You are on page 1of 10

SÖZ VARLIĞI

Söz varlığı, bir dilde bulunan bütün sözcükler ve kalıplaşmış dil birimlerinden oluşan
bütündür. Bir dilin sözcükleri, terimleri, yabancı dillerden gelme ögeleri, atasözleri, deyimleri,
insanlar arasındaki ilişkilerde kullanılması gelenek olmuş kalıp sözleri ve kalıplaşmış birtakım
özdeyişler, bir bütün olarak söz varlığı adı altında ele alınır (Aksan 2006, 13).
Doğan Aksan sözvarlığını; sözcüklerin, deyimlerin, kalıp sözlerin, atasözlerin,
terimlerin ve çeşitli anlatım kalıplarının oluşturduğu bütün olarak ele almaktadır. Sadece bir
dilde birtakım seslerin bir araya gelmesiyle kurulmuş simgeler, kodlar ya da dilbilimdeki
terimiyle göstergeler olarak değil, aynı zamanda o dili konuşan toplumun kavramlar dünyası,
maddi ve manevi kültürünün yansıtıcısı, dünya görüşünün bir kesiti olarak belirtmektedir.
Örneğin toplum yaşamında aile ilişkilerinin sıkı olduğu Türk dünyasında bu ilişkiler
kavramlaştırılmakta, elti, görümce, baldız, yenge gibi ayrı ayrı kavramlar belirlenmiş
bulunmakta, buna karşılık Hint-Avrupa dil ailesinin bazı kollarında bu kavramların tümü tek
bir sözcükle anlatılmaktadır. Yeryüzündeki renkler aynı olduğu halde bunların adlandırılışı ve
kapsamları dilden dile değişir; sayılar dünyanın her yerinde aynı değeri taşıdığı halde
adlandırma yolları başka başkadır (Aksan 2006, 7). Söz varlığı o dilin konuşulduğu toplumun
kültürü hakkında da bilgi vermektedir.
Sözcükbilimin incelediği söz varlığı ile ilgili bazı tanımlar şu şekildedir:
Türkçe Sözlük söz varlığını, "bir dildeki sözleri bütünü, söz hazinesi, söz dağarcığı,
sözcük hazinesi, vokabüler, kelime hazinesi" olarak tanımlamaktadır (TDK,2005).
Berke Vardar sözcük dağarcığı olarak ifade ettiği söz varlığını, "bir bireyin kullandığı ya
da bir bütüncede yer alan sözcüklerin tümü " olarak tanımlamaktadır (Vardar,2002).
Zeynep Korkmaz kelime hazinesi olarak ifade ettiği söz varlığını "bir dilin bütün
kelimeleri; bir kişinin veya bir toplumun söz dağarcığında yer alan kelimeler toplamı" olarak
tanımlamaktadır ( Korkmaz, 2007).

SÖZ VARLIĞININ İÇERDİĞİ ÖGELER


Söz varlığındaki ögelerin hepsi, aynı tür ve biçimde görülmez. Bu bütünü oluşturan
ögelerin büyük bir bölümü tek tek sözcüklerden oluşur. Sözcüklerde de öncelikle köken
bakımından yerli ve yabancı ya da alıntı sözcükler diye iki gruba ayrılır. Yerli sözcüklerin
büyük bir bölümü, temel söz varlığını yani dilin en eski dönemlerinden beri kullanılan
sözcükleri içerir. Söz varlığında, tek tek sözcüklerin yanında çeşitli derecelerde kalıplaşmış dil
birimleri de görülür. Bunlar da kendi içinde atasözü, deyim, ikileme ve kalıp sözler olarak
gruplandırılabilir. Söz varlığının bir bölümünü oluşturan terimler ve çeviri sözler ise hem tek
sözcük hem de kalıplaşmış öbekler halinde bulunabilir. Bu doğrultuda söz varlığının içerdiği
ögeler öncelikle sözcükler, terimler, çeviri sözler ve kalıplaşmış dil birimleri diye dörde
ayrılabilir. Bunlardan sözcükler yerli ve yabancı; kalıplaşmış dil birimleri de atasözleri,
deyimler, ikilemeler ve kalıp sözler biçiminde sınıflandırılabilir.

