You are on page 1of 44

1.

Bölüm
Astral Projeksiyonun Mahiyeti

a - Leslie Sharpe'nin Deneyimi

Beden - dışı tecrübeler yaşayan insanların sayılarının arttığı bir zamanda yaşıyoruz. Bunların
pek çoğu genç ve genellikle de onüç - ondokuz yaş grubu arasındaki kimselerdir.
Tecrübelerinin bir bölümü, uyuşturucu madde almalarının neticesi olarak ortaya çıkmasına
rağmen, çok daha fazlası onların bir tür "hassas" olmalarından kaynaklanır. Çağımızın,
spiritüel bakımdan ailelerine göre çok daha fazla gelişmiş olan genç insanların yaşadığı bir
çağ olduğu gerçeğini gözden kaçılıyoruz. Böylesine vaktinden önce gelişmiş spiritüellik, yeni
çağın bir alâmetidir.

Bu fenomen, Kova Burcu Çağı ilerledikçe, giderek artan bir şekilde devam edecektir. Bilhassa
şu andan itibaren 2000 yılma kadar olan periyot içerisinde bu durum hızlandırılacaktır. Bu
zaman içerisinde Sırların açığa çıkacağı ve Bilgeliğin Beş Büyük Üstadı tarafından da bir
çabanın şimdiden başlamış olduğu söylenir.

Böyle genç kimseler, psikiyatristlerine beden - dışı tecrübelerini anlattıkları zaman,


karşılığında pek az anlayış görüyorlar. Onlara, tecrübelerinin halüsinasyon olduğu, önem
vermemeleri ve hatta kaçınmaları gerektiği söyleniyor. Bununla beraber binlerce insana göre,
beden - dışı tecrübelerle rüyalar ve halüsinasyonlar birbirlerine hiç de karıştırılmaz.
Aralarında muazzam bir fark vardır. Beden - dışı, şu demektir: Fizikî beden, geride, yatak
içerisinde bırakılmıştır ve bu esnada şuur, başka bir şuur aracına yerleşmiştir. Bu araç genel
olarak fizikseldir, ama çok daha süptil ve kısa ömürlüdür. Tecrübeyi yaşayanların
anlattıklarına göre, "astral projeksiyon" için, yani fizik bedenden başka bir astral bedene
projeksiyon (yansıma) için bunun dışında mümkün bir açıklama yapılamaz.
Şekil 1 - Leslie Sharpe'nin Deneyimi

Neler olduğunu tarif etmek için yeteri kadar uygun bir lisan bulmak güçtür. Elimde binlerce
astral projeksiyon tecrübesi var ve işlemleri oldukça iyi biliyorum, ama bununla beraber
uygun tanımlamaların eksikliği yüzünden açıklamalarımda sık sık zorluk çektim. Bazen
İngilizcede bulunmamaları nedeniyle, yoga ve teozofi ile ilişkili kelimeleri kullanmak
gereğini hissettim. Fakat bu kelimeler minimum seviyede tutulmuştur.

Klinik Ölüm

Beden - dışı tecrübe yaşayan ve söz etmeye değer başka bir grup daha vardır. Bunlar klinik
ölüm hâlini yaşamış olan az sayıda kimselerdir. Kalp krizi geçirirken veya bir ameliyat
sırasında bazıları arasıra "ölür". Bununla anlatmak istediğim şey, kalbin durduğu ve kişinin
bütün çabalara rağmen öldüğüdür. Fakat bu kişiler yeniden dirildikleri takdirde, sık sık beden
- dışı tecrübe yaşadıklarını bildirmektedirler. Yani fiziksel bedenleri ameliyat masasında "ölü"
bir vaziyette yatarken, kendilerinin yaptıkları şey, astral projeksiyondan başka bir şey
değildir.
Toronto'lu bir iş adamı olan Leslie Siıarpe de tam olarak böyle bir tecrübe yaşamıştı. 1970
yılının ilkbaharında bir öğleden sonra, kalp atışları durmuş ve üç dakika, onbir saniye süre ile
"ölmüştü". Fakat daha sonra hayata döndü ve klinik ölüm sırasındaki duyumlarını en ince
ayrıntılarıyla hatırladı. Şimdi, Toronto Daily Star gazetesinde köşe yazan olan Sidney Katz'ıu
konuyla ilgili raporundan bazı alıntılar sunuyorum:

Şuuru yerine gelir gelmez yatağının kenarında duran doktora söylediği ilk şey şu oldu:
"Tekrar ölürsem, beni geri getirmeyin. Orası öylesine güzel ki...!"

..."Bedenimi terkettiğimi gördüm. Başımdan ve omuzlarımdan çıkıyordum. Bedenim, tam


olarak buhar şeklinde olmamakla beraber biraz şeffaftı. Gözlemlerken şöyle düşündüm: İşte,
öldüğümüz zaman bunlar oluyor!"

"Manzara birdenbire değişmiş ve şimdi Siıarpe kendisini kırkbeş derece


eğilimli küçük bir cisim üzerine oturmuş vaziyette, mavi - gri bir gökyüzünde
büyük bir hızla seyahat ederken bulmuştu..."

"Bundan sonraki duyum, parlak sarı bir ışık içerisinde 'hoş bir şekilde
dalgalanma' idi. Sharpe şunları hatırlıyordu: Sağ bacağımda eski yaralanmadan dolayı bir yara
izi vardır. O sırada herhangi bir uzva sahip olmanın şuurunda olmamakla beraber, yaranın
kaybolduğunu hissettim ve şöyle düşündüm: Bedenimizin burada tümüyle düzeltildiğini hep
söylerlerdi. Yaralarımın kaybolup kaybolmadığını merak ediyorum."

"Başarısız bir şekilde bacaklarımın yerini belirlemek istedim. Bu arada, kendimi çok hoş ve
mutlu hissederek dalgalanmaya devam ediyordum. Bu kadar hoş bir duyumu daha önce asla
tatmadım ve bu hâli tarif edecek kelime bulamıyorum."

Daha sonra, sol tarafına gelen bir seri şiddetli darbe, onu şuurlu hâline geri döndürmüştü.
(Kalbi elektrik şokuyla yeniden çalıştırılmıştı.) Yukarı baktığında, doktorları ve hemşireleri
tanıyabilmişti. Ona, ucuz atlattığını söylemişlerdi.

İkili Algı Cihazı

Leslie Sharpe'nin deneyimi, fenomenin anlaşılması için önemli anahtarlar sağlamakta ve


astral projeksiyonla ilgili birçok unsurlar ihtiva etmektedir. Birinci olarak, başka bir beden
içerisinde bulunduğunu ısrarla belirtiyor. Ayrıca bu bedenin, yatakta yatan katı bedenin sahip
olduğu duyumlarla elde edilmeyen, kendine özgü bir algı cihazına sahip olduğunu ifade
ediyor. İkili algı cihazı vardı. Fiziksel bedeni duyumlara malikti ve astral bedeninin de algı
cihazı vardı. Astral projeksiyon öğrencisi için, bu hususu anlamak çok mühimdir. Öğrenci, iki
farklı şuur aracı içerisinde yaşanan bu duyum ikiliğine hazırlanmalıdır. Astral duble, kendi
duyum organlarına sahiptir. New York'lu büyük medyom ve durugörür Eileen Garrett, kendi
astral projeksiyonlarıyla bağlantılı olarak, sık sık bu hususu vurgulamaktadır:

"Projeksiyon durumunda bulunduğum sırada, DUBLE, fiziksel bedenimde işleyen beş


duyunun normal faaliyetini bariz bir şekilde kullanabilir. Örneğin, karlı bir günde salonda
oturuyor olabilir ve yaz mevsiminin hüküm sürdüğü bir yere projeksiyonla ulaşabilirim. O
anda, beş fiziksel duyumun hepsiyle, çiçeklerin görünüşünü ve denizi kaydedebilirim;
çiçeklerin ve okyanus yosunlarının kokusunu algılayabilirim; kuş cıvıltılarını ve dalgaların
sahile vuruşunu duyabilirim. Garip ama, mutad günlük yaşamımda çok unutkan olabildiğim
ve yerler ile şeyler hakkındaki anılarım bulanık olabildiği halde, şuurlu projeksiyon
vasıtasıyla yaşadığım bu gibi tecrübelerin en ince ayrıntısını bile asla unutmuyorum."

Eterik Beden
Kişi, şimdiye kadar tarif edilen astral bedenle, eterik bedeni birbirine karıştırmamalıdır.
Fiziksel bedene nüfuz eden ve onu saran bir güç alanına genellikle ETERİK BEDEN veya
duble denir. Bu, suyun kuma kolayca nüfuz ettiği gibi; gaza, sıvıya ve katı maddelere nüfuz
edebilen malzemeden yapılmışsüptil maddeli bir araçtır. Eterik beden, herhangi bir teozofik
öğretim kitabındaki tariflerde anlatıldığı şekilde kendi organlarına sahiptir. Bu beden, fiziksel
dokulara enerji verir ve bu nedenle fizik bedenden uzun süre ayrılamaz. Eterik kalıbın
ayrılması, sarmış olduğu fizik bedene ölüm getirir. Bu, projekte edilemez.

Diğer yandan, astral beden, uyuduğumuzda hemen her zaman projekte edilir. Uyku durumuna
girdiğimiz zaman, genellikle heyecansal veya astral bakımından hâlâ çok aktif haldeyizdir.
Normal cihazımızın bir parçası olarak, hem ezoterik tabirle astral denen heyecansal bir
bedene, hem de bir mantal bedene sahip bulunmaktayız. Bunların ikisi de, daha önce
bahsedilen eterik bedenden daha süptil bir maddeden yapılmıştır. Hissettiğimiz zaman, duygu
veya astral bedenlerimiz içerisinde faaliyet gösteririz. Düşündüğümüz zaman ise, mantal
bedenlerimizle mantal olarak faaliyet gösteririz. Astral beden, eterik bedenin maddesinden
daha incedir, fakat mantal bedeninki kadar ince değildir.

Uyku sırasında, eterik - fiziksel bedenden ayrılarak, astral ve mantal bedenlerimize yerleşiriz.
Bunlar içerisinde, özellikle astral bedenle, uyanık şuurlulukla ziyaret ettiğimiz yerlerin hemen
hemen tam bir kopyası olan astral âleme hareket etmeye yöneliriz. Fakat yazar, bu konudaki
açıklamayı, çalışmanın sonunda yapacaktır.

Uyandığımız zaman, astral ve mantal bedenler, tekrar fiziksel ve eterik bedenlerle sıkı bir
ilişki içindeki mutad yerlerine dönerler.

b - Duyumlar ve Belirtiler

İnsan, er - geç psiko - eterik bedeni astral dublesine bağlayan ve gümüş kordon tabir edilen
şeyi duyar. Bu fenomenden söz etmemin sebebi, astral projeksiyon yapmayı arzu eden birçok
kimsenin bu kordon yüzünden duyduğu endişelerdir. Deniliyor ki, kordon, gümüşe benzer bir
malzemeden yapılmıştır ve bu mevcut olduğu sürece, uyandığımız zaman astral bedenimiz
fiziksel kopyasına veya fiziksel yuvasına daima dönecektir.

Ayrıca, bu kordon koptuğu takdirde, geri dönüşün mümkün olamayacağı fikri mevcuttur. Hiç
şüphesiz, bu düşünce birçokları için gerçek bir korku olmaktadır. Birçok yıllar önce, ben de,
meditasyon veya astral projeksiyon gibi herhangi bir ezoterik çalışmaya başlamadan önce, bu
korku yüzünden yatak odamın kapısını kilitlerdim. Beden dışındayken herhangi türden bir
kesintinin, gümüş kordonun kopmasına sebep olacağına büyük ölçüde inanılıyordu.
Böyle bir durum mevcut mudur?
Böyle bir kopmayla ilişkili herhangi bir tehlike var mıdır?
Şekil 2 - Bedendeki Eterik ( Esiri) Merkezler
İnsanın iç alemlerden ve büyük uzaklıklardan tesirler ( izlenimler ) elde etmesine ilişkin
mekanizma, eterik ( esiri) merkezler yada şakralar vasıtasıyla çalışır. Yukarıdaki resimde,
bunlara karşılık düşen duyumları ve psişik güçlerin yerleri görülmektedir. Bu diyagram, esas
olarak solunum yoluyla elde edilen prana enerjisi ile merkezleri besleyen canlılık enerjisinin
izlediği yolu gösterdiği için özellik arzeder. Teknikler bölümünde, astral faaliyetle ilgili
olarak soluk almanın önemine değineceğiz.

"Ben hiçbir kordon görmedim"

Sadece tecrübelerden söz edebilirim. Yaptığım birçok tecrübenin hiçbirinde, ne bana, ne de


başka bir kimseye bağlı hiçbir kordon görmedim. Bu, kordonun mevcut olmadığı anlamına
gelmez;olsa olsa ancak sıkıntı veren, bilimsel zihnimde olabilir. Astral kordon denen bir
madde parçasının belki de ikiyüz mil. diyelim ki aya kadar, sınırsız olarak uzayabileceğini
kabul etmiyorum veya etmeyeceğim. Fiziksel bedene doğru kuvvetli bir çekim vardır, kabul
ediyorum. Göbek yakınlarında veya kadınlarda Eileen Garrett'in tarif ettiği gibi göğüslerin
hemen üzerinde bir bağlantı hissi vardır, kabul ediyorum, ama bunun bir kordon olduğunu
kabul etmiyorum.
Daima söylerim: "Bir kordon görürseniz, makası elinize alıp kesin onu!"
Hepsi bir tür projeksiyon tecrübesi yaşayan büyük mistik ve medyomlar, üstelik bazıları tıbbî
eğitim de görmelerine rağmen, daha sonrakilere astral projeksiyondaki fiziksel tepkilerle ilgili
açıklamalar bırakmış görünmüyorlar. Benim kendi tecrübelerim, muhtelif kayıtlardan ne
kadar az bilgiyi sabırla seçip ayırdığımızı doğrulamaktadır.

