You are on page 1of 50

DİLBİLİM

Dr. Öğr. Üyesi Dilek Eroğlu Uzun


dilek.erogluuzun@sbu.edu.tr
DİL VE DİLBİLİM
 Dilbilimin görevi, çok yönlü, karmaşık ve gizemli bir varlık olan dili tüm boyutlarıyla
incelemektir.
 Dil bir iletişim aracıdır demek dilin bir çok önemli özelliğini ve işlevini görmezden gelmek
olur.
 Dil, o dili konuşan toplumun kültürünü yansıtan bir ayna, o kültürün düşünüş biçimini,
dünyayı algılayışını belirleyen belki de en önemli etkendir.
 dil olmasaydı ne geçmişimize ilişkin bir bilgimiz olurdu ne de bilimde, teknoloji de bugün
olduğumuz yerlere gelebilirdik.
DİLİ TANIMLAYALIM
Tanım Ölçüt
1. Dil, bir düşünme ve davranış aracıdır Dilin işlevsel yönü
2. Dil en önemli iletişim ve anlaşma aracıdır
3. Dil, bir dil topluluğunda gerçekleştirilebilecek Bir bütünün parçalarından yola çıkan tanımlar
sözcelerin tümüdür. 4. Davranışçı bakış açısı
4. Dil, bir alışkanlıklar bütünüdür (Bloomfield) 5. Tanım, üretimsel dilbilgisinin temel
5. Dil, sınırlı sayıda sözcük ve kuraldan yararlanarak düşüncesi
türetilebilecek sınırsız sayıda tümceden oluşan bir
bütündür (Chomsky)
Tanım Ölçüt
6. Dil uzlaşıma dayalı bir göstergeler dizgesidir Yapılsacı yaklaşım
7. Dil bir toplumsal davranış biçimidir Toplumbilim ve edimbilim açısından
8. Dil davranış yönlendirmesini sağlayan bir araçtır
9. Dil, hem bir dizgesel yapı, hem de kurallara bağlı bir 6,7ve 8’deki görüşlerin toplamı
davranış biçimidir
10. Dil, toplumsal yaşamın gereksinimlerinden kaynaklanan Dilin kökenindeki işleve dayanarak, dili
sessel göstergeler dizgesidir zihinsel, toplumsal ve evrimsel bir ürün
11. Dil zihinsel bir olgudur olarak ele alan görüşler
12. Dil bir içgüdüdür (Pinker)
SAUSSURE YAPISALCILIĞININ
TEMEL KAVRAMLARI
 Ferdinand de Saussure’ün kurucusu olduğu yapısalcılık, XIX. Yüzyılda egemenliğini süren
tarihsel dilbilimden çok farklı bir anlayışa sahipti.
 Dizge anlayışına dayalı dilbilimin de başlangıcı sayılır
 Saussure’ün dilbilim alanının gelişimine önemli ölçüde katkısı olan bazı görüşlerine
değinelim..
DİL VE SÖZ KARŞITLIĞI
 İletişimde konuşucu ve dinleyicinin ortak bir dile sahip olmaları gerekmektedir
 Bu kodun yapısı ve kodu oluşturan kurucular arasındaki ilişkiler yapısal dilbilimin konusunu
oluşturur
 İnsanın bireysel bir yanının olmasının yanı sıra, toplumsal bir varlık olması gerçeğinden yola
çıkan Saussure, dil ve söz ayrımını yapar
 Saussure’e göre toplumsal bir olgu olan dil, o dili ulusal dil olarak kullanan ulusun ortak kod
varlığıdır ve bu toplumun bireyleri bu ortak kodun kullanımı konusunda bir uzlaşım içindedir
 Saussure dili o dili kullanan herkese dağıtılmış bir sözlüğe benzetir
 Konuşucu iletişim sırasında bu sözlüğe bakarak anlatımı için gerekli ses imgesini bulur.
DİL VE SÖZ KARŞITLIĞI
 Dinleyici de aynı sözlüğe sahiptir ve konuşucu tarafından üretilen ses zincirini işittikten sonra,
o da sözlüğe başvurarak konuşucunun bildirisini çözer
 Ortak gösterge varlığının kullanımının gerçekleştiği bireysel konuşma eyleminde bu ortak
sözlükten belirli göstergeler seçilip çizgisel bir biçimde dizilip söylenir
 Konuşma sırasında dilin bireysel kullanımına ise söz adı verilir
 Söz, dilin kullanımıdır, sözcelem ediminin bir ürünüdür
 Saussure’ün kazandırdığı kavramlardan biri de dil yetisidir
 Dil yetisi, insanı diğer yaratıklardan ayıran konuşma yeteneğidir
DİZGE OLARAK DİL
 Dil, kendisini oluşturan öğeler ve bu öğeler arasındaki ilişkilerden oluşan bir dizgedir
 Dizge: kendi içinde kapalı, kendisini oluşturan tüm parçaların birbiriyle ve bütünle ilişki
içinde bulunacak ve belirli işlevler içerecek biçimde düzenlendiği bir bütün
 Yapı: bir bütünü oluşturan öğelerin bağlanış ya da bir dizgedeki parçaların bir araya geliş
biçimi
 Saussure dizge kavramını satranca benzetir: satrançta önemli olan kurallardır ve tek tek öğeler
arasındaki ilişkilerdir, ve şah, vezir piyon gibi taşların işlevleridir.
 Dil de satranç gibi kuralları ve taşların arasındaki ilişki bakımından bağlayıcıdır
 Oyuncu bu kurallar çerçevesinde oyunu istediği gibi oynamakta özgürdür
EŞZAMANLILIK VE
ARTZAMANLILIK
 Eşzamanlılık yapısalcılığın dayandığı en önemli ilkelerden biridir, Saussure bu ilkeyi de
satranç örneğiyle açıklar;
 İki kişi satranç oynamaya başladıktan bir süre sonra oraya gelen diğer bir kişi oyunun
durumunu, o zamana kadarki aşamalarını, hangi oyuncunun hangi taşı hangi yöne doğru
oynamış olduğunu, kaç hamle yaptığını vb. oyunu başından beri izlemiş biri gibi anlar.
 Saussure dil dışı dünyayı betimleyebilmek için şu anki durumuna gelmesine neden olan önceki
olayları bilmenin bir önemi olmadığını vurgulayarak, XIX. Yüzyılın artzamanlı yöntemle dil
tarihi ağırlıklı çalışmalar yapan dilbilim anlayışından ayrıldığını belirtir
EŞZAMANLILIK VE
ARTZAMANLILIK
 Saussure « dil bugünün bir kurumu, ancak geçmişin bir ürünüdür».
 C
 A B

