You are on page 1of 9

DİLİN ESTETİK İŞLEVİ

• Dil, düşünce, duygu ve isteklerin, ses ve anlam yönünden ortak olan


öğeler ve kurallardan faydalanılarak başkalarına aktarılmasını
sağlayan, çok yönlü, çok gelişmiş bir sistemdir.
• Dil, yani lisan, bu yönüyle iletişimin vazgeçilmez unsurudur. Dil
sayesinde insanlar birbirleriyle iletişim kurarak dinamik bir evren
oluştururlar.
• Dil yoluyla oluşturulan bu evren; insanın hem kendisini hem de içinde
yaşadığı dünyayı tüm boyutlarıyla anlama ve anlamlandırma çabasına
aracılık eder.
• İnsanın sahip olduğu ve sadece kendine has nitelikleri haiz olan bu
yetenekle insan salt biyolojik bir varlık olmaktan sıyrılır.
• O sahip olduğu dil sayesinde sosyalleşebilen, ruhsal ve zihinsel
dünyasının kapılarını başka insanlara açabilen yegane varlıktır bu
haliyle.
• İnsanın sahip olduğu dilin, yani lisanın, yine onun düşünme becerisiyle
ilişkisi ise hem dil hem de iletişim becerisini daha üst bir boyuta taşır.
• Bu üst boyut «amaçlılık»tır. Yani insan duygularını, düşüncelerini,
hayallerini vb. amaçsızca değil; bir amaca göre aktarır.
• Ayrıca amaç; aracı da belirlediği için insan yine bu duygu, düşünce,
hayal vb. iletmek istediklerine uygun anlatım biçimleri geliştirir.
• Dolayısıyla dil, insanlara dünyayı anlamak ve ondaki görüntüleri
yorumlamak için yeni yollar açar.
• Bu sebeple, insanın iç dünyasını, yani zihni ve ruhi dünyasını dış
dünyaya açması için sembollere ihtiyacı vardır.
• Wittgenstein’in «Dilimin sınırları düşüncemin sınırlarıdır» deyişini
hatırlayacak olursak zihinde tasarlananların dile dökülmesi için zegin
sembollere niçin ihtiyaç duyduğumuz daha net anlaşılabilir.
• Dil, ancak semboller vasıtasıyla insan aklının sınırlarına yolculuk
yapabilir, onları dışa aktarabilir.
• Alman düşünürü Hammann, “Akıl anlama süreçlerinin bütününden
oluşan bir şeydir, ama anlama dediğimiz şey ise ancak dil yoluyla
gerçekleşebilir. Dil olmasaydı akıl da olmazdı. Çünkü dil aklın hem
organı, hem de ölçütüdür” derken dilin bu ifade gücü yönüne de işaret
etmektedir.
• Bu yönüyle insanoğlunun kavramları sembollere, sembolleri de
anlamlı iletilere dönüştürme gücü daha çok dille mümkündür ve bu da
ancak dilin iletişim içinde kullanımıyla gerçekleşir
• Dil, farklı işaret dizgelerinden meydana gelir. Başka deyişle farklı işaret
dizgelerini bünyesinde barındırır.
• Dolayısıyla düşünceler, duygular, imgeler, hayaller ifade edilirken dilin
sahip olduğu dizgelerden yararlanılır.
• Ayrıca dış dünyaya ait nesnelerin, olguların zihnen algılanışı neticesinde
onların kavramlaştırılması, simgeleştirilmesi, sembolleştirilmesi
neticesinde aktarımı, ifadesi dilsel kalıplar halinde olur.
• İnsanoğlu, iletişim süreci içerisinde, bu kalıpları daha çok
sembolleştirmeye dayalı olan sözlü dille yapmakta; ancak bunun
yanında beden dili vb. gibi işaret sistemlerini de kullanmaktadır.
• Dolayısıyla dil kendine özgü sistemleri olan ve sahip olduğu sistemle
iletişimi tüm boyutlarıyla yönlendiren canlı bir varlıktır.
• Doğru, etkin ve güçlü bir iletişim için bu sistemin etkin ve doğru