SÖZCÜKLER
Sözcük; bir ya da birden çok sesbirimin oluşturduğu, yazıda iki boşluk arasında yer alan,
çoğu kez anlamsal bir birim oluşturan, söylemde belli bir biçimsel birlik sunan, çeşitli dizimsel
kullanımlardan biçimce değişen ya da hiç değişmeyen ya da bükünlerde olduğu gibi bir
bölümüyle değişim gösteren eklemli ses ya da sesler öbeğini belirtmektedir ( Martinet,1998).

Yerli sözcükler
Türkçenin söz varlığında bulunan sözcüklerin kökenleri dikkate alındığında, bir
bölümünün yerli olduğu görülür.
Yerli sözcüklerin bir bölümü, çekirdek sözcükler ya da temel söz varlığı olarak
adlandırılır. Her dilde kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşayan bu ögeler, insan yaşamında birinci
derecede önemli olan, insana ve çevresine ilişkin önemli kavramları yansıtan sözcüklerdir.
Başta baş, göz, kulak, el, ayak gibi organların adları olmak üzere, ana besin maddesi
sayabileceğimiz su, buğday, et gibi nesnelerle insanın yakın ilişki içinde bulunduğu at, inek,
koyun gibi hayvanlar, insanların en çok kullandıkları, somut eylem gösteren almak, vermek,
yemek, içmek, gitmek, gelmek gibi sözcüklerle bir, iki, beş, on gibi sayı adları örnek
gösterilebilir (Aksan 2006, 18).
Temel söz varlığının yanında başka yerli sözcükler de vardır. Bu tür sözcükler türetme
ya da birleştirme yoluyla oluşturulur. Örneğin, gör- eyleminden türetilmiş birçok sözcük
bulunmaktadır: görüş, görmüş, görmüşlük, görmemişlik, görecelik, göreli, görelilik, görsel,
görgü, görgülü, görgülülük, görgüsüzlük, görümce, görücü, görmezlik (Aksan 2011, 24). İki ya
da daha fazla sözcüğün yeni bir kavramı karşılamak üzere dil bilgisi kurallarına uygun olarak
bir araya getirilmesiyle birleşik sözcükler ortaya çıkar: kuşburnu, cumartesi, ayakkabı,
gecekondu, gökdelen vb.

