You are on page 1of 33

70 milyon insanın hayatını

KAFA2 kaybedeceği 2. Dünya İstanbul Emniyeti kaçakçılık


Avrupa ülkeleri radyasyon
Savaşı'nın başladığı ve Dünya taşıdığı gerekçesiyle
bürosu şefi işkence suçundan
Barış Günü olarak Türkiye'den fındık alımını
mahkum oldu. {1947)
kutlanan gün. (1939) durdurdu. (1986)

3
Atatürk'ün doğduğu evin
imparator lakaplı NelsonMandela, tam 27 yıl bombalandığı haberi sonrası
Galatasaray'ın eski, Türkiye cezaevinde yattıktan sonra İstanbul ve izmir'deki
milli takımının yeni hocası Güney Afrika Devlet Başkanı gösteriler, Rumlara yönelik
Fatih Terim Adana'da doğdu. seçildi. (1991) tahrip ve yağma
(1953) hareketine dönüştü.
.

5 (1955)

Picasso'nun İspanya
• Asıl adı Fahrettin Cüreklibatur
Çirkin Kral lakaplı Yılmaz iç savaşının en acılı
olan, aynı anda bir okla 3
Güney, 47 yaşındayken sahnelerinden birini anlatan
kişiyi öldürebilenMalkoçoğlu
Merhaba, filmlerinin başrol oyuncusu Paris'te yaşamını yitirdi. tablosu Guernica 40 yıl sonra
(1984) ABD'den İspanya'ya
Cüneyt Arkın doğdu. (1937)
döndü. (1981)
Bir insan dergisinden canımız, ciğerimiz 8 •
10
diye bahseder mi? Evet, bahsedermiş.
Şu an elinizde tuttuğunuz canımız Orgeneral Kenan Evren 301 kişinin maden ocağında

ciğerimiz, dergimiz "KAFA" çok kısa süre Brad Pitt doğdu.


radyodan 1 milyon kişiyi göz göre göre hayatını
işkence tezgahından kaybettiği Soma, düşman (!)
(1957)
içerisinde, efsane bir ekip ve çok kıymetli geçireceği askeri darbeyi işgalinden kurtarıldı.
dostlarımız sayesinde çıktı! duyurdu. (1980) (1922)
11 12 13
B�yin fırtınası, hortumu, yağmuru, rüzgarı 7 sene önce Agos Gazetesi'nin
adına ne derseniz deyin Fikirler, istekler, Kari Marx 150 yıl sonra önünde beyaz bereli bir
kıymetini anlayacağımız Das "çocuk" tarafından alçakça
"Hayır, öyle olmasın!"lar, "Bence böyle
Kapital'in ilk cildini yayınladı. sırtından vurulan Gazeteci
daha iyi!"ler havada uçuştu.. Meğer bizim (1867) Hrant Dink doğdu.

bütün ekibin dergi yapası varmış da (1954)


15
herkes bir "HADİ" bekliyormuş. Az gittik,
uz gittik, dere tepe düz gittik, yazdık, Eski Irak Devlet Başkanı
'Seçilmiş başbakan'
çizdik, gezdik ve sonunda yaptık. Saddam Hüseyin, 7 yıllık yeni
AdnanMenderes
görev süresi için düzenlenen
idam edildi.
halk oylamasında oyların
(1961}
KAFA Dergi'nin bu ilk sayısında bizi tamamını aldı. (2002)

kelimeleriyle, duygularıyla, aklıyla, 16

E;)"
gözüyle, sesiyle yalnız bırakmayan çok
Halihazırda Gazze'de
kıymetli meslek büyüklerimiz, çok şahane binlerce masum çocuğu
Türkiye'de 1934'te tanınan
dostlarımız, yol arkadaşlarımız var. Çok 'kadınların seçme ve seçilme
katletmeye devam eden İsrail,
hakkı' tasarısını Yeni Zelanda
Filistin'le sürdürdüğü barış

LVL
yaşasınlar, sağ olsunlar! Kalem tutan Kolonisi tanıyan ilk ulus oldu.
görüşmelerini durdurduğunu
elleriniz, ktavyeye basan parmaklarınız açıkladı. (2000) (1893) 9
dert görmesin... 1
Hepsine, herkese binlerce kez teşekkür,
bütün ekibe bol bol tebrik! "Gözlerimizin değil; Ertesi yıl 160 faili meçhul
acılarımızın uykuya ihtiyacı İlk TV haber programı, cinayetin işleneceği
var" sözünün sahibiMusa BBC'de yayınlandı. Türkiye'de, Bakanlar Kurulu
İçine sevgimizi kattığımız KAFA Dergi Anter öldürüldü! (1938) İnsan Hakları Raporunu kabul
(1992) etti.J2000}
1. sayıyı sizlere sunmaktan gurur
duyuyoruz.
20 22
"Bazı insanları cinsellik Henüz 16 yaşındayken 12
Sevgiyle, ZekiMüren öldü.
yönetir" diyen Eylül cuntası tarafından kemik
Sigmound Freud (1996) yaşı büyütülerek asılan Erdal
Ayça Derin Karabulut öldü. (1939) Eren doğdu. (1964)

23 24

Yüzyıllar boyunca Türk diline


giren yabancı kelimeler
Neşet Ertaş öldü. Türkçe'den arındınldı. Dil "Google" açıldı. (1998}
(2012) bayramı ilk kez kutlandı.

25 27
(1932)

1950 - 1960 yılları arasında Sivil tayyareciVecihi Bey


İlkMigros
ülkemizi yöneten Demokrat kendi yaptığı tayyare ile

Akşamse_fası 9
İstanbul'da açıldı.
Parti kapatıldı. Göztepe'den Yeşilköy'e
(1955)
(1960)
2 uçtu. (1930)
30
KAFA 3

Nihat Sırdar

Ölüm ümit
verir mi'insana?
Yaşamanın pahalı, ölmenin bedava olduğu bu memlekette ümidi bile
artık ölümlerin yanında arar olduk.

E
trafımda genel duygu ümitsizlik. Benim çevremden insan biriktirdiysem ben ne güzel" diye düşünüyorsun.
kaynaklanıyor olabilir bu durum elbette. Belki sizin Sırtım yere gelmez diyorsun.
arkadaşlarınız çok mutlu, çok umutludur. Ama genel Ölüm insana ümit veriyor günün sonunda.
ruh hali bu benim konuştuğum insanlarda. Bunu fark ettiğinde şaşırıyor insan önce.
Tam bir şeyler normale döndü derken pat bir facia. Ölüm insana ümit verir mi lan?
Onlarca, yüzlerce insan hayatı kayboluyor. Kızıyoruz, Veriyor işte.
isyan ediyoruz bu kadar bedava ölümlere. Mesela Robin Willams ölünce ne hissettiniz?
Sonra? Üzüldünüz değil mi?
Sonrası hiç. Size bu kadar güzel zamanlar armağan eden, etkileyen,
Günün sonunda kabahatli olan sen ilham veren bir aktörün
ol �yorsun üstüne bir de ölümü üzüyor elbette insanı.
kızdığın, eleştirdiğin, Peki dünyanın dört bir yanında
hesap sorduğun için. insanların aynı aktörün kaybının
Al sana bir ümitsizlik nedeni hüznü etrafında birleşmesi, aynı
daha. duyguları paylaşması hiç ümit
Sen kıçını yırtıp çalışıp vermedi mi size de?
vergini öder, bu Birbirlerini öldüren,
ödediğin vergilerin bombalayan, stratejik oyunlarla
karşılığında hizmet, birbirini batırmaya çalışan
güven, huzur ülkelerin insanların aynı
beklerken bir duyguda buluşması bir
öğreniyorsun ki o ümit yaratmaz mı?
verdiğin vergileri Berkin Elvan •.•

birileri çatır çatır Ali İsmail Korkmaz •••

yemiş. Son görüntülerini


Yemekle kalmamış hatırlayınca bil_e içimizi
daha çok yiyeceğini acıtan gencecik evlatlarını
" Bu milletin a . . . na gömdü bu ülke.
koyacağız" temennisiyle Ama nasıl birleşti onların
süslemiş adam. ardından hatırlıyor musunuz?
Bildiğin hırsızlık tam ortada Berkin'in cenazesindeki hüznün
duruyor. Neresinden tutsan elinde yanında o birliktelik
kalıyor. Her şey ortada. biraz olsun ümit vermedi mi
Kızıyorsun, eleştiriyorsun, isyan ediyorsun. size gelecek için?
Sonra? Süleyman Seba mesela.
Sonra bir bakıyorsun yine sen kabahatiisin. Karşılaşsalar birbirinin boğazlarına sarılacak
Çapulcusun, bölücüsün, hainsin ve daha futbol kulübü yöneticilerinin ortalığı
bir sürü şey . . . işgal ettiği ve hepimizi spordan soğuttuğu şu ülkede bir
Al sana Candan Erçetin şarkısı tadında bir ümitsizlik kulüp başkanı için bu birleşme size de ümit vermiyor mu?
nedeni daha . . . Dürüstlük, nezaket, efendilik değil mi
Sonra birgün senin hayatında bir şey oluyor. hepimizin istediği?
En sevdiklerini kaybediyorsun mesela. Süleyman Seba ölürken bile iyilik yapıyor bu ülkeye ama
Anneni, babanı . . . kimse farkında değil.
Bir bakıyorsun etrafın insan dolu, dost dolu. Esas acı olan artık bu ülkede ölümlerin etrafında birleşince
Tek tek kafana yazıyorsun o gün yanında olanları. Çünkü yalnız olmadığımızı hissetmemiz.
biliyorsun gerçek dostların onlar olduğunu. Yaşamanın pahalı, ölmenin bedava olduğu bu
Bir ümit beliriyor o zaman içinde geleceğe dair. "Bu kadar memlekette ümidi bile artık ölümlerin yanında arar olduk.

A kşamsefas ı
CanDurukan

Gol m�kinesi diye


aldık, çamaşır
makinesi çıktı!
En güzel duyguları kalpa transfer haberleriyle örselenmiş biriyim ben ...
Maradona'yı beklemiyorduk elbet ama IJtrjantinli yıldız' kutusundan
Nartallo'nun çıkması da ayıptı be hocam!

dı 'süper' ligimizin her durumda masaya ziyade, kaçırdıklarıyla hatırlandı. Olanca karizması ve

A yumruğunu vurmaya hazır yöneticilerinin dediği


gibi; 'Bizde transfer hiç bitmez: Kah Afrika'dan
kara boğalar, kah Avrupa'lardan afili yıldızlar gelir. Büyük
şöhretiyle ülkemize ayak basan bu havalı topçu, bu
topraklarda direğe sarılı ağlamaklı yüzüyle hafızalara
kazındı. Civanım delikanlı olmadık hallere düştü. Envai
paralara imza atarlar. Katar ya da Çin'den önce son çeşit makaranın öznesi oldu. Halı sahada gol kaçıran sabih
duraktır bu topraklar. Gece yarısı telefondan ağlamaklı sübyana benzetildi, fasulye muainalesi yapıldı. Bizden
bir sesle arayıp, ' Başkanım beni al' diyen mi dersin, ' Size sonra da pek kendine gelemedi. Güzelim kariyer� mundar
Messi'yi getiririm' diyen menajer mi dersin, her türlü futbol etti. Endonezya'lara falan gitti. O da yetmedi Paraguay'a
olayı vukuu bulur bu topraklarda. Biz futboldan anlarız, attı kendini.
her şeyden anladığımız gibi.
Yolu bir şekilde ülkemizden geçen futbolculara göz Junichi lnamoto:
atalım dedik ve sizler için keyifli olacağını düşündüğümüz
bir seçki çıkardık memlekete gelmiş geçmiş en 'kofti'
transferlerden. Söz konusu koftilik bizde mi, yoksa
Ülkemize gelen ilk Japon futbolcuydu. Gerçi ondan
sonra ilk gelen de baba tarafından Brezilyalı Tabata'ydı
o nedenle tek Japon futbolcuydu demek hata sayılmaz.
r-.
gelenlerde mi bilinmez o ayrı hikaye. İşte Maradona diye Samurai lakaplı futbolcu, 25 maçta Galatasaray forması
alınıp, aslında Maldonado çıkanlar, 'Gol makinesi diye giydi. Zaten tek olayı da oydu. Formayı giydi ve çıkardı.
aldık, çamaşır makinesi çıktı' hikayesinin özneleri; Giydi, çıkardı. Giydi, çıkardı. ı sezon tutunabildi. Bizden
sonra Almanya'n ı n Eintracht Frankfurt takımına, sonraki
sene de Fransa'nın Rennes takımına gitti. Bir türlü
kendini toparlayamadı, soluğu ülkesinin takımı Kawasaki
Frontale'de aldı. 201 O yılından beri orada mutlu. En
azından Hasan Şaş'ın esprilerine maruz kalmadığı için
kendini şanslı hissediyor olmalı.

Daniel Guiza:
İspanya Ligi'nin gol kralı olarak geldi. Sarı lacivertli formayı
sırtına geçirdi. Kollarını elinde ok varmış gibi açışıyla
kendine has bir gol sevinci vardı. En azından öyle dediler.
�ma biz pek göremedik. Zira ülkemizde ona gol atmak
pek nasip olmadı. Aslında oldu da o hep attıklarından

Kşamsetas ı
KAFAs

Marius Maldrasanu:
Adındaki asaletin yarısı kadar takıma faydalı olsa, adı Beşiktaş'ın
The Türkler!
efsaneleriyle anılabilirdi. Ama olmadı. Lucescu kontenjanından
Çok lehçeye sahibizdir
ülkemize gelen orta saha oyuncusu, İstanbul'da güzel bir tatil
geçirdi. 2002-2003 sezonunun devre arasında geldi, sadece 3 hem de çok, belki
maçta forma giydi. Birkaç defa topa dokundu. Gol ya da asist saysak 'say say bitmez'
yapamadan ülkesine döndü. Ama o kısa süreye bir şampiyonluk deriz cümlenin sonuna.
sığdırdı. Sezon sonunda döndüğü ülkesinde 2008'e kadar
Kibar kibar konuşurken
şampiyonluk göremedi.
ağzımızdan çıkan 'argo'yu 'ay
Mohammed Souleyman : pardon' diye düzeltiriz hep. Amaaa ...
Genç yetenek diye geldi. Beşiktaş'ın izleme komitesi beğendi Bir lehçe var ki o lehçe nereye giderse
dediler. Nerede izlediler de beğendiler bilinmez ama bu Nijeryalı gitsin düzelmez, nettir 'İzmit Aazı� ••

kardeşimiz de kendisini beğenenlere şaşırmış olmalı ki Beşiktaş


*as pike mezaantuare: kısa kes
formasıyla sahaya çıktığı ilk maçta eli ayağına dolandı. 2004-
*herkes akıllı olsun: çevredekilere göz dağı
05 sezonu devre arasında deneme amaçlı geldi. Ama harbiden
vermek
efsane oldu. Bayram ertesi yıldız transfer bekleyen büyük Beşiktaş
*farkmaz: fark yapmaz
taraftarının neşe kaynağı oldu. Hemen adına besteler uyarlandı.
*rahatım geniş olmak istiyorum: bunun tarifi yok
Bu siyahi ve genç din kardeşimiz, sadece 45 dakikada tribünün
*iii çiçoları keeees: kızın göğüslerine bak!
sevgisine mazhar oldu. "Süleyman bayramm mübarek olsun!"
*kesion da bu işleri: biliyorsun sen bu işleri
"Süleyman bayramda kurban kessene!" "Süleyman sen bizim
*beni salın bu akşam yokum: bu akşam sizinle
her şeyimizsin!" tezahüratları ile inledi Dolmabahçe semaları.
olamayacağım
Hatta takım onun ayağına her top geldiğinde yükselen büyük
*iiii caniyi keeees: bak bak bahadır'a bak!
gürültüden etkilenmesin diye ona pas vermemeye başladığında,
*herkes baksın dalgasına: herkes kendi işine
tribünden gelen tepki unutulmazdı; baksın
"i.nelik etmeyin, Süleyman'a pas verin!" *arkası merkez bankası: devamı sen anla
*olveys piiz bikaus izmitliyiz: izmitliyiz biz her
zaman içeriz
*biz geçioz kayıntıya: biz yemek yemeğe
gidiyoruz
*hadi beni kesemiyon façayı da mı kesemiyon:
hadi beni tanımıyorsun tipimi de mi
göremiyorsun?
*çakozladın mı: anladın mı?
*öksür: para ver
*adamın asosusun: gerçek bir adamsın
Vladimir Beschastnykh: *git ötede bayıl: buradan uzaklaş
Adını doğru şekilde telaffuz etmenin hiçbir spikere, spor *kaarrişim: kardeşim

yorumcusuna nasip olmadığı Rus kardeşimiz, belki Fenerbahçe'de *plaçka: bedava

biraz tutunabilseydi, dümdüz Holosko'ya ısrarla HOLOŞKO diyen *bed: çirkin

İlker Yasin'i emekli edebilirdi. *çok paspal boolum: çok çirkin ve bakımsız

Olmadı. O gitti, İlker Yasin kaldı. Sarı laci formayla sadece 12 * iş koydun mu: söyledin mi?
*sal boolum kendini: biraz rahatla
maçta, onların da çoğu yedek olarak şans bulan Beschastnykh,
*kene: para
tek golünü Denizlispor deplasmanında attı. Bizden sonra kaçarak
*tiiz: popo
gittiği ülkesinde de kendine gelemedi. Kariyerini 2008 yılında
*terso: parasız
Kazakistan liginde noktaladı.
*kuruçeşme gişeler yok mu bize bir şeyler: bize
Adını duyunca yüzümüzde sadece nedeni belirsiz bir tebessüm
uygun bir durum var mı?
oluşturan nice koç yiğit daha geldi ülkemize ancak hepsini anacak
*patates olduk: kafayı bulmak
yerimiz yok. Adlarını yad edelim, ve yazımıza noktayı koyalım ...
*nallayalım: gidelim
*bir ateş et de yanalım boolum: para ver de
Elano Blumer (G.Saray}, Alexandre da Silva Mariano Amaral
sigara alayım
(�eşiktaş}, Jose Guiltermo Del Solar Alvarez-Calder6n *her türlü salça oluruz raadol: bir şekilde oraya
(Beşiktaş}, Claudio Maldonado (Fenerbahçe}, Marcelo gideriz merak etme
Carrusca (Galatasaray), Tomas Jun (Trabzonspor, Beşiktaş), Ali *ketenpere: usulüne uydurma
Lukunku (Galatasaray}, Sixten Veit (Beşiktaş}, Vicente Simao *ayaa: -mış gibi
(Fenerbahçe}, Kevin Campbell (Trabzonspor} ••.
*alayına isyan hodri meydan: isyanım herkese
buyrun kapışalım

Akşamsefas ı
FA6

Arınç ve Kadınlar...
Başbakan Yardımcısı ve·Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın
kadının iffeti üzerine verdiği ahlak dersini duyunca Google'a
11arınç ve kadınlar" yazdık... Bunlar çıktı!

