You are on page 1of 59

!

GİRDAP"
!
TEK KİŞİLİK"
KOMEDİ"
!
2"
PERDE"
!

!
EMİN KEŞMER"
!
20 MAYIS 2014"

!
!
!
!
!
1
!
AÇIKLAMALAR!
*!
Oyunun kahramanı Süreyya İzzet mükemmel bir evin salonunda
çok şık giysisi içinde karşılar sabahı. Papyonu, titizlikle ütülenmiş
pantolonu, kolalı manşetli gömleği, pırıl pırıl boyalı ayakkabıları ile
çok özenli, zarif bir kişidir. !
Oyunun sonuna kadar bu salonda hep yalnız olacaktır.!
*!
Ancak bir şey olmaktadır: Süreç içinde salondaki eşyalar
(seyirciye fark ettirilmeden veya gösterilerek) kendiliğinden birer
birer kaybolup azalmaktadır. !
Bir başka şey de evin bu dayalı döşeli salonu oyunun sonunda bir
hücreye dönüşecek şekilde (belki de seyircinin hissedemeyeceği
devinim hızıyla) yükseklik olarak değil belki ama enden ve boydan
daralıp küçülmektedir.!
*!
Süreyya İzzet’in üzerindeki o şık kıyafet de ‘’eşyaların eksilmesi’’ne
ve de ‘’mekanın daralması’’na koşut olarak eskiyip paralanmaktadır
ve oyunun sonunda hücrede yırtık pırtık bir kıyafetle kalacaktır.!
*!
Eşyalar dört şekilde birer birer kaybolabilir:!
1- Seyircinin göreceği şekilde oyun dışı yaratıklar, belki de şeytanlar
danslarla gelip bir bir eşyaları götürmektedirler ama Süreyya İzzet
bunu fark etmemekte, görmemektedir.!
2- Oyun sahnelere bölünüp aralardaki geçiş boşluğunda bu eşyalar
birer ikişer kaybolmaktadır. !
3- Eşyalar seyircinin göreceği ama Süreyya’nın görmemesi
varsayımı ile birer birer olduğu yerden havalanmaktadır ve tavanda,
boşlukta asılı kalmaktadır.!
4- Eşyalar mekanın da daralıp küçülmesine paralel yanlardan birer
ikişer yavaş devinimle kaydırılarak mekan dışına çıkartılıp
eksiltilmektedir.!
BUNLARDAN birine yönetmen karar verecektir. !
*!

!
2
Bir öneri: Eşyalar birinci perdede seyircinin fark edemeyeceği bir
atmosfer oluşturularak (mesela ışık oyunları ile sahne geçişleri ile)
eksiltilebilir, böylece seyirci şüphede bırakılabilir. !
O şüphe ikinci perdede daha açık hissedilir ve gerçeğe dönüşür.!
!
!
BİR KOLAYLIK:!
!
Süreyya İzzet rolünü bir mekanda, iki, üç, dört veya daha fazla kişi
de oynayabilir: !
Aynı giysilerle aynı mekanda ve birbirinin gölgesi imiş gibi
birbirinden bağmsız oynayabilirler.!
Oynayanlar oyunun da karakteristiğine uygun olarak eksilip
artabilirler; yani üç kişi iken tek kişiye, tekrar iki veya üç kişiye
çıkabilirer. Ancak mutlaka tek bir kişiyi oynadıkları anlaşılacaktır ve
sonunda tek kişi kalacaktır, eşyaların eksilme ve hücre esprisine
uygun olarak!!
!
*!
!
Oyundaki EFEKT sesler gerçek midir, yoksa Süreyya İzzet’in
hayalinde yaşadığı, duyduğunu sandığı tuhaf sanrıları mıdır
anlaşılmaz.!
!
*!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
3
OYUN ORTALAMANIN ÜSTÜNDE BİR EVİN SALONUNDA
BAŞLAR!
!
*!
!
!
HERHANGİ BİR SABAH VAKTİ!
!
(Salon aydınlandığında Süreyya sol yandan şık giysileriyle ıslık
çalarak girer ve alışılmış bir hareketle sağ arka kapıdan dışarı çıkıp
sulama ibriği ile döner ve salondaki çiçeklerine birer birer su
verirken, onlara:) !

