Professional Documents
Culture Documents
www.omurhocauzaktanegitim.com
DiL BiLiM
DERS İZLEME
DEFTERİ
omurhoca_edebiyat_turkce_oabt
www.omurhocauzaktanegitim.com
05055716508
ÖMÜR HOCA TÜRKÇE ÖABT Sayfa 1
Ömür Hoca Türkçe ÖABT Uzaktan Eğitim
www.omurhocauzaktanegitim.com
başka rapora göre ise dünyada 4994 dil tespit …………………” adı verilir. Saussure’ye göre
edilmiştir. Ancak, 1980’lerden günümüze kadar göstergenin nedensizliği, dilin temel yasasıdır.
çeşitli temel kaynaklarda yeryüzündeki dil sayısı 9. Dil öğrenilen değil edinilen bir süreçtir.
için 6.000 ile 7.000 arasında bir rakam Yapılan deney ve çalışmalarda dört günlük bir
verilmekte, fakat tahminler 3.000 ile 10.000 bebeğin ana dilini diğer dillerden ayırt edebildiği
arasında değişmektedir. Kaynaklarda genel belirlenmiştir.6
olarak günümüzde 3000’e yakın dil olduğu bilgisi 10. Dilin üretim yetisi sınırsızdır. Dillerde tümce
geçer. Bu dillerden ancak 78’inin edebiyatı sayısı sonsuzdur. Chomsky dilde sözcüklerin,
olabilmiştir.4 kuralların sınırlı olduğunu ancak bu sözcük ve
4. Doğal dillerden hiçbiri gelişmiş veya ilkel kurallarla sınırsız sayıda sözcük
şeklinde nitelendirilemez. Her dil kendi oluşturulabileceğini belirtmiştir(üretimsel dil
konuşurlarının iletişim ihtiyacını çözer.5 bilim).
5. Dillerde kurallar ve biçimbirimler sınırlı ama 11. Dillerde tümce uzunluğunda bir kısıtlama
üretilebilecek cümleler sınırsızdır. Sıfır ve dokuz yoktur. Bu, dilin cümle yapısının
arasındaki sayılarla nasıl astronomik rakamlar ……………………………… özelliğidir.
elde dilebiliyorsa aynı şekilde dilin sınırlı sözcük 12. Dil, toplumsal katmanlara göre değişir. Bu
ve kurallarıyla sonsuz sayıda üretim yapılabilir. değişim sonucu argo ve jargon ortaya çıkar.
(Chomsky) 13. Diller arasında benzerlikler ve ortaklıklar
6. Dil, göstergelerden oluşan bir dizgedir. (F. De olabilir.
Saussure) 14. Dili tüm toplum ortak bir anlaşma
7. Bütün doğal diller varyantlaşmaya yapmışçasına aynı şekilde kullanır. Bu, dilin
eğilimlidir. Varyantlaşmanın iki önemli sonucu ………………………... 7 Uzlaşımsallık dil bilimde
vardır: Ses denklikleri ve lehçe-şive-ağız konvansiyon olarak da adlandırılmaktadır.
oluşumları. Farklı coğrafyalardaki toplumlar 15. Diller arasında anlam ve sözcük alışverişi
zamanla aynı dili farklı ses değişiklikleriyle ödünçleme olarak adlandırılır. Başka dilden
kullanmaya başlarlar. Örneğin Türkiye alınan sözcüğe ………………………… sözcük adı
Türkçesinde /y/ sesi ile başlayan tüm sözcükler verilir. Ödünçlemenin diğer isimleri kopyalama
Kırgızcada /c/ ile Kazakçada /j/, Altay, Hakas ve ve alıntıdır.
Tuva Türkçelerinde /ç/ ile başlar(Bkz. Ses 16. Dil bilimde gösteren, gösterilen ve gönderge
Denklikleri). kavramları önemlidir: Bir sözcüğü oluşturan
8. Her dilde gerçek dünyadaki sesler gösteren, zihinde uyandırdığı kavram
nesneler(gönderge) seslerden oluşan sözcüklerle gösterilen gerçek dünyadaki madde ise
ifade edilir. Yansıma sözcükler dışında göndergedir. Örneğin taş sözcüğünü oluşturan
sözcüklerin hangi seslerden oluşacağı tamamen /t-a-ş/ seslerinin bir araya gelerek oluşturduğu
sebepsizdir. Buna dil bilimde “…………………….. yapı gösteren, söylendiğinde duyan kişinin
zihninde uyanan taş resmi gösterilen, gerçek
dünyadaki taş ise göndergedir.
4
Prof. Dr. Mustafa İsen ve Komisyon, Eski Türk 17. Dili oluşturan yapısal birimler şöyle
Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yay., S. 10 gösterilebilir:
5
Burada sınava yönelik olmasa da meraklısına şu
bilgileri de verelim: Dillerin ortaya çıkış amacı “ses>bağımlı biçim birim > bağımsız biçim
iletişim ihtiyacını çözmektir. Bunun ilginç bir örneği birim>bağdaştırma>cümle>metin” (Bağımlı
Giresun’un Kuşköy isimli bir köyünde görülmektedir. biçimbirimler ekler, bağımsız biçimbirimler ise
Arazi şartlarının elverişsizliğinden dolayı Kuş dili,
ıslık dili adı verilen bir dille iletişim sağlanmaktadır. sözcüklerdir.)
Bu dil sıfırdan üretilmiş bir dil olmayıp /i, ö, ü/
6
ünlüleri ve /f, ç, k/ ünsüzleri sayesinde yapılır. Bu dil Prof. Dr. Nurettin Demir-Prof. Dr. Emine Yılmaz,
Giresun dışında Kanarya Adalarında, Fransa’da ve Türk Dili El Kitabı, Grafiker Yayınları, S. 15
7
Meksika’da da konuşulmaktadır. Prof. Dr. Osman Toklu, Dilbilime Giriş, 25
16. Dilin en küçük birimi sestir, dilin en küçük dayanağı günümüz insanının bile konuşurken el-
anlamlı birimi ise sözcüktür. Sözcükler ve ekler kol hareketlerinden yararlanmasıdır.
birer morfemdir(biçimbirim).
5. Toplumsal Denetim Kuramı:
DİLLERİN DOĞUŞU İLE İLGİLİ KURAMLAR Bu kuram konuşmanın insanın kendi dışındaki
1. Yansıma Kuramı(Ding Dong Kuramı): kişileri denetim altına alarak kişisel
Bu kuram dilin, insanın doğadaki sesleri gereksinimlerini karşılama isteği sonucunda
taklit etmesinden doğduğunu savunur. Hav hav, doğduğunu ileri sürer. Bu kuramın temel
şırıl şırıl, miyav, me vb. doğada bulunan seslerin düşüncesi şudur: Konuşma, insanın coşkusal
insanlar tarafından tekrarlanması konuşmayı deneyleri, yaşamı ile rastgele eyleminden
oluşturmuştur. Yansıma kuramı Max Müller’e doğmuştur; bu eylem, simgesel bir yoldan, öteki
aittir. Bu kuram literatürde “Ding Dong Kuramı” bireylerin davranışlarını denetim altına almak,
olarak da bilinir. kendi kişisel istekleriyle gereksinmelerini
doyurmak amacına yöneliktir.
2. Ünlem Kuramı:
Bu kuramı Demokritos ileri sürmüştür ve 6. Ay Dil Kuramı:
konuşmanın insanın duygusal özellikleriyle Ernest Bökmen tarafından ileri sürülen bir
bağlantısı olduğunu savunmuştur. Bu kurama kuramdır. Kurama göre insanlar ağız
göre dilin temeli, insanın ilkel coşkularının hareketleriyle ayın hareketlerini taklit etmişler
bilinçsiz anlatımlarıdır. İlkel insan, coşkusunu bir böylece dil oluşmuştur.
takım davranışlarla dışa vururken, bu
davranışların coşkusunu anlatmaya yetmediği 7. Güneş Dil Kuramı:
yerde sesler çıkartmaya başlamıştır. İşte bu Dr. Hermann Kvergitsch’in “Türk dillerindeki Bazı
sesler gelişerek dili oluşturmuştur. Bu kuramın Unsurların Psikolojisi” isimli 41 sayfalık eseri bu
diğer temsilcileri: Epicuros, Lucretus, Vico, teorinin kaynağıdır. Bu eser 1935’te yazarı
Rousseau’dur. tarafından Atatürk’e gönderilir. Bu teoriye
benzer fikirler Osmanlı zamanında Mustafa
3. İş (Etkileşim) Kuramı: Celaleddin Paşa, Samih Rifat gibi kişiler
Bu kurama göre konuşma insanların birlikte tarafından da ortaya atılmıştı. Bu kurama göre
belirli bir işi yaparken çıkardıkları seslerden insanın güneş karşısındaki duygularından dil
doğmuştur. İş yapılırken tek düzelikten doğmuştur. Bu kurama göre insan fizyolojisi ilk
kurtulmak, birlikte çalışmayı güdülemek, canla sesi /a/ şeklinde çıkarır ve bu da zamanla ağ
başla çalışılmasını sağlamak için insanların sözcüğüne dönüşmüştür. “ağ” sözcüğü eski Türk
çıkardıkları “ha, hı, he, ho, hu, eh” gibi bir takım dillerinde renk değiştirmek, ışık, gök, zekâ gibi
sesler konuşmanın temelini oluşturur. Kurama anlamlara gelir. Bu da ilk dilin Türkler tarafından
göre dil, toplu iş yapan insanlar tarafından oluşturulduğunun kanıtıdır. Bu ilk sözcükteki a
çıkarılan seslerden doğmuştur. Zira, bu ortak ünlüsü diğer ünlülere, /ğ/ ünsüzü ise diğer
yapılan ilk iş ‘kazmak’ eylemidir ve ilk insan ünsüzlere kaynaklık etmiştir. Kuram Atatürk’ün
sesleri de bununla ilgilidir. Bu kuram da konuya ölümünden sonra rafa kaldırılmış; İbrahim Nemci
tam bir açıklık getirememektedir. Dilmen, Ankara Üniversitesi’ndeki Güneş Dil
Teorisi derslerine son vermiştir. Kuram, Türkçe
4. Beden Dili Kuramı: ve Sümerce arasında bağ kurmuş; Atatürk
Bu kurama göre insan anlaşmak için el-kol tarafından desteklenmiştir. Kuram tüm
hareketleri yaparken birtakım sesler de çıkartır. sözcüklerin Türkçeden geldiğini iddia ettiği için
İnsan hareketle ses arasında bağlantı kurduğu dilde tasfiyeciliğin durmasına sebep olmuştur.
zaman konuşma doğmuştur. Bu kuramın temel
8. Ruh-Bilimsel Teori: Wunt’un savunucusu İzole Dil: Bir dil ailesi içerisinde yer alan ancak
olduğu bu kuram dilin oluşumunu; beden dili, coğrafi bakımdan ailenin diğer üyelerine komşu
jest ve mimik vb. uyarıcılara bağlamıştır. ya da yakın olmayan, eldeki dil bilimsel verilere
göre herhangi bir dil ailesi içerisinde yer almayan
ve aynı dil ailesi içerisinde yakın akrabası
UYARI: Türk dili tarihinde dillerin doğuşu ile ilgili bulunmayan dildir. İzole diller arasında en
olarak kendi teorisini ortaya atanlardan biri de bilinenler İspanya-Fransa sınırında konuşulan
Aşık Paşa’dır. Baskça ve Japonya’da kullanılan Aynucadır.
Devlet Dili: Devlet yönetiminde ve kamu
DİL TÜRLERİ alanında yasal ve zorunlu olarak kullanılması
Ana Dil(Ata Dil): Bir dilin veya dil ailesinin tarihi gereken dil veya dillerdir.
gelişim sürecinde kuramsal olarak var olduğu Resmî Dil: Bir ülkenin tamamında veya bir
düşünülen en eski şeklidir. bölgesinde yönetim dili olarak kullanılan ve yasal
Ana Dili: İnsanın genellikle annesi veya bebeklik statüsü bulunan dildir. Resmi dil, anayasa ile
döneminden itibaren birlikte olduğu kişilerle belirlenir.
etkileşim aracılığıyla edindiği dildir. Birinci dil, asıl Bölgesel Dil: Bölgesel dil, bir ülkede genellikle
dil olarak da nitelendirilir. belirli bir bölgede farklı bir etnik grup veya
Lingua Franca: Ortak dil olarak tanımlanabilir. gruplar tarafından kullanılan dil veya dillerdir.
Yoğun dil temaslarının bulunduğu bölgelerde
farklı dil konuşurlarının uluslar arası anlaşma Ölü Dil: Bazı diller zaman içerisinde kullanılmış
aracı olarak kullandıkları dildir. İngilizce, ancak daha sonra tarih sahnesinden
Avrupa’nın Lingua Franca’sıdır. silinmişlerdir. Bu dillere ölü diller adı verilir. Bir
Ölçünlü Dil: Belirli bölgede yazı dili olarak da dilin ölmesinin en yaygın iki sebebi dili konuşan
kullanılan standartlaşmış dildir. Türkiye’nin toplumun yok olması veya o dili konuşan
ölçünlü dili İstanbul Türkçesidir. insanların başka dili tercih etmeye başlamasıdır.