YABANCI SÖZCÜKLER
Bir toplumun başka bir toplumla kurduğu ticaret, siyaset, kültür ve sanat ilişkileri dile
yansımaktadır. Çevresindeki dillerle sürekli bir alışveriş içersinde olan Türkçe, hem başka
dillerden sözcük almış hem de sözcük vermiştir.
Aşağıda yabancı dillerden alınan sözcüklere örnekler verilmiştir.
Farsça: ateş, cenk, çünkü, dost, derman, peygamber, pak, pervane, pençe, sahte, can, perde,
zemin, cam, çerçeve, çeşme, tezgâh, şalgam renk, şalvar, gül, günah, gonca, çarşaf, ferman,
çabuk, çengel, çorap, mert vb
Arapça: tanzim, insan, matbaa, teşekkür, teşekkül, tahakkuk, tasarruf, teceddüt, esnaf vb.
Fransızca: abajur, adapte, adres, ajan, aktif, ambalaj, amfi, amonyak, anestezi, anormal,
ansiklopedi, antropoloji, apartman, argo, arşiv, asistan, astroloji, atlas, avukat, atölye vb.
İtalyanca: bomba, manevra, antika, balina, balo, banka, baston, bavul, bilardo, bilet, bilye,
borsa, bono, ciro, çapa, , çinko, diploma, dümen, düzine , fırtına, firma, güverte, iskele, iskemle,
kampanya, kaptan karyola, makarna, makine, mandalina, manolya, numara, tiyatro, vapur vb.
İngilizce: basketbol, blöf, bot, brifing, çek, çizburger, greyfurt, kovboy, modem, mikser, pop,
smokin, maç, magazin, slogan, spiker, şut, sprey, star, stok, stres, tenis, test, teyp, tişört, tost,
video, kokteyl, partner vb.
Almanca: bitter, dizel, şalter, hamster, hinterlant vb.
İspanyolca: kanarya, karambol, kavanoz, tornado vb.
Macarca: şarampol, salaş, soba vb.
Rusça: mazot, şapka, kozmonot, semaver vb.
Yunanca ve Rumca: anason, bodrum, cımbız, çerez, ıhlamur, ıstakoz, ızgara, kadro, karanfil,
karides, kaşar, kenevir, kestane, kilit, kutu, lahana, lamba, limon, manav, palamut, uskumru vb.
Ermenice: avanak, pancar vb.
Çeşitli dillerden alıntı yapan Türkçe, aynı zamanda başka dillere sözcük vermiştir. Aşağıda
Türkçe ya da Türkçe aracılığıyla kimi yabancı dillere geçen sözcüklere örnekler verilmiştir.
İngilizcede: baklava, bosh ‘saçma, boş’, jackal ‘çakal’, bulgur, dolma, effendi, khan ‘han’,
divan, coffee ‘kahve’, casaba ‘kasaba’, kebab, döner, kismet ‘kısmet’, kurgan, kurush, lira vb.
Fransızcada: bachi-bouzouk ‘başıbozuk’, candijar ‘hançer’, kephir, kiosque ‘köşk’.
Almancada: dolmetsch ‘dilmaç, tercüman’, dolmusch ‘dolmuş’, joghurt ‘yoğurt’, groschen
‘kuruş’.
Farsçada: açar, ala, aş, bey, çavdar, ordu, ördek, yedek vb.
Rusçada: ajva ‘ayva’, ayran, aşug ‘aşık’, bars ‘pars’, sırga ‘küpe’, kirpiç ‘kerpiç’, kurgan vb.
(Eker 2009, 192)
YERLEŞMİŞ YABANCI SÖZCÜKLER
Dilin söyleyiş kurallarına uyan sözcüklerin yabancılığı ilk bakışta anlaşılmayan
sözcükler: iskele (<İt. scala), mermer (< Yun. marmaron), mandalina (<İt. mandarino), çamaşır
(<Far. cameşuy).

YERLEŞMEMİŞ YABANCI SÖZCÜKLER


Yabancı dillerden alınan sözcüklerden bir bölümü, dilin söyleyiş kurallarına direnerek
olduğu gibi kalır ve bunların yabancılığı hemen belli olur: Asimetrik, lokomotif, enflasyon,
doping, prestij vb.
Yabancı dillerden gelen sözcüklerin Türkçelerini kullanmayı tercih etmeliyiz. Data
yerine veri, dekont yerine hesap belgesi, departman yerine bölüm, designer yerine tasarımcı,
kalifiye yerine nitelikli, faks yerine belgegeçer, mail yerine e- posta, online yerine çevrimiçi,
kampus yerine yerleşke, efor yerine çaba, navigasyon yerine yolbul, zaping yerine geçgeç,
printer yeine yazıcı kullanılmadır.

TERİMLER
Bilim, sanat, zanaat, spor gibi farklı alanlarla ilgili özel kavramları karşılayan
sözcüklere terim denir. Diş hekimliğinde eriyik, geometride açı, bilişim alanında bilgisayar, dil
bilgisinde özne gibi.
Çeşitli alanlarda yeni kavramlar ortaya çıktıkça, bunlar, ya dilin sözcüklerine yeni
anlamlar verilerek, ya yeni ögeler yaratılarak ya da yabancı dillerden alınarak karşılanır.
Terimler bir ülkeden çıkıp dünyaya yayıldıkça, özgün biçimiyle benimsenebildiği gibi, yeni bir
ad alarak ya da çevrilerek girdiği dile yerleşebilir.

