siyāh zengī sen misin beni yirden
ayırup >ırzumı 20pāy-māl iden? Yā seni ŝaġ mı ķoram?” diyüp ĥançeri Būrzū’ya ģavāle
21
idince Būrzī tiziyye bunuñ düvālin ŝalı-virüp ĥançeri šutan bilegine ŝarıldı ve żabš
eyledi. Cihān-gīr: “Ŝalı-virelüm nā-bekār zengī, bāri kendümi helāk ideyüm.” diyüp bu
keşākeşde.
22
Ammā öteden Būrzī pehlüvānları irişüp ikisinüñ arasında girdiler. Cihān-gīr’e
tesellī virüp: “Öyle olur ser-ver 23ha, bu dil-āverüñ [...] ziyāde olduġından bir miķdār
ġalebe göstermiş, bir def>a da sen de aña ġālib gelürsin.” diyüp 24Cihān-gīr’i Būrzī’den
ayırdılar. Būrzī Cihān-gīr’üñ pehlüvānlarına: “Aluñ götürüñ çadıra pend ü naŝīģat
25
idüñ.” didi. Pehlüvānlar alup Cihān-gīr’i döndiler bu maģale dek Būrzī: “Sendān-ı
merdüm-ĥorın gergedānın öñinceye dek çekdür.” didi. Ol gergedānı [468a
468a]
468a Cihān-gīr’e
çeki-virdi. Cihān-gīr ġażabından baķmadı, böyle süvār olup gitdi. Būrzī de dönüp iki
cānibden šabl-ı 2ārām çalınup dönüp ķondılar.
Cihān-gīr bār-gāhına gelüp keyifsüz oturdu: “Şimden girü ŝaġ olmaķdan ölmek
yegdür. Ancaķ 3der-bendden yine yol virmem, ölince ceng eylerem.” diyüp kendü
kendüsine bu fikirde ammā bu šarafdan Būrzī daĥı gelüp bār-gāhına 4indi. Üzerinden

75
ceng ālātın cümle çıķarup biraz yorġunlıġı def> içün bāde nūş eyledi. Andan at kürük
idüp 5atın ģāżır eylediler.
Ya>nī ol gün [...] süvār olup Şaġād’ı rikābına alup >azm-i bār-gāh-ı Cihān-gīr
6
eyledi. Leşkere irüp bār-gāha yaķın varduķda görüp: “Ķātil Zengī geliyor.” diyüp
Cihān-gīr’e ĥaber eyledi. Cihān-gīr: “Ķātil niye gelür?” didi. Çün-kim 7misāfirdür ne
disün, gelsün, didi. Būrzī tamām bār-gāh öñine geldükde Cihān-gīr ķarşu çıķup: “Ĥoş
geldüñ ŝafā geldüñ.” 8didi ve içeri girdiler. Cihān-gīr pāy-ı taĥt ŝandalīsin teklīf idüp
Būrzī geçüp ķarar eyledi, Cihān-gīr işāret eyledi. 9Bir mülūkī meclis getürüp Būrzī’nüñ
öñine ķodılar. Būrzī Cihān-gīr’i yanına alup biraz bāde içdiler.
Būrzī eśnā-yı ŝoģbetde: 10“Gel yā Cihān-gīr benümle bile ol baña māni> olma, der-
bendi giçelüm andan ber-ā-ber ķalķup Īrān’a gidelüm.” didi. Cihān-gīr eyitdi: “Olmaz
11
yā ķātil Zengī beyhūde cevherüñ żāyi> eyleme, benden saña ĥayr yoķdur. Mā-dām
ŝaġum der-bendi daĥı geçürmem. Meger beni ķatl idesin 12daĥı andan giçesin. Çün-kim
misāfir geldüñ, murādın ķadar yi ve iç andan var ŝaġlıcaķ ile git.” didi. Būrzī gördi bir
13
vech-ile Cihān-gīr rām olmaz dönüp: “Yā Cihān-gīr saña bir sözüm vardur. İnde
14
söyleyem andan ŝoñra nice bilürseñ öyle eyle ve lākin bār-gāhı ĥalvet eyle, kimse
olmasun.” didi. Cihān-gīr daĥı ĥalvet eyledi dönüp Būrzī eyitdi: “Yā >ammi elem çekme
ben 15Būrzū’yam, murādum bu ŝūret ile dedem ve >ammilerüm ile ve sā&ir mübārizān ile
imtiģān olup ser-firāz olmaķdur.” diyüp 16kendin bildürdi ve ŝoyınup ketfinde olan ģāl-i
17
Keyūmerś’i gösterdi. Cihān-gīr, Būrzī olduġın bilince şād olup öpüşüp ķuçuşdılar
andan Cihān-gīr emr eyledi, pehlüvānlar gelüp: “Ben ķātil Zengī’ye ġayrı bende oldum,
ģükm ġālibüñdür, 18ne dirsiñüz?” didi. Cümle pehlüvānlar eyitdiler: “Ne disek gerek,
biz saña tābi>üz, sen kime olursañ ol.” didiler.
Cihān-gīr daĥı 19żiyāfet ıŝmarlayup Būrzī’yi ŝalı-virmedi. Şaġād >ayyārı gönderüp
20
ordudan pehlüvānları da getürtdi. Cümle ile sīne ŝāf olup >ažīm żiyāfetler eyledi ve
21
bütün leşker geçüp berü šarafa ķondılar. Bir hafta ķadar Būrzī oturaķ idüp Cihān-gīr
de tedārüklerin gördi ve leşker tekrār ģisāb eylediler. Otuz bir kerre yüz biñ benī ādem
22
ve biş kerre yüz biñ dīv ve perrī mecmū> otuz altı kerre yüz biñ >asker ve on altı
pādişāh ve biş biñ altı yüz ķırķ dört ŝāģib-i ŝandalī 23dil-āver, ceng-āver, iki bār-gāh ve
iki raĥş, sekiz ser-ķaplan, otuz iki ser-ĥalķa ve sekiz >ayyār başı, altı ecnās pādişāhı
24
Būrzū’ya defterin virdiler. Būrzī az zamānda bu ķadar devleti viren Ĥudā’ya şükrler
eyledi.
25
İr gün cümle işler tamām olup der-bend öñinden ķalķdılar, Tūrān üzerinden
Ŝaģrā-yı Kāse-rūd ve ķaŝd-ı Efrāsiyāb, diyüp gelmekde ķo imdi Būrzī [468b
468b]
468b yir
götürmez >asker ile gele-šursun.

76
Ammā rāvī-i şīrīn-zebān bu naķl ü beyānı öyle eyler kim dāsitān evvelinde
Kāvus-ı 2Kāmrān Māzenderāne gidüp Sevdāve Bānū’yı alduġı eśnāda Gīlān-zemīn’de
Siyeh Merd-i Gīlānī žuhūr idüp Īrān’ı żabš 3eylemek sevdāsı ile yir getürmez >asker
çeküp geldi. Rüstem irişüp Sāmpīl’i baŝdı. Kendüye ser-ķaplan eyledi ve Siyeh Merd-i
4
Gīlānī’yi ķatl eyledi. Ammā ol maģal Sīne-merd’üñ ķarındaşları ve bir ķaç oġulları
kendü ile cengde bile idiler. Cümlesi ķatl 5olınup bir ferdi ķalmamış idi. Ālā Gīlān-
zemīn’de bir küçük ķız ķalmış-ıdı. Ol ķızı Türkistān şāhlarından Behrūz 6Şāh nām bir
iĥtiyār pādişāhuñ oġlı ve ķızı olmazdı. Ol ĥaber alup getürtdi evlād ve dünyā ve āĥiret
ķızı idindi. Ģattā bulūġa 7irdükde bir kimseye >aķd idüp ol ķızdan bir veled vücūda
geldi. Ġāyet ģüsn ŝāģibi oġlan olup cemāli güneş gibi żiyā 8virürdi. Adın Ĥūrşīd Şāh
ķodılar ve dā&imā niķāb ile gezerdi.
Bir gün aķrān ve emśāl vezīr-zādeler ve beg-zādeler ile bāġda 9oturup ŝoģbet
eylerken Ĥūrşīd Şāh: “İşte pederüm Behrūz Şāh şöyle eyledi.” diyüp atup šutınca dört
10
šarafdan: “Yā Ĥūrşīd Şāh, Behrūz Şāh senüñ neden pederüñdür. Pederüñ degüldür.”
11
didükde ve “Senüñ aŝl dedeñ Siyeh Merd-i Gīlānī idi. Gīlān-zemīn’e ģükm eylerdi,
bir ulu şāh idi. Sāmpīl nām bir ŝāģib-ķırānī var idi ve Tūrān’ı żabš eylemek sevdāsına
12
düşüp on yidi kerre yüz biñ >asker ile ķalķdı, Īrān’a gitdi. Īrān ŝāģib-ķırānī olan
13
Rüstem dedeñ Siyeh Merd’i öldürdi ve ŝāģib-ķırānī olan Sām’ı baŝup kendüsine ser-
ķaplan eyledi ve Gīlān-zemīn’i ol Sām’a arpalıķ virdi.” didiler.
Ĥūrşīd 14Şāh çün-kim bunı işitdi biraz fikr idüp: “İmdi öyledür, ben varup Īrān’da
Rüstem’den dedem Siyeh Merd-i Gīlānī’nüñ ķanın 15šaleb idüp aluram ve Gīlān-zemīn
benüm dedem taĥtıña heydür varup żabš eylerem.” didi. Bunlar: “Ĥoş güzel yā Ĥūrşīd
Şāh. Gīlān-16zemīn senüñ biñ baş ģaķķuñdur ammā yaluñuz idemezsin. Rüstem bir
ĥaŝm-ı ķavīye muģtācdur. Bu yaķında bir pādişāh vardur. Adına 17Armūn Şāh dirler. Ol
Armūn Şāh’uñ yanında bir >ayyār-ı šarrār-ı ĥançer-güzār vardur kim cihān sarāyında
18
ģāliyen aķrānı bulınmaz. Nesl-i gerden-keşāndur. Yigirmi arış ķad çeker. Hem
pehlüvān ve hem >ayyārdur. Başında balıķ kemügi gibi bir kemük vardur. Bir tişe kār
eylemez. Anuñ çün 19adına Semek Mümtāz dirler >aynı ile Rüstem gibi bir beyābān-gīr
20
arslan ser šūġlıġa ile ve nīze-i bār-keş ile Ebreş-i gül-endām ile meydāna çıķup
gerçekden Rüstem budur, ķıyās iderler. İşte Semek öyle bir mümtāz cihān >ayyār ve
21
pehlüvāndur. Eger ol Semek >ayyārı taģŝīl idüp dost olup anuñla ber-ā-ber gide-
bilürseñ biz de bilürüz kim bir iş göre-bilürsin.” didiler.
22
Pes Ĥūrşīd Şāh ġayrı buña da bel baġlayup oradan šoġrı Behrūz Şāh’uñ yanına
23
vardı ve bu aģvāli Behrūz Şāh’a bildürüp: “Elbetde ben varup hem dedem Siyeh
Merd’üñ ķanın šaleb iderem ve hem taĥtın šaleb eylerem ancaķ Armūn Şāh’uñ yanında
24
olan Semek >ayyārı Armūn Şāh’dan ricā idüp isteseñ Semek gelüp anuñla ber-ā-ber

77
25
gitseñ, bu işi ģuŝūl-pezīr olurdı.” didükde Behrūz Şāh daĥı ma>ķūl görüp meger
Armūn Şāh ziyāde dostlaşurdı. Tīz mufaŝŝal nāme inşā& idüp mühürledi.
469a bir lālası var idi. >Āmir Pīr dirler, Behrūz Şāh nāmeyi lālası
Behrūz Şāh’uñ [469a
469a]
>Āmir Pīr’e virüp Armūn Şāh’a irsāl eyledi. 2Bir gün >Āmir Pīr, Armūn Şāh diyārına
varup Armūn Şāh dīvānına girdi. Armūn Şāh’a bulışup nāmeyi Behrūz Şāh 3virdi.
Armūn Şāh nāmeyi açup oķıdı. Aģvāle muššali> olduķda Semek >ayyārı dā>vet idüp
nāmeyi gösterdi: 4“Ne dirsün, Īrān’a bile gider misin?” didi. Meger Semek >ayyāruñ
çoķdan derūnında cāy-gīr imiş. “Āh, bir kerre Īrān’a varup 5Ķahramān-oġullarına ve
Īrān >ayyārlarına nice ŝınuķlar gösterüp nice rengler eylesem.” diyüp şimdi bu žuhūr
eyledükde 6güyā Semek, birüsi-le bulup giderem, didi. Armūn Şāh daĥı iźn virdi.
Semek’üñ on iki biñ şākirdi var-ıdı. 7Cümlesi >ayyārlıġa šālib idi. Semek tedārük
8
görüp on iki biñ >askerin aldı. Bir gün Armūn Şāh’a vedā> idüp >azm-i Behrūz Şāh
eyledi. Bir gün bir yire gelüp ķondı. Semek şikāra çıķdı. Meger Ĥūrşīd Şāh daĥı şikāra
9
çıķmış-ıdı. Yüzinde niķāb nā-gāh öñinden āhū pür-tāb idüp Ĥūrşīd Şāh bu āhūnuñ
üzerine sürdi ve bir 10ĥadeng urdı ammā yufķa yirine raŝt gelüp yıķılmadı. Āhū ĥadegi
11
de alup ķaçdı. Ĥūrşīd Şāh at sürüp ardına düşdi. Öte yanında Semek >ayyār yaķın
gelmiş-idi. Āhūyı görüp bir teber dögdüsi urup yıķdı ve aldı.12Ĥūrşīd Şāh daĥı ol maģal
geldi ne gördi bir piyāde, āhūsın yıķup almış, eyitdi: “Nā-bekār sen kim olasın kim
13
benüm āhūmı yıķup alasın.” diyü Semek >ayyāra ģamle eyledi. Semek, Ĥūrşīd Şāh’ı
gördi. Bir niķāb-dār añsuzın gelüp 14daĥı kendüye bu mu>āmeleyi eyledi. Hemān bunuñ
ģamlesin bir šarīķ ile ŝavup Ĥūrşīd Şāh’ı teber dögdüsi ile 15yıķdı ve gögsine çıķup dāll-
ı ĥançer olup murād eyledi kim başın teninden cüdā eyleye.
Yüzinden niķābın def> idince Ĥūrşīd 16Şāh’uñ cemāli gün gibi šulū> eyleye-düşdi.
17
Semek >ayyār gördi bu bir pençe-yi āfitāba beñzer. Ģüsn-ile Yūsuf śānī ve ĥūblıķ
burcınuñ Ĥūrşīd-i diraĥşānı, meger bī-çāre Semek >ayyār bir miķdār ehl-i keyif olmaġla
18
maģcūb dost idi. Gördügi sā>at Ĥūrşīd Şāh’a ķapıldı. Bi-t-šab> mā>il olup el çekdi:
“Bire cānum pāresi nev-civān nāzenīn, 19sen kimsin ķulıña kendin bildür. Yoĥsa şimdi
20
ĥançeri kendi sīneme urup helāk oluram. Ŝoñra günāhum gerdānuñda ķalur.” diyüp
21
źükūret ġulām-pāre šarzın šutdı. Ĥūrşīd Şāh kendinüñ kim idügin bildürdi. Semek:
“Hāy, sultānum ĥašā eyledüm, >afv ķıl. Ģüsnüñle küstāĥ nigāh itdüm ise.” diyüp
22
sīnesinden ķalķdı ve öñinde temennā idüp kendin bildürdi. Ĥūrşīd Şāh, daĥı
Semek’den >öźr dileyüp görişdiler.
Andan şehre geldiler. Ĥūrşīd 23Şāh, Semek’i alup Behrūz Şāh dīvānına getürdi.
24
Behrūz Şāh ayaġa durup ta>žīm eyledi, girüden on iki biñ >ayyār >askeri daĥı gelüp
ķondılar. Behrūz Şāh nüzūl-ı ni>met ta>ayyün eyledi ve >āmiri gönderince ģükm

78
25
eyledügi yirlere ĥaberler ŝalup >asker cem>ine mübāşeret eyledi. Az zamānda yüz biñ
>asker peydā eylediler.
Behrūz Şāh’uñ Şehrūz Şāh nām bir ķarındaşı [469b
469b]
469b var idi. Aña daĥı Behrūz Şāh
ĥaber gönderüp dā>vet eyledi. Nāme, Şehrūz Şāh’a varduķda pehlüvānları Behzād 2dīler
ve Gird-āb-ı gergedān-ı süvār ile yüz biñ >asker tedārük idüp bir gün geldi. Behrūz Şāh
istiķbāl idüp ķondurdılar. 3Bu maģale dek yüz biñ >asker daĥı yazup üç kerre yüz biñ
>asker oldılar.
Semek bir gün dīvān idüp Behzād’ı ŝaġda 4ve Gird-āb’ı ŝolda ŝandalī virüp andan
Behrūz Şāh’a daĥı “Pādişāhum ben bu kārı boynuma aluram ve aldum lākin senden bir
ricām 5vardur, sen de anı yirine getürmeñ gereksin.” didi. Behrūz Şāh: “Nedür?”
didükde Semek eyitdi: “Pādişāhum ġayrı sen iĥtiyār olduñ 6ve evlād ensābuñ daĥı
yoķdur. Yirine ecnebīden biri olacaġına bārī ģāl-i ģayātuñda kendi elüñle Ĥūrşīd Şāh’ı
yirine 7pādişāh naŝb eyle, sen şimden girü du>āda ve kendi źevķüñde ol.” didi. Behrūz
Şāh daĥı muĥālefet itmeyüp Ĥūrşīd Şāh’ı 8velī->ahd eyledi.
Tamām tedārüklerin görüp bir gün Semek ve Ĥūrşīd Şāh ve Şehrūz Şāh ve
Behzād ve Gird-āb üç kerre yüz biñ 9er-ile ķalķup >azm-i Īrān eylediler. Bir gün bir der-
bende geldiler. Der-bendüñ başında bir ķal>a yapmışlardı. Behrām-ı Derbendī nām 10bir
pehlüvān ģükm eylerdi. Yüz biñ >askere mālik idi. Ammā dā&imā kārı gelen bāzer-
11
gānları bāc isterem, diyüp ŝoyardı. Semek >ayyār bunı ĥaber alup seksen ķadar
ŝanduġa pehlüvānlaruñ ķodı. Kendi daĥı ģācegī ŝūretine girdi ve ķırķ 12ķadar pehlüvānı
daĥı kimin bāzer-gān ve kimin ģaddām ŝūretine ķoyup der-bende uġradı. Gözciler görüp
13
Behrām’a ĥaber eylediler. Behrām biraz ādem gönderüp bunları ķarşuladı. Ammā
14
Semek ķal>aya šoġrı yüridiler. Gelenler gördiler, bunlar ķal>aya yüridiler; anlar daĥı
muķayyed olmadılar.
Semek ķal>adan girüp: “Pādişāh sarāyı ķandadur?” diyüp su&āl eyledi. Gösterdiler,
Semek 15šoġrı Behrām’uñ sarāyına irdi. Biraz tefāriķ ile Behrām’a bulışdı. Ol tefāriķleri
peşkeş virdi. Behrām ģaž eyledi, 16gördi ġāyet ile iĥtiyārdur hemān aĥşāmda ve ŝabāģda
17
bu olur. İmdi var Behrām Semek’e izzet-i ikrām eyledi. Semek bütün ŝanduķları
odaya šaşıtdı. Ol gice Semek fırŝat bulup Behrām’ı dārūdan geçürdi varup ŝanduķları
açup 18pehlüvānları šaşra çıķardılar. Semek Behrām’ı bende çekdi. Andan pehlüvānlar
na>ralar urup ķal>aya yüridiler. >Asker-i ķal>a şaşdılar 19Semek na>ra urup: “İy ehl-i ķal>a,
pādişāhıñuz Behrām esīrdür. Kimüñ içün ceng idersiñüz?” diyince, ehl-i ķal>a, amān,
diyüp 20cengden el çekdiler.
Ģāŝılı ķal>ayı żabš idüp girüden >asker de geldi. Behrām’ı Ĥūrşīd Şāh’uñ öñine
getürdiler. 21Semek >ayyār aŝlı ile bildürüp Behrām-ı der-bend-nīşin daĥı yüz biñ er-ile
22
tābi> oldı. Dört kerre yüz biñ er olup ol aradan ķalķdılar. Behrām-ı Derbendī, Ĥūrşīd

79
23
Şāh’a ve Semek’e eyitdi: “Çün-kim murāduñuz >askerdür bu šaġda bir dīvāne olur,
adına Cāvīd nemed-pūş kūhī dirler. Bir ķız içün dīvāne olmışdur ve bir ķarındaşı vardur
adına Cemşīd-i ŝaģrā-nişīn 24dirler. Babaları şāh oldı. Yirine Cemşīd şāh oldı. Hādīse iki
kerre yüz biñ leşkere ķadardur, didi.
25
Semek >ayyār šaġa yaķın geldükde leşkeri ķondurup kendi šaġa çıķdı, gördi
Cāvīd-i dīvāne bir āteş yaķup ķarşusına geçmiş [470a
470a]
470a oturur ve vücūdı ķıldan
görinmez. Semek >ayyār ŝapanın eline alup āteşe bir šaş urup āteş delīnüñ üzerine
2
šaġılup ve ķılları šutuşup delīnüñ cānı acıdı. Semek’i ķarşusında görüp cān acısı ile nice
ŝaldıysa 3Semek >ayyārı şaşurup šutdı ve ŝırtına urup baş aşaġa bacaķlarından ķavrayup
aldı, yüriyü-virdi. Ammā bir şey 4delī gitdükçe şaķ şaķ Semek’üñ alnına urur. Her
urduķça bal yimez šopı kellesi gibi šoķınur. Semek: “N&ola?” diyüp elleri-le šutdı.
5
Meger delünüñ šaşaķları idi. Semek >ayyār pek šutup cān ģavli-le öyle ŝıķdı kim ġayrı
delüdür zebūn olup bayıldı. 6Hemān Semek >ayyār fırŝat bulup delüyi bende çekdi ve
ŝırtına urup leşkere getürdi. Ģükemā daģı bir ķaç gün terbiye ve tīmār 7idüp >aķlını
başına getürdiler. Cāvīd-i kūh-nişīn diyüp laķab ķodılar.
Bundan ŝoñra birāderi Cemşīd Şāh ŝaģrā-nişīn 8Şāh’a ĥaber gönderüp yüz biñ er-
ile geldi. Birāderin ol ģālde görüp ģaž eyledi. Semek aŝlın su&āl eyledi: 9“Şehriyār Şāh
nām bir pādişāhuñ ķızına nām-zād idi. Pederümüz vefāt idince Şehriyār, ķızı virmedi.
10
Bu da āh idüp yaķasın çāk eyledi ve šaġlara düşüp biş altı yıldur böyle dīvāne oldı.”
11
didi. Semek >ayyār eyitdi: “O Şehriyār Şāh bunda yaķın mıdur?” didi. Cemşīd Şāh
eyitdi: “Belī yaķındur.” didi ve “Bizümle ŝınurdaşdur ve hem öñümüze düşer.” didi.
12
Semek: “İmdi öyle ise ol ķızı daĥı bu dil-āvere alup ber-murād idelüm.” didi.
Andan biş on kerre yüz biñ er-ile 13ķalķup Şehriyār Şāh ŝınurına geldükde bir yire
>askeri ķondurup Semek bir gice varup hem ķızı çaldı ve hem 14Şehriyār Şāh’ı çalup
götürdi. Şehriyār Şāh’uñ >aķlın başına getürüp aģvāli bildürdi. Şehriyār Şāh şaşdı,
15
ġayrı ne disün, rıżā virüp ķızı ģükemā Cāvīd’e >aķd eylediler ve ber-murād eylediler.
Bir ķaç gün Şehriyār Şāh’uñ ķal>ası 16öñinde eglenüp Şehriyār Şāh daĥı >asker cem> idüp
tedārükin gördi. Bir gün altı kerre yüz biñ er-ile ķalķup >azm-i 17Īrān eylediler. Ķo imdi
bunlar da gele-dursunlar.
Ammā eź-in cānib rāvī eydür: Ol zamān kim Būrzī gelürken ģāce Behrām
18
gevher-fürūşı çāpūr-ı ģarāmīden ĥalāŝ idüp ģāce Behrām’a üç dāne nāme virdi. Birin
19
Cihān-gīr’e vire ve birin Efrāsiyāb’a ve birin daĥı Īrān’da Rüstem’e vir, didi. Ģāce
20
Behrām daĥı nāmeleri alup gelürken Mesīģ-ābād’a uġradı. Birin Cihān-gīr’e virdi ve
geçüp gitdi birin daĥı bir gün Behişt-kend’e geldi. Ģāce Behrām’ı bilmez yoķ, šoġrı
21
Efrāsiyāb dīvānına vardı. Kendin >arż idüp bir miķdār peşkeşler ile Efrāsiyāb’a bulışdı
22
ve ķātil Zengī aģvālin ve kendüyi çāpūr-ı ģarāmīden ķurtarup nāme virdügin naķl

80
eyledi ve çıķarup Efrāsiyāb’a olan nāmeyi virdi. Efrāsiyāb 23daĥı nāmeyi dānāya virüp
ķırā&at itdürdi: “Ģāliyen rub>-ı meskūnda žuhūr iden ķātil Būrzī olan ŝāģib-ķırān ve
ŝāģib- 24ĥurūc ķātil Zengī’yem. Murādum Īrān’da Rüstem’i baŝup elinden selefümüzden
ķalan ālāt-ı ŝāģib-ķırānīyi almaķdur. Yir götürmez 25>asker ile varıyorum imdi. Nāmum
ve ŝolında gerekdür kim sen de >askerüñi başıña cem> idüp ŝaģrā-yı Kāse-rūd’a [470b
470b]
470b
beni daĥı istiķbāl idüp ķondurasın ve öñümde temennā idüp Tūrān menşūrın benüm
dest-i ĥaššum-ıla žabš idüp 2öñüme düşüp benümle ber-ā-ber Īrān ülkesine bile gidesin.
Eger yoķ diyüp >inād ve muĥālefet iderseñ ŝoñra seni 3ķatl idüp yiriñe āĥiri Tūrān ĥānı
eylerem. Bildüm bilmedüm daĥı işitmedüm diyüp >öźr bahāne itmeyesin aña göre >amel
tedārük 4üzre olasın.” diyüp nāmeyi ĥatm eylemiş.
Efrāsiyāb çün-kim nāmenüñ cevābın işidüp göñli bulandı. Būrzī’nüñ helāk
5
olduġına biraz acıdı ve bir de ģaž eyledi: “Yine Īrān taĥtumdur. Anlardan bañadur.”
diyüp dönüp ģāce Behrām’dan leşkerin 6ve dārātın sū&al eyledi. Ģāce Behrām daĥı
gördügi ve işitdügi üzre vaŝf eyledi. Efrāsiyāb bundan ĥavfa düşdi. 7Bir vech-ile daĥı
şād oldı kim gelürse bütün Rüstem’üñ neslin keser ve Kāvus’uñ neslin keser. Īrān
memleketi ĥāli ķalur Zengī 8bir ģāl olursa ben žabš eylerem.” diyü. Ģāce Behrām
Efrāsiyāb’a vedā> idüp gitdükden ŝoñra Efrāsiyāb ġalebe-i dīvān 9idüp cümle begleri ve
dānāları ile müşāvere eyledi: “Bundan ġaflet gerekmez, >ažīm tedārüke muģtācdur.”
10
didiler. Efrāsiyāb bütün ģükm eyledügi yirlere nāmeler perākende idüp ol ķadar
11
ulaķlar ta>yīn eyledi. Evvelā ĥāķān Seyüm’e ve ĥāķān Gücek’e ve ĥāķān Şengül
Hind’e ve Çengūş-çīş’e ve Kāvus keşāneye ve Behmen kūhsitāneye.
12
Ģāŝıl-ı kelām az müddet içinde on altı kerre yüz biñ >asker peydā idüp ģāżır
13
āmāde oldı ve gözciler ķoyup ķātil Zengī’nüñ gelmesine mütereķķıb oldı ve ķalķup
ŝaģrā-yı Kāse-rūd’a bār-gāhlar ķurup ķarār eyledi. Arası bir ķaç gün geçdi, gözciler
14
gördiler kim bir >asker žuhūr eyledi. Ġalibā ķātil Zengī >askeridür, diyü gelüp
15
Efrāsiyāb’a: “Pādişāhum bir >asker žuhūr eyledi. Bilmezüz naŝıl >askerdür.” didiler.
Efrāsiyāb, Terke’yi gönderdi: “Var ĥaber al naŝıl >askerdür? Zīrā bunlar >askeri azdur
dirler, öyle olınca ķātil 16Zengī >askeri olmamaķ görinür.”
Terke >ayyār daĥı šabān alup tebdīl-i ŝūret leşker-i Ĥūrşīd Şāh’a vardı.17Dīvān-ı
Ĥūrşīd’e girüp bir kūşede durdı ve dīvānı gözden geçürdi. Pehlüvānları gördi ve
18
Semek’i gördi ve ĥaber aldı kimlerdür ve ne içün gelürler. Ancaķ Semek’den ĥavf
eyledi güç-ile dīvāndan çıķup šaban aldı. Ŝaluyaraķ Efrāsiyāb 19ģużurına girüp aŝlı ile
kimler olduġın ve ne içün geldüklerin naķl ve beyān eyledi. Efrāsiyāb ile Rüstem ve
20
Kāvus’a bir ĥaŝm-ı ķavī daĥı geldi. Ġayrı Īrānīler’üñ devri tamām oldı ancaķ, diyüp
iki günden Semek >askere tertīb ziynet 21virüp alayla geldi. Efrāsiyāb’uñ muķabelesinde
ķonup altı kerre yüz biñ er-ile ķarār eyledi.

81
22
Ol gün āsāyiş idüp irtesi gün Semek ta>līmi ile Ĥūrşīd Şāh dīvān idüp
Efrāsiyāb’a bir nāme inşā& eyledi ve Semek’e virüp Semek 23iki ĥalīfesin bile alup >azm-
i Efrāsiyāb eyledi. Ordudan geçüp Efrāsiyāb’a vardı. Na>ra urup: “Elçiyem, bir šarīķ-i
24
resūl nāmem var. >Arż eyleñ pādişāhuñuza!” diyince serhengān ve bevvābān segirdüp
25
Efrāsiyāb’a ĥaber virdiler. Destūr olup Semek’i içeri aldılar. Semek Mümtāz daĥı
Efrāsiyāb öñine varınca yidi mu>allaķ atup šapular kıldı.

82
SÖZLÜK

83
-A-

āb (F.) i. Su 442a/21 ķapuyı açup içerüye girdi, ne gördi?


→ ĥançer-i zehr-āb 444a/02, 447b/25, 449a/23
2. Bir konu ile ilgili konuşmak:
ābād (A.) i. Mamur, şen, bayındır
Ammā gördi kim Būrzī aŝlā ol
→ >azm-i Mesīģ-ābād eyle-, der-bend-i
šarafdan bir ŝaded açmadı. 440b/09
Behramān-ābād, der-bend-i 3. Katlanmış bir şeyi bu durumdan
Ķahramān-ābād, der-bend-i Mesīģ- kurtarmak: Armūn Şāh nāmeyi açup
ābād, Ekrem-ābād, Ĥarmen-ābād, oķıdı. 469a/03
Ķahramān-ābād, ķal>a-yı Güher- → el aç-, göz aç-
ābād, ķal>a-yı Süheyl-ābād, Mesīģ- açdur- Açtırmak: Şimdi Ferhād ve
açdur-
ābād, Sehl/Süheyl-ābād Elmās varup ķal>ayı açdurup içeri
ābnūs (F.) i. Sert ve siyah renkli bir ağaç girdiler, sarāylarına varup… 461a/25
türü, abanoz 445b/17
açıl- 1. Kapalı durumdan kurtarılmak:
açıl-
abdāl (A.) i. Dünya ile ilgisini kesip
Tanrı’ya bağlanmış olan derviş
Ŝıçrayup: “Eger ol šaşı ĥançer ile
464b/11 urursañ ķapu açılur.” dimiş. 449b/13,
>acabā (A. >acebā) zf. Şüphe ve tereddüt 450b/07, 451a/10
bildiren edat, acaba 442b/19, 2. Serbest hale gelmek, boşalmak: İki
444b/17, 448a/22 bölük sipāh vech-i meşrūģ üzre süvār
>acele (A.) zf. Çabuk, çabukluk 464b/17 olup meydān açıldı. 441a/08,
acı i. Ağrı, acı 460a/20, 460a/21 455a/18, 465a/17
acı- 1. Acılı, ağrılı olmak: Semek >ayyār
acı- 3. Üzüntüsünü, sırrını birine
ŝapanın eline alup āteşe bir šaş urup söylemek: Melūl maģzūn dīvān idüp,
āteş delīnüñ üzerine šaġılup ve ķılları ķātil Zengī ŝordı, açıldı: “Nā-bekār
šutuşup delīnüñ cānı acıdı. 470a/02 zengī Burzī’den ziyāde olduġına
2. Başkasının uğradığı bir duruma iştibāh yoķdur.” didiler. 447a/24
üzülmek: Ķābil Şāh oķıyup Hāmān’a 4. (Söz) açılmak: Keyifler germā-
acıdı: “Vāh vāh ne yaman, yazıķ germ olduķda Hāmān vezīr ŝadedi
olmış. Hāmān vezīre iķtiżā eyledi açılup Būrzī, Arġun Şāh’a: “Ol
kim ol bendden Hāmān’ı ĥālāŝ mel>ūn nice oldı?” diyü su&āl eyledi.
ideyüz.” didi. 443a/08, 470b/05 451b/10
>āciz (A.) sf. Zayıf, güçsüz açıla-düş- Açılmak 450b/07
açıla-düş-
>āciz ol-
ol- Güçsüz, çaresiz olmak açuķ 1. i. Açılmış, kapalı olmayan:
açuķ
460b/05 Şimdi ķapu açuķ Būrzī içeri girdi,
aç- 1. Bir şeyi kapalı durumdan
aç- gördi üç nefer kimse ķoltuķlarından
çıkarmak, açık hale getirmek: Būrzī aŝmışlar. 462b/05

84
2. sf. Örtüsüz, çıplak: …bunuñ āgāhlıķ virüp bir miķdār >asker ile
hemān açuķ sīnesine öyle bir muşt-ı muķābil olacaķ oldı. 441a/07
pehlüvānī urup mu>allaķ yıķdı… aġ- Yukarı çıkmak, yükselmek 443a/22
444a/20 aġa i. Bey, efendi: “Bu ne ģāldür?” diyü
ad i. İsim 443a/02, 443a/09, 443b/04 ĥazīne-dār aġaya ĥaber eylediler.
ādāb (A.) i. Kurallar, usuller 455b/01, Ĥazīne-dār aġa gelüp diñledi.
465a/21, 465a/21 452a/24, 452b/05, 466b/21
ādāb u erkān Saygı, hürmet 448b/12
aġaç i. 1. Ağaç: …Cabbār merdüm-ĥor’ı
ādem (A.) i. Kişi 440a/04, 440a/06,
bir aġaca depeden šırnaġa varınca
443a/12
śara-ķodı… 458b/21, 460a/14
ķoş- Adam göndermek
ādem ķoş
2. Odun, kütük: Būrzī elinde ķalan
448b/16, 449b/24, 456b/16
aġaç pāresi-le Ferġāl’e bir ağaç
→ benī ādem, güzīde-yi benī ādem
urdı... 460a/24, 460a/25, 460b/02
adım i. Adım 467b/03, 467b/04
→ dār aġacı
>adū (A.) i. Düşman
aġar sf. Kalabalık: ...Ammā aġar >asker
>adū- cānī 448b/24
adū-yı cānī
çoķ gidemezler. 463b/05
→ ģased-ı ķalb-i >adū
ġar- Beyazlaşmak 445b/21
aġar-
āfāķ (A.) i. Ufuklar
aġız i. 1. Ağız: Neheng-i mecma>-ül-
āfāķ’ül-šaķ Göklerin gürlemesi
āfāķ’ül-
466a/11 baģreyn ĥurūc itdi mekānından /
āferīn (F.) 1. ün. Aferin, bravo 449b/16, Ŝadef aġzındaki dürrin bıraķdı ķa>r-ı
466a/06, 466b/15 deryāya 442a/14, 444a/12, 450b/03
2. i. Takdir, beğenme 2. Yol, geçit gibi yerlerin açık olan
eyle- Beğenmek 455b/09,
āferīn eyle- kısmı: Gelen ādem dönüp bu cevābı
464a/06, 464a/08 söyledükde hemān Ferhād at sürüp
it- Beğenmek 455a/20
āferīn it-
der-bend aġzına geldi... 450b/05,
→ zūr-āferīn 463b/11, 463b/14
āfitāb (F.) i. Güneş ġla- Göz yaşı dökmek 446b/01,
aġla-
→ pençe-yi āfitāb 446b/21, 448b/02
>afv (A.) i. Bağışlama, af aġlayurak zf. Ağlayarak 446a/24
>afv eyle-
eyle- Bağışlamak 440b/03 āġūş (F.) i. Kucak
āgāh (F.) i. Bilgi, haber → der-āġūş eyle-
eyle- Haberdar etmek 453a/10,
āgāh eyle- ġvā (A.) i. Delalete en çok sapan
aġvā
456a/13 456a/16
ol- Haberdar olmak 441a/06
āgāh ol- ġyār (A.) i. Yabancılar
aġyār
āgāhlıķ i. Tecrübe
āgāhlı → >ālem-i aġyār
āgāhlı vir- Bilgili kılmak, haberdar
āgāhlıķ vir- āh (F.) ün. Ah, feryat 469a/04
etmek: ...Būrzī daĥı pehlüvānlara

85
it- Feryat etmek 449b/08, 456b/08,
āh it- >aķd eyle-
eyle- Nikahlamak 470a/15
462b/08 >aķd it-
it- Nikahlamak 463a/09,
āhen (F.) i. Demir 460b/10, 460b/11 468b/07
āhen-ger Demirci
*āhen
āhen- >aķd ü nikāģ eyle-
eyle- Nikahlamak,
āhen-gīr Demirci, demir ustası
*āhen
āhen- evlendirmek 441b/14, 454a/15
→ mismār-ı āhen, sindān-ı āhen-gīr >aķd ü nikāģ it-
it- Nikahlamak,
evlendirmek 441b/12
miśāl
>aķd ü nikāģ ol-
ol- Nikahlanmak,
ĥfā (A.) sf. Gizli, en gizli
aĥfā evlenmek 448a/03
aĥfā eyle- Gizlemek 443b/15
ĥfā eyle- >āķibet
āķibet (A.) zf. Nihayet, sonunda
āĥir (A.) 1. i. Son, nihayet: Būrzī’nüñ bu 441b/24, 444b/21, 447b/09
ķızdan bir oġlı žuhūr eylese >āķil (A.) sf. Akıllı 463b/20
gerekdür. Şehnāme āĥirinde gelür. >aķl (A.) i. Akıl, us 464a/18, 465a/04
442a/15, 470b/03 >aķlı gel- Kendine gelmek,
aķlı başına gel-
2. zf. Sonra, sonunda: Āĥir ayılmak: Ammā birazdan Tīz-rū
ķafasından raĥşın oķa šutup ġurebāle >ayyāruñ >aķlı başına gelüp kendüyi
döndürdiler… 446b/03, 457a/08 bir żıyyıķ ve karañluķ yirde gördi.
āĥiret (A.) i. Öbür dünya, ahiret 468b/06 449a/25, 463a/15, 466b/16
aĥşam (A.) i. Akşam 440b/11, 441b/14, >aķlı başında Akıllı: Hemān >aķluñ
aķlı başında
447a/20 başında ise ķızı virürsin yoĥsa
aĥşama dek Akşama kadar 467a/13 benden ŝoñra ziyān görürsin.” didi.
aĥşam üsti Akşam üstü 447b/04 463a/01
ol- Akşam olmak 451a/11,
aĥşam ol- >aķlı git- Şaşırmak, aklı başından
aķlı git-
452b/13, 455a/13 gitmek: Meger Bānū bīdār idi. Bu
aĥter (F.) i. Yıldız ģāli görince ĥavfından >aķlı gitdi.
→ duĥter-i pākīze-aĥter 442b/09, 459a/15, 467b/10
āhū (F.) i. Ceylan 458a/16, 464b/14, >aķlı
aķlı şehādet eyle- Aklına uygun,
şehādet eyle-
469a/10 makul gelmek: Zengīye cevāb
aģvāl (A.) i. Haller 440a/13, 441a/02, viremeyecegini >aķlı şehādet eyledi.
470a/21 461a/11
→ keyfiyyet [ü] aģvāl >aķlın al- Bayıltmak: Cāźū tekrār siģr
aķlın al-
aķ i. Beyaz, ak 445b/18, 445b/18 idüp >aķlın aldı ve murād eyledi kim
aķ- Akmak 446a/24, 459a/23
aķ- öldüre. 459a/16
aķça i. Para
aķça >aķlın getür- Kendine
aķlın başına getür-
aķça eyleme- Değersiz, işe yaramaz
aķça eyleme- getirmek, ayıltmak, uyandırmak: Bir
442a/04
burcdan indürüp >azm-i leşker eyledi.
aķça itme- Değersiz, işe yaramaz
aķça itme-
453a/07
Getürüp kendi çadırında >aķlın başına
>aķd (A.) i. Nikah, evlilik bağı

86
getürdi. Āşüfte Bānū göz açdı. sen daĥı virmişsin. 440b/20, 440b/24,
449a/22, 452b/19, 470a/14 441b/04
>aķl it-
it- Herhangi bir önlem veya 7. Bürümek, sarmak, kaplamak: bir
çareyi zamanında düşünmek, efsūn idüp bütün ķal>a-yı Süheyl-
vaktinde hatırlamak: ...tiziyye >aķl ābād’ı āteşden bir yar çevürüp içine
idüp ŝaġ eline tāziyāne ve ŝol eline aldı. 443a/20
siperin aldı inerken tāziyāne ile 8. Kuşatmak, zabt etmek: Ancaķ
hemān ŝarup šopları bir yire getürdi. müşāvere eylediler: “Der-bend’i alup
455b/15
beri cānibe ŝalı-virmeyelüm.” didiler.
aķlıķ i. Beyazlık
aķlı
447a/06
→ yüz aķlıġı
aķrān (A.) i. Yaşıt, akran 441a/15, ala-bil- Alabilmek 448b/17
ala-bil-
468b/08, 468b/17 alı-vir- Alıvermek, almak 441a/20,
alı-vir-
al sf. Kırmızı 441b/13 462b/11
al- 1. Almak: …teźkereyi yazup
al- → >aķlın al-, >aleyk al-, >aşķuñ al-, başın
Pūrasb’a virdi. Būrasb daĥı alup bir alup git-, bendin al-, bendin alı-vir-,
raĥşa süvār olup >azm-i Ķabalya bikrini al-, cān al-, cevābın al-,
eyledi. 441b/23, 443a/19, 465b/11 gözlerin ĥāb al-, ĥaber al-, intiķām
2. Yanına alıp götürmek: …ümerā ve al-, iźn al-, ķabża-yı taŝarrufına al-,
vüzerā Būrzī’yi alup Şaġād ile kām al-, kendin al-, ķuvvetin al-,
gerdek-ĥāne ķaŝrına götürdiler. mesģūr al-, musaĥĥaraya al-, naŝībin
440a/15, 441b/15, 444a/02 al-, öñin al-, siģrin al-, šaban al-,
3. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu
tenhā al-, yol al-
yerden ayırmak: …namāzı ķılup
a>lā (A.) 1. i. Yüksek: Gerek a>lā gerek
andan geldi Bānū’nuñ yüzinden
ednā gerek şāh-ı cihān olsun/Saña
ķınā>ı aldı. 440a/23, 443b/18
>āşıķ geçinenler benümle imtiģān
4. Ele geçirmek, feth etmek: Ol gün
olsun 440b/23
anda eglenüp irtesi gün gelüp Būrzī,
2. sf. Uzun: A>lā ŝaķalın ve bıyıķların
der-bend-i Çīn’i alup geçdi. 446a/14,
447a/11, 460b/13 ve ķaşın kirpigin cümle tirāş eyledi.
449a/21
5. Kaçırmak: Geldükde varup øarb-ı
ālā (A.) zf. İyi, pek iyi 468b/05
dest ile kendüsin zindāndan alup
alarġa (İt.) i. Uzak
alarġa
belki Çīn’i bütün żabš eylerüz.
443a/14, 459/21 alarġa çekil- Geriye
alarġa çekil-
6. Evlenmek:... ģāŝıl olan duĥter-i çekilmek:…bunlar ķalķup alarġa
pākīze-aĥterüñ Ķamer-rūģ Bānū’yı çekildiler ve ıraķdan seyre-šurdılar.
461b/21
Būrzī nām bir pehlüvān alacaķ imiş

87
ālāt (A.) i. Aletler, aygıtlar 446a/05, → Āllah-u >ālem, bānū-yı >ālem-ārā,
450b/11, 461b/11, 465a/22 dilāver-i >ālem, >ālem-i aġyār, ŝāģib-
ālāt-
ālāt-ı ŝāģib- ırānī Sahib-kıranlığa
āģib-ķırānī ķırān-ı >ālem, ser-ver-i >ālem
mahsus aletler 446a/13, 462a/19,
470a/24 >ale-
ale-s-seher (A.) zf. Seher vakti, gün
doğmadan evvel 442a/17
alay (F. ālāy) i. 1. Ordu, asker
aleste (F.) Hazır, müheyya
ales
topluluğu: Semek >askere tertīb
ales it- Hazırlamak 463b/10
aleste it-
ziynet virüp alayla geldi. 470b/21
2. sf. Herhangi bir şeyden çok ālet (A.) mec. Erkeklik organı: Ālet-i
mikdarda olan: “Yā ķātil Zengī Būrzī baş urınca ķapup ālet başında
meydānuma sen gel, bir alay derd- ķanlu ķuyu ta>bīr olınan cāh-ı beste-
mendi gönderüp beyhūde niçün dere varup dayandı. 442a/11, 442a/13
>ırżların pāy-māl itdürürsin? 465a/18 ālet-i Būrzī 442a/10, 442a/12
ālet-
düzil- Askerin saf saf
alaylar düzil- ālet-i mülāģaža Düşüncenin gereği
ālet-
dizilmesi 467a/12 olarak, düşünceye göre 442a/10,
445b/25, 446a/14
aldat- Oyalamak, aldatmak 465a/13
aldat-
>alev i. Alev
aldur- Bir şeyin etkisinden kurtarmak:
aldur-
>alev >alev Alev alev 455b/07,
Süsmār >ayyār daĥı dārūsın aldurup 461a/06
>aķlı geldi. 450a/21 >aleyk (A.) i. Selam
>alem (A.) i. Bayrak, sancak 440b/13, >aleyk al-
al- Selam almak 458b/10
447a/19, 450b/20
alın i. Alın 470a/04
>alemler diz-
diz- Sancaklar dizmek
464a/22 Allāāh Allah 445b/22, 461b/24, 464b/16
>alem-
alem-i sancaķ Sancak, bayrak Allāhu a>lem Tanrı bilir 440b/16
Allā
467a/12 Allāhu ekber Tanrı uluların ulusudur
→ šabl-ı >alem 440a/20
>ālem (A.) i. 1. Dünya, cihan, yeryüzü: → na>ra-yı šanšana-yı Allāhu ekber
Murādum Īrān’a varup pederüñ alt 1. Bir şeyin yere yakın olan bölümü,
Rüstem’den ālāt-ı ŝāģib-ķırānīyi alup üst karşıtı: Būrzī bunlardan cāźūnuñ
bütün >āleme ben de bir zamān-ı aŝlın ĥaber aldı ve Süheyl Şāh’ı zīr-i
ŝāģib-ķırān olmaķdur. zemīnde ģabs eyledügin ĥaber alup
462a/19,464a/03, 446b/10 taĥtuñ altında bir kepenk irdi.
2. Eğlence, kendi aleminde olma: 444a/19, 452b/03, 453b/03
Münķāl-i zerrīn-kemer kendi 2. Bir nesnenin tabanı: ...sille silleye
>ālemünde çadırda >işret eyler iken… ol ķadar biribirin sürdiler kim
440a/05, 456a/15 ayaķları altında zemīn güyā sürülmüş
tarlaya döndi. 467b/05

88
3. Otururken uyluk kemiklerinin yere >amūd ur-
ur- Savaş aleti olarak
gelen bölümü: Arġun Şāh’a tāc ve kullanılan uzun ve kalın direkle
libāce giyürüp altına bir şāhāne raĥtlu vurmak 454a/09
at çekdi. 451b/12, 455a/09, 460a/19 → Cihān-dār Şāh-ı >Amūd-keş
→ ķoltuķ altı, mühri altına girme- ana i. Anne 452a/03, 458b/20, 466a/07
altı sf. Altı 448a/13, 460a/17, 460a/24 → hāy anasını
altmış sf. Altmış 455a/08
altmış añaa zm. 1. Üçüncü teklik şahıs yönelme
altmış biñ 444b/09, 444b/11, 446b/07
altmış hali; ona: Cümlesi aña išā>at eylediler
altun i. Altın 445a/08, 450b/12, 464a/20 ve Şaġād dirler bir >ayyār var imiş.
440a/15, 443a/04, 445a/20
altuncuk i. Altıncık 445a/16
altuncuk
2. Oraya: Behmen Şāh nām bir
ālūde (F.) i. Bulaşmış, karışmış
pādişāhuñ peykiyem bir yire
eyle- Dövmek, hırpalamak
ālūde eyle-
451a/10, 455a/11
gönderdi. Aña giderem. 450a/24
ālūde ol-
ol- Karışmak, bulaşmak >Anber Aġa
Aġa ö.i. Kişi adı 452a/23,
446a/23 452a/25, 452b/05
āmāde (F.) sf. Hazır >Anber Fām ö.i. Kişi adı 458b/14,
458b/24, 459a/07
ol- Hazır olmak 470b/12
āmāde ol-
→ sulšān-ı ŝāģirān >Anber Fām
amān (A.) i. Yardım, imdad 450b/09,
>Anberķāf ö.i. Kişi adı 458a/19
452b/24, 459b/22
amān- el-amān 440b/01
amān-el- ancaķ 1. zf. Sadece, yalnız: ...żabš idüp
virme- Bağışlamamak, aman
amān virme- Hāmān’ı ĥalāŝ eyleyem; ancaķ senüñ
vermemek 446b/12, 452a/15, ķuvvetüñle ide-bilürem. 443b/07,
459b/01 453b/12
→ bī-amān 2. bağ. Fakat, ama: Būrzī gülüp
>amel (A.) i. İş 446a/16, 470b/03 “Elem çekmeñ, cāźūyı ben öldürdüm
>āmir (A.) i. Bir işte emir verme yetkisi ancaķ siz bu cāźūnuñ bendine nice
olan kimse 469a/24 giriftār olduñuz.” didi . 444a/25,
Āmir Pīr ö.i. Kişi adı 469a/01, 469a/01, 445b/22, 450b/14
469a/02 anda i. 1. Orada: ...Ol gün anda eglenüp
ammā (A.) bağ. Ama 440a/03, 462b/03, irtesi gün gelüp Būrzī der-bend-i
468a/03
Çīn’i alup geçdi. 447a/05, 458b/09,
>ammi
ammi (A.) i. Amca 453b/12, 466a/06, 463a/20
468a/15
2. Ondan: Lā-büd bir šarīķ ile
>ammi-
ammi-zāde 451a/16, 456b/17
ģaķķından gelürüz. Anda
>ammu (A.) i. Amca 456a/06, 459b/23
efendümüzüñ intiķāmın ķomazuz.
>amūd (A.) i. Savaş aleti olarak
447a/05
kullanılan uzun ve kalın direk
443b/17, 454a/08, 454a/09

89
andan i. 1. Ondan: Andan […] bir metīn gözciler gördiler kim bir >asker žuhūr
oġlı irişmiş idi. Adına Pīlten dirlerdi. eyledi. 470b/13
456b/15 2. Sıra, esna, vakit: Bu arada Dīv-i
2. Oradan: “Gel yā Cihān-gīr Münaķķaş ķarındaşı Dīv-i ŝarŝarı
benümle bile ol baña māni> olma, Būrzū’ya gönderdi. 440a/12, 441b/5,
der-bend’i giçelüm andan ber-ā-ber 449a/02
ķalķup Īrān’a gidelüm.” didi. 3. Yer, mekân: >Anberķāf cāźū dirler
447a/25, 450b/14, 468a/10 idi. Ol araya yaķın yirde ķal>ası var
3. e. Ondan sonra: …değnek kesüp idi. 453b/19, 458a/20, 462b/10,
getürdi. Andan pehlüvānları birer 4. Kişilerin veya toplulukların
birbirine karşı olan durumu veya
birer cümlesin dögdi. 440b/05,
ilgisi: Ammā pehlüvānları vekālet
440b/10, 441a/02
anı zm. Onu 440b/12, 442a/10, 446a/18 da>vāsına düşüp aralarında çoķ nizā>
>Anķā (A.) i. Anka kuşu, Simurg oldı. 445a/19, 467b/22
444b/21, 447b/23, 462a/01 5. Toplu bulunan nesnelerin veya
>Anķā- ār-dest Bir pehlivan adı
Anķā-yı çehār
çehār- kimselerin içi: Būrzī ŝıçrayup
441b/01, 445a/19, 448a/01 aralarına girüp birin bir eli-le ve birin
anlar zm. Onlar 446b/07, 447a/02, bir eli-le ķapup ķolına aldı. 442b/14,
447a/22 460a/14, 465b/05
anlara zm. Onlara 445b/06, 457a/22, araya muŝliĥ
muŝliĥūn şür- Arabulucular
ŝliĥūn düşür
düşür-
460b/20 koymak 457b/14
anlardan zm. Onlardan 447a/25, 470b/05 → bu arada, ol arada
anları zm. Onları 445b/24, 446a/12,
anları ara- 1. Aramak, bulmaya çalışmak:
ara-
447b/02 >Acabā ķadem-gāha gitdi mi, diyü
anu zm. Onun 443a/05, 452a/20,
anuñ aradılar, bulınmadı. 444b/17,
468b/18 444b/18, 445a/21
→ kimüñ arabasına binerse anuñ 2. Bulunmak: “Hāy nā-bekār ĥākī sen
türkisin çaġır- benüm mekānumda ne ararsın?”
añla- Anlamak 446/08, 450a/08,
añla- diyüp… 458b/07, 458b/08
467a/08
>Arab (A.) i. Arap kavminden olan, Arap
añsuzdan
suzdan zf. Ansızın, birdenbire
467b/10
444a/13, 452a/15
araba i. Araba 446b/22
suzın zf. Ansızın 440a/04, 459a/08,
añsuzın
466b/20 → kimüñ arabasına binerse anuñ
araa i. 1. İki olguyu, iki olayı birbirinden türkisin çaġır-
ayıran zaman, fasıla: …ķalķup ŝaģrā- arada i. Orada 455b/04
yı Kāse-rūd’a bār-gāhlar ķurup ķarār >araķ (A.) i. Ter 466a/19
eyledi. Arası bir ķaç gün geçdi, aralıķ i. Yer, mahal
aralıķ
meclis- aralıķ 449a/01
meclis-i aralıķ

90
ārām (F.) i. Durma, dinlenme 2. i. Sırt, arka: Şaġād’ı ķolından
it- Dinlenmek 460b/24, 463b/06
ārām it- ķavrayup çekdi. Öñine aldı ve
ınma- Dinlenmemek 460b/24
ārām olınma
olınma- arķasına üç tāziyāne urdı. 441a/24,
→ šabl-ı ārām çaldur-, šabl-ı ārām çalın- 450a/14
araşdur- Birini veya bir şeyi bulmak için
araşdur- arķasın
arķasın ber- vir- Sırtını dönmek,
ber-ā-ber vir-
bir yeri gözden geçirmek 466b/03 arkasını vermek 461a/11
arat- Aramak işini başkasına yaptırmak
arat- arķasın ġa- Sırtını sıvazlamak
arķasın ŝıġa-
449b/10, 451a/25, 464b/25 441a/24
ard 1. i. Peş, arka taraf: Pījen’üñ gözi armaġān (F.) i. Armağan, hediye
armaġ
464b/17
raŝt gelüp ķafasına düşdi. Ardından
Armūn ö.i. Kişi adı 468b/17, 468b/23,
irüp bir sille urup yıķdı ve baġladı… 469a/01
457b/08, 456b/23, 461b/23 arpalıķ i. Ayniyat, maaş yerine verilen
arpalıķ
2. sf. Arka: …Sarsar-ı baģrīyi üç yüz para, ödül 468b/13
gehrāba teslīm idüp serā-perde-yi arslan i. Arslan 460a/17, 462b/01,
Ĥüsrev Şīr’üñ ard ķapusında dīvlerüñ 468b/19
ordusında yir eyledi. 454a/23 >arż (A.) i. Bir büyüğe sunma, gösterme,
bildirme, önüne koyma 463b/13,
kesil- Arkası gelmemek 453b/04
ardı kesil- 464a/18, 466a/16
düş- Peşinden gitmek, takip
ardına düş- >arż eyle-
eyle- Sunmak 448b/12, 457a/12,
etmek 458a/19, 461b/20, 464b/13 460b/17
ardına taķıl- Peşinden gitmek, takip
taķıl- >arż-
arż-ı ģāl Durumunu bildirmek
etmek 457a/12 448a/06, 448a/07
ardınca zf. Arkasından, peşinde, peşi sıra >arż ideme-
ideme- Sunamamak, ortaya
441a/06, 446a/17, 448b/03 koyamamak 453b/19
Arġun ö.i. Kişi adı 448a/14, 448a/20,
Arġun >arż it-
it- Sunmak, ortaya koymak
448b/01 444b/03, 448b/01, 451b/08
Arġun
Arġun-
ġun-ı gergedān
gergedān- süvār 451b/02,
ān-ı süvār → tekmīl-i >arż eyle-
464a/09, 464a/14
aŝ- 1. Üzerine takmak: Hāmān bildi kim
→ dīvān-ı Arġun, Kūh-ı Arġun
Şaġād’uñ işidür, āh idüp tīz giyindi
Arġunniyye ö.i. Yer adı 448a/14,
Arġunniyye
ve yüzine niķāb aŝup Arġun Şāh
448b/14, 448b/11
yanına gitdi. 449b/08
→ >azm-i Arġunniyye eyle-, ķal>a-yı
2. İdam etmek: …Şimdi ķapu açuķ
Arġuniyye
Būrzī içeri girdi, gördi üç nefer
arış i. Arşın 440b/14, 448a/16, 466a/18
kimse ķoltuķlarından aŝmışlar.
arķa 1. i. Ön yüzün zıttı: …Cihān-gīr 444a/20, 444b/04, 453a/11
gürz ber-ā-ber virüp arķaya alduķda āsān (F.) i. Kolay 443b/20, 445b/22,
arķasında olan siper oluķ oluķ olup 452b/25
başı at başına ber-ā-ber oldu. āsān-ı vech Kolay yoldan 463b/15
āsān-
441b/03, 466a/12, 467a/22

