You are on page 1of 4

TÜR201U-TÜRK DİLİ I

Ünite 6: Türkçenin Söz Varlığı

Türkçe Deyimler: Türkçe köklü ve zengin bir dildir.


Giriş Deyimlerin oluşması biraz da zamana bağlıdır. Bir dilin
Türkçe Geçmişi çok eski zamanlara dayanan, pek çok dil köklü bir tarihe sahip olması, bir anlamda deyim varlığının
ve medeniyetle ilişkide bulunmuş, bu medeniyetlerden da zengin olması demektir. Türkçenin ilk yazılı kaynakları
sözcükler almış, bu dillere sözcükler vermiş, dallanıp olan Orhun Yazıtlarında anlatımın güçlülüğü dikkat çeker
budaklanmış, lehçelere ayrılmış, değişik coğrafyalarda ve bu güçlü anlatımı sağlayanların başında da kullanılan
binlerce eser vermiş çok zengin bir dildir. deyimler gelir.
Türkçenin Anlatım Gücü Sonuç olarak, deyimler gerçek anlamından az çok farklı
Bir dilin zenginliği ne sözcük sayısıyla, ne o dili konuşan anlamlar taşıyabilen, en az iki sözcükten kurulmuş,
insanların çokluğuyla ne de geniş coğrafyalarda etkileyici bir anlatıma sahip, söyleyeni belli olmayan
konuşulmasıyla ölçülür. Bir dilin zenginliği, o dilin çeşitli anonim söz öbekleridir.
kavramları, durumları, duyguları anlatabilme gücüyle Atasözleri
ölçülür. Duygu, düşünce ve kavramları dile getirebilmek
Dillerin söz varlığının önemli bir unsuru olan atasözleri,
için sözcük sayısının çok olması önemli olmakla birlikte,
toplumların bilge yönlerini, kazandıkları deneyimleri,
bundan daha önemlisi o dilin sözcük türetme ve soyutlama
dünyaya bakışlarını, anlatım yeteneklerini yansıtan ve çok
gücüdür.
uzun süre düşünce dünyasında yasamaya devam edebilen
Dil, insan deneyimlerini ve birikimlerini kuşaktan kuşağa bir tür kalıplaşmış sözlerdir. Uzun zaman hiç değişmeden
aktararak insanın tarihi bir varlık haline gelmesini, ayrıca yasayan atasözleri olduğu gibi, zamana ve coğrafyaya
plan ve programlar yapıp onları geleceğe aktarmasıyla da göre değişebilen, bazen de tamamıyla unutulanlar
geleceği kurgulayan bir varlık olmasını sağlar. Dilin olabilmektedir. Atasözü kavramının Türk dünyasında
imkânlarını ve inceliklerini etkin bir şekilde kullananlar o atalar sözü, eskiler sözü, makal, nakıl gibi çeşitleri adları
dilin sanatçısı olurlar. Yani şiir, roman, hikaye gibi dile ve vardır.
yazmaya dayalı sanat ürünlerinin iyi ve akıcı olması
Atasözlerinin Konuları: Bir atasözünün oluşup
büyük ölçüde yazarın dili kullanımına bağlıdır. Dil
yaygınlaşması için öncelikle olaylardan ders çıkarabilmeyi
kullanımı, cümlelerin düzgün kurulması, yazım ve
becerebilen bir kişinin etrafında olup bitenleri iyi
noktalamaya dikkat edilmesi değil, dilin anlam
gözlemlemesi, durumu kısa, keskin, bir şekilde ifade
inceliklerine dikkat edilerek, duygu ve düşüncelerin
edebilmesi ve bunun toplumun büyük bir kesimi