UYARI: Her coğrafyada ağızlardan biri ölçünlü dil Bu sebeplerden birincisi daha yaygın
olarak seçilir. Örneğin Türkiye’de İstanbul ağzı, görülmüştür. Sümerce, Ubuhça, Elamca, Hurrice
Azerbaycan’da Gence ağzı, Özbekistan’da , Dravidce, Urartuca ve Hititçe ölü dillere en iyi
Taşkent ağzı ölçünlü dil olarak seçilmiştir. örneklerdir. Latince ve Sanskritçe gibi bazı diller
UYARI: Bir dilin ölçünlü dil olması için şu ise ölmüş ancak form değiştirmişlerdir. Hotanca,
aşamalardan geçmesi gerekir: Sogdca, Toharca, Estrükçe ölü dillere örnek
seçim>kodlama>yerleştirme>seçkinleştirme. olarak verilebilir. Ölü bir dilin dirilmesi mümkün
Argo: Belirli bir toplumsal grup arasında gelişen, gözükmemektedir ancak İbranice gibi zaman
o grup dışında anlaşılamayacak söz varlığına zaman konuşuru çok azalan ama İsrail’in
dayalı özel dil. Argonun saygınlığı, ölçünlü dile kurulmasıyla ve resmi dil yapılmasıyla yok
göre çok düşüktür. Bayıl-(para ödemek), olmaktan kurtulan dillerden söz edilebilir. (Bu
cins(garip), dümen(hile), kandil(çok sarhoş), konuda meraklısına ilginç bir bilgi daha verelim:
yeşer-(çok beklemek) vb. örnekler verilebilir.8 Kimi diller, tıpkı insanlar gibi ölüm anında can
UYARI: Türkçenin ilk argo örnekler Divanu çekişir ve ölür. Bugün dünya üzerinde çoğu dil
Lugati’t-Türk’te yer alır. yakın geçmişte maalesef son konuşucularını da
Jargon: Aynı meslekte veya toplumsal grupta yitirerek dil atlaslarında ‘Ölü Diller’ ismi altındaki
bulunan insanların birbirleri arasında terimlere yerini aldı. Örneğin Batı Kafkasya dili Ubuhça son
dayalı saygınlığı yüksek konuşma aracıdır. Ticaret konuşucusu Tevfik Esenç’le birlikte 8 Ekim
dili, tıp dili vb. 1992’de öldü.)
8
Prof. Dr. Süer Eker Çağdaş, Türk Dili, S. 41
görevleri, birbirleriyle ilgisi vb. konular üzerinde Lehçe Bilgisi (Diyalektoloji): Dillerin kolları, bu
durur: dalın inceleme alanına girer. Ağız bilgisi olarak da
“Kök, gövde, ek” gibi kavramlar tanımlanabilir. Bir dilin en çok fonetik farklılıklara
Yapım ekleri dayanan alt katmanları ise o dilin “ağız”larıdır.
Çekim ekleri Örneğin, Anadolu ağızları, Rumeli ağızları…
Sözcük türleri Lehçe ve ağızlar
Sözcük türetme yolları gibi konurlarla Lehçe ve ağızların sınırları
ilgilenir. Yerleşme tarihi
İlerleyen ünitelerde morfoloji terimlerini Dil haritalarının hazırlanması gibi konular bu
göreceğiz. dalın inceleme alanına girer.
Dizim Bilgisi (Söz Dizimi/Sentaks): Dildeki
kelimelerin birbirleriyle ilişkilerini inceler. Sözcük Bilgisi (Leksikoloji): Bir veya birden çok
Kelimelerin oluşturdukları gruplar ve bunların dilin sözcüklerinin çeşitli yöntemlerle ve çeşitli
cümle haline getirilmesiyle ilgilidir. Şekil bilgisi ile amaçlar için bir araya getirilmesi, düzenlenmesi
de yakından ilgilidir. Söz diziminin inceleme ve sıralanmasıdır. Leksikoloji, sözcükleri tek tek
alanları içinde şunlar da vardır: anlam alanlarına göre incelerken, kitap vs. gibi
Cümle ögeleri kaynaklardan derleyerek bir araya getirmeye
Cümle çözümlemeleri çalışır.
12
Doç. Dr. Kerim Demirci, Türkoloji İçin Dil bilim,
S. 110
10 13
Prof. Dr. Süer Eker Çağdaş Türk Dili S. 91 Prof. Dr. Zeynep Korkmaz Türkiye Türkçesi Şekil
11
Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, age., S.LXI Bilgisi LXII
14
Prof. Dr. Süer Eker age. S.246
15 16
Doç. Dr. Kerim Demirci, Türkoloji için Dil Bilim, Prof. Dr. Nurettin Demir- Prof. Dr. Emine Yılmaz,
S.85 Türk Dili El Kitabı, Grafiker Yay., S.50
kazanır, çeşitli görevler yüklenirler. Sözcüklerin nazal n de kendisinden önceki ünlüyü art
cümle içindeki yerinden onların özne mi, nesne damaksılaştırmaktadır.) Dilimizde bu iki örnek
mi, yüklem mi olduğu belirlenir. Vurgu ve dışında türetme esnasında sözcük köklerinin
tonlama önemlidir. Tek sözcük değişik tonlarda değiştiği görülmez.
söylendiğinde birçok farklı anlamı Türk dilinin de için de bulunduğu Altay dil ailesi
yansıtmaktadır. Birçok kavramın anlatımı için içerisinde bulunan diller(Türkçe, Moğolca,
sözcük birleşimlerinden yararlanılmıştır. Macarca, Tunguzca, Korece, Japonca) Fin-Ugor
dil ailesi (Fince Macarca, Ugurca, Estçe, Lapça,
Gövde Yalınlayan Diller: Sözcüklerin gramer Samoyedce), Swahili dili, Eskimo dili, Bantu
ilgileri, ön ek, son ek ve iç eklerle gösterilmekle dilleri, Kartvel dilleri, Dravid dilleri, Atabaskan
birlikte sözcüklerin gramer işlevleri, yani özne, dilleri, Astronezya dilleri ve bazı Kafkas dilleri
nesne ve yüklem birbirinden ayrılmaz. Bu gruba, eklemeli dillerdendir. Bu saydığımız diller bazı
Malaya, Polinezya dilleri girer. Cava dili grubun kaynaklarda “bağlantılı diller” ismiyle
en gelişmiş dilidir. geçmektedir. Ayrıca ölü dillerden Sümerce,
Elamca, Hattice , Hurrice , Urartuca eklemeli
dillerdir.
2. EKLEMELİ (BAĞLANTILI, BİTİŞKEN, İLTİSAKLI) Türkçe, yapı bakımından eklemeli dillerin en
DİLLER: bilinenleri arasındadır. Genel dil bilim
Bu tür diller eklemeli, bitişken, bağlantılı, çalışmalarında eklemelilikten söz edilirken
iltisaklı gibi isimlerle kaynaklarda geçmektedir. genellikle Türkçe örnek verilir.17
Bu tür dillerde kökler ve ekler vardır. Bu
morfemler eklemeli dillerin temel yapı taşlarıdır. UYARI: Korece ve Japoncanın tek heceli değil
Sözcük köklerine çeşitli ekler gelerek yeni eklemeli dil olduğunu unutmayınız. Bu dillerin
sözcükler türetilebilir veya sözcükler Çince olan benzerliği sadece yazı seviyesindedir.
çekimlenebilir. Kelimenin baş veya sonuna ekler
getirilebilir. Kök ve ekler birbirlerinden kolayca UYARI: Kızılderili dili, , Eskimo dili(Gröndland
ayrılabilir. Buna karşın bazı köklerin anlamı dili) ve Gürcü dili ise yine eklemeli dillerdir ve
unutulmuş olabilir. “kaynaştıran diller” terimi ile de geçmektedir.
Bu dillerin en bariz özelliği sözcük türetme Kaynaştıran diller polisentetik diller olarak da
esnasında köklerde “ablaut” olmamasıdır. Dil geçer. Bu dillerde cümle tek bir kelime
bilimde “ablaut” kökte kırılmaların meydana görünümündedir. Eklemeli dillerden farkı
gelmesidir. Eklemeli dillerde ekler sözcük unsurların daha iç içe geçmiş olmasıdır. Tek
köklerine ulanırken kökte değişim olmaz. kelime görünümünde olan cümlelerin içinde
Örneğin Türkçe yapı bakımından eklemeli diller isimler, ekler, edatlar, fiiller ve diğer dil bilgisel
grubundandır fakat dilimizde iki sözcükte unsurlar birbirinin içine geçmiş görünümdedir.
türetme esnasında kökte değişim olur. Bu
sözcükler bana ve sana sözcükleridir. Ben ve sen Örnek: “Takusariartorumagaluarnerpâ” cümlesi
sözcükleri yönelme eki aldıklarında kökte “Onun bununla uğraşmaya gerçekten niyeti
bulunan ünlülerin artdamaksılaştığı görülür. olduğunu sanıyor musun?” anlamına gelir.
(Ben+a>bana, sen+a>sana) (Bu değişimin sebebi
sözcüklerin sonundaki n sesinin nazal n olmasıdır.
Bu değişimin kökenine inmek istediğimizde yanıtı
Köktürkçede buluruz. Eski Türkçede yönelme hali
eki “+ka/+ga, +ke/+ge” şeklindedir. Men+ga
şeklindeki kullanımda g ünsüzü kendisinden 17
Prof. Dr. Nurettin Demir-Prof. Dr. Emine Yılmaz,
önceki n sesini nazal(geniz) n’ye dönüştürmekte,
Türk Dili El Kitabı, Grafiker Yayınları S. 52
cümle sonlarında olmadığı görülmüştür. Yine savunanlara göre ise, insanlar farklı
Türkçenin cümle düzeninde yüklemin yerinin coğrafyalarda farklı gruplar halinde yaşamaya
değiştiği bir başka tarihi dönem Ermeni başladığı için her grup ayrı bir dil oluşturdu ve
Kıpçakçasıdır. daha doğuş aşamasında diller farklıydı.
UYARI: Aşağıda da görüleceği gibi sentaks Bazı dillerin ana dillerden ayrılma
düzeninin o dilin içinde bulunduğu dil ailesi ile zamanlarını takip edebiliyoruz: Azerbaycan
bağıntısı bulunmamaktadır. Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Karahanlı Türkçesi
ÖTY: Bengalce, Farsça, Hintçe, Japonca, Latince, gibi. Bazı dillerin ise ana dillarden ayrılmaz
Türkçe zamanı karanlık dönemlerde olkduğu için takip
ÖYT: Arapça, Fransızca, İngilizce, İspanyolca, edilememektedir: Çuvaşça, Yakutça, Halaçça vb.
23
Malayca, Mandarin Çincesi, Portekizce Rusça
YÖN: İbranice, İrlanda dili Günümüze kadar üzerinde en çok araştırma
YTÖ: Aneityan, Baure yapılan ve akrabalığı kesin olarak ortaya konulan
TYÖ: Apalai, Arecua, Hixkaryana dil ailesi, Hint-Avrupa dil ailesidir. Ondan sonra
TÖY: - Ural-Altay, Hâmi-Sâmi ve Çin-Tibet dil aileleri
gelir.