91
āśār (A.) i. Alamet, iz, nişan → baş aşaġa it-, baş aşaġa devür-
āśār- siģr Sihir alameti 444a/14
āśār-ı siģr āşām (F.) sf. İçen, içici 462b/15,
āsāyiş (F.) i. Dinlenme 449a/18
āsāyiş 463a/05
āsāyiş it- Dinlenmek 467a/14,
āsāyiş it- → ĥūn-āşām, pāy-ı ĥūn-āşām
470b/21 >aşķ
aşķ (A.) i. Aşk, sevgi 441a/10, 442a/05,
āsāyiş olın- Huzur sağlanmak
āsāyiş olın- 449a/06
464b/08 >aşķ eyle- 1. Selam vermek, sevgi ve
aşķ eyle-
ılu Asılmış, asılı 440a/24, 444b/04,
aŝılu saygı sunmak: Būrzī daĥı gergedānın
449b/09 sürüp meydāna girüp Melik-zād’uñ
>asker (A.) i. 1. Asker: “Seksen biñ öñin alup >aşķ eyledi. 441a/10,
c
askeri ķondur.” diyüp tenbīh eyledi. 455b/01, 465a/21
440a/03, 440a/08, 440b/05 2. hlk. Ani ve şiddetli vuruş: Bunlar
2. Ordu: Ammā aġar >asker çoķ biraz ģamle nizā> idüp >āķıbet Fertūt
gidemezler. Dört sā>at ķadar gidüp el nīzeye urdı. Cihān-gīr’e bir nīze
ķondılar. 440a/04, 447a/06, 462a/04 >aşķ eyledi. 455b/06, 465a/21
>asker- ķal>a Kale askeri 469b/18
asker-i ķal> >aşķ al- Selam almak: Melik-zād
aşķın al-
>asker-
asker-i Keyānūş
Keyānūş Keyānūş askeri daĥı >aşķuñ alup birbirine başdan
455b/25
başa varınca nažar eyleyüp birbirlerin
>asker-
asker-i Tatar Tatar askeri 456a/19
begendiler, andan birbirine ģamle
→ ser->asker, tedārük-i >asker
teklīfā eylediler. 455b/02, 465a/21
aŝl (A.) i. 1. Esas, gerçek, doğru: Faġfūr
>aşķ it- Sevgi göstermek: Münķāl-i
aşķ it-
Şāh aŝlını bilmez, şaşup: “Nedür aŝlı
zerrīn-kemer varup Şaġād ķız ile
iy ser-ver!” diyüp su’āl idince Būrzī
ŝoģbet eylerken >aşķ idüp: “Buyuruñ
daĥı aŝlın naķl eyledi. 440a/06,
440a/08, 440a/14 sizi ķātil Zengī ister.” didi. 449b/22
2. Soy, neseb: …“Senüñ aŝl dedeñ >āşıķ
şıķ (A.) i. Tutkulu bir sevgiyle birine
ya da bir varlığa bağlı olmak
Siyeh Merd-i Gīlānī idi. Gīlān- 449a/06, 462b/07, 462b/08
zemīn’e ģükm eylerdi, bir ulu sah idi. >āşıķ ol- Aşık olmak 444a/06,
şıķ ol-
468b/10 454b/21
ŝl-ı bed 448b/23
aŝl- şikār (F.) i. Açık, belli, meydanda
āşikār
aŝl- maķŝūd 443a/01
ŝl-ı maķ (olan) 443b/11
ŝlā (A.) zf. Hiçbir zaman 440b/09,
aŝlā şinā (F.) i. Bildik, tanıdık 443a/09
āşinā
448a/11, 452a/14 aşurı i. Öte, yukarı 440b/14
ŝlında (A.) i. Esasında, gerçekte
aŝlında āşüfte (F.) i. Oynak kadın, kokot
454b/16, 459a/18, 459b/22 448a/18, 449a/04
>aŝr (A.) i. Asır, devir 441b/12, 442a/07 Bānū ö.i. Kişi adı 448a/17,
Āşüfte Bānū
aşaġa/ şaġı Aşağı, aşağıya 442a/06,
aşaġa/ aşa
aşaġ 449a/02, 449a/06
454a/19, 459b/08 at i. At 440a/13, 445b/11, 446a/03

92
at başı Aynı hizada 455b/18, 466a/18 āver (F.) sf. Getiren, taşıyan
çek- At sürmek 451b/12
at çek- → dil-āver, dil-āver-i >ālem
atdan yıķ
yıķ- Attan yere düşürmek, >avrat (A.) i. Kadın 441b/21, 444a/16
yıkmak 451a/13 āyā (F.) zf. Acaba 459a/23, 459b/03,
dep- At sürmek 461b/16, 464a/23
at dep- 464a/22
it- Yük taşımak için yük
at kürük it- ayaġ i. Ayak 442a/06, 466a/13,
ayaķ / ayaġ
hayvanlarının hazırlanması 468a/04 467b/05
at- 1. (Bir şeyi) Fırlatmak, atmak: Delü
at- ayaġa dur- / šur-
ayaġa dur- šur- Ayağa kalkmak
441b/05, 461b/12, 464a/10
acısından öküz gibi baġırup elinde
ayaġ düş- Aciz kalmak 453b/11,
ayaġına düş-
olan kebābı daĥı āteşe atup ol acı ile 453b/18, 453b/21
gözi bunlara raŝt geldi. 446a/17, ayaġa ķalķ- Ayağa kalkmak 451b/07
ayaġa ķalķ-
460a/20
ayaġ šur- Ayağa kalkmak
ayaġ üzre šur-
2. Bir yere atlamak: >Ayyār fırŝatdur 441b/19
diyüp ŝoyınup kendüñ ĥendek içine ayaķ ayaķ Adım adım 446a/21
atdı. 459b/06 ayır- 1. Çevirmek, ayırmak: Cihān-gīr
ayır-
3. Bir şeyin açılması: Derūndan derr nīzeyi Fertūt’u šabancalayup
ü dervāze ĥarāb olup çāh ķapaġın yolından ayırdı. 455b/08
atınca kör ķuyuya düşer gibi ālet-i 2. Uzaklaştırmak: Sa>d zerrīn-pūş
Būrzī ol cāha düşüp pür-ĥūn oldı. daĥı ol ĥançeri yanından ayırmazdı
442a/12
ve dā&imā fırŝat gözedür idi. 441a/23,
atup šut-
šut- Bir kimse veya bir şey için 455a/21, 467b/07
kötü konuşmak 468b/09 ayıra-bil- Ayırabilmek 441b/04,
ayıra-bil-
→ kemend at-, mu>allaķ at- 455b/12
ata i. Baba 457b/20, 466a/07 āyīn (F.) i. 1. Merasim, tören: Ol >aŝruñ
āteş (F.) i. Ateş 442a/21, 443a/20,
āteş resm-i āyīni üzre Ķamer-rūģ Bānū’yı
454b/09 Būrzū’ya >aķd ü nikāģ idüp...441b/12
āteş ol- Aşırı derecede
āteş-maģż ol- 2. Kaide, kural, tarz: Besbellü
sinirlenmek 462a/21
pādişāhlara ĥiźmet eylemedüñ kim
*āte
āteş-perest i. Ateşe tapan 444b/12
āteş
āyīn erkān nidügin bilmezsin.” didi.
atıl- Bir şeye doğru birden gitmek,
atıl- 462b/19, 462b/20
aniden bir davranışta bulunmak
āyīn erkān Adet usul 462b/19,
450a/13, 450b/05, 450b/05
→ üzerine atıl- 462b/20
atla- Atlamak 450b/04, 467a/18,
atla- āyīn-i ġusl Guslün kuralları 442a/17
āyīn-
467b/01 → resm-i āyīn
atlu i. Atlı, süvari 446a/04, 451b/05 āyīne (F.) i. 1. Ayna: Būrzī’nüñ eline bir
>avā’ī
avā’īd (A.) i. Gelirler 457b/15, 458a/09 āyīne virdi. Būrzī de nažar eyledi.
āvāz (F.) i. Ses, sada 445a/10 445b/20, 449b/06, 450b/06

93
2. Bir şeyin düzgün, pürüzsüz ve 3. zf. Az: Ammā az ķaldı, bir ģašā ola
parlak tarafı: Būrzū’nuñ ķolları ķoltuķ altından yol gösterdi. 462b/12
bükildi, baş ķaçurup arķaya alduķda āzād (F.) i. Kurtulmuş, serbest
arķasında olan siper āyīneleri çarĥa eyle- Kurtarmak, serbest
āzād eyle-
girdi. 466a/12 bırakmak 442a/24
āyīne-i siper Kalkanın dış yüzü
āyīne- it- Kurtarmak 442b/16
āzād it-
455b/07 ol- Kurtulmak 442b/02
āzād ol-
>ayn (A.) i. Bir şeyin tıpkısı 463a/24, āzāde (F.) i. Serbest, hür 456a/15
468b/19
ġaş- Kızmak 455a/12
azġa
azġaş
ayrıl- (Bir yerden, bir kimseden)
ayrıl-
uzaklaşmak 452a/14, 462a/08 >ažīm (A.)1. sf. Büyük: …bir >ažīm
>ayş
ayş (A.) i. Zevk, safa muķavvādan bir gürz yapdurup için
>ayş [ü] nūş
nūş Yiyip içme, safa kül ve kireç ile šoldurdı 450b/16,
440b/11, 442b/24, 445b/02 460a/15, 460b/09
>ayyār (A.)1. i. Zeki, kurnaz: >Ayyār 2. zf. Çok, fazla: >Ažīm iltifāt idüp
bunı görüp eyitdi: “Eyā bu ķal>a şeyler baġışladı. 451b/16, 452a/12,
456a/03
naŝıl ķal>adur ve bu >asker naŝıl
→ mār-ı >ažīm, nehr-i >ažīm
>askerdür, bir ĥaber alayum.”
445a/03, 445a/20, 446a/22 >ažamet
ažamet (A.) i. Büyüklük 449a/19
2. sf. Ĥaliķaları gezerken Şaġād’ı → dārāt u >ažamet
gördiler bir >ayyār ŝūret kimse yatup >azīz (A.) i. Muhterem, değerli, aziz
443b/04
uyur. 450a/20, 469b/11
→ cān-ı >azīz
>ayyār başı
başı 463b/02
>azm
azm (A.) i. Gitme, gidiş
>ayyār-
ayyār-ı šarrār
šarrār-
ār-ı ĥançer-
ĥançer-güzār 468b/17
>azm eyle- Yönelmek, bir tarafa
azm eyle-
>ayyārān (A.) i. Ayyarlar, aldatanlar
doğru gitmek 440b/05, 463b/08
→ sulšān-ı >ayyārān >azm-
azm-i Arġunniyye
Arġunniyye eyle-
eyle
>ayyārlı
ayyārlıķ (A.) i. Zekilik, kurnazlık Arguniyye’ye gitmek üzere harekete
469a/07 geçmek 448b/08
az 1. i. Az: “Var ĥaber al naŝıl >azm-
azm-i bār-
bār-gāh-
gāh-ı Cihān
Cihān-
ān-gīr eyle-
eyle-
>askerdür? Zīrā bunlar >askeri azdur 468a/05
dirler, öyle olınca ķātil Zengī >askeri >azm- eyle- Behruz şaha
azm-i Behrūz Şāh eyle-
yönelmek 469a/08
olmamaķ görinür. 470b/15
>azm-
azm-i Behişt
Behişt-
hişt-kend eyle-
eyle-
2. sf. Kısa: Būrasb daĥı alup bir raĥşa Behiştkend’e gitmek üzere harekete
süvār olup >azm-i Ķabalya eyledi ve geçmek 457a/01
az zamānda Ķabalya diyārına irüp ve >azm- eyle Burzi’ye yönelmek
azm-i Būrzī eyle-
Ķābil Şāh’a bulışdı. 443a/07, 447a/04
448b/09, 454b/02 >azm-
azm-i Çīn eyle- Çin’e gitmek üzere
Çīn eyle-
harekete geçmek 443b/14, 446a/20

94
>azm-
azm-i der- eyle- Der-bend’e
der-bend eyle-
gitmek üzere harekete geçmek
460b/17, 462a/24
>azm-
azm-i der
der-
er-bend-
bend-i Šalķan eyle-
eyle-
448a/25
>azm- eyle- Efrasiyab’a
azm-i Efrāsiyāb eyle-
yönelmek 470b/23
>azm- eyle- İran’a gitmek üzere
azm-i Īrān eyle-
harekete geçmek 469b/09, 470a/16
>azm- it- İran’a gitmek,
azm-i Īrān it-
yönelmek 442b/25, 456a/10, 458a/13
>azm-
azm-i Ķabalya eyle-
eyle- Kabalya’ya
gitmek üzere harekete geçmek
443a/07
>azm- eyle- 440a/16, 449a/22
azm-i leşker eyle-
>azm-
azm-i Mesīģ- eyle- Mesih-
Mesīģ-ābād eyle-
abad’a gitmek üzere harekete geçmek
456a/09, 458a/05
>azm- eyle- Savaş
azm-i meydān eyle-
meydanına yönelmek 467a/12
>azm-
azm-i Miśķāliyye eyle-
eyle-
Miskaliyye’ye gitmek üzere harekete
geçmek453a/23, 454a/17
>azm- eyle- Yola çıkmak
azm-i rāh eyle-
462a/07, 462a/16
>azm-
azm-i şikār eyle- Ava niyet etmek
şikār eyle-
464b/13
>azm-
zm-i Tūrān 456b/25
>azm- it- Türkistan’a
azm-i Türkistān it-
gitmek, yönelmek 461b/07
>azm- eyle- 442a/19
azm-i saķar eyle-
Azrā Bānū (A.) ö.i. Kişi adı 456a/06

95
-B-

baba (A.) i. Baba 449a/03, 454b/16, baĥādur (F.) sf. Cesur, yiğit 440b/21
baĥ
454b/21 bahāne (F.) i. Sebep, bahane 459b/18
bāc (F.) i. Vergi, haraç 469b/10 it- Bahane etmek 470b/03
bahāne it-
bacaķ i. Bacak 470a/03 ol- Bahane olmak 446a/14
bahāne ol-
bāçe (F.) i. Bahçe 442a/06
bāçe baģr (A.) i. Deniz 444a/10
bād (F.) i. Rüzgâr baģreyn
bād- ŝabā Sabâ rüzgârı 440b/12,
bād-ı ŝabā → neheng-i mecma>-ül-baģreyn
456b/21, 461a/02
baģrī (A.) i. Denizle ilgili, denize ait
ba>de (A.) zf. Sonra 441b/11, 442b/25,
ba>
443b/23 → ġurāb-ı baģrī, Sarsar-ı baģrī
ba>de-
ba>de-l-ġusl Gusülden sonra baĥş (F.) i. (I) Kısım, bölüm: ...gürz-i
baĥ
442b/22,463a/16 Ĥüsrev Şīr’i on ikinci baĥşından
bāde (F.) i. İçki, şarap ķavrayup başınuñ üzerinden devr
bāde nūş eyle İçki içmek 468a/04
nūş eyle- itdürerek irişdi. 467a/20
bāġ (F.) i. Bahçe, bostan, bağ 459b/08, baĥş (F.) i. (II) Bağış, ihsan
baĥ
459b/08, 468b/08 baĥ eyle- Bütün gücünü sarf ederek
baĥş eyle-
*bā
bāġ-bān i. Bahçıvan 459b/08
bāġ bir eylemde bulunmak 440a/20
baġır i. Göğüs, bağır
baġ baĥ ol- Yayılmak 441b/22
baĥş ol-
baġr
baġrına baŝ- Kucaklamak, bağrına
ġrına baŝ ba>īd (A.) sf. Uzak, ırak 447b/16
ba>
basmak 457b/11 baķ- 1. Bakışı bir yöne çevirmek: Būrzī-
baķ-
baġır- Bağırmak 460a/20
baġır- yi şeh-bāz uyanup baķdı. 442b/10,
→ bar bar baġır- 444a/02, 444a/24
baġ ışla- Vermek, ihsan etmek 451b/02,
baġışla- 2. Anlamak, görmek: Būrzī daĥı naķl
458a/06, 462a/15 eyledi. Faġfūr Şāh baķdı, bildi..
baġla- 1. Bağlamak: Dāniş-pezīr
baġla- 442b/21, 467a/09
Būrzī’yi ŝoyup miyānına bir peştemāl 3. Bir kişi veya bir durum hakkında
bilgi sahibi olmak, inceleyip
baġladı. 445b/12, 454a/21, 459a/02
araştırmak: Bunda da faŝl eylesün.
2. Zabtetmek, tutmak: Ardından irüp
Baķayum benüm >ayyārum Şaġād
bir sille urup yıķdı ve baġladı ve alup
ķadar çala-bilür mi ve hem biraz
getürdi. 457b/08, 458a/03, 459a/04
eglenelüm.” didi. 445a/12, 448a/22,
→ bel baġla-, ġaraż baġla-
449b/12
ġlat- Bağlatmak 451a/11, 459a/04
baġlat- baķup šur-
šur-/baķup dur-
dur- Bakıp durmak
baġlu i. Bağlı 447a/22, 452b/20,
baġlu 466b/06, 466b/25
458b/12 ıl- Bakmak işine konu olmak veya
baķıl
baķıl-
→ başı baġlu bakmak işi yapılmak 463a/24

96
bal i. Bal 470a/04 ĥaber eyle. Varup dīvānın baŝup
mūmı Mum, bal mumu 445b/14
bal mū pehlüvānları ĥalāŝ ideyüm.” didi.
balıķ i. Balık 468b/18
balıķ 444b/11, 446b/10, 470a/24
-bān (F.) e. …-ci 3. Üstünlük sağlamak, rakiplerini
→ girye-bān, sāye-bān, zindān-bān, geçmek: Būrzū’ya eyitdiler: “İy dil-
zindān-bān başı āver, pehlüvānlar ile ceng eyledükde
baña zm. Ben zamirinin yönelme hali; gerekdür kim üç günde ġalebe
bana 440b/25, 458b/25, 462a/20 eyledügine bir günde baŝasın, on
bānū (F.) i. Kadın, hanım 441b/21, günde ġalebe eyledügine üç günde
442b/09, 448a/05, 448a/18 ġalebe eyleyüp evvelkiden ziyāde…
bānū-yı >ālem-
bānū- ālem-ārā Dünyayı süsleyen 447a/09
kadın 444a/03 → baġrına baŝ-, ķadem baŝ-
bānū- cihān Dünyanın güzel kadını
ānū-yı cihān baŝdur
ŝdur- Üstün gelmek, alt etmek
442a/04 441b/23
Bānū
ānū-
ānū-yı Güşüşāsb ö.i. Kişi adı 456a/06
Güşāsb baş i. 1. Baş, kafa: Getürüp ol tācı
bār (F.) i. Yük emāneten Faġfūr Şāh’uñ başına ol on
*bār
bār-gāh Huzur, yüksek divan, saltanat
bār- iki kūnkūreli tācı giydürüp cümleye
çadırı 444b/02, 445a/06, 468a/06
şeh-en-şāh eyledi ve muģāsiblere
*bār
bār-gāh-ı Ķārūn Şāh Karun Şah’ın
bār-gāh-
divanı 461b/22 fermān eyledi. 444b/14, 446b/13,
446b/14
*bār
bār-gīr Beygir, at 461b/09
bār-
2. Başkan, reis: >Askerde bir baş
*bār
bār-keş Yük taşıyan
bār-
lāzımdur, diyüp >Anķā-yı çehār-dest
→ >azm-i bār-gāh-ı Cihān-gīr eyle-,
Būrzī’nüñ yir ine geçdi. 444b/19,
nīze-i bār-keş
3. Temel, esas: Aŝl ġavġānuñ başı
bārān (F.) i. Yağmur
budur, bu >askerde olmaduķça
→ tīr-bārān itdür-
sā&irlerüñ işi āsāndur. 443b/20
arış- Uzlaşmak, anlaşmak 451a/08
barış-
4. Bir şeyin uçlarından biri: Bād-ı
barışdur- Uzlaştırmak 463a/09
barışdur-
ŝabā ķarşu varup iki bölüp >alemler
bārī (F.) e. Hiç olmazsa, hiç değilse
441a/24, 444a/08, 445b/07 ve tūġlar yüridi. Daĥı yaķın geldükde
bārū (F.) i. Kale duvarı, sur Ferhād der-bend’in biri başında idi.
461a/02, 461a/13, 461a/16
→ burc u bārū
baş aşaġa al- Bir şeyi baş aşağa
aşaġa al-
baŝ- 1. (Ayak) basmak: Būrzī pāyların
çevirmek 470a/03
zemīne baŝdı. 467b/08, 467b/09, baş aşaġa it Bir şeyi baş aşağa
aşaġa it-
467b/11 çevirmek 467a/01
2. Baskın yapmak, basmak: ...Eger başı at başına ber-
ber-ā-ber ol-
ol- Aynı
bir yaramaz ķaŝd idüp ya>nī bir hizada, beraberce olmak 455b/18,
öldürmek murād ider ise gelüp baña 466a/18, 467a/22

97
dön- Başı dönmek, aklı gitmek
başı dön- baş ucı i. Bir şeyin yakını 441b/18,
457b/06 454a/05, 454a/06
git- İzin almadan ve
başın alup git- → >aķlı başında, >aķlı başına gel-, >aķlını
gideceği yeri bildirmeden gitmek başına getür-, at başı, >ayyār başı, cān
454b/10 başına ŝıçra-, ģāżır-baş ol-,
başın aşaġa devür- Bir şeyi baş aşağa
aşaġa devür- ķademinde baş ķo-, zindān-bān başı
çevirmek 467a/02
çur- Başını korumak,
başın ķaçur
ķaçur-
tehlikeden uzak tutmak amacıyla başar-
başar- Başarmak, üstesinden gelmek
yapılan baş hareketi 461a/11, 443a/06
466a/12, 467a/22 başķa sf. Değişik, farklı, özge: Begler:
başķ
kes- 444b/14, 452a/10
başın kes- “Bu zengī başķa bir zengīdür.
başın teninden cüdā eyle- Kellesini
cüdā eyle- 447b/14
uçurmak 469a/15 zf. Ayrı: Ammā ekśerī Būrzī >askerüñ
ol- Sıkıntı vermek,
başına belā ol- tozından buñalup ilerü başķa giderdi.
tedirgin etmek, musallat olmak 458b/23, 461b/07
456b/11 başla- (Bir işe) başlamak 440a/02,
başla-
cem> it-
başıña cem> it- (Birinin) Başına 441b/23, 466b/19
toplanmak 470a/25 başlu sf. Başı olan, başlı 450b/03,
başına geleceği bil- 453a/09
geleceği bil- 454a/04, 454a/18
gel- (Kötü bir durum) başına
başına gel- bat- Batmak 467a/16
bat-
gelmek 456b/22 bāšıl (A.) i. Geçersiz
bāšıl
üş- (Birinin) Başına
başına üş- bāšıl ol- Hükümsüz kalmak 445b/06
bāšıl ol-
toplanmak 445a/10
bayıl- Kendinden geçmek 470a/05
bayıl-
başını ġavġāya ŝal- 451a/25
ġavġāya ŝal-
bāzar (F.) i. Çarşı, pazar
başına ŝovaķ geç- Anlayışını
ŝovaķ geç
yitirmek, anlayıştan uzak kalmak *bāzar
bāzar-
bāzar-gān/ bāzer-gān Bezirgān, satıcı,
gān/ bāzer
462b/25, 464a/19 tacir 458b/14, 460a/02, 461b/12
ķaldur- 1.Būrzī baş ķaldurup:
baş ķaldur- ba>żı (A.) zf. Bir takım, kimi 442a/06,
444b/21, 456b/12
“Diñleñ imdi begler, baña şöyle bir iş
bāzū (F.) i. Pazı 450a/12, 450b/11,
görindi. 453b/22
450b/13
2. Nā-gāh Būrzī’nüñ ebū-l-ubeyd *bāzū
bāzū-bend i. Kolbağı 450b/10, 450b/13
bāzū-
kāşānesi ģarekete gelüp baş ķaldurdı → zūr-ı bāzū 442a/04
ve mismār-ı āhene dönüp nāfesin be (F.) I. e. İle, …’li; kelimelere -e
dökmege başladı. 442a/03 halini verir.
başdan başa zf. Başından sonuna *be
be-nām Namlı, şöhretli 450b/22,
be-
kadar 441a/11 456b/25
baġlu sf. Birinin yandaşı olma
başı baġlu *be
be-ser [ü] çeşm Baş göz üstüne
be-
447a/22 463a/20, 464a/11
→ gāh-be-gāh

98
be II ünl. Çıkışma bildirmek için → der-bend-i Behramān-ābād
kullanılan ünlem; hey: Ammā Behrūz ö.i. Kişi adı 453b/12, 453b/21,
çadırında düşindi: “Be cānum, ben 454a/03
šuz almaġa gelürken bir dervīşe raŝt → azm-i Behrūz Şāh eyle-
geldüm. 440a/07, 465a/01 Behzād ö.i. Kişi adı 469b/01, 469b/03,
469b/08
beççe (F.) i. Yavru 445a/07
bekār (A.) sf. Olgun kimse
bed (F.) sf. Fena, kötü: Ammā Būrzī bu
→ nā-bekār
mel>ūnenüñ aġzınuñ bed
bekci/bekçi i. Bekçi 442b/04, 466b/20
bekci/bekçi
rāyiģasından buñalup ġayrı taģķīķ
bekle- Beklemek 450b/23, 463a/12
bekle-
cāźū idügine şübhesi ķalmadı.
beksimat (F.) i. Katı ekmek, peksimet
444a/12 442b/24, 448a/09, 452b/15
*bed
bed-aŝl Aslı fena, rezil 448b/23
bed- bel i. İnsan bedeninde göğüsle karın
*bed
bed- ol- Adı kötüye çıkmak
bed-nām ol- arasında daralmış bölüm 441a/17,
466a/03 467a/23
beden (A.) i. Gövde, vücut ġla- Güvenmek 468b/22
bel baġla
baġla-
→ šaķviyet-i beden, šaķviyyet-i beden belā (A.) i. Musibet, afet 441b/09,
beg i. Bey 440a/15, 441a/25, 444b/17
beg 443a/05, 462b/16
*beg
beg-zāde i. Soylu kişi, beyzade
beg- → başına belā ol-
468b/08 Belĥ ö.i. Yer adı 456b/21, 458a/11
Belĥ
begen- (F.) i. Kabul etmek, takdir etmek
begen- belī (F.) e. Evet, tamam, pekiyi 446a/09,
441a/11, 455b/02, 455b/02 470a/11
hişt-kend ö.i. Yer adı 456b/23,
Behişt
Behişt- beliñle- Uykudan sıçrayarak uyanmak
beliñle-
457a/10, 457a/11 452b/22, 466b/07
→ >azm-i Behişt-kend eyle-, şehr-i belki / belkim (A., F. bel ki) bağ. Hatta
Behişt-kend 442a/25, 443a/06, 464a/05
Behmen ö.i. Kişi adı 450a/23, 456b/24, /bellü sf. Belli, açık, aşikar
belli/be
elli/bellü
459b/23 ol- Ortaya çıkmak, belirmek,
belli ol-
kūh-sitān 470b/11
Behmen kūh- belli olmak 449b/13, 466a/22
Behrām ö.i. Kişi adı 444b/11, 446a/08, belür- 1. Ortaya çıkmak: Ammā
belür-
453a/04 günlerde bir gün anı gördiler ki yine
Behrām-
Behrām-ı der-
der-bend- nīşin 469b/21
bend-nīşin bir cānibden tozlar peydā olup
Behrām- Derbendī 469b/09, 469b/22
Behrām-ı Derbendī belürdi. 440b/12, 461b/21
Behrām- ān-dār 446b/07
Behrām-ı kemān
kemān- 2. İşitilmek:…añsuzın ĥazīne
Behrām- ān-keş 443a/24
Behrām-ı kemān
kemān- ŝanduķları arasında bir ŝadā ve bir
Behrām- īr-efgen 451b/22
Behrām-ı pīr
pīr- feryād belürdi. 466b/21
Behrām- ām-dār 444b/10
Behrām-ı sihām
sihām- ben zm. Tekil birinci şahıs kişi zamiri
Behramān ö.i. Kişi adı
Behra 440b/19, 441a/21, 443a/05

99
beñ i. Ben, vücutta olan noktacık ur- Esir etmek, esir almak
bende ur-
445b/14 459a/21, 459a/21
bend (F.) i. 1. Bağ 443a/08, 444b/01, bende-
bende-yi ĥalķa
ĥalķa-
ķa-be- gūş Kulağı halkalı
be-gūş
447a/23 köle, esir 440b/02
2. Boğaz, iki dağ arasındaki dar bende
bende- Keyānūş Keyānūş’un kölesi
nde-yi Keyānūş
geçit; der-bend: Eź-in cānib Būrzī 455a/24
ģāceden ilerü ayrılup der-bende benden zm. Ben zamirinin ayrılma hali
yüridi. 448a/14, 450a/21, 462a/08 443a/13, 458a/23, 464a/19
eyle- Bağlamak, esir etmek
bend eyle- beni zm. Ben zamirinin belirtme hali
446b/18, 447b/02, 450b/11 443a/05, 444a/08, 446a/10
bend- ur- 448b/15, 456b/15,
bend-girān ur- benī ādem i. Adem oğulları 440a/08,
459a/09 454a/07, 454b/01
al- 447a/10, 451a/07, 457b/03
bendin al- → güzīde-yi benī ādem
bendin alı-vir- 452b/18
alı-vir- beñiz i. Beniz, çehre
ır- 450b/25
bendin ķır
ķır- ķalma- Rengi sararmak,
beñzinde ķan ķalma-
yüzünün rengi solmak 448b/13
it- Bağlamak, esir etmek
bend it-
beñze- Benzemek, andırmak 442a/22,
beñze-
447a/19, 450b/13, 452b/10
453b/10, 454a/07
ol- Bağlanmak, esir olmak
bend ol-
ber (F.) e. Üzere
460a/02
*bend
bend-girān 452b/06
bend- *ber
ber-hevā Havada, yukarıda; havaya,
ber-
yukarıya 443a/22, 443b/14, 453a/25
bend- şalvār Şalvar bağı 442a/06,
bend-i şalvār
442a/07
*ber
ber- eyle- Muradına erdirmek,
ber-murād eyle-
→ >azm-i der-bend eyle-, >azm-i der- isteğine kavuşturmak 463a/10,
bend-i Šalķan, bāzū-bend, Behrām-ı 470a/15
Derbendī, Behrām-ı der-bend-nīşin, *ber
ber- it- Muradına erdirmek,
ber-murād it-
der-bend, der-bend-i Behramān-ābād, isteğine kavuşturmak 470a/12
der-bend-i Çīn, der-bend-i *ber
ber- ol- Muradına ermek,
ber-murād ol-
isteğine kavuşmak 442a/20, 442b/08,
Ķahramān-ābād, der-bend-i Kāse- 444a/09
rūy, der-bend-i Kāse-rūd, der-bend-i → Būrzū-yı ber-cāzū, fermān-ber,
Mesīģ-ābād, der-bend-i Talķan, nažar-ber-meydān eyle-, nažar-ber-
Süheyl-i der-bend-nişīn meydān it-
bende (F.) i. Kul, köle ber-ā-ber (F.) zf. Beraber, birlikte
ber
çek- Esir etmek, esir almak
bende çek- 442b/03, 456b/10, 459b/12
446a/17, 447a/20, 450a/20 ber- ol- Aynı durumda
ber-ā-ber ol-
eyle- Esir etmek, esir almak
bende eyle- bulunmak 455b/18, 465a/20, 466a/18
453a/17 ber- vir- Dövüş sırasında
ber-ā-ber vir-
ol- Esir olmak, esir düşmek
bende ol- düşmanın silahına karşılık vermek
440b/08, 444b/06, 446b/13 için aynı nitelikteki silahını

100
kullanmak 441a/14, 450b/19, beyābān (F.) i. Çöl
455b/07
beyābān-gīr 468b/19
beyābān-
→ arķasın ber-ā-ber vir-
beyān (A.) i. Açıklama, bildirme, beyan
ber-ā-berce (F.) zf. Birlikte, beraber
ber-
olarak 440b/23 eyle- Açıklamak, beyan etmek
beyān eyle-
470b/19
ber-ā-berinde (F.) zf. Beraberinde,
ber-
birlikte 453b/02 it- Açıklamak, beyan etmek
beyān it-
448b/02
Berber (F.) i. Kavim adı
→ naķl [ü] beyān eyle-
Berber-zemīn 458b/15
Berber-
beyāż (A.) i. ve sf. Beyaz, ak 442a/09,
berg (F.) i. Yaprak
445b/15
berg- ĥažān Sonbahar yaprağı
berg-i ĥažān → ģāl-i beyāż
446a/06
beyt (A.) i. (Şiirde) beyit 440b/23,
beri / berü 1. i. Bu yana, buraya, beriye:
442a/14, 442a/21
Berüde >askere ordu yirleri ģāżır olup bıçaķ i. Bıçak 441b/03
bıçaķ
>asker geldükde Būrzī, Miśķāl Şāh ile bıraķ- 1. Bırakmak: Hemān elinde olan
bıraķ
yol üzerinde bir yirde sāye-bān aġacı bıraġup Būrzū’ya ŝarıldı.
ķurdurup >işrete başladılar. 447a/06, 460b/06
450a/09, 451b/01 2. (-i, -e) Koymak: Neheng-i
2. sf. Yakın mesafe, yakın mesafede
mecma>-ül- baģreyn ĥurūc itdi
bulunan: Cümle ile sīne ŝāf olup
mekānından/ Ŝadef aġzındaki dürrin
>ažīm żiyāfetler eyledi ve bütün
bıraķdı ķa>r-ı deryāya 442a/14
leşker geçüp berü šarafa ķondılar.
3. Terk etmek: Būrzī Şaġād’ı görince
463b/07, 468a/20
3. zf. Bir vakitten başlayarak ifade ġażab bile “Bire nā-bekār >ayyārsın
edilen devamlılık durumu: Şaġād bu gün nereye alduñ yüriyü-virdüñ,
aġlayup: “Benden ne istersiñüz? İşte beni şikārda yalñuz niçün bıraķduñ?”
dün ķızı alduñuz, ben dünden beri didi. 465a/11
4. (Bir kimseyi) bir mekana
ĥasta yaturam.” didi. 450a/09
götürmek: Būrzī uyurken siģrden
berķ sf. Sıkı, kuvvetli
geçürüp ķapdı. Dīvān-ı Miśķāl Şāh’a
ur- Kuvvetlice vurmak 454b/15
berķ ur-
getürüp meydāna bıraķdı. 452a/05,
Berzīn ö.i. Bir ateşhane adı 456b/24
460b/09, 464b/21
besbelli / besbellü sf. Apaçık 456a/25, bıraķıl- Bırakılmak 441b/18
bıraķıl-
462b/19, 466b/17
bıyıķ i. Bıyık 440b/14, 449a/21, 449b/07
bıyıķ
beste i. Kapalı 456b/16
bi (A.) Harf-i cer
→ cāh-ı beste-der, dest-i bikr-dān-beste
*bi
bi- šab> zf. Tabiatıyla 469a/18
bi-t-šab>
bevvāb (A.) i. Kapıcı, hademe 467a/06
bī (F.) Olumsuzluk eki
bevvābān (A.) i. Kapıcılar, hademeler
470b/24 *bī
bī-amān i. Amansız, acımasız 457a/24
bī-

101
*bī
bī-çāre i. Çaresiz, zavallı 445a/21,
bī- ide-bil-, ide-bil-, ķaça-bil-, ķaldura-
469a/17 bil-, kim idügin bil-, nidügin bilme-,
*bī
bī-dār i. Uyanık, uyumayan 442b/09
bī- yaralaya-bil-
*bī
bī-devlet i. Devletsiz, işe yaramaz kişi
bī- bildürHaber vermek, haberdar etmek:
bildür
44a/13
>Anķā eyitdi: “Ben varup hele Faġfūr
*bī
bī-gāne i. Kayıtsız, ilgisiz 459b/02
bī-
Şāh’a bildüreyüm ve lālalaruñ Getfāl
bī-hūde zf. Boşuna, boş yere 449b/11,
*b
465a/18, 468a/11 ve Terke bilmedükçe olmaz. 443a/16,
446a/20, 446b/16
*bī
bī-vefā i. Vefasız, hayırsız 446b/22
bī-
→ kendin bildür-, kim idügin bildür-,
*bī
bī- ol- Vefasız, hayırsız olmak
bī-vefā ol- miķdārın bildür-
449a/09
bile 1. zf. Birlikte, beraber: Süheyl Şāh,
bī&ż-żarūrī zf. İster istemez 441a/13,
*b
Būrzī ile bile gidecek oldı. 441a/02,
443b/17
442b/07, 444a/22
→ kelle-yi bī-devlet 2. bağ. de, dahı: ...“İşte biz ķātil
bikr (A.) i. Bakire 442a/13 Zengī’ye tābi> olduķ Īrān‘a bile
al- Bekaretini almak 442a/20
bikrini al- giderüz siz ne dirsez biz size tābi>üz.
→ dest-i bikr-dān-beste 440a/15, 446b/19, 461b/01
bil- 1. Bilmek: Zīrā bilürem anuñ bir
bil- bilek i. Bilek, el 461a/15, 467b/21
cāźū dostı vardur. 442b/19, 443a/05, bilin- Ortaya çıkmak, anlaşılmak,
bilin-
461b/04 bilinmek 445b/14, 447b/21, 453b/08
2. (Birini) tanımak: Ģāce Behrām’ı bilmezlik i. Bilmeme, cehalet 454b/09
bilmez yoķ, šoġrı Efrāsiyāb dīvānına bin- (Ata) binmek 445b/11, 451a/02,
bin-
vardı. 444a/22, 449b/05, 470a/20 451a/22
3. Anlamak: Şaġād bildi kim Būrzī → kimüñ arabasına binerse anuñ
kendiyi ziyāde sever imiş. 440b/15, türkisin çaġır-
444a/22, 450a/21 gūş (F.) i. Kulak memesi 440b/14
bināgū
bināgūş
4. Kabul etmek: Faġfūr Şāh’ı bindür- Bindirmek 467b/09
bindür-
cümleye şeh-en-şāh bilüñ. 453b/23 biñ sf. Bin 440b/04, 441a/12, 444a/04
5. Öğrenmek: Būrzī ŝorup kim idügin → altmış biñ, altı kerre yüz biñ, biş biñ
bildi. 447b/19, 451b/16, altı yüz ķırķ dört, biş kerre yüz biñ,
kalma- Hiçbir şeye
bildüginden kalma- biş-on kerre yüz biñ, dört kerre yüz
aldırış etmeden doğru bildiği biñ, elli biñ, iki kerre yüz biñ, ķırķ
davranışı sürdürmek 447a/03,
455a/05 biñ, ķırķar biñ, on iki biñ, onar biñ,
→ ala-bil-, ayıra-bil-, başına geleceġi otuz bir kerre yüz biñ, otuz altı kerre
bil-, bula-bil-, çala-bil-, direng ide- yüz biñ, seksen biñ, üç kerre yüz biñ,
bil-, fırŝatı ġanimet bil-, geçe-bil-, yidi kerre yüz biñ, yigirmi biñ,
gide-bil-, gire-bil-, göre-bil-, ĥalāŝ

102
yigirmi dört kerre yüz biñ, yigirmi birden zf. 1. Beraber: Ol zamān ikiñüz
šoķuz kerre yüz biñ, yüz biñ de birden içerü girüp yaturken
bir 1. i. ve sf. Bir 440a/06, 440a/16, Būrzī’yi urup helāk idüñ. 440b/01,
440a/19 442b/05, 443b/21
2. (Herhangi) bir: Ammā günlerde bir 2. Aniden, ansızın: Ne selām ve ne
gün anı gördiler ki yine bir cānibden kelām birden ģamle eylediler.
tozlar peydā olup belürdi. 440b/12, 457a/03, 457a/14, 460a/25
441b/03, 444b/02 bire ünl. Ey, behey, yahu! 440a/06,
3. Aynı, tek: Nā-gāh Jende cāźū 445a/10, 446b/03
gelüp Ķābil Şāh istiķbāl eyledi ve birer sf. Birer 441a/25, 446b/18, 447a/23
yanına alup ikisi bir taĥta oturdı. birer birer Birer birer 440a/17,
441b/25 441b/25, 450b/25
bir tişe kār eyleme- 468b/18
kār eyleme- biri / birisi / birüsi zm. Biri, birisi
440a/18, 442a/22, 444a/21
ol- Birlik olmak 451b/18,
bir ol-
birķaç sf. Az sayıda 448b/06
birķaç
459a/14, 467a/21
bir bir Bir bir, tek tek 441a/05 biş sf. Beş 442b/25, 445a/16, 450b/11
birāder (F.) i. Erkek kardeş, kardeş biş biñ altı yüz kırk dört 468a/22
440a/02, 456a/06, 457a/16 biş yüz 451b/05
biraz (A.) 1. sf. Biraz: Bunuñ bir ķaç
biraz biş kerre yüz biñ 468/21
metin pehlüvānları daĥı vardur ve bir biş-on kerre yüz biñ 470a/12
biş-
zende ķallāş >ayyārı vardur ve biraz biz zm. Biz 440b/16, 441b/16, 442b/03
dīv >askeri var. 443b/22, 448b/16, bizden zm. Biz zamirinin ayrılma hali
457b/11 466b/14
2. zf. Kısa bir müddet, kısa bir bize zm. Biz zamirinin yönelme hali
müddet için: Ammā bunlaruñ biraz 440b/02, 444b/03, 444b/05
yatınca >aķılları başlarına gelüp bizi zm. Biz zamirinin belirtme hali
ķalķup oturdılar. 444a/23, 445a/12, 442b/03, 442b/15, 444b/01
449b/25 bizler zm. Bizler 464a/24
birazdan Az sonra 447b/17, 452a/13, boġ- Boğmak 452a/15, 459b/07
boġ
453a/24 boġaz i. Boğaz 442b/17, 443a/19,
boġ
birbiri i. Biribiri, birbiri 440b/01, 450b/09
441a/11, 442b/17 → sık boġaz eyle-
sür- Birbirini sürüklemek
birbirin sür- bolay ki e. Ola ki, belki 443a/06
467b/05 boş i. Boş
çarp- Birbirine şiddetle
birbirine çarp- ķo- Serbest bırakmak 448a/23
boş ķo-
vurmak 442b/17, 459b/22, 462b/02
boşan- Fırlamak, çıkmak 453a/06
boşan-
birbirleri i. Biribirleri, birbirleri 441a/11,
457a/24, 458a/09 boy i. Boy 453a/25
boya i. Boya 445b/11, 445b/12, 445b/16

103
boya- Boyamak 445b/07
boya- 2 sf. Bu “Bire bu ġavġānuñ aŝlı
boyun i. Boyun 455a/21, 457a/23,
boyu nedür?” diyince…440a/06, 440a/18,
469b/04 441a/02
→ günāhı boynıña 3 zm. Bu Ammā Būrzī daĥı görüp
boynuz i. Boynuz 460b/06, 460b/07 göñlinden eyitdi: “Allāhu a>lem bu da
boz- 1. Bozmak: Münķāl-i zerrīn-
boz- yine bizüm dostumuz olan Hāmān
kemerine bār-gāhlar üzerine ta>yīn vezīrüñ çıraķlarındandur…440b/16,
olınup bir ķā>ide ķura ve boza. bu arada 1. Bura, bu yer 453b/19,
450b/14, 461b/05 463a/01
2. Bozguna uğratmak:Cihān-gīr 2. Bu arada, bu esnada 440a/12,
bunları bozup >alem dibine sürdi. 441b/05, 449a/02
455b/23, 456b/02 bu eśnāda Bu sırada 452a/17
→ mührin boz- ķlıķ i. Yarım paralık
buçuķl
buçuķlı
bozıl- mec. Bir şeye kızmak, morali
bozıl- ķlıķ ciger Değersiz 440a/24
buçuķl
buçuķlı
bozulmak 440a/13, 440b/09, 461a/25 bud i. Vücudun kalça ile diz arasındaki
→ keyfi bozıl- bölümü 442a/08
böl- Ayırmak 461a/02
böl- bugün i. Bugün, içinde bulunduğumuz
bölük i. Askeri birlik 441a/08, 456a/23 gün 452a/25
bölük bölük Küme küme, bölük bugünki sf. Bugüne özgü, bugün olan,
bölük 449a/16, 461b/06 bugün yapılan 445a/22
böyle 1 i. Böyle: Dāniş-pezīr: “Çün kim bul- 1. Aramak, arayıp bulmak: Nigerāy
bul-
böyledür ammā şimdi sen bu ŝūret ile daĥı >ayyāruñ ĥāšırı içün baķup
varduķda lā-büd seni ĥaber “Elem çekme ŝaġdur ve filān cānibe
alurlar…445b/05, 465a/14 gidersen bulursun.” diyüp… 445a/01,
444b/18, 446b/05
2 sf. Böyle, bu şekilde: “İy nev-cüvān
2. Ortaya çıkarmak, bulmak: Aŝlı bu
niçün gelüp böyle bir şāha foēullıķ
kim şikārda bir defīne bulup biş on
eylersin? 441a/21, 455b/03, 462a/04
ŝanduķ çıķdı. 450b/12, 466b/13
3 zf. Böyle, bu şekilde: Bizi alup
bunda getürdi ve ikümizi daĥı böyle 3. Ele geçirmek: Būrzī “Ĥu şimdi
aŝdı. 440b/08, 444b/04, 445b cehenneme gitsün, lā-büd ben anı
bu 1 i. Bu “İşte, Būrzī didükleri bulup ģaķķından gelürem.” didi.
pehlüvān budur. Aŝl ġavġānuñ başı 450b/11
budur, bu >askerde olmaduķça 4. (Bir şeyin karşılığını) görmek:
sā&irlerüñ işi āsāndur…443b/20, Ammā çe fā&ide yine Būrzī’den elem
444a/23, 447b/11 çeküp eyitdi: “Ser-ver iden bulur.”
441b/11
bula-bil Bulabilmek 441a/22
bula-bil-

104
→ felāģ bul-, fırŝat bulma-, fırŝat bula- nām bir ķal>aya iletmiş… 446b/04,
bil-, ĥalāŝ bul-, ģayāt bul-, itdügin 461b/03, 463b/13
bul-, kemālin bul-, selāmet bul- 2. Bundan: Cihān-gīr bundan ġażaba
bulan- Karışmak, müşevveş olmak,
bulan- gelüp: “Elbetde ben anı zūr-ıla olsun
bulanmak alıram.” didi. 444a/07, 454b/23,
→ göñli bulan- 459a/14
ma- Bulmak fiilinin yeterlik birleşik
bulıma
bulıma- bunı zm. Bu zamirinin belirtme hali
olumsuz şekli 453a/14 443a/04, 445a/03, 448a/21
→ yir bulıma-, žafer bulıma- bunlar / buñlar zm. Bunlar 440a/02,
442b/07, 443a/02
bulın- 1. Bulmak işine konu olmak:
bulın-
bunlara zm. Bunlara 444a/20, 452b/01,
Būrzī ġażaba gelüp: “Tīz bulınsun!” 454a/15
didi... 444b/17, 444b/25, 448b/06 bunlardan zm. Bunlardan 444a/18,
2. (Bir yerde) mevcut olmak 452a/04, 446b/21
460b/04 bunları zm. Bunları 440b/04, 442a/23,
bulış- Bir araya gelip görüşmek,
bulış- 446a/18
buluşmak: Bir gün Mesīģ-ābād’a bunlaruñ zm. Bunların 444a/20, 458a/17,
gelüp ģāce Behrām, Cihān-gīr’e 462a/04
bulışup Būrzī’nüñ nāmesin virdi. bunuñ zm. Bu zamirinin ilgi hali
443a/07, 443a/16, 445b/12 440a/08, 442a/22, 445a/10
bulūġ (A.) i. Erin olma, erinlik
bulūġ buña zm. Bu zamirinin yönelme hali
456b/04, 458b/07
bulūġa ir- Erinleşmek 468b/06
bulūġa ir-
bura zm. Bura 442a/02, 466b/18,
buña zm. Bu zamirinin yönelme hali 466b/23
445a/05, 468b/22
buradan zm. Buradan 443b/11, 445b/07,
buñal- Sıkılmak, bunalmak 444a/12,
buñal- 446b/24
461b/07
Būrasb ö.i. Kişi adı 443a/13, 443a/13,
bunda zm. 1. Burada: Bunlar bunda 443a/15
šursunlar, biz gelelüm >askerde olan burc (A.) i. 1. Kale, kale bedeni 449a/22,
keyfiyyet [ü] aģvāle. 441b/24, 459b/07
443b/09, 444b/15 2. Burç 459b/04, 459b/05, 469a/17
2. Buraya: Ben evvel varup ol Būrzī burc- bārū Kale kulesi 458b/23
burc-ı bārū
didükleri pehlüvānı ŝayd idüp bunda burun i. Burun 454a/06, 454a/06,
getüreyüm. 443b/10, 444a/03, 466b/08
444a/08 Būrzī / Būrz/ Būrzū ö.i. Kişi adı
3. Bu hususta: Ba>żı rāvīler bunda 440a/01, 440a/10, 441a/01
Būrzū-
Būrzū-yı ber-cāzū 441a/22
ber-cāzū
iĥtilāf eylemişlerdür. 442a/06
ibn-i Sührāb 458a/12
Būrzī ibn-
bundan 1. zm. Buradan: Būrzī’yi bundan
bir cāźū la>īne ķapup Süheyl-ābād

105
→ ālet-i Būrzī, Būrzī-yi şeh-bāz, >azm-i
Būrzī eyle-, dīvān-ı Būrzū, leşker-i
Būrzī / leşker-i Būrzū
buyur- 1. Emeretmek: Bunlar: “N&ola
buyur-
buyuruñ, her ne ise icrā idelüm.”
didiler. 442b/01, 444b/03
2. (Bir nezaket ifadesi olarak) davet
etmek, öncelik tanımak: Münķāl-i
zerrīn-kemer varup Şaġād, ķız ile
ŝoģbet eylerken >aşķ idüp: “Buyuruñ
sizi ķātil Zengī ister.” didi. 443a/17,
449b/22
büdd (A.) i. Vazgeçme
büdd
→ lā-büdd
ük- Eğmek, bükmek 467b/14
bük-
bükil- Bükülmek, kıvrılmak 455b/11,
bükil-
461a/10, 465b/12
bulbul (F.) i. Bülbül 442a/01
bürehne (F.) i. Çıplak
→ Ser-bürehne, Ser-bürehne sīne-çāk
bütün 1. sf. Bütün: Eger bütün orduyı
düşmen żabš iderse daĥı ķarşu
durmañ…440a/09, 441b/14, 443b/02
2. zf. Bütünüyle, tamamen: Yidi gün
memālik Tūrān’ı bütün žabš
eylediler. 443a/15, 447a/17, 457b/13

büyü- 1. Yaşı artmak, yaşlanmak: …ķız


büyü-
küçükdür, el virmez biraz büyüsün de
vireyüm, dimiş. 453b/14
2. Artmak, güçlenmek, şiddeti
artmak: Tīzlik eyleme pādişāhum,
bunuñ pehlüvānları vardur, ŝoñra
ġavġā büyür… 456b/13

106
-C-

Cabbār ö.i. Kişi adı 458a/20, 458b/13, vir- Ölmek 459b/19


cān vir-
458b/18 canavar (F. cān-āver) i. Canavar
Cabbār zengī 458a/19, 458b/05, 454a/21
458b/06 Cāne Bānū ö.i. Kişi adı 454b/20
cāh/çāh (F.) i. Kuyu, çukur 442a/12
cāh/ç cānī (A.) i. Cinayet işleyen, cani
cāh- beste-der 442a/11
cāh-ı beste- → >adū-yı cānī
cā&ize (F.) i. Hediye, bahşiş, armağan
cā& cānib (A.) i. Taraf, cihet 440a/17,
448b/25, 460b/22 443a/19, 445a/01
cāme (F.) i. Elbise, çamaşır 441b/25 cāriye (A.) i. Halayık, hizmetçi 458a/14,
*cāme
cāme-ĥāb Yatak 441b/17, 444b/16,
cāme- 458b/09, 458b/22
449a/20 cāsūs (A.) i. Casus 441a/06, 441a/06,
→ ķa>r-ı cāme-ĥāb, ŝoģbet-i cāme-ĥāb 460b/14
it-, taġyīr-i cāme Cāvīd ö.i. Kişi adı 470a/15
cān (F.) i. 1. Can, ruh: 440a/07, Cāvīd-i dīvāne 469b/25
Cāvīd-
443a/21, 455b/07 Cāvīd-
Cāvīd-i kūh-nişīn 470a/07
kūh-nişīn
2. Can, gönül: Ĥulāŝa-i kelām Şaġād Cāvīd nemed-
nemed-pūş kūhī 469b/23
pūş kūhī
Āşüfte Bānū’ya biñ cān u dil ile >āşıķ cāy (F.) i. Yer
dīvānesi oldı. 440b/04, 449a/06 *cāy
cāy-gīr Yer tutan, yerleşen, yerleşmiş
cāy-
yaķın sf. Sevimli 444a/09
cāna yaķın 469a/04
al- Öldürmek 461a/05
cān al- cāźū (F.) i. Cadı, büyücü 441b/02,
cān başına ıçra- Öfkelenmek
başına ŝıçra- 443a/05, 444a/04
461a/13 cāźū- mekkāre Düzenbaz, hileci
cāźū-yı mekkāre
cān-ber-cehennem 442b/18
cān-ber- cadı 443a/09
cān-
cān-ber- eyle- 444a/14
ber-cehennem eyle- → Būrzū-yı ber-cāźū
ģavli-le Ölüm korkusundan
cān ģavli- ceb (A.) i. Cep 459b/17
doğan güçlü bir tepki 450b/08, cebe (F.) i. Zırh 455b/13
467a/22, 470a/05 cehennem (A.) i. Cehennem 450a/16
cān-ı >azīz 446b/19
cān- cehenneme git- Def olmak 451a/25,
cehenneme git-
cānı acı- İçi yanmak 470a/02
cānı acı- 451b/11
acısı Vücudun herhangi bir
cān acısı → cān-ber-cehennem
yerinde duyulan şiddetli acı 470a/02 cellād (A.) i. Cellat 451a/06, 452a/25,
cān pāresi 469a/18 452b/05
cānı ıl- İçi sıkılmak, keyfi kaçmak
cānı ŝıķıl- eyle- Öldürmeye kastetmek
cellād eyle-
464b/24, 466b/04, 466b/18 451a/04, 456b/12
cānına geç- Canından bezmek
cānına geç- cellād-ı ŝūret Zalim yüzlü 459b/16
cellād-
448a/12

107
cem> (A.) i. Toplama; topluluk 443b/14,
cem> cevā vir- Cevap vermek 440a/10,
cevāb vir-
469a/25 440a/17, 443b/16
cem> it-
cem> it- Toplamak, bir araya cevelān (A.) i. Gezinme, dolaşma
getirmek 447a/04, 460b/09, 470a/16 → šarīd-i cevelān eyle-
cem> ol-
cem> ol- Toplanmak, bir araya cevher (A.) i. Öz, maya 454b/14,
gelmek 457b/17 468a/11
cemāl (A.) i. Yüz, yüz güzelliği 441b/22, ceyş / çeyş (A.) i. Asker, ordu 461b/04
457b/20, 468b/07
→ muķaddem-i ceyş-i Münķāl-i zerrīn-
Cemşīd ö.i. Kişi adı 469b/24, 470a/11
Cemşīd
kemer
Cemşīd
Cemşīd-
īd-i ŝaģrā
ŝaģrā-nişīn 469b/23
ģrā-nişīn
ciger (F.) i. Ciger, bağır 440a/19,
Cemşīd
Cemşīd Şāh ŝaģrā
ŝaģrā-nişīn 470a/07
ģrā-nişīn
440a/24, 457a/16
ceng / çeng (F.) i. Savaş 441a/06, ciger-dār sf. Yürekli, cesaretli
*ciger
ciger-
446b/12, 450a/18
→ çāpūr-ı ciger-dār
başla- Savaşa başlamak
cenge başla-
455a/13 *ciger
ciger-kūşe i. Evlat, sevgili 457a/16,
ciger-kūşe
457b/19
cenge dur- Savaşmak, savaşa girmek
cenge dur-
463b/15 cihān (F.) i. Dünya, cihan 443a/24,
cihā
444a/08, 464b/10
eyle- Savaşmak 440a/09,
ceng eyle-
441a/18, 445b/23 → Bānū-yı cihān, raĥş-ı cihān-peymāsı,
ceng- çal- 455a/07, 455a/17
ceng-i ģarbī çal- şāh-ı cihān
it- Savaşmak 444b/13, 445b/06,
ceng it- *cihān
cihān-dār sf. Dünyayı tutan 440b/15,
cihān-
447b/05 440b/19, 441a/01
ceng/çeng ol- Savaşmak 464b/07,
ceng/çeng ol- → cihān-dār-ı Şāh-ı >Amūd-keş, Melik-
466a/25 zād-ı cihān-dār
*ceng
ceng-āver Savaşçı 468a/23
ceng- Cihān-dār ö.i. Kişi adı 451a/18, 451a/23,
Cihān-
*ceng
ceng- /çeng- cū i. Kavgacı, savaş
ceng-cū/çeng
cū/çeng- 451b/01
isteyen 455a/19, 457a/06, 463b/01 Cihān-gīr ö.i. Kişi adı 454b/15, 454b/22,
Cihān-
→ düvāl cengi eyle-, Elmās-ı ceng-cū, 455a/02
gürz cengi, Şīr-i ceng, yek-ā-yek Cihān- ibn-i Rüstem 455a/15,
Cihān-gīr ibn-
458a/07, 462a/13
ceng
→ >azm-i bār-gāh-ı Cihān-gīr, dīvān-ı
ereyān (A.) i. Gidiş, hareket
cereyā
Cihān-gīr, ķaŝd-ı Cihān-gīr, düvāl-i
cereyā it- Hareket etmek, gitmek
cereyān it-
458b/24 Cihān-gīr, ķaŝd-ı Cihān-gīr eyle-
cevāb (A.) i. Cevap 441a/04, 452a/20,
cevā cilā (A.) i. Parlaklık
455a/06 vir- Cilalamak 444a/01
cilā vir-
cevā al- Cevap almak 447a/15,
cevābın al- cilve (A.) i. Kırıtma
449a/07, 455a/05 *cilve
cilve-fürūş (A.+F. sf.) Cilveli 449a/05
cilve-fürūş
cevā it- Cevap vermek 463b/13
cevāb it- Cinnistān ö.i. Yer adı 453b/25
cevā viril- Cevap verilmek 454b/25
cevāb viril- ivān (F.) i. Genç
civā

108
→ nev-civān
cū (F.) i. Arama, araştırma
→ cüst u cū it-
cüdā (F.) i. Ayrı düşmüş, ayrılmış
eyle- Ayırmak 452b/16, 457a/25
cüdā eyle-
→ başın teninden cüdā eyle-, kelleñi
tenüñden cüdā eyle-
cülūs (A.) i. Tahta çıkma
itdür- Tahta çıkarmak 456a/02
cülūs itdür-
vir- Oturtmak 457b/12
cülūs vir-
cümle (A.)1. i. Bütün, hep: Cāźū la>īnüñ
siģr torbalaruñ cümle alup boġazına
šaķdı… 443a/19, 447b/24, 449a/21
2. sf. Bütün: Ģikmet-i Ĥudā, Rüstem
ve Ferāmurz ve cümle dil-āverler
anda mevcūd idi. 443b/21, 456b/21,
466b/01
3. zm. Herkes, hepsi: Ben yalñuz
varup cümlesinüñ kārın bir siģr ile
tamām idem. 443b/09, 443b/24,
451a/07
cünbiş (F.) i. Hikmetli iş 455b/01,
463a/24
cürm (A.) i. Suç 448a/08
cüst (F.) i. Araştırma, arama
cüst ü cū Arayıp sorma, araştırma
460a/06
it- Aramak, araştırmak
cüst ü cū it-
446b/08
Cüstüñ ö.i. Kişi adı 465a/07

109
-Ç-

çabala- Güç bir durumdan kurtulmaya


çabala- çaldur çaldur zf. Çabuk ve sürekli bir
uğraşmak 466b/07 biçimde: Tīz-rū >ayyār çaldur çaldur
ābük (F.) sf. Çabuk, atak 456a/20
çābük baķup šurur. 466b/25
dır/çāder (T.-F.) i. Çadır 440a/05,
çadır/ç
çadır/çā çaldur- 1. (Bir kimseyi) kaçırtmak
çaldur-
446a/02, 449a/22 449b/18
çaġır- 1. Seslenmek, yanına çağırmak:
çaġır- 2. (Bir müzik aleti) çaldırmak
Miśķāl Şāh, Şaġād’a eyitdi: “Var yā → šabl-ı ārām çaldur-
Ķubād, >Anber Aġa’yı çaġır gelsün.” çalın- (Bir müzik aleti) çalınmak
çalın-
didi. 445a/12, 445a/16, 449a/10 455a/10, 455a/24, 464a/22
2. Bağırmak, haykırmak: Tīz-rū → ceng-i ģarbī çalın-, šabl-ı ārām çalın-
>ayyāruñ cānı ŝıķılup ŝanduķda çalış- Gayret etmek, çalışmak 442a/12,
çalış-
çaġırmaġa başladı. 463a/19, 467b/10 456b/19, 465b/04
→ kimüñ arabasına binerse anuñ ķan- Herkesin ağzında dolaşmak
çalķan
çalķan-
440a/20
türkisin çaġır-
çamaşur (F.) i. İç giysisi 448a/24
çaġ çaġırdı Cayır cayır 460a/15
çaġırdı çaġ
çāpūr 461b/13, 462a/08, 462a/09
çaġırt- Nida ettirmek, dellal bağırtmak
çaġırt-
442a/18, 465a/08
Çāpūr- ciger-dār 447a/19
āpūr-ı ciger-
çāk (F.) i. Yırtık, yarık āpūr-ı ģarāmī 470a/18, 470a/22
çāpūr-
ol- Yırtılmak, parçalanmak
çāk ol- çār (F.) i. Çare
463a/13 → nā-çār
→ yaķasın çāk eyle-, zehresi çāk ol- çāre (F.) i. Çare, tedbir, derman
çal- 1. (Bir müzik aleti) çalmak:
çal- 442a/05, 453b/20, 456b/20
“Sulšānum, bār-gāh öñinde bir → bī-çāre
sāzende ķocası gelmiş, sāz çalar.” arĥ (F.) i. Gök 466a/12
çarĥ
didiler. 445a/09, 445a/16, 449a/01 çarp- Şiddetle vurmak 440b/01,
çarp-
442b/17, 457b/04
2. Birisini kaçırmak: Şaġād ol gice
→ birbirine çarp-, igne çarp-
varup ķızı yine dārūlayup çaldı.
çāşni (F.) i. Lezzet, tat 466a/06
448a/24, 449a/21, 449b/23
çala-bil- (Bir müzik aleti) çalabilmek
çala-bil- çatur kütür yan. Sert bir şey kırılırken
445a/12 çıkan ses 460a/23
→ šabl-āne çal- çav- hlk. Sapmak, yol değiştirmek
çav-
458a/18
çālāk (F.) sf. Atak, atik, seri 456a/20,
çayır çayır yan. 461a/09
465a/08
çehār (F.) sf. Dört
çehār
*çehār-dest Dört elli
çehār
çehār-