Ah canlarım, günaydın hepinizeee! Nasılsınız bakalım? İyi misiniz


bu sabah da? Ooo! Herhalde iyi olacaksınız, ufuktaki kor dudaklı
güneş dilini ta buraya kadar uzatmış bile… ellerinizden,
yanaklarınızdan öpüyor aşk mırıltılarıyla! (Nitelemeyi değiştirmek
ister) Mırıltı da değil? Ne peki? Sen söyle? (Kulağını bir çiçeğe
yaklaştırır) Efendim? Ne dediniz? Pardon? Ha! Fısıltılarıyla! Hay siz
çok yaşayın he mi? Evet, fısıltılarıyla! !
!
Keyfiniz yerinde yani! Ah, çok memnun oldum! Ay çok şekersiniz!
Sizi her sabah böyle görmek, hissetmek yok mu? Ah ben sizi yerim!
Bu ne tatlılık böyle! Her biriniz ah her biriniz apayrı bir
güzelliktesiniz! !
!
(Gerçekten de güneş ışıkları çiçeklerim dallarına, taç yapraklarına
vurmuştur ve Süreyya’nın özel olarak her ilgilenip konuştuğu çiçek
adeta bir ışık oyunu ile veya başka bir devinimle tepki veriyor, ben
buradayım diyor gibidir.)!
!
Sen? Sen niye öyle durgun gibisin? Anlamadım, ne diyorsun?
Yapma, bak hava ne kadar güzel, n’olur kederli durma. Nasıl
karşılarsan öyle gelir sana her şey, unutma! Güneşe dön yönünü ve
ışıl ışıl gülümse!!
!
(Tam öbür çiçeğe doğru yönelmişken birden öncekine geri döner:)!
!
!
4
Ne dedin? Hayır, çekinme lütfen söyle, yerini mi değiştireyim? Ne
demek, değiştiririm tabi, ama bekle biraz, bir yer düşünmeliyim. Sen
de düşün bakalım, nereyi istiyorsun? Söz, bir çaresine bakacağım!!
!
(Başka bir çiçeğe eğilir)!
!
Sen fazla su istemiyorsun, biliyorum, sevmiyorsun fazlasını, müsrif
değilsin onlar gibi. Sen sevgi istiyorsun daha çok ama gösteriş
içermeyeninden, lafa lakırdıya dökülmeyeninden; sessiz bir sevgi. !
Sus aramızda kalsın, biliyorum kime tutkunsun! Ah bilmem mi hiç!!
!
(Daha başka bir çiçeğe:)!
!
Keyifler nasıl bakayım? Ha? İyi misin? Hiç şikayet etme, çok çok
güzelsin bir kere, o da sana sittin sene yeter. !
Güzellik değerli bir şeydir, yalnız kendin için değil, herkes için esin
kaynağısın, herkesin ilgi odağısın, bunu hafife alma. Ve tabi
herkese göster bu güzelliğini, sakınma. Yoksa yazık edersin. !
!
(Eğilir kulak verir) Ben mi? Hayır, aşk olsun, niye kıskanayım? Hayır
tabi. Güzellik paylaşıldıkça değeri artar, senin güzelliğini sırf
kandime saklayamam, bu hödüklük olur bir kere! Herkese zevk
verirken de ben seni daima görme şansını kullanıyorum zaten!
Daha fazlasını istemek sana saygısızlık değil midir?!
!
(Tekrar aynı çiçeğe eğilir, dinler:) !
!
Herkes benim gibi değil mi? Yok canım, herkes öyledir de yanlış
şartlandırıyorlar zavallıları. Cidden çok kötü bir şartlandırmadır bu!
Ve elbette yazık oluyor! Çok yazık!!
!
(Diğer bir çiçeğe:)!
!
Sen nasılsın yaramaz? Beni epeyce korkuttun ama şimdi geçti
sıkıntıların bakıyorum! O hastalıklı halin neydi öyle, ne kadar
düşkün durumdaydın geldiğin zaman? Sana nasıl da kötü
davranmışlar! !

!
5
Ah canım, kıyamam sana, nasıl da bükmüştün boynunu! Bak şimdi
açıldı gözlerin, ışıl ışıl, keyiflenip kendine geldin. Canım benim!
Haydi iç bakalım sabah çayını!!
!
(Döner, aklına bir şey gelmiş gibi durur:) !
!
Sabah çayı dedim de aklıma geldi, ocakta çayım kaynaya kaynaya
bitecek, of!!
!
