You are on page 1of 80

içindekiler

4 Türkiye'nin Yeri AB Üyeliği Mi? Yoksa İslam Ümmetinin Liderliği Mi? - Konferans
18 Medeni Kanundan Günümüze Arınma Yolunun Kapatılması / Süleyman Uğrulu
22 Türkiye’de Öğretim Sistemi / Nafiz Bayramalioğlu
29 Putin’in Ertelenen Ziyareti Ve Rusya -Türkiye İlişkileri / A. Yusuf Tuğtekin
36 Kendimiz Olmak / Kd dergisi

40 Terörizm / Kd dergisi

Deneme
43 Onlar; az oldular, az durdular hep aramızda... / Ahmet Sivren

Dosya
44 İslam’da Yönetim Sistemi - 4 / Kd dergisi

Fıkıh
51 Organ Nakli / Kd dergisi
Saadet Asrından
56 Halife Abdülhamid'in Tutumu (Tavrı) / Ali Şenol

Sohbet
58 Ahirete İman / Kurtuluş Sevinç
Sesleniş
65 Fatır Sûresi’nden İnsanlara Hitap / Tuba Sivren
Aile Kaledir
67 Aile İhmali ve Sonuçları / Hicret Güler
Tefsir
69 Bakara Sûresi Ayet 14-20 / Esad Mansur
Kitaplık
72 İslam Birliğine Çağrı / Kurtuluş Sevinç
Okuyucudan
79 Selamet Yurduna Götüren Yol / Yusuf Osmanoğlu
KÖKLÜ DEĞİŞİM
İslam fikrine Dayalı
Aylık Siyasi Dergi

Eylül 2004
Sayı 04

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü


Ahmet Sivren

Genel Koordinatör
Süleyman Uğurlu

Yayın Kurulu
Ahmet Sivren
Kurtuluş Sevinç
Hamza Arslan
Nafiz Bayramalioğlu

Kapak - Grafik Tasarım


kd Tasarım

Adres
G.M.K. Bulvarı 31/12
Kızılay - ANKARA

İletişim, Abone, Reklam


Tel:0.312.229 77 91
Fax:0.312.229 77 92

İstanbul Temsilciliği
Haluk Özdoğan
Akdeniz Cad. No:15/4
Fatih - İSTANBUL
Tel:0.212.532 69 26

www.kokludegisim.com
bilgi@kokludegisim.com

ISSN - 1304-8724
BİSMİLLAH...

Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve tekrar hayata dönmesini dört gözle bekler hale
Beraketuhu… geldiniz.
Hamd ve övgülerin en güzeli Rahman ve Rahim Bunun yanında ise; başınızdaki idareciler
Allah (Subhanehû ve Tealâ)'adır. tahtlarını ve makamlarını korumak için kafir
Salat ve Selam, İslam Dininin son Rasulü devletlerin yöneticileri olan efendilerinin
Hazreti Muhammed Mustafa (SallAllahu Aleyhi ve emirlerine icabet ederek, Allah'ın nizamını
Sellem)'ya olsun. yeryüzüne hakim kılmak için canlarını ortaya
koyan kimselere ve hilafet devletinin tekrar
Selam olsun, Son Rasul'ün ashabına (RadıyAlla-
kurulmasına karşı savaşmaktan başka hiçbir
hû Anhum), ailesine ve İslam'ın ortaya
uğraşı ve çaba içerisinde bulunmamaktadır. Ve bu
çıkmasından bugüne kadar O'nu tüm aleme
uşak idareciler medyalarını, borazanlarını,
taşıyanlara, İslamî hayatı yeniden başlatmaya
efendilerinin arzuları doğrultusunda kullanmakta,
çalışanlara (Allah onlara yardım etsin)…
bazıları da İslama saldırmak, islamın hükümlerini
Elhamdulillah… bulandırmak, İslam davetini yüklenenlerden
Bizleri sizlerle buluşturan Rabbimize şükrede- insanları uzaklaştırmak ve hilafet devletinin hayata
rek 4. Sayımızı da sizlere sunabilmenin heyecanı ve dönmesini engellemek için kendilerini şeytana
mutluluğu içerisindeyiz. sattılar.
Bu ümmet Hilafetimiz 3 Mart 1924 tarihinde Yine İslamın gözlüğü ile değil de batının gözlüğü
İngilizler ve batılı devletler tarafından yıkıldığın- ile olaylara bakarak İslamı anlamaya çalışan ve
dan beri, hiç mutlu bir gün görmedi. Topraklarımız batı kültüründen etkilenenler vardır. Böyle
parçalandı, babalarımız küçük düşürüldü, düşünenler demokrasi, çoğulculuk, hürriyetler,
kardeşlerimizin umutları yok edildi ve annelerimiz cumhuriyet ve diğer batı kaynaklı düşüncelerin
ile bacılarımızın şerefleri ayaklar altına alındı. İslamdan olduğunu zannederek batı düşünceleri
İlerleyen zaman içinde, Ümmet parçalanmışlık, üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Oysa bu
sömürgeciler tarafından topraklarımızın istila düşüncelerin uzaktan yakından İslamla ilgisi
edilmesi, toplumsal ve ekonomik çöküntü, yoktur. Tarihleri boyunca da Müslümanlar bu
toplumlarımızın ifsad oluşu ve halen devam eden kavramları ve düşünceleri bilmediler. Bunlar küfür
üzerimizdeki küfrün hakimiyeti gibi birçok problem ve tağut düşünceleridir, küfür ve tağut sistemlerini
ile yüz yüze geldi. İşte bütün bunların sebebi temsil ederler. Bu düşünceleri taşımak ve ona
Hilafet'in yıkılmış olmasıdır. çağrıda bulunmak, bu doğrultuda teşkilatlar
Muhakkak ki sizler, kafirlerin sulta ve kurmak Müslümanlara haramdır. Bu sayılanlar
egemenliğinden, küfür hükümlerinden ve düşünce- haram olduğu gibi bu esaslara göre İslami
lerinden kurtulmak, özel ve genel, iç ve dış bütün yönetimi ikame etmek için çalışmak da haramdır.
ilişkilerinizin düzenlenmesi, davranışlarınız-da Sükûnet kırılmak üzere… (İslam'la) değişmek
Allah'u Teala'nın hükümlerinin ölçü olması için ve değiştirmek için köklü değişim başlıyor…
hilafet devletinin ikamesini ve İslam hükmünün

3
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

Değişim Konferansı - 1

TÜRKİYE’NİN YERİ AB ÜYELİĞİ Mİ?


YOKSA,
İSLAM ÜMMETİNİN LİDERLİĞİ Mİ?

B u ayki Köklü Değişim Dergisi'ne


birincisini düzenlediğimiz "Değişim
Konferansları"nı kapak yaptık. İstanbul
Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi'nde
gerçekleştirilen konferansa halkın katılımı
organizasyonda sizlerle buluşturan Alemlerin
Rabbi Allah'a hamd-u senalar olsun.
Köklü Değişim Dergisi'nin hazırlamış olduğu
"Türkiye'nin yeri; AB üyeliği mi? Yoksa, İslam
Ümmetinin liderliği mi?" sorusuna cevap
büyüktü. Buradan, zahmet edip konferansımıza arayacağımız konferansımıza hoş geldiniz.
teşrif buyuran, yoğun programları nedeniyle
Şimdi Allah'ın vahyinden nasiplenmek adına
telgrafla katılamayacaklarını bildiren tüm
Kur'an-ı Kerim ve Türkçe mealini dinliyoruz.
konuklarımıza teşekkür ediyoruz.
(Bakara 142 ........
Hem konferans atmosferini yeniden yaşamak,
hem de katılamayanlar için bir nebze o havayı
teneffüs etmelerini sağlamak için konferansta
yapılan konuşmaların bir kısmını sizlerle (Sinevizyon Gösterimi)
paylaşmayı uygun gördük. Köklü Değişim Dergisi'ni takip eden
Ve Rabbimizden, kendi rızasını umarak okuyucularımızın yakından bildiğini umduğumuz
yaptığımız bu amelleri kabul etmesini, ve böyle bir hadisi burada tekrar zikretmek istiyorum.
amelleri işleyebilme adına bizlere güç, imkan ve Allah'ın Rasulü
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu:
cesaret vermesini niyaz ediyoruz...
"Hiçbiriniz kendisini tahkir etmesin (küçük
Şimdi sizleri konferansın sunumunu ve açılış düşürmesin).
konuşmasını yapan, Dergimizin Genel
Koordinatörü Sayın Süleyman Uğurlu'nun Yanındakiler: "Ey Allah'ın Rasulü, bizden
konuşma metniyle baş başa bırakıyoruz... birisi kendisini nasıl tahkir eder? " diye sordular.
O da şöyle dedi: "Bir kimse öyle bir şey görür ki
onunla ilgili bir şey söylemesi Allah'ın onun
Bismillahirrahmanirrahim üzerinde hakkıdır. Fakat o bu hususta konuşmaz
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a aittir. Salat (yani insanlardan çekinip konuşmamakla
ve selam O'nun şanlı Rasulü Rahmet Peygamberi kendisini tahkir etmiş, alçaltmış olur). Allahû
kutlu müjdeleyicisi Hz. Muhammed Sav. Ehli Teala da Kıyamet Günü ona, "Şu şu meselede
beytine ashabına ve Allah yolunun yolcularına niye üzerine düşen sözü söylemedin, söylemene
olsun. engel olan neydi?" diye hesaba çeker. Adam;
Es- Selamun Aleykum ve Rahmetullahi ve konuşmamı insanlardan korkmam engelledi, der.
Beraketuhû... Allahû Tealâ da; Sen (insanlardan değil) önce
Ben 'den korkmalıydın, der."
Rabbimizin, "Aranızdan hayra çağıran iyiliği
emredip, kötülükten sakındıran bir topluluk İşte bu gün; Allah'ın üzerimizdeki hakkını
bulunsun" emrine icabet ederek, kınayıcının ödeme günü, bu gün; bütün aldatmacaların,
kınamasından, zalimin zulmünden korkmadan yalanların, hile ve tuzakların yıkılacağı, sadece
İslamî bir hayata duyulan özlemi gidermek için hakkın konuşulacağı bir gün. Bi iznillah...
çıktığımız bu yolda, bizleri böyle bir Konuşmacıları davet etmeden önce son

4
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

günlerini yaşadığımız, içerisinde Miraç gecesini kaplamıştır.


barındıran Recep ayının Müslümanların tarihin- Böylesine şiddetli sarsıntılar geçiren ümmetin
deki önemine değinmek istiyorum. direniş umutlarının tükendiği gün ise yine Recep
Bu ayda yerine getirilen nafile ibadetlerin kabul ayının 27. günüdür. 27 Recep 1342, dünyanın dört
edileceğini hatırlatmakla birlikte asıl bahsetmek bir tarafında şaşkın, çaresiz, mustaz'af, zayıf bir
istediğim Recep ayının 27. günü meydana gelen halde yaşayan Müslümanların yegane umut
olaylar. kaynağı olan Hilafet Devleti'nin hayat sahnesinden
Bunlardan ilki Miraç hadisesidir ki O gün uzaklaştırılıp, Ümmetin diz üstü çökertildiği,
insanlık, Alemlerin Rabbi tarafından şereflendiril- asasının kırılıp, kalkanının parçalandığı kara bir
miş, Rasul ve O'na iman edenler izzetli bir konuma gün.
yükseltilmiştir. Miraç, yükselme anlamındadır. Yine bu tarihte İslam ümmetinin derdiyle
Rasul nezdinde Müslümanları katma yükselten dertlenen onunla birlikte gözyaşı döken
Allah Subhanehû ve Tealâ, kendisine iman Müslümanların son halifesi açlık ve sefalete
edenlere vermiş olduğu değeri, Miraç ile mahkum edilerek sürgüne gönderilmiştir. Hem de
mükafatlandırarak bir kez daha göstermiştir. Bu üzerine bastığımız bu topraklardan, İstanbul'dan.
tarihi olay hicretten bir buçuk yıl önce Recep ayının Bu kadar yürek parçalayıcı, utanç verici olaydan
27. günü gerçekleşmiş ve bu günden itibaren sonra 27 Recep'te gerçekleşen bir olay var ki bizlere
Müslümanların zihinlerinden hiç çıkmamış, hep örnek olması açısından onu da burada
hatırlanır olmuştur. zikredeceğim. Kudüs Haçlı orduları tarafından
Dün birçoklarımız bu mübarek geceye işgal edilip içerisindeki Müslüman halk kılıçtan
hazırlanmak için gündüzü oruçlu geçirdi. Gece ise, geçirildikten sonra hiç gülmeyen, başlarını yerden
nafile ibadetlerini arttırdı. Dün, bir kez daha bu kaldıramayan, geceleri uykusuz geçiren
kutlu olayı hep beraber hatırladık. Müslümanlardan, Selahaddin Eyyûbî
Ancak unuttuğumuz yada unutmuş gibi Komutasındaki İslam ordusunun tek derdi
göründüğümüz Miraç topraklarının durumuydu. Müslümanlara ait olan bu mübarek beldeyi tekrar
Kolları taşla kırılan, tankların altında ezilen, evleri Müslümanlara iade etmekti. Nitekim yine bir Miraç
başlarına yıkılan, aşağılık bir Yahudi'nin kurşu- Gecesinde Allah Subhanehû ve Tealâ Rasulünü
nuyla oracıkta can veren yavruları hatırlamadık, katına yükselttiği bu toprakları 88 yıllık bir
hatırlamak istemedik. ayrılıktan sonra İslam ümmetine Selehaddin
Eyyûbî'nin eliyle bahşetti. Müslümanlar artık rahat
Yüzlerimizi semaya çevirdiğimizde kaçımız
uyuyabiliyordu. Başları artık dik, yüzleri ise
bunları hatırlayarak zulümlere son vermek için
gülüyordu.
ahdettik. Ve kaçımız ahdimize vefa gösterdik.
Ta ki Kudüs önce kafir İngilizlere sonrada
Evet Miraç toprakları bu gün işgal altında, tıpkı
aşağılık Yahudi varlığının eline geçesiye kadar.
Afganistan gibi, tıpkı Irak gibi, tıpkı Endülüs gibi.
Biliyoruz ki artık Selahaddin Eyyûbî yok, artık
Vasat ümmet, üstün ümmet Sömürgeci kafirler
Abdülhamid yok. Ancak Eyyûbî'lerin
tarafından aşağılanan, horlanan, işkence tecavüz,
Abdülhamid'lerin torunları olan biz varız. Ve bizler
katliam ve gayri insani her türlü muameleye maruz
Miraç toprakları Yahudilerden temizleninceye
bırakılan bir ümmet konumunda.
kadar asla gülmeyeceğiz. Miraç torakları
Peki neden? Bu seçkin ümmet neden bu halde? Yahudilerden temizleninceye kadar asla
Kuşkusuz böylesine acı bir duruma düşüşün uyumayacağız ve başımızı yerden
başlıca sebebi, Allah'ın göndermiş olduğu İslam kaldırmayacağız.
akidesine ve bu akideden fışkıran Şer'î hükümlere Rasulullah'ın örnekliğinde canımız ve malımız
gereği gibi bağlanılmamasıdır. Bunun neticesinde pahasına azimle çalışmaya devam edeceğiz. Ta ki
Allah'ın Sünnetullahı bir kez daha tecelli etmiş, Kudüs ve işgal altındaki tüm İslam beldeleri
nefislerdekinin değişmesiyle izzetli günler kurtuluncaya kadar. Bi iznillah.
kaybolmuş ve bu günkü zillet bütün hayatı

5
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

Dosta ve düşmana karşı yaptığımız bu kısa -Ben tahsilimi Avrupa'da yaptım, doğrusunu
hatırlatmadan sonra, içerisinde bulunduğumuz sizden daha iyi bilirim.
mübarek üç ayların ve özellikle Recep ayının Bunun en canlı örneği günlerdir televizyon
Müslümanların uyanışına ve özlemlerinin ekranlarından ve medyadan bir türlü düşmeyen
giderilmesine vesile olmasının temennisiyle, herkesin dillerinde pelesenk ettiği "zina"nın suç
AB'ne niçin girilmek istenmektedir. AB'ye girildiği sayılıp sayılmayacağı tartışmalarıdır.
taktirde elde edileceği söylenen boş vaatleri
Dolayısıyla toplum olarak öyle bir hale getirildik
anlatılacağı konuşmasını yapmak üzere Sayın
ki her açıdan batı üstün, referans alınması gereken
Haluk Özdoğan'ı buraya davet ediyorum. Kendisi
tek kaynak olarak kabul ettirildi. Bizlerin, İslam
Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık-
medeniyetinin ve Müslümanların ise hiçbir şekilde
Mühendislik Fakültesi Mezunu...
itibara alınmaması gerektiği adeta beyinlere
Konuşmacı: Haluk ÖZDOĞAN kazıldı. İslam ümmetinin, Müslümanların
Es-selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve geçmişleri ile, tarihleri ile olan bağları tümüyle
berakatuhu kopartıldı. On dört asırlık İslam tarihi, İslam
medeniyeti tümüyle yok sayıldı.
Yaşadığımız şu dönemde insanların zihni, Diğer taraftan AB'ye Karşı çıkanlar da aslında
medyada yer alan toplum mühendisliği projeleri ve batı kültürünün etkisi altındadır. Çünkü İtirazlarını
provokasyonlar yoluyla yürütülen AB tartışmaları aynı kültürün bakış açısını kullanarak yapmakta ve
sonucunda bulandırılmış durumdadır. Türkiye yerine batı kültüründen tümüyle farklı başka bir
içindeki Avrupa yanlısı grupların yoğun fikir de koyamamaktadırlar. İşin gerçeğini
kampanyaları ve galeyan tarzı hareketleriyle, anlamaktan çok uzak yüzeysel, basit iddialarla
konunun dikkatle ele alınması gerektiğini savunan hareket etmektedirler. Halk ise AB'ye üye
grupların gerekçeleri arasında halk neye karar olunduğunda başına nelerin geleceğinden habersiz
vereceğini şaşırmış bir haldedir. Aslında Türkiye bir halde ağızlarına birer parmak bal çalınarak bir
Cumhuriyeti (T.C.) açısından halkın neyi istediği o dizi hülyalarla uyutulmaktadır. Kurbanlık koyunlar
kadar da önemli değildir. Çünkü halka sivil toplum gibi karşılaşacağı tehlikeden habersiz felaket
kuruluşları ve medya gibi araçlarla kendisi için ne çukurlarına düşürüleceği günleri özlemle
isteniyorsa onu kabul etmek durumunda olan bir beklemektedir!!
yığın olarak bakılıyor. Bazı istisnaları hariç Gerçekte Türkiye'nin AB üyeliği medeniyetler
Türkiye'de hemen hemen tüm siyasi parti yada sivil çatışmasının fiilen uygulandığı bir olaydır. Bu
toplum örgütleri muhtemel AB üyeliğini üyelik tartışmalarının iki temel hedefi vardır.
istemektedirler. AB üyeliği hedefine yönelik Bunlar:
davette bulunanların istisnasız tümü konuya A- Batının, batı kültürünün, batı medeniyetinin
Batının, Avrupa'nın her yönden bizden üstün ve ve Hıristiyanlığın İslam'dan, İslam kültüründen,
ileride oldukları açsımdan yaklaşmaktadırlar. Batı İslam medeniyetinden ve Müslümanlardan daha
toplumu ve batı değerleri karşısında kendilerini üstün olduğunu zihinlere iyice kazımak.
daha değersiz ve küçük görmektedirler. Büyük B- İslam'ın bir hayat nizamı olmadığı,
küçük herhangi bir konunun doğruluğunu ortaya Hıristiyanlıktan daha geri, kalkınmaya, her
koymak için batı toplumundan, batıdaki alandaki gelişmeye engel bir din olduğu,
uygulamalardan örnekler verilerek delillendirmeye dolayısıyla da Müslümanların geri kalmış,
ve ispatlama cihetine gitmektedirler. Sürekli olarak medeniyetten ve insanlıktan uzak bir topluluk
şu ifadeleri duyarsınız; olduğu fikrini yaymak.
-Efendim bu batıda da böyledir. Peşinen belirteyim ki ben burada Türkiye Avrupa
- Ben Almanya'da iken bunun böyle olduğunu Birliğine girecek mi yoksa girmeyecek mi şeklinde
gördüm bir değerlendirme yapmayacağım. Aralık ayındaki
-Amerikalılar bunu böyle yapıyorlar. görüşmelerden ne sonuç çıkacağını da
irdelemeyeceğim. Konuya tümüyle farklı bir bakış

6
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

açısıyla bakacağım. Sizlere sadece gerçekleri İslam mı yoksa Hıristiyanlık mı daha üstündür?
anlatmaya çalışacağım. İslam medeniyeti mi yoksa Batı medeniyeti mi
Bu topraklar üzerindeki batılılaşmanın tarihçesi daha değerlidir?
bir buçuk asrı aşkın bir süreye dayanmaktadır. Bu Dolayısıyla AB'ye üyelik konusu
süreç kafir batının ilk etapta telkin, tavsiye ve değerlendirilirken bu perspektiften
ardından da dayatmasıyla "reform" adı altında değerlendirilmelidir. Ekonomik gerekçeler ve
gerçekleşmiştir. Herkese eşitlik kazandırıp, özgürlükler denilen akıl almaz çılgınlıklar
İslam'ın Hıristiyanlığa, Müslümanların zımmilere açısından değerlendirmek doğru değildir, tümüyle
olan üstünlüğünü ortadan kaldırmak suretiyle ve yanlış değerlendirmelerdir.
tarihe "gavura gavur denmeyecek" maddesiyle
AB'ye üyelik konusunu neden bu açıdan ele
geçen (1839) Tanzimat Fermanı ile başlamıştır.
almamız gerektiğini ortaya koymak için bazı
Ardından adı ıslahat olan fakat maddeleri İngiliz ve
Avrupalıların neler söylediklerini burada dile
Fransız elçileri tarafından yazılan ve gayri
getirmekte fayda görüyoruz.
Müslimlere de Osmanlı vatandaşlığı kazandırıp,
yeni haklar vererek Hıristiyanları fitne unsuru AB'nin Genişlemeden Sorumlu Temsilcisi
haline getiren Islahat Fermanı (1856) ile devam Verhaugen şöyle demişti: "Sınırlarımızın
etmiştir. Daha sonra ilan edilen I. ve II. Ortadoğu'ya komşu olacağını hayal bile etmek
Meşrutiyetle ise batı hayranı İttihat ve Terakki istemiyorum.''''
Partisinin gayri İslami yönetim arzusuyla İslam -AB Parlamentosu Başkanı Nicole Fontain de
beldeleri biraz daha parçalanmıştır. Batıcılık, şöyle söylemişti : "Türkiye'ye evet dersek kime
Türkçülük vb. fasit akımlar ortaya çıkmıştır. Son hayır diyebiliriz?"
olarak laiklik esası üzerine kurulan T.C. (1923) -Avrupa Hıristiyan Demokrat Partiler
devleti ile Hilafet kaldırılmıştır. Başkanı Velgen ise "Türkiye'nin Avrupa'da
Müslümanlara Hilafeti hatırlatan Cihad, Halife, yeri yoktur; çünkü Avrupa'nın kültürel ve
İslam siyaseti vb. bütün kavramlara savaş insani değerlerine sahip değildir."
açılmıştır. Müslümanlara Batı kültüründen çıkan -Avrupa Komisyonunun İç Pazar komiseri
hayat tarzını benimsetmek için, çağdaşlaşma ve Hollandalı Frits Bolkenstein şöyle diyor: "Eğer
uygarlık adı altında siyasi, kültürel birçok alanda Türkiye AB'ye kabul edilirse, Türklerin 300
batıl devrim hareketleri gerçekleştirilerek, İslami yıldan fazla bir zaman önce Viyana önlerinde
hayat zihinlerden uzaklaştırılmıştır. Bugün geriye uğradıkları bozgunun anlamı kalmayacak...Böyle
dönüp baktığımızda geçen bir buçuk asırdan sonra bir gelişmenin gerçekleşeceğini bilemiyorum
ne siyasi, ne ekonomik, ne de sosyal alanda hiçbir ama eğer doğru çıkarsa 1683'te Viyana'nın
ilerlemenin sağlanamamış olduğunu ve her alanda kurtarılışı beyhude olacak.... Türkiye'nin
devamlı dibe battığımız hakikatinin, hiçbir akıl girişten önce muazzam değişikliklerden
sahibinin inkar edemeyeceği bir hakikat olduğunu geçmesi, kimliğinin temel bir değişikliğe
görürüz. Bu sürecin devamı olarak gelinen bu uğraması gerekir"
noktada yasalaştırılan AB uyum yasalarıyla Şimdi Bolkenstein Türkiye'nin girişten önce
gerçekleştirilmek istenen nihai amaç ise; 80 yıl muazzam değişikliklerden geçmesi, kimliğinin
önce yıktıkları Osmanlı Hilafet Devleti'nden sonra temel bir değişikliğe uğraması gerekir
şimdi de İslam'ı bu topraklardan kökünden söküp ifadesinin anlamını iyice düşünelim. Bu adam ne
atmaktır. İslam'ı hatırlatan bütün unsurları yok demek istiyor. Bizden ne istiyor? Neyi
etmektir. değiştireceğiz? Kullandığımız makine ve teçhizatı
Gerçekte AB üyeliği hangi dinin, hangi mı? Yani teknolojik alanda batının ulaştığı
medeniyetin ve hangi din mensuplarının daha seviyenin daha da ötesine mi gitmemizi istiyor?
üstün olduğunu ispatlama çalışmalarıdır. Yoksa başka şeyleri mi? AB uyum yasalarına
Müslümanlar mı yoksa Hıristiyanlar mı daha baktığımız zaman bizden teknolojik alanda
üstündür? herhangi bir ilerleme istemedikleri, fakat hayat

7
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

tarzı, yaşam biçimini ilgilendiren alanlarda batı Burada örneklerini saymakla bitiremeyeceğimiz
değerlerini, kurallarını gerçekleştirmemizi daha yüzlerce hususta, kısacası insan hayatını
istiyorlar. İşte zina tartışmaları konusunda iki gün düzenleyen tüm kanun ve kurallarda batı
önce Türkiye'de iken açıklama yapan Verhaugen'in değerlerine göre hayatımızı şekillendirmemiz,
sözleri: "TCK'nunda zinanın suç sayılmasına onlar gibi düşünüp, onlar gibi yaşamamızı
ilişkin hükümler dışarıda çok yanlış anlaşılacak ve istemektedirler.
Türkiye'ye karşı ülkeler tarafından aleyhte Şimdi soruyorum sizlere:
kullanılacak."
- Bir Müslüman olarak zinanın serbest
Bu ifade ve buna benzer diğer ifadelerin tümüne bırakılmasına razı mı olacaksınız? Hanımlarınızın,
baktığımız zaman kısacası batılar bizden şunu kızlarınızın, bacılarınızın, annelerinizin,
istemektedir: torunlarınızın fuhuş bataklığı içerisinde
Sizin dininize göre her türü ile zina ve fuhuş yaşamasına razı mı olacaksınız? Namusu her
haram kılınmıştır. Fakat bizim değerlerimize göre şeyden daha üstün tutan bir neslin evlatları olarak
her türü ile zina ve fuhuş serbesttir. Öyleyse şartsız alınlarında kara lekelerle dolaşmaktan zevk mi
olarak Allah'ın emrini bırakın ve bizim emrimize alacaksınız? Böyle bir şeyi sinenize nasıl
itaat ediniz. Yoksa sizi Avrupa Birliğine almayız. sindireceksiniz?
-Sizin inancınıza göre içki haramdır. Fakat bizim Ben bu ifadeleri burada kullanırken bazılarınızın
kanunlarımıza, özgürlükler düşüncesine göre her aklına farklı sorular gelebilir.
çeşidi ile içkinin, imalatı, alınması, satılması ve Avrupa kanunlarının bizim ülkemizde de
kullanılması serbesttir. Öyleyse şartsız olarak uygulanmasının bize ne zararı var? Avrupa Birliği
Allah'ın emrini bırakın ve bizim emrimize itaat normlarını kullandık diye, her taraf fuhuş yuvası mı
ediniz. Yoksa sizi Avrupa Birliğine almayız. olacak?
-Sizin inancınıza göre Allah katında tek din Bu soru ve benzerlerine iki açıdan cevap
İslam'dır. Fakat bize göre -açıkça ifade etmeseler verebiliriz. Bunlardan birincisi Avrupa ülkelerinin
de Hıristiyanlık daha üstündür- bütün dinler ve din şu anda içerisinde bulunduğu durum. Yani bize
mensupları aynıdır. Aralarında hiçbir fark yoktur. dikte ettirilen batı kanunlarının uygulandığı
Öyleyse şartsız olarak Allah'ın emrini bırakın ve Avrupa toplumunun hali nasıldır? Bizler böyle bir
bizim emrimize itaat ediniz. Yoksa sizi Avrupa şeyi kesinlikle temenni etmiyoruz ama şu andaki
Birliğine almayız. Avrupa toplumunun vakıası ve istatistikler açıkça
-Sizin inancınıza göre Allah(Subhanehu ve Teâlâ) kadınlar bunu gösteriyor.
için örtünmeyi, tesettürü farz kılmıştır. Sokağa Avrupa'da yayınlanan istatistiklerde zina ürünü
çıkan her kadın tesettürlü olmalıdır. Fakat bizim doğumlar %45'e ulaşmıştır. Hatta bu oran
inancımıza, kanunlarımıza göre kadınlar istedikleri İngiltere'de %75'e kadar çıkmaktadır.
kıyafetleri giymekte serbesttirler. Üstelik bizim
Kadınların büyük kısmı tecavüze uğramış ve
kanunlarımıza göre kız çocukları başörtülü olarak
çocukların büyük kısmı cinsel tacize uğruyor, hem
okula da gidemezler. Bu seneki öğretim yılı
de öz be öz velileri tarafından.
döneminde Fransa'daki ortaöğretim okullarında
bunu uygulayacağız ve ileride de tüm Avrupa İstatistiklere göre Almanya'da her yıl 50 bin ile
ülkelerine bu uygulamayı genişleterek yayacağız. 300 bin arasında çocuk yakınları tarafından
Her ne kadar özgürlükler düşüncesine göre tecavüze uğruyor.
insanların dilediği kıyafetleri giymeleri serbest olsa Amerika'ya her sene Asya, Latin Amerika ve
da Müslüman kız çocuklarının ve kadınların Doğu Avrupa'dan 50 bin çocuk ve kadın getirilip,
başörtüleri söz konusu olunca durum değişir. tehlikeli işlerde ve fuhuş sektöründe çalıştırılıyor.
Öyleyse şartsız olarak sizi yaratan Rabbinizin 290 bin çocuk fabrika ve çiftliklerde çalıştırılıyor
emrini bırakın ve bizim emrimize itaat ediniz. ve bazen günde 20 saat.
Yoksa sizi Avrupa Birliğine almayız, sizden Nüfusun %1'ini oluşturan en zenginler ülke
kesinlikle razı olmayız.

8
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

servetinin 40%'ına sahip, kendileriyle beraber oturacak ve onlara yakın


Nüfusun % 12'sini oluşturan 32 milyon kişi ise olacak, dost olacak kişiler olmaksızın yalnız
yoksulluk sınırının altında yaşıyor, başlarına yaşar duruma düştüler...
2 milyon kişi, sokakta yaşıyor ve %40'ı yeterli İşte bunlar, demokratik değerlerin türettiği ve
yiyecek bulamıyor. durmadan şarkısı söylenilen o genel hürriyetlerin
meyvelerinden birer örneklerdir. Bu hürriyetler,
Her yıl 31 bin kişi vuruluyor.
demokratik hayat anlayışının çehresinin
Günde 80 üzerinde insan, silahlı olayda ölüyor. şekillerinden bir şekildir. İşte onunla övünüyorlar.
Kayıtlı silah satıcısı 100 bin. Dünya onların o çirkin hayat tarzına ortak olsun
6 milyon 3 00 bin kişi hapis veya gözaltında, diye ona çağırıyorlar ve onu dünyaya götürmeye
Suç oranında 1990'a oranla 44.6% artış. çalışıyorlar. Bu hürriyetler bir şeye işaret edecekse
ancak; demokrasinin bozukluğunun ne kadar
Aile bireylerinden çocuklarından veya büyük olduğuna, çürüklüğüne ve pis kokusuna
torunlarından hiç kimse tarafından bakılmadığı için işaret eder.
yalnız başına yaşamak zorunda kalan ve öldüğü
cesedin kokması ile anlaşılan ve komşularının Şahsî hürriyet yularının serbestliğinden dolayı
şikayeti üzerine cenazeleri kimsesizler gibi demokratik batı toplumlarının yuvarlandıkları ve
belediye tarafından kaldırılan yaşlılar. içine düştükleri derecenin hayvan topluluklarının
dahi ulaşmadığı aşağılık bir derece olduğuna işaret
Çocuklarına miras bırakmak istemedikleri için eder.
servetlerini kedilerine ve köpeklerine bırakan
insanlar. Bu örnekler Türkiye'de de yeterince görülmüyor
mu? Batılılaşmak uğruna batmak mı istiyorsunuz?
Tümüyle bencil bir hayat anlayışı. Medeniyet(!) derken, çocuklarınızın, Ayşe'lerin ve
Kokuşmuş bir hayat anlayışının en canlı örneğini Fatma'ların istediğiyle düşüp kalkmasını mı
oluşturan erkek erkeğe, kadın kadına eşcinsel istiyorsunuz? Temiz aile ortamları dururken genel
ilişkilerin kanunen serbest bırakılması. evlerde, barlarda yetişmesini mi istiyorsunuz?
Aile mefhumunun tümüyle ortadan kaldırılmış, İşte Avrupa Komisyonunun İç Pazar komiseri
ifsat edilmiş olması nedeniyle genç nüfus oranının Hollandalı Frits Bolkenstein'in Türkiye'nin
her geçen gün azalırken yaşlı nüfusun giderek artan girişten önce muazzam değişikliklerden
bir ivme göstermesi. geçmesi, kimliğinin temel bir değişikliğe
İşte size platonik bir aşkla gelecek vaat edilen batı uğraması gerekir" sözü; Türkiye ve Türk halkı
toplumundan birkaç tablo. Batı kültürünü ve onun bizim toplumumuz gibi aşağılık bir hayatı,
en büyük temsilcisini alın da gözlemleyin şu tek yaşantıyı peşinen kabul etmelidir. İnançlarından,
dişli canavarı. tarih boyunca sahip olduğu üstün değerlerden
tümüyle vazgeçmelidir anlamına gelmektedir.
Bu toplumlarda, aile parçalandı. Babalar,
Netice olarak Avrupa, Türkiye toplumuna örnek
anneler ve çocukları, kardeşler ve kız kardeşler
gösterildiği gibi üstün bir medeniyet inşa
arasında; saygı, sevgi, merhamet kayboldu. Hatta,
etmemiştir. Maddi alanda bir kalkınma
yaşları ilerlemiş, binlerce daha doğrusu onbinlerce
gerçekleştirmişse de -ki bu kalkınma İslam
erkek ve kadının sokaklarda yürüdüklerini ve
beldelerinin zenginliklerini sömürerek olmuştur-
beraberlerindeki köpekleri dost edinerek,
insani, ahlaki ve manevi alanda büyük bir
parklarda dolaşmayı tercih ettiklerini görmek
çöküntünün içine girmiştir. Genel özgürlükler
doğal işlerden oldu. Öyle ki, o köpekler onların
düşüncesi ile insanı, hayvandan daha aşağı
meskenlerine, yemeklerine, hatta yataklarına
seviyelere düşürmüşlerdir. Temel özgürlüklerden
ortak oldular. Onların yalnızlıklarında onları teselli
bir parça olan mülkiyet özgürlüğü düşüncesi,
eden tek şey köpekleri oldu. Zira, onlardan
menfaatçiliği bütün işlerde ölçü kabul etmiş ve
her birisi yalnız yaşıyor ve kendisini teselli eden
kapitalist Avrupa, hammadde kaynağı ve pazar
bir şey yoktur. Çünkü, köpekten başka
oluşturabilmek için bütün bir dünyayı sömürü

9
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

alanı olarak görmüştür. Hatta kendi askeri sanayi olmadı. Japonya yapacağız dediniz, bu da
ürünlerini pazarlayabilmek için pek çok fitne olmadı. Asya kaplanı olacağız dediniz. Bütün
çıkarıp savaş rüzgarları estirmiştir. Meselâ; bunları beceremediniz. Hatta her seferinde daha da
Sudan'daki Darfur krizini körükleyen bizzat Fransa hatırdınız. Şimdi öyle görünüyor ki; Türkiye'yi
ve İngiltere olmuştur. Avrupa'nın evcil kedisi yapmayı hedeflediniz.
Diğer taraftan Avrupa Birliği'ne üyelik Oysa sizin elinizdeki imkanlar, dünyada pek az
konusunda insanlara şirin gösterilmeye kalkışılan ülkenin elinde mevcuttur. Türkiye'nin sahip olduğu
hususlardan birisi de konunun ekonomik tarih, coğrafya, hammadde, insan, bilgi, iklim vs.
boyutudur. Sözde Türkiye Avrupa Birliğine zenginliklerine çok az ülke sahiptir. Siz bunları bu
girdiğinde ekonomik açıdan kalkınacak, kişi başına Müslüman halk için değerlendirmediniz. Yalnızca
düşen Milli gelir seviyesi yükselecek. Vesaire... sömürgecilerle işbirliği yapıp, bu mazlum milleti
sömürmeyi kendinize iş edindiniz. Şimdi kendi
Şu anda her ne kadar batı toplumları Amerika
oluşturduğunuz bu bataklıktan ürkerek, memleketi
dahil- ekonomik açıdan Türkiye'den çok çok ileri
Avrupa'ya teslim etmek suretiyle kendi
seviyede iseler de sahip oldukları servetleri sömürü
konumlarınızı muhafaza etmek istiyorsunuz...
yoluyla kazanmışlardır. Yer altı ve yer üstü
kaynakları açısından Türkiye'den ve diğer İslam Allah'tan korkmanızın, Ahirette vereceğiniz
topraklarından daha zengin değildirler. Şu anda hesabı hatırlamanızın ve aklınızı başınıza alarak
dünyanın en değerli enerji kaynağını oluşturan hayrı seçmenizin vakti gelmedi mi? Hâlâ ne diye bu
petrolün çok büyük bir kısmı İslam topraklarında mazlum halkı aşağılık ve yalanlarla dolu vaadlerle
bulunmaktadır. Amerika ve Avrupa'nın göz diktiği kandırıyorsunuz? Müslüman olanlarınızın
Ortadoğu bölgesi sahip olduğu stratejik kalplerinde İslam ateşi sönmüş bir köz gibidir. Eğer
hammaddeleri nedeniyle dünyanın en stratejik bu küfür, fısk ve isyan yolunda devam ederseniz,
bölgesidir. Ve bu topraklarda var olan doğal hüsran şu durumda ancak sizin içindir. Çünkü hayat
kaynaklar İslam ümmetinin ortak malıdır. Şu yada kısa ve menfaati pek azdır. Ölüm ise yakın ve
bu devletin veya şahıslara ait birer mülk değildir. Allah'ın azabı şiddetlidir. Hatırlayın ki, nice zalim
Petrol üretimi açısından Avrupa tümüyle İslam yöneticiler vardı. Şimdi onları veya kalıntılarını
dünyasına bağlıdır. Petrol olmadığı zaman veya görebiliyor musunuz? Siz de onlardan biri olmak
petrol fiyatının çok yüksek olduğu zaman istemiyorsanız, bir an önce İslam'ın hükümlerini
ekonomik kalkınmanın nasıl bir seyir alacağını hayata geçirin... Eğer gerçekten halkınızı
70'lı yılların başındaki petrol krizinin boyutlarını seviyorsanız ve halkınızın inandığı değerlere siz de
ve sonuçlarını bilenler çok iyi anlarlar. inanıyorsanız.
Kısacası sahip oldukları ekonomik değerleri, İslam'ın hakimiyeti kendisiyle beraber olanları
servetleriyle Türkiye ve İslam dünyası kesinlikle yüceltecek ve karşısında duranları ezip geçecektir.
batıya muhtaç değildir. Türkiye'nin ve İslam Değerli Müslüman kardeşlerim ve bacılarım;
dünyasının bugün muhtaç olduğu tek şey sahip
oldukları ekonomik servetleri batıya peşkeş İşte görüyorsunuz, size umut olarak gösterilen ve
çekmeden, Amerika başta olmak üzere sömürgeci kurtuluş reçetesi olarak sunulan Avrupa işte böyle
batı dünyasının sömünnesine fırsat vermeden bir yer ve Avrupa Birliği işte böyle büyük bir yalan!
değerlendirecek, halkının, ümmetin hizmetine Gerçekte Avrupa Birliğine katılma çabaları
sunacak samimi yöneticilere sahip olmamasıdır. İslam'ın önünü kesme çabalarıdır. Yüzyıldan
fazladır yaşanan batılılaşma / kapitalistleşme /
Buradan size sesleniyorum: Müslüman Avrupalılaşma sürecinde sefalet, rezalet ve
Türkiye halkının düşmanı, kafir batının dostu aşağılanmadan başka ne buldunuz? Ne zaman
olan yöneticiler siyaset adamları ve sermaye mutlu bir gün yüzü gördünüz? Fakat siz ne yazıktır
sahipleri!!! ki, küçük şeylerle mutlu olabilen ve Allah'a şükrün
Önce bu milleti küçük Amerika yapacağız bir emaresi olarak aza kanaat eden bir
dediniz, olmadı. Almanya yapacağız dediniz, . toplumsunuz. Oysa siz bundan çok daha güzel ve

10
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

hayırlı bir hayata layıksınız. Çünkü siz nedeniyle Türkiye'mizin sömürgeci kafir Amerika
Müslümansınız ve Allah sizin isminizi mübarek ile Avrupa arasında sıkışıp kalması vahim
kıldı. Dininizi şerefinizin sebebi yaptı. sonuçları da beraberinde getirmiştir. Bu vahim
Allah sizleri Dininiz nedeniyle üstün ve aziz sonuçlardan bazıları şunlardır.
kıldı. Sizin şerefiniz, itibarınız, kuvvetiniz ve -Dünyada herhangi bir ağırlığı ve etkisi olmayan
kıymetiniz ancak İslam iledir. Allahû Tealâ şöyle pasif bir Türkiye
buyurmaktadır: -Ekonomisini bile yönetemeyen bu nedenle
Ey Müslümanlar! IMF'ye dolayısı ile Amerika'ya teslim olmuş
Allahû Tealâ yahudileri ve nasranileri dost ve çaresiz bir Türkiye
yardımcı edinmememizi şöyle bildirdi: -Savunma, askeri ve teknolojik alanlarda Batı'ya
"Ey iman edenler! yahudileri ve nasranileri bağımlı bir Türkiye
dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin -Kendisine ve halkına en büyük kötülüğü yapan
dostlarıdırlar (birbirlerinin tarafını tutarlar). ve hala yapma planlarında olan düşmanlarını dost
Sizden kim onları dost edinirse, hiç şüphesiz o ve müttefik kabul eden bir Türkiye,
da onlardandır. Allah zalimleri doğru yola -Gelir dağılımında uçurumlar yaşayan bir
iletmez." (Maide 51) Türkiye. Türkiye'de gelirin %75'ine nüfusun %15'i
Eğer İslam sizden uzak olursa tüm hayırlardan da sahiptir. Geriye kalan %85'lik nüfus %25'lik bir
uzaklaşmış olursunuz. Ne şerefiniz, ne itibarınız, gelirle yaşamak zorundadır. Bu durum 20 milyonu
ne kuvvetiniz ve ne de birliğiniz kalır. Kafirler sizi açlık sınırında, 40 milyon da fakirlik sınırında
şu anda olduğu gibi daha küçük parçalara ayırırlar. yaşamaya terk edilmiş insan demektir.
Kendinize, ailenize, çevrenize, ülkenize, -Milyonlarca işsiz, perişan ve bakıma muhtaç
yöneticilerinize, servetlerinize, diğer beldelerdeki insan
kardeşlerinize, dininize bakın ve kafir Batı ile
-Halkının inançları ile çatışan bir devlet ve
işbirliği içindeki hain yöneticilerinizin sizi nasıl
yönetim yapısı,. Bu durum halk ile devlet ve
paramparça ettiğini, AB hayalleriyle size varlık
yönetim arasında süre giden yıpratıcı bir çatışmaya
içinde yokluk yaşattıkları gerçeğini idrak edin.
yol açmış, kalkınma ve gelişmeye harcanması
İslam hepimizin ölçüsüdür. Ona ne kadar yakın
gereken enerjinin bu iç çatışmaya harcanması, geri
olursak, o kadar üstün oluruz. Ne kadar uzak
kalmışlığa yol açmıştır.
kalırsak, o kadar alçalırız.
-Halka hizmet etmek için var olduğu halde
Es-Selamu Aleykum ve RAhmetullahi ve
kendini halktan üstün gören, halkı ve ihtiyaçlarını
Beraketuhû...
önemsemeyen hantal siyasi ve askeri bürokrasi,
Kürsüye gelen bir diğer konuşmacı da Sayın
-Batı'ya hayran ve Batı'ya karşı aşağılık duygusu
Muhammed Hanifı Yağmur 'du. Kendisi Gazi
ile hareket eden, bu nedenle kendine güvenmeyen
Üniversitesi îktisad Fakültesi Mezunu...
ve üretemeyen sadece taklit eden bir eğitim sistemi
Sayın Yağmur ise; Avrupa Birliği'ne Türkiye'nin ve aydınlar ordusu
katılımı konusunu İslam'ın bakış açısıyla
-Fuhşiyata dayalı batı hayat tarzında Batı'dan
değerlendirdi. Şer'i hükümler açısından bu Birliğe
dahi ileri giden televizyon kanalları ve gazeteler.
katılım konusunda İslam ne diyordu, İslam
Ümmeti'nin, Batı toplumu ile kıyaslanmasını ve -Halkının iffet ve namusunu koruması gerektiği
Müslümanların yaşadığı devletlerin liderlerinin ve halde halkını genelevlerde satan ve kadınların
toplumların önde gelenlerinin içine düştükleri namusundan para kazanan hayasız bir devlet
durumları şer'i nasslar ışığında dinleyicilerin -Halkına yabancılaşmış, halkından habersiz,
gözleri önüne serdi... Şimdi bu konuşmadan halkına değer vermeyen yöneticiler
bölümler sunuyoruz... -İslam'dan ve Müslümanlardan nefret eden ve
Müslümanlara hayat hakkı tanımayan ve tehdit
İşte batı hayranı ve hizmetkarı idareciler ika ile sıralamasında Müslümanların birinci sıraya

11
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

yerleştirildiği bir sistem dökülmektedir. Kalplerinde sakladıkları


*** (düşmanlıkları) ise daha büyüktür" ayetinde de
açıkça ifade ettiği gibi Kin ve nefretlerini açıkça
İşte az bir kısmına değindiğimiz bu vahim
dile getirmekten çekinmeyen, kalplerinde ise daha
sonuçlar sadece Türkiye'mizde değil bütün bölge
fazla düşmanlık taşıyan, ülkelerinizi işgal eden,
ülkelerinde yaşanan bir sonuçtur. Özetle söylemek
halkınızı katleden, namusunuza tecavüz eden,
gerekirse Sömürgeci kafirlere hizmet eden hain
servetlerinizi yağmalayan, inançlarınıza, şahsiyet
idareciler eliyle Bölge ülkeleri derin bir geri
ve onurunuza değer vermeyenlerle kim dost
kalmışlık ve zillet bataklığına yuvarlanmıştır.
olabilir? Kim onlarla aynı masada oturabilir?
*** Onlarla el sıkışmaktan kim şeref duyabilir?
Bu idareciler için sadece bir örnek vermekle İzninizle ben cevaplayacağım. Ancak korkaklar,
yetineceğim. Fatih Sultan Mehmet Haçlıların kalbi inançlarına ve halkına ihanet edenler, onurlarına,
durumundaki Bizans'ı fethetmiş Haçlı ordularını haysiyetlerine, şahsiyetlerine değer vermeyenler,
yenilgiye uğratmış ve İstanbul'u Osmanlı'nın hor, hakir ve zelil bir hayata razı olanlar bu kadar
başkenti haline getirmiş ve bugünkü Topkapı küçülebilirler. Allah Subhanehû ve Tealâ
Sarayı'nı da Sultan fatih inşa ettirmiştir. Bu sarayda korkaklara ve zillete razı olanlara gün yüz
Sultan Fatih Haçlı ordularına karşı askeri planlar, göstermesin.
fetih planlan ve cihad planları ile hayatını …
geçirmiştir. Yine aynı saraydan Sultan Süleyman
-KANLARINDA BİR MİKTAR HAYA
Fransa'ya dans gösterilerini kaldırması için
KALANLARA
ültimatom göndermiştir. Bildiğiniz gibi Haziran
ayının sonunda İstanbul'da bir NATO zirvesi -BEDENLERİNDE BİRAZCIK OLSUN
düzenlenmiştir. Bu zirveye katılan modern haçlı İNSANLIK KALANLARA
ordularının komutanları için Topkapı Sarayı'nda -MÜSLÜMANLARIN IRZLARINA KARŞI
bir ziyafet ve dans gösterisi hazırlanmıştır. Sonra KISKANÇLIK DUYANLARA
da bir hizmetkar mantığı ile yemekleri ve dans -KALPLERİNDE ZERRE KADAR İMAN
gösterilerini beğenip beğenmedikleri sorulmuştur. KALANLARA
Onlar da memnuniyetlerini belirtmişlerdir. İzzetli -ERKEKLERİN GÖZYAŞI DÖKMESİNİN
ve şerefli atalarımızca bu saray Müslümanlara ANLAMINI BİLENLERE
hizmet ve haçlı barbarlara karşı zafer kazanmak
amacı ile kullanılırken bugünkü zelil idareciler -ALLAH'I VE RASULÜNÜ SEVENLERE,
tarafından sömürgeci haçlı ordularının BİR ÇAĞRIDA BULUNMAK İSTİYORUM
komutanlarına hizmet ve Müslümanların aleyhine - Bu çağrı, başımızdaki hain yöneticilerden,
kararlar almak için kullanılmaktadır. Allah ve Rasulüne düşman olanlardan kurtularak
İslami hayatı yeniden başlatacak olan Raşidi
NATO zirvesi nedeni ile bu Osmanlı sarayında
Hilafeti kurmanız için sizlere yapılan bir çağrıdır.
Müslümanların aleyhine alınan kararlar Ebu Garip
hapishanesinden yükselen feryatlardan daha fazla - Evet sizlere yönlendiriyorum bu çağrıyı
yüreğimizi yakmıştır. Zira bu kararlar - Sizlere, Ey İslam ümmetinin hayırlı evlatları,
Müslümanların daha fazla feryadına yol açacaktır. ey cesur kahramanlar demeyeceğim. Sizlere sadece
Zalim haçlı ordularının komutanlarının kanlı iki yol ayrımında olduğunuzu, Cennet ve
ellerini sıkmak için sıra bekleyen ve bunu şeref Cehennem yol ayrımında olduğunuzu
sayan zillet elbisesini giymiş bu hain idarecileri söyleyeceğim.
Allah mübarek etmesin. - Sizler ya Müslümanlara kardeş olmanın yada
*** Allah ve Rasulüne düşman olanlarla beraber
"Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, olmanın yol ayrımındasınız.
kin ve düşmanlıkları ağızlarından Sizler ya izzetli ve şerefli bir yaşamın yada zelil,
hor ve hakir bir yaşamın yol ayrımındasınız.