D. KÖKENLERİNE GÖRE DİLLER (GENETİK Bir dil ailesine giren diller arasında ses (fonetik),
SINIFLANDIRMA) yapı (morfolojik), sözlük(leksikoloji), ve cümle
Dillerin sınıflanmasında kullanılan dördüncü bilgisi(sentaks) bakımından benzerlikler olması
yöntem kökenlerine göre sınıflamadır. Dillerin beklenir. Diller arasındaki akrabalık ilişkilerinin
sınıflanmasıyla ilgili en fazla kullanılan ölçüt belirlenmesinde kullanılan en bilimsel yöntem
kökenleriyle ilgili yani genetik sınıflandırmadır.20 ses denklikleridir. Bu yönteme göre bir dilin
Diller arasındaki bu yakınlıklar geriye gidildikçe belirli bir sesi yerine başka bir dilde düzenli
ses, şekil, söz dizimi ve köken bilgisi konusunda olarak başka bir ses geliyorsa ses denkliği var
kendini gösterir. demektir. Örneğin Türkçedeki l sesi yerine
Günümüzdeki dillerin birbirleriyle ve ölü Moğolcada ş sesi gelir(Bu ses denkliğini ileride
dillerle karşılaştırılması bugünkü dillerin, eski ana göreceğimiz gibi Ramsted bulmuştur.). Akrabalık
dillerin zamanla farklılaşıp dallanmasından ölçütlerinden birisi de temel sözcüklerin
oluştuğunu ortaya koymuştur. 21 karşılaştırılmasıdır. Zamirler, sayılar, akrabalık
Dilin kökeni ile ilgili görüşler iki temel anlayış sözcükleri, organ isimleri, mevsim-gün isimleri
içinde değerlendirilir. Bunlardan birincisi ‘tek vb. dilin en önemli söz varlıklarıdır. Akrabalığı
kökenlilik’ kuramı, ikincisi ise ‘çok kökenlilik’ kanıtlanmış dillerde küçük sayı adlarının ortak
kuramıdır. Yeryüzündeki tüm dillerinin ortak bir olduğu kanıtlanmıştır. Özellikle şahıs zamirlerinin
dilden geldiğine yönelik yaklaşıma dillerde ödünçleme olarak kullanılmadığını
monojenist(tekköken) yaklaşım, her dilin farklı söylemeliyiz.
zaman ve şekillerde ortaya çıktığına, dillerin Dillerin bir dil ailesi içerisinden gelmesi o dili
akraba olmadığına yönelik anlayışa kullanan toplumların akraba olduğunu
polijenist(çokköken) yaklaşım adı verilir. 22 göstermez fakat aralarında kültürel bir yakınlık
Monojenist olanlara göre başlangıçta tek dil olduğu kabul edilmektedir.
vardı. Daha sonra bu dilden ağızlar, lehçeler Aynı dil ailesine bağlı diller arasındaki
doğmaya başladı ve farklılaşma ilerledikçe bu akrabalık derecesi de farklıdır. Bir ana dilin
lehçeler yeni diller haline geldiler. Çok kökenliliği birbirinden ayrı kollarından gelen diller uzak
akrabadır. İngilizce ve Farsça gibidir. Aynı ana
20
Prof. Dr. Nurettin Demir-Prof. Dr. Emine Yılmaz,
age. S. S.48
21 23
Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, age., S. LXII Prof. Dr. Nurettin Demir-Prof. Dr. Emine Yılmaz,
22
Haydar Ediskun, Türk Dil Bilgisi age. S. S.48
dilin aynı dalından gelen kollar ise yakın karşılaştırmıştır. Avrasyatik Teoride Korece ve
akrabadır. Almanca ve İngilizce gibi…24 Japonca Altay dilleri ailesine alınmamıştır.
Nostratik teorisi ile Avrasyatik teorisi aslında
Monojenist yaklaşımlar arasında bazı makro dil iç içe geçen ve birbirine yakın olan iki teoridir.27
ailesi teorileri önemlidir: Dolayısıyla bir dilin ait olduğu aile belirlenirken
ölçüt o dillerin yapı özellikleri, ses denklikleri ve
NOSTRATİK TEORİSİ temel sözcüklerin ortaklığıdır.
Nostratik dil teorisi, isim babalığını Holger
Pedersen’in yaptığı ve Svitıç tarafından DİL AİLELERİ
Moskova’da geliştirilen bir teoridir. Nostratik
teorisi, altı dil ailesinin aynı kökten çıktığını
ve dolayısıyla bir “büyük aile” oluşturduğunu 1. ÇİN-TİBET DİLLERİ:
kabul eder. Bu altı dil ailesi şunlardır: Sami-Hami, Konuşur sayısı bakımından ikinci büyük dil
Kartvel, Hint-Avrupa, Ural, Dravid ve Altay. ailesidir. Doğu ve Güneydoğu Asya’da yer alan
Bu teoriye göre, günümüzdeki pek çok dil irili ufaklı üç yüze yakın dilden oluşur. Bu grup
ailesi MÖ 10–14 bin yıllarında aynı kökene Çin ve Tibet olmak üzere iki alt kola ayrılır.
dayanıyordu. 8 bin yıl önce Altay dil grubu ana Mardarin Çincesi dünyada en fazla konuşuru
gruptan ayrıldı.25 olan dildir. Çin, içerisinde birden fazla yazı dili
Ülkemizde Nostratik dil ailesinden ilk kullanılır. Mardarin Çincesi bu yazı dillerinin en
bahseden kişi Ahmet B. Ercilasun’dur. Nostratik büyüğüdür ve Pekin ağzına dayalıdır. Çin’de
teorisi, altı dil ailesinin aynı kökten çıktığını ve binlerce etnik unsur ve ağız bulunur bundan
dolayısıyla bir “büyük aile” (super family, dolayı konuşma diliyle anlaşmak hemen hemen
macrofamily) oluşturduğunu kabul eder. imkânsızdır. Bu yüzden yazı dili yazı dili, aynı
Çağdaş nostratik teorisinin kurucusu olan zamanda siyasi ve toplumsal birliğin temelidir.
Vladislav 13eçm-Svitıç ilk çalışmalarını 1960’ların Bu aile mensubu olan diller yapısına göre
başında Moskova’da ortaya koydu fakat altı dil yalınlayan dillerdendir. Çince, Tibetçe, Tayca,
ailesindeki ortak kelimeleri karşılaştıran Dunganca gibi diller bu aileye mensuptur.
sözlüğünü yayımlayamadan 1966’da genç yaşta
öldü. Svitiç, teorisini hazırlarken altı dil 2. HİNT-AVRUPA DİL AİLESİ
ailesinden 378 kelimeyi karşılaştırmıştır.26 Hint-Avrupa dilleri ailesi, MÖ 3000’lerde
13eçm’in teorisinde Türkçe Altay dilleri arasında Karadeniz’in kuzeyinde konuşulduğu varsayılan
yer almıştır fakat Ural dilleri farklı bir dil ailesi bir ana dilin kollara ayrılmasıyla oluşmuştur. Bu
olarak gösterilmiştir. Bu teoride Korece Altay dil ana dil, Aryan dili olarak isimlendirilmiştir.28
ailesinin içerisindedir ama Japonca dışındadır. Avrupa ve Hint dilleri arasındaki yakınlığı
1786 yılında keşfeden Sir William Jones’tur.
AVRASYATİK TEORİSİ Hint-Avrupa dillerinin arasındaki ses denklikleri
Greenberg tarafından kurulan Avrasyatik teorisi; Grimm Yasaları ile ortaya konmuştur. Bu dil
Hint-Avrupa, Ural, Altay, Gilyak, Kore-Japon- ailesi bugün için dünyanın bilinen en büyük dil
Aynu, Çukça ve Eskimo-Aleut dil ailelerinin bir ailesidir. Bugün dünyada en çok konuşulan 20
“büyük aile” oluşturduğunu kabul eder. dilden 12’si hint-Avrupa dil ailesi içindedir.
Greenberg, tüm dil ailelerinden 437 kelimeyi Fince ve Macarca hariç, Avrupa’daki
dillerin hemen hepsi ile Asya dillerinden Farsça
24
Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, age., S. LXV
25
Doç. Dr. Ekrem Arıkoğlu’nun Nostratik Dil Teorisi
27
İçerisinde Altay Dilleri adlı makalesinden alınmıştır. Teoriler hakkındaki bilgiler için Prof. Dr. Ercilasun
26
Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un Türkçenin ve Ekrem Arıkoğlu’nun agm.
28
Dünya Dilleri Arasındaki Yeri adlı makalesinden… Prof. Dr. Süer Eker Çağdaş, Türk Dili, S. 63
Altay dilleri; Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguzca, Altay dilleri arasındaki ortak noktaları şöyle
Korece ve Japoncayı içine alan dil ailesinin genel açıklayabiliriz:
adıdır. Bu diller arasında Japonca ve Korecenin 1. Aralarında önemli ses denklikleri vardır.
durumu tartışmalıdır ve Altay dilleri arasında Örneğin Ramstedt Türkçe ve Moğolca arasında
oldukları görüşü daha az kabul görmektedir lir=şaz denkliğini tespit etmiştir.
(özellikle Japoncanın). 2. Altay dilleri arasında ortak kökenli ekler
Altay dil kuramının ilk tasnifi Strahlanberg vardır. Bu özellik Türkçe ve Moğolca arasında
tarafından yapılmıştır ancak bu tasnif daha belirgindir..
karşılaştırmalı dil bilim yöntemlerinden 3. Hepsinde önlük-artlık uyumu vardır. Ancak
yoksundur. Karşılaştırmalı Altay dilleri teorisinin Mançu-Tunguzcada önlük artlık uyumu kelime
kurucusu Ramstedt’tir. Ramstedt’ten sonra köklerinde bozulmuş, eklerde korunmuştur.
değişik ülkelerden birçok Altayist ve Türkolog UYARI: Türkçenin kolları arasında büyük ünlü
konuya ilgi göstermiş ve bu teoriyi uyumunun bozulduğu iki şive Özbekçe ve Sarı
desteklemişlerdir. Daha sonra Altay dilleri Uygurcadır. (Özbekçe ve Sarı Uygurcanın kökeni
teorisini destekleyen ve geliştiren bilim Çağatay Türkçesidir.)
adamlarının başında Ramstedt’in öğrencileri 4. Tüm Altay dilleri bitişken dillerdir. Sadece
Pentti Aalto ile Nicholas Poppe gelir. son ekler vardır, ön ekler ve iç ekler yoktur.
UYARI: Türk, Moğol ve Mançu-Tunguz dilleri 5. Altay dillerinde sentaks düzeni
arasındaki yakınlığın, genetik akrabalıktan özne+tümleç+yüklem şeklindedir.
kaynaklandığı görüşü ilk olarak Strahlenberg 6. Tamlamalarda tamlayan önce, tamlanan
tarafından ortaya atılmıştır. Genetik akrabalığın sonra gelir.
reddi ise 1820’de Rémusat ile başlamıştır. 7. Çokluk bildiren sayılardan sonra gelen isimler
P. Aalto, Kore dilini de Altay dilleri ailesine çokluk eki almaz.
dahil etmiştir. N. Poppe ise, bu teorinin 8. Kelimelerde gramatikal cinsiyet yoktur.
gelişmesine en fazla hizmet eden bilim adamıdır. 9. Altay dillerinde kelime başında /r/, /l/, /n/
Amerikalı dilci Street ise bu dillere Japon ve Aynu sesleri bulunmaz. Türkçe ve Moğolcada f fonemi
dillerini de eklemiştir. de yoktur. 34
Altay dilleri elliden fazla lehçeye ayrılır. Altay
dillerinin en büyük kolu Türkçe, en küçüğü ise 19. yüzyıl sonlarına doğru yoğunluk kazanan
Mançu-Tunguzcadır. Türkçe aynı zamanda Altay araştırmalarla Altay dilleri olarak adlandırılan
dilleri arasında en eski yazılı belgelere sahip Türk, Moğol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore
dildir, en fazla araştırılmış olanıdır ve en fazla dilleri ile Fin-Ugor dilleri olarak anılan Fin, Macar
konuşuru olan Altay dilidir. Türkçe aynı zamanda ve Samoyed dillerinin Ural-Altay adında bir dil
tüm dünya dilleri içerisinde konuşulduğu ailesi oluşturduğu düşüncesi, dünyada genel
coğrafyanın büyüklüğü bakımından dünyada kabul görmüş bir kuramdı. Ancak, 20’nci yüzyılın
birinci sıradadır.33 Türkçenin en fazla konuşuru ikinci yarısından itibaren yürütülen dil bilimi
olan kolu Türkiye Türkçesi’dir. Türkçenin en son araştırmalarıyla Ural ve Altay dillerinin bir dil
keşfedilen kolu ise Halaççadır (1968’de). Halaçça ailesi oluşturamayacağı düşüncesi yaygınlaşmaya
Türkçenin üç lehçesinden birisidir. İran’ın orta başlad1. Fin, Macar ve Samoyed dilleri ile Türk,
kesimlerinde konuşulur. Şaz Türkçesi özelliği Moğol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore dilleri
gösterir. Halaçça Doerfer tarafından arasında benzerlikler bulunuyordu ama bu
bulunmuştur. benzerlikler dil ailesi oluşturmaya yetecek ölçüde
bir kaynak dilden miras kalan ortak dil ögesi
içermiyordu. Bugün artık dünya dil bilimi
33
Prof. Dr. Ahat Üstüner, Türkçenin Tarihi Gelişmesi,
34
S.16 Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, age., S.LXXIII
35
Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın’ın “Türk Dili S.
Dünya Dili” isimli makalesinden faydalanılmıştır.
zamanlara kadar kullanılmıştır. Bugün bu tarihî Ahmet Bican Ercilasun, Türk Dili Tarihi adlı
lehçeler yerini onların devamı olan çağdaş eserinde Türk dilinin tarihî gelişimini şu şekilde
lehçelere bırakmışlardır. Batı Türkçesi XII. tasnif etmiştir:
yüzyıldan itibaren oluşmaya başlamış ve ilk yazılı 1. Ana Altayca
eserlerini XIII. yüzyılda vermiştir. Türklüğün ve 2. İlk Türkçe
Türk dilinin en çok işlenmiş, en verimli yazı 3. Ana Türkçe
dilidir. Oğuz Türkçesine dayanan bu yazı dili, 4. Eski Türkçe
Hazar Denizi’nden Balkanlara kadar uzanan 5. Batı Türkçesi
sahada konuşulan dildir. Lehçe tasniflerinde, 6. Kuzey Doğu Türkçesi
Oğuz grubu, Batı ve Güneybatı terimleri ile Ercilasun’a göre, Türk dilinden ilk ayrılan
ifade edilmektedir. Batı Türkçesinin ilk dönemi, Çuvaşçadır. Çuvaşça ‘İlk Türkçe’ döneminde Türk
XIII ilâ XV. yüzyılın sonu arasındaki dönemi dilinden ayrılmıştır. Nurettin Demir, Süer Eker bu
kapsayan Eski Türkiye Türkçesi/Eski Anadolu görüşü paylaşmaktadır. Aysu Ata ise Ana
Türkçesi’dir. XVI. yüzyıldan XX. yüzyılın başlarına Bulgarcanın Ana Türkçe döneminde ayrıldığını
kadarki döneme Osmanlı Türkçesi, 1911’den belirtmiştir. 36 Bugünkü Çuvaş dilinin 6–7.
itibaren günümüzde yaşayan dile de Türkiye yüzyıllardaki atası Tuna Bulgarcası, 13–14.
