Professional Documents
Culture Documents
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
sev�r
Kültürel • Sanatsal Kitaplar
•
TiYATRO
Dizisi
kitap
deyince
Çatalçeşme Sokak No: 54 K:2 34110 Cağaloğlu / lst.
•
TiYATRODA
•• • •
GOSTERGEBILIM
• •• • •
TiYATRODA GOSTERGEBILIM
•
Yayın Hakları
© E Yayınları / 2008
Fotoğraflar
© Katrin Ribbe
© Müjdat Çoban
Kapak Tasarım
Cenk Gümüşcüoğlu
••
Baskı ve Cilt
Ozener Matbaası
Birinci Basım
Şubat 2008
I S BN 978-975-390-223-6
•
•• • •
•
•
Teşekkürler
iÇiNDEKiLER
Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9
1. Göstergebilimin Kısa Tarihçesi . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . 13.
1 . 1 . Ferdinand de Saussure . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14
. .
1 . 7 . Roland Barthes . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. ..
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33
. . . . . . . . .
2 . Tiyatroda Göstergebi l i m . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 39
. . . . . . . . .
A) M i m i k Göstergeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50
. . . . . .
B) Jestik Göstergeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 53
C) Proksem i k Göstergeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .
. . . . . . . . . 55
. .
C) Kostüm . . . . . . . . . ... . . .. ..
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 59
. . . .
A) Sahne . . . . . . . . . . . . . . ..
. . . . . . . .. . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 62
. . . . . .
B) Dekor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 62
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
7
C) Aksesuar . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 64
D) Işık . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . 65
2 . 5 .6. Sözel Olmayan Akustik Göstergeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 66
A) Sesler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 66
B) M üzik . . . . . . . . . . ... ... . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . 68
2 . 5 . 7 . Göstergebil imsel Bir Dizge Olarak Tiyatro . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 69
••
A) içerik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 74
B) Uzam . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 76
C) Dış Görü nüşe Ait Göstergeler . . . . . . . . . . . . . 77
D) Kineti k Göstergeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . 79
E) Rol lerin Tanıml anışı ( 1 . Perde) . . . . . . . . . . . 79
3. 1 . 1 . 2 . Sekans Protokolü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82
3 . 1 . 2 . Yangın Duası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 91
•
A) içerik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 91
8) Uzam . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92
C) Dış Görü nüşe Ait Göstergeler . . . . . . . . . . . 93
. .
D) Kinetik Göstergeler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 94
E) Rol lerin Tan ı mlanışı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 94
3 . 1 . 2 . 2 . Sekans Protokolü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 96
3.2. Martin Esslin ve Dram Sanatı n ı n Alanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 107
3.3. Patrice Pavis ve Gösteri m lerin Çözümlemesi . . . . . . . . . . . . . . . . 112
Sonuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 123
Kaynakça . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 133
8
• •
GiRiŞ
izlediğim bir oyun u doğru dürüst anlam adan üzerine düzgün bir yazı
yazamayacağı m ı , temel sorunumun, izlediğim oyun ları doğru anla
mak ve olabi ldiği nce nesnel bir biçimde değerlendirmek olduğunu
•
9
lam aktır. Tiyatrodaki kuramsal çalı şmaları meti nden sahnelemeye
kayd ırma gereksi n i m i , yirm i nci yüzyılda sinemanın yaygınlaşması ve
televizyonun ortaya çıkmasıyla görse l l iğin giderek ağı rlık kazanması
ve bunun sonucunda görsel sanatlar üzerine kuramsal çalışmaların
artm asıyla açı klan abi lir. Bu bağl amda göstergebi l i m , sosyal bi l i mler
alanı ndaki araştı rmalara fen b i l i m lerinin nesnel l iğini kazandırabi le
cek bir yöntem ol arak sinemadan antropolojiye kadar hemen her
alanda gen iş bir uygulama alanı bulmuştur. Sosyal bi l i m ler alanın
daki araştırmalarda öznel l iği dışlayan , tümüyle nesnel bir yönteme
duyulan özlem ise yirminci yüzyılda yaşanan iki büyük savaşı n, insan
öznesi n i n gücüne duyu lan güveni sarsmasıyla ortaya çıkmıştır. Sos
yal B i l i m ler alanında nesnel bir yöntemin tem e l i ise yirminci yüzyılın
başında dilbili mde Ferdin and de Sa ussure ve m antıkta Ch arles S.
Peirce ta rafı ndan atı l m ı ştır. Kitapta bu nedenle tiyatroda göstergebi
l i m alanında yapılan çalışmal ara geçmeden önce birinci bölümde
Ferdinand de Saussure, Charles S. Peirce ve tiyatro göstergesin i n
altyapısı n ı hazırlamış olan Charles Morris ' i n gösterge tanımları ele
alınmakta, kitabın i ki nci böl ü mü nde ise , tiyatrodaki göstergebi l i msel
gelişmeler özetlenmektedir. Bunu üçüncü böl ümde, Erika Fischer
Lichte ' ni n Tiyatro Göstergebilimi'ni bir sistem olarak kavramsallaş
tırdığı tartışma ile yöntem i n uygulandığı sahneleme çözümlemeleri
izlemektedir. Yukarıda anlattığım dönemde, Fischer-Lichte'n in kitaı:r
farı beni m için çok değerli bir hazineydi . Oradaki bilgilerle bir sahne
lemenin anlamına kolayca ulaşabi leceğimi düşün üyordum. Bu ne
denle okura, Alman kuramcının Türkçeye çevri lmemiş olan Semiotik
des Theaters (Tiyatro Göstergebi l i m i ) adlı çalışmasın ı , detaylı bir
biçimde tanıtı l maktadır. Daha sonra Fischer-Lichte 'ye ait yöntem iki
farklı oyun üzerine uygulanmaktadır. Bunun için bir Alman klasiği
olan, Aydınl anma döneminin öne m l i temsilci lerinden E. Lessing' e ait
Emilia Galotti nin çağdaş bir yoru mu i l e ülkem izde uzunca bir süredir
'
sahnelen meye devam eden, tümüyle yerl i bir yapıt olan, Berkun
Oya ' n ı n Yangın Duası adlı oyun ları seçildi.
10
Bu uygu lamalar, söz konusu yöntem i n işleyişini sergi lemenin yan ı
s ı ra, olanaklarını ve sın ırlarını sorgu lamak için de gerekli malzemeyi
ol uşturmaktadır.
11
. . .. . . .. .
1
Eco, U mberto, Zeichen, Einführung in einen Begriff un seine Geschichıe,
13
göstergeleri de d i kkate alan semiosisle ilgilenmiştir. Aşağıda daha
detaylı ol arak ele alı nacak olan yaklaşı m l arda bazı fark l ı l ı klar vurgu
lansa da göste rgeye dair ortak düşünceler vardır. Bir şeyin gösterge
ol arak tanı m lanabil mesi için Erika Fischer-Lichte aşağıdaki koşu l l a
rın yerine getirilmesi gerektiği ni ifade eder:
3. Bir gösterge her zaman birisi için bir gösterge olmalıdır -bir verici
ve bir alıcı için- yani doğal diller söz konusu olduğunda gösterge
ler bir insana, ya da söz konusu göstergeyi bir gösterge olarak
değerlendirebilecek ve anlayacak bir grup insana gereksinim
duymaktadır.
3
4. Bir gösterge bir gösterge dizgesi içinde yer almalıdır. "
1 . 1 Ferdinand de Saussure
.
3
Fischer-Lichte, Erika, Bedeutung: Probleme einer Semiotischen Hermeneutik und
Aesthetik, Beck Verlag, München, 1979
14
m alarına tümüyle farklı bir bakış getirmiştir. Saussure'ün dilbi lim
çalışmalarına getirdiği yen i l i kleri daha iyi anlayabi lmek için o döne
me hakim olan genel bil imsel yaklaşımlara bir göz atmakta yarar
vard ır.
• Atonizm: Ortaya çıktıkl arı bağl amı yeterince dikkate alm aksı
zın, veri lerin toplan ması ve tarif edilmesiyle yetinir;
4
Bkz. Erkman, Fatma, Gôstergebilime Giriş, Multilingual, lstanbul, 2005, s . 25
15
arasında bulunan ilişkide aramaktadır.5 Oysa Saussure, yukarıda da
ifade edildiği gibi dili kendi içinde bir bütün olarak değerlendirir ve
her göstergenin bir 'gösteren' (ses imgesi) ve bir 'gösterilenden'
(kavram) oluştuğunu savunmaktadır.
Gösterilen
Kavram
•
Gösteren
•
işitim imgesi
lenin Almanca'da 'Tisch', lngi lizce'de 'table' olması doğal değil , tü-
müyle toplumsal uzlaşmaya dayalı olmasından kaynaklanır. Diğer
yandan , gösterenin işitselliği zamanın akışı içinde gerçekleşir ve bu
da göstergenin çizgisel olmasını sağlar. 6 Dilsel gösterge, değerini
5
Krieger, J. David. Kommunikationssystem Kunst, Passagen Verlag G.m.b.H.,
Wien 1997. s. 128
•
Rıfat, Mehmet, XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları, 1. Tarihçe ve
16
içinde bulunduğu bütündeki diğer öğelerle kurduğu bağı ntıl ara göre
kazanır. Bu bağıntı lar dizimsel ve çağrışımsal (dizisel) bağı ntı lardır.
Dizimsel bağıntı cümle içindeki her sözcüğün kendinden önce ve
sonra gelen sözcüklerle olan çizgisel il işkisini ve çizgi içindeki ko
num unu belirler. Çağrışımsal bağıntılar ise bir söz zincirinde birbiri
nin yerini alabilecek birim ler arasındaki bağıntılardır. Ayşegül Yüksel
Yapısalcılık ve Bir Uygulama adlı çalışmasında her sözcüğün üç
çağrışım alanına sahip olduğunu ifade ederken, aşağıdaki örnekleri
verır:
•
•
lçlemler (sense) arasındaki anlam çağrışımları (sevmek, hoşlan-
•
Aynı sözcük ailesinin üyeleri arasındaki biçim ve anlam çağrışım
Saussure, dili bir i letişim aracı olarak iki bölümde ele alır. 'Dil'
(langue) ve 'söz 'ü (parole) birbirinden ayıran dilbilimciye göre di l , tek
tek bireyleri değil , bütün toplumu i lgilendiren bir olaydır; bi rey-üstü
bir dizgedir, bir soyutlamadır. Bu dizgenin varlığı insanlar arasında
bir i letişimin kurulabilmesini sağlar. Buna karşılık söz, di lin somut
ve bi reysel kullanımıdır. Dil toplumsaldır, söz bireyseldir. 8 Saus
sure'ün di l ile söz arasında yaptığı bölümleme Fredric Jameson'a
göre kişisel ve bi reysel olanın (söz), nesnel ve toplumsal olandan
(dil) ayrıştırılmasını sağlamıştı r. 9 Göstergenin çözümlenebi lmesi ,
7
•
17
yan i bir anlam kazanabil mesi için her şeyden önce bel l i bir dizge
içi nde belli bir şifreye bağlı varl ı k göstermelidir. Ancak kü ltürel şifre
ler yaln ızca o dilde gösteren ile gösterilen arası ndaki i l i ş kiyi belirle
mez, aynı zamanda toplumsal olguların çoğunu kapsamaktadır. Be
l i rl i to plumsal alt gru pların selamlaşma ritüel leri ya da trafi k kurall arı
gibi uzlaş ıma dayalı ve i letişim amaç l ı her tür anlaşmalar be l l i şifre
lere dayanmaktadır.
10
Posner, Roland, Semiotik diesseits und jenseits des Strukturalismus: Zum Ver
haeltnis von Moderne und Postmoderne, Struktura/ismus und Poststruktu
1993, s. 216-217
18
gerektiğini ifade eden Ameri kal ı fel sefeci, mantıkçı ve m atematikçi
Charles Peirce, göstergebilimin bağı msız bir b i l i m dalına dönüşme
s i n i sağl amıştır. Peirce, insan ı n özünde göstergesel olduğu n u , bütün
b i l i mler ve to plumsal alanlara gösterge b i l i m i n araçl arıyla bakmanın
olası olduğunu ifade eder. Dış dü nyayla ilgi len meyen Saussure,
göstergeyi , gösteren ve gösteri lenden oluşan iki düzlem l i (diyadic)
bir b irim ol arak görürken, Peirce göstergeyi üç düzlemli bir yapı ola
rak tan ıml ar.
Yorum/Yorum l ayıcı
(l nterpretant)
1 3
Biçim Gönderge
(Representamen) (Object)
19
•
11
Erkman, Fatma, a.g.e., s . 64
12
Peirce. C h . S . , aktaran Monika loanna Dobrawlanska-Sabczak, Das Spiel mit den
Zuschauer, Otto Sagner Verlag, München 1999, s . 20
13 Dobrawlanska-Sabczak, a.g. e . , s . 2 2
20
olu ş biçimleriyle (representamen), nesne lerle (gönderge) ve yorum
l ayıcı larla (interpretant) kurdukları i l işkiler açısı ndan ü ç temel gruba
ayrı l ır, daha sonra b u n l ar yeniden üçe ayrı l ı r ve daha sonra bu ka
lem ler birbirine çatı larak 66, hatta 310 türe ulaşır. "14 Daha önce
açıklanan gösterge-representamen-yorum l ayan üçlüsünün dışı nda
bizi tiyatro göstergebil i m i açısı ndan daha çok ilgilendiren ve sıkça
al ı ntılanan üçlüklerden birisi Peirce'in görüntüsel gösterge (ikon)
belirti-simge ol arak tan ı m l adığı ü ç l ü ktür. Buna göre:
"• Görü ntüsel gösterge (icon), b e l i rttiği nesne var ol masa bile,
kendisini anlamlı kılan özell iği taşıyan bir göstergedi r. Görün
tüsel gösterge belirttiği şeyi doğrudan temsil eder, canl andırır.
Bir resi m , bir desen , bir fotoğraf böyle bir özellik taşır. Görün
tüsel gösterge , varl ığına işaret ettiği nesneyle bir benzerl i k
il işkisi içindedir.
14
Erkm an, Fatma, a.g.e., s . 1 1 2
15
Rıfat, Mehmet, a.g.e., s. 116-117
21
Peirce, "göstergesel l i kleri " aç ısından değerlend irmekted ir. Göster
gese l l i k derecesi arttıkça, örneğin simgede ol duğu gib i , yorumlayıcı
nın etkisi de artmaktad ır.16 Gösterge kavra m ı n a getirdiği bu çok
boyutlu bakı şı ve yorum layıcıya getirdiği vurgu ile Peirce ' i n gösterge
bilimi , bir sanat göstergeb i l i m i için Saussure'ün gösterge tan ı m ı n
dan daha uygun bir altyapı oluşturma kapasitesine sahiptir.
Saussure ile Peirce'in gösterge tan ı mları ndaki farkl ıl ıkları n a kar
ş ı n , iki b i l i m adam ı , göstergeler dışında anlamın bulunmadığı görü-
••
16
Dobrawlanska-Sabczak, Monika loanna, Das Spiel mit den Zuschauern, Otto
Sagner Verlag, München 1999, a.g.e . , s.29
17 a.g. e . , s. 32
22
bağlam içinde kullanırsam, ' içinde hep reçel pişirdiğim o büyük ten
cere nerede' dersem, evdeki tek ve belli bir tencereye gönderme ya
parım, tüm 'tencere' kümesi içinden bir üyeyi ayırırım, yani tekil bir
gösterge (designatum) kullanm ı ş oluru m . "
Anlam, bir gösterge kullanıcısı tarafı ndan bel l i bir anlam bağl amı
içinde ku llan ıld ığında ortaya çıkar, ancak bu anlam gösterge fark l ı
bir bağlam içinde kul lanıld ığı zaman ya da farklı bir göstergeyle i l iş ki
lendirildiğinde ya da başka biri tarafından kullan ı l d ığı anda değişebi
lir. Yani bu üç boyuttan biri değiştiği anda göstergenin anlamı da
değişebi l mektedir. Bu nedenle aynı gösterge fark l ı insanlar tarafın
dan farklı şekil lerde anlamlandırı labilmektedir.