12
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

- Sizler ya cesur kahramanlar olmanın yada kitabı ve Rasulü'nün sünnetinde ve bunların işaret
korkak köleler olmanın yol ayrımındasınız. ettiği kıyastan ve sahabenin icmasından alman şer-i
- Ye sizler ya Sömürgeci kafirlerden hükümlerden alırlar.
kurtulmanın yada onlara teslim olmanın yol Onlar Medine-i Münevvere de İslam devletini
ayrımındasınız. kuran Rasul (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'in Siretine tabi olurlar.
*** İşte İslam aleminin tamamında ve bazı kafir
devletlerde var olan, İslam davetini taşıyanlar
- Çocuklarının kafirler ve onların hain
kovulmakta sürgün edilmekte ve takip
uşaklarının elleriyle öldürüldüğünü gördüğü halde
edilmektedirler. Çünkü kafir devletleri ve kafirler,
evinde, yatağında gecesini rahat ve derin bir uyku
İslam devleti kurulduğu ve Allah'ın indirdiği ile
ile geçirenleri Allah mübarek etmesin.
hükmedecek olan nizam hayata döndüğü zaman
- Müslümanların işkence altında kendilerini çepeçevre kuşatacak olan tehlikenin
öldürüldüklerini ve tecavüze uğradıklarım görüp boyutunu çok iyi bilmektedirler. Evet hilafet
de alınlarından bir utanç teri dahi dökmeden gidip devleti bütün bunları yok edecek, insanları ve
kediler gibi kadınlarının kucaklarına yatan memleketleri bunlardan kurtaracaktır.
idarecileri de Allah mübarek etmesin.
İşte bütün bu sebeplerden dolayı İslam
- "Eğer onlar din hususunda sizden yardım Devleti'nin İslami hakikatini göstermek, O'na
isterlerse o Müslümanlara yardım etmek bulaşmış her tağuti batı fikrini veya O'nu etkileyen
üzerinize" ayeti kerimesini okuduğu halde gidip tağuti düşünceyi yok etmek ve İslam Devleti ile
uzun geceler boyunca, yaşlanana ve saçlarına ilgili şer-i hükümleri açıklığa kavuşturmak için
beyazlar düşene kadar yattığı için Allah'ın mağfiret bugün size HİLAFET olan İslam'daki yönetim
etmeden canını aldığı kimseleri de Allah mübarek şeklini sunuyorum.
etmesin.
Evet Kerim Müslümanlar;
Son konuşmacı ise el-Ezher Üniversitesi İslam
HİLAFET: İslam şeriatı'nın uygulanması ve
Hukuku Bölümü mezunu Sayın Muhammed
İslam Davetinin aleme taşınması için dünyadaki
Ramazan Tosun'du. Kendisi İslam'da yönetim
bütün Müslümanların genel başkanlığıdır. O,
sisteminin Hilafet olduğunu şu sözleriyle anlattı:
Müslümanları bir araya getirip birleştiren siyasi bir
varlıktır.
... Özellikle İslam'ın, gönüllerin yöneldiği ve İslam bir ideoloji olup, kendisinden hayatın
ümitlerin bağlandığı bir nizam haline geldiği şu bütün müşküllerini tedavi eden nizamın çıktığı bir
günlerde böylesi tağuti sistemlerden, akide olduğu için; hükümleri yürürlüğe koyan ve
düşüncelerden ve benzerlerinden sakındırmak ve işleri yürüten yönetim, İslam'ın hükümleridir.
uyarmak için Müslümanların dikkatlerini çekmek Yönetimin kurulmasını farz kılan deliller, Allah'ın
istiyorum ki böylece ne kafir batının hükümleriyle hükmetmeyi icap ettiren ayetler
düşüncelerinden ne de sistemlerinden olduğu gibi, yönetimin şeklinin HİLAFET
etkilenmeden, İslami hükümleri almada ve olduğunu farz kılan da yine vahiy olan Allah'ın
anlamada kendileri için gerekli olan İslami bakış Rasul (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'nün sünnetidir.
açısı ile yani Allah'ın kitabı ve Rasulü'nün
Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyi icab ettiren
sünnetinden alarak doğru bir yöne yönelmiş
ayetlerden bir kaçını gösterelim:
olsunlar. Ve yine İslam'ı tıpkı Rasulullah (SallAllahu Aleyhi
ve Sellem)
’'ın yüklendiği gibi doğru bir şekilde Allahû Tealâ şöyle buyuruyor;
yüklensinler. Raşidî Hilafet Devleti'ni ikame edip "Onların aralarında Allah'ın indirdikleriyle
Allah'ın nizamını dünyaya hakim kılmak için hükmet (yönet). Sana gelen hakkı bırakıp
çalışmaya kendini adayanlarla birlikte çalışsınlar. onların heva ve heveslerine uyma" (Maide 48)
İşte bu kimseler hükümleri almada ve Allah'ın Yine Allahû Tealâ:
nizamını yeryüzüne hakim kılmada takip
"Onların aralarında Allah'ın indirdikleriyle
edecekleri metodu, delillerini sadece Allah'ın
hükmet, heva ve heveslerine uyma. Sana

13
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

indirilenin bir kısmından bile seni onların üzerine uygulanarak infaz edilsin diye bu
vazgeçirmelerinden sakın" (Maide 49) ayet ve hadisler indirildi. Gerçekten bütün bu ayet
Ve yine: ve hadisler pratik olarak Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
döneminde, Raşidî Halifeler döneminde ve ondan
"Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse,
sonra gelen Müslümanların yöneticileri
kafirlerin ta kendileridir" (Maide 44)
dönemlerinde uygulanıp infaz edildi. Bu gösteriyor
Ve yine: ki, hükümleri infaz eden ve insanların işlerini
"Hayır, Rabbine and olsun ki, aralarında yürüten otorite ve yönetim İslam'dan bir parçadır.
çıkan ihtilafta(çekişmelerde) Seni hakem Bu yönetim insanların işlerini İslam'la yönetmezse
kılmazlarsa mü'min olmazlar" (Nisa 65) ve onların çıkarlarını İslam hükümlerine göre
Bunların dışında onlarca ayet hükmetme ve gerçekleştirmezse İslami bir yönetim olmaz.
yönetme ile ilgilidir. Allah'ın indirdiği nizamları, yasaları ve
Şimdi yönetim şeklinin Hilafet olduğuna dair hükümleriyle hükmetmenin farziyeti, bunları
Allah'ın Rasulü Rasul
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
'nün yürürlüğe koyan bir otoritenin kurulmasını
hadislerini zikredelim. icabettirir. Bunun manası aynı şu ayet de geçen
Ulu'l-emr otoritesidir:
Nafi de rivayet edilen şu hadiste "Hazreti Ömer
bana dedi ki: Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin,
dediğini işittim: Rasulü'ne ve sizden olan Ulu'l-emre itaat edin"
(Nisa 59)

"Kim Allah 'a itaatten elini çekerse, Kıyamet


gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Değerli Müslümanlar:
Allahû Tealâ'yla karşılaşacaktır. Kimde İslam yönetimiyle ilgili durum böyledir. Şimdi
boynunda Halife 'ye biat olmadan ölürse cahiliye sizlere hüküm verme yetkisi kime aittir veya hakim
ölümü ile olur.” (Müslim. K.İmara H. No: 1851) olan kimdir? Sorusunun cevabını vermeye
Ve yine: çalışacağım:
"El A'rac'tan o da Ebu Hureyre'den rivayetle Nebi İslam, hakimiyeti Allah (Subhanehû ve Tealâ)'a ait kıldı.
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
dedi ki: Yani eşyalar ve fiiller hakkında hüküm verme ve
insanın müşküllerini tedavi eden hükümleri verme
"Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır.
yetkisini Allah'ın şeriatına verdi. Allahû Tealâ
Onunla savaşılır ve korunulur" (Müslim K. İmara bab 9
H.No:1841) kendisinin indirdiği ile Müslümanları kayıtlı ve
sınırlı kıldı. Ve kendisinin indirmediğine
Ve yine Müslim, Ebu Hazim'in şöyle dediğini bağlanmalarını Müslümanlara haram kıldı.
rivayet etmiştir: "Ebu Hureyre ile beş sene
beraber oldum. Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) den Allahû Tealâ şöyle bulurdu:
şunu işittiğini söyledi. "İsrailoğulları Nebiler "Kesinlikle hüküm vermek yalnız Allah'a
tarafından siyaset (idare) ediliyordu. Bir Nebi aittir. Yalnız kendisine kulluk etmenizi size emir
öldüğünde onu başka bir Nebi takip ediyordu. verdi" (Yusuf 40)
Artık benden sonra nebi yoktur. Fakat birçok
"Rasul size ne getirdiyse onu alın, size neyi
Halife olacaktır" Oradakiler dediler ki; Bu
nehy ettiyse ondan vazgeçin" (Haşr 7)
durumda bize ne yapmamızı emredersin? Dedi ki;
" İlk biat edilene vefakar olunuz. Onlara karşı "Allah ve Rasulü emir veya hüküm verirlerse,
vazifelerinizi yerine getiriniz. Muhakkak ki Allah mü'min erkek ve kadınlara isteklerine göre
size karşı olan vazifelerini yapıp yapmadıklarını başka emir ve seçenek yoktur" (Ahzap 36)
onlara soracaktır." (Müslim K. İmara bab 10 H.No:1842) Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Bunun yanı sıra siyasetle, harple, cezalarla,
"Bizim emrimize aykırı her iş red edilir." (Müslim)
içtimai (sosyal) hayatla ve sivil hayatla ilgili
ve yine Allah'ın Rasulü (SallAllahu Aleyhi ve Sellem):
sayılamayacak kadar çok ayet ve hadis vardır.
Bunların hepsiyle insanlar ve işleri yönetilsin ve "Bizim emrimizden (dinimizden) olmayan bir

14
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

şeyi kim meydana getirirse o red edilir" (Buhari) onları rab edinmiş oldular"
Buna benzer çok ayet ve hadis hüküm verme Bundan dolayı ey Müslümanlar! Ve değerli
yetkisini şeriata verir ve sınırlı kılar. Ve Müslüman kardeşlerim ve bacılarım!
Müslümanların bunun dışına çıkmaları veya başka
İslam yönetiminin gerçeği işte böyledir. Allah'ın
yerden hüküm almaları, hatta bunların dışında bir
emirlerine icabet ederek sahneye koşun! Küfür
hükmü uygulamalarını haram kılar. Hükümleri
sistemlerinden, küfür devletlerinden, onlara
veren halife değil Allah'tır. O'da insanların ve
uşaklık eden günahkar yöneticilerinizden, donuk
halifenin bütün işlerde ilişkilerde bu hükümlere
teslimiyetinizden ve bu utanç verici
uymalarını zorladı ve bunların dışında herhangi bir
konumunuzdan artık kurtulun!
hükme uymalarını haram kıldı.
Buna göre insanlar arası ilişkileri düzenlemek Sizi aşağılayan küfrün egemenliğine, size
için hüküm vermek, kesinlikle hiçbir beşere ait zulmeden zalim yöneticilerinize ve üzerinize tatbik
değildir. Halife veya herhangi bir yönetici; insanlar edilen küfür sistemlerinin varlığına karşı sessiz ve
arasındaki ilişkileri düzenlemek ile ilgili hüküm, hareketsiz kalarak kendi nefsinizi ateşe atmayın!
kural ve nizamlar insanlar tarafından koyulmuşsa Şüphe yok ki, emin olun ki; bu İslam ümmeti
insanları bunlara uymalarını zorlayamaz. Daha bütün Müslümanları tek çatı altında toplayacak
doğrusu böyle hükümleri, kuralları ve nizamları olan Raşidî Hilafet Devleti'ni mutlaka kuracaktır.
kabul edip etmemelerinde de serbest bırakmaz.
Öyle bir oylamaya da gidilmez. Şeriat hakkında Ancak, kuracaktır dedim ama, bu konuyla alakalı
oylama veya seçme hakkı kesinlikle insanlara çok hassasiyet göstermemiz gereken bir mesele
verilmez. Millet meclisi veya parlamento insanlar var. Eğer ki biz hedeflemiş olduğumuz bu gayeyi
için ne nizam ne kanun çıkartabilir. Bunların gerçekleştirmek istiyorsak, davamızı ölüm-kalım
kanunlarına ve nizamlarına uyulmaz. Allah (Subhanehû ve mücadelesi olarak algılamamız gerekiyor. Vallahi,
Tealâ)
insanların hükmünün, tağut (azgın/zalim) billahi eğer ki bizler, davamızı ölüm-kalım
hükmü olduğunu gösterdi. Bu hükümleri mücadelesi olarak algılamadığımız müddetçe
çıkartanların birer tağut olduklarını nitelendirdi. hedefi hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğiz.
Müslümanların bunları ve çıkarttıkları kanunlarını Neden mi diyorsunuz? Çünkü; bizim
ret etmelerini ve inkar etmelerini emretti. Şöyle peygamberimiz Hazreti Muhammed e"™-**" «"-o
buyurdu; Mekke'de, kendisine vahiy geldiğinde hemen
İslam'ı tebliğ etti ve davasını ölüm-kalım
"Tağuta muhakeme olunmak istiyorlar. mücadelesi olarak algıladı. Konuyu daha iyi
Halbuki onu inkar edip ret etmeleri emredildi" anlamanız için bir örnek vermek istiyorum.
(Nisa 60)
ve yine,
"Kim tağutu inkar edip ret ederse ve Allah'a Allah'ın Rasulü'nden (Sal,A"ahû A,eyhi ve Se,,em) rivayet
inanırsa, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmış edildiğine göre amcası Ebu Talib, Kureyş'in
olur"(Bakara256> isteğini kendisine anlattığı sırada ona, yani
Muhammed'e, şöyle dedi: "Sen kendine ve bana
Allahû Tealâ haramı helal, helali haram kılan
bak. Ve bana kalkamayacağım bir yük yükleme."
kimselerin Allah dışında Rab'lik iddia etmiş
Rasul ,Salw"ahiAleyh'veSe,km) buna cevaben şöyle dedi.
olduklarını gösterdi. Şöyle buyurdu:
"Hahamları ve rahipleri Allah dışında Rab "Ey Amcam. Onlar bu davadan vazgeçmem için
edindiler"(Tevbe31) sağıma güneşi, soluma da ayı koysalar, yine
vallahi vazgeçmem. Allah, ya bu dini muzaffer
Udey Bin Hatem, Rasulullah (Salw"ah5AleyhiveSe"era) bu
kılacak yahut ben bu uğurda öleceğim."
ayeti okuyunca şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasulü,
onlar hahamlarını ve rahiplerini rab edinmediler. " Müslümanların, bugün içinde bulundukları
Rasulullah ( S a " A 1 U h û A l e y h i v e S e l l e r a ) şöyle dedi: durum da aynıdır. Küfür nizamları üzerimize
"Kendilerine helali haram ve haramı helal tahakküm etmiş durumdadır. Eğer bu davamızın
kıldılar ve onlarda onlara uydular. İşte bu şekilde hayatiyetini düşünmezsek ve bu uğurda ölüm

15
- eylül 2004/sayı 04 -
kapak

kalım mücadelesi yapmazsak, çalışmalarımız-


dan hiçbir semere alamayız ve bir adım dahi
ilerleyemeyiz.
***
Sayın Tosun, konuşmasının son bölümünde
sürpriz bir şekilde şu davette bulundu;
İşte Aziz Müslümanlar;
Bu nedenle İslam Ümmeti'ni içinde bulunduğu
bu yıkıntı ve çöküntü halinden kurtarmak, ona
tekrar eski izzet ve şerefini iade etmek ve İslam
Davetini dünyaya cihad yoluyla taşıyacak;
paramparça olmuş bu ümmeti tek bir çatı altında
toplayacak Raşidî Hilafet Devletini kurmayı
amaçlayan Hizb-ut Tahrir kuruldu.
Hizb-ut Tahrir, Yüce Allah'ın;
"Sizden hayra davet eden, marufu emreden,
munkerden nehy eden bir ümmet (topluluk)
bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir." <AI"' tmran 104) ayetine icabederek
kurulmuştur.
Ve Hizb-ut Tahrir; Gayesini gerçekleştirmek için
Rasulullah <Sa"A'laha Alcyh'vc Sd,cm) in Medine'de devleti
kuruncaya kadar Mekke'de izlediği metoduna
sarıldı. Metodunda ve benimsediği fikirlerde İslam
dışı hiçbir fikirden zerre kadar etkilenmedi ve
almadı. Bunun için Hizb, ümmetin kendisini
bağrına basmasına, onunla yürümesine ehil ve
layıktır.
Yüce Rabbimiz; kendi dinini yeniden ikame
etmede, bizleri desteklesin ve bizleri bu hayırlı
kitleden bir parça kılsın. Allah hepinizden razı
olsun.
"De ki; Çalışın! Muhakkak ki, çalışmanızı
Allah da, Rasulü de, müminler de
göreceklerdir"(Tevbel05)

16
- eylül 2004/sayı 04 -
yüreğin
kurşunları
Y. Mürsel

SEFER

Irkçılık girdimi şu saf bünyeye


Gelmek mümkün mü artık bir araya
Hükmederken kocaman bu dünyaya
Onlardan kalan, şu neferdirler
Paylaşılan şu yurdumuzdan size
Biraz haber vereyim mi hepinize
Pay ettiler onda bir düştü bize
Gariptir! Adına zafer dediler.
Acı bir tasvirdir, yaz kitabım yaz
Onda bire bak, ne petrol var ne gaz
İnkılap değil bu, acı bir inkıraz
Ya misakı yada sefer dediler.
Keşke de yapsaydık bir daha sefer
Belki de zafer olurdu bu sefer
Adım adım bu yolda nefer nefer
Allah için ölmek en büyük zafer dediler.
Zillet içinde yaşamak ya ölmek
Ölümden beter yaşayarak ölmek
Bu zilletle bir de dininden dönmek
Buna sabır olmaz kefer dediler.
Onda bir misal değildir ölçek
Otuzaltı'da birmiş meğer gerçek
Bu gerçeği herkes bir bir görecek
Uyandı millet, bu sefer dediler.
Çıkar mazlumun ahi yerde kalmaz
Küfür paydar olur zulüm olmaz
Yalancının mumu yatsıya kalmaz
Kalkacak bu zulüm Cafer dediler.

17
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

Süleyman Uğurlu

MEDENİ KANUNDAN GÜNÜMÜZE


ARINMA YOLUNUN KAPATILMASI

H ayat boşluk kabul etmez. Bu söz bir


vakıanın tarifidir ve doğru bir sözdür.
Tarih boyunca karşımıza çıkan bir
gerçektir. Özellikle Müslümanların tarihine
bakıldığında bu daha açık bir şekilde
köklü ve vazgeçilmez bir kurumun hayat
sahnesinden kaldırılmasına ciddi tepkiler
gelmemesi İslam düşmanlarına daha da bir cesaret
kazandırmıştır. İşte bunlardan İzmirli ve ölene
kadarda İzmir milletvekili olarak görev yapmış
görülmektedir. Yahudi dönmelerden zamanın Adalet Bakanı
Akli bir akide olan İslam akidesi zamanla taklidi Mahmut Esat Bozkurt kinini şu sözleriyle
bir akideye dönüşerek fikri yönden zayıflaması kusmaktadır.
sonucunda Allah'ın insanlara göndermiş olduğu "Türk ihtilalinin kararı, batı uygarlığını kayıtsız
ilahi nizam zamanla insanların zihinlerinden ve şartsız kendisine mal etmek, benimsemektir. Bu
nefislerinden silindi ve meydana gelen boşluğu karar, o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki,
maalesef batı hadaratı doldurdu. Batı hadaratından önüne çıkacaklar, demirle, ateşle yok edilmeye
kastımız batının hayat hakkındaki külli fikri ve bu m a h k u m d u r l a r. B u p re n s i p b a k ı m ı n d a n
külli fikirden ortaya çıkan yaşam tarzıdır. yasalarımızı olduğu gibi batıdan almak
Özellikle ittihat ve terakki döneminde barizleşen zorundayız"
batılılaşma hamlesi Cumhuriyet döneminde ivme Ve 26 kişiden oluşan yeni bir komisyon
kazanmıştır. Müslümanların İslamı anlamadaki oluşturulur. Onlarda İsviçre Medeni Kanunu bir
zafiyetleri ve hayatın problemlerine çözümler harfine dokunmadan tercüme eder, taslak olarak
getirmesinde aciz kalmaları batı hayranlarını Adalet Bakanlığına sunar.
cesaretlendirmiş ve İslamî ne varsa saldırmaya Adalet Bakanlığı Meclise havale edilen bu kanun
başlamışlardır. taslağıyla birlikte neden böyle bir kanuna ihtiyaç
Cumhuriyet ilan edildikten sonra her alanda duyulduğunun gerekçesini de açıklamıştır.
yapılan devrimler okullarda okutulan tarih Mahmut Esad Bozkurt'un açıklaması şöyledir;
kitaplarına altın harflerle yazılsa da geçen zaman "Türkiye halkı, adaletin uygulanmasında
gerçekleri gün yüzüne çıkarmasını bilmiştir. kuralsızlık ve sürekli kargaşa karşısındadır. Halkın
Medeni Kanun kabul edilmeden önce yapılan kaderi belli ve yerleşmiş bir adalet esasına değil,
tartışmalar ilginçtir. 1923 yılında bu günün ismiyle raslantı ve talihe bağlı, birbiriyle çelişkili ortaçağ
Adalet Bakanlığı başta Mecelle olmak üzere bir dinsel hukukun kurallarına bağlı bulunmaktadır.
çok kanunlar araştırılarak İslam'a muhalif olmayan Cumhuriyet, Türk adaletinin bu karışıklıktan,
yeni kanunlar hazırlanması için bir komisyon yokluktan ve pek ilkel durumdan kurtarılmasını
oluşturur. Düşüncenin dumura uğratıldığı bir devrimin ve yüzyılımız uygarlığının gereklerine
ortamda bu tarzda bir kanun hazırlayacak uyan yeni bir Türk Medenî Kanunu'nun hızla
kapasitede insanların olmadığı bilinerek vücuda getirilmesini ve uygulamaya konulmasını
oluşturulan bu komisyon ilerideki değişikliklere zorunlu kılmıştır"
kılıf hazırlamaktan başka bir şey değildir. Nitekim Bu kanun 17 Şubat 1926'da Mecliste kabul edilir.
komisyon çalışmalarını tamamladığında ortaya 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan
çıkartılan taslak kabul görmez. yasa, 6 ay sonra, 4 Ekim 1926'de yürürlüğe girdi.
Bu arada Hilafet'te ilga edilmiştir. Hilafet gibi Bu olay karşısında kafirler şaşkınlıklarını ve

18
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

sevinçlerini gizleyemez. Lozan Antlaşması ait olduğu yere kiliseye hapsetti ve “kayserin hakkı
çerçevesinde Türkiye'de danışman olarak bulunan kaysere” diyerek dini hayattan ayırdı.
hukukçu Sauser Hall, "Türkiye'de Avrupa Bu tarihten sonra kapitalist ideolojinin dini
Hukukunun Benimsenmesi" adlı eserinde, "İslam hayattan ayırma esasına dayalı bakış açısıyla
devletlerinin en güçlüsü, bin yıllık geçmişe varan şekillenen yeni kanunlar ortaya çıkartıldı ve bunlar
töreleri, altı aylık bir sürede yürürlükten benimsetildi.
kaldırıyor. Tarih, hiçbir ülkede bu kadar köklü ve
Ancak onların akideleri aydın bir fikir üzerine
ani değişikliği örnek gösteremez. Bir ülkede ve bir
bina edilmiş akili bir akide olmaması hayatta
toplum üzerinde yapılmış bundan daha cesur bir
karşılaştıkları problemlere doğru çözümler
deneyim yoktur" değerlendirmesinde bulunmuştu.
getirememelerini de beraberinde getirdi. İnsan
Yine İslam Hukuku üzerine çalışmalar yapan fıtratına aykırı çözümleriyle hayatı ifsad ettiler.
Müsteşrik Fransız hukukçu Kont Ostrorog'a göre İnsanı sadece maddi ihtiyaçları karşılandığı zaman
de, Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa mutlu olan bir varlık olarak görmeleri ise insanlığı
hukukunun kabulü, “Ortadoğu tarihinde, İslam karanlıklar içine sürüklemesine sebep oldu.
Dininin kabulünden bu yana en önemli
Dünyanın neresinde zulüm varsa orada kapitalist
olaylardan biridir.”
kafirlerin mal kapma yarışı olduğu görülmektedir.
O günden bu güne kadar geçen zaman zarfında Çünkü onların hayatta yaşama gayeleri dünya
T.C Anayasasında ve Kanunlarında sayısız nimetlerinden olabildiğince zevk almaktır. Değer
değişiklik yapılmıştır. Yapılan her değişiklik İslam ölçüleri ise menfaatçılıktır.
Nizamına uygun olmadığı için kafirlerden hep
Müslümanların hayatta ki gayeleri ise Allah'ı razı
övgü almıştır.
etmektir. Onun razı olduğu şeyden razı olmak,
Bu gün karşımıza yeni bir TCK çıkmaktadır. AB Onun gazaplandığı şeye gazaplanmaktır. Ölçüleri
standartlarına uygunluğu ile övünülen bu yasa ise haram-helaldir.
tasarısı Müslüman halkımızın gerçekte
Bu ayrım temel akideden kaynaklanan bir
ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olmadığı,
ayrımdır. Bu nedenle onların hayata bakış
e s a s ı n d a ö v ü n ü l e n h u s u s t a s a k l ı d ı r. A B
açılarından kaynaklanan her ne olursa olsun
standartları.
alınması caiz değildir. Burada yanlış bir anlayış
Bu standartların kaynağı ise kapitalist ideoloji oluşmaması için teknolojik gelişmeler, bilimsel
diye adlandırılan dini hayattan ayırma esasına buluşların hadarattan olmadığının bilinmesi
dayalı küfür akidesidir. gerekmektedir. Bu konuyu bir ayetle noktalayıp
15.yy başlayıp 18.yy kadar devam eden kalkınma asıl konumuza geçelim.
hamlelerinin temel eksenini Kilisenin ve Kral'ın “Aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni
halkın üzerindeki baskısı oluşturuyordu. hakem kabul edip, sonrada verdiğin hükme
Hakimiyetlerini koruma düşüncesindeki bu iki içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir
sınıf siyasi bir yönü bulunmayan tamamen ruhi bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş
akideye sahip Hıristiyanlık'ı kendi çıkarları sayılmazlar.”
doğrultusunda kullandılar. Öyle ki kendilerini
Suç, insanın; kendisi, Rabbı ve diğer insanlarla
Tanrının yeryüzündeki temsilcisi olarak tanıttılar.
olan ilişkilerini düzenleyen sisteme karşı hareket
Ta ki Avrupalılar haçlı seferleri sayesinde İslam
etmesidir. İnsanı, insandaki içgüdüleri ve bedensel
kültürüyle tanışıncaya kadar. Bu tarihten sonra
ihtiyaçları Allah yaratmıştır. İnsanda var olan bu
halkın içinden çıkan düşünürler mevcut sistemi
özellikler insandaki canlılığın gereği olarak
sorgulamaya, onların hurafelerle dolu inançlarına
vardırlar ve insanı doyurulmaya iterler. Bu nedenle
çatmaya, onları ayaklar altına almaya başladı üçyüz
insan, kendisinde var olan bu ihtiyaçları gidermek
yıl süren bu mücadeleden galip ayrılan filozoflar
için harekete geçer. İşte insanda var olan bu
ve düşünürler oldu. Kilisenin ve Kral'ın
açlıkların doyurulması düzensizliğe ve
kullandıkları dini düşüncenin ve gelişmenin
başıboşluluğa terk edilirse insan, hatalı ve anormal
önünde engel kabul eden anlayış nihayetinde onu
doyum yollarına başvurur. Bu nedenledir ki insanın

19
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

amellerini düzenleyen Allah, bu içgüdülerin ve Rasulune ve Onun dinine hakaret etmek fikir
bedensel ihtiyaçların doyurulma keyfiyetini de özgürlüğü, içki içmek, fuhuş yapmak kişisel
düzenlemiştir. Bu amaçla şer'î hükümler konulmuş özgürlük, olarak kabul edilmektedir.
ve İslâm şeriatı, insandan kaynaklanan her olayın Burada TCK'nın maddelerini tek tek ele alarak
hükmünü açıklamış, helaller ve haramlar onların İslam'ın ceza hukukuna aykırı olduğunu,
koymuştur. Bu nedenledir ki İslâm şeriatında toplumsal ihtiyaçları karşılamadığını, insan
"emirler" ve "yasaklar" vardır. Bu emirler ve fıtratına aykırı olduğunu, caydırıcılığı
yasaklar nedeniyle insanı, emrettiklerini bulunmadığını açıklamak yersizdir. Bu nedenle
yapmakla, yasakladıklarından da sakınmakla yeni TCK ki eskisi de aynıdır- ile alakalı tek bir
sorumlu tutmuştur. Tersine hareket ettiğinde ise konuyu açıklamak bile Müslümanların nasıl bir
kötü bir iş yapmış, yani suç işlemiş olur. durumda olduğunu göstermek için yeterlidir.
Özetle suç, kötü bir fiildir. Kötü fiil ise, şeriatın Buhari'nin Ubade b. es-Samit'ten rivayet ettiği bir
"kötü" olarak belirlediği davranışlardır. Bu hadis şöyledir.
nedenle şeriat tarafından "kötü fiil" olarak
"Biz Rasulullah ile bir mecliste iken bize;
tanımlanmayan bir davranış "suç" sayılmaz. Şer'î
"Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık
nasslar tarafından kötü fiil olarak tanımlandığı
yapmamak ve zina etmemek üzere biat etmeye
zaman ancak suç sayılır. Burada "kötü fiilin"
geldikleri zaman" ayetinin tamamını okuyarak
derecesine, yani suçun büyüklüğüne ya da
şöyle dedi: “Bana biat ediniz dedi. Sizden kim
küçüklüğüne bakılmaz. Şeriat kötü fiili günah
sözünde durursa onun mükafatı Allah'a aittir.
saymış ve işleyenin cezalandırılmasına
Kim bunlardan birisini yaparsa kendisine
hükmetmiştir. Dolayısıyla İslam hukukunda
keffaret olmak üzere işlediği suçun cezası ile
"Günah" ile "suç" aynı anlama gelmektedir.
cezalandırılır. Kim bunlardan birini yapar da
Bu gün ise, Müslüman halka İslam'ın Ceza Allah onu suçunu örterse, dilerse ona azap eder
hukuku uygulanmayıp AB standartları dilerse onu bağışlar.”
aldatmacasıyla batılı kanunlar uygulan-maktadır.
İşte bu hadis bizlere Müslümanların dünya
Allah'ın emrettiği şeyler yasaklanmış, kerih
hayatında işledikleri günahları sebebiyle İslam
gördüğü şeyler serbest bırakılmıştır. Bu böyle
hukukuna uygun cezalandırılmaları kaydıyla
olmasına rağmen halk arasında yaygın olan
ahirette aynı suçtan hesaba çekilmeyeceklerini
“Şeriatın kestiği parmak acımaz” sözünün içi
açıkça göstermektedir. İşte temizlenme ve arınma
boşaltılarak batılı kanunlara şartsız koşulsuz itaat
yolu.
edilmesi istenmektedir.
Nitekim Rasulullah'a gelen Ğamidiye'li bir
Medeni Kanunun kabul edilmesinden bu güne
kadın: "Ey Allah Rasülü! Beni temizle" diyordu.
kadar geçen süre zarfında herhangi bir fiilin suç
Rasulullah zamanında birçok kişi işledikleri suçları
kapsamına girip girmediğinin tek belirleyicisi kafir
itiraf ederek ahiret azabından kurtulmak için
batı olmuştur. Batının Türkiye temsilcileri
dünyada cezalandırılmayı kabul etmişler, dünyada
gerçekten kraldan çok kralcı bir tavırla Müslüman
çekecekleri acıya ve kısasa razı olmuşlardır. Çünkü
halkın hayatına yön veren İslam yok sayılarak
dünyadaki azap, ahiretteki azaptan çok daha hafif
kanun koyma yetkisi aciz eksik ve sınırlı insanlara
ve kolaydır.
devredilmiştir.
Bu nedenle Rasulullah Cüheyneli bir kadın
Onlarda tarih boyuca olduğu gibi hayatı ifsad
hakkında şöyle demiştir:
edecek uygulamalar yapmışlar ve yapmaktadırlar.
Nitekim insanları kula kulluktan kurtaracak, onları "Bu kadın öyle tevbe etti ki, onun tevbesi
temizleyecek, dünya ve ahiret mutluluğunu Medine halkından yetmiş kişiye taksim edilseydi
yaşatacak olan İslam Nizamını hayata hakim onların hepsini rahmetle kuşatırdı."
kılmak için fikri ve siyasi çalışma yapmak terör Evet bu gün itibariyle hesapların tümü ahirete
suçu, İslamî bir kitap, dergi, neşriyat yayınlamak havale edilmektedir. İnsanların temizlenme yoluna
suçların en büyüğü olarak itibar edilirken, Allah'a dikenli teller çekilmiş durumdadır.