Fiziksel Duyumlar

Svvedenborg da ilk günlerinde çok bilgili bir anatomi ve psikoloji öğrencisiydi. Ve sık sık
mistik kavrayış dönemleri sırasında, kendi klinik hali hakkında çok değerli bilgiler verirdi.
Fakat çalışmasında, astral seyahat sırasındaki belirtileri (Semptomları) tarif eden, hemen
hemen hiçbir şey yok. Diğer yandan, Eileen Garrett kullandığı astral projeksiyon
mekanizmasını ve buna eşlik eden fiziksel duyumları ve belirtileri gayet açık bir şekilde tarif
etmektedir. Ben de şuurumu astral aracımla şuurlu olarak uzaklara projekte etmekteyim ve
açıklamalarım onunkiyle tamamen ayrıdır. Eileen Garrett şöyle diyor:

"Bilimin genel olarak kabul etmediği, fakat bununla beraber, doğru olduğunu bildiğim bir
husus var ki, o da herkesin fiziksel bedeninkinden daha ince olan maddelerden yapılmış bir
dubleye sahip olduğudur. Bazı bilimciler buna astral beden veya e tetik beden demiştir. Bu,
insan bedenini sanın ve sardığı şekilde kalan zarfla karıştırılmamalıdır; zarf yerinde kaldığı
halde. DUBLE projekte edilebilir. Sadece duble vasıtasıyla, ya kazaen ya da şuurlu olarak
projeksiyon başarılabilir. Bu tecrübelerde, ben, şuurlu projeksiyon yapıyordum ve kendi
deneylerimden biliyorum ki. bu DUBLE'yi, memelerimin yukarı kısmından, göğsümün tam
ortasından projekte ediyorum (yansıtıyorum). Projeksiyona başladığım anda, bu noktadaki
çekilişi ve buna eşlik edip kalbin hızlı atmasına sebep olan bir titreyişi ve de nefes alıp
vermenin hızlandığını farkederim. Eğer bu uzun bir projeksiyonsa, boğazda hafif bir tıkanma
ve şiddetli bir duyum farkederim. Projeksiyon sürdüğü müddetçe, fizikî bedenimde meydana
gelen bu duyumların farkında olmaya devam ederim."
Şekil 3 - Fiziksel, Esiri , Astral ve Mantal Bedenler
Şekil 4 - Gümüş Kordon

Ancak, astral projeksiyonla ilgili farklı durumları ve astral projeksiyonun ne olmadığını


incelemeden önce, tarihe geçmiş bazı fenomen örneklerine göz atalım.

Tarihe Geçmiş Örnekler

Musevî tarihi hakkında malûmatı olanlar aşağıdaki hadiseyi hatırlayacaklardır. Suriye Kralı,
bir ruhun ya da bir Musevî peygamberin şuuraltının tasalluduna (saldırı, obsesyon) uğramıştı.
Ne zaman İsrail'e bir saldırı düzenlese, plânlarının karşı tarafın eline geçtiğini görüyordu.
Sonunda kederle feryat etti: "Hanginiz İsrail Kralından yana, onu bana bulamayacak
mısınız?" Cevap şu oldu: "Hiç kimse haşmetmeap! Ancak, İsrail'deki îlyas peygamber, sizin
yatak odanızda konuştuklarınızı İsrail Kralına aktarmaktadır." Peygamber, fizik bedenini
İsrail'de bırakarak, astral bedeniyle Şam'a seyahat etmişti.

Ortaçağda, neredeyse olağan sayılan, azizlerin levitasyon (bedenin yer çekiminden


kurtulması) fenomeni gibi olağandışı güçlerin muhtemelen pek çoğu, aslında, fiziksel
kopyasından millerce uzağa giden veya dönen bir astral bedenin tezahürleriydi.
1226 yılının Kutsal Perşembesinde, Padua'lı Aziz Antony, Limoges'deki St. Pierre de
Quayroix kilisesinde vaaz verirken, birdenbire, o sırada kasabanın diğer ucundaki bir
manastırda bir âyin için bulunması gerektiğini hatırladı. Kukuletasını başına çekerek, birkaç
dakika yere diz çöktü. Cemaat saygıyla beklemekteydi. Aynı anda rahip,"kasabanın diğer
ucundaki kilisede toplanmış olan keşişler tarafından, dua hücresinden dışarı çıkarken
görülmüştü. Rahip, âyin için kendisine ayrılmış olan pasajı okumuş ve birdenbire ortadan
kaybolmuştu. Benzer bir olay, Ravenna'lı Aziz Severus, Romalı Aziz Ambrose ve Aziz
Clement için de kaydedilmiştir.

Daha sonraki tarihlerde, 17 Eylül 11 74'de, Alphonse de Lignori isminde bir kişi, Arezzo'da
hapsedilmiş ve hiç gıda almadan beş gün boyunca hücresinde kalmıştı. Orucunun sonunda bir
sabah uyandığında. Papa 14. Clement ölüm döşeğindeyken, orada bulunduğunu bildirmişti.
Bu kimsenin ifadesi daha sonra doğrulanmıştı, zira ölmekte olan papanın yatağının
yanıbaşında duran kimseler tarafından görülmüştü.

Avam Kamarasındaki Projeksiyonlar

İngilizlerin Avam Kamarasında, onca itibarlı üyenin şahit oldukları bir çok astral projeksiyon
vakaları vardır.

Örneğin: Sir Carne Rasch, yatağında hasta yattığı sırada, Sir Gilbert Parken ve Sir Arthur
Hayter tarafından Avam Kamarasında görülmüştü. Sir Gilbert olayı şöyle anlatıyor: "Rasch,
selâmımı keskin bakışlarla kabul ettiği ve kibarca hatır sormamı sessizce karşıladığı zaman,
biraz şaşırdım." Sir Gilbert'in ifadesine göre daha sonra, arkadaşının bedeni aniden ve sessizce
ortadan yok olmuş ve gördüğü şeyin bir hayalet olduğuna ve de hasta olan arkadaşının
öldüğüne kanaat getirmişti. Aynı şahısla selâmlaşan Sir Arthur Hayter de Sir Carne'yi
gördüğüne kesinlikle emindir. Bu arada benzinin aşırı soluk olması ve her zaman alışık
olduğu yerden bir koltuk ileriye oturması dikkatini çekmişti.
Şekil 5 - Alphose de Lignori

Yatağında hasta yattığı sırada, Avam Kamarasındaki üyeler tarafından ardarda iki gün görülen
bir başka kişi, Dr. Mark Macdonnel'dir

Şekil - 6; Sir Carne Rasch

Gerçekten oylama salonunda görülmüş ve oyu da kaydedilmiştir. Bu olay haklı olarak basında
birçok yoruma yol açmış, ama merak dokuz gün sonra sönmüştü.
Parlamento üyesi J.G. Swift McNeill ise, 1897 yılında, T.P. O'Connor, ölen bir akrabasının
cenaze merasimine katılmak üzere İrlanda yolunda iken, dublesinin aynı anda Avam
Kamarasında her zamanki koltuğunda görülmüş olduğunu nakletmektedir.

c - Ektoplazma ve Durugörü

Verdiğimiz astral projeksiyon örneklerinin hemen hepsinde bir başka faktör daha
bulunmaktadır; bu, materyalizasyon fenomenidir. Örnekler, astral projeksiyonun gerçek
olduğunu vurgulamak amacıyla verilmiştir. Örneklerdeki projeksiyon işlemi, kişinin
materyalizasyonu ile sonuçlanmıştır. Astral bedeni, sadece kısa bir süre için materyalize
olduğundan, kişinin kendisi de görülmüştü.

Bu kitap, materyalizasyon konusunu tümüyle incelemek için hazırlanmamıştır. İnşan


bedeninin ektoplâzma denen gayet küçük miktarlarda, kısa ömürlü bir madde çıkardığını
söylemek yeterlidir. Bu madde, esas olarak albümin ve bazı amino asitlerden oluşmuştur.
İnsan bedenindeki deliklerden ortaya çıkar. Elli milyonda bir, nadir görülen kişilerde,
özellikle trans durumundayken, ektoplâzmayı çok miktarda meydana getirme yeteneği vardır.
Bu kişiler, materyalizasyon medyomu olarak bilinirler.

Kırmızı ışığın kullanıldığı şartlarda en iyi şekilde görünen ve toplanabilen bu maddenin


düşmanı kuvvetli beyaz ışıktır. Bir materyalizasyon celsesinde, transtaki bir medyom
vasıtasıyla muazzam miktarlarda ektoplâzma meydana getirilebilir ve böylece bu, astral
varlıkların kaynak olarak kullanabileceği bir depo rolü oynayabilir. Bundan böyle onlar,
herkesin görebileceği şekilde materyalize olmaya muktedir olurlar ve ektoplâzma kaynakları
tükenene kadar öylece kalırlar. Yazarın, bu fenomeni araştırması sonucu birçok tecrübesi
bulunmaktadır ve ilgilenenlerin, onun bu konudaki çalışmasına müracaat etmesi tavsiye edilir.

Bu kitapta incelenen konu ise, sadece astral projeksiyondur.


Bazen, ektoplâzma kaynağı mevcut olduğunda, projeksiyon yapmakta olan bir kimsenin astral
bedeni materyalize olur. Örneğin bu, Avam Kamarasında şahit olunan hadiselerde
vukubulmuştur.

"Bağışlanan" Ektoplâzma

Hiç şüphesiz, Avam Kamarasındaki üyeler, tam ortalarına projekte olan meslekdaşları Sir
Carne Rasch'ın astral bedenine, ektoplazmayı ister istemez "bağışlamışlardı". Eski evlere
ektoplâzmik madde iyice sinmiştir, yani bu maddeyle satüre olmuştur ve bu durum, böyle
yerlerde görülen hayaletlerin kaynağını teşkil eder. Genellikle trajik bazı olaylar nedeniyle
dünyaya'hâlâ bağlı olan astral formlar, materyalize olma (cisimlenme) aracı olarak, bu yerler
tarafından çekilirler.

Şimdiki konumuzla ilgili durumlarda, bu. bir kimse, ektoplâzmanın mevcut olduğu bir yere
veya bir kimseye projeksiyon yaptığı zaman, astral formun veya formun bir kısmının, örneğin
bir yüzün veya bir elin materyalizasyonunun mümkün olabileceği anlamına gelir. Bazen,
kendisine projeksiyon yapılan kimse, ektoplâzma temin edebilir (Bilhassa, belli bir
doğrulukla, şişmanca bayanlara yapıldığı söylenir!).

Bilim şimdiye kadar, astral bedenin mevcudiyetini ve bunun amaçlı olarak bir iş için
yönlendirilebflme yeteneğini kanıtlamak üzere, mantal ve duygusal maddenin mevcudiyetini
kabule hazırlanmadı. İnsanlar her yarda düşünce ve duygu fotoğrafı çekmeye başlıyorlar. Dr.
Eisenbud ve Ted Serios'un çalışması, burada ayrıntısından söz edilmeyecek kadar
bilinmektedir, Serios; poloroid bir fotoğraf makinesini kaşlarına doğru tutup yoğun olarak
düşündüğü zaman, bazı defalar, kamera objektif çıkarılmış durumdayken, fotoğraf plâğı
üzerine düşüncesinin görüntüsünü eîde edebiliyordu.

Bu sahada Japon üniversitelerindeki çalışma da, İngiltere'deki'Delavvarr


Lâboratuarlarmdakiler kadar meşhurdur. Arkadaşım Profesör Hans Holzer, heyecanlandıran
ve ikna edici hayalet fotoğrafları içeren birçok kitap yayınlamıştır.
Güç Alanları

Bununla beraber, en büyük hamle, muhtemelen, bilimin canlılarla ilgili 22 güç - alanlarını ve
radyasyonu dedekte etme (seçip ortaya çıkarma) maharetinin yükselmesiyle vukubulacaktır.
Bu ise işi er geç farklı tipteki alanların analizine; yani eterik, astral ve mantal ve de ümid
ederiz ki, spiritüel alanların analizine götürecektir. Öyle sanıyorum ki, H.F. Prevost
Battersby'nin Man Outside Himself (Kendi Dışında İnsan) adlı kitabındaki yorumu,
konumuzla yakından alâkalıdır:

"İnsanın yapısındaki esrarla ilgili herhangi bir fikri ifade etmekte bilimsel olarak çekingenlik
gösteriyor ve gerçeği keşfetmek üzere harcanacak çabayı, merak dolu muhalefetle
karşılıyoruz.
Bu gibi fenomenleri açıklayabilecek teorilere sahip değiliz ve bu sahadaki keşiflerin, bilime
olan inancımızın yapısını oluşturan sonuçları tehlikeye sokabileceğinden dolayı endişe
içerisindeyiz. Bu nedenle, işi hafife alarak düşünce formlarından veya haiüsinasyonlardan söz
ediyor ve konunun içeriğini bu kadarla bırakıyoruz."

Durugörü ve Projeksiyon

Durugörü fenomeni ile astral projeksiyonda görülenler arasında yapılan bazı karıştırmalar
vardır. Projeksiyonu yapan, fiziksel bir yapıya sahip olan bir "hedefe" ulaştığı zaman, astral
projeksiyon sırasında durugörü vukubulabilir. Ancak hedeflerin çoğunun fiziksel yapısı
yoktur. Örneğin, bir kimsenin Taç Mahal'e projeksiyon yaptığını düşünelim. Bu kişinin orada
oîup bitenleri görmesi mümkün olabilir. Bu, astral projeksiyon sırasında durugörü olacaktır.
Ancak, kişi bunu çok sık yapmış olsaydı, projeksiyonu sürdüren enerji harcaması bu işe mâni
olurdu. Astral projeksiyon olmadan, vukubulan durugörü, farklı bir psişik yetenekle
gerçekleşir.
Büyük durugörür Ernanûel Swenborg'dan sık sık bir astral projeksiyon örneği olarak söz
edilir, ancak onunki astral projeksiyon değildir.Svvedenborg bir üstadla ilişki halindeydi ve
spiritüel günlüğünün dikkatle incelenmesi bu durumu doğrulayacaktır. O, projeksiyon da
yapabiliyordu, fakat bu, durugörü fenomenlerinin tümünde şuurun ilgi konusu nesneye
projekte edildiği anlamına gelmez. Aksi takdirde bu, Madam Blavatsky ve diğerlerinin bol bol
kullandıkları, içinde akaşik kayıtlar bulunan astral ışık faktörünün inkârı olurdu.
Svvedenborg tarafından yapılan bir durugörü gözlemi şöyledir:

"1756 yılı Eylül ayının sonlarına doğru, Svvedenborg, Caste! isimli arkadaşının evinde diğer
birçok misafirle beraber kalmak üzere, davet edilmiş olduğu Gothenburg'a henüz ayak
basmıştı. Akşam üzeri altı civarında evden çıkmış ve bir süre sonra benzi atmış ve üzüntülü
bir şekilde geri dönmüştü. Canının neye sıkıldığını sordukları zaman, üçyüz mil ötede
Stockholm'da dehşetli bir yarığının çıktığını, konuştukları anda şiddetin daha da arttığını,
arkadaşlarından birinin evinin şimdiden tahrip olması ve kendi evinin de tehlikede olması
dolayısıyla çok üzüldüğünü açıklamıştı.