Türkçesi diyoruz. Batı Türkçesi XVII-XVIII. yüzyıldaki temsilcisi İdil Bulgarcası idi. 19.
yüzyıllardan itibaren kendi içinde farklılaşarak iki yüzyıldan itibaren bu lehçe Çuvaşça adıyla
ayrı yazı dili hâline gelmiştir. Bunlardan doğuda anılmaya başlanmıştır. Saha/Yakut Türkçesi ise
olana Azerbaycan, batıda olana Osmanlı veya Ana Türkçe döneminde ayrılmış ve günümüzde
Türkiye Türkçesi adı verilmektedir. Kuzey-Doğu Sibirya’da yaşamaya devam
Türk dilinin tarihî gelişmesini iki ana döneme etmektedir. Eski Türkçe kendi içinde Köktürkçe
ayıran araştırmacılar, genellikle başlangıcından ve Uygurca biçiminde iki döneme ayrılmıştır.
13. yüzyıla kadar olan döneme Eski Türkçe, 13. Köktürkçe VI-VIII. yüzyıllar arasında, Uygur
yüzyıldan 15.günümüze kadar olan dönemine de Türkçesi ise IX. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar
Orta Türkçe demektedirler. varlığını sürdüren bir yazı dili olmuştur. Uygur
UYARI: Karahanlı Türkçesinin hangi dönemde Türkçesi kullanılırken XI ilâ XIII. yüzyıllar arasında
olduğu konusu tartışmalıdır. Orta Türkçe Karahanlı Türkçesi yazı dili ile de eserler verilmiş,
dönemini başlatma konusunda İslamiyet’in XIII. yüzyıldan itibaren Türk yazı dili Batı ve Kuzey
kabulünü kriter olarak alan dilciler Karahanlı Doğu olmak üzere iki ana kola ayrılmıştır. Batı
Türkçesini Oorta Türkçe içerisine alırken Moğol kolunun XIII-XV. yüzyıllar arasına ‘Eski Oğuz
akınlarını kriter alan dilciler Karahanlı Türkçesini Türkçesi’, XVI-XX. yüzyıllar arasına ‘Osmanlı
eski Türkçe içerisine alırlar. Türkçesi’, XX. yüzyıldan sonraki bölümüne de
Ahmet Caferoğlu başta Türk dilinin tarihî ‘Türkiye Türkçesi denmiştir. XV. yüzyıldan
gelişimini yazı dili öncesi ve sonrasıyla birlikte itibaren Batı Türkçesi, Osmanlı Türkçesi ve
şöyle tasnif etmektedir: Azerbaycan Türkçesi olmak üzere iki kola
1. Altay Devri ayrılmıştır. XVI. yüzyıldan XIX. yüzyılın ortasına
2. En Eski Türkçe Devri kadar olan kısma ‘Klasik Azerbaycan Türkçesi’,
3. İlk Türkçe Devri XX. yüzyıldan itibaren kullanılan Azerbaycan
4. Eski Türkçe Devri Türkçesine de ‘Bugünkü Azerbaycan Türkçesi’
5. Orta Türkçe Devri denmiştir. Türk dilinin Batı kolundan XIX. yüzyılın
6. Yeni Türkçe Devri ortalarından itibaren üçüncü bir yazı dili
7. Modern/Çağdaş Türkçe Devri oluşmaya başlamıştır. Bu da ‘Türkmen
36
Prof. Dr. Aysu Ata, AÖF Orhun Türkçesi Ders
Kitabı, S.7
“-mış” > ( mış, muş, miş,müş) 4 altbiçim birim Ev-ler örneğinde -lar ve –ler eki birbirine
var. benzese de birb iri yerine kullanılamaz.
d)Portmento Biçim Birim: Birden fazla görevi I) Karşıtsal Dağılım: “kal/dal - yol/kol” Bu
üstlenen ve işlevleri ayrılamayan biçim örneklerde görüldüğü gibi, sözcüklerin başında
birimlerdir.. bulunan seslerin niteliği sözcükler arasında
anlam farkına yol açmaktadır. Sözcükler arasında
Başarılıyım> -ım eki burada hem geniş zaman, anlam farkına yol açan d, f, t, s sesleri karşıtsal
hem ek fiil hem de şahıs eki olarak kullanılmıştır. dağılım içindedir. Birbirinin yerine geçebilen
ancak anlamı da değiştiren bu olaya karşıtsal
Söylesin> -sin eki burada hem emir hem de şahıs
dağılım denilmektedir.
eki olacak şekilde kullanılmıştır.
7. AKRONİM
Birden fazla sözcüğün -genellikle- ilk
harflerinin bir araya getirilmesi ile kısaltma elde
etmektir. ODTÜ, Bağ-Kur vb.
8. DERLEME
Unutulmuş durumda olan, yazı dilinde yer
almayan sadece ağızlarda varlığını sürdüren
sözcüklerin yazı diline kazandırılmasıdır. Araç,
asalak, denetlemek, deprenmek, doruk, güleç,
güney, onarmak, umarsız, ödül, ürün, yozlaşmak
vb.
10. TARAMA
Şu anki yazı dilimizde olmayan tarihi Türk
lehçelerinde kullanılmış olan sözcüklerin yazı
dilimize kazandırılmasıdır.
Aklamak, artımak, ayrıksı, başkan, görkem,
köken, nesne, nitelik, tümen, tanık, tartışmak vb.
sözcükler yazı dilimize kazandırılmıştır.
11. GENELLEŞME
Başlangıçta kişi adı veya marka olan
sözcükler genelleşerek o türün genel ismi
olabilir. Jilet, nescafe vb.
ÜNİTE 4
ANLAM BİLİM(SEMANTİK): Dilin, seslerin,
düşünce yapısını ve ilişkisini inceleyen dilbilimi
alanıdır. Bu alanda önemli isimler: Reising- Breal
Anlam ayırt edici en küçük parçaya Anlam
Bilimde Anlam birimcik(MONEM) adı verilir.
ÜNİTE 5
METİN DİL BİLİM
Bir metni, metin haline getiren nedir, sorusu UYARI: Bağdaşıklık ve Tutarlılık metin içi
metinsellik ölçütleri konusunu gündeme ölçütlerdir. Amaçlılık durumsallık, bilgi vericilik,
getirmiştir. kabul edilebilirlik, metinler arasılık alıcıya yönelik
ölçütlerdir.
Bağdaşıklık(Kohezyon): Metni oluşturan
cümleler arasındaki anlam bütünlüğü ve UYARI: Tutarlılık, amaçlılık, kabul edilebilirlik,
bağlantısıdır. Daha çok küçük yapılarla ilgilidir. bilgisellik ve durumsallık büyük yapı ile ilgilidir
UYARI: Ön gönderimler art gönderimler bağdaşıklık küçük yapı ile ilgilidir.
bağdaşıklığı sağlamak amacıyla yapılır.
UYARI: Telmih sanatı ile metinler arasılığın ilgisi
Bağlaşıklık: Metni oluşturan sözcüklerin dil sizce var mıdır?
bilgisel tutarlılıklarıdır. Bazı dil bilim kaynakları
bağlaşıklığı bağdaşıklık içinde değerlendirirler.
Tutarlılık: Metni oluşturan yargıların uyumlu
olmasıdır. Daha çok büyük yapı ile ilgilidir.
“Bunu yapmamalıydın çünkü annen yapma
demişti.” cümlesi tutarlı yargılardan
oluşmuştur.
GÖNDERİM ÖGELERİ (Hangisinde farklı bir “Çocukluk yıllarını geçirdiği evi ziyaret eden
gönderim ögesi kullanılmıştır?) Fatma duygulanarak ağladı. Çünkü bu ev onun
Şahıs Zamirleri: birçok anısını barındırıyordu.”
Metinde geçen kişi adlarının yerine kullanılan ‘ Karşılaştırma:
ben, sen, o,’ tekil kişi ve “biz, siz, onlar” çoğul kişi En az bir yönüyle benzer olan iki veya daha fazla
zamirleridir. kavramın bu benzerlikten yola çıkılarak azlık-
Örnek: “(1)Ali dün okula gelmedi. çokluk, yoğunluk-sığlık, genişlik-darlık, benzerlik-
(2)Annesi onun hasta olduğunu onun arkaşları farklılık gibi çeşitli yönlerden kıyaslanmasıdır.
olan Serhat ve Burak’a söyleyerek Örnek:
öğretmenlerine iletmelerini rica etmişti. Türkiyenin en kalabalık şehri İstanbuldur.
(3) Onlar onun bu ricasını kırmadı.” (İstanbul, Türkiye’nin diğer şehirleriyle nüfus
Dönüşlülük Zamiri: yönünden karşılaştırılmıştır).
Kişinin yaptığı veya yapacağı işin derecesini Daha önce Finlandiya kadar doğaya önem veren
arttırmak için şahıs zamirinin iyelik ekine göre bir ülke görmedim. (Daha önce gittiği ülkeler ile
“kendi” sözcüğüyle gerçekleşen kullanımdır. Finlandiya doğayı koruma yönüyle
Örnek: karşılaştırılmıştır.)
“Ahmet ayakkabısını kendisi bağlayamadığı için EKSİLTİLİ ANLATIM:
annesinden yardım istedi.” Birbirine bağlı birden fazla cümledeki bazı
İşaret Zamirleri: sözcüklerin silinmesine karşılık bağlamdan
Canlı veya cansız herhangi bir ismi işaret yoluyla yola çıkarak anlam bütünlüğünü
ifade eden zamirlerdir. Başlıcaları “Şu, bu, o, sağlayabildiğimiz anlatım türüne eksiltili
Şunlar, onlar, bunlar, öteki, beriki, şura, ora, bura anlatım denir.
v.b.” şeklindedir. Örnek:“(O) Bu maça çok önem veriyordu.
Çünkü (o) geçen sene farklı mağlup olduğu
Örnek:“Ali, erkenden takımı yenmek istiyordu.”
kalkarak ağaçları budamaya ‘‘Gördüğün bu tüm binalar bizimdir.”(bizim
başladı. Buradakileri budadıktan binalarımız)
sonra şuradakileri budamaya başlayacak.” ‘‘Sedef, Meltem’den daha hızlı koşar.” (Sedef,
Örnek: Meltem’in koşabildiğinden daha hızlı bir şekilde
“Manavınseçtiği karpuzu beğenmeyip koşabilir)
berisindekni isteyen bayana, manav: Bunların
hepsi kesmece berisindeki de ötekisi de bu da hep DEĞİŞTİRİM
aynı dedi. Birden fazla sözcük, cümle veya herhangi bir
İlgi Zamiri: metinsel yapının yerine bu yapının üstlendiği
İsim tamlamalarındaki iyelik eki alabilen görevi yerine getirebilecek başka bir sözcük,
sözcüklerin yerine kullanılabilen sözcüklerdir. cümle veya metinsel yapının kullanılmasıdır.
Örnek:“Benim dondurmam, onun İsme Dayalı Değiştirim:
dondurmasından daha çok.” Metinde yer alan bir isim veya isim öbeğinin
“Benim dondurmam, onunkinden çok.” değiştirilmesidir.
İşaret Sıfatları: Örnek:“Komşuları Feyyaz’ın sarı renkli ve vitesli
Kendisinden hemen sonra gelecek olan ismi bisikletine gıpta eden Tuncay’ın
kendisinden önce gelen sözcüklerle de ilişkili babası aynısını Tuncay’a aldı.” (Sarı renkli ve
olarak ismi işaret yoluyla niteleyen sözcüklerdir. vitesli bisiklet yerine ‘‘aynısı’’ sözcüğü
Örnek: kullanılmıştır.)
“Tek yumurta ikizlerinden Can parayı çok
severken; Canan öyle değildi.” (Parayı Can kadar
çok sevmiyordu.)
Fiile Dayalı Değiştirim:
Metinde yer alan bir fiilin değiştirilmesidir.
Örnek:
“Onur’un türkü söylediğini gören Sami
de aynısını yaptı.” (Türkü söyledi)
“Kadroya girmek için çok çalışması gerektiğini
düşünen Sabri öyle yaparak kadroya girebildi.”
(Çok çalıştı)
Cümleye Dayalı Değiştirim:
Metinde yer alan bir cümle yapısının
değiştirilmesidir.