20
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

Halk için iktidarda olduğunu, halkı için AB olmamıştır. Suç olan vergisiz zina yapmaktır. Genel
standartlarında TCK hazırladıklarını söyleyenler, evlerinde vesikalı çalışanların varlığı zinanın suç
Müslüman halkı kızgın bir ateşe sürüklemek- olmadığının göstergesidir. Üzerine basarak
tedirler. Şimdiden orada karşılaşacakları tabloyu belirtmek istiyorum Türkiye'de suç olan bu işi vergi
görmeleri açısından Allah'ın bir ayetini hatırlatmak vermeden yapmaktır. Nitekim geçmiş zamanlarda
istiyorum. Umulur ki ibret alırlar. bir genelev patronu Türkiye'de vergi rekortmeni
“Yüzleri ateşe evrilip çevrildiği gün; “Eyvah olup madalya almamışmıydı.
bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke
Peygambere itaat etseydik! Ey Rabbimiz! Biz Dipnotlar:
1 Şerafettin Turan, "Türk Devrim Tarihi" 3. Kitap - Bilgi Yayınevi, 1995 2
efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettikte
a.g.e
onlar bizi yoldan saptırdılar” derler.” 3 Nisa 60
Son günlerde kamuoyunda tartışılan zina konusu 4 Abdurrahman Maliki/İslam Hukukunda Ceza
5 Buhari Hudud: 6286; Nesei Biat: 4139
hakkında birkaç kelam ederek yazımı noktalamak
6 Müslim, Hudud 24, 1696; Tirmizi Hudud 9, 1435; Ebu Devud Hudud
istiyorum. Kamuoyundaki bu kasıtlı tartışmaların 25, 4440-4441; Nesei Cenaiz 64 7 Ahzâp 66-67-68
siyasi boyutuna hiç girmeden komedi boyutunu ele
almak istiyorum. Bu tartışmalar başlı başına bir
komedidir. Çünkü zina Türkiye'de hiçbir zaman suç

21
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

Nafiz Bayramalioğlu

TÜRKİYE’DE ÖĞRETİM SİSTEMİ

1 3 Eylül 2004 Pazartesi günü 2004-2005


Eğitim ve Öğretim yılı başladı. Her yıl
olduğu gibi bu açılış münasebeti ile
öğretimin içerisinde bulunduğu sıkıntılar tarafların
kendilerinin meseleye yaklaştıkları çeşitli
kalan derslik,araç ve gereç eksikliği
· Taşımalı eğitim, bölge okulları vs. gibi
zorlama uygulamaların devam etmesi,
· Öğretmen ücretlerinin ve yaşam
seviyelerinin standartların altında olması,
açılardan değerlendirilerek hiçbir ciddi adım
atılmadan kayıtlara geçirilip arşiv olarak · Eğitim Bakanlığı ve diğer bürokrasinin ağır
saklanacaktır. ve hantal oluşu,
Tarafların dile getirecekleri her yıl artan · Yabancı ve misyoner eğitim kurumları
sorunlardan bazıları şunlardır ve işin ilginç yanı, bu eğitim ve öğretim alanında etkilerini
sorunlar her yıl artar ama eksildiği hiç sürdürüyorlar, mezun ettikleri kişiler siyasi,
görülmemiştir. iktisadi ve medya gibi alanlarda ipleri elinde
1 tutuyorlar. Bu kesim ise halkı sefih ve disipline
· YÖK sorunu edilmesi gereken varlıklar olarak görüyorlar, halka
· İmam Hatip Liseleri Sorunu, tepeden bakıp, sebebi oldukları yoksullukları ve
· Başörtüsü Sorunu, geri bırakılmışlığı ile alay ediyorlar. Tek bildikleri
· Laik eğitim dayatması ile eğitimin dinî ve batı kültürü ve değerlerinin Müslüman halka
dinî olmayan olarak ayrılması. dayatılması.
· Lise eğitiminin yetersiz oluşu. Bu nedenle Bugün siyasiler, eğitim ve öğretimde sahih
üniversitede okuyabilmesin tek yolu özel çözümü dile getirilmekten yoksundurlar, sorunun
dershanelerden geçmektedir ki özel dershanelerin ana kaynağına da inemiyorlar, bu yüzden siyasiler
fiyatları astronomik rakamlara ulaşmıştır. bilerek ve isteyerek halkı çeşitli ayak oyunlarıyla
· Üniversite eğitimi alma talebi ile üniversite oyalıyorlar.
kapılarında yığılma meydana gelmesi. Türkiye'de eğitim sisteminin geldiği nokta ve
· Lise mezunu gençliğin % 20'si Üniversitede yaşanan sorunların her eğitim ve öğretim yılında
okuma imkanı elde ederken % 80'i hayal hükümetler ve onların Milli Eğitim Bakanları
kırıklığına uğraması, gençlik ve bunların büyük bir ustalıkla, pembe vaatler vererek,
ailelerinden oluşan büyük bir mağdur kesim var, yapmaları gerekenleri bir sonraki eğitim yılı
sayısı da her yıl artıyor. açılışına kadar idare etmeleri, içi boş açılış
konuşmaları ve eğitimde yaşanan sıkıntıları
· İstihdam sorunu. Üniversiteye girebilenler oluşturan nedenlere inemeden ve değinmeden
mezun olduktan sonra ağır işsizlik sorunu ile karşı ortaya sürülen çözüm adına yaptıkları sözde işler
karşıya kalıyorlar. artık garipsenmeyecek bir hal almıştır. Bu
· Meslek ve imam hatip liselerinin katsayı hükümetler böyle gelirler ve geldikleri gibi
engeline maruz bırakılarak istedikleri alanda bomboş giderler, bu hep böyle devam eder.
okumalarının engellenmesi. Örneğin AKP Hükümeti okullarda bedava ders
· Kemikleşmiş ve kronikleşmiş olan eğitim kitabı dağıtmaktadır. Oysa mesele bedava kitap
ve öğretimde ki kalite sorunu, dağıtmakla halledilecek bir mesele değildir. ancak
· Artan öğrenci sayısına rağmen yetersiz bu sayede fakirlikten beli bükülmüş halkın

22
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

teveccühünü kazanıp sorunların üzerini bir kez üretip, söylediklerini yediler. Yok tek başına iktidar
daha örtülmesini bilinmiştir. olmalı imişler, bu işleri yapmaya güçleri
Bu kısır döngü bütün Cumhuriyet yetmiyormuş, yok o, yok bu...
Hükümetlerinde devam etmiştir ve bu kısır Bu engellere baktığımızda siyasilerin halkın
döngüyü kıracak hiçbir babayiğit çıkmamıştır. sorununu çözmekten ziyade, sorunu istismar
Halkaların hayatlarına kısa zamanda büyük işler ederek varlığını sürdürme üzerinden siyaset
sığdırılırken, Müslüman halkımızın temel yaptığını görürüz, muhalefette iken en keskin
ihtiyaçlarından olan eğitim alma ihtiyacı devrimci yada radikal değişimci olanlar, artık halk
karşılanmamıştır. Oysa bu halk kendisini mutmain için sıkıntıya katlanmaz ve taşın altına elini
kılacak, müreffeh ve huzurlu bir kalkınmayı koymaz, siyasetçinin ilkesi artık bellidir “bedel
sağlayacak ve tekrar eski ihtişamlı medeniyetine ödemeyiz” kim için bu halk için, çünkü artık siyaset
sahip olmanın, tekrar emir alan değil emir veren çözüm üretme konumundan uzaklaşalı uzun yıllar
köle değil efendi olduğu dönemleri yakalama olmuştur. Sen siyasetçi olarak derinlerde ki gerçek
arzusu ve hırsına sahiptir. Böyle olmasına rağmen iktidarın kırmızı çizgilerinden uzak dur, onlarda
kendisini köleleştiren ve ezen laik kalıplarda sana ve 70 sülalene yetecek şekilde seni
presleyen, üretkenlik ve icat edicilikten uzak, yemlesinler. Yandaşlarının iş ve ihalelerde pastayı
fikren yoksun olan eğitim sistemine icbar götürenlerden olmalarına göz yumsunlar, nasıl olsa
edilmiştir. 21. yy.a girilirken hala okuma yazma Devletin (halkın) malı deniz yiyenler domuz.
seviyesinin artmasından övgüyle bahseden Artık siyaset böyle yürüyor ve siyasilerin gün
zihniyetten başka ne beklenir ki. gelecek bu işleri yapacaklarını iddia ettiklerini dahi
Hükümet etmek üzere iktidara gelen siyasiler ise, duymayacağız. Ayrıca siyasi partilerin başkanları
muhalefet oldukları dönemde dahi çözümü liderlik egolarını tatmin edelerken hiçbir riski göze
göstermekten çok uzak olmalarına rağmen, çözme almamaya özen gösterir hale geldiler. Siyaset
iddiasında bulundukları tali meseleleri çok iddialı olarak görebildiklerimiz işin magazin boyutu ile
sözlerle makam koltuklarına oturuyorlar. idare edilmesinden ibaret hale gelmiştir. Siyasi
Trajikomik bir örnek verelim; haberler diye sunulanlar; Erdoğan, dabılyu Bush'la
Refah Partisi, siyasi hayatına son verilmeden kol kola gezmiş… Erdoğan'ın yolunu gözleyen
önce kısa bir dönemde olsa iktidara gelmesini minik komşular… Video konferans yoluyla yapılan
bilmişti. İktidara gelirken kullanmış olduğu açılışlar... Artistlerle gece kebap yemeye
argümanlar halkın temel sorunlarından olan, gitmeler… falanlar… filanlar… Siyasiler bu
Başörtüsü sorunun çözülerek, başörtülü olarak falanlar, filanlar ile ömrümüzün 30 yılını yediler
okuyabilmenin sağlanması, İmam hatip bitirdiler.
liselerinden mezun olan gençlerin Üniversitelerde Artık halkımız hayatında karşılaştığı
istedikleri bölümü seçebilmeleri, İHL sıkıntılardan bezmiştir. Sorunların çözüme sağlıklı
mezunlarının Askeri Okullara girebilme hakkı gibi bir şekilde kavuşturulduğu görülmüş değildir. Her
duygusal meselelerdi. Vaatler öylesine üst yıl nerede ise birkaç ayda değişen uygulamalar,
seviyedeydi ki, “başörtülülere dekanlar selam eğitim ve öğretimde yaşanan yap-bozlar ile tedavül
duracaktı...” İktidarı alan herkes gibi onlarda 180 eden bir öğretim sistemi mevcuttur. Bu
derece dönüş yaptı ve ne dediyse tersini yaparak bozuklukları gören bazı kesimler siyasilerden de
milletin başına bir çok çoraplar ördükten ve umudu keserek kendi çözümlerini üretme yoluna
sorunları içinden daha çıkılmaz hale getirdikten gitmiştir. Ancak aradan geçen zaman onların da
sonra siyasi partiler çöplüğüne atıldı. Ayrıca çözüm üretmiş oldukları çözümlerin hiçbir pozitif yönü
içeremeyen ve sorunun ana kaynağına inemeyen olmadığını göstermiştir. Nitekim bu kesimlere
makyavelist-pragmatist siyaset anlayışları ile baktığımızda, onlarca yıl sonra en başa döndükleri,
halkın temel ihtiyaçlarından olan ve sahih bir yahut iyice yıpranmış, bezgin ve ümitsiz bir halde
şekilde doyuma ulaştırılması gereken öğrenim teslimiyet bayrağını çekmiş ve bundan sonra
ihtiyacını sadece oya tahvil ettiler ve iktidara olacakları kabullenmiş bir halde görürüz. Ya da
ulaşınca oyalama taktikleri ve başka engeller yaptıklarının doğru olduğuna inanan heyecanları

23
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

ve duyguları taze yeni insanlara bu işleri ve bulundukları zelil hali meşru görmeye
devrettiklerini. başladılar.
İHL'ler açma ve devamlarını sağlamak için Bunlardan ziyade asıl üzerinde durmamız
yaptırma ve yaşatma dernekleri kurma, yatılı ve gereken ve bize yakışan tabi ki İHL Sorunu,
yatısız Kur'an ve hafızlık kursları açma, özel Başörtüsü sorunu, Meslek liseleri sorunu, YÖK
okullar kurma, dersaneler açma gibi çeşitli işler sorunu, katsayı sorunu gibi ve bunlara benzer
çözüme götürmekten uzak ve rejimin çıkaracağı bir öğretim alanları ile ilgili bu sorunların nasıl ortaya
kanun ile el konulabilecek veya son verilecek çıktığı,niçin çözülemediği ve nasıl çözüleceğidir.
türden işler olup, halkın, sorunun ana kaynağını Aslında Türkiye'de, hangi sorunu ele alırsanız alın,
görmesinden ve ona değinmekten uzaklaştıran sorun üreten faktörleri görmek için tarihi arka planı
işlerdendir ve en kötüsü siyasetin önemini ve ve bunun yanında fikri, ekonomik, siyasi, askeri ve
çözümün de ancak siyasi yoldan olacağı benzer olguları da değerlendirmek kaçınılmazdır.
gerçeğinden halkı uzaklaşmıştır. Belirlenmiş ve İşte bu nedenle, sorunların kaynaklarını iki ana
çizilmiş bir siyasetin gereği olarak da başlık altında inceleyebiliriz.
uzaklaştırılmıştır. I 1517 yılında Hilafetin Osmanlı beyliğine
İHL'ler ta İsmet İnönü zamanında kurulmaya geçişi ve 18. yüzyıla kadar olan tarihi süreç,
başlanmış, rejimin eğitim müfredatına bağlı olan II- 18. Yüzyıldan itibaren Batı dünyasında
okullar olmasına rağmen yine tehdit olarak yaşanan gelişmeler ve Osmanlı Devleti'ne etkileri.
görülmüştür. En nihayetinde buralardan eğitim alan
gençlerin önü rejim tarafın kanunlar çıkarılarak
kesilip işi bitirilmiştir ve 50 yıla varan emek, enerji I 1517 yılında Hilafetin Osmanlı beyliğine
ve harcanan paraların heba olmasıyla geçişi ve 18. yüzyıla kadar olan tarihi süreç;
neticelenmiştir. Belki de tek kazanç mezun Osmanlı beyliği, 1517 yılında Mısır'da Hilafeti,
ettiklerimiz diyenler çıkacaktır. İHL'ler devletin Yavuz Sultan Selim Han tarafından alması ile
kendi okullarından olmasına rağmen diğer birlikte İslam Hilafet devleti olarak, İslam
kurumların hedef listesinde yer almıştır. Örneğin Ümmetinin halihazırda ki kültürel ve ilmi
toplumsal hayatımızda önemli kırılmalara yol açan seviyesini de devralmış oldu. İslam Ümmeti ise bu
28 şubat'ın yol haritasında İHL mezunları ile ilgili dönemde fikri, İslamî ve fenni ilimler alanında bir
2
istatistikler önemli yer tutmaktadır. donukluğu yaşıyordu. Bu devralma dönemi ve
Halkın İHL dışında yönelişi dini isimler ileriki dönemlerde Osmanlı Devleti İslam davetini
taşımayan özel okullar kurmak ve çocuklarını dünyaya Cihad ile taşıyarak parlak askeri zaferler
buralara vermek oldu, buraların da halkın dikkate kazanması, kafir batı dünyasındaki yüzyıllar boyu
almak istemediği veya gözden kaçırdığı-kaçırıldığı süren “İslam Orduları yenilmez” kanaatini
buralarında verdikleri eğitim diğer okullarında pekiştiriyordu. Ancak parlak askeri zaferler ve
verdikleri eğitim müfredatının aynısıydı. Fakat Avrupa'nın içinde bulunduğu karanlık çağ, İslamî
dileyen öğretmen ve öğrencilerin başlarını ve fenni ilimlerde ki zafiyeti biraz olsun örtüyordu.
örtebilme imkanının bulunması rağbeti artıran tek Bu alanlardaki yüksek kapasiteye ve beyin gücüne
unsur olarak yetmişti, rejim buna dahi tahammül sahip olmasına rağmen İlmi ve kültürel hayata
edemedi ve bu okullarında devlet okullarında gereğince önem verilmemesi neticesinde fikri ve
olduğu gibi kızlı-erkekli karma eğitim ve kılık ilimi seviye gittikçe artan bir düşüş seyrine girmiş
kıyafet yönetmeliklerinin sıkıca uygulanması bulunmaktaydı.
baskısı ve müfettişler eliyle yapılan baskınlar ve Bu durumu sağlayan ana hatlar ise;
okulları kapatma tehditleri neticesinde bu özel İslam dininin ve Devletinin dili olan Arapça'nın
okullarda sisteme ayak uydurdu. Bu işlerin ihmal edilişi, Arapça ilimlerine sahip alimlerin
başındakiler bu okulların kapanmaması uğruna yetiştirilmesinin ihmal edilişini getirdi ki oda Allah
İslam'ın temel değerlerinden tesettür emrini baskıcı Subhanehû ve Tealâ'nın kulların fiilerine ilişkin
ve dayatmacı statükoya uygun bir şekilde tevil hitabının yeni yeni karşılaşılan meselelerde ne
ettiler. Bununla da yetinmeyip yaptıkları bu kötü işi olduğu gerektiğini Kur'an, Sünnet, Sahabe İcmaı,

24
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

ve Şer'i kıyas'tan anlayıp çıkartacak Müçtehid nizamları için benimsemesi ve tatbik etmesidir.
alimlerin yetişmesine ağır bir sekte vurdu. Bu hal Osmanlılar beylikleri döneminde hanefi
yeni meseleler de Şer'i hükümlerin alınıp tatbik mezhebine tabi idiler ve 1517 yılında Hilafeti
edilmesinde bir çok sıkıntıya yol açtı. alarak devlet olarak, Ümmeti Hanefi mezhebi
İctihad kapıları kapatılmış idi, İslam risaletinin ictihatlarından çıkarılan hükümler ile yönetmeye
başlangıcından ve Medine'de bir devlet başladı, Hanefi Mezhebini diğer mezheplerden
kurmasından itibaren İslam'i fetihlerin sürekli ayıran önemli bir özelliği de olmamış-yaşanmamış
devam etmesi, ileri ki dönemlerde kavimlerin meseleler hakkında yapılmış ictihadlara sahip
topluluklar halinde İslam'a girmeleri ve yanlarında bulunması idi, bu da Osmanlı Devletini
geçmiş kültürlerinden kalıntılar taşımaları, İslam'i 15.yüzyıldan 18.yüzyıla taşıyabilmiş ve 18.yüzyıl
hayat tarzını yaşamada sıkıntılar doğurdu. sonun başlangıcı olmuştur. Bu süreç Batılılaşma
12.yüzyıla gelindiğinde toplumsal hayatta halk sevdalarına 1839 Gülhane Hattı Hümayun'u
nezdinde ictihad önemini yitirmeye, karşılaşılan (Tanzimat Fermanı) ile başlayıp Hilafet'in de ilga
sorunları bir alime başvurarak çözme yerine, taklit edilmesine varan uygulamalar için fikri-siyasi
ettiği mezhebin görüşleriyle neşredilmiş ortamı hazırlamıştır.
kitaplardaki bilgilerle çözme yoluna gidiyordu.
Yeni ortaya çıkan sorunlara da halihazırdaki II- 18. Yüzyıldan itibaren Batı dünyasında
neşredilmiş kitaplarda bulunan ictihadların yeterli yaşanan gelişmeler ve Osmanlı devletine
olacağı fikri genel bir kamuoyu oluşturdu. Halk etkileri;
düzeyinde yaşanan ve oluşan havaya, İslamî 1789 Fransız İhtilali Batı Dünyasın da, fikri,
kaygılar duymakla birlikte ilmi yeterliliği siyasi ,ekonomik, askeri ve toplumsal alanlarda
bulunmayan, halka oranla daha bilgili denebilecek köklü değişimlere yol açmış, Sömürgeleştirme ve
bazı kesimler, ictihad yoluyla İslamî ilimlerdeki gelişen sanayileri için hammadde ve yeni pazarlar
genişlemenin sonucunda bütün bu ilimlere sahip arama hırsı, batılı devletler arasında mücadeleye
müctehid alimler yetiştirilemeyeceğini öne yol açmış, askeri alanda silahlanma ve Ortadoğu
sürerek, geçmiş müctehidlerin taklid edilmelerini zenginliklerinin sahibi olma çabası İslam
ve bu müctehidlerin hayatta karşılaşılacak bütün Ümmeti'nin yegane Devleti olan Osmanlı'ya
sorunlara çözümler buldukları dolayısı ile yeni gözleri çevirmiş ve Osmanlı Devleti'nin
çözümler aramanın gereksiz olduğunu mevcut sömürgeleştirilmesi için bir çok siyasi ve askeri
ictihadların benimsenerek tatbik edilmesini planlar uygulamaya indirilmiştir.
3
savunuyorlardı.
Osmanlı Devletin de ise duraklama ve gerileme
Ümmet'in hayatında oluşan kamuoyu İctihad süreçlerinde ekonomik ve askeri alanlarda zaaflar
kapılarının kapatılmasına yol açtı. Bu durum baş göstermeye başladı. Ekonomik sıkıntılar ve
ümmetin fikri hayatında donukluğu da beraberinde askeri alanda yenilgiler artmaya başladı. Devlet
getirdi. Ortaya yeni fikirler konulmuyor, alim ricalinin ve ulemanın kafası karışıktı, çözümler ile
olarak bilinen kişiler daha çok önce ki alimlerin ilgili etkin fikirler üretilemiyordu.
ortaya koydukları eserlere şerh ve haşiye olan
eserler vücuda getiriyorlardı. Zaman ilerledikçe İslam Ümmeti ve Osmanlı Devleti fikri ve
insanlar hayatla ile ilgili birçok yeni sorunlarla kültürel alanda donukluğunun neticesinde çağının
karşılaştılar. Bu durum da bir çok sıkıntının ve teknolojileri ve bunların hangilerinin alınıp
çözümsüzlüğün, dahası donuklaşma ve alınmamasını, hangilerinin Hadarat (temel bir
gerilemenin tetikleyicisi oldu. Osmanlı devleti fikirden çıkan yaşam tarzı) hangilerinin medeniyet
fetihleri ve askeri alanda ki başarıları ile İslam (teknoloji ve sanayi) olduğu hususlarda açmazlara
Ümmeti'nin bu alanda ki dikkatinin istemeyerek de düşmüş, medeniyetten olan ve alınması gereken
olsa dağılmasını ve sorunun temeline inilmesini sanayi ve fenne dayalı teknolojik gelişmler alınmaz
önleyici tesir oluşturuyordu. veya geç alınırken, Hadarat'tan olan hayat
hakkındaki mefhumları, Batı tarzı hayatı oluşturan
Diğer bir sorunda Osmanlı devletinin Hanefi fikir ve eşyaları, hayatın işlerini düzenleyen
mezhebi ve fakihlerinin ictihadlarını, devletin kanunları almaya başladı. Oysa Batı tarzı hayatı

25
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

oluşturan mefhumlar Dini dünyadan ve devletten olarak ayrıştırılan gayrimüslim tebaanın işi
ayırma akidesinden fışkırmaktaydı. görüldükten sonra, artık istasyonumuz
Osmanlı Devletinde ki bu kargaşa ve fikri Müslümanların bölgelerine, vatanlarına,
bulanıklık kafir sömürgeci batının iştahını coğrafyalarına, örf-adet-gelenek-göreneklerine
kabartıyor ve melun planlarının uygulanmasında göre, dillerine, lehçelerine göre, renklerine vs. vs.
Osmanlı devletinin bu zaafları, Sömürgeci batı bir çok kümelere bölünmesine doğru olan
devletlerinin ellerinde ki zehirleri almaya ve İslam istasyonda bulunmaktayız. Dünyaya ve İslam
Ümmeti'ne zerk etmeye Devlet ricalinden bir çok Ümmetinin yaşadıkları duruma bakınca bu çok net
kişiyi ve Batı tipi yetişmiş aydını gönüllü hale olarak açığa çıkıyor. Peki bu neden böyle olmuştur.
getiriyordu. Yaklaşık 200 yüzyıl sürecek 200 yıllık batılılaşma hareketlerinde ve bu
batılılaşma serüveninde İslam Ümmeti olarak bir hareketleri topluma silah zoruyla dayatan
çok felaket ve musibetlere bu iki tarafın işbirliği kadroların tamamen batı zihniyet ve nefsiyeti ile
etmesi neticesinde düşürüldük. şekillenmiş şahsiyetlerden oluşması, hayatlarının
Batı hayranı III. Selim, II. Mahmut ve sonra etrafında döndüğü merkezin 1789 Fransız
Sultan Abdülmecid, onu arkasından itekleyen ihtilalinden fışkıran fikirler olmasından
Mustafa Reşit Paşa gibi devlet erkanı, kaynaklanmaktadır. Batılılaşma-Çağdaşlaşma diye
kendilerinden önce 18.yüzyıl yöneticilerinin dayatanların, bugün ki gelinen vakıayı
teknoloji ithal ederek yenileşmek yolunda ki karar hazırladıkları ortadadır. Bu kadrolar tam anlamıyla
ve programlarında önemli bir ilke değişikliği batı hayranlığından gözleri kör olmuş, Kafir
yapmışlardır. Yani bedeli karşılığında satın Sömürgeci Batılı devletlerin İslam Devleti olan
alınması yahut öğrenilip uygulanması Osmanlı Devletine ve İslam Ümmetine dair
kararlaştırılan “batı teknolojisi” yerine giyimi, taşıdıkları düşünceleri ve planları hainlikleri ve
kuşamı, eğlenceleri,müziği, resmi, edebiyatı ve dalalete düşmeleri ile göremiyorlar yada
4
kanunları “batı hadaratını” almayı yeğlemişlerdir. görmemezlikten geliyorlardı.
200 yüzyıldır şeref ve izzeti batıda arayan devlet Batı hayat tarzını kuran, Allah'ı/dini hayattan ve
ricali ve besleme aydınlar sadece ve sadece artık devletten ayırmak olan laiklik akidesi, Cumhuriyet
sömürgeleşmeyi gönüllü olarak ister hale gelen, anayasasına girmeden önce bir kısım Osmanlı
dünya ve insanlık tarihine yön verir iken artık Devlet ricalinin ve misyoner okullarında eğitim
yönlendirilen, aşağılanan sömürge Afrika alıp Üniversiteyi Paris, Londra ve Berlin'de bitiren
toplumlarına ikram edilmiş refah ve kültür aydın kesimin beynine girmiş bulunmaktaydı.
seviyesine düçar edilmişizdir. Bu yazının konusu Böylece devlet 1857 yılında Osmanlı Ceza
olan ve sadece öğretim alanında değil, her alanda Kanunu, 1858 yılında Hukuk ve Ticaret Kanunu,
batı devletlerinin ekonomik, askeri, siyasi ve 1870 yılında Mahkemeler Şer'i ve Nizami olarak
toplumsal programlarına esir edildik. kısma ayrıldı. 1877 yılında Nizami Mahkemelerin
Bu 200 yüzyıl süren serüven içerisinde 3 mart oluşturulmasına dair kararname, 1878 yılında
1924 Hilafetin kaldırılması ve yanı sıra olan Hukuk ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
5
gelişmeler yeni bir başlangıç değil, ancak 1839 çıkarıldı.
Tanzimat fermanı ve gelişmeleri sağlayan donuk Bu alınanlara bakarsanız hiç birisi
fikri ve kültürel havanın İslam ile ıslah edilmeyip, Müslümanların işlerini kolaylaştıracak olan
Hadarat olarak İslam yerine Batı Hadarat'ının medeniyetle ve onun alınması icap eden eşyaları ile
konulması sonucunda varılan yeni bir istasyon kesinlikle alakası yoktur. Ayrıca bu alıntılar,
olmuştur. Halbuki 1839 Tanzimat Fermanı ile insanların hayatlarını düzenleme yetkisinin tek
Sömürgeci Kafir batı yardımı ve zorlamaları ve içte sahibi olan yüce Allah'ın kıyamete kadar geçerli
ki batı aşıkları eliyle döşenen raylar, batılılaşmaya buyruğu olan İslam ki O, İnsanın kendisi ile, Rabb'i
ve kalkınmaya götüreceği iddiası ile silah ve ile, diğer insanlar ve varlıklar ile ilişkisini
desiseler ile icbar edildiğimiz bu iki yüzyıllık tren düzenleyen yegane nizam olduğunun hilafınadır ve
yolculuğu Ümmet ve İslam toplumu olma bizi Batılı Devletlerin her türlü saldırı ve
dinamiklerimizi yıkmaya ve önceleri azınlıklar yağmalamasına açık ve korumasız bırakılmıştır.

26
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

I.Dünya Harbinin sona ermesi ile Osmanlı Dilde devrim yapılmıştır; yeni Latin alfabesine
devleti tarihe karıştı. Bir çok İslamî belde kafir dayalı olarak çalışan “dil heyeti” ileri de
sömürgeciye ve onun insafına terk edildi. Artık genişleyerek “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” alarak
ortada ne İslam devleti ne de İslamî hükümler I.Türk Dili Kurultayını topladı (26.09.1932).
kalmamıştı. İslam İdeolojisi fertlerin nefislerine Kurultayda Cemiyetin dil işlerinde zorlayıcı bir
hapsedilerek, hayattaki yerini vahşi kapitalizme tavır takınacağı ortaya konuldu. Dünyanın hiçbir
bıraktı. yerinde görülmemiş biçimde dilde tasarrufa
Hilafet'in ve Ümmetin merkezi olan Türkiye'de girişildi. Kelime uydurma devlet siyaseti olarak
Tanzimat Fermanı ile başlayan süreç Cumhuriyetin basın yoluyla fertlere sirayet ettirildi. 1936 yılında
ilanı ve Hilafet'in ilgası ile yeni bir istasyona girdi. toplanan dil kurultayı, Avusturyalı bir doktor
Bu yeni İstasyonda alınan kararlar ve yapılan yeni tarafından uydurulan Güneş-Dil nazariyesi ışığında
6
devrimler Trenin batılaşma ve sömürgeleşme olan toplandı. Zengin bir dile sahip olan halkımızın dili
istikametini iyice perçinlemeye yönelik oldu. Bu de artık icbar yoluyla tekrar inşa ediliyor, Böylece
devrimler Türkiye ve Müslümanları o, babasının, anasının dilini anlayamasın,
kalkındıramamış, daha ziyadesi ile İslam'a karşı en yüzyıllarca oluşturulan İslamî kültürüyle bağları
şiddetli uygulamalara imza atmıştır. Burada iyice kopsun.
yapılmak istenen Batının sahip olduğu teknolojiyi, Tarih'e müdahale edilerek yapılan uygulamaların
bünyesinde taşıdığı İslam Hadaratı ile birlikte meşrulaştırılması ve yapılan bir çok devrimlerle
yoğrulup kalkınmak değil, batı hadaratını zorla İslamî Kültür ve öğretimden koparılmış 15
Müslümanlara dayatmaktır. Bunun içinde İslam ile milyonların, tarihi değiştirilerek 13 asırlık
alakalar kopartılıp laik bir toplum inşasına tarihinden de kopartılması hesap edilmiştir. Bu
girişilmiştir. amaçla Türk Tarih Kongresi toplanarak, Türk
3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bunu Tarihi Tetkik Cemiyeti kurulmuştur.
sağlamayı ve 10 yıl içersisinde tamamen yeni bir Burada önemli devrimlerden birkaçını saydık,
toplum inşa edeceklerine inanıyorlardı. Buna bunlar bizzat bugün ki eğitimin üzerinde yükseldiği
ilişkin ileri de yapılanlar da şunlardır; temelleri durumundadır. Bununla birlikte
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile, Teknikî ve Mesleki devrimlerin tamamı kültürel hayatı Laik akideye
eğtimin yanı sıra, İslamî ilimlerden olan Kur'an göre düzenlemenin gereğinden doğmuştur ki laik
ilimleri, Fıkıh, usul-ü fıkıh, Hadis, siyer, Arapça ve bir toplum inşa edilebilsin, bu da eğitim ve öğretim
buna benzer eğitimler devletin kontrolü dışında her siyasetinin toplum için önemini ve toplumların ve
birisi üniversite mesabesinde olan medrese devletlerinin yarınlara ulaşmasında ki yerini ve
eğitimini ve buradan toplumun tekrar kendisini dünya sahnesinde ki yerini belirlemesini, söz sahibi
üretmemesi için eğitim ve öğretimde teklik veya köle ve sömürge olması öğretim siyasetinin
sağlanacak denilerek çıkarılmıştır. neticesinde ortaya çıkmaktadır.
Arapça olan Alfabe kaldırılmış yerine kilisenin Bugün sahip olduğumuz eğitim-öğretim sistemi,
alfabesi olan Latince konulmuştur (01.11.1928). içerisinden fışkırdığı laiklik akidesi ve ondan neşet
Arapça ve Farsça dersler kaldırılmıştır. Yazılı eden hükmetme nizamlarının bozukluğundan
eserlerle aktarılan İslamî kültür topyekün ilga dolayı halkımızı dünya üzerinde hakkettiği yere ve
edilmiş ve yeni neslin İslam'a ve İslamî kültürüyle elindeki imkanlarını değerlendirerek onun
bağının kopartılarak “on yılda 15 milyon laik genç” kalkınmaya ve toplumsal huzur ve refaha
parolasına bir adım atılmıştır. Bu durum ayrıca ulaşmasını sağlamaktan çok uzaktır.
Latin alfabesini bilen Sabataycı kesimin Devletin Hülasa çözüm olarak; Allah Subhanehû ve
ve kurumlarını bürokrasini ele geçirmesini Tealâ'nın kulunu, Kula kulluktan kurtarıp, Allah,
sağlamış, onlarda kendilerine böyle bir iktidara Kainat, İnsan ve Hayat ile ilgili fikirlerde aydınlığa
imkan sağlayan devrimlerin koruyucusu ve ulaştıracak, yaratılışının gayesinin Yüce
savunucusu haline gelmiştir. Bu Sabataycı kesim yaratıcısına “Ben insanları ve cinleri yalnız bana
de devrimleri uygulamak adına Müslüman halkın kulluk yapsınlar diye yarattım” ayetinin gereği
ensesinde boza pişirmiştir. olarak kulluk bilinci, bu bilinç ile hayatını Allah

27
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

Subhanehû ve Tealâ'nın insanlar için dünya-ahiret İslamî ilimler içinde ayrı ayrı bölümler açılır.
kurtuluşunu sağlayacak ve onu razı edecek olan 7- Ticari, zirai, denizcilik fenleri gibi fen ve
İslam nizamının tatbik edilmesi ve yeryüzünde sanatlar da bir bakıma ilme tabidirler ve kayıtsız ve
dinin yalnız O'na has kılınması için hayatını emrine şartsız kabul edilirler. Fakat bu fen ve sanatlar
verecek zihniyet ve nefsiyetlerin oluşturulmasında heykeltıraşlık ve resimde olduğu gibi belli bir
İslam akidesini esas alarak bir eğitim ve öğretim görüşün tesirinde bulunur ve bu görüş de İslam'ın
sisteminin acil olarak tatbike konması, eğer tatbik görüşüne aykırı olursa, hadarat'a tabidir ve kabul
sahasına inmesinde engel olanlar var ise bir an önce edilmezler.
o engel siyasi çalışma ile kaldırılıp tatbikine imkan 8- Öğretim programı tek olur. Devlet
sağlanmalıdır. İnsanlığın yegane kurtuluşu dünya programından başka bir programa izin verilmez.
ve ahiret saadeti de ancak İslam nizamını tatbik Devlet programına bağlı eğitim usulüne uygun ve
edecek İslamî şahsiyetlerin yetişmelerini öğretim siyasetini ve amacını gerçekleştirici
sağlayacak olan İslamî Öğretim Siyaseti ile olduğu ve yabancı olmadığı takdirde özel okulların
olabilecektir. açılması yasaklanmaz. Ancak hem öğrenciler hem
İslamî Eğitim Sistemi şu maddelerden de öğretmenlerin kadın erkek karışmaması şarttır.
oluşur: Ayrıca okul bir zümreye ya da dine, mezhebe ya da
1- Öğretimde izlenecek programın esasının kavim veya ırka has olmamalıdır.
İslam akidesi olması icap eder. Derslerin içeriği ve 9- Hayat sahasında insana öğrenmesi
tedrisatın usulü de öğretimde bu esastan lazım gelen şeylerin, erkek, kadın herkes için ilk ve
ayrılmamak üzere konur. orta öğretimde karşılanması devlete farzdır. Devlet
2- Öğretim siyaseti, İslamî zihniyeti ve bunu ücretsiz yapar. Gücünün yettiği kadar da
İslamî nefsiyeti oluşturmaktan ibarettir. Bütün yüksek öğretim imkanlarını herkese ücretsiz olarak
öğretimin içeriği bu siyaset üzerine kurulur. sağlar.
3- Öğretimden amaç, fertte İslamî şahsiyeti 10- Devlet, kütüphaneler, laboratuarlar ve
oluşturmak ve hayat olaylarıyla alakalı genel ilim diğer bilgi vasıtalarını üniversite ve okulların
ve bilgiler ile insanları yetiştirmektir. Öğretim dışında hazırlar ki fıkıh, usul-ü fıkıh, hadis, tefsir,
metodları, bu amacı gerçekleştirecek şekilde tıp, mühendislik, kimya icad ve keşiften ibaret
kurulur ve bu amacın tersine, hilafına sevk eden her çeşitli dallardaki araştırmaları devam ettirmek
metod men edilir. isteyenler imkan kazanmış olsun. Ta ki Ümmet
içinde birçok icad edici, kaşif ve müçtehid
4- İslam ve Arapça ilimleri için haftada
bulunmuş olsun.
verilecek dersler sayı ve zaman bakımından diğer
ilimler için verilecek dersler gibi olmalıdır. 11- Bütün merhalelerde öğretim için olan
telifatın (yazıların) kötüye kullanılması yasaktır.
5- Öğretimde tecrübi ilimler ve buna bağlı
Bir kimse ister yazar olsun, ister olmasın, kitap
matematik gibi ilimlerle kültürel bilgiler
basıp yayınlayınca basma ve yayma hakkı
birbirlerinden ayırt edilmelidir. Tecrübi ilimlerle
kendisinde saklı değildir. Fakat basılmamış ve
bunlara bağlı olanlar ihtiyaca göre ve herhangi bir
yayılmamış kendine has fikirler olursa insanlara
öğretim merhalesi ile sınırlandırılmadan öğretilir,
veriş ücreti alabilir. Aynen öğretmekten ücret aldığı
fakat kültürel bilgiler, İslam hüküm ve fikirlerine 7
gibi.
aykırı olmayacak şekilde ilk ve orta öğretime
Dipnotlar:
ayrılan iki aşamada verilir. Yüksek öğretimde ise, 1 YÖK sorunu...makale/Nafiz Bayramalioğlu/Köklü Değişim Dergisi I. Sayı
öğretimin gaye ve siyasetinden uzaklaşmamak 2 Siyasal İslam’ın Yayılması/Gen.Kur.Bşk.lığı./Bkz:İrticaya Karşı Genelkurmay

şartıyla, kültürel bilimler de tecrübi ilimler gibi Belgeleri, Kaynak y. Kasım 1997. yay.hz:Hikmet Çiçek sf.72-92
3 Daha ayrıntılı olarak bkz:Vahiyden Kültüre/Celaleddin Vatandaş 3.baskı Pınar
öğretilir.
Yayınları syf:285-301
6- Bütün öğretim kademelerinde İslamî 4 Mağlupların Zaferi/Erol Özbilgen/İnsan Yayınları 1988 baskı syf:135’den özetle
5 İslam Devleti/Takıyuddin En-Nebhani/Köklü Değişim Yayınları 2004 baskısı 6
kültür öğretimi icap eder. Yüksek öğretimde ise tıp,
Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş/Ali Osman Eğilmez/Kitabevi y.1998 baskı syf:182-
mühendislik, fiziki ilimler ve bunlara benzer
183’ten özetle
bilgiler için özel bölümler ayrıldığı gibi çeşitli 7 İslam Nizamı/Takıyuddin En-Nebhani/8.baskı syf:47-48’den özetle

28
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

A. Yusuf Tuğtekin

PUTİN’İN ERTELENEN ZİYARETİ


VE RUSYA -TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

G
eçen ay Türkiye eli kanlı bir devlet çocukları riske etmeleri veya onlar üzerinden
başkanını konuk etmeye hazırlanırken birtakım gayeleri ulaşmaları İslamî bakış açısına
bu ziyaret sürpriz bir şekilde ertelendi. uygun değildir. Üstelik elde edilmek istenen
Bu ziyaretin önemli tarafı, 31 yıldan beri ilk kez bir maksada ilişkin hiçbir emare de görünmemektedir.
Rus devlet başkanının Türkiye'yi ziyaret ediyor Yani rehine krizinin aktörleri bunu neden
olmasıdır. En son 1973 yılında Yüksek Sovyet yapmışlardır? Talepleri ne idi? Oraya girdikten
Başkanı Nikolay Podgorni Türkiye'ye gelmişti. O sonra geri çıkmayı hiç düşünmediler mi yoksa
dönemde Rusya'nın gerçek yöneticisi, Komünist kendilerini ölüme götürmeye hazırlıklı mı idiler?
Parti birinci sekreteri Brejnev idi. Bu nedenle Eğer geri çekilecek olsalardı, neden (iddialara
Podgorni gerçekte devlet başkanı sayılmazdı. Bu göre) 40 kişi idiler? Ölüme hazırlıklı idi iseler,
açıdan bakıldığında 1492 yılından beri hiçbir Rus hangi uğurda ölüme gideceklerdi? Moskova'daki
devlet başkanı resmi olarak- Türkiye'yi ziyaret tiyatro baskınından haberdar değiller miydi?
etmemiştir. Dolayısıyla Putin bu ziyareti, oldukça Dolayısıyla bu olay şüpheli bir olaydır. Üstelik
önemli ve geniş kapsamlı bir ziyaret olması Çeçenler üzerinde bir baskı oluşması, haklılıklarına
bekleniyordu. zarar vermesi açısından değerlendirildiğinde de
Putin'in ziyareti kapsamında ele alınması makul bir eylem olarak görülmez.
planlanan konulara değinmeden önce bu ziyaretin Uçakların düşürülmesi ise ziyaretin iptali ile
iptal edilme sebeplerini inceleyelim; alakası olmayacak şekilde erken bir tarihte
Bu ertelemenin sebeplerini net olarak şu anda gerçekleşmişti. Çeçenistan seçimlerinin
ifade etmek oldukça zor olsa da buna etki eden göstermelik olduğu ve sadık Rus uşağı Alhanov'un
faktörlerden bir kısmını sıralamak mümkündür. seçileceği biliniyordu. Üstelik cereyan eden tüm bu
Bunlardan en önemlisi ise, 31 Ağustos'da Soçi'de ve benzer hadiseler Putin'i Türkiye'ye gelmekten
yapılan Chirac-Shröder-Putin Zirvesi idi. Soçi vazgeçirmek için olsaydı, muhtemelen Putin sırf bu
Zirvesi'nin hemen ardından Kuzey Osetya'daki oyunu bozmak için de olsa inadına Türkiye'ye
rehine krizinin patlak vermesi, bundan önce iki Rus gelebilirdi. Dolayısıyla geriye en önemli etken
yolcu uçağının düşürülmesi, Çeçenistan seçimleri olarak Soçi Zirvesi kalmaktadır. Bu da Avrupa'nın
ve diğer Rusya etrafında cereyan eden hadiselerin liderleri ile Rusya arasında birtakım anlaşmaların
bu erteleme ile ilgisinin bulunması mümkündür. ve gelecek dönemde emareleri görülecek bazı
Fakat şu var ki, rehine krizinin bunun bahanesi birlikteliklerin öngörüldüğü ve bunun bir gereği
olması zordur. Çünkü rehine krizi meselesi bahane olarak Putin'in Türkiye ziyaretinin bir süre daha
değil vesile olmaya daha elverişli bir hadisedir. ertelenmesinin uygun görüldüğü şeklinde bir
Üstelik yapısı, şekli ve sonuçları itibariyle sonuca ulaşmak kesinlik arz etmese de mümkün bir
fâillerinin kimler olabileceğine dâir sinyaller muhtemeldir.
vermektedir. Mesela Müslüman mücahidler olarak Ziyaret gerçekleştiği taktirde ele alınacak
kamuoyuna lanse edilen insanların, çocukların konulara gelince;
bulunduğu bir mekânı kuşatmaları, masum

29
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

Aslında Putin'in bu ziyaret kararı yeni değildir. Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinde anahtar rol ise
Newyork'ta yapılan Milenyum Zirvesi sırasında yahudilerdir. Rusya'da yahudilerin ve liberallerin
Türkiye cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, hakim olduğu Putin öncesi dönemde Türkiye'de de
Putin'i Türkiye'ye davet etmişti. Sonra ara sıra bu İngiliz yanlısı sabetayistlerin (yahudi
davet tekrar edilmişti. Putin'in gelmesine yakın dönmelerinin) ağırlığı bulunuyordu. TÜPRAŞ
zamanda Ecevit hükümeti seçim kararı almış, özelleştirmesi, Mavi Akım Projesi ve benzeri
bunun üzerine Putin ziyaretini ertelemişti. AKP önemli anlaşmaların tamamı bu dönemde ve
hükümetine temkinli yaklaşan Putin, ziyaretini bir yahudilerin bu anahtar rolü sayesinde gerçekleşti.
süre daha geciktirmişti. Daha sonra Rusya'nın satın Fakat şimdi durum kısmen değişmiştir. Nitekim
aldığı TÜPRAŞ ve önceki hükümet döneminde Putin, Kremlin'deki yahudileri ve liberalleri saf dışı
imzalanan Mavi Akım Projesi konularında bırakmıştır. Meselâ, liberal yahudi Mihail
yolsuzluk iddialarının ortaya atılması ve haklarında Hodorkovski'nin tutuklanmasıyla patlak veren
dava açılması üzerine Putin yine gelemedi. Sonra YUKOS krizi ve Rusya başbakanı Mihail
Rusya'dan alınan gazın fiyatı üzerinde yapılan Kasyanov'un Kremlin'den uzaklaştırılması bunun
pazarlıklar, Rusya'da devlet başkanlığı seçimleri, bir sonucudur. Diğer taraftan Türkiye'deki AKP
Çeçenistan'da Kadirov'un öldürülmesi, hükümeti de Amerikan yanlısı bir hükümettir.
Özbekistan'da Mart ayında patlamaların Bununla birlikte derin devlet içindeki İngiliz
yaşanması, İstanbul'daki NATO [Kuzey Atlantik Muahede Örgütü] hakimiyeti sürmektedir. Dolayısıyla Türkiye ile
ve Taşkent'teki SCO [Şangay İşbirliği Örgütü] Zirvelerinin Rusya ilişkileri öncekine nazaran çok farklı bir hale
yapılması Putin'in ziyaretini geciktiren bazı gelmiştir. Bu nedenle Türkiye ile Rusya arasında
olaylardı. daha önce cereyan eden hadiselere bakılarak
Şu var ki Rusya'nın güvenlik mefhumu, yorumda bulunulamaz. Bu ilişkilerde şimdiki esas,
SSCB'nin dağılmasından sonra Kafkasya ve Orta Rusya'yı Amerikan eksenine çekmektir. Verilen
Asya'da yoğunlaştı. Oysa SSCB döneminde, bu iki imtiyazlar, yapılan anlaşmalar ve öne sürülen
bölgeye ilaveten Balkanlar, Ortadoğu ve Uzakdoğu vaatler çoğunlukla bu yörünge üzerinde olacaktır.
bölgeleri de bu mefhum içerisinde yer alıyordu. Nitekim AKP Hükümeti'nin Amerika'nın
Rusya'nın Kafkasya ve Orta Asya'ya verdiği bu talimatlarına muhalefet etmediği mâlumdur.
ağırlığa, Yakın Çevre Politikası denilmektedir. 11 Eylül sonrası Türk-Rus ilişkilerinde ilk ve son
Amerika'nın Afganistan işgâli, Kafkasya'daki yılların en önemli adımı, 16 Kasım 2001'te
çalkantılar ve Amerikan-İngiliz şirketlerinin Washington'da Türkiye'nin Dışişleri Bakanı İsmail
bölgeyi istilası ise bu politikaya önemli ölçüde Cem ile Rusya'nın Dışişleri Bakanı İgor İvanov
zarar vermiştir. Dolayısıyla Rusya, alternatif arasında Avrasya'da İşbirliği Eylem Planı denilen
stratejiler gelişmeye ve çıkış kapıları aramaya bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma genel olarak,
Türkiye ile Rusya arasında “ikili işbirliğinden çok
başlamıştır. Putin'in Türkiye ziyareti bu açıdan
boyutlu ortaklık”a esaslarını çizmektedir. Bu
dikkat çekici bir adımdır. Gerçek şu ki Rusya,
anlaşmanın odak noktası Avrasya bölgesidir.
Amerika'nın bilhassa Büyük Ortadoğu Projesi'nde
Bundan kasıt ise Güney Kafkasya bölgesindeki,
Türkiye'ye yüklediği misyonun ve "merkezi ülke" bilhassa şu üç ülkedir: Azerbaycan, Ermenistan ve
rolünün farkındadır. Yine Türkiye, Haziran ayında Gürcistan. 23-26 Şubat tarihlerinde Moskova'yı
İstanbul'da yapılan İKÖ [İslam Konferansı Örgütü] zirvesinde, 286 kişilik abartılı bir heyetle ziyaret eden
Rusya'yı "gözlemci" olarak davet etmişti. Bu davet, Abdullah Gül'ün Putin ve İvanov ile yaptığı
Rusya'nın bu rolü daha iyi anlamasına yol açtı. görüşmenin odak noktalarından biri de
Üstelik Türkiye'nin Kafkaslar ve Orta Asya ile olan Gürcistan'dı. Putin bu ziyaretinde bu anlaşmayı
dinî, kavmî, lisanî, tarihî, kültürel ve kısmen siyâsî bilhassa Gürcistan açısından canlandırmak
ve iktisadî bağları da Rusya açısından önemlidir. isteyecekti. Çünkü Rusya'nın başı Gürcistan'da