Yani anlam her zaman söz konusu kü ltürde nesnel ve öznel an
lamlandırma özellikleri nden oluşan kom pleks bir yapıya sahiptir.
18
Yücel, Tahsin, Yapısalcılık, Can Sanat Yay. , İ stanbul, 2005, s . 1 14
23
Şekil 3: Morris'in Anlamlandırma Süreci (Semiosis)
"S-��
�-,$'
�$
c.:ı .q;;
Anlamlandırma '?;.
..
Başka Sürecinin .
Gösterge Sentaktik �
���.. � Cll
Taşıyıcıları
Boyutu 1
1
o� %" Ç>,-
1
1
1
1
% ı- � \
1 1
1 1
1 1
1 1
1
1
Y<trurnlayan
1
1 Ydrumlanan
1 1
1 1 1
1 1 1
1 1 1
1 1 1
1 1 1
Göstergebilim 1 1 1
1 1 1
(Semiotik) 1
Sentaktik Semantik Pr:ıgmatik
24
tergesine karş ı l ı k Peirce' in ve benzer özellikler taşıyan Morris'in üç l ü
(triadic) gösterge değerlendirmelerine yer veri ldi . Göstergeye daha
açık ve dinamik bir yapı kazandıran üçlü gösterge tan ı m ı hem uygu
layıcılar hem de yoru ml ayıcıların i l eti ş i m i ne bağl ı ol arak varl ı k göste
ren tiyatro sahnelemeleri n i incelemek için genelde tiyatroyla i lgi l i
göstergebil im sel çalışmalarda daha fazla olanak sunan bir yöntem
olarak değerlendi ri l m i ştir.
Bir sonraki bölü mde tiyatro göstergebi liminin gel i şi m i ne göz at
madan önce Saussure ve Peirce'in teme l i n i attığı yapıs alcı ve gös
tergebil imsel yönteml erin yazın tarih i ndeki gelişimini özetlemek, yapı
ve gösterge gibi teme l kavramları n ı n edebiyat incelemelerinde yük
lendi kleri işlevi göz önüne sermek ve bu kavramların sahne incele
me leri nde geçirdiği değişimi izleyebil mek açısından yararlı olacaktır.
25
siyasetbilimini, felsefeyi, yani her şeyi kullanmış lardır. Bun ları çeşitli
bilim dallarından aldı klarıyla, bir edebiyat bilimi değil , n iteliksiz bir
bilgi yığışımı yaratm ışlardır. Yazı larının felsefe tari hi, kültür tari h i ,
psikoloji gibi bilgi dalların ı n alanlarına uzandığını, o bilgi dallarının da
en özgün edebiyat ürünleri ni bile ikincil belgeler olarak kullandıklarını
görmezl ikten gelmi şlerdir. 19
Biçimci ler yazında eleştiri n i n özerk bir çalışma alanı olması gere
ğinin kuramsal gerekçesi n i , yazının nesnesinin gene yazın olması
•
19 Ekhenbaum, Boris, "'The Theory of the 'Formal Method' "", Russian Formalist
Criticism, Four Essays, çev. L.T. Lemon ile M . J . Reis, (London, 1965), s . 107,
-· ..
Moran, Berna, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, Cem Yay., lstaııbul, 1972, s . 160
26
ğu temel sorular aynı ol makla birlikte Rus Biçimci leri'nden bazı nok-
•
tal arda ayrı l ı rlar. iki yöntemin bi rbirleriyle karşılaştırılmas ı , Rus Bi-
çimci l iği'n in bazı öze l l i kleri n i n daha net ortaya çıkmasını sağlar: Yeni
Eleştiri bir metn i tamamıyla dış dü nyaya kapalı bir biri m ol arak ele
alır. Oku r dikkatl i bir okumayla şiirin özü nü şiirin içinden çekip çı
karm aya çalışmalıdır. Oysa Rus Biçimciliğin nesnelcil iği daha fa rklı
dır:
"Rus Biçimcileri tek tek metinleri deği l , edebiyatı bir sistem ola
rak ele alırlar. Metinler arası bağlantılar, edebiyat gelenekleri oluştu
rur bu düzeyde kapal ı siste m i . Biçimciler bundan dolay ı , metinlerden
metinlere, oradan edebi geleneklere açılarak tek bir eseri onun bir
parçası olduğu sistem içinde gördüğü işlevi kavramayı amaçlar, tek
tek metinlerden edebiyata özgü, edebiyat dışı 'dizi'lere yaslanmayan
bir bütünlüğe varmaya çal ı şırlar. Oysa uygulamalı bir yöntem gelişti
ren Yeni Eleştiri'de ' metin incelemesi' söz konusudur; Yeni Eleşti
ri'ciler titiz, ince çözümlemelerle yöntemlerinin örneklerini bolca ver
mişler, metin okuma anlayışının köklü bir şekilde değişmesine yol
açmışlardır. Buna karşılık, Rus Biçimci liği ise, metne deği l , edebiya
ta bakışımızı değiştirecek, daha çok kurumsal bir yaklaşım niteliğin
"21
dedir.
21
Aksoy, Nazan-Aksoy, Bülent, a.g.e., s . 66
27
"1. Çeşitli kişilerin eylem alanları. Propp sekiz masal kişisinin ger-
••
sel eksen üstünde yer alan bir öğedir (Orn.: masaldaki pren-
ses, cadı yerine bir dev ya da başka bir canavar tarafından ka
çırılabilir ya da kaçırılmak yerine başka bir biçimde babasının
yanından uzaklaştırılabilir)."
Propp, Rus halk masall arında yer alan olay örgüsü birim lerini de
soyutlayarak " uzaklaşma, yasaklama, yasağı çiğneme, soruşturma,
bi lgi toplama vs . n türünde otuz bir işleve indirger.
Propp Rus halk masall arına i l işkin yaptığı çalışmasını başka iki
saptamayla sonuçlar:
22
Yüksel, Ayşegü l , a.g.e. s . 48-49
28
1.5. Prag Dilbilim Okulu
Rus Biçimci leri' nden Roman Jakobson'un 1920'de Prag'a yer
leşmesi ve orada Prag D i l b i l i m Çevresi'ne katı lması , Biçimci l i k i l e
Yapısalcılık arasında bir köprü kuru l m asını sağlamıştır. Ancak daha
sonra Ameri ka'ya göç eden Jakobson'un burada C l aude Levi-Strauss
ile ta nış ması , modern Yapısalcı l ığın gelişmesine katkı sağlayan
önem l i bir buluşma olarak yoru m l anmaktadır. Jakobson'un çalı şma
larında Yapısalc ı l ığı ve Göstergebilimi etkileyen temel düşünce, dil le
rin sın ıfsal açıdan s ı n ıfl andırılması n ı sağlayan ikili karşıtl ı klar dizge
sidir. Bu düşünceye göre, çeşitli dillerde, ayırıcı sesbirim öze l li kleri
arasındaki i l işkiler, i k i l i karşıtl ı k l ara göre düzenlenir. Jakobson'un
yazı nsall ı k üzerine yaptığı çalışmaları n ı yönlendiren temel soru : " dil
sel bir bildiriyi sanat yapıtı yapan şey nedir?" sorusudur. 23 Dilbilimci
ye göre yazma eyleminin teme l i nde yazarın gen i ş bir dilsel al andan
sözcükleri seçmesi ve bu sözcükleri bi rleştirmesi yatar. Sözcük se
ç i m i ise dil in dizi sel ve dizimsel eksen leri üstünde yapılır. Bir yazın
yapıtı n ı n sanatsal l ığ ı , Jakobson'a göre "deyim aktarm ası " ve " ad
aktarması" uygulamal arıyla oluşur. Ayşegül Yüksel bu kavramları
•
23
Rıfat, Mehmet, a.g.e. s . 36-37
24
Yüksel, Ayşegül , a.g.e. s. 30
29
la kişisel biçi m i n i , sessel, vurgu sal, uyaksal , imges e l , anlamsal
özel l i klerini belirler, sözsel eği l i m lerini ve seçi m i n i d i l e getirir.
Yüksel , a.g.e. s. 30
26 Eagleton, Terry, Edebiyat Kuram, Ayrıntı Yay., çev. Esen Tarım, İ stanbul, 1983, s.
122
30
bir öykü, aslında topl umsal d üzlemdeki bazı derin doğruları yansıtı r.
Bu nedenle yazındaki derin yapıların araştırılması sonucunda bazı
genel geçer yaşamsal doğrul ara (haki katlere) ul aşmak olasıdır. 27
Greimas her şeyden önce bir an latı grameri ol uşturmaya çalışmıştır.
Semantique Structura/e ve Ou Sens adlı çalışmalarında araştırmacı
anlatı anlamının derin yapı sına u l aşmanın ilk aşamasını "i kili karşıt
l ı kl arı " saptamak ol arak açı klar. Ona göre temel ''an l a m " kavramları
an lambirimler aras ında görülen karşıtl ıklar yol uyla oluşur.
Uzamsal l ı k
�r�������-ı�
Boyutsallık Boyutsuzluk
� � �>---�����-�
Yatayl ı k Düşeylik Alan Oylum
�f--�����--ı�
•• •
Uzun/Kısa Geniş/Dar
27
Bkz. Erkman, Fatma -Akerson , a.g.e . , s . 148
28
Yüksel, Ayşegü l , a.g. e . , s.53
31
Greimas, temel '' anlambiri m " i karşıtı ve olumsuzuyla olan i l i şkisi
içi nde değerlendirir ve buradan hareketle göstergebilimsel dörtgen
••
soğuk/sıcak
A (soğuk) B (sıcak)
Gre im as'a göre bir anlatı n ı n ol uşabilmesi için birbiri nin karşıtı ya
da olum suzu o l an en az iki kavram ı n olması gerekmektedir. Bu kar
şıtl ık ya da olumsuzluk i l işkisi anlatın ı n yüzeysel düzeyinde kişiler ya
da kişilerle nesneler arası nda kopma/bağlanma, ayrı l ma/bi rleşme,
çatışma/uzlaşma gibi temel eylemler biçi m i nde yansır. Eyleyen ise
içinde bul u nduğu durum ve çevresindekilerle i l işki leri açısından ayı
rıcı öze l l i kler taşıyan kişidir. Bu bağlamda Greimas, Propp'un eylem
ortamı bağlamı nda tan ı m l adığı yedi çeşit oyun kişisini ikili karşıtl ık
lardan oluşan üç eyleyen ulamına i ndirger. Bu ulamlardan her türlü
anlatının tüm kişi leri ortaya çı kacaktır.
32
••
1. Ozne/Nesne
3. Destekleyici/Karşı koyucu .
1 . 7. Roland Barthes
Göstergeb i l i m i n birçok alana yayılm asını sağl ayan ve tiyatro üze
rine de yazı ları bulunan bilim adamı Rol and Barthes, anlatıların çö
züm lemes i n i n yan ı s ı ra şehirc i l i k , tıp ve reklam alanl arında da gös
tergebil imsel çözü m l emeler yapm ıştır. Nesnenin Anlambilimf3° adlı
bir m akalesinde insanların nesnelere nas ı l anlam verdi kleri ni i nce
lem eye çalışmıştır. Yaygın ol arak nesne '' bir işe yarayan şey" olarak
tanımlanmaktadır. Fatma Erkman, Göstergebilime Giriş adl ı kitabı n
da kulla n ı m nesneleri nin bir işlevi gerçekleştirdi kleri n i , gösterilenle-
••
rin i n de bir kul l a n ı m işlevi nin olduğunu ifade eder. Ornek ol arak da
asansör göstergesini verir. Asansörün göstereni biçim i , gösterileni
de 'inmek-ç ı kmaktır' ve şu sonuca varır: "a sansör kendi kendisinin
göstergesi deği ldir, bir kullanım işlevi nin göstergesidir. Bu kullan ım
işlevi de " i n mek-ç ı kmak''tır. "31 Rol and Barthes, nesnelerin işlevselli
ğinin yan ı sıra anlam taş ıdıkları n ı iddia eder. Ona göre nesnelerin
29
Yüksel, Ayşegül, a.g . e . , s.55
30 Barthes, Roland, Gös tergebilimsel Serüven, "Nesnenin Anlambilimi" Çev. Meh-
•
33
••
3
2 Barthes. Roland, a.g.e
33
Graeme, Burto n , Görünenden Fazlası , çev. Netin Dinç , Alan Yay., İ stanbul, 199 5 ,
s.40
34
yükled ikleri anlamdır, d üzan lam. Her göstergenin mutlaka bir de
yananlamı vard ı r.
Bu uzam çizgi sel ve tek yönl üdür. ikinci d üzle m , dizimse l l i k boyutu-
dur, araları na ortak bir yan bulunan ögeler bellekte birbiri n i çağrıştı
rarak, çeşitli bağı ntı ların egemen olduğu öbekler o l u ştururlar.
35
ortak özell iklere sahip olmalıd ır. Ancak bir dizideki her biri m i n , aynı
zamanda, d iğer birimlerden açıkça farklı olması gerekmektedir. Dizi
sel çözüm lemede ikili karşıtlı klar ve seçil meyen şeyler, seçilen şeyin
anlamını bel i rler. Bu nedenle, seçimin olduğu her yerde anlam da
vardır.
Dizimsel boyut (syntagm ), seçi len biri m l eri yan yana getirerek bir
anlam bütü nü oluşturmaktır. Biri m ler kabul edilmiş kural ve
saymacalara göre bir anlamı oluşturmak için bir araya gel i rler. Di
zi msellik yatay biri mler setidir. Dizisell ikte gösterge , yatay kon u m
daki d iğer göstergelerle yan ya na bir bağ, bir il işki içindedir.
Şifreler, mesajın alıcı ve verici tarafı ndan aynı şeki lde algı l anma
s ı n ı sağl arlar; bu nedenle de herhangi bir i letişim sürecinde iki tara
fı n kullandığı şifre aynı olmalıdır, aksi takdirde i letişim kuru lması
mümkün deği ldir.
" Edebiyat dili, tabanı olmayan', 'boş bir anlan1' tarafından des
teklenen ' katıksız bir belirsizlik' gibi bir şeydir. Böyle olduğunu kabul
36
edersek, klasik yapısalcılığın yöntemlerinin dili çözüm lemek için ye
terli olabilecekleri şüphelidir. "34
34
Eagleton , Terry, Edebiyat Kuramı, Ayrıntı Yay., İ stanbul , 1990, s.159
35 Megill, Alan, Aşırılığın Peygamberleri: Nietzsche, Heidegger, Foucault, Oerrida,
çev. Tuncay Birka n , Bilim Sanat Yay., 1998, s . 228, aktaran Sebahattin Çevik-
••
37
"Göstergebilim , göstergelerin sistematik olarak incelenmesi an
lamını taşır ve edebi yapısalcılar da gerçekte bu tür bir inceleme ya
' '
parlar. Yapısalcılık terim inin kendisi bile futbol maçlarından ekono
mik üretim tarzlarına kadar çeşitli nesnelere uygulan abilen bir araş
tırma yöntemini belirtir, 'göstergebilim' ise daha tikel bir inceleme
alan ı , normalde göstergeler olarak kabul edilebilecek (şiirler, kuş
sesleri , trafik işaretleri, tıbbi arazlar) sistemlerin araştırılmasıdır. Ya
pısalcılık genelde işaretler sistemi olarak düşünülmeyen şeyleri de
si stem olarak kabul ettiği (örneğin kabile toplumlarındaki akrabalık
ilişkileri) ve semiyoloji de çoğunlukla yapısalcı yöntemler kullandığı
37
için her iki sözcük de eşanlamlı olarak kullanılır. "
37 a.g. e . , s . 123
38
• •• • •
39
yer alan her şeyin bir gösterge olduğunu kabul edip bu göstergelerin
gü n l ük yaşamda sahip olmadı kları özel l i kler taşıyabildikleri n i ifade
etm işlerdir. Peirce'in gösterge tan ı m ı ndan yola çı karak değerlend iri
len teatral göstergelerin çok katma n l ı yapısı tatm in edici ta n ım l ar
ortaya koymayı güçleştirm iştir.