110
→ >Anķā-yı çehār-dest Cinnistān’a gitdiler… 453b/25,
çehre (F.) i. Yüz, çehre 454b/14 458b/22, 461b/08
çehrelü sf. Suratlı, yüz ifadesi 445b/07 → alarġa çekil-, girü çekil-
çek- 1. Çekmek: Būrzī el açup >amūdına
çek- çeng (F.) i. Kanuna benzer bir çeşit saz
ŝarıldı ve çeküp elinden aldı. çeng- ĥarbī Savaş davulu 451a/09,
çeng-i ĥarbī
454a/09, 464a/21, 467a/11
2. (Silaha) davranmak, (silahını) çeng- dögül- Savaş davulu
çeng-i ģarbīler dögül-
hazırlamak: Münķāl’üñ üzerine tīġlar çalınmak 465a/17
çeküp ģamle eylemişler.. 440a/18, → gürz çengi eyle-
440b/06, 454a/06 Çengūş-çīş ö.i. Kişi adı 470b/11
Çengū
3. Kendine doğru çekmek: Şaġād’ı Çestüñ ö.i. Kişi adı 464b/21
ķolından ķavrayup çekdi. 450a/14, çeşm (F.) i. Göz
463a/06 çeşm [ü] gūşda ol- Görerek ve
gūşda ol-
4. Ağırlığı veya uzunluğu olmak:Yüz duyarak kontrol etmek 446b/01
otuz arış ķadd u ķāmet çekerdi. → be-ser [ü] çeşm
455b/16, çeşme (F.) i. Çeşme
5. Yürütmek, sürmek: Sarsar-i baģrīyi *çeşme
çeşme-sār Çeşme başı, pınar başı
çeşme-
üç yüz gehrāb Būrzī’nüñ öñinde 450a/17, 450a/17
çekerlerdi. 454b/06 çevür- Sarmak 443a/20
çevür-
6. (Su) çıkarmak: >Acabā bu burcda → kebāb çevür-
niçün şem>a yanmaz, diyüp yakın getür- Sinirlenmek 457b/05
çevire getür-
vardı, gördi bir saķķā ŝu çeker. çevrāl i. 459a/02
çevrāl
459b/05, çıġır i. Yol 454b/16
çıġ
7. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru çıķ- 1. Dışarı çıkmak: Bunlar ķal>adan
çıķ
almak: Hemān elinde olan aġacı çıķup Būrzū’ya šoġrı yüridiler.
bıraġup Būrzū’ya ŝarıldı. Aşaġa 447a/04, 459a/01
yuķarı çekdi. 460b/06, 459b/07 2. (Yüksek bir yere) çıkmak,
çeki-vir- Çekivermek 468a/01
çeki-vir- yükselmek: Semek >ayyār šaġa yaķın
→ at çek-, bende çek-, dem çek- el çek-, geldükde leşkeri ķondurup kendi šaġa
elem çek-, ķad çek-, ķad ü ķāmet çıķdı... 458a/17, 462b/13, 469b/25
çek-, muŝālaģaya çek-, nedāmetin 3. Meydana gelmek: Siper virüp >alev
çek-, pūşīde çek-, ŝaflar çek-, ser çek- >alev āteşler çıķup Būrzī
, śıķlet çek, tenhāya çek-, tīr çek-, šabancalayup nīzeyi ŝapıtdı. 461a/06
zaģmet çek- 4. Birdenbire görünmek: Nā-gāh bir
çekdür- Getirtmek 467b/25
çekdür- āhū çıķup bunlaruñ üzerine gelürken
çekil- Bir yerden ayrılmak: Behrūz Şāh
çekil- bunları görüp ürküp bir cānibe çavdı.
458b/17
öñince reh-ber olup çekilüp

111
5. (-e) Bir yere ulaşmak, varmak: rāġ (F.) i. Çırak 442b/16
çirā
çirāġ
Būrzī elli biñ >askeri sürüp öte başına Çīn ö.i. Yer adı 443a/14, 444b/02,
çıķdı. 461a/13, 461a/16 445a/03
6. Niteliği sonradan anlaşılmak: → >azm-i Çīn eyle-, der-bend-i Çīn,
...Görelüm eger >asker didüginüñ aŝlı Faġfūr-ı Çīn, ķal>a-yı Çīn, şāh-ı Çīn,
çıķarsa ġayrı sözleri daĥı gerçekdür.” ŝaģrā-yı Çīn
didi. 461b/18 Çīnī sf. Çin ülkesine ait
7. (Bir şeyin) üstüne çıkmak: Senüñ → Ķahrām-ı Çīnī, Ķahreme-yi Çīnī,
başıñı keseyüm mi?” diyüp gögsine Melik-zād-ı Çīnī, Pūrāsb Çīnī
çıķdı. 444a/01, 462b/06, 469a/15 çīn (F.) i. Kıvrım, büklüm
8. Bulmak: Aŝlı bu kim şikārda bir īn-i pūlād Zırh 463b/10
çīn-
defīne bulup biş on ŝanduķ çıķdı. çiş i. Sidik
454a/19, 466b/13 → gülmekden šonına hep çiş eyle-
9. (-dan, -e) Bulunduğu yeri bırakıp ġal- Artmak, çoğalmak 445a/10
çoġal
çoġal-
başka bir yere geçmek, ayrılmak:
çoķ 1. i. Çok, fazla: …Öyle ise ol
çoķ
Şaġād >ayyār bāġdan çıķup gezerek
mel>ūna günde yüz dirhem beksimat
bir yire geldi. 454a/12, 459b/08,
470b/18 çoķdur. Bu günden ŝoñra günde elli
→ ipligi pazara çıķ-, ķarşu çıķ-, ŝāģib direm beksimat virilsün.” didi.
448a/09, 454b/25, 456b/18
çıķ-, şikāra çıķ-, šaşra çıķ-, yoldan
2. sf. Çok, fazla: Ol gün aĥşam olınca
çıķ-
çoķ pehlüvān yıķdı. 451a/10,
çıķar- 1. Çıkmasını sağlamak:
çıķar- 452a/09, 457a/04
...çıķardılar mektūbı, Būrzī’nüñ eline 3. sf. Çok fazla: Ammā bu diyārlarda
virdiler. 440b/07, 452a/24, 458a/17 çoķ gezdüm. 445a/15, 456b/19,
2. (Kıyafet) çıkarmak: Būrzī >aşķ-ıla 463b/05
el urup bend-i şalvāra küşād virdi ve çök- Oturmak
çök-
aşaġı ŝıyırup bāçelerin Bānū’nuñ → diz çök-
ayaġından çıķardı. 441b/25, 442a/06, çölmek i. Toprak tencere 460a/18
468a/04 çömel- Dizleri bükerek topukları üzerine
çömel-
3. (Yüksek bir yere) çıkarmak: Siģr- oturmak 445b/12, 445b/15
ile Ser-bürehne’yi mesģūr idüp çöz- Çözmek, serbest bırakmak 451a/01
çöz-
ķapdı, ber-hevā çıķardı. 463a/12 çūb (F.) i. Sopa 455b/17
→ dīvāna çıķar-, na>ra çıķar-, šaşra → deste-çūb
çıķar- çūban (F.) i. Çoban 448a/16, 448b/11
ıraķ i. Çırak 440b/17
çıraķ → ser-çūban
çi (F.) e. Ne ģalıķ i.
çulģal
çulģalı
çi-fā&ide Ne fayda 441b/11, 458a/22
çi-fā& çulģal
çulģalı it- 442a/17
ģalıķ it-

112
çün (F.) bağ. Çünkü, mademki;
…dığında, -dığı zaman 455b/21,
458a/14, 464b/04
çün-kim (F.) bağ. Çünkü, mademki;
çün-
…dığında, -dığı zaman 441a/08,
443b/09, 445b/05
çürit- Çürütmek, yıpratmak 448a/20
çürit-

113
-D-

da / de bağ. 447a/03, 449a/07, 451b/09 dāll- ol- Hançer çekip


dāll-ı ĥançer ol-
daġ i. Dağ 456a/15
daġ saldırmak 462b/05, 469a/15
daĥı e. 1. Dahi, de Münķāl daĥı gāh
daĥ dāmād (F.) i. Damat
birine ve gāh birine dönüp arada dāmād- şehriyārī 442a/25, 442b/16
dāmād-ı şehriyārī
ķalmış. 440a/18, 445b/03, 450a/15 lıķ (F.) i. Damatlık 442a/18
dāmādlı
dāmādlıķ
2. Bile, hatta: Zengī daĥı īmāna gelüp amaķ i. Damak 466a/06, 466a/19
damaķ
Būrzū’ya tābi> oldı. 442a/25, → māderinden emdügi süd damaġında
443b/11, 460a/03 leźźet vir-
3. zf. Daha: Mesīģ Şāh eyitdi: “Uġur dāmen (F.) i. Etek 440b/12, 457b/19
olsun, virmezse ben nebīreme daĥı dānā (F.) i. ve sf. Bilgili, bilen 444b/24,
eyüsin buluram.” didi. 454b/23, 452a/08, 453b/03
458b/09, 460a/13 dāāne (F.) i. Tane 445a/06, 446a/24,
4. Olana ek olarak, olana katarak: 470a/18
Şaġād’ı görince: “Bir şikār daĥı dāāne dāāne Tane tane 466a/19
geldi.” diyüp Şaġād’a yüridi. 458b/02 dāniş (F.) i. Bilgi, ilim
dāniş
dāĥil (A.) i. İç, içinde, dahil 448b/11,
dāĥil Dāniş-pezīr ö.i. Kişi adı 444a/21,
Dāniş
457a/11, 463b/03 445b/02, 446a/02
dāĥil ol- Katılmak, dahil olmak
dāĥil ol- (I) (F.) i. Dar ağacı
dār (I
451b/20 ġacı Dar ağacı 453a/11
dār aġac
aġacı
daģme (F.) i. Mezar 450b/02, 450b/14, dār ( (F.) sf. 1. Tutan
dār (II)
451a/03 2. Sahip,…li
dā&im (A.) zf. Sürekli, sonsuz 458b/13
dā& → Behrām-ı kemān-dār, bī-dār, Çāpūr-ı
dā&imā (A.) zf. Her zaman 441a/21,
dā& ciger-dār, ĥaber-dār ol-, ĥaber-dār
456a/12, 460a/11 eyle-, ĥazīne-dār, Melik-zād-ı cihān-
dā&ire (A.) i. Çember, daire 448b/09,
dā& dār, niķāb-dār, ser-dār
461b/09
daral- Daralmak 462b/23
daral-
daķ 460a/20
dārāt (F.) i. Debdebe, şan, büyük
daķdur- Taktırmak 454a/23
daķdur-
gösteriş 442b/25, 443b/07, 445a/08
dal- (Bir şeyin) üzerine atlamak:
dal- dārāt u ažamet 449a/18
Bānū’yı miyānından ķapup bülbül → devlet [ü] dārāt
ķafesi gibi ķa>r-ı cāme-ĥāba daldı. øarb (A.) i. Vurma, döğme 446b/18,
442a/01 447b/04, 448b/17
dal Ağacın gövdesinden ayrılan øarb-
arb-ı dest Bilek gücü, zor 440b/22,
kollarından her biri 460a/23 443b/05, 445b/09
dāll (A.) sf. Gösteren, işaret eden øarb-
arb-ı gürz Gürz darbesi 446b/12

114
øarb- nīze Mızrak darbesi 465b/13
arb-ı nīze def>a (A.) i. Defa, kere 467b/23
def>
øarb- şedīd Şiddetli vuruş, darbe
arb-ı şedīd defīne (A.) i. 466b/13
467a/20 defn (A.) i. Gömme, gömülme, defin
øarb- şedīd ur- Şiddetli bir şekilde
arb-ı şedīd eyle- Gömmek, defnetmek
defn eyle-
vurmak 455a/14, 461a/07, 461a/10 450b/14
øarb ur-
ur- Vurmak 455b/17, 460b/01, it- Gömmek, defnetmek 441b/11
defn it-
466a/09
defter (A.) i. Defter 454b/02, 468a/24
darıl- Darılmak, gücenmek 465a/11
darıl-
degme sf. Her, harhangi bir 449a/09,
dārū (F.) i. İlaç 450a/21, 452b/09,
455b/02
453a/08
degnek i. Sopa 442b/23, 448a/10,
dārūdan geçürçür- İlaçla bayıltmak
geçür-
450b/25
452b/04, 464b/19, 466b/08
degül 1. bağ. Değil 441a/01, 461b/11,
dārūla- İlaçlamak 449a/20, 449b/25,
dārūla-
463a/22
450a/25 2. i. 440b/22, 443b/08, 444b/20
dārūlı İlaçlı 452b/02, 452b/03, 452b/07
dārūlı degüşdür- Değişdirmek 445b/15
degüşdür-
dāsitān (F.) i. Destan 468b/01 dehliz (A.) i. Geçit, dehliz 444a/19
da>vā (A. da>va, F. da>vī) i. İddia, dava
da> dek e. Kadar, değin: Şaġād da gidüp
445a/19
ŝabāģa dek yine źevķlerinde oldılar.
da>vācı
da>vācı (A.) i. Dava açan kimse 465b/09
442a/17, 442b/22, 444a/16
dā>vet (A.) i. Çağrı, davet 443a/16,
dā> deli / delü i. sf. Deli 460a/10, 460b/05,
443b/01 470a/01
dā>vet eyle-
dā> eyle- Çağırmak, davet etmek delüķanlulıķ Delikanlı olma durumu
delüķanlulı
441a/09, 443a/12, 444b/12 455b/04
dā>vet it-
dā> it- Çağırmak, davet etmek delin- Delinmek 450b/19
delin-
448b/06, 450b/18, 451b/25
dem (F.) i. Soluk, nefes
davrandur- Bir işi yaptırmak, harekete
davrandur-
geçirmek 457a/05 çek- Nefes almak 452a/02,
dem çek-
452a/04, 453a/20
dayan- Varmak, ulaşmak 442a/11
dayan-
ur- Nefes almak, nefes çekmek,
dem ur-
dāye (F.) i. Dadı 441b/14, 454b/15,
üflemek 440b/14
463a/11
dep- (At vb.) sürmek 461b/16, 463b/17,
dep-
dede i. Dede 445b/04, 446a/12, 454b/21
464a/23
def> (A.) i. Ortadan kaldırma, def etme
def> depe i. Başın üst kısmı 445b/13
468a/04
šırnaġa Tepeden tırnağa
depeden šırnaġa
def> eyle-
def> eyle- Ortadan kaldırmak
458b/22
(başından) savmak 452b/09
der (I) (F.) …de, içinde; kimi
def>-i sevdā it-
def> it- Bir şeye duyulan kalıplaşmış şekillerin başında
isteği ortadan kaldırmak 466b/04 bulunur.
def> it-
def> it- Defetmek, savmak 469a/15 *der
der-āġūş i. Kucaklama
der-
def> ol-
def> ol- Ortadan kaldırılmak, yok
olmak 453a/08, 464b/25

115
der- eyle- Kucaklamak, sarılmak
der-āġūş eyle- dervīş-ŝūret 464b/16, 465a/12
dervīş
442a/02 deryā (F.) i. Deniz 454a/17, 454a/18
der (II) (F.) i. Kapı → ķa>r-ı deryā
*der
der-bend i. Geçit, boğaz 444b/10,
der- dest (F.) i. El, bilek 440a/24, 455b/17,
445b/09, 447a/06 456b/16
der-
der-bend- Behramān-ābād 460b/13
bend-i Behramān- ur- El uzatmak, el vurmak
dest ur-
der-
der-bend- Çīn 446a/22, 447a/11
bend-i Çīn 455b/17
der-
der-bend- Ķahramān-ābād 460b/15,
bend-i Ķahramān- dest-
dest-i bikr- dān-beste 456b/16
bikr-dān-
460b/24 dest-i ĥaš El yazısı 470b/01
dest-
der-
der-bend-
bend-i Kāse-rūy , 456a/18,
Kāse-rūy, dest-i irādet Kendi iradesi 457b/01
dest-
456a/23
→ >Anķā-yı çehār-dest, øarb-ı dest, keff-
der-
der-bend- Kāse-rūd 457a/03
bend-i Kāse-
i dest, Ferĥāl-i şeş dest-i ĥar püşt-i
der-
der-bend- Mesīģ-ābād 462a/13,
bend-i Mesīģ-
463a/19 gāv ser-i şütur dendān-ı merdüm ĥor
der-
der-bend- Talķan 448a/14, 449a/10
bend-i Talķan dest-bürd i. Kuvvet, üstünlük;
*dest
dest-
maharet, marifet 447a/10
→ >azm-i der-bend eyle-, >azm-i der-
dest-māl i. Mendil, peçe 446a/24
*dest
dest-
bend-i Šalķan, Behrām-ı der-bend-
dest-res i. Kuvvet, zenginlik, üstünlük
*dest
dest-
nīşin, cāh-ı beste-der, Süheyl-i der-
443a/20
bend-nişīn deste (F.) i. 1. Deste 464b/16, 465a/02
der-gāh 440a/19
*der
der- 2. Kabza, sap
Derbendī Derbend şehrine ait, Derbend *deste
deste- ūb çūp i. Değnek, sopa, topuz
deste-çūb/ç
işi 463a/25 460a/23, 466a/08
→ Behrām-ı Derbendī, Süheyl-i *deste
deste-çūblu i. Değnekli, sopalı,
deste-
Derbendī topuzlu 448a/16
derd (F.) i. Gam, keder 453b/20 destūr (F.) i. Müsaade, izin
*derd
derd-mend
derd i. Derd sahibi, tasalı, ol- İzin verilmek, müsaade
destūr ol-
kaygılı 445a/20, 459b/01, 465a/18 edilmek 470b/25
derģāl (F.) zf. Hemen, o anda, şimdi vir- İzin vermek, müsaade
destūr vir-
444a/14 etmek 464a/24
dermān (F.) i. Çare, ilaç 443a/03
dermā deve i. Deve 460a/17
derūn (F.) i. İç, kalp, gönül 441b/04, devlet (A.) i. 1 Saltanat, hükümdarlık:
442a/11, 445a/23 “Bire naŝıl ĥaber ġayrı, bu devlet
derūn-ı dilden Gönülden, içten
derūn- gitdi. Āĥir kimselere naķl eylese
440b/04 gerekdür…446b/03, 465b/08,
derūnī (F.) sf. İçten, gönülden 444a/06, 2. Baht, talih: Būrzī az zamānda bu
444b/06, 453a/01
ķadar devleti viren Ĥudā’ya şükrler
dervāze (F.) i. Kapı, kale kapısı 442a/11
eyledi. 468a/24
dervīş (F.) i. Fakir; derviş 465a/01,
dervīş
465a/02

116
devletüm ata Sevgi ve saygı ifadesi gīr’i šırnaķ üzre dikdi. 467b/10,
için söylenen söz 457b/20 467b/15
devletüm dede Sevgi ve saygı ifadesi 2. (Bir yerin) başına getirmek, tayin
için söylenen söz 454b/25 etmek: Behrām-ı kemān-dār nām bir
devlet [ü] dārāt 445b/08, 454b/02 pehlüvānuñ şāh diküp altmış biñ er-
→ kelle-yi bī-devlet ile anlar da tābi> olup netīce yüz biñ
devletlü sf. Devlet sahibi 453b/20, >askere ve üç şāha ve bir vezīre daĥı
460a/09 mālik olmış. 446b/07
devr (A.) i. 1. Zaman, çağ 470b/20 dil (F.) i. Gönül
2. Döndürme, dolaştırma
dil-āver Yiğit, kahraman 446b/09,
*dil
dil-
itdür- Döndürmek 467a/20
devr itdür-
447a/01, 448b/23
devür- Devirmek, yıkmak
devür- *dil
dil-āver-i >ālem Yiğit, kahraman
dil-āver-
→ başın aşaġa devür- 458b/13, 456a/22, 459b/22
deyyān (A.) sf. Mükāfatlandıran veya dil-nüvāz (F. dil-nevāz) Gönül
*dil
dil-
cezalandıran, hākim 466a/04 okşayan 453b/12, 454a/13, 454a/14,
454a/16
di- 1. Demek, söylemek: Dīvler gelüp
di-
*dil
dil-
dil-nüvāzl
nüvāzlık it- Gönül okşamak
āzlık it-
Münķal’e: “Şöyle bir casker gelüp 443b/03
orduyı urdılar.” didi. 440a/07, → cān u dil, derūn-ı dil, mürġ-ı dil-i
440a/14, 441a/02
şeh-bāz
2. Düşünmek, içinden geçirmek:
Hatta Faġfūr Şāh, Būrzī’nüñ na>rasın Dilārām ö.i. Kişi adı 458a/14
işidüp “Yine ne ģāl oldı?” diyü Dilārām Bānū ö.i. Kişi adı 458a/15,
458a/21, 458a/24
gerdek-ĥāne ķapusına segirtdi.
dile- İstemek 441a/04, 443b/02, 444a/12
dile-
442b/12, 441a/21, 444a/07
→ ġadr dile-, >öźür dile-
3. Anılmak, adlandırılmak: Meger
dilīr (F.) i. Yürekli, yiğit, cesur 446a/17,
Hāmān vezīrüñ bir oġlı var-ıdı. 469b/02
Ķabaliyye pādişāhı idi. Adına Ķābil dilīr-i mümtāz 462a/23
dilīr-
Şāh dirlerdi. 440b/23, 441a/20, diñle- Dinlemek 442a/23, 453b/22,
diñle-
442b/06 457a/18
→ amān di-, ķażāya rıżā di- dir- Dermek, bir araya getirmek,
dir-
dib i. Dip 440b/14, 455b/23, 463b/16 toplamak 455a/08
dibelik zf. Çok fazla 449b/03 → kendin dir-, kendüyi dir-
dihķān (A.) i. Eski İran efsanelerini
dihķānī diraĥşān (F.) sf. Parlak, parlayan
diraĥ
anlatan bilge 459a/24, 459a/25, → Ĥūrşīd-i diraĥşān
459b/01 diraĥt (F.) i. Ağaç 460a/21, 460a/23,
diraĥt
dik Eğik olmayan 467b/14 460b/02
dik- 1. Dik olarak durdurmak: Būrzī
dik- direm (A.) i. Okkanın dörtte biri
ikinci zūrda nice silkdi ise Cihān- 448a/09, 452b/15

117
direng dīvāne (F.) i. Deli, divane 462b/04,
direng ide-bil- 466b/02
ide-bil- 462b/06, 462b/08
dirhem (A.) i. Okkanın dörtte biri ol- Deli olmak 449a/06,
dīvāne ol-
442b/24, 448a/09, 448a/10 454b/10, 469b/23
diri i. Canlı, diri 454a/20 eyle- Delirtmek
dīvāne meşreb eyle-
463a/12
diril- Canlanmak 447b/22
diril-
→ Cāvīd-i dīvāne
diş i. Diş 445b/18, 460a/17, 460a/18
Dīv-
Dīv-i Münaķķaş ünaķķaş ö.i. Bir cin
Münaķķaş / Münaķķaş
ditre- Titremek
ditre- adı 440a/12, 448b/06, 453a/17
→ dizleri ditre- Dīv-i Ŝarŝar ö.i. Bir cin adı 440a/12
Dīv-
dīv (F.) i. Dev; şeytan; cin; canavar diyār (A.) i. Memleket, ülke 443a/07,
440a/07, 443b/22, 448b/06 445a/15, 446b/25
divān (A.) i. Büyük meclis 442a/18, diyü e. Diye 440a/10, 442b/12, 443a/20
446b/20, 448a/07
diz i. Diz 459a/14
*dīvān
dīvān-ĥāne Divanın toplandığı yer
dīvān-
çök- Eğilmek, dizlerinin üzerine
diz çök-
462b/13
çökmek 445a/13
ķar- Divana çıkarmak
dīvāna çıķar
çıķar-
ditre- Dizleri titremek 441b/07
dizleri ditre-
453a/09
eyle- Divan toplamak 453b/22,
dīvān eyle- diz- Sıralamak, dizmek 441a/22,
diz-
454a/24, 456a/01 461b/02
it- Divanda toplanmak, bir
dīvān it- → ŝaflar diz-
araya gelmek 447a/24, 464a/08, doġrı 1. sf. Bu işleri tamām olınca ol
doġ
469b/03 yirde oturaķ idüp andan göç idüp
dīvān- Arġun Argun’un divanı
dīvān-ı Arġun hemān doġrı yoldan çıķmayalum.”
448b/01, 448b/11
didi. 460b/12
dīvān- Būrzū Burzu’nun divanı
dīvān-ı Būrzū
2. zf. Hiçbir yöne sapmadan,
450a/08
doğruca: Hemān buradan ķalķup
dīvān-
dīvān-ı Cihānān-gīr Cihangir’in divanı
Cihān-
463b/24, 464a/14 doġrı Īrān’a giderüz…446b/24,
453a/19, 460b/24
dīvān- Efrāsiyāb Efrasiyab’ın divanı
dīvān-ı Efrā
457b/02 3. e. Karşı yönünce: Tīz-rūh bir ķalıp
dīvān-
dīvān-ı Ekrem ŞāhŞāh Ekrem şahın altun virdi ve ķoķılayup “Ben bunı
divanı 462b/13 ķātil Zengī’ye vireyüm.” diyü yilerek
dīvān-
dīvān-ı Faġfġfūr Fağfur’un divanı
Faġfūr orduya doġrı gitdi. 464b/18
446a/23, 447a/13 dolab i. Dolap 466b/17
dīvān- ūrşīd Hurşid’in divanı
dīvān-ı Ĥūrş dolan- Gezmek 458b/24, 459b/03
dolan-
470b/17
dost (F.) i. Dost, arkadaş 440b/16,
dīvān- Miśķāl Şāh Miskal şahın
dīvān-ı Miśķāl
443a/05, 448a/05
divanı 452a/05
ol- Dost olmak 468b/21
dost ol-
→ erbāb-ı dīvān
→ maģbūb-dost

118
dostlaş- 468b/25
dostlaş- → başı dön-, göñli dön-, torbada yılan
görmişe dön-
dostluķ i. Dostluk 448a/19
döndür- 1. Yolundan çevirmek: Bunlara
döndür-
dög- (Canını acıtmak için) vurmak,
dög-
dövmek, dayak atmak 450b/25,
raŝt gelüp döndürdi gelüp serā-perde-
466a/20 yi Ĥüsrev Şīr de pehlüvānlara
dögdü i. Çekiç, keser gibi aletlerin bir bulışup olan aģvāli naķl ve müjde
şeyi döğmeye ve ezmeye yarayan eyledi ve leşkeri ķaldurup ķal>a öñine
tarafı, düz ve yuvarlak kısmı
458a/22, 469a/11, 469a/14 getürdi. 458a/10, 460a/06
2. …haline gelmek, döndermek:
dögdür- (Davul vb. için) çalma işini
dögdür-
yaptırmak 455a/10, 455a/24 Herkes oķların ellerine alup bir
dögül- (Davul vb.) çalınmak, vurulmak
dögül- yaylım oķ serpüp Hāmān’ın tenin
→ çeng-i ģarbīler dögül- ġırbāle döndürdiler. 453a/12,
457a/08, 460b/05
dögün- Dövünmek 449b/13
dögün-
dördünci sf. Dördüncü 447a/01, ,
dök- 1. Sıvı veya tane durumunda olan
dök-
451a/12, 454b/03
şeyleri bulundukları yerden, kaptan
dört sf. Dört 450a/14, 454b/01, 456a/23
başka bir yere boşaltmak: Andan yidi
dört yüz 460b/10, 460b/11
çölmek boya peydā eylemiş-idi. Birin
döşek i. Döşek 442b/04
Būrzī’nüñ depesinden dökdi. 445b/13
döşen- Yere yayılmak, döşenmek
döşen-
2. Akıtmak: Nā-gāh Būrzī’nüñ ebū-l-
441b/18, 466a/13
ubeyd kāşānesi ģarekete gelüp baş döşet- Döşetmek 449a/14
döşet-
ķaldurdı ve mismār-ı āhene dönüp du>ā (A.) i. Dua 469b/07
du>
nāfesin dökmege başladı. 442a/03 du>ā eyle-
du> eyle- Dua etmek 453a/18,
→ ecel terleri dök- 458b/17, 465a/23
dön- 1. Bir şey söylemek için bir kişiye
dön- du>ā it-
du> it- Dua etmek 462a/15
yönelmek: Būrzī dönüp beglere: “Siz dudaķ i. Dudak 444a/07, 445b/18,
źevķiñüzde oluñ, yirüñüzden 446a/05
ķımıldamañ.” didi. 440a/15, 440a/25, ēuģā (A.) i. Kaba kuşluk vakti
441a/01 vaķti Kaba kuşluk vakti
ēuģā vaķti
2. Geri gelmek: Ammā ibtidā 467a/15
Būrzū’yı Ķamer-rūģ Bānū üzerine duĥter (F.) i. Kız 444b/03, 454b/20,
duĥter
458a/21
ķoyup döndiler. 441b/16, 442b/03,
442b/07
duĥter
duĥter- pākīze-aĥter Bahtı açık güzel
ĥter-i pākīze-
3. …haline gelmek, inkılap etmek, kız 440b/20
dönmek:… Būrzī’nüñ ebū-l-ubeyd dur- bk. šur-
dur- šur-
kāşānesi ģarekete gelüp baş ķaldurdı duy- Duymak 449a/24, 453a/09,
duy-
457a/22
ve mismār-ı āhene dönüp nāfesin
Düĥān ö.i. Kişi adı 450b/09, 456b/24
Düĥ
dökmege başladı. 442a/03
dühn (A.) i. Yağ 445b/16

119
dün zf. Dün, önceki gün 450a/09 Bu da āh idüp yaķasın çāk eyledi ve
dünki sf. Bugünden bir önceki günle šaġlara düşüp biş altı yıldur böyle
ilgili 446a/10 dīvāne oldı... 445b/03, 470a/10
dünyā (A.) i. Dünya 442a/25, 443b/02, ol- Rast gelmek, tesadüf etmek
düş ol-
444a/06 458a/21, 462a/01, 464b/24
dünyā gözi-
gözi-le gör-
gör- Ölmeden önce, → açıla-düş-, ardına düş-, ayaġına düş-,
sağlığında 447b/10 ġama düş-, ĥavfa düş-, nizā>a düş-,
dünyālar kendinüñ ol- Çok sevinmek
kendinüñ ol- öñine düş-, sevdāya düş-, telāşa düş-,
458b/12
šulū> eyleye-düş-
dürlü sf. Türlü 449a/04
düşmen (F.) i. Düşman 440a/09,
dür (A. dürr) i. İnci 442a/14
443a/20, 453a/14
dürr- yek-tā Büyük inci 442a/15
dürr-i yek- düşün- Muhakeme etmek 465a/01
düşün-
dürüst (F.) i. ve sf. Doğru, düzgün düşür- Giriftar etmek
düşür-
465a/09, 467b/11
→ araya muŝliĥūn düşür-
düş i. Rüya, düş 452b/21
düvāl (F.) i. Kayış 441a/18, 446a/17,
düş- 1. Yukarıdan aşağıya doğru inmek,
düş-
447b/05
düşmek: ...elinde ma>hūd ĥançeri ol- 458a/01
düvāl düvāle ol-
düşüp kendi ķarnına ŝaplandı. šutuş- 441b/01, 444b/23
düvāl šutuş
441b/07, 461a/15
düvāl
düvāl- Cihān-gīr 467b/17
āl-i Cihān-
2. Uygun olmak, yakışmak: Cihān-
düz- Tanzim etmek, tertip etmek
düz-
gīr eyitdi: “Pīrüm sen iĥtiyārsın
→ meclis düz-, peşkeşler düz-
nevbet-i ģamle ibtidā& saña düşer
düzil- Tanzim edilmek
düzil-
elbetde pīrlere ri>āyet lāzımdur.” didi.
440b/22, 455b/05, 465b/09 → ŝaflar düzil-
3. Varmak, ulaşmak: Ilġar ve iķdām
ile der-bende gelüp geçüp andan
ķal>a-yı Arġunniyye’ye düşdiler.
448a/25
4. Yere devrilmek, yere serilmek:
...kendi >amūd-ıla bir >amūd öyle urdı
kim dīv šāķat getüremeyüp yıķıldı.
Būrzī üzerine düşüp ellerin ķafāsına
bend eyledi ve bir na>ra daĥı urdı.
454a/10, 457b/07, 463a/14
5. İsabet etmek: Pījen’üñ gözi raŝt
gelüp ķafāsına düşdi. 457b/08
6. Bir zorunluluk sebebiyle
bulunduğu yerden ayrılmak, gitmek:

120
-E-

Ebreş (A.) i. Alaca benekli at eger (F.) bağ. Eğer, şayet 440a/09,
Ebreş-i gül endām Gül endamlı,
Ebreş- 441a/12, 442a/24
nazenin, alaca benekli at 468b/19 egerçi (F.) zf. Gerçi, şayet; her ne kadar
ebū (A.) i. Baba, ata
ebū 465a/21
ebū-l-ubeyd 442a/02
ebū egin i. Arka, sırt 441b/25
ecel (A.) i. Ecel 452a/12, 459a/07, eglen- 1. Vakit geçirmek, oyalanmak: Ol
eglen-
459b/02 gün anda eglenüp irtesi gün gelüp
dök- Aşırı korkudan
ecel terleri dök- Būrzī der-bend-i Çīn’i alup geçdi.
terlemek, ölüm duygusuna kapılmak 447a/11, 456a/04, 456a/10
441a/16, 455b/18 2. Eğlenmek, avunmak: Būrzī eyitdi:
ecnās (A.) i. Cinsler, türler 468a/23 “Varuñ, çaġıruñ gelsüñ. Bunda da
ecnebī (A.) i. Yabancı, nâmahrem faŝl eylesün. Baķayum benüm
469b/06
>ayyārum Şaġād ķadar çala-bilür mi
edā (A.) i. Tavır
ve hem biraz eglenelüm.” didi.
→ rāvī-i şīrīn-edā 456a/11
445a/12
ednā (A.) sf. En bayağı, en kötü 440b/23 eglendür- Eğlendirmek, oyalamak
eglendür-
efendi (Yun.) i. Kibar, efendi 444b/25, 449a/04
445a/20, 446a/04 ehl (A.) i. 1. Bir işi güzel yapabilen
-efgen (F.) sf. Atıcı, yıkıcı, düşürücü maharet sahibi kimse, ehil: El-
→ Behrām-ı pīr-efgen ģamdülillāh ikimüz daĥı ehl-i
eflāk (A.) i. Semalar, gökler, felekler İslām’dan; >iz-i imān ehlinde yād
458b/23
olmaz, dirler…465a/25
→ kūh-ı eflāk
2. Karı kocadan herbiri: ...Şimden
Efrāsiyāb ö.i. Kivi adı 444a/21, 446b/05,
456a/14 girü yine diyāruma gidüp ehl ve
Efrāsiyāb ibn-
ibn-i Peşenk vālidem ile kendü ģālümde olayum.”
→ >azm-i Efrāsiyāb eyle-, dīvān-ı didi. 456a/09, 457b/20, 458a/07
Efrāsiyāb, Siyāmek ibn-i Efrāsiyāb, ehl- İslām İslâm topluluğu 465a/25
ehl-i İslām
taĥt-ı Efrāsiyāb ehl- ķal>a Kale halkı 442b/11,
ehl-i ķal>
443a/11, 469b/19
efser (F.) i. Taç
ehl-i keyf Keyfe, eğlenceye düşkün
ehl-
efser- Şāh Padişahın tacı 453b/07
efser-i Şāh
469a/17
efsūn (F.) i. Sihir, büyü ejder (F.) i. Ejderha 450b/03, 450b/04,
it- Büyü yapmak, efsun
efsūn it- 450b/05
yapmak 443a/19, 443b/13, 459a/16 → Nevādir Şāh-ı ejder-küşt

121
ek- “Āferīn yā >ammi taģsīn seni eken
ek- virme- 453b/14
el virme-
ataya ve šoġuran anaya.” 466a/07 → tīz elden
ekber (A.) sf. Daha, (en, pek) büyük el (II) (A.) Arapça harf-i tarif, tanımlık
→ na>ra-yı šanšana-yı Allāhu ekber *el
el- li&llāh Allah’a hamd olsun
el-ģamdü li&
465a/25
eknāf (A.) i. Dört taraf, her bir yön
el>uhdetü >ale’r-
*el
el> ale’r-rāvī “Sorumluluk
→ ešrāf u eknāf rivayet edene aittir.” anlamında bir
krem ö.i. Kişi adı 462b/09, 462b/25,
Ekrem söz 466a/24
463a/16 el-zamāne 461a/18
*el
el-
Ekrem-ābād 462b/09, 463a/09,
Ekrem- → amān-el-amān
463a/18
elbet / elbetde (A.) zf. Mutlaka, kesin
→ dīvān-ı Ekrem Şāh, sarāy-ı Ekrem olarak, elbette 446b/11, 447a/02,
Şāh 468b/22
ekśerī (A.) zf. Genellikle, çoğu zaman elçi i. Elçi 462b/20, 464a/10, 470b/23
461b/07 elem (A.) i. Keder 444b/18, 445a/21,
eksük i. Fazla olmayan, eksik, az 448b/03
459a/20 çek- Dertlenmek, kederlenmek
elem çek-
el (I) i. 1. El: …Şaġād’uñ eline bir āyīne 440a/11, 441b/11, 443a/13
virdiler. 440a/18, 440a/21, 441b/07 elleş- Tutuşmak, savaşa girişmek
elleş-
2. (İyelik ekleriyle veya bazı 445b/25
deyimlerde) Sahiplik, mülkiyet: elli sf. Elli 442b/24, 448a/09, 452b/15
Meger dānāları: “Yaķında senüñ elli biñ 461a/04, 461a/13
ecelüñ bir benī ādem elindedür.” elmās (Yun.) i. Elmas 450b/07
dimişlerdi. 455b/04, 459a/07, Elmās ö.i. Kişi adı 455a/20, 457a/07,
459b/02 460b/13
aç- Yakalamak için el uzatmak
el aç- em- Emmek 466a/19
em-
454a/08
→ māderinden emdügi süd damaġında
çek- Vazgeçmek 448b/18,
el çek-
leźźet vir-
455b/25, 469a/18
getür- Ele geçirmek, yakalamak
ele getür- emānet (A.) i. Emanet 450a/02, 451b/17,
443b/21, 456b/13 462a/18
gir- Ele geçmek, elde edilmek,
ele gir- emāneten (A.) zf. Emanet olarak 454a/24
yakalanmak 452a/09 emr (A.) i. Buyruk, emir 444b/04,
vir- Teslim etmek 442b/17,
ele vir- 447b/24, 452b/05
448b/04, 451a/22 eyit- Buyurmak, emretmek
emr eyit-
453a/11
öp- (Saygı ifadesi olarak) el öpmek
el öp-
443a/16, 444b/24, 445a/02 eyle- Buyurmak, emretmek
emr eyle-
447a/23, 453a/10, 457a/18
ŝun- El uzatmak 457b/05
el ŝun-
it- Buyurmak, emretmek
emr it-
ur- El atmak, tutmak için elini
el ur- 452b/12
uzatmak 442a/05, 457b/03, 461a/07

122
emśāl (A.) i. Benzer, eş, emsal 468b/08 eśnā-yı żiyāfet 448a/02
eśnā-
enbān (F.) i. Heybe 458a/16 → bu eśnāda, ol eśnāda
endām (F.) i. Vücut, boybos şek i. Eşek 443a/12, 460a/17
eşek
→ Ebreş-i Gül-endām eşik i. Eşik 450b/06
endīşe (F.) i. Düşünce, endişe, tasa
endīşe eşyā& (A.) i. Nesneler, varlıklar 444b/07,
eşyā
451a/25 446b/24, 450b/17
ensāb (A.) i. Neseb, soy sop 469b/06 eš>ime (A.) i.Yemekler 441b/24
eš>
→ evlād u ensāb ešrāf (A.) i. Civar, yöre, etraf 446b/08,
eñse i. Ense 453b/01, 462b/01 448b/06, 450b/02
er i. ve sf. 1. Yiğit, kahraman 454b/16, ešrāf u eknāf Her bir taraf 444b/18
2. Asker, nefer 440a/02, 444b/08, evlād (A.) i. Çocuk, evlât
446b/06 evlād-ı ķahramān Kahraman oğlu
evlād-
erbāb (A.) i. Sâhipler, mâlikler 460b/19
erbāb- dīvān Devletin ileri gelenleri,
erbāb-ı dīvān idin- Evlât edinmek 468b/06
evlād idin-
divana katılanlar 445b/01, 457b/03, evlād u ensāb Soy sop 469b/06
459b/20
evlen- Evlenmek 454b/17
evlen-
eren i. Yiğit, kahraman kimse 464b/17
evvel (A.) 1. i. Geçmişteki zaman,
erkān (A.) i. Kural, kaide, usul
başlangıç: Şimdiki >avratlar gibi
→ ādāb u erkān, āyīn erkān
evvel yüz görimligi istemezlerdi.
erlik i. Yiğitlik, kahramanlık 455a/25
441b/21, 444b/04, 448a/19
es- Esmek 456b/21
es- 2. zf. Önce, ilk olarak: Ben evvel
esbāb (< A. eśvāb) i. Giyecek, giyim varup ol Būrzī didükleri pehlüvānı
kuşam 449b/05, 452b/10, 460a/15
ŝayd idüp bunda getüreyüm. 443b/10,
esbāb-ı ģikmet 446a/02
esbāb-
446b/14, 453b/25
eśer (A.) i. Nişan, iz, alamet evvelā Öncelikle, ilk olarak 470b/10
*evvelā
it- Tesir etmek, iz bırakmak
eśer it- → zūr-ı evvel
442a/21
evvelki 1. zf. Önceki: …üç günde ġalebe
esīr (A.) i. Tutsak, esir 447a/25,
457a/16, 464a/02 eyleyüp evvelkiden ziyāde her birine
eyle- Esir etmek 464b/02
esīr eyle- dest-bürd göster kim Būrzī’den bu
it- Esir etmek 458b/16
esīr it- ķātil Zengī ziyādedür disünler.”
ol- Esir olmak 455a/15, 461a/24
esīr ol- didiler. 447a/10
esmer (A.) i. Esmer 2. sf. Önceki: …açdı, gördi aģvāl
esmer- ül-levn Esmer, karayağız
esmer-ül- yine evvelki üslūb üzre fikre vardı.
445b/13 452b/22
eśnā (A. eśnā’) i. Ara, aralık, sıra, an eyā ün. Ey, hey 445a/03, 446a/06,
468b/02 455a/08
eśnā- ŝoģbet 445b/02, 468a/09
eśnā-yı ŝoģbet eyit- Söylemek 440a/25, 441a/01,
eyit-
442a/23

123
→ emr eyit-, göñlinden eyit-, tenhā eyit- çāk eyle-, dā>vet eyle-, def> eyle-,
eyle 1. Yapmak, işlemek: Anı Şaġād
eyle- defn eyle-, der-āġūş eyle-, dīvān
didükleri nā-bekār alup ķaçdı ve baña eyle-, dīvāne meşreb eyle-, du>ā eyle-
daĥı bu rengi ol eyledi. 441a/02, , emr eyle-, esīr eyle-, farķ eyle-, faŝl
449b/12, 451a/02 eyle-, ferāġat eyle-, ferāmūş eyle-,
2. Yapmak: >Anķā eyitdi: “Nice fermān eyle-, feryād eyle-, fesād
eylesek gerek, ceng eylerüz... eyle-, fikr eyle-, firār eyle-, foēullıķ
447a/05
eyle-, girift eyle-, gülmekden šonına
3. Tayin etmek: Būrzī gördi, olmaz,
hep çiş eyle-, gürz çengi eyle-, ġalebe
başın kesüp yirine Behrām’ı pādişāh
eyle-, ġurūr eyle-, ĥaberdār eyle-,
eyledi. 442a/25, 444a/14, 451a/15
ĥaber eyle-, ĥalāŝ eyle-, ĥalvet eyle-,
4. (Sayı) arttırmak: Ġayrı beksimat
ĥurd u ĥam eyle-, ģamle eyle-, ģabs
elli dirhem ve degnegi yüz eylediler.
448a/10, 452b/15 eyle-, ģareket eyle-, ģāŝıl eyle-, ģašā
→ >azm-i Mesīģ-ābād eyle-, āferīn eyle-, ĥatm eyle-, ģavāle eyle-, ĥavf
eyle-, >afv eyle-, āgāh eyle-, aĥfā eyle-, ģaž eyle-, ģāżır eyle-, helāk
eyle-,aķça eyleme-, >aķd eyle-, >aķd ü eyle-, heves eyle-, ģıfž eyle-, ģīle
nikāģ eyle-, >aķlı şehādet eyle-, ālūde eyle-, ģisāb eyle-, ĥiźmet eyle-,
eyle-, >arż eyle-, >aşķ eyle-, āzād hücūm eyle-, ģükm eyle-, ifāde eyle-,
eyle-, >azm eyle-, >azm-i Arġunniyye iĥtilāf eyle-,>izzet ü ikrām eyle-, iki
eyle-, >azm-i bār-gāh-ı Cihān-gīr şaķ eyle-, iķtiżā eyle-, īmāna da>vet
eyle-, >azm-i Behrūz Şāh eyle-, >azm- eyle-, inŝaf eyle-, inşā eyle-, irsāl
i Būrzī eyle-, Behişt-kend eyle-,>azm- eyle-, istiķbāl eyle-, işāret eyle-,
i Çīn eyle-, >azm-i der-bend eyle-, işkence eyle-, >işret eyle-, išā>at eyle-,
>azm-i der-bend-i Šalķan eyle-, >azm- i>timād eyle-, ittifāķ eyle-, >izzet eyle-
i Efrāsiyāb eyle-, >azm-i Īrān eyle-, , >izzet ü ikrām eyle-, ķabūl eyle-,
>azm-i Ķabalya eyle-, >azm-i leşker kār eyle-, ķarār eyle-, ķaŝd eyle-,
eyle-, >azm-i Mesīģ-ābād eyle-, >azm- ķaŝd-ı Cihān-gīr eyle-, ķaşmirlik
i meydān eyle-, >azm-i Miśķāliyye eyle-, ķatl eyle-, ķavl eyle-, ķay eyle-
eyle-, >azm-i rāh eyle-, >azm-i şikār , kebāb eyle-, kelleñi tenüñden cüdā
eyle-, >azm-i saķar eyle-, bāde nūş eyle-, ķıyās eyle-, ķomañ eyle-, lušf
eyle-, baĥş eyle-, başın teninden cüdā eyle-, maģal iķtiżā eyle-, medģ eyle-,
eyle-, bend eyle-, bende eyle-, ber- men> eyle-, meşreb eyle-, mu>āmele
murād eyle-, beyān eyle-, cān-ber- eyle-, muģabbet eyle-, muĥālefet
cehennem eyle-, bir tişe kār eyleme-, eyle-, muķarrer eyle-, murād eyle-,
cellād eyle-, ceng eyle-, cüdā eyle-, mübāşeret eyle-, müjde eyle-, mürūr
eyle-, müşāvere eyle-, müšāla>a eyle-,

124
müyesser eyle-, naķl [ü] beyān eyle-, eylük i. İyilik 462b/21
naķl eyle-, naŝb eyle-, naŝīb eyle-, eyit- Söylemek, anlatmak 443a/02,
eyi
nažar-ber-meydān eyle-, nažar-ber- 462a/23, 470a/17
meydān it-, nažar eyle-, ne eyle-, nidā eyü 1. i. İstenilen, beğenilen: Eyüsi
eyle-, niyāz eyle-, niyyet eyle-, nīze hemān getürüp ķātil Būrzī postına
eyle-, peydā eyle-, pīnhān eyle-, pūs geçürüp cümlemüz aña tābi>
eyle-, pür-tāb eyle-, raģat eyle-, raģm olmaķdur. 447b/22, 456b/11,
455b/23
eyle-, raķŝ eyle-, red eyle-, ref> eyle-,
2. sf. İyi, güzel: …raģmet olsun yine
ri>āyet eyle-, ricā eyle-, rivāyet eyle-,
Būrzī eyü pehlüvān idi. 448a/11,
ŝafā eyle-, ŝalla ŝırt eyle-, ŝayd eyle-, 450b/13
selām eyle-, ser-ķaplan eyle-, ser- 3. zf. İstenilen, beğenilen: Bir eyü
keşlik eyle-, seyāģat eyle-, seyr eyle-, faŝl eyledi. 445a/13, 445b/04,
ŝıķ boġaz eyle-, sipāriş eyle-, sitem 450a/12
eyle-, ŝoģbet eyle-, su>āl eyle-, sūr → ŝoñı eyü gelme-
eyle-, süst eyle-, şebiĥūn eyle-, eź (F.) sf. Diğer, öte
şehādet eyle-, şenlikler eyle-, şikār eź-in cānib Diğer tarafdan, öte
eź-
eyle-, şükr eyle-, şürū> eyle-, ta>accüb tarafdan 440a/02, 448b/11, 449a/12
eyle-, ta>aźźür ü >itāb eyle-, tābi>
eyle-, taģsīn eyle-, šaleb eyle-, šarīd-i
cevelān eyle-, ta>rīf eyle-, taŝarruf
eyle-, ta>yīn eyle-, tażarru> eyle-,
ta>žīm eyle-, ta>zīr eyle-, tāziyāne
eyle-, tażmīn eyle-, teklīf eyle-,
teklīfā eyle-, tekmīl-i >arż eyle-,
temannā eyle-, temāşā eyle-, temennā
eyle-, tenāvül eyle-, tenbīh eyle-,
teneffüs eyle-, teslīm eyle-, tevbe
eyle-, tezyīn eyle-, tirāş eyle-, tizlik
eyle-,>uryān eyle-, ülfet eyle-, ün
eyle-, vaŝf eyle-, vaŝiyyet eyle-, vaż>
eyle-, vefāt eyle-, vehm eyle-, velī-
>ahd eyle-, yaġmā eyle-, yalap yalap
eyle-, yaķasın çāk eyle-, yemīn eyle-,
yir eyle-, żabš eyle-, żarar eyle-, żāyi>
eyle-, źevķ eyle-, żiyāfet eyle-, žuhūr
eyle-, zūr eyle-

125
-F-

ġfūr (F.) i. Çin imparatorlarının


faġfūr ferāmuş (F.) i. Unutma, unutulma
ferāmuş
unvanı ferāmuş eyle- Unutmak 457b/22
ferāmuş eyle-
faġfūr
ġfūr- Çīn Çin İmparatoru 443b/04
ūr-ı Çīn ferd (A.) i. Kişi, fert 468b/05
→ dīvān-ı Faġfūr, sarāy-ı Faġfūr Şāh Ferġāl ö.i. Kişi adı 460a/24, 460a/25,
Ferġ
ġfūr (F.) ö.i. Kişi adı 440a/14,
Faġf
Faġfūr 460b/11
441a/01, 442a/18 Ferġāl-ı şeş dest 460b/11
Ferġāl-
→ sarāy-ı Faġfūr Şāh Ferĥ
Ferĥāl-
āl-i şeş dest-
dest-i ĥar püşt
püşt-
şt-i gāv ser-
ser-i
fā&ide (A.) i. Fayda, yarar 447b/07,
fā& ān-ı merdüm ĥor 460a/10
şütur dendān
dendān-
448b/21
Ferhād ö.i. Kişi adı 460b/18, 461a/01,
→ çi-fā&ide
463b/06
faķaš (A.) e. Ancak, ama 450b/23, fermān (F.) i. Emir, buyruk, ferman
464b/07
eyle- Emretmek, buyurmak
fermān eyle-
fāni (A.) sf. Ölümlü
454a/25, 456b/14, 457a/23
→ pīr-i fāni *fermān
fermān-ber i. Emri yerine getiren
fermān-
fāre i. Fare 462b/01 447b/24
fāriġ (A.) sf. Vazgeçmiş 456a/15
fāriġ fermūde (F.) i. Emir, ferman
farķ (A.) i. Fark ol- Emrine girmek 459a/17
fermūde ol-
eyle- Fark etmek, farkına
farķ eyle- fertūt (F.) sf. Pek ihtiyar, kocamış
varmak 465a/06 454b/19, 455a/16, 456a/02
faŝl (A.) i. (müz.) Bir defada çalınan
faŝl → nīze-i fertūt
peşrev, şarkı vesâirenin hepsi feryād (F.) i. Bağırma, haykırma
faŝl eyle- Fasıl yapmak 445a/12,
faŝl eyle- 466b/21
449a/04, 459b/01 kop- Feryat etmek 449a/24
feryād kop-
fedāī (A.) i. Canını esirgemeyen 465a/13
fedāī eyle- Feryat etmek 458a/22
feryād eyle-
ķop- Fedai doğmak 456a/20
fedāī ķop- it- Feryat etmek 466b/07
feryād it-
felāģ (A.) i. Kurtuluş, selâmet feryād u fiġ it- Feryat etmek,
fiġān it-
bul- Kurtulmak 441a/23
felāģ bul- haykırmak 441b/10
felāket (A.) i. Belâ, musibet, felâket fesād (A.) i. Bozgunculuk, fitne, fesat
*felāket
felāket-zede (A.+F.) b.s. Belâya
felāket- 443b/25
uğramış, musibet görmüş 459b/23 eyle- Fitne çıkarmak 450a/13
fesād eyle-
ferāġat (A.) i. (Bir şeyden) kendi
ferāġat fetģ (A.) i. Fetih 456b/03
isteğiyle vazgeçme it- Fethetmek 453a/16, 453a/21
fetģ it-
ferāġat eyle- Vazgeçmek, el çekmek
ferāġat eyle- fındıķ (F.) i. Fındık 450b/06
fındıķ
440b/25
fırķa (A.) i. İnsan topluluğu 444b/21
fırķa
Ferāmurz / Ferāmurz- Ser-āmed ö.i.
Ferāmurz-ı Ser-
Kişi adı 443a/01, 456a/06, 457a/25 fırla- Birdenbire bulunduğu yerden
fırla-
çıkmak, ayrılmak 457b/06

126
fırlat- Hızla atmak, bulunduğu yerden
fırlat- it- Kaçmak 444a/16
firār it-
dışarı atmak 463a/06 firāz (F.) sf. Yükselten, kaldıran
fırŝat (A. furŝat) i. Uygun zaman,
fırŝat → pehlüvān-ı ser-firāz, Sehrāb-ı ser-
elverişli durum 441a/22, 446a/11,
450b/13 firāz
fırŝat bul- Uygun, elverişli zaman
fırŝat bul- fitne (A.) i. Karışıklık, fitne 461b/18
bulmak 441a/24, 459a/12, 466b/06 ullıķ i. Üstünlük taslama durumu,
foēullı
foēullıķ
fırŝat
fırŝatı
ŝatı ġanīmet bil- Fırsatı
ġanīmet bil- fodulca davranış
değerlendirmek 441b/05, 442b/08 foēullı
foēullıķ eyle- Üstünlük taslamak
llıķ eyle-
fırŝat gözet- Uygun vakti beklemek
fırŝat gözet- 455b/03
441a/24, 448a/22 fużūlī (A.) sf. Çok konuşan, boş konuşan
fırŝat virme- (Bir iş için) Uygun,
fırŝat virme- 440b/22
elverişli şartı sağlamamak 467b/15 fürūş (F.) sf. Satan, satıcı
-fürūş
→ maģall-i fırŝat → cilve-fürūş, gevher-fürūş
fi (A.) Arapça harf-i cer fürūzān (F.) sf. Parlak
fi&l-ģāl Hemen, derhal 445a/08,
fi& ol- Parlamak 441b/18
fürūzān ol-
452b/02, 464b/15
fiġān (F.) i. Bağırma, çağırma, inleme,
fiġ
feryat
→ feryād u fiġān it-
fikr (A.) i. Düşünce, fikir 468a/03
eyle- Düşünmek, tefekkür etmek
fikr eyle-
448a/20, 461b/14, 464a/24
it- Düşünmek 442a/22, 443a/03,
fikr it-
449b/25
fikre var- Düşünmek 450a/22,
fikre var-
452b/22
fīl (A.) i. Fil 450b/16
filān (A. fulān) sf. Falan, bilinmeyen yer:
“Elem çekme ŝaġdur ve filān cānibe
gidersen bulursun.” diyüp Ķabaliyye
šarafın gösterdi. 445a/01
2. i. Cümlede “ve benzerleri”
anlamında kullanılır: Kerşeyūz: “Bre,
ŝaķınuñ bir ģīle olmasun!” filān
dirken anı gördiler. 456a/25
firār (A.) i. Kaçma
eyle- Kaçmak 451a/22, 451b/10,
firār eyle-
451b/19

127
-G-

ġaddāre (A.) i. Büyük bıçak 457b/04


ġaddāre gel- Yenmek 440b/25, 446a/11,
ġālib gel-
ġāfil (A.) i. Gaflette bulunan kimse 464a/03
444a/25, 456a/22 ol- Galip olmak 447b/21
ġālib ol-
ol- Boş bulunmak, habersiz
ġāfil ol- ġāliba (A.) zf. Görünüşe gore, belki
olmak 460a/12, 465a/14 466b/17, 470b/14
ġaflet (A.) i. Dalgınlık, dikkatsizlik ġam (A.) i. Dert, keder 442a/20, 451b/01
470b/09 düş- Kaygılanmak,
ġama düş
gāh (F.) zf. Ara sıra, bazen tasalanmak446a/03, 447b/06,
gāh…gāh Bazen, zaman zaman: Gāh 460a/05
kendi yidi ve gāh Bānū’ya yidürdi. yime- Üzülmemek,
ġam yime-
441b/2, 4440a/18, 456a/04 tasalanmamak, 453a/20, 457a/19
gāh-be-gāh Zaman zaman 443a/04,
āh-be- ġanīmet (A.) i. Faydalanılacak şey
ġanīmet
443a/11, 460a/12 → fırŝatı ġanīmet bil-
gāh (F.) e. Yer bildirir: Tīz-rū >ayyār
-gāh ġaraż (A.) i. 1. Maksat, niyet 445b/06
ġaraż
bār-gāh ķapusında ķarşuladı. 2. Kin, düşmanlık
→ >azm-i bār-gāh-ı Cihān-gīr, bār-gāh, ġaraż ġla- Birine karşı düşmanlık
ġaraż baġla
baġla-
beslemek 448b/19
der-gāh, gürz-gāh, >işret-gāh, ķadem-
ġarķ (A.) i. Boğma, boğulma 444a/10
ġarķ
gāh, nā-gāh
ġarķ it- Boğmak, garketmak 441b/13,
ġarķ it-
gāhīce (A.) zf. Ara sıra, bazen 457b/22 465b/02
ġā&ib (A.) i. Görünmeyen, yok olan, ġarķ ol- Batmak, boğulmak,
ġarķ ol-
kayıp garkolmak 463b/10
ġā&ib ol-
ol- Ortadan kaybolmak gāv (F.) i. Öküz, sığır
444b/16, 445a/18, 448b/05
→ Ferĥāl-i şeş dest-i ĥar püşt-i gāv ser-i
ġalebe (A.) i. 1. Üstünlük 447b/14
şütur dendān-ı merdüm ĥor
2. Kalabalık, çokluk 457a/15
ġalebe ide-
ide-bil-
bil- Üstün gelebilmek ġavġā (A.) i. 1. Kavga, dövüşme,
ġavġā
440b/24, 440b/25 vuruşma 444b/21
2. Kargaşa; feryat, figan 440a/06,
ġalebe eyle-
eyle- Üstünlük sağlamak, 443b/20, 456b/13
yenmek 441a/19, 444b/23, 447a/09 → başın ġavġāya ŝal-
ġalebe göster-
göster- Üstünlük sağlamak ġāyet (A.) zf. Son derece, çok fazla
467b/23 458b/14, 465a/22, 468b/07
ġalebe it-
it- Üstünlük sağlamak, ġayret (A.) i. Çalışma, çabalama, gayret
yenmek 445a/20, 447b/21, 464b/07 461a/11, 466a/04, 467b/10
ġālib (A.) i. Üstün gelen, yenen 447b/15, gel- Bütün gücüyle hareket
ġayrete gel-
454b/20, 466a/21 etmek 467a/15
ġālib gele- bil- Yenebilmek 47b/15
gele-bil-