Bunun üzerine tekrar dışarı çıkmış ve sekiz buçukta dönerek şunları söylemişti: "Tanrı'ya
şükürler olsun ki, benimkinden üç ev önce yangın söndürüldü!" Aynı akşam, valinin kulağına
giden bu açıklama büyük heyecan yarattı. Vali, etresi gün (Pazar günü) Svvedenborg'u
çağırtarak, yangının gerçek sebebini ve yaygınlığını, nasıl başladığını ve de nasıl devam
ettiğini tarif etmesini istedi.
Hikâye yayıldıkça, Stokholm'da dostları ve inalları olan Gothenburg'lu ların çoğu meraka
düştüler. Pazartesi sabahı, Stokholm'lu tüccarlar tarafından yangın sırasında gönderilen bir
kurye resmî haberleri getirdi. Kuryenin raporu, Svvedenborg'un ifadesini her hususta
doğruluyordu. Ayrıca sah sabahı Kral tarafından valinin evine gönderilen başka bir kurye de
yangının yol açtığı tahribatı anlatmış ve dahası, aynen Svvedenborg'un açıkladığı gibi,
yangının akşam sekizde kontrol altına alındığını ifade etmişti.

Projeksiyon ve Telepati

Kayda değer bir husus var. Dünya, artık telepatiyi kabul etnıektedir. Bir çok üniversite bu
konuyla ilgili yoğun araştırmalar yapmış ve telepati fenomeninin bir aldatmaca olmadığı
ortaya çıkmıştır. Böylece, bir zihinden başka bir zihine bir şeyler aktarılabileceğini kabul
etmekteyiz. Bunun bir dalga boyu mu, bir enerji kuantumu mu, yoksa sadece bir uyum mu
olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak, bu aktarım işini kabul ediyoruz. Peki, belki, daha başka
bir şeyin de aktarıldığım kabul etmek, çok mu güç? Astral beden dediğimiz, süptil madde
birikiminden oluşan şey de bir yerden başka bir yere neden nakledilmesin?

2.Bölüm
Astral Projeksiyonun Kademeleri

a - Ayrışma ve Arzu Faktörü

Esas olarak iki tip astral projeksiyon vardır. Birincisi, uyanıklık şuuru içerisinde. süje,
tümüyle şuurlu ve uyanık haldeyken meydana gelir. İkinci şekilde ise, astral projeksiyon fizikî
beden uykuda veya şuursuz olduğu durumda vuku bulur. Bu kitapta ilgilenilen projeksiyon,
ikinci kategoriye girer.

Fiziksel beden uyku durumunda ya da şuursuzken yapılan projeksiyonlarla yeterli tecrübe


kazanılmadan, uyanık hâlde astral seyahat (astral projeksiyon) çalışması yapılmaması tavsiye
edilir. Uykuda yapılan projeksiyonlar çok daha emniyetlidir ve yazarın fikrine göre, uyanık
haldekine nazaran çok daha iyi sonuçlar vermektedir.

Burada beş kademe tarif edilmektedir. Bu bölümde, her projeksiyon kademesini meydana
getiren bir tekniği gözönüne alacağız. Her kademeden sonra, yazarın kendisine veya tanınmış
okültistlere ait deneyimler, örnek olarak verilecektir.

Birinci Kademe
Astral beden neredeyse fizik bedenden ayrılmak üzeredir. İki bedenin çakışması hâli sona
ermiş fızîk bedenden taşmaya başlamıştır. Bu, uykuya dalan mutad bir insanın normal
durumudur. Uyku hâli içerisinde, astral beden, çakışmış olduğu fizik kopyasından ayrılır. İyi
bir gece uykusunun canlandırıcı mükâfatını, ilâç veya diğer uyuşturucu nesnelerle elde etmek
mümkün değildir. Uyku sırasında, astral bedenin fizik bedenle olan sıkı bağlılığı gevşediği
zaman, bütün içsel araçlar ahenkli bir hâle gelirler.

Kendilerini çabucak, âlemlerden akan muhteşem enerjilerle doldururlar ve uyandığımız


zaman elde ettiğimiz kazanç, sadece fiziksel bedenin metabolizmasının dinlenmesinden
dolayı değil, fakat uykuda, beden dışındayken kazanılan enerjilerden ileri gelen astral ve
manîal zindelikten dolayıdır da.

Uykudayken hepimiz astral projeksiyon yaparız! Ne var ki, bir kısmımız bedenlerimiz dışında
olduğumuzu farkeder ve bunu canlı rüyalar olarak adlandırırız. Çok az bir kısmımız ise,
bazen, fizik beden tamamen uykudayken tümüyle şuurludur. İşte bu durumdayken
projeksiyon yapmaya muktedir oluyoruz.

Teknikler bölümünde, astral bedenin tam şuurlu olarak nasıl projekte edileceğini ve gayet
tabii, o sırada fizik bedenin derin uykuda olmasının niçin tavsiye edildiğini açıklayacağız.

Tam Şuurlu Projeksiyon

Hepimiz bazı zamanlar, uyku sırasında tam şuurlu olarak fizik bedenimizin dışında bulunma
tecrübeleri yaşamışızdır.Bir örnek vereyim: Konferans verdiğim tüm dinleyicilerin yüzde
altmışından fazlası bu hususu doğrulamıştır.

Hayatınızda bazı zamanlar yoğun ve sürekli fiziksel faaliyet içeren bazı monoton işler
yapmışsınızdır. Belki de kıvrılarak uzanan şehirdışı yollarda virajları ala ala, hiç durmadan
onaltı saat boyunca araba kullanmışsınızdır. En sonunda bitkin bir vaziyette evinize varırsınız.
Üstünüzü değişemeyecek kadar yorgunsunuzdur, adeta sürüklenerek yatak odanıza gidersiniz,
kendinizi boş bir çuval gibi yatağa fırlatırsınız.
Fakat uyuyamadığınızı görürsünüz. Zihniniz hâlâ alert (uyanık, tetikte) vaziyettedir. Tekrar
biraz önceki yoldasınız ve gaz vererek, fren yaparak viraj ahyorsunuzdur. Fizik bedeniniz
gevşemiştir ve görünüşte uykuda gibidir! Birdenbire, uyanık zihniniz içerisinde, yolun tam
kenarına direksiyon kırarsınız. Bu travmatik iç tecrübe size şok etkisi yapar ve aniden
sarsılarak şuurlu hâlinize dönersiniz. Zihniniz uyanık vaziyette iken, bitkin bedeninizden
dışarı doğru bir projeksiyon (yansıtma) yapmışsınızdır! Tam şuurlu olarak birinci kademede
astral projeksiyon yapmış olursunuz.

Eileen Garrett'e göre, şiddetli sarsıntının sebebi, astral.âlemde karşılaşılan bir engelin, bizi,
sarsıcı bir şekilde tekrar fizik bedenle bir hizada olmaya zorlamasıdır. Pekâlâ böyle olabilir.
Zira, beden-dışı deneyim sırasında, genellikle bitkin veya olumsuz bir durumda olan fizik
bedenin durumunu hatırlamak, burada önem taşır. Bunun neden böyle olduğunu daha sonra
göreceğiz.

Çocukluğum sırasında böyle bir deneyim yaşadığımı hatırlıyorum. Denizde bir yatın
güvertesinde öne arkaya, yukarı aşağı sallandığım uzun bir günün sonrası idi. O akşam
dinlenmeye çalışırken, tekrar yatın üzerindeydim ve sağa sola sallanan işaret dubalarına
çarpmamak için manevra yapıyordum ( pek başarılı olmadığımı söylemeliyim). Ve bu, beni
sarsıntıyla fizik bedenime geri döndürdü.

Anestesiziklerin kullanılması, astral bedeni, çakıştığı fizik bedenden ayırır. Bu, lokal bir
fenomen olabileceği gibi, bedenin tümü de etkilenebilir. Doğum sırasında Trilene gazı
kullanımı, hamile bir kadında, olması gerektiği gibi onu şuurlu durumda tutan, teknik olarak
konuşacak olursak, projeksiyonun kısmen birinci kademesinde tutan, kısmî anestezi meydana
getirir. Fakat bu durumda, odadaki olaylar öyle yoğun bir dikkat gerektirir ki, projeksiyon
fenomeni gözden kaçar.

"Murakabeye oturulduğu" zaman da, aynı fenomen vukubulur. Bu durum içerisinde süje,
kendisini çok pasif bir hâle sokmuştur. Herhangi bir enerji veya tesir akışına alıcı vaziyettedir.
Astral Beden daha aktif bölgelere doğru çekilir ve fizik bedeni, onu tasarruf etmek isteyen
başka şuurlara bir vasıta olsun diye bırakır. "Murakabeye oturan kimse", bir ustanın veya
tecrübeli bir medyomun gözetimi altında değilse, deneme elden kaçabilir, böylelikle beden
dışına kayış, kontrolsüz hâle gelebilir. Bu ise, düşük seviyeli astral varlıkların obsesyonu
şeklindeki bazı şizofreni türlerine götürür.

Hava seyahati, gerçek uykunun verdiği canlandırıcı etkiyi getirmeden, sadece sinirsel ve
fiziksel yorgunluğa sebep olacak şekilde içsel araçları düzen dışına çıkmaya zorlayabilir.
Bu noktada, güneş banyosu yapan herkese bir uyanda bulunmak istiyorum. Gün ortasında,
sıcak güneş altında uyumak son derece tehlikelidir. Bu durumdayken, astral beden eski
hizasında, yani yerinde değildir ve fizik beden, kozmik ışınların güçlü akışına karşı korumasız
kalmıştır, zira aciz kalan fizik dokuları desteklemek üzere içsel araçların tamponlama faaliyeti
kalmamıştır. Bu ise, güneş çarpmasına ve aşırı yanıklara yol açar.

İkinci Kademe

Astral beden,fizik kılıfından bir metre kadar uzağa projekte edilir.Halka psişik konularla ilgili
soru formları gönderildiğinde, bu fenomen sık sık rapor edilir. Projeksiyonun bu kademesi
bazı sarsıntılar veya kazalar sonucu da vuku bulabilir. Kişiye bir araba çarpmıştır veya dağdan
yuvarlanmıştır. Birdenbire kendisini bedeninin dışında bulur. Bazen kendisinin yukarısında
bulunarak hemşire ve doktorların meşgul olduğu kendi fizik bedenini görür.
"Teknikler" başlığı altında, tam uyanık şuurluluk içerisinde (ancak gece fizik beden uyur
durumdadır) fizik bedenden belli uzaklığa nasıl projekte yapılacağım inceleyeceğiz.
Astral projeksiyonun geri kalan bütün kademelerinde, artık arzu faktörü büyük bir önemle
devreye girer ve daha ileri gitmeden önce konuya girilmesi tavsiye olunur.

Güçlü Bir Arzu Faktörü

Esas olarak astral veya emosyonel mahiyetteki projeksiyon, güçlü bir arzu faktörünün
bulunmasını gerektirir.

Batılıların çoğuna göre, şuur, güneş sinir ağındaki şakra ve astral plânla bağlantılıdır. Ayrıca
denir ki, çoğumuz görüş açısı bakımından hâlâ Atlantlıyız. Hem fizik ve hem de astral âlemde
hedefine ulaşmadaki kuvvetli arzunun kudreti, Yakın Doğuda bir yerden gelen eski bir
masalla açıklanabilir.

M.S. 1500 yıllarında, mevcut düzeni yıkıp onun yerine kendi adamlarım yerleştirmek
amacıyla, politik cinayet yöntemini kullanan bir grup insan, güç kazanmıştı. Bunların reisleri.
İran sınırı yakınlarında güçlü bir şehrin halifesi olan son hükümdarlardan birini devirmek için
uzun zamandır bir suikast hazırlamaktaydı. Ancak her seferinde, en iyi şekilde hazırlanmış
olan cinayet plânları, halifeyi ortadan kaldırmakta başarısızlığa uğruyordu. Bunun üzerine
çeteden biri, diğerlerinin bu konuda başarısızlığa uğraması üzerine zalimce ve şeytanı bir plân
yaptı.

Genç ve ateşli bir asker, çete tarafından ayartılarak bir meyhaneye götürüldü ve iyice sarhoş
edildi. Daha sonra başına vurularak, şuursuz bir vaziyette dağda gizlendikleri yere taşındı.
Burası, bir geçit üzerinde yükselen, beyaz mermerden yapılmış muhteşem bir şatoydu. Saray
bahçesinde genç askerler ayıltılıyor ve kendilerine her türlü konfor sağlanıyordu. Asker
kendine gelince cennette olduğunu zannetti ve canını alıp, kendisini buraya gönderen
meyhane kavgasına şükretti. Sarayda azametle gezinen tavus kuşları, güzel cariyeler ve her
arzusunu yerine getiren hizmetkârlar, bu cennette bin yıl süreyle kalma iştahını kabartıyordu.
Fakat birdenbire kendisine acıklı bir hikâye anlatıldı. Ona, bir hata yapıldığı söylendi. Asla
ölmemesi gerekiyordu; cennet henüz ona ait değildi. Bu kederli haberi iletenlerin kararını
hjçbir yalvarış değiştiremezdi. Çare yoktu. Geri dönmesi ve kendi sefil varlığını sürdürmesi
gerekiyordu. Ancak, tekrar ölümü ve cenneti kazanmak için bir şey yapabileceği kendisine
söylendi. Bu iş neydi? Çetenin cinayetlerini her seferinde savuşturan halifenin yaşadığı,
civardaki ülkeye gitmeliydi. Orada cennete dönme karşılığında halifeyi öldürmeliydi.
Genç adam bu işi seve seve kabul etti ve güzel bir cariyenin kendisine sunduğu şarapla iyice
sarhoş olarak, bu defa meyhanede kendine geldi. Burada, kendisine at ve silâh temin
edildiğini gördü., En korkunç engellere, halifenin nöbetçileri tarafından ellerinin
sakatlanmasına, işkence görmesine ve hatta hadım edilmesine rağmen, sonunda işini başardı.