1997... 2012...
Bülent Arınç, "Kadınlar, 'eşimdir döver' diyecek kadar Bülent Arınç: Kadın milletvekili az önce şahsıma
sadakat doludur. Tasarı ailenin bütünlüğünü bozacak yönelik bir konuşma yaptı... (Meclis kürsüsünden
niteliktedir" sözleriyle kadına şiddet yasasına karşı çıktı. muhalif bir vekile yaptığı cevabi konuşmadan)
2007... Kadın milletvekili itiraz ediyor, "Bu cinsiyetçi
Bülent Arınç, 467. Manisa Mesir Macunu Şenlikleri'nde ifadeyi kınıyorum. Dişiliğimizle değil kişiliğimizle
120 adet mesir macunu kaparak bir önceki şenliklere anılmak istiyoruz:' Bülent abi devam ediyor o 'kadın
göre hasadı tam üç katına çıkardı. milletvekiline' cevap vermeye: Kürtaj meselesi
2009... konuşulurken siz öyle bir söz sarf ettiniz ki benim

. Bülent Arınç, Mardin Milletvekili Emine Ayna'yı yüzüm kıpkırmızı oldu. Evli bir bayan, çocuğu olan

kastederek, "Çok garip bir yaratık" dedi. milletvekili kendisi ile ilgili bir organını nasıl böyle

2010...
açıkça konuşabilir?
*Organ: Vajina.
Bülent Arınç, Meclis'Başkanvekili Güldal Mumcu'nun
(Son 1O yılda kadın cinayetlerinde artış yüzde 1400
odasını basarak, "Oturumu nasıl yönetiyorsun,
sadece 2012'nin ilk 11ayında 147 kadın öldürüldü. 208
sarhoşlara söz veriyorsun!" dedi.
kadın şiddete maruz kaldı. Ama yanlış anlamayın bu
2011...
ülkeyi yönetenlerin duymaya utandığı kelime: Vajina!)
Bülent Arınç: Hayat içki ve seksten ibaret değil
2013...
2012...
Bülent Arınç: Ahlaken bir geriye gidiş var... ABD'de,
TBMM Genel Kurulu'nda konuşma yapan bir kadın
Avrupa'da böyle bir şey göremezsiniz... Bize, gençlere
milletvekiline hitaben Bülent Arınç: Lütfen bana
yönelik dizilerde kravat burada etekler diz üstünde...
bakarak konuşmayın, genel kurula bakarak konuşun... �
�14-
Rahatsız oluyorum!
Bülent Arınç: İffet çok önemli... Sadece bir isim değil
kadın için de bir süstür, iffet. Erkek için de bir süstür.
iffetli olacak. Erkek de olacak. Zampara olmayacak.
Eşine bağlı olacak. Kadın ise o da iffetli olacak.
Mahrem - namahrem bilecek. Herkesin içerisinde
kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar
olmayacak, iffetini koruyacaksın.
2günsonra...
Bülent Arınç: Faydalı bir konuşma yaptığımı
düşünüyorum. Sadece kadınlar kahkaha atmasın
demişsem çok akıl dışı bir iş yapmışımdır. Ama orada
görgü ve ahlak kurallanyla ilgili bir konuşma yaptım.
'
Bazı sanatçılar var. Bunlar yapay kahkahalar atıyorlar.
Bunun da fotoğrafını çekip bana gönderiyorlar.
Gerçek kahkahalar var ve bunlar insanı rahatlatır. Ama
bunlarınki yapay. Kocasını bırakıp sevilisiyle tatile
çıkanlar direği gördüğünde dayanamayıp direğe
çıkanlar... Böyle bir hayatın içinde siz olabilirsiniz. Size
kızmanın ötesinde size acıyabilirim. Sizin hayatınıza
ancak ağlanabilirse yerini bulmuş olabilir diye
düşünüyorum.
KAfA7

Sunay Akın

Kafanın kuruluğu
Kafatası, insanın hayatta #olmak ya da olmamak"
meselesidir. Oysa, insanın korkması gereken kurukafa değil,
kafanın kuruluğudur.
er ne kadar kafatası olarak bilinse de, halk Bir de dost gördüler

H dilindeki adı 'kurukafa'dır. Kurukafayla


karşılaştığım ilk yer ise elektrik direğidir. Sadece
direğinde değil, elektriğin dolaplarında da ölüm
Ama bu işde doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar
Çok geç kaldılar!
tehlikesini anlatmak için kurukafa resmi kullanılır.
Kemikler arasında ölümün simgesi kurukafa, yani kafatası Rus şair Mayakovski tutucu, muhafazakar düşünceyi
olmuştur. eleştirdiği bir şiirinde yaşlıların kafatasını kültablası
Korsan bayrağından tiyatro sahnesine kadar kafatası yapmayı önerdiği geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında, Mimar
ölümü çağrıştırır. Avrupa'daki bazı müzelerin iç Sinan'ın Türk olmadığı yönünde bir tartışma başlar.
dekorundan, zehir şişelerinin etiketine kadar Tartışmaya son vermek isteyen Türk tarih Kurumu,
karşımıza çıkan kafatası ölüm sonrası yolculuğun Sinan'ın Süleymaniye Külliyesi'ndeki mezarının
bileti gibidir. Pek çok tablo ve karikatürde, açılmasına karar verir. Ünlü mimarın kafatası
elindeki orakla kukaletasının içinde "pişmiş Antropolog Şevket Aziz Kansu tarafından incelenir
kelle" gibi sırıtarak bakan Azrail ile karşılaşırız ve Türk kafa yapısı (brakisefal) olduğuna karar
. Kafatası, insanın hayatta "olmak ya da verilir. Bu esnada, Mimar Sinan'ın kafatasının
olmamak" meselesidir. Oysa, insanın mezara geri konulmayıp, kurulması
korkması gereken kurukafa değil, planlanan Antropoloji Müzesi'�de
kafanın kuruluğudur. sergilenmesi düşüncesi ortaya atılır.
Orhan Veli'nin ölümünü şüpheli Tartışmalar sürerken kafatası ortadan
bulan doktorlar, şaire otopsi yok olur! Prof. Dr. Selçuk Mülayim
yaparlar. Otopside, 1O Kasım "Sinan" adlı eserinde, Mimar
gecesi Ankara'da belediyenin Sinan'ın mezarının 1950'1erde
açtığı bir çukura düşen restorasyon amacıyla bir
ve ardından istanbul'a kez daha açıldığını ama
gelen ve de 14 Kasım kafatasının yerinde
günü ölen şairin, olmadığını yazar!
beyin kanaması Admıher
geçirdiği anlaşılır. seferinde
Orhan Veli'nin, saygıyla
Beykoz'dan andığımız
çocukluk Mimar Sinan'm
arkadaşı olan Halim Şefik, otopsi masasında doktorların kafatasmı kaybeden bir millet olarak, son
şairin cansız bedenini kesip biçerken neler hissettiklerini sözümüzü edebiyatımızdaki "Kafatası" adlı
anlatan bir şiir yazar. Bir şairin arkasından yazılabilecek şiirle söyleyelim. Sunay Akın'ın bu dizeleri de, ölüm
en güzel şiirlerden biri olan "Otopsi"nin ilk dizesinde taciri politikacıların sözleri karşısında kafanızın tasının
kafatasıyla karşılaşırız: atması dileğiyle, savaş çığırtkanlarının önünde dize
gelenlerin kulağına küpe olsun:
Morgta açılmca kafatası
Doktor beyler beyin gördüler Yurdundan çok uzaklarda
İndirince tenkafesine neşteri ölen bir askerin kafatası
Doktor beyler y ürek gördüler kendisini bulan çocukların ellerinde
Yürekte ne gördüler dersiniz hiç bilmediği oyunlara alet oluyor
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler İkinci defa!

Kşamsefas ı
Anıl Çağlar Saka

Dövme nedir?
Ne değildir?
İşi gücü bırakıp vücudunda birden fazla dövmesi olan insanlara
"Bu dövmenin hikayesi nedir?" diye soruyorum, huyum kurusun.
Ben vücudumda çok da derin hikayeleri olmayan dövmelere sahibim.
Fakat diğer insanların benimle aynı fikirde olmadığını öğrendim.

D
övme sanatını kimileri "basit" bir iş olarak Dile kolay 20 yıl!
tanımlasa da bu sanatı icra eden ustaların sabırlı Arkadaş değil, kardeş!
olması gerekir. Yeteneğin pek bir önemi yok, Ben terk eden sevgilinin adını ya da hayatımdan bir an
benim lise arkadaşım bu işi yaparak ev geçindiriyor
ama gel gör ki resim dersinden sınıfta kalmışlığı var.
Kadıköy'ün hareketli sokaklarında dövme dükkanlarına
rastlamak zor değil. Şehrin en merkezi yerinde, her
an eylem yapılmaya müsait yerde "Arkadaş ben bu işi
yaparım!" diyen kişinin çok değil bir kaç tahtasının eksik
olması gerekir. Bakmayın kurukafa dövmesi olan insanlar
da iyi insanlar.
Kadıköy'ün bir sokağında "Tattoo Station" adında iki katlı
Pitbull köpeğinin ev sahipliği yaptığı bir dükkan var.
Dükkanın dövme ustaları Ata Meriçer ve Celal Tütüncü
ile sohbet edip insanların vücutlarına yaptırdıkları
dövmeleri konuştuk.
Her şeye anlam katmayı seven milletimizin dövme çıkıp gidecek insanları vücuduma dövme yaptırmam.
.(
konusunda pek yaratıcı olmadığı aşikar. Ben sevmiyorum, sevemiyorum.
Vega kusura bakma ama bence her şeyin bir anlamı Çok değil 5-6 ay önce Ata Meriçer 20 yıllık arkadaşını
olmamalı. Ayrıca bir insan için kuru kafa ya da memenin kaybetmiş. Kalp krizi maalesef 36 yaşında, gencecik
üzerine yapılmış klasik gül dövmesi ne ifade edebilir ki? bir adamı bulmuş. O da öldüğü günü bileğine dövme
Ata Meriçer ilk dövmesini ben doğmadan 1 sene önce yapmış. Tarih hikaye, önemli olan bir an bile olsa o
1990 yılında yaptırmış. Öyle afi ili aslanlı kaplanlı bir kardeşi unutmamak ..
dövme değil tam tersine sıradan bir tribal çalışma O kadar çayını çorbasını içtik dükkanın diğer dövme
yaptırmış. Aslında dövme geçmişte yaşanan bir mahalle ustası Celal Tütüncü'den bahsetmezsek ayıp olur, bana
kavgasında bileğe alınmış satır darbesi üstüne yapılmış. yakışmaz. Sırf acıtıyor dediği için vücudunda ki ı O
Olaylar geliştikten sonra çevredeki insanların " Faça mı dövmenin henüz bir tanesini bitirebilmiş. Muhabbeti hoş
attın? Niye attın? Derdin neydi?" sorularından sıkılıp ancak canı çok kıymetli güzel insan.
dikişler alındıktan iki gün sonra "O zamanlar Kadıköy'de Sürç-i lisan ettiysem küfredin bana.
bir tane var" diye bahsettiği dövme dükkanına gidip
o benim beğenmediğim tribal dövmeyi yaptırıyor.
Yara izi daha artistlik olabilirdi. Sebebi kullanılan boya
malzemesiyle alakalı mı bilinmez ancak ilk dövmeyi
yaptırdıktan birkaç ay sonra yenisi yapılıyor.
Siz hiç okuma yazma bilmeyen çocuğun babasına
dövme yaptığını duydunuz mu? Genelde anne ve
babalar dövmeye karşı olmalarıyla ünlülerdir. Ata Meriçer
iki çocuk babası. Henüz çocukları 4 yaşındayken benim
şuan bile çizemedim 'çöp insan' çizmiş. Hatta çizmekle
yetinmeyip babasının iki parmağının bir tanesine
annesini diğerine ise babasını çizmiş.

A kşamsefas ı
KAFA9

nde yapıldı.
. . . 2000' lu.. yıllarda Eski Mısır dönemi .
Tarihçesi: İlk
�: �: a ve ıgne.
w

dö vm e 10 nli m aki ne, boy .


rdır- Çift bobi u
Ney le ya pılı r? lan 3 a�a m �eme çok desen var ıse b

K aç saatte yap
Kull anı
ılır? D övmenı
n şe ıne g ö sür �si değ işi r. ü zeri
. .
n de

·· . me şeklın
.ov . e go..re
e ayl ar bile surebTr ıı. nel er va rdır. D
dö vm farklı igw
? D ovme yapı
lırken kuilanı 1 an
Canım acır mı d w ·ı
birazcık canınız ya
nabT ı ır.

� �:�:;�:.�:;r.�:����;�v ��:��ı�� :;� : ; •ı��::: �:.ı�:::.�: �: :��İ


ıı ış i di m ", se siyahtır

: : � =��·���!� ;;:��1�:=:��gı:�sur;ıece
R
n i o
g
Kanse y p
f ��:·hasag�l:g:- ·��t��,r��y:a��� �::.�::;��;
·ık
1 h aftalar dovm
yapıldı
. . e bakımı d'ıkkatli
yap tırmamaları gerekti
. ı·
ğinı. �.oy uy?.r
,·e bu işlemi gerçekle
ştirebilirsini z. Ayrıc
a
k ae1r mı? La
rının dö vme ı
ım, canım ço
hasta 1 a zer yon te mı
Sildirebilir mıy
• •

malıdır.
ca dövme yapılma ..
silinen dövmeni
ray a yap
� � �� � ���:�: ���:
1 ğ y b
ya cağ ın ız y ere g öre fi
. � � ��!����!��:;� ��
y tl r
bT
g ·akları dahil
pa
.
1 11
Kaç övmesini kim yaptırdı? M
e
.. .
att Go ne ısım
men yeşil diğeri ise
buyuk d
Dünyanan en
. ..
. tırdı. Bır ozü tama

döv me yap ştir.


.
unun �uzde 1 OO'lük
kıs m ına . � ç rekoru olarak kaydedilmi
ılgın
olmak üzere vücud or 1 ar Kitabı' na son 1 O yılın en
. olay Guınness Rek
m avı renkl'ıdir Bu ·

Türkiye'de dövme deyince İlk dövmenizi 15 yaşmızda yapt1rmışsımz.