128
it- Çalışmak, çabalamak
ġayret it- pāy-ı taĥta geç-, pāy-ı ģācāte geç-,
455b/11 šur geç-, yirine geç-
vir- Cesaret vermek,
ġayret vir- geçin- mec. Sanmak 440b/14
geçin-
cesaretlendirmek 466a/17
geçür- 1. Geçirmek, geçmesine izin
geçür-
ġayrı (A.) i. 1. Yabancı, el 453b/15
ġayrı
2. Başka, özge 441b/09, 454b/08, vermek: Döndi: “Şimdi biz anlara yol
461b/24 virüp geçürsek Ķahramān-oġulları
3. zf. Bundan sonra, artık 441a/23, pehlüvān degüller imiş. 460b/21,
442a/05, 442a/19 463a/22, 465b/06
ġažab (A.) i. Hiddet, öfke, gazap
ġažab 2. Etkisinde bırakmak: Būrzī’yi
455a/15, 460a/25, 465a/10
siģrden geçürdi ve alup ķal>aya
ġažab
ġažaba gel- Hiddetlenmek,
žaba gel-
öfkelenmek 448b/06, 449b/19, götürdi… 443b/18, 452a/05, 459a/08
452b/17 3. Giymek, giyinmek: Eyüsi hemān
ġažab
ġažaba getür- Öfkelendirmek,
žaba getür- getürüp ķātil, Būrzī postına geçürüp
sinirlendirmek 452b/16 cümlemüz aña tābi> olmaķdur.”
geç- giç- 1. (Bir yerden) geçmek
geç-/ giç-
didükde… 447b/22, 448b/04
442b/25, 447a/18, 470b/23
2. (Bir yeri) aşmak, geçmek → gözden geçür-
447a/11, 449a/13, 456a/18 Gehrāb ö.i. Kişi adı 452a/20, 453b/13,
3. (Zaman) geçip gitmek: Çün-kim 454a/03
gice geçüp ŝabaģ irdi. 441a/08, elen sf. Gelmek işini yapan (kimse
gelen
447b/01, 470b/13 veya nesne) 440b/15, 441a/04,
463b/21
4. Öte tarafına aşmak: Münķāl daĥı
gel- 1.Gelmek: Ammā bunlar daĥı
gel-
gürz ber-ā-ber virdükde muķavvā
olduġı yirden seksen biñ >asker ile
delinüp Münķāl’üñ boġazına geçüp
ķalķup ķal>a-yı Çīn öñine geldiler.
kül ve kireç gözine šolup… 450b/20
440a/04, 443b/15, 448b/11
5. Göz yummak, affetmek,
2. Ulaşmak, rast gelmek: Tā kim
vazgeçmek: Bu kerre Būrzī bunlaruñ
bunlar šaġa geldiler. 460a/14
günāhından geçüp >afv eyledi ve yine
3. İsabet etmek: Cihān-gīr gördi, yidi
tekrār raĥşlarınuñ üzerine
ķaża kellesine birden gelür. 455b/14
ķodı…440b/03, 451a/24, 451b/04
4. (Name, nize, gürz, hadeng, vb.)
6. (Oturmak için) ilerlemek: Bir
hedefine ulaşmak: Bu kerre nāmedür
pūlād ŝandalī getürdiler. Arġun Faġfūr Şāh’a geldi. 440b/19,
geçüp ķarar eyledi. 463a/16, 464a/16, 441a/03, 449b/16
468a/08 5. Daha önce üzerinde durulmuş bir
geçe-bil Geçebilmek 463b/07
geçe-bil- konuya dönmek: Gelelüm biz şimdi
→ başıña ŝovuķ geç-, cānına geç-, gelüp bir ġayrı yüzden Şehnāme ŝadedine.
geç-, göñlinden geç-, maķbūle geç-, 441b/16, 444b/15, 454b/07

129
6. Toplanmak, birikmek: Ta>ām gerçek i. Gerçek, hakikat 459a/05,
yindi, meclis gelüp biraz da bāde 461b/19, 461b/20
içildi. 451b/09 gerçekden zf. Gerçek olarak, hakikaten
468b/20
7. Geriye dönmek: Būrzī bunları ŝalı-
gerçi (F.) zf. Her ne kadar, ise de
gerçi
virüp berüye geldiler: “Süheyl Şāh 441a/14, 442a/13, 454b/19
šābi> olmaduķça olmaz.” diyüp gerdān / gerden (F. gerden) i. Boyun,
cümlesi Būrzū’ya šābi> oldılar. gerdan
443a/16 → günāhı gerdānuñda ķal-
8. (Zaman gösteren sözlerle birlikte) gerden-keş (F.) sf. Serkeş, âsi
gerden-
Başlamak, ulaşmak: Vaķti geldükde *gerden
gerden-keşān Serkeşler, âsiler
gerden-keşān
naķl olınur. 442a/16 → nesl-i gerden-keşān
9. (Sıra) gelmek: Hemān nevbet gerdek (F. girdek) i. 1. Gelin ile güveyin
Būrzū’ya geldükde bir kerre düğün gecesi başbaşa kaldıkları oda:
düvālinden ķapup ķolına aldı. Bu zengīler daĥı bu ķavle rāżī oldılar
450b/25, 461a/12 ve bile gidüp Būrzī’yi gerdege ķoyup
gele-bil- Gelebilmek 447b/15
ele-bil- döndükde bunlar ķapu yanında bir
gele- dur- / gele-
gele-dur- šur- Geledurmak
gele-šur- yirde siñdiler. 442b/07, 463a/10
468b/01, 470a/17
2. Zifaf: Faġfūr da virüp >aķd ü nikāģ
→ >aķlı başına gel-, başına gel-, başına
oldı ve Būrzī, Ķamer-ruĥ üzre gerdek
geleceġi bil-, ġālib gele-bil-, ġālib gel-,
eylediler. 441a/24, 448a/03
ġayrete gel-, ġažaba gel-, gögüs gögüse
*gerdek
gerdek-ĥāne Gerdek odası 441b/13,
gerdek-
gel-, görecegi gel-, gücine gel-, ĥaber 442b/02, 442b/12
gel-, ģaķķından gel-, ģaķķından geli-vir- gerdege gir- (güvey) düğün gecesi
gerdege gir-
, ģarekete gel-, ĥāšırına gelme-, ģayret gelinle bir araya gelmek 442b/01
gel-, hoş gel-, ilerü gel-, īmāna gel-, eyle- (güvey) düğün gecesi
gerdek eyle-
inŝafa gel-, ķarşu gel-, kendüye gel-, gelinle bir araya gelmek 441a/24,
lerzeye gel-, raŝt gel-, ŝafā geldüñ, soñı 448a/03
eyü gelme-, şübhe gel-, tebdīl gel-, gerden bk. gerdān

üzerine gel-, vücūda gel-, yaķın gel- gerek i. 1. Güçlü ihtimal bildirir: Hāmān
vezīrüñ çıraķlarındandur, öyle olmaķ
Gelān ö.i. Kişi adı 452b/05 gerekdür ammā görelüm ne mu>āmele
gencūr (F.) i. Hazine bekçisi 452a/14, eyler?” 440b/17, 442a/15, 446a/04
452a/15 2. bağ. Kelimeleri ve kelime
*gencūr
gencūr-ŝūret Bekçi kılıklı 452b/10,
gencūr- öbeklerini, aynı görevli kelimeleri
453a/01, 453a/05 birleştirme, eşitlik, istenileni seçme
→ Ķubād-gencūr-ŝūret 452a/17 gibi anlamalar katarak bağlar: Gerek

gene zf. Tekrar, yine 455a/23, 456a/14

130
a>lā gerek ednā gerek şāh-ı cihān → piyāde gez-
olsun… 440b/23 ırbāl (A.) i. Kalbur 453a/12, 457a/08
ġırbāl
gerek- Uygun düşmek 470b/09
gerek- ġış (A. ġışş) i. Hile, karışıklık
gergedān (F.) i. Canavar, gergedan ķal- mec. Şaşkınlıktan
ġış olup ķal-
441a/17, 451b/02, 464a/11 donakalmak 457b/03, 463a/03
gergedān- metīn 440b/15
gergedān-ı metīn gibi e. Gibi 440a/24, 446a/06, 452a/07
→ Arġun-ı gergedān-ı süvār , gird-āb-ı gice i. Gece 441a/08, 442a/16, 448b/05
gergedān-ı süvār giceyi gündüze kat- (Bir işi) aralıksız
gündüze kat-
germ (F.) i. Sıcak yapmak, geceyi gündüze katmak
456b/21
ol- Isınmak, kızışmak 443b/01
germ ol-
gider- Ortadan kaldırmak, yok etmek
gider-
*germ
germā ol- Isınmak, kızışmak
germā-germ ol- 449a/25
→ keyifler germā-germ ol- gidi ünl. Azarlama sözü 462b/06
geşti 448b/19 gidil- Gidilmek “Yarın çeng olmayup
gidil-
→ vāz geşti şikāra gidilsün.” diyüp >askere iki
Getfāl ö. i. Kişi adı 447b/13, 447b/23 šarafdan tenbīh oldı. 466a/25
getür-- Alıp gelmek, getirmek: Ben evvel
getür Gīlān / Gīlān-
Gīlān-zemīn ö. i. Yer adı
varup ol Būrzī didükleri pehlüvānı 468b/02, 468b/13, 468b/15
ŝayd idüp bunda getüreyüm. 443b/10, Gīlānī Gīlān şehrine ait 468b/04
449b/21, 452a/02 → Siyeh Merd-i Gīlānī
→ >aķlın başına getür-, çevire getür-, ele gīr (F.) e. Tutan, tutucu
gīr
getür-, ġažaba getür-, meclis getür-, söz → bār-gīr
getür-, şān getür, šaban getür-, šāķat gir- 1. (Bir yere) girmek: Niçe idelüm,
gir-
getür-, yirine getür- dirken Şaġād dīvān-ı Faġfūr’dan içeri
getürt- Getirtmek 447a/21, 451a/02,
getürt- girdi. 441b/17, 446a/23
452b/12 2. Yer almak, katılmak, iltihak
gevher (F.) i. Gevher, elmas etmek: Būrzī ŝıçrayup aralarına girüp
*gevher
gevher-fürūş i. Cevahirci, kuyumcu
gevher-fürūş birin bir eli-le ve birin bir eli-le
461b/10, 461b/13, 470a/18
ķapup ķolına aldı. 442b/14, 445a/04,
gevşe- Gevşemek 467b/18
gevşe- 456a/21
gey- Giymek 442a/07
gey- 3. Ulaşmak, erişmek: Dāyeler
dür- Giydirmek 453b/08, 454a/25,
geydür
geydür- perverde idüp yidi yaşına girdi.
461b/03 454b/15
geyin- Giyinmek 449b/08
geyin- 4. (Huzura) çıkmak: Ŝaluyaraķ
ür- Giydirmek 442a/18, 447b/25,
geyür
geyür- Efrāsiyāb ģużurına girüp aŝlı ile
451b/12
kimler olduġın ve ne içün geldüklerin
gez- Dolaşmak, gezmek 445a/15,
gez-
450a/19, 458a/15
naķl ve beyān eyledi. 470b/19

131
5. Kol kola takışmak: >Āķibet git- 1. Gitmek: >Acabā ķadem-gāha gitdi
git-
ķoltuġına girüp dīvān-ı Būrzū’ya mi, diyü aradılar, bulınmadı.
getürdiler. 450a/08, 451b/07 444b/17, 445a/02, 447a/04
6. Kıyafet değiştirmek: Ķubād 2. Fırlamak: Ne ģāl ise ķoltuķ
gencūruñ ķıyāfetine girdi... 452a/15 altlarından yol gösterüp biri bir šarafa
gire-bil- Girebilmek 459b/03
gire-bil biri bir šarafa gitdi. 465b/13
→ ele gir-, gerdege gir-, meydāna gir-, 3. Zaman ilerlemek, vakit geçmek:
mühri altına girme-, ŝūretine gir-, Ĥalķ bunuñ başına üşüp gitdükçe
şekline gir- çoġaldı. 445a/10, 461b/19
girān (F.) sf. ve i. Ağır 4. Yok olmak, elden çıkmak: Şaġād
→ bend-girān, bend-girān ur-, gürz-i eyitdi: “Bire naŝıl ĥaber ġayrı, bu
girān, zer-girān devlet gitdi. Āĥir kimselere naķl
gird (F.) i. Yuvarlak eylese gerekdür... 446b/03
gird-āb (F.) i. Girdap 469b/04, 469b/08
*gird
gird- 5. Uçmak, yükselmek: ...vāķı>asında
*gird
gird-
gird-āb-
āb-ı gergedān
gergedān- süvār 469b/02
ān-ı süvār gördi bir >uķāb gelüp Cihān-gīr’i
Girgīn ö.i. Kişi adı 456b/24 ķapup ber-hevā gitdi. 456b/06
girift (F.) i. Birbirinin içine girip gide-bil- Gidebilmek 468b/21
gide-bil-
karışmış, girişik → >aķılları git-, >aķlı git-, başın alup git-
eyle- Dolaştırmak, birbirine
girift eyle- , cehenneme git-, göge git-, şikāra
dolamak 466b/07 git-, üzerine git-
giriftār (F.) i. Düşmüş, yakalanmış, gizlü sf. Gizli, saklı 443a/17
tutsak kimse
göç i. Göç 447a/01, 448a/12, 449a/10
it- (Bende) düşürmek, esir
giriftār it-
etmek 458b/11 göç- Göç etmek 449a/12, 454b/05,
göç-
458a/05
ol- (Bende) düşmek, esir
giriftār ol-
olmak 444b/01, 458b/11, 458b/12 → yiye içe ķona göçe
girü zf. Geriye, geriye doğru 466a/13, gögüs i. Göğüs 455b/11, 461a/08,
467b/03, 467b/04 462b/06
çekil- Bulunduğu yerden arkaya
girü çekil- gel- Karşı karşıya
gögüs gögüse gel-
doğru geçmek 451a/06 gelmek 458b/06
dön- Geldiği yere dönmek
girü dön- gök i. Gökyüzü, hava
444a/13, 461b/15, 462a/03 git- Ölmek 467b/10
göge git-
šur- Geri durmak 442b/03,
girü šur- gönder- Göndermek 440a/12, 443a/12,
gönder-
445b/06 448b/10
→ şimden girü → ĥaber gönder-, ģabse gönder-, ķarşu
girye (F.) i. Ağlama, ağlayış, inleme gönder-
*girye
girye-bān 440b/13
girye- göñül i.1. Gönül 444a/07
2. İstek, arzu 451a/22, 465a/23

132
göñlinden eyit-
eyit- Düşünmek, görin- görün- 1. Görünmek: Dilārām
görin- / görün-
gönlünden geçmek 440b/16, 449a/09, Bānū yoķdur. Dört yaña baķdılar,
462b/04 görinmez… 450b/11, 453b/20
bulan- Kuşkulanmak 470b/04
göñli bulan- 2. Anlaşılmak: Zīrā bunlar >askeri
dön- Midesi bulanmak 442a/13
göñli dön- azdur dirler, öyle olınca ķātil Zengī
ol- 459a/18
göñli ol- >askeri olmamaķ görinür. 447b/07,
eyle- Birini razı ve hoşnut
göñlin eyle- 470b/16
etmek 456a/16 göriş- görüş- Görüşmek 443a/12,
göriş- / görüş-
geç- Düşünmek,
göñlinden geç- 451b/03, 456a/06
gönlünden geçmek 441b/03 göster- 1. Göstermek: Nihāyetinde
göster-
→ cān u göñül ketfinde olan ĥāli gösterdi, >Anķā
gör- 1. Görmek: Bunlar kendülere gelüp
gör- inandı, ķalķdı. 440a/04, 447b/09,
göz açdılar, gördiler ki ikisi daĥı 452b/05
Būrzī’nüñ destinde buçuķlıķ ciger 2. Birini veya bir şeyi işaretle
gibi aŝılu ķalmışlar... 440a/23, göstermek: ...“Elem çekme ŝaġdur ve
441b/17, 450b/02 filān cānibe gidersen bulursun.”
2. Anlamak, kavramak; öğrenmek: diyüp Ķabaliyye šarafın gösterdi.
Şimdi Hāmān: “Gördüñ mi 444a/23, 445a/02
pādişāhum ben saña söyledüm idi. → ġalebe göster-, ġurūr göster-,
Sen diñlemedüñ?” didi. 443b/16, mehābet göster-, ŝınıķlar göster-,
446a/20, 449b/15 ta>žīm göster-, tekrīr göster-, yol
görecegi gel-
gel- Görmek isteğini göster-
duymak, özlemle görmek istemek, götür- 1. Taşımak, götürmek: Şaġād
götür-
özlemek 443b/03 muĥālefet idüp Münķāl-i zerrīn-
→ dünyā gözi-le gör-, ikrām u iģsān u kemer hemān ķızı ķapup Būrzū’ya
ģüsn-i mu>āmele gör-, işin gör-, iş götürdi. 449b/23, 451a/24, 456b/02
göre-bil-, ma>ķūl gör-, münāsib gör-, 2. Taşımak, ulaştırmak: Cāsūs bu
tedārük gör-, torbada yılan görmişe ĥaberi alup götürdi, Būrzū’ya
dön-, żarar gör-, ziyān gör- söyledi. 441a/07, 449b/23, 456b/09
göre e. Göre 440b/10, 446a/21, 452b/24 3. Bir kimseyi bir yere kadar yanında
göril- Görülmek, giderilmek
göril- yürütmek: Būrzī Bānū’nuñ elinden
→ tedārük göril- šutup götürüp kenār-ı meclise
görümlük i. Nişanlanan kıza, ilk kez
görümlük oturtdı... 441b/15
görmeye gidildiğinde erkek → yir götürmez
tarafından takılan veya verilen
armağan 441b/21 göz i. Göz 445a/22, 445b/18, 446a/24
→ yüz görümlügi aç- 1. Bakmak 440a/23, 444a/02,
göz aç-
449a/22

133
2. Dikkat etmek 466a/15 ġurāb (A.) i. Karga 462b/13, 464b/14,
ġurāb
geçür- İncelemek, kontrol
gözden geçür- 467a/18
etmek: Būrzī dīvān idüp Cihān-gīr’e ġurāb
ġurāb- baģrī i. Üzerine binilen bir
āb-ı baģrī
çeşit deniz atı 440a/21, 441a/17,
bir nāme yazdurup ŝaġ ve ŝol dīvānı 467a/15
gözden geçürüp Arġun-ı gergedān-ı ġurūr (A.) i. Kibir, gurur
ġurūr
süvāra raŝt gelüp işāret eyledi. ġurūr eyle- 456b/03
ġurūr eyle-
464a/09, 464a/14, 470b/17
ġurūr göster- 463b/04
ġurūr göster-
yum- Uyumak 452b/21
gözin yum-
ġusl (A.) i. Din gereğince yıkanma,
gözlerin al- Uykusu gelmek,
gözlerin ĥāb al- arınma
uyuklamak: Baķup dururken bir → āyīn-i ġusl, ba>dü&l-ġusl
miķdār gözlerin ĥāb aldı. 456b/05, gūş (F.) i. Kulak
gūş
466b/06
→ bende-yi ĥalķa-be-gūş, bināgūş,
ķarar- Başı dönmek, gözleri
gözleri ķarar-
çeşm [ü] gūşda ol-
bulanık görmek: Pīlten’üñ başı dönüp
*gū
gūş-māl i. Kulağını bükme
gūş
gözleri ķarardı ve ķılıç elinden
gūş vir- “Kulak bükmek”,
gūş-māl vir-
fırladı. 457b/06
azarlamak, tehdit etmek 446a/21,
nūrı ünl. Sevgi anlamı belirten
gözüm nūrı
467a/19
seslenme ünlemi: Mesīģ Şāh eyitdi:
Gücek ö.i. Kişi adı 470b/10
“Olmaz gözüm nūrı, Keyānūş ķuvvet
güç i. Güç, kuvvet, takat 447b/15,
ŝāģibi ulu pādişāhdur. Pehlüvānları 454b/03, 470b/18
çoķdur, şāyed cevāb virilmeye.” didi. güc-
güc-ile güzellik olma- 455b/03
güzellik olma-
454b/24
gel- Zoruna gitmek 450a/11,
gücine gel-
→ dünyā gözi-le gör- 465b/02
gözci i. Gözcü, bekçi 451b/05, 462a/08, yitme- Gücü yetmemek 453b/16
gücü yitme-
469b/12
güher (F.) i. Cevher
gözet- Gözetlemek 440a/16, 453b/24
gözet-
*Güher
Güher-ābād ö.i. Yer adı
Güher-
→ fırŝat gözet-
→ ķal>a-yı Güher-ābād
gözle- Gözetlemek 452a/14
gözle-
gül (F.) i. Gül çiçeği 464b/16, 464b/17,
Gūderz ö.i. Kişi adı 465a/02
Gūderz Pīr- ġulları 456b/18
Pīr-oġulları *gül
gül-endām sf. Güzel endamlı 454b/12,
gül-
ġulām (A.) i. Köle, esir 449a/25,
ġulām 456a/09, 458a/05
449b/07, 452a/16 → Ebreş-i gül-endām
*ġulām-pāre Kulamapara, oğlancı
ġulām
ġulām- Gülnār Bānū ö.i. Kişi adı 462b/09,
469a/20 463a/09, 463a/10
gūne (F.) i. Türlü, çeşit 445b/18 Gülnāz Bānū ö.i. Kişi adı 462b/22
→ ne gūne gül- Gülmek 443b/08, 452b/18, 456a/14
gül-

134
eyle- Aşırı
gülmekden šonına hep çiş eyle- güzīde (F.) i. ve sf. Seçkin, seçilmiş
derecede gülmek 449a/04 449a/15, 461b/01
güliş- Gülüşmek; alay etmek 449b/04,
güliş güzīde-yi benī ādem Seçilmiş insan
güzīde-
449b/05 453b/11
gümle- Güm diye ses çıkarmak 459b/19
gümle-
gün 1. Gün 440b/12, 441a/19, 447b/03
2. Güneş 469a/16
günāh (F.) i. Günah 440b/03
günāhı boynıña Ben karışmam,
günāhı
sorumluluk sana düşer 464a/20
günāhı
ünāhı gerdānuñda ķal (Birinin)
gerdānuñda ķal-
günahına girmek 469a/19
gündüz i. Gündüz 460b/05
→ giceyi gündüze ķat-
güneş i. Güneş 441b/22, 468b/07
güreş- i. Güreşmek 455b/21
güreş-
gürz (F.) i. Büyük topuz, gürz 441a/18,
443a/01, 446a/12
eyle- 463b/18
gürz çengi eyle-
in- 466a/11
gürz gürze in-
ın- 466a/10
gürz gürze šoķın
šoķın-
*gürz
gürz-gāh Gürzün koyulduğu yer
gürz-
440a/19, 440a/19
gürz-i girān Ağır gürz, topuz 455b/17
gürz-
gürz-i Ĥüsrev Şīr Hüsrev Şir’in gürzü
gürz-
466a/17, 467a/19
→ øarb-ı gürz
Güstehem ö.i. Kişi adı 456b/24
güvercin i. Güvercin 442a/09
güyā (F.) zf. Sanki, sözde, güya
460a/16, 465a/04, 467b/05
güzār (F.) i. Geçme, geçiş
güzār
→ ĥançer-güzār
güzel zf. Güzel, uygun 441a/04,
444a/08, 468b/15
güzellik i. Güzellik
→ güc-ile güzellik olma-

135
-H-

ha ünl. Evet, işte anlamı katar 446a/04, ģabs it- Hapsetmek 442b/23,
ģabs it-
448b/22, 458a/23 443a/11, 456b/13
ĥāb (F.) i. Uyku ģabs ol- Hapsolmak 448a/23,
ģabs ol-
var Uyumak 442b/08, 456b/04
ĥāba var- 459b/25
→ cāme-ĥāb, gözlerin ĥāb al-, ķa>r-ı ģācāt (A.) i. İstekler, dilekler, hacetler
cāme-ĥāb, ŝoģbet-i cāme-ĥāb it- → pāy-ı ģācāta geç-
ĥaber (A.) i. Havadis, bilgi 446b/02, ģāce (A.) i. Hoca, efendi 458b/15,
453a/18, 454b/23 461b/10, 470a/17
al- Kendisine bildirilmek, bilgi
ĥaber al- ģācegī (F.) i. Tüccar 469b/11
edinmek 440b/21, 444a/18, 446b/11 ģacet (A.) i. İstek, dilek 441b/20,
443b/08, 459a/03
eyle- Haber göndermek
ĥaber eyle- ģad (A. ģadd) i.1. Sınır 448a/01
453a/06, 456b/08, 462a/09 2. Derece 461b/24
gel- Haber ulaşmak 449a/12
ĥaber gel- ģadd- źātında Zaten, esâsen, aslında
ģadd-i źātında
gönder- Haber salmak 441a/02,
ĥaber gönder- 443a/09, 449b/07
451a/17, 461a/04 ģaddām (A.) i. Hizmetçi, yardımcı
götür- Haber iletmek 446a/23,
ĥaber götür- 469b/12
456b/09 ĥadem (A.) i. Hizmetçiler 458b/18
ol- Haberdar olmak 467a/05
ĥaberi ol- ĥadeng (F.) i. Kayın ağacından yapılan
it- Haber vermek 456b/20
ĥaber it- ok 469a/10
ol- Haberi iletmek 444b/18
ĥaber ol- ur- Ok atmak 469a/10
ĥadeng ur-
vir- Haber vermek 440a/10,
ĥaber vir- ĥādim (A.) i. 1. Hizmet eden, hizmetçi
447a/15, 449b/20 442b/04, 442b/19
2. Hadım, harem ağası 452a/22,
ĥaber-dār i. Haberli, haberdar
*ĥaber
ĥaber- 452a/23
ĥaber- eyle- Haberdar etmek
ĥaber-dār eyle- hādīse (A.) i. 469b/24
455a/06
hafta (F.) i. Hafta 467a/14, 468a/20
ĥaber- ol- Haberdar olamak
ĥaber-dār ol-
-ĥāh (F.) sf. “İsteyen, ister” manasında
440a/20, 454b/03, 460b/13
kelimelere takılır
ģabs (A.) i. Hapis, alıkoyma, hapishane
ģabs
ĥāh nā ĥāh İster istemez 457a/06,
443b/12, 446b/05, 448b/05
467b/11
ģabse gönder- Hapse göndermek
ģabse gönder-
ĥā&ib (A.) sf. Mahrum
455a/23
ģabs ķaldur- Hapse göndermek
abse ķaldur- ĥā&ib ü ĥāsir ķal-
ķal- Hiç bir şey elde
452a/13, 456b/14, 459a/18 edememek 466a/16
ģabs eyle- Hapsetmek 443b/11,
ģabs eyle- ģaķ (A. ģaķķ) i. 1. Allah, tanrı: …yönin
450a/24, 457b/10 Ģaķ der-gāhına ķodı ve cigerden öyle
bir nacra-yı šanšana-yı Allāhu ekber

136
baĥş eyledi kim bütün ŝaģrā-yı ģāl- Keyūmerś 447b/19
ģāl-i Keyūmerś
Çīn’de olan leşker çalķanup ĥaber- → >arż-ı ģāl, kendü ģālünde ol-, fi>l-ģāl
dār olmaduķ aŝlā kimse ķalmadı. ĥalāŝ (A.) i. Kurtulma, kurtuluş 456b/20
ĥalā
440a/19 ĥalā bul- Kurtulmak 444b/05
ĥalāŝ bul-
2. Bir insana âit olan şey: …Būrzī ĥalā eyle- Kurtarmak 443b/07,
ĥalāŝ eyle-
Cihān-gīr’e eyitdi: “Yā Cihān-gīr 446b/05, 458b/17
ģaķķıña rāżī mısın, ben de senüñ ĥalā
ĥalāŝ ide-bil- Kurtarabilmek 448a/21
ide-bil-
düvāline yapışayum mı?” didi. ĥalā it- Kurtarmak 443a/05,
ĥalāŝ it-
467b/12, 468b/16 450a/25, 456b/19, 463b/24
3. Geçmiş hak, harcanmış emek: ĥalā ol- Kurtulmak 465a/05
ĥalāŝ ol-
Anları daĥı alup Īrān’a gidesin, ĥalīf (A.) i. Arkadan gelen, sonradan
ĥalīf
dedem Rüstem’de bir gürz ģaķķum gelen; birinin yerine geçen 464b/20
vardur. 446a/12 īfe (A.) i. Halife 447a/04, 448b/21,
ĥalīf
ĥalīfe
ģaķķından gel- Hakkından gelmek
ģaķķından gel- 465a/08
443b/02, 449a/19, 455a/17 āliyen (A.) zf. Şu anda, şimdiki
ģāliyā / ģāliy
ģāliyen
ģaķķından
ģaķķından geli- vir- Hakkından
geli-vir- zamanda 443b/04, 458b/11, 465b/09
gelivermek 451b/23 alķ (A.) i. Mahluk, yaratık insanlar
ĥalķ
ĥāk (F.) i. Toprak 451b/19 442b/03, 445a/10, 461b/09
ĥāķān (A.) i. Hükümdar, hakan 470b/10, alķa (A.) i. Halka 454a/22, 460b/10,
ĥalķa
470b/11 461a/08
ākī (F.) sf. Toprak rengi, toprakla ilgili
ĥākī → ser-ĥalķa
454a/07 *ĥal
ĥalķa
ĥalķa-
ķa-be-gūş mec. Kulağı küpeli, köle,
be-gūş
ģakīm (A.) i.ve sf. Hikmet sahibi, bilgin, kul
âlim 445b/19, 447a/08, 445b/21 → bende-yi ĥalķa-be-gūş
→ Dāniş-pezīr-ģakīm ĥalš (A.) i. Karıştırma
ģaķķā (A.) zf. Gerçekten, muhakkak it Karıştırmak 445a/23
ĥalš it-
448a/18 ĥalvet (A.) i. Bir kimsenin hususi
ĥāl (F.) i. Vücutta oluşan ben, nokta dairesi, huzur, kat
445b/14 eyle- Bir yeri yabancılardan
ĥalvet eyle-
āl-i beyāż Beyaz ben 445b/14
ĥāl- tahliye etmek, boşaltmak; dağıtmak
ģāl (A.) i. 1. Durum, vaziyet, hal: Būrzī 468a/14
bu ģāli görince viŝāl šaleb eyledi. it- 1. Bir yeri yabancılardan
ĥalvet it-
440a/18, 442b/09, 449a/25 tahliye etmek, boşaltmak; dağıtmak:
2. Güç, kuvvet, takat: Şaġād añlayup: Miśķāl Şāh ĥalvet idüp cümle
“Benüm gidecek ģālüm yoķdur.” ġulāmları šaşra itdi. 452a/16
2. Özel olarak sohbet etmek,
didi. 443b/18, 450a/08
görüşmek; yalnız kalmak: Birazdan
ŝor- Halini hatırını sormak
ģāl ĥāšırın ŝor-
443b/01
ĥalvet idüp bunları ķarşusına alup:
ģāl-i ģayāt 469b/06
ģāl-

137
“Gelüñ baña tābi> oluñ. Size ri>āyet → dīvān-ĥāne, gerdek-ĥāne, šabl-ĥāne,
ideyüm.” diyüp olmadı. 461a/19 šabl-ĥāne çal-, tāc-ĥāne
*ĥalvet-ĥāne Bir kimsenin hususi
ĥalvet- ĥar
dairesi, odası 452b/11 → Ferĥāl-i şeş dest-i ĥar püşt-i gāv ser-i
Hām ö. i. Kişi adı 456b/24 şütur dendān-ı merdüm ĥor
ĥam (F.) i. Eğri, bükülmüş ĥarāb (A.) i. Harabe, harap, viran
ĥarāb
→ ĥurd u ĥam eyle-, ĥurd u ĥam it-, ĥarāb eyle- Yıkmak, harap etmek,
ĥarāb eyle-
ĥurd u ĥam ol- bozmak 454a/19
ģamām (A.) i. Güvercin 460a/16 var- Yıkmak, harap etmek,
ĥarāba var-
Hāmān ö. i. Kişi adı 443b/11, 448a/05, bozmak 459a/15
449b/07 ĥarāba vir- Yıkmak, tahrip etmek
ĥarāba vir-
ģamd (A.) i. Hamd 460a/11
→ el-ģamdü li&llāh ol- Yıkılmak, harap olmak
ĥarāb ol-
442a/11, 457a/19
ģāmile (A.) i. Hamile, gebe
ĥarāc (A.) i. Haraç; vergi 444b/01
ĥarāc
ķal- Hamile kalmak 454b/13
ģāmile ķal-
ģarām (A.) i. Dinen yasaklanmış olan
ģaml (A.) i. “Yük”, anne karnındaki şey, haram 446b/14
çocuk
*ģarām
ģarām-zāde Hileci, namussuz 441b/09
ģarām-
→ vaż>-ı ģaml it-
ģarāmī (A.) i. Haydut, yol kesen
ģamle (A.) i. Saldırma, hamle, hücum 461b/13, 461b/18, 462a/09
441a/11, 447b/15, 455b/06
→ çāpūr-ı ģarāmī
eyle- Saldırmak, hücum etmek
ģamle eyle-
ģarāmīlik (A.) i. Haydutluk, hırsızlık
440a/18, 447a/18, 450b/08
461b/18
→ nevbet-i ģamle
harbī (A.) sf. Savaşla ilgili
harbī
ĥān (F.) i. Hükümdar, hakan 448a/17,
→ ceng-i ģarbī çalın-, çeng-i ģarbī
449a/02, 456a/12
ĥançer (A.) i. Hançer 441a/21, 450a/12, çalın-
454a/06 ģareket (A.) i. Vücudu oynatma,
ur- Hançer ile vurmak,
ĥançer ur- kıpırdatma, kımıldanma
saldırmak 459b/18 gel- Hareketlenmek,
ģarekete gel-
ĥançer- zehr-āb Zehirli hançer
ĥançer-i zehr- kımıldamak 442a/03
441b/09 eyle- Hareket etmek 440a/06,
ģareket eyle-
→ dāll-ı ĥançer 454a/02, 463a/03
*ĥançer
ĥançer-güzār sf. Hançer kullanan,
ĥançer- ģarem (A.) i. Mahrem, gizli, saklı
453b/01
cengaver
ģarīf (A.) i. Kişi, şahıs 443a/18,
→ >ayyār-ı šarrār-ı ĥançer-güzār 457b/01, 459b/06
ĥāne (F.) i. Ev, ev bark 441b/14, Ĥarmen ö. i. Kişi adı 454a/12
449a/14
*Ĥarmen
Ĥarmen-ābād 454a/12
Ĥarmen-
ĥāric (A.) i. Dışta, dışarıda olan 457a/04

138
ģarīf i. (A.) i. Kişi, şahıs 445a/05
ģarī ĥātem (A.) i. Mühür 452a/24, 452b/01,
Ĥarmen ö.i. Kişi adı 454a/16 452b/05
ĥāŝ (A.)sf. En iyisi, en güzeli 452a/14 āšır (A.) i. 1. Zihin: Bir gün Cihān-
ĥāšır
ĥasāret (A.) i. Zarar, ziyan, hasar
ĥasāret gīr’üñ ĥāšırına pederi Rüstem gelüp:
ĥasāret ol- Ziyan olmak 440a/06
ĥasāret ol- “Bu ķadar zamān oldı. Bir kerre
ģasb (A.) zf. Göre, nazaran, cihetiyle varup pederüm Rüstem’e ve
462b/21 birāderüm Ferāmurz ve hemşīrem
ģased (A.) i. Kıskanma, kıskançlık, haset Bānū-yı Güşāsb ve Azrā Bānū ve
ģased- ķalb-i >adū 442a/21
ģased-ı ķalb- dedem Zāl-ı Zamān’a ve >ammum
→ nār-ı ģased Zevāre ile görişmedüm. 456a/05,
ģāŝıl (A.) i. Meydana gelme, olma
ģāŝ 464b/17
ģāŝ eyle- Elde etmek 455b/21,
ģāŝıl eyle- 2. Gönül, kalp: …ŝāģib çıķup: “Elem
466a/22 üzre olma yā Hāmān, işte ķal>ada
ģāŝ ol- Ortaya çıkarmak, meydana
ģāŝıl ol- otur źevķ ile, eger ĥaber alup ardınca
gelmek 440b/20, 445b/06, 457b/20 gelürse seni ele virmem. Ĥāšıruñ ĥoş
ģāŝıl- kelām Sözün kısası, kısacası
ıl-ı kelām šut.” diyüp tesellī virdi… 448b/04
440b/11, 445b/15, 448a/01 3. Birine karşı duyulan saygı, sevgi:
ģāŝılı (A.) i. Sözün kısası, kısacası
ģāŝılı Nigerāy daĥı >ayyāruñ ĥāšırı içün
448b/06, 451a/12, 457b/13
baķup “Elem çekme ŝaġdur ve filān
sir (A.) sf. Eli boş, müdafaadan aciz
ĥāsir
cānibe gidersen bulursun.” diyüp
→ ĥā&ib ü ĥāsir ķal-
Ķabaliyye šarafın gösterdi. 445a/01,
ĥaŝm (A.) i. Düşman, hasım 443b/02,
458a/10, 462b/23
452a/01, 461a/06
ĥāšı
āšıru ĥoş šut- Birini tutum ve
ĥoş šut-
ĥaŝm-ı ķavī Güçlü düşman 466a/04,
ĥaŝm-
davranışlarıyla mutlu etmek, gönlünü
468b/16, 470b/20 eylemek 448b/04
ģasnā (A.) sf. Güzel 448a/18 ĥāšırına me- Hatırlamamak, aklına
āšırına gelme
gelme-
ģasret (A.) i. Özleyiş, hasret 454b/22 gelmemek 459b/11
ĥasta (F. ĥasta) i. Yaralı, hasta 450a/09 → ģāl ĥāšırın ŝor-
ol- Hastalanmak 445a/21,
ĥasta ol- ĥatm (A.) i. Mühür
450a/03, 450a/07 eyle- Kapatıp mühürlemek
ĥatm eyle-
ģaşem (A.) i. Bir kimsenin yanında
ģaşem 448b/17, 470b/04
bulunanlar, maiyet 458b/19 ģattā (A.) bağ. Bundan başka, fazla
ģattā
ĥaš (A. ĥašš) i. Yazı olarak 442b/12, 453a/04, 468b/06
→ dest-i ĥaš ģavādiś (A.) i. Hadiseler, olaylar
ĥašā (A.) i. Yanlış 452a/09, 455b/12,
ĥašā 456a/13
466a/14 ģavāle (A.) i. Atma, fırlatma, gönderme
ĥašā eyle- Yanılmak 452a/06,
ĥašā eyle- eyle- Bir savaş aletiyle
ģavāle eyle-
469a/21 vurmak, saldırmak 441a/14, 455b/14,
460a/22

139
it- Bir savaş aletiyle vurmak
ģavāle it- eyle- Hoşnut olmak, memnun
ģaž eyle-
467b/20 olmak 445b/10, 456a/03, 469b/15
ĥavf (A.) i. Korku, korkma 441b/07,
ĥavf it- Hoşnut olmak, memnun olmak
ģaž it-
446a/06, 453b/16 459b/01
düş- Korkuya kapılmak
ĥavfa düş ĥažān (F.) i. Sonbahar
ĥažān
449a/19, 452b/24, 470b/06 → berg-i ĥažān
eyle- Korkmak 445b/20,
ĥavf eyle- ĥazāne ĥazīne (A.) i. Hazine 449b/13,
ĥazāne / ĥazīne
452a/01, 470b/18 466b/09, 466b/14
it- Korkmak 457a/19
ĥavf it- → vaż>-ı ģazāne
( (A.) i. Etraf, çevre, avlu
ģavl (I) *ĥ ne-dār i. Hazineyi muhafaza eden
ĥazne
azne-
→ sarāy-ı ģavlı kimse, haznedâr 466b/21, 466b/22
( (A.) i. Güç, kuvvet
ģavl (II) ģāżır (A.) i. Bizzat bulunan, mevcut
ģāżır
→ cān ģavli-le ģāżır eyle- Hazırlamak 445b/11,
ģāżır eyle-
hāy (F.) ünl. Eyvah; hay, hey 445a/07, 448a/24, 468a/05
465a/07, 467b/19 ģāżır ol- Hazır olmak 453a/23,
ģāżır ol-
hāy anasını Hayal kırıklığı ve kızma 457a/01, 465a/16
belirten ünlem 452a/03, 458b/03 *ģāż ır-baş (A.-F ģāżır-baĥş) i.
ģāżır
ģāżır-
ģayāt (A.) i. Dirilik, canlılık Hazırlıklı, hazır 446a/07
bul- Kendine gelmek,
ģayāt bul- ģāżır
ģāżır- ol- Hazırlıklı olmak
ır-baş ol-
canlanmak 447b/22 446a/07
→ ģāl-i ģayāt ırlan- Hazırlanmak 464b/12
ģāżırlan
ģāżırlan-
ĥayır e. Hayır, olmaz 445a/15, 464a/04
ĥayır hediyye (A. hediyye) i. Hediye 453b/06,
458a/06, 466b/12
ĥayırlı (A.) sf. İyi, faydalı 458b/25
ĥayırlı
hegbe i. (A. >aybe) Heybe 448a/24
ır- (A.) i. Bağırmak, feryad etmek
hayķır
ayķır-
helāk (A.) i. Mahvolma, yok olma, helak
459b/19
442a/20, 453b/16
aylī (F.) 1. sf. Birçok, epey: Arġun ser-
ĥaylī
eyle- Mahvetmek 441a/21,
helāk eyle-
çūban girüp yine aĥşam olınca ĥaylī 448a/04, 453b/16
pehlüvān yıķdı. 451a/12 it- Mahvetmek 442b/05,
helāk it-
2. zf. Çok, oldukça, fazlaca: Ammā 458b/19, 467b/21
ĥaylī zaģmet çekdi ve Melik-zād’a ol- Mahvolmak 441a/23,
helāk ol-
taģsīn eyledi. 441a/14 444a/17, 450b/14
ĥayr (A.) i. İyilik, fayda 68a/11 ģelālleş- (A.) Hakkını helel etmek,
ģelālleş
hakkını birine bağışlamak 457a/25
ģayrān (A.) i. Tutkun
hele bağ.1. Uyarma, korkutma ve söz
ol- Tutulmak 443b/16,
ģayrān ol-
verme anlamı anlatan bir söz: …Hele
449a/19, 455a/10
ģayret (A.) i. Şaşma, şaşırma miķdāruñızı bildüñiz mi? Şimdi sizüñ
gel- Şaşırmak 449b/03
ģayret gel- ikiñüzi birbirüñüze çarpup ĥurd u
ģaž (A. ģažž) i. Hoşlanma, memnunluk

140
ĥām ideyüm mi? 440a/25, 449b/12, her (F.) sf. Her, her bir 441a/20,
452b/15 444b/05, 446a/21
2. Nihayet: Būrzī >Anķā’nuñ bendin herkes (F.) zm. İnsanların bütünü
aldı, >Anķā Būrzī’nüñ pāyına yüz 441a/24, 444b/18, 448a/22
sürüp, hele dünyā gözi-le gördüm, hevā (A.) i. Gökyüzü 466a/09
diyü şād oldı… 447b/10, 453a/18, → ber-hevā
453b/20 heves (A.) i. Arzu, istek
3. Özellikle: Faġfūr Şāh eyitdi: eyle- Arzu etmek, heves etmek
heves eyle-
“Hele ben tābi> olmam.” diyüp 454b/15
muĥālefet semtin šutdı. 447b/17 it- Arzu etmek, heves etmek
heves it-
459a/19
hem 1. Hem: Baķayum benüm >ayyārum
hey ünl. Hey 444a/13, 462b/17, 468b/15
Şaġād ķadar çala-bilür mi ve hem
heybet (A.) i. Gösteriş, heybet 446a/06,
biraz eglenelüm. 443a/21, 445a/12, 463a/23
470a/11
ıfž (A.) i. Saklama, muhafaza
ģıfž
2. Bir de, hem de: …eger Rüstem
ģıfž eyle- Korumak, muhafaza etmek
ıfž eyle-
ķātil Zengī’yi öldürürse Rüstem’üñ 465a/23
yanında ķalup ve hem efendümüz ĥışt (F.) i. Kerpiç, tuğla 57a/06
Būrzī’nüñ intiķāmuñ almış oluruz.” hīç (F.) 1 sf. Hiçbir: Būrzī eyitdi: “Yarın
didi. 444a/07, 445b/25, 452a/12 göçdür, doġrı der-bend-i Ķahramān-
3. Hem… hem biçiminde
tekrarlanarak görevdeş sözleri,
ābād’a, hīç bir yirde ārām
cümleleri, eşitlik, pekiştirme, birlikte olınmasun.” didi. 451a/05, 451a/06,
olma veya karşıtlık anlamlarıyla 460b/24
bağlar: Hem pehlüvān ve hem 2 zf. Asla, hiç: Hīç dimez misin belki
>ayyārdur. 443a/18, 468b/18, 468b/23 benüm de arada >ırżum pāy-māl olup
hem-
hem-viŝ ol- 444a/11
viŝāl ol- delüķanlulıġum da yazıķ olurdı.
hemān (F.) zf. Hemen, derhal 440b/01, 440b/17, 441a/24, 455b/03
446a/08, 450a/12 hiffet (A.) i. Hoppalık 465a/04
hemşīre (F.) i. Kızkardeş 450a/02,
hemşīre ģikāye (A.) i. Hikâye 442a/09
451b/17, 456a/06 ģikāyāt (A.) i. Hikâyeler
ģikāyāt
ĥendek (A. ĥendak) i. Hendek 450b/02, ģikāyāt it- Anlatmak 456a/12
ģikāyāt it-
459b/06
ģikmet (A.) i. Bilgelik, hikmet
hep zf. 1. Tamamıyla, tamamen: Āşüfte
*ģikmet
ģikmet- Ĥudā Allah’ın hikmeti
ģikmet-i Ĥudā
ŝafāsından ve gülmekden šonına hep
→ esbāb-ı ģikmet
çiş eyledi. 449a/05, 458b/20
ĥil>at (A.) i. Padişah tarafından mükafat
ĥil>
2. Her zaman: Zīrā hep geregi gibi
için verilen kaftan, teşrifat kaftanı,
ĥaber almış-ıdı. 456a/07 hil>at 442a/18, 447a/23, 460b/22

141
ģīle (A.) i. Aldatma, oyun, hile 442b/21, ĥoşça zf. Hoş olarak, iyice, güzelce
*ĥo
ĥoş
449a/10, 456a/25 440a/16
eyle- Aldatmak, hile yapmak
ģīle eyle- → ĥāšıruñ ĥoş šut-
440a/16 ĥūb (F.) sf. Güzel, hoş 462b/20
ģīle-cū i. Hileci, hile yapan kimse
*ģīle
ģīle- ūblıķ i. Güzellik 469a/17
ĥūblı
443b/04
Ĥudā (F.) Allah 447a/08,, 454b/02,
Ĥudā
ģisāb (A.) i. Hesap, tahmin
ģisāb
468a/24
ģisāb eyle- Hesaplamak 454b/01,
ģisāb eyle- Ĥudā-perest Allah’a ibâdet eden
*Ĥud
Ĥudā
468a/21
→ ģikmet-i Ĥudā
išāb (A.) i. Söz, hitap, çağırma
ģišāb
ĥulāŝa (A.) i. Bir sözün özü
ĥulā
ģišāb it- Seslenmek, çağırmak
išāb it-
459a/10, 464a/01 ĥulāŝa-i kelām Sözün kısası 440a/11,
ĥulāŝa-
447b/02, 451b/17
ĥiźmet (A. ĥidmet) i. Hizmet, iş görme
ĥiźmet
440b/02, 460b/18, 462b/18 Hūmān ö.i. Kişi adı 456b/12, 457b/07
ĥiźmet eyle- Hizmet etmek, iş
ĥiźmet eyle- ĥūn (F.) i. Kan
görmek 457b/25, 462b/19, 464a/04 *ĥūn-āşām sf. Kan içen, kan içici
ĥūn-
463a/05
ĥod (F.) zm. Kendi, bizzat, öz 440b/20, → pāy-ı ĥūn-āşām, pür-ĥūn ol-, şebiĥūn
442a/17, 453a/08 eyle-, şebiĥūn it-
-ĥor (F. ĥōr) sf. Yiyen, yiyici ĥurd (F.) i. Kırılmış, parçalanmış
→ merdüm-ĥor, merdüm-ĥorlıķ, ĥurd u ĥam Dağılmış, paramparça
sendān-ı merdüm-ĥor eyle- Parçalamak 462b/02
ĥurd u ĥam eyle-
Ĥorāsān (F.) ö.i. İran’ın doğusunda
Ĥorāsān it- Dağıtmak, parçalamak
ĥurd u ĥam it-
buluna bir yer 460b/09, 464b/16, 440b/01
466a/11
ĥurd u ĥam ol- Dağılmak,
ĥam ol-
ĥoş (F.) 1. bağ. Bununla birlikte: Şaġād:
ĥoş
paramparça olmak 442b/17, 460a/23,
“Ĥoş imdi ben de intiķāmum 463a/05
ķomam…447a/08, 448b/25, 465a/14 ūrşīd ö.i. Kişi adı 468b/08, 469a/12,
Ĥūrş
2. zf. Güzel, hoş: Bunlaruñ sözine 470b/16
muĥālefet itmeñ.” diyü tenbīh eyledi Ĥūrş
ūrşīd- diraĥşān 469a/17
īd-i diraĥ
ve >askeri Dīv-i Münaķķaş’a: “Bir → dīvān-ı Ĥūrşīd, leşker-i Ĥūrşīd Şāh
ĥoş gözet.” diyü ıŝmarladı. 453b/24 ĥurūc (A.) i. Çıkma, çıkış
ĥurūc
“Ĥoş, güzel iy cihān sözin yirinde ammā ĥurūc it- Sefere çıkmak, savaşa
ĥurūc it-
gitmek 442a/14
şimdi bunda beni niçün getürdüñ?
444a/08, → ŝāģib-ĥurūc
ĥoş geldüñ Gelene söylenen seslenme
ĥoş ģuŝūl (A.) i. Hasıl olma, meydana gelme
ģuŝ
sözü; hoş geldin 443a/25, 451b/21, ģuŝūl-pezīr Hasıl olmuş
ģuŝūl-
460b/17 ģuŝ
ģuŝūl- ol- Hasıl olmak 468b/24
ūl-pezīr ol-
ĥuŝūm (A.) i. Düşmanlar 465a/13
ĥuŝūm

142
ĥuŝūŝā (A.) zf. Bilhassa, ayrıca 449a/02,
ĥuŝū
452a/10
Hūşeng ö.i. Kişi adı 450a/18
Hūşeng
ģużur (A.) i. Ön, yan, kat 450a/13,
ģużur
456b/16, 470b/19
ģücre (A.) i. Haspishane odası 450b/10,
452b/03
hücūm (A.) i. Saldırı, saldırma, hücum
eyle- Saldırmak, hücum
hücūm eyle-
etmek 458a/02
hücūm it-it- Saldırmak, hücum etmek
457a/07, 459b/20
ģükemā (A.) i. Hâkimler, âlimler,
ģükemā
bilginler 470a/06, 470a/15
ģükm (A.) i. Emir, hükümranlık
447b/16, 447b/24, 468a/17
eyle- Hüküm sürmek,
ģükm eyle-
hükmetmek 450a/19, 468b/11,
470b/10
it- Hüküm sürmek, hükmetmek
ģükm it-
448b/09
Hürmüz ö.i. Kişi adı 453b/12, 453b/12
ģüsn (A.) i. Güzellik; iyilik 444a/01,
454b/20, 468b/07
ģüsn- ĥtiyār Kendi isteği
ģüsn-i iĥtiy
iĥtiyār
doğrultusunda 448b/22
→ ikrām u iģsān u ģüsn-i mu>āmele gör-
Ĥüsrev ö.i. Kişi adı
Ĥüsrev Güderz ö.i. Kişi adı 456b/23
Ĥüsrev Şīr ö.i. Kişi adı 466a/10
→ gürz-i Ĥüsrev Şīr, serā-perde-yi
Ĥüsrev Şīr
hüzn (A.) i. Gam, keder
hüzn ü melālet Gam, sıkıntı 445a/24
hüzn

143
-I-

ılġar (A.) i. At sürüsü: Ilġar ile gidüp bir


ılġar
gün Miśķāliyye ĥākine ķadem
baŝdılar. 443a/18, 448a/25, 451b/19
ılġar it- Hücum etmek Kerşeyūz yüz
ılġar it-
biñ er ile ılġar idüp Cihān-gīr’e ol
maģalde irişdi kim der-bend-i Kāse-
rūy geçüp ŝaģrāya ķonmış-ıdı.
456a/17
ıraķ (A.) i. Uzak 461b/14, 462b/11,
ıraķ
466a/11
>ırż
ırż (A.) i. Namus, şeref 451a/07,
465a/15
>ırż
ırżın pāy- it- Şanını ayaklar altına
pāy-māl it-
almak 451a/05, 455b/04, 465a/18
>ırżın yıķ- (Savaşta) şanını yıkmak
rżın yıķ
466a/03
ır- Isırmak 455b/16
ıŝır-
ŝmarla- Bir şeyin yapılmasını veya
ıŝmarla-
getirilmesini birine söylemek: Andan
bir on iki kūnkūreli bir efser-i Şāh’ı
ıŝmarladı. 451b/13, 453b/07
2. Tembih etmek: Münķāl nerre ile
Behrūz ıŝmarladı: “Ķaçan üçünci
na>ramı işitdükde içeri gelüñ.” didi.
450b/21, 453b/24, 454a/03
ŝmarlan- Tembih edilmek 463a/09
ıŝmarlan
ırāb (A.) i. Acı, elem
ıżšır
żšırāb
ıżšır
żšırāb vir- Acı vermek 442a/22
ırāb vir-

144
-İ-

ibķā (A.) i. Devamlı, sürekli kılma


ibķā 3. Oyuk olan veya oyuk sayılabilen
ibķā it- Devam etmek, sürdürmek
ibķā it- şeylerin boşluğu: Şaġād gördi, bu
460b/04 daģmenüñ ešrāfı ĥendek ve içi šolu
ibn (A.) i. Oğul ŝu. 441b/22, 450b/02, 459b/06
ibn-i Rüstem Rüstem’in oğlu
ibn- iç- İçmek 441a/19, 451b/11, 455b/20
iç-
→ Būrzī ibn-i Sührāb, Cihān-gīr ibn-i → yiye içe ķona göçe, yiyüp iç-
Rüstem, Efrāsiyāb ibn-i Peşenk, içeri / içerü i. İçe doğru, içeri Şaġād
Pīlten ibn-i Pilsem, Siyāmek ibn-i daĥı bile varup Būrzī ķubbenüñ
Efrāsiyāb ķapusına varınca: “Yā Şaġād gir
ibrām (A.) i. Israr etme, üstüne düşme içerüye, baķ bunda ne vardur?” didi.
ibrām u ilģāģ Zorlama, ısrar 452a/18 458a/25, 458b/09, 459b/10
ibtidā& (A.) i. Başlama 441b/15, 446a/16,
ibtidā& zf. İçeri, içeriye Būrzī içeri girüp selām
454b/04 virüp šoġrı seccāde üzerine varup iki
icābet (A.) i. Kabul etme, razı olma rek>at ģācet namāzı ķılup andan
it- Kabul etmek 451b/14
icābet it- geldi; Bānū’nuñ yüzinden ķınā>ı aldı.
iclās (A.) i. Oturma, oturulma 441b/20, 448b/12, 458b/01
it- Oturmak 460a/01
iclās it- ol- İçeri girmek 458b/05
içerü ol-
icrā (A. icrā’) i. Yerine getirme, yapma içil- İçilmek 451b/09, 460b/18
içil-
448b/12, 464a/23 içre zf. İçinde, içine 452b/10, 457a/04,
it- Yerine getirmek 442a/24,
icrā it- 463a/21
442b/01 içün e. 1. Amacıyla, maksadıyla: Ķoç
iç i. 1. Herhangi bir durumun, cismin yigit ķurbān içün gelür. 457a/19,
veya alanın sınırları arasında bulunan 464a/07, 465a/16
yer; dahil: Hemān Būrzī öyle bir 2. -dan/-den dolayı: …Hāmān’ı ĥalāŝ
na>ra çıķardı kim gicenüñ içinde eyleyem; ancaķ senüñ ķuvvetüñle
ķal>a-yı Çīn zīr ü zeber ola-yazdı ve ide-bilürem, seni anuñ içün dā>vet
ehl-i ķal>ada işitmedük bir kimse eyledüm. 443b/07, 445a/01, 462b/23
ķalmadı. 442b/11, 443a/20, 447b/20 içür İçirmek 452b/04
içür-
2. Toplu bir durumda bulunan kimse idin- Edinmek
idin-
veya şeylerin durumu: >Ayyār bunı → evlād idin-
görüp eyitdi: “Eyā bu ķal>a naŝıl İdris ö. i. Kişi adı
ķal>adur ve bu >asker naŝıl >askerdür, Berberī 458b/15
İdris Berberī
bir ĥaber alayum.” diyüp tebdīl olup idügi Olduğu 447b/19, 451b/16
>askerüñ içine girdi. 445a/04, → kim idügin bil-, kim idügin bildür-
456a/21, 458b/10
ifāde (A.) i. Anlatma, anlatış

145
eyle- Anlatmak 441a/02
ifāde eyle- >ilāc
ilāc (A.) i. Çare, tedbir 452b/23,
it- Anlatmak 440a/13
ifāde it- 453b/19
iftāģ (A.) i. Fethetme, açma
iftā >ilāc it- Çare bulmak 443a/05
ilāc it-
iftāģ >aynek 466a/03
iftā ile e. 1. Birliktelik, beraberlik, araç,
igne i. İğne
igne sebep vb. durumları anlatır: Kepengi
igne çarp- İğne yapmak 459a/08
igne çarp- ķaldurup dehliz ile bir ķapuya irdi.
441b/19, 444b/15, 446a/02
iģsān (A.) i. İyilik, lutuf, bağış 442a/20
2. bağ. Ve: Hemān Şaġād ile Behrām
it- Bağışlamak, vermek 442a/25
iģsān it-
ilerü varup “Nedür?”…444a/24,
→ ikrām u iģsān u ģüsn-i mu>āmele gör- 446a/08, 449a/14
ĥtilāf (A.) i. Anlaşmazlık
iĥtilāf ilerü i. 1. İleri …ŝoñra ilerüde der-
iĥtilāf eyle- Anlaşmazlığa düşmek
ĥtilāf eyle- bendde kendi >askerini daĥı øarb-ı
442a/07
destle kendüñe tābi> eylersin.
ĥtiyār (A.) i. 1. Seçme hakkı, irade
iĥtiyār 444b/10, 445b/09, 461b/16
→ ģüsn-i iĥtiyār 2. zf. Öne doğru, ileri doğru: Ammā
2. Yaşlı, kocamış, pir 445a/15,
455b/05, 468b/06
Būrzī gelüp şöyle šurdı ve na>ra urup
ār (A.) sf. İsteğe bağlı
*iiĥtiyār
ĥtiyārī eyitdi: “İy >asker bir söz añlaruñuz
→ >inān-ı iĥtiyārī dest-i irādet ilerü gelsün, size bir sözüm var.”
iķdām (A.) i. Gayretle çalışma 448a/25 didi. 446a/20, 454a/12
iki sf. İki 440a/02, 442a/08, 455a/08 gel- Öne çıkmak 446a/08,
ilerü gel-
459a/02, 461b/25
iki şaķ eyle- İkiye ayrılmak,
şaķ eyle-
parçalanmak 440b/13 var- İleri gitmek 446a/08
ilerü var-
ikinci i. ve sf. İkinci 445b/15, 467b/08, ilet- Götürmek, yerine ulaşdırmak
ilet-
467b/15 446b/04, 450a/01, 452b/03
iķlīm (A.) i. Ülke, memleket Ģüsn ilģāģ (A.) i. Üzerine düşme, ısrar
iķlīminüñ şāhı idi. 454b/20 → ibrām u ilģāģ
ikrām (A.) i. Hürmet, saygı, ağırlama ilişdür- İliştirmek 442a/09
ilişdür-
it- Saygı göstermek, ağırlamak
ikrām it- illā (A.) i. Ancak, sadece, …den başka
447b/18 Ben māni> degülem ver bundan daĥı
ikrām u iģsān u ģüsn- mu>āmele gör-
ģüsn-i mu> gör- dönüp ġayrı yoldan her ne šarafa
Saygı, hürmet, güzel muamele giderseñ git illā bu der-bendden
görmek 442a/20 geçürmem. 465b/06
→ >izzet ü ikrām eyle- iltifāt (A.) i. İtibâr etme; gönül alma
iķtiżā (A.) i. İhtiyaç, gerekme 442a/07, it- İlgilenmek >Ažīm iltifāt idüp
iltifāt it-
462b/20 şeyler baġışladı. 451b/16
eyle- Gerekmek 443a/08,
iķtiżā eyle- īmān (A.) i. İman, inanç
450b/15
→ maģal iķtiżā eyle-