(Bahçeye çıkar, ibriği bırakıp geri gelir, mutfağa girer ve çıkarken
elinde çayı vardır, son konuştuğu çiçeğe hitaben konuşur ama bir
koltuğa ilişir, sonra kalkar bir başka köşede bir şeye bakar, döner
kitaplığa yönelir:)!
!
Benim çayım da bu! Seninki gibi değil, ben özel bir terkip
yapıyorum. İstersen sana da veririm soğutup. !
Benimkinde çeşit çok: Neler mi var? !
Neler vaar! !
Bak sayayım: Bir kere normal içtiğimiz siyah çay artı yeşil çay var.
Sonra ıhlamur, biraz nane, kekik, ada çayı, papatya çayı, kuş
burnu, biraz yeşil elma kabuğu, biraz limon ve portakal kabuğu…
Eveet! !
Başka ne mi var? Ne vaar? Bir parça tarçın mesela, azıcık
zencefil… Ve… tabi biraz da karanfil…!
!
Nasıl beğendin mi?!
!
(Kafesi alır yerinden muhabbet kuşlarıyla konuşur bu sefer de:)!
!
Siz gelin bakayım oradan şöyle, orada biraz gölgede kaldınız siz!
Efendim? Aslan payını kendime mi ayırmışım? Nasıl yani, siz
istediniz de mi vermedim? !
Aşk olsun çocuklar! Bakın bunu sizden beklemiyorum yani! !
Ben sizi nasıl da gözüm gibi korurum! Yaa? !
Korumazsın deyin bakalım! O arsız Yumak nasıl saldırmıştı geçen
gün size, az daha yetişmesem ne olurdu? Haydi söyleyin bana ne
olurdu? Yaa! Anında işinizi bitirirdi namussuz! !
!
!
6
(Çayını tazeler, döner:)!
!
Gerçi hakkında atıp tutuyorum lakin belki de oyun oynuyordu
sizinle, belki de hiçbir şeycik yapmayacaktı, sadece şakalaşıyordu. !
Olamaz mı? !
Bence öyledir öyle! Yapmaz çünkü, o kadar gaddar olamaz, o kadar
hainliği beceremez. !
Buradaki sevgi iklimi onu etkilememiş olabilir mi? !
Olamaz kesinlikle. !
Evet fıtratında haşinlik var tamam ama sizi incitecek kadar mı? !
Değil bence. !
Yılların sevgi birikimi bir anda zalimlik olarak yansıyacak değil ya?
Hah hah hah! !
!
(Kafesi alır çok görünür bir yere terleştirir:)!
!
Sizin burada fıtratınıza uygun mutlu bir hayat sürdüğünüzü iddia
etmeyeceğim. Ben o şaşkınlardan değilim! Sizi serbest -
serbestlikten kasıt özgür- bir hayata bırakma gibi bir radikal
uygulamaya ise cidden cesaretim yok! !
Ben herkesin gittiği yoldan gitmeyi severim daha çok! Bu en
tehlikesizidir, en risksizidir zannımca! !
Alışılagelmiş düzeni değiştirmek bana mı kalmış bir kere! !
Ya sizi salıveririm de başınıza çok daha büyük işler açarsam ne
yaparım o zaman? İşgüzarlık değil midir bu? En iyisi siz kalın
kafesinizde. !
Ara sıra şu salonu açabilirim sizin seyranınıza, yetmez mi? Çıkın
dolaşın ve yine gelin hanenize, güvenlikle yaşayın! !
Kafes budur!!
!
(Gider kapıdan gazeteleri alır, döner, eline alıp karıştırmak için bir
koltuğa oturur ama:)!
!
Kafes!!
Kafes niye vardır? !
!
(Birden kalkar, pencereye gider ve dışarıya bağırır)!
!
!
7
Kafes niye vardır!!
Heyyy! Kafes niye vardır? !
(Döner)!
Ey aklı evveller, söylesenize!!
!
(Kafesteki kuşlara uzunca bakar)!
!
Sizi kafese koyan ben değilim! Ben sizin kafesteki halinize razı
olanlardanım! Bununla ilgili soru sormayanlardanım! Hem bu beni
ilgilendirmez ki, bunu ben icat etmedim ki, bu eğer bir kötülükse
bunu yapan ben değilim ki!!
!
(Eğilir kuşları dinler bir süre)!
!
Sizin bir itirazınız var mı bu kafese? !
