Professional Documents
Culture Documents
İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan en gelişmiş, en işlek ve en etkili araç dildir. Dil,
insanlar arasında yalnızca anlaşma aracı değil; aynı zamanda geçmişin birikimini geleceğe
taşır ve insanlığın belleğini oluşturur. Bu yönüyle dil bizim için doğal bir mirastır. Bu sayede
yüzyılların deneyimini ve kültür varlığımızı öğreniriz. Dilin burada kısaca değindiğimiz bu
görevlerini yerine getirebilmesi için gerek konuşmada gerekse yazıda kurallarına uygun,
doğru ve güzel kullanılması gerekmektedir.
Farklı yönleri düşünülerek bilim insanları tarafından dil, çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bu
tanımlardan bazıları şöyledir:
• Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları
olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen
zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir
(M. Ergin).
• Dil, insanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak kullanılan; duygu, düşünce
ve isteklerin ses, şekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına
göre şekillenmiş ortak kurallarının yardımı ile başkalarına aktarılmasını sağlayan,
seslerden örülü çok yönlü ve gelişmiş bir sistemdir (Z. Korkmaz).
* Dil bir sistemdir: Dil, konuşma ve dinleme işlevlerini gerçekleştirmek üzere birbirleriyle
bağlantılı ses, biçim, söz dizimi, anlam vb. alt sistemlerin oluşturduğu, üzerinde inceleme
yapılabilen bir bütündür. Dil bir sistem olmasaydı, insanlar tarafından edinilemez ya da
öğrenilemezdi. Dil sisteminin işleyişi yalnızca kendi yasalarına bağlıdır.
* Dilde nedensizlik ilkesi esastır: Anlam bakımından, doğadaki ağaç, gösterilen: a.ğ.a.ç.
sözcüğü, gösteren; gösterenin zihninde uyandırdığı kavram; bunların tümü de göstergedir.
Bütün dillerde gösterileni ifade eden gösterenin zihinde oluşturduğu anlam ve kavram, yani
gösterge nedensizlik ilkesine dayalıdır. Ağaç sözcüğü ile doğadaki ağaç arasında hiçbir
nedensellik ilişkisi yoktur. Pat, çat, çatlamak, şırıldamak vb. dilin sözvarlığının yüzde beşini
aşmayan yansıma sözcüklerin dışında, gösterilen
(varlık, nesne ve kavramlar) ile gösteren (sözcükler)
arasında ilişki yoktur.
2
* Her dil, ait olduğu toplumun gereksinimlerine cevap verebilecek yeterliktedir:
Yeryüzündeki her dil, sınırsız üretim yetisine sahip olması itibarıyla, konuşurların değişen
ihtiyaçlarına karşılık verebilecek, ait oldukları toplumun gereksinimlerini karşılayabilecek,
kültürel mirasını sonraki kuşaklara aktarabilecek nitelikte ve yeterliktedir. Dil zamanın ve
koşulların değişmesine kolaylıkla uyum sağlar.
* Dil, toplumsal katmanlara göre değişir: Dil, klasik terminolojideki ifadesiyle ağız, şive,
lehçe gibi değişkelerden oluşur. Bu değişkelerden biri ön plana çıkarak o dilin yazı dili hâline
gelir. Diğer değişkeler de konuşuldukları coğrafyaların ya da toplulukların iletişim aracı ve
kimliklerinin simgesi olma işlevi kazanır.
-Dil zamana, coğrafyaya ve toplumsal katmanlara bağlı olarak sürekli değişir ve gelişir. Kimi
değişkeler kaybolurken kimi yeni değişkeler ortaya çıkar. Yaşlıların ve gençlerin,
eğitimlilerin ve eğitimsizlerin dilleri ve dili kullanma biçimleri farklıdır. Dilin yaş gruplarının
yanı sıra okullara göre bile farklılaştığı biliniyor. Meslek ve sanat gruplarının dilleri de
birbirinden farklıdır.
-Dil bilimci Ferdinand de Saussure’ün betimlediği gibi dil, aynı zamanda bir toplumsal
olgudur. Dil yalnızca bölgeden bölgeye değil; eğitim, meslek, sosyoekonomik ve etnik
nedenlerle de farklılaşır. Konuşurlar, içinde bulundukları psikolojik duruma, resmî ya da gayrı
resmî ortamlara göre dili farklı biçimlerde kullanabilir.
* Ana dili, öğrenilen değil, edinilen ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir sistemdir: Henüz
gelişme sürecinde olan, fizyolojik bakımdan normal,
bir yaşını doldurmamış bebeğin dille ilgili ilk tepkileri,
dört beş yaşında bir çocuğun eğitim almaksızın günlük
dile ilişkin cümleleri anlayabilmesi ve üretebilmesi
ancak bir insana özgü, bilinçaltındaki bir dil edinim
aygıtı ile mümkündür. Dil bilimci Chomsky’ye göre
çocuklar doğuştan gelen dil edinim aygıtı ile dilin
kurallarını işiterek edinirler. Bu bakımdan bütün diller,
kuralları teker teker öğrenilen değil, farkında
olunmadan çocuk yaşta edinilen, insan türüne özgü
evrensel sistemlerdir. Ancak, dil edinim aygıtının işlevi tamamen ortadan kalkmamakla
birlikte, yaşın ilerlemesiyle zayıflamaya başlar.
-İnsan doğuştan dili edinmeye yönelik bir zihinsel ve fizyolojik yapıya sahip olmakla birlikte,
dil bilimci Edward Sapir’e göre, dil edinimi içgüdüsel olarak değil, toplumsal doku içinde,
ana dili konuşurları arasında belirli aşamalarla gerçekleşir. Bu döngü kuşaktan kuşağa devam
eder.
3
Dil, toplumsal ve ulusal bir kurumdur: Dil, konuşurlar arasında ulusal duygunun
gelişmesini sağlayan, insanlara ortak ülküler etrafında aitlik ve dayanışma duygusu veren bir
değerdir. Dil, konuşurlar için kültürel ve kimlikle ilgili ortak değerleri ifade eder.
Dil, insanı konu alan her bilim dalıyla yakından ilgili doğal bir iletişim aracıdır: Doğal
insan dilinin bilimsel çalışması olan dil bilim; eğitim bilimleri, antropoloji, sosyoloji, dil
öğretimi, bilişsel psikoloji, felsefe, bilgisayar bilimleri, yapay zekâ vd. alanlarla yakın ilişkisi
bulunan bilim alanıdır.
-Dil, toplumsal yaşamın iletişim aracı ve göstergesi, aynı zamanda parmak izi gibi, her insana
özgü ayırıcı nitelikleri bulunan bireyselleşmiş bir sistemdir.
Dil, hem araçtır hem malzemedir hem de bu araç ve malzemeyi kullanan sistemdir: Dil
insanın günlük iletişiminden bilimsel çalışmalara değin her türlü faaliyetlerini
gerçekleştirmesini sağlayan bir iletişim aracı olmasının yanı sıra dil bilimin, dil bilgisinin ve
insanı keşfetmek isteyen diğer bilim alanlarının malzemesidir. Aynı zamanda bu malzemenin
incelenmesini, çözümlenmesini sağlayan bir sistemdir. Örneğin; dili yazılı veya sözlü biçimde
kullanarak insan dili ile psikoloji arasındaki ilişkileri, konuyla ilgili dil malzemesi aracılığıyla
öğrenebiliriz.