You are on page 1of 11

EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI IŞIĞINDA EĞİTİM HAKKI

İnsan Haklarının
İdare Hukukunda Korunması
Esra AVCIOĞLU
21911812

I. GİRİŞ
Mevcut ekonomik sistemin bireyleri zorlu bir rekabete sürüklediği günümüz
yaşantısında, temel hak ve hürriyetlerden olan eğitim hakkı her zamanki önemini bir nebze
daha artmıştır. Bu rekabet ortamında, devletler tarafından eğitim hakkına ilişkin pozitif ve
negatif yükümlülüklerinin yerine getirilmesi elzemdir. Öte yandan eğitim hakkı için önemli
unsurlar olan bu yükümlülükler devletler tarafından kimi zaman ekonomik zorluklar kimi
zaman da çeşitli saikler nedeni ile yerine getirilmemekte ve bireylerin eğitim hakkı ihlal
edilmektedir. Bu çalışmada, eğitim hakkına ilişkin genel bir açıklama yapılacak olup eğitim
hakkına ilişkin devletin ulusal ve uluslararası yükümlülükleri karşılaştırmalı olarak ele
alınacaktır.
II. EĞİTİM HAKKININ MAHİYETİ
a. Eğitim Nedir ve Neden Önemlidir?
Eğitim, sözlük tanımı ile «Belli bir konuda, bir bilgi ve bilim dalında yetiştirme ve
geliştirme işi » anlamına gelmektedir. Byung-Chul Han’a göre günümüz «performans
toplumunda» toplum bürolardan, gökdelenlerden oluşmaktadır ve insanlar bu ögelerdeki
performansları ile toplumda konumlandırılırlar.1 Performansın niteliği ise eğitim ile doğrudan
ilgilidir.
b. Eğitim Hakkının İnsan Hakları İçerisindeki Yeri
Eğitim hakkı, bireyin insan onuruna yaraşır yaşam standartlarına erişmesi ve maddi ve
manevi varlığını koruyup geliştirebilmesine hizmet eden en temel haklardan biridir. Temel
hakların sistematiğine bakıldığında eğitim hakkı, sosyal ve kültürel haklar arasında yer
almakta olup toplum bakımından önemi nedeniyle devlete olumlu edimler yüklemektedir.
Eğitim aynı zamanda bir kamu hizmeti olması nedeniyle bireylerin devletten bu olumlu
yükümlülüklerin yerine getirilmesini isteme hakkı mevcuttur. Eğitim, devlete olumlu
yükümlülükler yükleyen ve bireylerden bu olumlu edimlerin yerine getirilmesini isteyen bir
isteme hakkı olmasının yanı sıra, Anayasa m.17’de eğitim hakkının dolaylı olarak
düzenlendiği şekliyle kişilerin maddi ve manevi varlığını geliştirme özgürlüğü mevcuttur. Bu
şekli ile eğitim hakkı mahiyetinde eğitim özgürlüğünü de barındırmakta, eğitim özgürlüğü
devletin eğitim özgürlüğüne ilişkin negatif yükümlülüğü ile özdeşleşmektedir.

1
Byung- Chul Han (2020),” Yorgunluk Toplumu”, Açılım Kitap, Altıncı Basım, İstanbul, s.17

1
III. ULUSAL ve ULUSLARARASI DÜZENLEMELER
A. Uluslararası Düzenlemeler
Eğitim hakkı, temel hak ve hürriyetlerden olması, birey ve toplumlar için önemi
nedeni ile birçok uluslararası antlaşmaya ve metne konu olmuştur. 2 Örneğin, Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 26. maddesinde eğitime ilişkin yol gösterici
temel ilkeler belirlenmiştir. Maddeye göre herkes eğitim alma hakkına sahiptir, ilköğretim
zorunlu ve parasızdır, ebeveynler çocuklarına verilecek eğitim konusunda ilk olarak söz
sahibidir.
Sosyal ve kültürel hakların başında gelen eğitim hakkına ilişkin en önemli
düzenlemelerden biri olan Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşme (ESKHS) , bireylerin eğitim hakkını kullanmasında devletlerin yerine getirmesi
gereken pozitif yükümlülükleri detaylı bir şekilde düzenlemiştir. Madde 13’te sayılan bu
yükümlülükler; eğitimin mevcut olması, ekonomik ve fiziksel olarak erişilebilir olması,
müfredatın ve eğitim metodları dâhil olmak üzere eğitimin içeriğinin kabul edilebilir olması,
eğitimin değişen toplum ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde uyarlanabilir olması ve eğitim
hizmetini bireylere ulaştırmada devletin ayrımcılık gözetmemesi gerekliliği şeklinde
sayılabilir. 3
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’ye Ek 1
Numaralı Protokol (AİHS 1 No’lu Protokol) eğitim hakkına ilişkin düzenleme konusunda
ESKHS’den daha farklı bir yaklaşım sergilemiştir. Şöyle ki, AİHS düzenlemesi, daha
özgürlükçü ve devletin negatif yükümlülüklerini belirten bir düzenlemedir. Devlet, bireylerin
eğitim hakkını kullanmalarına olabildiğince müdahale etmeme yönünde tavır sergilemelidir.
Öte yandan, devletlerin hukuk devleti ile bağdaşmayacak şekilde temel eğitim özgürlüğüne
dahi müdahale ettiği durumlar da mevcuttur. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM)’nde görülmüş olan davalardan Mürsel Eren/Türkiye davasında, başvurucunun
ÖSYM sınavından aldığı görece yüksek sınav sonucu; daha önceki yıllarda almış olduğu
düşük dereceli puanlardan ötürü böyle yüksek bir puan alamayacağı gerekçesiyle, üç
profesörden oluşan bir jüri tarafından hazırlanan bir rapora istinaden ÖSYM tarafından iptal
edilmiştir. AİHM tarafından, bu olayda idarece kullanılan takdir yetkisinin, hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmayacağı gerekçesi ile başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiğine karar
verilmiştir. 4 Kararda idarenin üniversite sınavında yeterli bir puan elde etmesine rağmen
başvurucunun eğitim kurumlarına ulaşmasını açık hale getirmesinin aksine “Önceki senelerde
düşük puan alan başvurucunun mevcut puanı almasının olası olmadığı şeklinde temeli
olmayan bir gerekçe ile ulusal ve uluslararası yükümlülüklere aykırı olarak, başvurucunun
eğitim hakkı ve bilhassa özgürlüğü ihlal edilmiştir” ifadeleri kullanılmıştır.