Örnek:
“Biyoloji dersinden geçmek için haftalar
öncesinden hazırlanarak geçtim. Umarım
sende öyle yaparsın.” (Öyle sözcüğü ile haftalar
öncesinden hazırlanarak geçmek cümlesi
karşılanmıştır).
“Şartlar ne olursa olsun çok çalışmak gerekir.
Ancak böyle yaparak başarılı olabiliriz.” (Böyle
sözcüğüyle şartlar ne olursa olsun çok çalışmak
cümlesi karşılanmıştır).
Tansiyon, şeker kolesterol hepsi yüksek, bu yaşta
böyle oluyormuş demek.
ÜNİTE 6
DİL BİLİM ALANLARI
BUDUN BİLİM
İnsanların etnik gruplara ayrılışını, bu grupların
kökenlerini, oluşumlarını ve yayılışını,
aralarındaki bağlantıları ve dil, kültür niteliklerini
genel yasalar çıkarmak amacıyla inceleyen bilim
dalı BUDUN BİLİM’dir. Dil-kültür ve dil-toplum
ilişkisi birincil inceleme alanlarıdır.
SÖYLEM ÇÖZÜMLEMESİ: Konuşma ortamına süre sonra içsel pusula geliştirdiklerini fark
göre dilin farklı kullanımlarını inceleyen bilim ediyorlar. Aslında dilin düşünceyi belirlemesi
dalı. Aynı cümle kime ne etki yapar? sorusu bağlamında öne sürülen ilk kanıtlar antropolojik
üstünden dili irdeler kanıtlardır. Whorf, Amerikan yerli dillerini
ANTROPOLOJİK DİL BİLİMİ: Bir dil toplumuna ve incelediğinde bu dillerin bazılarında zamanı
kültürüne özgü olarak gerçekleştirilen dil belirten bir kelime ya da bir gramatik yapının
incelemesi. Antropolojik dil bilimi genellikle daha mevcut olmadığını fark eder. Whorf, bundan
az belgelenmiş dillerle ilgilenir. Bu tanım destek alarak bu dilleri konuşan bir insanın
etnolinguistiği de içerir. zaman algısının, zamanı gramatik yapıda ifade
eden bir dili konuşan insanın zamanı algısından
Etnolinguistik: Di-kültür ilişkisini inceleyen dil farklı olduğunu düşünür. Özetlersek; Sapir-Whorf
bilim kolu. Hipotezi’ne göre insanların ve hatta belirli bir
kültürün davranışlarını ve düşünce sistemlerini
Bilgisayar dil bilimi: Dil incelemesinde bilgisayar belirleyen yegane unsur dildir.
biliminin kullanımı. Bu tanım yapay zeka ve • Edim Bilimi / Pragmatics : Bir dil
Doğal Dil İşlemi (NLP)’ni de içerir; ancak kullanımının, gerçekleştiği bağlama göre
matematiksel dil bilimini içerme incelenmesidir. Dili kullanım kişisel, fiziksel veya
çevresel pek çok şarta göre değişir. Örneğin
Dil Felsefesi: Felsefenin dile ve dil bilimi mektup yazarken kullanılan üslup kişi ile
teorisine uygulanması. Sapir-Whorf hipotezi, yakınlığa göre değişir.
sözlü ve sözsüz düşüncenin karşılaştırmalı olarak • Hukuksal dil bilimi / Forensic Linguistics :
ele alınması gibi konuları içerir. Bilgisayarla Dilbiliminin hukuğa uygulanması.Hukuksal dil
yapılan çeviriler en önemli faaliyet alanıdır. bilimi dilbilimsel metodolojinin hukukî tesbitler
• Sapir-Whorf Hipotezi: Sapir-Whorf yapmak için kullanılmasıdır. Sorgu odasındaki
Hipotezi’ne göre insanların ve hatta belirli bir dilin analizi en iyi şekilde söylem analizi olarak
kültürün davranışlarını ve düşünce sistemlerini tasnif edilir.
belirleyen yegâne unsur dildir. Bu durum • Kognitif bilim : İnsan zihninin, özellikle dille
enstrümanın yapılan müziği ya da kalem türünün ilgili olarak incelenmesi. Dil üzerine bir deney ya
el yazısının tarzını belirlemesi gibi mantıklarla da öngörü; veya zihin araştırması gibi konuları
benzerlik gösterir. Edward Sapir ve Benjamin Lee içerir.
Whorf”tan adını alan hipoteze göre insan kendi • Uygulamalı dil bilimi / Applied Linguistics
dilinden başka hiçbir dili tam olarak anlayamaz. : Dilbilimsel metotların dil ve eğitimde, mesela
• Dilsel izafiyet (göreceli) kuramı olan Sapir- okuma-yazma ve yabancı dil öğreniminde
Whorf Hipotezi kaba tabirle uygulamalı olarak kullanımı. Bu tanım ikinci dil
“bildiğimiz/algıladığımız kadarız, kelimelerimiz öğrenimi ve farklılaştırıcı (contrastive) dil bilimini
kadar özgürüz” gibi tanımlanabilir. İki dilbilimci de içerir. Öğretim materyalleri, dil öğrencileri için
bu hipotezi Hint ve Eskimo görgül bilgileriyle – hazırlanan rehberler ve yetişkinlerin dil öğrenimi
yalnızca deney ve gözlemle elde edilen bilgi– de üzerine yapılan incelemeler de bu gruba girer.
belgelemişlerdir. Mesela eskimo dilinde deve BEYİN DİL BİLİMİ
veya benzeri bir sözcük yokken, kar sözcüğünü Beyin yapısının ve dilin beyindeki fiziksel
karşılayan birçok sözcük vardır. Örneğin; görünümünün incelenmesi. Beyindeki hasarların
Aborjinlerin dilinde sağ, sol, ön, arka gibi yön dil bozuklukları açısından incelenmesi, anadil
kavramları yok. Kuzey, Güney, Doğu, Batı diye edinimi sürecinde beynin sinirsel gelişimi gibi
yönler var. Bu durumda Aborjinler’in daimi konular bu alana dahildir.
olarak hangi yönün neresi olduğunu bilmesi
gerekiyor. Yapılan çllçalışmalarla bireylerin bir
Apraksi: Konuşmayı sağlayan dil-dudak, Disiplinlier arası bir dil bilim alanıdır. Dil
çene gibi organlara ait kasların zayıf bilim sonuçlarının diğer alanlara ve
olmamasına rağmen konuşma seslerini gündelik hayata uygulanmasıyla ilgilenir.
doğru bir şekilde söylemek için istemli Uygulama dil biliminin kökeninde daha
hareketlerin yapılamamasıdır. çok “dil öğretimi” konusu yer alır.
Dizartri: Konuşma üretimi için kullanılan İş yeri iletişimi, adlî dil, edebî dil kullanımı,
organları kontrol eden kasların bozulan eleştirel söylem gibi alanlarla da
hareketinden kaynaklanan bir konuşma ilgilenilir.
bozukluğudur. Dizartri tipi ve şiddeti sinir
sisteminin hangi alanından etkilendiğine
bağlıdır. Dizartrisi olan kişilerde
anlaşılması zor olabilecek ağızda
SÖYLEM ANALİZİ:
• Birbirine bağlı konuşmalar [ya da dil
kullanımları] arasındaki örüntü ve anlamların
incelenmesini içerir. • Bu tanım mizah (humor)
incelemeleri, karşılıklı konuşma analizi,
etkileşimli sosyolinguistik ve özel şartlardaki dil
kullanımını (mesela mahkemede) inceler. •
Konuşmada sıra düzeni, konuşmacıların rolleri,
ÜNİTE 7
DİL BİLİM TARİHİ
Modern dil bilim, 20. yüzyılın ilk yarısında
İsviçreli dil bilimci Ferdinand de Saussure’le
başlamış kabul edilir. Önceki dönemlerde dil
incelemeleri diğer branşların bir yan dalı olarak
görülürken, 20. yüzyılda dilbilim, dilin bizzat
kendisini araştırma konusu yapmak suretiyle
bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkmış ve
zaman zaman başka branşlarla işbirliği yaparak
büyük bir gelişme göstermiştir. Dil
incelemelerinin felsefe, etnoloji, sosyoloji,
coğrafya, fizik, fizyoloji, bilişim, nöroloji, iletişim
gibi pek çok disiplinle işbirliği sonucunda yeni
bilim dalları ortaya çıkmıştır.
• Bu okul mensupları mükemmelciliği (anolojist) mantık sisteminin değişmiş halinden başka bir
savunur(Eflatuncu dil tavrı). Bunlara göre şey değildir.
Homeros’un destanlarının dili gerçek ve otantik Chomsky’i ve hocası Harris’i derinden
dildir, sonradan gelişen dili bozulmuş olarak etkilemiştir. Chomsky’nin derin yapı- yüzey yapı,
nitelerler. Dil onlara göre insanlara hazır olarak genel gramer gibi düşüncelerinin temelinde
verilmiş bir sistemdir. kartezyen yaklaşımdan etkilenen Port Royal dil
okulunun doğrudan etkisi vardır. Port Royalcılara
BERGAMA OKULU göre önemli olan yüzey yapı değil derin yapıdır.
MÖ 2. yy.da kurulmuş bir gramer okuludur. İnsanlar ırk vb. bakımdan farklı olsalar bile dil
Kurucusu Crates’tir. Bu okul Aristo’nun edinim cihazı aynı olduğu için bunların
görüşlerini benimsemiştir, yani dilin insanlar ürettikleri dil de aynı olmalıdır görüşü bu
tarfından oluşturulduğunu benimsemişler-dir. ekolün temel görüşüdür.
İskenderiye okuluna karşıdırlar. Mükemmelci …………………………………………………….. kökleri bu
değil anomalisttirler. Dilin değişebileceğine okulda filizlenmiştir.
inanırlar. CENEVRE OKULU
BASRA OKULU En önemli temsilcisi Saussure’dir. Onun yapısalcı
Arap gramerinin temellerinin atıldığı okuldur. Bu fikirleri çevresinde şekillenmiş bir okuldur.
okulun en önemli temsilcisi Sbeveyhîdir. Öğrencileri Sauussure’nin görüşlerini devam
Sbeveyhî hocası olan İmam Halil Bin Ahmet’ten ettirmişlerdir.
etkilenmiştir. Basra okulunun görüşleri Cenevre Dilbilim Okulu Charles Bally ve Albert
İskenderiye okulunun görüşlerine benzer. Sechehaye dil üzerindeki görüşleri etrafında
Mükemmelcidirler. Klasik Arapçanın doğru toplanmış ve bu iki isim Cenevre Dilbilim Okulu’nun
olduğunu diğer versiyonların bozuk olduğunu görüşlerini çok net şekilde ortaya koymuşlardır. Bu
belirtirler. Dilin insanlara hazır bir şekilde iki ismin önemi Ferdinand de Saussure’ün Genel
verildiğine inanırlar.(Doğalcıdırlar) İsim-Cisim Dilbilim Dersleri’ni yayımlamalarıdır.
bağlantısının olduğuna inanırlar. Saussure’nin ders notlarını Bally ve Sechehaye
yayımlanmışlardır. Freice ve Godel diğer
KÜFE OKULU temsilciler arasındadır. Bu okula göre dil
Aristocudurlar yani dilin insanlar tarafından farklılıklar üzerine oluşturulan göstergelerden
oluşturulduğunu savunurlar. Basra Okulu’nun inşa edilmiştir.
rakibi ve muhalifidir. Dilin her görnümünü doğru UYARI: Bazı kaynaklar Meilet’i de bu okulun
kabul ederler, kuralsızdırlar(anomalist). temsilcileri arasında gösterirler. Meilet’in en
UYARI: İskenderiye okulunun ………………………. büyük özelliği ……………………………………
okulu ile, Bergama okulunun kavramıdır.
……………………………… okulu ile aynı görüşü
paylaştıklarına dikkat ediniz. PRAG DİL OKULU
Prag’da 1926’da kurulan Prag Dilbilim Okulu da
PORT ROYAL(PARİS) OKULU Ferdinand de Saussure’ün dil üzerine görüşlerini
Antonie Arnauld ve Claude Lancelot tarafından önemli ölçüde benimser. V. Mathesus’un etrafında
kurulmuştur. Descartes’in etkisi altındadır. Bu bir araya gelen B. Tarnka, J. Vachek, B. Havranek, J.
ekole Kartezyen dil bilim adı da verilir. Noam Mukarovski, çeşitli dil sorunlarını tartışmakla
Chomsky’i derinden etkilemiştir. kalmaz, bunlar üzerine çeşitli eseler verirler. Daha
En önemli görüşleri dil bilgisinin zihinsel bir sonra bu isimlere R. Jakobson, N. Trubetskoy, S.
süreç olması vardır. İnsan aklı evrenseldir. Dil, Karsevski gibi Rus araştırmacıları katılır. Böylece
aklın ürünü olduğuna göre diller, genel bir Prag Dilbilim Okulu kurulmuş olur. Prag Dilbilim
Okulu hemen hemen aynı yıllarda Saussure’ün dil
üzerine görüşlerinden faydalanan Cenevre Dil bahsettiler. Glose sözcüğü dil demektir.
okuluyla bağlantı kurarak ilişkilerini geliştirir. Matematik sözcüğüne benzeterek
Sauussure’nin yapısalcı fikirlerini dile oluşturdukları bu sözcükle ünlendiler.
uyguladılar. 1926’da Çek Mathesius tarafından Dili bir sistem olarak görürler ancak bu sistemi
kurulmuştur. Trubetzkoy ve Jacobson en önemli açıklamak için dil dışı ögelerle mukayese
temsilcilerindendir. Trubetzkoy, fonem alofon olmalıdır.
ayrımı ile adını dil bilim tarihine yazmıştır.