muhatap kişi ya da kitleyi etkisi altına alacak biçimde ve
tarafından beğenilmesi gerekir. Atasözüne konu teşkil
dil kurallarına uygun olarak ifade edilmesidir.
edebilecek olayın konunun geniş kesimleri ilgilendirecek
Türkçenin Söz Varlığı bir niteliğe sahip olması gerekir. Atasözlerinin ders verici
Deyimler: İki veya daha fazla sözcükten oluşan anlatımı özelliği en temel özelliğidir. atasözleri kesin yargı
daha etkili hale getirmek için kullanılan sözcüklerin daha bildirirler ve deyimler gibi kalıplaşmış sözlerdir.
çok mecazi anlam kazandığı ve toplumun geneli Atasözleri bir ulusun hayatını geleneklerini hayatını
tarafından benimsenen söz öbekleridir. Deyimler anlam adetlerini kuşaktan kuşağa taşır. Türk atasözlerinin
ögesi olarak değerlendirildiğinde, içerisindeki sözcükler konularından kısaca bahsedecek olursak yiğitlik, mertlik,
tek tek değil bir bütün olarak değerlendirilmelidir. sabır, konukseverlik, aile, çocuk gibi konular alır. At ölür
Deyimler meydan kalır, yiğit ölür şan kalır. Yuvayı dişi kuş yapar.
Aman dileyene kılıç kalkmaz….
Deyimler ve Atasözleri Arasındaki Farklar: Deyimler
yargı bildirmezler. Deyimler bir durumu ya da olayı tasvir Atasözlerinin Dil ve Üslup Özellikleri: Atasözlerinde dil
etmek için açıklamak için anlatımı etkili hale getirmek ve üslup da çok önemlidir. Atasözlerinde dil kısa etkili
için kullanılır. Atasözleri ise yargı bildirirler. Atasözleri keskindir. Az sözcükle çok şey anlatma atasözlerinin en
yaşanmış birtakım olaylardan sonra gelecek kuşakların belirgin özelliğidir. Kalıplaşmış hiçbir sözcüğü
ders almasını sağlayan ders veren öğüt veren yol gösteren değiştirilemeyen söz öbekleridir.
kalıplaşmış söz öbekleridir. Deyimler ise ders vermezler İkilemeler
yol göstermezler. Deyimler bir durumu ya da kavramı
etkili bir şekilde anlatmak amacıyla kullanılır. İkileme, anlatım gücünü arttırmak, anlamı pekiştirmek,
kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar
Deyimler ve Birleşik Sözler Arasındaki Farklar: edilmesi veya anlamları birbirine yakın veya karşıt olan ya
Deyimler birleşik sözcüklerle de karıştırılmamalıdır. da sesleri birbirine andıran iki sözcüğün yan yana
Deyimi oluşturan sözcükler bitişik yazılmazken birleşik kullanılmasıdır. Türkçenin bir zenginliği ve Türk beyninin
sözcüklerin birçoğu bitişik yazılmaktadır. Birleşik yaşatma gücünün ürünleri olan ikilemeler, Türk
sözcüğü oluşturan iki sözcük arasına hiçbir ek girmezken düşüncesindeki anlam zenginliğinin ve kavram
deyimi oluşturan sözcükler arasına ekler girebilir. Anlam inceliklerini ortaya koymak üzere türlü şekillerde
bakımından da bakıldığında deyimler derin anlama birbiriyle ilgili sözcüklerin yan yana getirilmesi ve bu yan
sahipken birleşik sözcüklerde böyle bir şey yoktur.