2
Yüksel Çallı (2009), “Türk Anayasa Hukukunda Eğitim Hakkı”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, T.C.
Ankara Üniversitesi Sosyal Bölümler Enstitüsü Kamu Hukuku (Anayasa Hukuku) Anabilim Dalı, Ankara, s.24
3
Yener Şişman (2014), “Engelliler Acısından Eşitlik, Ayrımcılık ve Eğitim Hakkı”, Sosyal Politika
Çalışmaları Dergisi, Yıl:14, Sayı: 32, s.68 vd.
4
Mürsel Eren/Türkiye (Başvuru No: 60856/00) 7 Şubat 2006; Ahmet Ziya Çalışkan,” Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Kararlarında Eğitim Ve Öğrenim Hakkı”, EÜHFD, C:11, S:3-4, s.304;

2
Protokolün 2. maddesinin 1.cümlesi temel eğitim özgürlüğünü belirlerken 2.cümlesi
ise devletin ebeveynlerin çocuklarının kendi dini ve felsefi görüşleri doğrultusunda eğitim
almasını isteme hakkına saygı duyması gerektiğini belirtir. Bu düzenleme özellikle
Türkiye’deki zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi konusunda Türkiye’ye ihlal kararları
getirmiştir.
Bu kararlardan öncül niteliğinde olan Hasan ve Eylem Zengin/ Türkiye kararında,
Sünni İslam öğretisinin ağırlıklı olarak müfredatta yer aldığı zorunlu din dersi eğitimi
verilmesi nedeni ile dini eğitime ilişkin yapısal bir problem olduğunun gerekçe gösterilmesi
sonucu eğitim özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Olayda; Hasan Zengin alevi
inancına sahip olduğunu öne sürerek, kızının bu dersten muaf tutulması talebi ile İstanbul İl
Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurmuştur. Başvurucuların bu talebi, Anayasa’nın 24 ve 1739
sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 12. maddesinde düzenlenen “Din kültürü ve ahlâk
öğretimi ilköğretim ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır”
hükmünden yola çıkarak reddedilmiştir. Başvurucu, ret kararının iptali için İstanbul İdare
Mahkemesi’ne başvurmuş, işlemin iptal istemi Mahkeme tarafından reddedilmiş, karar
Danıştay tarafından 14. 04. 2003 tarihinde onaylanarak kesinleşmiştir.5
Başvurucu Hasan Zengin, ebeveyn olarak çocuğunun kendi dini ve felsefi inanışları
doğrultusunda eğitim almasını isteme hakkı bulunduğunu, bu hakkın İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi ve AİHS 1 No’lu protokolün 2.maddesi uyarınca güvence altına alındığını,
zorunlu tutulan din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde İslam’ın her zaman Sünni yorumu
çerçevesinde kural, adet ve ibadetleri öğretilmekte olduğundan bahsederek, diğer dinler ve
inançlar hakkında detaylı bilgi verilmediği gerekçesi ile mahkemeye başvurmuştur.
Mahkeme, çoğulcu demokratik bir toplumda Devlet’in çeşitli din, inanç ve düşüncelere karşı
tarafsız ve yansız olma ödevinin, dini inançların veya bunların sergilenme yöntemlerinin
meşruluğuna ilişkin olarak Devlet tarafından yapılacak herhangi bir değerlendirme ile
uyuşmadığını her zaman vurgulamış olduğunu hatırlatarak ve Türkiye’de dini eğitime ilişkin
yapısal bir problem bulunduğunu not ederek, AİHS’e Ek 1 No’lu Protokol’ün 2.
Maddesi’nin ikinci cümlesi çerçevesinde başvuranın haklarının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır.
AİHM AİHS’e taraf olan devletlerin dine ilişkin konularda objektif ve tarafsız
davranma yükümlülüğü altında bulunduğunu belirtir. Türkiye dışındaki AİHS taraf
ülkelerinin neredeyse tamamına yakını din dersi eğitimini seçmeli veya alternatifi mümkün
bir ders olarak sunmakta iken Türkiye’de zorunlu din dersi eğitimlerine ilişkin böyle bir
imkân söz konusu değildir. Türkiye’de mevcut olan muafiyet sisteminin ise farklı inanç ve
mezhep anlayışları arasında değer çatışmasına yol açabileceği endişesi mevcuttur.6
Danıştay kararlarında, AİHM’in görüşlerinden etkilenerek zorunlu Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi derslerine ilişkin laiklik ve çoğulculuk ekseninde bir yaklaşım getirmiştir.
Örneğin Danıştay, «..Anayasanın 24. maddesinde, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin

5
Kerem Altıparmak, “Hasan Ve Eylem Zengin/Türkiye Kararının Uygulanması İzleme Raporu”, İHOP AİHM
Kararlarının Uygulanması İzleme Raporları, 2013/1, s.1
6
F. Ceren Akçabay (2014), “İham’ın İşaret Ettiği Yapısal Sorun: Zorunlu Din Eğitimi”, Anayasa Hukuku
Dergisi, C: 3, S:6,s.235

3
zorunlu olduğunun belirtilmesi, ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen öğretimin adının din
kültürü ve ahlak bilgisi olmasına rağmen, içerik olarak din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi
olarak kabul edilemeyeceği açık olduğundan ve din eğitiminin de ancak kişilerin kendi
isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlı olması karşısında, Din Kültürü
ve Ahlak Bilgisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasında hukuka uyarlık
bulunmamakta olup, aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.» 7
şeklinde karar vermiştir. Danıştay, kararlarda , dersin herhangi bir dinin öğretileri yerine
objektif ve bilimsel esaslara göre verilmesi gerekliliğini vurgular.8
Anayasa Mahkemesi (AYM) ise AİHM’in zorunlu din dersi konusunda Türkiye
aleyhine verdiği kararı, din dersinin zorunluluğunun yanlışlığı doğrultusunda değil, devlet
okullarında okutulmasının gerekliliği doğrultusunda değerlendirmiştir. AYM’ye gore AİHS’i
onaylayan birçok ülkenin eğitim sistemi incelendiğinde zorunlu din dersi uygulamasına
rastlanmaktadır. Bu doğrultuda AYM ilgili kararında “Anayasa, dini hizmetleri toplumsal bir
ihtiyaç olarak görmekte ve devlete bu ihtiyaçların karşılanması yönünde yükümlülükler
yüklemektedir… Anayasa’da ifadesini bulan laiklik ilkesi, bir yandan dinin devletin esaslarını
belirlemesini engellemekte, diğer yandan da din eğitim ve öğretimi dâhil dini hizmetlerin
devlet eliyle verilmesine imkân tanımaktadır.” 9 şeklinde ifadeler kullanmıştır.
Türkiye’de mevcut zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimi AİHM’in belirttiği
şekli ile yapısal bir sorun aynı zamanda sosyolojik bir mesele olarak çözülmeyi
beklemektedir. Erken’e göre bu meselenin çözümü “Türkiye’nin kendine özgü dini eğitim
modelinin ve hukuk değerlerinin korunması ile birlikte, uluslararası hukukun ilkeleri ve temel
hak ve özgürlüklerin korunması”nda yatmaktadır.10
IV. EŞİTLİK İLKESİ ve AYRIMCILIK YASAĞI
A. Eşitlik İlkesi
Anayasa Mahkemesi’ne göre “eşitlik kavramı, herhangi bir nesnel ve makul dayanağı
olmaksızın aynı durumdaki bireylere farklı muamelede bulunulmamasına ilişkin gerekliliği”
ifade etmektedir.11 Eğitim hakkına ilişkin eşitlik ilkesi 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel
Kanunu Madde 4 hükmü: “Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayırımı
gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz.” şeklindedir.
Eğitim hakkının düzenlendiği Anayasanın 42. maddesinin 7. fıkrasında; sosyal bir
devletin görevlerinden olan sosyal adaleti sağlamanın adlandırıldığı görülmektedir. Sosyal
adaletin veya bir başka deyişle fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla, devletin parasız eğitimle

7
Danıştay 8.D, 28.12.2007, E. 2006/4107
8
Baki Erken (2020), “Hukuki Temelde Türkiye’de Zorunlu Din Dersi”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, C:28 S:1,2020 s.249
9
Erken, s.247
10
Erken, s.239
11
Ulaş Karan (2015), “Bireysel Başvuru Kararlarında Ayrımcılık Yasağı ve Eşitlik İlkesi”, Anayasa Yargısı,
C:31, S:1, s.237