Tiyatro göstergeb i l i m i n i n gel işim inde önemli yer tutan bir başka
araştı rmacı , Tadeusz Kowzan'dır. Polonyalı araştırmac ı , sahnede so
mut ol arak gözlemlenebilen öğeleri ayırıcı özell iklerine ve taş ı d ıkla rı
görevlere göre on üç kategoriye ayırarak, tiyatroda anlam üreten gös
tergeleri incelemiştir. Kowzan'ın gösterge-sistemi aşağıdaki gibidir:
(1) Sözcükler, (2) metn in sunumu, (3) yüz ifadesi , (4) jestler, (5)
oyu ncuların dramatik uzamdaki hareketleri , (6) makyaj , (7) saçlar,
(8) kostüm, ( 9) aksesuar, (10) dekor, (11) ışık, (12) m üzik, (13) ses
efektleri. Kowza n'a göre bu 'gösterge sistemleri nin' i l k ikisi metne,
üçüncü ile beşinci madde arasın daki ler oyuncunun beden ku llanı mı
na, altıyla sekiz aras ındakiler oyuncunun d ı ş görünü şüne, dokuzdan
ona kadar olanların sahnenin görsel özell iklerine ve son ikisi n i n de
iş itsel öze l l i klere il işkin olduğunu ifade eder.40
Martin Essl i n , Kowzan'ın gel i ştird iği gösterge sistem inde eksiklik
ler ve fazl al ıkların bul unduğunu bel i rtirse de, yukarıdaki d izgenin
meti n yerine sahnelemeyi çıkış noktası olarak alması önemli bir
aşama ol uşturur. Ayrıca Kowzan'ın gösterge sistemi tiyatro göster
geb i l i m i alanında çalışmaları nı sürdürenler için iyi bir temel sağla
m ı ştır.
40 Esslin , Martin, Die Zeichen des Dramas, Rowohlt Taschenbuch Verlag GmbH,
Reinbek bei Hamburg 1989, s. 53
40
üzeri nde durdukları bir kavramd ı . Sah neyle seyirci arasına duygu sal
bir uzak lık koymak amacıyla gerçekleşti rilen yabancılaşt ırma ; belirli
bir duru m , nesne, kişi ya da düşü nceyi , izleyene 'yabancı' kılacak bir
biçimde dile getirerek otomatik algı lamanın ötesi nde 'gerçek' bir
algı lama sağl am aktadır.41 Oyuncunun, rol ü ne giri p ç ı km ası , yorumda
bulunması, sahnede kostüm değiştirmesi türünde uygu lamalar,
sahnede yer alan göstergelerin ne şeki l de teatral göstergelere dö
nüştüğün ü gözler önüne serer ve seyircinin geleneksel izleme a l ı ş
kan l ı kları n ı kırmayı amaçlar.
41 a.g. e . , s. 59-60
42 Aston , Elaine, Savona , George, Theatre As Sign-System, Routledge, London
1991, s.9
3
4 Yüksel, Ayşegü l , a.g. e . , s.62
41
diğince nesnel ölçütlerle çözümlemeye çal ışır. Bütün tiyatro göster
gebil imsel yaklaşımları bul uşturan bir başka nokta da göstergeyi
yeniden tarif etme gereksinimidir. Erika Fischer-Lichte'nin bu alana
katkısı çok büyüktür. Tiyatroyu dizge, norm ve metin düzleminde
inceleyen özenli çal ışması ile Fischer-Lichte sahneleme çözümleme
leri için bilimsel bir temel ol uşturm anın yanı sıra tiyatro göstergebi
limini bilimsel bir disiplin olarak yerleşti rmeye çal ışmıştır. Bundan
sonraki bölüm lerde Öncellikle Fischer-Lichte'nin dizge düzleminde
teatral göstergeyi tarifi ve üretebildiği olası anlamlar ayrıntılı bir bi
çimde ele alınacak ve bir sahneleme analizi için önerdiği yöntem iki
farklı oyun üzerinde uygulanacaktır. Çözümleme örnekleri , kuramcı
nın geliştirdiği yöntemi sorgulamak ve tartışmaya açmak için daha
sonraki bölüm lerde gerekli altyapıyı da sağlayacaktır.
tanımlar. insanın yarattığı her şey, kendisi için anlamla yüklü oldu-
ğundan, tiyatro da, kültürel bir dizge olarak değerlendiri ldiğinde,
anlam üretmekle yüküm lüdür. Anlam ise göstergelerle üretilir. Kültü
rel bir dizgenin ürettiği anlamlar, birbirinden bağımsız, içine kapalı
anlam lar deği l , başka kültürel dizgelerin ürettiği anlamlarla i lişki
içindedir. Çünkü bu dizgeler gelişigüzel değil , belli kural lar, yani bir
şifre çerçevesinde oluşur. Şifre, genelde gösterge , ya da gösterge
bağlantılarının üreti lmesi ve yorumlanması sürecidir. Dışsal ve içsel
şifreler arasında başka bir ayrım daha vardır. Dışsal şifreler bir top-
42
lumun temel gereksinimlerini karşılayan yapıları kapsar, içsel şifreler
ise dinsel adetler, resim, tiyatro ve d i l gibi simgesel , mutlak bir
gereksinimi karşılamayan yapılardan ol uşur.
43
karşı karşıya gel ir. Tiyatro böylece, seyi rcinin kendi ürettiği anlamlar
la karşı karşıya geldiği, kültürel gerçekliğin bir modeli haline gel i r.
Tiyatro bu şekilde, bir kültürün hem kendini ifade ettiği hem de ken
disiyle hesaplaştığı bir pl atform olarak değerlendiri lebi l i r.
Bir sahneleme, ortak şifrenin dışında, yalnızca kendi içi ndeki ku
rallara uyan, hatta kendi içinde yeni anlamlar üreten ve onu diğer
tüm sahnelemelerle karşı karşıya getiren bir şifreye sahi p olabilir.
Teatral şifre bu düzlemde araştırılmak istendiğinde, bu somut sah
nelemeye özgü kurallar dizgesini çözmek gerekir. Bu araştırma düz
lemini Fischer-Lichte metin düzlemi olarak adlandı rmıştır.
44
2.4. Bir Dizge Olarak Teatral Şifre
Fischer-Lichte, teatral şifreyi dizge temelinde inceleyebilmek için,
tiyatroda olabi lecek tüm göstergeleri ortaya koymaya çalışır. Tekrar
anımsanacak ol ursa, S'nin önünde X'i canland ırabilmek için , A belli
bir biçimde davranır (1), belli bir görünümle (2), belli bir uzamda
hareket eder (3). Araştırmacı bu üç düzlemden bir dizi birbi riyle i l inti
l i göste rge ortaya çı kartır.
(2) A belli bir görürıümle hareket eder. Burada iki grup gösterge
••
45
giymektedir. Yani oyuncunun d ı ş görünümü maske, saç şekli ve
kostüm ile spesifi k hale getiri lmektedir.
•
Uzamı belirleyen bir başka etmen ise ışıktır. Yani uzamı belirle
yen ve anlam ü reten göstergeler, uzam düzenlemesi, dekor, akse
suar ve ışıktır.
sesler
mekan hedefli
müzik işitsel
linguistik göstergeler
paralinguistik göstergeler kısa süreli
mimik göstergeler
jestik göstergeler oyuncu hedefli
proksem ik göstergeler
maske
saç şekli görsel
kostüm
uzam düzenlemesi uzun süreli
dekorasyon (sahne tasarımı) uzam hedefli
aksesuar
ışık
46
Dizge düzleminde teatral şifre ya l n ı zca görüntüsel göstergeleri
(ikon) içermektedir. Yalnız norm ve konuşma düzleminde teatral
şifre , belirti ( index) ya da si mge (sembol) işlevine sah i p olabilm ek
tedi r.
A) Linguistlk Göstergeler
47
Tiyatro metn inde daha belirgin olan , ancak sahnelemeye de yan
sıyan iki tür metinden söz eder Roman lngarden. Birincisi yukarıda
açıklanan , yan i oyuncu tarafı ndan söylenen sözlere karş ı l ı k ge len
ana metin (Haupttext ) , diğeri 'didaskali' ol arak da b i l i nen rej i notları
dır (Nebentext). 44 Klasik Yunan meti nleri ve Shakespeare metin l e
rinde pek bulunmayan rej i notları n ı n öne m i , natüralist döneme ait
oyu nl arda ve uyumsuz tiyatro metin lerinde doruğa ulaştığı bilinen bir
gerçektir.
B) Paralinguistik Göstergeler
Orneğin sahnede bir kişinin öze l l i kle sesi n i i ncelterek kon uşması
anlam üretmeye yöneliktir. Anlam üreten öğeler sesin rengi , yüksek
l iği , frekansı ritm i , vurgus u , yoğun l uğu gibi değişik olguların bir arada
ku llanıl masıyla oluşur. Ses d ı şındaki paralinguistik göstergeler ge
nellikle l i nguistik göstergelerle bir arada kul lanı l m aktadır. Bun lardan
en önemlilerden biri sözcüklere yapılan vurgudur. " Dü n eve gitti m "
cüm lesinde her sözcük fark l ı bir vurguyla söylenirse , her cüm lede
sözcükler farklı bir önem kazanırlar. Bunun d ı ş ı nda cümlenin söyle
niş biç i m i , yani melodisi farklı anlamlar üretebi l i r. Böylece yukarıdaki
cümle hem bir saptama hem bir soru vs . n itel iği kazanabi l i r.
44 lngarden, Roman, "Von der Funktion der Sprache im ı·h eaterschauspiel " , Das
Literarsiche Kuns twerk, Max Niemayer Verlag, Tübingen , 1960, s. 403, aktaran
Martin Esslin, a . g. e . , s . 81
48
••
49
2.5 .2. Kinetik Göstergeler
A) Mimik Göstergeler
•
'' i n san yüzü, ister hareketli ister hareketsiz halde, konuşu rken ya
da su sarke n , yal n ız ya da başkal arıyl a, d ışarıdan gözlem lenmiş ya
da içten hissedilmiş, başat derecede kom pleks ve bazen de akıl
karıştırıcı bir bi lgi kaynağıdır. Görünebilirl iği ve sürekl i mevcudiyeti
nedeniyle başat bir durumdad ı r insan yüzü. Sesler ve konuşmalar
kesi lebilir olmasına karşın in san yüzü susarken bile bi lgi aktarır ve
maske ile peçe dış ında hiçbir şey onu gözlerden uzak tutamaz.
50
görebi lmek ve açıklayabilmek içi n , Ekman, yüzü üç bölgeye ayıran bir
test yönte m i gel iştirmiştir:
51
Şekil 5: Ekman'ın duygu kataloğu
52
B) Jestik Göstergeler
Dil ile birl ikte kullanı lan jestler, paralinguistik göstergeler gibi, di-
•
Dilin yerine geçen jestik göstergeler de vard ır. Ancak bütün bir
cümlenin yeri ni jestler aldığında özne, nesne, fi i l , zarf vs. yer değişti-
••
53
lerce kullanılan jestler vard ır, örneğin bir kadının e l i n i n öpülmesi
gib i .
Kostü m , jestik gösterge leri destekleyen bir uns urdur. Basit ku
maşl ardan yap ı l m ı ş bol giysilerin izin verd i kleri jestlere dar, s ı kan bir
giysi olanak tan ı m ayabil ir. Sahnede kostüm jest il işkisiyle oynayarak
güzel tezatlar ol uşturmak mümkündü r. Yü ksek topu klu ayakkabı ve
dar bir etek giymiş olan bir kad ı n ı n sahnede küçük bir kız çocuğu
gibi hoplayıp zı plamas ı , onun canlandırd ığı kişilik hakkında yeterince
bilgi aktaracaktır. Bu bağl amda jestler, kişinin sosyal kon umu (eş ,
baba, işveren vs . ) dışında fiziksel ve ruhsal duru m u hakkında da
bilgi verirler.
aksesuar gerektiri rler, ancak akses uarların yeri n i de alabi lirler. Or-
•
54
C) Proksemik Göstergeler
•
Pro ksemik gösterge ler iki gruba ayrı lır. (1) i l işki halinde olan kişi-
ler aras ın daki mes afe (boş bırak ı l an alan) ve bu mesafenin değişti
ril mesiyle oluşan göstergeler. ( 2 ) Uzamdaki yer değişimleri, yan i
hareketlerden oluşan göstergeler.
lamlar ü retebi l ir. O rneği n , sahne uzam ı n ı n bel l i bölüm lere ayrı larak
oyuncuların bu alanlarda eylemesi cennet-cehennem , düş dünyası
ve gerçekl ik gibi farklı dünyalar yaratabi lir.
(2) G i rişler, çıkı şlar, bir yere ya da kişiye doğru gitmek, tırman
mak, düşmek vs . de anlam üreten göstergelerdir. Dans tiyatrosunda
ve balede dansçıl arın uzamla kurdukları i l i şki türü nün en önemli
öğelerinden biridir.
55
2.5.3. Bir Gösterge Olarak Oyuncunun Görü nümü
Başl angıçta veri len tan ı ma göre oyuncu ol m adan tiyatro olamaz.
Demek ki tiyatronun koş ulu oyuncunun bedensel varl ığıdır. Daha
oyuncu sahnede göründüğü i l k andan itibaren, izleyici onun rol ü n ü
•
tan ı m l amaya yard ı mcı olacak gösterge lerle karşı karş ıya gel ir. izleyi-
c i , oyuncunun kim l iğini tan ıml arken, oyuncunun ü rettiği m i mik, jestik
ve proksemik göstergeleri görünüm ünden edindiği izlen imle karşıl aş
tırıp değerlendirir. Bunlar oyuncunun görünümüyle çel işebilir, onu
tamamlayabi l i r ya da destekleyeb il ir. Seyirci i l k anda oyuncunun
görünümünden yola çı karak onun yaş ı ve cins iyetiyle ilgi l i (yaşlı
adam , genç kız) ya da daha spesifi k kişin i n sosyal konumuyla i lgi l i
( kral , d i lenci) bilgi edinebilir. Bu kişinin hangi zamana ait olduğu
anlaşılabi lir (ortaçağ şövalyesi, 20. yüzyı l ı n başl arı ndan bir işçi),
•
hangi m i l letten olduğu saptan abi l i r (lngi l iz, Japo n , Kızılderi l i ) , bel l i
tipler hakkında fi kir verebilir (palyaço, komi k yaş l ı ) , meslekler (polis,
doktor) ya da değişik tipler hakkıl'lda bilgi verir ( Meph isto , Othello).
Yani oyuncu sahneye çıktığı andan itibaren, izleyici onun oynayacağı
•
rol hakkında fikir edinir ve onunla i lgi l i beklentiler gel i ştirir. izleyici
••
ona, görünüm ü nden yola çı karak belli bir kimlik kazandırır. Oyleyse
kişinin d ı ş görü nümü onun kimliği hakkında bilgi veren bir gösterge
d ir.
A) Maske
56
i ri gözlere, düzgün yüz hatlarına, oldu kça küçük bir buruna ve küçük
bir ağza sahiptir. Yaş l ı kötü bir kadınınsa eğri , uzun bir burnu, küçük
gözleri ve eğri bir ağzı vard ır. Vamp bir kad ı n ı n iri göğüs ve dudakl arı ,
bir felsefecinin yüksek bir alnı vard ı r. Oyuncunun doğal görü n ü m ü de
bir maske işlevi taşıyab il ir.
..