ÇEVİRİ SÖZCÜKLER
Diller arasındaki alışverişlerde en geniş yer tutan ögeler, sözcüklerdir. Ancak, bir başka
dille ilişkide bulunan bir dil kimi zaman bu sözcüklerin dışındaki kimi ögeleri, hatta kuralları
da alabilmekte, bu etkilenme, ilişkinin ölçüsüyle doğru orantılı olmaktadır. Çeviri sözcükleri
tam çeviri, yarı çeviri, bağımsız çeviri anlamı etkilenenler olarak dörde ayırıyoruz. (Aksan
2006, 39). Tam çeviri olarak ölü mevsim Fransızcadan (morte saison), İngilizceden kurbağa
adam (frogman), yuvarlak masa toplantısı (round table meeting) örnek gösterilebilir. Yarı
çeviri sözcüklere gam yemek (Farsça gam horden), galip gelmek ( Farsça galib ameden ), kur
yapmak (Fransızca faire la cour), rekor kırmak (İngilice to break the record) örnek gösterilebilir.
Bağımsız çeviri sözcüklere Fransızca chef (başkan), anlam etkilenmesi için yıldız (İngilizce
star, Almanca stern) sözcüğü örnek gösterilebilir. Yıldız sözcüğü, “star, stern” sözcüklerinin
anlamca etkileri sonucunda tanınmış anlamı da kazanmıştır (Aksan 2006, 35). Ayrıca mevcut
anlatım kalıpları için de yabancı dillerden çeviri yapıldığı görülebilir. Sen onun için özelsin
(<İng. You are very special for him), kendine iyi bak (<İng. Look after your self), yardım edin
(<İng. Help), bir şans daha vermek (<İng. to give one more chance) vb.

KALIPLAŞMIŞ DİL BİRİMLERİ


Atasözleri, deyimler, ikilemeler, birleşikler ve kalıp sözler söz varlığında önemli bir
yere sahiptir. Bu birimler, ya tamamen donmuş olduklarından en ufak bir değişikliğe bile izin
vermezler ya da çekirdek olarak aynı kalan ancak kişi, yer ve zamana göre yapılan küçük
değişikliklere izin veren bir yapıda görünürler.

ATASÖZLERİ
Belirli yapısal kuralları takip eden, sosyal hedefleri olan, ataların uzun zamana yayılan
gözlem ve deneyimlerini yansıtan, kısa, özlü, anonim ve çoğunlukla değişmece anlamlı
kalıplaşmış sözlerdir (Gökdayı 2015, 34). Ağaç yaşken eğilir. Damlaya damlaya göl olur.
Ayağını yorganına göre uzat. İşleyen demir ışıldar. Büyük lokma ye büyük söz söyleme. Mum
dibine ışık vermez. Bugünün işini yarına bırakma. Aşk ağlatır dert söyletir.
Atasözleri, bir veya iki cümle biçiminde bulunur. Eksiltili cümle yapısında olanlar da
vardır: Can boğazdan gelir. Harman yel ile, düğün el ile(dir.)
Atasözlerinde ses yinelemeleri, ölçülü uyaklı bir söyleyişle karşılanabilir: At ölür
meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.
Atasözleri gerçek anlamlı veya mecaz anlamlı olabilir: Akıllı düşman akılsız dosttan
hayırlıdır.
Türk kültüründe atasözlerinin kullanımının başlıca altı işlevi olduğu tespit edilmiştir.
Bu işlevler birisinin davranışını eleştirme (Tembele iş buyur sana akıl öğretsin), bir başkası
hakkında yargıda bulunma (Tarlada izi olmayanın harmanda izi olmaz), bir durumu veya olayı
özetleme (Bülbülü altın kafese koymuşlar “ah vatanım” demiş), öğüt verme (Sabreden derviş
muradına ermiş), birisini teselli etme (Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar), konuşan
kişinin kendisinin daha önce yaptığı bir şeyle ilgili durumu yansıtma (Ağlamayan çocuğa meme
vermezler) olarak sıralanmıştır. Ayrıca atasözlerinin bir toplumun bilgeliğini, deneyimlerini,
dünya görüşünü ve anlatım gücünü yansıtan kalıplaşmış birimler oldukları da belirtilmiştir
(Gökdayı 2015, 38).
DEYİMLER
Genellikle gerçek anlamından uzaklaşmış iki veya daha fazla sözcükten oluşan, bazen
de bir cümle halinde bulunabilen, bir kavramı ya da durumu karşılayan kalıplaşmış
sözcüklerdir. Dil dökmek, göz atmak, göz kulak olmak, Herkes gider Mersin’e biz gideriz
tersine, Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu, gönül almak, çene çalmak, dert yanmak, yüreği
sızlamak, kulak kabartmak, beyninden vurulmuşa dönmek, ağzı var dili yok vb.
Deyimleri oluşturan sözcükler değişmece anlamla kullanılır: Ağzını bıçak açmamak,
burun kıvırmak vb.
Kalıplaşmış olduklarından sözcükler ve sözcüklerin dizilişi değiştirilemez: Tut kelin
perçeminden deyimi, kelin perçeminden tut olarak değiştirilemez.
Söz öbeği veya cümle biçiminde bulunurlar: Suya sabuna dokunmadan, özrü
kabahatinden büyük vb.
Deyimler anlatımı güçlü ve belirgin hale getirir. Bir dilin anlatım yollarını, o dili
konuşan toplumun geçmişini, yaşam biçimini, geleneklerini ve çeşitli özelliklerini belirten
önemli ipuçları sağlarlar. Genel olarak deyimler açısından dilden dile büyük ayrımlar vardır.
Örneğin yağmurun çok yağdığını anlatmak üzere dilimizde bardaktan boşanırcasına deyimi
kullanılıyorken İngilizcede it is rainin cats anda dogs (kediler ve köpeklercesine yağmur
yağıyor) deyimi kullanılır (Aksan 2006, 36).