Jacobson ise dilin işlevlerini belirlemesiyle “Glossa” Yunanca “dil” demektir. Glossematika
ünlenmiştir. geleneksel dilciliğe bir karşı çıkıştır. Kopenhag
Dilin ayırt edici özelliklerine vurgu yaptılar. Prag derneğinin üyeleri kendi araştırmalarını
dil okunun yapısalcılığına görevselcilik ve yayımlamak için özel dergiler çıkarmışlardır. Onlar
işlevselcilik adı da verilir. 1934 yılında “Bulletin du cercle Linguistigue de
Önemli diğer bir temsilcisi Courtenay’dır. Copehnague”, 1939 yılında ise “Acta Linguictica”
1950’den sonra işlevselciler, işlevsel cümle adlı dergi çıkarmışlar. 1939 yılında çıkan derginin
yaklaşımı fikrini geliştirmişler, sentaks ilk sayısında Vigo Brondal’ın “Yapısal Dil bilimi”
düzleminde çalışmalar yapmışlardır. makalesi yayımlanmıştır ve bu makale yapısalcılığın
• Saussure’nin yapısalcı fikirlerini dile manifestosu sayılmıştır. Burada yapısalcılık genel
uyguladılar. olarak ele alınmıştır.
• Bu okul, kendi dergisini oluşturmuş ve Dergide H. Uldal’ın “Glossematikanın Esasları”
görüşlerini bu dergi ve kendi yazdıkları kitaplar (1957), L. Yelmislev’in “Dil ve Konuşma (Söz)”
aracılığıyla aktarmıştır. (1942), “Dil biliminde Yapı Analizinin Yöntemleri”
(1950-1951) makaleleri yayımlanmıştır.
KOPENHAG DİL OKULU Lui Yelmislev, Kopenhag yapısalcılık okulunun
Danimarka dil okulu diye de bilinir. ünlü simalarındandır. Mantık, özellikle de riyazi
Dili toplumsal özelliklerden arındırarak mantıkla ilgilenmiştir. Onu, matematik meseleleri
incelediler. de yakından ilgilendirmiştir. L. Mislev matematikle
Mantık ve matematik sembolerini kullandılar. ilgilenen ilk dilcidir. O matematiksel metotları
Dili sadece matematiksel bir sistem olarak dilciliğe uygulamaya çalışmıştır.
gördüler Bundan dolayı kendilerine Lui Yelmislev , daha 1928 yılında bastırdığı
Glosematikçiler dediler. “Genel Gramerin Prensipleri” adlı eserinde
Kapalı bir dil ve terminoloji kullandılar. yapısalcılık teorisini açıklamıştır. Lingustik
En önemli isimleri ……………………………….. Teorisinin Esasları” (1943) adlı tezinde
………………………. önemli bir temsilcidir. glossematikanın prensipleri konusunu (teorisi) son
Vigo Brondal (1887-1942), H. Uldal (1907- şekline ulaştırmıştır.
1957), Lui Yelmislev (2899-2965) tarafından bir Sauussure’nin gösteren ve gösterilen’i
dernek kuruldu. Bu derneğin adı Kopenhag Dil onlarda “içerik” ve “anlatım” olmuştur.
Derneği idi. UYARI: Prag ve Kopenhag okulları Saussure
1931 yılında Viggo Brondal, Luis Hjelmslev ve anlayışının uzantılarıdır.
Hans J. Uldall tarafından yeni bir dil kuramı
geliştirmek amacıyla kurulur. Bu niyetle kurulan AMERİKAN DİL BİLİM OKULU
Kophenag Dilbilim Okulu, dil çözümlemelerini (DESKRİPTİVE / TASVİRCİ DİLCİLİK)
Ferdinand de Saussure’ün belirlediği yoldan Amerikan yapısalcılığına Betimlemeli dil bilim adı
geliştirir. Saussure’nin yapısalcılığından da verilir. Kuruluşunda antropolojik çalışmalar etkili
etkilenmişlerdir. Dili bir sistem olarak kabul olmuştur.
ettiler dolayısıyla dil ile matematik bağlantısı Amerikan Dilbilim Okulu’una mensup başlıca
kurdular. Kendilerinden glosematikçiler olarak çalışma ortaya koyanlar; F. Boas, E. Sapir, L
Gösterge, herhangi bir işaret ile onun belirtidir. Bu belirteçler doğal, amaçsız ve
taşıdığı anlamın oluşturduğu bütündür. En genel nedenlidir. Havanın kara bulutlarla kaplanması
anlamıyla gösterge, başka bir şeyin yerini ile yağmur arasında bir neden-sonuç ilişkisi
alabilecek nitelikte olduğundan, kendi dışında vardır.
bir şey gösteren her türlü nesne, varlık ya da
olguya verilen addır. Başka bir şekilde anlatırsak, BELİRTKE
bir x göstergesi bir başka y ögesini temsil eder ya Dil dışı göstergelerin diğer bir kısmını ise
da onun yerine geçer. Bu temsil etme bir iletişim insanlar üretir ve toplumsal yaşamı düzenleme
amacı içerebilir veya içermeyebilir. Bu ayrım amacıyla üretilmişlerdir. Örneğin trafik levhaları,
göstergelere ilk yaklaşımı oluşturur. Şu kurala trafik ışıkları, tabela ve levhalar… İnsanlar, belli
çok dikkat ediniz: Bir unsurun gösterge bir amaç için trafik levhalarını veya ışıklarını
olabilmesi için kendi dışındaki başka bir olguyu üretmişlerdir. Belirtinin aksine belirtkeler bir
ifade ediyor olması gerekir. Bundan dolayı iletişim kurma, sosyal hayatı düzenleme, bir
göstergelerin kişiden kişiye değişebileceğini ileti aktarma ya da bilgi verme amacı taşırlar.
söyleyebiliriz. Örneğin bir apartman dairesinde Belirti ve belirtke arasındaki farkı, şöyle bir
oturan kişi için odanın ışığının bir gösterge örnekle somutlaştırabiliriz: Bulutun yağmur
niteliği yoktur ancak aynı daireye dışarıdan yağacağını bildirme amacı yoktur; ama bu doğal
bakan biri için bu ışıklar uyanık birilerinin belirti bir plaj güvenlik sorumlusunu plaja bir
bulunduğunu göstermesi açıdan gösterge niteliği kırmızı bayrak çekmek zorunda bırakacaktır. İşte
kazanır. bu kırmızı bayrak bir bilgi vermek amacıyla
üretilmiş yapay bir göstergedir, belirtkedir.
Göstergeler, dil dışı göstergeler ve dil Trafik levhalarını, trafik ışıklarını da belirtkeler
göstergeleri olmak üzere ikiye ayrılır. içerisinde sayabiliriz; çünkü o levhalar bilinçli
olarak dikilmiştir ve bir bilgilendirme amacı
DİL DIŞI GÖSTERGELER taşırlar.
Peirce tarafından sınıflandırılmıştır. Bazı belirtkelerde görsel gösteren ile
BELİRTİ gösterilen arasında bir benzerlik değilse bile
Yaprakların kuruyup dökülmesi, sonbaharın doğal bir ilişki söz konusudur. Örneğin bazı trafik
geldiğinin göstergesidir, bir binanın işaretlerinde görsel göstergelere rastlanabilir: İki
pencerelerinden dumanların çıkması, çocuk resmi, yakındaki bir okulun varlığını
itfaiyecilerin evin etrafında sağa sola gösterebilir veya kaygan zemini gösteren trafik
koşuşturmaları bir şeyin, evin yandığının levhasında olduğu gibi, eğri çizgiler üzerinde bir
belirtisidir. Örnek olarak verdiğimiz bu durumlar otomobil resmi bulunur; fakat bu görsellerin,
doğada hazır olarak bulduğumuz, aktarılan iletiyle nedenlilik veya benzerlik ilişkisi
göstergelerdir. Bundan hareketle belirti, doğal, yoktur. Buradaki ilişki tamamen nedensizdir,
istem dışı ve amacı olmayan bir olgudur. saymacadır.
Belirtilerde amaç olmaz ancak sebep sonuç ilgisi Teneffüsün başladığını veya bittiğini bildiren zil,
vardır. Örneğin duman, bu üç özelliğe sahiptir; denizde derinliğin arttığını gösteren işaretler,
ama yine de bize bir başka olgu ya da olay televizyondaki +13 işareti birer belirtke
hakkında bir şeyler anlatır. Kısacası belirti, ancak örneğidir.
onu yorumlamasını bilene bir şeyler anlatan UYARI: Belirti ile belirtke arasındaki farkı şöyle
doğal bir göstergedir. bir örnekle somutlaştıralım: Belirli bir bölgede
“Havada, kara bulutların yoğunlaşması doğal olarak oluşmuş bir dumanı gördüğümüzde
yağmur yağacağının, bir çocuğun alnının fazla o bölgede bir yangın olduğunu anlarız.
sıcak olması o çocuğun hasta olduğunun doğal Dolayısıyla o duman bizim için bir belirtidir.
göstergeleridir. Dolayısıyla bu örneklerin her biri Dumanı uzaktan uzağa iletişim amacıyla kullanan
iki kişi için ise aynı gösterge bir belirtke deneyimlerimizle kavradığımız sözün içeriği,
şeklindedir, çünkü ikinci örneğimizde duman, açıklaması ya da zihnimizde oluşan genel çiçek
insanlar tarafından belirli bir amaç kavramıdır. Dil göstergeleri tamamen seslerden
doğrultusunda bilinçli şekilde hazırlanmış bir oluşur. Dilsel göstergeler Saussure’nin deyimiyle
gösterge aracıdır yani belirtkedir. gösteren ve gösterilenden oluşur. Saussure
gösteren ve gösterilenin bir kâğıdın iki yüzü gibi
İKON (GÖRSEL GÖSTERGE) olduğunu ve ayrılamayacaklarını ve aralarında bir
Bazı göstergeler ise gösterdiği varlığın bire neden ilgisi kurulamayacağını(Bkz. Göstergenin
bir benzeri olabilmektedir. Bu tür göstergelere nedensizliği) belirtir. 39
ikon denir. Örneğin portreler, resimler, Dilde yer alan sözcük ve eklerin tamamı bir
fotoğraflar… İkonlarda, gösteren ile gösterilen göstergedir. Ekler de birer kavramı temsil
arasında gerçek bir benzerlik vardır. ederler. 40 Örneğin bayrak kelimesini oluşan
göstergeler /B/, /A/, /Y/, /R/, /A/ ve /K/
SİMGE sesleridir. Bayrak kelimesi görüldüğünde
Anlamı toplumdan topluma, kültürden insanların zihninde bir bayrak resmi oluşur; bu
kültüre değişen, benzerlik ilgisi üzerine durumda dil göstergesi nesnenin, yani
kurulmamış olan dil dışı göstergelere simge göndergenin kendisi değildir. Daha açık bir
denir. Benzerlik ve uzlaşma ilişkisi içerisinde biçimde ifade edecek olursak, “bayrak” sözcüğü
soyut ve sayılamayan tek bir gösterilene bayrağın kendisi değildir, belli bir bayrağı ya da
göndermede bulunan görsel biçimdir. Terazinin genel olarak bayrak maddesini temsil eder.
adaleti, zeytin dalının barışı simgelemesi gibi. Bu Saussure’den sonra gelen araştırmacılar dil
gösterge türünde gösteren ve gönderge arasında göstergesi tanımını tanımlayarak onu
benzerlik olmadığına dikkat ediniz. zenginleştirmişlerdir. Dil göstergesi tanımına
UYARI: Bir çocuğun sadece zaman geçirmek üçüncü öge olan gönderge kavramını
amacıyla çizdiği güvercin resmi bir görsel eklemişlerdir. Gönderge, dil dışı dünyada
göstergedir; ama aynı güvercin resmi Birleşmiş bulunan gerçek bir varlık ya da nesnedir. Bu
Milletler binasının duvarına çizilmiş ise o zaman konuda şöyle bir örnek verilebilir: “Ahtapot”
bu bir simgedir. Çünkü bir uzlaşma uyarınca, bu sözcüğü bir gösterendir. Türkçede “suda yaşayan
görsel gösterge, doğal olarak temsil ettiği şeyden canlı”yı gösterir. Saussure sonrasındaki dil
başka bir şeyi belirtmek için çizilmiş ya da bilimciler bu iki ögeye “gönderge” kavramını da
yapılmıştır. Birleşmiş Milletler binasının duvarına eklemişlerdir. Gönderge gerçek dünyadaki
çizilmiş olan güvercin, artık soyut bir kavram olan nesneyi karşılar dolayısıyla örneğimizde gerçek
barışı temsil etmektedir. Terazinin adaleti, kalbin dünyadaki ahtapot nesnesi bir gönderge
aşkı, kum saatinin ise zamanı temsil etmesi gibi… olmaktadır.