Bu meseleden çıkarılacak iki önemli sonuç vardır: Birincisi, arzu yeteri kadar güçlü olduğu
zaman, bütün engelleri aşabilir ve gerçekten arzu, astral projeksiyonun başlangıçtaki
kademelerinin esasını teşkil eder. İkinci olarak bu misal, bir cennet pırıltısının veya yeni bir
âlemin, insanın bakış açısını nasıl etkileyebileceğini gösterir ve astral projeksiyonun
yüksekliklerinde, kişi, genç adamın bulutlar arasındaki şato suyla mukayese edilmeyecek
cennetleri yaşayabilir! Bunlar bir defa ziyaret edildiği vakit, onlara geri dönme arzusu, daha
sonraki astral projeksiyonları kolaylaştırır.
Şekil 9 - Canilerin Tuzaği , Dünyada Cennet

Üçüncü Kademe

Astral beden, 80 - 100 metre veya belki de birkaç mil uzaklığa, fakat daima bilinen yerlere
projekte edilir. Şimdi, işin içine arzu faktörü girer. Belki evin içinde veya bahçede, yakındaki
bir köyde, sevilen biriyle beraber veya sevilen bir yerde olmak arzusu vardır. Eğer arzu yeteri
kadar güçlüyse, bu, arzu objesine veya artık bundan sonra kullanacağımız tabirle "hedefe"
doğru bir projeksiyona yol açabilir.

''Enerji düşünceyi takib eder" okült yasası altında, astral adını verdiğimiz enerji beden, hedefe
veya arzu edilen ya da kuvvetle düşünülen şeye doğru kuvvetle çekilir. Hedefle beraber olmak
için, yani sevilen biriyle veya sevilen bir yerde olmak için bir arzu vardır ve arzu, görmüş
olduğumuz gibi çok şiddetli olabilir.

Üçlü Kademede Projeksiyon Örneği

Burada nakledeceğim üçüncü kademede astral projeksiyon örneği, bana aittir. Tıp okulunda
öğrenci olduğum sıralar, civardaki bir şehirde konferans vermem istenmişti, ancak bu, orada
bir gece kalmamı gerektiriyordu. Konferans için çok önceden söz vermeme rağmen
kararsızlık içindeydim, zira ortaya bir sorun çıkmıştı. Köpeğim gebe idi. Yavrulamak üzere
olduğundan, onu tek başına bırakmaya gönlüm elvermiyordu. Bereket versin ki, ona göz
kulak olacak bir tamdık bulabildim. Köpeğime garajda.rahat bir köşe hazırlayıp, yatırdım ve
iç huzuruyla konferansıma gittim.

Ama hâlâ endişeleniyordum ve o gece odama çekildikten sonra uzaktaki köpeğimi düşünmeye
başladım. Onu hasırdan yapılmış yatağında tahayyül ettim. Bana ihtiyacı olup olmadığını
merak etmekteydim. Bundan sonra hatırladığım şey, uykuya daldığımdı. Tekrar
garajımdaydım ve köpeğim hasır şiltesinin üzerinde sessizce uzanmıştı. Onu çağırdım;
yerinden sıçrayarak bana doğru koştu. Köpeğimin uzanmış durumda bıraktığı fizik bedenini
görebiliyordum ve henüz doğurmadığını keşfetmiştim. Böylelikle sevdiğim birine projeksiyon
yapmıştım. Onunla birlikte olma arzum, yani arzu bedenim, üçüncü kademe tipindeki bir
projeksiyonla, beni ona sürüklemişti.

b - Uzak Hedefler

Astral beden çok uzak mesafelere projekte edilebilir. Bu kademede, arzu faktörü mevcuttur ve
kuvvetlidir, ancak irade onu gölgede bırakmıştır. Astral formu uzak mesafelere yansıtmak için
güçlü bir irade gereklidir. Mesafe bakımından kısa projeksiyonlarda (yansıtmalarda), eterik
madde astral maddeye nasıl yapışır ve sararsa, astral madde de projekte edilecek mantal
cevheri öyle sarar. Projeksiyonun yapılabileceği mesafe, projeksiyonu yapanın "Çember
Sınırına" bağlıdır. Bu ise, o kişinin spiritüel gelişme derecesine, ya da irade gücüne bağlıdır.
Üçüncü Dereceden inisiyelerin projeksiyonları, Ay'ın çok az ötesine uzanan bir "Çember
Sınırına" kadardır. Dördüncü Dereceden inisiyeler, Güneşe erişebilirler. Beşinci Dereceden
inisiyeler ise (üstadlar ve mürşitler), Güneş sisteminin herhangi bir yerine ve hatta büyük
Sirius yıldızına bile erişebilirler.

Çok uzak mesafelere yapılan bu projeksiyonlarda, astral beden, mantal kopyası ve sevkedici
unsur olan iradesi tarafından desteklenir. Hem mantal çıkış çabası sırasında bu işe dayanması
ve hem de projeksiyonlar boyunca, yansıtılmış olan astral bedeni "hedef üzerinde" tutabilmesi
için, fizik beden özel bir muameleye ihtiyaç gösterir.

Projekte edilen bedenler çok hızlı hareket ederler. İki ya da üç saniye içerisinde birkaç bin mil
mesafe katedfebilirler. Projeksiyonu yapan, böylesine bir hızla hedefe varabilir ve
bazen,eğitimin ilk kademelerinde, astral bedenini hedef üzerine "merkezlerken" geriye sekme
fenomenini yaşayabilirler.

Bayan Garrett'in astral projeksiyondaki başarıları, insanlığın yararına olmak üzere bu okült
işlemin nerelere kadar kullanılabileceğini göstermektedir.

İkili Şuur

Bayan Garrett, yüksek dereceli bir tür şuur ikilisi geliştirmişti. Hung G. Callavvay takma
adıyla yazı yazan Oliver Fox da, aynı fenomeni tecrübe etmekteydi:

"Kendimi rüyada ayakta durup, astral plândaki manzarayı seyrederken hissedebiliyordum;


fakat aynı zamanda yatakta uzanmış olarak kendimi de hissedebiliyor ve yatak odamı
görebiliyordum."
Bu ikili şuurluluk, İngiliz Üstad Robert Brovvning'in bir zamanlar bana "esolepsy" olarak tarif
ettiği şeyin, yani zihni içeri çevirme ve her iki âlemde de şuurlu olma yeteneğinin bir
niteliğidir. Sözünü ettiğimiz bu durum, Kova Burcu Çağında Batının geliştirdiği yeni yoganın
esasını teşkil eder. Bu, öğrencinin (yogin) şuurlu olduğu iç âlemdeki kuvvetlere kanal
açmasını gerektirir. Yeni yogaya ön ayak olan, yeni çağın hudut bekçileri olan bizler için, bu
sahadaki deneyimlerin müşterek unsurlarının müşahedesi hayatı bir önem taşımaktadır. Oliver
Fox, Bayan Garrett ve ben, yollarımız biraz farklı olmakla beraber, doğru istikamette
olduğumuzu gösteren fizikî, mantal, emosyonel semptomları tarif etmekteyiz. Esolopsy
mevcutken, kataleptik trans vardır. Bizi izleyenler, bu hâl içerisinde uzuvlarını hareket
ettirmeyi öğrenmek zorundadır. Bana gelince, ancak yirmi yıllık bir çabadan sonra, bu
hâldeyken sadece göz kapaklarımı ve belki bir ya da iki parmağımı hareket ettirmekteyim.

Şekil 10 - Üçüncü Kademe Tipinde Projeksiyon


Şekil 11- Astral Bedenin Hedef Üzerine Merkezlenmesi

Bayan Garrett'in Deneyi

Bayan Garrett, 1932 yılında, o sıralar telepati konusuyla ilgilenen bir kaç tanınmış psikiyatrist
ve bilim adamıyla çalıştı. New York'ta kendisiyle alâkalı bir deney düzenlendi. Bayan
Garrett'in tecrübesini içeren aşağıdaki rapor, H.F. Prevost'un Man Outside Himself adlı
eserinden alınmıştır.

Deneyi başarıyla sonuçlandırmak için, ulaşmak istediğim Newfound land'daki hedefe varmak
üzere şuurlu projeksiyonu kullanmam gerektiğini biliyordum. Deneyin düzenlendiği
Newfoundland'daki yerde projeksiyon durumum içerisinde, kendimi sadece deney yerinde
bulunmakla kalmayıp, eve girmeden önce, girmem gereken bu evden başka, bahçeyi ve denizi
de görebiliyordum. Atmosferdeki rutubeti bile hissettim ve patikanın kenarındaki çiçekleri
gördüm. Daha sonra, duvarların içinden geçtim ve deney yapılması plânlanan odaya geldim.
Odada kimse yoktu. Bana orada bulunacağı söylenen deneyciyi araştırmak için yukarıya,
merdivenlere baktım. Onu bulmak için merdivenlere doğru hareket etmek zorunda kalsaydım,
bu benim yönümden fazladan bir gayret olacaktı, ama bereket versin ki, deneyci o sırada
merdivenlerden aşağı indi ve deney için seçilmiş olduğunu bildiğim odaya girdi. Daha sonra
o-lup bitenler, sadece telepatiyi değil; durugörü, duruişiti ve prekognisyon (öncedenbilme)
dahil olmak üzere, normalüstü duyumlamanın her çeşidini içeriyordu. Bu deneyde görevli
olan doktorun kendisi de normalüstü algılama güçlerine sahipti ve besbelli benim varlığımın
farkındaydı. Deney başlamıştı.Karşılıklı olarak birbirimizin farkında oluşumuzun kanıtı biraz
sonra ortaya çıkacaktı.

Yüksek sesle konuşarak bana hitaben, "Bu başarılı bir deneme olacak." dedi ve ben New
York'daki odada oturduğum yerden, fizikî olarak işitiyormuşcasına bu konuşmayı
alabiliyordum. Newfoundland'daki araştırmacı, incelemesi için projekte etmiş olduğum
duble'me hitabederek, "Şimdi, masadaki cisimlere bakın" dedi. O andan itibaren, ipnotize
edilen bir kimsenin telkinlere karşılık verişi gibi, onun talimatını takibettim.
Masadaki cisimleri, mutad görme vasıtasıyla değil, fakat bir durugörü vizyonu şeklinde
görebiliyordum. Daha sonra, New York'da yanımda not tutan kişiye, gördüğüm şeylerin
tariflerini yaptım. Doktorun şöyle dediğini duydum: "Sizin tarafınızdaki deneycilere
özürlerimi iletin. Bir kaza geçirdim ve beklediğim şekilde çalışamıyorum." Newfoundland'da
duyduklarımın aynısını New York'da not tutan kişiye ilettim ve ayrıca doktorun başındaki
bandajı tarif ettim.

New York'daki deneycinin söylediklerini işittiğim zaman,, burada bir uyuşmazlık olduğu
gözüküyordu. Deneyci şöyle diyordu: "Bunun gerçek olmasına imkân yok, zira doktordan
birkaç gün önce bir mektup aldım ve o zaman gayet iyiydi."

Deney devam etti ve ben projekte vaziyette kaldım: Newfoundland'daki araştırıcının


hareketlerini takibettim. Bundan sonra yaptığı şey odasındaki kitaplığa yürümek oldu; oraya
varmadan önce, belli bir kitabı düşürdüğünü ve bu kitabın raftaki konumunu biliyordum: Bu
telepati idi. Kitabı raftan indirdi ve kesin olarak benim orada bulunduğumu, kitabın başlığım
okuyabileceğimi düyünerek kitabı yukarıda tuttu. Daha sonra kitabı açtı ve bir bölümdeki
paragrafı, konuşmadan, kendi kendine okudu. Kitap Einstein ve O'nun izafiyet teorileri ile
ilgiliydi. Seçmiş olduğu paragrafı sessizce okudu ve bunu yaparken, okuduğu şeylerle alâkalı
izlenimleri onun zihninden telepatik olarak alabili yordum. Okumasıyla ilgili algımı, New
York'daki odada oturan stenografa kendi kelimelerimle rapor ettim.

Bu arada deneyci, yüksek sesle konuşarak, projekte halimdeki bana, bu deney esnasında
kendisinin de, deney yardımcısı olan psikiyatristin New York'daki yatak odasına projeksiyon
yapmış olduğunu söyledi. New York'a daha önceki ziyareti (fizikî olarak) sırasında, orada
gerçekten görmüş olduğu iki fotoğrafı tarif ederek, konuşmasını sürdürdü. Fakat, şimdi
Newfoundland' dan açıkladığına göre, bu fotoğraflar kaldırılmıştı ve arkadaşının yatak odası,
son fiziki ziyaretinden beri yeniden dekore edilmişti.

Böylece deney son buldu ve kayıtçı, bütün olup bitenin onbeş dakika sürdüğünü ifade etti. Bu
deney sadece telepatiye mi dayanıyordu? Ne deneyciye, ne odanın bulunduğu yere ve ne de
deney düzenine asla erişemezdim ve de onları göremezdim. Deney sadece telepatiden ibaret
olsaydı, bende, deneycinin zihnindeki düşünceler ve bana yüksek sesle söylediği kelimelerin
izleri meydana gelirdi

New York'daki deney raporları, o gece Newfoundland'daki doktora postalandı. Ertesi sabah
ondan bir telgraf geldi: burada, deneye başlamadan önce meydana geien kazadan söz ediyordu
ve gene doktordan bir gün sonra aldığımız mektupta da. plânlanmış olduğu deney adımlarını
sıralamıştı. Sadece DUBLEM'le konuşan doktorun mesajını doğru bir şekilde işitmekle
kalmayıp başındaki bandajı da algıladığımı, telgraf kanıtlamıştı. Mektubundan öğrendiğimize
göre, bir masa kullanmış ve onun üzerine DURUGÖRÜ aracılığıyla doğru bir şekilde
gördüğüm bazı eşyalar koymuştu;doktorun davranışları ile ilgili olarak yaptığını tariflerin her
adımı da doğru çıktı. Raftan çıkardığı kitap, kitabın ismi, kendi kendine okuduğu bölüm;
kendi şuurlu projeksiyonum, uygulandığım durugörü ve telepati aracılığı ile aynen tarif
ettiğim gibiydiler.

Beşinci Kademe

Bu kademede projeksiyon, tümüyle, projeksiyonu yapan kişinin kortrolu altında değildir. Bu


kimse, bir Mürşit veya yüksek dereceden bir inisiye olması gereken başka bir varlık
tarafından aktif olarak desteklenir. Bu. sessiz bir gözeticinin sübjektif bir tecrübeye yardım
maksadıyla olaya katılması ve projeksiyonu yapan kimseyi eğitici ve yararlf sonuçlara
götürmek üzere idareyi eline alması gibidir. Bu durum, projeksiyonu yapan kimsenin bir
ashrâm'da çalışıyor olması gereğini ve onun deneme devresindeki bir şakirt veya bir Mürşit
tarafından kabul edilmiş bir mürit olması gerektiğini ifade eder. Böyle bir kişinin yaptığı
projeksiyon, daha tecrübeli kardeşlerinin kendisine uyguladığı eğitimin bir bölümü olacaktır.
Mürit, projeksiyonun ilk kademelerinin tümünü kendi kendine geçmeye muktedirdir, fakat bu
kademede şartlar zordur.