1
TÜR201U-TÜRK DİLİ I
Ünite 6: Türkçenin Söz Varlığı

yana getirilen sözcüklerde yeni bir anlatım önceliği Yansıma kaynaklı olanlar: Fırıl fırıl dönmek, fokur fokur
sergilenmesiyle oluşturulur. kaynamak, harıl harıl çalışmak…
İkilemenin Genel Özellikleri: İkileme içerisinde yer alan Eksiz olanlar: top top kumaş, deste deste para, çuval çuval
sözcüklerin en dikkat çekici özellikleri ses un…
benzerliklerinden kaynaklanan ses uygunluğu ve
Çeşitli ekler alarak kurulanlar: Baş başa, üst üste, sağa
güzelliğidir.
sola, oradan buradan (konuşmak), dilden dile (dolaşmak),
İkilemeler kullanılırken bir çeşit uyaklı yapılar ortaya dereden tepeden (konuşmak), tepeden tırnağa (donatmak),
çıkarılmıştır. Anlatımı güçlendirmek üzere ikileme için için (yanmak), pisi pisine (ölmek), ağzı dili
oluşturulurken ya aynı sesi veren aynı sözcük tekrarlanır (kurumak), uslu uslu (oturmak), güçlü kuvvetli (adam),
ya da sesleri birbirini andıran sözcükler yan yana günlük güneşlik (yer), arsız arsız (gülmek)...
kullanılır.
Fiil kök ve gövdelerinden de birtakım eklerle ya da yalın
İkilemeyi oluşturan sözcüklerin başındaki ünsüzlerin olarak ikilemeler: Salına salına (yürümek), dönüp dönüp
benzeşmesi ile ön seste benzerlik sağlanmış olur: Cümbür (bakmak), sere serpe (uzanmak), yatıp kalkıp (dua etmek),
cemaat, çul çaput, çerden çöpten, çekip çevirmek, bet bilmiş bilmiş (konuşmak), gelir gelmez, bitmez tükenmez,
beniz, çoluk çocuk, döl döş, düğün dernek, kış kıyamet, kol yalvarmak yakarmak…
kanat, kör kütük, sağ salim, yalan yanlış, yamru yumru,
Anlam Bakımından İkilemeler: İkilemeler asıl olarak
zar zor, saçma sapan, toz toprak vb.
anlamla ilgili durumlardır. Esasen dilin bütününün son
Bazen de ses benzerliğine bağlı ritim son seste oluşturulur: amacı anlamdır. İkileme gibi birtakım söz kalıpları, anlamı
Kırık dökük, yırtık pırtık, eciş bücüş, az buz, süklüm daha etkili kılmak ve söylenen sözün kabul edilirlik
püklüm, haşır neşir, hesap kitap, yaza boza, dur otur, derecesini yükseltmek amacıyla oluşturulur.
giyim kuşam, dirlik düzenlik, akça pakça vb.
Alıntı Sözler
İkilemelerdeki sözcüklerde ünlüler de bir sistem içerisinde Diller zaman içerisinde başka dillerle çeşitli biçimlerde
kullanılırlar. Özellikle yansımalarda birinci sözcüğün ilk ilişkiye girerler ve bu ilişkiler sonucunda birbirlerinden
hecesinde “a” sesi varsa, ikinci sözcüğün ilk hecesinde “u” sözcükler alırlar. Bugün yeryüzünde yalnızca kendi
ünlüsü yer alır: Çarpık çurpuk, tak tuk, çat çut, cart curt, sözlerine dayanan hiçbir kültür ve medeniyet dili yoktur.
takır tukur, gacır gucur, şapır şupur, allak bullak… Bu etkileşimler büyük devletlerin çeşitli milletleri tek çatı