İKİLEMELER
Anlamı güçlendirmek amacıyla bir sözcüğün tekrar edilmesi, yakın anlamlı, karşıt
anlamlı veya aralarında ses benzerliği bulunan sözcüklerin yan yana getirilmesiyle oluşan
kalıplaşmış dil birimlerine ikileme denir. Ağır ağır, şapur şupur, kılık kıyafet, eş dost, dost
düşman, yerli yersiz, ev mev, iş güç, yol yordam, yorgun argın, yalan yanlış, gizli kapaklı, çer
çöp, ıvır zıvır örnek olarak verilebilir.
İkilemeler çeşitli şeklerde oluşmaktadır:
Her tür sözcüğün yinelenerek kalıplaşmasıyla; yata yata, ev ev, sokak sokak, hızlı hızlı,
gürül gürül vb.
Eş anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla; sorgu sual, akıllı uslu, mal mülk vb.
Yakın anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla; eş dost, baklava börek, ağrı sızı
vb.
Karşıt anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla; er geç, aşağı yukarı, ileri geri, gece
gündüz vb.
Birisi anlamlı, diğeri sesçe anlamlı sözcüğe benzeyen sözcüklerin bir arada
kullanılmasıyla; ufak tefek, eğri büğrü vb.
Yansıma sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla; abur cubur, çatır çutur vb.
“m-li” ikilemeler; ünlü ile başlayan sözcüklerde ünlünün önüne, ünsüz ile başlayan
sözcüklerde baştaki ünsüzün kaldırılarak yerine m- getirilmesiyle; odun modun, içeri miçeri,
para mara vb.