146
da>vet eyle-
īmāna da> eyle- Müslümanlığa inŝaf
inŝafa gel- İnsafa gelmek 459b/15
ŝafa gel-
davet etmek 444b/12 inŝaf eyle- İnsaf etmek 440a/25
inŝaf eyle-
gel- Sonradan bir şeyi kabul
īmāna gel- insān (A.) i. İnsan 453b/10
edip uymak 444b/14, 458b/18,
460a/04 insānīyyetlü (A.) sf. İnsanlığı olan,
insānī
insan, mürüvvetli 466b/15
→ >izz [ü] imān
inşā& (A.) i. Sanatlı nesir
inşā
imtiģān (A.) i. Deneme, sınama 441a/12
inşā& eyle-
inşā eyle- Yazmak 440b/18, 470b/22
ol- Yarışmak 440b/24,
imtiģān ol-
444b/21, 457b/25 inşā& itdür-
inşā itdür- Yazdırmak 447a/13
in- 1. (Bir yerden) aşağı inmek: Būrzī
in- inşā& it-
inşā it- Yazmak 460b/15, 468b/25
aşaġa inüp bir yire ķondı. 454a/19, intiģāb (A.) i. Seçme, seçerek alma
459b/08 it- Seçmek 460b/11
intiģāb it-
2. Bir taşıt veya binek hayvanından intiķām (A.) i. Öc alma, intikam
yere basmak: Atlarından inüp Būrzī 447a/06, 465a/14
ber-ā-berinde yir öpüp geçerler idi. al- Öc almak 443a/01,
intiķām al-
440b/03, 451a/13, 453b/02 445b/04, 453a/13
3. Gelmek, ulaşmak: Bir daĥı ŝayd → maģall-i intiķām 456a/15
eyledi ve bir lašīf yire gelüp indi. inzāl (A.) i. Meni boşalması
454a/01, 459b/08, 464b/14 ol- Boşalmak 442a/14
inzāl ol-
4. Vurmak, çarpmak : Būrzī’nüñ iplik i. İplik
aġacına inince iki aġaç ŝırtına birden çıķ- Kötü nitelik ve
ipligi pazara çıķ
inince Ferġāl yüzi üstine ķapanup suçları ortaya çıkmak 463b/04
yine ķalķdı. 460a/25, 466a/10 iptidā (A. ibtidā&) i. İlkin, en önce, başta
iptidā
→ gürz gürze in- 462a/07
>inād (A.) i. Ayak direme, ısrar etme, ir zf. Erken 468a/24
inat ir- Vasıl olmak, yetişmek, erişmek
ir-
>inād it-
it- İnat etmek 448b/19, 470b/02 441a/08, 443a/07, 457b/08
>inān (A.) i. Dizgin → bulūġa ir-
>inān
inān-
inān-ı iĥtiy
iĥtiyārī dest-i irādet 457a/25
ĥtiyārī dest- irādet (A.) i. Gönül isteği
inan- Güvenmek, inanmak 447b/10,
inan- →>inān-ı iĥtiyārī dest-i irādet
448b/25 Īrān ö. i. Yer adı 445b/24, 448a/20,
incin- Üzüntü duymak, gücenmek
incin- 453b/08
465a/15 *Īrān
Īrān-zemīn İran ülkesi 454b/07,
Īrān-
cit- Üzüntü vermek, gücendirmek,
incit
incit- 458b/15, 460a/08
incitmek 452b/13, 467a/09 → azm-i Īrān eyle-, azm-i Īrān it-, taĥt-ı
inde Şimdi 468a/13 Īrān
indür- İndirmek444a/20, 449a/22,
indür- Īrānī (A.) i. İranlı 470b/20
Īrānī
467a/25 irgür- Ulaştırmak, eriştirmek
irgür-
inŝāf (A.) i. Adalet → murādına irgür-

147
iri i. Büyük …Būrzī’nüñ dudaķları iri 3. Çağırmak: Varup eyitdiler: “Gel,
ve ŝarķuķ olup bir >ažīm mehābet seni ķātil Zengī ister.” didiler.
gösterdi. 443b/17, 445b/19 449b/22, 450a/08, 451b/04
iril- Ulaşılmak 460a/11
iril- 4. Gerek olmak: Būrzī göñlinden
iriş- 1. Ulaşmak, erişmek: Ammā
iriş- eyitdi: “Elbetde böyle dīvānelere
girüden Münķāl de gelüp irişdi. ķorķutmaķ ister.” diyüp bunuñ
456a/17, 467b/22, 468b/03 hemān açuķ sīnesine öyle bir muşt-ı
2. Büyümek, yetişmek: anuñ da pehlüvānī urup mu>allaķ
Süsmār nāmında bir oġlı irişmiş-idi. yıķdı…462b/05
450a/19, 456a/20, 456b/15 5. Evlenmek dileğinde bulunmak:
irsāl (A.) i. Gönderme, yollama Ser-nām bir gehrāb ķulaķdan işidüp
irsāl eyle- Göndermek 441a/03,
irsāl eyle- ķızı >ammimden istemiş. 453b/14,
443a/15, 455a/04 454b/22
it- Göndermek 448b/16, 449b/17
irsāl it- → mehl iste-
irtesi sf. Bir sonraki gün, ertesi gün ġfār (A.) i. Günahın bağışlanmasını
istiġf
istiġfār
447a/11, 450b/01, 460b/25 dileme
ise e. Şart anlamında edat 440a/22, istiġf
istiġfār it- Tövbe etmek 458b/18
ġfār it-
445b/21, 450a/13
istiķbāl (A.) i. Bir kimseyi karşılama
İsfendiyār sfendyār ö.i. Kişi adı
İsfendiyār / İsfendyār
455a/13, 457a/05, 463b/01 eyle- Karşılamak 443a/25
istiķbāl eyle-
İsfendiyār
İsfendiyār-
ār-ı Rūmī
Rūmī / İsfendyār
İsfendyār-
yār-ı Rūmī
Rūmī itdür- Karşılatmak 451b/06,
istiķbāl itdür-
454b/19, 457a/04, 455a/12 451b/14
İslām (A.) i. İslamiyet
İslām it- Karşılamak 440a/01,
istiķbāl it-
454a/12, 469b/02
→ ehl-i İslām
iş i. İş, amel 442a/24, 449b/08, 452a/03
ism (A.) i. Ad, isim 463b/01
gör- (Birisinin) işini halletmek
işin gör-
>iŝmet (A.) i. Masumluk, günahsızlık,
459b/14
temizlik
iş göre-bil- İş yapabilmek 468b/21
göre-bil-
→ pes-perde-i ciŝmet
it- İş yapmak 460a/21
iş it-
iste- 1. İstek duymak, arzulamak:
iste-
işāret (A.) i. İşaret
işāret
Semek >ayyārı Armūn Şāh’dan ricā
işāret eyle- İşaret etmek 451a/04,
işāret eyle-
idüp isteseñ Semek gelüp anuñla 461a/22, 464a/09
ber-ā-ber gitseñ, bu işi ģuŝūl-pezīr işāret it- İşaret etmek 451a/06
işāret it-
olurdı... 468b/24 işidil- Duyulmak, işitilmek 453a/04
işidil-
2. Bir şeyin kendisine verilmesini
işit- Duymak 442b/12, 444a/09, 448b/15
işit-
veya yapılmasını söylemek: Ķātil
→ ķulaķdan işit-
Zengī muķābelesine ķondı ve nāme
işkence (F.) i. Eziyet, işkence
gönderüp Şaġād >ayyāruñ eşyā&sın
eyle- İşkence etmek 459b/16
işkence eyle-
istedi. 450b/17, 450a/09, 453b/15

148
işle- Tesir etmek Ķubād-ŝūret Şaġād da
işle- cū it-, çulģalıķ it-, dā>vet it-, def>-i sevdā
şarāba dārūyı işleyüp… 452b/01 it-, def> it-, defn it-, dil-nüvāzlık it-,
>işret (A.) i. Zevk ü sefa, içki meclisi dīvān it-, du>ā it-, efsūn it-, emr it-, eśer
440a/02, 449a/24, 453a/24 it-, esīr it-, feryād it-, feryād u fiġān it-,
>işret eyle-
eyle- Yiyip içmek 440a/05, fetģ it-, fikr it-, firār it-, ġalebe it-, ġarķ
440a/13, 453a/08
it-, ġayret it-, giriftār it-, ĥaber it-, ģabs
*>>işret-
işret-gāh İçki içilecek yer 440a/01,
440a/13, 440b/05 it-, ĥalāŝ it-, ĥalš it-, ĥalvet it-, ģavāle
işte İşaret edatı, işte 440b/21, 442b/01, it-, ĥavf it-, ģaž it-, helāk it-, heves it-,
446b/15 ģikāyāt it-, ģišāb it-, ĥurd u ĥam it-,
iştibāh (A.) i. Benzeme, benzerlik
iştibāh ĥurūc it-, hücūm it-, ģükm it-, ılġar it-,
447a/25 >ırżun pāy-māl it-, ibķā it-, icābet it-,
iştihā (A.) i. İştah, istek 444a/10
iştihā iclās it-, icrā it-, ifāde it-, iģsān it-,
iştirāken (A.) zf. Ortak olarak, birlikte
iştirāken ikrām it-, >ilāc it-, iltifāt it-, >inād it-,
440a/03
inşā& it-, intiģāb it-, irsāl it-, istiġfār it-,
>işve (A.) i. Naz, eda
istiķbāl it-, iş it-, işāret it-, >itāb it-, izāle
>İşve Bānū
Bānū ö. i. Kişi adı 453b/13,
454a/14, 456a/02 it-, >izzet it-, ķarār it-, ķaŝd it-, ķatl it-,
it- (I) İleriye doğru itmek 452a/21,
it- kebāb it-, ketm it-, ķıyās it-, küşād it-,
467a/24, levm it-, lušf it-, medģ it-, men> it-,
(II) Yapmak, işlemek 444a/04, merģamet it-, mesģūr it-, mu>allaķ it-,
446a/23, 461a/14
mu>āmele it-, muĥālefet ideme-,
bul- Yaptığı kötü davranışın
itdügin bul-
karşılığını görmek 453a/13 muĥālefet it-, murād it-, mürūr it-,
ide- bil- Yapabilmek 440b/24,
ide-bil- müşāvere it-, nā&il it-, naķl it-, naŝb it-,
440b/25, 443b/07 naŝīģat it-, nāz it-, nažar-ber-meydān it-,
ideme- Yapamamak, edememek
ideme- nidā it-, nigāh it-, nizā> it-, oturaķ it-,
441b/05, 441b/06, 468b/16 pāy-māl it-, pādişāh it-, pend ü naŝīģat
→ direng ide-bil-, ĥalāŝ ide-bil-
it-, perākende it-, perīşān it-, pertāb it-,
ide-dur- Yapmak 443b/10
ide-dur-
perverde it-, peydā it-, pür-tāb it-, raŝt
ide-gör- Yapmak 458b/07
ide-gör-
it-, red it-, reml it-, reng it-, ri>āyet it-,
ide-yaz- Yapmak 444a/10
ide-yaz-
ricā it-, ŝabr it-, ŝafā it-, sā>ī it-, sāķīliķ
→ āferīn it-, āh it-, aķça itme-, >aķd it-,
it-, ŝayd it-, ŝayd u şikār it-, selām it-,
>aķd-i nikāģ it-,>aķl it-, aleste it-, ārām
ser-firū it-, ser-keşlik it-, seyāģat it-,
it-, >arż it-, āsāyiş it-, >aşķ it-, at kürük
siģr it-, ŝoģbet-i cāme-ĥāb it-, ŝoģbet it-,
it-, āzād it-, >azm-i Īrān it-, >azm-i
su&āl it-, şebiĥūn it-, şeķa it-, şevķ it-,
Türkistān it-, bahāne it-, baş aşaġa it-,
şikār it-, şikāyet it-, şīve-kārlıķ it-,
bend it-, ber-murād it-, beyān it-, cem>
ta>accüb it-, tābi> it-, tab>iyyet it-, taģŝīl
it-, ceng it-, cereyān it-, cevāb it-, cüst u
it-, šaleb it-, tamām it-, ta>yīn it-, ta>žīm

149
it-, tażmīn it-, tecessüs it-, tedārük it-, al- İzin almak 446b/25, 464a/25,
iźn al-
te>eddüb it-, teklīf it-, tekmīl it-, temāşā 461a/24
it-, temannā it-, tenbīh it-, terbiye it-, ol- İzin verilmek 460b/17
iźn ol-
teslīm it-, tevbe it-, tīmār it-, šur it-, vir- İzin vermek 448b/12,
iźn vir-
459b/16, 469a/06
>uryān it-, vaż>-ı ģaml it-, vedā> it-,
>izzet (A.) i. Hürmet, saygı
vefāt it-, żabš it-, zebūn it-, żiyāfet it-,
>izzet eyle-
eyle- Saygı göstermek 462a/12
žuhūr it-, zūr it-
>izzet ü ikrām eyle-
eyle- Saygı sevgi
išā>at (A.) i. Boyun eğme, itaat etmek
išā> göstermek 469b/16
išā>at eyle-
išā> eyle- Boyun eğmek, itaat etmek >izzet it-
it- Saygı göstermek 464a/15
444a/17, 445a/20
>itāb (A.) i. Azarlama
>itāb it-
it- Azarlamak 457a/12, 457a/17
→ ta>aźźür ü >itāb eyle-
itdür- Ettirmek
itdür-
→ cülūs itdür-, devr itdür-, inşā& itdür-,
istiķbāl itdür-, ķırā&at itdür-, nidā
itdür-, pāy-māl itdür-, tīr-bārān itdür-

i>timād (A.) i. Emniyet, güven


i>timād eyle-
eyle- Güvenmek 449b/14
išmān (A.) i. İdman, antreman 467b/23
ittifāķ (A.) i. Anlaşma, ittifak
eyle- Anlamak, ittifak etmek
ittifāķ eyle-
446b/25
iy ünl. Ey, hey, yâ 440b/01, 443a/25,
450a/22
iyilik İhsan, iyilik 459a/04
iz i. İz 456b/09
>iz (A. >izz) i. Yücelik, ululuk
*>>izz [ü] imān 465a/25
izāle (A.) i. Giderme, giderilme, yok
etme
it- Gidermek, yok etmek
izāle it-
442a/13
izle- İzlemek 451b/24
izle-
iźn (A.) i. İzin 451b/17

150
-J-

Jende ö. i. Kişi adı 443a/24, 443b/08,,


443a/14
Jende Bānū ö. i. Kişi adı 443b/03

151
-K-

ķaba sf. 1. Büyük, iri 461b/18 düşmen ģayrān oldı. 442a/24,


2. Terbiyesi, görgüsü kıt, 455a/09, 467b/05
nezaketsiz 465b/04 2. Yaklaşık: Otuz ķadar kimse ķalķup
ķabāģat (A.) i. Çirkin hareket, uygunsuz Būrzī’nüñ düvāline ŝarıldılar,
iş, kabahat; çirkinlik 467a/05,
467a/08 idemediler. 441b/04, 447a/20,
450b/22
ķabaķ i. 459a/06
3. Büyüklüğünde, genişliğinde:
Ķabalya ö.i. Yer adı
Ķabaliyye / Ķabalya Şaġād gördi, ķapunuñ üst eşiginde bir
443a/02, 445a/01, 445a/02
müdevver āyīne vaż> eylemişler
→>azm-i Ķabalya eyle-
pūlāddan ve ortasında fındıķ ķadar
ķābil (A.) i. Mümkün, olabilir 445b/21
bir šaş ķomışlar elmāsdan. 442a/09,
Ķābil ö.i. Kişi adı 443a/04, 444b/08,
450b/06, 453a/25
446b/06
4. Süre belirtir: Dört sā>at ķadar
ķabūl (A.) i. Razı olma, benimseme
gidüp ķondılar. 463a/19, 463b/05,
eyle- Kabul etmek 452b/02,
ķabūl eyle-
468a/20
461a/18, 465b/03
ķad (A. ķadd) i. Boy 440b/14, 454a/04,
ķabža (A.) i. Kabza 459b/18
455a/09
ķabża-yı ĥançer Hançerin kabzası
ķabża- çek- (Bir şeyin) Boy uzunluğu
ķadd çek-
450a/12 451b/22, 460a/10, 462b/15
ķabża-
ķabża-yı taŝarruf
taŝarrufına al- Çekip
ŝarrufına al- ķadd ü ķāmet Boy bos 448a/16
çevirmek, eline almak 446b/09
ķadeģ (A.) i. Kadeh
ķaç Soru sıfatı, kaç 441a/19, 443a/21,
ķaç
448a/05 sür- Kadeh doldurmak 452b/21
ķadeģ sür-
ķaç- Kaçmak 442b/06, 446b/16,
ķaç ķadem (A.) i. Ayak
449b/01 bas- Ayak basmak 451b/20,
ķadem bas-
ķaç bil- Kaçabilmek 448a/22
ķaça-bil- 455a/02, 456a/11
ķaçan zf. Ne zaman, ne zaman ki:
ķaçan ķo- 444b/06, 454a/13,
ķademine baş ķo-
459b/25
Münķāl nerre ile Behrūz ıŝmarladı:
ķadem-gāh 444b/17
*ķadem
ķadem-
“Ķaçan üçünci na>ramı işitdükde
ķādir (A.) i. Gücü yeten 451a/16
içeri gelüñ.” didi. 440b/08, 454a/03
ol- Gücü yetmek, muktedir
ķādir ol-
çur- Çevirmek, çevirerek kurtarmak:
ķaçur
ķaçur-
olmak 440a/11
Cān ģavli-le tīz başın ķaçurup arķaya ķadr (A.) i. Değer, itibâr
ķadr
aldı. 461a/11, 466a/12, 467a/22 ķadr ķıymet
ķıymet bil-
bil- Değerini bilmek
ķadar (A.) e. 1. …denli, …derece: Ol 448b/23
ķadar silaģşörlüķ gösterdi kim dost ķadlu Boylu 450b/08

152
ķafā (A.) i. Baş, kafa 452a/15, 454a/10,
ķafā ķal- 1. Geride bırakılmak: Cümlesi ķatl
ķal-
463b/08 olınup bir ferdi ķalmamış idi.
ķafāsınca zf. Peşi sıra, arkasından
ķafā 468b/05, 470a/24
giderek 457a/01 2. Dāniş-pezīr ol ĥālüñ üzerine bal
ķafes (F.) i. Kafes 442a/01 mūmı yapışdurup ol beñ yiri öyle
ķāfile (A.) i. Kafile 458b/15, 461b/12, beyāż ķaldı. 445b/15
462a/01 3. (Takılıp, asılıp, düşüp, durup)
kāfūr (A.) i. Güzel kokulu bir madde, kalmak: Būrzī’nüñ destinde buçuķlıķ
kâfur
ciger gibi aŝılu ķalmışlar ve tīġları da
kāfūrī sf. Kâfurdan yapılmış
*kāfūrī
ellerinde ŝalınup durur. 440a/24
→ şem>a-yı kāfūrī
4. Zaman, uzaklık ve nicelik belirten
ķāhire (A.) sf. Kahreden, yok eden miktarda bulunmak: Der-bende iki
→ ķuvvet-i ķāhire sā>at miķdārı yir ķaldı. 441b/02,
ķahķaha (A.) i. Kahkaha 465a/04 455b/12, 463b/05
Ķahrām ö.i. Kişi adı 440a/11, 440a/22, 5. (Bir yerde) kalmak: Bundan ŝoñra
440b/08 Cihān-gīr ādem gönderüp ehlin daĥı
Ķahrām- Çīnī 440a/02
Ķahrām-ı Çīnī Mesīģ-ābād’a getürüp ġayrı Mesīģ-
Ķahramān ö.i. Kişi adı ābād’da ķaldı. 449b/17, 456b/18,
Ķahramān-ābād ö.i. Yer adı 461b/05
Ķahramān- 458a/07
Ķahramān- ġulları 460b/16, 463b/11,
Ķahramān-oġulları 6. Bazı -ip ekiyle yapılmış zarf
469a/05 fiillerden sonra gelerek sürerlik
Ķahramān-zāde 461a/18, 461b/03
Ķahramān- bildirir: Kerşeyūz şād olup ķalķdı,
→ der-bend-i Ķahramān-ābād, evlād-ı Efrāsiyāb yanına vardı. 452a/04,
Ķahramānlar, nesl-i Ķahramān 456a/14, 457a/07
Ķahreme ö.i. Kişi adı 440a/11, 440a/21, → beñzinde ķan ķalma-, bildüginden
440b/08 ķalma-, günāhı gerdānuñda ķal-, ġış
Ķahreme- Çīnī 440a/02
Ķahreme-yi Çīnī olup ķal-, ĥā&ib ü ĥāsir ķal-, ģāmile
Ķahrāş ö.i. Kişi adı 453a/04
Ķahrāş ķal-, tenhā ķal-, yaķın ķal-, yanuña
Ķahrāş zengī 451b/22
Ķahrāş zengī ķal-, yüzinde ķan ķalma-
Ķahšamūr ö.i. Kişi adı 453b/13, ķal>a (A.) i. Kale 443a/10, 451b/20,
ķal>
454a/11, 454a/02 458b/24
Ķaģšan ö.i. Kişi adı 451b/07 ķal>a-yı Arġunniyye
ķal> Arġunniyye Arguniyye kalesi
ķā>ide (A.) i. Usul, esas 461b/05,
ķā> 448a/25
463b/04, 467a/14 ķal>a-yı Çīn
ķal> Çīn Çin kalesi 440a/04,
ķā&il (A.) i. Razı olmuş, boyun eğmiş
ķā& 442b/11, 443b/14
444b/22 ķal>a-yı Güher-
ķal> Güher-ābād Güher-abad
ķā&il ol-
ķā& ol- Razı olmak 444b/05, kalesi 444a/05
452a/08, 456b/12 ķal>a-yı metīn
ķal> metīn Sağlam kale 459a/22

153
ķal>a-yı Süheyl-
ķal> Süheyl-ābād Süheyl-abad 4. Yola koyulmak: Ķırķ biñ er-ile
kalesi 443a/19 ķalķup Ķābil Şāh üzre yüridiler.
→ >asker-i ķal>a, ehl-i ķal>a 440a/04, 444b/08, 462a/24
ķalb (A.) mec. Gönül, yürek 452a/02 → ayaġa ķalķ-
→ ģased-ı ķalb-i >adū ķalķan Kalkan 460a/18
ķaldur- 1. Bulunduğu yerden almak:
ķaldur- ķallāş (A.) sf. Kalleş, dönek 443b/22
ķallāş
Cihān-gīr daĥı ne disün: “Ĥoş imdi ķaltaban (F.) i. Namussuz, kaltaban
ķaltaban
ķalduruñ ĥazīne bār-gāhına.” diyüp 465a/07, 466b/19
ŝanduġı ķaldurdılar. 442b/23, kām (F.) i. Arzu, emel, istek
466b/14 al- Zevk almak, neşelenmek
kām al-
2. Yukarı doğru kaldırmak: Būrzī, 442b/04, 442b/24
Bānū’nuñ iki ayaġından šutup Ķamer- amer-rūģ Bānū ö.i. Kişi
amer-rūģ / Ķamer
Ķamer-
adı 440b/21, 448a/03, 444b/16
ķaldurdı ve pāyların ķoltuķ altına
ķāmet (A.) i. Boy, boybos
aldı. 442a/08, 444a/19, 453a/03
→ ķadd ü ķāmet çek-
3. (Ölü için) Gerekli töreni yaparak
gömmek: Ammā çi-fā&ide yine Kāmil ö.i. Kişi adı 456b/24
Būrzī’den elem çeküp eyitdi: “Ser- kāmile (A.) i. Olgun
ver, iden bulur.” diyüp küştesin ol- Olgunlaşmak 459a/19
kāmile ol-
ķaldurup defn itdiler. 441b/11 Kāmurān ö.i. Kişi adı 457b/12, 468b/02
ķaldura bil- Kaldırabilmek 467b/06
aldura-bil- ķan Kan 454a/06, 457a/23
→ baş ķaldur-, ģabse ķaldur-, šaban vir- Kana bulamak 440a/11
ķana vir-
ķaldur- şan- Kan işemek 467a/18
ķan ķaşan
ķaşan-
ķalıb (A. ķālıb) i. Kalıp 464b/18 → beñzinde ķan ķalma-, yüzinde ķan
ķalķ- 1. Doğrulmak, ayağa kalkmak:
ķalķ- ķalma- 458b/04
...iki aġaç ŝırtına birden inince Ferġāl ķanda zf. Nereye 443a/22, 449b/03,
450a/22
yüzi üstine ķapanup yine ķalķdı.
ķandan zf. Nereden 450a/22
440b/11, 456a/14, 460a/25
2. Uyanmak, kendine gelmek: Būrzī, ķanġı sf. Hangi 444b/22, 466a/07,
ķanġ
460b/22
Ķamer-rūģ Bānū ile ol gice yatup ŝabāģ
ķanı sf. Hangi 449b/10, 452a/23,
ķanı
olınca ŝoģbet-i cāme-ĥāb idüp >ale-s- 457a/23
seher ķalķup āyīn-i ġuslı yirine ķanlu i. Kanlı 442a/11
getürüp... 442a/17, 444a/24, 463b/04 ķap- Yakalayıp almak, kapmak 440a/22,
ķap-
3. Bir işe girişmek, başlamak: Ķalķup ol 443b/18, 446a/17
>amūd ile Būrzū’ya ģamle eyledi. ķapa- Kapamak 455a/21, 466b/10
ķapa-
454a/08 ķapaķ Kapak 442a/12, 466b/10, 466b/24

154
ķapan- (A.) i. Yüzü, gövdesi bir yere
ķapan- ķarşu i. Karşı 441a/12, 447a/21, 450a/21
ķarşu
gelecek biçimde eğilmek 455b/11, ķarşu çıķ- Karşılamak 468a/07
ķarşu çıķ
465b/12
ķarşu dur- / ķarşu
ķarşu dur- ur- Karşı çıkmak
ķarşu šur-
→ yüzi üstine ķapan-
440a/09, 446b/17, 460b/21
ķapdur- Kapdırmak 452b/02
ķapdur- ķarşu gel- Emrini dinlememek, karşı
ķarşu gel-
ıl- Etkisinde kalmak, bağlamak,
ķapıl
ķapıl- gelmek 462a/20
kapılmak 449a/06, 449b/14, 469a/18 ķarşu gönder- 444b/10
ķarşu gönder-
ķaplan i. Kaplan ķarşu var- Karşı çıkmak 440b/12,
ķarşu var-
→ ser-ķaplan, ser-ķaplan eyle- 449a/17, 454a/20
ķapu i. Kapı 442b/02, 444a/19, 450b/03 ķarşu vir- Karşılık vermek 460a/24
ķarşu vir-
kār (F.) i. İş 443b/09, 469b/04, 469b/10 ķarşu yüri- Karşılamak, karşısına
ķarşu yüri-
→ bir tişe kār eyleme- varmak 440a/12
ķa>r (A.) i. Derinlik
ķa> şula Karşılamak 457b/12, 461a/04,
ķarşula
ķarşula-
464a/13
ķa>r-ı cāme
ķa> āme-ĥāb 442a/01
cāme-
Ķārūn ö.i. Kişi adı 453b/01, 456b/24
ķa>r-ı deryā
ķa> deryā Denizin derinliği 442a/14
→ bār-gāh-ı Ķārūn Şāh
ķara sf. Siyah, kara 446b/23
ķarūre (A.) i. Sırçadan yapılan kap
nluķ i. Karanlık 456b/07,
ķaranlu
ķaranluķ 460b/04
arañuluķ i. Karanlık 466b/16
ķarañuluķ şdur- Karışdırmak 454a/06
ķaruşdur
ķaruşdur-
ķarār (A.) i. Devam, süreklilik ķārvān (F.) i. Kervân 448a/16, 448b/11
ķarārda ol- Kararlaştırmak 461a/01
ķarārda ol- ķasāvet (A.) i. Gam, keder 464a/05
eyle- Oturmak, durmak
ķarār eyle- ķaŝd (A.) i. Kötü niyet, kasıt: Cihān-gīr
ķaŝd
444b/24, 446a/25, 456a/01
fertūtuñ nīzesin gördi Yalman’ı cān
it- Bulunmak, durmak 458a/12,
ķarār it-
459b/11
almaķ ķaŝdına gelür. 442b/09,
455b/07, 461a/05
ķarar- mec. Niteliğini yitirmek
ķarar-
ķaŝd eyle- Kast etmek, yapmaya
ķaŝd eyle-
→ gözleri ķarar- davranmak 442b/15, 446a/10,
ķaravul i. Gözcü, nöbetçi450a/03 465a/15
kārbān (F.) i. Kervan 460a/12, 461b/09 ķaŝd
ķaŝd- ān-gīr 463a/18
ŝd-ı Cihān
Cihān-
ķarın i. Karın 441b/08
ķarın ķaŝd
ķaŝd-
ŝd-ı Cihān
Cihān- eyle- 462a/24
ān-gīr eyle-
ķarındaş i. Kardeş 440a/12, 447a/19,
ķarındaş ķaŝd
ķaŝd- Efrāsiyāb 468a/25
ŝd-ı Efrāsiyāb
450a/01 ŝd-ı Rüstem 454b/07
ķaŝd
ķaŝd-
ķarış i. Karış, bir karışlık mesafe
ķarış ķaŝd it- Niyet etmek 455b/24,
ķaŝd it-
467b/16 463b/23
ķarīb (A.) i. Yakın 454b/10, 455a/21, → kendüye ķaŝd eyle-
467a/10
Kāse- Kāse-rūy ö.i. Yer adı
āse-rūd / Kāse-
ol- Yakın olamak 455a/13
ķarīb ol-
→ der-bend-i Kāse-rūd, der-bend-i
kārlıķ (F.) e. İsimleri sıfat yapan ek
-kārlı
Kāse-rūy, ŝaģrā-yı Kāse-rūd
→ şīve-kārlıķ it-

155
Ķāŝıd ö.i. Kişi adı 441a/04, 441a/06
Ķāŝ ķavī (A.) sf. Kuvvetli, güçlü 466a/04,
ķaŝr (A.) i. Köşk, saray 440a/01,
ķaŝr 470b/20
441b/14, 441b/17 → ĥaŝm-ı ķavī
ķaş i. Kaş 449a/21, 449b/07
ķaş ķavl (A.) i. Söz 442b/06, 443b/14,
ķaşan
ķaşan-
şan- İşemek 448a/13
→ ķan ķuşan- eyle- Anlaşmak 446b/11
ķavl eyle-
kāşāne (F.) i. Yuva
kāş ķavra- Sıkıca yakalayıp tutmak 50a/14,
ķavra-
467a/20, 470a/03
→ ebū-l-ubeyd kāşānesi
Kāvus / Kāvus-
Kāvus-ı Kām
Kāmrān Keykāvus ö.i.
āmrān / Keykāvus
şmerlik i. Soytarılık
ķaşme
ķaşmerlik İran hükümdarı 457b/13, 458a/08,
ķaşme
ķaşmerlik eyle- Soytarılık yapmak
şmerlik eyle- 453b/08
449a/03 ķay (A.) i. Kusma
şuķ i. Kaşık 460b/09, 460b/10
ķaşu
ķaşuķ eyle- Kusmak 442a/13
ķay eyle-
ķat i. Kat 444a/16, 450b/11, 459b/14 ķayın ata i. Kayınpeder 456a/07
ķayın
ķat- Eklemek, katmak
ķat- ķaynat- Kaynatmak 445b/11
ķaynat-
→ giceyi gündüze ķat-, öñine ķat- ķaynatdur- Kaynatdırmak 460b/10
ķaynatdur-
ķašar (A.) i. Katar, dizi 444a/04, 461b/09 ķażā (A. ķażā&) i. Allah terafından takdir
ıl- Katılmak 463a/17
ķatıl
ķatıl- edilen şey 455b/14, 456b/22, 464b/24
ķat ī (A.) sf. Kesin 467a/15
ķat>ī ķażāya rı di- 452b/17, 459a/10
rıżā di-
ķātil (A.) i. Öldüren, katleden 447b/22, ğra- Başına bir iş gelmek
ķażāya uğra
uğra-
464b/10, 468a/06 445a/18, 460a/05
ķātil Būrzī 470a/23 azan- Kazanmak 445a/16
ķazan-
ķātil Zengī 445b/23, 447b/23, kebāb (A.) i. Kebap 455b/20, 460a/20,
448a/06 464b/23
→ zehr-i ķātil çevür- 460a/18
kebāb çevür-
ķatl (A.) i. Öldürme eyle- 458a/16, 460a/16,
kebāb eyle-
eyle- Öldürmek 443b/21,
ķatl eyle- 464b/14
456b/11, 459b/02 it- 458b/16
kebāb it-
it- Öldürmek, yok etmek
ķatl it- keff (A.) i. El içi, el ayası, avuç
446b/07, 452a/18, 457a/14 *keff
keff-i dest El ayası 467b/03
keff-
olın- Öldürülmek 468b/04
ķatl olın- keffe (A.) i. Kefe,terazi gözü 460a/19
ķašrān (A.) i. Katran 445b/16, 454a/07, kelām (A.) i. Söz 457a/03
465a/21
→ ģāŝıl-ı kelām, ĥulāŝa-i kelām
šulumı 461a/03
ķašrān šulumı
kelle (F.) i. Baş, kafa 444a/14, 457a/25
ķattāl (A.) i. Katleden, öldüren 464b/18
kelleñi tenüñden cüdā eyle- Kellesini
cüdā eyle-
šut- 466b/08
ķattāl šut- uçurmak 452b/16
ķavġa i. Kavga 459b/06
ķavġa kelle- bī-devlet 444a/13, 457b/01
kelle-i bī-
ķavġay
ķavġayı šut- Kavgaya başlamak
ġayı šut-
459b/06

156
kemāl (A.) i. Olgunlık, mükemmellik, kendüsine Kendi kendine
kendü kendüsine
kemâl 466a/02 464b/09, 466a/17, 468a/03
kemālin bul- Olgunlaşmak 442a/05
kemālin bul- → dünyālar kendinüñ ol-
kemān (F.) i. Yay kepenk i. Kepenk 444a/19
*kemān
kemān-dār i. Yaycı
kemān- kerem (A.) i. Cömertlik, lütuf 442a/05,
→ Behrām-ı kemān-dār 447b/14
*kemān-keş i. Yay çeken ok
kemān- kerre (A.) i. Defa, kez, kere 440a/08,
443a/22, 450a/11
→ Behrām-ı kemān-keş
Kerşeyūz ö.i. Kişi adı 456a/12, 456a/18,
Kerşeyūz
kemend (F.) i. Ucu ilmekli uzun ip, 456b/01
kement 466b/07
kes- Kesmek: Andan šaġdan degnek
kes-
at- Bağlamak 457a/09
kemend at-
kesüp getürdi. 450b/25, 452b/24,
kemer (F.) i. Kemer 441b/06 459b/14
→ muķaddem-i ceyş-i Münķāl-i zerrīn- → başın kes-, neslin kes-
kemer, Muķaddem-i çeyş-i Münķāl-i kesil- Devam etmemek, sona ermek
kesil-
zerrīn-kemer, Münķāl-i zerrīn-kemer → ardı kesil-
kemük i. Kemik 468b/18, 468b/18
kemük -keş (F.) sf. Çeken, taşıyan
kemīn (A.) i. Pusu 456a/23, 456b/01 → Behrām-ı kemān-keş, Cihān-dār-ı
kenār (A.) i. Kıyı, kenar 454a/17, Şāh-ı >Amūd-keş, leşker-keş, ser-
464a/06
keşlik, Ŝalıķ-keş, nīze-i bār-keş
kenār-ı meclis Meclisin kenarı
kenār-
ākeş (F.) i. Çekişme, münakaşa
keşāke
keşākeş
441b/23
467b/21
kendi / kendü zm. Kendi 442a/13,
446b/12, 463b/10 keşān (F.) sf. Çekenler, çekiciler
keşān
kendin al- Kendini çekmek 450a/12
kendi al- → nesl-i gerden-keşān
kendin
kendi bildür-
bildür- (Kendisini) tanıtmak keşāne 470b/11
keşāne
445b/10, 447b/09, 459b/13 keşīde (F.) sf. Çekilmiş, çekmiş
keşīde
kendin
kendin dir-
dir- / kendüyi
kendüyi dir-
dir- keşīde ıl- Çekmek 467b/19
keşīde ķıl
ķıl-
Toparlanmak 442b/10, ketf (A.) i. Omuz 445b/13, 447b/09,
461a/09467a/24 468a/16
kendü >āleminde ol-ol- Etrafında ketm (A.) i. Bir sözü, bir haberi, sırrı
olanların farkına varmamak 466b/15 saklama
kendü ģālünde ol-ol- Hiç bir şeye it- Sır saklamak 452a/20
ketm it-
karışmamak 457b/21
kevākib (A.) i. Yıldızlar
gel- Ayılmak 440a/23,
kendüye gel-
444a/02 kevākib miśāl Yıldızlar gibi 461a/09
kendüye ķaŝd eyle- Öldürmek
ķaŝd eyle- Keyānūş ö.i. Kişi adı 454b/17, 455b/25,
Keyānūş
istemek 462b/04 456a/01
kendüyi vir- 456a/02
kendüyi vir- → >asker-i Keyānūş, bende-yi Keyānūş
keyif (A. keyf) i. Sağlık, afiyet
keyi

157
bozıl- Rahatı, huzuru kaçmak
keyfi bozıl- ırķ sf. Kırk 440b/13, 447b/15, 458a/01
ķırķ
445a/23 ırķ biñ 440b/13, 444a/16, 451a/17
ķırķ
keyifler germā
germā-germ ol-
ol- İçkiden ırķar 440a/02, 440b/04
ķırķar
sarhoş olmak 451b/09
ırķıncı 467a/15
ķırķ
keyi ol- Keyiflenmek, neşelenmek
keyif ol-
452a/19 ķıŝŝa (A.) i. Kıssa, hikâye 451a/17
→ ehl-i keyf ķış i. Kış 452b/13
keyfiyyet (A.) i. Nitelik, keyfiyyet ıy Kıymak 440b/02, 452b/24, 459b/22
ķıy-
449b/19 ıyāfet (A.) i. İnsanın yüzünden ve dış
ķıyāfet
keyfiyyet [ü] aģvāl Durum ve vaziyet görünüşünden iç hayatına dair ahkam
444b/15, 448b/02, 451b/20 çıkarma bilgisi, kıyafet ilmi 445a/09,
452a/15, 462b/24
keyifsüz i. Keyifsiz 468a/02
keyifsüz
ıyāmet (A.) mec. Büyük sıkıntı, belâ
ķıyāmet
Keyūmerś ö.i. Kişi adı 445b/13,
461a/21, 468a/16 → ķızılca ķıyāmet ķop-
→ ģāl-i Keyūmerś ıyās (A.) i. Karşılaştırma, kıyas
ķıyās
kez i. Kere, defa, kez 441b/01, 461a/13 ķıyās eyle- Mukayese etmek,
ıyās eyle-
karşılaştırmak 442a/10, 442b/04
keźā (A.) e. Böyle, böylece; bu da öyle
456b/24, 456b/25 ķıyās it- Mukayese etmek,
ıyās it-
karşılaştırmak 459a/05, 459b/06,
keźālik (A.) e. Kezâ, bu; bu da öyle
467a/21, 468b/20
450b/22
ķıyās ol- Mukayese etmek,
ıyās ol-
ķıç i. Arka, art 466a/13
karşılaştırmak 466a/04
ķıl i. Kıl 460a/16, 470a/01 ķıymet (A.) i. Değer, kıymet 448b/24
ıl- Yapmak, etmek
ķıl- → ķadr ķıymet bil-, zī-ķıymet
→ >afv ķıl, keşīde ķıl-, namāz ķıl, šapu ķız i. Kız 440b/24, 443b/05, 449a/07
kıl- ķızılca sf. Kızıla çalar
ķılıç i. Kılıç 442b/10, 457b/06 ķızılca ķıyāmet ķop- Kavga, gürültü
ıyāmet ķop-
la- Kılıçlamak 455b/25, 457b/09
ķılıçla
ılıçla- olmak 440a/06
→ taĥt ķılıçla- ki (F.) bağ. Ki 440a/23, 444a/06,
kımılda- Hareket etmek 440a/15,
kımılda- 448a/06
463a/04 kilīm (F.) i. Aba, hırka 456b/04
kilīm
kımıldan- Hareket etmek 466b/16
kımıldan- kim zm. 1. Ki (bağlama zamiri) Miśķāl
ınā> (A.) i. Örtü, peçe 441b/13,
ķınā Şāh daĥı murād eyledi kim öldüre.
441b/19, 441b/21 440a/08, 463a/03, 465a/09
ır Kırmak 441a/17, 459a/15, 461a/14
ķır- 2. Kim (soru zamiri) Kim öyle bir
→ bendin ķır- delünüñ sözi ile gelmiş. 462a/04,
ırā&at (A.) i. Okuma
ķırā 462a/24, 464a/22
ırā&at itdür-
ķırā itdür- Okutmak 470a/23 bildür- Kim olduğun
kim idügin bildür-
bildirmek 469a/20
ırıl- Kırılmak 452b/17, 467b/18
ķırıl-

158
bilme- Kim olduğun
kim idügin bilme- ve getürüp Būrzī’nüñ öñine ķodı.
bilmemek 461a/21 463a/14, 464b/22
kimüñ arabasına binerse anuñ türkisin 3. (İsim) Vermek: Ŝoñra Būrzū’ya
çaġ ır- Kimden bir çıkar sağlarsa,
çaġır- tābi> olduķda Būrzī bir ķaç gergedān
onun hoşuna gidecek biçimde baġışlayup adını Arġun-ı gergedān-ı
davranan dönek ve dalkavuk
kimseler için kullanılır 446b/22 süvār ķodı. 451b/03, 454b/15,
468b/08
kimesne i. Kimse 449b/02, 450a/11,
456a/24 4. Yaşatmak, hayatta bırakmak: ...
kimi i. Kimi, bazısı 444b/21, 457b/07, >Anber Fām cāźū mā-dām ki ŝaġdur;
457b/07 ne seni ķor ve ne beni ķor. 458b/20
kimisi i. Kimisi 456b/17 5. Bırakmak: Ol kimseler: “Yoķ
kimse i. 1. Kişi, fert : Otuz ķadar kimse olmaz, elbetde bende çekmedükçe
ķalķup Būrzī’nüñ düvāline ŝarıldılar, ķoymazuz. Tenbīh öyledür. Eger
idemediler. 441b/04, 450a/11, iyilik ile baġlatmaz iseñ zūr ile
450a/20 baġlaruz.” didi. 459a/03
2. zm. Hiç kimse: “Ŝaķınuñ ķomañ eyle- “Koymayın,
ķomañ eyle-
muķayyed olmañ kimse šuymasun.” bırakmayın!” komutunu vermek
didi. 440b/07, 445a/18, 446b/17 453a/12
3. zm. Herhangi biri: Nā-gāh bir → baş ķoy-, boş ķo-, ķademinde baş ķo-
kimse gelüp Būrzī’nüñ ayaġına , śara-ķo-, ŝūretine ķo-/ķoy-, şekline
ŝarıldı. 440a/22, 442b/12, 453b/10 ķoy-, vekīl ķoy-
olma- 449a/09
kimseye yār olma- ķoca i. İhtiyar, yaşlı 445a/11, 445a/23,
ķoca
466a/04
kireç i. Kireç 450b/16, 450b/20
ķoç sf. mec. Yiğit 457a/19
ķoç
kirpi i. Kirpi 460a/17
ıla- Koklamak 464b/18
ķoķıla
ķoķıla-
kirpük i. Kirpik 449a/21, 449b/07
kirpük
ķol i. 1. Kol 442b/14, 449b/21, 450a/14
ķol
kīse (F.) i. Kese 445a/14, 464a/20,
466b/14 2. Taraf, yan …öñinde yidi šoplu bir
kişi i. Kişi 447b/16, 465a/05 ŝalıķ šutar ve ŝol ķolda bir vecīh
ķo- ķoy- 1. Bir şeyi bir yere bırakmak,
ķo- / ķoy- pehlüvān oturur. 463a/25
belli bir yere yerleştirmek: Şaġād çaķ Kola geçirilen kılıf 457b/04
ķolça
ķolçaķ
gördi, ķapunuñ üst eşiginde bir ķoltuķ i. Kol, koltuk 444a/20, 450a/08,
453a/11
müdevver āyīne vaż> eylemişler
ķoltuķ altı Kol altı 442a/08, 445a/09,
pūlāddan ve ortasında fındıķ ķadar
455b/08
bir šaş ķomışlar elmāsdan.440a/19, ķon- Bir yere inip oturmak, konaklamak
ķon-
440b/03, 450b/06, 440b/15, 444b/12, 449a/13
2. Bırakmak, koymak: Āhūları → yiye içe ķona göçe
šuzaldı ve şişe ŝancup kebāb eyledi

159
ķonaķ i. Konak, dinlenilecek yer çuş- Kucaklaşmak 468a/17
ķuçuş
ķuçuş-
458a/10, 461b/16 ķudret (A.) i. Kuvvet, güç
ķondur (Bir yere) oturtmak, yerletirmek
ķondur- → ķuvvet [ü] ķudret
440b/05, 447a/07, 460a/14
kūh (A.) i. Dağ
ķonmaķ Kısa bir süre için bir yere
yerleşmek, bir yeri yurt edinmek → Cāvīd-i kūh-nişīn
461a/03 kūh- Arġun ö. i. Yer adı 448a/16
kūh-ı Arġun
ķop mec. Gürültülü ve tehlikeli
ķop- kūh- eflāk 453b/25
kūh-ı eflāk
olayların birdenbire başlaması ķul (A.) i. Kul 442a/22, 448a/07,
→ fedāī ķop-, feryād ķop-, ķızılca 451a/21
ķıyāmet ķop-, šırāķa ķop-, toz ķop-, ol- Kul olmak 440b/04, 440b/25,
ķul ol-
vāveylā ķop- 448b/23
ķopar (Bir şeyi) koparmak 460a/22,
ķopar- ķulaķ i. Kulak 454b/21
460a/22, 460b/02 ķulaķdan işit- Duyulmak 453b/13
ķulaķdan işit-
ķorķ Korkmak 442b/05, 449a/09,
ķorķ- ķulaġ ķoyma- Nazarı itibara
ķulaġına ķoyma-
452a/03 almamak 449b/15
ķorķu i. Korku 453b/14, 460b/21
ķorķu ur- Dinlemek 466b/18
ķulaķ ur-
ķorķut Korkutmak 457a/22, 462b/05
ķorķut- ķullan- Kullanmak 451a/16
ķullan-
ķoş- Göndermek, görevlendirmek
ķoş ķur- Hazırlamak, düzenlemek, kurmak
ķur-
452b/06, 452b/07, 455a/02 453b/01, 461a/16, 463b/21
→ ādem ķoş- ķurbān (A.) i. Fedâ 457a/19
ķov- Kovalamak 461a/14
ķov- ķurd i. Kurt 454a/04
ķoy bk. ķo-
ķo- ķurdur- Hazırlatmak, kurdurmak
ķurdur-
ķoyul- Hücum etmek 456a/24
ķoyul- 449a/15, 453a/24
köhne (F.) sf. Eski, eskimiş 445a/09 ķurtar- Kurtarmak 457a/07, 470a/22
ķurtar-
köpri i. Köprü 50b/03 kūs (F.) i. Savaşlarda çalınan büyük
davul 455a/10, 455a/24
kör ķuyu Suyu olmayan veya suyu
ķurul- Hazırlanmak 441b/19
ķurul-
çekilen kuyu 442a/12
ķuş i. Kuş
ķuş
köylü i. Köylü 445a/14, 454a/18,
454a/19 ķuş
ķuş uçurma-
uçurma- Hiçbir şeyin veya
Ķubād ö.i. Kişi adı 452a/14, 452a/15, kimsenin geçmesine imkân
452a/22 vermemek 463a/22
Ķubād- gencūr-ŝūret 452a/17
Ķubād-gencūr- kūşe (F.) i. Köşe; taraf 441b/19,
kūşe
Ķubād-ŝūret 452b/01, 452b/08
Ķubād- 456b/10, 459b/10
ķubbe (A.) i. Kubbe 443a/11, 450b/02, → ciger-kūşe
458a/15 şluķ i. Kuşluk vakti
ķuşlu
ķuşluķ
ķubbeli i. Kubbeli 450b/10 şluķ vaķti Kuşluk vakti 449a/14
ķuşlu
ķuşluķ
ķuç- Kucaklamak 442a/02
ķuç ķuvvet (A.) i. Güç, kuvvet 454b/24,
461a/06, 467a/25

160
ķuvvet-i ķāhire Ezici güç 442a/23,
ķuvvet-
462b/03
ķuvvet-i siģr Sihir gücü 452a/04
ķuvvet-
ķuvvetin al- Gücünü tüketmek
ķuvvetin al-
459a/16
ķuvvet [ü] ķudret Güç, kuvvet
443b/16
ķuyu i. Kuyu 442a/11, 442a/12
küçük i. ve sf. Küçük 453b/14, 466b/09,
468b/05
kühen (F.) sf. Yaşlı
→ pīr-i kühen
kül i. Kül 450b/16, 450b/20
küllī (A.) sf. Bütün 458b/19
küngüre (F.) i. Kubbenin tepesi, en
küngüre
yüksek yeri 453b/07
küngüreli i. Süsülü çıkıntısı olan
küngüreli
453b/07, 454a/25
küp (A. kūb) i. Küp 443a/21, 443a/22
kürük i. Boynuzsuz öküz
→ at kürük it-
küs- Gücenmek, darılmak 450a/17
küs-
küstāĥ (F.) zf. Saygısız, küstah 469a/21
küstāĥ
küşād (F.) i. Açma, açılma 442a/07
küşād
küşād it- Açmak 467a/12
küşād it-
küşād vir- Serbest bırakmak 442a/06
küşād vir-
küşte (F.) i. Öldürülmüş, ölü 441b/11,
küşte
452a/20, 459a/23
kütür yan. Kırılma sesi 460a/23
kütür kütür Kütür kütür 467b/18

161
-L-

lā (A.) e. Olumsuzluk edatı leşker (F.) i. Asker, ordu 440a/05,


lā-büd (lā-büdd A.) i. Lazım, gerekli
*lā
lā- 446a/12, 451a/02
444b/19, 447a/05, 451b/11, 465a/14 leşker-i Būrzī / leşker-
leşker- leşker-i Būrzū
*lā
lā- ya>ķil
lā-ya> ķil (A.) i. ve sf. Aklı başında Burzi’nin askeri, ordusu 440a/07,
olmayan 442b/13 463a/09, 464b/11,
la>īn (A.) sf. Lanetlenmiş, istenilmeyen
la> leşker-
leşker-i Ĥūrş
ūrşīd Şāh Hurşid Şah’ın
441b/09, 442b/21, 444a/22 askeri, ordusu 470b/16
la>īne (A.) sf. Lanetlenmiş, istenilmeyen
la> *leşker
leşker-keş sf. Asker çeken, askeri idare
leşker-
444a/07, 446b/04, 459a/14 eden 461b/11
laķab (A.) i. Takma ad 470a/07 →>azm-i leşker eyle-
lākin (A.) bağ. Ama, fakat 441a/01, levm (A.) i. Zemmetme, kınama
445b/13, 452b/24 it- Kınamak 446b/22
levm it-
lāla (F.) i. Dadı 447b/12, 455a/01, levn (A.) i. Renk
469a/01
→ esmer-ül-levn
la>net (A.) i. Lânet, beddua 459a/14
leyl (A.) i. Gece
lāşe (F.) i. Leş
lāşe
→ nıŝfu’l-leyl
şe-i murdār Pis leş 444a/15,
lāşe
lāşe-
463a/14 leźźet (A.) i. Tat, zevk; lezzet
lašīf (A.) sf. Yumuşak, hoş, güzel vir- Tat vermek 466a/06
leźźet vir-
458a/13, 459b/08, 464b/14 → māderinden emdügi süd damaġında
lāyıķ (A.) i. Yaraşır, uygun
lāyı leźźet vir-
lāyı ol- Yakışmak, yaraşmak
lāyıķ ol- libāce (F.) i. Elbise 451b/12
456a/07 libās (A.) i. Elbise 444a/22
lāzım (A.) i. Gerekli, lüzumlu 444b/19,
lāzım līķa (A.) i. Mürekkep hokkalarına
448a/24, 455b/05 konulan ham ipek, lök
lenger (F.) i. Zincir, çapa 467a/23 → zişt-līķa
ur- Zincir vurmak 467b/14
lenger ur- lušf (A.) i. İyilik, lutuf 442a/21
vir- Ayaklarını yere sıkıca
lenger vir- eyle- İyilik etmek, lutufta
lušf eyle-
kapamak 466a/12, 467b/08, 467b/15 bulunmak 444b/24
lerzān (F.) sf. Titrek, titreyen it- İyilik etmek, lutufta bulunmak
lušf it-
ol- Titremek 446a/06, 452a/07
lerzān ol- 453b/20
lerze (F.) i. Titreme, titreyiş
ut- Titreme gelmek 452a/07
lerze šut-
lerzeye gel- Titremek 457b/02
lerzeye gel-
leş (F.) i. Leş 463a/15

162
-M-

mā (A.) e. Kimi kalıplaşmış şekillerin maģbūb dost Oğlan seven, oğlancı,


*maģbūb
maģbūb-dost
başında bulunur kulampara 457b/24
mā-dām (A.) bağ. Madem, çünkü, değil
*mā
mā- maģbūb (A.) i. Sevilmiş, sevilen
maģbūbe
mi ki 452a/18, 465b/06, (kadın)
*mā
mā-dām ki (A.) bağ. Madem ki, çünkü
mā- maģbūbe-yi zamān Zamanın sevilen
maģbūbe-
458b/20, 468a/11 kadını 444a/11
mā-beyn (A.) i. İki şeyin arası, aradaki
*mā
mā- maģbūs (A.) i. Alıkonulmuş, esir
şey, ara 445b/13, 451b/07, 456a/05 458b/10
ma>cūn (A.) i. Baharlı, tarçınlı şekerleme
ma> maģcūb (A.) sf. Utanan, utangaç,
445b/17 utanmış 469a/17
māder (F.) i. Anne
māder mahmūz (A. mihmāz) i. Mahmuz
māderinden emdügi süd damaġ
damaġında ur- Mahmuzlamak 467a/18
mahmūz ur-
vir- 466a/19
leźźet vir- maģrem (A.) i. Dost, içli dışlı olunan
→ raģm-ı māder kimse 443a/03, 452a/14, 452a/21
maġāra (A.) i. Mağara 450b/24, 451a/01,
maġ māh (F.) i. mec. Yüzü ay gibi parlak
454a/01 olan (kimse)
ġlūb (A.) i. Yenilgiye uğramış olan,
maġl
maġlūb māh-rū sf. Ay yüzlü (kimse) 441b/14,
*māh
māh-
mağlup 466a/21, 466a/24, 467b/06 441b/16, 442a/17
maġl
maġlūb ol- Yenik düşmek 445b/25,
ġlūb ol- ma>hūd (A.) sf. Sözü geçen 441b/07
ma>
446a/18, 464b/01 maģv (A.) i. Yok etme, ortadan kaldırma
maģal (A. maģall) i. 1. Yer, konum ol- Ortadan kalkmak, yok
maģv ol-
Kerşeyūz yüz biñ er ile ılġar idüp olmak 444a/15
Cihān-gīr’e ol maģalde irişdi kim maģż (A.) i. Halis
maģż
der-bend-i Kāse-rūy geçüp ŝaģrāya → āteş-maģż ol-
ķonmış-ıdı. 469a/12, 456a/17 maģzūn (A.) sf. Hüzünlü, kaygılı
446a/15, 447a/24, 461b/08
2. Zaman, vakit, an: Bu maģale dek
mā>il (A.) sf. Hevesli, istekli, düşkün
mā>
yüz biñ >asker daĥı yazup üç kerre
mā>il ol-
mā> ol- İstekli olmak 469a/18
yüz biñ >asker oldılar. 442a/04,
maķāl (A.) i. Söz, konuşma 463a/25
467b/25, 469b/03
eyle- (Bir konunun) yeri
maģal iķtiżā eyle- maķām (A.) i. 1. Oturulan yer, mevki:
ve sırası gelmek 447b/13 >Anķā-yı çehār-dest pāy-ı taĥt
maģall
maģall-i fırŝat
fırŝat Uygun zaman 466b/06 ŝandalīsinde Būrzī maķāmında sā>ir
maģall-i intiķām İntikam zamanı,
maģal begler ve pādişāhlar daĥı yirlü
sırası 456a/15 yirinde ķarar eylemişlerdi. 446a/25,
maģbūb (A.) i. Sevilen kimse, sevgili 452a/16, 463b/02
453b/10

163
2. Seviye, derece: ...Ĥāšıruñ ĥoş šut.” me (F.) Yok, değil anlamında ön ek
diyüp tesellī virdi ve bir sarāy ta>yīn *me
me-bāş Olma! 456a/22
me-bāş
idüp yanında vezāret maķāmına mebnī (A.) sf. Binâ olunmuş, yapılmış,
geçürdi. 448b/04 kurulmuş 459b/20
maķbūl (A.) sf. Kabul gören, beğenilen, meclis (A.) i. 1. Oturulan, toplanılan yer
uygun 441b/19
2. Ziyafet, sohbet, istişare gibi
maķbūle geç- Çok beğenilmek, hoşa
maķbūle geç- vesilelerle bir araya gelmiş insan
gitmek 451b/08, 461b/03 topluluğu 451b/09, 458b/01
maķŝad (A.) i. Maksat, gaye 441b/09
maķŝad üz Toplantı yapmak
meclis düz-
maķŝūd (A.) i. Dilenilen, umulan şey,
maķŝ 452b/19
emel getür Toplantı yapmak
meclis getür-
→ aŝl-ı maķŝūd 468a/09
ma>ķūl (A.) i.ve sf. Mantığa, akla ters
ma> meclis- aralıķ 449a/01
meclis-i aralıķ
gelmeyen, makul 448a/17, 456a/08 → kenār-ı meclis
ma>ķūl gör-
ma> gör- Uygun görmek 468b/25 mecma> (A.) i. Toplantı yeri, toplanılan
mecma>
ma>ķūl ol-
ma> ol- Uygun olmak 456b/13 yer, meclis
-māl (F.) sf. “Süren, sürülen, takılan, → neheng-i mecma>-ül-baģreyn
sarılan” anlamlarıyla terkipler yapar. mecmū> (A.) i. Hep, hepsi, tamamı
mecmū>
→ dest-māl, gūş-māl vir-, >ırżın pāy-māl 468a/22
it-, pāy-māl it-, pāy-māl itdür-, pāy- meded (A.) i. 1. Yardım, çare, imkan
māl ol- 458a/22
2. ün. Eyvah!... 442a/17, 452a/07,
mālik (A.) i. Sahip 442a/23, 448a/15, 458a/23
451b/22
medģ (A.) i. Övgü
ol- Sahip olmak 444b/15,
mālik ol-
eyle- Övmek, methetmek
medģ eyle-
446b/08, 453a/21
452a/12, 464b/03
ma>lū
ma> ūm (A.) i. Bilinen, belirli, malum
it- Övmek, methetmek
medģ it-
440b/13, 457a/13, 461b/09
464a/07, 466a/23
māni> (A.) i. Engel 465b/05, 466a/07
māni>
mefhūm (A.) i. Bir şeyde vurgulanmak
māni> ol-
māni> ol- Engellemek, engel olmak istenen anlam, iç yüz 447a/13,
468a/10 455a/05, 460b/19, 464a/16
manŝıb (A.) i. Makam, rütbe 447b/25
manŝ meftūn (A.) i. Gönül vermiş, tutkun
manŝūr (A.) i. Üstün, galip, muzaffer
manŝ (kimse)
456b/03, 457a/10 ol- Gönül vermek, tutulmak
meftūn ol-
mār (F.) i. Yılan 443a/22 443b/17
mār-ı >ažīm Büyük yılan 443a/21
mār- meger (F.) bağ. Meğer, oysa 441a/06,
mart i. Yılın otuz bir gün süren üçüncü 445a/17, 451a/08
ayı 442a/09 mehābet (A.) i. Ululuk, azamet 443b/15,
Māzenderān ö.i. Yer adı 468b/02 463a/24, 465a/22