O rneğin top l u m larda m itoloj i k figü rler, tanrı ya da şeytana dair i nanç-
lar, onları n sahnedeki görü nümlerini belirler. Boynuzl u , kuyru klu bir
figürün şeytan olduğunun anlaşıl ması içi n , izleyicinin kafasında top
l u m a özgü ortak bir imge n i n bulun ması gerekir.
B ) Saç Şekll
57
adlı oyununda Beutler adlı oyun kişisi kendini Newton sanır, gerçek
k i m l iğine döndüğü an ları peruğunu çıkartarak gösterir.
Saç şekl i , doğal olmayan bir gösterge ol arak kız ya da erkeği bir
birinden ayı rabilir (Uzun, kısa saçlar). Hemen her topl umda asker ve
ruhban s ı n ıfı n ı n saç kesimiyle ilgi l i kural ları ol ması duru m u , saç
şekl i n i n mes leğe özgü n iteliği n i vu rgu lar. Ayrıca saçlar bir kişinin
m i l l iyetini gösterebil ir. Saçlar yöresel özel likleri yans ıtan bir gösterge
olabileceği gib i , saç şek l i , kişinin dini aid iyeti için de bi lgi verebil ir.
Ortodoks bir Yahudi 'yi uzun l ü lelerinden, Buddha'n ın müritlerin i tıraş
edilmiş saçlarından tan ı m ak mü mkündür. Saçlar, kişinin politik gö
rüşü hakkında bi lgi verebilir, örneğiıı ü l kemizde aşağı sarkan bıyı kla·
rın M H P , dudakları örtnıeyen bıyıkl arın AKP taraftarl ığın ı yansıttığı
gibi. Saç şekl i , kişinin ruhsal d u rumunu gösterebilir. Yahudi ler, es-
58
kiden yastayken saçları n ı tıraş ederlerdi. Buna karşın Cesar'ın üzün
tüsünü göstermek için sakal bı raktığı b i l i n iyor. Saçlar farklı bir dav
ran ı şın göstergesi olabil ir, örneğin 2 . Dü nya Savaşı sonras ında
Fransa'da Almanlar' la il işkiye girmiş olan kad ı nların saçı tıraş edi le
rek, afişe edilmiştir.
Saç şek l i , birçok topl umda kişinin bi reysel tercihi olduğu ndan,
onun ki m l iği n i açıklayan bir işarettir. Saçlar, b i l i ne n to plumsal n ite
l i klerin d ı ş ı nd a , tarihsel ya da sembo l i k bir nite l i k de kazanabil ir.
Yani saç şekl i , oyun kişisinin hangi tari hsel kesite ait olduğuna dair
bir gösterge olabilir, sarı saçlar, kızın masumiyetini göstermenin
d ı ş ı n d a tüm üyle masu miyetin si mgesi haline gelebil ir.
20. yüzyı lda to plumun saç şeki l lerine yüklediği anlamın d ı ş ında,
••
her oyunda yen i bir kod gelişti ri lebil mektedir. Orneğin sarı , mavi ,
yeş i l peruklar ancak oyu n u n içinde çözü mle necek bir renk kodu
sonucunda anlam kazanabil irler. Ancak genel l i kle oyun kişisini tanı
mada, maske ve kostüm izleyiciye yard ı mcı ol maktadır.
C) Kostüm
59
Hemen tüm toplumlarda kad ın ve erkek giysileri sıkı bir biçimde
birbirinden ayrılmıştır. Bu ayrılık biyolojik kayn aklı olm aktan çok kül
türel kaynakl ıdır.
bilir. Orneğin, başının bağlı olması, bazı kültürlerde kadının evli olduğu-
na işaret etmesi gibi. Mesleğe ait gösterge olarak kostüm, genellikle
üniforma şeklinde kendini gösterir. Toplumsal gruplaşmalara ait bir
gösterge olarak kostüm, kişinin punkçı, heavy metalci vs. olduğunu
gösterebilir. Duruma uygun kostümler vardır, bunlar düğün, cenaze, iş
kıyafetleri vs.'dir. Kostüm sadece onu giyenin sosyal kimliği hakkında
değil , onun bireysel kimliği hakkında da bilgi verir.
60
proksemik göstergelerle birlikte kimlik kazanı r. Yani ancak diğer
göstergelerle birlikte değerlendirildiğinde oyuncunun dış görünümü
onun kimliğini tanımlayan bir dizge olarak görülebilir.
Bir kil isede m i , okulda m ı , barfJa m ı , bell i bir sahnede mi? (2) izleyi-
ci-oyuncu alanları ne şekilde birbirinden ayrılmıştır. Bir amfitiyatroda
•
mıyız, yoksa bir ltalyan sahne mi var karşımızda? (3) Oyunun gerçek-
leştiği alan, yani sahne nasıl?
lerin anlamını üreti rler. Orneğin bir kapıdan bir yere giri l ir, merdiven-
den üst kata geçil ir. Dini bir mekanın planı ya da resmi binaların
konumları , o binanın pratik işlevine yönelik göstergeler deği l , sembo
lik işlevine yönelik göstergelerdir. Bir şehrin gecekondu ve lüks
semtleri nin düzenlenişi bir toplumun emek ve sınıf ideoloj isi hakkın
da bi lgi verir. Bir konutun yeri ve şekli öncelikle içinde oturanın sos
yal ve ekonomik durumu hakkında bilgi veri r. Bunun dışında, özellik
le iç döşemesi ev sahibinin zevki ve öncelikleri hakkında bir fi kir
verir. Mobi lya zevki, düzen, temizl ik, güzellik vs. gibi kişiye ait özel
l ikler mekan aracıl ığıyla gösteri lebilir.
61
sembolik iş lev pratik iş levin önüne geçer, çünkü sembolik anlamı
olmasayd ı , içi nde dua edil mezd i . Ancak zaman içinde bir mekan ı n
işlevi değişebi l d iği için, mekan bel l i eylemleri olanaklı hale getirmek
le birlikte , on ları zorunlu k ı l mamaktad ı r.
iki çeşit oyun alanı ayırt etmek olas ı : (1) tiyatro olarak in şa edil-
m i ş olan yapılar (2) başka pratik bir işlev için inşa edilmiş olup,
geçici ya da sürekli tiyatro ol arak kullanıla n ya pılar. Yapının mi marisi
bize , onu inşa eden toplumun sahip olduğu değer ve idealleri , ayrıca
••
A/X/S'nin gerçekleştiği uzam ile, A ve S'nin alan l arı , yan i bir ti
yatronun mekan konsepti , tiyatronun toplumsal işlevi ne yönel i k bir
gösterge olarak değerlendirilebilir. Bu gösterge bir yandan tiyatronun
62
topl umsal işlevi , d iğer yandan tiyatronun savunduğu değer ve dü
şüncelerine yönel i k anlamlar üretebilirler. Her oyunun, içinde gerçek
leştiği mekan konsepti ne göre değerlendiril mesi gerekir.
A) Sahne
Sah n e , A' nın X'i canland ırmak için eylediği alandır. Yani bu A'n ın
m utlaka sı nırl ı bir alanda bulunması gerekmed iği , X olmak için eyle
d iği her yerin bir sahne ol arak işlev görebildiği anlamına ge l i r. Bu ra
dan yo la çı karak sahnenin hem pratik hem sembo l i k işlevi o rtaya
ç ı kar: (1) A'nın eylediği alan böylece (2) X'in bulunduğu mekandır.
B) Dekor
Sahne, genelde X' i n bulu nduğu uzamı ifade ederke n , dekor onun
o anda bulunduğu yeri gösterir: orm a n , zindan, saray odas ı , bahçe,
denizin dibi vs. Gerçek bir saray inşa etmek olanaksız olduğu i ç i n ,
dekorda tiyatroya özgü şifreler ge liştiri l miştir.
63
rin Ortaçağı çağrıştırması gib i . Bu tür göstergeler oyu n u n geçtiği ü l ke
hakkında da fi kir verebil ir.
Bir yeri be l l i bir zamandaki be l l i bir mekan ol arak somut bir bi
çimde yansıtan gösterge ler, aynı anda durum ve eylem hakkında
bilgi veren göstergelerdi r. Bir kil isede, bir garda, bir okulda nelerin
yapıldığına i l işkin bilgiler ortaktır.
C) Aksesuar
64
su arların ikincil iş levi onu kullanan oyuncunun rolüne yönel iktir .
••
Orneğin orakla bir çiftçi tarlaya gidip onunla ekin biçerse, aksesuar
kend i anlamını ifade eder; ancak oyuncu ö l ü m ü canlandırıyorsa,
•
orak ö l ü m ü simgeleyen ikincil anlamı üreti r. Akses uarlar rol ler ara-
••
sındaki i l işkilere yöne lik anlam üretebilirler. Orneğin X'i n , Y'ye bir gül
armağan etmesi, ya da onu bir bıçakla tehd it etmes i , cüzda n ı n ı çal
ması vs . oyu ncu lar aras ındaki i l işkiye işaret eder. Aksesuarlar, X'in
eyl e m i , d iğer roller ya da d uru mlar hakkında bilgi kaynağı olabilir .
••
Orneği n ü st üste yığılan bavu llar yakındaki bir yo lcul uğu gösterir,
yakı lan bir m u m havanın karardığı n ı vs . Bir aksesuarın ku l l a n ı m ı
sembo l i k bir anlam ü retebil ir. Tacın ç ı kartı l m ası dü nyevi i ktidardan
kurtu l u ş , el lerin yıkanması suçtan kurtu lma çabasını vs . simgeler.
Sembo l i k işleviyle aksesuar bir düşünce, ideoloj i ya da bir dü nya
görü şünü yansıtab i l i r.
O) Işık
lş ığın temel işlevi bir ı ş ığı ifade etmektir. Buna güneş ı ş ığı , mum
ışığı gibi farklı ışık kaynakları da dahildir. Gelişen tekn ik sayesinde
ışıkla sonsuz efektler yaratmak m ü mkündür artık. Işık belli bir yeri
yaratabil i r. Kare biçimi nde sahneye veri len ışık bir mezarı gösterebi
lir. Işık, günün bel l i bir zaman d i l imine ya da belli bir mevsime işaret
65
edebil ir. Işık, bel l i eylem ve durumlara gönderme yapar, örneğin
genelde seslerle birlikte yaratı lan şi mşek ve gök gürlemeli fı rtınalar,
uzayda savaş, yanardağ patl amal arı gib i . Bir oyuncunun üstüne yan
sıtılan ayd ı n l ı k ı şığın onu bir azize olarak göstermeye çalışması ör
neğinde olduğu gib i , ışık, role yönel i k anlamlar ü retebi l i r.
yansıtabilir. Orneğin oyunun tüm üyle karan lıkla bitmesi , d ünyanın bir
kaosa yuvarl andığını anlatması ya da ışığın Brecht Tiyatrosu'nda ,
bütünüyle ayd ı nlatı l m ı ş sahnede i l l üzyonu kırm aya yönelik işlev ta
şı ması gibi.
Sahnede görün meyen kişiler ( ru h lar vs.) yal nızca aku stik göster
geler arac ı l ığıyla yaratılabilir.
••
Mekan ve sesler arasında sıkı bir bağ vardır. Orneğin büyü k bir
şehir yal nızca binaları , arabal arı , caddeleriyle anlatı l mak zoru nda
deği l ; araba gürültüsü , fabrikadan yans ıyan sesler, müzik vs . ile de
anlatılabilir. Teatral gösterge olarak sesler ve müzik kullanı ldığında,
uzamla yakın b i r bağ kurarlar ve böylece ya lnızca oyuncu X'in davra
nışını yorLıml amaya deği l , aynı zamanda X'in içinde b u l u nd uğu uzamı
yaratrnaya ve onu yorumlanıaya da yaramaktadır.
A) Sesler
66
ses çıkartmas ı , dekor değişimi vs . ) duymazl ı ktan ge lmek, gösterge
ol arak algılamamak gerekir. Sesin birincil işlevi bir sesin göstergesi
ol maktır. Bu ses i n nasıl yaratı ld ığı i se burada önemsizdir, çünkü bir
tren sesi n i n teyp kayd ı ndan veri l mesiyle, sahne arkas ında biri tara
fından takl it edilmesi hemen hemen aynı etkiyi yaratır.
2 . Makine sesleri : saatin tik tak etmes i , motor ses i , m ikser sesi
vs .
67
• •
mediği bir şey hakkında bi lgi verirler. Orneğin Y, X'i kovalarken, sah-
nenin arkasından ge len bir silah ses i . Sesler sembolik gösterge ler
yaratabi l i rler. Bazı oyu n l arda sürekli yinelenen bazı seslerin konuyla
i l i ntili bir anlam üretmesi buna örnek veri leb i l i r. Sesler atmosfer
yaratı mında da önemli bir iş leve sahiptir.
B) Müzik
68
da eyleme yönelik olabilir. Trompet, askeri bir harekete, va ls müziği
bir ba loya yönelik anlamlar üretebilir.
Müzik, her tür tiyatroda yer a l abil diği halde, müziksiz tiyatro da
yap ı l ab i l i r. Brecht, müziği anti-i l l üzyonist bir ortam yaratmak için
kullanırken , Appia, Craig, Meyerhold ve Tai rov m üzikte teatra l l iğin
özü nü görüyorl ard ı .
Tiyatro, yaln ızca içinde bulunduğu kültürde var olan şifrelerle de
ği l , ayn ı zamanda tiyatroya özgü bir şifre kullanarak da anlam üretir
••
69
Gösterge lerin göstergesi olma öze l l iği , teatral göstergen i n hare
ketliliğini (Mobil itaet) sağlamaktadı r. Dekoru n sözlerl e , aksesuarın
jestlerle yaratılabilmesi göstergenin hareketlil iğiyle sağl anabilmek
tedir.
Teatral göstergenin sahip olduğu bir başka önemli özellik, çok iş
levsellik (Polyfu nktional itaet)'ti r. Bir sandalye üzeri nde oturu lan bir
nesne olması d ı ş ı nda bir dağ, bir merdive n , bir k ı l ıç vs. olarak kul la
n ı labi l i r. Sandalye, oyuncunun ona yükled iği anlamı üretmektedir. Bu
şeki lde hemen tüm teatral gösterge ler, çok farklı anlam l ar üretebil
mekted ir.
70
• •
71
lamdır, tüm öğeleri anlam üretir. "4 6 Sanatsal olmayan meti nlerin
aksine sanatsal metinlerde mutlaka her öğenin bütün içinde bir
işlevi olmalıdır. Bu nedenle de Fischer-Lichte'ye göre sanatsal bir
metni anlaman ı n tek yol u , metn i n yapısı n ı çözüm lemekten geçmek
tedir. Bu bağl amda Lotm ann'a göre, bir metn in (sahnelemen in) han
gi gösterge türlerin i bir araya getirdiği n i , bir metnin s ı n ı rlarını ve bir
metn in yapıs ı n ı incelemek gerekir.
Bir sanat yapıtının anlam oluşturabi l mesi için, belirli koşullarda üre
tilmiş göstergelere belirli koşu llarda anlamlar yüklenmesi gerekmekte
dir. Bir estetik (sanatsal) metin olarak teatral metin , anlam üretimi ve
anlam verme sürecinde çoklu olasılıklar sun maktadır. Göstergeler ne
tek ol arak ne de içinde bulunduklan düzen içinde herkes tarafından
72
aynı şekilde çözü mlenebi leceği için , alımlayıcı özne bu göstergeleri
yorum lamak zorunda ka l ı r, yani bireysel biriki mi metni anlamlandırmada
ona özel bir anlam ortaya çı karacaktır. Herkes için bire bir ayn ı olan bir
anlamı teatral metin için bulmak olanaksızdır, çünkü metnin estetik
boyutu onun çok anlamlığını sağl amaktadı r. Fıscher-Lichte bu nedenle
bir tiyatro sahnelemesinin çok anlam l ı l ığı içinde kaybolmamak için ,
sahne öğelerine ve bütününe bir anlam yükleyebilme amacıyla sah ne
lemenin özündeki düze n i n ortaya çı kartı l m ası ve yeniden kurgulan
ması gerektiğini ifade eder. Sahneleme çözüm lemesinin gerçek
b i l i m sel bir disiplin ol arak varl ığı n ı sürd ü rebilmesi için , gel i p geçici
olan sahnelemen in uygun bir şekilde sabitleştiri lebilmesi gerekir.