Bu dövmeyi vücudunuzun neresine
akla gelen ilk isim Gazeteci
yapt1rdmız?
Pelin Çini ile dövmelerinin Sağ kolumdaki aslan kafasıydı.
hikayelerini konuştuk: Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü
artık üzerinde daktilo var. Ayrıca
Turgut Uyar'm Denge adli şiirini neden gözlemlediğim kadarıyla ilk dövmeler
yapt1rdmız? heyecanla çok düşünmeden yaptırılıyor.
Yazı formundaki dövmelere bayılıyorum. O yüzden diyorum ki: 20'1i yaşlara
O yüzden bedenimde bir şiir olmasına girmeden dövmeciden uzak durunuz.
şaşırmamak lazım... Ancak İngilizce "Only
god can judge me" (Beni sadece tanrı Dövmelerinizden sıkıldığmız oldu mu?
yargılayabilir) gibi klişelerden de uzak Hayır hiç olmadı. Aslında sanırım insan
durmak isterim. Zira dalga geçiyorum otomatik olarak "sıkılamaz" hale geliyor.
o tarz beylik lafları dövme olarak Sildirmek çok zor, pahalı ve acılı bir
yaptıranlarla ... süreç. O yüzden kabulleniyorsun. Çok
rahatsızsan üzerine başka bir desen
Neden Turgut Uyar? geliyor.
En sevdiğim şairlerden biri. Cemal
Süreya ya da Turgut Uyar olacaktı. Türkiye'de dövmeli olmak nasıl bir şey?
O gün Uyar'dan yana kullandım Eskiden "garip"ti. Şimdi normal.
hakkımı. Bu arada bu dövme ile ilgili Sokakta 1O kişiden ?'sinde var. Ufak
en çok duyduğum soru "Neden Türkçe desenler tabii ama olsun. Benim sırtım
yazdırdın?" komik değil mi? ve kollarımda iri renkli desenler var. insanlardan biriyim.
Doğal olarak yolda dikkat çekiyorum.
Beğenmeyenler de var. Yaptığım iş Çocuğunuz dövme yapt1rmak istese
açısından bakarsak da bu durum tepkiniz ne yönde olurdu?
bir açıdan avantaj oldu diyebilirim. Çocuğum olsa 23 yaşını geçmeden
İnsanların aklında kaldım. yaptırmasını istemem ve yaptıracağı
zaman da yanında olmak isterim.
Dövme/eriniz yüzünden çevrenizdeki
insanlarla sorunlar yaşadmız mı? Ensenizdeki dövmenizi çok sevdiğinizi
Bazen yaşadım ama aslına bakarsanız bir söylemişsiniz. Bu dövme üzerindeki
önyargıyı kırma şansım da oldu. Dövmeli duygulanmz değişti mi?
insanlar sorumsuz, fazla marjinal kısacası Ensemdeki dövme "Her son bir
"anormal" bir hayat sürerler inancı vardır başlangıçtır" diyor. Bu cümleden sıkılmak '
ya. Beni izleyenler, tanıyanlar bunun sizce mümkün mü? Çok seviyorum,
aslında hiç de doğru olmadığını uğuruna inanıyorum bu dövmemin.
anlıyorlar. Tanıyabileceğiniz en normal

A kşamsefas ı
Erhan Karad�ğ
••

Omür .dediğin
1 gündür...
Size Lacivert takım elbiseli/erin arasından, Ankara'nın gri binalarının
ortasından seslenen gökyüzünün lacivertine, bulut/ar1n griliğine
uzanan 40 yılllk Ankara gazetecisi, Kanal D Haber Ankara Temsilcisi
Erhan Karadağ'ın Ankara'dan kaçış karavanı...
· s abahın kızılında kalkıp spor yapanlar, koşacak orman
arayanlar, az uyuyup çok yaşayanlar dahil kim
Trafiği yazmak bile istemiyorum. Dur-kalk..
Afedersiniz; gün oluyor Ankara'da 5 dakikalık yere tam 15
zamanı iyi kullanmış olabilir ki? dakikada ulaşıyoruz!..
Veya kim "ben yaşadım arkadaş bu hayatı; öyle böyle Hani dünya dediğin bir gündü o da bugündü...
değil " diyebilir? Dese dese en fazla "carpe diem"
.• Özetle; çabuk pes ettim ... "Madem dünyayı
diyebilir.. güzelleştiremiyoruz, o halde kendi dünyamlZI
Anı yakala! Nasıl yakalayacağız? Sürekli yakalanıyoruz... güzeleştirelim." Sonrası kolay oldu; 20 1O yılında bir
Saat 1O.OO'da yat, içki içme .. Olmadı eeyy Ahmet, eyy motosiklet dünyaya geldi, 4 yaşındayız. Bir aylık sancılı bir
Mehmet... Karın yok, kocan yok bir başınasın, dır dır tamirhane macerasının ardından geçen ay da kucağıma
eksilmiyor... bir karavan doğdu...
Bana göre havada bir söz... Anı yakalamak kurtarmaz yani,
yakalanmamak lazım.. Kravatlı, kasvetli Ankara'yı bu yüzden
Tasavvufta huzur arayanlardan değilim ama macerayı seviyorum. İtiyor, kovallyor, doğaya çabuk
tasavvufta buldum desem de yalan değil. ulaştır1yor... Mazeret bulmaya bu kadar zorlanmayan,
Hasan El Basri 14. yüzyılda vermiş rotayı: gerekçe uydurmak için trafiği bile dert eden ruh halimizi
"Ömür dediğin bir gündür, o da bugündür! ." Çünküüüüü...
. o karavan nereye ulaştırdı diye merak eden olabilir: )
Ne olacak bilmiyoruz!.. Karadeniz...
Nah bilmiyoruz; durursan durduğun yerde, gün de gece İşte o karavan bizi buraya getirdi.
de aynı geçecek heralde. Sadece bedenimizi değil,
Yatcaz kalkcaz; gerilim, haksızlık, mutsuzluk... ruhumuzu da bulutların üzerine çıkardı.
Yatcaz kalkcaz; adaletsizlik, kavga, mutsuzluk ..

A kşamsefas ı
KAFA 11

Rize Çam!themşin - Gito Yaylası:


Koçira Pansiyon'un balkonu...
Arkada Koçkar/ar, hava
limonata gibi!Ankara'ya
kartpostal atıyorum...

"İnerken değirmene, diken aldı memeni


kardım dikenleri, eyilik olmadı gene... ,,
i� . .
ız şimdi aklınıza bir karadeniz ezgisi getırıp de okuyun...
SiNOP- Hamsi/
os
süren bir yolcul
-Ak/iman: Şehir
ukla düny anın e
merkezinden l O
dk.
"Kizlar niçun giyerler, entarmm darunu
· · n güzel koyların
ulaşıyo�sunuz.Tü a
Sıkar memelerini, onda bulur karmı..,,
. rkiye'nin tek büy
ük fiyordu. Deniz
ormanın içine
doğru giriyor...Çek
Kaçkarların zirvesine doğru in aracınızı iste
yere, kurun çadırı diğiniz
anlayın ne deme
.
2 bin 200 metrede çaldık söyledık... k istediğimi...

Ama laf yetiştirilmiyor ki bu arkadaşl ra,. � BAL/KESiR- Kaz


DağlaT1: Kuzey
. Ege'nin suları serin
bitirmıyorlar
. .. k..uyu.
tur .. Her bir cümlesı ayrı hıkaye .. yazı sıcak. Edre ama,.
mit Zey tinli'den
"Horon oynamayla, horon yeri düz olma : hava değişecek
yukarı sardığınız
... Akarsuların küç
zaman
ük, doğal göletle
���
Kadife giymeyinen, kocak TI kız ol gibi suyuna sad rin buz

Kadınlar kızlar geçit törenı yapıyor tur � lerde ama Karpuzu ve rakıyı
ece ayağınızı sok
koyduktan sonra
arak ferahlayam
azsınız.
kendinizi de
� �
Karad niz ilerin derdi
Yayla uzerıne yazıl an t
���� ,�;�1;�-�,
l ürkülerinden fazla
atacaksınız.

RiZE- Kaçkarlar-
"Yayla yolu toz olur, kış gelince uz olu � � istiyorsanız, baş
Koçira: Bul�tların
ka yer bilmiyoru
üzerine çıkmak
Yayla suyundan içen kocakafi kız olur.. m. Çamlıhemşin'e
2 5 km, ama bir 20-
saat sürebilir. Bir
Üstüne ne kadar türkü yazsalar az... uçağın kanadında
Karadeniz 'e, Kaç n
kar dağlarına bak
200 metre çıkmanız mak isterseniz 2
bin
yeterli. Yolu çok
her tür araç çıkabi şahane değ il ama
Pe amber dev�siymiş... Gürcist�n'da liyor...
k �u; en belirgin özelliği çifleştikten
KAŞ - Kaş Kamping:
sonra dişi, erkeğini yiyormuş ! .. Kaş'ın gözbebe
ği... Antik tiyatro
eteklerinde, ze nun
bi şey görmedim! � ytin ağaçları için
de bir kamp ala
_ şezlonglarla süs nı. Sanki
lenmiş bir açık ha
va kütüphanesi.
huzurlu ve eksiksi Sessiz,
z. Kaş merkezind
en yürüyerek l O
dakika. Deniz, gün
eşin doğuşu orad
doğal terasların a bir başka... Kat
da manzara o ka kat
dar şahane ki, bu
evler, çadır alan ngalov
ları, karavan par
k yerleri hangisi
kafanızı çıkarıp nden
baksanız, deniz...
Üstelik hemen karş
daMeis. ıda

ARTViN - Karagö
/-Borçka

BARTIN-Ama
sra - Çakraz

CiDE-Gideros
Koyu

BOLU- Yedigöl/er

Akşamsefası
FA 12

Selim Süme

Varmak...

Yolda olma halini her zaman sevmişimdir. "Bütün ağaçlar kırmızıydı" serısı, çocukluğumun bir
bölümünün geçtiği Sovyetler Biri iğinin dağıimasıyla ortaya çıkan Doğu Avrupa ülkelerine yaptığım
uzun bir karavan seyahatinde çektiğim fotoğraflardan oluşmakta. Asiında bu seyahat, hatıra
defterimi tekrar yazmak ve zamanın algısını kırmak için bir denemeydi benim için. Bu yolculuk
sayesinde hatıralarımın, bugün oluşturduğum görüntüler ile bağlandığını hissediyorum. SELiM SOME
KAFA 7 3

Mehmet Coşkundeniz

Aşktan daha iyi


kafa yapan. ·

bir şey yoktur!


Aşk kafasına girdin mi bunun değerini bil. Sal kendini.
Dünyada aşktan daha iyi kafa yapan hiçbir madde yoktur.

ir sabah kalktın, ellerin terliyor mesela...

B Yatağın kenarına oturdun, ayağa kalkacaksın ama


dizlerin titriyor, düşecek gibi oluyorsun.
Kahvaltı yapacaksın, mutfağa gidiyorsun ama canın
Şaşı gözlüyü çakır gözlü, karga burunluyu da hokka
burunlu sanman da bundan.
Yani aşk kafasından.
hiçbir şey istemiyor. Şimdi bunun kafası iyidir, hoştur, güzeldir de
Zaten gece de hiç uyuyamamışsın. ayllması kötüdür bak söyleyeyim. 6 ay sonra
Bir y,andan da kalbinin deli gibi attığını hissediyorsun. görüşün değişir, gözün açılır, defolar görünür·
Nabzın yüksek, kan dolaşımın anormal. olur.
Dışarıya çıkıyorsun, yüzünde garip bir gülüş, herkes sana Normalleşirsin yani, geçer o el terlemeleri, diz titremeleri
bakıyor. falan.
Durup dururken gülüyorsun yani. Hani 2 saat aramasa başına bir şey geldi diye
İşyerindesin, ne şefinle tartışmışsın, ne de ayağını düşünüyordun ya, artık 'Nerede bu ya, ne işler çeviriyor'
kaydırmak isteyen o şeytan yeni bir oyun yapmış. Ama diye düşünmeye başlarsın. _

ağlamamak için kendini zor tutuyorsun. Hatta öğle Yaptığı her şeyi koşulsuz kabulleniyordun ya, artık
arasında tuvalete kapanıp ağlıyorsun. sorgulamaya başlarsın.
Sürekli endişe hali içindesin. Televizyonda 8 kişinin Hele hele 'Gerçekten benim aradığım insan mı?' diye
öldüğü bir kaza duysan kulak kabartıyorsun, 'Acaba?' düşünmeye başladın mı, eyvah eyvah...
diye... Sakin ol dostum, herkes yaşıyor bunları. Aşk kafasına
Sabah akşam gözün telefonda. Hep beklenti içindesin. girdin mi bunun değerini bil. Sal kendini.
Her olaya karşı tepkilerin anormal abartılı. Mutluluksa Dünyada aşktan daha iyi kafa yapan
zirve yapıyorsun, mutsuzluksa taban... hiçbir madde yoktur. Kısad1r ama çok güzeldir.
Bunları, aynı benim yazdığım şekilde bir arkadaşına Üstelik bir seferlik değildir ha! Sen bakma 'İnsan bir kez
anlatsan, 'N'oluyor ya? Seni hemen bir hastaneye aşık olur, diğerleri onun taklididir' diyenlere.
götürüp check-up'tan geçirelim' der. Gidersin, işin O cümle kitapta güzel duruyor, hepsi-o kadar.
kötüsü doktor da bir şey bulamaz. Oysa tüm İnsanın defalarca aşık olma potansiyeli vardır.
bunların tek sebebi vardır dostum: AŞK ••• 'Seri aşık'tır insan, biri biter, diğeri başlar.
Ak/mı, zihnini kar1şt1ran, hayatım Aşıkken sana 'Aklını başına al'
değiştiren, seni dünyanm en diyenlere sakın aldırma. Aklın uçsun
mutlu ya da en mutsuz insam gitsin, aşk ancak o zaman aşk oluyor. Hem:
yapan aşk Kafa yapar aşk,
••• kontrol edebildiğin şey aşk olmaz.
bildiğin kafa. Bir kere zaten Başka şeydir o, üzerinde bile durma.
hilafsız ilk 6 ay sarhoşsundur, hiçbir 'Delirdin mi?' diyenlere 'Delirdim' de...
şey görmezsin. 'İçelim güzelleşelim' 'Aptal mısın sen?' diye soranlara
var ya, aslında aşk için söylenmiştir 'Sana ne?' de.
o. Yoksa niye dünyanın en çirkin S*ktir et dostum, aşıksın, aşk
insanı sana mükemmel görünsün kafasındasın.
ı.
k·7 Kafan güzel olsun bu sana yeter.
Rıdvan Akar