164
mehābet gösterter- Büyüklük göstermek
göster- → mīl-i menāre
445b/19 men> (A.) i. Yasaklama
men>
mehīb (A.) sf. Heybetli, azametli,
mehīb men> eyle
men> eyle- (Savaşta ok, gürz, kılıç
korkunç 440b/14 vb.) saldırısını durdurmak,
mehl (A.) i. Vade, zaman verme püskürtmek 440a/08, 451a/16,
iste- Zaman istemek 451a/15
mehl iste- 455b/16
mekān (A.) i. Yer, mahal, bölge 442a/14, men> ideme-
men> ideme- (Savaşta ok, gürz, kılıç
452b/20, 458b/07 vb.) saldırısını durduramamak,
püskürtememek 460b/21
tut- Yerleşmek 446b/09,
mekān tut-
458b/13 men> it-
men> it- (Savaşta ok, gürz, kılıç vb.)
saldırısını durdurmak, püskürtmek
mekkāre (A.) sf. Düzenbaz, hileci 447a/18, 451a/19, 460b/01
→ cāźū-yı mekkāre menĥūs (A.) sf. Uğursuz 444a/15,
menĥ
mektūb (A.) i. Mektup, name 440b/06, 445a/23
440b/07 menkūģa (A.) i. Nikahlı kadın
melālet (A.) i. Sıkıntı, tasa menkūģalıķ (A.) i. Eş olma, evlilik
menkūģalı
→ hüzn ü melālet 462b/23
melike (A.) i. Kadın hükümdar
melike menşūr (A.) i. Ferman 470b/01
menşūr
ke-yi sāģirān Büyücülerin
melike
melike- menzil (A.) i. 1. Konaklama yeri: Ol
hükümdarı 443a/17, 443a/25, gice menzilden seģerī ķalķup yine bir
459b/16
ķā>ide tertīb üzre yollarına revāne
melik (A.) i. Padişah, hükümdar
oldılar. 463b/04
*melik-zād i. Şehzade
melik-
2. Oturulan yer, mekân: Andan
Melik-zād ö.i. Kişi adı 440b/17,
Melik-
441b/01, 460b/16
herkes menzillerine gidüp
Melik-
Melik-zād- ān-dār 440b/15,
zād-ı cihān
cihān- >işretlerinde oldılar. 441b/16,
441a/08, 441b/02 444a/08, 461b/25
Melik-
Melik-zād- Çīnī 447b/03
zād-ı Çīnī merām (A.) i. İstek, amaç
melūl (A.) i. Üzüntülü 446a/15, 447a/24, → netīce-yi merām
461b/08 merd (F.) i. Er kişi, adam 449b/18
mel>ūn (A.) i. Lanetlenmiş, melun
mel> merdlik i. Yiğitlik 449b/17
merdlik
443a/20, 448a/09, 451a/25 merdüm (F.) i. İnsan, adam
mel>ūne
mel>ūne (A.) i. Lanetlenmiş, melun *merdüm
merdüm-ĥor i. İnsan yiyici, vahşi
merdüm-ĥor
444a/12, 458b/14, 459a/18 458b/02, 458b/18, 462a/03
memālik (A.) i. Memleketler *merdüm
merdüm-ĥorlıķ i. Vahşilik
merdüm-ĥorlı
memālik-i Tūrān Turan memleketleri
memālik- → sendān-ı merdüm-ĥor
457b/13
merģabā (A.) ün. Merhaba! 453a/17
memleket (A.) i. Ülke 456a/11, 465a/24,
470b/07 merģamet (A.) i. Şefkat, acıma 448a/11
menāre (A.) i. Minare

165
merģamet it-it- Merhamet etmek, ol- Var olmak, meydana
mevcūd ol-
acımak; esirgemek 448a/06, 448b/02, gelmek 456b/23
453b/21 meydān (A.) i. 1. Meydan: Būrzī
merkez (A.) i. Bir yerin en işlek yeri, uyurken siģrden geçürüp ķapdı.
orta yeri, işler yer 464b/04
Dīvān-ı Miśķāl Şāh’a getürüp
mertebe (A.) i. Derece, aşama 440a/23,
442a/20, 453b/16 meydāna bıraķdı. 443b/19, 452a/05
Merzbān ö.i. Kişi adı 456b/24
Merzbān 2. Savaş meydanı, cephe: Keyānūş
mesģūr (A.) sf. Sihirlenmiş, sihire šarafından her kim meydāna girdi ise
uğramış, büyülenmiş hemān cümlelerin men> idüp birer
al- Sihirlemek, büyülemek
mesģūr al- øarb-ile ālūde eyledi ve bende çekdi.
444a/01 441a/04, 447a/17, 450b/18
it- Sihirlemek, büyülemek
mesģūr it- meydān
meydāna gir- (Savaşmak, dövüşmek
ydāna gir-
463a/12 vb.) için ortaya atılmak 444b/23,
Mesīģ ö.i. Kişi adı 454b/11, 456a/04, 465a/17
458a/06 meydānı šut- Savaş meydanına
meydānı šut-
Mesīģ-ābād ö.i. Yer adı 454b/10,
Mesīģ- çıkmak; meydan okumak 451a/12
457b/23, 462a/16 vir- (Atını) sürüp ilerlemek
meydān vir-
→ >azm-i Mesīģ-ābād eyle-, der-bend-i 466a/08
Mesīģ-ābād → >azm-i meydān eyle-, nažar-ber-
meskūn (A.) i. Yaşanan, oturulan yer meydān eyle-, nažar-ber-meydān it-,
→ rub>-ı meskūn ser-meydān
mest (F.) i. Sarhoş meze (F.) mec. Eğlence, alay: Gāh kendi
ol- Sarhoş olmak 440a/21,
mest ol- yidi ve gāh Bānū’ya yidürdi. Olmadı
452a/18, 452b/01 Bānū’yı söyledemedi. “>Āķibet
meşġūl (A.) i. Bir işle uğraşan, meşgul
meşġ bunda meze yoķ” diyüp başladı
meşġ ol- (Bir işle) uğraşmak,
meşġūl ol- Bānū’nuñ birer birer cāmesin
oyalanmak 442b/25, 443a/23, egninden çıķarmaġa. 441b/24
445b/02
mi / mı Soru edatı 440b/01, 451a/06,
meşreb (A.) i. Usul, yöntem
461b/17
→ dīvāne meşreb eyle- miķdār (A.) i. 1. Derece, seviye, ölçü:
meşrūģ (A.) sf. Uzun uzadıya anlatılan
meşrūģ Keffesine üç vaķıyye miķdārı bir šaş
→ vech-i meşrūģ ķoyup āteşe, bir taş nice urdı-ısa
metīn (A.) i. Dayanıklı, metanetli āteşler delünüñ altına šoġrı šaġılınca
443b/22, 454b/18, 456b/15
ķılları šutuşup pāre daķ yandı.
→ gergedān-ı metīn
460a/19, 467a/04, 467b/23
mevcūd (A.) i. Var olan şey, mevcut 2. Nicelik: Bu kerre Būrzī daĥı
456b/21
pehlüvānlara āgāhlıķ virüp bir

166
miķdār casker ile muķābil olacaķ mu>allaķ
mu>allaķ (A.) zf. Baş aşağı asılmış gibi
oldı. 441a/07, 444a/17 462b/05
3. Süre, zaman: Būrzī ķarşu varup mu>allaķ
mu> at- 452b/18, 470b/25
allaķ at-
bunuñla üç sā>at miķdārı ceng eyledi. mu>allaķ
mu> it- Son 445a/25
allaķ it-
442b/08, 454a/20, 455a/13 mu>āmele (A.) i. Davranma, davranış
mu>
4. Güç, erk: Būrzī dönüp bunlara mu>āmele eyle-
mu> eyle- Davranmak 440b/17,
eyitdi: “İy nā-bekārlar, nice 447a/25, 457a/16
görürsiñüz kendiñüzi? Hele mu>āmele it-
mu> it- Davranmak 446a/21
miķdāruñızı bildüñiz mi? Şimdi sizüñ → ikrām u iģsān u ģüsn-i mu>āmele gör-
ikiñüzi birbirüñüze çarpup ĥurd u ŝŝal (A.) zf. Ayrıntılı olarak,
mufaŝŝa
mufaŝŝal
ayrıntısıyla, inceden inceye 468b/25
ĥām ideyüm mi?” 440a/25
muģabbet (A.) i. Sevgi, muhabbet
miķdārın bildür- Haddini bildirmek
miķdārın bildür-
eyle- Sevmek 451b/08
muģabbet eyle-
445b/04
mīl (A.) i. Sivri dağ tepesi muĥālefet (A.) i. Bir tutuma, düşünceye,
muĥ
davranışa karşı olma durumu
mīl-i menāre Minare boylu 442a/22 447b/17
minvāl (A.) i. Tarz, suret, biçim muĥ eyle- Karşı çıkmak, karşı
muĥālefet eyle-
455b/19, 466a/20 davranışta bulunmak 444b/23,
mīr (F.) i. Komutan, bey, emir 461a/22
Mīr-zād ö.i. Kişi adı 447a/19
Mīr- muĥ ideme- Karşı çıkamamak
muĥālefet ideme-
mir&āt (A.) i. Ayna
mir& 447b/23
mir&āt-
mir&āt-ı siper Aynalı siper 455b/11 muĥ it- Karşı çıkmak, karşı
muĥālefet it-
davranışta bulunmak 443b/12,
misāfir (A.) i. Konuk 468a/07, 468a/12 449b/22, 458b/19
miśāl (A.) i. Örnek gösterilen şey, …gibi ĥanneś (A.) sf. Korkak 465b/03
muĥanne
muĥanneś
440b/14, 452a/02
ĥanneślik i. Korkaklık 465b/04
muĥanne
muĥanneś
→ kevākib miśāl, Sedd-i Sikender
muģāsib (A.) i. Hesap işlerine bakan
miśāl, sendān-ı āhen-gīr miśāl görevli, muhasip 454a/25
Miśķāl ö.i. Kişi adı 451a/23, 452b/11, muģkem (A.) 1. sf. Sağlam, kuvvetli
454b/04 452b/10, 456b/14, 460b/07
→ muķaddem-i çeyş-i Miśķāl-i zerrīn- 2. zf. Tamamen, iyice, sıkıca, zorlu
kemer, dīvān-ı Miśķāl Şāh 442a/08, 460a/24
muģtāc (A.) i. İhtiyacı olan, muhtaç
Miśķāliyye ö.i. Yer adı 451a/23,
468b/16, 470b/09
453a/21, 458a/12
ol- Gereksinim duymak
muģtāc ol-
→ >azm-i Miśķāliyye eyle-
442a/25
mismār (A.) i. Çivi, kazık
muķābele (A.) i. Karşısına gelme
mismār-ı āhen Demir kazık 442a/03
mismār- 440b/15, 450b/17, 470b/21
miyān (F.) i. 1. Orta, ara 460b/09, muķābil (A.) i. Eş, benzer, akran, bir
2. Bel 442a/01, 445b/12, 467b/19 şeyin karşısında bulunan

167
ol- 1. Karşısına çıkmak;
muķābil ol- murād (A.) i. Dilek, istek, maksat,
karşı karşıya gelmek Çün-kim ŝabāģ meram 440b/21, 447b/11, 453b/09
oldı, iki cānibden süvār olup birbirine eyle- İstemek, dilemek
murād eyle-
443b/09, 446b/15, 451a/20
muķābil oldılar. 441a/07, 447a/16,
455a/18
murādına irgür- İsteğine kavuşturmak
murādına irgür-
462b/10
2. İtirazcı olmak: Ķābil Şāh red
it- İstemek, dilemek 463b/23
murād it-
eyleyüp muķābil oldı, ceng idüp
→ ber-murād ol-
Būrzī’yi bir gürz ile yıķdı. 446a/16,
murdār (A.) sf. Kirli, pis
444b/13
→ lāşe-i murdār
muķaddem (A.) zf. Önce, önceden:
musaĥĥar (A.) i. Ele geçirilmiş, tâbi
musaĥĥar
Muķaddem Arġun piyāde gezerdi. kılınmış
Ŝoñra Būrzū’ya tābi> olduķda Būrzī musaĥĥar
musaĥĥaraya al- Ele geçirmek
ĥĥaraya al-
bir ķaç gergedān baġışlayup adını 467a/04
Arġun-ı gergedān-ı süvār ķodı. muŝālaģa (A.) i. Barışma, uzlaşma
muŝ
451b/02, 450b/14, 463b/06 muŝ çek- Barıştırmak,
muŝālaģaya çek-
uķaddem-i ceyş Ordunun başı,
muķaddem- uzlaştırmak 457b/14
kumandan ŝliĥūn (A.) sf. Arabulucular, ıslah
muŝliĥ
muŝliĥūn
muķaddem-
uķaddem-i ceyş-
ceyş-i Münķāl-
Münķāl-i zerrīn-
zerrīn- edenler, iyileştirenler
kemer 449a/15 → araya muŝliĥūn düşür-
muķarrer (A.) i. Kararlaştırılmış muşt (F.) i. Yumruk; tokat 458a/02,
eyle- Kararlaştırmak
muķarrer eyle- 459a/05, 467b/01
447b/25 muşt- pehlüvānī Pehlivanlara mahsus
muşt-ı pehlüvānī
ol- Kararlaştırılmak
muķarrer ol- yumruk 444a/13, 462b/05
451a/09 muşt-
muşt-ı ŝaģib
ŝaģib- ırānī Sahipkıranlara
ģib-ķırānī
muķavvā (A.) i. Mukavva 450b/16, mahsus yumruk 457b/01
450b/19 muşta Yumruk yumruğa
muşt muşta
muķayyed (A.) i. Dikkat eden, ihtimam 467b/04
gösteren mušalsam (A.) i. Tılsımlı, büyülü
olma- Dikkate almamak,
muķayyed olma- 451a/16
önemsememek 440b/07, 450a/04, mušlaķ (A.) zf. Kesin olarak, mutlaka,
459a/01 kayıtsız, şartsız 467a/05
muķteżā (A.) i. İhtiyaç, istek 440b/24 mušma&in (A.) sf. Gönlü kalmış, içi
mušma&
mūm (F.) i. Mum, balmumu rahat, şüphesiz
→ bal mūmı mušma&in ol-
mušma& ol- İçi rahat olmak, şüphesi
kalmamak 452a/02
muntažır (A.) i. Bekleyen, yol gözleyen
muntažır
muššali> (A.) i. Haberdar, bilgili
muššali>
442a/18
muntažır ol- Beklemek 447a/07,
muntažır ol- muššali> ol-
muššali> ol Haberdar olmak 441a/03,
456a/19, 462a/23 443a/05, 455a/05

168
muvaģģiş (A.) sf. Tevhiş eden, korkutup
muvaģģiş mührin
mührin boz-
boz- Mühürlenerek
ürküten 446b/02 kapatılmış mektup ya da fermanın
mužaffer (A.) i. Üstün, galip gelmiş, mührünü açmak 466b/22, 466b/24
muzaffer 456b/03
mühri altına girme- Himayesi altına
altına girme-
mūźī (A.) i. İncitici, rahatsız edici; vahşi
girmemek 466b/22
460a/13
mühürle- Mühürlemek, mühür basmak
mühürle-
mużmer (A.) i. Gizli, saklı
466b/10, 468b/25
ol- Saklanmak, gizlenmek
mużmer ol- müjde (F.) i. Müjde
müj
442a/21
eyle- Müjdelemek, müjde
müjde eyle-
mübārek (A.) i. Uğurlu, kutlu, hayrlı
vermek 443a/18, 456a/14, 460a/07
*mübārek
mübārek-bād i. “Mübarek olsun!”
mübārek- mülāģaža (A.) i. Düşünce
anlamında dua sözü 456a/02
→ ālet-i mülāģaža
mübārizān (A.) i. Savaşçılar, cengâverler
468a/15 mülāyim (A.) sf. Uygun 444a/09
mübāşeret (A.) i. Bir işe başlama
mübāşeret mülūkī (A.) sf. Padişaha ait, padişahla
ilgili 468a/09
mübāşeret eyle- Başlamak, girişmek
mübāşeret eyle-
469a/25 mülzim (A.) i. İlzâm eden, baskın
çıkarak susturan kimse
mücellā (A.) sf. Parlatılmış, cilalanmış
442a/10 ol- Baskın olmak 465b/10
mülzim ol-
mücevher (A.) sf. Süslenmiş, elmaslı mümkin (A.) i. Olabilir, mümkün
441b/18 458b/20
müddet (A.) 1. i. Zaman, vakit: Müddet ol- Mümkün olmak,
mümkin ol-
olabilmek 447b/09, 465b/01
tamām olup bir gün gül-endām Bānū
mümtāz (A.) sf. Seçkin 468b/20
vaż>-ı ģaml idüp bir oġlan vücūda
→ dilīr-i mümtāz
geldi. 454b/14
münādī (A.) i. Bir şeyi haber veren,
2. zf. Bir müddet, bir zaman: Ģāŝıl-ı
tellal 441a/05, 448a/13, 454b/03
kelām az müddet içinde on altı kerre münāsib (A.) i. Uygun, yerinde, münasip
yüz biñ >asker peydā idüp ģāżır 443b/08, 461b/18, 465b/01
āmāde oldı… 470b/11 gör- Uygun görmek 443b/13
münāsib gör-
müddet-i >ömr Ömür boyu 466a/02
müddet- Münķāl / Münķāl- zerrīn-kemer ö.i. Kişi
Münķāl-i zerrīn-
müdevver (A.) sf. Yuvarlak, değirmi adı 440a/07, 449b/20, 463b/19
450b/06 → muķaddem-i ceyş-i Münķāl-i zerrīn-
mühīb (A.) sf. Heybetli, korkunç, kemer
korkutan 452a/01, 452a/06 Münķāliyye ö.i. Yer adı 451b/20
ol- Korkunç olmak 445b/18
mühīb ol- müntehā (A.) i. Yüksek 450b/19,
mühr (F.) i. Mühür; imzâ 452b/06,
mühr 460a/21
466b/22 mürġ (F.) i. Kuş
mürġ
mürġ
mürġ-ı dil- şeh-bāz Büyük gönül
dil-i şeh-
kuşu 449a/06

169
mürūr (A.) i. Geçme
eyle- Geçmek 448a/05
mürūr eyle-
it- Geçmek 446a/03, 455a/17,
mürūr it-
464a/08
Müselmān (F.) i. Müslüman 444b/07,
Müselmān
444b/13, 459b/22
müstevlī (A.) i. İstila eden, ele geçiren
ol- Baskın çıkmak, galip
müstevlī ol-
gelmek 467b/17
müşāvere (A.) i. Danışma, görüşme
müşāvere
443a/17, 443a/18
müşāvere eyle- Görüşmek, fikir
müşāvere eyle-
alışverişinde bulunmak 447a/06,
470b/09
müşāvere it- Görüşmek, fikir
müşāvere it-
alışverişinde bulunmak 440b/18,
443b/07, 456a/22
müşāvere olın- Görüşülmek 447b/12
müşāvere olın-
müšāla>a (A.) i. Tetkik, inceleme
müšāla>
müšāla>a eyle-
müšāla> eyle- İncelemek 460b/19
müteraķķıb (A.) sf. Bekleyen, gözleyen,,
müteraķķıb
gözetleyen
müteraķķıb ol- Gözetlemek,
müteraķķıb ol-
beklemek 465a/16, 470b/12
müyesser (A.) i. Halledilmesi kolay,
yapılabilen, gerçekleşebilen
eyle- Gerçekleştirmek
müyesser eyle-
445b/22
müzeyyen (A.) i. Süslü 441b/17

170
-N-

nā (F.) e. Önüne geldiği sözcüklere nār-ı ģased Haset ateşi 442a/21


nār-
olumsuzluk anlamı veren takı na>ra (A.) i. Haykırış, bağırma 442b/12,
na>
*nā
nā-bekār i. Hayırsız, yaramaz 440a/25,
nā- 446b/15, 453a/03
445a/07, 451a/06 na>ra çıkar-
na> çıkar- Haykırmak 442b/11
*nā
nā-çār zf. Çaresiz, çaresizce 446b/19,
nā- na>ra ur-
na> ur- Haykırmak 440a/05,
447b/14, 449a/23 446a/07, 453a/02
*nā
nā-gāh zf. Ansızın, birden bire 442a/02,
nā- na>ra-
na>ra-yı šanšana-
šanšana-yı Allāhu
Allāhu ekber
447a/25, 451b/13 “Allahu ekber!” diyerek atılan nara
→ ĥāh nā-ĥāh 440a/19
nāfe (F.) i. Misk ahusunun göbeğinden naŝb (A.) i. Bir göreve tayin etme
naŝb
çıkarılan güzel koku 442a/03 naŝb eyle- Tayin etmek 469b/07
naŝb eyle-
nā&il (A.) sf. Ulaşan, ulaşmış
nā& naŝb it- Tayin etmek 456a/17
naŝb it-
nā&il it-
nā& it- Arzusuna kavuşturmak naŝıl sf. Nasıl 445a/04, 464b/11,
naŝ
458b/21 470b/14
naķl (A.) i. Anlatılan şey, hikaye naŝīb (A.) i. Pay, hisse, nasip
naŝ
eyle- Anlatmak ve
naķl [ü] beyān eyle- naŝ eyle- Görevlendirmek: Būrzī
naŝīb eyle-
izah etmek 454b/08, 468b/01
eyitdi: “Yā Arġun, seni Cihān-gīr’e
eyle- Anlatmak, nakletmek
naķl eyle-
440a/14, 446b/03, 452b/19 elçi naŝīb eyledüm. Var bu nāmeyi
naķl it- Anlatmak, nakletmek
naķl it- vir; oķıyup her ne cevāb virürse
451b/04 getür.” didi. 461b/04, 464a/10
olın- Anlatılmak, bildirilmek
naķl olın- naŝ
naŝībin al- Boyunun ölçüsünü almak,
ībin al-
442a/16 gününü görmek: Eger >inād idüp
nām (F.) i. Ad, isim 440b/20, 445a/19, bunda gelürse naŝībin alur. 447a/03,
450a/23 448b/20
nişān İz ve işaret 444b/18
nām u niş naŝ ma- Kısmet olmamak: Ancaķ
naŝīb olma
olma-
→ be-nām, bed-nām ol-, ser-nām şu ķadar var kim pederüm Rüstem’üñ
nām-zād (F.) sf. Nişanlı, sözlü, yavuklu
nām- ve birāderüm Ferāmurz’uñ yüzlerin
470a/09
görmek naŝīb olmadı. 457a/20
nām-zādlu i. Nişanlı, sözlü, yavuklu
nām-
440b/21, 453b/13 naŝīģat (A.) i. Öğüt, nasihat
naŝ
namāz (F.) i. Namaz naŝ it- Nasihat etmek 451b/03,
naŝīģat it-
453b/17
ıl- Namaz kılmak 441b/20
namāz ķıl
ķıl-
→ pend ü naŝīģat it-
nāme (F.) i. Mektup; ferman 440b/18,
448b/14, 460b/16 nāv-dān (F.) i. Oluk 442a/10
nāv-
→ ŝulģ-nāme nāz (F.) i. Cilve, işve
nār (F.) i. Ateş it- Nazlanmak 442a/04
nāz it-

171
nāz u niyāz Dua, yalvarma; rica ne… ne… (F.) bağ. Cümle içinde
442a/05 birden fazla unsuru inkar etmek ya da
nažar (A.) i. Bakma, bakış 457a/15,
naž birleştirmek için kullanılan bağlaç:
464a/22 Ne selām ve ne kelām birden ģamle
naž
nažar-
ar-ber eyle- Meydana
ber-meydān eyle- eylediler. 457a/03, 458b/20,
bakmak, gözlemek 455a/08 n&ola Ne olur, ne çıkar, nedir? 442b/01,
naž
nažar-
ar-ber- it- Meydana
ber-meydān it- 446a/01, 452a/25
bakmak, gözlemek 464a/22 n&oldu Ne oldu? 458b/04
naž eyle- Bakmak 441a/11,
nažar eyle- nebīre (A.) i. Torun 454b/23
444a/03, 452a/06
*nebīre-zāde Torundan doğmuş 456b/18
nebīre-
nāzenīn (F.) i. Narin, ince yapılı
(Kimse) 469a/18 nedāmet (A.) i. Pişmanlık
nāžır (A.) sf. Bakan, gözleyen
nāžır çek- Pişmanlığını duymak,
nedāmetin çek-
pişmanlığını çekmek 451a/07
nāžır ol- Bakmak, gözlemek 467a/13
nāžır ol-
neden i. Niçin, ne sebepten 468b/10
nāzil (A.) i. İnen, inici
nefer (A.) i. Bir kimsenin yanında
ol- Nüzul etmek, inmek 442a/15
nāzil ol-
çalışan adam 444a/20, 458b/25,
ne/ni 1. zm. Ne: Birinden su&āl eyledi:
ne/ni 459a/06
“Bu ķal>anuñ adına ne dirler?” didi. neheng (F.) i. Timsah
440a/06, 442b/18, 444a/04 neheng- mecma>-ül-
eheng-i mecma> ül-baģreyn 442a/14
2. Herhangi bir şey: Muķaddem iki at nehr (A.) i. Irmak
ve iki hegbe ve lāzım olan çamaşur nehr-i >ažīm 458b/24, 459a/22
nehr-
ve nevāle her ne ise ģāżır eylemiş-idi. nemedlü (F.) sf. Kelepçeli 448a/16,
442b/01, 448a/24 448b/11
3. sf. Hangi, nasıl: “İĥtiyār ne neñe i. Neyine 452b/13
semtlüsin?” 445a/15, 446b/02, nepūd i. 451a/10
449a/25
nere i. Nereye, hangi yöne 465a/05,
4. zf. Nasıl: ...šaşrada olanlara eyitdi:
465a/11, 466b/18
“>Acabā bu na>ranuñ aŝlı ne ola?” nerre (F.) i. Erkek 450b/09, 453b/25,
diyü su&āl eyledi. 442b/19 460b/11
5. Niçin, neden, niye: Ģarīf gülmege Nesīm ö.i. Kişi adı 465a/07
başladı, Cihān-gīr ŝanduġı “Bire nā- nesl (A.) i. Soy, nesil
bekār ne gülersin, söyle nedür?” didi. nesl-
nesl-i gerden- keşān Serkeşlerin,
gerden-keşān
466b/25 âsilerin soyu 468b/17
6. Şaşkınlık ifade eder: Būrzī ķapuyı nesl-i Ķahramān Kahraman’ın soyu
nesl-
açup içerüye girdi, ne gördi? Cāriye 448b/23, 465b/09
anda šurur. 460a/15, 463a/21, neslin kes-
kes- Soyunu kurutmak
465a/01 470b/07
ne gūne Ne çeşit, ne tarz 440a/24, nesne i. 1. Şey 442a/09, 444a/15,
463a/20 458a/06

172
2. (Olumsuz cümlelerde) hiçbir şey: ve kendiye daĥı nice yirden oķ zaĥmi
Jende gülüp: “Yā Ķābil Şāh, bu urup zebūn itdiler. 457a/09, 457b/01
senüñ didügüñ bir nesne degüldür; nicesin i. Nasılsın? 458a/04, 459a/11,
saña ne ģācet?... 442b/06, 443b/08 462b/06,
netīce (A.) zf. Sonuç olarak, özetle, niçe bk. nice
hulasa: Hemān ŝarılup birer diraĥt niçün zf. Niçin, neden 440a/08, 446b/02
455b/03
daĥı ķoparup netīce aĥşam olınca
nidā (A.) i. Seslenme, hitap
ceng idüp birbirlerine žafer
eyle- Haykırmak 448a/13,
nidā eyle-
bulımadılar. 446b/07, 456b/18, 449a/10, 454b/03
460b/02
itdür- Duyurmak, ilan ettirmek
nidā itdür-
etīce-i merām İsteğin sonu 442a/13
netīce 441a/05, 449a/11, 455a/06
nev (F.) sf. Yeni it- Bağırarak duyurmak 449a/18
nidā it-
*nev
nev-civān Genç, delikanlı 453b/11,
nev- olın- Bağırarak ilan edilmek
nidā olın-
455b/10, 463a/23 447a/01
nev> (A.) i. Çeşit, tür 453b/10
nev> nigāh (F.) i. Bakış, bakma
Nevādir ö.i. Kişi adı 441b/01, 447b/04, it- Bakmak 469a/21
nigāh it-
464b/07
Nīger ö.i. Kişi adı 456b/24
Nevādir Şāh- ejder-küşt 444b/19
āh-ı ejder-
nigerān (F.) sf. Bakıveren, bakan,
nevāle (A.) i. Yiyecek içecek şey, ihtiyaç bakakalan
maddesi 448a/24
ol- Bakmak, bakakalmak
nigerān ol-
nevbet (A.) i. Sıra 450b/25, 461a/12, 446a/04
465a/19
Nigerāy ö.i. Kişi adı 441a/01, 447b/19,
nevbet-i ģamle Hamle sırası 455b/05
nevbet- 460b/15
neyle- 448b/22, 456a/15, 464a/24
neyle- nihāyet (A.) i. Son, sonunda 447b/09
nıŝf (A.) i. Yarım, yarı
nıŝf niķāb (A.) i. Peçe, yüz örtüsü 441b/22,
nıŝfu’l
nıŝfu’l-leyl Gece yarısı 456a/23
ŝfu’l-leyl 449b/08, 468b/08,
*niķāb
niķāb-dār Peçeli 469a/13
niķāb-
nice 1. zf. Ne kadar, ne derecede: Būrzī nikāģ (A.) i. Nikâh
ikinci zūrda nice silkdi ise Cihān- → >aķd ü nikāģ eyle-, >aķd ü nikāģ it-,
gīr’i šırnaķ üzre dikdi. 440a/22, >aķd ü nikāģ ol-
450a/13, 467b/15
ni>met (A.) i. Yiyecek, içecek, azık
ni>
2. Nasıl: Şaġād gidince Faġfūr Şāh
→ nüzūl-ı ni>met
>anķāya eyitdi: “Şimdi nice idelüm?”
nire zf. Nereye 461a/05, 463b/13
didi. 440a/25, 441a/02, 447a/05
nisbī (A.) sf. Nisbetle olan, kıyasla olan
3. Çok, bir çok: Āĥir ķafāsından 444a/14
raĥşın oķa šutup ġırbāle döndürdiler nişān āne (F.) i. İz, belirti 440b/13
nişān / nişān
nişāne
→ nām u nişān

173
nişān la- (A.) i. Nişan almak, hedef
nişānla
ānla- → dil-nüvāz, dil-nüvāzlıķ it-
almak 463b/02 nüzūl (A.) i. Konaklama
nişīn (F.) sf. “Oturan, oturmuş”
-nişīn nüzūl- ni>met Azık, yiyecek içecek
nüzūl-ı ni>
mânâsıyla kelimeleri sınıflandırır 469a/24
→ Süheyl-i der-bend-nişīn
niyāz (A.) i. Yalvarma, dua
eyle- Dua edip, yalvarmak
niyāz eyle-
440b/02, 442a/04
→ nāz u niyāz
niye zf. Niye, niçin 449a/09, 468a/06
niyyet (A.) i. Niyet 443a/01, 450b/11,
462a/17
eyle- Niyetlenmek 459a/15
niyyet eyle-
nizā> (A.) i. Çekişme, kavga
nizā>
nizā> it-
nizā> it- İtiraz etmek, karşı çıkmak
455b/06
nizā> ol-
nizā> ol- Çekişmek, kavga etmek
445a/19
nizā>a düş-
nizā> düş- Çekişmek, kavga etmek
444b/20, 465b/10
nīze (F.) i. Mızrak, süngü 441a/14, ,
455b/06, 460a/16
eyle- Mızrakla vurmak 463b/17
nīze eyle-
ur- Mızrakla vurmak 465b/12
nīze ur-
nīze- bār-keş Düşmanın başının
nīze-i bār-
kesilip, takıldığı mızrak 468b/19
nīze-i fertūt Pirin mızrağı 455b/08
nīze-
nīze-i Ĥüsrev Şīr Hüsrev Şir’in
nīze-
mızrağı 441a/16
→ øarb-ı nīze, yalman-ı nīze
nūr (A.) i. Işık 441b/22
→ gözüm nūrı
nūş (A.) i.
nūş
→>ayş [ü] nūş, bāde nūş eyle- 468a/04
nümāyān (F.) sf. Görünen, meydanda
ol- Görünmek, belirmek
nümāyān ol-
459b/04, 461a/01
nüvāz (F. nevāz) i. Gönül alma, okşama

174
-O-

o bk. ol 2. İşaret zamiri: Būrzī: “ĥoş imdi o


oda i. Oda 441b/19, 452b/08, 469b/17 da bir şey degüldür, anuñ da ipligi tīz
oġlan 1. Erkek çocuk: …Efrāsiyāb’a pazara çıķar.” diyüp bir miķdār ġurūr
vardı: “Nā-bekār oġlan bizi bozdı.” gösterdi. 463b/03,
didi. 452a/17, 456b/02, 457a/17 3. sf. İşaret sıfatı İrtesi gün ol yirden
2. Kız ya da erkek çocuk, evlat: ķalķup >azm-i der-bend ve ķaŝd-ı
Ġāyet ģüsn ŝāģibi oġlan olup cemāli Cihān-gīr eyledi. 441b/10, 455a/16,
güneş gibi żiyā virürdi. Adın Ĥūrşīd 462a/24
Şāh ķodılar ve dā&imā niķāb ile ol arada O arada, o esnada 448a/23,
gezerdi. 454b/14, 454b/15, 468b/07 453a/05
3. Delikanlı, genç: Cihān-gīr ne ol aradan Oradan 469b/22
muĥanneś oġlanmış, benüm üzerime ol eśnāda O anda, o sırada 454b/10
gelen ĥaŝma ķarşu šurup ölince ol ķadar O kadar 442a/24, 455a/09,
461b/23
çalışup yol virmege sā>ī idecek iken
ol- 1. Bulunma, mevcut olma:
ol-
aŝlā muķayyed olmamış…465b/03
Nihāyetinde ketfinde olan ĥāli
oġul i. Erkek çocuk, oğul, evlat 441a/19,
443a/02, 468b/04
gösterdi, >Anķā inandı, ķalķdı.
440a/20, 447b/09, 455a/09
→ Gūderz Pīr-oġulları, Ķahramān-
2. Bulunmak: Dīvānda olanlar
oġulları
Şaġād’uñ bu ĥaberini bunlar işidince
şa- Çok yakınından geçmek, değmek:
oĥşa-
bir >azīm vāveylādur ķopdı. 446b/21,
Cebe ĥalķaların oĥşayup yan yana
448a/16, 460a/11
rikāb rikāba Cihān-gīr ser-meydāna
3. Meydana gelmek, vuku bulmak:
gitdi. 455b/13
Şaġād ile Behrām ālet-i mülāģaža
oķ i. Ok 453a/12, 453a/12, 457a/09
melūl maģzūn dönüp Siyāmek ve
šut- Ok atmak 457a/08
oķa šut-
Śüheyl yanına geldiler: “Aģvāl şöyle
oķı- Okumak 440b/19, 443a/08, 448a/07
oķı
olmış.” didiler. 446a/15, 447a/08,
→ raģmet oķı-
460a/07
ıt- Okutmak 464a/16
oķıt
oķıt- 4. Herhangi bir nitelikte bulunmak:
ol / o zm. 1. Tekil üçüncü şahıs zamiri, ...Būrzī’nüñ dudaķları iri ve ŝarķuķ
o: Şaġād >ayyār bunı görüp āferīn olup bir >ažīm mehābet gösterdi.
eyledi ve šaşra çıķınca ol da ber-ā-ber 445b/19, 450b/12, 466b/16
çıķup ordunuñ kenārında bunlara 5. Bir durumdan başka duruma
bulışdı ve ne içün geldügin naķl geçmek: Ol >uķāb silkinüp bir duĥter

eyledi. 440b/25, 463b/06, 466b/15 oldı ve bize kendin >arż idüp taŝarruf

175
eylemek buyurdı. 444b/03, 445b/13, 14. bağ. Gerek gerek: Faġfūr Şāh
462b/05 olsun ve begler olsun aŝlın naķl
6. “Ne” zamiri ile birlikte
kullanıldığında bilgi sormak veya eylediler. 448a/08, 453a/22
belirtmek amacıyla kullanılır: → >āciz ol-, āgāh ol-, aĥşam ol-,>aķd ü
...šaşrada olanlara eyitdi: “>Acabā bu nikāģ ol-, ālūde ol-, >āşıķ ol-,āteş-maģż
na>ranuñ aŝlı ne ola?” diyü su&āl ol-, āzād ol-, bahāne ol-, baĥş ol-, başı
eyledi. 440b/06, 442b/19, 445b/03 at başına ber-ā-ber ol-, başına belā ol-,
7. Doğmak: Ol ķızı Türkistān bāšıl ol-, bed-nām ol-, belli ol-, bend ol-,
şāhlarından Behrūz Şāh nām bir bende ol-, ber-murād ol-, ber-ā-ber ol-,
iĥtiyār pādişāhuñ oġlı ve ķızı bī-vefā ol-, bir ol-, cem> ol-, ceng/çeng
olmazdı. 468b/06 ol-, çāk ol-, çeşm [ü] gūşda ol-, dāĥil ol-
8. Sayıca artmak: Bu maģale dek yüz , dāll-ı ĥançer ol-, def> ol-, destūr ol-,
biñ >asker daĥı yazup üç kerre yüz dīvāne ol-, dost ol-, dünyālar kendinüñ
biñ >asker oldılar. 469b/03 ol-, düş ol-, düvāl düvāle ol-, esīr ol-,
9. (Zaman bildiren bir isimle) fermūde ol-, fürūzān ol-, ġāfil ol-, ġā&ib
Yaklaşmak, gelip çatmak: Tā aĥşam ol-, ġālib ol-, ġarķ ol-, germ ol-, germā-
olınca ol >işret-gāhda ŝoģbet idüp germ ol-, giriftār ol-, göñli ol-, ĥaberi
ķalķdılar, yine çadırlarına geldiler. ol-, ĥaber ol-, ĥaber-dār ol-, ģabs ol-,
440b/11, 442a/16, 444b/17
10. (Özne olarak zaman bildiren ĥalāŝ ol-, ĥarāb ol-, ĥasāret ol-, ģāŝıl ol-,
kelimelerle) Geçmek, tamamlanmak: ĥasta ol-, ģayrān ol-, ģāżır ol-, ģāżır-
Ģāŝıl-ı kelām sūr otuz gün oldı. baş ol-, helāk ol-, hem-viŝāl ol-, ĥurd u
440b/12, 441a/25 ĥam ol-, ģuŝūl-pezīr ol-, içerü ol-,
11. Bir görev, makam, san veya
imtiģān ol-, inzāl ol-, iźn ol-, ķādir ol-,
nitelik kazanmak: Bu kerre Nevādir
ķā&il ol-, kāmile ol-, ķarārda ol-, ķarīb
Şāh daĥı cāźūyı ġalebe eyleyüp bu ol-, kendü >āleminde ol-, keyifler
kerre Melik-zād-ı cihān-dār üçünci germā-germ ol-, keyif ol-, ķıyās ol-, ķul
ser-ķaplan oldı. 441b/02, 457b/13 ol-, lāyıķ ol-, lerzān ol-, maġlūb ol-,
12. (Bir fiilin) gerçekleşmesinin
maģv ol-, mā>il ol-, ma>ķūl ol-, mālik ol-
yakın olması: Süheyl Şāh, Būrzī ile
, māni> ol-, meftūn ol-, mest ol-, meşġūl
bile gidecek oldı. 444a/08, 448a/19,
457b/15 ol-, mevcūd ol-, muģtāc ol-, muķābil ol-
13. “Gibi” edatı ile “aynen, , muķarrer ol-, muķayyed olma-,
gerçekleştiği şekliyle” anlamında muntažır ol-, mušma&in ol-, muššali> ol-,
kullanılır: Anlar daĥı olduġı gibi naķl
mużmer ol-, mühīb ol-, mülzim ol-,
eylediler. 447b/01, 464a/07
mümkin ol-, müstevlī ol-, müteraķķıb
ol-, nāžır ol-, nāzil ol-, nigerān ol-, nizā>
ol-, nümāyān ol-, oluķ oluķ ol-, pāy-māl

176
ol-, pāre pāre ol-, peşīmān ol-, peydā ol- onı bk. anı 466a/11
, pīnhān ol-, pür-ĥūn ol-, reh-ber ol-, ora i. O yer, ora 442a/02, 446a/01,
rām ol-, ra>şe-nāk ol-, rāżı ol-, ref> ol-, 453a/16
revān ol-, rübūde ol-, ŝaġ ol-, sākin ol-, orada i. O yerde, orada 446b/08,
449b/17
sebeb ol-, selb ol-, sīne ŝāf ol-, süvār ol-
oradan i. O yerden, oradan 450a/03,
, şād ol-, şikest ol-, tābi> ol-, tābi> olma-, 454a/11, 457a/06
tamām ol-, tār-mār ol-, tebdīl ol-, ordu i. Ordu 440a/07, 451b/12, 464a/06
tedārükde ol-, tedārük üzre ol-, orta 1. i. Bir yerin içi, merkezi, orta:
temāşāda ol-, tenbīh ol-, teslīm ol-, uġur Şaġād gördi, ķapunuñ üst eşiginde bir
ol-, vāķı>a ol-, vārid ol-, vekīl ol-, yād müdevver āyīne vaż> eylemişler
ol-, žāhir ol-, żāyi> ol-, zebūn ol-, pūlāddan ve ortasında fındıķ ķadar
zehresi çāk ol-, źevķinde ol-, źevķ [ü] bir šaş ķomışlar elmāsdan. 450b/03,
ŝafāda ol-, zīr ü zeber ola-yaz-, ziyāde 450b/06
ol- 2. sf. Bütün uçlardan, kenarlardan
başlangıç ve bitişten eşit uzaklıkta
ola-
ola-yaz-
yaz- Neredeyse olmak, olmak üzere
bulınan yer:…sincāb ve semmūr ile
bulunmak 442b/11
müzeyyen bir oda orta yirinde cāme-
olın- Yapılmak, edilmek 450a/18
olın-
ĥāb bıraġılmış. 441b/17
→ ārām olın-, āsāyiş olın-, ķatl olın-,
ortalıķ i. Ortalık yer, orta, ara 440a/16,
ortalıķ
müşāvere olın-, naķl olın-, nidā olın-, 466b/02
ta>bīr olın-, ta>yīn olın-, żiyāfetler ošaġa (F.) i. Sorguç, tuğ 467a/16
ošaġa
olın- otur- 1. Oturmak: Būrzī’nüñ bār-gāhı
otur-
oluķ i. Oluk öñinde oturup sāz çalmaġa başladı.
ol- Yol yol olmak 466a/18,
oluķ oluķ ol- 440a/01, 445a/07, 445a/09
467a/22 2. Tahta geçmek: >Ažīm ġavġā olup,
omuz i. Omuz 454a/17 >āķibet imtiģān olañ her ķanġıñuz
on sf. On 447a/10, 450b/12, 454b/12 ġālib gelürse ol vekīl postında
on altı 468a/22 otursun, didiler. 444b/22
on iki biñ 454b/01, 455a/07, 469a/06 2. Durmak, kalmak: Murādı biş on
on iki 453b/07, 454a/25 gün oturup źevķ eyleye, ba>de geçüp
on ikinci 467a/19 bu ķadar dārāt-ıla >azm-i Īrān idüp
on sekiz 451a/12 varayum. 442b/25
on sekizinci 451a/13 oturaķ i. Durma, konaklama, mola;
on yidi 468b/11 ordunun konaklaması
onar zf. Üleştirme sayı sıfatı, onar it- Konaklamak 460b/12,
oturaķ it-
454a/23 468a/20
onar biñ 456b/01 oturt- Oturtmak 441b/23
oturt-

177
otuz sf. Otuz 440b/11, 447a/20, 454a/18 at- Önine alıp arkasından
öñine ķat-
otuz altı 441a/25, 468a/22 gitmek, kovalamak 460b/08, 461a/14
iki 468a/23
otuz iki öñince zf. Önüsıra, önünden 453b/25,
467b/25
→ yüz otuz
öp- Öpmek 440b/04, 442a/02, 444a/12,
öp-
oyna- Hareket etmek 444a/07
oyna- 457b/11, 461a/21
oynat- (Oyun) oynatmak 443a/12
oynat- → el öp-, rikābın öp-, yir öp-
öpüş- Öpüşmek 468a/17
öpüş-
-Ö-
öbür sf. Diğer, öteki 45b/23 ört- Örtmek, kapamak 441b/19
ört-
ökçe i. Topuğun arka bölümü 467b/07 öte 1. i. Öbür taraf, ileri: Bu kerre
öküz i. Öküz 460a/17, 460a/20 Melik-zād öteden dönüp durdı.
441a/15, 449b/04, 455b/09
ölüm i. Ölüm 457a/19
ölüm
2. Bir şeyin arkadan gelen bölümü:
öl- Ölmek 440b/02, 450b/12, 459a/16
öl-
Ġayrı ötesin bilmem. 465a/02
öldür- Öldürmek 440a/03, 444b/09,
öldür-
3. sf. Öbür yan: Öte yanında Semek
452a/08
>ömr
ömr (A) i. Ömür >ayyār yaķın gelmiş-idi. 461a/13,
463b/07, 469a/11
→ müddet-i >ömr
öyle 1. sf. Onun gibi, öyle: Biz varup
öñ i. 1. Bir nesnenin baş, ön tarafı:
öyle ķara yüzlü nā-bekāra bende olup
Ammā bunlar daĥı olduġı yirden
Būrzī’nüñ dārātın teslīm idemezüz.
seksen biñ >asker ile ķalķup ķal>a-yı 446b/23, 462b/24, 468b/20
Çīn öñine geldiler. 440a/04, 445a/03, 2. zf. O şekilde, o biçimde: 443b/08,
449a/13 451a/24, 462b/05
2. Huzur, kat, nezd: Pehlüvānlar özkes Bizzat kendi 452a/10
gelüp Faġfūr Şāh’uñ öñinde yir öpüp >öźr (A.) i. Mazeret 470b/03
šurdılar. 440b/10, 446a/24, 459b/15 >öźr dile-
dile- Bağışlanmayı istemek
3. (Bir nesnenin ya da kimsenin) 443b/03, 469a/22
ilerisi: Yüzinde niķāb nā-gāh öñinden
āhū pür-tāb idüp Ĥūrşīd Şāh bu
āhūnuñ üzerine sürdi... 469a/09,
4. Bir şeyin baktığı yer, karşı: Bir
mülūkī meclis getürüp Būrzī’nüñ
öñine ķodılar. 449a/03, 466b/11,
468a/09
al- Önünü kesmek, engel olmak
öñin al-
440a/17, 446a/16, 455a/12
düş- Yol göstermek için
öñine düş-
birisinin önünden gitmek, rehberlik
yapmak 449a/17, 460b/25, 464a/13

178
-P-

pāy (F) i. Ayak 441b/03, 447b/10,


pā / pāy pākīze-aĥter mec. Bahtı açık
*pākīze-
467a/18 → duĥter-i pākīze-aĥter
pāy- ūn-āşām 462b/15
pāy-ı ĥūn- pāre (F)i. ve sf. Parça 460a/20, 460a/24,
pāy- taĥt Tahtın olduğu yer, yönetim
pāy-ı taĥt 469a/18
merkezi 457b/12 ol- Parça parka olmak,
pāre pāre ol-
pāy-
pāy-ı taĥt ŝandalīsi Tahtın sağlı sollu
taĥt ŝandalīsi yaralanmak 460b/02
iki yanında bulunan kişilerin → yek pāre, ġulām-pāre
rütbelerine gore sahip oldukları
mevkiler ve oturdukları sandalyeler parmaķ i. Parmak 455b/16
parmaķ
445a/07, 446a/25, 455b/25 pas sf. Pas, kir
pāy- geç- 457b/19
pāy-ı ģācāte geç pas ü pīs Pis, kirli 444a/15
*pāy
pāy-māl Ayaklar altında kalmış,
pāy- pazar (F. bāzār) i. Pazar
çiğnenmiş → ipligi pazara çıķ-
pāy- itdür- Ayaklar altına almak
pāy-māl itdür- peder (F.) i. Baba 441a/20, 456a/05,
465a/18, 466a/16 462a/17
pāy- it- Ayaklar altına almak
pāy-māl it- → ŝulb-ı peder
451a/05, 467b/20
pehlüvān (F. pehlevān) i. Savaşçı; yiğit,
pāy- ol- Ayaklar altına alınmak,
pāy-māl ol-
kahraman 440b/09, 445a/05, 454b/18
çiğnenmek 455b/04
pehlüvān- ser-firāz 462a/23
pehlüvān-ı ser-
→ püşt-i pā, püşt ü pāy, >ırżın pāy-māl
pehlüvān- siyāh 458b/10
pehlüvān-ı siyāh
it-
pehlüvān
pehlüvān- zamān 440b/01
vān-ı zamān
pādişāh (F) i. Padişah, hükümdar
pādiş
442a/25, 447b/06, 452a/23 pehlüvānī Kahramana yaraşır biçimde
pādiş
pādişāh- Tūrān Turan padişahı
āh-ı Tūrān → muşt-ı pehlüvānī
457b/13 pehlüvānlıķ Yiğitlik, kahramanlık
pehlüvānlı
pādiş it- Padişah yapmak 443b/02,
pādişāh it- 440b/22, 449b/17
444a/06, 459a/13 pejmürde (F.) sf. Kötü 462b/25
pāk i. ve sf. 1. Temiz, arı: Ģāce Behrām pek sf ve zf. Çok 445a/21, 446a/21,
baķdı bu zengī dil-āveri üzerinde ālāt 449a/02
pāk altında at pāk reh-zen vādīsinde pençe (F. pence) i. 1. Kol, bilek: Ģāŝıl-ı
degül bir leşker-keş ser-ver kelām yigit oldı. Ol diyārlarda
kimsedür. 456b/04, 461b/11, 465a/22 pençesine yapışur bulınmadı.
454b/16, 450a/18
2. Saf, halis: Būrzī gördi, bir köylü
2. Vahşi hayvanların ön ayaklarının
ķocası ammā sāzı pāk sözi pāk parmaklarıyla tırnakları: Pençesine
Şaġād’a taģsīn idüp bir kīse altun alup ber-hevā >uķab gibi az zamānda
virdi…445a/14
pākīze (F) sf. Temiz, saf
pākī

179
Ķābil Şāh’a getürdi ve meydāna pes- perde-i >iŝmet Namusluluk ve
pes-i perde-
ķodı. 443b/18, 460a/17 temizlik 440b/19
ur- Vurmak, çarpmak 444b/02
pençe ur- Peşenk ö.i. Kişi adı
pençe-yi āfitāb 444a/03, 469a/16
pençe- → Efrāsiyāb ibn-i Peşenk
pend (F.) i. Öğüt, nasihat peşīmān (F.) i. Pişman
peşīmān
pend ü naŝ it- Öğüt ve nasihat
naŝīģat it- peşīmān ol- Pişman olmak 445a/25,
peşīmān ol-
vermek 467b/24 448b/25
perākende (F.) sf. Dağınık 457a/10 peşīn (F.) zf. ve sf. Peşin,once; önden
peşīn
verilen 442a/24, 458a/09
it- Dağıtmak, göndermek
perākende it-
peşīn vir- Önden, peşin vermek
peşīn vir-
470b/10
457b/15
perde (F.) i. Örtü, engel
peşkeş (F. pīş-keş) i. Hediye, armağan
→ pes-i perde-i >iŝmet, serā-perde, serā- 451b/08, 461b/02, 470a/21
perde-yi Ĥüsrev Şīr düz- Hediyeler hazırlamak
peşkeşler düz-
perest (F.) i. Tapan 461b/02
→ āteş-perest, Ĥudā-perest vir- Hediye vermek 453b/09,
peşkeş vir-
perī (F.) i. Peri 453b/11, 454b/06, 469b/15
468a/22 peştemāl (F. püşt-māl) i. Peştemal
peştemāl
perīşān (F.) sf. Dağınık, karışık,
perīş 445b/12
düzensiz 462b/25 peydā (F.) i. Ortaya çıkan, var olan,
perīş it- Dağıtmak, perişan etmek
perīşān it- görünen
443b/11 eyle- Ortaya çıkarmak 445b/12
peydā eyle-
pertāb (F.) i. Atılma, sıçrama it- Ortaya çıkarmak 456a/16,
peydā it-
pertāb it- Bir şeyin üzerine atılmak
pertāb it- 470b/12
458a/18 ol- Ortaya çıkmak 440b/12,
peydā ol-
pervāz (F.) i. Uçma, uçuş 444b/09, 463a/17
ur- Kanat açmak, uçmak
pervāz ur- peyk (F.) i. Haberci, ulak 450a/23
443b/14 peyker (F.) i. Yüz, çehre 466a/08
perverde (F.) i. Yetiştirilmiş, pezīr (F.) sf. “Kabul eden, edici, alan;
büyütülmüş, hizmetçi Kabul edilebilir” manalarıyla Arapça
it- Beslemek, yetiştirmek
perverde it- ve Farsça kelimelere eklenerek
454b/15 birleşik kelimeler yapar
pes bağ. O halde, öyle ise: “Pes imdi → Dāniş-pezīr, Dāniş-pezīr-ģakīm,

öyle olduķdan ŝoñra ģükm ģuŝūl-pezīr ol-

ġālibüñdür, kişi ġālibine tābi> olmaķ Pījen / Pījen Sām ö.i. Kişi adı 443a/01,
456b/23, 457b/08
ba>īd degüldür.” didi. 447b/16
Pilsem ö.i. Kişi adı
zf. Sonra: Ĥūrşīd Şāh ġayrı buña da
→ Pīlten ibn-i Pilsem
bel baġlayup oradan šoġrı Behrūz
Pīlten ö.i. Kişi adı 456b/15, 457a/02,
Şāh’uñ yanına vardı. 468b/21 457b/06

180
ibn-i Pilsem 457a/04
Pīlten ibn- pūş çek- Örtmek 441b/13
pūşīde çek-
pīnhān (F.) i. Gizli, saklı pür (F.) i. Dolu
eyle- Gizlemek, saklamak
pīnhān eyle- *pür
pür-ĥūn Kanlı, kan içinde
pür-
459a/24 pür- ol- Kana boyanmak 442a/12
pür-ĥūn ol-
ol- Gizlenmek, saklanmak
pīnhān ol- *pür
pür-tāb Güç dolu, güçlü
pür-
442b/03
pür- eyle- Fırlamak, sıçramak
pür-tāb eyle-
pīr (F.) i.ve sf. Yaşlı, ihtiyar 445a/16,
467a/24
454b/20, 458b/12
pür- it- Fırlamak, sıçramak
pür-tāb it-
pīr-i fāni Pek yaşlı kimse 455b/01
pīr-
469a/09
pīr-i kühen Yaşlı, kocamış 463a/24
pīr- püşt (F.) i. Sırt, arka
pīr- şen-żamīr Gerçeklerden
pīr-i rūşen
rūşen- püşt-i gāv Öküz sırtlı
püşt-
haberli ihtiyar, gönlü aydın ihtiyar
458b/10, 461b/08 püşt- püşt-i pāy Tekme 458a/02,
püşt-i pā / püşt-
447a/20
→ Behrām-ı pīr-efgen
→ Ferĥāl-i şeş dest-i ĥar püşt-i gāv ser-i
pīrāhen (F.) i. Gömlek 441b/25
şütur dendān-ı merdüm ĥor
Pīrān ö.i. Kişi adı 456b/12, 457b/07
pīs sf. Leke, kir
→ pas ü pīs
piyāde (F.) i. Yaya 449a/17, 457a/09,
469a/12
gez- Yaya gezmek 451b/02
piyāde gez-
post (F. pūst) i. Post, deri 444b/22,
447b, 450b/10
pūlād (F.) i. Çelik 450b/06, 454a/22,
460b/10
→ çīn-i pūlād
pulla- Pullarla süslemek
pulla-
→ telleyüp pulla-
Pūrasb ö.i. Kişi adı 443a/06, 448a/23,
451a/21
Pūrasb- Çīnī 443a/03, 448a/21,
Pūrasb-ı Çīnī
448a/22
pūs (F.) i. Öpme, öpüş
eyle- Öpmek; çarpmak 455b/07,
pūs eyle-
457b/19
pūş (F.) sf. “Örten, giyen” anlamlarıyla
-pūş
birleşik kelimeler yapar
→ zerrīn-pūş
pūşīde (F.) i. Örtü 441b/19, 441b/23
pūş

181
-R-

rāh / reh (F.) i. Yol 2. Karşılaşmak: Mesīģ-ābād nām bir


reh-ber i. Kılavuz, rehber
*reh
reh- ķal>aya ķarīb yaylaķda Türkmān
reh- ol- Kılavuz olmak 453b/25
reh-ber ol- şāhlarından Mesīģ Şāh nām bir şāha
reh-zen i. Yol kesen 457b/23, 461b/11
*reh
reh- raŝt gelüp Mesīģ Şāh, Rüstem’i
*reh
reh-zenliķ i. Yol kesenlik 458a/04
reh- ķal>aya dā>vet idüp bir ķaç gün
→ >azm-i rāh eyle-, sedd-i rāh żiyāfet eyledi. 454b/11, 457a/04,
rāģat (A.) i. Rahatlık, huzur 460a/06
eyle- 452b/15
rāģat eyle- raŝt it- İsabet etmek 466a/14
raŝt it-
raģm I (A.) i. Rahim, dölyatağı ra>şe (A.) i. Titreme, titreyiş
ra>
raģm- māder Ana karnı 442a/15
raģm-ı māder ra>şe-
ra> ol- Titremek 465b/13
şe-nāk ol-
raģm II (A.) i. Acıma, esirgeme, rāvī (A.) sf. Rivayet eden, anlatan
merhamet 440a/02, 450a/17, 458a/12
eyle- Acımak, merhamet etmek
raģm eyle- → el->uhdetü >ale’r-rāvī
448b/02 rāvī- īrīn-edā Hoş edalı anlatıcı
rāvī-i şīrīn
şīrīn-
raģmet (A.) i. Acıma, esirgeme, koruma; 456a/11
merhamet rāvī- īrīn-zebān Tatlı dilli anlatıcı
rāvī-i şīrīn
şīrīn-
oķı- Dua etmek 448a/12
raģmet oķı 454b/08
olsun “Allah rahmet eylesin!”
raģmet olsun rāy (A.) i. Düşünce, fakir, görüş 443b/13
anlamında bir söz 448a/11 rāyiģa (A.) i. Koku 444a/12
raĥş (A.) i. At 440a/22, 451b/01,
raĥ rāżī (A.) i. Rıza gösteren, kabul eden
464a/05 452a/11, 467b/12
raĥ ān-peymā Dünyayı dolaşan
raĥş-ı cihān
cihān- rāżı ol- Kabul etmek 442b/06,
rāżı ol-
güzel at 455a/09 444b/22
raĥtlu i. At takımlı 451b/12
raĥtlu rebāb (A.) i. Gövdesi hindistancevizi
Rāhūş ö.i. Kişi adı 456b/24
Rāhūş kabuğundan yapılmış bir çeşit
kemançe 445a/09, 449a/01, 458a/21
raķŝ (F.) i. Dans etme
raķŝ
red (A. redd) i. Geri döndürme, geri
raķŝ eyle- Dans etmek 449a/01
raķŝ eyle- çevirme
rām (A.) i. Boyun eğen, itaat eden eyle- Geri döndürmek, geri
red eyle-
447b/24 çevirmek 444b/12
ol- Boyun eğmek, itaat etmek
rām ol- it- Geri döndürmek, geri
red it-
444b/04, 448a/05, 468a/13 çevirmek 451a/09
raŝt (F. rāst) i. Doğru, düzgün, uygun
raŝt ref> (A.) i. Ortadan kaldırma
ref>
raŝt gel- 1. İsabet etmek: Pījen’üñ
raŝt gel- ref> eyle-
ref> eyle- Ortadan kaldırmak 456b/11
gözi raŝt gelüp ķafāsına düşdi. ref> ol-
ref> ol- Ortadan kalkmak, kaybolmak
457b/08, 469a/10 441b/22

182
refīķ (A.) i. Yardımcı 458a/01 ri>āyet it-
ri> it- Gözetmek, korumak
reh bk. rāh 458b/19, 461a/20, 464a/04
rehā (F.) i. Kurtuluş 455b/04 ri>āyeten zf. Sayarak, saygı göstererek
*ri
ri>
451b/07
rek>at (A.) i. Rekât 441b/20
rek>
ricā (A. recā) i. İstek, dilek 469b/04
reml (A.) i. Falcılık
eyle- İstemek, dilemek 451a/06,
ricā eyle-
it- Fala bakmak 453a/14
reml it- 452b/02, 462b/20
reng (F.) i. Hile, oyun it- İstemek, dilemek450a/14,
ricā it-
eyle- Hile yapmak 449b/11,
reng eyle- 468b/24
451a/02, 465a/13 rikāb (A.) i. 1. Üzengi: …ilerüye at
it- Hile yapmak 464b/10
reng it- depdi. Şaġād rikābınca aldı yüriyü-
-res (F.) sf. “Erişen, yetişen, ulaşan” virdi. 461b/16, 468a/05
manalarıyla birleşik kelimeler yapar 2. Ulu bir kimsenin katı, yanı:
→ dest-res Rikābında olan >ayyārlardan birine
resm (A.) i. Âdet, usul, tarz 463b/01 eyitdi: “Var şol ģācelere söyle. Eger
resm-i āyīn Âdet, usul, tarz 441b/12
resm- anlar giderler ise šurmasunlar
resūl (A.) i. Elçi gitsünler. 450a/18, 462a/02, 462a/07
→ šarīķ-i resūl rikābın öp- Bir büyüğün önünde
rikābın öp-
revān / revāne (F.) i. Akan, akıp giden tazimen eğilmek 440b/03
ol- 1. Akıp gitmek: Ķan
revān ol- rikāb rikāba Üzengi üzengi üsüne
burnından revān oldı. 454a/06, (vurarak) 455b/13
2. Yönelmek: Ammā berüden rind (F.) sf. Kalender, aldırışsız
rind