Bunun için mevcut en uygun araç video kayıtl arı d ı r. Gerçi video kaydı
sahnelemeyi kamera aracıl ığıyla sabitleştirir ve dolayıs ıyla videonun
bütü nü bir merceğin bakışına indirgeyerek birçok sahneleme öğesi n i
d ı şlad ığın ı kabul etmek gerekir. Tiyatro göstergebilimcileri , tiyatro
sahnelemeleri için Rudolf von Laban'ın yirm i l i y ı l l arda dans için gel iş
tirm i ş olduğu bir notasyon sistemine benzer bir sistemin tiyatro için
de gel i ştirilebi leceğine inan ıyorlard ı . Bu beklentin in gerçekleşeme
yeceği n i b i l i m adamları seksen l i yı l l arda artık kabu l etmek zoru nda
kal m ı şlard ı r. Bu nedenle bir sahneleme analizi için, oyun u birkaç
defa izlemek ve ard ı ndan video kaydıyla çalışmaktan başka çare
bulun madığı n ı ifade eder Fischer-Lichte .
3. 1. Sahneleme Çözümlemeleri
Bundan sonraki bölümde Erika Fischer-Lichte'nin sahneleme ana
lizi için gel i ştird iği yönte m , farklı örnekler üzeri ne uygu lanacaktır.
Böylece hem yöntem i n i şleyi şi hem de yöntemin farklı yapıdaki oyun
ların anal izi için uygun l uğu tartış ı l acaktır. Bu bağlamda bir yabancı
ve bir yerl i , birbiri nden farklı biçim lere sahip i ki oyun temel a l ı n m ı ş
tır. Çözü m lenen i l k örnek, M ichael Thalheimer adl ı genç bir yönet
menin tipik bir Alman klasiği olan ve 2001 yı l ı nda Deutsches
73
Theater Berl in'de prömiyer yapan Emilia Galotti ( E . G . Lessing) adlı
oyunudur. Oyu na getirdiği yen i l i kçi sahneleme yoru mu nedeniyle
Alm anya'da çok ilgi gören ve yönetmenine s ı n ı rları aşan bir ün geti
ren bu yapıtın te levizyon yorum u H annes Rossacher'e aittir. Yapılan
sahneleme çözü mlemesinde de Emilia Ga/ottı n i n ZDPde yayı nlan
'
incelenen ikinci oyu n, 2005 yılı ndan bu yana lstanbul Devlet Ti-
yatrosu'nda gösterimi süren Yangın Duası adl ı oyu ndur. Bu yapı m ,
müzik dışı nda tamamıyla Berkun Oya'ya aittir.
3. 1 . 1 . Emilia Galotti
A) içerik
74 •
-
75
B) Uzam
48
Weiler, Christel, Deutsches Theater der Gegemwart Unter die Lupe Genommen,
Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Dergisi , Sayı 3, lstanbul 2003, s. 128
-
76
!anmayı sürdürürler. Emilia belki tutkuların a yenik düştüğü için Pren
si yan kapıdan izler, Kontes Orsina, Prense ulaşabilmek için çare
sizce yan kapıları açmaya çalışır, ancak başaramaz. Aynı şekilde
Claudia, kızına ve gerçekliğe ulaşabilmek için yanlardan bir çıkış
arar, bulamaz. Sonunda Odoardo kararlı bir biçimde sağ ve soldaki
tüm kapıları , tüm insanların yüreğine giden yolları açar. Nitekim
oyunun sonunda aydınlatılmış olan bu kapılardan siyah giyimli çiftler
vals yaparak çıkarlar ve elinde silahla sahnede ne yapacağı bel irsiz
bir şe kilde duran Em i l i a'yı aralarına alırlar. Sonunda Em ilia dans
eden çiftlerin arasında kaybolur. Michael Thalheimer oyununu,
Emilia'yı intihar ettiren Lessing'in aksine açık bir sonla noktalar.
77
eşini ve kızı n ı ziyarete gelmiş olan Odoardo arka kapıdan sahnen i n
önünde duran C l audi a'ya doğru yürürken üzeri ndeki ceketi, yeleği ve
kravatı n ı çı kartıp yerlere fırlatarak i lerler ve C l audia'n ı n yan ı n a ul aş
tığı nda ona sarı l mak yeri ne, yaln ızca yanağı ndan ve kolundan hafifçe
okşar, elini tutar ve kon uşmaya başlar. Odoardo'nun sahnede giysi
leri n i n bir kı s m ı n ı çı kartarak ilerlemesi, evi ne uzaktan gelmiş olan
bir erkeğin rahatlamak amacıyla ortaya ç ı karttığı proksemik ve jestik
göstergeleri çağrı ştırır, ancak eşine Claudia'ya u l aştığında kı saca
birbirlerine dokun arak gerçekleştird ikleri jestik göstergeler, birbi rle
rine karşı h issettikleri yoğun duygul arı çok rahat gösteremeyen iki
kişi görü n ü m ü vermektedir. Kont Appi a n i , Mari nell i'yle konuşmas ı n ı n
ardından bir rahatl ama göstergesi olarak ceketi n i çı karır. Marinelli'
n i n , üçüncü perdenin birinci sahnesinin sonunda giys i lerinin bir kıs
m ı n ı üzerinden öfkeyle fırlatarak çı kartmas ı , o n ları içi ndeki d uygu ları
yansıtmak için başvurduğu bir unsur haline getirmektedir.
Kont Appiani'yi Prens için özel bir görev yerine getirmesi ve bu
nun için evl i l i k planları n ı e rtelemesi için ikna edemeyen Mari nel l i ,
çareyi d üğün törenine gitmekte olan arabaya Kont Appiani'nin ö l ü m ü
ve E m i l i a'n ın kaç ı rı lmasıyla sonuçl anan bir saldırı düzenlemekte
bulur. Planın başarıyla sonuçlandığı n ı haber alan Prens i l k anki şaş
kınlığını attıktan sonra Marinelli'yi onaylayan hare ketlerde bulunsa
da (bundan sonraki bölümde detaylı olarak ele alınacaktır), Marinel l i
pek mutlu deği ldir. Lessing'in metn indeki M ari nelli'nin soğukkan l ı l ı
ğının yeri n i , Thalheimer'in yoru m unda eyleminden pişmanlık d uyan ,
hatta kendinden iğrenen bir M arinel l i almıştır. Marinel li'nin bu sah
nede ceketini ve göm leğin i başı n ı n üstünden çekerek çı karması
paralingu istik göstergeler eşliği nde giysileri n i üzerinden kusuyormuş
izlen i m i doğurmaktadır. Marinel li'nin buradaki çırpı nışı tutkul arı ,
görevi ve vicdanı arasında s ı kı ş m ı ş olan ve kendinden iğrenen bir
kişinin görüntüsünü vermektedir.
78
D) Kinetik Göstergeler
5. " ancak Kontes Orsina öyle deği l , o entri kayı gün yüzüne çıka
rır ve Emil ia'n ı n babası Odoardo'yu bundan haberdar eder" ;
79
Ard ı ndan boş sahne görü nür ve müzik başlar. in The Mood For
Love adlı fi lmin müziği oyu nda fi l me de be l l i bir gönderge alanı aç
manın ya n ı s ı ra yetm iş beş dakika süren oyu nun tüm ritm ini beli rle
me ve oyun kişi lerinin duygu ları n ı yansıtma, destekleme ve vurgu la
ma işlevi ni yüklenm iştir. Kısmen sözlü sahneler dahil ol mak üzere
tüm sözsüz sahnelerde müziğin yer al ması müziği , oyuncu ve meti
nin yan ı sıra, sahnelemen in başat gösterge dizgelerinden birisi h a l i
ne getirmektedir.
ardı ndan çı kar gider. i l k sözleri Prens söyler: " Günü çok erken baş-
lattım. Sabah öyle güzel ki. " 4 9 M a rinelli sahneye girer.
49
•
80
Detayl ı bir biçimde beti mlenen oyunun ilk sahnesi , sonunda
Prens'in söylediği tek cümle dışında hiç d i lsel gösterge kullanmaya n ,
tümüyle ki netik göstergelerle ol uşturu l muş bir sahnedir. Bu kinetik
göstergeler Lessi ng'i n metn inde yer alan birçok bi lgiyi an latmak
yeri ne özetleyerek göstermekle yetinmiştir. Thalheimer'in bu giriş
sahnesinde Prens'in kiş i l iği, Kontes Orsi na'n ın mektubu ve bunun
oyunda önemli bir yer tutacağı bilgi s i , ama her şeyden önemlisi
Prens'in Emilia'ya karşı h i ssettiği tutku l u arzuyu , yani özne ve nesne
boyutundaki tüm bi lgi leri söyleyerek deği l , yalnızca göstererek ve
m üzikal göstergen i n ü rettiği aşka dair çağrı ş ı m ı n ı n desteğiyle veril
m i ştir.
Thal hei mer, sahne yoru munda tüm yan kişi leri oyun dışı bıraktığı
i ç i n , sahnelemede bundan sonra Claudia ile Odoardo, Claudia i le
E m i l i a , Emilia ile Kont Appian i , Kont Appiani ile Claudia, Kont
Appiani ile Marinelli'nin bulunduğu sahnelerle i lerlemekted ir. Kinetik
göstergelerin detaylı analizi (sekans protokolü) için oyu n u n üçüncü
perdesinin i l k beş sahnesi seç i l m i ştir.
81
3. 1 . 1 .2. Sekans Protokolü
Prens: Peki her şey olduğu gibi mi kalı- Prens kısaca Marinelli'ye baktıktan son-
yor? Yani iş oluyor mu? Emilia hemen ra, daha önceki gibi sahnenin ön kıs-
bugün onun mu oluyor? mında durmayı ve izleyiciye bakmayı
sürdürür. Aralarında büyük bir mesafe
vardır.
P : Aklınıza gelen şeyden öyle ümitlen· Yalnızca başını h afifçe yana çevırır,
miştim ki! Kim bilir bu işte ne sersem bunun d ı şında duruşu aynıdır.
davrandınız. Delinin tavsiyesi bir kere
doğru çıkarsa, onun yerine getirilen hiç
olmazsa akıllı olmal ı . Bunu düşünmeliy-
dim ben .
M: Hayatımı teh l i keye koyduğum ıçın. Marinelli başını hafifçe kaldırır ve gözle-
• •
P: Bunu yapacak mıydınız? Peki Kont ne Yalnızca başı hafifçe yana döner.
dedi? O böxıe bir şeyi kendisine iki kere
_
söyletmez. Oyle tanı nmıştır .
M : Yerine göre şüphesiz. Onu niye suçlu Dimdik sabit yerinde durur.
bulmalı? Bugün, bana kafasını kopart-
maktan daha mühim bir 1 ŞI olduğunu
• •
82
P: Ah , Emilia Galotti ile evlenecek! Bu Bu cümlede gözlerini kısar, yalnızca
.
düşünce beni çıldı rtıyor! Bunun uzerıne başını hafifçe çevirir.
.
•
M : Ya siz, kendiniz için ne yaptınız, söy- Daha fazla takdir görmemiş olmanın
leyin Prens Hazretleri , Onunla kilise de verdiği d ü ş kırıklığıyla ve Prensin anla-
olsun konuşmak bahtiyarlığına nail oldu- tacakları n ı , meraklı gözlerle bekleyen bir
nuz. Kendisiyle nelere karar verdiniz? tavı rla konuşur.
.
P: Her şey istediğim gibi oldu. lstedikle- Elini, hayali Emilia'ya doğru uzatır ve
rımın yarı sından fazlasını ıy ı karşıladı .
• • • •
P: Bak hele! Adam neler de yapmak Eli başında, düşü ncelerini toplamaya
istiyor. Ona şimdi m u hafızlarımdan bir çalışır.
bölük asker vereyım , o bununla yolda
•
83
biçimde bütün bedeniyle yavaşça ona
doğru döner.
M: Ya sizin zannettiğinizden daha hama- Artık Prens ' in hizasına gel miş, sahnenin
rat çıktımsa? sol kenarında durur ve hafifçe ona
döner.
P: Mümkün mü? •
Ayn ı.
•
•
'
yapılmas ı , güvendiğim insanlara bırakıl- kısaca ona baktıktan sonra eline yoğun-
mıştır. Yol hayvanat bahçesinin tahta laşır. M. bir elini yumruk yapmış diğer
perdelerinin ta yanından geçer. Bir kaç ı , eliyle yumruğunun çeşitli noktalarını
sanki soyguncu luk edeceklermiş gibi ' işaretleyip onu küçük bir oyun alanına
.
arabaya orada hücum edecekler. Arala-
.
çevırır.
rında, uşaklarımdan biri de bulunacak
Prens bu arada Marinelli ile arasında
öteki kısmı da, hücuma uğrayanlara yar-
dım etmek üzere hayvanat bahçesinden bulunan mesafeyi korumasına karşın
koşmuş olacaklar. 1 ki taraf arasında, ilgiliyle M.'yi dinlediğini gösteren bir
sözde boğuşmalar sırasında uşağım, kur- duruş sergiler.
tarmak istiyormuş gibi Em ilia'yı yakal aya- M. sözlerini bitirince yeniden meraklı ve
cak, hayvanat bahçesinin içinden saraya onay bekleyen bakışlarını Prens'e çevı-
.
buyuruyorsunuz. Prensim?
•
P: Bunu demek istemedim canım, ama P. bakışlarını M.'den ayı rır ve sağa sola
bütün bunlarda anlayamad ığım. bakarak anlama çabasını görselleştirir.
Yeniden M.'ye döner.
M: Anlamak mı? Hepsini birden anlarsa- M. yaptıklarıyla gurur duyan bir tavırla
nız daha iyi! P.'ye bakar ve başını eğer. Ardından
ikisi birbirlerine doğru sahnenin orta-
sında buluşuncaya değin yürürler. P. ve
M. birbirlerine sarılmak isterler, ancak
•
84
M.'nin sırtına dostça bir kez vurur, he
men birbirlerinden ayrı lırlar. Oyun süre
since kişiler arasında tekrarl ayan ve
oyuncular tarafından bir espri olarak
provalar sırasında ortaya çıktığı belli
olan, tamamen çağdaş bir jestik gös
tergeyle bu sahneyi tamamlarlar: P.
işaret parmağını, M.'nin karnına soka
rak " iyi" der ve mutluluğunu yansıtan
hızlı adımlarla çıkar.
P: işte oradan, ağaçlı yoldan yukarıya P. hiilii yerde oturur ve heyecan içinde
doğrtı geliyor. U ş ağın önünden . acele M. ile konuşur.
ı acele yürüyor. Korkudan ayakları kanat·
ı lanmış gib i . Heııüz bir şeyden şüphelen· --- ---- -------
··--
85
memiş. Kendisinin sadece haydutlardan Bundan sonraki repliklerde karşılıklı
kurtarıldığını sanıyor. Ama bu ne kadar konuşmalarına karşın M. ve P. arasın·
sürebilir? daki mesafe korunur. M. hemen hemen
hiç P . 'ye bakmaz, P. ise arada bir M . 'ye
bakar.
P: Marinelli onu siz karşılayın! Neler ola· P. bu sözlerle ayağa kalkar ve doğrudan
cağını ben şurada, yakından dinlerim; M . 'ye bakar. Oyunda ilk kez yanlardan
kendimi biraz daha topl ayabilirsem ge- bir kapı açılır ve P. oradan çıkar.
lirim.