 D
 AB= Eşzamanlılık ekseni
 CD= Artzamanlılık ekseni
 Bir dil dizgesi, belirli bir zaman dilimi içerisinde, sürmekte olan ve ileride olması olası
gelişmeler dikkate alınmaksızın durağan bir durumda incelenmelidir
 Saussure, dilbilim çalışmalarında konuşma diline öncelik verilmesinden yanadır
 Nedenleri;
 1- Konuşma becerisi dil edinimi sürecinde yazmadan önce edinilir
 2- Sözel iletişimde konuşucu yazılı iletişime oranla çok daha fazla anlatım aracına sahiptir.
Örneğin, jest, mimik vb. dil dışı iletişim araçları
 3- Sözel iletişimde konuşucu ilettiği bildiriye anında tepki alır
 4- Sözel iletişimde, iletişim durumunun betimlenmesi ve açıklanmasına gereksinim duyulmaz
GÖSTERGEBİLİM VE DİL
 İnsan dili, bir göstergeler dizgesidir
 İnsan dili diğer göstergelere oranla çok daha karmaşık
 Saussure gösterge kavramını ayrıntılı açıklamıştır ve dilin bir göstergeler sistemi olduğu
görüşündedir
GÖSTERGE TÜRLERİ
 Yandaki trafik işaretini gören bir sürücü,