İtirazınız yok ve alıştınız bir kere! !
Sizi bundan mahrum etmek size haksızlık değil mi şimdi? !
Bunu siz söyleyebilir misiniz bana? Nolur bizi bırak der misiniz?!
Hayır demiyorsunuz! Biliyorum.!
Demeyeceksiniz, mutlusunuz, görüyorum.!
Bütün kuşlar özgür olmalı, göğün derinliklerinde uçmalılar
alabildiğince! !
!
Kim demiş?!
Kim dediyse halt etmiş! Kolay mı hem öyle kış kıyamet, fırtına bora,
aç bilaç? !
Hiçbir şey buradaki gibi kolaycacık önünüzde değil orada!
Biliyorsunuz siz de bunu.!
!
Tehlikeleri çok, ihtimalleri çok! Ölüm kalım derdi her an burnunuzun
dibinde, ensenizde, o sonsuz boşluğun hemen her yerinde,
düşünsenize?!
!
Kanmayın böyle sözlere!!
Kafes sırf sizin için düşünülmüş, tasarlanmış, sizin her türlü
ihtiyacınız için bir çare bulunmuş, ne güzel!!
Ah sizin yerinizde olmayı kim istemez?!
Kıymetini bilmek lazım! !
!
8
Ah bir de saçmalıklara, aykırı fikirlere kulaklarınızı tıkamanız
mümkün olabilse!!
!
(Ayrılır, tekrar çiçeklere yönelir)!
!
Bakın çiçekler de sizin gibi, onlar da şu saksının ebedî mahkumu
ama hiç şikayetleri yok! !
Gerçi tamam bazısı beğenmiyor saksısını, beni daha genişçe bir
saksıya koy be adam diyebiliyor, biraz daha havadar yere çıkar diye
mızırdanıyor ama saksısız bir hayat değil düşledikleri. !
Bazısı inatla değiştir şu toprağımı diye tutturuveriyor ama başka bir
toprak bulamazsanız da kaderine razı olup oturuveriyor olduğu
yerde sonuna kadar! Güya ölüme direniyor!!
!
(Tekrar gazetelerine döner, eline alır, biraz karıştırır) !
!
Ah ölüme direnmek? Yaşamak bu mu?!
Peki neden ölüm var ki?!
Kim istediği için?!
Kim razı ölüme o zaman? !
Yaşamak var diye mi ölüm var?!
Peki böyle böyle ne zamana kadar?!
!
(Kalkar mutfağa gider bir çay daha koyar, gelir)!
!
Bu ne diyeceksiniz, bu ne aptal sorular?!
Soru bile değil, bende bir şey var herhalde, bende bir şey var?!
Ben mi?!
Ben kendimden bahsedemem ki. Kendimi tanımlayamam ki.
Yapamam bunu!!
Yapmaya çalışsam… o kadar zor ki?!
Evet evli barklıyım, iki çocuk bir karı! !
Ben koca! Koca! Kocaman!!
Onlar mı?!
Gelirler birazdan, bekleyelim hele! !
Birazdan dediysem, bir buçuk iki saat sonra!!
!
(Kalkar bir gül fidanını okşar ve bir türküye başlar:)!
!
9
!
Ben kendimi gülün dibinde buldum hey!!
Kuru kuru sevda imiş sarardım soldum hey!!
!
(Bu dizeleri persenk edip bir süre söylemeye çalışır)!
!
Ben türkü veya şarkı söylemeyi çok seviyorum. Ama gördüğünüz
gibi pek beceremiyorum lakin kim itiraz edebilir ki bana? Benim bu
ayarsız sesime kim kulağını tıkayabilir ki?!
Kim ‘’Sus! Sus artık! Yeter!’’ diye bağırıp engelleyebilir ki?!
Hiç kimse!!
!
(Kafesteki kuşlara yöneltir son sorusunu ve onlara evi işaret
ederek)!
!
Burası da benim saksım! Hayır saksım değil kafesim! !
Herkese bir kafes lazım değil demeyin. Herkes bizim gibi değil
demeyin lütfen. Ben herkesin ne olduğunu biraz bilirim. Herkese bir
kafes lazımdır! !
Ha kuşlar mı dediniz?!
Onlar başka tabi. Onların her türüne kafes gerekmeyebilir belki.!
!
(Gazeteye döner yine)!
!
Bu gazeteler ne kadar ilginç! Felaket tellalı her biri, korku çığırtkanı!