Burada hedef; karışıktır, ulaşılamaz ya da yeri kesinlikle bilinmez; fakat bazı nedenlerle
şakırtın hedefe erişmesi önemlidir. Bir Ustanın ya da bir İnisiyenin yardımına ihtiyaç
duyduğundan, morali çok yüksek olmalı ya da bir mürit olarak, bu hayatındaki veya önceki
hayatındaki fiilleri nedeniyle aktif bir yardıma hak kazanmış olmalıdır.

İnsan, böylesine mahrem bir tecrübeyle ilgili olarak kendi yaşamından örnek verip
vermemekte tereddüt ediyor, ancak burada, bu açıklamayı yapmak için sessiz gözeticimden
izin aklını. Bu durumda bile, şimdi bahsedilecek astral misyona inanmak zordur!

Büyük Parlaklık

Benim bu kademedeki tecrübem yedi sene kadar önce vuku buldu. Bu, benim spiritüel
günlüğümde kayıtlı 'durumdadır, fakat ben, hafızamda canlı olarak duran anılarımdan söz
edeceğim. "Büyük Yakarış'ın sondan ikinci mısraı üzerinde uzun uzun düşünmüştüm: ...
Dilerim kapansın kötülüğün yaşadığı kapı." İngiliz üstad, diğer mısralar ve onların altında
yatan ezoterik anlamlar hakkında bana ışık tutmuştu. Bir sabah erken saatlerde, meditasyon
teması olarak o mısraı almıştım. Birdenbire,fizik bedenden ileri kademede çözüldüm ve tam
arkamda büyük bir parlaklığın farkına vararak büyük huzur duydum.Onun, yüzünü nadiren
tam olarak gösteren Üstad olduğunu biliyordum. Nazikçe yukarı çekildim ve aniden tam bir
projeksiyona girdim. Ancak bu kere, benim yönümden harcanan herhangi bir çaba yoktu.
Gevşeyebiliyordum ve "manzaradan zevk alıyordum"... Aslında O'nun avrası içerisinde ve
Onunla beraber projekte edilmiştim. Uzun mesafeli seyahatlerde normal olarak yaptığım gibi,
ani ve kaba bir süratle değil, düzgün ve hafif hareketlerle birçok kara parçası üzerinden
geçtik. Vadi ve çöller aşarak, sonunda dağlık bir bölgeye ulaştık. Burada tepeler çıplak ve
karanlıktı; bir geçitten aşağı doğru geçtiğimizde, atmosferin giderek artan, sıkıntılı bir hâle
geldiğini farkettim ve daha sonra bir mağaraya girdik. Atmosfer artık cehennemi bir hâl
almıştı. Kötülük havayı doldurmuş gibiydi ve giderek büyüyen muazzam bir yeraltı
koridorunda olduğumuzun farkmdaydım. Orada daha önce tanık olduklarıma hiç benzemeyen
bir medeniyet vardı. İnsanları açık renk tenli, fakat koyu saçlı idi. Buranın sakinleri çıplak
kayalar üzerindeki köylerde kümelenmişlerdi, vs.
Kısacası, şimdi kara büyü dediğimiz, kötü sanatlarla uğraştıkları için Atlantis'in batmasına
neder olan, soysuzlaşmış bir Atlant ırkı tarafından sembolize edilen, "kötülüğün yaşadığı yeri"
ziyaret etmiştim. Bu ırk hâlâ mevcuttur ve yeraltına kapanmışlardır. Bu Atlantis artıkları uzun
zamandır unutulmuş olmakla beraber, insanlığı, astral vampirlik ve astral tasarruf yoluyla
avlamak için, yeraltındaki sığmaklarından astral form içinde ayrılarak; okült sanatları
vasıtasıyla hâlâ yaşamaktadırlar. Onlardan birini ziyaret etmiştik. Spiritüel sağlamlığı olan
yalnız bir kimseydi ve kendi insanlarının bir tür kurtuluşunu sağlamak için uğraşıyordu.

Astral Seyahat
Teknikleri, Uygulamaları

a - Uykuda Uyanıklık

Birinci Kademeye Projeksiyon

Ne yapılması gerektiğini tam olarak bilmeniz için, son bölümden, bu kademenin tarifini iyice
okuyun. Bu kademede astral beden, hemen hemen fizik beden hizasından ayrılmak üzeredir.
İnsan bunu yapmayı niçin ister?

İpucu uykudadır. Tanı ve doğal bir uyku sırasında, astral beden fizik bedenle bir hizada
olmaktan çıkar. Fizik beden metabolizma olarak iyileşirken, iç vasıtalarda harikulade bir
gençleşme ve canlanma sürer. Tümüyle tazelenmiş ve günlük işlerimizi bir kere daha
yürütecek şekilde uyanırız. Fakat daha fazla enerjiye ihtiyaç'duyduğumuz zaman, bu işlemi
irade ile ufak ölçüde kopya edebilseydik, kendimizi doğanın kendi yöntemiyle yenileyemez
miydik? Birçok ünlü kimse, bunu yapmasını öğrenmiştir,

Sir Winston Churchill, ne yapıyor olursa olsun, birden bire yorgunluktan kurtulma ve çok kısa
bir zamanda, çok güç olan işlerine eskisi gibi devam edebilme yeteneğine sahipti. Bunlardan
biri de Emanuel Swedenborg'dur.Yazar, yıllardır aynı yeteneği kullanmaktadır. Bu, çaba
göstermeden yavaş yavaş gelişti, fakat kısa zamanda bunun kolayca anlaşılamayan
mekanizmasını ve burada kullanılan tekniğin esasını teşkil ettiğini ortaya koydu. Yöntem.
Orta Avrupa'daki bazı yoga okullarında da kullanılmaktadır ve sonuçlar ne olursa olsun, bu
süreç spiritüel yetenekleri geliştirdiğinden, bu konudaki çalışmalardan zahmete değer
niteliktedir.
Tekniğin ipucu, uzun süre araba sürme veya gün boyunca yelkenli idare etme gibi
faaliyetlerin sonuçlarında bulunmaktadır. Her iki durumda da ortak olan iki unsur vardır: 1,
Hızlı bir şekilde gevşeyen yorgun bir beden ve 2. Hâlâ alert (uyanık, tetikte) durumda olan bir
zihin.

Teknik

Yatay olarak uzanabileceğiniz bir yer seçin. Eğer iş yerindeki büronuzda iseniz, halının
üzerine uzanın. Gözlerinizi kapayın ve iki şey yapın. Birincisi KENDİNİZİ SÜRATLE
GEVŞETİN. Bu işlem, uzun süre araba sürdükten sonra yapabileceğiniz kadar hızlı bir
şekilde yapılmalıdır. Bedeninizin, birdenbire yere atılan mısır çuvalı gibi olması gerekir.

Bundan sonra yapacağınız şey, zihninizde bir red tavrı meydana getirmektir. Şimdilik, bütün
dünyayı ve onun içindeki sahtelikleri reddetmelisiniz. Telefon çalabilir veya masanızda
bitmek tükenmek bilmeyen kâğıtlar olabilir.

Kendi kendinize şöyle deyin: "Bütün bunlardan bıktım artık. Şimdi yirmi dakika süreyle içe
döneceğim ve hepsini unutacağım!" İstediğiniz şey dışarıda değildir, bu nedenle dışarı ile
ilgili hiçbir şey düşünmeyeceksiniz. Bunun yerine, zihniniz içe dönecek. Kısa bir süre sonra,
bedeninizin uykuya daldığını, fakat zihninizin uyarak (alert) durumda kaldığsm göreceksiniz.
Hatta beden hörlayabilir bile! Bu, en doğru anlamıyla kendi Kendine ipnozdur.'
Bedeninizi uykuya sokmuş duru nidasını? Bir süre sonra, belki beş ya da on dakika sonra,
yorgunluğunuz uçup gitmiş olarak, kendinizi nazikçe uyandırmanız mümkün olacaktır!
O süre boyunca, şuurunuz bedeninizin dışında olacaktır.

Şuurunuz, fizik kılıfının 8 - 10 cm. yukansındaki astral bedeninizde olacaktır. Bitişik odadaki
sesleri veya caddeden gelen gürültüleri hâlâ işitebilirsiniz, fakat bu, sizin astral
duyumlarınızla olacaktır! Mutad bedensel meskeninizin 8 - 10 cm. dışında, tam şuurlu olarak,
astral projeksiyon durumunda olacaksınız.

Bazen, göz kapaklarınızın kapalı olmasına rağmen, tavanı bile görebilirsiniz. Çünkü astral
gözlerinizi ve astral duyumlarınızı kullanıyorsunuz. Tavanı görüş şekliniz size biraz farklı bir
izlenim verecektir, çünkü onu başınızdan 5 çm. yukarıda olarak dikkate alıyorsunuz.
Bu işi başarmakta okluğunuzun işareti, yogilerin vrittis dediği bağlantısız görsel imajların
aniden serbest kalışıdır. Bunlar, gevşek durumdaki beynin salgısı olup, projeksiyonun
başlamak üzere olduğunun habercisidir. Vritti'ler durugörünün ilk esintileri değildir ve onlarla
karşılaştığınız zaman, ne olduklarını bilmeniz gerekir: Bunlar, beynin salgı çıkaran
mekanizmalarıdır ve bazen göz önünde canlandırma ile karıştırılmasından başka, ezoterik
önemi yoktur

Özet

Kendi kendini ipnoz (oto ipnoz), fizik bedenin eterik bedenle olan çakışık durumunun
ayrılmasına yol açar. Böylece iç araçlar, eterik bedeni şarj etmeye muktedir olurlar. Bu ise,
fizik bedenin enerji kazanması sonucunu verir. Uyku olayı vukubulmadığından, şuurlulukda
kesinti olmamıştır. Ve mu (ad öğleden sonraki kestirmelerin ardındaki etkilere benzemeyen
bir tarzda zihin uyanıktır ve faaliyete hazırdır. İç araçlar, 8 - 10 cm.'den daha uzağa projekte
edilmiş durumdadır.

İkinci Kademeye Projeksiyon


Bu kademede süjenin, kendisini fizik bedenin yukarısında, havada asılı bulduğunu
hatırlayacaksınız. Birçok insan tarafından bu hâl yaşanmıştır ve genellikle, fizik beyin hâlâ
gayet alert (uyanık) olmakla beraber, şuursuzluğa yol açan bir motosiklet kazasına benzer
fizikî travmaların bir sonucu olarak yaşanır. Anestezi sırasında ortaya çıkabildiği gibi, ölüm
öncesi de vukubulabilir.

Projeksiyonun mevcut olduğuna dair kanıt olmasının dışında, astral projeksiyonun okült bir
değeri de vardır. Eğer süje, bu şekilde projeksiyon yapmayı gerçekten istiyorsa, başka şeyleri
bir tarafa bırakıp, zihninde bu düşünceyi kuvvetle muhafaza etmek suretiyle, BİRİNCİ
KADEMEDE başlığı altında tarif edilen işlemleri yapmayı taahhüt edebilmelidir. Süje,
kendisini suyun dibinde olduğuna inandırabilir ve su yüzüne çıkmak için kendini zorlamaya
ihtiyaç duyabilir. Kuvvetli bir yukarı çıkma isteği, sık sık, otoipnoz kademesini bir adım
ileriye götürür ve uygun miktarda bağlı maddesi olan astral beden, tahrik edici maksat ortadan
kalkana kadar veya fizik bedenin yorgunluğu onu eski yerine çekene ya da ilâve edene kadar,
fizik bedenin yukarısında havada asılı kalır. Bu kademe, hiçbir zaman daha kapsamlı
projeksiyon için bir "tramplen" değildir.

Birinci Kademe projeksiyondan İkinci Kademe projeksiyona geçme kararlılığı; sanki bir
havuzun dibindeyken, birisi suyun altından ayak bileğimizden tutup çekiyor ve siz ondan
kurtulmak için bütün kuvvetinizi topluyormuşçasma güçlü olmalıdır.

b - Hedefin Tahayyül ( Hayal ) Edilmesi

Üçüncü Kademeye Projeksiyon

Dördüncü bölümde bu kademe ile ilgili açıklamaya tekrar göz atın. Projeksiyon; seçilen bir
hedefe, sevilen birine veya sevilen bir eşyaya yapılacaktır. Hedefle beraber olmak için
kuvvetli bir arzu olmalıdır. Bu itici arzu başarıya ulaşmanızı sağlayacaktır, ancak hedefin
mahiyeti BİLİNMELİDİR; herhangi bir tür projeksiyona girişmeden önce, bu hedef tahayyül
edilebilmeli ve her zaman zihin gözüyle açık seçik görülebilmelidir.

"HEDEFİN TAHAYYÜL EDİLMESİ ve HEDEFLE BERABER OLMA ARZUSU"

Bunlar astral projeksiyon için çok önemli hususlardır.

Uygun şekilde tahayyül (gözde canlandırma) yeteneği ve gerçek bir arzu; her halükârda süptil
araçlardaki kuvvet merkezlerini uyaran ve Üçüncü Göz'ün açılmasına götüren etkenlerdir.
Israr zorunludur ve sonunda mükâfatı görülür. Her ikisinde de düşünce cevherini ve düşünce
elementallerini kullanma (maniplasyon) gücü olmasına rağmen, gözünde canlandırma
imajinas-yondan oldukça farklıdır.' İmajinasyon büyük ölçüde kontrolsuzdur ve bir şeyi
görmek, koklamak veya dokunmak gibi duygusal girişler vasıtasıyla uyarılan negatif bir
süreçtir. Öte yandan, gözünde canlandırmak (tahayyül) ise, kontrollüdür, pozitif bir süreçtir ve
en iyi şekliyle duyusal etkiler kesildiği zaman tezahür eder.

Hedefin; yakında ve iyi bilinen bir çevrede olması önemlidir. Bunun nedeni, projeksiyonun
tanıdık ve dost bir ortamda olmasını temin etmektir.Böylece korku ve bozulma önlenecektir.
Projeksiyon içerisinde görülenler, projeksiyondan sonra derhal "realite" ile mukayese
edilebilir.
Şimdi süje, içsel araçlarını fizik limanından belli uzaklığa hareket ettirmeyi arzu etmektedir.
ARZU, vazgeçilmez bir unsurdur; GÖZDE CANLANDIRMA ise daha da önemlidir. İnsan
bedeni de dahil olmak üzere bütün fizik cisimlerin mantal ve emosyonel (heyecansal)
cevherden yapılmış "içsel" kılıflara sahip olduğu ve bu kılıfların birbirlerini cezbettiği, şimdi
şimdi açıklığa kavuşacaktır. Bir şeyi düşündüğünüz veya GÖZÜMÜZDE
CANLANDIRDIĞIMIZ zaman, bu objenin mantal veya emosyonel cevherden yapdmış bir
benzerini yaratırız ve bu yaratılan şey derhal kendisini fizik kopyasıyla birleştirmeye çalışır.
Yeteri kadar güçlü bir şekilde düşünürsek ve aynı zamanda içsel araçları fizik limanlarından
ayırıp, serbest hâle getirirsek, o takdirde yaranlan düşünce formu, kendi içsel kılıflarımızla
beraber fiziksel dublesine doğru çekilecektir.