BİRLEŞİK SÖZCÜKLER
Sözcük öbeklerinin özel bir kavramı karşılamak üzere kalıplaşıp sözcükselleşmesiyle
oluşan yapılar olarak tanımlanabilir: aslanağzı, gecekondu, yer elması, beyaz peynir,
kuruyemiş, yazıver-, bakakal-, bilebil- vb. Görüldüğü gibi birleşikleri oluşturan sözcükler hem
bitişik hem de ayrı yazılabilir. Nasıl yazılacaklarına ses olayları ve anlam değişikliklerine
bakılarak karar verilir. Fakat birleşiklerin ayrı veya bitişik yazımı onların kalıplaşmış birimler
olmasını etkilemez.
Birleşikler, en az iki sözcükten oluşur: açıkgöz, döner sermaye, dağ keçisi, pişman ol-,
eli açık, yankesici, çiftetelli, önsezi vb. Bunun yanında, az da olsa ikiden fazla sözcük içeren
birleşiklere de rastlanır: Afyonkarahisar, Şarkikaraağaç, Mollamahmutoğlu vb.
Anlamsal yönleri dikkate alınınca, birleşikler tek bir kavramı gösterir. Kendisini
oluşturan sözcüklerin anlamlarının birleşiğin anlamıyla ilgisi belirgin veya belirsiz olabilir. Söz
gelimi, ayak ve kap sözcüklerinin birleşiminden oluşan ayakkabının anlamının kendisini
oluşturan sözcüklerle ilgisi açıkça belliyken açık ve göz sözcüklerinden oluşan açıkgözün
anlamının kendisini oluşturan sözcüklerle ilgisi çok belirgin değil. Bir kavramı gösteren
birleşikler hem gerçek hem de değişmece anlamlı olabilir. Akciğer, yol parası, pişman ol-,
çıkmaz sokak, üst geçit, boyun bağı gibi birleşikler gerçek anlamlıyken gecekondu,
imambayıldı, keçiboynuzu, külbastı, danaburnu vb. değişmece anlam içeriyor. Değişmece
anlamlı birleşikler bitişik yazılıyor. Ayrı yazılanlar ise deyim olarak karşımıza çıkıyor: kulak
kabartmak, göz atmak, gönül vermek, aklından geçirmek, boy atmak vb.
İşlevleri yönünden değerlendirildiğinde birleşikler, tek sözcükle karşılanamayan
kavramları gösterir, tek sözcük gibi kullanılır ve çeşitli sözcük türlerinde karşımıza çıkar. Söz
gelimi kuşüzümü bir tür üzümü, balkabağı bir tür kabağı, biçerdöver bu işleri yapan makineyi
gösteren birleşiklerdir. Bu kavramları karşılamak amacıyla tek tek sözcükler bulunamadığı
veya yeterli görülmediği için birleşiklere başvurulmuştur.
KALIP SÖZLER
Belirli iletişim durumlarında alışılagelmiş bir biçimde kullanılan kalıplaşmış sözcük
dizileri kalıp sözler olarak gruplandırılır. Bunlar ya bütünüyle değişmeden ya da çekirdek kısmı
aynı kalıp kişiye ve zamana bağlı ufak değişikliklerle kullanılırlar. Örneğin, başın sağ olsun
kalıp sözü, saygı göstermek veya çoğul kişilere hitap amacıyla başınız sağ olsun biçiminde
karşımıza çıkar.
Yapılarına göre kalıp sözler
Tek sözcük olanlar: aferin, bravo, imdat, alo, helal vb.
Çok sözcüklü sözlük birimler: günaydın, tövbe tövbe vb.
Öbek halinde olanlar: Allah aşkına, uzun lafın kısası, Allah rızası için vb.
Cümle yapısında olanlar: Her işte bir hayır vardır, bugün git yarın gel vb.
Bitişkin sözce olanlar: Hoş geldiniz- hoş bulduk, çok yaşa- sen de gör vb.
Anlamlarına göre kalıp sözler
Gerçek anlamlı kalıp sözler: Görüşmek üzere, durakta inecek var, teşekkürler vb.
Değişmece anlamlı kalıp sözler: Saatiniz var mı, buyurun vb.
İşlevlerine göre kalp sözler
İyi veya kötü dilek bildirenler: Güle güle oturun, Allah razı olsun, mutlu yıllar, lanet
olsun, Allah kahretsin vb.
Her duruma uygun sözler sağlayanlar: Günaydın, iyi akşamlar, selamünaleyküm,
merhaba, hoşça kal, görüşmek üzere, iyi yolculuklar vb.
Stresli durumlarda iletişim kurmaya yardım edenler: Başınız sağ olsun, dostlar sağ
olsun, ölenle ölünmez, kısmet değilmiş vb.
Mesajı daha açık ve kısa sürede iletmeye yardım edenler: Sizi tenzih ederim, sözüm
meclisten dışarı, yüzünüze güller vb.
Nezaket kurallarına uymayı sağlayanlar: Teşekkür ederim, sağ olun, Allah razı olsun,
izninizle, izin verir misiniz vb.
Dinsel kimliği açığa çıkaranlar: Allah rahmet eylesin, toprağı bol olsun, dinince
dinlensin vb.
İletişim sürecinin düzenleyenler: Merhaba, nasılsınız, sözünüzü kestim, nerede
kalmıştık, lafı uzatmayalım, uzun sözün kısası, görüşürüz, iyi günler vb.
Konuşmada anlatımı güçlendirenler: Sözün gelişi, tabiri caizse, tabirimi mazur görün,
ne demiş atalarımız, sürçülisan ettikse affola vb.
Duygusal tepkileri dile getirenler: Güler misin ağlar mısın, Allah aşkına, aklına
şaşayım, Allah çarpsın, güleriz ağlanacak halimize, ne günlere kaldık vb.
Bazı durumlarda doğru şeyi söylemeyi sağlayanlar: Çok yaşa, sen de gör, merhumu
nasıl bilirdiniz?, iyi bilirdik, eş olarak kabul ediyor musunuz?
Toplumun inançlarını yansıtanlar: İyi saatte olsunlar, nazar değmesin, elemtere fiş kem
gözere şiş, tahtaya vur, dilini ısır, Allah bilir vb.
Kültürel ayrıntıları gösterenler: Ellerinizden öperim, ayıptır söylemesi, estağfurullah,
sizden iyi olmasın vb.
Söz eylemleri gerçekleştirenler: Teşekkür ederim, elinize sağlık, zahmet oldu, özür
dilerim, şart olsun vb.
Cevap, öğüt, ödüllendirme bildirenler: Baş üstüne, eyvallah, emredersiniz, maalesef, ben
sana gösteririm, dikkatli ol, kendine dikkat et, aferin, bravo, su gibi aziz ol, el öpenlerin çok
olsun vb. (Gökdayı 2015, 106).