Sözcük Yapısı Bakımından İkilemeler: Türkçede hemen altında toplamasıyla ve yönetime sahip kitlenin dilinin
hemen her tür sözcükten ikileme kurulabilir. İkilemede yer etkili olmasıyla, din vasıtasıyla, teknolojik gelişmeler
alan sözcüklerin ikisi de Türkçe, biri Türkçe biri alıntı, ya vasıtasıyla gibi sebeplerle olabilmektedir.
da her ikisi de alıntı olabilir. Türkçe sözcüklerden yapılan Türkçenin ilk metinleri olan Orhun yazıtlarında sadece
ikilemelerin çoğu yansımalardan kurulur: Şakır şakır, şıkır birkaç yabancı sözcüğe rastlanır bunlarda sengün
şıkır, tak tak vb. (general), kunçuy (prenses), işgiti (kumaş), yençü (inci)
Üç beş, sekiz on gibi sayılarla; güzeller güzeli, yiğitler gibi sözcüklerdir.
yiğidi, arslanlar arslanı gibi tamlamalarla da ikilemeler Türk yazı dilinin eski Türkçe devresinin ikinci döneminin
kurulmaktadır. “m” sesi kullanılarak da çok fazla ikileme oluşturan Uygur yazı dilinde yabancı sözcüklerin arttığı
kurulur: Az maz, şaka maka, yol mol, kitap mitap, defter gözlemlenir; bu daha çok dini metinlerdedir. Uygurlar;
mefter vb. Budizm, Maniheizm, Brahmanizm, Nasturilik gibi dinleri
Sözcük Türü Bakımından İkilemeler: Türkçe’de bütün benimsemişler ve bu dinlerin etkisiyle kendilerine has
sözcük türlerinden ikileme yapmak mümkündür. Özel edebiyatlarını oluşturmuşlardır. Çinceden, Sanskritçeden
adlardan kurulan ikileme sayısı fazla değildir: Çinden birtakım din terimleri almışlar ancak pek çok din terimini
Maçine, Hanyayı Konyayı gibi birkaç örneği görülür. Cins de kendi dillerinden karşılamışlardır.
adlarından pek çok ikileme kurulmaktadır: öbek öbek, sıra Karahanlı devleti döneminde ise Türklerin İslamiyet’e
sıra, dizi dizi, dağ taş, yol yolak vb. Zamirler de ikileme girmesiyle birlikte Arapça Farsça sözcükler Türkçeye
kuruluşunda yer alırlar: O bu, bu şu, sen sen vb. girmeye başlamıştır.
Ünlemlerden de ikilemeler kurulur: Hay hay, hele hele vb.
Fiiller de değişik çekimli biçimleriyle ikilemeler içerisinde Batı Türkçesinin ilk yazı dili olan Anadolu Selçuklu ve
yer alırlar: Olur olmaz, oldu olacak, düştü düşeli, geldi Beylikler ya da bir diğer adıyla Eski Oğuz Türkçesi yazı
geleli, buyur buyur vb. dili de Kutadgu Bilig’in dili kadar olmasa da nispeten duru
bir dildir.
Yapı ve Kuruluş Bakımından İkilemeler: İkilemeleri,
isimlerden ve fiillerden olmak üzere yapı yönüyle ikiye Tanzimat dönemine kadar Arapça ve Farsçanın ağır
ayırabiliriz. İsim yapılı ikilemeler de kendi içerisinde etkisinde olan Türk yazı dilinde bu dönemden başlayarak
sınıflandırılabilir: Batı dillerinden, özellikle Fransızcadan alınan sözcükler
görülür. Bunun nedeni, Türk aydınlarının Batı’yı öncelikle