30
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

gerçekten büyük beladadır. Bununla birlikte Güney ülkeleri dikkate almaktadır. Bu ülkelerden biri de
Osetya ve Abhazya, stratejik, jeo-politik ve nüfuz yaklaşık 5 milyon Kafkasyalı müslümanın yaşadığı
açılardan Acaristan'a benzememektedir. Nitekim Türkiye'dir. Muhtemelen Putin'in ziyaretinde
11-12 Ağustos tarihlerinde Tayyip Erdoğan Çeçenistan konusu gündeme gelecek ve Türkiye ile
kalabalık bir heyet ile Gürcistan'ı ziyaret etti ve anti-terörizm anlaşması imzalanacaktı. Çünkü
Saakashvili'ye tam destek verdi. Üstelik Güney Türkiye'nin Çeçenistan kartına karşılık Rusya'nın
Osetya ve Abhazya konularında Gürcistan'ı haklı elinde PKK kartı bulunmaktadır. Her ne kadar PKK
bulduklarını “toprak bütünlüğü” adı altında ifade etkinliğini yitirmişse de Türkiye'yi halen
etti. Ekonomik, ticari, ulaşım ve diğer alanlarda ürkütmektedir. Bir başka ifadeyle Putin,
olumlu(!) görüşmeler yaptı. Görüşmelerde tam Erdoğan'dan 1999'da Ecevit'in attığı adımların
muvafakat görüldü. Nitekim ikisi de Amerika ile daha fazlasını atmasını isteyecekti. Bu da
birlikte çalışmaktadır. Amerika'nın muvafakat vermesi halinde AKP için
Çeçenistan'a gelince; Bilindiği gibi 1999'da zor olmayan bir meseledir. Üstelik hem Rusya,
zamanın başbakanı Bülent Ecevit Moskova'yı Özbekistan'da, Çeçenistan'da ve diğer yerlerde
ziyaret etmişti. Bu ziyareti sırasında Çeçen teröre karşı devletlerarası bir mücadele verilmesini
mücahidler hakkında “teröristler” demişti. Buna istemekte hem de Türkiye'nin yöneticileri hemen
rağmen Boris Yeltsin “meşgul olduğunu” mazeret hemen her platformda bunu kabul ettiklerini dile
göstererek onunla görüşmemişti. Yine de getirmektedir. Katledilen Çeçen mücahidler
Türkiye'ye döndüğünde, Çeçen mücahidlere çeşitli arasında Türklerin bulunması Rusya'yı fazlasıyla
yardımlarda bulunan grupların çalışmalarını rahatsız etmişti. Bu durum, 2 Haziran'da TBMM
yasakladı, yardımlarını durdurdu ve banka başkanı Bülent Arınç ve beraberindeki heyet
hesaplarını dondurdu. ekonomik bir toplantıya katılmak üzere St.
Petersburg'a gittiğinde ele alınan temel konulardan
Rusya Savunma Bakanı Pavel Graçov, bundan 10 biriydi. Daha sonra da TBMM Rusya ile dostluk
yıl önce şöyle diyordu: “Çeçenistan'ı 3 saatte grubuna üye milletvekilleri Moskova'ya gittiğinde
alırız.” Bu bağlamda Rusya, Çeçenistan'da demir de ele alındı. Moskova Radyosu'nun haberine göre,
pençe ve satılık uşaklar yoluyla başarı elde etmek grubun ziyareti sırasında "teröristlere barınak
istemektedir. O nedenle birçok katliamlara sağlamama" ve "terörle mücadele" konusuna özel
girişmekte, evlerini başlarına yıkmakta, şiddetli olarak değinilmiştir. İlginç olan şu ki, meclisteki bu
işkenceler yapmakta ve satın aldığı uşakları dostluk grubuna milletvekillerinin neredeyse
vasıtasıyla halkı terörize etmektedir. Önceki kukla yarısına yakını üyedir. Üstelik bu grup meclis
devlet başkanı Ahmed Kadirov'un Mayıs ayında içindeki en büyük harici dostluk grubudur. Belki de
bunu milletvekillerinin Rusya ile ticarî çıkarlarına
suikaste uğramasından sonra, 26 Ağustos'ta
bağlamak mümkündür. Nitekim birçok Türk
yeniden seçim yapılacaktır. Ahmed Kadirov gibi
firmasının Rusya'da özellikle inşaat işlerinin
onun ailesi de Rus uşağıdır ve Putin Çeçenistan'a
çoğunu yaptığı bilinmektedir. Gerçek şu ki,
yaptığı ziyarette Kadirov'dan övgüyle bahsetmiş, terörden kasıt İslam'dır. Terörizme karşı savaştan
oğlu Ramzan Kadirov'u teselli etmişti. Ramzan kasıt ise, İslam'a ve muhlis müslümanlara karşı
K a d i r o v, 3 0 0 0 k i ş i l i k a z ı l ı ç e t e s i y l e savaştır. Türkiye'nin yöneticileri de İslam'ı ve
Çeçenistan'daki en büyük askeri güce sahiptir. Müslümanları düşman olarak kabul ettikleri için
Bununla birlikte yaşı küçük olduğu için devlet Rusya ile böyle bir anti-terörizm anlaşmaları
başkanlığına aday olamadı. Onun yerine has adamı imzalamaları, Türkiye'de Çeçen müslümanlara
olan İçişleri Bakanı Alu Alhanov aday gösterildi ki destek veren kişi ve gruplara karşı baskı
seçimlerde onun seçileceği kesindir. Çünkü uygulaması şaşılacak bir şey değildir.
seçimler ancak göstermelik bir seçimdir. Ekonomik ilişkilere gelince; Türkiye'nin Rusya
Baskı, hile, cebr ve katliam ile Çeçenistan ilişkileri çoğunlukla ekonomik çerçeve içerisinde
meselesine bakan Rusya, düşman kabul ettiği kaldı. Askeri ve siyâsî yönü genelde gelişmedi.
Çeçenlere dolaylı veya doğrudan destek veren tüm Türkiye ile Rusya arasındaki ticaretin hacmi şu

31
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

anda 8 milyar dolar civarındadır. 10 Ağustos'ta hükümeti, 2000 yılında yapılan ihaleyi kazanan
Moskova'da yapılan Rus-Türk İş Konseyi Bell Helicopter Textron ile görüşme kararı alınca,
toplantısında bu ziyaretin ekonomik altyapısı Rusların hayalleri suya düştü. O dönemde bu Rus
hazırlanmıştır. Diğer taraftan Türkiye ile Rusya helikopterlerinin ismi, [KA-52/Alligator (Timsah)]
arasındaki ticarette Türkiye aleyhine bir açık söz idi. Fakat 2002 yılı Temmuz ayında, Rus-İsrail
konusudur. Dolayısıyla Türkiye, ekonomik konsorsiyumu olan "Kamov-Israel Aircraft
anlaşmalara ağırlık vererek bu açığa kapatmak Industries" şirketi, helikopterlerinin ismini [KA-
isteyecektir. 52/Erdoğan] olarak değiştirdiler. Çünkü bundan
Türkiye-Rusya ilişkilerinin çoğunlukla kısa bir süre önce MHP lideri Devlet Bahçeli'nin,
ekonomik alanlarla sınırlı kalmasının sebebi, “Ya 3 Kasım'da seçimler olur yada hükümetten
Türkiye'deki yöneticilerin yörünge olarak dâima ya istifa ederiz” açıklaması üzerine Ecevit hükümeti 3
Amerika'ya yada Avrupa'ya (veya İngiltere'ye) Kasım 2002'de seçim kararı almıştı. Ne var ki o
yönelmiş olmalarıdır. Üstelik Rusya özellikle süreçte kamuoyu göstergelerinde (ki bunu
SSCB'nin dağılmasından sonra devletlerarası belirleyen halkın görüşünden çok medyanın
sahnede zayıflamış ve büyük devlet vasfı sarsıntı propagandasıdır) Tayyip Erdoğan liderliğindeki
geçirmişti. Bu bakımdan şu anda değişen bir şey AKP'nin büyük bir oy oranına ulaşacağı, mevcut
yoktur. Dolayısıyla Putin'in maksatları çok yönlü koalisyon partilerinin ise ciddi bir oy kaybına
olsa da elde edeceği neticeler ekonomik yönün uğrayacağı görülüyordu. Dolayısıyla hem
dışına çıkamaz. Yine de normalin üstünde bazı Amerika'nın verdiği destek hem de medyanın aleni
anlaşmalar yapılması beklenmektedir. Bu da propagandası, AKP'nin 3 Kasım seçimlerinde
Türkiye'nin Avrupa'ya alternatifsiz olmadığı birinci parti olarak iktidara geleceğini, hatta tek
mesajını vermesi içindir. Nitekim Türkiye'nin başına iktidar olmasının oldukça yüksek bir ihtimal
Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerinin karara olduğunu gösteriyordu. Bu sırada Ecevit hükümeti,
bağlanacağı AB Zirvesi 17 Aralık'ta yapılacaktır. Jarusalem Post gazetesinin haberine göre, gider-
Bundan önce 6 Ekim'de de Avrupa Parlamentosu, ayak 4 milyar dolar fiyat veren Amerikan
Türkiye'nin üyeliği kararına önemli etkisi bulunan firmasıyla görüşmeleri keserek Rus-İsrail ortak
raporunu açıklayacaktır. Putin'in iptal edilen konsorsiyumu ile görüşme kararı aldı. Ecevit
ziyaretinin tarihi, bu açıdan dikkate değerdir. Hükümeti'nin gidici olduğunu, müstakbel
hükümetin de Erdoğan liderliğindeki AKP
Askeri ihalelere gelince; Rusya'nın bunlardan tarafından kurulacağını gören Ruslar, 2002 yılının
bazılarını alması muhtemel olsa da zor Temmuz ayında helikopterlerinin ismini Erdoğan
görünmektedir. Rusya'nın peşinde olduğu ihale olarak değiştirerek, apaçık bir yaranma örneği
helikopter ihalesi ile füze sistemleridir. Bu nedenle sergilediler. Vremya Novostey gazetesinin
Putin beraberinde birçok üst düzey askerî yetkiliyi haberine göre Ruslar, AKP'nin Amerika'ya
de getirmektedir. Nitekim Rusya 1996'dan beri 145 yakınlığını bildikleri halde, helikopterleri
helikopterin satın alınmasına ilişkin ihalenin Türkiye'de üretme, Amerikan helikopterlerinin yarı
peşindedir. Bu ihalenin toplam sözleşme bedeli, 2.5 fiyatına satma, teknoloji transferi sağlama,
milyar dolar ile 4.5 milyar dolar arasında manevra kabiliyeti, yük taşıma kapasitesi, uçuş
değişmektedir. Bu rakam can çekişen Rus menzili ve azami hız bakımından Amerikan
ekonomisi ve silah pazarı için oldukça önemli bir helikopterine nazaran avantajlarına güvenerek bu
miktardır. şekilde yoğun çaba sarf ediyorlardı. Kamov'un
Helikopter meselesi yeni bir mesele değildir. başkanı Sergey Miheyev 13.08.2003'te yaptığı
Ekim 1996'dan beri Ruslar, TSK'nın ihtiyacı olan açıklamada şöyle diyordu: ''Biz helikopterin
145 taarruz helikopteri ihalesini kazanmaya Türkiye'de üretimine de yeşil ışık yaktığımız için
uğraşıyordu. Ecevit liderliğindeki koalisyon bizi tercih edecekler... Evet Türkiye dikkatini

32
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

(Amerikan yapımı) Cobra üzerinde yoğunlaştır- Rusya'ya bazı cüz'i paylar vermesi mümkündür:
maktadır... Bell şirketinden sonra Kamov geliyor. 1- Rusya'nın Amerika'ya yaklaşmasına
Biz Türk tarafına istenilen özellikteki helikopterleri aracılık etmek. Nitekim NATO üyeliği, Irak'a
yarı fiyatına satmanın yanında teknoloji destek, Gürcistan'daki çalkantılar, Özbekistan'ın
transferine de yeşil ışık yaktık. KA-52, yani Rusya'ya yakınlaşması konularında Amerika ile
'Erdoğan' helikopterinin Türkiye'de üretilmesi Rusya arasında bir çekişme ve problem
kapısını açıyoruz. Bu yüzden TSK ve Türkiye bulunmaktadır.
yönetimi bizim helikopteri seçecektir...''
2- BM'de veto hakkı bulunan daimi bir üye
Rusya ihalelerde jest olsun diye İsrail ile birlikte olması dolayısıyla, özellikle Kıbrıs konusunda
ürettiği helikopterlerine “Erdoğan” adını vermiş, Rusya'nın desteğini almak. Bu amaçla geçen
üretim imkanları ve teknoloji transferi açısından aylarda KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat
avantajlı olsa da Rusya'nın bu ihaleyi olması zor Moskova'ya gitmişti.
görünmektedir. Çünkü Amerika ile Rusya arasında
rekabet bulunmaktadır. Bununla birlikte Avrupa 3- Rusya ile işbirliğini pekiştirerek Kafkasya
Birliği'ne gözdağı verme veya alternatifsiz olmama ve Orta Asya'da Amerikan taşeronluğunu
mesajı verilmesi söz konusu olursa, ihalenin kolaylaştırmak.
Rusya'ya verilmesi yönünde bir ihtimal mümkün 4- Avrupa Birliği'ne gözdağı vererek
olabilir. alternatifsiz olmadığını göstermektir. Nitekim
İKÖ ve NATO toplantıları için Türkiye'ye gelen birçok etkin ve yetkin kimse, Avrupa Birliği'nin
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye Türkiye'ye üyelik için müzakere tarihi verilmemesi
Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı halinde, alternatiflerinin bulunduğunu dile
Abdullah Gül ile bu konuyu da görüşmüştü. getirmektedir.
Bundan bir süre sonra da 13 yıl aradan sonra ilk Son olarak Enerji meselesine gelince; Putin'in
defa Rus Hava Kuvvetleri Komutanı Mihailov gündemindeki en önemli konulardan biri de enerji
Türkiye'ye geldi. Onu davet eden de Türk Hava konusuydu. Enerji kapsamına petrol boru hatları,
Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına idi. Fırtına doğalgaz ve elektrik konuları girmektedir. Rusya
şöyle diyordu: “Bugün tarihi bir gündür.” Mihailov Türkiye'yi potansiyel bir müşteri olarak
ise şöyle diyordu: “Komşu iki devletiz. Dost olmaya görmektedir ama bundan öte dış dünyaya, bilhassa
mahkumuz. Bizi ayıran Karadeniz'in aslında bizi Avrupa ve Ortadoğu'ya açılacağı transit bir geçiş
birleştirmesi lazım.” Dikkati çeken husus köprüsü olarak bakmaktadır.
Mihailov'un Karadeniz'den bahsetmesidir. Geçen
Türkiye doğalgaz ihtiyacının yaklaşık %70'ini
yıl da Rus Genelkurmay Başkanı Türkiye'ye AKP'den önceki koalisyon hükümeti tarafından
gelmişti. Ondan önce de Türk Genelkurmay imzalanan Mavi Akım projesi ile karşılamaktadır.
Başkanı Hakkı Karadayı Rusya'ya gitmişti. Böylece Türkiye, Almanya'dan sonra Rusya'nın en
Putin'in beraberinde üst düzey askeri yetkilileri büyük ikinci doğalgaz müşterisi olmuştur. Fakat bu
getirmek istemesinin asıl nedeni, Türkiye'nin bir proje, 3.2 milyar dolara mâlolan akıl-dışı bir
süre önce birçok savunma ihalesini "NATO anlaşmadır. Çünkü her ne kadar BOTAŞ ile
stardartlarını" bahane ederek iptal etmesiydi. GAZPROM arasında AKP Hükümeti döneminde
yapılan pazarlıklarla fiyatı biraz düşmüş olsa da
Dolayısıyla Rusya bu ihalelerin peşindedir.
Rusya doğalgazı Türkmenistan'dan aldığı fiyatın
Bununla birlikte Rusya'nın önünde iki önemli engel
yaklaşık üç katına Türkiye'ye satmaktadır. Üstelik
bulunmaktadır: Birincisi; Amerika Rusya ile
Türkmenistan Rusya'ya verdiği fiyattan Türkiye'ye
rekabet etmektedir. İkincisi; Rusya'nın ürettiği doğalgaz satmayı önermiş ama Ecevit hükümeti
savunma araçları NATO standartlarında değildir. bunu kabul etmemişti. Bu da apaçık bir ihanet ve
Bununla birlikte Türkiye'nin şu maksatlarla peşkeş idi. Putin'in ziyaretiyle gündeme getirilecek

33
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

olan konu, bu boru hatlarını takviye ederek Avrupa boğazlarda geçmiş ve 2004'te de 53.000 geminin
ülkelerine ve özellikle İsrail'e de doğalgaz geçmesi beklenmektedir. Bunun 9500'ü petrol ve
satmaktır. GAZPROM başkanı Alexy Miller türevlerini taşıyan gemilerdir.
İsrail'e yaptığı ziyaretin en önemli konusu bu idi.
Putin de ziyaretinde bu konuyu gündeme Rusya yılda 200 milyon tondan fazla petrol ihraç
getirecekti. Geçen ay Türkiye'ye de gelen etmekte ve bunun 120-130 milyon tonu boru hatları
GAZPROM başkanı, Putin'in ziyareti öncesinde bu ve 70-80 milyon tonu da tanker gemileri vasıtasıyla
görüşmelerin temelini hazırlamaya uğraşmıştır. nakledilmektedir. Bunun dışında Amerikan ve
GAZPROM ile Türkiye'nin Enerji Bakanı Hilmi Azeri petrol şirketleri de boğazları yoğun olarak
Güler arasında imzalanan “Enerji İşbirliği kullanmaktadır. 2005 yılında Kazak petrolleri
Protokolü” Putin'in enerjiye ciddi bir önem Hazar Denizi üzerinden Karadeniz'e aktarılacak ve
verdiğini göstermektedir. boğaz vasıtasıyla taşınacaktır. Bu da boğaz
Türkiye'nin en büyük petrol rafinerisi olan trafiğine yıllık 67 milyon varil ek yük bindirecektir.
TÜPRAŞ, Rus şirketi TATNEFT'e özelleştirme Yine Ukrayna'nın VAT Ukrtransnafta şirketi ile
yoluyla satılmıştı. Ama AKP hükümeti iktidara İngiliz BP (British Petroleum)'un ortaklığı olan
geldikten sonra özelleştirme ihalesinde yolsuzluk Drujba-Odessa (Ukrayna) hattından yıllık 9 milyon
yapıldığı gerekçesiyle satışı durdurmuştu. Şu anda varil petrol Karadeniz'e aktarılacaktır. Bunların
mahkemesi devam etmektedir. Muhtemelen Putin tamamı, boğaz trafiğini önemli ölçüde
ziyaretinde bu konunun da çözülmesini isteyecekti. etkileyecektir. Bu durum aynı zamanda Rusya'nın
Bir de Rusya'nın Gürcistan üzerinden ve mülkiyeti petrol ihracını da kısıtlamaktadır. Bu nedenle geçen
Rusya'ya geçen Ermenistan'daki elektrik yıl Rus şirketlerin uğradığı zarar yaklaşık 700
santrallerinden Türkiye'ye elektrik satma milyon dolardı. Buna neden olan ise, Türkiye'nin
düşüncesi bulunmaktadır. 2002 yılında Boğaz trafiğini güvenlik gerekçesiyle
sınırlandırmak üzere katı şartlar belirlemesi ve yeni
Boru hatlarına gelince; Putin 26 Mayıs'ta halka bir trafik sistemi oluşturmasıydı. Bunu isteyen
ve parlamentoya hitaben yaptığı yıllık Amerika idi. Trafik ve güvenlik ise bahane olarak
konuşmasında Çanakkale ve İstanbul boğazlarına kullanılmaktadır. Amerika, Rusya'nın yolunu
da değindi ve Rus petrolü için alternatif Türkiye üzerinden de keserek hem ekonomik
güzergâhlar bulmanın önemine işaret etti. Putin sıkıntıya düşürmek hem de petrol gelirlerini
şöyle konuştu: “...Güney istikametinde Türkiye'yi azaltmak istemektedir. Dolayısıyla bu durumu
by-pass edecek yeni boru hatları oluşturulmalıdır... gören Putin yeni güzergâh arayışlarına girmiştir. O
Rusya'dan Romanya-Bulgaristan sınırına kadar nedenle konuşmasında “boğazları by-pass”
uzanan Sovyet döneminde inşa edilmiş Drujba etmekten bahsetmiştir.
petrol boru hattı Adriya petrol hattıyla
birleştirilerek Rus petrolü Adriyatik Denizi'ne Alternatif hatlara gelince; 8 Haziran'da Rus
çıkarılmalıdır...” petrol şirketlerinin katılımıyla Rusya Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı'nda bir toplantı yapıldı.
Putin'in alternatif boru hatları arayışına girmesi, Toplantıda boğazların by-pass edilmesi konusu
Türkiye'nin Amerika'nın talimatlarıyla izlediği tartışıldı. Şirketler değişik önerilerde bulundular.
boğazlar politikasıdır. Avrupa ile Asya'yı ayıran Öneriler şöyleydi:
Boğazlar (yani İstanbul Boğazı ve Çanakkale
Boğazı) en önemli geçiş güzergâhlarından biridir. - Devlet şirketi TRANSNEFT: Trans-
Boğazların mesafesi 30 km'dir. Üzerinde 2 köprü Trakya Projesi (Kıyıköy-İbrikbaba hattı, 193 km.
(Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Boğaziçi uzunluğunda, yılda 60 milyon ton kapasiteli)
Köprüsü) bulunmaktadır. Bu köprülerden her gün - LUKOIL: Burgas (Bulgaristan)-
yaklaşık 2 milyon insan geçmektedir. Boğazın en Aleksandrapolis (Yunanistan) hattı: (279 km.
dar bölgesi 698 metredir. 2003 yılında 52.000 gemi uzunluğunda, yılda 35 milyon ton kapasiteli)

34
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

- TATNEFT: Köstence (Romanya)-Novi 210.000 ölü


Sad (Karadağ) hattı. 65.000 işkence
TRANSNEFT'in 28 Mayıs'ta kabul ettiği Trans- 42.000 kayıp
Trakya hattı şu anda en avantajlı hat olarak
görülmektedir. Türkiye ise, Bakü-Tiflis-Ceyhan 37.000 yargısız infaz
(Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye) veya Samsun- 9.500 kayıp
Ceyhan hatları üzerinde durmaktadır. Zaten
İslam ümmetinin yöneticileri ise bunun
Amerika'nın isteği de bu yöndedir. Nitekim
farkındadırlar. Müslümanların ordularını bu azgın
Türkiye devletinin doğalgaz kurumu BOTAŞ'ın
İslam düşmanlarına yönelteceklerine, onlardan
genel müdürü yaptığı açıklamada, Rusya'nın
askeri ekipmanlar almakta, onlarla terörizme karşı
önerdiği hattın verimli ve ucuz olmadığını, kendi
işbirliği çalışmaları yapmakta ve Müslümanların
önerilerinin maliyet ve zaman açısından daha
hayati maslahatlarını kâfirlere peşkeş
makbul olduğunu söyledi. Putin'in ziyaretinin en
çekmektedirler.
önemli bölümünün bu konuya ayrılacağı şimdiden
açığa çıkmıştır. Allah [SubhânehuveTe'alâ] şöyle buyurmuştur:
İşte Putin'in ziyareti bu konuların ele alınacağı “Şüphesiz ki inkâr (kâfirlik) edenler
önemli ve kapsamlı bir ziyaret olacaktı. mallarını, (insanları) Allah yolundan alıkoymak
Rusya, Orta Asya ve Kafkaslar'daki için harcıyorlar. Daha da harcayacaklardır.
Müslümanların servetlerini sömürerek dünyaya Ama sonunda bu, onlara hasret (yürek acısı)
pazarlamaktadır. Türkiye de onun bu çalıntı olacak ve sonra nihayet mağlub olacaklardır.
mallarına müşteri olmaktadır. Bununla da
Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme
yetinmemekte ve hırsızın mallarının satılması için
köprü olmaya girişimlerinde bulunmaktadır. Rusya toplanacaklardır.” [Enfâl36]
çaldığı bu servetlerin yanında, Müslümanların Ve şöyle buyurdu:
toprakları üzerine diktiği azgın yöneticiler
“Onun verdiği haberin doğruluğunu bir süre
vasıtasıyla da İslam'a ve Müslümanlara düşmanlık
sonra çok iyi öğreneceksiniz.” [Sâd88]
yapmaktadır. Orta Asya ve Kafkaslar'daki birçok
cürmün arkasında Amerika ile birlikte Rusya
bulunmaktadır. Mesela, Rusya'nın 1994'ten beri
Çeçenistan'da işlediği cürümlerin listesi tahmini
olarak şöyledir:

35
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

KENDİMİZ OLMAK – I

G
örüyorsunuz değil mi, nasıl da adına müslümana yakışan tavrı ortaya koymu-
eğleniyorlar bizimle… Müslümanlar yoruz? Neden bu kötü gidişe dur demiyoruz?
güçlerini kaybedip, güç kafirlerin eline Sıranın kendimize gelmesini mi bekliyoruz?
geçtiğinden beri Müslümanlarla alay edilmiş, hep Yarın kolu kırılan bir Müslüman biz olabiliriz, bir
aşağılanmışlardır. Dünyanın dört bir yanında mal gibi alınıp satılan, tecavüz edilen kızlar bizim
Müslümanlar şiddetli zulümlere maruz kalıyor, kızlarımız, bir özenti uğruna hayatları heba olan
tahkir ediliyor, aşağılanıyorlar. Bunu yaparlarken çocuklar bizim çocuklarımız olabilir… Bunlar
nasıl da zevk alıyorlar. Bir Yahudi, Filistinli bir olmasa bile bunları yaşayan Müslüman kardeşindir.
çocuğun kolunu taşla kırarken acayip bir zevk Ona yardım etmen, onun derdine derman olmaya
alıyor… Başörtülü bir kızın üniversiteye gitmek çalışman gerekmez mi?
için başını açmasından bazıları öyle bir mutluluk Neden böyle duyarsızlaştık, neden görmüyor,
duyuyor ki sormayın… Müslümanları kaynar neden işitmiyoruz bütün bu olup bitenleri…
sulara atarak onların bu halini izlemekten hoşlanan
Cevabı ortada aslında: Müslüman kendi bakış
beşeri sistemlerin sahiplerini ve zebanilerini de
açısını kaybetmiş, fikirlere ve olaylara Batının,
unutmayalım…
batılın gözlüğüyle bakıyor. Çözüm yollarını onun
Bunları görüyorsunuz değil mi? hayat görüşünden alıyor, kendi fikrine (İslam
Görüyorsunuz değil mi? Neler yapıyorlar bizim fikrine) güveni kalmamış…
gençlerimize… nasıl da kandırıyorlar, nasıl da Oysa Müslüman hayatı ve olayları; Allah'ın
özendiriyorlar kendilerine… Batı yaşam tarzının bütün insanlara kurtuluş olsun diye gönderdiği,
bir model olarak dayatılmasını, kimilerinin adeta İslam'ın temel taşı kelime-i Tevhid akidesi ve
“kraldan çok kralcı” olmak adına bu hayat tarzını ondan neşet eden/çıkan metodu ile yorumlar ve
havada kapmalarını, bunu insanlarına kurtuluş çözümü de yalnızca O'ndan alır. Ki Müslüman her
reçetesi olarak gören ve bunu dayatan yöneticileri zaman bu gözlükle (kelime-i Tevhid) bakar hayata
de görüyorsunuz değil mi? ve olaylara. Kendi hayatını da bu ölçüye göre
Görüyorsunuz değil mi? Tecavüz ediyorlar bizim düzenler/düzenlemelidir.
kızlarımıza… genelevlerde, pavyonlarda, barlarda, Hz. Muhammed (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) İslam risaletiyle
sokaklarda ve buldukları her yerde satılıyor bugün tanıştıktan, O'nu yaymaya, insanlara anlatmaya ve
kızlarımız… Miladî 622 yılında Medine'de devlet olarak bu dini
İşitiyorsunuz değil mi, bu kızların, kadınların dünyaya taşımaya başlamasından bu yana hep bu
feryatlarını… açıdan baktı hayata. Ve Müslümanlara da bunu
Duymuyorsanız hâlâ çekin kulaklarınızı önerdi, emretti. Çünkü İslam öyle bir din idi ki hâlâ
tıkadığınız parmaklarınızı… görmüyorsanız hâlâ da öyledir-; ulaştığı her toplumda mevcut sistemi
çekin gözlerinizin önündeki zevk-ü sefa değiştiriyor, girdiği her evde hep merkezde kendisi
perdesini… (İslam) olsun istiyor, İslam'ı benimseyen her fertte
Bütün bunları gördüğümüz, duyduğumuz ve kişinin duygu, düşünce ve hayatında yalnız kendisi
hissettiğimiz halde neden bu durumu değiştirmek (İslam) hakim olmak istiyor. Bu böyle iken

36
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

Müslümanların bu bakış açılarına, hayatlarına Bu cemiyetlerin (İTC ve Jön Türkler) 1908


saldıran kafirler onda müthiş yaralar açtılar, onu senesinde devlet otoritesini ele geçirmelerinden
kendi fikrinde şüpheye düşürdüler. Duygu ve önce ve sonra yaptıkları çalışmalar sayesinde
düşüncelerde oluşan boşluğu ise kendi fikirleriyle ırkçılık ve vatancılık nefislerde müthiş derecede
doldurdular. Bunu yapmak için öyle kapsamlı ve tahribat yaptı. Bağlılık İslâmiyet'ten ırkçılığa ve
sistemli çalıştılar ki, başarılı olmaları için vatancılığa dönüştü.
Müslümanların açık vermesi gerekiyordu sadece ki Vatanseverlik ve milliyetçilik duygularını
o da fazla geçmeden oluverdi… aşılamaya çalışmak gibi fikri ve siyasi çalışmalar
Hz. Muhammed (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) Medine'de, yapan Avrupa devletlerinin çalışmaları böylece
Müslümanların mallarını, ırzlarını koruyacak, semeresini vermişti. Avrupa devletleri ve bilhassa
cihad yoluyla insanlar arasında İslâm'ı yayacak bir Fransa ve İngiltere İslâm Devleti'ne indirdikleri bu
devlet kurduktan sonra İslâm'la küfür, Müslüman korkunç yıkıcı darbede büyük bir başarı elde
ordularıyla küfür orduları arasında son derece etmişlerdi. Yalnız Avrupa devletleri ve bilhassa
şiddetli savaşlar başladı. Tam altı asır boyunca İngiltere bütün dehşetine ve korkunçluğuna
İslam orduları hemen hemen girdikleri her savaştan rağmen bu metotla yetinmediler. 16. asrın
muzaffer olarak çıktılar. Bu süre zarfında İslâm sonlarından beri İslâm'a ve İslâmî fikir ve inançlara
Devleti dünyada birincilik durumunu muhafaza karşı ayrı bir metotla mücadele etmekteydiler. Zira
etti. ruhlarında kaynayan ve içlerini yiyen hınç yalnız
Ancak İslâm Devleti ne zamanki yönetiminde İslâm'a olan kinlerinden dolayı idi. Bu metotla
İslam'ı uygulamak adına- zafiyet gösterdi ise beraber İslâm hükümlerine ve inançlarına darbe
kafirler kimi zaman maddi saldırılarla (Haçlı indirmek için misyonerist ve kültürel çalışmalarla
Savaşları ve Moğol saldırıları gibi), kimi zamanda Doğuya Batı kültürünü nakletmek, Dini devletten
bu maddi saldırılara (özellikle Avrupa'da ayırma akidesini Müslümanlara benimsetmek,
gerçekleştirilen Sanayi Devrimi ve Fransız onları dinlerinde şüpheye düşürmek, dine karşı
ihtilalinden sonra) fikri, siyasi ve kültürel saldırıları nefrete sevk etmek, tarihlerine hakaret ettirmek,
eklemek suretiyle O'nu (İslam Devletinin varlığını) Batı ve hadaretini saygınlaştırmak istiyorlardı.
yeryüzünden silmek istiyordu. Ama Batı insanların duygularında ve fikirlerinde
Bu planı uygulamak için ise; tahribat yapmakla yetinmeyip, İslam Devletinin
Avrupa memleketlerinde ve daha sonra tüm yönetim şeklini de değiştirmek, O'nun varlığını
İslam topraklarında milliyetçilik ve bağımsızlık tamamen yeryüzünden silmek istiyordu; İTC ve
duygularını körüklediler. Bu topraklar üzerinde Jön Türkler vasıtasıyla yapılan bir takım fikrî,
belirledikleri bölgelerde bir takım cemiyetler siyasî ve kültürel saldırıların etkisinde kalan bazı
kurdular. Bu cemiyetlerin ve başka bir takım ulema ve Şeyh ul-İslam'ın demokrasi nizamı ve
çalışmaların etkisiyle Müslümanların arasından Batı kanunlarının alınabileceğine dair verdikleri
kendilerine çalışan ajanlar ve casuslar yetiştirip yanlış fetvalar devletin yıkılış sürecinde hızlı ve
fikirlerde ve ruhlarda tahribat yaptılar… önemli etkiler yaptı. Sömürgeci Batı uygulattıkları
bu sinsi ve çirkin oyunlarla önce İslamî anayasayı,
Bu cemiyetlerin en korkunçları ve en mühimleri
demokratik anayasayla değiştirtti, daha sonra
“Jön Türkler ve îttihat ve Terakki Cemiyeti
devletin İslam Devleti olduğunun en önemli
(İTC)”ydi.
emaresi 'Hilafet'i kaldırtıp yerine demokratik
Jön Türkler önce Paris'te teşekkül etti. Kurucuları Cumhuriyeti kurdurttular.
Fransız kültürüyle yoğrulmuş ve Fransız devrimini
Müslümanlar olup bitenin farkına vardıklarında
iyice tanımış Türk gençleriydi. Gizli bir ihtilalci
iş işten geçmişti. Ve kültürel erozyon demokrasinin
cemiyet halinde kuruldu. Halk arasında barınmak
üzerine oturacağı Müslümanın nefsinde ve hayat
ve Batı fikirlerini Türkiye'ye getirmek istiyorlardı.

37
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

sahnesinde yer açarak ilerlemesini sürdürür, önüne "Sükut ettiği şeyler, affettiği şeylerdir." (Ebu Davud, K.
Et'ameh, 3306)
gelen bütün İslamî duygu ve düşünceleri yerle bir
eder… Buna göre şeriatın men etmediği şeyler mubahtır.
Artık Müslüman nasıl düşüneceğini, hayata nasıl Hakkında bir nass varid olmayan şeriatın sükut
bakacağını, olayları nasıl yorumlayacağını bilemez ettiği bir meseledir. Şeriatın sükut ettiği meseleler
olmuştur; çünkü ona hayata bakış açısı sunan, mubahtır. 0 halde şeriatta bulunmayan ve hakkında
düşünce sistemi oluşturan İslam fikri kazınmıştır nehy varid olmayan hükümleri ve kanunları almak
beyninden… mubaha dahildir. Bunda mahzur yoktur. Hakkında
Artık Müslüman neye üzülüp, neye sevineceğini nehy sadır olmamıştır. Şeriat bu meselede sükut
bilemez olmuştur; çünkü onun duygularının etmiştir.” anlayışıdır.
kaynağı olan İslam'ın yerini menfaat, akılcılık ve Üçüncüsü: Geçmiş günlerde ve zamanımızda
bencillik almıştır. Hissetmiyordur artık Müslüman- halen moda olan mesele şudur: “Demokrasi
lar gibi… İslâm'da vardır. Zira, meşveret, adalet, müsavat ve
Şeyh ul-İslam'ın ve bazı alimlerin demokrasi hakimiyetin halka bırakılması esaslarına dayanır.
nizamını ve Batı kanunlarını almanın caiz İslâm'ın getirdiği şeyler bunlardan başkası
olduğuna dair verdikleri fetvanın üç sebebi vardır: değildir. İslâm'da zenginle, fakiri, vazife ile hakkı,
Birincisi: Bu güne kadar zihinlerde şu yer vezir ile çobanı bir tutar. İşlerinde şurayı tavsiye
etmiştir ki: Bir şey İslâm'a muhalif değilse ve eder. En mühim esaslarından biri de marufu
hakkında yasaklayıcı bir nass da yoksa onu kabul emretmek munkerden nehy etmektir. İslâm'daki
etmek caizdir. Bunun için şu delili ileri sürerler, şura meselesi bu modern asırda Avrupalıların
“Nebi (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) Cahiliye akidlerinin halk Parlamento dedikleri şeyle düzenlenmiştir. Marufu
arasında cari olduğunu gördü. Bunların bir kısmını emir, munkerden men de yeni medeniyette basın
kabul etti. Kabul etmediklerinden men etti. Böylece için tenkit hürriyeti, fertler ve gruplar için telif ve
kabul ettikleri makbul, kabul etmedikleri kötü fikir hürriyeti şeklinde tezahür eder. Bu hürriyetler
addedildi. Bunun gibi, herhangi bir fikir, hüküm sayesinde herkes beğendiğini över, beğenmediğini
veya kanun İslâmiyet'e muhalif değilse ve onun tenkit eder. istediğini söyler. Hiçbir kimse Hükümet,
hakkında her hangi bir nehy sadır olmazsa Vali dahi dokunulmaz değildir. Kamuoyu uyanıklığı
alınabilir.” anlayışıdır. ve tenkit hürriyetleri onları korkutur, doğru yolda
yürümeye mecbur eder. Kur'an'da birbirine hakkı
İkincisi: “Mubah, mahzurun varlığında mahzur
tavsiye etmek denilen şey budur. Binaenaleyh
bulunmayan şeydir. Mahzur olan bir şeyin ortadan
demokrasi İslâmiyet'tendir. Kur'an bunu getirmiş
kalkması o şeyin Mubah olmasının yeter sebebidir.
ve Nebi (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) bunu emretmiştir.”
Böylece nehy edilmeyen bir şeyin kabulü mubahtır.
anlayışıdır.
Zira şeriat onun hakkında bir şey söylemeyip
hükmünü de beyan etmemiştir. Şeriatın, hakkında Hep bu sebeplerden dolayı demokrasi
bir şey söylemediği şey mubahtır. Nebi (SallAllahu Aleyhi ve Anayasasının ve Batı kanunlarının alınmasına dair
Sellem)
'in şöyle dediği rivayet olunur: fetvalar verildi. Devlet, Hilâfet nizamı üzere
yürüyen bir İslâmî Devlet, yönetim, İslâmî yönetim
"Allah farzları insanlara farz etmiştir. Onları
tarzı olarak addedildi. Kabul edilen kanunlar da
zayi etmeyiniz. Bazı şeylerden men etmiştir.
İslâmî kanunlar olarak itibar edildi. Devlette
Onları yapmayın. Tayin ettiği hududu tecavüz
gevşeklik ve doğru yoldan inhiraf, bu sebeplerden
etmeyiniz. Bazı şeyleri size acıyarak muaf
dolayı meydana geldi. Çünkü bu üç maddede ileri
tutmuştur. Unuttuğundan değil. Bunları
sürülen meseleler muhtelif sebeplerden dolayı
deşmeyiniz."
İslâm'ın anlaşılmasında esaslı hatalardır.
Diğer bir rivayette:
Birincisi; “Akaid” ve şer'î hükümlerle alâkalı

38
- eylül 2004/sayı 04 -
gündem

fikirlerle, ilimlere, fenlere, sanatlara, icatlara vs. ait Onun da Nebi (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'den diğer bir hadîste
fikirler arasında fark vardır. İlim, fenler ve ise şöyle buyuruyor:
benzerleriyle alâkalı fikirler İslâm'a muhalif "Şüphesiz siz öncekilerin takip ettikleri hattı
olmadığı zaman alınabilir. Akaid ve şer'î hareketi karışı karışına, arşı arşına takip
hükümlere ait fikirler ise ancak Rasul (SallAllahu Aleyhi ve edeceksiniz. Hatta onlar kertenkele kovuğuna
Sellem)
tarafından getirilen Kitap ve Sünnet'ten veya girdiyse siz de gireceksiniz." dedi. Dedim ki; Ya
Kitap ve Sünnet'in gösterdiği kaynaklardan alınır. Rasulullah Yahudiler ve Hıristiyanları mı
Bu hususta delil Müslim'in Sahih'inde Nebi (SallAllahu kastediyorsunuz? O da; "Başka kim olur?" dedi.
Aleyhi ve Sellem)
tarafından rivayet ettiği şu hadistir. Rasul (Buhari, K. A'tisam bi'l Kitabı ve's Sünnet, 6775)

(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)


şöyle buyurdu: Bu nasslar başkalarından bir şeyi almaktan bizi
"Ben sizin gibi bir insanım, dinî meselelerde bir men etmek için sarih delillerdir. Birinci hadîsin her
şeyi emredersem onu kabul edin, dünyevî işlere ait iki rivayetinde "o merduttur" nehy hususunda ve
bir şeyi emredersen ben bir insanım." başkalarında bir şeyi almayı kötülemede sarih
Ve hurma aşısına ait varid olan hadîsten şu delildir. Son iki hadîs ise nehyi içeren hadislerdir.
kısımdır: Anayasanın hükümlerini ve kanunları İslâmiyet
"Dünya işlerini siz daha iyi anlarsınız." haricinden almak bu nehye mutabıktır. Zira bunlar
Şeriattan yani akaidden ve hükümlerden başka İslâm'da olmayan bir şeyi icat etmek, hatta
bir mesele İslâm'a aykırı olmazsa alınabilir. başkalarından almaktır. Çünkü bu hareket Parslar
Şeriattan yani Akaid ve şer'î hükümlerden ise ancak ve Rumlar gibilerine; İngilizlere, Fransızlara
Rasul (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) tarafından tebliğ edilenler uymaktır. Hususiyetle bunlar Rumlardan sayılırlar.
alınır. Başkaları değil. Demokratik hükümler ve Bunun için onlardan bunları almak haramdır.
kanunlar insanın problemlerini düzeltmek için Üçüncüsü; Rasul (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'e hakkında
alınan hükümlerdir. Bu itibarla teşriidir. Bu hususta vahiy inmemiş bir mesele sorulduğu zaman cevap
yani “teşrii” meselelerde başkalarının değil ancak vermez, Bu husustaki hükmün inzalini beklerdi.
Rasul (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) getirmiş olduğu şer'î İbni Mesut'tan, Buhari rivayet etti:
hükümlerden olan şeyler kabul edilir. “Nebi (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'e ruh hakkında soruldu.
İkincisi; Rasul (SallAllahu Aleyhi ve Sellem), getirmediği Ayet ininceye kadar bir şey söylemedi.” (Buhari, K. A'tisam
bi'l Kitabı ve's Sünnet)
şeyleri almaktan bizi sarih bir şekilde men etmiştir.
Müslim, Aişe (RadıyAllahu Anha) dan şu hadîsi rivayet eder: Buhari, yine Cabir İbni Abdullah'tan rivayet
Rasulullah (SallAllahuAleyhiveSellem) şöyle buyurdu: eder:
"Kim dinde olmayan bir şeyi dinde icat ederse “Bir defasında hastalandım. Rasul (SallAllahu Aleyhi ve
Sellem)
icadı red olunur."(Müslim,K.Akdiyye,3242) , Ebu Bekir'le yürüyerek beni zîyarete geldi.
Ondan diğer bir rivayet ise: Geldiklerinde ben bayılmıştım. Rasul (SallAllahu Aleyhi ve
Sellem)
"Kim dinin ihtiva etmediği bir işi yaparsa onun abdest alıp suyunu üzerime döktü ayıldım. Ya
fiili merduttur."(Müslim,K.Akdiyye,3243) Rasulullah dedim. Büyük bir ihtimalle Sufyan şöyle
dedi: "Ey Rasulullah malım hakkında nasıl bir
Buharî Ebi Hureyre (RadıyAllahu Anh)'den o da Nebi
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem) karar vereyim, malımı ne yapayım” dedim, Miras
'den şöyle rivayet eder:
ayeti ininceye kadar hiç bir şey söylemedi.” (Buhari, K.
"Ümmetim geçmiş nesillerin benimsediklerini Feraid, 6228)

karışı karışına, adımı adımına benimsemeden


Bu hadis, hakkında vahiy gelmeyen şeyi almanın
kıyamet kopmaz." dedi. Ya Rasulullah İranlılar,
caiz olmayacağını gösteriyor. Rasul'ün vahiy
Bizanslılar gibi mi? dendi. O da: "İnsanlardan
gelmedikçe bir şey hakkında fikir beyan etmekten
bunlardan başkasını nasıl kastederdim." dedi.
(Buhari, K. A'tisam bi'l Kitabı ve's Sünnet, 6774) kaçınması, hakkında vahiy gelmeyen hususlarda
başka hiç bir şeyin alınamayacağına delildir.
Buhari'nin Ebi Said el-Hudrî'den rivayet ettiği,

39
- eylül 2004/sayı 04 -
kavram

Kd dergisi

TERÖRİZM

B
u yazı “İslam'a Darbe İndirmek Ve dakik olmadığı gibi bu kanunları ve yasaları
Batı Hadaratını Yerleştirmeye Yönelik çıkartan devletlerin siyasi yönelişlerine bağlıdır.
Tehlikeli Mefhumlar” adlı kitapçıktan Mesela; Amerika Birleşik Devletleri, Indira
alınmıştır. Gandi'ye yapılan suikastı terörist bir fiil olarak
Yabancı dillerde terörizm ve Arapça'da görürken, ne Kral Faysal'a yapılan suikastı ne de
korkutmak ve ürkütmek manasındadır. (korkuttu) Kennedy'in öldürülmesi terörist bir fiil olarak
fiilinden türetilmiş bir mastardır. Allah (s.v.t.) şöyle görmemektedir. Yine Oklahoma kentindeki FBI
(Amerikan Federal İstihbarat Bürosu)
buyurdu: binasına yapılan saldırıyı başta
“Bununla Allah'ın düşmanlarını ve kendi terörist bir fiil olarak gördükleri halde, bu saldırının
düşmanlarınızı korkutasınız.” (1) arkasında Amerikalı milislerin olduğu açıkça
ortaya çıktıktan sonra olaya bakışlarını
Yani (yapacağınız askeri hazırlıklar ile)
değiştirdiler ve terörist bir fiil yerine, sırf bir
düşmanlarınızı korkutmalısınız, anlamındadır.
cinayet olarak gördüler.
Ancak, bu mana başka bir anlam taşıyan yeni bir
Amerika özellikle, Nikaragua isyancıları ve IRA
terim haline getirildi. 1979 yılında bir seminerde,
(İrlanda Kurtuluş Ordusu) ve diğer benzer meşhur
hem Amerikan hem de İngiliz istihbarat servisleri
muhalif hareketler gibi milli direniş hareketlerin
terörizmin tarifinin şu şekilde olmasını kabul
t a r i f i n i y a p m a k t a d ı r. O b u h a r e k e t l e r i n
ettiler: “Siyasi gayeler gerçekleştirmek için, sivil
savaşçılarını, tutuklandıkları zaman 1977 Cenevre
hedeflere karşı şiddet kullanmaktır.''
Konvansiyonu'na ilhak edilen 1. Protokol'e göre,
Bundan sonra birçok devletlerarası konferans ve “savaş esirleri” olarak göz önüne almaktadır. Diğer
seminerlerde bu tarif kabul edildi. Kanunlar ile taraftan Amerika'nın ve ajanlarının menfaatlerine
genel kabullerde terörizm olarak tanımlanabilecek muhalif olan her hareketi de terörist olarak
olan; terörizmi kullanan kitlelerin, teşkilatların ve damgalamakta ve terörist örgütler listesine
partilerin (terörist örgütler listesinin) açıklanması yerleştirmektedir. Bu liste, ABD Dışişleri
ile terörizmi destekleyen ülkelerin (teröre destek Bakanlığı tarafından periyodik olarak
veren ülkeler listesinin) ortaya çıkarılması gibi hazırlanmakta ve daima Mısır, Pakistan, Filistin ve
fiiller yerini buldu. Böylece Küfür devletleri Cezayir gibi yerlerdeki İslamî hareketlerin çoğunu
terörizm ile mücadele ve yayılmasını kontrol altına içermektedir.
almak için gerekli tedbirlerin ve ölçülerin
Amerika kendi bakışına göre 1970'lerden beri
benimsenmesiyle, bunun gerçekleştiğini iddia
terörizm ve bu vasfa sahip olanlar hakkında kendi
ettiler.
ülkesinde ve dünya çapında kamuoyu oluşturmaya
Terörizm ile alakalı kanunlar ve ilkelerin dair karar aldı. ister Amerika'ya bağlanmayan veya
toplamından açıkça anlaşılmaktadır ki; bunlar Amerikan istihbarat servisi ile bağlantısı