DOLDURMA SÖZLER
Kalıp sözlere benzeyen ve çoğunlukla konuşma dilinde görülen doldurma sözlerden de
söz etmek gerekir. Genellikle konuşulan bir dilde bir şeyi anımsamak üzere zaman kazanma,
söyleneni pekiştirip kesinleştirme gibi amaçlarla konuşan kimsenin kullandığı, çoğu kez
gereksiz olan sözcüklere ve anlatım kalıplarına doldurma sözler adı veriliyor.
Bu sözlerde genel bir kalıplaşma görülmez, daha ziyade belirli dönemlerde ve belirli
kişiler arasında yaygınlaşan ve çabucak değişebilen sözler olarak düşünülebilir. Söz gelimi, şey,
sonra, sonracığıma, anladın mı?, tamam mı?, var ya!, yok mu?, ne dese beğenirsin, atıyorum,
anlatabiliyor muyum, vb.
Bu tür birimlerle yazı dilinde pek karşılaşılmaz çünkü yazı dilinde cümleleri
oluştururken düşünmeye daha çok zaman ayrılabilmesinin etkisi vardır.

KAYNAKLAR
Aksan, Doğan (2006), Anadilimizin Söz Denizinde, Ankara: Bilgi Yayınevi.
Aksan, Doğan (2006), Türkçenin Sözvarlığı, Ankara: Engin Yayınevi.
Aksan, Doğan (2011), Türkçenin Gücü, Ankara: Bilgi Yayınevi.
Eker, Süer (2009), Çağdaş Türk Dili, Ankara: Grafiker.
Gökdayı, Hürriyet (2015), Türkçede Kalıp Sözler, İstanbul: Kriter Yayınları.
Martinet, Andre (1998), İşlevsel Genel Dilbilim, Çev. Berke Vardar, İstanbul:
Multilingual.
Türk Dil Kurumu (2005), Türkçe Sözlük, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Vardar, Berke (2002), Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Multilingual.
Zeynep Korkmaz (2007), Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.

You might also like