2
TÜR201U-TÜRK DİLİ I
Ünite 6: Türkçenin Söz Varlığı

Fransızca ve Fransa üzerinden tanımalarıdır. Zaman Argo; toplumda belli bir sosyal sınıfa mensup olanların
içerisinde Fransızcanın yerini İngilizce almıştır. daha çok toplum dışı olarak algılanan ve damgalanmış
grupların, toplumun diğer kesimlerinden ayrılmak veya
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Cumhuriyetin kurucu
gizlenmek içgüdüsüyle kendilerine sözcük ve deyimlerle
kadrosu Türkçe ile ilgili de bir mücadele vermiş, Türkçeyi
oluşturdukları konuşma sistemidir. Genle dilin
Arapça ve Farsçanın etkisinden kurtarmıştır. Daha sonraki
sözcüklerine bazı özel anlamlar vermekle birtakım
dönemlerde ise Türkçe batı kaynaklı bir istilayla yüz yüze
sözcükler katmakla oluşan argo bir çeşit özel dildir. Argo
kalmıştır. Yaşanılan çağın teknolojik imkânları ve aydınlar
bir gruba ait değildir. Toplumdaki herkes argo
ile basın-yayın kuruluşlarının bilinçsiz ve özensiz
kullanabilir. Fakat bazı sosyal grupların kendine has
tutumları Türkçeye pek çok yabancı kaynaklı sözcüğün
argoları da vardır. Örneğin öğrenci argosu, balıkçı argosu,
gereksiz yere dolmasına yol açmıştır.
vb.
Pek çok dünya dilini etkilemiş olan Türkçe sadece Arapça
Argolar oluşturulurken birtakım kurallar belirlenmiştir.
ve İngilizce karşısında gerilemiştir. Bunun nedeni de din,
Bunlardan bazıları şöyledir: örtülü sözler kullanma, eski
teknoloji ve modaya olan özentidir. Bu durumun çok ilgi
sözlerden ve ağız unsurlarından yaralanma, genel dildeki
çekici bir örneği olarak Türkçe sözlükteki m maddesini
sözcüklerin biçimini bozma, önüne veya arkasına
gösterebiliriz. Bilindiği üzere Türkçede m sesiyle sözcük
eklemeler yapma, iç düzenin değiştirme, hayvanları veya
başlamaz ancak m maddesi Türkçe sözlüklerin en hacimli
eşyaları konuşturma gibi. Tabut için “İmamın kayığı”ya
maddesidir ve bu madde altındaki sözcüklerin çok büyük
da “Dört kollu” ifadelerinin kullanılması gibi.
bir kısmı Arapçadan alınmadır.
İlişki Sözleri
Ağız Öğeleri
İlişki sözleri yüzyıllarca geriye giden bir medeniyetin
Her dilde zaman içerisinde birtakım ses ve biçim
yansımaları, bir toplumun kültür hayatının adeta özünü
farklılıkları oluşur. Bu farklılıklar, anlaşmayı zorlaştıracak
içinde barındıran, insan ilişkilerindeki nezaket ve inceliğin
düzeye ulaşmışsa şive ya da lehçe olarak adlandırılan
düzeyini gösteren, kalıplaşmış, kullanıldıklarında insanlar
kollar ortaya çıkar. Bu durumun en belirgin nedeni, bir dili
arasında bir sıcaklık oluşturan sözlerdir.
konuşan insan ya da boyların birbirlerinden ayrılıp uzunca
bir süre değişik coğrafyalarda ve farklı siyasî oluşumların İlişki sözleri, toplumun kültürel özelliklerini ortaya
yurttaşları olarak yaşamalarıdır. Ayrı yaşama süresinin koymakta, gelenek ve göreneklerine dair ipuçları
uzunluğu ve kollar arasındaki ilişkinin uzun süre kopuk vermektedir.
olması bazen bu kolların farklı diller olması sonucunu bile
Birini yolcu ederken “Güle güle” çocuğu olana “Allah
doğurabilir.
analı babalı büyütsün” düğün yapana “Allah bir yastıkta
Bir dilin kollarından birinin yani bir lehçenin bir ülke ya kocatsın” gibi incelik nezaket içeren sözler ilişki
da bölge içerisinde küçük ses farklılıklarıyla birbirinden sözlerinin örnekleridir.
ayrılmasına ağız denir. Zaman zaman da şive sözcüğünün
Alkış ve Kargışlar (Dua ve Beddualar)
ağız yerine kullanıldığı görülür.
Dilin söz varlığının azımsanmayacak ve ihmal
Diller, ağızlara bölünürken bir taraftan da bu ağızlardan edilmeyecek bir bölümünü de alkış ve kargış denilen dua
biri, bir ülkenin yazı dilinin temelini oluşturur. Yazı diline ve beddualar oluşturmaktadır. Alkış, günümüzde bir
temel olarak alınan ağız, genellikle o ülkenin kültür, hareketi veya durumu beğenmeyi, onaylamayı göstermek
sanayi, ticaret ve yönetim merkezinin ağzıdır. Ortak yazı üzere yapılan hareketi ifade eder, eski dilde dua anlamında
dili hâline ve zamanla (tam olmasa da), ortak konuşma dili kullanılmıştır. Alkamak “övmek”, alkış ise “övgü”
haline de gelen ağız, dilin sürekli değişme ve gelişme demektir. Alkamak fiilinin zıt anlamlısı olarak kullanılan
özelliğinden dolayı başka ağızlardan sözcükler ve bazen kargamak ise “beddua etmek”, bu sözcükten türetilmiş
de telaffuz biçimleri alır. olan kargış ise “beddua” anlamındadır. Dilimizde
Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan Türkçe Sözlük’te kargamak yerine “ilenmek”, kargış yerine ise “ilenç”
(hlk) kısaltmasıyla verilen bütün sözcükler halk ağzından sözcükleri de kullanılmıştır.
yazı diline aktarılmış sözcüklerdir ki bunların sayısı Alkış ve kargışlar nesir ya da nazım olabilir, ancak
binlerle ifade edilmektedir. Konuyla ilgili bir çalışmada manzum özellikler gösterenler yazılı metinlerimizde de
halk ağzından yazı diline aktarılan sözcüklere örnek olmak karşımıza çıkar. Dede Korkut Hikâyeleri bu bakımdan
üzere verilen sözcüklerden bazıları ders kitabınızın 172. örnek bir metindir ve içerisinde alkış-kargış olarak kabul
sayfasında verilmiştir. edilecek bölümler vardır.
Argo Türkçenin Türetme Gücü
Argo, dilin en hareketli ve yaratıcı alanlarından biridir. Hiçbir dilin kök durumundaki sözcükleri evrendeki ve
İnsanın iç ve dış dünyasını yansıtan dil, bazı durumlarda insan zihnindeki sonsuz denebilecek kavramları
dilin bu hareketli ve yaratıcı yönünü devreye sokar, zaman karşılayacak düzeyde değildir. Dillerin kendilerine ait kök
zaman da örtülü anlatım yollarını tercih eder. sözcük sayıları da zaten son derece sınırlıdır. Diller bu