Ne kadar çok korku var!!
Ve ne kadar çok korkuyoruz!!
Oysa…!
!
(Söyleyecek bir şey bulamaz, dolanır, son sözü bir şeyleri
düzeltirken tekrarlar bir süre)!
!
Oysa korkusuz da yaşanamaz mıydı?!
!
(Döner tekrar gazetelere)!
!
Korku tuzağı hepsi! Şaşırtma ve sonra da korkutma aleti bunlar!!
Kültürlü olacağım diye gazete de mi okunur?!
!
10
!
(Boşluğa söylenme ile bağırma arası, biraz da sayıklama
havasıyla:)!
!
Aptallar! Aptallar, alıklar, ahmaklar!!
Gazete bir tuzaktır!!
Niye anlamadınız?!
!
(Bir köşede bir söz söylenmiş ve ilgiyle ona yürümüş gibi gider:)!
!
Haber mi dediniz?!
Haa! Haber alma hakkı?!
Ah be çocuğum, söylesene peki, hangisi doğru?!
!
(Düşünceli dolaşacak gibi yapar, gazeteleri alır yer değiştirir, bir
başka koltuğa ilişir)!
!
Olur mu, elbette doğrusu da var, olmaz mı!!
Ama hangisi?!
Ben de onu soruyorum?!
!
(Bir süre gazetelere dalar, gidip radyoyu açar, tekrar gelip
gazetelere bakacakken birden kafasını kaldırır)!
!
Bu gazetelerin tamamı yalan haberlerle dolu diyenler var ya hani?!
İnanmayın onlara.!
Öyle bir olasılık hiç yok!!
Yalan asla yalın halde bulunamaz!!
Yalan asla tek başına dolanamaz!!
Yalan asla teşkilâtsız, sahipsiz, korumasız, mantıksız, alıcısız var
olamaz!!
Çünkü yalan çok önemlidir! (Durur bir süre, bekler) Ama… değerli
değildir diyeceksiniz? Hayır yalan aynı zamanda değerlidir!!
Çünkü yalan… kutsaldır! !
Çünkü yalan… çok gereklidir! !
Bir kere çok yaygındır ve cazibelidir! Herkesçe tercih edilendir.!
Çünkü yalan olmazsa doğruya kim selam verir? Söyleyin kim?!
Ve… tabi ki yalan en büyük gücünü doğrudan alır!!
!
11
Çünkü doğru olmadan yalan bir gün bile yaşayamaz, soluk alamaz,
hüküm süremez, yol yürüyemez! !
!
(Boş boş bakar, dolaşır, başka bir şey arar gibidir, kaybettiği bir şeyi
belki)!
!
O sebeple yalan alışkın, yüzsüz ve arsızdır, kucaklayıcıdır, cömerttir
de üstelik, sevimlidir, verimlidir, işbilir bir kıvraklığı vardır mesela,
belirleyicidir, büyüleyici, heyecan verici, güçlü kuvvetlidir, iktidar
sahibidir, varsıldır ayrıca! !
!
(Arar bir süre daha ama bu sefer doğru bir şeyi, bir soyut’u
aramaktadır artık) !
!
Doğru acemidir, çekingendir, mahçuptur zavallı; fevridir veya
tedricidir, güçsüzdür, yılgındır, bulanıktır, karartılmıştır, çaresizidir!
Yolsuldur, ezik büzüktür, çoğunca da korkaktır! Gaiptir her zaman!!
!
(Bir şey bulur, sevinir ama bulduğu hiçbir şeye benzemez, tuhaf,
anlamsız bir eşyadır belki)!
!
Doğruda hemen herkesin kaçtığı dar, sıkıcı, bunaltıcı, genellikle de
yarar getirmeyen, belalı, zor bir yan vardır! !
!
(Seyircinin arasından ilk kere bir kişiyi tam olarak işaret ederek, ona
hitaben) !
!
Oraya sığamazsınız kolay kolay. İlk hamlede açık verirsiniz.
Durmadan zorlar sizi, zarar ettirir, başınızı derde sokar.!
!
Oysa yalandaa?!
!
(Bu sefer herkesi muhatap alarak ve eksiksiz hepsine birden) !
!
Hemen herkese kapılarını açan geniş bir meydan vardır, bir
ferahlık, bir kolaylık, bir lüks, bir keyif, bir çıkar sıcaklığı vardır
çünkü, bir iktidar hoşluğu, bir hakimiyetin fütursuz keyfiliği, bir
galibin kudreti!!