DİL GÖSTERGELERİ
Belli bir dilde, anlamı olan en küçük birimlere “dil
göstergesi” adı verilir. Örneğin Türkçede
“/kalem/”, “/kitap/”, “/masa/” birer dilsel
göstergedir. Görüldüğü gibi, dil göstergesi
“sözcük” ya da “kelime” anlamında kullanılmıştır.
F. De Saussure’ün de belirttiği gibi, dil göstergesi
iki düzeyden oluşur: Birincisi, dilbilimsel adıyla
“gösteren”, kulağımızda duyduğumuz “/I/Ş/I/K/”
39
sesi, gözümüzle gördüğümüz “IŞIK” yazısı; ikincisi Prof. Dr. Osman Toklu, Dilbilime Giriş, 24
40
Doç. Dr. Kerim Demirci, Türkoloji için Dil Bilim,
ise yine “gösterilen”, yani zekâmızla,
S.43
dönüşümsel dilbilgisi, bir doğal dildeki sınırlı En önemli öge söz dizimidir çünkü üreten
sayıda kuralla, dilbilgisine uygun sonsuz sayıda odur.
cümle üretebilecek bir dilbilgisi modelidir. Her insan doğumuyla bir dil bilgisi
1950’li yıllardan bu yana Chomsky’nin dilbilgisi mekanizmasına sahip olur. Bu mekanizma tüm
modeli geliştirilmiştir. Dünyanın dört bir insanlarda aynıdır, evrenseldir. Her insan
tarafında onun görüşlerinden etkilenen sayısız çevresine göre özel bir dilin dil bilgisini oluşturur.
çalışma yapılmış ve yapılmaktadır. Bu görüş dil bilgisinde “doğuştancılık”
yaklaşımıdır ve daha önceki
Chomsky, 1957’de Üretken Dönüşümlü dil davranışçılık(Skinner) ve bilişsel yaklaşımdan
bilgisinin ilk şeklini yayımlamıştır: “Söz Dizimsel (Piaget) farklıdır.
Yapılar”. Daha sonra 1965’te yayımlanan Tüm diller eşittir.
kitabıyla geliştirmiştir. Son olarak Vivian Cook ve Üretimsel dil biliminin önemli kavramları:
Mark Newson tarafından son şekli verilmiştir. Derin Yapı ve Yüzey Yapı:
Amerikan yapısalcılığı içinde çıkmış bir Derin yapı anlamdır, soyut ve zihinseldir.
görüştür. Temelleri Bloomfield ve Harris Yüzey yapıysa somut ve gösterge üzerinedir,
tarafından atılmıştır. sessel bileşendir. Bu kavramlar Port Royal’e
Yapısalcılık sonrasındaki en önemli kuramdır. dayanır. Bu kurama göre her cümlenin sesletime
Chomsky Bloomfield’in geliştirdiği dağılımsal dil çıkmamış olsa bile anlamsal temelini oluşturan
bilimi ile Harris’in geliştirdiği çekirdek cümle ve bir “derin yapı”sı, sözdizimsel ve sesçil biçimini
dönüşüm işlemlerini daha da geliştirmiştir. oluşturan somut bir “yüzey yapı”sı vardır. İlkinin
Temelleri Descartes felsefesine dayanan ve ikinciye dönüşümü, dönüşüm kuralları aracılığıyla
17.yy.da Port-Royal düşünürlerinin ilk gerçekleşir.
varsayımlarını ortaya attığı dil kuramı, Noam Ancak derin yapılar, hiçbir zaman yüzey
Chomsky tarafından geliştirilerek formüle yapılara tamamıyla çıkmazlar.
edilmiştir. Derin yapı evrenseldir, yüzey yapının
Bu kurama göre, insanda dil yetisi doğuştan dayanağıdır, soyuttur, söz dizimsel bileşende
gelen ve diğer bilişsel yetilerden bağımsız bir elde edilir.
yetidir. Bu yetiye bağlı olarak bir dil Derin yapı; edilgen, geçmiş, gelecek, olumlu,
kullanımında, sınırlı sayıda sözcükle sınırsız olumsuz gibi soyut yapıları içerir.
sayıda cümlenin biçimini ve özgül anlamını Yüzey yapı cümlenin söylenen ve yazılan
olanaklı kılan kuralların oluşturduğu bir sistem biçimidir.
söz konusudur. Port Royal dil bilimcileri dış yapıdan
Bir kuram, konuşurların daha önce hiç hareketle mantıksal çıkarımlarda bulunmaya
duymadığı, kurmadığı cümleleri tasvir çalışmışlardır.
edebilmelidir düşüncesi bu kuramın çıkış Chomsky’e göre aslolan derin yapıdır.
amacıdır. Bloomfield ise biçimden bağımsız bir anlamış
Dilbilimde yapısalcılık, dilbilgisini kabul etmemişti ve biçim değişirse anlam da
“sınıflandırıcı” bir etkinlik olarak görürken değişir demiştir.
Chomsky, üretici dilbilgisi kuramıyla “derin yapı” “Kadın futbolcuyla konuştu.” cümlesinde
ve “yüzey yapı” ayrımını yaparak dilbilgisine anlam bulanıklığı vardır. Chomsky’e göre bu tür
“açıklayıcı” bir bakış kazandırmıştır. cümleler iki farklı derin yapıya sahiptir.
Chomsky’nin kuramını hazırlayan felsefi arka “Ali camı kırdı.” “Cam Ali tarafından kırıldı.”
plan “zihinci” geleneğe dayanır. Bu gelenek “var “Camı Ali kırdı.” “Ali’nin camı kırdığını
olan her şeyin zihinsel terimlerle biliyorum.” Alinin camı kırdığını gördüm.” Birçok
açıklanabileceğini öne süren görüş” olarak yüzey yapıdan tek derin yapı elde edilmektedir.
tanımlanır. Derin yapıdaki dönüşümler sonucunda farklı
yüzey yapılara sahip olunabilir. Bu örnekte ele alır. Bazı cümlelerin anlamsız olsa da
çekirdek cümle “Ali camı kırdı.” cümlesidir. dilbilgisel açıdan kabul edilebileceğini savunur.
DEC: Doğuştan gelen, dilin kullanılmasından ➢ Dil bilgisel ve anlamsal olarak konuşurun
sorumlu beyin bölümü, logos. edinci tarafından yanlış bulunan cümlelerin kabul
Çekirdek Cümle: Derin yapıdaki cümlelere çok edilemez olduğunu belirtir. (Onu görünce yeni
yakın bir şekilde üretilen cümlelerdir. mi?)
Edim ve Edinç
➢ Temelde Saussure’nin dil ve söz ayrımına HARRİS
benzemektedir. • Amerikan Dil bilim Okulu’nda söz dizimi
➢ sorunları üzerine kafa yoran bir diğer dil bilimci
Edim: Dilin kişisel kullanımı. (Saussure: Parole, Z. S. Harris’tir.
Söz). Edincin uygulamaya konulmasıdır. Dilin • Amerikan Dilbilim Okulu’una mensup başlıca
somut anlamda kullanımıdır. Bireyin dille her tür çalışma ortaya koyanlar; F. Boas, E. Sapir, L
uygulaması(konuşma, okuma, yazma) edimle Bloomfield ve Z. S. Harris gibi araştırmacılardır
ilgilidir. • Sami dilleriyle birlikte Amerika yerli dillerini
Edinç: Zihinde olan söz varlığı, soyut kurallar de inceleyen Harris bu çalışmalarında özellikle
bütünü. Bir üretim ve yorum düzeneğidir. Edinç, ses bilimi, biçim bilimi ve dağılımsal tümce bilimi
bir dil kullanıcısının o dildeki tüm cümleleri ilkelerini saptamaya çalışır. Bu çalışmalarda ortak
anlama ve üretebilme yetisi, yani kendi diliyle ve temel amaç “söz dizimsel birimlerin bütün
ilgili bilgisidir. Zihinsel bilgidir, yani soyuttur, dağılımlarını bulmaktır.
doğuştan gelir. Doğuştan edinilir. Chomsky • Chomsky’nin hocasıdır.
edince önem verir çünkü üreten edinçtir. İdeal • Port Royal dil okulundan etkilenmiştir.
bir konuşurdan bahsedilemez. • Yapısal dil bilim adlı eserinde anlamdan
Dönüşüm: Derin yapıdan yüzey yapıya geçmeyi bağımsız bir dil betimlemesi yapılabileceğini
sağlayan kurallar bütünüdür ve sürecidir.Soyut iddia etmiştir.
yapıları cümlelere dönüştürür. Dönüşümler • Dilin Matematiksel Yapısı adlı eserinde
zorunlu ve seçimli dönüşümler olmak üzere ikiye dağılımcılığın yöntem ve ilkelerini ortaya koydu.
ayrılır. Etken, geçişli ve bildirme cümleleri • Söylem Çözümlemesi terimini ilk kullanan
zorunlu dönüşüm ile ortaya çıkar. Olumsuz, kişidir: Söylem çözümlemesi veya söylem analizi,
edilgen, soru cümleleri ve karışık cümleler bir uygulamalı dilbilim alanı ve sosyal
seçimli dönüşümler sonucunda ortaya çıkar. bilimlerde kullanılan nitel, yorumlamacı
Söz Dilimsel Bileşen: Derin yapı bileşenlerinin bir araştırma yöntemi. Bu yorumlama faaliyeti
oluşturulduğu temel bileşendir. : Bu bileşen, dolayısıyla "eleştirel söylem çözümlemesi" veya
cümleleri değil, soyut yapıları üreten dizimsel "eleştirel söylem analizi" biçimlerinde de
kurallarla işler. kullanılır. Söylem çözümlemesi eleştirel bir
Anlam Bilimsel Bileşen: Söz dizimsel bileşende yaklaşımla; söylem aracılığıyla konuşucu
üretilen derin yapı bileşenlerini anlam anlam tarafından gerçekleştirilen, aktarılan mesajı ve
açısından yorumlayan başka bir deyişle bu bununla beraber söylemi ortaya koyan kişi veya
biçimlerin hangi anlamları aktarabileceğini yapının ideolojisini açığa çıkarmakta kullanılır.[
belirleyen bileşendir. Noam Chomsky'nin hocası Zellig Harris, bu
Ses Bilimsel BileşenSoyut biçimleri ses dizilişleri kavramı 1952 yılında alan yazınında ilk kez
olarak gerçekleştiren, onların yüzey yapıda nasıl kullanmıştır.
seslendirileceğini belirleyen bileşendir. • Sami dilleriyle birlikte Amerika yerli dillerini
de inceleyen Harris bu çalışmalarında özellikle
Dilbilgisel Olan ve Dilbilgisel Olmayan ses bilimi, biçim bilimi ve dağılımsal tümce bilimi
➢ Chomsky, cümleleri anlamdan bağımsız olarak ilkelerini saptamaya çalışır. Bu çalışmalarda ortak
• Söz dizimi konusunda Harris ve Chomsky’ye Trubetzkoy ile birlikte ses bilimin
ilham kaynağı olmuştur. kurucularındandır. Fonem terimini ilk kullanan
kişidir.
HUMBOLT Slav dillerinin art zamanlı incelenmesi
• Morfolojik Evreler makalesi ünlüdür. Bu üzerine yapıtları ünlüdür.
makaleye göre dilsel yapılar 4 safhada
oluşmuştur: JACOBSON
Pragmatik safha > Sentaktik safha > Çatallanma • Bildirişim kuramının sahibidir.
Safhası > Dilbilgisel safha • İletişimin Ögeler: Gönderici, Alıcı, ileti,
• Anlıkçıdır, kartezyencidir.(Zihinselcilik… Dil, Gönderge, Kanal, Kod
düşüncenin dışa vurumudur. Dil insan zihninin • Ünlü dilbilimci Jakobson'a göre dilin
aynasıdır.) altı işlevi vardır:
Göndergesel işlevi.
BLOOMFİELD Heyecana bağlı işlevi.
• Amerikan Dil Okulu içerisinde yer alan L. Şiirsel işlevi.
Bloomfield uzmanlık alanı Almancadır. Alıcıyı harekete geçirme işlevi.
• . “Amerikan okulunun ilk önemli dil bilim Dil ötesi işlevi.
kuramcısıdır. Pozitivist ve yaklaşımcıdır. Kanalı kontrol işlevi.