. Teknik

Süje, kendi evinde fizik bir obje seçmeli ve onu derin bir şekilde düşünmelidir. Bu obje,
süjenin hoşlandığı bir sanat eseri olabilir. Mermer bir heykel, bir vazo, bir prizma, vs., bu iş
için gayet uygundur. Gözlerinizi ne zaman kapatsanız tahayyül edebilecek hâle gelene kadar,
o obje üzerinde çalışmalısınız. Buna ilâveten, sakin anlarınızda "onunla beraber olma"
pratikleri de yapmalısınız.

Onunla olmayı ARZU ETMELİSİNİZ.

Hazırlıklarınızın ilk kademelerindeyken, dikkatin yöneldiği obje veya "hedef", asla bir çocuk
olmamalıdır. Bir çocuğu derin düşündüğünüz takdirde avranızın emanasyonlarındaki güç,
çocuğa zarar verebilir.

Canlı olmayan birçok objeler vardır. Ben, Mikelanj'm meşhur DAVUT heykelinin
minyatürünü kullanıyordum. Karmik bağlantını olan ve mümkün olduğu kadar birçok
yönleriyle günlük yaşantıma dahil ettiğim Florance şehrinden böyle bir heykel satın aldım.
Sonraları, heykelciğe yaptığım projeksiyon kolaylaştı ve birçok defa gerçek heykele de
projeksiyon yaptım. Sonraları, meşhur psikolojist Robert Assagiöli ile olan çalışmalarım iyi
sonuçlar verdi. Kendisi Florence'de oturuyordu.

Fizik Bedenden Ayrılışın Başarılması

Projeksiyonun bu kademesinde astral bedeni, fizik yuvasından nasıl serbest bırakabiliriz?


Birinci teknik içerisinde bununla ilgili olarak, az da olsa bazı şeyler öğrenmiş bulunuyoruz,
ancak ayrılmayı sağlamak üzere, emniyetli ve şaşmaz bir yol mevcuttur: Bedeni uyumaya
bırakınız. Fakat bunu yapmadan önce, HEDEFİN İMAJINI ZİHNİNİZDE MUHAFAZA
EDİN. Uykuya dalmadan önce zihninizdeki en son düşünce ya da ilgi konusu bu olmalıdır.
Buna ilâveten uyanıklık şuurunuzu kaybetmeden önce, bu düşünceye, hedefle birlikte olma
arzusu da eşlik etmelidir.
Eğer bu yöntemi sadakatle uygularsanız, bir gece, uyanıklık realitesinin tüm canlılığı
içerisinde hedefinizle karşı karşıya geleceksiniz. Bu durum vuku bulduktan sonra, biraz daha
uzakta olan başka bir hedef seçmelisiniz. Bu kez, doğrudan doğruya yeni hedefinize
projeksiyon yapabileceğiniz gibi, diğer bir usul olarak, bir kere daha ilk hedefinize
projeksiyon yaparsanız ve sonra, sanki mutad uyanıklık şuuru içerisinde hareket ediyormuş
gibi, oradan, ikinci hedefe giden yolu bulabilirsiniz.

Şekil 16 - Bir dikkat objesi

Böylece, örneğin, önce yatak odasındaki vazo ile başlayabilirsiniz; daha sonra, merdiven
sahanlığındaki sarkaçlı saate ilerleyebilirsiniz; ve daha sonra bahçedeki bir heykele
gidebilirsiniz ve böylece, başlangıç noktasından itibaren hep uzaklaşmak suretiyle devam
edebilirsiniz.

Bazı Örnekler

Şuursuz olarak, birçok obje bende bağlılık meydana getirmiştir. Okültizmle uğraştığım ilk
günlerde, bir defasında üst kattaki yatak odama çekildiğimde, saatimi alt kattaki bir odada
bırakmıştım. Geceleyin birkaç defa saati öğrenmek istedim, fakat kolumda olmadığından,
yataktan kalkıp aramaya üşendim. Bunun üzerine, saatle beraber olmak için bir arzu
oluşturdum ve bir rüya öncesi hali içerisinde bedenimden ayrıldım. Saatimle birlikte olma
arzum ona doğru bir projeksiyon yapmamı sağlamıştı. Başka bir sefer, "uyku hâlinde" iken
burnuma gelen hafif bir yanık kokusu, mutfak sobasının gözümde canlanmasına neden
olmuştu. Bunun üzerine, sobaya projeksiyon yaptığımda, alevler içerisinde kıpkırmızı
olduğunu gördüm. Uyandım ve fırını sonuna kadar açık vaziyette unutup yattığımı anladım.
Bu son örnek ilginçtir. Projeksiyon halindeyken, soba, her tarafı erimiş olarak gözükmüştü.
Onu astral gözlerle görmekteydim. Daha sonra uyandığımda, fırını sadece cereyanla ısınan ve
tencerelerin konduğu yuvarlak kısımların iyice kızardığını gördüm. Astral vizyon (görüntü)
farklıydı, fakat bu olayda bozulmaya uğramamıştı. Diğer yandan, odada, özellikle öfkeli bir
köpeğin mevcudiyeti, astral görüş bakımından, objelerin görüntüsünün bozulmasına sebep
olabilir.

Bu yöntemin bir avantajı, meditasyon gibi, diğer okült disiplinlerde maksatlı olarak
kullanılabilen, birçok yararlı ve "sağlıklı" okült teknikleri besiemesidir. Projeksiyon
yapacağınız objenin mahiyetini gayet iyi bir şekilde bilmeniz ve onun bulunduğu yere
ilerlemeniz (örneğin, kendi evinizdeki bir eşyaya), astral hâl içerisindeki görsel algıların
bozulmalarını giderecektir. Evinizdeki objelerin astral projeksiyon durumunda görülmesi,
normal şuurluluk durumu içerisinde görülmesinden çok farklıdır. Bu ilk kademede
istenmeyen bozulmalara meydan verilmemesi; daha sonraki gelişmiş projeksiyonlara yardım
etmiş olur.

Slvan Muldoon, bedenin, kasten sudan mahrum bırakıp, susuzluk çekmesini ve hararetini
bastırmak üzere bir ARZU'mın ortaya çıkarılmasını tavsiye eder. Bu hâl, uyku sırasında bir su
musluğunun tahayyül edilmesine (visualization) sebep olur ve artık bu musluğa projeksiyon
yapmak şart olur. Bana kalırsa, burada biraz zorlama vardır. Okült teknikler
uygulandığında,beden rahatsız ve dengesiz bir durum içerisinde olmamalıdır.
Şekil 17 - Hedef, İmajlar

c - Başarı İçin Önceden Gerekli Beş Husus

Dördüncü Kademeye Projeksiyon

Diğer hepsinin en son gayesi bu kademedir: Yani, kişinin uzak mesafelere ulaşması ve hedef
üzerinde yaratıcılığının etkisi ölçüsünde faaliyette bulunması. Bu yaratma imkânları ile ilgili
tam açıklama Dördüncü Bölümde yapılacaktır.

Bu kademenin içerdiği teknik, yüksek seviyeden spiritüel gelişmeye götüren disiplinlerin


hemen hemen bir kopyasıdır. Bu nedenle, şimdi ana hatları verilen pratiklerde hiçbir çaba
harcanmaz. Ancak, ezoterik öğrenci ya da mürit için kendiliğinden projeksiyonun, en son
gaye OLMADIĞI vurgulanmalıdır. En kötü durumda, bu bir siddhi'den (doğaüstü güçler)
başka bir şey değildir; en iyi durumda ise, bu insanı, daha büyük spiritüel çabaya sevkeden
Beşinci âlemin pırıltılarını verebilir.

Bu kademede başarı kazanabilmek için beş ön şart vardır. Bunların her biri, ayrı ayrı
geliştirilebilir ve üzerlerinde çalışılabilir. Ve hepsi birarada olmak üzere, bunlar, bir müridi
inisiyâsyon kapısına sevkeder ve tam bir kontrol altında, astral projeksiyon yapma gücünü
tümüyle sağlar.

Birinci Faktör: İrade

İradenin kullanılması giderek daha fazla önem taşır. Şimdiye kadar, astral bedeni hedefe
çekmek için arzu yeterliydi. Ayrıca, bu süreçteki çok büyük mesafeleri aşmak yavaş ve
sıkıcıdır. Örneğin, tahrik edici faktör, sadece arzu olsaydı, Atlantik Okyanusunun diğer
yanındaki bir hedefe ulaşmak saatler alırdı. Oysa, İRADE faktörü ile bu, saniyeler içerisinde
yapılabilir. Hedefinizi seçin ve kendinize tekrar tekrar, "Ben oraya MUTLAKA
GİDECEĞİM." deyin. Sadece arzu vasıtasıyla, hedefle beraber olma durumuna nazaran,
şimdi, dikkati bir noktaya yöneltip, oraya konsantre olma çok daha fazla gereklidir. İkinci

İkinci Faktör: Tahayyülün Refleks Hâline Gelmesi

Son teknikte, hedefi gözünde canlandırabilmenin (tahayyülün), onu kesin olarak zihinde
yaratabilmenin ne kadar önemli olduğunu gördük. Bu süreç burada daha da ileri
götürülmektedir. Hedef kavramını şuurumuza öyle iyi bir şekilde yerleştirmeliyiz ki, ne
zaman ve nerede olursa olsun, yani rüya hâli gibi içsel ya da sübjektif âlemde bile olsak,
saniyeler mertebesindeki bir süre içerisinde, bu hedefi zihnimize çağırabilelim.
Zihninde canlandırma ya da bir tür imajinasyon, gerçek şairlerin tümünün en büyük
niteliğidir. Bu durum, spiritüel gelişmeyle o kadar ilişkilidir ki, şairler içinden sık sık
bilgelerin, yüksek mertebeden üstad ve inisiyelerin çıkmasına şaşmamak gerek.

Üçüncü Faktör: Hafif Uyumak

Hafızanızı, rüyalarınıza ve astral hayata sokmadan, derin bir şekilde uyuyorsanız, astral
projeksiyonu ve iç âlemlerdeki faaliyeti düşünmek tamamen boşunadır. Haftada on defa
kiliseye gidebilirsiniz, fakat sekiz saatlik uykunuz boyunca iç âlemlerde ne olup bittiği
konusunda duyarsızsanız, içten bir şekilde sizin spiritüel mutluluğunuzu isteyen Büyük
Varlıklar tarafından eğitilemez ya da yönlendirilemezsiniz. Bir kısmımız bütün gün boyunca
çeşitli faaliyetler sırasında oradan oraya koşuştururuz ve akşam olunca da yorgunluktan bitap
düşüp kendimizi yataja dar atarız. Bundan sonra farkettiğimiz şey ise, bizi tekrar şuurlu
hâlimize döndüren çalar saatin sesidir. Sekiz kıymetli saat, yaratıcı olmayan ve
aydınlanmamış bir ataletle harcanmıştır. Oysa bu saatler, çok daha yararlı bir biçimde
geçirilebilirdi. Astral âlemde şuurlu olan herkes "hassas'tır." Hafif uyumak, spiritüel plânlarda
uyanıklılık meydana getirir. Bu ise, korttrollu ve yararlı bir astral seyahatin ön şartlarından
biridir.

Rüyalarınızı hatdayamayacağınızı ya da uyuduğunuz sırada uyanıklılık şuurunuzu muhafaza


edemeyeceğinizi iddia etmek saçmadır. Kaç tane insan gece uyurken yatağından düşmüştür?
Çok çok az. Niçin düşmezler? Düştükten sonra olacaklar yüzünden yataklarından yere
yuvarlanmazlar! İçlerindeki bir şey, onları bu ihtimale karşı uyanık tutar. Bu içsel şuur,
uyuyan kişinin hareket etmesine meydan vermez. Kendilerini alâkadar eden şeylere karşı alert
durumdadırlar.

Uykusu çok ağır olan kimseler, gerektiği zaman hafif uyumayı başarabilirler. Birçok delikanlı
hayata afılıncaya kadar derin uyur. Evlendikten sonra çocuklarının yetişme sorunlarıyla karşı
karşıya gelince, hemen değişiverir. Bir çocukları daha dünyaya gelen bu durumdaki birçok
erkek, bir kulağı bebeğin ağlamasına tetikte olarak uyumayı öğrenir. Bilir ki, bebeğin
ağlamasına aldırmazsa, diğer çocuklar da uyanıp bagrışmaya başlayacaklar ve o gece artık
uyku filan kalmayacaktır.

Oliver Fox'un daha önce aktardığımız müşahedesi, konuluzla alâkalıdır.


"Kendimi rüyada ayakta durup, astral plândaki manzarayı seyrederken hissedebiliyordum;
fakat aynı zamanda, yatakta uzanmış olarak kendimi de hissedebiliyor ve yatak odamı
görebiliyordum."

Dördüncü Faktör: Tenkit Melekesinin Geliştirilmesi

Burada ihtiyaç duyulan şey, fizik beden uyurken UYANIK olmak için, rüya gördüğünüz
sırada bir farkındalık geliştirmektir.

İnsanlar, derin uyuduklarını ve gene de yeteri kadar zihinlerini meşgul etmişse, astral plânda
veya uyku durumunda olduklarının farkında olabildiklerini söylerler. Rüyasında bir
merdivenden ya da bir tepeden aşağı düştüğünü görmeyen var mıdır?Kaç kişi kendisinin yere
çarpılmasına izin vermiştir.Konferanslarımdaki dinleyicilerin yüzde altmışından fazlası, uyku
durumunda iken kendilerinde farkındalık kılma yeteneğine sahiptiler. Yani, rüya
gördüklerinin farkındaydılar. Sadece, bu farkındalık içinde faaliyet gösterirken kendilerini
tehdit eden bir durum olunca uyanıyorlardı.