!
12
!
(Gider köşedeki adamın önüne çömelir)!
!
Oysa bize tam tersini öğretmişlerdi ahlakçılar!!
Biz de tam buna inanmıştık! Değil mi dost… lar? !
Ne kadar da safmışız meğer! !
!
(Kalkar ortaya gelir, tekrar türküye döner ve baştan alıp söyler:)!
!
Sevda bir düş imiş kendime yordum hey!!
Ay karanlık gece vurdular beni hey!
Yarin çevresine sardılar kadınım beni oy!

(Aniden telefon çalar, adam gider açacak gibi yapar, durur düşünür
ama vazgeçer, açmaz. Kafesteki kuşlara yürür, onlara:)!
!
Niye açmadım? Haydi söyleyin niye açmadım, niye vazgeçtim?!
Tabi yaa, nereden bileceksiniz?!
Canım istemedi! Evet! Sadece bu sebeple!!
!
(Seyirciye döner ama hâlâ kuşlarla konuşuyordur)!
!
İnanmadınız! Size diyorum, inanmadınız değil mi? !
Kimse inanmadı mı?!
Bu saatte çalan telefondan hayır beklenir mi peki?!
Ne var bu saatte diyeceksiniz?!
Bu saatte evde kimse olmadığını bilmesi lazım gelir telefon açacak
olanın da ondan!!
!
(Birden öfkelenir ve sahte bağırır)!
!
Canı cehenneme anladınız mı? Unutun gitsin! !
Hem bana inanmak zorunda değilsiniz?!
Ben mi?!
Ben… !
!
(Söyleyecek söz bulamaz, susar, kıvranır, konuyu değiştirmek ister
gibi)!
!
13
!
Aranızda şarkı sevmeyen var mı acaba? !
Şarkı diyorum?!
Türkü başka, onu da daha sonra sorarım!!
Şarkı bir asalet gerektirmez mi sizce? Daha kibar bir terennüm?!
!
(Ağzının içinde kendi kendine söyleniyormuş gibi akıl yürütür:)!
!
Aranızda bana öfke duyanlar olabilir ama duymasınlar! !
Yalan kanımıza işlemiş bir kere dedik ya! !
Hepimizin! !
Hayır sizi ayırmayacağım! Hepimiz o yalanların esiriyiz! !
Kaldı ki ben bilirim hamakat ehli olduğumu! Küfürlerinizi ağzınızda
tutunuz lütfen, boşaltmayınız orasını!!
!
(Bir kitap çıkarır kütüphaneden, ciltlidir ve ne kitabı olduğu
anlaşılmaz, okumaya niyetlenir, işaretlenmiştir okunan yer, büyük
bir saygı ile açar o sayfayı, göz gezdirirken:)!
!
Bütün kitaplar bizden ne ister acaba? Niçin yakamıza
yapışmışlardır o ağulu dilleriyle dersiniz? !
!
(Bir müzik açar, biraz okur, kendisine kahve koyar gelir, tekrar
sayfaya bakar, gözünü ayırmadan)!
!
Ben diyorum ki iyi insan olmamızı istiyorlar! Sadece iyi insan!!
Oysa kitaplar bizi kandırıyorlar… Yaşamak için iyi insan olmaya
katiyen ihtiyaç yoktur!!
Diyeceğim, aranızdan itiraz edenler çıkacak!!
Evet ¨vardır¨ dedikleri için değil bu itirazları biliyorum!!
Bunlar, bu hakikatler bu şekilde söylenmez diye düşündükleri için
bu itiraz! Anlamaz mıyım? Öyle alıştırıldık bir kere!!
!
(Kalkar kitap elinde müziğin tartımı ile dans eder)!
!
Dans etmeyi çok seviyorum! Bir anlamı olmadığından mıdır acaba?!
!
!
14
(Dansa devam eder, kendine bakar, abartır, giderek hızlanır, birden
durur, son yaptığı figürü müziksiz ritmi düşürerek yavaşça tekrarlar)!
!
Ne anlamı olabilir bunun? Dışarıdan bakan aklını yitirmiş demez mi
buna? Bana?!
Dans oysa tıpkı müzik gibi olmasa da olur gibi görünen lakin onsuz
yaşanamayan bir yalandır!!