4
ve diğer politikalarla yapacakları, engellileri ve diğer dezavantajlı grupları da eşit eğitim
hizmetlerine dâhil etmiş olacaktır.12
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin eğitim hakkına ilişkin 28. madde hükmünde de,
taraf devletlerin çocukların eğitim hakkını, fırsat eşitliği temelinde zamanla gerçekleştirilmesi
görüşünü benimsemektedir. Bu doğrultuda, ilköğretimin ücretsiz olması, eğitim kurumlarının
bütün bireylere açık hale getirilmesi sağlanmalıdır. BM tarafından 1993 yılında kabul edilen
Engelli Kişilerin Fırsat Eşitliği Hakkında Standart Kurallar ise, engelli çocuk, genç ve
yetişkinlere bütünleşik ortamlarda ve herkesle eşit olarak ilk, orta ve yüksek eğitim fırsatı
verilmesini bir devlet yükümlülüğü olarak kabul etmiştir.13
Eşitlik ilkesi herkesin her durumda eşit olması anlamına gelmemektedir ve belirli
kişiler veya durumlar için bu ilkeden sapılması ve kişiler arasında fark gözetilmesi
mümkündür. Ancak eşit kabul edilen kişiler arasında her farklı muamelenin makul kabul
edilmesi de mümkün değildir.14 Bu dengenin sağlanması ve eşitlik ilkesinin somutlaştırılması
hususunda ayrımcılık yasağı devreye girmektedir.
B. Ayrımcılık Yasağı
Ayrımcılık, isteyerek veya istemeyerek, icrai ya da ihmali biçimde, bir hukuk
sisteminde eşit durumda olduğu kabul edilen kişilere, bir hak veya yükümlülükle ilgili olarak,
aralarında geçerli bir neden olmaksızın eşit davranılmamasıdır. Ayrımcılık yasağı hangi
konuda ve hangi ölçütlerle eşitliğin sağlanması noktasında eşitlik ilkesi ile ortaya çıkan
muğlâklığı gidermekte ve bu ilkeyi bir ölçüde somutlaştırmaktadır. 15
Ayrımcılık yasağı, eşitlik ilkesini güvence altına alan ve bu ilkenin belirli ayrımcılık
temellerinde sunulmasını yasaklayan temel bir ilke olarak kabul edilmelidir. Ayrımcılık
yasağı ve eşitlik ilkesi genel olarak aynı ilkenin pozitif ve negatif görünümleri olarak kabul
edilmektedir.16 Anayasa Mahkemesi’ne göre de “eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı, bazen yan
yana ve bazen de aynı şeyi ifade etmek üzere kullanılabilen kavramlardır. Günümüzde eşitlik
ilkesi insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerin ayrılmaz parçasıdır. Başka bir deyişle
eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı, uluslararası hukukun en üstünde yer alan temel hukuk
normu olarak kabul edilmektedir. Bu itibarla eşitlik ilkesi, hem başlı başına bir hak hem de
diğer insan hak ve özgürlüklerinden yararlanılmasına hâkim, temel bir ilke olarak kabul
edilmelidir.”17
Eğitim hakkının sosyal ve ekonomik içerikli haklardan olması nedeni ile bu hakkın
kullanılmasında toplumun bazı grupları, diğer gruplara oranla dezavantajlı olabilir. 2015
yılında aday öğretmenler tarafından yapılan bir araştırmaya göre, eğitim hakkının en sık ihlal
edildiği gruplardan ikisi kız çocukları ile engelli bireylerdir. 18 Bu çalışmada, eğitim hakkının
kullanılması özelinde ayrımcılığa maruz kalan anılan iki grup incelenecektir.
12
Kemal Gökmen Genç (2016), “Bir Sosyal Hak Olarak Engellilerin Eğitim Hakkı Sakarya Örneği”
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.74
13
Selda Çağlar (2012), “Engellilerin Erişebilirlik Hakkı Ve Türkiye’de Erişebilirlikleri”, AÜHFD, C:61, S:2,
s.554
14
Karan, s.237
15
age.
16
age.
17
AYM, Tuğba Arslan Başvurusu, (Başvuru No. 2014/256) , 25.06.2014, para 107.