kullanımı gerekmektedir.
• Yani bilinçli bir iletişim, ancak ve ancak dilin kurallarının ve işlevlerinin
özümsenmesi, bu kural ve işlevlerin de doğru ve amacına uygun bir
şekilde kullanılması ile mümkündür.
• Çünkü her dilin kendine özgü bir dünyası vardır ve bu kendine özgülük
onu salt bir araç olmaktan çıkarıp canlı bir varlık haline getirir.
• Canlı oluşu dolayısıyla insan öznesinin karşısında sıradan bir nesne
değildir dil; bir yönüyle kendisi de kendi varlığını inşa edebilen bir
öznedir.
• O kelimeleri, kavramları, deyimleri, mecazları vs ile kendine özgüdür
ve bu kendine özgülük onu kullananların da varlığa bakışını; bakış
açısını belirler.
• Sadece düşünceden beslenen olmayıp düşünceyi besleyen niteliği
sayesinde dış dünyanın farklı kavrayışlarına yön verebilir oluşu bu
sebepledir.
• Gothe’nin «Eğer Yunan dili canlı kalsaydı ve Latin dili yerine o
yayılsaydı, evrenin bilimsel görünüşü ne kadar farklı olurdu. Yunanca
çok daha naif, doğal, ışıltılı, akıl dolu, estetik bir sunuma çok daha
yatkındır. Bu fiillerle, özellikle de sıfat-fiillerle ve mastarlarla konuşma
tarzı her ifadeyi esnekleştirir; doğrusu, hiçbir şey kelime tarafından
belirlenmiş, mıhlanmış, sabitlenmiş değildir; nesneyi muhayyilede
canlandıran şey sadece bir imâdır. Tersine, Latin dili, adları kullanarak,
karar verir ve buyurur. Kavram kelimede katı bir biçimde mimlenmiştir,
kendini, bundan böyle sanki söz konusu olan gerçek bir varlıkmış gibi
hareket edebileceğimiz kelimede pekiştirir.» deyişi tam da bu
sebepledir.
• Kısacası dil, kendi estetiğini de kendi canlılığı ile inşa eder ve simgeleri,
sembolleri, mecazları, metaforları ile estetik bir işlev de üstlenir.
• Güzellik duygusuyle ilgili, insanda güzellik duygusu uyandıran, bedîî
anlamlarına gelen estetik aynı zamanda bunları inceleyen bir bilim
dalıdır.
• Sözlükte “güzellik” anlamına gelen cemâl kelimesi de estetik yani
güzellik ve güzellik duygusuyla ilgilidir.
• Sanat felsefesi terimi olarak genellikle eşya ve olgularda varlığı
hissedilen ve insan ruhunda beğenme, hoşlanma, zevk alma gibi
olumlu duygular ve yargılar doğuran nitelikleri ifade eder.
• Dilin estetik işlevinden bedii ifadeler kastedilmektedir.
• Bedî‘ kelimesinin sözlük anlamı “örneksiz ve modelsiz olarak bir şey
icat eden, örneği ve modeli olmadan yaratılmış olan” demektir.
Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, “O göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır” (el-
Bakara 2/117) meâlindeki âyette yer alan bedî‘ bu mânayı ifade
etmektedir. Bir edebiyat terimi olarak bedî‘, edebî sanatlarla örülü
ifadenin lafız bakımından kusursuz, mâna bakımından mâkul ve aynı
zamanda bir âhenge sahip olmasıdır.
• Dolayısıyla günlük dilden farklı bir dil kullanımı, becerisi ve duyarlılığı
gerektirir dilin estetik işlevi.
• Kalıplaşmış ifadsözcüklerle, ifadelerle, cümlelerle dile getirilemeyen
bir duyguyu, düşünceyi, hayali alışılmış bağdaştırmaların dışında;
kusursuz, güçlü ve ahenkli bir şekilde dile aktarmaktır.

You might also like