Sahi o, yaşadığımız
dünyanın in�anı değil miydi?
Seba'nın tarihe kazıdığı "şerefli ikincilik" kavramının meali aslında
"maç sahada kazanılır"dı. Başka hiçbir "kazanca" itibar
edilmemeliydi. Giden sadece Süleyman Seba değil, yukarıda tek tek
saydığımız değerler ve o değerlerin .vücut bulduğu bir adam gibi
adamdı.
Tevazu? Futbolu bıraktığı dönemdeki "İdealist Grup" arkadaşları
Alçak gönüllülük? da büyüğüne saygılı o çalışkanlığı hatırlıyordu.
Zerafet? Yöneticiydi. Futbolcuların gece hayatını kendine dert
Sebat? edinmişti. Beşiktaş'ın bıçkın hovardası, bilek sihirbazı
· Diğerkamlık? YusufTunaoğlu'nu Boğaz'da sabaha karşı bastığında,
İnat? Yusuf'un süs havuzuna yattığını ve üstünü örttürdüğünü
Ketumiyet? biliyordu. Ama ne kadar kızgın olursa olsun, futbolcusunu
Ve dürüstlük? utandırmamak bir zarafetti. O havuzda olduğunu bile bile
"Söyleyin o hergeleye, buralara gelmesin" diye bağırmış
Tabii ki "hepsi" diye bir şık var. Ama acaba o tek kelime ama yakalamamıştı.
hangisi? Seba o kelimelerden en çok hangisini hak Futbolun zarafetinin adına fair play denirdi. Ali Şen'in
etmişti? İnönü'de protesto edidiği bir maçta, yanı başındaki
Tevazuuna ilişkin onu tanıyan her insanın bir öyküsü misafirine söylenenlere içerlemiş, şeref tribününü terk
var. Kimi -ki aralarında benim 11 y�şındaki oğlum edip, bağıranların yanına gidip oturmuştu. Misafire
da var- minikler karşısında önünü ilikleyerek ayağa öyle şey denir miydi? Şampiyonluk kupası kaldırılıp
kalkan bir İstanbul beyefendisi vardı.Türkiye'nin en neşeyle İstanbul'a dönüş yolunda aynı uçakta olan
büyük kulübünü yönetirken de kamuoyunun saygısını rakiplerine saygı için kaptanı çağırmış, "Söyleyin çocuklara
kazandığı o emeklilik günlerinde.de aynı tavrı sergilerdi. sevinçlerini uçakta belli etmesinler. Rakip üzülür. Saygılı
Tanıştığımızda "başkanım" diye hitap etmemle dalga olun" diye uyarmıştı. Sahi o yaşadığımız dünyonm
geçmiş, "amaaaaan boşver, geride kaldı o günler, sen insam değil miydi?
bana 'Süleyman abi' diyeceksin" diye ısrar etmişti. Hiç fark Bir kulüp düşünün. Yönetimine geliyorsunuz, bütün
etmez, "baba" desek gönlümüzü titretecek o insana "abi" gelirlerine temlik konuluyor. Yani geliri elde ettiğinizde
deme payesini bize layık görmüştü. Görgü kurallarını birileri 'borcuna karşılık' diyerek el koyuyor. Üstelik bunu
değil, içinden geleni yaşıyordu. Misafirinin ayağına terlik hasmın değil, önceki yönetim yapıyor. Yani ortada para
getiriyor, başkanlığı döneminde dükkan dükkan esnafı yok. 'Şanlı tarih' diyorsunuz. Ortada kupa da yok. Beşiktaş
ziyaret edip, çay içiyor, Beşiktaş'ın ekonomik krizini tarihinin pek çok değerli kupası, şampiyonluk şiltleri
çözmek için eline piyango bileti alıp satmaya gidiyordu. · oraya buraya savrulmuş. Bulunamıyor. Ortada bina yok.
Alçak gönüllülük ile tevazu arasmdaki o Zira Beşiktaş'ın bir kulüp binası yok. Seba o seçildiği
incecik çizgide bir kişilik vardı. Süleyman Seba gün ilk kez bir tapuyu havaya kaldırTp, Akaretlerdeki
başkanlığı döneminde makam aracına sahip olmadı. arsayı Beşiktaş için tescil ettirdiklerini gösterdiği içindir
En önemli görüşmelerine taksi tutar giderdi. Beşiktaş ki seçilmiş. O da verdiği sözü tutmuş ve hemen inşaata
yöneticilerinin "ama bu kadar da olmaz ki" diye isyan ettiği başlamış. Bina olmayınca da Sıraselviler'de bir apartmanın
zamanlarda o yöneticilerin özel araçlarını makam aracına ikinci katında bir masa ve bir sandalyeden oluşan "kulüp
dönüştürmüştü. Yukarıda andık ya, Beşiktaş için sattığı o binasını" kendine mesken edinmiş. "Mesken edinmiş"
piyango biletlerinden kulübe 2 Kartal araba kaldığında, diyoruz ya abartmıyoruz. Yöneticileri günün 16-18
"Beşiktaş'ın malıdır" diye binmemişti. Her zaman temiz, saatini Beşiktaş'ın ihtiyacı olur diye o masada geçiren bir
ütülü ve şık giyiminde ancak birkaç takım elbiseye başkandan söz ediyoruz.
maaşı yettiği için kulüp kendisine yeni giysiler aldığında, İşte bu ahvalde başlayan başkanlık yıllarında belki de
kızgınlıkla iade etmelerini istemişti. Giysinin ne önemi en hassas -hasis de diyebilirdim- olduğu şey Beşiktaş'ın
vardı? Masasında her meslekten, her inançtan, her gelir parasıydı. Metin Tekin'in 'dünyamn en pahalı
grubundan insan vardı. Gönül insanıydı. Kulüp başkanıydı kuru Beşiktaş lirasfYdı' dediği o "cimrilik" içinde
ama Beşiktaş'a birlikte sahip çıktığı hizmetliler çay ve tavla Beşiktaş'm her kuruşunun değerini bilerek
arkadaşıydı. Kapıdan son çıkan olmak maharetti. O da adım adım önce borçlar1 ödüyor, sonra gelirini
mahir bir çelebiydi. artır1yordu. Beşiktaş için harcanan her kuruşun
Zarafet, Süleyman Seba'ya çok yakışıyordu. ilk gençlik hesabını sorardı. Kulübü geç saatte kapatırken elektrikleri
yıllarının sevgilisi de zarif, ince delikanlıyı anıyordu. eliyle söndürürdü.Takımın giderek en pırıltılı

A amse
KAFA 7 5

isimlerinden biri haline gelen Sergen'in sırtını sıvazlamak hizmet ettik' dışında hiçbir bilgiyi paylaşmamıştı. Ketumiyeti
için piyangodan elde kalan Kartal otomobillerden birinin sadece mesleğe özgü değildi. Yaşamı boyunca sevdalarını da '
otobüsle antremana gelen Sergen'e verilmesi istendiğinde, aynı biçimde gizlemişti. Sevdalandığı kadınların aileleri bile o
"sözleşmesinden keserim" diyecekti. sevdalara saygı duymuş hatta uğruna hiç evlenmediği o kadın
Son dönemine girdiğinde Beşiktaş Türkiye'nin en çok tesisi yaşamını yitirdiğinde ailesi taziye kuyruğunda onun da yer
olan takımıydı. İlginçtir, ondan sonraki üç başkan da onun almasını istemişti.
geride bıraktıkları ile yöneticilik yaptı. Onun bıraktıkları.dışında Ve dürüstlük. Futbolda dürüstlüğün farklı tanımları
Beşiktaş'a bir tesis kazandıramadı. Dahası Beşiktaş'ın borcu vardı. Seba'nm tarihe kazıdığı "şerefli ikincilik"
. olmadığı gibi kasasında üç milyon doları vardı. O günün kavrammm meali aslmda "maç sahada kazanılır"dı.
koşullarında öyle iyi bir paraydı ki akbabalar kulübe üşüşmesin Başka hiçbir "kazanca" itibar edilmemeliydi.
diye bilanço makyajlanmak zorunda kalınmıştı. Beşiktaş'ın ortalığı silip süpürdüğü dönemde, "hakemler
Sebat, Seba'ya yakışmıştı. 16 yıllık icraat döneminin sonunda, Beşiktaş'ı koruyor" diyen Galatasaray'ın genç ve hırslı
kurdurduğu Beşiktaş Müzesi'nde 23 kupa daha vardı. Bu yöneticisine verdiği cevapta, ilkelere verilen önem vardı.
kupalardan S'i lig şampiyonluğu, 8'i Türkiye kupasıydı. "Hakemlerin Beşiktaş'a teveccühünü hissedersek, takımı
Diğerkamlık, kitapta "Beşiktaş'ın Dervişi" diye nitelenmişti. liglerden çekeriz" diyordu. Futbol dışı hiçbir yola tevessül
Yaşamının merkezinde Beşiktaş vardı. Kendisini, yaşam tarzını, edilmezdi. Beşiktaşlılık duruşu bunu gerektirirdi. Beşiktaş,
tüm inancını, hedefini ve ikbalini Beşiktaş için harcamıştı. şampiyonlara verilen ek ödeneklerden yararlanırken, yani üç
Memurdu. Hayattaki tek serveti olan evini bile Madida'nın büyükler parsayı toplarken itiraz etmiş ve "bir büyük daha var"
transferinde ipotek ettirecek kadar adanmışlıkla hareket . diyerek, Beşiktaş'ın gelirlerinin azalması pahasına Trabzonspor'u
ediyordu. Peki o Beşiktaş'tan bir başkan olarak ne elde etmişti? o havuza dahil ettirmişti. Dürüstlüğüne öylesine güvenilmişti
Popülarite? Çıkar? Devlet ve özel sektörle akçeli avantajlar? ki borç istediğinde kimse ona senet sepet sormamıştı. Zira
Siyasi nüfuz? Akraba ve çevresine torpil? Hiçbiri ama hiçbirine ağzından çıkan sözdü. O da sözünde duran Başkan Süleyman
sahip olmamıştı. Kendisini tanıdığımda "üç aylığımı aldığımda Seba'ydı.
aileni yemeğe çıkaracağım" diyen bir "abi"ye sahip olmuştuk. İşte böyle. . . Gidenin ardmdan sevgi ve özlemden
Bizim inatçı bir "abimiz" ve başkanımız vardı. Çocukluğunda başka şey okumadmız. Çünkü giden sadece
babasının da mezun olduğu Galatasaray Sultanisi'nin Süleyman Seba değil, yukarıda tek tek saydığımız
Mülkiye'ye uzanan "hayatta başarı garantili diploma" ikbalini değerler ve o değerlerin vücut bulduğu bir adam
elinin tersiyle itmiş, "ben mahalle arkadaşlarımın okuluna gibi adamdı.
Kabataş'a gideceğim" diyerek inat etmişti. Sevdalandığmda,
"gelenek A bhaz bir kızla evlenmeni gerektirir" diyen
büyüklerine "o halde ben de evlenmem" diyerek
isyan etmiş ve yaşamı boyunca evlenmemişti.
Futbolcu olduğu dönemdeki yöneticilerden 'Arap Sadri'nin
bir lafına kızmış, eve gelip eşyalarını toplayıp annesine sadece
"ben askere gidiyorum" diyerek haber vermişti. Kimi zaman
yöneticilerini çaresiz de bıraksa inat ettiğinden vazgeçmemişti.
Beşiktaş'ın efsanesi Feyyaz'ı siyah beyaz renklerden
uzaklaştıran biraz da o inat ve prensipler değil miydi?
Türkiye liglerinde ve Beşiktaş'ta memur
başkan kuşağmm son temsilcisiydi. Memur gibi
yaşamış, memur gibi kulüp yönetmişti. Memur dediğin
borçtan korkardı. Beşiktaş'ın borçlarını sıfırlamıştı.
,
Memur dediğin ayağını yorganına göre uzatırdı. Lüks
ve israftan kaçınmıştı. Memur dediğin yoktan var ederdi.
Beşiktaş gençlerine güvenmiş ve Metin, Ali, Feyyaz, Ulvi,
Gökhan, Şifo, Rıza vd. Beşiktaşlılara "asrı saadet" dönemini
yaşatmıştı. Gençlere güvenmek cesaret isterdi. Seba'da o
cesaret ziyadesiyle vardı. Memur dediğin sır saklar, kol kırılsa
da yen içinde kalırdı. Hele ki o memur "daire"de çalışıyorsa
daha da ketum olmalıydı. Gazeteci Ahmet Çakır Günaydın için
söyleşisinde, defalarca "siz ne iş yaparsınız?" diye sorduğunda
her defasında "Başbakanlık'ta diyoruz ya kardeşim" yanıtını
almıştı. Oysa "Daire" dedikleri, Milli istihbarat Teşkilatı'ydı. MİT'in
ünlü kırk numarasında, - yani sonraları yanan Cağaloğlu'ndaki
milli eğitim müdürlüğü binasının kapı numarası 40 olduğu
için öyle denirdi.- Seba, o dairede göreve başlamış ve tam 40
yıl boyunca MİT'te çalışmıştı. Öldüğü güne kadar 'memlekete

· A kşamsefas ı
Gökhan Dağıstanll

Sevinm ek için
sevmedik!
Yeni sezon forması üzerinde bir Beşiktaşlı şöyle yazmış 11Formanın
şeklinin ne önemi var, üzerinde o armayı taşıyan çuval bile bizim için
güzeldir. İşte kendilerini �sevdalı' diye anlatanlar. . .

B
eşiktaş kafasını anlamak için önce çocukluğa taraftarından çok keskin bir çizgiyle ayırıyordu. En güzel
dönelim. Sonuçta hiçbir düşünce modeli gökten cevabı da büyük gazeteci Rauf Tamer veriyordu:
zembille inmiyor. . Sevgili Beşiktaş,
Dönüp, şerefli mazine bir bak.
Sınıfta azınlık çocuklardık biz. Bir ilkokul sınıfında Sen en zor günleri bile büyük bir
Beşiktaşlı sayısı 5-6'yı geçmez. O yüzden çocukluktan olgunlukla atlatmayı becermiş
itibaren azınlık olmayı, azınlıklara saygı duymayı, daha ulu bir çmarsm.
önemlisi azınlıklara arka çıkmayı öğrendik. Hep bu Maç almak, maç vermek,
yüzden değil mi "Hepimiz Eto'o yuz'� "Hepimiz Zenciyiz" berabere kalmak...
pankartları? Bunlar neymiş?
Takım alırken "Ben tek siz hepiniz " diyebilecek kadar
..• Sen bunlarm çok üstündesin .•.

cesur ama demeyecek kadar da ukalalıktan uzak Ne gasp edilen penaltılar yakabilir seni,
çocuklardık. Mahalle maçlarında taşın üstünden geçen ne iptal edilen goller,
topa gol diyen Fenerbahçeli, Galatasaraylı çocukları� ne de yanllş çalman düdükler...
yaptığı haksızlığa çok kızsak da "Tamam ulan gol olsun" Kafam takma bunlara,
diyen delikanlılardık... sinirini bozma, paniğe kapılma.
Onların hep üst-alt takım formaları, tozlukları, Çık sahaya. Topa hükmet.
kramponları olurdu ama asıl topu, siyah şort beyaz -Kudretin tiıraftarmd1r.
atletimizle biz oynardık. -Renklerin onurundur.
Senelerce türlü haksızlıklarla çalınan şampiyonluklar, -En büyük silahm ise ahlakmd1r.
Şeref'ler, Hüsnü'ler, Baba Hakkı'lar, Süleyman Seba'lar, Haydi göreyim seni...
Vedat Okyar'lar bize hep aynı şeyi öğretmişti: Şerefinle E gazetecisi böyle yazarsa, Çarşı'nın çocukları altta kal.ır
oyna, hakkmla kazan ••. mı? Hem de tarihin en ağır hezimeti olan Liverpool
Ve bütün bunların sonunda , diğer takım taraflarını maçından tam da sonra:
hasetle gülümseten felsefemiz oluşmuştu: Sevinmek için Başm öne eğilmesin, ald1rma kartal ald1rma
sevmedik •.. En büyük sen değil misin, ald1rma kartal ald1rma
Tamam ulan da ne için sevdik? Sonuçta bu bir futbol Kartal ald1rma . • .

takımı değil miydi? Kazanmadıktan sonra, şampiyon Dışar1da yüz bin taraftar, bir gün ağlar bir gün coşar
olamadıktan sonra , ne anlamı vardı? Seni bu sesler oyalar ald1rma kartal ald1rma
işte bu soruların cevapları bizi diğer takımların Kartal ald1rma . • .
KAFA 77

Bayrağmm gölgesi.
İşte biz kötü günde
Hep omuz omuzayız
Övünmek gibf olmasm
biz Karakartallayız•.•

İşin gücün ne olursa olsun, sosyal statün ne olursa olsun,


cebinde ne kadar para olursa olsun, burada herkesle eşitsin.
Ve bu eşitlik hissinin o kalantor abilerin suratında yarattığı
mutluluğu görsen şaşırırsın. Beşiktaş aşkı paydasında toplanan
insan çeşidini böylesine kol kola, böylesine omuz omuza
görmeyi Che Guevera bile hayal edememiştir. Öyle ya erkek
semtine geldiğinde artık:
Sevgililerimize değil; Ne para, ne araba, ne de manita...
Beşiktaşımıza içiyorduk Duysun alem böyle aşkı, seviyoruz Beşiktaş'/. ..
Yaşımız büyüdükçe aşkımız da büyür olmuştu. Masada sular Maç saatine doğru, kafalarla beraber, insanlar da güzelleşir.
yavaş yavaş beyazlamaya başladığında biz yine aynı kafadaydık: Masaların, sandalyelerin üstünde gözü yaşlı insanlar görürsün...
Sevgililerimize değil, Beşiktaşımıza içiyorduk: Atkıları havadadır. Söyledikleri besteyi dinlersen senin de
Yine bir akşam üstü meyhanede gözlerin dolar:
Masada 70'/ik rakı su ile Sen benim her gece efkanm, gözümdeki yaşım,
Dertlerim çok büyük anlamaz kimse sigara dumamm, sen benim damanmdaki kamm,
Beşiktaş sevgisi böyledir işte almmdaki yazım, şanil Beşiktaşım.
Yıllara meydan okurken aniden Kalbimin en orta yerinde
Günlere mi esir düştük sahiden büyük bir yangm var alevler içinde,
Gözümden hayalin gitmiyor neden Beşiktaş sana yemin olsun.
Ben sana AŞIGIM ULAN HARBiDEN! Bitmeyecek sevdan mezanmda bile.