Cihān-dār Şāh ile Arġun ser-çūban rivāyet (A.) i. Anlatma

raĥşlarına süvār olup Arġun Şāh eyle- Anlatmak 442a/19,


rivāyet eyle-
444b/16
cānibine revān oldılar. 451b/01,
rū / rūy (F. rū[y]) i. Yüz, çehre 449b/07
460a/09, 463a/21
3. Gitmek, yola çıkmak: Bunlar rū-siyāh i. Kara yüzlü, ayıbı olan
rū-
kimse 442b/14, 448b/22, 467b/19
daĥı yola revāne oldılar. 461b/07,
→ māh-rū, siyāh-rū, zīnet-i rū, zişt-rū
462b/12, 463a/18
re&y (A.) i. Görüş, düşünce 452a/21
re& rub> (A.) i. Dörtte bir, çeyrek
rub>

rıżā (A. rıżā&) i. İzin, müsaade


rıżā rub>-ı meskūn
rub> meskūn Bütün dünya, yedi
iklim dört bucak 453b/17, 462a/18,
rıżā vir- İzin vermek, müsaade etmek
rıżā vir- 470a/23
465a/20, 470a/15
ruĥŝat (A.) i. İzin
ruĥŝat
→ ķażāya rıżā di-
ruĥŝat vir- İzin vermek 447b/04,
ruĥŝat vir-
rıżālaşdur- 465b/11
rıżālaşdur
żālaşdur- 451a/13
ri>āyet (A.) i. Gözetme, koruma 455b/05
ri> Rūmī Rumlarla ilgili 463b/01
ri>āyet eyle-
ri> eyle- Ağırlamak, ikram etmek → İsfendiyār-ı Rūmī
451b/21
rūşen (F.) sf. Parlak, nurlu, aydınlık
rūşen

183
→ pīr-i rūşen-żamīr
şinā (F. rūşenā) i. Aydınlık 459b/05
rūşin
rūşinā
rübūde (F.) sf. Kapılmış, kapılan
ol- Kapılmak 449a/05
rübūde ol-
Rüstem ö.i. Kişi adı 443a/01, 454b/09,
457a/16
→ Cihān-gīr ibn-i Rüstem, ķaŝd-ı
Rüstem
rütbe (A.) i. Rütbe, derece 461a/09

184
-S-

Sa d ö.i. Kişi adı 441a/23, 441b/10,


Sa>d ŝaflar diz- Sıralamak, dizmek
ŝaflar diz-
442a/19 464a/22
sā at (A.) i. 1. Zaman, vakit: Ol sā>at
sā>at ŝaflar düzil- Sıralanmak, dizilmek
ŝaflar düzil-
Dāniş-pezīr daĥı esbāb-ı ģikmetin 467a/12
daĥı ŝanduķa ķoyup gice ile yine → sīne ŝāf ol-
çadırına geldi ve yatdı. 441a/23, ŝafā (A. ŝafā’) i. Ferahlık, kedersizlik,
ŝafā
441b/08, 455a/03 huzur
2. Muayyen bir zaman dilimi: Būrzī ŝafā eyle- Eğlenmek 449a/01,
ŝafā eyle-
449a/04
ķarşu varup bunuñla üç sā>at miķdārı
ŝafā it- Eğlenmek 456b/03
ŝafā it-
ceng eyledi. 454a/20, 459b/19,
ŝafā geldüñ “Hoş geldin, safalar
ŝafā geldüñ
463a/19
getirdin” 468a/07
ŝabā (A.) i. Gün doğusundan esen hafif
ŝabā
→ źevķ [ü] ŝafāda ol-
rüzgâr, sabâ
→ bād-ı ŝabā ŝuffe (A.) i. Sofa 458a/16, 458a/20,
ŝuf
458a/23
ŝabāģ (A.) i. Sabah 441a/08, 445b/07,
ŝabāģ
Sāfil ö.i. Kişi adı 456b/24
451a/11
sābıķan (A.) zf. Evvelce, bundan önce
ābıķan ŝaġ I. i. Solun karşıtı sağ 440a/18,
450a/18 455b/15, 464a/14
ŝabr (A.) i. Sabr ŝaġ II. i. Yaşamakta olan; diri 445a/01,
447b/19, 452a/19
ideme- Sabredememek 446b/01
ŝabr ideme-
ol- Yaşamak 461a/18
ŝaġ ol-
it- Sabretmek 443b/17, 456a/18
ŝabr it-
sāġar (F.) i. Kadeh 449a/01
sāġar
saç- Saçmak 461a/09, 467a/17
saç-
ıcaķ ile zf. Sağlıkla, esenlikle,
ŝaġlıca
ŝaġlıcaķ
saçıl- Saçılmak 455b/08
saçıl- rahatlık içinde 468a/12
ŝadā (A.) i. Ses 458b/09, 466b/18,
ŝadā ġlıķ i. Sağlık, sıhhat 446b/14, 448a/10,
saġl
saġlı
466b/20 457b/21
ŝaded (A.) i. 1. Fikir, niyet, teşebbüs: saĥā (A. saĥā’) i. Gömertlik el açıklığı
saĥ
Aŝlā ķonmaķ ŝadedine varmayup 447b/14
hemān der-bende yüridi. 461a/03 ŝāģib (A.) i. 1. Malik, sahip: Pehlüvān
2. Konu, bahis, mevzu: Gelelüm biz Būrzī eyitdi: “Bu >askerüñ ŝāģibine
şimdi bir ġayrı yüzden Şehnāme Būrzī mi dirler?” didi. 446a/09,
ŝadedine. 440b/09, 451b/09, 454b/08 462b/03, 461b/25
ŝadef (A.) i. Sedef 442a/14 2. Bir niteliği olan, ehil: Ġāyet ģüsn

ŝaf (A. ŝaff) i. Sıra, kat, saf ŝāģibi oġlan olup cemāli güneş gibi
çek- Sıralanmak, dizilmek
ŝaf çek- żiyā virürdi. 454b/25, 465a/22,
455a/08 468b/07

185
çıķ- Korumak, ilgilenip
ŝāģib çıķ 2. sf. Diğer, başka: ...>Anķā-yı çehār-
gözetmek 448b/03, 448b/09 dest pāy-ı taĥt ŝandalīsinde Būrzī
*ŝŝāģib-ĥurūc Ayaklanmış, âsî 453b/17,
āģib-ĥurū maķāmında sā>ir begler ve pādişāhlar
460b/19, 462a/17
daĥı yirlü yirinde ķarar eylemişlerdi.
*ŝŝāģib- ırān 1. Yiğit, kahraman
āģib-ķırān
2. Hükümdar: 445a/17, 445b/24, 446a/25
446b/10, 453b/20, 460a/09, 461b/25, ŝaķal i. Sakal 449a/21, 449b/07, 449b/07
ŝaķal
464a/03, 470a/23 saķar (A.) i. Cehennem
*ŝŝāģib- ān-zāde Sahipkıranın oğlu
āģib-ķırān
ırān- → >azm-i saķar eyle-
465b/09
ŝaķın ünl. Zinhar, sakın 451a/07,
ŝaķ
*ŝŝāģib- ırānī Sahipkıranlara has,
āģib-ķırānī
453b/15, 459b/01
sahipkıranlara ait 468b/11, 468b/12,
468b/13 ŝaķın- 1. Korumak, saklamak, esirgemek
ŝaķın-
440a/09, 440b/07, 456a/25
→ ālāt-ı ŝāģib-ķırānī, muşt-ı ŝaģib-
2. Korunmak, sakınmak, çekinmek
ķırānī 465a/10
*ŝŝāģib- ānlıķ Yiğitlik 445b/25,
āģib-ķırānl
ırānlı sāķī (A.) i. İçki sunan, dağıtan 457b/25
458a/11, 462a/06 liķ i. 452a/17
sāķīli
sāķīliķ
*ŝŝāģib- ān-ı >ālem Dünyanın sahip
āģib-ķırān
ırān- sāķīli
sāķīliķ it- İçki sunmak 452a/16
liķ it-
kıranı 446a/14
sākin (A.) i.Azalan, dinen, sakinleşen
*ŝŝāģib-
āģib-žuhūr 448b/14
ol- Sakinleşmek 467a/08
sākin ol-
→ ālāt-ı ŝāģib-ķırān, zamān-ı ŝāģib-
saķķā (A.) i. Su dağıtan, sucu, saka
ķırān
459b/05, 459b/07, 459b/08
sāģirān (A.) sf. Sihirli ķla- 1. Saklamak, gizlemek: Fi&l-ģāl
ŝaķla
ŝaķla-
→ sulšān-ı ŝāģirān >Anber Fām, meleke- dārū alup yıķıldılar. Şaġād bunları
yi sāģirān yük altına ŝaķlayup šaşra çıķdı.
sāģire (A.) i. Büyücü, büyü yapan 452b/03
458b/14, 458b/21, 463a/11 2. Alıkoymak, tutmak: Ĥalīflerinden
ŝaģrā (A. ŝaģrā’) i. Çöl, kır 456a/18
ŝaģrā Çestüñ >ayyāra, Şaġād’ı virüp “Bu
ŝaģrā
ŝaģrā- Çīn 440a/20
ģrā-yı Çīn Cihān-gīr’üñ >ayyārı Tīz-rū’dur, bunı
Ŝaģrā
Ŝaģrā- āse-rūd 456a/11, 468a/25,
ģrā-yı Kāse
Kāse- ŝaķla.” diyüp bıraķdı ve biraz šuz
470a/25
alup döndi, Būrzī’nüñ olduġı yire
→ Cemşīd-i ŝaģrā-nişīn, Cemşīd Şāh
geldi. 450a/03, 464b/21
ŝaģrā-nişīn
ŝal- 1. Sallamak: Cihān-gīr fertūtı bir
ŝal-
saĥt (F.) i. Sert 443b/17
saĥt
ģamlede yıķınca Keyānūş Şāh ķol
→ sille-i saĥt ur-
ŝalup bütün >asker birden yüridiler.
sā>ī (A.) sf. Hızlı yürüyen
sā>
455b/22
sā>ī it-
sā> it- Yürümek 465b/04
sā&ir (A.)1. i. Diğer, başka 443b/20,
sā&
466a/04

186
2. Serbest bırakmak, göndermek: Bir ŝandalī (A.) i. Yönetim merkezinde
ŝandalī
daĥı ŝayd eyledi ve bir lašīf yire yüksek dereceli insanların oturması
için gösterilen makam, mevki; taht
gelüp indi. Ġurābı öte ŝaldı. 464b/14 453b/05, 460b/18, 464a/15
3. Başını sallamak, karşısındakinin ŝanduķ (A. ŝāndūķ) i. Sandık 446a/02,
ŝanduķ
söz ve davranışlarını uygun bulur 450b/12, 466b/09
görünmek: Başın ŝalup: “Āferīn yā ŝapan i. Sapan 460a/18, 470a/01
>ammi taģsīn seni eken ataya ve ıt- (Bir şeyin) yönünü değiştirmek
ŝapıt
ŝapıt-
šoġuran anaya.” diyüp taģsīn eyledi. 461a/06
455b/13, 466a/06, 470b/18 ŝaplan- Batmak, saplanmak 441b/08
ŝaplan-
ŝalı vir- Serbest bırakmak, salmak
ŝalı-vir- ŝar- Sarmak 455b/15
ŝar-
444a/10, 447b/02, 450a/15
ŝar- ko- Sarmak 458b/22
ŝar-a ko-
→ başın ġavġāya ŝal-
sarāy (F. serāy ) i. Saray 448b/04,
ŝalābet (A.) i. Kuvvet, sağlamlık
ŝalābet 452a/13469b/14
446a/06, 463a/24, 465a/22
sarāy- ģavlı Sarayın etrafı 459b/09
sarāy-ı ģavlı
sālār (F.) i. Kumandan, başbuğ 458b/15,
sarāy- Şāh Ekrem Şah’ın
sarāy-ı Ekrem Şāh
461b/12, 462a/04
sarayı 462b/13
ŝalıġ bk. ŝalı
ŝalı ŝalıķ
sarāy- ġfūr Şāh Fağfur Şah’ın
sarāy-ı Faġf
Faġfūr
ŝalı ŝalıġ i. Ucunda kısa zincirlere
ŝalıķ / ŝalı sarayı 441b/13
bağlı birkaç demir yuvarlağı bulunan
ıl- Kucaklaşmak, sarılmak 441b/05,
ŝarıl
ŝarıl-
sopadan ibaret eski savaş âleti,
çomak, şeşper, gürz 455b/19, 450b/09, 456a/25
457a/08, 463a/25 ŝarķ- Sarkmak 460a/16
ŝarķ
→ Fertūt Ŝalıķ-keş ŝarķuķ sf. Sarkmış, aşağı doğru uzamış
ŝarķuķ
ın Sallanmak 440a/24
ŝalın
ŝalın- 445b/19
sālim (A.) zf. Sağ, sağlam 461a/07 arŝar ö.i. Kişi adı 440a/13
Ŝarŝ
ŝalla- Sallamak
ŝalla- → Dīv-i ŝarŝar
ŝalla ŝırt eyle- Sırtına almak 466b/09
ŝırt eyle- Sarsar-ı baģrī ö.i. Bir cin adı 454a/18,
Sarsar-
454b/06, 460b/08
Sām ö.i. Kişi adı 468b/13, 468b/13
ıl Titremek, sarsılmak 447a/18
ŝarŝıl
ŝarŝıl-
Sāmpīl ö. i. Kişi adı 468b/03, 468b/11
ŝav Uzaklaştırmak, berteraf etmek
ŝav-
ŝan- Zannetmek 457a/13, 460a/21,
ŝan- 466b/03, 469a/14
466b/08
ŝavāb (A.) i. Doğru, uygun 452a/21
ŝavāb
saña zm. Sen zamirinin yönelme hali,
ŝayd (A.) i. Avlanma, av
sana 440b/22, 449b/15, 455a/25
ŝan>āt (A.) i. Hüner, marifet 449a/04
ŝan> eyle- 1. Avlamak: Būrzī
ŝayd eyle-
sancaķ i. Sancak leşkerden çıķup biraz gitdi, bir āhū
→ >alem-i sancaķ ŝayd eyledi. 464b/14
ŝanç- (Sivri bir şeyi) saplamak, batırmak
ŝanç- 2. Yakalamak: Ŝımŝıķı olmış
464b/22 ķımıldanmaġa yir yoķ: “Ġalibā yā
dolab yā yük altı veyā ŝanduķ ola,

187
şifā kendüyi ŝayd eyledügin bilür seksen biñ 440a/03, 440a/05, 454a/16
besbelli, beni böyle bir yirde ģabs seksener zf. Üleştirme sayı sıfatı,
eylemiş. 466b/17 seksener 466a/21
it- Yakalamak: Ben evvel varup
ŝayd it- selām (A.) i. Selâm 457a/03
ol Būrzī didükleri pehlüvānı ŝayd eyle- Selâm göndermek
selām eyle-
447b/18, 466b/12, 466b/14
idüp bunda getüreyüm. 443b/10,
464b/10, 466b/02 it- Selâm göndermek 443a/13
selām it-
ŝayd u şikār it- Avlamak 453b/06
şikār it- vir- Selâm vermek 441b/20,
selām vir-
458b/10
sāye (F.) i. Gölge 447a/19, 450b/21,
selāmet (A.) i. Selâmete çıkma, kurtulma
466b/05
*sāye
sāye-bān Gölgelik, çadır 453a/24,
sāye- bul- Huzur bulmak 453a/18
selāmet bul-
453b/03 selāšīn (A.) i. Sultanlar 451a/05
selāšī
sāz (F.) i. Bir çalgı, saz 445a/09, selb (A.) i. Kapma, zorla alma
445a/11, 445a/14 ol- Kapmak 457b/01
selb ol-
sāzende (F.) i. Çalgıcı 445a/09, 445a/11, selef (A.) i. Daha önce yaşayanlar,
458a/14 eskiler 470a/24
sebeb (A.) i. Sebep 443b/03, 463a/11 Semek ö.i. Kişi adı 468b/20, 469b/18,
ol- Sebep olmak 440b/06,
sebeb ol- 470b/25
445b/03, 465b/05 Semek Mümtāz ö.i. Kişi adı 468b/19,
seccāde (A.) i. Seccade 441b/18, 470b/25
441b/20 semmūr (A.) i. Samurdan yapılmış kürk
sedd (A. sedd) i. Sur, set 441b/17
sedd-i rāh Yol engeli 465a/24
sedd- semt (A.) i. Taraf, cihet, yön 446b/09,
Sedd-
Sedd-i Sikender miśāl İskender’in 453b/17, 460b/20
seddi gibi 461a/01, 463a/22 semtlü i. Semtli 45a/15
semtlü
sefīh (A.) i. Düşkün, akılsız kimse sen zm. Tekil ikinci şahıs zamiri, sen
457a/23 440a/16, 445b/05, 459a/12
sefīl (A.) sf. Alçak 457a/12 Sencān ö. i. Kişi adı 451b/07
segirt- Koşmak 460b/04, 467a/06,
segirt- sendān (A.) i. Örs
470b/24 sendān- āhen-gīr miśāl Demir örs
sendān-ı āhen-
seģere (A.) sf. Büyücü 444a/16 gibi 466a/20
seģerī (A.) zf. Sabahın en erken saati, sendān- merdüm-ĥor 467b/25
sendān-ı merdüm-
sabahtan 463b/04 sende zm. Tekil ikinci şahıs zamirinin
Sehl-ābād ö.i. Bir kale adı 443a/10
Sehl- bulunma hali 450a/02
ehrāb i.
sehrāb senden zm. Tekil ikinci şahıs zamirinin
Sehrāb- ser-firāz 454b/09
Sehrāb-ı ser- ayrılma hali 444b/20, 453b/20,
462b/20
sekiz sf. Sekiz 451a/13, 454b/02,
sene (A.) i. Yıl, sene 456a/15, 459b/24
459b/24
seksen sf. Seksen 469b/11 seng (F.) i. Taş, kaya 442a/21

188
seni zm. Tekil ikinci şahıs zamirinin → pehlüvān-ı ser-firāz, Sehrāb-ı ser-
belirtme hali 443b/02, 448b/03, firāz, be-ser [ü] çeşm
458b/21
Ser-bürehne ö.i. Kişi adı 462b/09,
Ser-
senüñ zm. Tekil ikinci şahıs zamirinin
463a/08, 463a/10
ilgi hali 443b/07
serā-perde (F.) i. Çadır, otağ 449a/17,
serā-
ser (F.) i. Baş, kafa 456a/02, 461b/03,
453b/04, 461a/16
468b/19
serā-perde-yi Ĥüsrev Şīr Hüsrev
serā-perde-
çek- İsyan etmek, baş kaldırmak
ser çek-
Şir’in otağı 449a/15, 451b/06,
458b/23 467a/10
*ser
ser-ā-pā Baştan başa 465a/21
ser- serāmed (F.) sf. Başta bulunan, ileri
ser->asker Baş kumandan, başbuğ
*ser
ser- gelen 457a/25
456a/02, 461b/03 → Ferāmurz-ı ser-āmed
*ser
ser-çūban Baş çoban, çobanların başı
ser- Śerende / Śerende Sāģūre ö.i. Kişi adı
448a/15, 451a/08, 451b/01 443a/09, 443a/16
*ser
ser-dār Kumandan 454b/02, 456a/17
ser- serheng (F.) i. Çavuş, yasakçı 462b/17
*ser
ser-firāz i. Benzerlerinden üstün olan,
ser- serhengān (F.) i. Çavuşlar, yasakçılar:
kahraman 468a/15
Na>ra urup: “Elçiyem, bir šarīķ-i
ser-
ser-firū it- Baş eğmek 462a/20
firū it-
resūl nāmem var. >Arż eyleñ
*ser
ser-ĥalķa Halka hâlinde oturanların
ser-ĥalķa
başı 468a/23 pādişāhuñuza!” diyince serhengān ve
*ser
ser-ķaplan mec. Baş savaşçı 441b/02,
ser- bevvābān segirdüp Efrāsiyāb’a ĥaber
447b/08, 463a/24 virdiler. 470b/24
ser- eyle- Baş savaşçı yapmak
ser-ķaplan eyle- serp- Saçmak 453a/12
serp-
451a/15, 458a/05, 468b/03 ses i. Ses, sadâ 445b/18, 449b/05,
ser- lıķ Baş savaşçılık 441a/25
ser-ķaplanlı
ķaplanlıķ 461b/19
*ser
ser-keşlik Dik başlılık, inatçılık
ser- sev- Sevmek 445a/21, 445a/23
sev-
453a/07 sevdā (F.) i. Heves, istek, arzu 468b/03
ser- eyle- İnat etmek 465b/01
ser-keşlik eyle- sevdāya düş- Heves etmek, arzu
sevdāya düş-
ser- it- İnat etmek 459b/15,
ser-keşlik it- ermek 468b/11
462a/21 → def>-i sevdā it-
*ser
ser-meydān i. Meydan başı 455b/13,
ser- Sevdāve Bānū ö.i. Kişi adı 468b/02
466a/14
seyāģat (A.) i. Yolculuk, gezi 450a/16,
*ser
ser-nām 453b/13
ser-
466a/05
*ser
ser-tīz Ucu, baş tarafı sivri olan, keskin
ser- eyle- Yolculuk etmek
seyāģat eyle-
467b/19 445b/03
ser-ver i. Yiğit, kahraman 440a/14,
*ser
ser- it- Yolculuk etmek 466a/15
seyāģat it-
445a/25, 456b/25
Seylān ö.i. Kişi adı 459a/18, 459b/23
ser-ver-i >ālem Dünyanın en yiğit
ser-ver-
kişisi, büyük kahraman 447b/11 seyr (A.) i. Temaşa, bakış
seyr- šur- Seyretmek 461b/22
seyr-e šur-

189
eyle- Seyretmek 464b/12
seyr eyle- ur- Sırtına almak 466b/10,
ŝırtına ur-
Seyüm ö.i. Kişi adı 470b/10 470a/03, 470a/06
ıçra- 1. Birden bire bulunduğu yerden
ŝıçra- → ŝalla ŝırt eyle-
ayağa kalkmak, fırlamak: Şaġād ıyır- (Elbisesini) soymak, sıyırmak
ŝıyır-
442a/06
ŝıçrayup urdı, ķapu açıla-düşdi.
sidük i. Sidik 444a/10
450b/07
2. İleriye doğru atılmak, zıplamak: siģr (A.) i. Sihir, büyü 443a/10, 459a/08,
Būrzī ŝıçrayup aralarına girüp birin 459b/24
bir eli-le ve birin bir eli-le ķapup al- Büyüsünü bozmak 459a/09
siģrin al-
ķolına aldı. 442b/13, 450a/12 it- Büyü yapmak 443b/18,
siģr it-
459a/16
→ cān başına sıçra-
→ āśār-ı siģr, ķuvvet-i siģr
ġa- Sıvazlamak, okşamak 441a/24
ŝıġa-
Sikender ö.i. Kişi adı
→ arķasın ŝıġa-
→ Sedd-i Sikender miśāl
ŝıķ- Sıkıca kavramak, sıkmak 459b/07,
sil- Kurulamak, silmek 446a/24
sil-
460b/07, 461a/15
ŝıķ boġaz eyle- Bir şeyi yaptırmak
boġaz eyle- silāģ (A.) i. Silah
için birini zorlamak, baskı yapmak *silāģ
silāģ-
silāģ-şōr Savaşçı, silahşör
452a/15 silāģ-şōrlüķ Savaşçılık 464a/23,
silāģ-
ıl- Sıkıntıya kapılmak
ŝıķıl- 455a/09
→ cānı ŝıķıl- silk- Silkelemek, silkmek 450a/11,
silk-
ış- Dar bir yere zorla sığmak ya da
ŝıķış- 459b/19, 462b/02
sığdırılmak 467a/02 silkin- Silkinmek 444b/03
silkin-
śıķlet (A.) i. Zahmet sille (F.) i. Tokat 447a/18, 458a/02,
çek- Zahmet çekmek 455b/16
śıķlet çek- 463a/07
ımŝıķı zf. Çok sıkı (bir biçimde)
ŝımŝ sille-
sille-i saĥt ur- Sert tokat atmak
saĥt ur-
466b/10, 466b/16 457b/06
ġun i. Yenilmiş, mağlup olmuş
ŝınġun ur- Tokat atmak 457b/08
sille ur-
456b/01 silleye Tokat tokata 467b/05
sille silleye
ınuķ i. Kırık, parçalanmış
ŝınuķ sincāb (F.) i. Sincap 441b/17
ŝınuķlar göster- Bozguna uğratmak
ınuķlar göster- sīne (F.) i. Göğüs, bağır 459b/18,
469a/05 462b/05, 469a/19
ŝınur i. Sınır, hudut 470a/13 yar- Eziyet etmek, acı vermek
sīnesin yar-
ınurdaş i. Sınırdaş, sınır komşusu
ŝınurdaş 459b/19
470a/11 sīne ŝāf Sarılıp kucaklaşmış
*sīne
sır (A.sırr) i. Gizli tutulan şey, sır ol- Sarılıp kucaklaşmak
sīne ŝāf ol-
446b/01, 465a/10, 466b/22 459a/13, 468a/20
ŝırt i. Sırt 442a/05, 460a/17, 460a/17, *sīne
sīne-çāk Yüreği yaralı 462b/01,
sīne-
460a/25 463a/08, 463a/14

190
siñ- Büzülmek, saklanmak, gizlenmek,
siñ- ŝoģbet eyle- Sohbet etmek,
ŝoģbet eyle-
sinmek 442b/07 söyleşmek 449b/20, 449b/22,
sipāh (F.) i. Ordu 441a/08, 449a/15, 468b/09
464a/22 ŝoģbet
ŝoģbet-
ģbet-i cāme- it- Yatakta sohbet
cāme-ĥāb it-
sipāriş (F.) i. Ismarlama
sipāriş etmek 442a/16
sipāriş eyle- Ismarlamak 440b/04,
sipāriş eyle- ŝoģbet it- Sohbet etmek, söyleşmek
ŝoģbet it-
467a/09 440b/11
siper (F.) i. Kalkan 441a/14, 455b/07, → eśnā-yı ŝoģbet
466a/18 ŝoķ- Sokmak, yerleştirmek 442a/01,
ŝoķ
→ āyīne-i siper, mir&āt-ı siper 454a/06, 459b/17
-sitān (F.) sf. “Alan, alıcı” manalarıyla ŝol i. ve sf. Sağın karşıtı, sol 440a/19,
birleşik kelimeler yapar 458a/04, 463a/25
→ nīze-i cān-sitān ŝoñ i. Son, nihayet 445b/22, 452a/11
sitem (F.) i. Zulüm, haksızlık ŝoñı gelme- Sonu iyi olmamak
ŝoñı eyü gelme-
452a/19
eyle- Zulmetmek, haksızlık
sitem eyle-
ŝoñra 1. e. Sonra: Būrzī ġurāb-ı baģrīye
yapmak 441a/20
siyāh (F.) 1. i.ve sf. Kara, siyah 445b/07, süvār olup biraz daĥı cengden ŝoñra
446a/05, 446a/05 Būrzī Melik-zād’ı gürz ile zemīne
2. i. Zenci 454a/07 indürüp kendi de indi. 441a/09,
siyāh-rū 458b/06
siyāh- 441a/18, 442a/24
→ pehlüvān-ı siyāh, rū-siyāh zf. 2. Bundan sonra, daha sonra:
Siyāmek ö.i. Kişi adı 444a/21, 446a/15, Ammā pehlüvānları vekālet da>vāsına
446b/18 düşüp aralarında çoķ nizā> oldı.
ibn-i Efrāsiyāb 444a/24
Siyāmek ibn Ŝoñra imtiģān oldılar. 445a/19,
siyeh bk. siyāh 445b/21, 469a/19
3. Gelecekte, ileride; akibet, nihayet:
Siyeh Merd
Merd / Siyeh Merderd-i Gīlānī ö.i.
Merd-
Kişi adı 468b/04, 468b/10, 468b/14
Dāniş-pezīr’e eyitdi: “İy ģakīm ŝoñra
siz zm. Çoğul ikinci şahıs zamiri, siz yine aġarmaķ ķābil midür?” didi.
440a/09, 449b/07, 452b/08 445b/21, 448b/25, 449b/14
size zm. Çoğul ikinci şahıs zamirinin → şimden ŝoñra
yönelme hali, size 442a/23, 447b/07, ŝor- 1. Sormak, sual etmek: Faġfūr Şāh
ŝor-
452b/02 daĥı ŝordı, Şaġād eyitdi: “Bire naŝıl
sizi zm. Çoğul ikinci şahıs zamirinin ĥaber ġayrı, bu devlet gitdi...
belirtme hali, sizi 442a/24, 449b/22, 446b/03, 447a/24, 451b/16
461b/03
2. Araştırmak, aramak: Nā-gāh
sizüñ zm. Çoğul ikinci şahıs zamirinin
ilgi hali 445b/06, 447a/01, 458b/12 Faġfūr Şāh daĥı gelüp hemān içeri
ŝoġan i. Soğan 446a/23 girdi, gördi, iki zengī helāk olmış;
ŝoģbet (A.) i. Konuşma, görüşme, sohbet
ŝoģbet aŝlın ŝordı. 442b/20, 449a/16,
449b/09

191
→ ģāl [ü] ĥāšırın ŝor- söz i. 1. Kelâm, söz; konuşma: Siyāmek
ŝovuķ i. Soğuk
ŝovuķ Şāh zengīnüñ sözine: “Ne >amel biz
→ başıña ŝovuķ geç- šābi> olmazuz.” diyüp bindiler,
ŝoy- 1. (Elbisesini) çıkarmak, soymak:
ŝoy- Būrzū’ya muķābil oldılar. 441a/01,
Tamām ŝoyup bir pīrāhenle ķodı. 444a/09, 445a/14
441b/25, 445b/12, 2. Fikir, düşünce, görüş: Bunlar bu
2. Çalmak: Ammā dā&imā kārı gelen sözde iken šabl-ĥāne sesi gelüp
bāzer-gānları bāc isterem, diyüp gitdükçe yaķın geldi. 461b/19
ŝoyardı. 469b/10 3. Konuşulacak husus, iş, mesele: ...
ın- (Soyunmak, elbisesini) çıkarmak
ŝoyın
ŝoyın- “İy >asker bir söz añlarıñuz ilerü
441b/25, 459b/06, 468a/16 gelsün, size bir sözüm var.” didi.
sög- Hakaret etmek, kötü söz söylemek
sög- 446a/08
444b/13 söyle- Konuşmak 441a/01,
söz söyle-
sök- Koparmak, çekmek 461a/09
sök- 451a/03
sön- Sönmek 456b/08
sön- ŝu i. Su 446a/23, 450b/03, 459b/05
söyle- 1. Demek, söylemek; anlatmak:
söyle- su&āl (A.) i. Soru 440a/07
su&
Cāsūs bu ĥaberi alup götürdi, su&āl eyle-
su& eyle- Soru sormak 440b/06,
445a/05, 463b/21
Būrzū’ya söyledi. 441a/05, 441a/07,
442b/15 su&āl it-
su& it- Soru sormak 440a/14
2.. Konuşmak: >Ayyār gelüp “Nedür ŝuç i. Kabahat, hata, günah 451b/04
bire nā-bekārlar ne yebāna ŝulb (A.) i. Döl
söylersiñüz?” didi. 442b/14, 465a/03, ŝulb-ı peder 442a/15
ŝulb-
467a/01 ŝulģ (A.) i. Uzlaşma, baş
ŝulģ
getür- Söz vermek 461a/18
söz getür- *ŝul
ŝulģ-nāme Barış kâğıdı 458a/08
ŝulģ
söyle- Söylemek, demek 441a/02,
söz söyle- sulšān (A.) i. Hükümdar, padişah
451a/03 445a/11, 449b/07, 454a/03
söyledeme- Konuşturamamak 441b/24
söyledeme- sulšān-ı >ayyārān 448b/21
sulšān-
söylen- Denmek, söylenmek; anlatılmak
söylen- sulšān-ı ŝāģirān >Anber Fām 459a/02
sulšān-
466b/20 sulšān- Zengbār 447a/22
ulšān-ı Zengbār
söyleş- 1. Karşılıklı konuşmak:
söyleş- ŝun- 1. Sunmak, arz etmek, vermek:
Söyleşürek azġaşup cenge başladılar. Andan nāmeyi çıķarup Cihān-gīr’e
455a/12
ŝundı. 460b/18, 464a/16, 464b/17
2. Anlatmak: Süsmār >ayyāruñ
2. (Elini) uzatmak, uzanmak
kendülere eyledügi rengi söyleşüp → el ŝun-
her biri bir söz söyledi. 451a/02 sūr (F.) i. 1. Düğün: 441a/25, 442a/19,
söylet- Konuşturmak, söyletmek
söylet- 463a/10
445a/08, 452b/12 2. Ziyafet, şenlik 440b/11, 442a/19,
463a/10

192
eyle- Düğün yapmak 456a/02
sūr eyle- 3. Saldırmak: Yüzinde niķāb nā-gāh
surāģī (A.) i. Surâhi, su şişesi 449a/01,
surāģ öñinden āhū pür-tāb idüp Ĥūrşīd Şāh
464b/23 bu āhūnuñ üzerine sürdi ve bir
ŝurat (F.) i. 1. Yüz, çehre
ŝūret / ŝurat ĥadeng urdı... 469a/09
445b/05, 449b/02, 465a/05
2. Biçim, kılık 445b/20, 450a/20, 4. (Yağ vb.) yaymak, sürmek: Dāniş-
3. Tarz, yol, gidiş 462b/21, 468a/15 pezīr-ģakīm boyanuñ üzerine bir
gir- Kılığına girmek
ŝūretine gir- dühn sürüp hemān ābnūs gibi yalap
445b/01, 450b/13, 464b/20 yalap eylemege başladı ve yüzine bir
ŝūretine ķo- ķoy- Kılığına
ķo- / ŝūretine ķoy- yaġ sürüp şerģalar gösterdi...
sokmak 464b/20, 469b/12 445b/16, 445b/17
→ cellād-ı ŝūret, dervīş-ŝūret, gencūr- → biribirin sür-, ķadeģ sür-, üzerine sür-
ŝūret, Ķubād-gencūr-ŝūret, Ķubād- , yüz sür-
ŝūret, tebdīl-i ŝūret sürtin- Sürtünmek, sürünmek
sürtin
*ŝŝūretā zf. Görünüşte 444a/07, 455b/01 sürtine sürtine Sürüne sürüne 450a/25
*ŝŝūretā-
ūretā-ĥū 449a/08 sürül- 1. Kovulmak, uzaklaştırılmak:
sürül-
ŝūretlü i. Yüzlü, çehreli 452b/13 Cihān-gīr >askeri şaşup tiziyye
ŝuŝ- Susmak 459a/14
ŝuŝ- atlarına süvār olınca çoķ kimse ĥārice
süd i. Süt 466a/19 sürüldi. 457a/04,
→ māderinden emdügi süd damaġında 2. Sürmek: Ġayrı bunlar muşt muşta,
leźźet vir- yaķa yaķaya, sille silleye ol ķadar
Süheyl ö.i. Kişi adı 443a/10, 457b/24, biribirin sürdiler kim ayaķları altında
458a/04
zemīn güyā sürülmüş tarlaya döndi.
Süheyl-ābād ö.i. Yer adı 443a/16,
Süheyl-
467b/05
446b/04
Süsmār ö.i. Kişi adı 450a/19, 450b/13,
Süheyl- Derbendī 463a/25
Süheyl-i Der
451a/02
Süheyl-
Süheyl-i der
der-
er-bend-nişīn 457b/23
bend-nişīn süst (F.) i. Hareketsiz, miskin tenbel
ķal>a-yı Süheyl-
ķal> Süheyl-ābād 443a/19 eyle- Hareketsiz bırakmak
süst eyle-
Sührāb ö.i. Kişi adı 459a/16
→ Būrzī ibn-i Sührāb sütūn (F.) i. Direk, sütun 450b/03,
süleymānī (F.) i. Sırt 466a/01 460b/10, 460b/11
sür- 1. (At vb.) yürütmek, sürmek:
sür- süvār (F.) i. Ata binen, süvari
Ferhād at sürüp der-bend aġzına geldi ol- Ata binmek 440a/12,
süvār ol-
447a/16, 457a/01
ve Cihān-gīr’i dā>vet eyledi. 441a/09,
455a/12, 463b/14 → Arġun-ı gergedān-ı süvār, Gird-āb-ı
2. (Asker) sevketmek: Būrzī elli biñ gergedān-ı süvār
>askeri sürüp öte başına çıķdı.
461a/13, 469a/09, 469a/10

193
-Ş-

şād (F.) i. Sevinçli, mesrur şarāb (A.) i. İçki, şarap 452b/01,


şarāb
ol- Sevinmek 442b/01, 445b/01,
şād ol- 452b/20, 455b/20
453a/17 şaş- Şaşırmak 440a/14, 445b/01,
şaş-
Şaġād ö.i. Kişi adı 440a/15, 446b/21,
Şaġ 451a/05
450a/24 şaşur- Şaşırtmak: Ben ķaçmaķ murād
şaşur-
şāh / şeh (F.) i. Hükümdar, padişah eyledüm, na>ra ile beni şaşurup
şeh-en-şāh Hükümdar 453b/08,
şeh-en- šutdı... 446b/15, 453a/03, 470a/03
453b/23, 454a/25 āyed (F.) bağ. Eğer, şayet 443a/05,
şāyed
şāh- cihān Cihanın şahı 440b/23
āh-ı cihān 443a/20, 454b/25
şāh- Çīn Çin’in şahı 443b/12,
āh-ı Çīn şeb (F.) i. Gece
443b/24 *şeb
şeb- rāġ i. Gece parıldayan yakut taşı
şeb-çerā
çerāġ
*şşāhāne sf. Şahane, şaha yakışacak 453b/07
biçimde, mükemmel 444a/21, 451b/12 şebiĥūn (F. şeb-ĥūn) i. Gece baskını
şebiĥ
*şeh
şeh-bāz i.Yiğit, şanlı, gösterişli adam
şeh- şebiĥ eyle- Gece baskını yapmak
şebiĥūn eyle-
457b/11 456a/21
*şeh
şeh-zāde i. Şehzade, prens 444a/21,
şeh- şebiĥ it- Gece baskını yapmak
şebiĥūn it-
447a/22, 450a/23 456a/18
→ dīvān-ı Ekrem Şāh, efser-i Şāh, ecā>at (A.) i. Yiğitlik 454b/14
şecā>
Nevādir Şāh-ı ejder-küşt, sarāy-ı şecī> (A.) i. Cesur, yürekli, yiğit 455a/20
şecī
Ekrem Şāh, sarāy-ı Faġfūr Şāh, şedīd (A.) sf. Şiddetli
şedīd
mürġ-ı dil-i şeh-bāz, şeh-en-şāh, → øarb-ı şedīd, øarb-ı şedīd ur-
Būrzī-yi şeh-bāz, Cihān-dār-ı Şāh-ı şehādet (A.) i. Bir şeyin doğruluğuna
şehādet
>Amūd-keş inanma
şaĥŝ (A.) i. Kişi, şahıs 462b/08
şaĥŝ şehādet eyle- Bir şeyin doğruluğuna
şehādet eyle-
şaķ I yan. Enlice bir şeyle vurulduğu
şaķ inanmak 450a/11, 461a/20
zaman çıkan sesi anlatır → >aķlı şehādet eyle-
şaķ şaķ 470a/04
şaķ şaķ Şehnāme i. Firdevsî’nin tanınmış
şaķ II (A. şaķķ) i. Yarık, çatlak; parça
şaķ eserinin adı 442a/15, 454b/08,
454b/08
→ iki şaķ eyle-
Şehnāz ö.i. Kişi adı 444a/05
Şehnāz
şākird (F. şāgird) i. Çırak, yamak
şehr (F.) i. Şehir, kent 469a/22
469a/06
şalvār (F. şelvār) i. Şalvar
şalvār şehr hişt-kend Behiştkent şehri
şehr-i Behişt
Behişt-
456b/25
→ bend-i şalvār
şehriyār (F. şehr-yār) i. Padişah,
şān (A.) i. Ün, şöhret hükümdar 470a/09, 470a/14, 470a/16
getür- (Kötü) Ün salmak 465a/15
şān getür- şehriyārī sf. Şaha ait
*şehriy
şehriyārī

194
→ dāmād-ı şehriyārī şikāf (A.) i. Yarık, yırtık, çatlak 442a/09,
şikāf
Şehrūz ö.i. Kişi adı 469a/25, 469b/01,
Şehrūz 442a/10
469b/08 şikār (F.) i. 1. Av, avlanma 451b/13,
şikār
şeķa (A.) i. Alçaklık
şeķa 458a/15, 460a/04
2. Avlanan hayvan, şey 456a/14,
şeķa it- Alçaklık etmek 458a/23
şeķa it- 458a/15, 458b/02
şekl (A.) i. Biçim, görünüş 443b/13 şikār
şikāra çıķ- Ava çıkmak 450b/01,
āra çıķ
şekline gir- Herhangibir şeyin şekline
şekline gir- 453b/09, 462a/25
girmek 459b/07 şikār eyle- Avlamak 450a/22
şikār eyle-
şekline koy- Herhangibir şeyin
şekline koy- şikār it- 1. Avlanmak 453b/06,
şikār it-
şekline sokmak 464b/11 467a/10
şem> (A.) i. Mum
şem 2. Avlamak 460a/11
şem>-dān i. Şamdan 441b/18
*şe
şem → >azm-i şikār eyle-, ŝayd u şikār it-
şem>a (A.) i. Yağlı fitil, mumlu fitil
şem> şikāyet (A.) i. Yakınma, şikayet
şikāyet
441b/22, 456b/07, 459b/05 şikāyet it- Yakınmak 452a/12
şikāyet it-
şem>a-yı kāfūrī
şem> kāfūrī Kâfurdan yapılan şikem (F.) i. Karın 466a/13
mumlu fitil 441b/18
şikest (F.) sf. Kırık, kırılmış
Şemse ö.i. Kişi adı
ol- Kırılmak 467a/23
şikest ol-
Bānū 444a/05
Şemse Bānū
şimdi zf. 1. Şu anda: Ammā cāźū-yı
Şengül ö.i. Kişi adı
>Anber Fām, Būrzī’ye ģišāb idüp:
Şengül Hind ö.i. Kişi adı 470b/11
“Nicesin iy zengī? Şimdi seni helāk
şenlik i. Şenlik
iderem benüm ādemlerüm niçün
eyle- Şenlik yapmak,
şenlikler eyle-
eğlenmek 456a/03
öldürdüñ?” didi. 442a/24, 457a/17,
459a/11
şerbet (A.) i. Şerbet 460b/18, 464a/16
2. Bundan sonra: ...Şimdi sen de
şerģa (A.) i. Dilim, parça 445b/17
şerģa
görürsin, hele şāhımuz bir miķdār
şer (A. şerr) i. Kötülük, fenalık
rāģat eyleyüp ķalķsun da kelleñi
ġra- 453a/14, 453a/15,
şerrine uġra
uġra-
tenüñden cüdā eylesün...452b/15
459a/10
şeş (F.) sf. Altı 460b/11 3. Az önce, biraz önce, demin: Şaġād
→ Ferĥāl-i şeş dest-i ĥar püşt-i gāv ser-i >ayyār bu ģāli görüp: “Hāy anasını!
şütur dendān-ı merdüm ĥor Bu Gehrāb şimdi gitdi. Ben de
şevķ (A.) i. Neşe, sevinç, haz 441a/19,
şevķ gitsem aña irişmek maģāldür.
445b/02 452a/03
şevķ it- Neşelenmek 448b/09
şevķ it- şimden girü Bundan sonra, bundan
böyle 446b/14, 457b/20, 465a/14
şey (A. şey&) i. Nesne, şey 449b/13,
şimden soñra Bundan sonra, bundan
451b/16, 457a/21
böyle 443a/13, 448a/12
şiddet (A.) i. Sertlik, şiddet 467a/23
şimdiki zf. Bu anki, bu zamandaki
şifā (A.) i. Derman, şifa 466b/17
şifā 441b/21, 462b/20, 464a/02

195
şīr (A.) i. Arslan
īr-i ceng mec. Kahraman kimse
şīr-
450a/18
īr-zād ö.i. Kişi adı 447a/18, 459b/21,
Şīr-
460a/09
Şīrāsb ö.i. Kişi adı 456b/24
īrgīr ö.i. Kişi adı 459a/20, 459b/21,
Şīrgīr
460a/09
şīrīn (F.) sf. Tatlı, sevimli, hoş 468b/01
īrīn-zebān i.Tatlı dilli, güzel konuşan
*şşīrīn-
→ rāvī-i şīrīn-edā, rāvī-i şīrīn-zebān
şiş i. Sivri demir çubuk, şiş 464b/22
şiş- Şişmek 441b/08
şiş-
şīve (F.) i. Naz, eda 444a/04
*şşīve-kārlıķ (F.) sf. İşveli, cilveli
īve-kārlı
şīve-
īve-kārlı it- Cilve yapmak 448b/25
kārlıķ it-
şol sf. Şu 440a/10, 459a/13, 461b/17
şöyle zf. Şöyle 440a/07, 446a/07,
450b/03
şu sf. İşaret sıfatı, şu 441a/12, 456b/08,
457a/23
şuķķa (A.) i. Kumaş, kâğıt parçası
şuķķa
467a/12
şunda zm Şu zamirinin bulunma hali
453b/06, 461b/15
şundan zm Şu zamirinin ayrılma hali
448a/22, 462b/25
şunı zm Şu zamirinin belirtme hali
445a/08, 458b/25
şübhe (A.) i. Kuşku, şüphe 444a/13
gel- Kuşkulanmak 449b/04
şübhe gel-
şübheye var- Kuşkulanmak 444a/07
şübheye var-
şükr (A.) i. Şükür 457b/20
eyle- Şükretmek 454b/03,
şükr eyle-
458b/17, 468a/24
ürū> (A.) i. Başlama
şürū>
ürū> eyle-
şürū> eyle- Başlamak 452a/17

196
-T-

tā (F.) zf. 1. ...e kadar, ...a değin, bi> (A.) i. Uyan, itaat eden 461b/02,
tābi
tābi>
468a/18
...ıncaya kadar: Tā aĥşam olınca ol
bi> eyle-
tābi
tābi> eyle- İtaat ettirmek 443a/11,
>işret-gāhda ŝoģbet idüp ķalķdılar, yine 445b/08, 446b/06
çadırlarına geldiler. 440b/11 bi> it-
tābi
tābi> it- İtaat ettirmek 445b/24,
461a/24
2. Ta ki, nihayet: Tā kim Ķabaliyye bi> ol-
tābi
tābi> ol- Uymak, itaat etmek 441a/19,
öñine geldi, ne gördi, taģmīnen yüz biñ 447b/16, 453a/07
miķdārı bir >asker ķonmışlar, ķal>a bi> olma
tābi
tābi> ma- Uymamak, itaat etmemek
olma-
öñinde ammā bār-gāhlarınuñ aġzı Çīn 446b/17, 447b/08, 447b/17
cānibine. 445a/02, 460a/14, 461b/24 šabī>at (A.) i. Huy, yaratılış 443b/25
ta>bīr (A.) i. Yorum
ta>
3. Zaman ve mesafe bakımından ta>bīr olın
ta> ın- Yorumlanmak 442a/11
olın-
uzaklık ifade eder: Altında bir
tab>iyyet (A.) i. Tabi olma
tab>
gergedān-ı metīn gele gele tā >askerüñ
tab>iyyet it-
tab> it- Tabi etmek 447b/23
muķābelesine gelüp ķondı. 440b/15,
šabl (F.) i. Davul
462b/14
*šabl
šabl-ĥāne i. Büyük davul 461b/19
šabl-
ta>accüb (A.) i. Şaşkınlık, şaşırma
ta> šabl- çal- Büyük davul çalmak
šabl-ĥāne çal-
ta>accüb eyle-
ta> eyle- Şaşırmak, hayrete 460b/25
düşmek 451a/19 šabl-ı >alem Davul ve bayrak 458b/19
šabl-
ta>accü
ta> it- Şaşırmak, hayrete
accüb it- šabl-
šabl-ı ārām Yapılan işe ara vermek
düşmek 466b/23
için davul çalma
ta>ām (A.) i. Yemek, aş 451b/08
ta>
šabl-
šabl-ı ārām çaldur-
çaldur- Yapılan işe ara
ta>aźźür (A.) i. Özür bildirme
ta>
vermek için davul çaldırmak
ta>aźźür ü >itāb eyle-
ta> eyle- Azarlamak,
450b/21, 451a/14, 455a/15
kızmak 452b/16
šabl-
šabl-ı ārām çalın-
çalın- Yapılan işe ara
šāb (A.) i. Tabiat, huy 444a/09
šāb>
vermek için davul çaldırılmak
šaban i. Ayak altı; taban
447a/20, 455a/22, 464b/02
al- mec. Hızlı gitmek, koşmak
šaban al- tāc (A.) i. Taç 451b/11, 453b/08,
456a/22, 463b/02, 470b/16 454a/25
getür- mec. Hızlı gitmek,
šaban getür- *tāc
tāc-ĥāne Kalenin yüksek yeri 449a/13
tāc-
koşmak 456b/04
šaġ (I) i. Dağ, büyük tepe 445b/11,
šaġ
ķaldur- mec. Hızlı gitmek,
šaban ķaldur-
450b/24, 460a/09
koşmak 446a/22, 463a/21, 466b/09
šaġ (II) (F.) i. Yara
šabancala Tokatlamak 455b/08,
šabancala-
461a/06 ur- Yaralamak 445a/23
šaġ ur-
ġyīr (A.) i. Değiştirme, başkalaştırma
taġy
taġyī

197
taġy īr-i cāme Elbise değiştirme
taġyīr
ġyīr- taĥt
taĥt- Efrāsiyāb Efrasiyab’ın tahtı
ĥt-ı Efrāsiyāb
464b/11 457b/09, 457b/12
šaġıl- Dağılmak, yayılmak 460a/20,
šaġıl- ĥt-ı Īrān İran tahtı 458a/11
taĥt
taĥt-
470a/02 → pāy-ı taĥt, pāy-ı taĥta geç-
taģammül (A.) i. Dayanma, katlanma, taģt (A.) i. Alt, aşağı
taģ
tahammül
tahte’ś-serā Toprağın altı, yer altı
tahte’ś-
ideme- Sabredememek,
taģammül ideme-
466a/13
dayanamamak 454b/09
šā>ife (A.) i. Kavim, kafile 453b/11,
šā>
Šaģār ö.i. Kişi adı 456b/24
454b/17
taģķīķ (A.) sf. Doğu, gerçek 442b/21, šaķ yan. Tahta ve benzeri bir şeye
444a/12 vurulduğunda çıkan tok vesert ses
taĥm īnen (A.) zf. Takriben, aşağı yukarı
taĥmīne
ĥmīnen ırāķa šumšurāķ yan. Vurma,
šaķ šır
šırāķa
445a/02 çarpma sırasında çıkan ses 466a/11
taģŝīl (A.) i. Elde etme, ele geçirme
taģŝ šaķ- Geçirmek, takmak 443a/19,
šaķ-
444b/01 467b/13
taģŝ it- Ele geçirmek, elde etmek
taģŝīl it- šāķat (A.) i. Kuvvet, direnç, güç, takat
468b/21
getür- Dayanmak, katlanmak
šāķat getür-
taģsīn (A.) ünl. Aferin, bravo 466a/06
454a/09, 467a/23, 467b/18
eyle- Takdir etmek, beğenmek
taģsīn eyle- ıl- Takılmak
šaķıl
šaķıl-
441a/15, 445b/02, 454a/22
→ ardına šaķıl-
it- Takdir etmek, beğenmek
taģsīn it-
445a/14, 455b/02 taķviyet (A.) i. Kuvvetlendirme,
sağlamlaştırma
taĥt (A.) i. 1. Taht: Bir bilmedügi taĥt
taĥt
taķviyet-i beden (Beslenip) güçlenme
taķviyet-
üzerinde šurur: “Bu ne ģāldür?” diyü 466a/22, 455b/20, 455b/21
ķarşusına baķdı bir pençe-yi āfitāb šaleb (A.) i. İstek, arzu
kendüsine nažar eyler. 443a/25, eyle- İstemek, talep etmek
šaleb eyle-
445a/06, 462b/14 442a/04, 448a/03, 455a/10
2. Saltanat, hükümdarlık: Siyeh it- İstemek, talep etmek
šaleb it-
Merd’üñ ķanın šaleb iderem ve hem 468b/15, 468b/23
taĥtın šaleb eylerem 455b/24, šālib (A.) i. İsteyen, istekli talip 469a/07
468b/23, 470b/05 ta>līm (A.) i. Öğretme, talim 470b/22
ta>
3. Saltanat makamı, payitaht: Bu Šalķan ö.i. Yer adı 449a/12
mel>ūne >ammusı-la pederi Seylān → >azm-i Der-bend-i Šalķan eyle-, Der-
Şāh vefāt eyledükde taĥtı birāderi bend-i Šalķan
Behmen Şāh’a vaŝiyyet eyledi. tamām (A.) 1. sf. Bütün, hep: Tamām
459b/23, 460a/01 cümle pehlüvānlaruñ da ele getürüp
taĥt ılıçla- Tahttan düşürmek
taĥt ķılıçla
ķılıçla- birden ķatl eyleyelüm. 443b/21
455b/25

198
2. Tam olarak, eksiksiz, tam: Ĥulāŝa- 4. Herhangi birinin aracılığıyla,
i kelām bir hafta ceng ve bir gün vasıtasıyla: Andan eyitdi: “Tīz
āsāyiş iderek bu ķā>ide üzre tamām söyleñ, iy rū-siyāhlar, siz kimüñ
ķırķ gün ceng eylediler. 467a/14 šarafından gelüp bu ķaŝdı
3. zf. Büsbütün, bütünüyle: Tamām eyledüñüz?” didükde bunlar daĥı
ŝoyup bir pīrāhenle ķodı. 441b/25, šoġrısın söyleyüp, “Biz Hāmān
454b/04, 469b/08 ķullarıyuz, bizi Hāmān āzād idüp
4. Sonunda, nihayet: Tamām Būrzī, saña gönderdi. 442b/15, 464a/12
Bānū ile döşege girüp kām alduķdan *šaraf
šaraf-gīr sf. Bir tarafı tutan, bir tarafı
šaraf-
ŝoñra uyusa gerekdür. 442b/04, kayıran 444b/21
442b/07, 464b/12 šaraķlıķ i. Tarama aletinin konulduğu
šaraķlı
it- Tamamlamak 443b/09
tamām it- yer 467b/09, 467b/14
ol- Bitmek, tamamlanmak
tamām ol- šarfe(A.)
šarfe i. Göz kapağının bir kere açılıp
441b/12, 454a/24, 460b/12 kapanması
šamar i. Damar šarfetü’l->ayn (A.) i. Bir kez göz açıp
šarfetü’l-
kapayıncaya kadar geçen an 452a/04,
tāmar be šamar Damar damar 466a/15 463a/21
Šamġāç ö.i. Kişi adı 448a/17, 449a/02,
Šamġ šarīd (A.) i. Çıkarılmış, kovulmuş
450a/01
šarīd- eyle- Sürülmüş gibi
šarīd-i cevelān eyle-
šanšana(A.)
šanšana i. Gürültü, patırtı yerinde durmayıp gezmek, dolaşmak
→ nara>-yı šanšana-yı Allāhu ekber 441a/09, 455a/24
Tañrı i. Allah 446a/11 ta>rīf (A.) i. Bildirme, anlatma, tarif
ta>
šapu (A.) i. Saygı, tazim, hürmet ta>rīf eyle-
ta> eyle- Anlatmak, bildirmek
kıl- Hürmet etmek 470b/25
šapular kıl- 449a/16
šar i. Dar 466b/19 šarīķ (A.) mec. Tarz, usul, âdet 447a/05,
, 456b/19, 459b/13
šaraf (A.) i. 1. Yan, yön: Ser-bürehne
šarīķ-i resūl 470b/23
šarīķ-
sīne-çāk bir šarafa ve cāźūnuñ lāşe-i
tarla i. Tarla 467b/05
murdārı bir šarafa düşdi. 455a/08,
tār-mār (A.) i. Perişan, darmadağınık
tār-
456a/24, 463a/14
2. Yer, bölge, ülke: Şaġād, tār- ol- Dağılmak, perişan olmak
tār-mār ol-
444a/14, 459a/06
Miśķāliyye šarafına gitdi. 451b/19,
šarrār (A.) i. Yankesici
453a/15, 465b/05
3. Savaşta karşılaşan taraflardan her → >ayyār-ı šarrār-ı ĥançer-güzār
biri: Keyānūş šarafından her kim 468b/17
meydāna girdi ise hemān cümlelerin šarz (A.) i. Usul, yöntem 460b/25,
men> idüp birer øarb-ile ālūde eyledi 462a/25, 463a/24
ve bende çekdi. 455a/11, 455a/23, šut- 469a/20
šarzın šut-
464b/04 taŝarruf (A.) i. Kullanma
taŝarruf
taŝarruf eyle- Kullanmak 444b/03
taŝarruf eyle-

199
→ ķabża-yı taŝarrufına al- ta>žīm eyle-
ta> eyle- Saygı göstermek 469a/23
šaş i. 1. Taş 446a/16, 450a/25, 460a/19 ta>žīm göster-
ta> göster- Saygı göstermek
2. Mücevher 450b/06, 450b/07, 461b/12
470a/01 ta>žīm it-
ta> it- Saygı göstermek 443b/01
šaşaķ i. Er bezi, erkeklik bezi, haya
šaşaķ ta>zīr (A.) i. Azarlama
ta>
470a/05 ta>zīr eyle-
ta> eyle- Azarlamak 451a/07,
šaşıt Taşıma işini yaptrmak, taşıtmak
šaşıt- 467a/08
469b/17 tāziyāne (F.) i. Kırbaç, kamçı 450a/15,
taşra i. ve e. Dışarı 442b/18, 451a/01, 455b/15, 455b/15
458b/11 eyle- Kırbaçlamak 443a/21
tāziyāne eyle-
çıkar- Dışarı çıkarmak 450b/01,
taşra çıkar- tażmīn (A.) i. Sebebolunan zarar ve
469b/18 ziyânı ödeme
çık- Dışarı çıkmak 450b/12,
taşra çık- eyle- Zarar ve ziyânı
tażmīn eyle-
458a/20, 464a/06 ödemek457b/18
it- Dışarı çıkarmak 452a/16
taşra it- it- Zarar ve ziyânı ödemek
tażmīn it-
Tātār ö.i. Tatar 456a/16, 456b/01 457b/15
→ >asker-i Tātār tebdīl (A.) i. Değiştirme 457a/15
šavr (A.) i. Konu, husus 463a/24 gel- Değişmek 463b/09
tebdīl gel-
šayan- Dayanmak 456b/05
šayan- tebdīl-i ŝūret Görünüşünü değiştirme
tebdīl-
ta>yīn
ta>yīn (A.) i. Belirleme; tayin 445a/08, 451b/24, 456a/21
ta>yīn
ta> eyle- 1. Belirlemek, tesbit
yīn eyle- ol- Değişmek 445a/04
tebdīl ol-
etmek 440b/10, 442b/24 teber (F.) i. Balta 456b/05, 458a/18,
2. Görevlendirmek 451b/18, 456a/12, 469a/11
457a/12 Tūr Teberkeş ö.i. Kişi adı 455a/02,
ta>yīn
ta> it- 1. Belirlemek, tesbit etmek
yīn it- 457a/07, 463b/01
448b/04 tecessüs (A.) i. Araştırma, yoklama
2. Görevlendirmek 448b/09
it- Araştırmak 443b/15
tecessüs it-
ta>yīn
ta> olın- 1. Belirlenmek, mukarrer
yīn olın-
kılınmak 461b/05 tedārük (A.) i. Hazırlık, tedbir 447a/01,
2. Görevlendirilmek 444b/18 453b/23, 463a/20
tażarru> (A.) i. Yalvarma, niyaz etme
tażarru> tedārükde ol- Hazırlık yapmak, tedbir
tedārükde ol-
düşünmek 454b/04
tażarru> eyle-
tażarru> eyle- Yalvarmak, niyaz
etmek 440b/02 göril- Hazırlanmak 447a/15
tedārük göril-
tāze (F.) i.1. 456a/15 gör- Hazırlık yapmak
tedārük gör-
445b/10, 451b/04, 454a/16
2. sf. Genç 456b/11
it- Hazırlamak, sağlamak
tedārük it-
le- Yenilemek 459a/08
tāzele
tāzele- 443b/06, 469b/02
tāzelik i. Gençlik 443b/16, 456b/03
tāzelik ol- 470b/03
tedārük üzre ol-
ta>žīm (A.) i. Saygı gösterme, ululama
ta> tedārük-i >asker 443b/09
tedārük-
447b/24, 451b/06, 462a/15
tedbīr (A.) i. Çare, tedbir 447a/02