!
(Kendi kendine)!
!
Yalanlara ne çok ihtiyacımız var!!
Seviyorum yalanları!!
Doğruya ihtiyaç olsa onu da seveceğim halbuki!!
!
(Elindeki kitabı fark eder, öper başına koyar)!
!
Seni de seviyorum!!
!
(Bir başka kitaba bakar ve şaşırarak arasından bir kağıt bulup
çıkarır, inceler. Bu eskiden yazıp orada unuttuğu bir şiiridir.)!
!
Ama… hepsinden çok şiiri seviyordum!!
Çünkü şiirde her şey birbirine öyle karışır ki!!
Öylesine hoyrat, öylesine başıboş, öylesine çılgın, öylesine gerçek
dışı olurlar ki?!
Çünkü şiir özgürlüktür! Değilse o şiir, şiir sayılmaz!!
!
(Kendi şiirini gözden geçirir kağıttan)!
!
Bir tane bile şiir yazmadım diyebilen var mıdır bu ülkede?!
Var mıdır?!
Varsa eğer onlara bir tavsiyem olur!!
Demiyorum! !
Vazgeçtim!!
Durmadan akıl verenlerle şiir yazmayanlar arasında ne fark vardır
acaba?!
Ben ne kadar acınacak haldeyim! Öyle mi?!
Yaa?!
!
15
Durmadan akıl veriyorum!!
!
(Bırakır her şeyi, küskün oturur, aman diler gibi:)!
!
Hayır!!
Ben hayatımda hiç kimseye akıl da vermedim, fikir de!!
!
(Sanki sorguda gibi korkunç bir şekil alır, yalvaran bir sesle)!
!
Benim fikrim ya yoktur! Ya da yayacak fikrim yoktur. !
İnsanlara mal olacak kadar olgunlaşmadı hiçbir fikrim çünkü!!
!
(Aman dileyerek ağlar)!
!
Hem ben hiçbir fikrimi yaygınlaşmasın diye usumdan düşürmedim!!
Benim fikrim var sanmasınlar diye mücadele ettim!!
!
(Rüyadan uyanır gibi silkinip kalkar)!
!
Ben burada kendi kendimle konuşma özgürlüğümü kullanıyorum!!
!
(Seyirciye sırtını döner ve arka boşluğa, bilinmez bir yere, duvara
doğru bağırır)!
!
Kulaklarınıza kurşun dökün ey pis yaratıklar! Ey her ayrık sesi
gizlice sünger gibi emen madrabazlar, sefil düzenbazlar, aşağılıklar,
kuduz çakallar!!
!
(Yavaşça döner, sakindir)!
!
Böyle bağırmıştım bazılarına! Hey gidi günler hey!!
O zaman ben çok ama çok yakışıklı, atmaca gibi kıvrak bir delikanlı
idim! Kolay mı mülkiye talebesi!!
Tafram bin beş yüz!!
Kızların üçü beşi bayılıyorsa bir o kadarı da ölüyor geberiyor, kalanı
da söylemesi ayıp şu kelek bendeniz yüzünden ayık gezmiyor! !
Ama dönüp bakan kim?!
!
!
16
(Kendine bir içki koyar)!
!
Gel de içme zıkkımı!!
Acizlikten değil billahi! Giden gün geri gelmiyor yoksa!!
Ah!!
O zamanlar diyorum… para bende bok gibi!!
Ağzımız acayip kıratta manyak laflar yapıyor!!
Sen olsan ne yaparsın koçum?!
Veriyorum fayrabı!!
Bizde o zaman ev mev, her şey keka, iyi mi?!
İstesem en lüks otelin kral dairesi! Hatır kazanmışız bi kerem! !
¨Ayıp oluyor her zaman her zaman, hesap bu sefer de bizden olsun
be abem!¨ ayakları, anlarsınız ya! !
Daha önce kaç kere toka etmişiz yeşilleri, nolucak! !
Bahşiş şu bu hakeza! Elimiz cömert alışmış aslen!!
!
(Sarhoş günlerin taklidini yapar, bir ölçüde bağırır)!
!
Of ulan of! !
Emniyet müdürü kaşımda tak diye esas duruş gösterip yakasını
ilikliyor! !
Bacak bacak üstünde mi mesela, derhal toplanıp ayağa dikiliyor!!
!
(Kadehini bir daha doldurur)!
!