bu işareti kırmızı bir daire içine çizilmiş beyaz bir dikdörtgen olarak değil, girilmez uyarısı
olarak algılar, bu göstergenin gösterileni, anlamı giriş yasağıdır.
 Çevremiz göstergelerle doludur
 Örnek verebilir misiniz????
GÖSTERGE TÜRLERİ
 Levhalar, oklar, trafik ışıkları, piktogram, el ve kolların duruş biçimleri, insanların giyimleri,
yüz ifadeleri (görsel göstergeler)
GÖSTERGE TÜRLERİ
 Diğer duyu organlarımızca algılanan göstergeler de vardır.
 Koku
 Mors alfabesiyle iletilen bir bildiri alan telsizci bunu kulağıyla, görme özürlü bir kişi Braille
alfabesiyle yazılmış bir metni dokunma duyusuyla algılar
 Okullarda son yıllarda zil yerine kullanılan klasik batı müziği parçaları (müzik özelliğini
yitirmiştir)
GÖSTERGE TÜRLERİ
 Göstergeler genellikle üç bölümde incelenir:
 1. Resim tipi (ikon) gösterge: bu tip göstergelerle gönderimde bulundukları nesne ya da
durum arasında belirgin bir özellik vardır
 Gerçek nesnenin görünümünün resmi yapılarak oluşturulmuşlardır
 Fotoğraflar, resimler (soyut resimler dışında), piktogramlar, benzetmeler ve yansıma sözcükler
(sözcüklerle bir tür resim yapılıyor olması) bu tip göstergelerdendir
 Örneğin, bir benzetmeyle oluşturulmuş «tereyağından kıl çeker gibi» deyimi sözcüklerle
zihnimizde bir resim oluşturmaktadır
 Yansıma sözcükler dil dışı dünyadaki seslerin taklidine dayanılarak oluşturulur; şangır şungur,
takır tukur, gürül gürül, şırıl şırıl…
GÖSTERGE TÜRLERİ
 2. Belirtici gösterge: gösterge ile gösterilen arasında uzlaşıma dayalı bir ilişki bulunmayan
ancak nedensel bir ilişkinin söz konusu olduğu gösterge tipleridir
 Hızlanan nabzın yükselen ateşin, dumanın ise ateşin belirtisi olduğunu söyler.
 3. Simge tipi gösterge: bu tür göstergelerde gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki uzlaşıma
dayalıdır, resim tipi ve belirtici göstergelerden kültüre özgü olma özelliğiyle ayrılır.
 Dilsel göstergelerin büyük bir bölümünün, örneğin selamlaşma sırasındaki davranış biçimleri
ile bu sırada kullanılan sözler, güvercinin barış simgesi olması bu tip göstergelere örnektir
DİL GÖSTERGELERİ
 Saussure’ün dil göstergesi gösteren ve gösterilenden oluşur.
 Türkçe kaynaklarda gösteren ve gösterilen için farklı terimlerin kullanıldığını da görüyoruz;
gösteren için biçim, ses imgesi, gösterilen için anlam ve kavram gibi.,
 Gösteren dilde ses dizisi biçiminde gerçekleşir
 Gösterenle gösterilen karşılıklı olarak hep birbirlerini çağrıştırırlar ve birbirlerinden ayrı
düşünülemezler
DİL GÖSTERGELERİ
 örnek; K-U-Ş ses dizisini gösterenini işittiğimiz zaman, zihnimizde genellikle uçan, kanatları,
gagası iki ayağı olan, vücudu tüylerle kaplı, yumurtlayarak çoğalan bir hayvan tasarımı oluşur.
 Bu k-u-ş ses dizisinin zihnimizdeki imgesidir ve bu imge göstergenin gösterilen yanıdır
 Bu göstergenin gösterenini ses dizisi biçiminde duymadığımızda da, örneğin bir metinde bu
sözcüğü okuduğumuz zaman da aynı çağrışım gerçekleşir
 Doğada, dilbilimdeki deyişiyle dil dışı dünyada yaşayan kuşa da gönderge adı verilir
DİL GÖSTERGELERİ
 Saussure’ün gösterge modeli:

 gösterilen

 k-u-ş gösteren
DİL GÖSTERGELERİ
 Gösterge modelinde oklar, gösterenle gösterilenin karşılıklı olarak birbirini çağrıştırdığını
göstermektedir
 Bu dil göstergesinde ilişkilendirilen bir gösterenle bir nesne ya da kavram değil, aralarında
bağlantı kurulan bir nesnenin ya da kavramın tasarımı ile ses imgesidir
 Gösterilen nesnenin kendisi değildir, yalnızca kavramdır
 Örnekteki kuş gerçek bir kuş değil, yalnızca kuş kavramıdır, tüm kuşların soyutlanmış bir
biçimi olarak genel bir kavramdır
DİL GÖSTERGELERİ
 Saussure’e göre göstergenin temel özelliklerinden biri de, göstergenin gösteren yüzü ile
gönderge arasında herhangi bir ilişkinin olmaması anlamına gelen nedensizliktir.
 K-u-ş ses dizisinin kuş denilen yaratıkla hiçbir ilişkisi yoktur
 Bu kavram diğer dillerde vogel (Alm.), bird (İng.) gibi farklı göstergelerle karşılanması da
nedensizlik ilkesini güçlendirmektedir
 Bu kurala uymayan sözcükler doğadaki seslerin taklidi yoluyla yapılmış yansıma sözcüklerdir
 Yansıma seslerin de dillere göre değişikliği ilginçtir
DİL GÖSTERGELERİ
 Dli göstergelerinin nedensizliği aslında toplumsal uzlaşıya dayalıdır
 Bir toplum içinde iletişimin gerçekleşebilmesi, bireylerin anlaşabilmesi için, aynı gösterenin
gösterge kullanıcılarında, yani o dili konuşanlarda, aynı gösterileni, aynı anlamı çağrıştırması
gereklidir
 Bunu sağlamak için her toplum bu konuda bir uzlaşma içindedir
 Örneğin, Türkçe konuşan toplumumuz gösterge örneğindeki hayvan türü için kuş gösterenini
kullanma konusunda uzlaşma içindedir
 Buna da gösterenin uzlaşımsal olma özelliği adı verilir
DİL GÖSTERGELERİ
 Saussure, dil göstergelerinin zorla değiştirilemeyeceğini saptamıştır, buna göstergenin
değişmezliği denir
 Göstergenin diğer bir özelliği de çizgiselliğidir. Bizler birçok görsel göstergeyi bir anda
algılayabiliriz. Ancak dil göstergeleri sesseldir. Bir göstergeyi oluşturan ses birimlerin
tümünün bir anda üretilmesi olanaksızdır. Sesler birbiri ardına üretilerek belirli bir zaman
içinde ses dizileri oluşturulur ve bu çizgisel bir düzlemde gerçekleşir
 Saussure’ün gösterge özelliklerinden bir diğeri de göstergenin değişebilirliğidir. Bu
değişmezlik özelliği ile çelişkili görünse de, değişmezlik dilin tek tek kişilerce
değiştirilemeyeceğidir. Değişebilir olma demek artzamanlı süreç içinde, zaman içinde dillerde,
göstergelerin anlamlarında değişiklikler olabilir
OGDEN VE RICHARDS
GÖSTERGE MODELİ