Erkek Semti "Ölürsem beni


Maç günleri hayat erken başlar. Bayram sabahı gibidir. Akşam İnönü Stadı'na gömün!"
ne kadar geç yattığın hiç önemli olmaz. İşe gidecek gibi kalkıp,
Bu beste söylenirken kiminin aklından, Trabzon deplasmanında
formanı giyip soluğu semtte alacaksın. Kahvaltıyı yapıp erken
emniyet müdürünün karşısına geçip "Biz buraya 80 kişi geldik
saatte demlenmeye
amirim, 79 kişi dönmeyiz!"
başlayacaksın. Mekana ilk gitmenin gururunu hiç anlayamasan
diyerek dava arkadaşlığının kitabını yeniden yazan, bütQ_Q
da bu gururu yaşamak için her hafta daha erken yola çıkmaya
zamanların en büyük tribün lideri, son holigan Optik Başkan
mani de olamazsın. Semte dışarıdan geliyorsan yaklaştıkça
geçer, kimininkinden de cilt kanserinden gencecik yaşta
havanın nasıl değiştiğini çok net görürsün. Her bir adımda
vefat eden ve "Ölürsem beni İnönü Stadı'na gömün" diyen
erkekler daha bir erkek, kadınlar biraz daha erkek... Kolay değil
Berk Öksüz'ün İnönü Stadı şeklinde tasarlanan mezarında,
burası Beşiktaş!
formalarıyla bu besteyi ağlaya ağlaya söyleyenlerin kalpleri
Nam-ı diğer "Erkek semti":
parçalayan görüntüsü...
Gündoğdu, hep uyandık
En son yolluk kadehleri alıp, ağaçlı yoldan yürürüz vuslata
Stadlara dayandık
doğru ... Ucunda sevgiline kavuştuğun bu yol, dünyanın en
Beşiktaş'm uğruna da
güzel yoludur. Sırf bu an için bölünmüştür uykular. Sevinmek
Bayraklara dolandık
için değil, sırf görmek için gideriz Beşiktaşımıza, gözümüzde
Semtimiz erkek semti
iki damla yaşla ... Çünkü O'na gitmediğimiz gün, öldüğümüz
Aşık eder herkesi •

gündür...
Üzerimden eksilmesin

A kşamsefas ı
Ayça Derin Karabulut

Babam . . .
Sizinki de değildir biliyorum, soğuk gözükür belki bazıları
ama hepsi yufka yüreklidir. Benim babam da hiç soğuk bir
adam değildi; fakat şimdi buz gibi bir mermere 1babam' diye
sarıllyorum.
abamla telefonda konuşmuştum. O işte o malum İçeri almadılar hiçbirimizi, kapının önüne oturdum ve

B olay başına gelmeden, yani işte babamın zorunlu


gidişinden 7 saat önce... Son 7 saatimiz
kaldığım bilmiyordum. Babamla son 7
"Baba ben buradayım!" dedim ... "Baba" diye seslendim.
"Buradayım, sakın!" dedim. Bağırdım, seslendim,
konuştum. Duydu mu bilmiyorum. 1 saat geçti, 2
saatim ka/dığmı bilsem ne yapardım onu da saat geçti. Hastaneye arkadaşlarım geldi. Kötü bir şey
bilmiyorum. Fakat onun adma telefonda son olursa diye, babama bir şey olursa diye geldiler. Ben
basışım, bana son "Alo" deyişi, benim ona son 'babam ölürse' iyi olayım diye geldiler.Bir daha hiç iyi
"Baba" deyişim olduğunu bilseydim ayaklarmm olamayacağımı bilmiyorlarmış gibi...
altım öperdim. Onun son nefes alışları olduğunu Telefon çaldı, aşağıdaydım. 5 kat aşağıda. Annemi aradı
bilseydim, son olmasın diye her şeyimi verirdim. Bilseydim babamın en yakın arkadaşı. Annemin yüzündeki o ifade,
o gece eve gitmez, yanına giderdim. yüzüme bıçak gibi vurdu. Ben o anı ne zaman hatırlasam,
Sabah 6 buçuğa doğru birden uyandım. Annem hep yüzümde aynı acıyı hissederim.Hep kalbim aynı
sesleniyordu. acıyla sızlar. İçimde
"Kalk, baban çok derindeki o yara
fenalaşmış:'"Nasıl sızlamaya başlar. Ben
yani?" dedim. tam o anda koşarak
"Baya işte, hastane bahçesinde
ağabeyin aradı bağırmaya başladım.
hastanedeymiş" Bağırdığım mavilik
dedi. Aksilik o kadar acı doldu
gece bütün aile içime. Geri dönüp
bireyleri yanında babama koştum.
değiliz. Sırayla Yanına girdim.Babam
kalıyorlar yanında. ben içeri girince
O gece babam çok gülümsedi. İnanır
sevdiği ablasıyla mısınız bilmem.
kaldı. Bütün gece İnanmazsanız da
dua etmiş."Ayça inanmayabilirsiniz.
gelecek yarın" Ama.ben içeri
demiş halama. girdiğimde babam
"Zaten konuşacaklarım var onunla" demiş. "Buradan bir gülümsedi. İlk ben girdim yanına. Babamı ilk ben gördüm.
çıkayım, planlarımız var:' demiş. Gidecektim o gece. Ama Dokunamadım, sonra 'babam o benim' dedim. Sarıldım.
gitmedim."Gelme geç oldu, yarın gelirsin" demişti. Öpemedim ilk önce ama soğuktu ki babam hiç soğuk bir
Eve gittim, uyudum. Babam son nefeslerini adam değildi.Neden soğuktu? Sonra öptüm. Ben babamı
verirken ben uyudum. "Çocuklar1ma iyi bakm" zaten çok sık öperim.
demiş. "Kızım size emanet, oğluma k1r düğünü Ama babam neden soğuktu? Anlamıyorum.
yapm..." Sonra anladım. Eve geldiğimizde babam yoktu.
Hastaneye nasıl gittiğimizi hatırlamıyorum.O yol nasıl Kıyafetleri, arabası, ayakkabılar1 duruyor.
geçti? Babamla geçirdiğim yıllar nasıl gözümde canlandı? Babam yoktu. Bir yere gitmiş olmalwdı.
Bilmiyorum. Arabanın arka koltuğunda bütün yol boyunca Kalabalık çünkü evimiz. O gece babamsız .
dua ettiğimi ve "N'olur benim ömrümden al, babama ver uyudum. Onun yatağmda uyudum, onun
Allahım!" diye yalvardığımı hatırlıyorum."N'olur babama tarafmda. Gelirse kald1r1r, 'Hadi güzel kızım
bir şey olmasın" dediğimi hatırlıyorum. yerine yat...' der dedim. Ya da yamma kıvr1llr.
5. kat� çıktık. Makine sesleri geliyordu içeriden, bir de kısık Gelmedi.
kısık nefes alış veriş.Oh nefes alıyordu... Sabah oldu, Pazar günüydü. Ev hala kalabalık. Bir hareket

se
KAFA 19

var bu sefer ama. Baktım babam hala gelmemiş. Gelecek babamla geçirdiğim koca bir 2 1 yıl var, gurur duyuyorum. Tabi
dediler. Bir sürü arkadaşım geldi. Babamın arkadaşları da. babam gelip 'hadi yatağına yat kızım' demiyor. Gelmiyor da .. '
Sevdiğim insanlar, patronlarım, iş arkadaşlarım, en yakın Demeyecek, gelmeyecek biliyorum. Çünkü giden geri gelmiyor.
arkadaşlarım, ilkokul arkadaşım, liseden arkadaşlarım, Çünkü ölüm dediğin şey garip. Dayanamam, yaşayamam
üniversiteden arkadaşlarım. Çok kalabalıktı, herkes gelmişti. diyorsun. Ama yaşıyorsun. Ölüm dediğin şey bir garip işte
Babam hala gelmemişti. dedim ya. Büyükler orada daha
Sonra biz gittik babama. huzurludur, diyor. Eğer öyleyse
Babam yoktu. Babam oradaydı ölüm korkulacak bir şey değil
ama yoktu. Bir insan hem tabii.
bu kadar var olup hem de Çok sevdiğiniz birini
ancak bu kadar yok olabilirdi. kaybedince h�rkesi
Ölüm var ile yok arası bir şey haddinden fazla
miydi? Babamı omuzlarında sevmeye başlıyorsunuz.
taşıdılar. Babamı omuzlarından Yolda tammadığmız
indirdiler, bir arabaya koydular. bir insam bile daha çok
Evimize getirdiler son kez. önemsiyorsunuz. İçinizde
Babama haklarını helal ettiler. sürekli kanamaya haz1r
Babamı aldılar, götürdüler. Ben ve naz1r bir yara. Biri
durur muyum? Babam nerede canmızı yaksa ilk oramz
ben orada. Ben de gittim. aC1yor. İnsamn cam
Babamı gömdüler. neredeyse en çok orası aC1yor.
Ben baktım. Babam oradaydı ama babam yoktu. Bense sadece Babam benim canım, en yakın arkadaşımdı. O öldüğünde
bakıyordum. Babam işte. Oradaydı. günlerce 'Beni bir daha kim böyle sevecek?' diye ağladım.
1 hafta önce ayakları nı ovuyordum evde. Çok şişmişti. Ödem mi Hayatın çok da önemli bir şey olmadığını böyle anlıyorsunuz,
ne olmuş. 'Ovsana' diyordu, ovdum. Gülüyordu, gıdıklanıyordu demeyeceğim. Çünkü ben babamı kaybettikten sonra her şeyi
babam.. daha çok ciddiye almaya başladım. "Yahu benim babam öldü?
Meyveyi çok severdi. En son çilek yedik beraber. Oh bir güzel Daha ne olabilir?" diyemiyorum. Bu s�fer her şeyi daha büyük
hazırladım, pudra şekeri de döktüm. Yatağına gittim. Fotoğraf bir hassasiyetle yapıyorum, çünkü babamı üzmemem gerekiyor.
çektik. Çok severdi. Çekmeyi de, çekilmeyi de. ıssız bir adaya düşsem yanıma ne alırım bilmiyorum. Fakat
- Çek bakiyim, Kadir İnanır bakışı yapayım sana, derdi. sihirli bir değneğim olsa babamı geri getirirdim, sadece bunu
- Sen çek şimdi baba, derdim. Hep arkamdaki manzarayı alırdı, biliyorum. \__

ben kızardım. Beni çeksene diye. Çünkü babanız gidince, bir omzunuz düşük geziyorsunuz. Sizi
- İkinizi alınca daha güzel gözüküyor, derdi.-Babam beni güzel tuttuğu yerden düşüyorsunuz. Cemal Süreya şiirinde 'Sizin hiç
manzaralar gibi görür, gözü dalardı. babanız öldü mü? Benim bir kere öldü, kör oldum..: der. AynE'.n
Öyle çekerdi, bildiği gibi. öyledir, öyleymiş.
Keman çalmamı çok istiyordu. 3 sene çaldım, en Çünkü babanız gidince, içinizden bir şey değil birçok şey kopup
çok onun için. Çalamwordum, yay çekiyordum ilk gidiyor. Ben çoğu duygumu babamla beraber gömdüm o
derslerde. Evde herkes sesten rahatsız olurdu. O toprağa. Babam olsa her şey daha iyi olurdu. Babam olsa daha
benim boş yay çekişimi severdi. güçlü olurdum. Babam olsa korkmazdım. Babam olsa... Babam
Babam beni çok severdi. olsa...
Babamı işte, gömdüler sonra. Dua ettiler, rahat uyusun Eğer hala gözlerinizle görebildiğiniz, dokunabildiğiniz ve
diye. Burada rahat uyuyamıyordu, hep öksürüyordu, nefes koklayabildiğiniz bir babanız varsa; lütfen gidip koklayın , görün
.

alamıyordu. Şimdi rahat nefes alsın diye. Adını yazdılar bir taşa. ve dokunun.
AY DEMİR KARABULUT yazdılar. Benim heybetinden hiçbir yere İşte ben 8 Haziran 20 1 3'te yüzüme buz gibi bir su çarptım,
sığdıramadığım babamı, babamı n adını bir tane taşın üstüne uyandım.
yazdılar. Babam beni çok severdi. Ne büyük şans...
Babamdı o. Onun adı. Sevmeyi, sevilmeyi ondan öğrendim.
Ayaklarının şişliği indi mi? . Sizinki de değildir biliyorum, soğuk gözükür belki bazıları
\
p vabilir miyim biraz daha? ama hepsi yufka yüreklidir. Benim babam da hiç soğuk bir
� Dua ettik, 'hadi' dedi biri.. Ben robot gibi, nereye çeksen oraya adam değildi fakat şimdi buz gibi bir mermere 'babam' diye
gidiyorum. Kontrol edilebiliyorum kolayca. Eve gittik. Ben onun sarılıyorum. O sabah o hastanede neden_o kadar soğuktu, şimdi
yatağına yattım yine. Gelirse yanıma kıvrılır diye. anlıyorum. Babamı nereye götürdüklerini artık biliyorum.
Hala gelir kıvrılır diye onun tarafında yatıyorum. 1 sene oldu. Ayaklarının neden şiştiğini de.
Gelip hadi yatağına yat kızım, desin diye bekliyorum. Her Ben i görünce neden güldüğün ü de.
Pazar mezarının başına gidiyorum. Önceden mezarlıklardan Soğuktu belki evet ama ben biliyorum, benim babam
korkan ben babamın mezarında huzur buluyorum. Dua dünyanın en sıcak yürekli adamıydı.
ediyorum. Şükrediyorum. Asla isyan etmiyorum. Çünkü Babam beni çok sev�rdi.

Ak am f,
Erdoğan Emir

Rojava - Kobane'de Özgür Halk Kervanı


Yüreği, kalbi sevgiyle dolu bir halk zorunluluğun daya�tığı bir
savaşla karşı karşıya. Ve ona var olması için sunulan tek tercih
mücadele etmek.
1 ŞİD çetesinin Kobane'ye vahşi saldırılarına karşı duyarlılık
geliştirmek amacıyla bir grup akademisyen-oyuncu­
hemen yanı başında patlayan topların, ne idüğü belirsiz
ceberutların direnen halk için ne kadar manasız ve sıfatsız
sinemacı ve müzisyenle Kobane sınırında halkın kaldıklarını gördük. Elbette karanlığı bölen ışıldayan savaş
oluşturduğu nöbet çadırına doğru yola koyulduk. Bütün gereçleri, boşluğa düşen her ses bir kaygı, endişe ve bir
dostlarımızın iradesini oraya taşımak kıymetli bir çabaydı. telaşa yol açıyor. Bu bir korku değil. Sadece yüreklerindeki
Kamuoyunda farkındalık duygusu geliştirmek, karınca büyük sevgi hazinesinin yarattığı bir kaygı. Birinin
kararınca bir gündem oluşturmaktı amacımız. Yalnız canının acımış olabileceği düşüncesi. Bir yaşamın bitmiş
olmadıkları duygusunu büyütmek elbette önemli bir olabileceği üzüntüsü. Her şeye rağmen bu dezavantajlı
motivasyondu. savaş koşullarını ortak bir beyan ve iradeyle avantaja
Bu saldırıları okumak, duymak, saldırıların üzerine dönüştüren Kürt halkı özgürlüğe inanmış ve bu inanmişlık
tartışmalar yürütürken oluşan algımız ile olanı yerinde duygusuyla büyük bir zafere kapı aralamış durumda... Sınır
gördüğümüzde oluşan algımız çok başka oldu.Halkın o boylarında önemli noktalara kurulmuş çadırların dışarıdan
sefer_berliğine tanık olup, karşılıklı sevgi ve mücadelenin nöbeti devralmaya gelenlerin halkta yarattığı motivasyon
nasıl erdemleştiğini görmek bütün ezberi bozuyor. İnsana muazzam.
daha somut düşünme ve algılama olanağı sağlıyor. Yalnızlıkla ilgili çözemedikleri bir şeyi kalmamış olmalarına
IŞİD çetesinin karşısında gerçek bir halk seferberliği, rağmen, yollar aşıp yanlarına yol olanlara ciddi bir
gerçek bir özgür halk mücadelesi verdiklerine tanık sevgi pay ettiklerini ve bunu koca ulu bir hürmete
olduk. Bu batılı emperyalistler açısından oldukça sorunlu dönüştürdüklerini belirtmeden geçemeyeceğim. Gelen
ve hükmü zor bir durumdur. Fakat hiçbir toplumsal IŞİD ölüm haberlerini bir coşkuya dönüştürmeyen,
karşılığı olmayan, savaş hukukunu hiçe sayan, insan en nihayetinde bir insan olduğu gerçekliğinden
kesen doğrayan ve insan başlarıyla futbol maçı yapabilen uzaklaşmadan saygı gösteren bu halk o sebepledir ki
paravan örgütler üzerinden halk direnişini kırarak bu kadar büyüdü. Yüreği, kalbi sevgiyle dolu bir halk
alana hakim olma gayreti içindeler... Bu yeni bir savaş zorunluluğun dayattığı bir savaşla karşı karşıya. Ve ona
stratejisi. Şimdi bakıldığında fethetme arzusundan bir şey var olması için sunulan tek tercih mücadele etmek. Ve
kaybetmemiş fakat stratejik olarak yeni yol-yöntemler maalesef sonuçları kimileri için o kutsal topraklarda
belirlemiş bir noktada olduğunu görüyoruz. erdemin beşiğinde sonsuzlaşmak. Her kim isek ne isek bir
Nedir diye soracak olursak; çetevari örgütler üzerinden önemi yok. Fakat insani normlara yakın bir algı ve telaş
alana hakim olma çabası. İşte bu da savaşın taşeron yapısı. içindeysek bu vahşet hepimizin sorumluluğundadır. Aksi
Fakat bu içi boş oluşumların yeryüzünde farkında olan takdirde insanlık önemli bir yanını kaybedebilir.
halklar nezdinde ne hükmü ne de hikmeti vardır. Sınırın

Mexbula Xeli
Ann em ..
Sonsuz seyir.