5
1. Engelli Bireylere Yönelik Ayrımcılık
Engelli bireyler iş bulabilmede, sağlık kurumlarına ulaşım konusu gibi, gündelik
yaşamın diğer tüm alanlarında olduğu gibi eğitim alanında da engelliliğe dayalı farklılıkları
dolayısıyla ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Engelli bireyler eğitim sisteminden dışlanmakta,
marjinalize edilmekte, yalnızlaştırılmaktadır.19
5378 Sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 4A madde hükmü uyarınca: “Doğrudan ve
dolaylı ayrımcılık dâhil olmak üzere engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılık yasaktır.”
denilmektedir. Benzer yönde 5378 sayılı Kanunun 15. madde hükmü doğrultusunda
engellilerin eğitim almalarının engellenemeyeceği, engellilerin özel durumları ve farklılıkları
dikkate alınarak, yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda, eşitlik temelinde, hayat
boyu eğitim imkânından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılacağı, eğitim sistemi içinde
engellilerin her seviyede eğitim almasını sağlayacak bütünleştirici planlamalara yer
verileceği belirtilmiştir. Öte yandan, idare tarafından anılan hükümlere aykırı olarak engelli
bireylerin ayrımcılık içeren uygulamalar neticesinde eğitim haklarının ihlal edildiği pek çok
hukuki işlem tesis edilmiştir. Örneğin, görme engelli bir öğrencinin “kör ve şaşı” kimselerin
Anadolu Öğretmen Liselerine kabul edilmeyeceğine dair yönetmelik hükmünün iptali istemi
ile açtığı davada Danıştay söz konusu yönetmelik hükmünü "özürlülere yönelik açık bir
ayrımcılık niteliğinde olduğu, öğretmenlik branşları dikkate alınmaksızın ve somut
dayanaklar olmaksızın yapıldığı ….”20 gerekçesine dayanarak iptal etmiştir.21
Benzer yönde AİHM’in Enver Şahin/Türkiye kararında, Fırat Üniversitesi’nde
öğrenim görmekte olan başvurucu tekerlekli sandalyeye mahkûm olması nedeni ile
yönetimden okul binasında gerekli düzenlemelerin yapılması talebinde bulunmuş, yönetim ise
bütçe ve zaman kısıtlamalarını gerekçe göstererek kendisinin talep ettiği düzenlemelerin kısa
süre içinde gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını, fakat başvurucuya üniversite sınırları
içinde yardımcı olacak birini tahsis etmeyi önermiştir. Bunun üzerine başvurucu, eğitim
hakkının ayrımcılık yasağı ile ilişkili olarak ihlal edildiği iddiası ile Mahkemeye
başvurmuştur. Mahkeme, Hükümetin, ulusal yetkililerin ve özellikle üniversite ve adli
yetkililerin başvurucunun, eğitim hakkını diğer öğrencilerle eşit düzeyde kullanması için
gerekli özenle eyleme geçtiklerini ortaya koyamadığını belirterek, Sözleşme’nin 14 .maddesi
ile birlikte Sözleşmenin 1. Protokolünün 2. maddesinda düzenlenen eğitim hakkının ihlal
edildiğine hükmetmiştir.22
Çam/Türkiye kararında ise konservatuvar öğrencisi olmak isteyen görme engelli
başvurucu Konservatuvara giriş sınavını kazanmıştır ve sağlık kurulu tarafından verilen ve
Konservatuvara iletilen sağlık raporuna göre başvurucu görme duyusunun gerekmediği
derslere katılabileceği belirtilmiştir. Sonrasında, Konservatuvar yöneticisinin talebi
doğrultusunda sağlık raporu, başvurucunun eğitim ya da alıştırma alamayacağı gerçeğini
içerecek şekilde değiştirilmiş ve öğrencinin okula kayıt talebi reddedilmiştir. Başvurucu,
18
Nurettin Beltekin, Ufuk Çete (2019), “Eğitim Hakkını Yeniden Tanımlamak”, Hafıza Uluslararası Sosyal
Bilimler Dergisi, S:1 C:1, s.27
19
Şişman, s.57
20
Danıştay İDDK, E.2008/2220, 21.11.2012
21
https://www.engellilerkonfederasyonu.org.tr/engellilerden-hukuk-zaferi/ Erişim Tarihi: 18.12.2021
22
Enver Şahin/Türkiye , (Başvuru No. 23065/12) , Karar Tarihi: 30 Ocak 2018

6
Mahkemeye Konservatuvara kayıt talebinin reddedilmesinin, görme engeline dayanması
nedeniyle ayrımcı bir eylem olduğu gerekçesiyle başvurmuştur. Mahkeme, başvuranın
Konservatuar’a kaydının yapılmamasının, yalnızca görme engelli olduğu durumuna
dayandığını ve ulusal makamların makul düzenlemeler yapılmasının söz konusu kurum
bünyesinde belki de ilgiliye eğitim görme imkânı sağlanabileceğini hiçbir zaman
düşünmediklerini gözlemlemekle beraber başvurucunun eğitim hakkının ayrımcılık yasağı ile
ilişkili olarak ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
2. Kadınlara Yönelik Ayrımcılık
Türkiye’de eğitime erişimde cinsiyetler arasında önemli farklar bulunmaktadır. Ana
babalar; özellikle kırsal bölgelerde çocuk okutma konusunda tercihlerini, erkek çocukların
lehine kullanmaktadır. UNICEF’in 2003 yılında Türkiye’de yürüttüğü bir araştırmaya göre
kız çocuklarının okutulmamasında başlıca etkenler; gelenek ve dini inançlar, kalıplaşmış
cinsiyet rolleri, öğretim programları ve çocuk bakım-eğitiminde yeniden üretilen cinsiyet
rolleri, kadının düşük statüsü, erken evlilikler, eğitimin toplumda kabul edilen rollerle çelişkili
görülmesidir.
Türkiye’nin 1985 yılında onayladığı Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) kadınlara karşı hayatın her alanında ayrımcılığın sona
erdirilmesini amaçlayan uluslararası sözleşmedir. CEDAW madde 10’a göre “Taraf Devletler,
... kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eğitimde erkeklerle eşit hakka sahip olmalarını
sağlamak için kadınlara karşı ayırımı önleyen bütün uygun tedbirleri alacaklardır.” hükmü
ile kadınların eğitim haklarına ulaşma ve bu haklarını kullanma hususunda erkeklerle eşit
olduğunu güvence altına almıştır.
Öte yandan, Türkiye’de kadınlara yönelik ayrımcılık yasağı ihlal edilerek özellikle
başörtüsü yasağı uygulaması ile birçok kadının eğitim hakkı ihlal edilmiştir. Sara Akgül
Başvurusunda, başörtülü başvurucunun Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenim görmekte iken
başörtüsü yasağı doğrultusunda başörtülü bir şekilde derslere giremediği için devamsızlık
sorunu oluşmuş ve eğitimine devam edememiştir. Okulla ilişiğinin kesilmesi neticesinde Milli
Eğitim Bakanlığından aldığı bursu kaybeden başvurucu, önceden almış olduğu bursu faizi ile
geri ödemek zorunda kalmıştır. Bu olaya istinaden AYM’ye eğitim hakkının ihlal edildiği
iddiası ile başvuran başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Mahkeme
hüküm gerekçesinde: “…Anayasa'nın 42. maddesinde kimsenin eğitim ve öğretim hakkından
yoksun bırakılamayacağı, ,,, Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının ilk,
orta ve yükseköğrenim seviyelerini kapsadığına, eğitim kurumlarına etkili bir biçimde
erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına ve kamu otoritelerine bireyin eğitim ve
öğrenim almasını engellememe şeklinde negatif ödev yüklediğine karar vermiştir. Egitim
hakkmm belli bir zamanda mevcut olan egitim kurumlanna erişimin sağlanmasını güvence
altına aldığı gözetildiğinde başvurucunun başörtüsü yasağı nedeniyle Üniversiteye devam
edememiş olması eğitim hakkına yönelik bir müdahaledir.” şeklinde bir saptama yapmıştır.23
AİHM eğitimde başörtüsü yasağına Türk yargısından farklı bir yaklaşım içerisindedir.
Leyla Şahin/Türkiye kararında Mahkeme; İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimine
23
AYM Sara Akgül Başvurusu, (Başvuru No: 2015/269), 22/11/2018