 Bu model üç yönlü olmasıyla Saussure’ün ikiyüzlü modelinden ayrılmaktadır


 Üçgenin iki köşesinde bulunan gösteren ve gösterilen Saussure’ün modeliyle örtüşmektedir
 Bu modelde yeni olan, üçüncü yön olarak göndergenin, dil dışı gerçekliğin, eklenmiş olması
 Saussure’ün gösterge modelinin gösteren ve gösterilen olmak üzere iki yüzü vardır ve bu iki
yüz birbirinden ayrılamaz, bu nedenle söz konusu model durağan olarak nitelendirilmiştir
OGDEN VE RICHARDS
GÖSTERGE MODELİ
 Ogden ve Richards modeli ise devinimli bir sürecin anlatımıdır çünkü Ogden ve Richards bir
göstergenin yalnızca dil dışı dünyadaki bir nesneye gönderimde bulunmak için
kullanılmasından anlaşılabileceğini söylemektedir
 Sözcüklerin kendi başlarına bir anlamları olmadıkları, ancak insanlar tarafından
kullanıldıklarında anlam kazanacaklarını savunurlar
 Wittgenstein «sözcüğün anlamı kullanımıdır»
 Üçgenin tabanının kesik çizgiyle gösterilmesinin nedeni gösterenle gönderge arasında
doğrudan doğruya mantıksal bir ilişkinin olmadığının vurgulanmak istenmesidir
 Kimi kaynaklar bu modele «anlam üçgeni» derler
BÜHLER MODELİ (ORGANON
MODELİ)
 Bühler modelinin adını Platon’un Kratylos diyaloglarındaki « dil, bir insanın diğerine nesneler
konusunda bilgi verdiği bir araçtır» biçimindeki dil tanımını yaparken kullandığı organon
«araç» sözcüğünden alır.
 Karl Bühler bir dil psikoloğudur, modeli 1934 yılında oluşturmuştur
 Saussure’ün modelinde olmayan gönderge, konuşucu ve dinleyici bu modelde yer almıştır
 Bu gösterge modeline iletişimin ayrılmaz iki parçası olan konuşucunun ve dinleyicinin de
katılmış olması modele aynı zamanda bir iletişim modeli olma özelliği de kazandırmaktadır
BÜHLER MODELİ (ORGANON
MODELİ)
 Modelin diğer bir özelliği de dilin üç temel işlevini belirlemesidir
 Prag okulunun önde gelen dilbilimcilerinden Roman Jakobson dilin işlevlerini saptarken
Bühler’in modelini temel alır
 Organon modelinde anlatım, çağrı ve betimleme işlevleri belirlenmiştir
BÜHLER MODELİ (ORGANON
MODELİ)
 Modele bir örnek;
 İki kişinin bir kafede oturduğunu varsayalım. Bunlardan biri havanın karardığını söylüyor ve
hava karardı diyor:
 1) Bu bir gösterge olarak simgedir, gündelik bir olay akşam olması anlatılmaktadır. Betimleme
işlevi gerçekleşmektedir
 2) Bir sinyaldir. Konuşucu saatin geç olduğunu artık evlerine gitmeleri gerektiğini
anımsatmaktadır. Çağrı işlevi gerçekleşmektedir
 3) Bir belirtidir. Konuşucu havanın kararmasından içinin sıkıldığını belirterek ruhsal
durumuna ilişkin bir saptamada bulunuyordur. Bu da anlatım ya da duygusal işlevidir
 Betimleme işlevi dil dışı dünyadaki nesne ve durumlara, çağrı işlevi dinleyiciye, anlatım işlevi
ise konuşucunun kendine yöneliktir
BÜHLER MODELİ (ORGANON
MODELİ)

 Modelde daire gösterge taşıyıcısını belirtmektedir. Dilsel göstergede gösterge taşıyıcısı ses
dalgalarıdır
 Göstergenin simge olarak betimleme, sinyal olarak çağrı, belirti olarak anlatım işlevlerini
gerçekleştirdiğini ve bunların anlamsal işlevler oldukların dayanılarak, göstergenin bu üç
özelliği üçgenin üç kenarına yerleştirilmiştir
 İşlevler ise yönelik oldukları konuşucu, dinleyici ve nesne/durumlarla ilişkilendirilerek
gösterilmektedir
 Gösterge dilbilimde hangi düzlemlerde ele alınır?
 Charles W. Morris Foundations of the Theory of Signs kitabında dilsel ve dil dışı göstergelerin
üç düzlemde ele alınması gerektiğini söyler
 İletişim süreci
 Konuşucu yazılı ve sözlü bir bildiri gönderir, iletir
 Bildiri bir konuya ilişkinse anlamlıdır
 Konu ise genellikle dil dışı dünyaya ilişkindir ve konuşmanın konusu bir kişi, bir nesne, bir
olay olabilir
 Ayrıca bildirinin aktarılacağı bir ilişki aracı, bir kanal gereklidir
 Dinleyici/alıcı, konuşucunun mevcut kanalı kullanarak ilettiği bu bildiriyi çözer ve yeni bir
bildiri oluşturarak yanıt verir
 Konuşucu ve dinleyicinin birbirlerini anlayabilmeleri için ortak bir koda sahip olmaları gerekir
 Jakobson dilsel iletişimin gerekli altı etkenini aşağıdaki şekille açıklıyor:

konu, bildiri
 Konuşucu Dinleyici
Kanal, kod
BİÇİMBİLİM
 Biçimbilim, bir dildeki sözcüklerin biçimlerini ve biçim değişikliklerini, her tür eki, sözcük
yapımı ve türetilmesini, biçimbirimlerini, biçim birimlerin işlevlerini ve işleyişlerini inceler
 Dil diğer tüm gösterge dizgileriyle aynı özellikleri taşıyan ve dilsel göstergelerden oluşan bir
gösterge dizgesi olduğu görüşü benimsenmektedir
 Dilsel gösterge dizgesini diğer gösterge dizgelerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de
dilin çift eklemlilik düzeneğidir
 Çift eklemlilik-Fransız dilbilimci Martinet
 Çift eklemlilik:
 dil dizgesi, kendi başına anlamı olmayan ancak anlam ayırt edici özelliği bulunan sesbirimlere
dayanır.
 Ses birimlerin sayıları son derece sınırlıdır.
 Sayıları çeşitli dillerde 25-50 arasında değişmektedir
 Dil dizgesinin diğer bir birimi de sesbirimlerin bir araya gelmesinden oluşan biçimbirimdir
 Biçimbirim bir dilin en küçük anlam taşıyıcı parçasıdır
 Gösteren ve gösterilen biçiminde iki yüzü olan küçük dilsel göstergeler olarak nitelendirilen
biçimbirimler anlamlarını yitirmeden daha küçük parçalara ayrılamazlar
 Dilin çift eklemliliği sayesinde dil, bu çok az sayıdaki sesbirimden çok sayıda dilsel gösterge
üretir
 Martinet’e göre bu, olabildiğince en az çaba harcama anlamına gelen ve her tür dil olgusu için
de geçerli olan dil «ekonomisi» ilkesinin gerçekleşmesinden ileri gelmektedir
 Martinet’in dilbilime kazandırdığı önemli kavramlardan biri de anlambirimdir
 Anlamı olan en küçük dilsel birim olan anlambirimler dilin birinci eklemlilik düzeyini
oluşturur
 Sözcükle karşılaştırılmaması gereken bu birimlerin biçimbirimlerdir (morfem)
 Sesbirimlerin bir araya gelmesiyle biçimbirimler, biçimbirimlerden oluşan ya da tek bir
sözcüksel biçimbirim olarak düşünülen sözcüklerden tümceler, genellikle tümcelerden oluşan
sözce ve metinlerle de iletişim, dilin en önemli işlevi gerçekleşir
 O zaman sözcük kavramını nasıl tanımlarız?
 Vardar (1998), sözcüğü «bir ya da birden çok sesbirimin oluşturduğu, yazıda iki boşluk
arasında yer alan, çoğu kez anlamsal bir birim oluşturan, söylemde belli bir biçimsel birlik
sunan, çeşitli dizimsel kullanımlarda ya değişmeyen ya da bir bölümünde değişim gösteren
eklemli ses ya da sesler öbeği» olarak tanımlamakta
 Örneğin /a/, /ı/, /k/ ve /t/ sesbirimlerden Türkçede atkı, atık, akıt, aktı, katı, kıta, tıka, takı…
gibi sözcükler türetebiliriz
 Atkı, kıta, katı sözcüksel biçimbirimlerdir, ancak takı, tak-mak eyleminin, at-ık, at-mak
eyleminin köklerinden türetme biçimbirimlerinin eklenmesiyle türetilmiş adlardır
 Biçimbilim önce dildeki biçimbirimleri saptar, bunların işleyişini çözümler ve dökümünü
yapar
 Bir dildeki biçimbirimlerin saptanmasında bölümleyici yönteme başvurulur. Bu yöntem
işlevini iki aşamada gerçekleştirir
 1- parçalara ayırma
 2- öbekleme
 Birinci aşamada sözcükler kendilerini oluşturan biçimbirimleri ayırmak amacıyla parçalanır,
bölünür. Ayrılan öğeler daha küçük parçalara ayrılamamalıdır
 Çocuk-lar bahçe-de oyn-uyor
 Bu tümcede ortaya çıkan altı parçanın her birinin henüz bir işlev yüklenmemiş ve bir
biçimbirime ilgilendirilmemiş durumuna biçimbirimcik denir, belirli işlevler yüklendiğinde
biçimbirim olma özelliğini kazanırlar
 Çocuk, bahçe ve oyna sözcüksel biçimbirimlerdir
 {-lAr}, {-dE} ve {-UyOr} dilbilgisel biçim birimlerdir. {-lAr} biçimbirimi sayı, {-dE} durum
ve {-UyOr} zaman belirlemektedir
 Bu örnekte dilin çift eklemlilik düzeneğini de görmekteyiz
 Dağılımsal kurama göre, dilsel öğeler arasında iki tür ilişki vardır
 1- dizimsel ilişkiler
 2- dizisel ilişkiler
 Biçimbilimde parçalama ayırma işlemi sonunda dizimsel ilişkiler, öbekleme işlemi sonunda ise dizisel
ilişkiler belirlenir