Koca alem.
te ki
Bir evliya misali sözü hiç � .
im der vış dıyarı
diya r etmedi o kad
Oersim'i..
Olmuşlar aleminde cehale

tin ul
var lığı nı yık ara k bır
üzerindeki
erdem e dön üşü p
üne
kendini alemin kamil söz
a .. .
vazifelendiren bir dery
Öğretileri ve yaşam .
.. eklı. bır
alışkan lık/arıyla bizde su �
ve
eraıi olabilmeyi becerm ış
hem ken dim ize hal iyle
doğada saklı kera mete ka� '.
��
ş o ru
bır ılışkı
durabilmemize ve aşkla
ığıy la vesi le
geliştirmemize varl
hab bet bah ças ı
oldu. On un mu
ista ndı r ve güz eldi r.
güldür gül
Muhabbet kapısına yakın
ttir ki vakıf
durduğunda sırrı hikme
olana, gönül gözü açık
bakana sırrı da aya ndır...
KAFA 21

Deniz Güldal

ok cahilsin
keşke okusan!
"Arkadaş sen bir bok bilmiyorsun. İşin kötüsü bir bok bilmediğini de
bilmiyorsun" demişti rahmetli Aziz Nesin. Modern zamanın cahil
paratoneri İlber Ortaylı ise anlamlı bir katkı yaptı bu tanımlamaya;
"Esas ayıp olan cahillik değil, yarı cahilliktir. Çünkü cahillik bir tutar­
lıliktır. Oysa yarı cahillik bilmeyip de, biliyor gibi yapmaktır.
Öylesi çok tehlikeli. . ."
u kafa tam bir cahil kafası. Yepyeni, dumanı üstünde yapan kişinin zekasına hayran bırakmaktan başka bir

B dergimizin ilk sayısında cahillik konusunu en çok


bilenden, İlber Hoca'dan dinleyelim dedik. Aslında
dalgasını geçtiğimiz ama karşımızda acı bir gerçek olarak
şey de yapmadı aslında. Öyle zekice şeyler çıktı ki İlber
Hoca da kayıtsız kalamadı. Beğenmediği bazı capsler olsa
da kendine gülmek hiç bu kadar hoşuna gitmemiştir.
duran kanayan yaramız cahillik konusunu 'Cahil nedir, Hoca'ya soruyoruz 'KızJYor musunuz?' diye bir şikayeti yok
kime denir?' diye açtık. İlber Hoca açtı ağzını, yumdu 'Güldüren şeye neden kızıltr?' diyor ama bazı caps'lerin
fazla kaçtığını düşünmüyor da değil.
gözünü . . . Size de 'Çok cahilsin keşke ölsen' demelerini
Ürperdiği, biraz da fazla olduğunu düşündüğü caps ise
istemiyorsanız İlber Hoca'yı bir dinleyin.
'Adolf İlber' olanı.
'Asıl ayıp olan yart cahillik' en çok da bu kızdırır sanırım
Gözleri kocaman açılıyor şikayetini söylerken: (
İlber Ortaylı'yı. Çünkü ona göre 'Cahillik ayıplanacak
Aman Allah'ım!
bir şey değildir. Hatta o tutarlılıktlf. Asıl ayıp olan yart Aslında hocayla tarih falan da konuşacaktık ama baktık ki
cahilliktir. . . Her şeyden biraz bilip hatta pek çok şeyi hiç bu cahil muhabbeti pek bir güzel daha derin sohbetleri
bilmeyip, işin ehli gibi konuşmak, uygulamaya çaltşmak öteki sayılara, öteki sayfalara ayırdık. Hocanın tüm
bizim genlerimizde var. cahillere tek tek selamı var ama siz üzerinize alınmayın,·

'Bir şey bilmeyene kızJYor musunuz?' diye sorduğumuzda zaten biz de alınmadık, kısaca herkese selamımı söyleyin
da Hoca'ya 1Hay1r bilmeyene tabii ki dersiniz dedi... Biz hocanın yalancısıyız vallahi aynen öyle
kızmam. Bilmeyip de biliyormuş gibi dedi!
olana kızıyorum. Çünkü bunlar milleti
millete k1rd1rabiliyor. Çok tehlikeli
olabiliyorlar' diyor yine her zamanki kendinden
emin tavrıyla. Cahilliğimizi o kadar içten ve sıcak
anlatıyor ki ister istemez kabul ediyoruz. Ona soğuk
biri diyenlerin akıl tutulması yaşadığını daha iyi
anlıyorsunuz.

Çeyrek Çepelek Cahiller


İlber Hoca bu, kendisine 'soğuk nevale' diyenlere kayıtsız
kalır mı? Yapıştırıyor cevabı; 'Onlar çeyrek çepelek
cahiller!' Bence bu söz tam tanımı bazı 'Çok cahilsin keşke
ölsen' dediklerimiz için.
Tabii konu cahillik ve İlber Hoca olunca, hakkında sosyal
medyada dolaşan 'capsleri' de sormadan olmazdı. Tüm
cesaretimizi topladık, onu da sorduk Hoca'ya . .. Mizah
unsurunun hayatımıza tamamen girdiği, bazı şeylere
katlanmamızı bir nebze de olsa sağlayan ve Gezi Parkı
sürecinden itibaren popüler olan 'Caps' kültürü İlber
Hoca'yı da vurdu. Vurdu diyoruz a�a yapılan her caps

J<şamsetas ı
FA 22

Tayibe Önel

E-S'in kralları
Metrobüs, metro, otobüs, minibüs, vapur.. Günlük hayatımızın
olmazsa olmazları! Peki yolculuk sırasında hem muavin, hem yolcu
olduğunuz kaç ulaşım aracı var?

B
ir durağa dalıyor minibüs önünde sıralanmış bir kadın önündekini uzun uzun dürttükten sonra para
otobüsleri sollayarak, kapısı açılıyor. Birkaç kişi uzatmayı başarıyor. Şoför, " 50 kuruş daha var mı, yoksa
biniyor, bir kişi kafasını uzatıp soruyor, "PTT boşver:' "Bozuk yok oğlum" diyor kadın. Şoför gülümsüyor:
Hastanesi 'nden geçer mi?': "Geçer" diyor şoför, yolcu tekrar "Camn sağolsun.'' Şoför ara ara sesleniyor, "Para üstü
soruyor "Geçer mi?': Şoför"Geçer': Emin olamayıp dönüp isteyen ücretlerini uzatamayan:'
içerideki yolculara soruyor. Binip binmemek arasında
'
Eskiden muavinler vardı bu işi yapan ama artık
hala kararsız "Geçer mi?" Şoför 'Allah Allah' edasıyla başını yolculardan oluşan gönüllü pardon zorunlu muavinlere
sallıyor. Sonra minibüsteki tüm yolcular hep bir ağızdan bıraktı yerini. Minibüsün ön tarafındaysanız kurtuluş yok,
"geçer geçer" diyor, 'ulan bineceksen bin' der gibi ve emin mesai s1rası size geçmiştir.
olmaksızın-biniyor yolcu...
Hem yolcu hem muavin
Paris'ten de geçer londra'dan da... Ve başlıyor bizim de mesaimiz... Şuradan bir Göztepe,
Bu diyalog hemen hemen her gün onlarca kez yaşanır; buradan da metrobüs, şuradan şu ama bak karıştırma
'Geçer mi?' Bir keresinde bir onları diğeri metrobüs... Şunu uzatabilir misiniz 1 kişi,
arkadaşımın başına şöyle bir neresi bu, bilmiyorum ya anlamadım
olay gelmiş. Minibüs şoförüne arkadan uzattılar işte...
girdiği her durakta 'abi Sürekli bir para alışverişi, sizin
şuradan geçer mi, buradan kafanız karışsa da şoförün
geçer mi?' diye sorular kafası hiç karışmıyor, otomatiğel.

0
yöneltilir, en son bir durakta bağlamış gibi bir gözü yolda,
kafasını minibüse uzatan bir eli direksiyonda, diğer
bir yolcu alakasız yönler eliyle de ücretlerle uğraşıyor.
sorunca şoför delirir ve "Galiba buradan metrobüstü:'
bağırmaya başlar, "Geçer Sesleniyorum arkaya, "3 kişi
kardeşim geçer, Paris'ten de miydi bu?"Yolcu panik bir ses
geçer, Londra'dan da..: tonuyla, "Hayır 2 kişi': Bazen para
Bir sıcak Ağustos sabahı... üstleri de karışabiliyor, "Ben 1 kişi
Minibüsle İstanbul demiştim ama bu para eksik:' Bir
trafiğindeyiz. Sabahları yolcu da sinirlenerek, " 20 liramın
insanlar biraz fazla nemrut üstü hala gelmedi" diyor.
oluyorlar, bu sadece
minibüsler için geçerli Yeni Sahra'ya
değil... Herkes bir suratsız
bir suratsız, bindiğiniz gibi insanları görünce ineceğiniz
geldik mi?
gelir. Kimi uykusunu alamamış yüzü gözü şiş, kimi işine Şoför aynı zamanda yolda ilerledikçe sürekli durakları
yetişme derdinde... Bir agresiflik ki sormayın... Bir şey olsa da sayıyor; Bostancı Köprüsü, PTT Hastanesi, Kozyatağı...
da nasıl terslesem bakışı... Minibüs girdiği her durakta "Beni biraz ilerde at kaptan"
uzun süre duruyor, üst geçitte yürüyen insanlara bile "Ya pardon Yenisahr-a'ya geldik mi?" Aman bir de geçmiş
korna çalıyor, 'haydi gel' diye... " Kaptan işimiz var, acele': ol o durağı... "Ama binerken beni orada indirin diye
"İşe geç kaldık': "Binen bindi, hadi" söylentileri başlıyor söylemiştim" sinirle, söylene söylene iniyor yolcu.
hemen, bir durakta birkaç dakika bekleyince... Şoför bazen Onlar insanları taşırlar, taşırlar ama tek bir kula da
duymuyor -duymamazlıktan geliyor- bazen de 'ekmek yaranamazlar. Bir minibüs şoförü tiplemesi vardır
parası' diye cevap veriyor. Bazı zamanlarda özellikle sabah insanların aklında. Kaba saba, pervasız... Kendi
ve akşam saatlerinde şoförlerin bu ısrarını anlayamazsınız, deyimleriyle '2. sınıf insan muamelesi' görürler. Onlar
doldu işte daha neyin telaşı... Yok, illa ki o 3 kişiyi de lstanbul trafiğinin yaramaz(!) çocuklar1d1r; minibüs
sığdıracak kenara köşeye... şoförleri... Albert Einstein der ki; Ônyargılar1 parçalamak
Duraktan kalkıyor minibüs, şoför aynadan yolculara şöyle atomu parçalamaktan zordur. Bir de kendi ağızlarından
bir baktıktan sonra 'ücretler lütfen' diyor. SO'li yaşlarında dinleyelim diyoruz, minibüs şoförleri nasıl insanlardır...

A kşamse as ı
KAFA 23

Cebe, "O tesisi al buraya koy. Lavabosu var, rpescidi var, içindır
Kimseye yaranamayan şoförler
ufak tefek sosyal yapabileceği şeyler var. Yok yani burası çöplük.
Harun Ay, 30 yaşında, Kırşehirli. 1 5 yıldır Harem-Gebze hattında
Orası Avrupa burası Afrika. Biz aramızda öyle diyoruz; Avrupa­
çalışıyor. "Minibüsçüler öyle bir görünüm sağlamışlar ki. . . İnsan
Afrika. Arabadan indiğimiz zaman elimizi yıkayacağımız bir yer
sıfatı yok yani minibüsçülerde. Bizi insan olarak görmüyorlar
yok. 1200 şoförün dinlenebilecek ortamı yok. Bu şoförden ne
neden bilmiyorum. Biz insanlara ne yapıyoruz? Biz insanları
verim bekliyorsun. Adam yolda, zaten sıkıntı stres. Çeşmemiz
taşıyoruz hizmet veriyoruz ve karşılığında küfür işitiyoruz.
de yok burada, kapandı, tesisat yok. Suyu bidonlarla taşıyoruz.
Yüzümüze belki söyleyemezler de arkamızdan onlarca küfür .
Ağrı'nın bilmem ne köyünde bidonlarla taşıyorlar ya ... Aynen biz
ediyorlardır.''
de öyle:'
"Eski yerimizde kütüphanemiz vardı, TV odamız vardı.
Rahattı yani orası. Geliyorduk, kitap okuyabiliyorduk, ufak
tefek oyunlarımız vardı, stres atabiliyorduk. Bizi oradan alıp
topraktan bir yere verdiler. Belediyeye müracattan bir sonuç
alamadık. Sonra oraya otopark yapıldı. Para var çünkü o işte,
rant var. Biz de dedik parasını verelim ama bize vermediler.
Oradan oraya yerimizi değiştirdiler. Hizmeti veriyoruz, tamam
karşılığını alıyoruz maddi olarak ama o da yeterli değil. Bize
devlet garanti vermiyor. Ne halin varsa gör diyor. Belge ister,
belgelerin hepsini tamamlarız. Arabaların dizaynını istiyor
onların hepsini tamamlarız. Bizim isteklerimize geldiği zaman
mesela görüyorsunuz işte:' Durağa yeni giren aracı gösteriyor
Cebe, "1 buçuk saatlik yoldan geldi şimdi. Düşünün yüzlerce
insanla muhatap oluyor; kulağı çalışıyor, ağzı çalışıyor, eli
çalışıyor, ayağı çalışıyor gözü çalışıyor. O psikolojiyle geliyor
buraya oturuyor 20-30 kişi bir arada:'

En büyük eğlencemiz 'lang1rt'


Dört şoför langırtın başında oyun oynuyor şakalaşıyor. Cebe
onlardan yana dönerek, "İşte en büyük sosyal aktivitemiz"
Harem'deyiz minibüs şoförleriı:ıin ana durağında. diyor ve ekliyor, "Başka da bir alternatifimiz yok."
Sabahki o bunaltıcı sıcak ve güneşli hava yerini yavaş yavaş kara Bir başka şoför karışıyor söze, "Bizim istediğimiz 1 00
bulutlara bırakmaya başlıyor. metrekarelik bir dinlenme alanı. Başka da bir isteğimiz yok.
l
Harem-Gebze hattında 346 minibüs, bin 260 şoför bulunuyor. Önceki yerimizden memnunduk. Çok mağduruz burada.
Şoförler vardiyalı olarak 6 saat çalışıyor. Harem-Gebze Anadolu Düşünün bir fabrikanın lavabosu yok, mescidi yok:'
yakasının en bilinen hattı. İşçisi, memuru, öğrencisi hemen her Hayrettin Cebe, "1200 küsur şoför var, ailelerle falan 1 O bm
kişi yapıyoruz. Bildiğiniz Koç' un bir fabrikası. 1200 kişilik
kesime hizmet veren bir hat. Yani genel izleyici kitlesine sahip.
Şoförlerin Harem'deki durakları İ DO Arabalı Vapur İskelesi'nin fabrikayı sen hor görüyorsun. 60 kişilik fabrika çıkıyor 2 gün )
grev yapıyor. Hakkını alıyor. Bizim öyle bir imkanımız yok. Biz -
hemen karşısında. Sıra sıra dizilmiş Harem-Gebze minibüsleri.
Küçük bir alanda bir şemsiyenin altında toplanmış şoförler. Yer böyle bir şey yapsak, belediye karşımıza zorluklar çıkarıyor. Biz
bulan oturmuş, bulamayan ayakta içiyor çayını. Seferden sonra
bu alanda dinleniyorlar. Hemen yan tarafında konteyner var
çaylar orada yapılıyor. Bir de bir langırt çarpıyor gözümüze...
Deyim yerindeyse bir dokunup bin ah işitiyoruz şoförlerden.. .
Hayrettin Cebe, 20 yıldır bu işin içinde, aile mesleği. 1 O senelik
de şoför, iki senedir de Gebze Harem Yardımlaşma Derneği'nin
yöneticiliğini yapıyor. "imkanlarımız kısıtlı, mekanımız yok.''
diye başlıyor anlatmaya Cebe sinirli ve öfkeli. Diğer şoförler de
ona hak veriyor. "Harem-Gebze 24 saat çalışan bir hat. Adam, 6 5
km yol yapıyor, 1 buçuk saatlik yoldan geliyor. Dünyanın stresini
yemiş, bu adam buraya geldiğinde üstündeki yorgunluğu
atacak ki, yola çıktığında hem kendini hem de taşıdığı yolcuyu
sağlıklı bir şekilde götürsün. Ama mekanımız yok" konuştukça
sinirleniyor Cebe, eliyle masa etrafında toplanmış şoförleri
gösteriyor, "Adam gelmiş 1 buçuk saatlik yoldan güneşin altında
oturuyor . Rahat edebilecek, dinlenebileceğimiz bir ortamımız
yok. Bu adamdan ne sağlığı bekleyebilirsin ki. . ."