3
TÜR201U-TÜRK DİLİ I
Ünite 6: Türkçenin Söz Varlığı

durumdan kurtulmak, varlık ve oluşları ifade edebilmek


için kendi yapılarına göre yeni yollar geliştirmişlerdir.
Eklemeli dillerin geliştirdiği yolların en başta geleni,
sözcük köküne değişik yapım ekleri getirerek yeni durum,
varlık ve kavramları karşılamaya çalışmaktır. Aynı
sözcüğe farklı anlamlar yüklemek de bu duruma, yani
yenilikleri karşılamaya kendi içinde bulduğu bir başka
çözümdür. Bu yüzden sözlükler, bir sözcüğün birden fazla
anlamını sıralarlar. Bu çok anlamlılık, sözcüğün kullanım
süresiyle ilgili olarak sonradan oluşmuş bir durumdur.
Türetme kavramı, dili konuşanların yeni karşılaştıkları
kavramlara dil içerisinde çeşitli yollarla karşılıklar
oluşturmaları biçiminde tanımlanabilir. Bu karşılık
bulmada Türkçe, ekleme ve birleştirme diye
adlandırabileceğimiz iki temel yol kullanır. Ekleme;
sözcükle ekin, birleştirme ise sözcükle sözcüğün
ilişkilendirilmesidir. Bütün dillerin önemli anlatım
yollarından biri olan tamlama kurma da bir birleştirme,
yani sözcükle sözcüğün ya da sözcüklerin
ilişkilendirilmesidir. Sözcükle ek ilişkisine; kap, kapamak,
kaplamak, kaplama, kaplamacı, kapı, kapıcı, kapıcılık vb.,
birleştirmeye ne için > niçin, ne asıl > nasıl, alı vermek >
alıvermek vb., tamlamaya da evin yolu, sarı evin yolu,
Emre’nin sarı evinin yolu gibi örnekleri gösterebiliriz.
Türkçenin Yapısı ve İşletme Biçimi
Türkçe, eklemeli diller grubunun en tipik üyesidir. Birkaç
küçük ve nedenleri anlaşılabilir ses değişikliği yaşamış
sözcük dışında, Türkçede sözcük kökleri değişmez ve
sabit köklere çeşitli yapım ekleri getirilerek yeni sözcükler
türetilir. Bu aynı kökten türetilen sözcüklerin anlamları
genellikle sözcüğün kök anlamıyla bir biçimde ilişkili
olur. Bazı durumlarda sözcük kökünün anlamı ile türemiş
olanın anlam ilişkisi hissedilemeyecek derecede
zayıflamış olabilmektedir. Bunun nedeni çoğunlukla
sözcüklerin dildeki kullanım sürelerinin uzunluğudur.
Bazen de sözcük kökü kullanımdan kalkmış, ancak o
kökten türeyen sözcük ya da sözcükler
kullanılabilmektedir. Söz gelişi öğrenmek ve öğretmek
eylemlerinin düşünmek anlamındaki ömek ya da akıl
anlamındaki ög sözcükleriyle ilişkisi artık
hissedilmemektedir.
Türkçe, yeni sözcükler türetmekte kullanılan yapım ekleri
bakımından son derece zengin bir dildir. Bu zenginlik ona
sınırsız bir ifade yeteneği kazandırır. Türkçenin eklerle
karşıladığı anlamlar, pek çok dilde bir ya da birkaç
sözcükle karşılanabilmektedir. Bu durum Türkçeye bir
kıvraklık vermekte ve bir cümle içerisine yoğun
düşünceleri sığdırma imkânı sağlamaktadır.
Türkçenin sözcük türetme yetisine ilişkin Tablo 6.1
(kitabınızın 179. sayfasında) ve Tablo 6.2’yi (kitabınızın
180. sayfasında) incelemeniz de size fikir verecektir.

You might also like