 Dizisel çocuk-lar bahçe-de oyn-uyor


ilişkiler genç-ler saha -da oyn-uyor
kız -lar sokak –ta gez-iyor

dizimsel ilişkiler
 Dilbilgisel biçimbirimler sözcüksel biçimbirimler arasında sözdizimsel ilişkiyi sağlarlar
 Dilbilgisel biçimbirimlerin birçoğu kendi başına bulunamayan bağımlı biçimbirimlerdir
 Ancak tek başına işlevi gerçekleştiren dilbilgisel biçim birimler de vardır, ilgeçlerin büyük bir
bölümü, kişi adılları bu tür biçimbirimlerdendir
 Dilbilgisel biçimbirimlerin sözcüksel biçimbirimler arasında dizimsel ilişkiyi sağlamak için
çok sıklıkla kullanılmalarına rağmen sayıları sözcüksel biçimbirimlere oranla son derece
sınırlıdır
 Örneğin, bir dilde eylem çekiminde, ad durumlarını belirlemede kullanılan dilbilgisel
biçimbirimlerin sayısı sınırlıdır, kapalı bir bölüm oluştururlar.
 Buna karşın, kendi başına belirli bir anlamı olan sözcüksel biçimbirimler çok büyük ve açık
bir bölüm oluştururlar
 Guatemala’da kullanılan bir Maya dili olan Kekchi dilinden örnekÇ
 1- tinbeq «gezeceğim»
 2- tatbaq «gezeceksin»
 3- ninbeq «geziyorum»

 Hangi biçimbirimlerden oluşuyor?


 Biçimbirimlerin işlevleri nelerdir?
 Tinbeg t…….. «gezeceğim»
 Ninbeg n……. «geziyorum»
 1- yukarıdaki yapıları biçimsel olarak /t/ ve /n/ biçimbirimcikleri ile zaman ulamı açısından
birbirinden ayrıldıkları ve {t-}nin gelecek zaman, {n-}nin şimdiki zaman anlamlarını taşıyan
biçimbirimler olduğu anlaşılmaktadır
 Tinbeg .in…… «gezeceğim»
 Tatbeg .at……. «gezeceksin»
 2- burada da anlam ayrımın {-in-} ve {-at-} biçimbirimlerine dayandığı ve bunların taşıdığı
anlamın «ben» ve «sen» olduğu görülmektedir
 N- şimdiki zaman
 T- gelecek zaman
 -in- ben
 -at- sen
 -beq- gezmek
 Biçimbirimsel değişke (allomorph)
 Aynı bir biçimbirimin ayrı biçimlerle aktarılmasıdır, yani, bir biçimbirimin biçimbirimsel
değişkeleri ayrı biçimlerle aynı anlamı aktarır
 Örneğin, Türkçede iki çoğul biçimbirimi {-lAr} ve {-lEr} ayrı biçimlerdir, ancak ikisi de aynı
çoğul anlamı aktarırlar
 Ayrılıklarının nedeni ünlü uyumundan kaynaklandığından sesseldir
TEŞEKKÜRLER 

You might also like