7
devam etmekte olan başörtülü başvurucunun üniversite yönetimi tarafından çıkarılan
yönetmelik kapsamında getirilen başörtüsü yasağı sonucu bazı derslere ve sınavlara
girememesi neticesinde eğitim hakkının ihlal edildiğini, öte yandan getirilen bu kısıtlamanın
ilgililerce öngörülebilir olduğunu, kısıtlamanın meşru amaçlar çerçevesinde gerçekleştiğini ve
kullanılan yolların ölçülü olduğunu belirtmiştir. Nihayetinde ihlal kararı vermeyen Mahkeme
tarafından başörtüsü takanların takmayanların üzerinde bir baskı oluşturacağı
düşünülmektedir.24
Mahkeme, İslami başörtüsünün cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin bir sembolü
olduğunu düşünmekte ve başörtüsünün kadınlar için bir baskı aracı olduğundan hareketle
cinsiyetler arası eşitliği sağlamak adına hükümetlerin takdir yetkileri doğrultusunda aldıkları
İslami başörtüsü yasaklarını meşru bulmaktadır. Öte yandan, hükümetlerin en önemli
görevlerinden biri toplumdaki bireylerin temel hak ve hürriyetlerinin korunması ve
kullanmalarının sağlanmasında eşitlik ilkesinin gözetilmesi ve özellikle eğitim alanında
cinsiyetler arasındaki eşitliğin başarılması iken; kadınların bu yasaklarla beraber
yükseköğretim kurumları gibi kamusal alanlardan dışlanması ve bu nedenle eğitimlerinin
sekteye uğraması onların ekonomik ve sosyal alanlardan uzaklaşmalarına sebebiyet
vermektedir. 25 Bu şekilde kadınlar ve erkekler arasında esasında eğitime erişim konusunda
ayrım meydana gelmektedir. Nitekim aynı inançlara sahip erkek ve kadınlar arasında,
inançları doğrultusunda giydikleri kıyafet nedeni ile bir farklılık mevcuttur ve bu yönü ile
başörtülü kadınların başörtüsü yasağı doğrultusunda eğitim hakkından mahrum bırakılmaları
ve aynı inanca mensup erkeklerin ise hiçbir sınırlama olmadan eğitimlerine devam etmeleri,
bu yasağın kadınlara yönelik ayrımcı boyutunu gösterir. Bu durumun, Türkiye’nin onayladığı
uluslararası insan hakları metinlerine ve Anayasa hükümlerine aykırılık boyutu mevcuttur.
Başörtüsü yasağına ilişkin eğitim hakkına erişimde kısıtlama olması nedeni ile
Anayasa Mahkemesi ihlal verme yönünde bir tutum sergilerken, AİHM ise başörtüsünün
kadınlar üzerinde bir baskı aracı olduğu kanısındadır ve başörtüsü yasağı hususunda
hükümetlerin takdir yetkisi olduğu görüşündedir. Kadınların bu yasaklarla beraber
yükseköğretim kurumları gibi kamusal alanlardan dışlanması ve bu nedenle eğitimlerinin
sekteye uğraması bu durumun onların ekonomik ve sosyal alanlardan uzaklaşmalarına
sebebiyet vermesi durumu Mahkeme tarafından görmezden gelinmiştir.26
V.POZİTİF AYRIMCILIK
Eğitim hakkı ve genelde temel hak ve hürriyetlerin devlet tarafından eşitlik ilkesi
çerçevesinde kişilerin etnik köken, dil, din, cinsiyet, felsefi ya da dini görüş ayırt etmeksizin
eşitlik ilkesi doğrultusunda uygulanacağı uluslararası temel insan hakları metinleri ve
anayasalarda kabul edilmiştir.
Öte yandan, kişiler mensubu bulundukları toplumun kültürel kabulleri nedeniyle
eğitim hakkına ulaşmada diğer toplumsal gruplar kadar şanslı olmayabilir. Günümüzde,
özellikle ülkemizin kırsal kesim bölgelerinde, kız çocukların okula gönderilmesinde ve eğitim
24
Leyla Şahin/Türkiye, (Başvuru No: 44774/98) Karar Tarihi: 29 Haziran 2004
25
Carolyn Evans (2006), “The ‘Islamic Scarf’ In the European Court of Human Rights”, Melbourne Journal of
International Law, S:7, s.65 vd.
26
Evans, s.66