e as ı
KAFA 24

400-500 şoför bir araya gelip basını da çağırıp anlatırız ama 1


Gezi'deki gibi çadtr kurar1z
saat sonra yolda her taraf zabıta, polis... Çeşitli bahanelerle ceza
Harem-Gebze hattının kaldırılacağı söylentilerine geliyor
yazarlar. Başbakan bir mitinginde dedi ki yapılan tüm eylemleri
konu, Cebe, "Metro 20 1 l'de tamamen bitmiş olacak. Bizi bu
kendime partime yaplımış kabul ederim. Hadi gel de yap. 400
konuda gelip kimse bilgilendirmiyor. Bizim sabah 3.30'da ilk
şoförün vebalini alamayız. Adamın geçim kaynağı sadece bu:'
arabamız başlar. Fırıncılar, halciler, gece mesaisi olanlar... Bizim
Yağmur yağmaya başlıyor inceden inceden ... Yolcular birikiyor
kendi sitemize binlerce teşekkür mesajı yağıyor. Çünkü gece
sıradaki minibüsün önünde. Oturan şoförlerden biri ayağa
3.30'da araba bulabiliyor. 4'ten sonra her 5 dakikada bir araba
fırlayarak sesleniyor arkadaşına, "Hooop, slfa bendeydi!"
bulabilirsiniz. Gece saatin 2'sinde metro bulamazsınız, belediye
otobüsü bulamazsınız, ama Harem-Gebze minibüsünü E-S'te
Ayakta yolcu polemiği
her zaman bulabilirsiniz."
Yolcularla bir problemlerinin olmadığını hayatlarının monoton " Peki, bu hat kaldırılırsa ne olur?"
olduğunu söylüyor şoförler. Sıradanmış her şey... Harun Ay, "Bizi burada geçici görüyorlar. 1günde hallolacak burası da.
" Yolcularla yaşadığımız tek sorun yük ve eşya/an Büyük Kaldırın bu hattı dedi mi? Bitti işte! Gezi'deki gibi çadır kurarız.
valizleri oluyor, valizleri koridora koyuyorlar. Bazen yükü olan Bize çözüm verilmezse yapacağımız şey bu, eyleme gideriz.
insanları almak istesek de alamıyoruz. Alsak polis ceza yazıyor. Sen 1200 kişiyi sokağa saldığm zaman işsiz ne olacak? Ne
Polis koridorda herhangi bir eşya görmek istemiyor. Bunu olacak?" Cumhurbaşkanlığı seçimlerini soruyoruz, "Napacaz
yolcuya anlatmamız çok zor oluy9r. Anlatsak da anlamıyorlar:' çalışacaz biz:' diyor bir şoför. Cebe, "Kemal Sunal'm bir filmi
diyor. vardı ya, hwar tarlası ne olacak diyor ya. . . Hıyar tarlası
"Ayakta yolcu almanız yasak mı?" "Evet yasak." "Ama onlarm olsun! Ama biz hizmet bekliyoruz."
alıyorsunuz ..:' Kapkara bulutlar kaplıyor İstanbul semalarını... Yağmur
Ay, gülüyor ve biraz da suçluluk bilinciyle '�ma mecburiyetten bastırıyor. Yağmura yakalanan insanlar can havliyle minibüslere
alıyoruz. Arabalarımızın yakıt masrafı, mazot, lastik bakım yöneliyor. Şoförler ise barınacak bir mekanları olmadığından
bütün masrafları çıktıktan sonra, ayakta yolcu almazsak hiç minibüslerin içine geçiyor. "Bak" diyor bir şoför "Barmağımız
yevmiye alamıyoruz. Bize arkadaşlardan haber geliyor polis olsa böyle olmaz'�
ileride ceza yazıyor diye. O zaman almıyoruz. Bu sefer de Sıradaki minibüslerden birine biz de atlıyoruz. Güzelim
yolcu diyor, vay efendim neden almıyorsunuz. Başka zaman İstanbul'uma yağmur yağmaya görsün 5 dakikada trafik kilit.
alıyorsunuz da şimdi almıyorsunuz. Ee polis var diyoruz, bunu İnsanlar ellerinde şemsiyelerle duraklara sıkışmışlar... Bitmek
anlatamıyoruz. Aldığımız zaman da bu sefer de polislerle sıkıntı tükenmek bilmeyen korna sesleri ...
yaşıyoruz. Bu şekilde mücadelemiz devam ediyor:' Minibüs şoförlerinin araçlarının üzerinde hayata dair notlar
Cebe giriyor araya, metronun gelişiyle işleri sekteye uğramış. düşülür. Şoförlerin derdini paylaşır yazılar; umutlarını,

ı)
Biraz da bu yüzden ayakta yolcu almak zorunda olduklarını özlemlerini . .. Bindiğimiz minibüste de ilişiyor hemen
söylüyor. "Metro geldiğinden beri biz buradan Kartal'a kadar gözümüze ... "Sarayımız yoktu ama KRAL hep bizdik'l
10 kişi alıyoruz. Oraya kadar 30-35 TL mazot yakıyoruz. Onlar E-S'in yaramaz(!) çocuk/om delikanlı, öfkeli, si:ıblfs
Şoförün yemesi içmesi de eklenince eksi 20 lira zarara şoförleri. . . Onlar E-fin kral/ar1. . .
gidiyoruz Kartal'a kadar. Kartal'dan sonra ayakta aldığımız .
yolcu için de polis ceza yaz'Yor. 80-90 TL para cezası 1 O puan
da ehliyetinden gidiyor. Bir şoförümüzün 3 ayda bir ehliyeti
almdı. 2 yıl ceza olunca adam blfaktı gitti, mesleğinden
oldu. Başka bir mesleği, başka bir geçim kaynağı da yok.
Şoförlerimiz yollarda su satmaya başladı. Herkes birbirini
tanıdığı için mağduriyetlerini gidermek için su alıyor yani:'
Hasan Ay'ın sırası geliyor, bizimle yaptığı sohbeti bırakıp
direksiyonun başına geçiyor hemen.
Bu uygulamanın sadece minibüslerde geçerli olmasına
tepkileri, Cebe "Bizim sıkıntımız belediyenin, emniyetin
bize yaptığı 3. sımf insan muamelesi. Minibüsü 3. sımf
görmesi. Belediye otobüslerinde, trenlerde, metrolarda,
metrobüslerde görüyoruz; insanlar Çin'deki gibi birbirini
itiyor. O da toplu taşıma bu da toplu taşıma. Bizim ayakta
aldığımız 1 O kişi veya 7 kişi. Biz de kimse arkadan itmiyor
mesela:' diyor.
Minibüs şoförlerinin trafikte de pek sevilmediğinden
bahsediyoruz. Özellikle duraklara bodoslama
girmelerinden... Bu durumu şöyle açıklıyorlar, "Bu adamın
para kazanması için belediyeyi geçme,si lazım, halk
otobüsünü geçmesi lazım. Halk otobüsünden önce
durağa girmesi lazım. O şoförün mücadele vermesi lazım.
Arabalarımız yüksek olduğu için trafiği rahat görüyoruz.
Ufak araba kullananlar alışkın olmadığı için 'şuna bak nasıl
girdi' diyorlar. Ama dediğim gibi durağa erken girmek
gerekiyor:'

A kşamsefas ı
KAFA 25 .

A kşamse as ı
Onur Koray Gülşen

Sosyal Medyaya
Direneiıler Kulübü
Sosyal medyanın hayatımızın her alanını sardığı bugünlerde, gitgide
nesli tükenen, hiçbir sosyal ağda üyeliği olmayan kitleye sorduk:
"Neden ?"

S
on zamanlarda en çok nerede vakit geçiriyorsunuz? dahi arkadaşlık yapıyormuş gibi davranması bunun en
sorusunun cevabı artık birçoğumuz için 'sosyal belirgin örneklerinden biri. Benim düşünce yapıma göre
medya'. Facebook, Twitter, lnstagram gibi hiç kimse aynı anda yüzlerce kişiyle arkadaş olup, o ilişkiyi
uygulamalar neredeyse hayatımızın her alanında bir yürütemez.
şekilde yer edinmiş durumda. Siyaset, spor, sanat, yaşam,
'Sosyal ağlar benliklerimizi deşifre
eğlence, aşk, kavga diye uzayan geniş bir yelpazede,
toplumun birçok kesimiyle seviyeli bir ilişkiye sahip. Fakat e diyor'
son zamanlarda da sıkça tartışma konusu haline gelen Özelikle Facebook ve Twitter gibi sosyal mecralar özgürlük
'sosyal medya' bazı kesimler tarafından 'çıldırmışçasına' yaratmak yerine var olan özgürlükleri kısıtlıyor ve
kullanılırken bazı kesimler tarafından ise tercih edilmiyor, benliklerimizi deşifre ediyor. Böyle bir özgürlük anlayışını
hatta şiddetle reddediliyor. kabul etmiyorum. Belki insanlar kendi görüşlerini istediği
gibi belirtebiliyor diye kendilerini özgür hissedebilir
Hal böyle olunca sosyal medya 'müptezellerini' bir kenara ancak bu geçici bir özgürlüktür. Özgür olmak sanal ortam
bırakıp, çevremizde -neredeyse- azınlık haline gelen yerine bulunduğun reel ortamda istediğin gibi konuşup,
'sosyal medya direnişçilerinin' peşine düştüm. Kendim de düşünüp, davranma hakkıdır.
aktif kullanıcısı olduğum Facebook, Twitter ve lnstagram
gibi sosyal medya araçlarını hangi profildeki insanların,
neden kullanmadıkları hallice sordum, soruşturdum ...
Öncelikle sosyal medyayı kullanmamakta direnen bu
kitlenin kendince farklı sebepleri var. Kimisi 'İnsanlarm
benim hayatımda söz sahibi olmasmı istemiyorum'
derken, kimisi 'Sevgilimle aramızda sorun yarattlğı için
kullanmworum' diyor. Kimisi 'Sanal karakterlerin sahte
filozofluk yapmasmdan rahatsız oluyorum' derken, kimisi
ise 'Sosyal medyada yapılan ego tatminine ihtiyacım yok'
diyor. Anlayacağınız sosyal medya kimi için 'nimet' iken
kimi için 'il/et'. . .

'İllet' edenlere ben sordum, onlar anlattı. Buyrun onların


ağzından dinleyin . ..

'Sahte .filozofluk çabalar1'


'Hayatımın üzerin de söz sahibi Twitter'ı tercih etmeyişimin sebeplerimden biri ise
olunmasını istemiyorum' oluşturulan karakterlerin 'her şeyi biliyormuş' havasını
Sosyal medya içerisinde bulunmamamın en önemli sebebi yaratarak 'sahte filozofluk' yapması. Bu durum beni
insanların özel hayatım hakkında bilgi sahibi olmasını oldukça rahatsız ediyor ve insanların yorumlarını herhangi
istememem. Sosyal medya araçlarıyla birlikte kişilerin bir şekilde okumaktan hoşlanmıyorum. Özellikle Twitter'da
özel hayatları tamamen ortaya dökülüyor. Bu durumda yazılanlar benim için bir haber kaynağı değil. Eğer
özel hayatıma şahit olan herkes ister istemez hayatım gündemden haberdar olmak istiyorsam; haber sitelerini,
üzerinde söz söyleme hakkına sahip oluyor. Bu benim köşe yazılarını takip etmeyi tercih ediyorum.
kabul edebileceğim bir durum değil. Bir başka sebep Sonuç olarak ise iş kaynaklı herhangi bir zorunlu durum
ise insanların kendilerini başka biri gibi gösterme, sahte olmadıkça sosyal medyada var olmak istemiyorum.
kimlik oluşturma çabası ... Baktığınız zaman Facebook (Helin Leman Işık)
dediğimiz sosyal ağda, insanların hiç görüşmediği kişilerle

Kşamse as ı
KAFA 27

'Kimsenin özel hayatını merak


etmiyorum'
Sosyal medya kullanma ihtiyacı duymuyorum, eksikliğini de
hissetmiyorum. Şöyle ki; birçok insan kendi özel hayatlarını
paylaşmakla ve başkalarının ne yaptıklarını takip etmekle
çok fazla zaman harcıyorlar. Nerde ne yaptıklarını, kiminle
olduklarını, ne yiyip ne içtiklerini, kısacası attıkları her adımı ya
resimlerle ya da sözleriyle paylaşıyorlar. Benim için bu bir anlam
ifade etmiyor çünkü ben yakın çevrem dışında başkalarının
özel hayatlarıyla ilgilenmiyorum. Bunun için de sosyal medya
kullanmam gerekmiyor. Gündemi takip etmek adına ise
gün içerisinde girdiğim belli başlı haber siteleriyle yaşanan
olaylardan haberdar olabiliyorum. Hatta artık haber siteleri de
sosyal medyada yaygın olan yani trend olan haberlere sık sık
yer veriyor. Yani sosyal medya kullanmasam bile ister istemez
bu haberler benim de karşıma çıkıyor.

'Sosyal medyada ego tatmini


yapıllyor'
'Sevgilimle aramda sorun yaratıyor'
Sosyal medya aracılığıyla herkesin görebileceği bir mecraya
Sosyal medyayı erkek arkadaşımla aramda sorun yarattığı için
yazı yazarak başkalarının bunları okuması, beğenmesi veya
kullanmıyorum. Ancak tek sebep bu değil...
beğenmemesi benim için bir anlam ifade etmiyor. Özellikle
İnsanlara düşüncelerimi, fikirlerimi aktarırken sorun yaşadığımı
sanal olmayan yaşamda fikirlerini anlatmakta güçlük çeken
düşünmediğim için ekstradan sosyal medya aracılığıyla bunu
belli bir kesimin sosyal medyada söz sahibi olma çabası bana
dile getirme ihtiyacı duymuyorum. Çünkü çevremdeki insanlara
tatmin edilemeyen egonun bu yol aracılığıyla tatmin edilmeye
ulaşıp, onlarla fikirlerimi paylaşmanın tek ve sağlıklı yolun
çalışılması gibi geliyor. Benim böyle bir ihtiyacım olmadığı için
sosyal medya olduğunu düşünmüyorum.
sosyal medyayı bu anlamda da gereksiz buluyorum.

)
Sosyal medyayı sıklıkla kullananlar kadar internette vakit
'Vakitlerini boşa harcıyorlar' geçirmiyorum. Ama gündemi internet gazetelerini okuyarak
Benim için sosyal medyadaki bazı kişiler, başkalarının ne takip ediyorum. Zaman zaman da 'Candy Crush, Fun Run' gibi
yaptıklarıyla nereye gittikleriyle ne düşündükleriyle ilgilen­ oyunlar oynuyorum. Aslında sosyal medyayı 'çok gereksiz'
mekle değerli vakitlerini boşa harcıyorlar. Bunun yerine kendi görmüyorum. Eğer erkek arkadaşımla aramda sorun yaratma­
hayatlarımızla neyi doğru, neyi yanlış yaptığımızla daha çok saydı, gün içerisinde saatlerce zaman ayırmadan kullanmayı
ilgilensek bence kendimizi daha çok geliştirebilir ve daha çok düşünebilirdim.
üreten bireyler olabiliriz. (Deniz Kuray)

(Gökhan Keyif)

A kşa
Cansu Ekmekçioğlu

Bayanlar baylar!
Kaptanınız konuşuyor...
Onlar ki her daim bulutların üstünde
takılanlar. Acıyı bal, jet lag'ı yaşam tarzı
eyleyenler. Bir nevi kara-hava canlısı:
Pilotlar...

Y
eşilköy'deyiz. Atatürk Havaalanı tıklım tıklım. Yaya, kara, hava
·

trafiği; her şey burada! Kendimize içeride sakin bir yer bulup
oturuyoruz. Murat Kaptan, 1 4 saatlik uçuştan gelmiş olmanın ona
verdiği yetkiyle, şişmiş ayaklarını ayakkabılarının esaretinden kurtarıp
karşıdaki iskemleye uzatıyor. Meslekte on birinci yılı. Neredeyse tüm uçak
tiplerinde uçmuş.
O soğukkanlılığı bilirsiniz, uçak deli gibi sallanıyordur, siz içinizden
bildiğiniz tüm duaları hızla okurken yanınıza gelen hostes, "Efendim,
ufak bir türbülansa girdik " der. Gülümsemenin yüzünde kapladığı
. •.

alana bakıp, o an girdiğiniz şeyi yeşilliklerle kaplı bir gölbaşı, efendime


söyleyeyim, çocukluğunuzun en güzel anılarına ev sahipliği yapmış
mahalledeki o çocuk parkı falan sanırsınız da çıkasınız gelmez.