Rüya gördüğümüzü bir defa farkettiğimiz zaman, imkânlarla dolu bir âlemin kapıları bize
açılır.
Rüya gördüğünüzün farkında olmak gibi bir yeteneği nasıl geliştirebiliriz? Bunun için bir
tenkit melekesi geliştirmek için kendimizi eğitmeliyiz. Bir rüya sürerken, onu değerlendirmek
ve eleştirmek yeteneğini kendimizde büyütmemiz gerekir. İşin başında, bunu uyandıktan
sonra yaparız. Rüyayı didik didik ederiz ve ondaki gerçek hayata uymayan, saçma, sarsıcı ve
münasebetsiz olan şeyleri tenkit ederiz. Fakat bunu, işin sonunda ve bir alışkanlıkla
yapmaktayız. Ancak, aynı işi uyku durumunda da yapabiliriz, yani

RÜYALARDAKİ SAÇMA VE ÇELİŞKİLİ ŞEYLERE KARŞI ZİHNİMİZİ ALERT


(UYANIK) DURUMDA TUTABİLİRİZ.

Hugh G. Callevvay takma adı altında yazı yazan Oliver Fox, bu tekniğin ışığı altında
enteresan şeylerden söz eder. Fox, projeksiyonun püf noktasının, rüya görürken uyanıklık
şuurunun korunmasını keşfetmek olduğu konusundaki ve bu keşfin genellikle rüya
içerisindeki zıtlıkları ayırdetmek suretiyle ortaya çıktığı konusundaki kanaatinin nasıl yavaş
yavaş geliştiğini açıklamaktadır.

Uyanıklık şuuru muhafaza edilerek ve şuuraltı zaptedilerek "Tann'nın Oğlu'nun" serbest


kalarak yüksek âlemlerdeki sürür ve vecde girmesi, eski alşinıik çizimlerde en iyi şekilde
sembolize edilmiştir.

Oliver Fox, daha sonra, bu tip tekniğin geliştirilmesi sırasında göze çarpan fiziksel etkilerle
ilgili bazı ilginç müşahedelerden söz etmekte ve önemli bir gözlemle yazısına son
vermektedir. Rüyasında, evinin dışındaki kaldırımda duruyor ve çok iyi bildiği güneş ışığıyla
aydınlanmış manzarayı seyrediyordu. Tam eve gireceği sırada, kaldırım taşlarının, hatırladığı
şekilde dizilmediğini farketmisti.
Fox, şöyle yazıyor:
"O zaman çözüm zihnimde çakıverdi: Bu güzel yaz sabahı ne kadar gerçek görünürse
görünsün, RÜYA GÖRMEKTEYDİM!"

"Bu gerçeği farketmemle beraber, rüyanın niteliği biranda değişti, öyle ki. aynı şeyi
yaşamayan bir kimseye bunu aktarmak çok zordur. Birdenbire, hayatın canlılığı yüzlerce kez
arttı. Deniz, gökyüzü ve ağaçlar, asla böylesine olağanüstü bir güzellikte panldamamışlardır;
hatta alelade evler bile canlı ve mistik bir güzellik içerisinde gözüküyorlardı. Kendimi asla, bu
derece tümüyle mutlu, bu derece berrak zihinli, ilâhî bir şekilde güçlü, anlatılmaz derecede
ÖZGÜR hissetmemiştim! Duyum, kelimelerin ötesinde keskindi, fakat ancak kısa bir süre
devam etti ve uyandım..."

Özet

Bu gelişmenin amacı, gerçekten rüya gördüğünüzü, rüya hâlinizdeyken farkındalık içerisinde


olduğunuzu, yani fizik bedeninizin dışında olduğunuzu farketmeklir. Hepimiz bu durumu
yaşamışızdır. Bu, genellikle DÜŞMEK veya SALDIRIYA UĞRAMAK gibi zorlu ve kötü
olaylar yaşadığımız zaman olur. Bazen rüya öyle zıtlıklarla doludur ki, rüya şuuru içerisinde
çok küçük ölçüde .mevcut olmasına rağmen, nıentaî yeteneğimiz bu duruma isyan eder.
Geliştirilmesi gereken şey, bu tenkit meselesidir. Tümüyle uyanmak üzere aşırı derecede
tahrik olmak istemiyoruz. Fakat, bu derecede çelişkili ya da yakışıksız bir olayın ancak rüyada
olabileceğinin farkında olmak istiyoruz.

Beşinci Faktör: Soluk Almak

Bu tekniğin sonunda açıklanacak sebeplerle, kontrollü soluk alma usulü, büyük mesafelere
yapılan astral projeksiyonda başarı için güçlü bir yardımcı olabilir. Öğrenci, yogilerin körük
solunum dedikleri şeyi denemeleridir. Bu, projeksiyona başlamadan önce, birkaç hafta
boyunca muntazaman yapılmalıdır.
Şekil 18 - Şuur ve Emniyette Tutulan Şuuraltı.

Körük Solunumu

Burada solunuma bir değişiklik yapılır. Öğrenci, düşmeyecek şekilde bir sandalyeye dik, fakat
rahatça oturur. Havayı burun deliklerinden şiddetle çeker, öyle ki, burun delikleri büzülür. Bu,
takriben saniyede bir defalık bir hızla birkaç defa yapılır. Soluk verme konusunda endişe
etmeyin. Göğüs kafesinin ve akciğerlerin doğal esnekliği, bir sonraki soluktan önce havayı
dışarı atacaktır. İlk birkaç seferinde, DÖRT SOLUKTAN FAZLA ALMAYIN, zira bu, baş
dönmesine sebep olabilir. Baş dönmesi, kan kimyasındaki küçük değişikliklerin sonucudur ve
oturduğunuz için tehlikeli değildir. Neticede, on ya da daha fazla soluğa kadar
erişebilmelisiniz. Bu kadarı amacımız için yeterlidir, fakat bu egzersiz şuurumuzda bir refleks
olarak yerleşecek şekilde, muntazaman yapılmalıdır. Rüya gördüğünüzün farkında olduğunuz
bıçak üstündeki bir şuur hâli içerisinde soluk alma egzersizlerini seçip ayırmaya vakit yoktur.

Projeksiyon

Beş faktör nasıl kullanılır?

Hafif uyuyan, rüyalarının farkına varır. Herhangi bir rüyadaki zıtlıkları algılamak gibi bir
tenkit melekesi geliştirilmiştir. Bunun sayesinde, kısa sürede rüya hâli içerisinde olduğunu,
yani fizik bedenin hâlâ uyumakta olduğunun farkına varır. Derhal bu fırsatı projeksiyon
yapmakta kullanır. Hedefi gözünde canlandırır ve iradesini onunla birlikte olmaya yöneltir.
Bu kadar basittir. Rüya gördüğünüzün farkına vardığınız an, hedefinizi düşünün ve iradenizi
ona çevirin. Daha sonra, hedefinize ulaşmanızda veya sizi orada tutmakta yardımcı olacak
ilâve güce sahip olmak isterseniz, tatbikatını yapmış olduğunuz körüklü nefesini kullanın. Bu,
projeksiyonunuzu hızlandıracak ve içinde bulunduğunuz süreçteki gücünüzü artıracaktır.
Solunum vasıtasıyla olan bu yardım mekanizması, bu bölümün sonuyla alâkalıdır.

Beşinci Kademeye Projeksiyon

Beşinci Bölümde bu kademeyle ilgili açıklamaları dikkatlice okuyun. İnisiyasyon yolunda


kadim ve gerçek bir ifade vardır:

"Cennete giden yol cehennemden geçer."

Projeksiyon, Üçüncü Göz'ün açılmasının bir yan etkisi olarak ortaya çıkar. Mürit ısrarla ve
değişmeden meditasyon yapmayı, çalışmayı, insanlığa hizmet etmeyi taahhüt eder. Kendisinin
uyanmasıyla ilgilenen Üstadın, yani Sessiz Koruyucu'nun saygısına hak kazanır.Kişinin
kendisini YOLA adamasının karşılığı olarak, psişik güçlerin ortaya çıkmasına yardım edilerek
mükâfatlandırılır. Kişi astral pıjeksiy onun, kendisini gerçek çalışmasından saptırmaktan
başka bir şey olmadığını ve her halükârda, bir kimseye yapılacak olan yardımın bir bölümü
olarak kullanılması gerektiğini öğrenince, o zaman, özel teknikler için yetiştirilir. İııisiye
olduğu zaman, Üstadın varlığına projeksiyon yapmasına, aşramdaki (bir nevi medrese)
bilginin bir kısmını almasına ve yüksek projeksiyonlara katılmasına izin verilu.

MEDİTASYON, ÇALIŞMA ve İNSANLIĞA HİZMETTEN başka, buradaki parola,


ŞUURUN SÜREKLİLİĞİDİR.

Soluma Üzerine Not

Astral projeksiyon sırasında yatakta uyku durumunda bırakılan beden, sadece faydasız bir
kabuk değildir. Hâlâ NEFES ALIR ve bunun büyük bir okült önemi vardır. Projeksiyon
durumunda olmamıza rağmen, sadece solunum yapmakla kalmaz, bedenin soluk alma hızını
da değiştirebilirsiniz. Böylece,beden Prana'nın güç yuvası olur ve bu güç henüz
söyleyemeyeceğimiz şekillerde çekilebilir. Fakat projeksiyon sırasında, eğer körük solunumu
kullanılırsa, astral beden daha güçlü olur ve daha kofay kontrol edilir. Körük solunumu, eter'i
hızla geçmenize; herhangi bir hedefte kalmanıza yardım edecektir. Ayrıca, herhangi bir astral
hücumu defetmenizde yardımcı olacaktır.

Burada verilen bilgi daha önce asla halka verilmemiştir, ama artık zamanıdır.

Astral Alem, Plan


a - Astral Plandaki Serüvenler

Kendi âlemimizi elle tutulur ve katı bir yapı olarak düşünmeye öyle alışmışızdır ki, ağırlığın
güvenilmez olduğu, düşüncenize göre şekillerin değiştiği ve sanki sizden hiç ayrılmamış gibi
tanıdık ölmüşlerin bulunduğu bir âleme projeksiyon yaptığımız zaman şaşkınlık duyarız.
Astral âlem emosyonel (heyecansal) bir maddeden yapdmıştır ve herhangi bir insan veya
yaratık bir şey hissettiği zaman, astral âlem içerisinde, astral yoğunlukta bir cisim yaratır.
İnsanları düşündüğünüz zaman; savaş meydanlarında acıyla veya dehşetle ölen ve hepsi astral
formların duyarlı âlemine katılanların binlercesi; herhangi bir anda gerçekten düşünce formu
olur. Böylece, astral âlem çeşitli düzen ya da planlardaki astral veya hisseden madde'den
oluşmuştur.

Astral plânların en düşük seviyelerinde, bu plânların maddeleri; dehşet, korku, nefret, ıstırap,
şehvet v.s. gibi düşük ve menfî duygu vibrasyonlarından tekabül eder.
Buna uygun olarak,bu astral plânlarda benzer düzenin astral insan formları yaşar. Burada
gerçek hayattaki caniler, mütecavizler ve her türlü kötü karakterli varlıklar toplanmıştır.
"Tencere yuvarlandı, kapağını buldu" ifadesi, astral âlem için de uygundur. Astral âlemin çok
yüksek plânları da vardır. Aşağı seviyeler ne kadar kötüyse, yukarı seviyeler o kadar
muhteşemdir. Bu yüksek seviyeye çeşitli adlar verilmiştir, örneğin Hristiyanların Cennet
Plânları, Budistlerin Devachan'i, Norveçlilerin Valhalla'sı, Kızılderililerin Yaz Ülkesi v.b.
gibi. İnsanlar ırklarına, karmalarına, spiritüel gelişmelerine ve diğer birçok faktöre uygun
olarak buralarda biraraya gelmişlerdir.

Müridin en yüksek realiteye ulaşma yolundaki uzun mücadelesi içerisindeler varlık bütün bu
plânların tecrübesini yaşamalıdır. Hatta büyük Emanuel Swedenborg bile, Cennet ve
Cehennem'i ziyaret ederek, bize tecrübeleriyle ilgili harikulade bilgiler bırakmıştır.

Pickwick Yaşıyor!

Bir insan ne düşünürse ya da ne hissederse, astral âlemdeki bir yere astral form içerisinde
kaydedilir. Charles Dickens'in Kahramanları astral âlemde mevcuttur! Bir kimse ne zaman
Bay Pickwick gibi, Charles Dickens'nin bir kahramanım bir kitapta okusa, "Enerji Düşünceyi
İzler" düsturu altında Bay Pickwick'in astral bedenini enerjiler.

Bay Pickwick'le güldüğümüz ya da Bay Pickvvick'îe ağladığımız zaman, astral âleme kuvvetli
emosyonel (duygusal) enerjiler göndeririz. Bu enerjiler, Bay Pickvvick'in astral formunu
besler ve böylece, onun varlığı, Charles Dickens'in ölümsüz karakterinin en son andan tarih
içerisinde kaybolana kadar devam eder. Bundan böyle, karakteri fizik âleme irtibatlayan
"göbek" bağı kopar ve Bay Pickvvick'in astral kabuğu kaybolur.
Belki de, astral âlemde birçok defa yaşadığım bir tecrübe vasıtasıyla gayet iyi açıklanabilir.
Bir seferinde, bahçelere ve çiçeklere âşık biri olarak, astral âlemdeki bir bahçeyi
dolaşmaktaydım. Orada, her türlü tarifin ötesinde en güzel çiçekleri görmüştüm. Bir gülü
tııtup avuçlarıma aldım ve kendi kendime, "Ne harika bir gonca!" dedim. Birdenbire, ona
sevgiyle bakarken, çiçek değişime uğradı. Giderek büyüdü ve diğer goncalara oranla dev gibi
oldu. Benim devamlı dikkatim ya da yönlendirilmiş sevgi enerjilerimle, büyümüş ve
serpilmişti. Oysa, benzer şekilde "kutsanmayan" diğerleri etkilenmemişlerdi.

Böylelikle bu örnekten, birçok durumda kendi fizik âlemimizde kopyalara sahip olan astral
âlemde mevcut şeylerin ya da İNSANLARIN imajları üzerindeki sevgi veya nefret dolu
düşüncelerimizin etkisini görebiliriz.

Eşikteki Sakin

Şekil 14 - Birinci Kademe Tekniği.

Özet

İnsanın düşünce ve duygularıyla astral âlemde yaratıcı olduğu hususu, "insan, yapılmakta olan
bir Tanrıdır", okült ifadesindeki gerçeği göstermektedir. Bu, en üstün şekilde yaratıcı
olabileceğimizi ve astral projeksiyon vasıtasıyla iç âlemlerde insanın neler yapabileceğini
görme ve hatta deneme şansını elde edebileceğimizi gösterir. Orada yollar, güzel evler, kenar
mahalleler, darağaçları, mahkûmlar ve fabrikalar görebiliriz. Fakat başka bir fenomene daha
şahit oluruz. însan, astral âlemde, istemeyerek de, nefret ettiği veya sevdiği, korktuğu veya
arzu ettiği bütün şeylerin imajını yaratabilir. Ve kendisine ait bu yaratıklar, daha önce
bahsedilen aynı tür "göbek" bağı vasıtasıyla kendisi ile temasta kalır.