8
haklarını kullanmalarında cinsiyet temelli ayrımcılık hala mevcuttur. Örneğin yukarıda da
zikredilen UNICEF’in 2003 yılında Türkiye’de kız çocuklarının okula gidememe nedenlerinin
araştırıldığı raporda; kız çocuklarının eğitim almasının engellenmesinin nedenlerinden biri de
ailelerin kısıtlı ekonomik kaynaklarının yalnızca erkek çocuklarının okula gitmesini
sağlayacak şekilde yönetmesi, kız çocuklarının eğitim almaya gerek olmadıklarını
düşünmeleri yatmaktadır. Aynı raporda, ailelerin kız çocuklarını okula gönderme konusunda
fikirlerini değiştiren faktörlerden birinin de ekonomik yardım olduğu tespit edilmiştir.27
CEDAW madde 4, taraf devletlerin eğitime ulaşma konusunda, kadın erkek eşitliğini
sağlamak için taraf devletlerin kadınlar lehine pozitif ayrımcılık politikaları gütmesinin
ayrımcılık olarak görülmemesini ve bu eşitlik sağlanması halinde pozitif ayrımcılık
politikalarına bir son vermesini söyler. Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf
devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler, işbu Sözleşmede belirtilen cinsten bir ayırım
olarak mütalâa edilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların muhafazası
sonucunu doğurmayacaktır. Sözleşme tarafından fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine
ulaşıldığı zaman bu tedbirlere son verilmesi, akit devletlere yüklenmiştir.
Danıştay da bu anlayışa uygun olarak, kız çocuklarına Anadolu Liselerine girişte
fazladan üç puan eklenmesine ilişkin bir yönetmelik değişikliğini konu aldığı kararında “Türk
toplum yapısı, gelenek ve görenekleri göz önünde bulundurulduğunda, kız öğrencilere adı
geçen okullarda öncelik tanınmasının ‘Anayasaya ve Temel Eğitim Yasasında’ amaçlanan
okuma ve fırsat eşitliği ilkelerini zedelediğinden söz edilemeyeceğine” şeklinde karar
vermiştir.28
Uluslararası uygulamada da devletler toplumsal gerçeklerine uygun olarak
dezavantajlı grupların eğitime ulaşması hususunda özellikle yüksek öğretim kurumlarına
kabullerde kota uygulamalarına yer vermektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde
yüksek öğretim kurumlarında çok kültürlülüğü sağlamak adına bazı üniversiteler ırk temelli
kota sistemi uygulamıştır.29 Aynı şekilde Malezya’da da eğitime ulaşma konusunda
dezavantajlı Malay öğrenciler lehine ırk temelli pozitif ayrımcılık politikaları güdülmüştür.30
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağı
mutlak değildir. Devletler; pozitif ayrımcılık politikaları neticesinde farklı gruptaki insanlara
ayrımcı muamelede bulunabilir. Öte yandan bu muamele, meşru amaç doğrultusunda objektif
ve makul bir gerekçeye dayanmalıdır. Bu doğrultuda AİHM kararlarında da genel olarak
devletlerin pozitif ayrımcılık politikalarını ayrımcılık yasağının ihlali olarak görmemektedir.
Örneğin, D.H ve diğerleri/Çek Cumhuriyeti kararında, Roman insanların köklerinden
koparılmış, haksızlığa uğramış, özel korumaya ihtiyacı olan bir azınlık olduğuna dikkat
çekilmiş ve Roman çocukların Avrupa ülkeleri genelinde eğitime ulaşma konusunda zorluklar
yaşadığı belirtilmiştir. Bu durumda, devletlerin özel koruma alanına eğitimi de dâhil ettiği

27
UNICEF, s.33; Aynur İlhan Tunç (2009), “ Kız Çocuklarının Okula Gitmeme Nedenleri Van İli Örneği,”
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C:6, S:1, s.242 vd.
28
Danıştay 8.D, 09.01.1985, E.1982/826
29
Alev Özkazanç (2001), “Egitim ve Çokkültürlülük: Amerikan Üniversitelerinde Irk Ve Kültür Savaşları”,
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C: 55, S:4, s:114 vd.
30
Duru Şahyar Akdemir (2014), “Ayrımcılığın İnsan Hakları Boyutu ve ‘Pozitif Ayrımcılık”, İnsan ve Toplum
Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C: 3, S: 4, s.901