Murat Kaptan, kendine bir limonlu soda söylüyor. Her uçuş sonrası
adetiymiş. Sürekli hava değişiminden kaynaklı mineral kayıplarını
önlemek için birebir olduğunu söylüyor. "Teknik bilgi dışmda, bizim
meslek aslmda sporculuk. Vücuduna çok iyi bakacaksm. Başka şansm
yok. Çünkü her şeyimiz düzensiz. Uykumuz, saatlerimiz... Normal insan
9-5 mesai yapıyor değil mi, ben o sürede 4 bacak uçuyorum. 'Bacak
derken?' diyorum. (Allah affetsin, neler diyor, ey değerli yolcu!) Gülüyor.
,-

"Bizim mesleki tabirler işte. Her iniş ve kalkış birer bacak uçuştur bizde.
Mesela Zürih git-gel 2 bacak, Cidde git-gel 2 bacak. Etti sana 4 bacak!"
"Havada aldığm nefesin dahi kuralı var." diyor, "Sevmeyen yapamaz. Ağtr
gelir yani. Bazen tabii herkes gibi sorguluyorsun; ya mutlu muyum? Böyle
ne gündüzüm ne gecem belli falan diye. Havacıysan sevdiklerini görmeyi
unut zaten. Ne bayramm var, ne bir şey. Neyse... Sonra kalkışta o uçağı
yerden kestiğin an var ya, yükseliyorsun hani böyle, o an o özgürlük
hissini alıyorsun yine. Nefesin değişiyor. Tamam diyorsun, benim olayım
budur."
Bana, yükselen bir uçağı tarif edebilmek için havaya kaldırdığı sağ elinin
süzülüşünü keyifle izliyor o esnada. Ellerinden ve hayatından memnun
gülümsüyor.
"Kokpitten çıkıp bazen yolculara bakarım şöyle bir göz ucuyla inerlerken.
Kimleri taşımışız? Bir sevgiliyi kavuşturmuşuz belki aşığına. Biri yeni bir
hayat kurmaya gitmiş belki. İş adamını toplantısına yetiştirmişiz. Belki
içlerinden biri seri katil, manyağın teki falan, suç işlemeye gelmiş. Vesile
olmuşum diye düşünürüm hep. Damar gibiyiz yani vücuttaki, kirli
kanı da temiz kanı da taşıyoruz anasını satayım!"
Basıyor kahkahayı.
Önündeki tabletten, aylık uçuş programına bakıyor. Bir sonraki uçuş,
sonraki gün. 4 bacak." İyi kitlemişler yine" diyor. "Hadi bana müsaade!
istirahat zamam..."

Şimdi kaptanımız kara koşullarına geçiş yapıyor, değerli


yolcularımız! Bizi tercih ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.
Kemerlerinizi çözebilirsiniz.

A kş msefas ı
KAfA 29

Can Durukan

1Bir sabah uyandık ve


şehri terk ettik'
Türkiye'de BO'i aşkın ekolojik çiftlikler şehirden sıkılanlar için giderek
daha ciddi bir alternatif olarak karşımıza çıkıyor. Serhat-Ilgın Sayıcı
çifti de soluğu bu çiftliklerden birisinde alanlardan. Oldukça gerçek
ama bir o kadar da masalsı yolculuk için sözü onlara bırakalım.
nlar kendi deyimleriyle 'metropol kölesi'ydiler. sonraki durağımızı bilmiyoruz. Kendimizi hayatın akışına

O Ilgın, bir şirkette insan kaynakları müdürü,


Serhat ise, yazılımcıydı. Sabah işe yetişmek için
koştururken yanımızdan geçen normal insanlar. Her yeni
bırakabilmek için yola çıktık, a n'da kalıp karar verebilme
özgürlüğünün tadını çıkarıyoruz.
Dileyen herkes bu çiftlikleri ziyaret edebilir mi?
evli çift gibi banka kredileri, faturaları, kredi kartı borçları Evet, dileyen herkes bu çiftlikleri ziyaret edebilir. Doğada
vardı. yaşamayı deneyimleyebilir.
Bir gün ansızın mutsuzluklarının sebebinin şehir hayatı Bu tarz çiftliklerin güvenliği nasıl sağlamyor ?
olduğuna karar verdiler. O koşturma, sonu gelmeyen Güvenlik sorunu sanırım şehirde kaldı. Ormanın içinde çiti
telaş ve bitmek bilmeyen yorgunluk... Gitmeye karar bile olmayan çiftlikler gördük, kimseye bir şey olduğu yok.
verdiler. Üstelik bu kararı vermeleri için tam olarak nereye Doğa insanın kaygılarını sağaltan bir şey.
gideceklerini bilmelerine gerek yoktu. Sadece gitmek Yerleşik hayata geçecek misiniz, yoksa böyle gezerek
fikrinin o davetkar haline kapıldılar. Eşyalar toplandı, yaşamak daha mı kolay?
istanbul'da geniş çaplı bir veda turu yapıp, aile, ahbap, Gezerek yaşamak şahane, her gün yeni insanlarla
akraba ile vedalaştılar. Ve şehri terk ettiler. tanışıyor, yeni şeyler öğreniyoruz. Niyetimiz ağzımızın açık
Bir masal kitabının girişi gibi duran yukarıdaki cümleler kaldığı bir mekanda, dostlarımızla birlikte yaşamak.
tam anlamıyla gerçek. Üstelik gerçek olamayacak kadar Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz? Bir
gerçek. Türkiye'de sayısı 80'i aşan ekolojik çiftlikler, şehir çocuğunuz olursa planlar1mz değişir mi?
hayatından sıkılanlar için giderek daha ciddi bir alternatif Yola çıkmamızın en büyük gerekçelerinden biri .de
olarak karşımıza çıkıyor. Hani herkesin memleketin güney çocuk istiyor olmamızdı zaten. Ağaca tırmanmadan,
sahilleriyle ilgili bir emeklilik planı vardır ya, işte o hayalin arı sokmadan, kuş cıvıltısıyla uyanmadan büyüyen
ta kendisi. Üstelik erken emeklilik! Serhat-Ilgın Sayıcı çifti çocuklarımız olsun istemedik. Planlarımız değişir tabi,
İstanbul'dan yola çıkıp, soluğu bu çiftliklerden birisinde biraz daha fazla domates biber ekeriz. Üzümlerimizin bir
alanlardan. Daha fazla detay ve oldukça gerçek ama bir kısmından pekmez yaparız falan ...
o kadar da masalsı yolculuk için sözü Serhat ve llgın'a istanbul'u, şehir hayatım, eski allşkanlıklarmızı
bırakalım. özlemiyor musunuz?
Sizi kariyer sahibi, evli, mutlu ve şehirli bir çiftten, _ İ nsan eşini dostunu özlüyor tabi ama akbil sesinin nesini
kariyer sahibi, evli, mutsuz şehirli bir çifte dönüştüren özleyelim yahu...
şey nedir? İstanbul'u terk etmeye nasıl ve neden karar Sizce şehirden köye bir tersine göç akımı başlar mı?
verdiniz? Bizce şehirden kırsala göç durdurulamaz bir şekilde
Kazandığımız paraları, yorgunluğumuzu unutmak için başladı bile. Biz kendimize en uygun yolu seçtiğimize
harcamaya başlamıştık. Hiç dinlenemiyor, birbirimizi inanıyoruz, ne yapacağımıza, neyi seveceğimize karar
dinleyemiyorduk. Biz kalpten niyet edince de hayat vermek için bu deneyimleme süreci bize çok şey öğretiyor.
önümüze fırsatlar çıkarmakta gecikmedi. Ayrıca deneyimlerimizi rüyabahcesinde.blogspot.com
Yolculuğunuza ilk olarak nereden başladımz? adresinden takip edilebilir, ilginileserhatyolda@gmail.
Sonrasmda nereleri gezdiniz, şu an neredesiniz? Ve com 'd an adresinden de bizimle iletişime geçebilirsiniz.
sonraki durak neresi?
Çanakkale Bayramiç'te buluna n Yeniköy Çiftliği'nden
başladık. Bursa'da Belentepe Çiftliği ile devam ettik.
Sonrasında Fethiye Pastoral Vadi'yi gördük ve en son
Antalya Beycik köyü Flora Akdeniz Bahçesi'ne geldik.
Her gittiğimiz yerde bir sürü insanla tanışıp bir çok yer
duyduk. Oraları da ziyaret etmeyi ihmal etmedik. Charles
Eisenstein'ın Kutsal Ekonomi kitabında a nlattığı gibi
deniz kenarında bir evde, martı sesleri ve deniz kokusuyla
uyanmak istersek bir dostumuzun bize "kendinizi evinizde
gibi hissedin"diyeceği bir yazlık evle karşılaşacağımızı
gözümüzle gördük, kalbimizle kabul ettik. Bundan

e a
KAFA 30

bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu


"duyamadım" derdim, "tekrar et!"
. sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
Kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde ağlard.ım biraz
kaç kilo çekerdi yalnızlık hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
kaç kere ezildim altında hatta kuyruğuma basma diyorum
yaz yağmurlarının acıyor, tırmalarım, diyorum

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları kahrol, kahrol! diyorum


uf
her sirk geldiğinde ağlamaklı ol duk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize · geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
kim sevmezdi çiçekleri filan "olur öyle" dedi palyaço,
"ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi "herkes alçaktır biraz"
"otur ulan!" dedim, bağırdım ona
bunu palyaço söyledi, ben bazen bağırırım biraz
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım "rakı doldur!" dedim, "eksilmesin!"
ben bazen eksilirim biraz
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
sırf bu yüzden mi ağladım bunu sonradan öğrendim
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
biraz birazdım her şeyden bunu da sonradan öğrendim
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz örneğin;
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın geçen gün bir kadınla seviştim
eksilmesin hiçbir şey biraz 4eğil çok seviştim
hiçbir şeyden dahi olsa ya işte öyle palyaço
kalsın biraz diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
umursamıyorum yılgınlığımı filan sevişmek de eksilmekmiş biraz
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sessizce olmalı mesela kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun "ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi
bunu palyaço söyledi
ir palyaço neden yalan söylesin ki palyaço söyledi, ben yazdım
ben palyaço olsaydım söylemezdim yazmasam, alçak olacaktım
mara goz olsaydım da söylemezdim hem ben roman da yazdım biraz
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
bazen diyorum ki, palyaço,
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını sen olmasan ben ne yaparım
kaç kilo çeker ki bir palyaço alçakça eksilirim belki biraz
hem Reden yüzüme vuruyorsunuz her yağmur yağışında yerin dibine girerim
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
gocunmam ki ben, ben gocunmam biraz biraz anlıyorum ki,
bir palyaço ne kadar gocunmazsa yüzler eller, o terli vücutlar filan
o kadar, o kadar gocunmam işte her şey plastikmiş biraz
rakı doldurun! eksilmesin
haydi sirtaki yapallm palyaço
....

bitmedi, yazacağım daha rakı doldur, yine eksildik biraz


azmazsam ağlayacağım çünkü
(Bu şiirin büyük şair Turgut llyar'a ait olduğu söylense de bazı kaynaklarda
lçakça olacak biraz Palyaço'nun anonim oldutJıi lddia edilmektedir)

m biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik


her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, gece(�i puslu puslu olurdu bazen
KAFA 31

Can Durukan

Hep denedin, hep yenildin, olsun ...


Ulan yine mi !curultay!?
Hayatında hiç CHP'ye oy vermemiş muhafazakarlara yanaşmaya
çalışan CHP, hayatında CHP'den başkasına oy vermemiş binlerce kişiyi
kaybetti. Ve şimdi yine o tanıdık sahne: Kurultay!

Yine CHP, yine kurultay. Kendi sorunlarıyla uğraşmaktan politikayı üretebilecek seviyede gördüğümüzden... Hala
memleketin sorunlarına bir türlü zaman bulamayan Halkçı içten içe güvendiğimizden... Hala ısrarla CH P'ye oy atan
parti kurultaya gidiyor. annemize Demirtaş'ı sevdirmeyeceğimizi anladığımızdan...
Ne CHP'yle, ne CHP'siz ... Bari seneye genel seçimde sola
Memlekete din dar lazımsa en kralı yanaşalım telaşıyla Ufuk Uras'ı aday göstermeyin! Ben
bizde var! gerekirse Sarıgül'e veririm!
Çatı diye öne sürdükleri aday, daha kendi kafalarının
üstünü bile örtemem işken, şimdi yeniden, birlik çağrısı Deniz Güldal
yapacaklar. CHP, birleşmeyi tarihi boyunca yanlış anladı.
Ay bu kesin burad
Ne zaman bir birleşmeden söz edilse, kendi dışındaki tüm a yenmeli,
bunu yemediysen
hareketleri bünyesine davet etti. Oysa bu birleşmek değil, iz çok şey
kaybedersiniz kliş
sindirmek, eritmek oluyordu! Bunu bir türlü anlayamadılar. elerinden
uzak, 'Ya ak/imız
"Memlekete dindar lazımsa, en halı bizde var" anlayışı ters da
duracağm a mide
tepti. Karşı cenahtan oy alma planları, kendi çatılarından mizde
dursun' diyorsam
su akıttı. z
Sonradan Gurme
Çok acı bir tablo... Ülkenin ana muhalefet partisi, her Kafası
köşemiz tam sizl
durumda kendine ve tabanına muhalefet kalmayı ik.
başarabiliyor. Bir türlü sıyrılamadığı o sadece kendine
1 - Şiş li'de ; Aztek
demokrat, ölümüne Kemalist cenah, bir çatı olabileceğini
göstermesine hiç izin vermedi. CHP hiç sola yanaşmayı
;emeden ıstanbu l'dan ayrılmamalısınız.
� Res tau rant'ta sucuk ve
köfte
- Sabah, akşam fark ..
denemedi. Daha da kötüsü düşünmedi. etmez gu. . nun her saatı. Kadıköy
Dürümcü Emmı.,de

Oldum olası tembel


�;�: �.
Beyra n çorbas ı içm
h a ltın ın mut luluk
elis iniz.
la bi ilgisi kesinlikle
va r, mutlu
.
k ıç ın Beşı.kta ş kahv
"Aslında yetenekli ama çalışmıyor" tanımına cuk oturan �� r e k
a ltıcıla r sokağı nda Siya
h Ca ıe'de
;�'.11 � hva ltı gün e iyi bir baş la ngıç için
CHP, 2007 yılından beri halk oylamasıyla seçileceği Ku efe e bayılıyorsa ide al.
nız İsta nbu l'da yenilec
belli olan cumhurbaşkanlığı için, bir ön çalışma yapma .. e e Beş�
k un ek en ;y·ı
ıkta ş Künefis Künefe
gereği görmedi.Tıpkı Kılıçdaroğlu'nun Topbaş'ın elinden Salo nu'nda
5- Daha önce ye d'ıgı - nız mantıları unu
·

· ·
İstanbul' u alamaması, Sarıgül'ün Topbaş'a yenilmesi Sab ır Taş ı' nda mantı tun. istiklal'de
gibi... Yegane çağrısı kendi bünyesinde birleşmek, tek yed ı'kten sonra hiçbir
olmayacak. şey eskisi gibi
açılımı mecburen oy verecek sosyal demokratlara sandığa 6- Çengel köy Kok
oreç'te her s onra d an .
gitmediği için kızmak olan CHP, ne kendi kalabildi, ne yemesi şart. gurm enın koko reç
sola açılabildi. Sarıgül'le başlayan; Ekmel Bey'le ayyuka sa
çıkan muhafazakarlaşma süreci, partinin tüm ideolojik
derinliğini iflas ettirdi. Bugün CHP, Mesut Yılmaz'ın
;��:� !;�������������
b
Kes in bilg i!
sı'n ın me eli ekle ıe
yv : rini
arşı tek baş ınıza gıtm
eyiniz.
ANAP'ından daha demokrat diyen var mı aranızda? Cevap 8- Sokak kültürümüz
ü kor umak için Bey
veriyorum; yok! Bu demokrat fakiri haliyle birleşmekten Kahves i'nde Türk ka hv . . . . oglu
- Sokak
nasıl söz edilebiliyor peki? İnanın ben de bilmiyorum! esı ıçınız.
9- G ece ıen yemek krizlerine
Her seçimde mecburiyetten CHP'ye oy verenlerin Fulya Dur_ �: en iyi çözüm M eş h u r
sayısında azalma var. Sanırım öyle de devam edecek.
Azalarak biter mi bilmiyorum ama kazanacak kadar
���������:��,�� ��rbacıda bitmeli diyenlerde
umcüsü.

s . nseniz
. grama dan eve gıt
artamayacağı kesin gibi. b'
o
:!���r
��;� .
rba sonrası Höşmeri
m
mey
tatlıs
in
ı �
Ufa k
lma zsa
Anladık ki annemiz Demirtaş'a oy
vermeyecek!
Yıllarca tek kaygısı " Laiklik elden gidiyor" olanların gözü imtiyaz Sahibi: Mert Çanga
Yayın Koordinatörü: Ayça Derin Karabulut
yaşlı bakışları arasında CHP elden gidiyor... Kızıyorsak, . Görsel Yönetmen: Burak Şahin

hala derinimizde bir yerlerde CHP'yi birleştirici güç olacak (0216) 428 9 888 bizeyazin@kafadergi.com
reklam@kafadergi.com - www.kafadergi.com
Baskı: A4 Grafik Matbaacılık Yayıncılık Reklam ve Bilgisayar Hizmetleri

A şamse sı Ltd. Şti. (02 1 2) 452 40 99 Mahmutbey Cad. Meriç Sk. No:26 Şirinevler/lst.
Dağıtım: DPP (0212) 622 22 22
KAFA
bi dünya...

İki çay söylemiştik orda, biri açık,


Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

You might also like