40
- eylül 2004/sayı 04 -
kavram

olanlardan olsun, ister siyasi isterse silahlı olsun, bu karşı yapılan bombalamaları ve Cezayir'de
hareketlerden kaynaklanan her hareketi, kendi ordunun genel seçimleri iptal etmesinden önce
menfaatini gerçekleştirmek için sürekli olarak, meydana gelen olayları da istismar etti.
“sivil hedeflere yönelik silahlı terörist saldırılar” Bu kanunlara, çözümlere ve önerilere göre
diyerek istismar etmektedir. Mesela; birçok Amerika; ister bir fert, teşkilat veya hizb olsun,
raporda yer aldığı şekilde, Amerika tarafından isterse bir devlet olsun terörist olarak gördüğü
terörizm olarak tanımlanan, 1980'lerin başında herhangi bir varlığa karşı, Irak ve Libya'ya karşı
Beyrut'ta TWA uçağının kaçırılması gibi (17 Haziran 1996'da yaptığı gibi, askeri kuvvetini kullanmak veya siyasi
Paris'e gitmek üzere New York, New Island'dan havalanan TWA uçağı, havalandıktan kısa bir süre sonra
baskı kurmak veya iktisadi ambargo uygulamak
patlamış, 230 kişi ölmüştü.)
… Bu olay arkasında CIA (Amerikan suretiyle herhangi bir şekilde saldırabilir ve onun
Merkezi Muhaberat Teşkilatı) adamları vardır. Yine peşine düşebilir. Bu bakış açısı, onun eski Dışişleri
Amerika, Suudi Arabistan'daki El-Hubar Amerikan Bakanı George Schultz tarafından şu sözlerle ifade
üssünde meydana gelen patlamayı da istismar etti. edilmişti: “Her ne kadar teröristlerin çoğu
1996'da Paris'te yapılan G7 (*) Konferansı'na kaçmaya çalışacaklarsa da, asla
terörizm ile mücadele ile ilgili olarak 40 maddelik saklanamayacaklardır.”
bir öneri sundu. Hatta 1997'de ABD Senatosu'nun Böylece Amerika tarafından benimsenen anti-
anti-terörizm yasasını onaylaması için, terörizm yasalarının; dünyayı avuçları arasında
bombacıların kimliğini tespit etmeden önce, New daha fazla sıkmak ve özellikle Amerikan siyaseti
Yo r k ' t a k i D ü n y a T i c a r e t M e r k e z i ' n i n açısından potansiyel birer isyancı olabilecek
bombalanması ve Oklahoma'daki FBI binasının devletler için kullandığı stratejik bir silah olduğu
bombalanması olaylarını kullandı. anlaşılmaktadır.
G7 önerileri ve anti-terörizm yasaları, Amerika'nın komünizmin yıkılmasından sonra,
Amerika'ya; dünya üzerinde terörist olarak en büyük düşman olarak İslam'ı hedef
şüphelendiği herhangi birinin peşine düşme yetkisi göstermesinden bu yana; oradaki kendi nüfuzunu
kazandırdı. Amerika kendisinin, herhangi bir terör artırmak ve Müslümanları kontrol altında tutmak
suçlusu olarak gördüğü herhangi bir şahsı için, anti-terörizm yasalarını kullanacağı şimdiki
tutuklama veya kaçırma hakkına ve uygun gördüğü yerler, stratejik bölgeler olarak görülen İslam
hapis, sürgün, ikamet veya vatandaşlık haklarını toprakları olacaktır. Bunun sebebi şudur:
elinden alma veya başka herhangi bir cezayı Müslümanlar şu anda, Raşidî Hilafet Devleti'ni
uygulama hakkına sahip oldu. Öyle ki; tüm bunları kurmanın yollarını bulmanın arayışı
sanığa kendisini savunma hakkı vermeden veya içerisindedirler. İşte Amerika ve diğer küfür
herhangi bir mahkeme veya heyet karşısında temsil devletleri çok iyi biliyorlar ki; başını Amerika'nın
hakkı olmadan yapabilecektir. çektiği Kapitalist ideolojiyi yok etme kuvvetine
Ayrıca Amerika; Kuzey Kore, Çin, Irak ve Libya sahip tek devlet, Raşidî Hilafet Devleti olacaktır.
gibi terörist devlet olarak gördüğü, kendi Bu böyledir. Çünkü Amerika'nın terörist olarak
menfaatlerine muhalif devletleri, düzenli olarak, damgalamayacağı hiçbir İslamî hareket
basmakalıp bir kategoriye koymaktadır. bulamıyoruz. Hatta hedeflerini şiddet
Yine o, İslamî Cihad, Hamas, Mısır'daki İslam kullanmaksızın gerçekleştirmeye çalışan siyasi
Cemaati ve Cezayir'deki FIS [İslamî Kurtuluş Cephesi] gibi hizbler ve teşkilatlar bile, bu damgadan muaf
birçok İslamî hareketi de terörist hareket olmakla tutulmamaktadır. Böylelikle Amerika, İslam'a
suçlamaktadır. Aynı şekilde Filistin'de Yahudilere yeniden geri dönmeye davet eden herhangi bir

41
- eylül 2004/sayı 04 -
kavram

devlet, teşkilat veya hizbin hareketlerini, duran maddi engelleri yok etmek şeklinde Harici
uluslararası kanunları çiğneyen hareketler olarak İşler olsun, fark etmez.
görmektedir. Üstelik bu gerekçesiyle ve anti- Yine Müslümanlar şunu açıklamalılar; İslam'ın
terörizm yasalarını kabul eden devletleri zorlamak Müslümanlar ve diğerleri üzerine kapsamlı bir
suretiyle; bu hareket, hizb veya devletlere karşı, şekilde tatbik edilmesi gereği, belli birtakım
kendi liderliğinde (bu yasayı kabul eden) çıkarlarını gerçekleştirmek için Müslümanların
devletlerin askeri kuvvetlerini toplayıp, onların kaprislerinden veya hırslarından kaynaklanmaz.
(güya teröristlerin!) üzerine yürüyebilmektedir. Bilakis bu; insan, hayat ve kainatın yaratıcısı olan
Bunun içindir ki; anti-terörizm politikası denilen Allah (c.c)'nın emirlerine itaat etmekten
şeyin doğrudan bir hedefi olmaları vasfıyla, Raşidî kaynaklanır. Çünkü Allah (c.c) insanlara
Hilafet'i yeniden kurmaya çalışan Müslümanların; hayatlarını, Allah'ın Resulü Muhammed (s.a.v)'e
bu kanunların hakikatini Müslümanların ve indirdiği İslam'ın hükümlerine göre
dünyanın kamuoyuna göstermeleri, boyunlarının düzenlemelerini emretti. Allah (c.c) şöyle buyurdu:
borcu oldu. Ayrıca onların bu yasaları kullanarak Biz Seni ancak, alemlere rahmet olarak
dünyayı hakimiyeti altına almaya çalışan Amerikan gönderdik. (2)
politikalarını ve Müslüman fertlerin, teşkilatların Yine Allah (s.v.t) şöyle buyurdu:
veya halkı Müslüman olan devletlerin yaptığını
Ve bu Kitab'ı da sana; her şey için bir
iddia ettiği, dünya çapındaki birçok patlamaların ve
açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve
bombalamaların perde arkasında onun
Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. (3)
bulunduğunu ifşa etmek de yine üzerlerine bir hak
oldu. Bu rahmet, ancak ve sadece İslam Hükümlerinin
tatbik edilmesiyle gösterilir. Namaz ile Cihad
Ayrıca, hareket ve davranışlarında İslam'ı esas
arasında veya dua ile düşmanları korkutma konusu
alan her Müslüman'ın da vazifesidir. İslam'ın hedef
arasında fark yoktur. Zekat ile hırsızın elinin
ve gayelerini gerçekleştirmek için kendisine has
kesilmesi veya Müslümanların ırzlarına ve değerli
metodu vardır. Bu Raşidî Hilafet'i yeniden kurmak
hususiyetlerine saldıranların öldürülmesi ile
yoluyla, İslamî hayatı yeniden başlatma davetini
yardıma muhtaç olanlara yardım edilmesi arasında
taşımada ortaya konulmuştur. İçerisinde maddi
da fark yoktur. Bunların tamamı pratik hayatta ve
faaliyetlerin bulunmadığı ve fikri-siyasi mücadele
zamanı geldiğinde Müslümanların ve Devletin
üzerine bina edilmiş olan bu metoda sadık olmak;
tatbik edeceği Şer'i Hükümlerdir.
korkulduğu için veya terörist damgası yememek
için değil, bilakis İslam'ın emrettiği Şer'i Metod
Dipnotlar:
olduğu içindir.
1 Enfal 60
Müslümanların bütün insanlara şunu apaçık * Yediler Grubu: Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve
şekilde anlatmaları gerekir ki; kurulduktan sonra ABD
İslam Devleti'nin vazifesi, Şeriat (şer'i hükümler) 2 Enbiya 107
ile sınırlıdır. Bu ister insanların işlerini İslam'a göre 3 Nahl 89
yürütmek veya Hudud'u (Hadleri-ceza
hükümlerini) tatbik etmek şeklinde Dahili İşler
olsun; isterse İslam'ı Cihad yoluyla aleme taşımak
ve İslam'ın tatbikinin önünde bir pürüz olarak

42
- eylül 2004/sayı 04 -
deneme

Ahmet Sivren

onlar; az oldular, az durdular hep aramızda...

Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim Allah'adır.


Salat ve selam Rabbimizin İslam Dininin tebliği ile görevlendirdiği, Davasının yılmaz
savunucusu Muhammed Mustafa (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'ya a'line, ashabına, tüm mu'min ve muvahhid
kulların üzerine olsun.
Dünya müthiş bir şekilde sancı çekiyor. Bu sancı gebe bir kadının çektiği sancılar gibi... Büyük
doğum yakında...
Toplumlar birer birer iflas bayrağını çekmiş, tükenmişliğin işaretlerini veriyor. Ve bir kurtarıcı
bekliyor insanlık...
Herkes yokluktan, yalnızlıktan, hissizlikten/duygusuzluktan yakmıyor. Yada şeytanın veya
nefislerinin kölesi olup insanlıktan çıkmışlar, zulümlerine zulüm katıyorlar. Kurtuluş ümitleri yok;
zira kurtulmak istemiyorlar... kalpleri mühürlenmiş...
Aile, yıkıntılar arasında kalmış yaralı bir meczup sanki...
Ve insan!.. Tüm heybetiyle(!) Kaşınızda gördüğünüz mahluk... kendisini müstağni saydıkça
sapıtan, sapıttıkça müstağni sanan yaratık...
Haddi aşalı çok oldu, tüm sınırları zorluyor; kendisine tapacak yeni yeni ilahlar, rabler icat
ediyor...
Aşın gidenler; onların varacakları yer Ateştir/Cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeridir...
Yok mu sanırsınız bu insanlar içinde haddini bilenler?
Vardır elbet, vardır ama onların sesi kısıktır hep... kimisi korkar; kimisi unutmuştur söyleyeceği
sözleri... kimisi taktik icabı(!) susmaktadır zaten...
Mevcut haykırışların sahipleri de, öncülerdir/sadıklardır... onlar susmazlar asla...
Zulüm varsa Hakkı haykırırlar, yada dini anlatıyorlardır normal zamanlarda...
Ya teşbih ediyor görürsünüz onları, sabah-akşam Rablerini anarlar...
Yada işkence sehpalarında küfrün/zulmün yüzüne tokat gibi çarpıyordur, "Allahu Ekber"
sözleri...
Susmaz onlar, dünya durdukça varolacaklardır ama hiç durmayacaklardır... Hep temiz
kalacaklardır, şu kokuşmuş beşeri düzenlerin ifsat ettiği dünyada...
Azdırlar, hep az olmuştur sayılan... az kalmışlardır insanlar arasında; ya Rabbim almıştır onları
katına tez zamanda... yada zulmün zindanlarında tesbihle, tahmidle, tekbirle Rablerini
zikrediyorlardır, insanlardan uzak...
Ve hep mücadelesini vermişlerdir Allah'ın emrettiği nizamın yeryüzüne hakim olmasının
mücadelesini...
Selam onların üzerine olsun...
Selam size...

43
- eylül 2004/sayı 04 -
dosya

Kd dergisi

İSLAM’DA YÖNETİM SİSTEMİ - 4

(… geçen sayıdan devam)


HALİFE'Yİ NASBETMENİN Allah'a biat ediyorlar. Allah'ın eli onların elleri
(BELİRLEMENİN) YOLU üzerindedir" 2
Şeriat, İslâm ümmetine kendisine bir halife Ubade b. Samit'ten rivayet edilmiştir ki:
nasbetmesini (belirlemesini) farz kıldığı gibi "Rasulullah (s.a.v)'e zor ve kolay günlerimizde
Halife'nin belirlenmesi meselesini de kitap, sünnet işitip itaat edeceğimize, idareciler ile (idareyi ele
ve sahabe icmaı yolu ile belirlemiştir. Halife'yi geçirmek için) tartışmayacağımıza, halkın
belirlemenin yolu biattir ve Müslümanlar Allah'ın kınamasından korkmayıp sadece Allah'tan
kitabı ve Rasulullah'ın sünneti üzere yürüyecek bir korkarak hakkı her yere taşıyıp söyleyeceğimize
3
halife adayına biat ederek Halife'yi belirlerler. dair biat ettik"
Halife'yi belirlemenin biat yolu ile oluşunun delili Abdullah b. Hişam'dan rivayetle:
ise sahabenin Rasulullah'a bizzat biatları ve
Rasulullah'ın da bize bir imama biat etmemizi "Ebu Akil'i annesi Zeynep binti Hamit Rasul
emretmesidir. (s.a.v)'e götürdü ve dedi ki, "Ya Rasulallah onun
biatin al" Rasul (s.a.v) onun henüz küçük olduğunu
Sahabenin Rasulullah'a biatinı inceleyecek söyledi ve başını okşayıp dua etti" 4
olursak görürüz ki, sahabenin Rasule biati onun
peygamberliğine (nübüvvetine) değil devlet Ebu Hüreyre'den rivayette Rasulullah (s.a.v)
reisliğine dairdir. Yani peygamberliğini tasdik dedi ki:
(inanmak) üzerine yapılan bir biat değil kendilerini "Kıyamet gününde üç kişiyle Allah
yönetmesi üzerine bir biattir ve onun devlet reisliği konuşmayacak ve onları temize de
böylelikle tescil edilmektedir. Öte yandan onun çıkartmayacaktır. Onlar için acıklı bir azab
peygamberliğini ve risaletini kabul edip açıkça ilan vardır. O kimseler: 1. Arazisinde bir su kaynağı
etmek biat değil imandır. Bu da yapılan biatin onun bulunup ta yolcuları bunu içmekten men eden
devlet başkanlığını tasdik anlamına geldiğini kişiler 2. Bir imama sadece dünyevi çıkarı için
göstermektedir. Kur'an ve hadiste "biat" biat eden; Halife isteklerini yerine getirirse
zikredilmiştir. Allahu Teâla buyurmuştur ki: itaatına vefakar olup getirmezse itaatına vefakar
"Ey Rasulüm mümin kadınlar hiçbir şeyi olmayan adam 3. Bir kimseye mal satarken
Allah'a şirk koşmayacaklarına, hırsızlık Allah'a yemin edip bu mala şu kadar para teklif
yapmayacaklarına zina etmeyeceklerine, edildi de vermedim diyerek alıcıyı kandıran
çocuklarını öldürmeyeceklerine, iftira edip kimse" 5
birbirlerinin üzerine atmayacaklarına, hiçbir Bu üç hadiste de Halife'yi seçmenin yolu biat
marufta sana isyan etmeyeceklerine dair biat olarak belirtilmektedir. Ubade'nin hadisinde
etmeye geldiklerinde onların biatinı al." 1 yönetim için Rasul (s.a.v)'e biat edildiği
"Sana biat edenler var ya; muhakkak ki onlar belirtilmektedir.

44
- eylül 2004/sayı 04 -
dosya

Abdullah b. Hişam'ın hadisinde ise henüz buluğa seçimine ilişkin ayrıntıları en iyi Rasulullah
erişmediği için çocukların biatinın kabul (s.a.v)'in ölümünden hemen sonra gelen dört
edilmeyeceği zikredilmektedir. Ebu Hüreyre'nin Halife'nin seçilişlerinde gözleyebiliriz.
hadisinde ise imama (devlet başkanına) biat açık Sahabelerin tümü bu dört Halife'nin seçilişi
olarak ifade edilmekte ve hadiste 'imam' kelimesi sırasında şeriata muhalif bir durum
herhangi bir imamı kastedecek şekilde genel olarak görmediklerinden sukut ettiler ve olanları tasdik
kullanılmaktadır. Başka hadislerde de imama biat ettiler. Eğer Müslümanların varlığı ve İslâmi
açık olarak geçmektedir. Müslimden rivayette yönetimin devamı ile ilgili böyle hayati bir konuda
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: şeriata muhalif bir durum bulunsaydı sahabeler
"Kim bir imama biat ederse onunla gönül rızası buna muhakkak itiraz ederlerdi. Raşit Halifelerin
ile tokalaşsın ve gücü yettiğince itaat etsin. Eğer seçiminde sahabelerin yaptıkları işler
başka biri gelip (biat edilmiş imamla) idareyi ele incelendiğinde; Saide oğullarının sakifesinde
geçirmek için mücadele ederse sonra çıkanın Halife adaylarından olan Sad b. Ubade, Ebu
boynunu vurun"
6 Ubeyde, Ömer ve Ebu Bekir Hilâfet için
tartıştıkları ve bu tartışmanın neticesinde Ebu
Ebu Said El Hudri'den rivayetle Rasul (s.a.v)
Bekir'e biat edildiğini İkinci gün Müslümanlar
buyurmuştur ki :
mescide çağrıldığını ve orada da Ebu Bekir (r.a.)'a
"(Aynı anda) eğer iki Halife'ye biat edilirse biat edilip ve Halife olduğu görülür.
Halifelerden sonradan çıkanı öldürün" 7
Ebu Bekir (r.a.) hastalıktan kurtulamayacağını ve
Ebu Hazım'dan rivayetle demiştir ki: öleceğini hissedince Müslümanları çağırıp onlarla
"Ebu Hüreyre ile beş yıl beraber bulundum. kendisinden sonra kimin Halife olacağı konusunda
Ondan Rasulullah (s.a.v)'den şunu rivayet ettiğini istişarede bulundu. Bu istişare sırasında görüşler
işittim : Rasulullah (s.a.v) dedi ki: "İsrail oğulları Ömer ve Ali etrafında yoğunlaştı. İstişare olayı
Nebiler tarafından siyaset (idare) ediliyordu. Bir yaklaşık üç ay sürdü. Ebu Bekir istişarelerini
Nebi öldüğünde onu başka bir Nebi takip tamamlayınca Müslümanların genelinin görüşünü
ediyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Fakat de öğrenmiş oldu ve Ömer (r.a.)'in kendisinden
bir çok Halife olacaktır" Oradakiler dediler ki; Bu sonra Halife olabileceğini söyledi. Ebu Bekir'in
durumda bize ne yapmamızı emredersin? Dedi ki: ölümünden hemen sonra Müslümanlar mescidde
"İlk biat edilene vefakar olunuz onlara karşı olan toplanarak Ömer (r.a.)'a Hilâfet için biat ettiler.
vazifelerinizi yerine getiriniz. Muhakkak ki Allah Ömer de bu biatla Halife oldu. Burada Ömer (r.a.),
size karşı olan vazifelerini yapıp yapmadıklarını Ebu Bekir'in görüş bildirmesi ile değil
onlara soracaktır" 8 Müslümanların ona biati ile Halife olmuştur.
Kitap ve sünnetten açık naslarda da görüldüğü Ömer (r.a.) bir müşrik tarafından hançerlenince
gibi Halife'yi seçmenin yolu biattir. Sahabelerin Müslümanlar, kendisinden sonra Halife olması için
tümünün anlayışı ve uygulamaları da bu yönde birisini tavsiye etmesini istediler. Ancak o bu teklifi
olmuştur. Nitekim Ebu Bekir (r.a.)'e Sakife'de esas reddetti. Sahabeler bu ricalarında ısrar edince o da
biat (Hilâfet akdi) yapıldıktan sonra mescidde de altı aday gösterdi. Ömer'in vefatından sonra bu altı
genel biat (itaat biati) yapıldı. Biati önem arzeden adaydan biri olan ve Halifeliğe adaylıktan kendi
Ali b. Ebu Talib (r.a.) gibi sahabelerden mecsidde isteği ile çekilen Abdurrahman b. Avf, Halife'nin
biat etmeyenler de sonradan Ebu Bekir'e biat ettiler. belirlenmesi konusunda tüm Halife adayları ve
Aynı şekilde Ömer, Osman, Ali (r.a.) da Müslümanlarla istişarede bulunduktan sonra
Müslümanlar için Halife'yi belirlemekte tek yol Osman (r.a.)'ı açıkladı Müslümanlar da Osman
olan biatla seçildiler. (r.a.)'a biat ettiler. Neticede Osman (r.a.), ne
Ömer'in adayı olduğundan dolayı ne de
Biat olayına ilişkin ayrıntılara gelince: Halife

45
- eylül 2004/sayı 04 -
dosya

Abdurrahman b. Avf'ın tavsiyesi ile değil ancak görevi Abdurrahman'a verdiler. Abdurrahman işi
Müslümanların tecevvüh edip biat etmesi ile Halife üzerine alınca halk ona itibar etmeğe başladı.
oldu. Ömer'in belirlediği adaylar topluluğundan olup ta
Osman (r.a.)'ın öldürülmesinden sonra Medine Abdurrahman b. Avf'ın arkasından gitmeyen kimse
ve Küfe'deki Müslümanların çoğunluğunun biati görmedim. O günlerde halk hep Abdurrahman'a
ile de Ali (r.a.) Halife oldu. gidip onunla istişare ediyorlardı. Öyle ki Osman'a
biat ettiğimiz günün sabahına kadar bu şekilde
Dört Halife'nin belirlenmesinde de görüldüğü
devam etti. O gece yarısı Aburrahman bana geldi
gibi Müslümanlar önce kimlerin Hilâfet için daha
kapıyı çaldı uyandım ve; "Bakıyorum uyuyorsun,
ehil olduğunu tespit için aralarında tartışmışlar
halbuki ben Allah'a yemin ederim ki bu gece
sonra bu tespit edilen Halife adayları
gözümü hiç kırpmadım. Git hemen Zübeyr ve Sad'ı
Müslümanlara ilan edilmiş, Müslümanlar
çağır" dedi. Onları çağırdım. Abdurrahman onlarla
hangisine biat ederse o da Halife olmuştur. Nitekim
istişare ettikten sonra beni çağırdı ve; "Bana Ali
Saide oğullarının misafirhanesindeki tartışmalar
(r.a.)'yi çağır dedi. Onu da çağırdım. Şafak
Said b. Ubade Ömer ve Ebu Bekir'in şahısları
sökünceye kadar Ali (r.a.) ile görüştü. Sonra Ali
etrafında olmuş sonuçta Ebu Bekir'e biat edilmiştir.
(r.a.) yanından ayrıldı. Ali halife olmak
Ancak bu biatin Ebu Bekir'in Hilâfeti için
arzusundaydı. Abdurrahman da Ali (r.a.)'dan bir
bağlayıcılığı Müslümanların çoğunluğunun
şey gelir diye korkuyordu. Sonra bana Osman'ı
biatinın gerçekleşmesi ile geçerli hale gelmiştir.
çağır dedi. Onu da çağırdım. Müezzin sabah
Ebu Bekir hayatının son günlerinde Müslümanlarla
ezanını okuyuncaya kadar da Osman'la görüştü.
istişarede bulunmuş onların görüşlerinin Ömer ve
Halk sabah namazını kıldıktan sonra adaylar
Ali üzerinde yoğunlaştığını görmüş ardında da
camide minberin yanında toplandı. Abdurrahman
Ömer'i Müslümanlara Halife adayı olarak
Muhacir ve Ensarın yaşayanlarına ve ordu
açıklamış ve Ebu Bekir'in vefatından sonra
komutanlarına haber gönderdi. Herkes orada
Müslümanların biati ile de Ömer (r.a.) Halife
toplandığında, Abdurrahman Kelim-i şehadet
olmuştur. Bu söylediğimiz gerçeği Ömer (r.a.)'in
getirdi ve; "Ey Ali, ben halkın görüşünü aldım.
altı adayından Abdurrahman b. Avf'in istişaresi
Osmandan yüz çevirip istemeyen bir kişiye
sonucu Osman'ı seçmesi ve halkın biati ile de bu
rastlamadım. Nefsin için bir yol kılma (bu hususta
seçimin resmileşmesiyle geçerli olmuştur. Ali
aklına kötü bir şey gelmesin)" dedi. Ve Osman'ın
(r.a.)'nin seçiminde ise kendisine hemen biat edildi.
elini tutarak; "Allah'ın Rasülü'nün ve ilk iki
Zira Osman'ın öldürülmesi üzerine bir fitne
Halife'nin yolu üzerine sana biat ediyorum" dedi ve
çıkmıştı ve hiç bir Müslüman Hilâfet için Ali (r.a.)'a
Osman'a biat etti. Muhacir Ensar, ordu komutanları
karşı aday olmaya yanaşmıyordu. Görüldüğü üzere
ve orada bulunan Müslümanlar da Osman (r.a.)'a
tüm Halifelerin biati aynı yönteme uygun olarak
biat ettiler" 9
yani istişare, aday belirleme ve Müslümanların
biati ile neticeleniyordu. Bu durum hem Ebu Buhari'nin rivayetinde de görüleceği üzere;
Bekir'in hem de Osman'ın biat almasında açıkça Müslümanların isteği ile Ömer (r.a.) tarafından
görülmektedir. Hilâfet için belirlenen adaylardan Abdurrahman b.
Avf adaylıktan çekildikten sonra kimin Halife
Misver b. Mahreme anlatıyor; "Ömer (r.a.)'in
olması gerektiği hususunda Müslümanların
gösterdiği adaylar (Ali, Osman, Abdurrahman, Sad
görüşlerini aldı. Yaptığı istişareler sonucunda
b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvam ve Talha b.
Müslümanların istediği ismi açıkladı. İnsanların
Ubeydullah) toplanıp aralarında istişare ettiler.
istedikleri isim açıklandıktan sonra ismi açıklanan
Abdurralman b. Avf onlara: "Bu konuda sizinle
kişiye biat edildi ve bu biatla da Halife oldu.
yarışacak biri değilim ama eğer dilerseniz
sizlerden birini bu iş için seçerim" dedi. Onlar da bu Böylelikle seçim olaylarını gerçek yönleri ile

46
- eylül 2004/sayı 04 -
dosya

incelemiş olduk. Tüm anlatılanlar ışığında Hadisin delaleti geneldir ve tüm Müslümanları
Halife'nin seçimi ile ilgili şeri hüküm şudur: kapsar. Bu nedenle diğer Müslümanların katılımı
"Müslümanların çoğunluğunu temsil edenler olmadan sadece hal ve akd ehlinin ya da belirli bir
tarafından Hilâfet'e aday olanlar belirlenir. zümrenin Halife'yi belirleme hakkı yoktur.
Sonra belirlenen Halife adaylarının isimleri Belirleme hakkı istisnasız tüm Müslümanlarındır.
Müslümanlara açıklanır ve onlardan adaylardan Çünkü konu ile ilgili nasslar tüm Müslümanları
birisini Halifelik için seçmeleri istenir. Sonra kapsamaktadır. Henüz buluğa ermemiş bir çocuğun
Müslümanların çoğunluğunun Halife olmasını biatinın reddi dışında biati belli bir gruba has kılan
istediği kişi tespit edilir. Ardından da seçilen kişiyi bir nassa rastlanmamıştır. O halde Halife'yi
ister seçmiş olsun isterse seçmemiş olsun belirleme hakkı Müslümanların tamamına aittir.
Müslümanların tamamından bu kişiye biat Hatta ve hatta fasık ve günahkar (Müslüman)ların
alınır" bile akil baliğ oldukları müddetçe bu hakları vardır.
Bu söylediklerimizin delili ise sahabenin bu Ancak Müslümanların tümünün istisnasız
konudaki icmaıdır. Çünkü Ömer (r.a.)'in Hilâfet Halife'yi belirleme işine bizzat katılmaları şart
için altı aday belirlemesi ve Abdurrahman'ın bir değildir. Çünkü belirleme işi bir haktır. Her ne
Halife belirleme noktasında Müslümanların kadar biat etmek üzerlerine farz olsa da biat farzı
tamamının olurunu alması ve "Muhakkak ki ben farz-ı ayn değil farz-ı kifaye olduğundan
Müslümanların görüşünü aldım. Osman'dan yüç Müslümanların bir kısmının yerine getirmesi ile
çeviren onu istemeyen kimseye rastlamadım" sözü diğerlerinden kalkar. Ancak Müslümanlar ister
ile Müslümanların çoğunluğunun seçtiği kişiyi kullansınlar ister kullanmasınlar tamamının
Halife olarak ilan edip biat etmesi karşısında Halife'nin belirlenmesine katılabilme haklarının
Müslümanların tamamı suküt ederek icma ve bulunması farzdır. Olay, Müslümanların Allah'ın
ittifak etmiştirler. Bu açıklamalara göre Halife'nin üzerlerine farz kıldığı bir işi yerine getirebilmesine
nasbedilmesindeki şer'î hüküm açıkça ortaya katılabilmeleridir. Burada önemli olan
konulmuştur. Fakat burada karşımıza iki önemli Müslümanların tümünün bu farzı yerine
sorun çıkmaktadır. getirebilmesi değil kendi rızaları ile içlerinden
Birincisi: Halife'yi belirleyen Müslümanlar birini Halife olarak belirleme farziyetinin yerine
gelmesidir.
kimlerdir? Onlar hal ve akd ehli midir?
Müslümanların belirli bir kısmı mıdır? Yoksa Birinci sorunun çözümü esnasında da iki problem
Müslümanların tamamı mıdır? ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi; Halife'nin
İkincisi ise: Günümüzde seçimlerde belirlenmesinde Müslümanların tümünün rıza ve
kullanılmakta olan gizli oy, seçim sandığı, oy tasvibinin gerçekleştirilmesindeki sorun ikinci ise;
sayımı gibi yöntemler İslâm'ın emrettiği şeylerden Müslümanların Halife'nin belirlenmesine
midir? Yoksa deği midir? katılabilme hakkı gerçekleştirilebildiği halde
Birinci sorunu açıklarsak: Mutlak anlamda şeriat Halife'nin belirlenmesinde Müslümanların
sultayı (otoriteyi, yetkiyi) ümmete vermiştir. tümünün rızasını gerçekleştirememe sorunudur.
Halife'nin belirlenmesini de sadece bir gruba ya da Bu sorunlardan birincisini ele alalım: Halife'yi
cemaata vermeyip Müslümanların tümüne belirleyecek olan kişilerin sayısı hakkında bir şart
vermiştir. Zira aşağıdaki hadis-i şerifte de koşulmamıştır. Ancak belli sayıdaki bir grup
belirtildiği gibi biat Müslümanların tümüne farzdır. Hilâfet için bir kişiye biat ederlerse, bu biat
"Kim ki boynunda biat olmaksızın ölürse karşısında Müslümanların sükutu ya da itaat biati
cahiliye ölümü ile ölmüş olur" 10 vermeleri ya da tasvibi gösteren herhangi bir

47
- eylül 2004/sayı 04 -
dosya

hareketleri sonucu biat gerçekleşmiş olur. Sonuçta gerçekleşmesi veya bu biata binaen itaatlarının
Müslümanların tamamı için bir Halife seçilmiş olur gerçekleşmesi veya başka herhangi bir yolla
ve seçilen kişi şer'an Halife olur. Müslümanların görüş ve rızalarını
gerçekleştirebilecekleri şartlar varsa belirleme ve
Eğer Müslümanların tamamı tarafından belli
biat geçerli olur. Halife'yi belirleyenlerin hal ve akd
kişilere Halife'yi belirleme hakkı verilmişse ve
ehlinden olmaları, sayılarının 4 kişi ya da 400
Müslümanlar rahatlıkla fikir ve görüşlerini
kişiden az ya da çok olması, başkentte yaşıyor
açıklayabildikleri bir belirleme atmosferinde
olması şart değildir. Gereken şer'î şart belirlemenin
sükutları ile ya da itaat biati ile bu belirlemeyi
Müslümanların hemen hepsinin fikirlerini açıkça
tasvip etmişlerse, Halife üç kişi tarafından
ve rahatlıkla açıklayabilecekleri imkanlara sahip
belirlenmiş olsa da bu belirleme geçerli bir
oldukları bir ortamda, çoğunluğun rıza ve tasvibini
b e l i r l e m e o l u r. A n c a k M ü s l ü m a n l a r ı n
alan bir biat ile gerçekleşmesidir.
çoğunluğunun belirleme üzerinde rızası
gerçekleşmemişse Halife belirlenmiş sayılmaz. Kullandığımız "Müslümanların hepsi"
Fakat Müslümanlardan bir grub Halife'yi ifadesinden kasdımız şayet Hilâfet vardı ise İslâm
belirlemeye kalkışırlar ve bunların çoğunluğunun devletine bağlı bölgelerde yaşayan Halife'nin
rızası ile de Halife belirlenirse belirleyen grubun idaresindekiler ya da devlet yeni kuruluyorsa İslâm
sayısı ne olursa olsun belirleme gerçekleşmiş devletini kurup Halife'yi belirleyerek İslâmi
sayılır. Bu nedenle bu konuda fakihler şöyle hayatın yeniden başlamasına vesile olan
demişlerdir: Halife'nin belirlenmesi hal ve akd topluluktur. Bunların dışında kalan Müslümanlara
ehlinin bir Müslümana Hilâfet için biatları ile gelince; onların rıza ve tasvipleri şart değildir.
gerçekleşir. Fakihler hal ve akd ehlini kendisinde Çünkü onlar ya İslâmi yönetimin dışında
Halifelik şartları bulunan bir kişiye biatlarında yaşıyorlardır ya da Dar'ul İslâm'a bağlanma
Müslümanların tasvibini alıp Müslümanların imkanlarının bulunmadığı bir Dar'ul Küfürde
isteklerini yerine getiren bir grup Müslümanlar yaşıyorlardır. Her iki taifenin de Halife'nin
olarak kabul ediyorlardı. belirlenmesindeki sözleşme biatinda hakları
yoktur. Ancak itaat biatinda bulunmaları gerekir.
Sonuçta hal ve akd ehlinin biati tek başına
İslâm idaresinin dışında yaşadıkları için
Halife'nin belirlenmesini gerçekleştiren bir biat
kendilerine baği (asi) hükmündedirler.
değildir. Halife'nin şer'an belirlenmiş olabilmesi
için hal ve akd ehlinin biatları da şart değildir. Dar'ul Küfür'de yaşayanlara gelince orada
Ancak hal ve akd ehlinin biati Müslümanların yaşadıkları ve Dar'ul İslâm yönetimine bizzat
isteklerinin yerine geldiğine, belirlemeyi tasvip girmedikleri müddetçe İslâmi yönetimin
ettiklerine karşılık gelen işaretlerden birisidir. hakimiyeti onların eli ile gerçekleşmez. Bu nedenle
Çünkü hal ve akd ehli Müslümanların temsilcileri Hilâfet akdini belirleyici biat hakkına sahip olanlar
mertebesindedirler. Şu halde Halife'ye biatta ve Halife'nin nasbedilmesinde rızalarının
Müslümanların tasvip ve isteklerinin bulunması şart olan Müslümanlar İslâmi yönetimi
gerçekleştiğine delalet eden her usulle Halife seçilir bizzat hakim kılan Müslümanlardır.
ve bu şer'î bir belirleme olur. "Bu söylenenler akli çıkarımdır. Burada bir şeri
Zaten bu konudaki şer'î hüküm de; Halife'nin delil yoktur" da denilemez. Çünkü burada yapılan,
belirlenmesinde bu işle ilgili Müslümanların rıza hükmün menatını (vakıasını, durumunu)
ve tasvibini ifade eden herhangi bir şekil ve usulle kavramak için yapılan bir incelemedir, hükmün aslı
gerçekleşeceği yönündedir. Biat edenlerin hal ve hakkında değil. O nedenle bu konuda şer'î delil
akd ehlinden olması veya Müslümanların getirilemez ancak durumun izahı yapılır. Mesela;
temsilcilerinin çoğunluğundan meydana gelmesi "ölü eti yemek haramdır" Bu şer'î bir hükümdür.
veya beyatlarında Müslümanların sukutunun Ölü etinin ne olduğunu araştırıp incelemek ise

48
- eylül 2004/sayı 04 -
dosya

hükmün menatını yani hükümle alakalı konuyu Bir başka örnek verelim; kendisi ile abdest
araştırmaktır. Aynı şekilde Müslümanların alınabilecek su; kendisine herhangi bir pisliğin
Halife'yi belirlemelerinin farz oluşu da şer'î bir karışmadığı temiz sudur. Bu konudaki şer'î hüküm
hüküm olduğu gibi bu belirlemenin Müslümanların ise temiz sudan abdest almanın caizliğidir. Kendisi
rıza ve tasvibi ile olması da şer'î bir hükümdür. Ve ile abdest alınıp alınamayacağına dair hüküm
söz konusu hükümler için şer'î delil gereklidir. verebilmek için herhangi bir suyun niteliğini
Ancak “Halife'nin seçiminde direkt rol alan incelemek ise menatın (hükümle ilgili olayın)
Müslümanlar kimdir, Müslümanların tasvibi ne araştırılmasıdır. Yani bir anlamda suyun
zaman gerçekleşmiş olur?” Konusu yukarıdaki temizliğinin araştırılmasıdır. Yine "abdesti
şer'î hükümlerin menatıdır. Yani şer'î hüküm bozulmuş kişinin namaz için tekrar abdest alması
tarafından çözülecek konu veya vakıadır. Şer'î gerekir" dendiği zaman kişinin abdestinin bozulup
hüküm, menatın üzerine de intibak edince bu şer'î bozulmadığını araştırmak menatın incelenmesidir.
hüküm onun için de geçerli olur. Buna binaen Şatibi, Muvafakat adlı kitabında der ki: "Bu ve
hakikatinin beyanı ile ilgili olarak şer'î hükmün benzeri konular menatın belirlenmesini gerekli
kendisi için geldiği şey incelenir. kılar. Şuna şüphe yoktur ki her olayla ilgili o olaya
Evet bunların hiçbiri söylenemez. Aynı şekilde; uygun delilin bulunması zaruridir." yine şöyle
Bu konuda "Hükmün menatı hükmün illetidir. Bu demektedir: "Bazen ictihat menatın (hakkında
nedenle onun hakkında kesin olarak şer'î delil hüküm gereken konu) tespiti ile yapılabilir Şari'inin
bulunmalıdır" da denilemez. Çünkü hükmün konu hakkındaki maksadını bilmeğe gerek yoktur.
menatı (çözüme kavuşturulması gereken olay) Arapça'yı bilmeğe gerek olmadığı gibi. Çünkü
hükmün illetinden farklı bir şeydir. İllet ile menat buradaki içtihattan kasıt şer'î hükmün kastettiği
arasında büyük fark vardır. İllet hükmün gönderiliş konuyu bilmektir. Buna bağlı olarak denebilir ki
gerekçesidir ve şeriat koyucunun amacını içerir. müçtehit incelediği konuya şer'î hükmü
Bunun içindir ki illetten Şari'in amacının net olarak bağlayabilmek için hakkında hüküm gereken
anlaşılabilmesi için şer'î delil bulunmalıdır. konuyu inceleyip kavrayarak içtihadını
Hükmün hakkında indiği olayın kendisine yapmalıdır."
(menatına) gelince; o hükmün çözmek için ele Kısaca menatın incelenmesi, şer'î hükmün
aldığı ancak delili ve illeti olmayan bir meseledir. konusu ile ilgili şeylerin incelenmesidir. Bu
Hükmün halli için geldiği şey (menat) bizzat nedenle şer'î hükmün konusunu inceleyen kişinin
hükmün gelişine sebep olan şey (illet) değildir. Müslüman ya da müçtehit olması şart değildir.
Yani hakkında hüküm inen konu yani menat Sadece hükmün konusunu iyi tanıyan uzman bir
hükmün illeti dışında bir konumdadır ve hüküm kişi olması yeterlidir. İşte bu anlatılanlar ışığında;
ona değil, o hükme bağlıdır. biatları Müslümanların tamamı ya da çoğunluğun
Hükmün hakkında indiği menatın incelenmesi o rızasına işaret eden Müslümanların kimler
hükme ait illeti anlamamız anlamına gelmez. Zira olduğunun incelenmesi hükmün konusunun
bir hükmün illetinin anlaşılması ancak hükme (menatının) incelenmesidir.
sebep olan nassın belirlenmesi ile mümkündür. Günümüzde seçimlerde kullanılan gizli oy, seçim
Mesela; "Şarap haramdır" sözü şarabın sandığı oy sayımı gibi uygulamalar İslâm'ın tasvip
haramlığına ilişkin bir şe'ri hükümdür. Şer'î ettiği şeyler midir, meselesine gelince: Gizli oy,
hükmün hakkında inip inmediğini yani bir içeceğin sandık, sayım gibi yöntemlerin hepsi rızaya dayalı
haram olup olmadığını ya da şarap tanımına girip
seçim yöntemleridir.
girmediğini incelemek ise hükmün vakıası
(manatı) ile ilişkisini incelemektir. Çünkü bu yöntemler haklarında haramlıklarına
dair her hangi bir özel hükmün bulunmadığı

49
- eylül 2004/sayı 04 -
dosya

mubahlardandır. Dolayısı ile Müslümanlar "Hakkında haramlık delili olmadıkça eşya da


tarafından da kullanılabilecek yöntemlerdir. asıl olan mubahlıktır."
Müslümanların rıza ve istekleri doğrultusunda Metod ile üslup arasındaki farka gelince: Metod
Halifelerini seçme farzını gerçekleştirmelerini asıl sayılan ve hakkında özel delilin geldiği fiil
sağlayacak hakkında yasaklığına ilişkin delil olarak tanımlanan fiildir. Üslup ise hakkında genel
bulunmayan her yöntemi kullanmaları caizdir. delilin bulunduğu asla bağlı ikinci dereceden
Seçim yöntemleri kulun fiilidir; şer'î hükme fiillerdir. Bu nedenle metod mutlaka şeri bir delile
uygun olmalıdır. Bu nedenle yöntemler hakkında dayanmalıdır. Çünkü o şer'î bir hükümdür. Bu
hükme delalet eden bir şer'î delilin bulunması nedenle bir Müslüman herhangi bir metodu, mubah
gerekir de denilemez. Çünkü gerçekleştirilebilmesi olduğuna dair bir şer'î delil bulunmaksızın
için o konuyla ilgili mutlaka bir delil teşkil edecek uygulamakta serbest değildir. O metoda ilişkin şeri
hükmün bulunması gereken fiiller ya fiilin aslıdır delili bilmek zorundadır. Diğer yandan uslup şer'î
ya da asıl fiile bağlı ayrıntı konumundaki fiillerdir.
bir delile dayanmaz ancak üsluba asıl hükme ait
Kendisi ile ilgili genel bir delil değil özel delilin delil uygulanır. Bu nedenle belirli bir üslubu ola ki
geldiği fiil açık olarak alınır Namazda olduğu gibi Rasulullah (s.a.v) onu uygulamış dahi olsa şart
namazın kılınması ile ilgili delil hastır, özeldir ve koşmak farz değildir. Bilakis Müslüman, asıl fiilin
kendisi ile ilgili her fiili kapsamaz. Bu nedenle
uygulanmasına götürdüğü müddetçe her üslubu
namazla ilgili her fiil için bir delilin bulunması
kullanabilir. Böylece üslup fiil için teferruat olur.
zaruridir. (Namazın rükunları, namazı bozan
durumlar, namazın sıhhatinin şartları vb. konuları Bu nedenle üslubu belirleyen fiilin nevi (çeşidi)dir
her biri için ayrı ayrı delil gereklidir) Fakat denilmiştir.
herhangi bir fiilin ayrıntısı olan fiil, aslı için bir Dipnotlar:
hükmün geldiği fiildir. Neticede genel delilin 1 Mümtehine 12
kendisi ile ilgili olduğu bütün ikinci dereceden 2 Fetih 10
fiillere tatbik edilir. ikinci dereceden yani asıl fiile 3 Buhari Kitabu'l Ahkam c. 8 S. 122 Bab 43, Müslim c. 6 s. 14, Nesei c.
2 s 180
göre ayrıntı olan bir fiilin haram kılınması için onu 4 Buhari Kitabu'l Ahkam C. 8 S. 124 Bab 46
haram kılan bir delilin bulunması gerekir ki bir 5 Buhari Kitabu'l Ahkam Bab 48, İbni Mace H. No: 2870, Müslim Kitabu'l
hüküm, asıl fiilin hükmünden çıkan yeni bir hüküm iman 173
6 Müslim; H. No: 1844
olarak alınabilsin. Tüm üslup ve yöntemler bu
7 Müslim H. No: 1853
şekilde değerlendirilmelidir. 8 Müslim H. No: 1842 Buhari
9 Buhari
Belirleme meselesinde asıl olan fiil Halife'nin
10 Müslim K. İmara H. No: 1851
rıza ve isteğe dayalı olarak belirlenmesidir.
Belirleme olayının aslından çıkan seçim, oy
sayımı, seçim sandığı kullanmak vb. asıl fiile bağlı
ayrıntılardır ve asıl hükme bağlanırlar. Bu nedenle
haklarında ayrı bir delilin bulunmasına gerek
y o k t u r. B u n l a r ı n a s ı l h ü k m ü n d ı ş ı n d a
değerlendirilebilmesi yani haram kılınması delili
gerektiren bir konudur. Kula ait fiillere ait bütün
üslupların durumu da budur. Araçlara gelince
bunlar için fiilin değil eşyanın hükmü alınır (oy
sandığı gibi araçlar) ve onlara şu şer'î esas
uygulanır:

50
- eylül 2004/sayı 04 -
fıkıh

ORGAN NAKLİ

Geçen yazımızda yapmış olduğumuz bir hatayı size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle,
düzelterek konuya başlamak istiyorum. Klonlama kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin
ile alakalı yazımızın Abdûlkadim Zellum'un cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından
İslamî İçtihatlar adlı eserinden faydalanılarak bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar)
hazırlandığını konunun başında zikretmeyi hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken
unutmuşuz. Şimdi aynı kitaptan Organ nakli diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler,
konusunu incelemeye başlayalım, İnşaAllah. Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her
Organ nakli, bir insandan herhangi bir organının kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak
(örneğin, bir el, böbrek veya bir kalbin) bir onun için elem verici bir azap vardır."
insandan alınıp, bir başka kimseye transfer - Kişinin yaşadığı süre içinde organını
edilmesidir. Bir insandan bir veya daha fazla bağışlamasının şartları:
organın nakli konusundaki şeri hüküm iki durumu Bir kimse hayatı boyunca yapacağı organ
kapsar. Bunlardan birincisi, halen yaşayan bir bağışlarında sadece kendi hayatı için tehdit unsuru
kimseden yapılan organ nakli; ikincisi ise, ölen bir olmayan veya kendisi için hayatiyet ifade etmeyen
kimseden yapılan organ naklidir. bir organını bir ihtiyaç sahibine bağışlayabilir.
A-Yaşayan Kimseden Yapılan Organ Nakli: Vereceği organlar kendi hayatının devamı için
Bir kimsenin, kendi rızası dahilinde, yaşadığı büyük önem arzeden, akciğer, karaciğer ve kalp
sürece, ihtiyacı olan bir kimseye el veya böbrek gibi bir organ olmamalıdır. Bu böyledir. Çünkü
gibi herhangi bir organını bağışlamasına izin böyle bir organı bağışlamak kişinin ölmesine neden
verilmiştir. Bunun nedeni şudur: Kişi kendi olacak ve o kimse kendisini katletmiş (intihar
organları üzerinde şeri bir otoriteye sahiptir. etmiş) olacaktır. Kişinin kendisini öldürmesi veya
Örneğin; eğer bir kişinin elleri başkası tarafından başkasının kendisini öldürmesine izin vermesi ise,
kırılırsa veya gözü çıkarılırsa, bunu yapan kimse caiz değildir.
diyet (kan/karşılık veya para) ödeyebilir veya Allah Subhanehû ve Tealâ şöyle buyurdu:
mağdur olan kimse ellerini kıran veya gözünü "Kendinizi öldürmeyin."
çıkaran kimseyi affedebilir. Yani kişinin ellerinin
Yine şöyle buyurdu:
kırılması veya gözlerinin çıkarılması durumunda
karşı tarafı affetme veya diyeti bağışlama yetkisi "Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın
vardır. Bunun anlamı şudur: Kişi diyet kabul muhterem kıldığı cana kıymayın."
edebilir ve diyetini ödediğinde organ sahibi Bu ister bir kişinin, isterse daha fazla kişinin katli
olabilir. Kişinin kendi organlarına sahip olması olsun fark etmez.
demek, kişinin organlarını kullanma hakkı veya İmam Müslim, Sabit İbn el-Dahhak'tan Allah
organları üzerinde tasarruf yetkisi vardır demektir. Rasulü (SallAllahuAleyhiveSellem)'in şöyle dediğini rivayet etti:
Bu arada bir kimse, ihtiyacı olan kimseye
"Ve her kim kendisini bir şeyle (bir aletle)
organlarını bağışlayabilir. Allah kısas ve diyeti
öldürürse, Allah o kimseyi, cehennem ateşinde o
affetmek için izin vermiştir.
şeyle cezalandıracaktır."
Allah Subhanehû ve Tealâ şöyle buyurdu:
İmam Buhari ve İmam Müslim, Ebu Hureyre
"Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında (RadıyAllahû anhüm)
'den Allah Rasülü (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'in

51
- eylül 2004/sayı 04 -
fıkıh

şöyle dediğini rivayet ettiler: İbn Abbas (RadiyAllahu Anhum) Allah Rasulü (SallAllahu Aleyhi ve
Sellem)
”Kendisini bir dağdan atarak ölen (intihar 'in şöyle dediğini söyledi:
eden) kimse, (cehennem) ateş(iıt)dedir.” "Her kim akrabalığını babasından başkasına
Hatta kişiyi ölüme götürmese dahi, bir kimsenin nispet eder ve diğerlerinden olduğunu iddia
testislerini/erbezlerini (üreme ile ilgili organlarını) ederse, Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların
bağışlamasına da izin verilmemiştir. Bu böyledir. laneti o kimsenin üzerine olur."
Çünkü Peygamber (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) bir kimseyi Ebu Osman En-Nehri, Sa'd ve Ebu Bekir (RadiyAllahu
Anhum)
(cinsel) iktidarsız yapan erkeklik bezlerinin 'den, onların Allah Rasulü (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'den
alınmasına (hadım olmaya - iğdiş etmeye) izin şöyle duyduklarını ve anladıklarını söylediklerini
vermemiştir. işittiğini söyledi:
İmam Buhari rivayet etti. Abdullah İbn Mesud "Her kim babası olmadığını bildiği halde,
(RadıyAllahû anh)
dedi ki; Biz yolculuklara (seferlere) babasından başkasından olduğunu (onun soyuna
Peygamber (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber giderdik ve mensup olduğunu) iddia eder ve böyle söylerse, o
hanımlarımızı yanımıza almazdık. Bundan dolayı kimseye cennet haram olur."
biz O'na şöyle sorduk: Hadım olabilir miyiz? "O İslam aynı zamanda, herhangi bir kadının
bize, bunu yapmayı yasakladı." çocuğunu, babası olmadığı halde bir adamın babası
Kişiyi iktidarsız yapmasa dahi, testislerin olduğunu iddia etmesi veya bir adamın bile bile
bağışlanmasında aynı hükümler uygulanır. Bunun kendi çocuğunu inkar etmesini yasaklamıştır.
nedeni şudur: Üreme hücreleri, yani erkekler için Ebu Hureyre (RadiyAllahu Anhum) Allah Rasulü (SallAllahu Aleyhi ve
testis, kadınlar için över; çocuğu oluşturan Sellem)
'den şöyle işittiğini söyledi:
organları meydana getiren hücrelerdir. Yani bir
"Onlardan olmadığı halde bir çocuğu,
kimsenin çocuğu üreme hücrelerinden gelir.
başkasına ait olduğunu iddia eden bir kadın,
Testislerde sperm üreten hücreler bulunur. Yani
Allah katında hiçbir şeye sahip değildir (amelleri
testisler sperm yapan fabrikalarıdır. Testisler,
boşa gider) ve cennete giremeyecektir. Ve
sperm deposudur ve hücrelerin sperm ürettiği
kendisine bakan oğlunu inkar eden adama
yerdir. Testisler, ister orijinal sahibinde bulunsun
gelince; Allah bu adamdan uzaklaşacak ve onu ilk
isterse, başka bir kimseye transfer edilsin fark
ve son nesli karşısında teşhir edecektir."
etmez, bu görevlerini yerine getirirler. Sonuç
olarak, çocuk testisi alan kişi vasıtasıyla meydana B- Ölüm Sonrasında Yapılan Organ Nakli:
gelir ve testisi bağışlayan kimsenin genetik Yaşayan bir kimseden yapılan organ nakli
özellikleri bu şekilde çocuğa aktarılır. Çünkü hakkındaki hüküm ile ölü bir kimseden yapılan
çocuğu oluşturan spermleri üreten testistir. Bu organ nakli hakkındaki hüküm birbirinden
arada, bu çocuklar testisleri bağışlayan kimsenin farklıdır. Ölüm sonrasında yapılan organ nakli
karakteristiğini miras almalarına karşın, testisi hakkındaki hükme ulaşmak için ilk olarak; cesedin
bağış alan kimsenin karakteristik özellikleri ise, sahibi, cesedin kıymeti ve organ nakline olan
çocuklara ulaşmaz. Böylece, biyolojik bakış açısı ihtiyaç konularındaki hükümler hakkında bilgi
ile çocukların görünen babası testisini bağışlayan sahibi olmak gerekir.
kimse olmaktadır. Bu nedenle ne testislerden Ölen kimsenin organları üzerindeki tasarruf
birinin ne de ikisinin bağışlanmasına izin hakkı kime aittir diye sorulursa, ölümünden sonra
verilmemiştir. Testislerden ikisinin bağışlanması bir kimsenin vücudu/cesedi/organları üzerinde hiç
kişide, (cinsel) iktidarsızlığa yol açar. Birinin veya kimsenin tasarruf hakkı yoktur deriz. Bundan
ikisinin bağışlanması da akrabalık bağlarının dolayı, bir kimse öldüğünde; hayatta iken sahip
karışmasına ve kaybolmasına neden olacaktır. olduğu ve üzerinde tasarrufu bulunan malı,
İslam bunu yasaklar ve akrabalık bağlarının vücudu veya eşi/karısı gibi şeyler, o kimsenin
korunmasını emreder. Bunu yapmak, bir kimsenin hükmünden, otoritesinden ve tasarrufundan
babasından başkasına nispet edilmesidir ki, bu da çıkmış olur. Yani ölen kimse, vücudu üzerindeki
HARAM'dır. kontrolünü kaybetmiştir. Bu nedenle, o kişi

52
- eylül 2004/sayı 04 -
fıkıh

organlarını bağışlayamaz, bağışlanmasına izin Yine İmam Ahmed, Amir İbn Hazm el-Ensari
veremez ve buna rıza gösteremez. Çünkü o, artık (RadıyAllhu anhum)'den kendisine bir mezarın
verilmesini istediği organların sahibi değildir. üzerinde otururken gören Allah Rasulü (SallAllahu Aleyhi ve
Sellem)
Başka bir deyişle, kişi öldükten sonra organları 'in şöyle dediğini rivayet etti:
bağışlanamaz ve o kimse böyle bir şeyi vasiyet "Mezar sahibine zarar vermeyin!"
edemez. Kişinin vasiyetinde parasının bir kısmını
İmam Müslim ve İmam Ahmed de Ebu Hureyre
bağışlamasına izin veren hükme gelince; Kişinin (RadiyAllahu anhum)
'denA1IahRasulü (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'in
ölümünden sonra malı kendisinden alınmasına
şöyle dediğini rivayet ettiler:
rağmen, o kişiye Şari' tarafından varislerinin izni
olmaksızın mirasının üçte birini bağışlamasına izin "Kişi için mangal kömürü yanan bir yerin
verilmiştir. O, aynı zamanda onların (varislerin) üzerine oturması ve kendini yakması, bir mezar
izniyle üçte birinden fazlasını da verebilir. üzerine oturmasından daha iyidir."
Bu şerî hüküm sadece servet hakkındadır ve Bu hadisler açık bir biçimde gösteriyor ki, canlı
vakıası mutabık olmadığından organ bağışlama bedenin değeri neyse, cesedin değeri de odur.
konusunda delil olarak kullanılamaz. Bu durumda, Burada aynı zamanda, bir cesede zarar vermenin
kişiye ölümünden sonra malını bağışlayabilmesine ve cesedin değerini çiğnemenin (bu değere önem
izin verilmesine rağmen organlarını bağışlama izni vermemenin), canlı bedene zarar vermek ve
verilmez. Allah (Subhanehu ve Tealaa) varislere yalnızca ölen değerini çiğnemek ile aynı şey olduğunu
kimsenin malını verdi, vücudunu (vücudu üzerinde görmekteyiz. Bundan dolayı; yaşayan bir kimsenin
tasarruf hakkını) değil. Böylece varisler/mirasçılar, karnının yarılmasına, boğazının kesilmesine ve
ölen kimsenin organlarını bağışlayamazlar. Çünkü gözlerinin çıkarılmasına izin verilmediği gibi,
ölen kimsenin cesedi/bedeni kendilerine ait cansız bir cesede de bunları yapmaya izin yoktur.
değildir ve bu vücut üzerinde herhangi bir Diğer taraftan hayatta olan bir kimseye sövme,
tasarrufları da yoktur. dövme veya yaralama yoluyla zarar vermeye izin
Organ bağışlama izninin şartı: O şahsın verilmediği gibi bir cesede de benzer şeyleri
bağışlayacağı organa sahip olması ve bu nakil yapmaya izin yoktur. Ancak canlı bir bedene kırma,
için rızasının olmasıdır. kesme veya yaralama yoluyla zarar vermek ile
Ölen kimsenin varisleri, o kimsenin organlarını benzer şeyleri cesede yapmak arasında bir farklılık
bağışlamak gibi bir hakka sahip olmadıklarına vardır. O da bu tür zararlar canlı bir kimseye karşı
göre, diğer insanlar konumları ne olursa olsun, yapıldığında diyet gerektirmesi ama ceset için bu
böyle bir hakka kesinlikle sahip olamazlar. Yani ne diyetin (zarar vermek yasaklandığı halde)
bir doktor ne de bir idareci veya halife ölen bir gerekmemesidir. Bu böyledir. Çünkü Peygamber
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
şahsın bir veya daha fazla organının ihtiyacı olan , mezar kazarken bir cesedin
birisine bağışlanmasına karar veremez. kemiğini kıran adamı diyet ile sorumlu tutmadı
(diyet ödemesini emretmedi). O (SallAllahu Aleyhi ve Sellem),
Cesedin kıymeti ve cesede zarar vermeye
ona sadece kemiği saklamasını / gömmesini
gelince; Allah canlı bir bedene ne değer verdiyse,
emretti.
cansız bir bedene de aynı değeri vermiştir. Nasıl ki,
yaşayan bir kimse için bedene zarar vermek ve Ona şöyle dedi;
onun insani vasıflarını çiğnemek yasaklandıysa, "Ölünün kemiğini kırmak, canlının kemiğini
ölü kimsenin cesedi için de yasaklanmıştır. kırmak gibidir ve her ikisi de günahtır."
Müminlerin annesi Hazreti Aişe Peygamber İhtiyacı olan bir kimseye, ölü bir kimseden
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
'in şöyle rivayet etti: gözlerinin çıkarılması, vücudunun kesilerek
"Ölü bir kimsenin kemiğinin kırılması, akciğer, karaciğer, kalp ve böbrek gibi bir organının
yaşıyorken kırılması gibidir.” verilmesi, cesede zarar vermek, vücut yapısını
bozmaktır ki İslam bunu Haram kılmıştır.
İmam Buhari, Abdullah İbn Zaid el-Ensari

53
- eylül 2004/sayı 04 -
fıkıh

(RadıyAllahû anh)
şöyle dediği rivayet etti: Allah'ın haram kıldığı başka bir şey dahi olsa-
"Rasulullah, yağmalamayı ve (cesedin) hayatta kalabilmesi için (en fazla hayatta kalmasına
biçimini bozmayı yasakladı." yetecek kadar) yemesine izin verilmiştir." O
kimseye hayatta kalması için ölü eti, kan, domuz eti
İmam Ahmed, İbn Mace ve Nesai, Saffan b.
ve Allah'ın haram kıldığı diğer yiyecekleri
Assai (RadıyAllahû anh)'in kendisini bir sefere gönderirken
yemesine izin verilmiştir.
Allah Rasulü (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle dediğini
rivayet etti: Allah Azze ve Celle şöyle dedi:
"Allah'ın rızası için ve Allah'ın adıyla git! "Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz
Allah'a iman etmeyen (kafirlerle) savaş! etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram
(cesetlere) Zarar verme, ihanet etme ve çocukları laldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur
öldürme!" kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve
haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah
Ölüyü yaralama ve cesedin kıymeti ile ilgili
yoktur. Şüphe yok ki Allah, çokça bağışlayan
hükümlerin açıklanmasıyla, net bir şekilde ortaya
çokça esirgeyendir."
çıkmıştır ki; ölü bir kimsenin vücudunu keserek
açmak ve organlarından birini alıp başka birisine Bundan dolayı ihtiyacı bulunan kişiye bulabildiği
vermek, kesin olarak yasaklanmıştır. Bunu herhangi bir yiyeceği Allah'ın haram kıldığı bir şey
yapmak, cesedin kıymetini çiğnemek olarak dahi olsa hayatta kalabilmesi için, en fazla hayatta
düşünülür. Bu onu yaralamak ve biçimini kalmasına yetecek kadar yemesine izin verilmiştir.
bozmaktır. Cesedin kıymetini çiğnemek, ona zarar Eğer o, yasaklanmış (haram kılınmış) yiyeceği
vermek ve onun biçimini bozmak ise, şeriat yemezse, günahkar olur ve o kimse kendini
tarafından kesin olarak Haranı kılınmıştır. öldürmüş (intihar etmiş) sayılır.
Ruhsat Meselesi Allah Subhanehû ve Tealâ şöyle buyurdu:
Ruhsat durumu, çok şiddetli ihtiyaç anında "Kendinizi öldürmeyin.
Allah'ın kişiye bazı hususlarda izin verdiği Bahsedilen ruhsat hükmüne dayanarak, kıyas
durumdur. Çünkü o kimsenin herhangi bir yiyeceği kuralları çerçevesinde; bu hüküm, ihtiyacı olan
yoktur ve hayati tehlike altındadır. Bu nedenle o kişinin hayatta kalması için ölü kimseden yapılan
kişiye bulabildiği herhangi bir yiyeceği - ölü eti, organ nakli konusunda kullanılabilir mi? Cevap
kan, domuz eti veya Allah'ın haranı kıldığı başka için dikkatli bir araştırmaya ihtiyaç vardır.
bir şey dahi olsa- hayatta kalabilmesi için (en fazla Bu meselede kıyas hükümlerinin tatbik
hayatta kalmasına yetecek kadar) yemesine izin edilebilmesi için, her iki meselenin illetinin aynı
verilmiştir. olması gerekir. Kıyas yapılacak olan konu (Makis)
Peki, çok şiddetli ihtiyaç sahibi olan ve hayatta yani burada organ nakli meselesi ve kendisiyle
kalması yapılacak olan organ nakline bağlı bir kıyas yapılacak olan konu (Makis Aleyhi) yani
kimseye, ölen bir kimseden (cesetten) organ nakli burada açlık nedeniyle ölüm tehlikesi bulunan
yapılabilir mi? Bu soruya cevap vermek için, bunun kimseye haram yiyecekler yemesine ilişkin verilen
ruhsat ile ilgili olup olmadığını ve bu konudaki ruhsat meselesinin illetleri ortak olmalıdır. Bu ise,
hükmü bilmeye ihtiyacımız vardır ki, ölen ya Ayn (asıl-esas) ya da Cins (asıldan gelen)
kimsenin organlarının ihtiyaç sahibi olan kimseye olmalıdır.
transferi hakkındaki hükme de ulaşabilelim. Bu böyledir. Çünkü kıyas, orijinal (aslı)
Ruhsat ile ilgili hükmü hatırlayalım: "Çok durumun illetini kullanarak, asli durumdan asli
şiddetli ihtiyaç durumunda Allah'ın kişiye bazı durum ile bağlantılı bir diğer durum hakkındaki
hususlarda izin verdiği durumdur. Çünkü o hükme ulaşmaktır. Diğer bir tarif ise şöyledir:
kimsenin herhangi bir yiyeceği yoktur ve hayati Hakkında nass bulunan bir meselenin hükmünü,
tehlike altındadır. Bu nedenle o kişiye bulabildiği bu hükme esas teşkil eden aralarındaki ortak bir
herhangi bir yiyeceği -ölü eti, kan, domuz eti veya illet sebebiyle hakkında nass bulunmayan

54
- eylül 2004/sayı 04 -
fıkıh

Meseleye uygulamaktır. Eğer kıyasa konu olan engellemektedir.


meselenin illeti kendisiyle kıyas yapılacak olan asli Bu iki durum göz önünde bulundurularak; ihtiyaç
meselenin illeti ile uyuşmuyorsa, bu durumda asli sahibi olan ve hayatının korunması ancak yapılacak
meselenin illeti bu konuda yer almayacaktır ve
olan organ nakline bağlı olan bir kimseye ki bu
dolayısıyla asli meselenin hükmü, bu konunun
kimse ister bir Müslüman, bir Zımmî (İslam
hükmü olmayacaktır.
Devletinin tebası olan kafirler - gayri Müslimler),
Organ nakli konusu ile ilgili iki durum vardır. bir Mu'ahid (İslam Devleti ile anlaşmalı olan bir
Bunlardan ilki, hayatta kalmayı sağlayan kalp,
devletin tebası olan kimseler), bir Müste'min (İslam
akciğer, tek böbrek gibi hayati organların nakli.
Devleti'ne ancak bir izin ile girebilenler) veya
İkincisi ise, zorunlu olmayan el, ayak ve burun gibi
isterse başka bir kimse olsun fark etmez, ölü bir
organların nakli. Zorunlu olmayan yani
olmadıklarında da hayatın devam edeceği (kişinin kimseden kesinlikle organ nakli yapılamaz.
hayatta kalabileceği) el, göz ve kulak gibi organlar
için gerekli olan illet, burada mevcut değildir. Bu
yüzden, ruhsata ait hüküm burada kesinlikle tatbik
edilemez. Bundan dolayı, bir gözü, eli, böbreği
veya bacağı sağlam olan bir kimseye, ölü bir
kimseden bir göz veya ikinci böbrek gibi bir
organın nakline izin verilmemiştir.
Hayatı (kişinin yaşamını sürdürmesini sağlayan)
organların nakli hususunda ise, çok iyi bilinmesi
gereken iki durum vardır:
İlk durum; hayatın korunması konusundaki illet,
ihtiyaç halinde haram kılınan yiyecekler
konusundaki gibi, kesin olarak yoktur. İhtiyaç
halinde haram kılman yiyeceklerin yenmesinde
kesinlikle hayatın korunması (hayatta kalma)
vardır. Diğer taraftan; kalp, karaciğer, akciğer veya
böbrek gibi bir organın bir şahsa nakli, o şahsin
hayatını kesin olarak korumaya yetmeyebilir. Yani
o kişi hayatta kalabilir de, ölebilir de. Hayatı
korunabilir de korunmayabilir de. Bunu
destekleyen, organ nakli sırasında ortaya çıkan
durumlara (tıbbi hatalar, kan uyuşmazlığı,
sakatlanma gibi) bir çok örnek vardır. Bu nedenle
burada, illet tamamlanmamıştır.
İkinci durum ise, Kıyas için gerekli bir diğer
husus ile ilgilidir. Fer'i (hükmü aranan) mesele,
kıyasa konu olan illetin sonuçlarına ters düşecek
herhangi bir engele sahip olmamalıdır. Bu organ
nakli meselesinde ise, kıyasa konu olan illetin
sonuçlarına ters düşen belirgin bir engel
bulunmaktadır. Bu engel; cesede kırmak, kesmek
veya yaralamak gibi herhangi bir yolla zarar
vermenin haram kılınmış olmasıdır. Daha önemli
olan ve ağır basan bu engel; bu illetin
kullanılmasını ve organ nakline izin verilmesini

55
- eylül 2004/sayı 04 -
saadet
asrından
Ali Şenol

HALİFE ABDÜLHAMİD'İN TUTUMU (TAVRI)

D eğerli okuyucularımız, Ar-Raya (3.


baskı 4 Nisan 1994) kitabından çeviri
olan bu yazıyı Saadet Asrı'nda
bölümüne almamızın nedeni; Halife
Abdulhamid'in Miraç topraklarına duyduğu
Peygamberimiz ( S a l l A l l a h u A l e y h i v e S e l l e m ) şöyle
buyurmaktadır: "Halife kalkandır. Arkasında
savaşılır ve korunulur."
Bu olay, İslam tarihinin en zayıf anlarında,
Hilafet için Avrupa'nın; "hasta adam" dediği
saygıyı gösteren aşağıdaki tavrın, saadet dönemde vukuu bulmuştur.
döneminin tavırlarını hatırlatmasından dolayı bu
Paris'te, Voltair'in yazıları üzerine temellendi-
bölümde yayınlamayı uygun gördük...
rilmiş bir oyun sergilenmişti. "Muhammed ve
"Müslümanların halifesi Abdulhamid'in aşırıcılık (fanatizm)" ismini taşıyan oyun, Zeyd ve
İngilizlere verdiği ültimatom (uyarı)" Zeyneb'in vakıasıyla alay ediyor ve de
Sultan Abdulhamid'in tutumu (tavrı) bizlere, Peygamberimizle(SallAllahu Aleyhi ve Sellem) dalga geçiyordu.
Hilafet Devletinin en zayıf anlarında bile bir Halife Abdulhamid bu olaydan haberdar olduğu
halifenin yönettiği güçlü ümmetin, batı dünyasının an, Fransa devletine Paris'teki elçiliği vasıtasıyla
gözlerini ne kadar korkuttuğunu gösteriyor. bu oyunu hemen durdurmasını iletmiş, aksi
Müslümanların halifesi Abdulhamid, ümmetin takdirde doğacak olan politik gelişmeler için
hem siyasi hem ruhani lideriydi. Siyasi olarak tek uyarmıştır. Bunun üzerine Fransa bu oyunu hemen
bir devlet altında birleşmiş ümmet, her yandan durdurmuştur.
aldığı darbelerle acı çekmesine rağmen, Bu olayın ardından aynı tiyatro grubu
düşmanları için hâlâ büyük bir tehlike İngiltere'ye gitmiş ve oyunu orada sergilemek için
oluşturuyordu. Bu durum bize, Allah'ın Resulünün hazırlıklara başlamışlardı. Bu haberi alan
şu hadisini hatırlatıyor: "Halife kalkandır. Abdulhamid, İngiltere'yi Fransa'yı uyardığı
Arkasında savaşılır ve korunulur." Şimdi bu şekilde uyarmıştır. İngiltere, tiyatro biletlerinin
noktaya iki örnekle değinelim: çoktan satıldığını ve bu oyunu kaldırmanın kendi
Örnek 1: halkının özgürlüğüne bir saldırı olacağı
Bu örnekte; Hilafet Devletinin en zayıf anlarında açıklamıştır. Bunun üzerine Hilafet devleti şöyle
bile, kendilerine açılacak bir cihat tehdidi ve cevap vermiştir: "Fransa'da da özgürlük vardır
korkusuyla İngilizlerin, Peygamberimizin (SallAllahu fakat onlar bu oyunu sergilemekten
Aleyhi ve Sellem)
küçümsendiği bir tiyatro oyununu hemen vazgeçmişlerdir. " Buna cevap olarak İngiltere:
kaldırdığını görürüz. Bu vakıa bugün bizlere "Orası Fransa, burası İngiltere. Fransa'nın oyunu
yabancı değildir. Dünya medyasında yaygın bir kaldırması oradaki özgürlüğün ne kadar sınırlı
ş e k i l d e İ s l a m d i n i k ü ç ü m s e n m e k t e d i r. olduğunun göstergesidir." demiştir. Bu cevabı
Müslümanların kendilerini ve inançlarını duyar duymaz Abdulhamid İngiltere'ye şu
koruyacak, bir halifeleri olsaydı, Salman Rüşdi'nin ültimatomu vermiştir: "İslam ümmetine,
istekleri yerine gelir miydi? İngiltere'nin Peygamberimize hakaret ettiğini ve
küçük düşürdüğünü bir bildiriyle açıklayacağım
Müslümanlar bugün içerisinde bulundukları
ve Cihad-ul-Akbar ilan edeceğim." Böylelikle
utanç verici duruma daha evvel hiç
Abdulhamid işin ciddiyetini onlara göstermiştir.
düşmemişlerdi. Müslümanların öldürülmeleri,
tecavüze ve haksızlıklara uğramaları, kafirlerin Bu ültimatomu duyan İngiltere bir anda
yaptıkları ortak bir zulüm haline gelmiştir. özgürlük hakkında yaptığı açıklamaları unutmuş
Müslim'den rivayet edilen bir hadise göre ve hemen bu oyunu durdurmuştur.

56
- eylül 2004/sayı 04 -
saadet asrından

Bu vakıa bizlere Salman Rüşdi'nin olayını belirtmek istiyorum ve durumunuzun iyi olduğu
hatırlatıyor. Bu şahıs İslam'ı alçaltan, iftiralarla için Allah'a şükrederim.
dolu bir kitap yazmıştı. İslam ümmeti, İslam'a karşı Efendim, Allah sizi korusun ve yardımcınız olsun.
yapılan bu hakareti Amerika ve İngiltere'den Gece ve gündüzlerimi dualar ederek geçiriyorum
d u r d u r m a s ı n ı i s t e y e r e k F i f t h Av e n u e ' d e ve dualarınızda beni de hatırlamanızı istiyorum.
yürümüşlerdi. Salman Rüşdi'nin Peygamberimiz Korkularımı sizinle ve aydın fikirli insanlarla
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
'e korkunç hakaretler bu değersiz paylaşayım. Korkularım büyük ve önemli bir
kitap büyük rağbet görmüştür. Müslümanlar ne sorunla alakalı:
zaman İslam dininin kurallarını yaşamanın tek
Hilafet'in yöneticiliğinden ayrılmamın tek nedeni
çözüm olduğunun idrak edecektir? Müslümanlar
kendilerini "Jön Türkler " diye adlandıran
ne zaman Peygamberimizin (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
insanların ortaya çıkardıkları (yarattıkları)
kurduğu şekilde kurulması gereken bir Hilafet
engeller ve tehditlerdir. "Birlik ve Kalkınma
devletinin Müslümanlara zafer yollarını açacağını
Komitesi" (Komitenin önderlerinden biri Atatürk)
idrak edeceklerdir?
benim, kutsal topraklar olan Filistin'de bir Yahudi
Örnek 2: devletini kurma teklifini kabul etmem için şiddetle
Bu mektup sultan Abdulhamid'in, şeyhi ve diretmişlerdir. Onların inatlarına rağmen
mürşidi olan Şeyh Abu-Şamat'a gönderdiği isteklerini kabul etmedim. Son olarak bana 150
m e k t u p t u r. M e k t u p t a , M ü s l ü m a n l a r ı n milyon altın İngiliz pound'u teklif ettiler ama yine
halifeliğinden neden indirildiğini ve birtakım reddettim ve onlara şunu söyledim: "Dünyanın tüm
siyonistleıin Filistin'i ve kendisini satın alma altınlarını ve 150 milyon altın İngiliz pound'unu
t e k l i f l e r i n i n a s ı l r e d d e t t i ğ i n i a ç ı k l ı y o r. vermeyi teklif etseniz de ben yine o toprakları
Mektubunda sultan Abdulhamid, siyonistlerle iş vermeyi kabul etmem. Ben İslam a ve Peygamberin
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
birlikteliği yapmayı, İslam tarihini lekelememek ümmetine 30 yıldan fazla hizmet
için reddettiğini yazıyordu. Ama günümüzde bir ettim ve ben İslam tarihini, atalarımın, onların
çok yöneticinin tam tersini yapıp Filistin'i bölmeye atalarının, Osmanlı sultanlarının ve halifelerinin
karar aldıklarını görüyoruz. tarihini gölgelemeyeceğim."
Aynı zamanda aynı yöneticiler Arap dünyasında Benim bu son kararımın ardından beni halifelik
ki okul kitaplarına, Osmanlı devletinin işgalci bir makamından indirmeye karar verdiler ve bunun
devlet olduğunu yerleştirmişlerdir. ardından beni Selanik'e sürgün etmeye karar
Şimdi kim işgalci devlet olarak adlandırılabilir? verdiklerini söyleyerek ve beni bu kararı
Müslümanları yüzlerce yıl korumuş olan devlet imzalamaya mecbur kıldılar. Beni yaratana
mi? yoksa Müslüman ülkelerini satmak, İslam'a ve şükrederim ki Osmanlı devletini ve İslam dünyasını
Müslümanlara saldırmak için batı tarafından utandırmama Allah izin vermedi. O kudretli
yerleştirilmiş olan ve birleştirilmiş "mafya" yaratıcıya tekrardan şükrederim. Mektubuma son
gruplarımı? vermeyi istiyorum. O yüce ellerinizden öpüyorum
ve size büyük bir saygım olduğunu belirtmek
İşte Sultan Abdulhamid'in mektubu:
istiyorum. Allah'ın selamı tüm kardeşlerimin ve
"Rahman ve Rahim olan Merhametli Allah'ın dostlarımın üzerine olsun. Bu uzun mektup için
adıyla! Allah, tüm kainatın yaratıcısıdır ve yücedir. beni affedin. Sizinde bu konuda bilgi sahibi
A l l a h ' ı n r a h m e t i v e b e re k e t i k a i n a t ı n olmanızı istedim.
yaratıcısının elçisine, peygamber Muhammed Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize
Mustafa (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)'e olsun. Bu hitabım, saygı olsun. İnananların önderi, Abdulhamid ibn Abdul-
duyulan, ruhların tedavicisi (ruhları tedavi eden), Madgid."
kalplerin ışığı ve zamanın en önder insanı Şazali
tarikatının şeyhi EbuŞamat Efendi 'yedir. 29 Ramazan 1329
Selamlamanın ardından bu Mayıs ayının 22 22 Eylül 1911
'sinde göndermiş olduğunuz mesajınızı aldığımı

57
- eylül 2004/sayı 04 -
sohbet

Kurtuluş Sevinç

AHİRETE İMAN

İster Mü'min ister kafir olsun bütün insanlar bu bedenlerle birleştirildiği zaman. Kız çocuğunun
hayatın bir sonunun olduğunu, ölümün olduğunu hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine
kabul etmektedir. Ancak ölümün varlığını kabul sorulduğu zaman. Amel defterleri açıldığı
etmek bizi kurtarmıyor. Akıllı insan ölümden sonra zaman. Gök yerinden oynatıldığı zaman.
ne var? sorusunu kendisine sormalıdır. Cehennem alevlendirildiği zaman Cennet
Bu soruya cevap ararken mutlaka nakli delillere yaklaştırıldığı zaman. İnsanoğlu önceden ne
başvurmamız gerekir. Çünkü hayatın sonrası insan hazırladığını görecektir."(Tekvir1-14)
için duyu organları ile algılayamayacağı bir Kıyametin vuku bulacağı zaman insanların
alemdir. Bu gaybî bilgileri ise ancak daha önce hallerini Rabbimiz ( S u b h a n e h u v e Te a l a ) bize şöyle
kesinliği akli deliller ile kanıtlanmış Kur'an ve bildirmiştir;
Sünnet'ten almamız gereklidir. " K ı y a m e t i g ö re n h e r e m z i k l i k a d ı n
Bu soruya işaretle Allahû Tealâ Kür'an-ı Kerim emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu
de şöyle buyurmaktadır; düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün, oysa
"O Âllah ki hanginizin daha güzel amel sarhoş değillerdir, fakat bu sadece Allah'ın
(Kur'an ve Sünnete uygun iş) işleyeceğini azabının çetin olmasındandır."(Hac21)
imtihan için ölümü ve hayatı yaratmıştır... " (Mülk "Çekişip dururlarken kendilerini
2)
yakalayacak bir tek çığlık beklerler."(Yasin51)
Bu ayet bize gösteriyor ki hayatın sonunda ölüm Bu ayet birinci defa sur'uıı üfürülüşünü anlatır.
vardır, hayata gelişin gayesi kulluktur (İman edip Böylece insanların tamamı ölür.
salih amel işlemektir). Öldükten sonra diriliş, “Sıır'a üflenince, kabirlerinden Rablerine
hesaba çekiliş, ceza ve mükafat vardır. koşarak çıkarlar.”(Yasin51)
İnsan, hayat, kainat ve bunlara ait düzenlerin yok Bu ayet sur'un ikinci defa üfürülüşü ile insanların
olması, bozulmasını şöyle bildirilmektedir: mezarlarından kalkarak Rablerine gideceklerini
"Sur'a bir üfürüş üfürüidüğü, yer ve dağlar bize bildirmektedir.
kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı " Te k b i r ç ı ğ l ı k k o p a r, h e p s i h e m e n
zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar. huzurumuza getirilmiş olur."(Yasin53)
Gök yarılır, o gün düzeni bozulur. Melekler
Böylece insanlar Allahû Tealâ'mn huzuruna
onun çevresindedirler, o gün Rabbinin arşını
getirilirler.
onlardan başka sekiz tanesi yüklenir."(Hakka13-17)
"Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır, kitap
İçinde bulunduğumuz kainatın var olan
açılır, peygamber ve şahitler getirilir ve onlara
düzenlerinin nasıl yok olacağını ise;
haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle
"Güneş dürülüp ışığı kalmadığı zaman. hüküm verilir."(Zümer69)
Yıldızlar düşüp, söndüğü zaman. Dağlar
Hesap günü Rasuller yani Rasule gelen risalet ile
yürütüldüğü zaman. Doğurması yaklaşmış
develer başıboş bırakıldığı zaman. Yabani (Kur'an ve Sünnet ölçülerinde iman edip
hayvanlar bir araya toplatıldığı zaman. etmediğimiz, Şeri hükme bağlı kalıp kalmadığımız
Denizler kaynaştırıldığı zaman. Canlar hususunda) şahitler ile hesaba çekileceğiz.

58
- eylül 2004/sayı 04 -
sohbet

Efendimiz (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) mahkeme ile ilgili Kur'an ve Sünnet, ölçüsü ile şahitlik edecek.
olarak şöyle buyurmuştur; Hazreti Aişe, hesap günü insanların durumunu
"Kişi ....şu beş değişik şahitler ile mahkemeye sorar. Efendimiz (SallAllahu Aleyhi ve Sellem); “Ya Aişe İnsanlar
gelir. Bir ameli işlerken yeryüzü, onun lehine ve kıyamet günü yalınayak, sünnetsiz olarak
aleyhine şahittir, vücudundaki bütün uzuvlar çırılçıplak anadan doğma bir şekilde haşr olacak”
onun lehine aleyhine şahittir, amel defterleri 'dedi.
onun lehine aleyhine şahittir, yazıcı melekler Aişe 'Ben utanırım Ya Rasulullah' dedi.
onun lehine aleyhine şahittir ve her şevi bilen Efendimiz (SallAllahu Aleyhi ve Sellem); Ya Aişe durum senin
Allah (Subhanehu ve Teala) onun lehine aleyhine hüküm anladığın gibi değil, o gün her insan kendi
verir." nefsinin kurtuluşu derdine düşecek o
Başka bir Hadis-i Şerifte Efendimiz (SallAllahu Aleyhi ve yanındakinin cinsiyetine bakmadan daha büyük
Sellem)
şöyle buyurmuştur; bir işle karşı karşıya kalacak.' buyurdu."
"Kişi Rabbimin mahkemesinde iken Kur'an-ı "Aişe annemiz sordu; 'Ey Rasulullah kıyamet
Kerim gelir o kişi lehinde aleyhinde şahitlik eder. günü ehlini bizlere hatırlatır mısın?' Efendimiz
(İbn-i Kesir Furkan Suresi 32'nci ayetin tefsiri) (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
; 'Ey Aişe amel defterleri insanlara
Yukarıda anlatılan mahkemede şahitlik yapacak verilirken sağdan mı verilecek yoksa soldan veya
değişik şahitler için Rabbimiz Kitab-ı Kerim'de arkadan mı verilecek. Bu an hiçbir kimse hiçbir
şöyle buyurmaktadır: kimseyi hatırlamaz. Amel defteri Mizan adlı
terazinin kefesine konulduğunda terazinin sağ
"İnsanın: Buna ne oluyor? dediği zaman; İşte
kefesi mi yoksa sol kefesi mi ağır basacak. Bu an
o gün, yer, Rabbinin ona vahiy etmesiyle kendi
gerçekleşinceye kadar kimse kimseyi hatırlamaz.
haberlerini anlatır." (Zilzal3-5)
Sırat köprüsünden geçme veya geçmeme hali
"Allah'ın düşmanları o gün cehenneme bitinceye kadar hiçbir kimse hiçbir kimseyi
sürülürler. Hepsi bir aradadırlar. Sonunda hatırlamaz.' buyurdu." (Müslim1193)
oraya varılınca, kulakları, gözleri ve derileri,
Rabbimiz bu anları Kur'an-1 Kerim de şöyle
yaptıkları hakkında onların aleyhine şahitlik
anlatıyor;
ederler."(Fussilet19-20)
"O gün, kişi kardeşinden, annesinden,
"İşte o gün ağızlarını mühürleriz, bizimle
babasından, karısından ve oğullarından kaçar.
elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahitlik
O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır." (Abese
eder."(Yasin65) 34-37)

"Amel defteri ortaya konunca, suçluların,


Evet bu mahkemeden sonra insanlar Cennet veya
onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün,
Cehenneme doldurulurlar. Bu anı Rabbimiz şöyle
'Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuşta
bildiriyor;
küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini
saymış 'derler. İşlediklerini hazır bulurlar. "Fakat kitabı kendisine solundan verilen
Rabbin kimseye haksızlık etmez"(Kehf49) kimse 'Kitabım keşke bana verilmeseydi, keşke
hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, bu iş
"Her can, kendisiyle beraber bir sürücü ve
keşke son bulmuş olsaydı, malım bana fayda
şahit bulunduğu halde gelir."(Kaf21)
vermedi, gücümde kalmadı' derler. İlgililere
"Yanındaki melek 'İşte bu yanımdaki şöyle buyrulur; 'Onu alın, bağlayın. Sonra
hazırdır'der"(Kaf23) Cehenneme yaslayın. Sonra onu boyu yetmiş
Buraya kadar anlattıklarımızdan şu arşın olan zincire vurun. Çünkü, o, yüce Allah'a
anlaşılmaktadır, Kur'an ve Sünnet bunıı inanmazdı."(Hakka25-33)
doğrulayarak dünya hayatında yaptığımız bir işten, "İnkar edenler bölük bölük Cehenneme
söylediğimiz bir sözden, beş derişik şahit ile Rasul sürülür. Oraya vardıklarında kapıları açılır,
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
'e gelen Risalete göre, bu Risaletin bekçileri onlara; 'Size içinizden Rabbinizin
koyduğu ölçü ile muhakeme olacağız. ayetlerini okuyan ve bu güne kavuşacağınızı

59
- eylül 2004/sayı 04 -
sohbet

ihtar eden Peygamberler gelmedi mi?* derler. develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. İşte
' E v e t g e l d i * d e r l e r. L a k i n a z a p s ö z ü , onlara, ceza günü sunulacak konukluk
inkarcıların aleyhine gerçekleşir.' 'Onlara; budur."(Vakıa51-56)
'Temelli kalacağınız Cehennemin kapılarından "Yakıcı ateşe yaslanırlar, kızgın bir
girin; böbürlenenlerin durağı ne kötüdür! ' kaynaktan içirilirler. Onlar için kuru dikenden
denir”(Zümer71-72) başka yemek yoktur, O ise ne besler ne de açlığı
"Oraya atıldıkların zaman, onun kaynarken giderir."(Ğaşiye4-7)
çıkardığı uğultuyu işitirler."(Mülk7) "İnkar edenlere Cehennem ateşi vardır.
"Nerede ise öfkesinden paralanacak. İçine her Ö l ü m l e r i n e h ü k m e d i l m e z k i ö l s ü n l e r,
bir toplumun atılmasında, bekçileri onlara; kendilerinden Cehennemin azabı da
"Size bir uyarıcı gelmemiş miydi? 'diye hafifletilmez. Her inkarcıyı böylece
sorarlar.”(Mülk8) cezalandırırız."(Fatr36)
"Onlar; 'Evet doğrusu bize bir uyarıcı geldi, "Cehennemde şöyle seslenirler ; Ey nöbetçi!
fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey Rabbin hiç değilse canımızı alsın. Nöbetçi; Siz
indirmemiştir, siz büyük bir sapıklık içindesiniz böyle kalacaksınız.' der."(Zuhruf77)
demiştik' derler."(Mülk9) "Doğrusu ayetlerimizi inkar edenleri ateşe
"Eğer kulak vermiş veya akıl etmiş olsaydık, sokacağız, derilerinin her yanışında, azabı
çılgın alevli Cehennemlikler içinde olmazdık.' tatmaları için onları başka derilerle
derler."(Mülk10) değiştireceğiz. Allah güçlüdür, hakimdir."(Nisa56)
"Böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgın Hasan-ı Basri (Radiyallahu Anh) bu ayeti şöyle tefsir
alevli Cehennemlikler yok olsunlar."(Mülk11) etmiştir; "Ateş onları her gün yetmiş bin defa yiyip
Bu ayeti kerimeler de kendilerine gelen bitirir. Onları her bitirdikçe onlara, eski halinize
Peygamberi inkar edip onu dinlemeyip ona dönün denir. Onlar eski hallerine dönerler. "
uymayanların gideceği yeri korkunç bir şekilde "Onlar için Cehennemden bir yatak ve
bize anlatmaktadır. Kafirler için gerçekten çok kötü üstlerine de örtüler vardır. Zalimleri böyle
fakat, hak olan bir şeydir bu. Cezalandırırız."(Araf41)
İbni Abbas'tan Efendimiz (SallAllahuAleyhiveSellem) "O gün, suçluları zincire vurulmuş olarak
"Ey inananlar! Allah'tan sakınılması görürsün. Gömlekleri katrandan olacak,
g e r e k t i ğ i g i b i s a k ı n ı n , s i z l e r, a n c a k yüzlerini ateş bürüyecektir."(İbrahim49-50)
Müslümanlar olarak can verin."(Al-i İmran 102) ayetini "Deki; Gerçek Rabbiniz dedir. Dileyen
okuyup şöyle buyurdu; inansın, dileyen inkar etsin. Şüphesiz zalimler
"Eğer zakkumdan bir damla yere damlatılmış için, duvarları çepeçevre, onları içine alacak bir
olsaydı o damla dünyadaki canlıların geçim a t e ş h a z ı r l a m ı ş ı z d ı r. O n l a r v a r d ı m
vesilesi (olan tüm gıda maddeleri) 'ni bozardı. istediklerinde, erimiş maden gibi yüzleri
Artık zakkumdan başka yiyeceği olmayanın kavuran bir su kendilerine sunulur. Bu ne kötü
(Cehennem halkının) hali nasıldır? "(İbnMace4325) bir içecek ve Cehennem ne kötü bir
duraktır."(Kehf29)
"Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık. O,
Cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. Buraya kadar naklettiğimiz ayetler, kafirler, iman
Tomurcukları şeytan başı gibidir. İşte etmeyen, Allah(Subhanehu ve Teala)'a eş koşanlar, tağutlar,
Cehennemlikler bundan yerler, karınlarını münafıklar, hainler hakkında veya bazı ayetler ise
onunla doldururlar." (Saffat63-66) günahkar mü'minler hakkındadır. Ancak günahkar
mü'min Allah (Subhanehu ve Teala) dilerse iman sahibi
"Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar !
olduğu için ebedi olarak Cehennemde
Doğrusu zakkum ağacından yiyeceksiniz.
kalmayacaktır.
Karınlarınızı onunla dolduracaksınız. Onun
üzerine kaynar su içeceksiniz. Hem de susamış "Rabbinin dilemesi bir yana, gökler ve yer
durdukça, orada temelli kalacaklardır.