E: Nasıl? Siz burada mısınız? Demek si- E.'nin konuşmaya başlamasıyla birlikte
zin evinizdeyim? Atfedersiniz, Bay Mabe- müzik de başlar. E. sakin, korku dolu
yinci. Yakınınızda, haydutların baskınına gözlerle, duruşunu hiç değiştirmeden
uğradık. iyi insanlar imdadımıza yetişti- konuşur.
fer, bu namuslu adam da, beni aradan
aldı, buraya getirdi. Ama yalnız kendimin
kurtarılmış olmasından korkuyorum. An- Burada fısıld amaya başlar E.
nem daha tehlikede. Arkamızdan da si-
lah atıldı. Belki de ölmüştür. Halbuki ben
yaşıyorum! Affediniz. Gitmeliyi m ; yıne
•
86
M: Niçin Sayın Fraeulein? Sizin de nefe- Aynı .
siniz kesilmiş. Biraz dinlenin, daha rahat
bir odaya çekilip istirahat edin. Prens'in
de kendisi değerl i , sayın annenizi dü
şündüğünden ve onu yanınıza getirece
ğinden eminim.
P: Ne kadar utanıyorum bilseniz! Evet, P. E.'nin arkası nda, yüzler ise yan yana,
Emilia, ben bu dilsiz sitemi hakettim. Bu P. heyeca nla konuşu r. E. başını P.'ye
sabahki hareketim haklı gösterilecek gibi doğru yana eğer.
değil: bağışlanabilir ancak. Zafımı affe-
din. Bana hiç faydası olmayacak bir iti·
rafla huzurunuzu kaçırmamalıydım. Ke li·
me bulamadığınız bir dehşet içinde beni
dinlemenizle, daha doğrusu dinlememe-
nizle cezamı pek güzel verdiniz. Bana,
ümi tler im, ebedi en ka = d n ·· nc e
o
o"-'
lm
= a:..:_::c:;
a:=:= : :..:'-'-'-
' ----------------'
87
sizi tekrar görmek, tekrar sizinle konuş
mak saadetini bahşeden bu tesadüfü
daha hayırlı bir bahtiyarlığın işareti olarak
kabul edebilseydim! Yeniden lütuf dile
nebilseydim! Yeniden lütuf dilenebilmem
için hakkımda verilecek hükmün bir geri
bırakılışı diye anlayabil seydim : Titreme
yin Fraeu lein'im, yalnız ve sadece bakış
larınızın esiri olmak istiyorum. Hiçbir söz,
hiçbir iç çekmesi sizi incitmesin, ya.ınız
güvensizlik gösterip beni kırmayı n . Uze
rimdeki hakim kudretinizden bir an bile
şüphe etmeyi n . Bana karşı kendinizi ko
rumak için bir başkasının yardımına ihti
yacı nız olduğu hiçbir zaman aklınıza gel-
•
mesın .
P. ondan uzaklaşarak sahnenin önüne
doğru gelir, burada gömleğinin üst düğ
melerini açar ve bir eliyle kalbine vura
rak kalp çarpıntısını görselleştiren bir
hareket yapar. Ardından gömleğini kapa
tır, yeniden E.'nin yanına gider, E . 'nin
gözünden akan bir gözyaşını parmağının
ucuyla alır, ona bakar ve sonra kendi
yanağına sürer. P . birkaç defa elini E . '
nin eline doğru uzatır, ancak ona doku
namaz, çaresiz döner ve yan kapıdan çı
kar, E . arkasından bakar. P. kapıda
bekler, yalnızca eli gözükür. E. bir an iz
leyiciye bakar, ardından ağır ama kararlı
adımlarla P.'nin peşinden çıkar.
88
Başka bir karşıtl ı k i l kesi de birbirlerine dokunmayı ve d i l i bir ileti
şim aracı ol arak sağl ı kl ı bir biçimde k u l l anma yeteneğini kaybetm iş
olan oyun kişileri n i n duygu larını ifade ederken ya fazla bastırı l m ı ş ya
da fazla abartılmış jestik göstergeler üretmeleridir.
Ortaya çıkan sahneleme i l kelerinden bir diğeri Hans-Thies Leh
mann'ın Postdramatisches Theater (Postdramatik Tiyatro)50 kitabın
da göstergelerin azl ığı olarak n itelendird iği durumdur. Thalhei mer,
yaln ızca ışık aracıl ığıyla tüm üyle boş olan sah neye biraz hareket
kazandırır. Sahneleme süresi nce kullanılan aksesuarlar, Kontes
Orsina'nın sahneye getirdiği mektup ve bir sila htan ibarettir. Bunun
yan ı sıra Emilia d ı ş ı n d a oyuncuların kostüm leri oyun süresi nce de
ğişmemektedir. Th alheimer'in sahnelemesi ndeki bu stratej i , izleyici
nin mevcut göstergeleri daha yoğun ol arak algı lamas ı n ı sağl am akta
d ır. Ancak oyuncul arın sergi ledikleri kineti k göstergeler dekor ve
kostüm kon usu ndaki gösterge azl ığıyla aynı tutarl ı l ı kta deği ldir. Ç ün
kü oyuncular tarafı ndan bu anl arda ü reti len ki netik göstergeler de
toplumsal kü ltürel kodları birebir uygu lamak yerine onları abartma
stratejisini izlemektedirler. Prens'in e l i n i kalp çarpı ntı s ı n ı görselleşti
ren biçimde kal bine tekrar tekrar doku ndurması ya da E m i l ia'nın
yanağı ndan süzü len bir gözyaş ı n ı parmağıyla alıp yüzüne sürmesi
dozu iyice abartıya varan bir duygusal lı kla klişeye dönüşür. Oyuncu
lar tarafından üretilen d i lsel göstergeler de aynı karşıtl ı klar i l kesi
ü stüne kuru ludur. Oyun kişi leri ya çok hızlı ve neredeyse anlaşılmaz
biçimde konuşurken, bazen fıs ı ltıyl a, bazen de gündel ik hız ve yük
sekl i kte konuşmaktadı rlar. Oyun kişileri zaman zaman birbirleriyle
kon uşurken yan yana durup izleyic iye bakm akta, böylece iki kişi
arasında gerçekleşen bir d iyalogda a l ı ş ı l m ı ş i letişim kodları na çok
seyrek başvurmaktadırlar (Emilia Galotti oyunundan fotoğrafl ar için
kitabın son böl ü müne bakınız).
50
Lehmann, Hans-Th ies, Postdramatisches Theater, Verlag der Autoren, Fraııkfurt
am Main, 1999
89
Erika Fischer Lichte, yetm i ş l i yıl la rı n Al manya'sında yeni bir dekor
anlayışıyla koşut olarak gel iştirilen bir tür 'resim tiyatrosu'nun varlı-
••
90
özell ikle jestik göstergelerindeki abartı bir çeşit yabancılaştırma
u nsuru olarak okunabileceği i ç i n , Thalhei mer'in 'resim tiyatrosu'
geleneğini sorgu lad ığı düşünülebil ir. Thalhei mer'in sahnesi b i r pod
yu mu hatırlatır ve oyu ncular bu podyum üzerinde duygularına ve
tutku larına hapsolmuş , ya duygu ları n ı hiç ifade edemeyen ya da
onları patlama h a l inde d ı şa vuran, iki uç aras ında sıkışmış kişiler
ol arak çizi lm iştir. Ancak oyun kişileri bu duygu l arın ı , mankenlerin
podyu mda giysilerini sergi ledikleri gibi izleyiciye sergi lemektedir.
Ç ü n kü her şey yal n ızca bir gösterid i r. Thalhei mer'in Emi/ia Galotti
yoru muna göre in sanl arın tutkul arı ve duyguları d a , in sanl arın yal nız
l ı kları ve acizl ikleri neden iyle zava l l ı bir gösteriye dönüşmekted i r.
örneği incelenecektir. lstan bul Kültür ve Sanat Vakfı 'nın düzen led iği
14. U l u slararası Tiyatro Festival i'nde prömiyeri gerçekleştirilen Yan-
•
Tan Tunçağ'a ait, " M işkadora'' rolü Ul kü Duru , " Bin " ro l ü de Ali Atay
tarafı ndan canlandırı l maktadır.
A) içerik
Yangın Duası yer çeki m i n i n azal m ası neden iyle boşlukta kalarak
kaybolmaktan korkan , ölmek isteyen ancak bir türlü ölemeyen üç
kişinin öykü sünü anlatıyor. Evl i bir çift olan Mişkadora ve Zajo ile bir
arada yaşayan ve eşcinsel olan Bin'e, cinsel kimlik temasına vurgu
yapmak dışında, çiftin aras ı nda gelişen olaylara yorum ve h a kemlik
91
yapmak düş üyor. Sürekli birbirleriyle çatışma halinde olan üç kişiyi
birbirine bağlayan şey varol uşları n ı n saçmal ığı karşısında geçmişteki
anı larına sığı n m a gereksinimi ve bundan da onla rı kurtaracak olan
••
ölme arzu sudur. Uç kişiyi yaşama bağlayan öne m l i anl ardan birisi
ise tan ı k oldukl arı orman yangı n l arıdır. Bol sözcük oyun l arıyla geçen
oyunun başından son una değin (düş sahneleri d ı şında) üç kişi , otur
dukl arı tekerlekli sandalyelerle yaşama tutu nmaya çalı şsalar da
sonsuzl uğa karışmaktan kurtu lamazlar.
B) Uzam
•
Oyu nun başında sahne kara n l ı ktır. Teypten gelen sesler ve mırıl
danmalar (birkaç kez tekrar eden " Koca kafa kimde var?" cümlesi)
i l e oyu nun başladığı n ı anlayan izleyici bir anda yoğun m avi bir ı ş ı kl a
karşı laşır. Sahnenin ortasında mavi ı ş ığı nın altında duran ayakl ı
saat, sahnelemenin anahtar göstergelerden birisine, 'zaman'a işaret
eder. Sahne kararır, uzun süre karan lık kalan sahne yeşil ışıkla ye
niden ayd ı n l a n ı r. Saatin yerin i tekerlekl i sandalyeyle tek başına sah
nenin sol kenarında duran Ahmet Uğurlu alm ıştır. Sahneyi dolduran
ağustosböcekleri n i n cırcır sesi , izleyiciyi bir anda bir yaz gecesi n i n
atmosferine taşır. C ı rcır sesleri n i n yanan odun çıtırtısına döııüşme
siyle ı ş ı k da önce mor, pembe ve nihayet yoğun bir kırmızıya dönü
şür. Orman yanmaktad ı r ve Zajo rolündeki Ahmet Uğurlu bir sigara
yakarak yangı n ı izlemektedir. Deiktik bir gösterge ol arak beyaz sµot
92
ışık, oyuncunun yüzü nü ayd ı n l atır. Işık beyaza döner ve Zajo'nun
ye llenm esiyle '' ön oyu n " sona erer. Bir sigara yakan Ahmet Uğur
lu'nun üzeri ne dü şen beyaz spot, onun orman yangı nl arıyl a çok rast
l antısal olmayan bir bağlantı sının olabil eceğine dair bir kuşku uyan
d ı rır.
ise belki Kral Ubü'nün i l k sözcüğü olan " Merde! " i n uyandırd ığı etkiye
benzer bir şok ya da şaşkı n l ı k etkisi yaratmaktadır.
Yangın Ouası nda yer alan iki erkek ve bir bayan oyuncunun he
'
93
kalın kıvrık i plerin çıkmas ı , oyuncuların kostüm lerine fantastik bir
boyut kazandırmanın yanı sıra oyuncuların uzam içindeki konumları
na da, yani azalan yer çeki mine işaret eder. Oyuncuların kostümleri
nin renkleri , orman yangını temasıyla uygunluk gösteren; orman
ateş-kül üçlemes ini çağrıştırmaktadır. Oyuncuların dış görünüşünü
belirgin bir şekilde gerçek dışı bir boyuta getiren diğer bir unsur ise
sahip oldu kları saç şeki lleridir. Yer çekiminin giderek azaldığı bir
ortamda var olmaya çalı şan üç kişiyi canlandıran oyuncuların saçları
••
sahip olan Ali Atay ve Ul kü Duru'nun saç şeki lleri böylece oyun kişi-
leri özne boyutunda tamaml ayan bir unsur olmaktan çok, sahnele
mede oyun kişi lerinin içinde bul undukları durumu yansıtan, nesne
boyutunda göstergeler olarak işlev görmektedir ( Yangın Duası oyu
nundan fotoğraflar için kitabın son bölüm üne bakınız).
O) Kinetik Göstergeler
Yangın Duası nın ikinci yarısında yer alan düş sahneleri dışında
'
E) Rollerin Tanımlanışı
Yangın Duası nın üç kişilik oyuncu kadrosu bir karı koca ve onl ar-
'
••
94
tutuşan halini, mimik ve jestleri zaman zaman abartan ya da tümüy
le donduran grotesk bir oyunculuk biçemiyle birleştirmektedir.
Mişkadora ve diğer iki oyun kişisi , yani eşi Zajo ve onlarla birl ikte
yaşayan Bin, onlara kalan zamanı birbirleriyle tartışarak, bağrışarak
ve oyun oynayarak geçi rmeye çalışırlar. Bu arada Zajo'nun hesabına
göre 2140 yaş ında olması gereken Mişkadora'nın 'kad ınsı' korkuları
doğurganlık, güzel lik ve yaşlanma temaları üzerinden geli şir.
Bir eşcinsel olan Bin rolünde Ali Atay, temelde geçmişe tutun
mak, gelecekten korkmak ve anı benzersiz bir çıkışsızlık içinde ya
şamak gibi temalar üzerinden rolünü daha doğalcı bir oyunculukla
şekil lendi rir. Evi paylaştığı çiftle kavga ederek ve on ları kimi zaman
birbirlerine düşürerek, oyun oynayarak ve cinsel kimliğinin geçirdiği
değişime izin vererek var olmaya çalı şan Bin'in temel çıkışsızlığı ise
diğerleriyle aynı.
95
3. 1 .2.2. Sekans Protokolü
•• •• • • ••
Zajo yellenir.
96
Z : Demin osurdum, onu da duymadım. Z . ağlamaklı bir sesle konuşur.
Bağırarak .
•
Z: Sulu zırtlak bir şey oldun Mişka, kötüye Z. yine yüne tutunarak ve arkadan
işaret bu, yaş l ı l ı k belirtisi, sonun başlangıcı. gelen zil efekti eşliğinde M'ye yakla-
Aklın duygusu var Mişka , hem temiz, pırıl şır ve kızgın bir şekilde elindeki yünü
pırı l , yoktan keder var etme. M'nin kucağına atar.
M : Hmmm? M . anlamaz.
M : Koku dağı lmış hep, her yer koku, hiç M . etrafına bakar.
ko km uyor .
•
97
rum. Geçmişinde hepsini değil, son üç yan-
gını hiç düşünmem mesela, onları 20 yangın
sonra getireceğim aklıma, geçm işimiz olduk-
larında. Gelecek kabul etmedi bizi , biz de
geçmişimizde yaşıyoruz, tüm asiller gibi . . .
M: Ekose bir etekliğim vardı benim, ipek bir M . tekerlekli iskemlesiyle neredeyse
şalım, bir de hani, . . ekru bir florans şap- dans eder, mutlu bir şekilde geçmişi
kam, tüylü tüyl ü , hatırlar mısın, istasyondaki hatırlar. Şapkasının kontürlerini çı-
•
o küçük pastanede öpmüştün beni, bir kez, zerken hareketi yaklaşık on sanıye
•
. . . yoo, iki kez . . . . yanağımdan, ama ne utan- donar. Bir anda Z . 'ye bir tekme atar,
mıştım . . . . Adını hatırlayamadığımız bir film Z. irkilir (bkz. fotoğraf no: 11).
yıldızına benzetmiştin bir de beni o gün . . .
ama sen daha güzelsin demiştin, hem onun
çilleri de yokmuş. Zajo, . . . çillerim d u ruyor
d egı·ı mı"?. . . . .
-
Z : Hmmm . . . Z . ilgilenmez
z : Hala? . . . Z . ürkek.