9
görülmektedir. Mahkeme tarafından, devletlerin Roman çocukların eğitime ulaşma konusunda
kolaylıklar sağlanması gerekliliğine işaret edilmektedir.31
V. SONUÇ
Eğitim hakkı temel insan hakları olarak bilinen ve evrensel düzeyde kabul gören haklar
arasında yer almaktadır.
Sosyal haklar arasında yer alan eğitim hakkı, devlete olumlu yükümlülükler yüklemekte ve
bireylere devletten bu hakkın gerçekleştirilmesini isteme hakkı ve yetkisi vermektedir. Bu
özelliğinin yanı sıra temel hak ve özgürlüklerden olması sebebi ile devlete karışmama
yükümlülüğü, olumsuz yükümlülük, yüklemektedir.
Anayasa kapsamında güvence altına alınan eşitlik ilkesi gereğince devlet, hukuken aynı
durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve
sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğundadır.
Öte yandan bir toplumda sosyal, biyolojik, ekonomik ve politik alandan doğuştan taşıdıkları
veya sonradan edindikleri özellikler yüzünden dışlanmış dezavantajlı grupların özelde eğitim
hakkı genelde sosyal haklardan yararlanma konusunda diğer gruplardan farklı muameleye
gereksinimi olabilir.
Devlet tarafından Anayasa, tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler ve yasa hükümleri gereği
dezavantajlı gruplara fırsat eşitliği sağlanmalı ve eşitliğin gerçek anlamda yaşama geçirilmesi
konusunda uygulamalar hayata geçirilmelidir.

VI. KAYNAKÇA
Ahmet Ziya Çalışkan (2007) “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında Eğitim Ve
Öğrenim Hakkı”, EÜHFD, C:11, S:3-4, s.295-314
Alev Özkazanç (2001) “Egitim ve Çokkültürlülük: Amerikan Üniversitelerinde Irk Ve Kültür
Savaşları”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C:55, S:4, s.111-141

31
D.H. ve diğerleri/Çek Cumhuriyeti - (Başvuru No: 57325/00) Karar Tarihi: 13.11.2007

10
Aynur İlhan Tunç (2009), “Kız Çocuklarının Okula Gitmeme Nedenleri Van İli Örneği”,
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, C:6, S:1, s.237-269
Baki Erken (2020), “Hukuki Temelde Türkiye’de Zorunlu Din Dersi”, SÜHFD, C: 28, S:1, s.
237-263
Byung- Chul Han (2020), “Yorgunluk Toplumu”, Açılım Kitap, Altıncı Basım, İstanbul
Carolyn Evans (2006), “the ‘Islamic Scarf’ In the European Court of Human Rights”,
Melbourne Journal of International Law, S:7, s.52-73
Duru Şahyar Akdemir (2014), “Ayrımcılığın İnsan Hakları Boyutu ve ‘Pozitif Ayrımcılık’,
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C: 3, S: 4, 2014, s.890-908
F. Ceren Akçabay (2014), İham’ın İşaret Ettiği Yapısal Sorun: Zorunlu Din Eğitimi, Anayasa
Hukuku Dergisi, Cilt: 3 Sayı:6, s.221-238
https://www.engellilerkonfederasyonu.org.tr/engellilerden-hukuk-zaferi/Erişim Tarihi:
18.12.2021
Kemal Gökmen Genç (2016), “Bir Sosyal Hak Olarak Engellilerin Eğitim Hakkı Sakarya
Örneği”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 2016
Kerem Altıparmak (2013), “Hasan Ve Eylem Zengin/Türkiye Kararının Uygulanması İzleme
Raporu”, İHOP AİHM Kararlarının Uygulanması İzleme Raporları, 2013/1
Nurettin Beltekin, Ufuk Çete (2019), “Eğitim Hakkını Yeniden Tanımlamak”, Hafıza
Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, C:1,S:1, s.27-39
Selda Çağlar (2012), “Engellilerin Erişebilirlik Hakkı Ve Türkiye’de Erişebilirlikleri”,
AÜHFD, Cilt:61, Sayı:2, s.541-598
Ulaş Karan (2015), “Bireysel Başvuru Kararlarında Ayrımcılık Yasağı ve Eşitlik İlkesi”,
Anayasa Yargısı, C:31, S:1, s.235-306
UNICEF (2003), “Eğitimin Toplumsal Cinsiyet Açısından İncelenmesi: Türkiye 2003”,
Ankara
Yener Şişman (2014), “Engelliler Acısından Eşitlik, Ayrımcılık ve Eğitim Hakkı”, Sosyal
Politika Çalışmaları Dergisi, C:14, S: 32, s.57-85
Yüksel Çallı (2009), “Türk Anayasa Hukukunda Eğitim Hakkı”, Yüksek Lisans Tezi, T.C.
Ankara Üniversitesi Sosyal Bölümler Enstitüsü Kamu Hukuku (Anayasa Hukuku) Anabilim
Dalı, Ankara

11

You might also like