60
- eylül 2004/sayı 04 -
sohbet

Rabbin, şüphesiz, her istediğini yapar."(Hud107) Bu ayetlerden anlaşılıyor ki başka birisinin


Bu ayetlerdeki halleri yaşayacak olanların dünya ardından gidiyorsak, bir hizip ile çalışıyorsak,
hayatlarına bakıldığında iman etmedikleri, devlet yönetiyorsak, yönetilensek, birini yardımcı,
Peygamberi tanımadıkları, vahyi dünya hayatlarına dost seçiyorsak onlar Kur'an ve Sünnete
hakem kılmadıkları için bu kötü son ile uyuyorlarsa, marufu emredip münkerden
karşılaşacak ve ebedi bu hal ile kalacaklar. sakındırılıyorlarsa onlarla aynı iş için saf olabiliriz.
Yoksa sonuç bu ayetlerdeki gibi şiddetli bir azap ile
Rabbimiz iman etmeyenlerin dünya hayatındaki
bitebilir.
amellerinin hiçbir değerinin olmadığını yüce
kitabında bakın nasıl tasvir ediyor: Rabbimizin Kur'an da verdiği misal gerçekten
akıllara durgunluk verecek derecede korkunçtur.
"İnkar edenlerin işleri engin çöldeki serap
Şöyle buyuruyor;
gibidir. Susayan kimse onu su zanneder, fakat
oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada "İnkarcılara o gün şöyle denir; Yalanlayıp
Allah'ı bulur ve O da hesabını göriir. Allah durduğunuz şeye gidin. Gölge yapmayan ve
hesabı çabuk görendir."(Nur39) ateşten de korumayan Cehennem dumanının üç
kollu gölgesine gidin. O gölgenin saldığı her bir
Bir topluluk vardır ki samimi olmalarına rağmen
kıvılcım sanki birer sarı devedir, konak gibide
farz sınırlarını aramayarak bazı önderlerin
büyüktür. Yalanlamış olanların o gün vay
arkasından gitmişlerdir. İşte onlar kötü bir sona
haline*."(Mürselat29-34)
varacaklardır. Bu hususta Rabbimiz şöyle
buyuruyor; Mürselat Sûresi'ndeki bu ayetler bize şunu
anlatıyor: Güneşin içindeki gazlar reaksiyona
"Yüzleri ateşe çevrildiği gün, keşke Allah'a
uğrayıp büyük nükleer patlamalara dönüşerek
itaat etseydik, keşke Peygambere itaat etseydik,
güneş sistemine ısı ve ışık vermekte ve oluşan bu
derler. Rabbimiz, biz yöneticilerimize ve
nükleer patlamalar güneş sistemine ısı verirken
büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi
teleskopla izlendiğinde yukarıdaki ayette
yoldan saptırdılar. Rabbimiz, onlara iki kat
anlatıldığı gibi sarı renkli erkek deve sürülerine
azap ver, onları büyük bir lanete uğrat
benzemektedir.
derler."(Ahzap66-68)
Efendimiz (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) Cehennem ateşinin
"O gün, zalim kimse ellerini ısırıp, keşke
ısısını şöyle anlatıyor;
peygamberle bir yol tutsaydım, vay başıma
gelene, keşke falancayı dost edinmesey- "Allahû Tealâ, Cehennemin bin sene
dim."(Furkan27-28) yanmasını emir buyurdu. Ta ki ateşi kıpkızıl
kesildi. Sonra bin sene daha yakıldı. Ta ki ateş
"Allah, sizden önce geçmiş cin ve insan
bembeyaz kesildi. Sonra bin sene daha yakıldı. Ta
ümmetleriyle beraber ateşe girin, der. Her
ki ateşi simsiyah kesildi. Binaenaleyh Cehennem
ümmet girdikçe kendi yoldaşına lanet eder.
simsiyah ve karanlıktır. (Tirmizi)
Hepsi birbiri ardından Cehennemde
toplanınca, sonrakiler öncekiler için, Rabbimiz "Muhakkak ki dünya ateşi rahmet sularıyla
bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş yetmiş defa yıkanmıştır. Dünya ehlinin
azabını kat kat ver, derler. Allah, hepsinin kat kendisinden istifade edebileceği bir duruma
kattır ama bilmezsiniz, der."(Araf38) getirilmiştir."(İbniAbdulberr)
"Nitekim, kendilerine uyulanlar, azabı Efendimiz (SallAllahuAleyhiveSellem)şöyle buyurmuştur;
görünce uyanlardan uzaklaşacaklar ve "İman etmeyenlerin içinde en hafif azabı
aralarındaki bağlar kopacaktır. Uyanlar, keşke amcam E bu Talip 'e çektirilir ki, onun ayağına bir
bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden terlik giydirilir ve Cehennemin bir katmanında
uzaklaştıkları gibi bizde onlardan uzaklaşsak, gezdirilir. Ayağındım aldığı ısıdan dolayı beyni
derler; Böylece Allah onlara, hasretini kaynar. Diğer taraftan azılı kafirler ateş içinde
ç e k e c e k l e r i i ş l e r i n i g ö s t e r i r. O n l a r cezalandırılırken ateşin sıcaklığından dolayı su
Cehennemden çıkmayacaklardır."(Bakara166-168) ister ona bir kase içinde su verilir, onun içinde

61
- eylül 2004/sayı 04 -
sohbet

kan, irin karışımı vardır. O kaseyi içmek için Cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz
ağzına yaklaştırdığında, kasenin içindeki su eşler vardır. Onları en koyu gölgeliklere
karışımının sıcaklığından dolayı yüzünün deri ve yerleştireceğiz."(Nisa57)
etleri kaseye dökülür, böyle olmasına rağmen o "Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten
kişi bu suyu içer çünkü içimle bulunduğu ateş sakınanlara kurtuluş vardır. Bahçeler, bağlar.
daha sıcaktır." Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve dolu
İşte bu kesin delillerden sonra, Ahiret gününde ne kadehler vardır. Orada boş ve yalan söz
kadar korkunç bir son ile karşı karşıya işitmezler. Bunlar Rabbinin katından, hesapları
kalabileceğimizi hesap etmeli ve hemen şimdi karşılığı verilenlerdir."(Nebe31-36)
kendimize bir çekidüzen vermeli, Allah (Subhanehu ve Teala) "Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük
ve Rasulüne (SallAllahuAleyhiveSellem)teslim olmalıyız. bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da
Şu bir gerçektir Cennet ve Cehennem hakkındaki kapıları açıldığında, bekçileri onlara; Selam
bütün deliller akla hitap eder, her akıl sahibi bu size, hoş geldiniz. Temelli olarak buraya girin,
delilleri anlayabilir, ona göre kendisine bir derler. Onlar; Bize verdiği sözde duran ve bizi
istikamet seçebilir. bu yere varis kılan Allah'a hamdolsun. Cennette
Dünya hayatında iman eden ve salih amel istediğimiz yerde oturabiliriz. Yararlı iş
işleyenlerin durumu ise yukarıda anlatmaya işleyenlerin ecri ne güzelmiş, derler."(Zümer73-74)
çalıştığımız isyan ehlinin durumundan çok Enes İbn Malik ( R a d i y A l l a h u A n h u m ) şöyle dedi.
farklıdır. Bu durumu Rabbimiz mü'minler için nur "Rasulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu;
ve hidayet kaynağı olan Kur'an-ı Kerim de şöyle "Cehennemliklerden dünya ehlinin en nimetli ve
anlatır; refahlısı olan kimse kıyamet gününde getirilir ve
"Kitabı sağından verilen; Alın kitabımı ateşe bir daldır ılış daldırılır. Sonra 'Ya Ademoğlu,
okuyun, doğrusu bir hesaplama ile sen hiç bir hayır gördün mü? Sana herhangi bir
karşılaşacağımı umuyordum, der. Artık o nimet uğradı mı? diye sorulur. O kul; 'Hayır
meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir vallahi ya Rab, der. Cennet ehlinden olup da en
yaşayış içindedir. Onlara şöyle denir; Geçmiş çetin ve meşakkatli huy at süren bir kişi getirilir ve
günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık Cennete bir daldırılış ile daldırılır. Müteakiben
afiyetle yiyiniz içiniz.”(Hakka19-24) ona da; 'Ey Ademoğlu, sen hiç bir çetinlik ve
sıkıntı gördün mü? sana herhangi bir sıkıntı ve
"Orada tahtlara yaslanırlar, orada yakıcı
zorluk uğradı mı? diye sorulur. O da; Hayır
sıcak ve dondurucu soğuk görmezler. Meyve
vallahi ya Rab. Bana usla şiddetli fakirlik ve
ağaçlarının gölgeleri, üzerine sarkmış ve onların
ihtiyaçtan dolayı fena bir hal arız olmamıştır. Ben
koparılması kolaylaştırılmıştır. Çevrelerinde
asla bir hayat çetinliği ve zorluğu görmedim,
gümüş kaplar ve billur kaseler dolaştırılır.
der."(Müslim2807)
Billurları gümüş gibi parlaktır, onları ölçüp
ölçüp dağıtırlar. Orada zencefil karışık bir tasla Ebu Hureyre (RadiyAllahu Anh)'dan Peygamber (SallAllahu Aleyhi
ve Sellem)
içirilirler. O pınara selsebil (tatlı su) denir. şöyle dedi; “Aziz ve Celil olan Allah, Ben iyi
Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır. Onları kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir
gördüğünde saçılmış birer iııci sanırsın. Oranın kulun işitmediği ve hiçbir beşer kalbine gelmedik
neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat şeyler hazırladım.' buyurdu."
görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmuştur;
atlastan elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle "Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan
süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz müjdeyi kimse bilmez."(Secde17)
içecekler içirir. İşte bu sizin işlediklerinizin
İmam Malik İbn Enes, Zeyd İbn Estem'den o da
karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer,
Ata İbn Yesar'dan o da Ebu Said Hudri (RadiyAllahu Anh)
denir."(İnsan13-22)
‘den tahsis etti ki, Efendimiz (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) şöyle
"İnanıp yararlı iş işleyenleri, içinde temelli ve demiştir; "Allah, Cennet ahalisine; Ey Cennet
ebedi kalacakla n, içlerinden ırmaklar akan

62
- eylül 2004/sayı 04 -
sohbet

ahalisi, diye buyurur. Onlar; Ey Rabbimiz ferman vatancılık, heva ve nefsi hüküm koyucu edinme vs.
buyur, emrini ifaya her zaman hazır ve kullukta yanlış anlayışlar ümmetin zihinlerine yerleşmiştir.
daimiz. Hayır senin iki elindedir, derler. Allah; "Gözleri cehennem ehli tarafına
Nasıl bu halinizden razı mısınız? buyurur. Kullar; döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler
Ya Rab nasıl razı olmayalım? Sen bize topluluğu ile beraber bulundurma! derler."(Araf47)
mahlukatından hiçbir kimseye vermediğin bunca
nimetleri ihsan buyurdun, derler. Allah; Ben "(Yine) A'râf ehli simalarından tanıdıkları
sizlere muhakkak bunlardan daha faziletli ve birtakım adamlara seslenerek derler ki: "Ne
daha şerefli bir nimet vereceğim, buyurur. Kullar; çokluğunuz ne de taslamakta olduğunuz
Ey Rabbimiz bu nimetlerden daha faziletli ve daha büyüklük size hiçbir yarar sağlamadı."(Araf48)
kıymetli hangi nimet vardır ki? derler. Bunun "Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete
üzerine Allah; Ben sizin üzerinize Rıdvan'ımı erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler
(Razı ve hoşnut olmamı) indiriyorum ve artık bunlar mı?" (ve cennet ehline dönerek): "Girin
bundan sonra sizlere ebediyen darılmayacağım, cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek
buyurur.”(Müslim2892) de değilsiniz" (derler)."(Araf49)
(RadiyAllaû Anh)
İbn Abbas şövle rivavet etti. Rasul "Cehennem ehli, cennet ehline: Suyunuzdan
(SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
buyurdu ki; veya Allah'ın size verdiği rızktan biraz da bize
"Ey insanlar. Muhakkak sizler Allah'ın verin! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları
huzuruna yalın ayakla, çıplaklar ve sünnetsizler dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına
olarak toplanacaksınız." aklanan inkarcılara ikisini de haram kılmıştır,
derler."(Araf50)
"Göğü, kitap d ürer gibi dürdüğümüz zaman,
yaratmaya ilk başladığımız gibi katımızdan Buraya kadar aktardıklarımızdan da anlaşılacağı
verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. gibi Ahiret günü hesap, haşr-u neşr'in gerçekten
Doğrusu biz yaparız."(Enbiya104) çok çetin geçeceği gün gibi ortadadır. Rabbimiz
şöyle buyurmuştur;
"Haberiniz olsun ki kıyamet günü mahlukat
içinde ilk olarak elbise giydirilecek kimse İbrahim " B u n l a r, b ü y ü k b i r g ü n d e t e k r a r
(Aleyhi's Selam)
'dır. Şu da haberiniz olsun ki dirileceklerini sanmıyorlar mı ? O gün insanlar
ümmetimden bir takım insanlar getirilecek onlar alemlerin Rabbinin huzurunda dururlar."(Mutaffin
4-6)
yakalanıp sol tarafa (Cehennem tarafına)
götürülürler. Hemen ben, Ey Rabbim onlar benim "Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç
Sahabelerimdir, diye sesleneceğim de, bana, sen kimse başkası için herhangi bir ödemede
onların senden sonra (dinde) neler icat ettiklerini bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin
bilmezsin, denilir. ... Bunun üzerine bana, emin ol vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye
ki sen bunlardan ayrıldığından beri onlar alınmaz; onlara asla yardım da."(Bakara48)
ökçelerine basarak, geri dönmüş, miirtetler
olmakta devam etmişlerdir, denilir."(Müslim2860) "O gün hiç kimse başkası için bir şey yapamaz
O gün iş Allah'a kalmıştır"(İnfitar19)
Ümmet nasıl topuklarının üzerine dönmüştür.
Hiç şüphesiz buna en büyük neden Şer-i "Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi
hükümlerin hayat sahasından silinmesi İle şer'i önceden yaptıklarına bakacak ve inkarcı kişi:
hükümlerin yerine batı menşeili; Demokrasi, "Keşke toprak olsaydım!" diyecektir."(Nebe40)
Laiklik, Kapitalist ideoloji, Komünizm,gibi batıl
"De ki: Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve
fikirler ile Tasavvuf, körü körüne insanlara
yerin hükümranlığı Onundur. Sonra Ona
bağlanma ve onları hüküm koyucu konumuna
döndürüleceksiniz."(Zümer44)
çıkarma, mantık, felsefe, atalar dini, fayda-zarar,
kolay-zor, menfaatçilik, tedricilik, milliyetçilik, "(Ey insanlar) Nereye gidiyorsunuz ?"(Tekvir26)

63
- eylül 2004/sayı 04 -
sohbet

"Ey insanlar! Allah'ın vâdi gerçektir, sakın


dünya hayatı sizi aldatmasın. Allah'ın affına
güvendirerek (şeytan) sizi ayartmasın!"(Fatır5)
Ey Ademoğlu öyle bir mahkemeden geçeceksin
ki orada torpil yok, aracı yok, rüşvet yok, Allah izin
vermezse şefaatçi yok, her yönden çepeçevre
kuşatılmışsın, yaptığın her iş ve sözde, beş ayrı
şahit ile Yüceler Yücesi Allahû Tealâ'nın
mahkemesine geleceksin, gel yol yakınken,
yaşarken, kendi kendini muhakeme et, yol
yakınken hidayete tabi ol, kalıcı olan nimetlere
bağlan talep et, Allah (Subhanehu ve Teala) katında hayırlı
olan nimetlere bağlan. Allah (Subhanehu ve Teala)'a ve Allah
(Subhanehu ve Teala)
'tan gelen iman ve yaşam esaslarına
sımsıkı sarıl, akideni yeniden gözden geçir, kontrol
et, amellerinin ölçüsünü nereden alıyorsun bak,
yanlışsa o ölçüleri terk et, tövbe et. Böylece ahir
günde yüzleri ağıranlardan ol, yüzleri
kararanlardan değil.
Şunu bil ki, Allah ( S u b h a n e h u v e T e a l a ) 'ı asla
kandıramazsın, sözünde özünde dosdoğru ol.
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" ilahi emrine
Efendimiz (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) sımsıkı sarılmıştı sende
rehberini takip et, ona uy.

64
- eylül 2004/sayı 04 -
sesleniş

Tuba Sivren

FATIR SÛRESİ’NDEN İNSANLARA HİTAP

a) Allah'ın verdiklerini düşünün! düşünmeye sevk eden en etkili ve uyarıcı bir delil
A'raf Sûresi'ndeki "kullukta dikkatli olun" değil mi?
emri ve gerekçelerinin ardından, nüzul sırasına Görülüyor ki; göklerde ve yerde ne varsa hepsi
göre "insanlara hitap" ayetlerini incelemeye devam insanın emrine ve insanın istifadesine sunulmuştur.
ediyoruz, ve görüyoruz ki; kullukta dikkatli Güneş, ay, yıldızlar, gece-gündüz, denizler,
olmamızın niçin gerektiği Fatır Sûresi'nde bir kez ırmaklar... bütün bunlar insana hizmet etmektedir.
daha açıklanıyor: Ayrıca insanoğlunun daha yakınında ve her zaman
"Ey insanlar! Allah'ın size verdiği nimeti iç içe bulunduğu nimetlere de dikkati çeken Allah,
düşünün! Allah'tan başka, size göklerden ve bunların hepsini insanlar için yarattığını vurgula-
yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O'ndan mıştır. Bunlar üzerinde düşünülmesi gerektiğini bir
başka ilah yoktur, o halde nasıl aldanıyorsunuz. çok ayetinde vurgulamıştır. Fakat bugün bu
"(Fatır3) güzellikler bizim için alışkanlık olmuş, öyle ki
kaybetmeden değerini anlayamaz olmuşuz,
İnsan çevresini dikkatle incelediğinde, her üzerinde düşünmek ise bizden çok uzaklaşmış.
varlığın ve her olayın insanı hayret içinde bırakacak Doğa ve doğadaki güzellikleri anlatan ayetlerin
ölçüde, nice hikmetli ve düşündürücü yönlerinin tekrarlanışı; bu güzellikleri düşünüp hatırlama-
olduğunu görecektir. Mesela; yarak, Rabbimiz, ilahımız Allah'a daha çok
İnsan başını kaldırıp gökler alemini yönelmemiz ve O'nun için daha çok amel
seyrettiğinde, uçsuz bucaksız boşlukta, işlememizle ilgilidir.
milyonlarca ve milyarlarca yıldızın dolaştığını Ye hatırlatma devam ediyor;
görecektir. Hatta bugün en modern teleskoplarla "Allah'tan başka, size göklerden ve yerden
bakıldığında, görülmeyecek uzaklıkta nice rızık verecek bir yaratıcı var mı?"(Fatır3)
yıldızların var olduğu bilinmektedir. Demek oluyor Rızık; gerçekten rızıklarımızın Allah'ın katından
ki; bakışlar derinleştikçe, uzay da derinleşiyor ve olduğunu biliyor ve bu konuda teslim olabiliyor
ifadesi rakamla mümkün olmayan mesafelere
muyuz? Bugünün insanına baktığımızda rızık
ulaşılıyor.
peşinde koşmanın yanında çocuklarına bir şeyler
Diğer taraftan dikkatler yeryüzüne bırakmak adına dünyanın peşinden gidiyor, dünya
çevrildiğinde; insan, hayvan, bitki ve diğer işlerine gereğinden fazla dalıyorlar. Onlara bu
varlıkların, bir kompozisyonun bütününü teşkil duruları hatırlatılınca varlıklı sahabeleri örnek
eden süslü bir dekor görünümünde olduğu fark gösteriyorlar, kendi yaptıklarının meşru olduğunu
edilecektir. Yemyeşil bir bahçenin rengarenk
kabul ettirmek için. Oysa o sahabeler varlıklarını
çiçekleri arasında dolaşan insan, görmüş olduğu
Allah için harcayarak çabuk buluyor, çabuk
bu güzel manzara ve teneffüs ettiği o güzel kokular
yitiriyorlardı! Onlarda müthiş bir teslimiyet vardı.
karşısında hayranlığını gizleyebilir mi? Yine
Ve bu teslimiyetlerinin karşılığı olarak Allah daha
küçücük bir tohumun kara toprakta yemyeşil bir
çiçek halini alması, sonra o çiçekten bal arısının bal doğrusunu bilir- Rabbimiz de kimisine Kendi
yapması ve o balın da insanlar için bir şifa yolunda harcadıklarını karşılığını dünyada
kaynağı olması, aklı başında olan insanları misliyle veriyor, kimisinin karşılığını ise Ahirete
bırakıyordu.

65
- eylül 2004/sayı 04 -
sesleniş

Kendi geleceğimiz ve çocuklarımızın geleceği Yani ayırmadı hiç kimseyi Müslümanlar ya da


için çalışıp duruyoruz. Rabbimiz bildiği tanıdığı kafirler diye... bu hitap Müslüman, kafir herkese.
için insanı hatırlatıyor "rızıklarınız benim Siz kendinizi kandırabilirsiniz, Allah'ın üzerinize
elimde" diye. yüklediği bütün yükümlülükleri unutup, dünya
O halde ne yapabiliriz sorusu geliyor insan nimetlerini Allah'ın davasının önüne geçirecek
aklına, cevap hazır; "...O'ndan başka ilah derecede aldatabilirsiniz kendinizi...
yoktur..." İşte biz: bu bilinci taşıyarak yalnızca Dünya ve içindekilere aldanmadan, Allah'ın
O'na iyi bir kul olmanın peşinden koşacağız. Ondan hükümlerinin hakimiyetini hayata yansıtarak
başka ilah tanımayacağız, O'na Kendisinin istediği
yaşamak duası ile...
amellerle dönmeye çalışacağız. Ve "Allah'ın bize
verdiği nimeti düşünüp", O'na şükredeceğiz.
Biliyoruz ki Rabbimizin bizlere lütfettiği en büyük
nimet İslam'dır. Çünkü İslam, karanlıklarda
boğulan insanlığa bir ışık olmuştur. Çaresizlik
içinde, içinde bulunduğu bataklıkta yaşamaya
çalışan toplumlara, bataklığı kurutan bir güneş
olmuştur. Dalalet ve sapıklık yüzünden benliğinden
çıkmış Ademoğlu'na, bir kimlik, bir kişilik
sunmuştur, İslam... böyle bir nimettir, İslam. Ve
üzerinde durup düşünülecek; düşünülüp büyüklüğü
idrak edilecek ve kaybedilmemeye çalışılacak
yegane vakıadır.
Bir başka ayette Rabbimiz bizi şöyle uyarıyor;
"Ailene namazı emret, kendinde ona sabırla
devam et, senden rızık istemiyoruz, aksine seni
biz rızıklandırıyoruz."(Taha133)
Ve aldanmak... "Nasıl aldanıyorsunuz?"
buyuruyor ilgili ayette yüce Rab.
Acaba insan, sayısız nimetlerin kendisine
verildiğinin farkında mı? Nimetlerin değerini
takdir edip, onları kendisine sunan yüce Allah'a
karşı şükran vazifesini yerine getiriyor mu?
sorularıyla karşımıza çıkan ve bizi düşünmeye sevk
eden ayet; "nasıl aldanıyorsunuz?" sorusuyla
sorgulamaya devam ediyor. Her şey ortada
olmasına rağmen, nasıl kandırılıyor ve nasıl
Benden, İlahlığımdan uzaklaşıyorsunuz, diye!
Rabbin ilahlığı! yani tüm hayatı kuşatıcılığı, yani
hükmün ve otoritenin O'nda olması... Düşünün
Allah için nasıl aldanıyoruz. Rabbimizin
kullanımımıza sunduğu bunca nimetin,
gözlerimizin önünde O'nun ilah lığını
göstermeyecek bir perde olmasına müsaade
ettiğimiz için mi bu hitap bize... Yanılmayalım
sakın, Allah "Ey İnsanlar" dedi diye Rabbimiz...

66
- eylül 2004/sayı 04 -
aile kaledir

Hicret Güler

AİLE İHMALİ VE SONUÇLARI

Kadını ve erkeği birbirine örtü olmaları için Musa'lar yetiştiren Asiye olmalı. Ama acılar bazen
evliliği öneren Allah (Subhanehû ve Tealâ)'a hamd-u senalar gerçeklerdir. Eşinin ilgisizliğinden çocuklarının
olsun. bozuluşuna dayanamayan, tedavi olacak şekilde
Salat ve selam bir çok evliliği olduğu halde hasta olan Müslüman hanımlar oluyor, oluşuyor
eşlerinin hakkını gerektiği gibi veren Allah(Subhanehû ve maalesef…
Tealâ)
'nın Elçisi, bizim rehberimiz ve önderimiz Bir başka kadın böylesi ilgisizlik probleminden
Hazreti Muhammed (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) 'e aline, dolayı başka bir erkeğe ilgi duyacak kadar
ashabına ve hiç taviz vermeden onun yolunda zavallılaşıyor.Ya da o da eşi gibi orası senin, burası
gidenlere olsun. benim misali gezip durarak ayrılık yaşıyorlar ve
Rabbim bizlere de onlara katılmayı lütfeylesin. çocuklar arada kayboluyor.
Sevgili köklü değişim okurları bundan önceki Erkekler ise bu durumlarda; İslam'a uygun
yazılarda; muhteşem bir sistem olan İslam'ı düşüncesiyle ikinci bir evlilik yapmaya kalkışıyor
kendisine dava edinenler ve onun için çalışan ya da bilinçli bir çift oldukları halde boşanıyorlar.
Müslüman aileler ve o ailelerin bireylerinde olması Boşanma İslam'da haram demiyoruz, acı olan;
gereken olgun ve Kur'an'a uygun davranışların bir sudan bahanelerle olması ve Allah ın Elçisi'nin
kaçını paylaştık. Bu ay ki yazımızda ise acı olsa da “Allah ( S u b h a n e h û v e Te a l â ) 'ın en sevmediği helal
Müslüman ailelerdeki bazı olumsuzlukları sizlerle boşanmadır” sözünün unutulmasıdır.
paylaşalım istedik Allah'(SubhanehûveTealâ) 'ın izni ile. Kadının kendine kuracağı en güzel dünya, tüm
Allah'(Subhanehû ve Tealâ)
'ın elçileri hakka yönelip, O'na kalbiyle Allah (Subhanehû ve Tealâ)'a yönelip O'nun rızasını
itaat ederken asla ailelerinin kendilerine başka kazanma çabası içinde olmasıdır. Ancak bu,
dünyalar kurmalarına sebep olmuyorlardı. çocukların yönelmesinde etkili olmuyor. Çünkü
erkek çocuğu genelde babayı, kız çocuğu ise anneyi
Arkadaşlarla veya vakıf vb. yerlerde bir araya
model alıyor -Tabi onları ve ilgilerini evde
gelinip saatlerce belirli konular konuşuluyor, bazen
bulabilirse-. Bulamayınca modeli onların yerine
de tekrarlar oluyor. Bu işlemi ailenin iki yönlü
koyduğu, cahiliye kültürünü yaşayan sokaktan
yöneticilerinden biri yapıyor (Anne-Baba). Eğer bu
alıyor.
davranış erkek tarafından yapılıyorsa; kadın
kendisine başka bir dünya kuruyor. Hatta bu Biz, bu hal ile, ciddi bir yaşam tarzının gelmesi
nedenle psikolojik tedavi görenler oluyor.Yalnız için aynı düşünce yapısına sahip olduğumuz
kalan ve babanın ilgisizliği nedeniyle çocuklarını insanlarla mücadele verirken, yarın ilk karşımıza
manen kaybeden anne, sinir bulanımı geçirerek çıkan çocuklarımız, ihmal ettiğimiz eşlerimiz
psikolojik tedaviye mahkum oluyor. olacaktır. İşte bu gerçek acıdır!
Aslında bu ve benzeri ihmal problemlerinde; - Bizler Allah'ın rızasını kazanmak istiyorsak; her
Allah korusun- eş Firavun olsa da kadın evinde biri ayrı dünyalarda olan değil beraber çalışan

67
- eylül 2004/sayı 04 -
aile kaledir

aileler olmalıyız. Acı ama gerçektir ki; son Çocuklarının geleceği, kendisinin ve davasının
zamanlarda birçok çocuk gayri İslamî başarısı için İslamî ilkelere göre davranan kişi,
yaşamaktadır. Şeytan ve ordusunun onlara kurduğu mücadeleye önce en yakınını ihmal etmeden
tuzaklar olan; TV dizileri, eğlence yerleri, oyun başlamak zorunda.
sahaları, sokakta köşe başındaki “balici” çeteler, “Sizler Kitab'ı okuduğunuz halde, insanlara
internet kafe vb. yerler varken bu kaçınılmazdır. iyiliği emredip kendinizi unutuyor musu-
Evini daima ihmal eden, öncü olmaya çalışan biz nuz?”(Bakara44)
Müslümanlar, eşlerimiz neden evden kaçıyor, bizi Çocuklarını diri diri toprağa gömenler gibi, biz de
ve çocuklarımızı yalnız kalmaya mahkum çocuklarımızı şeytani tuzaklara gömmeyelim.
ediyorlar diye hiç düşündük mü? İki tarafta oturup Başarılı olmak istiyorsak Allah'ın ipine beraberce
bu sorunlara çözüm getirmezlerse Allah'ın hesap sımsıkı sarılmalıyız…
soracağını akıllarından çıkarmasınlar, çıkarma-
Allah'a emanet olun…
yalım.
“Sen aile halkına namazı emret. Kendinde
sabırla ona devam et! Senden rızık istemeyiz,
sana rızkı biz veririz. Güzel akıbet ise takva
sahiplerinindir.” (Ta-Ha32)
Biz önce kendimizden başlayarak, eşimizin ve
çocuklarımızın kalplerinin Allah için titremesini
sağlama çabası vermeliyiz. Yoksa bu hastalık ve
belalar bizi asla bırakmaz. Üstelik kadının veya
erkeğin eşini adam yerine koymaması cabası; “sen
cahilsin, sen anlamazsın” gibi aşağılayıcı sözler
veya argo sözcükler… Hangi kadın veya erkek
kendisinin daima hakaret edilip aşağılandığı yerde
yaşar, yaşamak ister.

68
- eylül 2004/sayı 04 -
tefsir

Esad Mansur

BAKARA SÛRESİ AYET 14-20

Kur'anı Kerim münafıkların sıfatlarını ve ve ileri gelenler böyle yapıyorlar. İsrail


hareketlerini izah etmeye şöyle devam ediyor: yöneticileriyle veya Amerika ve Avrupa
“(Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları yöneticileriyle görüşünce biz sizinle beraberiz
vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini derler. Ancak Müslümanlar gibi davranmak
saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: zorundayız. Aslında onlarla alay ediyoruz derler.
Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) Yeni münafıklar eski münafıklar gibidir. Bunlar
sadece alay ediyoruz, derler.” (Bakara 14) zannediyorlar ki güzel bir iş yapıyorlar! Allah
onlara şöyle cevap veriyor:
Onların kafir arkadaşları birer şeytanlar olarak
nitelendi. Şeytan sözcüğü Arapçada “Şata” “Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de
fiilinden türedi. Haktan ve doğruluktan uzaklaşınca azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden
“Şata” denir. Şeytan bu fiili çok yapan ve insanları onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.” (Bakara 15)
hatan, doğruluktan uzaklaştıran kimseye şeytan Çünkü, hesaba çekileceklerini unutuyorlar,
denilir. Sapan ve saptırıcı olan şeytan olur. O bunun için Allah onlarla alay ediyor ve diyorki
sebeple Cin sûresinde bir takım Cinler Kur'anı o n l a r a ; e y z a v a l l ı i n s a n l a r, k a ç s e n e
dinleyip müslüman olunca şöyle dediler: yaşayacaksınız!? Bu dünyadan ne kadar şey elde
“Doğrusu bizim sefihimiz (İblis veya azgın edeceksiniz!? Bana döneceksiniz ve öyle ağır ceza
cinler), Allah hakkında pek aşırı yalanlar vereceğim ki ebediyyen ondan
uyduruyormuş.” (Cin 4) kurtulamayacaksınız. Bugün, dünyada müminlerle
alay ediyorsunuz, böylece seviniyorsunuz, her tür
Onların sefihi iblis idi. Sefih ise beyinsizdir. İblis
haramı işliyorsunuz, Allah'ı hesaba katmıyorsunuz.
cinlerin babası ve ilk cin idi. Diğer cinleri
Ama, yarın kıyamet günü müminler sizinle alay
saptırıyordu ve Allah hakkında, sapık (Şatata)
edecekler, kim kime gülecek bakacağız. Nitekim,
şeyler söylüyordu. Bu nedenle, iblis şeytan olarak
dünyada onların devletleri ve egemenlikleri
adlandırıldı. Hemde insanların babası ve ilk insan
geçicidir. Muhakkak, Allah onları yenilgiye
olan Adem'i saptırdı. İblise benzer veya sapık olup
uğratacak ve müminleri muzaffer kılacaktır. Esas
başka insanları saptıran veya iblisin amelini yapan
itibariyle onlar iflas eden ve zarara uğrayanlardır.
kimselere şeytan denir. Genellikle bunlar kafirlerin
liderleri ve önderleri olurlar. Bu ayette bu Onlar hakkında Allah (cc) şöyle diyor:
kastediliyor. Münafıklar Yahudi ve Hıristiyan “İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın
liderlerin yanlarına gidince, biz müslümanız alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı
diyoruz, onlar gibi bazen namaza gidiyoruz veya olmamış ve kendileri de doğru yola
oruç tutuyoruz ve hatta onlarla beraber savaşa girememişlerdir.” (Bakara 16)
gidiyoruz yani; müslüman olarak gözükmeye Hidayeti gördüler, onlara hidayet geldi, sözde
çalışıyoruz. Ama, biz gerçekte sizdeniz, sizinle hidayete girdiler (hidayetli olarak gözüküyorlar)
beraberiz, onlarla alay ediyoruz, onları kandırmak fatat, bunu gerçekte reddettiler, bu nedenle hidayeti
için böyle yapıyoruz. Bugün, Türkiye'de ve diğer sattılar ve dalaleti satın aldılar. Gerçek onlar
İslam memleketlerinde birçok yönetici, parti lideri hidayet üzere değillerdir. Onların ticaretleri kârlı

69
- eylül 2004/sayı 04 -
tefsir

değil, zarardadır. Saf sûresinin 10'uncu ayetinde şimşeklerden gelecek ölüm korkusuyla
Allahû Tealâ müminlere karlı ticareti gösteriyor. O parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah,
ticaret gerçek ticarettir, acıklı azaptan kurtarandır. kafirleri çepeçevre kuşatmıştır.” (Bakara 19)
Çünkü, insan bu dünyada dünya için yaşamıyor, Karanlıktan maksat kalplerindeki şek ve
ahiret için yaşıyor, dünya imtihan yeridir, her şüphedir. Bu tür münafıklar İslama karşı tereddüt
yönüyle insan imtihandadır. Eğer, her durumda halindedirler, tam inanamıyor, reddedemiyorlar.
Allah'ın dediğine uyarsa ahireti kazanır ve cennete Başka ifadeyle, fikirleri mefhum haline
girer. Hidayeti kabul etmeyip reddedenlerin halini getiremiyorlar. Çünkü, insan bir fikri kavrarsa,
Allahû Tealâ şuna benzetiyor: zihninde tasavvur ederse ve ona inanırsa mefhum
“Onların (münafıkların) durumu, (karanlık haline gelir. Bunun neticesi, buna göre hareket eder.
gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş Bunu tam yerleştirirse ona teslim olursa herhangi
yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen bir tereddüde yer bırakmazsa ve onu kendinden bir
onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar parça haline getirirse kanaat hasıl olur. Ama,
içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler.” bunlara tam güvenemiyorlar, tereddüt içindedirler,
(Bakara 17) gürültüden başka birşey değildirler.
İslam'a sözde girince ateş yakmış oldular fakat, Şimşek ise nur ve ışıktır. Kalplerine şimşek gibi
gerçekten İslama girmedikleri için Allah ateşin iman nuru giriyor, parlıyor ve sonra kaybolup
nurunu İslamın ışığını onların üzerinden kaldırdı ve gidiyor. Bu tür insanlar bazen etkileniyorlar,
karanlıkta (küfürde) kaldılar. Artık, hiç mümin olduklarını zannediyorsun. Fakat, bu iman
göremiyorlar aynı anda: geçicidir, tam sabit olmuyor. Tamamen şimşek gibi
“Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu parlıyor ve hemen sonra sönüyor kayboluyor. Oysa
sebeple onlar geri dönemezler.” (Bakara 18) onlar karanlıktadırlar, kalpleri kara bulutlarla
doludur, bulutlar çarpışınca gürültü olur, fikirleri
Böylece onlar sağır, dilsiz ve kör oldular, aynı
çelişki içindedir, tam kanaat getiremiyorlar. Bu
anda hidayete dönemiyorlar. Çünkü, karanlığa
çarpışma esnasında şimşekler çakar, sanki iman
alıştılar, nuru hidayeti istemiyorlar. Onlar, hakkı ve
kalplerine girdi. Fakat, güvenemedikleri için bu
doğruluğu işitmezler, duymazlar, sağırdırlar.
parlama hemen kayboluyor. İçlerindeki tezatlar ve
Bunlar dilsizdirler, haktan söz edemez, doğru fikir
fikir çarpışmasından dolayı neredeyse ölecekler,
söyleyemezler. İnsana konuşan bir hayvan denilir.
gürültü onları çok etkiliyor, tezat olması, eski
Bunun nedeni insanın düşünüyor olmasıdır.
fikirler ve inançları üzerinde kalmak istiyorlar, yeni
Münafıklar düşünmedikleri için dilsiz oldular. Hep
fikirleri duymak için parmaklarını kulaklarına
susan kimse düşünmeyen kimsedir. Düşünen kimse
sokarlar. Çünkü, yeni fikirler, İslam fikirleri
denilince olumlu sıfattır, doğruyu eğriden ayıran
kulaklarına girerse eski fikirler batıl ve küfür
kimse demektir. Hem sağır, hem dilsiz, hem kör
fikirleriyle çatışma yapar, böylece fikri çatışma
olarak nitelenirse hiç düşünmeyen kimse demektir.
meydana gelir. Fikirler etkilediği için bu hale
Hayvanlardan daha aşağı olurlar. Başka ayetlerde
düşerler.
Allah (cc) onları şu şekilde vasıflandırdı:
Bu asırda bunlara benzer insanları görmek
“İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da
mümkündür. Onlar hak ve doğru fikirleri hiç
şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (Araf 179)
duymak istemez, duyarsa sanki onu öldürüyorsun,
Allahû Tealâ bu çeşit münafıkları şuna benzetti: o kadar rahatsız oluyor ki, seninle kavga etmeye
“Yahut (onların durumu), gökten sağanak kalkışır veya seni kovmaya çalışır.
halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, Ama, kafirler nereye kaçacaklar? İmanında
gürültü ve şimşekler bulunan yağmur (a tutulmuş tereddüt, şüphe ve şek var olan kimseler kafir
kimselerin durumu) gibidir. O münafıklar olurlar. Çünkü, inanamıyor, güvenemiyor, hep

70
- eylül 2004/sayı 04 -
tefsir

tereddütlüdür. Hucurat sûresinin 14 ve 15'inci kalplerinde gözüküyor, bu nedenle doğru yolda


ayetlerinde bir takım bedevileri anlatıyor. Bunlar yürürler, imandan söz ederler, müminlerle beraber
inandık dediler, Allah onlara diyor ki: İslam için yürürler. Bazen cihad ederler ve davayı
“Bedevîler "İnandık" dediler. De ki: Siz iman anlatırlar. Fakat, bu iman sabit olmadığı için şimşek
etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz gibi parlıyor, sonra tekrar karanlıkta kalıyorlar, eski
iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve halde bulundukları yerde kalırlar, eski fikirlerine
elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir dönerler. Çünkü, yeni fikirleri kalplerine
şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok yeleştiremiyorlar. Allah istese hep onları sağır ve
esirgeyendir. Müminler ancak Allah'a ve kör bırakır. Yani, kafirler gibi olurlar. Fakat, Allah
Resûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye onlara müdahale etmiyor, insanı imana veya küfre
düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla zorlamıyor, onu serbest bırakıyor. Oysa Allah her
savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” şeye kadir olduğu için bunu yapardı. Ancak,
(Hucurat 14-15) insanları imtihan etmek için insanları serbest
bırakıyor, isteyen mümin olsun, isteyen kafir olsun.
Bakara sûresinin 20'nci ayetinde İslam nurunun
Kehf sûresinde şu ayette geçtiği gibi:
tesirini şöyle anlatıyor:
“Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise dileyen
“(O esnada) şimşek sanki gözlerini
iman etsin, dileyen inkar etsin. Biz, zalimlere öyle
çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı
bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları
aydınlatınca orada birazcık yürürler, karanlık
kendilerini çepe çevre kuşatmıştır. (Susuzluktan)
üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar.
imdat dileyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden
Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır,
gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne
gözlerini kör ederdi. Allah şüphesiz her şeye
fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeri!” (Kehf
kadirdir.” (Bakara 20)
29)
Burada, insanların kalplerine imanın şimşek gibi
girmesi ve çıkmasının olayını anlatıyor. Biraz iman

71
- eylül 2004/sayı 04 -
kitaplık

Kurtuluş Sevinç

İSLAM BİRLİĞİNE ÇAĞRI

Kitabın Adı : İslâm Birliği'ne Çağrı entegrasyonunu sağlamıştır. Bu ise kapitalizmin