Z : Sen hep güzeldin sevgili Mişka . . . M., Z.'nin elini tutmayı sürdürür,
Z.'nin yanıtı hoşuna gider.
98
B: Gece oldu mu? . . . . B. bir anda donup kalır. Ağlamaya
başlar. z . ' bir sigara yakar, Bin'e
uzatır, Bin sigarayı ağzına ters koyar,
Zajo, çakmağı Bin'in ağzına yaklaş-
tırdığında durumu fark eder, sigarayı
düzeltir yakar, birlikte birer nefes
a l ı rlar, Bin sakinleşir.
B: Ooooh. Ben de ben devirdim sand ı m , B . derin bir soluk alır. Rahatlamış bir
yüreğim ağzıma geldi, yaşlılığa hiç tahammü· şekilde bacak bacak üstüne atar.
lüm yoktur bilirsin , yaşlanınca ölebilir bile
ınsan . . .
•
Z : Bin? . . Z. ürkmüş.
B : Aaa . . . Evet, ben tanıdığımdan beri çilli, B . bir yandan sigara içer, sakindir.
benden önce bilmiyorum, beni zor hatırlıyo-
rum . . . Neden sordun, o nerede sahi, ben
bağrışmalarınızı duyunca . . . Girdiler dedim
yine birbirle . . . .
B : Mişka m ı , eee, güzel kadındır, ama son B . bir yandan makyajını siler.
zamanlarda hiç bakmıyor kendine. Tırnakları-
Dedikodu havasında . . . .
n a dikkat ettin mi, ayy . . . hiç tahammülüm
yok, bakımsız tırnaklara, dişlerini de fırçala- Z . ilgiyle B.'yi dinler.
mıyor galiba, su içtiği bardaklar bile bok kok-
maya başladı, hele o saçlar, lepiska gibi ya-
pıştırıyor bir de onları iki yana kimi gün, hiç
sevmem şekerim bakımsız kadın, geçenler-
de sandıktan bir ayna çıkartıp verdim eline,
halini bir görsü n, kendine bir çeki düzen ver·
sin diye, önce boş boş baktı suratıma, her
zamanki gibi, sonra d a ağlaya zırlaya mutfa-
lğ_a fırladı. ne oldu bu a ala di e ittim pe-
99
şinde, bir de ne göreyim , iki çatal kapmış
seninki soktu sokacak gözüne, zor aldım
elinden, çıkarıverecekti gözleri n i , göz bu, ol-
maz, burun değil, kas değil . . . . Şapşal kız
korkuttu beni , yatıştırdım sonra, Zajo majo,
bir şey sayıklaya sayıklaya uyuya kaldı.
uzere hareket
••
Z: Gürültümüzden uyuyamıyormuş. • • • •
M : iyice yaşlandı. • • • •
devirdiğini soruyor.
100
odasına gidiyor. konuşamaz.
Z : Tarçın kavanozu nu kim devirdi Mişka? M. cevap vermez, başını ağır ağır
..
onu ne eğer. Bu arada bir zil sesı
.. •
Z : Bin'in sana verdiği ayna nerede? Z. ısrarlı bir şekilde sorar. M . cevap
vermez.
Z : Mişka!
M : Anlattı ha? . . . Anlatmasın diye ona mak- M . üzgüı'I bir şekilde başını kaldırır.
yaj çantamı vermiştim.
Z: Dişim çürümüş. • • • • •
M : Çürütür. M . ısrarlı.
Z : Sarartır. • • • •
101
"Yetersiz bilgilerle de olsa, açıklanabilen bir dünya , aşina bir
dünyadır. Ancak bir anda akıl ve illüzyondan yoksun bırakılmış olan
bir evrende insan bir yabancıdır. Kaybolmuş bir memleketin anısın
dan yoksun olduğu için ve kutsal toprak için bir umut kalmadığı için
•
Albert Cam us'nün yu karıdaki sözleri nde dile geti rdiği yabanc ı l ı k
durumu Yangın Duası'ndaki oyun kişileri n i n içinde bulundukları d u-
•
rumu yans ıtm aktadır. i l lüzyondan ve akı ldan uzak dü nyaları o n l ara,
belirsiz bir sonsuzl ukta kaybo l u p gitmekten daha iyi göründüğü i ç i n ,
oyun kişi leri bu d ünyaya s ı kı sı kıya tutunmaya çalışırl ar. Ve bunu
s ı radan insanların s ı radan korku larına hapsol muş kişiler olarak ya
parlar.
53
Camus, Albert, Le Mythe de Sisyphe, Paris 1942 , s . 18, aktaran Martin Esslin,
Das Theater des Absurden, Rowohlt Taschenbuch Verlag GmbH, Reinbek bei
102
çekiminin aza lması nedeniyle dü nyaya tutunmaları n ı sağlayan bir
araç deği l , aynı zamanda içine sığı n d ı kları korunaklı bir alan olma
öze l l iğini de taşımaktad ır. Oyuncular bu güvenli alanlarını oyun sü re
since ya l n ızca rüya sahnelerinde terk ederler. Oyu nun i kinci bölü
münde her oyuncu yine geçmişle i lgi l i anı ları can landıran rüyalar
görür. M işka'nın rüyas ında Zajo, akustik efektle var edilen su dolu
bir sahnede d ikkatle M i şka'ya doğru yü rür, ona bir öpücük verir ve
ışıklar karardıktan sonra devam eden suda yü rüme sesleri eşl iğinde
sahneyi terk eder (bkz. fotoğraf no: 8).
103
sağlanması güç olan, yer çeki m i n i n azaldığını yansıtan göstergeler
ol arak işlev görürler.
Oysa en değerlisi yaşanılan andır. Fakat oyun kişi leri geçm i ş öz
lemi ve gelecek korkusu içinde hapsoldu kları için anın değeri n i çok
tan u nutm uşl ard ı r.
54
Oya, Berkun, a.g.e . , s.4
55
Oya, Berkun, Yangın Duası, oyun metni, s.22
56
Esslin, Martin, Oas Theater des Absurden, Rowohlt Taschenbuch Verlag GmbH,
Reinbek bei Hamburg, 1865, s.1 4
104
açısından absürd tiyatro geleneği nin izinde yürüyen Yangın Duası n ı '
d izgeleri n i n sahne gerçekl iği içi nde kendine özgü bir mantığı bulunan
bir dü nyayı yansıttığı n ı gösterm iştir. Ancak izleyici üzerine yaratılan
etk i , bu d ünyada eyleyen kişilerin korku ları n ı n yarattığı etkiden çok,
çarpıcı bir ışık ve ses dramaturjisi eşl iği nde oyun kişileri n i n araların
daki d i dişmeler ve çekişmelerin yarattığı d urum komedisi ile sağla
nan bir etkidir.
105
tutunan kişilerin , anlarını 'anlamlı' kılmadaki beceriksizliklerinin "
sergilenmekte olduğu söylenebil ir.
106
masında, konuyu daha basit ve anlaşılır bir dille aktarmaya çalışm ış
tır.
57
.
Esslin, Martin, Dram Sanatının Alanı, çev. Ö zdemir Nutku, YKY, İ stanbul, 1996,
s . 15
107
••
108
okuma ise 'sahneleme metn i'ni okuyacak ve yorum l ayacak olan
izleyiciye aittir.
'Olay' ol arak nitelendird iği dramatik sahneleme, Essli n'e göre ön
cel i kle izleyicinin ilgisini çekmek ve tutm ak zoru ndad ır. Bunun ger
çekleşebilmesinin temel koşu ll arından biri s i , izleyiciyle uygu layıcıla
rın ait olduğu , belli bir kü ltürü n , meden iyetin ya da toplum un uzla
şı mları n ı n kültüre l , i deoloj i k ve davranışsa! açıdan ortak olmasıdır ve
d ramatik sahnelemeyi belirleyen sahneleme kodlarına ait gelenekle
rin ortak olmasıdır. Kitabında izleyicinin a l ı m lama koşullarına geniş
•
yer ayıran Ess l i n i ç i n , sahne sanatları nın gerçek büyükl üğü , drama-
n ı n m i stik ya da d insel coşkuya yakın yoğun l u kta bir duygusal yaşan
tıyı sağlayab i l m e gücünden kaynaklanmaktadır. Bu yaşantı n ı n , bireyi
değiştirebilecek boyutta ya da onu derinden sarsabilecek b i r dönüm
noktası olma potansiye l i n e sahi p olduğunu ifade eden sözlerle
Esslin çalışmasını noktalamaktadır.
58 a.g.e. s . 102
109
vereceği miz Patrice Pavis'den farklı olarak sinema ve televizyona ait
gösterge dizgelerin i de içermesi nedeniyle aşağıda olduğu gibi alıntı
lanmıştır:
4. Metin
a) Sözcüklerin sözlük, yapı ve çağrı şımsal anlamları
b) Biçem - süslü/yalı n , düzyazı/koşuk vs.
110
c) Karakte rlerin bireysel leştirilmesi
d) Yapının tümü - tartım - zamanlama
e) Aksiyon olarak metin - altmetin
59
Esslin , Martin. Oram Sanatının Alanı, çev. Özdemir Nutku, YKY, İ stanbul , 1996,
s .85-87
Esslin , Martin, Die Zeichen des Dramas, Rowohlt Taschenbuch Verlag GmbH,
Reinbek bei Hamburg s. 106-107
111
Kuramcı k i m l iğinin yanı sıra bir tel evizyon kan a l ı n da yı l larca yö
netmenlik de yapmış olan Ess lin'in hem tiyatro hem televizyon ko
nusundaki deneyi m i , amacına uygun bir yal ı n l ı kl a kitabının her satı
rına sinm iştir. Ancak yazarın kitab ında yer alan tüm örneklerin gel e
neksel yan ı lsamacı Batı tiyatrosu ge leneği ni temsil eden örnekler
den oluşması, kitabı n önemli bir zaafı ol arak karş ı m ıza çıkmaktadır.
Esslin'i n , " drama, gösteri sanatları arasında en kendine özgü olanı
dır; hayali evrenini yaratmak için, gerçekliği, gerçek insanlar ve ge
60
nellikle de gerçek nesneler kullanarak gösterir'' , sözleri , onun dra
manın gerçekçi , yan ılsamacı yön üne vurgu yapan bakış ı n ı aç ı kça or
taya koymaktadır. Böylece Essl i n , tiyatro, sinema ve televizyonu dra
ma çatısı altında değerlendirerek, bir yandan s ı n ı rları aşarken , d iğer
ya ndan birçok çağdaş gösteri m leri hiç di kkate almayarak drama
türünün bütün ü ne s ı n ı rlar koymuştur. Bu açıdan Patrice Pavi s ' n i n
Gös terimlerin Çözümlemesi i si m l i çalışması, çağdaş gösterim lerin
.
izleyicinin gösterime yönelik her yoru munun aslında bir çözü mle-
m e olduğunu ifade eden Pavis'ye göre çözümlemenin temel soru s u ,
onun k i m i n için, hangi amaçla ya pıldığını ve hangi yöntemin onun
için en iyi olduğuna yöne l i ktir. Gösterim çözümlemesi n i n , Diderot ve
Lessing'ten , Brecht üzerinden Dort ve Barthes'e değin uzun bir gele
neğe sah i p old uğunu ifade eden Pavis , Gösterimlerin Çözümlemesi
adl ı kitabıyla Kowzan , Ubersfeld, Elam ya da Fischer-Lichte'nin ça
l ışmalarıyla seksenli yı llarda ün iversitelerde okutu lan bir b i l i m dalı
haline gelen uygu lamal arı aşmayı amaçlar. Pavis içi n , her gösterim
de ku llanılan, çözümlemenin frekanslarını ve koş u l ları n ı kaydederek
60
a.g. e . , s . 25-26
112
oluşturulan gösterge kategori leri n i n "ölü bir listesin i " olu şturmanın
b i r yararı yoktur, çünkü b u türden uygu lamalar özell ikle yan ılsamacı
ve burjuva gerçekç i l iği türündeki 'ortalama' Batı tiyatrosundan aynen
a l ı n m ı ştır ve bu listeler, bir gösterimi an laşı l ı r k ı l maktan çok onu
dondurmaya yaramaktadır. 61 Ancak kitab ı n ı n genel inde çağdaş gös
terim leri d i kkate alan ve postmodern kuram larla hesapl aşmış olan
yöntemler sunmayı arzulayan Pavis tüm üyle postmodern kuramların
izinde yürümekten de kaç ı n ı r ve şu soruyu sorma gereğin i duyar:
" Gösterim içerisindeki her şey bir gösterge olabiliyorsa ve eğer hiç
bir şey kesin olarak gösterge değilse, hala göstergebilimden yarar
lanmak gerekli midir7' 62 Ancak durağan bir göste rge ler ağı yeri ne,
anlamın '' arzu nun göstergeleşmesine" ya da ''vektörl eşti ri lmesine"
uygun olarak bel irdiği ve yer değiştirdiği bir devre ol arak i şlev gördü
ğü noktada gösterge bi l i m iş levsel bir çözüm leme yöntem i olma özel
liğini koruyabi l i r. Kuramcıya göre bu model duyumsanır olanın gös
tergebil i m iyle, gözle görül meyen yer değiştirmelerin enerjetiğin i uz
laştırır. " Böylece tiyatro nesnesinin, ağları, bağıntıları ve kurallarıyla
birlikte, göstergelerin kapanına tutulan, göstergebilimsel modelin
yerini, bir ayağı görsel gös tergebilim bir ayağı enerje tik üzerinde
6
duran, vektörlerin modeli alır. " 3
61 a.g. e . : s . 36
62 a.g. e . : s . 348
63
Pavis, Patrice, a.g.e., s . 349
6• Vektör asıl olarak bir fizik kavramıdır.
65 a.g. e . , s . 154
113
Bu kavram için kitabında yer alan bir başka tanı m da şöyledir:
" Vektör/eştirme hem yöntembilimsel hem bellek eğitici ve dramatur
jik olan gösterge ağlarını birbirine bağlama yoludur. Ağlar içine alın
mış gösterge/eri birleştirmeyi ve birbirine bağlamayı içerir, bu bağlar
içerisindeki her gösterge, ancak onu diğerlerine bağlayan dinamik
içerisinde anlam taşır. "
66
2. Birleştirici vektörler
3. Kesen vektörler
66 a.g.e . : s . 38
67 a.g.e . : s . 87
114
Şekil 6 : Pavis'nin trinomu
Uzam : Eylemin belirli bir sürede geçtiği , geliştiği yerde kon u m lanır.
• Göstergebilim ve enerjetik
• Vektör ve arzu
.68
• Göstergelendirme ve gösterge bozma"
68 a.g. e . , s . 360
115
tergebi l i m i n klasik işlemlerini tartı şmaya açma ve zorlama potansi
yel ine kavuşur.
Bir sahnelemenin farklı alı mlama boyutl arı n ı n öze l l i klerini bir ara
da değerlendiren bir yöntem arayı şında Pavi s ' n i n yard ı m ı n a U mberto
Eco yetişir. Göstergebilim ve edebiyat meti nleri n i n a l ı mlanması üze
rine yaptığı çalı şmal arıyla göstergebi l i m i alı mlama estetiği ile uzlaş
tı rmaya ç a l ı ş m ı ş olan Umberto Eco'nun Lector in Fabula'da anlatısal
metnin okuması ndaki yorumsal d üzenekleri içeren b i r çizelgeyi ,
Pavis tiyatroya uyarlamıştır. Okuma ediminin psikolojik, i deolojik,
göstergebili msel bütün parametrelerini toplu bir çize lge içerisinde
birleşti rmesi açısından d ikkate değer olan bu çizelge n i n d ramatik
metn in ve gösterimin a l ı m lanmasına uyarlanmış biçimi şöyledir:
69 a.g. e . , s . 253
116
Şekil 7 : Pavi s ' n i n sahnelemeye ilişkin yorum düzenekleri
TEMSiL
Sahnesel akı ş içerisindeki
. .