Language isimli ünlü eserinde dilin diğer bilim
dallarından bağımsız incelenmesi gerektiğini, BİLDİRİŞİM KURAMI
dilin bir yapı olduğunu vurguladı. Amerikan dil En az iki insan veya insan grubu arasında
biliminin 1950’lere kadar en önemli ismidir.” gerçekleştirilen duygu, düşünce ve her türlü olay
• Fakat daha sonra Hint-Avrupa, Amerika yerli ve olgunun başkalarına aktarımına iletişim adı
dilleri ve genel dil bilimi çalışmalarına da yönelir. verilir. Pek çok iletişim yöntemi olmakla birlikte
• Amerikan Dil Okulu içerisinde bir kesimin en etkili iletişim yöntemi dildir.
savunduğu “anlıkçı yaklaşımını eleştirerek karşı- Roman Jakobson’a göre, yazılı ya da sözlü
anlıkçı ya da mekanikçi görüşü” ileri sürer. bir dilsel iletişimin gerçekleşebilmesi için altı
• Dil bilimi çalışmalarını davranışçılığa temel ögeye ihtiyaç vardır.
dayandırarak mekanikçi bir tutum sergiler. Şimdi bu ögeleri inceleyelim:
• Bloomfield’e göre “dil bilimci yalnızca
gördüğü işittiği gösteren boyutunu incelemekle Dilsel İletişimin Temel Öğeleri
yükümlüdür. 1. Gönderici(Konuşucu ya da Yazar )
• Anlıkçılığı eleştirerek mekanikçiliği gelişDili Konuşucu, iletiyi (metni) sözle ifade eden;
düşünce, akıl, istenç gibi etkenlerden yazan, kaleme alan kişidir. İletinin
soyutlayarak ele alırken çözümlemelerinde sorumluluğunu üstlenir. Kendisini “ben” ya da
anlam boyutunu paranteze alır. “biz” adı ile gösterir. Ben “ben” her zaman kişi
özelliğindedir, öznelliği değişik biçimlerde ortaya
COURTENAY koyar. Bir metinde birden fazla kişi söz aldığında
Polonyalı Dil bilimci. birbirinden farklı konuşuculardan söz edilir
Morfofonetik alanda çalışmalarıyla tanındı. (roman, öykü, masal, tiyatro vs.). Günlük
Dili hem biçim hem öz olarak görmesiyle konuşmalarda konuşucular ya fiil çekim ekleri (-
Saussure’den ayrılır. yorum, -dim, -eceğim, -lım) ya da iyelik ekleriyle
Saussure’ye göre dil, satranç gibi katı (-m) kendilerini birer kişisel özne olarak ortaya
kuralara sahip bir cebirsel sistemdir. Courtenay koyarlar. Kimi okurlar, edebî metinlerdeki yazar
göre ise dil sistemi toplumsal ve mekânsal ile anlatıcıyı karıştırırlar. Yazar ve okur gerçek
sebeplerle değişikliğe uğrar. kişidir. Oysa anlatıcı, yazarın yarattığı kurmaca
bir kişiliktir, kimi zaman bir roman kahramanı paylaşıyorsa iletiyi çözer. İletişimin bu iki öğesi
olarak yazar tarafından öyküyü anlatmakla aynı kodu paylaşmıyorsa iletişim gerçekleşmez.
görevlendirilmiştir.
DİLİN İŞLEVLERİ
2. Alıcı (Okur ) Göndergesel İşlev
Alıcı, konuşucunun kodladığı iletiyi alıp, Bu işlevde dil dışı gerçekliğe gönderme
kodunu çözen kişidir. “Sen” ya da “siz” ile ifade yapılır. Bu dil dışı gerçekliklere gönderge adı
edilir. Her zaman bir kişiyi gösterir; ama verilir. Gönderge işlevinin amacı, alıcıya,
konuşucunun dışında bir kişi olduğu için öznel dünyanın durumuyla ilgili bir bilgi vermektir;
değildir. Her alıcı, örtük de olsa bir konuşucuyu zaten gündelik dilde de bu işlevin adı, dilin bilgi
varsayar. Bir sözcede “sen” ya da “siz” varsa, verme işlevidir. Örneğin: 1. Hava soğuyor 2.
orada “ben” örtük de olsa mutlaka bulunur. Gelecek hafta sınav yapılacak… Bu işleve daha
çok kullanım kılavuzlarında, betimlemelerde,
3. Gönderge nesnel anlatımlarda, bilimsel bildirilerde, kısa not
Gönderge, kendisinden söz edilen nesne, ve özetlerde, raporlarda rastlıyoruz. Bu işlev,
kişi ya da kavramdır. Her zaman üçüncü tekil kişi aslında her türlü iletişimin temelidir; ileti ile
iyelik ekleriyle ifade edilir. Gönderge, konuşucu iletiye konu olan nesne (gönderge) arasındaki
ve alıcının aksine her zaman bir kişiyi göstermez, ilişkileri belirler. İşlev, metinlerde daha çok
hiçbir zaman öznel olamaz. İki tür gönderge “üçüncü kişi” adılıyla ve fiil çekimleriyle
vardır: Birincisi, sözlü iletişimi belirleyen, bu belirlenir.
iletişim sırasında var olan uzamı, zamanı,
nesneleri, varlıkları kapsayan durumsal Anlatım ya da Duygu İşlevi
göndergedir. İkincisi ise metinsel (ya da Bu işlevde, bir konuşucu tarafından üretilen
bağlamsal)gönderge, yazılı ya da sözlü iletişim her ileti onun izini taşır ve hissettirir: Duygusal ya
sırasında var olmayan yerleri, nesneleri, varlıkları da heyecana bağlı durumlar gibi. Sıfatlar,
içerir. belirteçler, sözcüklerin mecaz anlamları,
ünlemler, söz diziminde sözcüklerin düzenlenişi,
4. Yazılı İleti vurgu, seçilen sözcükler, noktalama işaretleri
Bir sözce ya da metindir. Öncelikle, ait mimik ve jestlerle ifade edilen bu işlev, gönderge
olduğu türün yasalarına uyar. Biçemin kendini işlevinin nesnel olmasına karşın duygusal ve
gösterdiği bir yerdir. Tiyatroda, metin sözlü bir özneldir. Anlatımsal metinlerde yazar, kişisel
ileti olur. duygu ve düşüncelerini vermek ister. Onun için
mektuplar, betimlemeler ve anlatılar, lirik şiir,
5. Kanal eleştiri denemeleri hep anlatım işleviyle
Metnin, iletinin kullanıldığı somut araçtır. Bu, yüklüdür.
bir kitap ya da gazete sayfası, bir kağıt, hatta
üzerine cümle kazınmış bir taş, bir bilgisayar Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi (Çağrı İşlevi)
ekranı, CD, videobant olabilir. Sözlü iletişimde Bu iletişim biçiminin amacı, alıcıda bir tepki ve
somut araç ses dalgalarıdır. davranışlarında bir değişiklik yaratmaktır. Bir
alıcıya seslenirken amaç hep ondan bir şey
6. Kod istemektir. Verilen bir emir, alıcının ya aklına ya
İletinin üretildiği dile, şifreleme sistemine da duygusuna seslenebilir. Bu işlev, reklamcılıkla
kod denir. Kişilerin birbirlerini anladıkları ses, birlikte çok büyük bir önem kazanmıştır; çünkü
işaret veya hareketlerden oluşan ve belli kuralları reklamlarda iletinin göndergesel içeriği alıcının
olan her doğal sisteme kod denir. Konuşucu, bu güdülenmesine yöneltilen göstergeler yanında
kodla iletisini oluşturur. Alıcı, aynı kodu silinip gider. Bu da yinelemeler yoluyla alıcıyı
Amerikan yerli dillerinden biri olan Hopi diline ayrıca, sözdiziminin morfoloji ve
olan gözlemlerinden elde etti. anlambilimden bağımsız olduğunu şiddetle
savundu, ancak onun duruşu sözdizimini insan
AUGUST SCHLEİCHER dil fakültesinin ayrı bir modülü olarak alan
Alman dil bilimci. üretken gramerden farklıydı. Teorisi, 1959'da
Hint-Avrupa dilleri üzerine çalıştı. ölümünden sonra yayınlanan Éléments de
Dil bilimde doğa bilimlerinin yöntemini syntaxe structurale (Elements of Structural
kullandı ve dilin canlı bir varlık olduğunu öne Syntax /Yapısal Sözdizim Ögeleri) adlı kitapta
sürdü. Ona göre diller doğar, büyür ve ölürler. En sunuldu.
son aşama da çekimli dillerdir.
Dilin toplumsal bir olgu olduğunun CHARLESS FILLMORE
anlaşılmasıyla görüşleri taraftar Durum dil bilgisi kuramının
kaybetmiştir. kurucusudur(1968).
Eylemleri aldıkları duruma göre belirleyen
ALBERT ŞEŞE (Sechehaye): Saussure’un bir teoridir. Ona göre her eylem yapan yapılan ve
talebesidir. O, 1927 senesinde “Umumi araç olmak üzere üç durumu vardır ve bu
Lingustik Cenevre Okulu” adlı makalesiyle durumlardan biri yüzey yapıda özne olarak
tanınmıştır. Adından da anlaşıldığı üzere kullanır.
makale Cenevre okulundan bahseder. A.Seşe,
genelde söz dizimi ile ilgilenmiş, ilmî Gustave Guillaume
araştırmalarını daha çok bu konu üzerinde Saussure’nin yapısalcı, biçimi öne çıkaran
yapmıştır. Dil-söz karşıtlığı açısından dili anlayışını kabul etmeyerek, dilin anlamdan
geliştirmiştir. • soyutlanmasını kabul etmez. Gösterenden
ziyade gösterilen yani anlam üzerinde
ŞARL BALY (1865-1947): Cenevre Dilcilik durmuştur. Bu özelliği Chomsky’nin
Okulu’nun önde gelenlerindendir. O, her düşüncelerine de kaynaklık etmiştir.
zaman hocası Saussure’ün görüşlerine sadık • Guillaume, ”Dil soyut bir dizgedir.”
kalmıştır. Ş. Bally, genellikle roman dillerini düşüncesinden hareketle, anlama yönelmiş ve
incelemiş, dramatik yapı ve uslüp Psikomekanik kuramını ortaya atmıştır.
(anlatımsallık) konularında araştırma ve • Bu kuram göre bilişsel yapı olan dil, anlamı
tahliller yapmıştır. “Fransız Üslup Bilimi” oluşturur. Daha sonra bu anlamı ifade eden bir
(1909),” Dil ve hayat” (1913), “Umumi Lingustik biçim oluşur. Yani anlam birincil, biçim ikincil
ve Fransız Dilleri Meseleleri” (1932) adlı eserler öğedir
onun başlıca araştırmalarıdır. Bu eserlerde Ş.
Bally, dil bilimine bağlı bir üslup teorisi J.VANDRİYES:
kurmuştur. • Fransızdır.
•Dilcilikte sosyologizm akımının en önemli
TESNİERE simalarındandır.
Lucien Tesniere ise ünlü “Bağımsal Dil Bilgisi” • O, klasik diller dalında uzmanlaşmıştır. O’nun
kuramının sahibidir. Tesnière, değerlilik Kelt diline dair araştırmaları vardır. J.Vandriyes,
kavramını ayrıntılı olarak geliştirdi ve genel dilcilik problemleriyle çok ilgilenmiş ve bu
argümanlar ( aktörler ) ve yardımcılar ( koşullar alanda birçok ilmi bildiriler yayınlamıştır. Onun
, Fransız dolambaçlıları ) arasındaki temel ayrım “Dil” adlı eserinde dilciliğin önemli problemleri
, şu anda tüm sözdizimi teorilerinin kabul ele alınmıştır. Vandriyes, dili sosyolojik bir olay
etmediği ve üzerine inşa ettiği, Tesnière'in olarak görmüş ve dil olaylarının tahliline de bu
anlayışının merkezinde yer alıyordu. Tesnière açıdan yaklaşmıştır
Diyalojizm Kurucusu
Metinlerarasılığın Temelini Hazırlayan
Dilci
Jacqus Derrida Karnaval Havası
Derrida, mantıksal bakımdan yazının sözden
önce var olduğunu iddia etmektedir.
Yapısalcılığın kapalı sistem kavramı yerine, ………………………..: Yazar Öldü
hem ayrılığı hem ertelemeyi içeren ve difference
adını verdigi açık örgü kavramını getirir. ………………………: Anlatıbilimin Kurucusu
Metinlerinde, anlamı metinde olmayanla,
söylenmeyenle bağlantılıdır. Derrida, bunu
kanıtlamak için metni yapı-sökme yöntemiyle ………………………….= En Ünlü Rus Biçimcisi
didik didik eder, önemsiz sayılan ayrıntılara
eğilerek bunların metnin kendi mantığını RUS BİÇİMCİLERİ: Viladimir Probb, Bloom,
sarstıgını, yadsıdığını; yani metnin söyler Bahtin Jacobson
göründüğünün tersini de söylediğini belirtir.
Derrida’ya göre hiçbir metnin tek ve kesin
anlamı olamaz ve bir metnin tek ve kesin bir
………………………….= Yorum Bilim
anlamının olabileceği sanmak bir yanılgıdır, söz
merkezliliğin tuzağına düşmektir. …………………………: Bildirişim Kanunu
omurhoca_edebiyat_turkce_oabt