Şekil 21- Yönlendirilen Sevgi Enerjileri

İnsanın yarattığı her imajın astral âlemde bir kopyası vardır. Kişi örümceklerden, Özellikle
belli türden bir örümcekten korkuyor diyelim. Bu durumda, tiksindiği örümceklerin aynısı
astral madde içinde gözükecektir. Ve bu gerçek yaratıklar, kişi uyuşa da, uyanık olsa da,
etrafından hiç ayrılmayacaktır. Onlardan güçlü bir şekilde korktuğu sürece, onları besleyip
hayat verecektir. Şayet kişi yapı olarak duyarlı ve durugörür ise, bu imajlar yüzünden taciz
olacaktır. Bu imajlar "Eşikteki sakin" denilen şeyi oluştururlar. Yukardakine ilâveten, eğer
kişi genellikle korku sıkıntı durumlarında az miktarda ektoplâzrnâ çıkarıyorsa ve oda
karanlıksa, imaj materyalize edecektir. Birçok çocuk bu kategoriye girer. Bir çocuk,
"karanlıkta bir şeyler görme" hususunda duyarlı ise veya kâbus görüyorsa, geceleri, odasını
asla ışıksız bırakmamalıdır. Daha önce ifade edildiği gibi, beyaz ışık ektoplazmayı
dağıtacağından, bu gibi tecrübeler önlenecektir.

Büyük okült yazar Bulvver Lytton'de Eşik Sakini'nden söz etmektedir. Meşhur okült klâsiği
Zanoni'de bir müridin Kendi Eşik Sakini ile karşılaşmasını anlatır. Hiç kimse kendi Eşik
Sakini ile yüzyüze gelmeden üçüncü inisiyasyonu kazanamaz; hasmıyla karşılaşmalı ve onu
yok etmelidir. Onun ne olduğunu anladığı zaman, kendi korkularından dolayı meydana
geldiğini anladığı zaman, onu yok eder.

Oscar YVilde, Dorian Gray'in Portresi adlı eserinde, Eşik Sakini'ni işaret eder. Orada Sakin,
bütün korkuların ve yaşlanmayan bir delikanlı tarafından işlenen suçların yansıtddığı bir yağlı
boya portre şeklini almıştır.

Kelimelerin Gücü

Daha önce solunum faktörünün ne kadar önemli olduğunu görmüştük. Gerektiği şekilde
ayarlanarak ve uygun zamanda kullanılarak, bu, kişinin iç âlemlerde yaratıcı faaliyetler
yapması gerektiğinde, astral projeksiyonuna ilâve bir güç katabilir.

Bazen, bir kelimenin sesinin, nefesin kullanmasını da içerdiği gerçeğini gözden kaçırırız.
Söylenen kelime, soluk çıkışma ritim ve kontrol verir. Tabii ki, bu durumda, meşhur
mantramlar, dualar, epik şiirler ve kahramanlık şarkılarındaki kelimeler, astral plânda
kullanıldığı zaman güçlü hâller meydana getirirler.

Şekil 22 - Eşikteki Kadın


Yazar, birçok defa, güçlü sonuçlar veren İsa'nın Dua'sını kullanmıştır: "Gökte olduğu gibi
yerde de Senin iraden olsun."Bu sözler, bazen şekilde tasvir edildiği gibi sürür, vecd ve görsel
deneyimlere varan birçok tecrübeyi yaşamama yol açan tetikleyici bir unsur olmuştu. İç
plânlarda tam uyanık hâlde iken. Atım sesi. bana Doğu'yla ilgili mistik tecrübeler yaşatmıştı.
İnsan, astral projeksiyonda birçok yardım faaliyetinde bulunabilir. Bir defasında, astral
âlemde şaşkın vaziyette bir grup insana rastladım. Bunlar bir uçak kazasının kurbanlarıydı.
Etraflarına hâlâ için için yanan uçak parçalan saçılmıştı. Kurtulanlar uçağın çarptığı dağın bir
yamacında birbirlerine sokulmuşlar, korkuyla ağlaşıyorlardı. Bir kazanın kurbanları
olduklarını ve gördükleri gibi ölümden kurtulduklarından, böyle dehşet içinde olmaları için
hiçbir sebep olmadığını söyleyerek, onları korkmamaya çağırdım. Fakat sözlerim onları daha
fazla korkutmaktan ve dehşetlerini artırmaktan başka bir işe yaramadı. Beceriksizliğimden
dolayı utanarak geri döndüm.

Daha sonra, birdenbire arka tarafımda tekrar o parlaklığı hissettim. Üstad Brovvnihg'in
yakınımda olduğunu anlamıştım. Büyük bir güç beni çekip, kendi etrafımda bir kere döndürdü
ve tekrar biraraya toplanmış o insanlarla karşı karşıya getirdi. Yapıma tamamen yabancı bir
şekilde, kendimi onları takdis ederken buldum. Bunu yaptığım sırada, benden şiddetli bir ışık
büzmesi çıkıp onların üzerine gitti. Yüzleri aydınlandı ve kendimi dua eder hâlde buldum.
Daha sonra, mutlu ve sevgi dolu bir hâlde bana bakarak ayağa kalktılar ve huzur içerisinde,
şimdi aydınlık bir sahanın görülür hâle geldiği Batı'ya doğru yürümeye başladılar. Oysa kendi
isteğimle herhangi bir şey yapmamıştım.

Hatta bir Üstad'ın yardımıyla bile, insan astral âlemdeki yardım faaliyetlerinde her zaman çok
başarılı olamıyor. Yaşlı insanların, uyku veya ölümden önceki koma hâlleri sırasında, hasta ve
enkaz hâline gelmiş bedenlerini terketmeleri için gönüllerini yapmak da, iç âlemlerde tam
şuurlu olarak dolaşanlardan daima talep edilen başka bir hizmettir.

İdama Mahkûmiyet

Üstadın yardımı veya tasvibi olmadan, kişinin yaptığı yardım faaliyetleri kesin olarak tehlikeli
ve nahoş olabilir. Çok seneler önce. Güney Afrika'da iken, bir arkadaşım, benden Pretoria
hapishanesine giderek, ölüm cezasına çarptırılan kardeşiyle konuşmamı istemişti. Marc.us
VVerther, bir otobüs kondüktörünü öldürdüğü için idama mahkûm edilmişti. Asılmadan önce
onu ancak yarım saat görebildim. Bu kısa süre içerisinde, onunla ölüm ötesi ve ölümden sonra
yaşam tecrübesi hakkında konuştum. O zamana kadar, bu konular hakkında kimseden tek
kelime duymamıştı. İlk huzursuzluktan sonra söylediklerimi kabul etti. İlmik boğazını
sıktıktan sonraki anlarda da yaşayacağım söyledim.
Şekil 23 - Bir Göksel Deneyim

Büyük bir aptallıkla, sanırım yardım etme heyecanım yüzünden, ölümden sonra, astral âlemde
kendisine ulaşmayı teklif ettim. Son andan önce, yüzümle ilgili izlenimi çok kuvvetli bir
şekilde zihninde tutmaya çalışmasını söyledim. Ben de onun imajını aldım ve böylece, sarsıcı
tecrübenin ortadan kalkması için birkaç gün bırakarak, mümkün olduğu kadar çabuk,
kendisine projeksiyon yapacağıma söz verdim.

Birkaç gece sonra, astral âlemde uyanık olduğum bir sırada, onun imajına projeksiyon yaptım.
Yolumun üzerindeki eterle mücadele ederken, bir daha asla yaşamayı arzu etmediğim,
hareketlerime karşı büyük bir engelle karşılaştım. Çok dehşet verici vibrasyonlar beni bir
tarafa fırlattı. Sanki yolumun üzerinde buz parçalarından oluşmuş bir nehirle mücadele
ediyordum! Tepe taklak oldum ve acımasızca bir tarafa fırlatıldım. Kararlı iradem ve nefesim,
beni hedefime götüremeyecekti. Bulunduğum aslınım tarafından böyle bir hizmete
katılmamam mı istendi, yoksa Marcııs Werthen'in şimdi işgal ettiği plânın vibrasyonları
benim için çok mu ağırdı, bilmiyorum. Ancak ne var ki ona asla ulaşamadım ve daha sonra
ayni şeyi tekrar denemeye cesaret edemedim.

b - Dünyasal İşlere Astral Etkiler


İnsanın tam şuurlu olarak iç âlemlere girmek suretiyle daha yaratıcı olabileceği yollar
sayısızdır. Bu, büyük ölçüde, benim kendi olayımda olduğu gibi, kişinin ışınlarının
(tesirlerinin) niteliklerine bağlıdır. Üniversitedeyken politika konusunda bir sertifika almıştım.
Daha ziyade uluslararası ilişkiler, toplum ve ekonomik sorunlarla ilgileniyordum. Altmışlı
yılların başında, Üstad R.B.'nin, İngiltere'nin o sıralar Avrupa Ortak Pazarı'na girmesini
onaylamadığının farkına vardım. Bir süre bu konu üzerinde meditasyon yaptım ve onun haklı
olduğu ve de İngiltere'nin girmemesi gerektiği sonucuna vardım.

Şekil - 24; Engelleyici Vibrasyonlar

Anlaşılmayan Engel Derhal kendi mantal çözümlerimi bir tarafa attım. İngiliz Üstadın
etrafında bütün grup, hepimiz düşüncelerimizi, girişe karşı olmak üzere yönlendirdik. General
de Gauile'un girişe olan anlaşılmayan muhalefetinde, kısmen de olsa, sorumlu olup
olmadığımızın takdirini okuyucuya bırakıyoruz. Fakat, General de Gauile'un varlığı astral
plândayken, kendisine birçok defa yapılan projeksiyonların ve yöneltilen güçlü düşünce
telkinlerinin, kesin olarak etkisi oldu gibi geliyor bana. Bir zamanlar Agincourt fatihi Kral
V.Henry olarak, Robert Brovvning, iradesini bu konuda kimbilir ne kadar güçlü bir şekilde
yönlendirmiştir.
Bütün dünya Fransa'nın. İngiltere'nin girişine ilişkin muvafakatini nasıl tekrar, tekrar
geciktirdiğini bilir.
Eşit derecede, diğerleri de ayni şekilde, gerekli olduğu zaman dünya ilişkilerine müdahale
edebilirler. Uganda'nın General Amini gibi heyecanlı birinin sakinleştirilmesi ya da krallığın
bazı kötü durumlardaki çıkarlarının uyarılması gibi durumlar astral projeksiyon içerisinde
mümkün olabilir.

Astral olarak şuurlu olmak için başka bir sebep daha vardır. Bu yüzyılın sonunda Sırlar ortaya
çıkacaktır ve ayrıca, "Üstadın aramızda gezeceği" söylenir. Geldikleri zaman, onlarla, önce
astral plânda karşılaşılacaktır ve bu durum, oıüara işlerinde yardım etmek için, birçok müride
o plânda güçlü bir şekilde farkındalık şansı sunacaktır!

Projeksiyonda Cinsiyet Faktörü

Eğer arzu faktörü astral projeksiyonda güçlü olması gereken bir faktörse, bazı arzuların
cinsellikten ilham alması kaçınılmazdır. Uygun görülmese de bu durumla ilgili birçok örnek
vardır. Fakat, bereket versin ki, cinsel niyetlerle yapılan projeksiyonu sonuçsuz bırakan bir
faktör mevcuttur.

Bütün erkekler, rüya hayatlarının, sık sık cinsel temalarla dolu olduğunu bilirler. Ayrıca
farketmişlerdir ki, cinsel temanın sonucu UYANMADAN tamamlanmaz. Rüya âleminin
astral planındaki duyumsal hissedişin kesinliği, fizik plânda hissedilecek derecede, incelik ve
şiddet sınırına hiçbir yerde bu kadar yakın değildir. Kişi cinsel tecrübesini sona erdirmek için
fiziksel uyanıklığa gelmek zorundadır.Bu mütalâalar önemlidir, zira astral projeksiyon yapan
deneycilerin raporuna göre, bu kışkırtıcı duruma karşı konulmadığı takdirde, fiziksel bedene
süratli bir dönüş olmaktadır.
Şekil - 25; Dünya İşlerine Müdahale

Bu konuyla ilgili Life and Action'dan bir örnek aktaralım:


"1913 yılı Nisan ayında, bir aydır Mrietta adlı silâh gemisinin kaptanıydım ve Brooklyn,
N.Y.'deki limanda bulunuyordum. Karım Boston'daki evdekalıyordu. Bir gece saat onbir
civarında şehirden gemiye döndüm ve geç olduğu için kamarama çekilip ranzaya yattım.
Uyku sırasında, FİZİK BEDENİMİ TERKETMİŞ OLDUĞUMUN ŞUUR UNDA YDIM ve
de kendi odamı ve yatakta alıştığım yeri aramak üzere Boston'a doğru, görünürde büyük bir
hızla, yerden belli yükseklikte seyahat etmekteydim.

Yerime vardıktan bir süre sonra, karımın elini omuzuma koyduğunu hissettim ve dönüp, onun
dokunuşuna cevap vermek üzere büyük bir çaba harcadım. Bu durumun; odayı ve yatağı
terketmeme, ayni yolu takibederek, ayni hızla geri dönmeme, gemi kamarasındaki ranzamı
yeniden işgal etmeme ve de uyanmama sebep olduğu görülüyordu.

Derhal bunun psişik bir TECRÜBE olduğu hatırıma geldi ve fırlayıp ışığı açarak zaman
kaybettim. Ertesi gün, tecrübem hakkında hiç söz etmeden karıma mektup yazdım ve söz
konusu gece boyunca herhangi değişik bir şeyin farkına varıp varmadığını sordum.
Kendisinden gelen cevaba göre, o gece beni kuvvetli bir şekilde yatakta hissetmiş ve uzanıp o
muzuma dokunmuştu! Bu, ona öyle gerçek görünmüştü ki, kalkıp beni evde aramış, ama
hiçbir şey bulamamıştı. Bununla beraber zamanı kaydetmek aklına gelmişti. Her ikimizin
kaydettiği zaman da birbirinin ayni idi.''

Hem Sylvan Muldoon ve hemde Oliver Fox, karşı konulmaz kışkırtıcı işlere kapılmanın,
dikkati güzel bir hamına çevirmenin kendilerini nasıl şiddetli bir şekilde geri çekip fizik
şamandıralarına bağladığını tarif etmekteler.

You might also like