117
Bütü n devreleri denemeye ve deği şik haneleri b irbirine bağlayan
okları ile izleyiciyi bunları sorgu lamaya zorlayan modelin bu nedenle
etki leşimsel olduğunu ifade eder Pavis. Algı , yoru mlama, değerlen
dirme , bellekleme, bil me , afekt ü retimiyle ilgilenen bu çizelge aracı
l ığıyl a bir tür 'izleyici dramaturji si'ni başlatmanın da m ü m kün olduğu
öne s ü rü l ü r.
70 a.g.e., s . 307
1 18
törlerin izini sürerek sahnelemenin enerjetiği ni ortaya çıkartarak
çözü m lemenin m ü m kün olduğunu düşünen Pavis'nin kitabındaki
soyut açıklamal arı , ancak araştırmacı n ı n öğrencileri için hazırl a m ı ş
olduğu " P avis soru dizi n i '' nde bir ölçüde somutlaşabil mektedir. Bu
soru dizi n i bir sahnelemeyi , sistematik bir şekilde değerlendirmek
açısından son derece işlevsel olması dolayısıyl a , gösterim sanatına
ilgi duyan herkese bir kılavuz olma özel liğini taşıdığı içi n , olduğu gibi
alıntı lanmıştı r.
2. Sahne tasarımı
a . Kent, m i mari , sahneye, devin i m lere vs . değin uzamın bi
ç i m leri .
b . Seyir uzamı ile oyun uzamı arasındaki bağı ntı .
c. Uzamı n yapı landırı l ı ş i l keleri:
ı. Sahne uzamının ve onun dolduruluşunun d ra m aturjik iş
leyi ş i ;
2. Sahneye i l i şkin olanla sahne d ı ş ı n a i l i şkin o l a n ı n bağın
tısı ;
119
3. Ku llanılan uzam la sahnelenen dramatik metn i n kurma
cası arası ndaki bağ;
4 . Gösteri lenle gizlenen aras ındaki bağıntı ;
5 . Sahne tasarı m ı nasıl gelişir? Değişim leri neye denk dü
şer?
d . Renk, biçim, malzeme dizgeleri : bunların yan anlamları.
3. Aydınlatma dizgeleri
N itel iği , kurgu , temsi l , oyuncuyla olan bağ ı .
Gösterimin alımlanması üzerindeki etkileri .
a. Nesneler
N itelik, iş lev, malzeme, uzam ve bedenle bağıntı s ı , kul l a
n ı m d izgesi.
b. Giysi ler, makyajl ar, maskeler
•
120
2. H angi anl arda devreye giriyorlar? Tem si li n d iğer böl üm
leri üzeri ndeki sonucu.
e. Gösterimin ritmi
1. Bazı gösteren dizgelerin ritmi (karş ı l ı kl ı söyleş i m , ışık,
kostü m , jest dizgesi vs.) Gerçek süreyle yaşanan süre
arasındaki b ağ.
2. Gösteri nin global ritm i : Sürekli ya d a kesinti l i riti m , hız
deği şiklikleri , sahnelemeyle olan bağı .
f. Fabe l i n b u sahnelemeyle okunması
••
h . izleyici
1 . Bu sahneleme hangi tiyatro kuruluşu içerisinde yer alı
yor?
121
2 . Bu gösterimden ne beklentiniz vardı (metin, sah nele
me, oyuncular)?
3. Bu gösteri mi değerlendirmek için h a ngi önkabuller ge
reklidir?
•
13. Göstergelendlrllemeyen
a. Sizin sahnelemeyi okuman ızda a n l a m kazan m ayan .
b. Göstergeye ve a n l a m a indirgenemeyen (ve neden?).
14.Sonuç
•
2000, s. 59-61
122
SONUÇ
Frederic J ameson'un , " her şeyi d i l b i l i m i n teri mleriyle bir kez daha
7 2
düşünme" çabası ol arak tan ı m l adığı yapısalcılık, Terry Eagleton'a
göre her şeyden önce edebiyatı demistifiye etmeye yaramıştır. 73 İ ki
Dü nya Savaşı sonrasında çöküşe uğrayan modernlik projes i , yapı-
•
72
Eagleton, Terry, Edebiyat Kuramı, çev. Esen Tarım, Ayrıntı Yay., 1990, s. 120
73 a.g. e . , s . 129
123
olarak değerlendiril mesinde bir engel olarak görülebi leceğini ifade
eder.
insan öznesi n i yok sayan bir anlam kuramını çok ilginç bulduğunu
ifade eden Terry Eagleton, buna karş ı n yapısalcıl arın i nsan anlamla
rın ı n 'kuru l muşl uğu'na yaptıkları vurgun u n önemli bir ilerleme oldu
ğunu düşünür. Eagleton'ın izinde yürümeye devam edecek olu rsak,
anlam kişisel bir yaşantı ya da göklerden gelen bir oluşum deği l ,
bel i rl i ortak anlamlandırma sistemleri n i n ürünüyd ü . Gerçeklik de d i l
tarafı ndan yansıtılan deği l , onun tarafı ndan ü retilen bir olguydu .
Nesnelerin tek bir anlamı olduğuna ve bu anlamın da karşılaştığımız
nesnelerin görü n ü m ü nden kol ayca anlaş ı l abi leceğine inanan görüşe
74
a.g.e., s . 14 7
75
.
Graeme, Burton, Görünenden Fazlası, çev. Nefın Dinç, Alan Yay., l stanbul, 1995,
s.40
76
Edelman, Murray, Constructing the Politica/ Spectacle, Un iversity of Chicago
Press, Chicago, 1988, s. 9 , aktaran Sebahattin Çevikbaş, a.g.e., s . 149
124
karşı çıkmasıyla da yapısalcılık Eagleton'a göre önem l i bir farkl ı l ı k
getirmiştir.
Ancak dil ya da yapı tarafı ndan üreti len anlama ul aşabi l mek i ç i n ,
yapıtın yüzeysel öze l l iklerinin altındaki deri n l i klerde bulunan öze
u l aşmak gerekir. Eagleton'a göre bu öz artık yazarın ruhu veya kutsal
ruh deği l 'deri n ya pıydı'. Metin de bu derin yapı nın yal nızca 'kop
ya'sıydı. Yapısalcı yöntemler eleştirmenin ya da araştırm acı n ı n nes
nel bir biçimde bu öze ulaşmasında yard ı mcı olur ve i ncelemenin
sonucunda ulaşılan '' derin anlam" da " metn i n gerçek anlamı " ol arak
kabul görür. Sebahattin Çevikbaş, yapısalcıların bu anlamı arama
çabalarına, Derrida'n ın Yazı ve Ayrım ad l ı eserinden esin lenerek
yaptığı bir değerlendirmeyle son noktayı koymaya çalışır. Derrida adı
geçen eseri nde:
77
Eagleton, Terry, a.g.e., s . 131
125
tar. Ayrıca modern yapısalcılığın fenomenolojinin gölgesinde yetiştiği
ni de belirtir. Ona göre, fenomenolojinin kuweti, kavramaya yaraya
cak bir kavramdan yoksundur. Bu yoksunluk aynen modern yapısalcı
lığa taşınmıştır. Yapısalcılığın biçim ve içerimleri, felsefi metafor olan
••
18
Çevikbaş, Sebahattin , "Yapısalcı lık Ü zerine". Felsefe Dünyası, 2002/1, Sayı 35,
s . 145
79 Akşin, Tülin, "Anlamın Anlamının İ kinci Bir Açıklaması ve Postmodern Söylem " ,
Felsefe Dünyası, Ankara, 1993, Sayı 7, s. 81
126
" Terk ettiğimiz ve önümüzde artık içinde yaşamadığımız bir man
zara resmi gibi açılan düşünme biçimine Çin'den baktığımızda, res
min bütününden geçen o yolu şaşkınlıkla izleriz, çünkü bu yol şu ana
kadar tüm düşüncelerimize yön vermiştir: bu bizim sonsuz hakikat ve
anlam arayışımızın yoludur. Çünkü anlam hakikatin yerini aldı, anlam
sorusu 'modern' bir sorudur (bu şekide metafizikten hermeneutiğe,
ao
ontolojiden aksiyolojiye geçtik)
. •
80
Jullien, Francois, Der Weise haengt an keiner /dee, Wilh elm Fınk Ve rl ag, Münih,
2001, s . 1 10
127
bulunduğu varsayı lan ilişkiyi bozmakla kalmaz aynı zamanda anla
mın da doğrudan bir göstergede bul unduğunu (present) reddeder.
81
Eagleton, Terry, a.g.e., s. 150
82
Lotm ann, J . M ., a.g . e , s. 11
128
tiğini ifade eder. Fischer-Lichte'nin geliştirdiği göstergebi l imsel çö
zümleme yöntemi , tiyatroyla i lgili herhangi bir alana (rej i , oyunculuk,
dramaturj i , eleştiri vs . ) i lgi duyanlar için hem dizge hem sahneleme
düzeyinde çok iyi bir araç çantası sunmaktadır. Ayrıca, kitapta örnek
lenen sahneleme çözümlemelerinden anlaşılabileceği gib i , sunulan
yöntem, pek fazla kayda alınmayan tiyatro sahnelemelerinin tarihsel
bir kaydını tutma potansiyeline de sahiptir. Fischer-Lichte'nin göster
gebilimsel çözümleme yöntemi incelenen bir oyunu hiç izlememiş
olan okura, oyunun sahneleme stratejisine yönelik çok fazla bilgi
aktarmaktadır. Ne var ki tüm artılarına karşın, Emilia Galotti ve Yan
gın Duası üzerine uygulanan bu yöntem, sahnelemelerin özüne dair
bazı sonuçlara ulaşırken , bu sahnelemeleri birer cümleye indirgeme
••
83
Eagleton, Terry, a.g.e . s. 144
.
129
"Bir kodu metne uygularken okuma süreci içinde dönüşüme uğ
radığını görebiliriz; aynı kodla okumaya devam ederken o kod 'farklı'
bir metin üretebilir ve bu 'farklı' metin de elimizdeki kodu dönüştüre
bilir. Bu diyalektik süreç ilkesel olarak sonsuzdur; ve eğer sürecin
sonsuz olduğunu kabul edersek metne uygulanabilecek uygun kodla
rı bulduğumuz zaman görevimizin biteceği varsayımı da çürütülmüş
olur. Edebi metinler (sahnelemeler) 'kod-üretici', 'kod-bozucu' ve 'kod
pekiştirici'dirler. ..a 4
Tam bir nes nel l i k idd iasıyla ortaya çıkmış olan göstergebilimsel
yöntemin edebiyat ya da sanat söz konusu olduğunda, nesnel l i k
arayışının iki açı d an tehl ikeli olduğu n u kabu l etmek gerekir. Birinc i s i ,
yöntemin i ncelediği nesneyi parçalara ya da biri mlere böl mesiyle
ortaya çıkar, ikincisiyse yukarıdaki alıntıdan da anlaşıld ığı gibi, met
n i n , çözü mleme için uygu lanan kodu sürekli dönüşüme uğratm asıyla
i ncelemeci n i n n i h a i bir anlama u l aşması n ı n engellenmesidir. Gös
terge dizgeleri n i n belli bir h iyerarşi k düzen içinde ol uştu ru lduğu sah
neleme çözüm lemelerinde bile nesnell iği sağlama ve arzulanan öze
u l aşmada yetersiz kaldığını düşündüğümüz bir yönte m i n , gösterge
d izgeleri n i n geleneksel h iyerarşisinin bozu lduğu , ' postdramatik' sah
nelemelerdeki işlevi n i bu açıdan da baştan sorgu lamak gerekir.
84
Eagleto n , Terry, a.g.e . , s.14 7
1.30
d ığı soyut biçemi neden iyle bu bi lgileri , Esslin'in de ifade ettiği gi bi,
on lara gereksi n i m i olanl ara ulaştı rmakta zorlanm aktadır.85
S ı n ı rları belli olan bir yöntemle her tür sahneleme leri bil imsel bir
nesnel li kle çözü mleyebileceğine inanan Fischer-Lichte'nin gösterge
bil imsel model i nden, sahnede üretilen her göstergenin anlamlandırı
labileceği nden kuşku duyan farklı çözümleme öneri lerine kadar,
tiyatro göstergebi l i m i , sahnelemelerin geçirdiği değişime ayak uy-
85
Şimd iye kadar Gösterimlerin Çözümlemesi üzerine konuştuğum hemen herkesin
hemfikir olduğu bir düşünce: algılama zorluğu. Kitabın orijinalini Fransızca dil en
geli nedeniyle okuma şansım olmadığı için, bunun orijinal metinden mi, yoksa çe
viriden mi kaynaklandığını değerlendiremiyorum.
86
Lehmann, Hans-Thies, Die lnszenierung: Probleme ihrer Analyse, Zeitschri� für
Semiotik, Band 1 1 , Heft 1, Stauffenberg Verlag, Tübingen, 1989, s . 49
131
durmaya çalışa rak işlevsel l iğini korumak istediği söylenebilir. Ancak
bir sanat ürün ü n ü öyle ya da böyle anlamaya çalışan her türlü yön
tem i değerlendirirken hiç unutulmaması gerektiğine inandığım bir
alıntıyl a ve onun açtığı çağrışımla kitabı noktal amak istiyoru m.
132
KAYNAKÇA
Akşin, Tül i n , "Anlamın Anlamının ikinci Bir Açı l aması ve Postmodern Söy-
lem " , Felsefe Dünyası, 1993, Sayı 7
Eco, Umberto, Açık Yapıt, çev . : Yakup Şahan, Kabalcı Yayınları , lstanbu l ,
1992
Eschbach, Achim, Pragmasemiotik und Theater: ein Beitrag zur Theorie und
Praxis einer pragmatisch orientierten Zeichenanalyse, Gunter Narr
Verlag, Tübingen, 1979
133
Esslin, Martin, Die Zeichen des Dramas, Rowohlt Taschenbuch Verlag
Gm bH, Reinbek bei Hamburg, 1989
Fischer-Lichte, Erika, Semiotik des Theaters, Die Aufführung als Text, Band
3, Gunter Narr Verlag, Tübingen, 1983
Graeme, Burton , Görünenden Fazlası, çev. Netin Dinç, Alan Yay . , lstanbul,
1995
• ••
Jullien, Francois, Der Weise haengt an keiner ldee, Wilhelm Fink Verlag,
Münih, 2001
134
Lehmann, Hans-Thies, Postdramatisches Theater, Verlag der Autoren,
Fran kfurt am Main, 1999
Nazan Aksoy-Bülent Aksoy, " Rus Biçimciliği Ustüne Bir On Çalışmanın Notla-
rı , Toplum ve Bilim, 31/39 Güz-1985-1987
"
Oehler, Klaus, ldee und Grundriss der Peirceschen Semiotik, Zeitschrift für
Semiotik, Akademische Verlagsgesellschaft Athenaion, Band 1 ,
1979
135
Rıfat, Mehmet, XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları, 1 . Tarihçe
•
Rosenau Graeme, Burton , Görünenden Fazlası, çev. Nefin Dinç, Alan Yayın-
•
136
•
(1)
.o
.o
·-
0:::
c
• •
-
·-
�
o
-
�
Cö
·-
:-:..::
�
Fotoğraf 2: Emilia Galotti (Regine Zimmermann) ve Kont Appiani (Sven Lehmann)
Fqtoğraf 3: Marinelli (lngo Hülsmann) ve Kontes Orsina (Nina Hoss)
Fotoğraf 4: Marinelli (lngo Hülsmann) ve Kontes Orsina (Nina Hoss)
Fotoğraf 5: Emilia Galotti (Regine Zimmermann) arkası dönük, elinde silahla ...
• •
-
,._
-
co
. ......
co
,._
>'o.O
.s
�
·.
Fotoğraf 7: Bin (Ali Atay), Mişkadora (Ülkü Duru) ve Zajo (Berkun Oya)
. ,
·ı '