200
te>eddüb (A.) i. Utanma, edep
te> ten (F.) i. Beden, vücut 453a/12
te>eddüb it-
te> it- Utanmak 442b/18 → başın teninden cüdā eyle-, kelleñi
tefāriķ (A.) i. Ufak tefek hediyeler tenüñden cüdā eyle-
458a/06, 469b/15 tenāvül (A.) i. Yeme; içme
teklīf (A.) i. Öneri, teklif 442a/24, eyle- Yemek; içmek 441b/24
tenāvül eyle-
462b/16
tenbīh (A.) i. Uyarma, uyarı 459a/04
eyle- Teklif etmek 444b/05
teklīf eyle-
eyle- Uyarmak 440a/09,
tenbīh eyle-
it- Teklif etmek 468a/08
teklīf it-
448a/12, 453b/24
teklīfā (A.) i. it- Uyarmak 456a/19
tenbīh it-
eyle- 441a/11
teklīfā eyle- ol- Uyarılmak 466a/25
tenbīh ol-
tekmīl (A.) i. Tamamlama, bitirme teneffüs (A.) i. Nefes, soluk alma
tekmīl-i >arż eyle-
tekmīl- eyle- 466a/16 eyle- Nefes, soluk almak
teneffüs eyle-
it- Tamamlamak 457b/15
tekmīl it- 467b/12
tekrār (A.) zf. Yeniden 443b/11, Tenge ö.i. Kişi adı 456b/24
450a/05, 453b/20 tenhā (F.)1. i. Issız, boş 452b/03,
tekrīm (A.) i. Ululama, saygı gösterme 453b/19
451b/06 2. zf. Yalnız, tek, tek başına 442a/23,
tekrīr (A.) i. Tekrarlama, tekrar etme 447b/07, 448a/21
göster- 461b/12
tekrīr göster- al- 447b/18
tenhā al-
telāş (A.) i. Endişe, kaygı, tasa, sıkıntı
telāş eyit- 449b/14
tenhā eyit-
telāş düş- Sıkıntıya düşmek 440b/09
telāşa düş- kal- Yalnız kalmak 452a/13
tenhā kal-
telle- Süslemek
telle- tenhāya çek- 447b/17
tenhāya çek-
pulla- 441b/13
telleyüp pulla- tenhāca zf. Yalnız, tek başına 453b/18,
tenhāca
458a/15
temāşā (A.) i. Bakma, seyretme 461b/25,
temāş
ter (F.) i. Ter
462b/11, 466b/06
temāş eyle- Seyretmek 453b/04,
temāşā eyle- → ecel terleri dök-
458b/25, 463a/23 terbiye (A.) i. Eğitim, görgü, edep
temāş it- Seyretmek, bakmak
temāşā it- it- Eğitmek, terbiye etmek
terbiye it-
462a/01, 463b/09 470a/06
temāş ol- Seyretmek 456b/10
temāşāda ol- Terke ö.i. Kişi adı 447b/13, 450b/23,
temāş dur- / temāş
temāşāya dur- temāşāya šur-
šur- 456b/02
Seyretmek 449a/14, 459b/11 tertīb (A.) i. Düzen, nizam, tertip
temennā (A.) i. Eli başa götürülerek
temennā 449a/12, 459a/20, 463b/04
verilen selam 450a/23 tesellī (A.) i. Avutma, avunma, teselli
eyle- Selam vermek
temannā eyle- vir- Avutmak, teselli etmek
tesellī vir-
451b/06, 464a/10, 464a/14 447b/06, 449a/20, 455a/16
it- Selam vermek 454a/14,
temannā it- teslīm (A.) i. Verme, teslim
466b/11, 469a/22

201
eyle- Vermek, teslim etmek
teslīm eyle- tīz (F.) zf. Çabuk, tez 442b/09, 443a/12,
449b/25, 458a/09, 460b/11 446b/02
teslīm ide- bil- Verebilmek, teslim
ide-bil- tīz elden zf. Çabuk olarak 456a/16
edebilmek 446b/23 → ser-tīz
it- Vermek, teslim etmek
teslīm it- tīziyye zf. Çabucak, derhal 440a/10,
446b/24, 447a/14, 447b/24, 448b/16, 455b/15, 459a/15
449b/24, 454a/23
tīzlik i. Çabukluk
ol- (Bir erkeğe) kendini
teslīm ol-
vermek 448a/04, 449a/23 eyle- Acele etmek 456b/12
tīzlik eyle-
tevbe (A.) i. Tövbe Tīz- Tīz-rūh ö.i. Kişi adı 450a/23,
īz-rū / Tīz-
464b/17, 467a/08
eyle- Tövbe etmek 458a/04
tevbe eyle-
ġrı 1. i. Yalan olmayan, gerçek:
šoġr
šoġrı
it- Tövbe etmek 458b/18
tevbe it-
...bunlar daĥı šoġrısın söyleyüp, “Biz
teźkere (A.) i. Teskere, pusula 443a/04,
443a/06, 443a/07 Hāmān ķullarıyuz, bizi Hāmān āzād
tezyīn (A.) i. Süsleme, süs, bezek idüp saña gönderdi. 442b/15,
462b/08, 462b/12
eyle- Süslemek 441b/14
tezyīn eyle-
2. zf. Hiçbir yere sapmadan: Būrzī
šırāķa (A.šırāķ) i. İki şeyi birbirine
šırā
vurmaktan çıkan ses, gürültü 466a/11 içeri girüp selām virüp šoġrı seccāde
šırā ķop- 444a/14, 459b/19,
šırāķa ķop- üzerine varup iki rek>at ģācet namāzı
466a/10 ķılup andan geldi; Bānū’nuñ
šırnaķ i. Tırnak, pençe 467b/10, 467b/15
šırnaķ yüzinden ķınā>ı aldı. 441b/20,
tīġ (F.) i. Kılıç 440a/21, 442b/08,
tīġ 444a/01, 453a/22
455b/24 3. e...-e doğru: Kendi ayaķ ayaķ der-
tīġ çek- Kılıç çekmek 440a/18
tīġ çek- bend-i Çīn’e šoġrı yüridi. 446a/22,
tīmār (F.) i. Çare, deva 449a/12, 459a/01
it- Çare bulmak, deva bulmak
tīmār it- ġrıl- Doğrulmak 461b/10
šoġr
šoġrı
470a/06 ġur- Doğurmak 466a/07
šoġur
šoġur-
timsāģ (A.) i. Timsah 450b/10 ın- 1. Dokunmak, değmek: İki diraĥt
šoķın
šoķın-
tinnīn (A.) i. Büyük yılan, ejderhâ birbirine šoķınup dalları çatur kütür
454a/18 ĥurd u ĥām olup ellerinde deste-
tīr (F.) i. Ok çūpları ķaldı. 460a/23, 466a/10,
çek- Ok atmak 446a/17
tīr çek- 470a/04
tīr- itdür- Ok yağmuruna
tīr-bārān itdür- 2. Tedirgin etmek, sataşmak: Ŝaķın
tutturmak 453a/17 imdi bir daĥı beglerüñ >ırżına
tirāş (F.) i. Tıraş
tirā šoķınma! Ŝoñra nedāmetin çekersin...
tirā eyle- Tıraş etmek 449a/21
tirāş eyle- 451a/07
tiş i. Diş 3. (İyilik, kötülük gibi kavramlarda)
→ bir tişe kār eyleme- 468b/18 Olmak: Būrzī bunı işidüp eyitdi:
“İķtiżā eyledi kim varup ol mūźī

202
Gehrāb’uñ ģaķķından geleyüz. Bir it- Dolaşmak 455b/20, 466a/21
šur it-
daĥı kimseye żararı šoķınmaya.” didi. geç- Dolaşmak 463b/12
šur geç-
šoķsan i. Doksan 447b/03 šur- 1. Hareketsiz kalmak, durmak:
šur-
šoķsan bir 450b/10 Ammā Būrzī gelüp şöyle šurdı ve
šoķsan dört 455a/12 na>ra urup eyitdi: “İy >asker bir söz
šoķsan sekiz 455a/19 añlarıñuz ilerü gelsün, size bir sözüm
šoķuz i. Dokuz 59a/06
šoķuz var.” didi. 446a/07, 452b/17
šol- Dolmak 445a/22, 450b/20, 459b/06
šol- 2. Oturmak: Bir bilmedügi taĥt
šolan- Dolanmak, tur atmak 459b/04
šolan- üzerinde šurur: “Bu ne ģāldür?” diyü
šoldur- Doldurmak 450b/16
šoldur- ķarşusına baķdı bir pençe-yi āfitāb
šolu (I) i. Boş olmayan, dolu 450b/03 kendüsine nažar eyler. 444a/02
šolu (II) i. Buz parçaları halinde yağan 3. (Bir yerde) olmak veya bulunmak:
yağmur, dolu 446a/24 Ķašrān šulumına beñzer bir siyāh
ton i. Elbise, giysi 442a/07 benī ādemdür: “Hāy, nā-bekār ĥākī
→ gülmekden tonına çiş eyle-
sen benüm mekānumda ne ararsın?”
šop i. Top 455b/16, 470a/04
diyüp meger yanında >amūdı šururdı.
šoplu i. 455b/14, 463a/25
442a/09, 454a/08
šopuķ i. Topuk 467a/16 4. Birlikte kullanıldığı -zarf-fiil
šorba i. Torba, heybe 443a/19 halindeki- fiilin sürekli yapıldığını
torbada yılan görmişe
görmişe dön-
dön- ifade eder: Pehlüvānlar gelüp Faġfūr
Beklenmeyen bir olay ya da durum Şāh’uñ öñinde yir öpüp šurdılar.
karşısında şaşkınlıkla birlikte çok 440b/10, 456b/05
korkmak 448b/13 5. Beklemek: Bunlar geldükde: “Siz
torlaķ i. Genç, toy 449b/01 šaşrada biraz šuruñ, görelüm
toz i. Toz 440b/12, 459a/06, 461a/01 pādişāhuñ emri ne yüzden olur.”
ķop- Toz kalkmak 453a/24,
toz ķop- diyüp Būrzū’yı içeri aldı ve dārūsın
449a/15
def> eyledi. 452a/16, 452b/08,
šūb (A.) i. 466b/08
456b/10
tūġ (F.) i. Tuğ 461a/02
tūġ → ayaġa šur-/dur-, ayaġ üzre šur-, baķup
ġlıġa i. Tuğluk 468b/19
šūġl
šūġlı šur-, cenge dur-, gele-šur-/dur-, girü
→ ser šūġlıġa šur-, ide-dur-, ķarşu šur-/dur-, seyre
šulū> (A.) i. Doğma, ufuktan yükselme
šulū> šur-, temāşāya šur-/dur-
šulū> eyleye-
šulū> düş- Doğayazmak
eyleye-düş- Teberkeş ö.i. Kişi adı 455a/01,
Tūr Teberkeş
469a/16 457a/07, 463b/01
šulum i. Tulum 445b/16, 454a/07, Tūrān ö.i. Yer adı 456a/10, 462a/13,
465a/21 465a/13
šumšuraķ i. 466a/11
šumšuraķ
šur i. Dolaşma

203
→ >azm-i Tūrān, memālik-i Tūrān, šuyur- Duyurmak 450a/02
šuyur-
pādişāh-ı Tūrān šuz i. Tuz 464b/15, 464b/25, 465a/01
Tūrānī i. Turanlı 457a/05, 457a/10 šuzal- Tuzlamak 464b/22
šuzal-
šut- 1. Kavramak, tutmak: İki eli-le
šut- tüh ünl. Hayıflanma bildirir 445a/23
muģkem šutup Bānū’nuñ iki budınuñ Türk i. Türk 445a/07, 456a/16
arasında bir yıllıķ mart güvercini türki i. Türkü
ķadar bir beyāż yumru nesne šurur. → kimüñ arabasına binerse anuñ
440a/23, 442a/08, 446a/17 türkisin çaġır-
2. Yakalamak, ele geçirmek: Bu Türkistān ö.i. Yer adı 448a/13, 468b/05
zengī ĥayırlı zengīye beñzemez: → >azm-i Türkistān it-
“Varuñ şunı šutup baña getürüñ.” Türkmān Türkmen 454b/10, 454b/17
Türkmān.i.
diyü on nefer kimesne gönderdi. tütün i. Duman 452a/02
446b/15, 451a/04, 458b/25
3. Bir tarafa yönelmek: Şaġād tekrār
elin öpüp, çıķup ol šarafı šutup gitdi.
445a/02
4. Herhangi bir durumda kalmasını
sağlamak: Fikr idüp: “Ben bunı diri
šutup Īrān’a getüreyüm, bir nām
olsun.” diyüp canavarı zebūn idüp
otuz başın daĥı baġladı... 454a/20,
5. (-i, -e) Yaklaştırmak: Gehrāb bir
benī ādem esbābı ile āteşe šutmış.
460a/15
šutu-vir- Tutuvermek 459a/04
šutu-vir-
→ atup šut-, ĥāšıruñ ĥoş šut-, ķavġayı
šut-, lerze šut-, mekān šut-, meydānı
šut-, oķa šut-, šarzın šut-
šutdur- Tutturmak, yakalattırmak
šutdur-
442b/23
tuş- 1. Mücadeleye girişmek
šutu
šutuş
→ düvāl šutuş-
2. Yanmak, alev almak, tutuşmak
460a/20, 470a/02
šuy- 1. Duymak, işitmek 440b/08
šuy-
2. Haber almak: Cāźūnuñ helāk
olduġın šuyup geldiler. Būrzū’ya
išā>at eylediler. 444a/17

204
-U-

u / ü / ve (A.) bağ. Ve ulu i. 1. İleri gelen, reis: Ĥarmen Şāh


ubeyd (A.) i. perī uluları ile istiķbāl idüp
→ ebū-l-ubeyd kāşānesi Būrzī’nüñ ķademinde baş ķodılar.
>ucbe (A.) sf. Garip, tuhaf 449b/02 454a/12
uç i. 1. Uç taraf, uç: Başı ve ayaġı 2. Yüce, azametli: ...Keyānūş ķuvvet
ucında mücevher şem>-dānlar ile ŝāģibi ulu pādişāhdur. 454b/25,
şem>a-yı kāfūrī fürūzān olmış ve bir 468b/11
zī-ķıymet seccāde döşenmiş... umūr (A.) i. İşler, hususlar; keyfiyet
441b/18, 442a/09 448a/23
2. Bir şeyin sivri kısmı: Būrzī’nüñ unıt- Unutmak 464b/15
unıt-
otaġasınuñ ucı zemīne indi. 467a/16 ur- 1. Vurmak, çarpmak: Ammā bir şey
ur-
→ baş ucı delī gitdükçe şaķ şaķ Semek’üñ
uçur- Uçurmak
uçur- alnına urur. 470a/04
→ ķuş uçurma- 2. Nişan alarak atmak, vurmak: Āĥir
ġra- 1. Bir yerde kısa bir süre
uġra- ķafāsından raĥşın oķa šutup ġırbāle
kalmak:...bu nāmenüñ birin giderken döndürdiler ve kendiye daĥı nice
der-bend-i Mesīģ-ābād’a uġrayup yirden oķ zaĥmi urup zebūn itdiler.
Cihān-gīr ibn-i Rüstem’e vir ve birin 457a/09
Tūrān pādişāhı Efrāsiyāb’a vir. 3. Öldürmek: Ol zamān ikiñüz de
462a/13, 463b/06, 470a/19 birden içerü girüp yaturken Būrzī’yi
2. Gitmek, yol almak: Būrzī oradan urup helāk idüñ. 441a/24, 442b/05
çıķup Ĥarmen-ābād’a uġradı. 4. Kesmek:...Bire ķanı cellād ur şu
454a/12, 456a/11
sefīh oġlanuñ boynını” diyü fermān
3. Rastlamak, tesadüf etmek: Yolum
eyledükde cellād bī-amān daĥı
bu diyāra uġradı. 462a/20
Cihān-gīr’üñ ķafāsına geçüp tīġını
→ ķażāya uġra-, şerre uġra-
>uryān eyledi. 457a/23
ġrat- Uğratmak 449b/17
uġrat-
5. Avlamak: Bir ķaç şikār urup
uġur i. Bereket, şans, talih
gezerek bir ķubbe öñine geleyler.
ol- Uğurlar olmak, yolu açık
uġur ol-
olmak 454b/23 458a/15, 458a/16, 458a/22
ukāb (A. >ukāb) i. Kartal 443b/18,
>ukā 6. Saldırmak: Dīvler gelüp Münķal’e:
444b/02, 456b/06 “Şöyle bir >asker gelüp orduyı
ulaķ i. Haberci, haber veren kimse urdılar.” didi. 440a/07
470b/10 7. Dövmek: ...Şaġād’ı ķolından
ulaş- Çekişmek, mücadele etmek
ulaş- ķavrayup çekdi. Öñine aldı ve
467a/09

205
arķasına üç tāziyāne urdı. 442b/23, uyluķ i. Uyluk, bacağın üst kısmı
444a/13, 450a/14 453a/03
8. İsabet almak, vurmak: . Semek uyu- Uyumak 442b/05, 450a/17,
uyu-
454a/02
>ayyār ŝapanın eline alup āteşe bir šaş -Ü-
urup āteş delīnüñ üzerine šaġılup ve ü bk. u
ķılları šutuşup delīnüñ cānı acıdı. üç sf. Üç 441b/02, 444a/20, 450a/14
470a/01 üç kerre yüz biñ 451b/22, 469b/03,
9. Çok etki etmek, yaralamak mec.: 469b/08
Ammā Būrzī’nüñ keyfi bozılup: üç yüz 454a/23, 454b/06, 460a/10
“Tüh, iy menĥūs ķoca, ne yamān ĥalš üçünci / üçinci sf. 441b/02, 445a/21,
idüp derūnuma šaġ urduñ!” 445a/23 454a/03
10. Silaha davranmak: Melik-zād ülfet (A.) i. Dostluk
gördi olmaz bī&ż-żarūrī bir kerre el eyle- Dostluk kurmak 449a/02
ülfet eyle-
nīzeye urup irişdi. 441a/13, 450a/12, ülke i. Memleket 470b/02
455b/06 ümerā (A.) i. Beyler, emirler 441b/15
→ >amūd ur-, baş ur-, bend-girān ur-, ün i. Ses 466a/11
bende ur-, berķ ur-, øarb-ı şedīd ur-, eyle- Seslenmek 465a/03
ün eyle-
øarb ur-, dem ur-, dest ur-, el ur-, ürk- Kaçmak, uzaklaşmak 458a/17
ürk-
ĥadeng ur-, ĥançer ur-, ķulaķ ur-, lenger üslūb (A.) i. Tarz, yol 452b/22, 454b/06
ur-, mahmūz ur-, na>ra ur-, nīze ur-, üst (A.) i.Üst, üst taraf 442a/02, 450b/06
pervāz ur-, ŝırtına ur-, sille-i saĥt ur-, → aĥşam üsti, yüzi üstine ķapan-
sille ur-, şikār ur-, šaġ ur-, yire ur-, zaĥm üstād (F.) i. 1. Firdevsî: Üstād öyle
ur-, zindāna ur- rivāyet eyler kim >asker de ol gice
>uryān
uryān (A.) i. Kınından çekilmiş (Kılıç, Būrzī cāme-ĥābda Ķamer-ruĥ Bānū
hançer vb.) ile yaturken ġā&ib oldı. 443a/02,
>uryān eyle- Kınından çıkarmak
uryān eyle- 444b/16
(Kılıç, hançer vb.) 457a/24, 467b/19 2. Usta, mahir kimse: Buñun da
>uryān it- Kınından çıkarmak (Kılıç,
uryān it- miyānına üstād āhen-gerler cem> idüp
hançer vb.) 442b/08
bir >ažīm ķaşuķ yapdurdı... 460b/09
usšura (F. üstüre) i. Ustura, neşter
usšura
üş- Üşüşmek, toplanmak
üş-
449a/20
uŝūl (A.) zf. Yavaşça, sessizce 459b/13 → başına üş-, üzerine üş-
uşaķ i. Köle, esir 449b/04
uşaķ üz- (Derisini) yüzmek 464b/14
üz-
uyan- Uykudan uyanmak 442b/10,
uyan- üzeri i. Üst, üzeri 440a/17, 444a/02,
454a/05, 456b/06 450b/04
uyandur- Uyandırmak 442b/10
uyandur- atıl- Üstüne yürümek, atılmak
üzerine atıl-
446b/13
uyar- (Uykudan) uyandırmak 450a/01
uyar-

206
gel- Üstüne yürümek
üzerine gel-
442b/10, 446a/10, 453a/06
git- Üstüne yürümek 450b/15
üzerine git-
sür- 469a/09
üzerine sür-
üş- (Başına) toplanmak
üzerine üş-
457a/05, 457a/06
var- Üstüne yürümek 448b/16
üzerine var-
→ yüzi üzerine yıķıl-
üzre i. 1. Üzerine; üzerinde: Ķırķ biñ
er-ile ķalķup Ķābil Şāh üzre
yüridiler. 444b/08
2. Gibi, (bu) şekilde, ...’a göre,
...içinde: Ol >aŝruñ resm-i āyīni üzre
Ķamer-rūģ Bānū’yı Būrzū’ya >aķd ü
nikāģ idüp andan Ķamer-ruĥ Bānū’yı
zer [ü] zīvere ġarķ idüp telleyüp
pulladılar. 441a/12
Bu niyyet üzre bunlar bunda ammā
üstād eydür: Meger Hāmān vezīrüñ
bir oġlı var-ıdı. 443a/01, 454b/06,
460b/25
3. Bir duygu içinde olmayı anlatır:
Herkes elem üzre oldılar. 441b/12,
444b/18, 448b/03
→ ayaġ üzre šur-, tedārük üzre ol-, yüzi
üzre yıķıl-

207
-
V-

vādī (A.) i. Vadi 461b/11, 462a/25


vāfir (A.) i.ve sf. Çok, bol 443b/05, 445a/16, 454b/18
vāh (A.) i. Feryat, inleme 462b/03
vāh vāh Yazık acırım 443a/08
vāķı>a (A.) i. Rüyâ, düş: Ammā berüde Tīz-rū da bār-gāh Cihān-gīr’üñ ķapusında
vāķı
teberine šayanup šururken gözlerin ĥāb alup uyudı ve vāķı>asında gördi bir >uķāb
gelüp Cihān-gīr’i ķapup ber-hevā gitdi. 452b/22, 456b/06
vāķı>a ol-
vāķı ol- Meydana gelmek, vuku bulmak 465a/25
vāķıf (A.) i. Bir şeyden haberi bilgisi olan
vāķıf
vāķıf ol- Bilmek, haberi olmak 463a/15
vāķıf ol-
vaķıyye (A.) i. Okka, dört yüz dirhemlik tartı 460a/19
vaķıyye
vāķi> (A.) i. Başa gelen, meydana gelen, vuku bulan 452b/22
vāķi>
vaķt (A.) i. Vakit, zaman 442a/16
→ øuģā vaķti, ķuşluķ vaķti
vālide (A.) i. Anne 456a/09, 457b/21, 458a/05
var i. Mevcut 440a/08, 442a/22, 448a/14
var- 1. Gitmek: Andan Münķāl’i çaġırup eyitdi: “Yā Münķāl var, >askerde nidā eyle.
var-
Yarın göçdür, der-bend-i Šalķan üzerine.” didi. 443b/06, 446b/23, 449a/10
2. Ulaşmak: Andan dīvüñ yatduġı yire vardı, gördi. 454a/04, 455b/24, 459b/18
3. Belli bir duruma veya düzeye gelmek: Ben ise >aşķı-la helāk mertebesine vardum.
453b/16
→ fikre var-, ĥāba var-, ĥarābe var-, ilerü var-, ķarşu var-, şübheye var-, yaķın var-
varıl- Varılmak, ulaşılmak 461b/15
varıl-
varınca zf. Kadar 441a/11, 458b/22, 467a/16
vārid (A.) i. Hasıl olan
ol- Meydana gelmek, hasıl olmak 440a/07
vārid ol-
vaŝf (A.) i. Vasfetme, taımlama
vaŝf
vaŝf eyle- Vasfetmek 445a/24, 463b/03, 470b/06
vaŝf eyle-
vaŝiyyet (A.) i. Vasiyet 446b/16
vaŝ
vaŝ eyle- Ismarlamak, vasiyet etmek 446a/11, 450b/15, 459b/23
vaŝiyyet eyle-
vāveylā (A.) i. Çığlık, feryat
ķop- Feryat kopmak 446b/21
vāveylā ķop-
vaż> (A.) i. Koyma, konulma
vaż>
vaż> eyle-
vaż> eyle- Ortaya koymak 450b/06

208
vaż>-ı ĥazāne 444a/04
vaż>
vaż>-ı ģaml it-
vaż> it- (Çocuk) doğurmak 454b/14
vāz-geşti (A.) i. 448b/19, 452b/14
vāz-
ve bk. u
vech (A.) i. Üslup, tarz 444b/23, 447b/14, 459a/25
vech- meşrūģ Uzun uzadıya anlatıldığı üzere 441a/08
vech-i meşrū
→ āsān-ı vech
vecīh (A.) sf. Güzel, hoş, lâtif 463a/25
vedā> (A.) i. Ayrılma, ayrılış
vedā>
vedā> it-
vedā> it- Veda etmek, ayrılmak 456a/09, 469a/07, 470b/08
vefā (A.) i. Sözünde durma, doğruluk, vefa
→ bī-vefā
vefāt (A.) i. Ölüm
eyle- Ölmek 445a/21, 459b/23
vefāt eyle-
it- Ölmek 470a/09
vefāt it-
veh ünl. Vah, yazık, ay! 467a/06, 468b/02
vehm (A.) i. Kuruntu, endişe 462b/24
eyle- Korkuya kapılmak 462b/17
vehm eyle-
vekālet (A.) i. 1. Vekillik, başkasının işini görmeye memur olma: Senden bir şey ricā
eylemege geldüm. Vekāletüm ģasbi-le isterem. 462b/21
2. Birinin yerini tutma: Ammā pehlüvānları vekālet da>vāsına düşüp aralarında çoķ
nizā> oldı. 445a/18
vekāleten (A.) zf. Vekil olarak, başkasının adına 444b/19
vekāleten
vekīl (A.) i. Vekil 444b/22, 445a/20, 453b/23
ķoy- Vekil tayin etmek 454b/04
vekīl ķoy-
ol- Vekil olmak 444b/20, 446a/13
vekīl ol-
veled (A.) i. Oğul, çocuk 468b/07
velī (A.) i. Sahip
velī->ahd Veliaht
*velī
velī-
velī->ahd eyle-
velī- eyle- Veliaht eylemek 469b/08
-ver (F.) sf. “Sahip, malik, usta” anlamlarına gelerek birleşik kelimeler yapar
→ ser-ver, ser-ver-i >ālem
sā&ir (A.) i. ve sf. Diğer, diğerleri 445b/18, 447b/23, 453a/22
ve sā&
veyā (F.) bağ. Ya da, veya 446b/02, 466b/17
vezāret (A.) i. Vezirlik, paşalık 448b/04
vezīr (A.) i. Vezir 440b/06, 444a/24, 451b/09

209
vezīr-zāde Vezir oğlu 468b/08
vezīr-
vir- 1. Vermek, teslim etmek: Şaġād dīvān-ı Faġfūr’a gelüp nāmeyi virdi. 443a/04,
vir-
445b/20, 447a/13
2. İhsan etmek, bağışlamak: Būrzī az zamānda bu ķadar devleti viren Ĥudā’ya şükrler
eyledi. 468a/24
3. Evlendirmek: ...Hemān >aķluñ başında ise ķızı virürsin yoĥsa benden ŝoñra ziyān
görürsin.” didi. 440b/20, 453b/14, 463a/01
→ āgāhlıķ vir-, alı-vir-, amān virme-, ber-ā-ber vir-, cān vir-, cevāb vir-, cilā vir-, cülūs
vir-, çeki-vir-, destūr vir-, el virme-, ele vir-, ele virme-, fırŝat virme-, ġayret vir-,
geli-vir-, gūş-māl vir-, ĥaber vir-, ĥil>at vir-, ıżšırāb vir-, iźn vir-, ķana vir-, ķarşu vir-,
kendüyi vir-, küşād vir-, lenger vir-, leźźet vir-, meydān vir-, peşīn vir-, peşkeş vir-,
rıżā virme-, ruĥŝat vir-, ŝalı-vir-, selām vir-, tesellī vir-, teźkere vir-, šutu-vir-, yol
virme-, yüriyü-vir-, zamān virme-, żiyā vir-
viril- Teslim edilmek, verilmek 448a/10, 453b/05, 453b/06
viril-
→ cevāb viril-
viŝāl (A.) i. Kavuşma, birleşme, vuslat 442a/03
viŝ
→ hem-viŝāl ol-
vuŝūl (A.) i. Ulaşma, gelme 448b/15
vuŝ
vücūd (A.) i. Beden, gövde 460a/17, 465b/13, 466a/19
vücūda gel- Doğmak, dünyaya gelmek 454b/14, 468b/07
vücūda gel-
vüzerā (A. vüzerā&) i. Vezirler 441b/15

210
-Y-

yā (I) (A.) ünl. Ey 443b/08, 444a/04, yaķın ķal- Yaklaşmak 460a/13


yaķın ķal-
446b/13, 450a/15 yaķın var- Yaklaşmak 459b/05,
yaķın var-
* yā-Rabb (A.) ünl. Allahım, ey Tanrım 461b/09, 468a/06
465a/23 → cāna yaķın
yā (II) (F.) bağ. 465b/07, 466b/17 yalan (A.) i. Yalan 450a/24
yāb sf. Yavaş yalap yalap i. Parıl parıl, alev, ışık
yāb yāb Yavaş yavaş, sessizce saçarak
442a/09, 459b/07 eyle- Parıl parıl
yalap yalap eyle-
yaban (F. yābān) i. Yabancı, el 448b/22 parlatmak 445b/17
yād (F.) i. Anma, hatırlama yalın sf. Kınından çekilmiş, hazır (kılıç
ol- Anılmak, hatırlanmak
yād ol- hançer vb.) 442b/10
465a/25, 465b/05 yalman i. Kılıç hançer vb. nesnelerin
yādigār (F. yād-gār) i. Hatıra, yadigâr ucu 455b/07
466a/09 yalman- nīze Mızrağın ucu 455b/07,
alman-ı nīze
yaġ i. Yağ 445b/17, 445b/19
yaġ 455b/11
ġmā (F.) i. Yağma, çapul
yaġm
yaġmā yaluñuz zf. Yalnız, tek başına: Ben
yalu
yaġm
yaġmā eyle- Yağmalamak, yağma
ġmā eyle- yaluñuz varup cümlesinüñ kārın bir
etmek 457a/13 siģr ile tamām idem. 440a/15,
yāĥūd (F.yā-ĥod) bağ. Veya, ya da
yāĥ 443b/09, 453b/09
441a/13, 455a/04, 465b/07 yalvar- Yalvarmak 442a/04, 452b/02
yalvar-
yaķ- 1. Yakmak 458a/16, 469b/25
yaķ- yaman i. ve sf. Kötü, fena 443a/08,
2. Işık vermesini sağlamak 456b/08, 445a/23
460b/05 ŝŝı sf. Çok yassı, dümdüz 450b/12
yamyaŝŝ
yamyaŝŝı
3. Acıtmak 442a/22
yan 1. i. Yan, taraf: ...ĥalķ döndükde siz
yaķa i. Boyun, yaka
ķapu yanında bir yirde pinhān
yaķasın
yaķasın çāk eyle- 470a/10
çāk eyle-
olursıñuz ...442b/03, 442b/07
yaķaya Boğaz boğaza 467b/04
yaķa yaķaya
2. i. Taraf, cihet: Būrzī ķubbenüñ
yaķın 1. i. ve sf. Uzak olmayan: Ol araya
yaķın
dört yanına baķup cāriyeyi ararken
yaķın yirde ķal>ası var idi. 458a/20,
458b/14, 462b/10 bir ķapu gördi. 441b/10, 442b/07,
458b/08
2. zf. Zaman ve yer bakımından uzak
3. Beraberlik: Nā-gāh Jende cāźū
olmayan: Meger dānāları: “Yaķında
gelüp Ķābil Şāh istiķbāl eyledi ve
senüñ ecelüñ bir benī ādem
yanına alup ikisi bir taĥta oturdı.
elindedür.” dimişlerdi. 459a/07, 443a/25, 448b/08, 451b/21
459b/02, 460a/13
4. i. Huzur, nezd: bir sarāy ta>yīn
yaķın gel- Yaklaşmak 446a/05,
yaķın gel-
457a/07, 461a/02 idüp yanında vezāret maķāmına
geçürdi. 448b/04

211
ķalma- Cezasız kalmamak
yanıña ķalma- yapış- Tutmak, sarılmak 454b/17,
yapış-
457a/13 467b/07, 467b/13
ķal- Cezasız kalmak 450a/15
yanıña ķal- yapışdur- Yapıştırmak 445b/14
yapışdur-
yan yana zf. Beraber, yakın bir yar i. Uçurum 443a/20
şekilde 455b/13, yār (F.) i. Sevgili, yâr
yan- 1. Tutuşmak, yanmak: Keffesine
yan- → kimseye yār olma-
üç vaķıyye miķdārı bir šaş ķoyup āteşe yar-
yar- Yarmak
bir šaş nice urdı-ısa āteşler delünüñ → sīnesin yar-
altına šoġrı šaġılınca ķılları šutuşup pāre yarala-
yarala- Yaralamak
daķ yandı. 455a/09, 460a/15, 460a/20 yaralaya-bil- Yaralayabilmek 441a/22
yaralaya-bil-
2. Isı, ışık veren bir konuma geçmek:
yaramaz i. Kötü, fena, zararlı 463b/23
>Acabā bu burcda niçün şem>a yanmaz,
yarın i. Yarın 441a/04, 447a/14, 451a/23
diyüp yakın vardı... 441b/22, 459b/05
Yārmān ö.i. Kişi adı 456b/12, 457b/07
→ yüregi yan-
yaş (I) i. Yaş: Dāyeler perverde idüp
yaña 1. i. Taraf, cihet: Ol yañadan Ķābil
yidi yaşına girdi. 445a/22, 446a/24
Şāh altmış biñ >asker peydā eylemiş-
yaş (II) i. Gözyaşı: Ŝoġan ŝuyı-la ālūde
idi. 442b/13, 444b/09, 444b/21
olmış, bir dest-māl elinde gözin
2. zm. Buradan: Bu yañadan Būrzī
sildükçe yaş gözinden šolu dānesi
şikār idüp aĥşāma ķarīb yine serā-
gibi aķar... 454b/15
perde-yi Ĥüsrev Şīr geldi. 455b/13,
467a/10 yat- Yatmak, uyumak: Ol zamān ikiñüz
yat-
3. e. Tarafta, tarafa: Pehlüvānlar iki de birden içerü girüp yaturken
fırķa olup kimi >Anķā’dan yaña oldı. Būrzī’yi urup helāk idüñ. 442a/16,
444b/17, 458a/24 446a/02, 450a/07
bu yaña Öte yanda 442b/13 yatsu i. Güneşin batmasından bir buçuk,
bu yañadan Öte yandan 447a/07, iki saat sonraki vakit: Būrzī yatsudan
448b/05, 467a/10 ŝoñra ata binüp šaġa gitdi. 445b/11
yanaş- Yaklaşmak, yanaşmak 448b/24,
yanaş yaylaķ i. Yayla 454b/10
457b/24, 459b/13 yaylım i. Yayılmak, dağılmak işi
ya>nī (A.) bağ. Yani 453b/07, 463b/23,
ya> 453a/12
468a/05 yaz- 1. Yazmak: 443a/06, 448b/07,
yaz-
yap- 1.. Yerine getirmek, eda etmek
yap- 450a/06
452a/04 2. Kaydetmek, bir göreve almak: Bu
2. İnşa etmek, yapmak, kurmak
450a/18, 453b/09, 469b/09 maģale dek yüz biñ >asker daĥı yazup
yapdur- İnşa ettirmek, yaptırmak,
yapdur- üç kerre yüz biñ >asker oldılar.
kurdurmak 450b/16, 454a/22, 443a/23, 469b/03
460b/10 3. Bazı fiillere getirilerek yaklaşma
fiilleri yapar: Hemān Būrzī öyle bir

212
na>ra çıķardı kim gicenüñ içinde 2. (Hoşa gitmeyen bir duruma)
ķal>a-yı Çīn zīr ü zeber ola-yazdı ve uğramak: ...Cihān-gīr Būrzī’den
ehl-i ķal>ada işitmedük bir kimse bir nīze yidi kim daĥı müddet-i
ķalmadı. 442b/11, 444a/10 >ömrinde bu nīzeyi kimseden
yazdur- Yazdırmak 464a/09
yazdur- yimiş degül idi. 455b/09,
466a/02, 466a/05
yazı i. Yazı 450b/04
göçe zf. Eğlenerek,
yiye içe ķona göçe
yazıķ i. 1. Yazık 443a/08, 455b/04
yazıķ
konaklayarak; acele etmeden 456/10,
2. ünl. Yazık! Ammā Būrzī daĥı
460b/12, 463a/18
gördi, bu bir ķuvvet-i Ķāhire ŝāģibi
iç- Yiyip içmek 458a/17
yiyüp iç-
bir pehlüvān ammā dīvāne: “Vāh
→ ġam yime-
yazıķ şöyle dil-āvere kim dīvāne
yidi i. ve sf. Yedi 441a/17, 445a/22,
olmış.” didi. 462b/03 451a/15
yazıl- Yazılmak 458a/09
yazıl- on yidi kerre yüz biñ 468b/12,
yebāna (A.) i. 463b/13, 465a/03 470b/25
yeg i. İyi, daha iyi 460b/21, 468a/02 yidinci sf. Yedinci 444a/16, 445b/15,
yek (F.) sf. Bir, tek 448a/13
*yek
yek-ā-yek Teke tek 460b/01
yek- yidür- (Yemek) yedirmek 441b/24,
yidür-
445b/17
*yek
yek-pāre i. Tek parçadan oluşan, bütün,
yek-
yigirmi sf. Yirmi 468b/18
yekpare 460a/17
ek-tā (F.) i. Eşsiz, benzersiz
yek- yigirmi biñ 444b/10, 444b/11

→ dürr-i yek-tā yigirmi dört 454b/01, 458a/13

yemīn (A.) i. Ant, yemin yigirmi sekiz 450b/11

eyle- Yemin etmek 446b/18


yemīn eyle- yigirmi šoķuz 460a/08

yıķ- Devirmek, düşürmek, yıkmak


yıķ yigit i. Genç; kahraman, yiğit 453b/10,
444b/13, 447a/20, 450b/09 454b/16, 457a/19
→ atdan yıķ-, >ırżuñı yıķ- yil- Koşmak 464b/18
yil-

yıķ ıl- Devrilmek, düşmek, yıkılmak


yıķıl- yin- (Yemek) yenmek 451b/09
yin
452b/02, 464b/19, 469a/10 yine zf. Yeniden, tekrar, bir daha
→ yüzi üzerine yıkıl- / yüzi üzre yıkıl- 440a/16, 447b/08, 454a/05
yıl i. Sene, yıl 441a/12, 465b/02, yir i. 1. Mekân, mevki, mahal, yer:
470a/10 Ammā bunlar daĥı olduġı yirden
yılan i. Yılan seksen biñ >asker ile ķalķup ķal>a-yı
→ torbada yılan görmişe dön- Çīn öñine geldiler. 440a/03, 447b/13,
yıllıķ sf. Yıllık 442a/09, 457b/15,
yıllıķ 449a/23
464b/23 2. Ülke, memleket, diyar: Efrāsiyāb
yi- 1. Yemek 441a/19, 451b/11, 457b/16
yi- bütün ģükm eyledügi yirlere nāmeler

213
perākende idüp ol ķadar ulaķlar yirleşdür- Yerşeştirmek 466b/10
yirleşdür-
ta>yīn eyledi. 469a/24, 470b/10 yit- Kâfi gelmek, yetişmek 441b/09,
yit-
3. Makam, derece, rütbe: Eger Faġfūr 452b/17
→ gücü yitme-
Şāh daĥı muĥālefet iderse anı helāk
yitmiş i. ve sf. Yetmiş 450b/08, 454b/09,
idüp yirine seni şāh-ı Çīn ideyüm.” didi. 456b/25
443b/12, 444b/14, 446b/07
yitmişer zf. Üleştirme sayı sıfatı,
4. Taraf, cihet, yer: Ammā Būrzī lā- yetmişer 466a/21
büd bir yirden žuhūr eyler. 444b/19, yiyici i. Yiyici 458b/04
457a/09, 459b/03
yoġ bk. yoķ
yoġ
5. Mesafe, uzaklık: Serā-perde-yi
yoĥsa bağ. Yoksa 440a/10, 443b/01,
yoĥsa
Ĥüsrev Şīr’i dīvler ber-hevā ādem 452b/23
boyı ķadar yirden getürüp ķurdılar... yoķ i. 1. Var olmayan, yok: Ammā ķapu
453a/25, 463a/19, 463b/05
öñi köpri gibi ve ŝu yoķ ammā
6. Toprak: Būrzī’nüñ başı ġurāb-ı
ortasında üç başlu bir ejder aġzın
baģrīye düşüp mest oldı ve ġurāb-ı
açmış. 444b/17, 446a/03, 450b/03
baģrīnüñ pāyları šopuķlarına varınca
2. ünl. Hayır!, olmaz!, yok!: Būrzī:
yire batdı. 467a/16
“Yoķ, yoķ yā Şaġād, ŝaķın
7. Yer, zemin: Bir daĥı ŝayd eyledi
pehlüvānınuñ >ırżına şān getürecek
ve bir lašīf yire gelüp indi. 454a/ 19,
464b/14, 459b/08
mertebe ķaŝd eyleme. Ŝoñra saña
8. İz: Dāniş-pezīr ol ĥālüñ üzerine bal incinürem.” didi. 458b/19, 459a/03,
465a/15
mūmı yapışdurup ol beñ yiri öyle
yoķla- Araştırmak, bakmak 443a/04,
yoķla-
beyāż ķaldı. 445b/14 449b/13, 463a/20
yire ur- Yere çarpmak, yere vurmak
yire ur- yoķlat- Kontrol ettirmek, baktırmak
yoķlat-
453a/03, 457b/05, 458b/08 449b/12, 460b/14
eyle- Yer etmek 454a/24
yir eyle- yol i. 1. Yol: Andan ŝoñra dönüp >işret-
yir götürmez Pek çok 449a/13, gāha >azm eylediler ammā yolda
454b/07, 468b/01
giderken bunlara su&āl eyledi...
yirine geç-
geç- (Birinin yerini) almak, 440b/05, 454a/18, 459b/13
ona halef olmak 444b/19 2. mec. Bir amaca ulaşmak için
yirine getür- (Gereğini) yapmak,
yirine getür- başvurulması gereken çare, yöntem:
layıkıyla tamamlamak 442a/17,
469b/05
Dimiş ki: “Āferīn yā ķātil Zengī
öp- Bir büyüğün önünde tazimen
yir öp- merdlik ve pehlüvānlıķ yolı bu mıdur
eğilmek 440b/10, 446a/24, 453a/17 kim >ayyāruñı nāme ile irsāl idüp
yirlü yirinde zf. Yerli yerinde 446a/25
yirlü orada ķal diyü ugradup ķızum
yirinde zf. Gerektiği biçimde (olan), çaldurasın... 449b/17
münasip 444a/08, 447a/02, 456b/14

214
3. Güzergâh: Tūrān içinde giderken yut- Yutmak 450b/05, 458b/05
yut-
yolı ŝaģrā-yı Kāse-rūd’a uġradı ve yuvalan- Yuvarlanmak 441b/10
yuvalan-
anda ķondı. 453a/24, 456a/11, yük i. Yük 452b/03, 466b/17
462a/17 yüklet- Yükletmek 450b/16
yüklet-
al- Mesafe katetmek, gitmek
yol al- yürek i. Kalp, yürek
464a/18, 465b/07, 465b/09
yan- Pek çok acımak 457a/21
yüregi yan-
göster- Yönünü değiştirmek
yol göster-
455b/08, 455b/12, 465b/13 yüri- yürü- 1. Yürümek, gitmek:
yüri- / yürü-
vir- Geçmesine izin vermek
yol vir- Serhengler eyitdiler: “Hey
444b/10, 460b/20, 465b/02 pādişāhum söyledük ammā
virme- Geçmesine engel olmak
yol virme- diñlemedi. Hemān içeri yüridi.”
447a/02, 463b/07, 468a/03 didiler. 454a/03, 459a/01, 462b/18
çıķ- 460b/12
yoldan çıķ 2. Üstüne yürümek, saldırmak:
yolla- Göndermek, yollamak 441a/04,
yolla- Hemān ol ĥançeri çeküp Būrzī’nüñ
452a/17, 456b/16 üzerine yüridi kim ol ĥançer ile ura
yollu yolınca zf. Uzulüne göre, gerektiği ve Būrzī’yi helāk eyleye... 441b/06,
gibi 440a/01, 449a/16, 454b/05 442b/09, 446a/17
yorġun i. Yorgun 450a/17
yorġun 3. Bir yöne doğru hareket etmek,
yorġunluk i. Yorgunluk 442b/08,
yorġunluk ilerlemek: Kendi ayaķ ayaķ der-
468a/04 bend-i Çīn’e šoġrı yüridi. 446a/22,
yön i. Taraf, cihet 440a/19 460b/25, 461a/03
yöre i. Çevre, etraf, civar 460a/11 yüriyü
yüriyü-vir- Birden yürümek 446a/01,
yü-vir-
yufķa i. Zayıf, dayanıksız 469a/10 450a/16, 461b/17
yuķarı yuķaru 1. i. Üst taraf, yukarı:
yuķarı / yuķaru → ķarşu yüri-
Hemān elinde olan aġacı bıraġup yüz (I) sf. Yüz (sayı)
Būrzū’ya ŝarıldı. Aşaġa yuķarı çekdi. yüz on iki 462b/15
459b/06, 460b/06, 461a/23 ikişer 451b/22
yüz on ikişer
2. zf. Üst tarafa, yukarıya: Yuķarı altı 454a/04
yüz šoķsan altı
çıķup dīvān-ı Ekrem Şāh’a girüp tā yüz yigirmi dört 440b/14
varup taĥt öñinde šurup nažar eyledi. yüz biñ 440a/08, 446b/07, 451a/19
459b/09, 460b/06, 462b/13 yüz otuz 448a/16
yum- Kapamak, örtmek, yummak
yum- yüz (II) i. 1. Yüz, çehre, surat: Ammā
→ gözin yum- yüzi esmer-ül-levn oldı. 442b/23,
yumru i. Yuvarlak 442a/09 444a/16, 445b/13
yumşat- mec. Yatıştırmak, teskin etmek
yumşat- 2. Sebep, vesile, cihet: İşte aģvāl şu
459b/17 yüzden olmış. 446b/01, 452b/09,
Yūsuf ö.i. Kişi adı 456b/08
Yūsuf śānī 469a/16

215
3. Bakım, yön: Gelelüm biz şimdi bir
ġayrı yüzden Şehnāme ŝadedine.
443b/08, 454b/08
sür- Saygı göstermek, tâzimle
yüz sür-
eğilmek 447b/10
an- Düşmek 460a/25
yüzi üstine ķapan
ķapan-
yüz görümlügi i. Güveyin düğün
yüz görümlügi
günü geline verdiği armağan 441b/21
yüzi üzerine / üzre yıķıl- Kendinden
yıķıl-
geçmek, bayılmak 441b/07, 457b/06
ķalma- (Korkudan)
yüzinde ķan ķalma-
Benzi solmak 458b/04
yüz (Suda) yüzmek 459b/06
yüz-
yüzden zf. Sebebiyle, sebepten 446b/01,
452b/09, 454b/08, 456b/08, 465a/12
yüzinden zf. Sebebiyle 452a/12
yüzlü i. Yüzlü, çehreli 446b/23

216
-Z-

żabš (A.) i. Hükmü altında bulundurma, 2. Elbette, şüphesiz: ...Žāhir sen de


muhafaza etme >ālemüñ ŝāģib-ķırānı olan Rüstem’üñ
eyle- 1. Ele geçirmek:
żabš eyle- oġlısın. 452a/20, 462a/04, 464a/02
...Geldükde varup øarb-ı dest ile ol- Ortaya çıkmak, görünmek
žāhir ol-
kendüsin zindāndan alup belki Çīn’i 440b/13, 446a/04, 450b/08
bütün żabš eylerüz.” didi. 443a/15, źaĥīre (A.) i. Gerektiği zaman
446b/04, 457b/09 harcanmak üzere anbarda saklanan
2. Sıkıca, kuvvetlice tutmak: hububat, yiyicek 465a/24, 465b/02
Būrzī tiziyye bunuñ düvālin ŝalı- zaĥm (A.) i. Vurma, darbe
zaĥm
virüp ĥançeri šutan bilegine ŝarıldı ve zaĥm ur- Yaralamak, darbe vurmak
zaĥm ur-
450a/12, 457a/09
żabš eyledi. 467b/21
zaģmet (A.) i. Sıkıntı, eziyet, güçlük
it- 1. Ele geçirmek: Ģāŝılı
żabš it- 444b/25
ķal>ayı żabš idüp girüden >asker de çek- Sıkıntı çekmek 441a/14,
zaģmet çek-
geldi. 440a/09, 445b/08, 469b/20 452a/09
2. Hakim olmak, tutmak: Ķoltuķ zā&il (A.) i. Sona eren, devamlı olmayan
zā&
altından yol gösterüp fertūt nīzesin zā&il olma
zā& ma- Sona ermemek 442a/21
olma-
żabš idüp geçüp gitdi. 455b/09, Zāl ö.i. Kişi adı
466a/08, 466a/13 Zāl- Zamān 456a/06
Zāl-ı Zamān
zād (F.) sf. “doğma, doğuş” manasına zamān (A.) i. Vakit, zaman 442b/03,
gelerek, birleşik kelimeler yapar 446a/22, 454b/02
→ Melik-zād, Mīr-zād, Şīr-zād virme- Vakit vermemek
zamān virme-
zāde (F.) i. Evlât, oğul 452a/15, 459b/01
→ >ammi-zāde, beg-zāde, Ģarām-zāde, → el-zamān, zamān-ı ŝāģib-ķırān,
Ķahramān-zāde, Nebīre-zāde, ŝāģib- maģbūbe-yi zamān, pehlüvān-ı
ķırān-zāde, şeh-zāde, vezīr-zāde zamān, Zāl-ı Zamān
zādlu (A.) i. zār i.
→ nām-zādlu zār u zūr Güçlükle 466b/08
žafer (A.) i. Başarma, bir meselenin zūr Güçlükle 462b/11
zār zū
üstesinden gelme, yenme, üstünlük žarāfet (A.) i. Zariflik, incelik, naziklik
bulıma- Yenememek, üstünlük
žafer bulıma- 465a/05
sağlayamamak 460b/03 żarar (A.) i. Zarar, ziyan 447b/07,
žāhir (A.) i. 1. Görünen, açık, belli, 462a/03, 465a/24
meydanda: Arġun Şāh eyitdi: “Bu eyle- Zarar vermek 444a/25
żarar eyle-
gice ġā&ib oldı. Žāhir bir cānibe firār gör- Zarar görmek 462a/21
żarar gör-
eylemişdür.” didi. 451b/10, 459a/11

217
żararı šoķın- Zararı dokunmak
żararı šoķ Zenge ö.i. Kişi adı 456b/24
460a/13 Zengī / zengī (F.) i. Kara yüzlü, zenci
źāt (A.) i. Kendi, asıl, öz 442a/22, 446a/07, 452b/13
→ ģadd-i źāt zengūle (F.) i. Çıngırak 460a/16
zengū
żāyi> (A.) i. Boşa giden, ziyan olmuş
żāyi> zer (A.) i. Altın
żāyi> eyle-
żāyi> eyle- Ziyan etmek, araya zer [ü] zīver Altın ve süs eşyası
vermek 468a/11 441b/13
żāyi> ol-
żāyi> ol- Ziyan olmak, araya gitmek *zer
zer-gerān i. Kuyumcular 453b/09
zer-
457b/15, 457b/17 zerrīn (A.) sf. Altından yapılmış
zebān (F.) i. Dil, lisan *zerrīn
zerrīn-pūş i. Altın zırh 441a/20,
zerrīn-pūş
→ rāvī-i şīrīn-zebān 441a/23, 441b/10
zeber (F.) i. Üst → Muķaddem-i ceyş-i Münķāl-i zerrīn-
→ zīr ü zeber ola-yaz- kemer, Muķaddem-i çeyş-i Münķāl-i
zeber-dest i. Güçlü 462b/01
*zeber
zeber- zerrīn-kemer
zebūn (F.) i. Zayıf, takatsiz; yenilmiş, Zevāre ö.i. Kişi adı 456a/06
Zevāre
yenik źevķ (A.) i. Tat, haz 448b/03, 464b/09
it- Zayıf ve güçsüz bırakmak
zebūn it- eyle- Eğlenmek 442b/25
źevķ eyle-
454a/21, 457a/09
źevķinde
źevķinde ol-ol- Eğlenmek 440a/15,
ol- Güçsüz kalmak 460b/07,
zebūn ol-
442b/22, 469b/07
470a/05
źevķ [ü] ŝafāda ol- Zevk ve safada
ŝafāda ol-
zehirlü i. Zehirli 441a/21
olmak 457b/17
zehr (F.) i. Zehir zırģ (A.) i. Zırh 461a/08
zırģ
zehr-i ķātil 446b/12
zehr- ıyyıķ (A.) sf. Pek dar 466b/16
żıyyıķ
→ ĥançer-i zehr-āb zī (A.) sf. “Sahip” manasında
zehre (F.) i. Bağır, göğüs
zehre kelimelerin başlarına getirilerek
zehresi çāk ol- Bağrı yarılmak,
çāk ol- birleşikler yapar
parçalanmak 463a/13 *zī
zī-ķıymet Kıymetli, değerli 441b/18
zī-
zemīn (F.) i. Yer, toprak: Būrzī pāyların zindān (F.) i.Hücre, zindan 442b/23,
zemīne baŝdı. 444a/16, 461a/09, 452b/01, 457a/14
467b/08 zindāna ur- 443b/06, 448a/08,
zindāna ur-
→ Berber-zemīn, Gīlān-zemīn, Īrān- 452b/12
zemīn, zīr-i zemīn *zindān
zindān-bān 452b/05, 452b/06
zindān-
zemm (A.) i. 452a/12 zindān- başı 452a/24
zindān-bān başı
zencīr (F.) i. Zincir 454a/23, 460b/10
zencīr zīnet (A.) i. Süs, bezek
zende (F. zinde) sf. Güçlü, kuvvetli *zīnet
zīnet-rū 449b/06
zīnet-
443b/14, 443b/22, 443b/25 zīr (F.) i. Alt, aşağı
Zengbār ö.i. Kişi adı zīr-i zemīn Toprağın altı, yerin altı
zīr-
→ Sulšān-ı Zengbār 443a/10, 444a/18

218
zīr ü zeber ola- yaz- Alt üst olayazmak
ola-yaz it- Ziyafet vermek, yedirip
żiyāfet it-
442b/11 içirmek 454a/13, 453b/06, 457b/16
zīrā (F.) bağ. Çünkü, zira 440a/10, ın- Ziyafet verilmek,
żiyāfetler olın
olın-
444b/12, 451a/21 yedirilip içirilmek 453b/05
zişt (F.) sf. Çirkin 445b/07 ziyān (A.) i. Ziyan, tehlike
*zişt
zişt-rū i. Çirkin yüzlü, çirkin görünüşlü
zişt- gör- Zarar görmek 449b/14,
ziyān gör-
kimse 446a/05, 465a/22 453b/15, 463a/01
*zişt
zişt-līķa i. Çirkin yüzlü, çirkin
zişt- ziynet (A.) i. 470b/20
görünüşlü kimse 458b/01 žuhūr (A.) i. Görünme, ortaya çıkma,
zīver (F.) i. Süs, bezek meydana gelme 458a/08
→ zer ü zīver eyle- Ortaya çıkma, meydana
žuhūr eyle-
żiyā (A. żiyā&) i. Işık, aydınlık 441b/22 gelmek 442a/15, 444b/19, 453b/17
vir- Aydınlatmak 468b/07
żiyā vir-
it- Ortaya çıkma, meydana
žuhūr it-
ziyāde (A.) i. 1. i. Güçlü, üstün, yeğ: gelmek 443b/05, 454b/09, 462a/18
...“Nā-bekār zengī, Burzī’den ziyāde → ŝāģib-žuhūr 448b/14
olduġına iştibāh yoķdur.” didiler. zūr (F.) i. Kuvvet, güç 454b/24,
447a/11, 447a/25 459a/04, 462b/21
2. sf. Çok, fazla: Ammā Āşüfte Bānū zūr-āferīn sf. Güç yaratan 454b/07
zūr-
ziyāde cilve-fürūş idi. 448a/18, eyle- Zorlamak, güç uygulamak
zūr eyle-
449a/05, 455a/20 440a/22, 452b/17, 467b/08
3. zf. Çok, fazla: Şaġād bildi kim zūr- bāzū Bilek gücü 442a/04
zūr-ı bāzū
Būrzī kendiyi ziyāde sever imiş. zūr-
zūr-ı evvel Önceki darp 467b/07
445a/23
zūr ide-gör- Zorlayadurmak 458b/07
ide-gör-
4. e. Çok, fazla: ...evvelkiden ziyāde
it- Güce başvurmak, zorlamak
zūr it-
her birine dest-bürd göster kim 460a/22, 467a/02, 467b/06
Būrzī’den bu ķātil Zengī ziyādedür → zār u zūr
disünler.” didiler. 447a/10, 448b/19, źükūret (A.) i. Erkeklik 469a/20
449a/01
ol- Artmak, çoğalmak 467b/23
ziyāde ol-
żiyāfet (A.) i. Ziyafet, toy Toplam kelime : 26779
eśnā-yı żiyāfet Ziyafet esnasında,
eśnā- Geçerli kelime : 26779
sırasında 448a/02 Geçersiz kelime :0
Alt madde : 5275
eyle- Ziyafet vermek, yedirip
żiyāfet eyle- Madde : 2679
içirmek 447b/25, 451b/15, 454b/11

219
BİBLİYOGRAFYA

ALGAN, İshak, Mensur Şehnāme Tercumesi 160a-200b, İstanbul 2005, Marmara


Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi

ATALAY, Besim, Divanü Lügat- it – Türk Dizini “ Endeks”, c. IV, Ankara 1986

ATEŞ, Ahmed, “Şehnâme’nin Yazılış Tarihi ve Firdevsî’nin Sultan Mahmud’a Yazdığı


Hicviye Meselesi Hakkında”, Türk Tarih Kurumu- Belleten, XVIII/70, Ankara
1954, s. 159-168

DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara 1986

ERGİN, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, İstanbul 1992

EYÜBOĞLU,E.Kemal, On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde


Atasözleri ve Deyimler, Birinci Kitap, İstanbul 1973

--------------, On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde Atasözleri


ve Deyimler, Deyimler-(Tabirler), İkinci Kitap, İstanbul 1975

KANAR Mehmet, “Firdevsî” ,Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi ,c. Х111,İst.
1996, s. 125-127

KORKMAZ Zeynep, Gramer Terimleri Sözlüğü ,Ank.2003

KÖPRÜLÜ , M. Fuad, “Türkler (Türk Edebiyatı)” İslâm Ansiklopedis, c. Х111, İst.


1998, s. 549

KÜLTÜRAL, Zuhal – BEYRELİ, Latif, Şerifi Şehnâme Çevirisi, Ankara 1999

LUGAL, Necati (çev.[ Ön söz:Kenan AKYÜZ]),Şehnâme, IV c.., İstanbul 1967- 1968

MEYDAN-LAROUSSE, Büyük Lügat va Ansiklopedi, XII c.,İstanbul 1969-1982

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI, Örnekleriyle Türkçe Sözlük, IV c., İstanbul 2002

MUALLİM Naci, Lügat-i Naci, İst. 1995

ÖZKAN Mustafa, Türk Dilinin gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, İst.2000

ÖZÖN, Mustafa Nihat, Büyük Osmanlıca-Türkçe Sözlük, İstanbul 1979

[REDHOUSE, Sir James Walter], Kitāb-ı Müntebehāt-ı Lugāt-i Osmaniye, [İstanbul]


1269 (1852)

RITTER, H.[ellmut] “Firdevsî, İslâm Ansiklopedisi, c. IV, İst. 1945, s. 643-649

220
ŞEMSEDDİN SĀMİ, Kāmus-ı Türkī, II c., Dersaādet 1317-1318 [1899-1900]

TİMURTAŞ, Faruk Kadri, Eski Türkiye Türkçesi, İstanbul 1977

TOPALOĞLU, Ahmet, XV. Yüzyıl Başlarında Yapılmış Satır- Arası Kur’an Tercümesi,
c. II (Sözlük), İstanbul 1978

TOPALOĞLU, Bekir – KARAMAN, Hayreddin, Arapça – Türkçe Yeni Kamus- El-


Kamusü’l – cedid, dördüncü basılış, İstanbul 1991

TÜRK DİL KURUMU, XIII. Yüzyıldan Beri Türkiye Türkçesiyle Yazılmış Kitaplardan
Toplanan Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü, I, III, VII c., Ankara 1963-1974

--------------, Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, XII c. , Ankara 1963- 1975

--------------, Yeni Tarama Sözlüğü, Ankara 1983

--------------, Türkçe Sözlük, I, II c.,(Yeni Baskı) Ankara 1998

--------------, İmla Kılavuzu, Ankara 2000

221
ÖZ GEÇMİŞ

1977 yılında İstanbul’da doğdum. 1996-2000 Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen


Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. Halen Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyat Ana Bilim Dalı,
Türk Dili Bilim Dalında öğrenimimi sürdürmekteyim.

2001-2006 yılları arasında Marmara Üniversitesinde Türk Dili okutmanı olarak


görev yaptım. Halen özel bir öğretim kurumunda Türkçe öğretmeni olarak
çalışmaktayım.

Neslihan BALCI ERİŞ

222
TIPKIBASIM

223

You might also like