Yazarın Adı : Harun Yahya sinsi yönü olan inanç özgürlüğünün Müslümanları
a l d a t m a s ı n d a n k a y n a k l a n m ı ş t ı r. Ya n i
Sayfa Adedi : 100
Müslümanlar İslamî olmayan bir sistemde sadece
Yayın Tarihi : Ağustos 2003 inanabilme hususundaki serbestiyetten dolayı
farkında olmadan İslâm dışı bir sisteme entegre
Bu ay, Ağustos ayının son haftasında bir olmuştur. Bu ise günümüz Müslümanlarının vahim
gazetede yazı dizisi olarak önsözü yayınlanan durumlarını icat etmiştir. Ahlâk günümüzde ferdi
Harun Yahya'ya ait İslâm Birliği'ne Çağrı kitabını olarak gerçekleştirilecek bir erdem olarak
ele almayı düşündüm. Son zamanlarda yeniden görülmektedir. Bundan dolayı da "Herkes
zikredilmeye başlanan İslâm Birliği fikri kapısının önünü temizlerse her yer temizlenir"
Müslümanları, yeni bir sonu hüsran olan maceraya türünden sözler türemiştir. Ancak kapı önlerinin
sürükleyeceğe benziyor. Bu sebeple daha önceleri dışında kalan yerler mesela, kamusal alan olarak
de hem Arap memleketlerinde hem de Türkiye'de zikredilen yerler ne olacak? Bu anlamda İslâm
bahsi fazlaca geçmiş olan İslâm Birliği fikrine ahkamının neticesini almak için yani Kur'an ile
Harun Yahya'nın bu kitabını kritik ederek ahlâklanmak için Kur'an ile topluma hükmetmek
bakacağız. Hayır olur inşaAllah. gereklidir. Yoksa kamusal alanlarda pislik boğazı
aşar.
Yazar şöyle başlamış kitabına "İslam dini
bundan 14 asır önce Arabistan Yarımadasında "Hz. Muhammed (SallAllahû Aleyhi ve Sellem)'in vefatının
doğdu. Allah'ın, Hz. Muhammed (SallAllahû Aleyhi ve Sellem)'e ardından da İslâm'ın yükselişi hızla sürdü. İslâm,
Kur an'ı vahyetmesi ve insanlara İslâm ahlâkını birkaç on yıl içinde tüm Mezopotamya'ya, Kuzey
bildirmesiyle, şiddet, barbarlık ve cehalet içindeki Afrika'ya yayıldı. Batı'da İspanya'ya, Doğu'da ise
Arap toplumu barış, akıl ve medeniyeti öğrendi. " Hindistan 'a kadar ilerledi.
Yazarın da değindiği gibi şiddet, barbarlık ve Birkaç on yıl önce Arap çöllerinde hayvancılık
cehalet içindeki Arap toplumu barış, akıl ve yapan Araplar, İslâm'ın onlara kazandırdığı
medeniyeti İslâm sayesinde öğrendi. Ancak yüksek akıl, kültür ve bilinçle büyük bir
buradaki hata toplumun bu dönüşümünün İslâm imparatorluğun yöneticileri haline geldiler. Bu,
ahlâkından kaynaklandığını ifade etmektir. Ahlâk tarihte eşi görülmemiş bir büyümeydi. 100 yıl
uygulanan bir sistemin toplumdaki tezahürüdür. içinde, İslâm İmparatorluğu, çok büyük bir alana
Bu ıslah ve mükemmel dönüşüm İslâm ahlâkının yayıldı ve çok güçlü bir yönetim kurdu."
neticesi değil İslâm ahkamının uygulanması Yine yazar İslâm'ın kısa sürede çok geniş bir
neticesidir. Dolayısıyla ahlâk başlangıçta yer coğrafyaya yayıldığından bahsetmiş ki çok
almayıp neticenin kendisidir. Bu tür bir çağrı, yani doğrudur. Ancak bunu meydana getiren Hilafet
ahlâka çağrı, çok uzun yıllardır seslendirilmesine Devletini fahiş bir hata ile İslâm imparatorluğu
rağmen Müslüman toplumlar açısından bir netice olarak isimlendirmiştir. "İmparatorluk" kelimesi
vermemiş ancak günümüz bozuk ahlâki durumunu emperyalizmden gelmekte yani sömürme işini
meydana getiren kapitalist sistemi pekiştirmiş ve yapan devletlere verilmekte olan bir isimdir. İslâm
onun akli sınırlarla belirlenmiş özgürlüklerle ifsat ise gittiği yeri sömürmek bir yana dursun onlara
ettiği Müslüman toplumların, kapitalist sisteme izzet ve şeref vermiştir. İslâm nereye girmişse

72
- eylül 2004/sayı 04 -
kitaplık

oradaki insanlar insanlıklarının farkına Yahûdiler, ne de Hıristiyanlar senden râzı


varmışlardır. Ayrıca İslâm'ın kurmuş olduğu olmazlar."(Bakara120)
yönetimden bahsederken "100 yıl içinde… … ç o k "Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler.
güçlü bir yönetim kurdu" ifadesiyle sanki bu süreç Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur
içerisinde yönetimini geliştirerek bu güce ulaştı dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri
anlamını vermektedir. Halbuki o ilk kurulduğu sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş
andan itibaren güçlüydü. Bu güç tekamülen kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları
kazanılmış bir güç olmayıp yönetimin iç kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla)
dinamiklerinden kaynaklanan bir güçtür. döndürülüyorlar"(Tevbe30)
Ya z a r d a h a s o n r a h o ş g ö r ü d e n v e "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir"
gayrimüslimlerin demokratik hak aramalarına diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır."(Maide17)
imkan verildiğine şu sözleriyle değiniyor.
"Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda
"İslamî hoşgörünün en çarpıcı örneklerinden olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında)
biri, Kudüs'ün fethinde yaşanmıştı. Kentteki Kutsal sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah
Mezar Kilisesi'nin patriği, Müslümanların kiliseyi sakınanlarla beraberdir."(Tcvbc123)
yıkmasından korkuyordu. Hz. Ömer, kiliseye
Ayrıca gayrı Müslimler demokratik haklarını
nezaket ziyaretinde bulundu, hiçbir endişeye gerek
değil İslâm'ın onlara vermiş oldukları hakları
olmadığını söyledi. Namaz vakti geldiğinde ise,
kullandılar. Demokratik bir eleştiri yapabilmekten
patrikten izin isteyerek kiliseden ayrıldı ve biraz
kasıt eğer gayrı Müslimlerin haklarıyla ilgili
uzakta namazını kıldı. El-Aksa Cami, Hz. Ömer'in
hususlarda yapılan yanlışlıkları düzeltme ve
Kudüs'teki ilk namazını kıldığı bu noktada inşa
haklarını arama hususunda rahat olmaları
edildi. Dahası Müslümanlar Kudüs'e dünyanın en
kastediliyorsa bu demokrasinin değil İslâm'ın
görkemli mimari eserlerinden birini kazandırdılar.
onlara vermiş olduğu bir haktır.
Kubbet-üs Sahra, Hz. Muhammed (SallAllahû Aleyhi ve Sellem)'in
miraca yükseldiği nokta olduğuna inanılan büyük "İslâm ahlâkının insanlığa tuttuğu ışıklardan biri
taşın üzerine yapılmıştı. Eşsiz motifleri ve altın de, bilimsel düşünce oldu....İslâm öncesinde
kubbesiyle Kubbet-üs Sahra, İslam'ın sanat ve Araplar ve diğer Ortadoğu toplumları, evrenin ve
medeniyet anlayışının da ifadesiydi. doğanın nasıl var olduğu ve işlediği gibi sorularla
hiç ilgili değildiler.
Bu hoşgörü ortamında, gayrimüslimlere
gördükleri hataları ifade edebilecekleri demokratik Bu bilinç, İslam medeniyetinde büyük bir bilimsel
bir eleştiri hakkı dahi veriliyordu. Emevi Halifeleri yükseliş başlattı. Dünya tarihinde daha önce
döneminde, Şam'da pek çok Hıristiyan, devlet örneği görülmemiş bir bilimsel gelişmeydi bu.
idaresinde önemli mevkilerde görev almış, Müslüman bilim adamlarının Kuran ahlâkına
inançlarının gereğini diledikleri gibi yerine uymaları nedeniyle kazandıkları bu şuur, dünyanın
getirmiş ve bazıları rahatlıkla yanlışlıkları o döneme kadar görülmüş en büyük bilimsel
eleştiren eserler kaleme almışlardı. " ilerlemesini meydana getirdi. Yine Kuran 'da
Hoşgörü kavramını genel bir ifade ile kullanan Müslümanlara öğretilen bir hikmet olan açık
yazar okuyucunun bu konuda yanılabileceğini görüşlülük, Müslümanların diğer medeniyetlerin
hesaba katmamış. Dikkat edilirse İslâm tebaası bilimsel birikimlerini ön yargısız biçimde
olan Kitab ehline gösterilen hoşgörüden incelemelerini ve geliştirmelerini sağladı.
bahsediliyor. Tebaanın dışındakileri kapsar Müslümanların bilimsel eserleri, bilimsel
durumda değildir bu hoşgörü. Nitekim birçok ayeti konularda yapılmış sayısız araştırma, gözlem,
kerime Yahudiler ve Hıristiyanları yermekte deney ve hesapla doluydu. Bugün dünyada
onların düşmanlıklarım ifade etmekte ve onlara kullanılan onluk sayı sistemini ve rakamları
karşı dikkatli ve tavizsiz, sert olmayı ifade geliştirenler, Müslüman matematikçilerdi. Cebir ve
etmektedir. Allahû Tealâ; trigonometri, Müslüman matematikçilerin
buluşuydu. Müslüman bilim adamları, astronomik
"Sen onların, kendi dinlerine uymadıkça ne

73
- eylül 2004/sayı 04 -
kitaplık

gözlemlere büyük önem verdiler. Çağdaş yetişenler ise devlete rağmen, kendi çabalarıyla bu
astronomi, onların yöntemlerine dayanarak mertebeye ulaşmışlardır.
kuruldu. Müslüman alimler, Ay'ın Dünya "1299 yılında temeli atılan Osmanlı
etrafındaki hareketini de hesaplamışlar ve İmparatorluğu ise, İslam medeniyetinin en büyük
matematiksel formüllerle kağıda dökmüşlerdi. ve en ihtişamlı imparatorluklarından biri olarak
İslam dünyasının çeşitli bölgelerindeki görkemli yükseliyor, adalet ve hoşgörüye dayalı devlet
mimari eserler, bu bilimsel alt yapı sayesinde anlayışı; hakimiyeti altındaki topraklarda izlerini
meydana getirildi. bıraktığı üstün mimarisi; tekstil alanında, hat
Müslümanların en çarpıcı buluşlarından bazıları sanatında, eğitimde geliştirdiği mükemmel yapısı
ise tıp alanındaydı. O sıralarda Avrupalılar, büyük ile Batı dünyası için önemli bir örnek teşkil
bir cehaletle hastalıkları kötü ruhların laneti ediyordu. Osmanlı sultanlarının nezaketi ve sanat
olarak görüyorlardı. Tedavi diye bir kavram, zevki, Batılılar tarafından hayranlıkla anılıyor,
Avrupa'nın zihninde yoktu. Müslüman bilim Osmanlı topraklarını gören Batılılar gördükleri
adamları ise, incelemeleri sonucunda, ihtişamdan derinden etkileniyorlardı."
hastalıkların gözle görülmeyen küçük canlılardan Yazar, Osman oğullarının hilâfetini sanki
bulaştığını tespit ettiler. Bunun sonucunda da yepyeni bir devlet kurulmuşçasına ifade etmiş.
hastaların sağlıklı insanlardan izole edilerek Halbuki sadece halife değişmiş sistem, topraklar ve
tedavi edilmesi gerektiği sonucuna vardılar. tebaa değişmemiştir. Yani Osmanoğullarının
Böylece, dünyanın ilk modern hastaneleri kuruldu. hilâfeti almaları Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Müslüman hastanelerinde farklı tipteki hastalar Osmanlı'dan yönetimi alması gibi değildir. İhlaslı
için ayrılmış özel bölümler ve bilimsel tedavi Osmanlı imamlarının hilâfeti devralmaları sistemi
yöntemleri vardı. Akıl hastalıkları bile terapi ve işletenlerin zafiyetlerine binaendir. Yoksa yeni bir
müzik yardımıyla tedavi ediliyordu. Aynı sıralarda devlet kurmak maksatlı değildir.
Avrupa'da ise, akıl hastaları şeytanın hizmetkarı
"Kuşkusuz bugünün Müslümanlarının görevi
olarak kabul edilip diri diri ateşe atılıyordu.
sadece bu görkemli geçmişle övünmek değil,
Müslüman doktorların insan anatomisi üzerindeki
günümüzde ve gelecekte de İslam'ı yükseltmek için
çalışmaları o denli isabetliydi ki, tam 6 yüzyıl
çalışmaktır. Nitekim geçmiştekine benzer bir
boyunca Avrupa'nın tıpfakültelerinde temel kaynak
ihtişamın bugün de yeniden inşa edilmesi,
olarak kullanıldı."
Müslümanların yeniden dünyaya ışık tutan bir
İlmin kapısını açan İslâm'ın eğitim sistemidir. kültür ve medeniyet önderleri olmaları
Yazar öyle bir dil kullanmış ki geniş, anlaşılması mümkündür. Ancak bu yönde yapılacak her türlü
zor somut olmayan bir dil bu. Yazımızın başında da çalışmanın öncelikle, birlik ve beraberlik ruhu
ifade ettiğimiz gibi İslâm ahkamının bir cüzünü içinde gerçekleştirilmesi gereklidir. Kişisel
oluşturan eğitim sistemi ilmin ve bilimsel menfaat endişelerini bir kenara bırakan,
gelişmenin önünü açmıştır. Kuran bugün de farklılıkları hoşgörü ile karşılayan, gücünü ve
Müslümanlara ilim konusunda emrediyor. enerjisini yalnızca İslam'ın, Müslümanların ve
İslam'ın bu konudaki bakışım ifade eden en veciz insanlığın hayrına kullanan, çoğulculuktan yana
sözlerden biri de; "İlim Çin'de olsa onu alınız" olan, uzlaşmacı ve barışsever bir kültür
sözüdür. Bu söz bugün Müslümanların dillerinde Müslümanlar arasında egemen olursa, İslam
dolaşıp durmaktadır. Ancak ne yazık ki yazarın dünyası, 21. yüzyılın en büyük medeniyetlerinden
bahsettiği dönemlerde insanların bu emre icabet birini inşa edebilir. Sevgi, merhamet, anlayış,
ettikleri görülürken bugün görülmemektedir. tolerans gibi İslam ahlâkının da temeli olan
Bunun sebebi İslâm Hilâfet Devletinin eğitim değerler sayesinde, bugün bir kısım Müslüman
sistemi Kur'an'a ve Sünnete dayanırken bugün ülkelerde hakim olan despot yönetimlerin de sonu
batıda geliştirilenin taklit edilmesine, hatta ölçü gelecek, kültürel ve ekonomik olarak kalkınma
olarak batılı bir derginin yayınlamasına ihtiyaç sağlanacak, dünyanın çeşitli bölgelerinde baskı
duyulmasıdır. 80 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Batı altına alınan, zulme uğrayan, acımasızca
taklitçisi olmayan bir bilim adamı yetiştirmiş katledilen Müslümanlar barışa ve güvenliğe
midir? El cevap; hayır. Batı taklitçisi olmadan

74
- eylül 2004/sayı 04 -
kitaplık

kavuşacak ve, Allah'ın izni ile, Asr-ı Saadet dayalı olduğu sürece partilerin ve hareketlerin
döneminin bir benzeri 21. yüzyılda yeniden çokluğuna izin verir. Ancak bu ifade, gelişigüzel
yaşanacaktır. " çoğulculuğun veya genel olarak Amerika veya
Temenniler ve oluşturulmak istenen hedef Batının çağırdıkları şekilde Kapitalizme göre
açısından yazara katılmamak mümkün değildir. çoğulculuğun kabulü anlamına gelmez.
İslâm'a hak ettiği değeri vermek, onu yükseltmek Kapitalizme dayalı çoğulculuk dini hayattan
ve saadet asrını günümüzde inşa etmek için ayırmayı esas alan kapitalist akideden
çalışmak insan için daha iyisi olmayan bir ameldir. kaynaklanmaktadır. Kapitalizmdeki çoğulculuğa
Ancak bu ortamın oluşturulması için öne sürülen göre, dinin hayattan ayrılması (Laiklik) inancı gibi
çözümler yazar tarafından net olarak ifade küfür akidesine çağrıda bulunan veya milliyetçilik
edilmemekle birlikte batı ifadeleri olan hoşgörü, ve vatancılık gibi İslâm'ın haram kıldığı bir esasa
çoğulculuk gibi ifadeler kullanılmakta. Halbuki bu göre kurulu hareket veya partilerin kurulmasına
dini getiren ve her hususta örnek kabul etmemiz izin vermektedir. Aynı şekilde Kapitalizm, cinsel
gereken Rasul (SallAllahû Aleyhi ve Sellem)'in sünneti önümüzde sapıklık, (homoseksüellik), zina, kumar, içki,
dururken çoğulculuk gibi küfür bir sözü kürtaj gibi Allah'ın haram kıldığı şeylere çağıran
dillendirmek bariz hata olduğu gibi küfre hizmettir. hareketlerin kurulmasına da izin vermektedir. Bu
Çoğulculuk yönetimde esas alınırsa İslâm nedenle Batının çağrıda bulunduğu çoğulculuğu
ahkamını o zaman nereye koyacağız. 600 sayfalık Müslümanların kabul etmesi caiz değildir. Çünkü
Kur'an'ı ne maksatla kullanacağız. Bu kitap Mekke bu çağrıyı kabul etmek; Allah'a ve Rasulüne inanan
müşriklerinin dediği gibi eskilerin hikayelerini bir kimsenin kabul etmeyeceği işlerden olan küfre
anlatan bir kitap olarak mı kitaplığımızda daveti, Allah'ın haramlarını mubah görmeyi kabul
bulunacak? Hükümlerin konulması hususunda da etmek demektir. Çünkü Müslüman, bu türden
çoğunluğun dediği değil İslâm şeriatının dediği davranışlardan dolayı Allahû Tealâ'nın onu
esas alınır. Çoğulculuk Kapitalistlerin topluma cezalandıracağını yakinen bilmektedir.
bakışlarının ürünüdür. Zira Kapitalistlere göre "İslam dünyasının geleceğinin dünya barışını ve
toplum fertlerden meydana gelmektedir. Bu güvenliğini doğrudan ilgilendirdiği, günümüzde
fertlerin ise, farklı inançları, görüşleri, çıkarları, pek çok düşünür tarafından ifade edilmektedir.
çeşitli çevreleri ve ihtiyaçları vardır. Bu nedenle İslam dünyası yaklaşık 1.2 milyarlık nüfusu
Kapitalistlere göre, toplumda birbirinden farklı (Müslümanlar dünya nüfusunun yaklaşık 1/4'ini
grupların varlığı kaçınılmazdır. Her grubun oluşturmaktadır), sahip olduğu yer altı
hareket, örgüt veya parti ile temsil edilen özel zenginlikleri, coğrafyasının stratejik önemi ile
hedefleri vardır. Dolayısıyla bunların kabul büyük bir güçtür. II. Dünya Savaşı'na kadar
edilmesi ve siyasete katılmalarına izin verilmesi çoğunluğu sömürge idaresi altında bulunan
gerekir.Onlara göre çoğulculuk, tek bir grubun Müslüman ülkeler, II. Dünya Savaşı'ndan sonra
veya partinin düşüncesine ters düşmektedir. Ancak başlayan sömürge devrimleri ile bağımsızlıklarını
bu çoğulculuk, Kapitalist sistem çerçevesindeki bir kazanmışlar ve bu durum, İslam coğrafyasının
çoğulculuktur. Kapitalist ideolojiye inanmayan görünümünü değiştirmiştir. İslam coğrafyasındaki
veya kurulu Kapitalist sistemi yok etmeye çalışan asıl değişiklik ise Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle
grupların Kapitalist toplumlarda yeri yoktur. Bu birlikte yaşanmıştır. Bu tarihe kadar, Afrika-Asya
mantık yani partilerin çok olması mantığı, tek bir coğrafyası olarak kabul edilen İslam dünyası,
akide içerisinde ve tek bir sistem çerçevesinde Arnavutluk ve Bosna'dan, Çeçenistan ve
geçerlidir. İslâm'da da çok sayıda partilerin Tacikistan'a uzanan bir Avrasya (Avrupa-Asya)
b u l u n m a s ı s ö z k o n u s u d u r. A n c a k b u , coğrafyası haline gelmiştir. Seksenli yıllarda
Kapitalistlerin çağırıp durdukları çoğunluktan Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı'na üye tek
farklıdır. İSLÂM; İslâm akidesine göre kurulu Müslüman ülke Türkiye iken, bugün bu sayı dokuza
oldukları, sistem ile ters düşmek için çıkmıştır."
çalışmadıkları, görüşleri İslâm'ı olduğu yani İslâm Birinci dünya savaşıyla başlayan süreç sonucu
akidesinden kaynaklanmış veya İslâm akidesine Müslümanlara da bulaştırılan ulus devlet anlayışı

75
- eylül 2004/sayı 04 -
kitaplık

neticesinde, sırt çevrilen ve başsız bırakılan İslâm üstlenecek yetkinliğe ve bilince sahiptirler. Ancak
beldeleri bu ümmeti parçalayanlara -ki onların bugün İslam dünyasına bakıldığında, kimi
başında İngiltere bulunmakta idi- bağımlı kukla ülkelerde demokrasi geleneğinin yeterince
yönetimlerle idare edilmeye başlandı. Bu yerleşmemiş olması, teknolojide çağın gerisinde
beldelerde yönetime gelenler bu beldelerin kalınmış olması, ekonomik geri kalmışlık gibi bazı
hainleriydi nitekim işgal kuvvetleri salyaları sorunlar göze çarpmaktadır. Dünya siyasetinde
akarak postallarıyla girdikleri topraklardan bu aktif rol almaya hazırlanan bir İslam dünyasının,
insanlarla tokalaşarak ayrılmışlardı. Dolayısıyla bunlar ve benzeri sorunları bir an önce çözüme
bağımsızlık diye ifade edilenler halkları susturma kavuşturması zorunludur."
operasyonundan başka bir şey değildir. "Seksenli İslam coğrafyası yazarın da bahsettiği gibi
yıllarda Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı'na stratejik bir yer ve aynı zamanda dünyanın enerji
üye tek Müslüman ülke Türkiye iken, bugün bu sayı tankeri konumunda bu açıdan önemi iyi
dokuza çıkmıştır." sözü ise yazar tarafından kavranmalı. Nitekim bunu sadece biz bilmiyoruz
heyecanla ifade edilmekte ve övünme malzemesi ve dünya gözünü buraya dikmiş durumda. Hatta
yapılmaktadır. Halbuki birkaç paragraf yukarıda ABD'nin eski başkanlarından Reagan'ın "dünyanın
zikrettiğimiz "Sen onların, kendi dinlerine sonunun geleceği savaş bu bölgede olacaktır" sözü
uymadıkça ne Yahûdiler, ne de Hıristiyanlar manidardır. Yazar, bu bölgenin bir birlik
s e n d e n r â z ı o l m a z l a r. " ( B a k a r a 1 2 0 ) a y e t i , oluşturabilmesi için gerekli yetkinlik ve bilincin
durumumuzun iyiye değil kötüye gittiğine işaret varolduğunu söylemekle birlikte bunu parçalanmış
etmekte iken birçok ayeti derinlemesine bir birlik olarak ifade etmektedir. Ancak doktrin
inceleyerek yaratıcımız yüce Allah'ı kanıtlayan olarak sunduğu da bundan farklı değildir. Nitekim o
yazarımız bu kadar açık bir ayeti nasıl fark etmeden birliği demokrasiyi tesis etmiş devletlerden teşkil
fahiş bir hataya sevinebilmekte, hatta bununla etmeyi ifade etmektedir. Bunu aşağıdaki paragrafta
gurur duyabilmektedir, doğrusu anlayamadım. şöyle ifade etmektedir;
"Dünya ticaret yollarının önemli kesişme ve geçit "Ancak, İslam dünyasının tüm bunlardan önce
bölgelerinin bu coğrafya içinde yer alıyor olması aciliyetle çözüme kavuşturulması gereken çok daha
da önemli unsurlardandır. Karadeniz'i Akdeniz'e hayati ve temel bir sorunu vardır: Parçalanmışlık.
bağlayan, Akdeniz'i ve Basra Körfezi'ni Hint Dünya Müslümanlarının, güçlü ve aktif bir İslam
Okyanusu'na bağlayan boğaz ve kanalların ve Hint Birliği sağlayamamış olmaları, günümüzde
Okyanusu 'ndaki ana geçit noktalarının yaşanan çeşitli sorunların temelinde yer alan
Müslümanların kontrolünde olduğu ö n e m l i b i r e k s i k l i k t i r. G ü ç l ü b i r b i r l i k
düşünüldüğünde, İslam dünyasının küresel sağlandığında bugün yaşanan sorunların
dengeler açısından taşıdığı önem daha iyi benzerleriyle ya hiç karşılaşılmayacak ya da
anlaşılacaktır. Buna bir de petrol, doğal gaz gibi karşılaşılan tüm sorunlar tahmin edilenden çok
stratejikyer altı kaynakları açısından dünyanın en daha kısa süre içinde çözüme kavuşturulacaktır.
zengin topraklarının İslam coğrafyasında Burada hemen "unu belirtmek gerekir ki, bu
bulunduğu gerçeği eklendiğinde, tablo daha da parçalanmışlıkla dikkat çekilen husus, çoğulluk,
netle°mektedir.... yani İslam dünyası içinde farklı mezhepler ve
Bugün gelinen noktada da Müslümanların uygulamaların var olması değildir. Müslümanların
doğrudan veya dolaylı olarak, 21. yüzyıldaki parçalanmışlıktan kurtulmaları da hepsinin tek bir
gelişmelerde rol oynayacağı açıkça uygulamaya da yöntem altında toplanması
görülmektedir. Ancak elbette önemli olan, bu anlamını taşımaz. Önemli olan, bu farklılıkların
rolün, başta İslam dünyası olmak üzere tüm inanç birliği altında, çoğulcu bir hoşgörü ve
insanlığın faydasına olmasıdır. Bu aşamada ilk dayanışma içinde toplanmasının sağlanmasıdır."
akla gelen, İslam dünyasının mevcut konumu ile Görüldüğü gibi yazar tek çatı altında
böyle bir rolü üstlenip üstlenemeyeceğidir. toplanmaktan değil, bir anlamda Müslüman
Kuşkusuz, Müslümanlar bu sorumluluğu halklara sahip devletlerden oluşan AB türü bir

76
- eylül 2004/sayı 04 -
kitaplık

birlikten bahsetmektedir. Bu ise Müslümanlar için Yukarıda zikredilenler İslâm Hilâfetinin hayata
ilaç konumunda olan bir birlik değildir. Aslında müdahalesinin nasıl netice verdiğini ifade etmekte
devletlerin meydana getirdiği bu oluşuma birlikten ve bugün için hayatın bu kaos ortamından bizi
çok anlaşmalar yapmış devletler demek daha doğru kurtaracak tek uygulama olduğu halde yazar bu
olur. Zikrinden de anlaşılacağı gibi birlik tek bir söylediklerine rağmen şu sözleriyle esasen kendi
nizam ile bir araya gelindiğinde oluşur. Yazarın zihniyetini ifade ediyor: "Öte yandan diğer
bahsettiği ise İslâm birliğini tesis etmek değil halkı medeniyetlerde üretilen birtakım yanlış felsefe ve
Müslüman olan gayrı İslamî yönetimlerin bazı ideolojiler de, 19. yüzyıldan itibaren İslam dünya-
hususlarda beraber hareket etme anlaşması olarak sına taşınmakta, Kuran ahlâkını tam anlamıyla
kabul edilebilir. Yazar yukarıdaki paragraflarında bilmeyen bazı Müslümanları etkisi altına
İslâm'ın ihtişamından bahsederken aslında bir almaktadır. İslam'ı temsil etme iddiasıyla ortaya
vücut halinde hareket eden Hilâfet devletinin çıkan, ama gerçekte İslam ahlâkına tamamen
yönetim nizamını görmezlikten gelmektedir. O aykırı vahşetler uygulayan bazı radikaller ise,
ihtişam tek bir Halife ile gerçekleştirilebilirken bu İslam ile diğer medeniyetler arasında çatışma
gün ne AB ne de diğer birlikler bu ihtişamı körüklemek isteyenlere, çoğu kez bilmeyerek,
oluşturamamaktadırlar. Tek bir Halife yönetimiyle hizmet etmektedirler. " Evet yazar hem Rasul ve
insanlığa nur ve ışık saçarken bugün yazarın ondan sonra gelen dört halife dönemini methediyor
özenerek ifade ettiği batılı birlikler zulüm ve kanlı hem de bugün insanlığa batıl çözümler sunan
ortamlar oluşturmaktadır. Sizce Hilafetin bu müsteşriklerin yolunu tutuyor. Aslında hakkı
uygulamaları fark edilemeyecek kadar gizli bir gösterip batılı sunuyor nitekim aşağıdaki
olgu mudur? Aslında yazar huzur, güvenlik ve güç paragrafta şöyle diyor:
timsali olan İslam'ın vakıasını "İslam dünyasının "Tüm bunların son bulması, Müslümanların
bugün içinde bulunduğu parçalanmışlık, 20. yeniden dünyaya yön veren, ışık tutan, adalet ve
yüzyılın başında ortaya çıkmış bir durumdur. barış getiren, kendisine gıpta edilen bir medeniyet
Bundan önce ise, farklı mezhep, ırk ve dillerden
kurmaları içinse, bir zamanlar Selahaddin
Müslümanlar çeşitli İslam imparatorluklarının
Eyyubi'nin izlediği yöntemin izlenmesi gereklidir:
yönetimi altında, bir arada huzur ve güvenlik
İslam dünyasında ahlâki, ilmi, imani bir yeniden
içinde yaşamaktaydılar. Dahası, güçlüydüler. "
doğuş başlatmak ve bir yandan da
şeklinde ifade ettiği halde nasıl tekrar onu tesis
Müslümanların siyasi birliğini sağlamak."
etmek yerine henüz huzur, güvenlik ve güç
Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü tekrar İslâm ümmetine
açısından hayat bulamamış Batı birlik modellerini
hediye etmiş, Fatımi yönetimine son verilip Abbasi
denemeyi arzulamaktadır?
Hilafetine bağlanılmasında büyük rol oynamış
Peygamberimiz (SallAllahû Aleyhi ve Sellem) ve dört halife büyük bir komutandır. Selahaddin Eyyubi ümmetin
döneminde arka arkaya devam eden fetihler, İslam tek bir çatı altında toplanmasının farziyetinin
dünyasının sınırlarını Doğu ve Batı'ya doğru bilincinde amellerine yön vermiştir. Sadece siyasi
genişletmiş, farklı milletlerden pek çok insan İslam değil bir vücudun azaları gibi tek bir başla kumanda
bayrağı altında birleşmiştir. Kabile çatışmalarına, edilmesinin gerekliliği bilen şanlı bir komutandır.
sonu gelmeyen kan kavgalarına boğulmuş olan Durum böyleyken O'nun birden fazla İslâm
Ortadoğu, İslam ahlâkının yayılması ile huzura devletinin uyumlu olarak birlik oluşturduğunu ima
kavuşmuş, yalnız Araplar arasındaki kabile etmek çok yanlıştır. Evet Selahaddin'in yaptığı gibi
savaşları değil Müslümanların fethettikleri tüm yapılmalıdır. Ancak onun yaptığını iyi anlamak
topraklardaki çatışmalar da son bulmuştur. Kimi gerekmektedir. O İslâm ümmetini tek bir çatı
Hıristiyan mezhepleri arasında kıyasıya devam altında, bir tek halifeye itaat eder hale getirmiştir.
eden mücadeleler dahi, Müslümanların hakim
olduğu topraklarda barışla neticelenmiştir. Birbiri Yazarın savunduğu İslâm birliğini şimdi onun
ile savaşan kabileler, birbirlerini acımasızca yok lafızlarıyla inceleyelim;
etmeye çalışan gruplar İslam bayrağı altında "Avrupa Birliği modeli, İslam dünyasının
birbirlerine yaşam hakkı tanır ve saygı gösterir oluşturacağı ittifak için örnek bir model olarak
olmuşlardır. "

77
- eylül 2004/sayı 04 -
kitaplık

kabul edilebilir. 56 Müslüman ülkenin üye olduğu Müslümanların sıkıştıkları anda patlamalarını
İslam Konferansı Örgütü, Müslümanları çatısı önleyici emniyet sibobu görevi yapmaktır. Son
altında toplayan üye sayısı ve üyelerinin coğrafi yüzyıl içinde bu türden birçok birlik kuruldu ve bu
dağılımı açısından- en büyük Müslüman örgüttür. birlikler akan Müslüman kanlarının durmasını
Bu örgüt dışında da, ortak coğrafyalarda yaşayan sağlamak bir yana alçak bir sesle kınama yazıları
Müslüman ülkeler arasında çeşitli ticari ve askeri yayınlamakla yetindiler.
iş birlikleri bulunmakta, bölgesel ittifaklar Müslümanları tek vücut halinde hareket
kurulmaktadır. Bunların her biri önemli ettirebilecek tek birlik ve yegane kudret Hilafettir.
faaliyetlerde bulunan yapılanmalardır ve varlıkları Müslümanlar bunu akli olarak
faydalıdır. Ancak İslam dünyasının, daimi değerlendirdiklerinde de, şerî olarak
kurumları bulunan, bağlayıcı kararlar alma değerlendirdiklerinde de görmektedirler. Nitekim
yetkisine sahip, ortak politika geliştirebilecek ve dinimizi bizlere ulaştıran atalarımız, namazı bize
bunları kararlılıkla uygulayacak, tüm Müslüman ulaştırdıkları gibi kesintisiz olarak Hilafeti de
dünyasının ortak sesi olacak, yalnızca belirli ulaştırmışlardır. Ayrıca Hilafet güçlü iken İslâm ve
bölgelerin değil tüm Müslümanların sorunları ile dolayısıyla Müslümanlar güçlü ve dünyayı
ilgilenip bu sorunlara çözüm üretecek daha şekillendiren olmuşlardır. Hilafet elimizden
kapsamlı bir birliğe ihtiyacı vardır. Bu birliğin alındıktan ve İslamî otorite ortadan kaldırıldıktan
faaliyet alanı ekonomik, askeri ve sosyal alanları sonra ise Müslümanların hali ortadadır. Zillet,
kapsamalıdır. Bu birlik sayesinde, Müslüman zillet, zillet...
ülkeler arasında mutabakat ve uzlaşma ortamı inşa Ancak bu durum böyle devam etmeyecektir
edilecek, dayanışma ruhu geliştirilecektir. Böylece elbette. Allah Rasulü (SallAllahûAleyhiveSellem)bizlere müjdeli
öncelikle birlik altında toplanmış ülkelerin bir haber verdi şöyle ki;
güvenlik sorunları giderilmiş olacak, daha sonra
“Allah Rasulü (SallAllahû Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:
da kurulacak çok yönlü iş birlikleri ile üyelerin
"Allah (cc)'ın bulunmasını dilediği müddet,
refah seviyesinin yükselmesi sağlanacaktır. İslam
içinizde nübüvvet (peygamberlik) olacaktır.
dünyası -doğrudan veya dolaylı kendisi ile ilgili
Onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldırır. Sonra
gelişmelerde- tekbir vücut olarak hareket edecek,
nübüvvet metodu üzere HİLÂFET olacaktır.
dolayısıyla Müslüman toplumların lehine
Allah (cc)'ın dilediği kadar kalacak, dilediğinde
stratejiler geliştirilmesi mümkün olacaktır."
onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı (zalim)
Çok aşikar olan bir husus var ki o da AB'nin yöneticiler olacaktır. Allah'ın bulunmasını
gerçek anlamda bir birlik oluşturamadığıdır. dilediği kadar kalacak, kaldırmayı dilediğinde
Hollanda'nın AB'nin dili Flamanca olmalı sözleri onu da kaldıracaktır. Sonra zorba yöneticiler
ayrıca İngiltere'nin para birliğine katılmaması ve olacaktır. Allah'ın bulunmasını dilediği kadar
bunun yanında hem birliğe üye olarak hem de kalacak, kaldırmayı dilediğinde onu da
ABD ile beraber hareket etmesi, Fransa ve kaldıracaktır. SONRA NÜBÜVVET METODU
Almanya'nın sürekli birlik içinde İngiltere ile olan ÜZERE HİLÂFET OLACAKTIR.” (Ahmed b. Hanbel,
çatışmaları aslında AB'nin birlik olmadığının Müs. Kufiyyin, 17680)

delilleridir. Bu saydıklarım Türk basınına yansıyan


Hilafet için çalışmak her Müslüman'a farzdır.
hususlardır. Bunun dışında daha birçok husus
Rasul (SallAllahûAleyhiveSellem)şöyle dedi;
AB'nin birlik olarak hareket edemediğinin
delilleridir. Kurulacak olan bu tarz bir İslâm birliği “Kim Allah'a itaatten elini çekerse, Kıyamet
de daha farklı bir görüntü ortaya koymayacaktır. gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın
Bunun yanında İslâm Konferansı Örgütü gibi Allahû Tealâ'yla karşılaşacaktır. Kim de
örgütler hiçbir zaman Müslümanların lehine boynunda Halife'ye biat olmadan ölürse cahiliye
sonuçlar elde edememişleridir. Edemeyeceklerdir ölümü ile ölür.” (MüslimK.İmaraH.No:1851)
de. Nitekim onların kuruluş maksadı

78
- eylül 2004/sayı 04 -
okuyucudan

Yusuf Osmanoğlu

SELAMET YURDUNA GÖTÜREN YOL

Selamet Yurdu! Mevzu bahis olduğu zamanlarda bulunan kullarını Cennet nimetleriyle rızıklandıra-
kulak kabartanların "ah keşke"ler eşliğinde cağını vaad etmektedir!
temennilerini dile getirmekten kendilerini Ancak öyle bir iman ki tüm beşeri ölçü ve
alamadıkları o eşsiz diyar... Hurileri, köşkleri, nizamlardan, sistemlerden soyutlanarak her
ırmaklarıyla ve nice aziz nimetleriyle baş döndüren hususta Allah'ın (Subhanehu ve Teala) Teşrii'ni (yasa
o güzel vaad. Öyle elzem bir öneme sahip diyar ki koyuculuğunu) haykıran!.. Diğer bir ifadeyle,
Rabbimiz (Subhanehû ve Tealâ) bizlere defaatle ondan dünyevi işlerde Sezarların hüküm sürdüğü, ahiri
bahsetmiştir Kur'an'ında... hususlarda da Allah'ın (Subhanehu ve Teala) hüküm sürdüğü;
"De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber dini vicdanlara, camilere hapsederek siyasetten
vereyim mi? Takvaya erenler için altlarından uzaklaştıran ve böylece de boyuna kadar şirke,
ırmaklar akan cennetler vardır. Onlar orada necasete bulaştırılmış olmayıp aksine her zaman ve
devamlı kalacaklardır. Ve (onlar için) tertemiz mekanda Allah'ın Hakimiyeti'ni esas kabul eden bir
eşler ile Allah'ın rızası vardır. Allah kullarını iman... Ve sırf Allah (Subhanehû ve Tealâ) rızası için icra
hakkıyla görendir."(A1-iİmran14) edilen salih (güzel) ameller... İşte bizleri Selamet
"Şüphesiz ki müttakiler için kurtuluş vardır. Yurdunun varisi kılacak iki reçete!
Bahçeler ve bağlar, göğüsleri tomurcuklanmış Gerçek şu ki İslam insanlığa, "Koşuşun
yaşıt kızlar ve dolu kaseler de onlar içindir. Rabbinizin Cennetine, Haydin Selamet
Onlar orada yalan ve boş söz de işitmezler. (Tüm Yurduna!" hitabında bulunup da bu Kutlu Yurda
bunlar) Rabbından bir mükafat ve bağış olarak götürecek ve oraya varis olmamızı sağlayacak
onlar içindir." (Ncbe31-36) yoldan bizleri mahrum bırakan veya bu uyulması
Rasul (SallAllahû Aleyhi ve Sellem) ise Cennet hakkında şöyle elzem yolu başka dinlere, başka sistemlere
buyurdular: bırakan/tevdi eden bir din değildir asla! Yine İslam
belirli zamanlarda münferid veya cemaatle yapıla
"Şüphesiz cennette bir ağaç vardır ki binekli
gelen amellerden, yoksulları gözetip camiler,
bir kimse gölgesi altında yüzyıl yürür. İsterseniz
hayratlar yaptırmaktan ibaret olan bir din de
<Defterleri sağdan verilenler upuzun bir
değildir...
g ö l g e d e d i r l e r . . . > ( Va k ı a 3 0 ) a y e t i n i
okuyabilirsiniz. " (Buhari,KitabuBedi'iHakH.No:1378) Ancak İslam cahiliyenin kesif karanlığında
yolunu kaybetmiş; "kirletilmiş dünyanın", gözü
"Cennette bir ok yayı kadar yer Güneşin
dönmüş canilerce canı, malı ve namusu her dem
üzerine doğup battığı kadar yerden hayırlıdır..."
(Buhari, Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer H. No: 1208)
taciz edilmekte olan toplumlara bir ışık, bir
kurtuluş yoludur, Rablerinin katından!
"Eğer cennet ehlinden bir kadın yerdekilere Bugün ne acıdır ki insanlığın tağuti sistemler,
baksa yer ve gök arasını parlatıp aydınlatır, güzel sakat nizamlar altında ezilerek zelil hale
koku ile doldurur. Onun başındaki örtüsü dünya düştüğüne ve kurtuluş çığlıkları attığına şahid
ve içerisindeki her şeyden daha hayırlıdır." (Buhari, olmaktayız. Öyle ki; Temel Hak ve Özgürlükler
Kitabu'l Cihad Ve's-SiyerH.No: 1209)
adına yasal(!) olarak açılan genelevlerde,
Şüphesiz ki Allah (Subhanehu ve Teala) iman edip de pavyonlarda kızlarımız ona buna satılırken,
imanına zulüm bulaştırmayan ve salih amellerde kumarhane ve birahane masalarında da ocaklar

79
- eylül 2004/sayı 04 -
okuyucudan

söndürülüp aileler dağıtılmakta ve yine devlet emrolunmadıklarını yaparlar. Kim onlarla eliyle
izniyle açılan diskolarda, barlarda gençliğimiz mücadele ederse o mü 'mindir, kim diliyle
eroine, fuhuşa alıştırılmaktadır. İnsaf sahibi her mücadele ederse o mü'mindir, kim kalbiyle
Müslüman'a sesleniyorum: "Bu ahval ile mi talibiz mücadele ederse o da mü 'mindir. Bunun dışında
Rabbimizin Selamet Diyarına?" ise hardal tanesi kadar iman yoktur."(Müslim,iman80)
Dahası burnunun dibinde kardeşleri Bugün cahiliyyenin hüküm sürdüğü
katledilirken, (korunması tüm ümmete tevdi toplumumuzda ve dünyada yapılan rezillikleri
olmuş/yüklenmiş olan) Müslüman kadınların yerimizden kıpırdamaksızın izleyedurmak veya
namusu necis kafirlerce kirletilirken, kardeşlerinin tağuti sistemleri oylarımızla ayakta tutmak yanında
feryatlarına kulak tıkayan ve daha feci olarak elim bir azabı da üzerimize hak kılacaktır
Ümmetinin evlatlarının pak kanlarını akıtıp muhakkak! Yok eğer bizler dünyada izzete ve
ırzlarını da hiçe sayan kafirlerle gayet samimi ahirette kurtuluşa talipsek İslam'ı benliğimizde ve
tokalaşıp, dostluk mesajları verenleri, verdiği toplumumuzda hakim kılmak için çalışmamız son
oylarla yönetime getiren asrımız Müslümanları derece elzem bir husustur. Zira İslam bir hayat
zannediyorlar mı ki, bu ahvalleriyle Selamet nizamı olarak toplumlarda hakim kılınıp Teşrii'de
Yurdunun Varisleri olacaklar? Evet, Allah'ın (Subhanehû (yasa koymada) beşer aklı (hevası) yerine İslam
ve Tealâ)
hükümleriyle değil de kafirlerden ithal ahkamı esas alınmadıkça ne toplumumuz ve ne de
ettikleri sistem ve kanunlarla bizleri yöneten, insanlık şu an içerisinde boğulduğu zilletten,
özgürlükler adı altında toplumda her türlü fesadı karanlıklardan asla kurtulacak değildir. Ve
yayan ve kafirleri (ABD, İngiltere... vb.) dost unutmamalıyız ki Allah (Subhanehû ve Tealâ) münkeri
edinenleri oylarıyla seçip yönetime getirenler değiştirmek için çalışmayı, zalimin elini kırıp hakkı
bugün toplumlarda yayıladuran fesadın ve zulmün ikame etmeyi biz inananlara açıkça farz kıldı!..
ağır faturası için korksunlar Allah'ın (Subhanehû ve Tealâ) O halde kardeşlerimiz çalışınız ve amellerinizi
azabından ve yine korksunlar Allah'ın (Subhanehû ve Tealâ) arttırınız. Ta ki bu din sizin ellerinizle (vesilenizle)
azabından!.. Rasul (SallAllahûAleyhiveSellem) şöyle buyurdu; hakim kılınsın! Ve adınız selamet Selâmet Yurduna
"Benden sonra emirler (yöneticiler) olacaktır. girecekler arasına yazılıversin... O Cennet ki tüm
Kim onların yalanlarını doğrular ve zulümlerine ihtişamıyla konuklarını bekliyor ve Oraya girecek
destek olursa benden değildir. Ben de onlardan bahtiyarları Allah'ın (Subhanehû ve Tealâ) Rasûlü (SallAllahû Aleyhi ve
Sellem)
değilim. (Onlar) Kevser Havuzunun başına da şöyle müjdeliyor:
varamayacaklardır. Her kim de onların "Kim Cennet'e girerse, bolluk içerisinde
yalanlarını tasdik etmeyip zulümlerine destek sevinçli olur, sıkıntı ve yoksulluk görmez. O'nun
olmazsa onlar bendendir, ben de onlardanım, (işte ne giysileri eskir ne de gençliği tükenir. Cennette
onlar) Kevser havuzunun başına Ona hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulun
geleceklerdir."(Nesei) işitmediği ve hiçbir insanın aklına gelmeyen
"Allah bir grup insanın işlediği günahlardan şeyler verilir" (Müslim, K Cennet 21; Tirmizi K. Cennet 2; Darimi, K Rikak H.No:
2822)
dolayı geneli cezalandırmaz, Ancak aralarında
münkerin işlendiğini gördükleri zaman onu
değiştirmeye güçleri yettiği halde bunu
yapmazlarsa onların işledikleri (günahlardan
dolayı) gelecek azap hepsini kuşatacaktır."(Müslim, Ebu
Said el-Hudri'den rivayetle)

"Benden önce Allah'ın (Subhanehû ve Tealâ) bir millete


gönderdiği her peygamberin milletinden onun
sünnetine uyan, emrini tutan ashabı ve sadık
dostları mutlaka olur. Sonra onların arkasından
bir nesil gelir yapmadıklarını söylerler ve

80
- eylül 2004/sayı 04 -

You might also like