Tabi kara kaşımıza kara gözümüze mi? O zamanlar bizim parti
iktidara çökmüş dinozor misali! !
Ben bir manada adliye muhabiriyim! Bizimkilerin ne kadar kirli işi
varsa hepsinin dosyası nakaste elimizin altında!!
Bizim de ciddi bir ağırlığımız var hani! !
Nazırın odasına icabında kapıyı ayağımla itekleyip giriyorum!!
Şahsıma ola ki bir hürmetsizlik?!
Ne münasebet!!
!
(Dolaşır düşünür, kendi kendine bir şey hatırlayıp güler)!
!
Geçti o günler he mi?!
Sen öyle san!!
!
17
Odur budur yurt dışında uluslararası hukuki meselelerde gizli
danışmanlık yapmışsın! Boru mu? O hükümet gelse ne, bu
hükümet gelse ne? Ne değişir bir kere? !
!
En ağır üniversiteden kapı gibi hukuk diploması aynı zamanda!!
Düşünsene; uluslararası silah taşıma ruhsatı kaç kişide mevcut
aslanım? !
Uçağa filan senin nazırın mümkün mü dolu binsin! !
Ama bize gelince sorgu sual he mi? Haydi yiyorsa bir sorsunlar, ne
bu desinler! Sıkar yani!!
!
(Vehim içinde bir süre kibirli dolaşır, telefon gene çalar, gider
açmaz, ses tam kesilirken açar ama bilinçli bir gecikmedir bu)!
!
Alo! Alo! Ulan açıyoruz bu sefer de cevap vermiyorsun düdük! !
Neyse! Tövbe, ağzımı bozdum bu düşüncesizlerin yüzünden ya! !
Oysa bana yakışır mı bu lakırdılar? Halkla ilişkiler doktorası yapmış,
yardımcı doçentliğe yükselmiş adama!!
Ama insanda asab mı bırakıyorlar ya?!
!
(Gazeteleri biraz daha karıştırır, sonra kalkar wc’ye gidip döner.
Kütüphaneden bir başka kitap alır, gezinerek bir sayfa arar, açıp
okur)!
!
Eski tecessüs kalmamış bende. Eskiden bir dakikalık boş zamanı
kayıp sayar, telaşa düşerdim. Şimdi bütün zamanını sokaklarda
geçiren aylaklara döndüm. !
Gerçi gene zamanım yok, bir saatimi ayırayım kendime de güne
güneşe çıkayım? Nerde!!
O kadar çok iş var ki yapılacak!!
Haydi sen ol da zaman yetir bakalım!!
Ama böyle olmakla çok mutluyum ben.!
Ne olacak öyle leng leng gezeceğim dışarılarda da? Bana göre mi?!
!
(Kitaba gene bakar, bırakır, hatırlamış gibi tekrar şiir karalamasını
alır eline)!
!
!
18
Ah! Eskiden şiir yazmadan duramazdım. Eskiden dediysem
gençliğimde, sonra bıraktım herkes gibi!!
Beceremediğimden mi acep? Kim bilir?!
Çünkü adeta bir bıçak sırtıdır, kolay değildir şiir!!
!
Bakın bu da çok eskiden karaladığım bir şey! Kitabın arasına
saklanmış! Vay be!!
Adı ¨Organ Bağışı¨ !
Ne kadar komik.!
¨Organ Bağışı!¨ Bir Vasiyet şiiri.!
Ah ah! Hey gidi günler!!
Ehem! (Havaya girip şiiri kağıttan okumaya başlar)!
!
Bütün organlarımı bağışlıyorum! (Sevecence güler)!
Gözlerim bir anneye verilsin mutlaka!!
Şefkatle baksın bütün insanlara!
Ya da… bir öğretmene!
Nasıl bakılacağını bilir o!
Arka sıraların çocuklarına!!
!
(Duygulanır, yıllar öncesine döner, pişman bir hali vardır)!
!
Ah ellerim mi?!
Bir ressama!
Belki bir müzisyene!
Bir yontucuya!
!
Nerede bulunacak öylesi ama?!
Onlar da olmazsa eğer!
Yetenekli bir taş ustasına!!
!
Kalbim?!
Ruhsuz, merhametsiz bir muhterise gitsin!
Ona bütün ötekileri sevmesini öğretsin!
!
Kulaklarımı bir orman bekçisine ayırın artık!
Böbreklerim aç sefil sürünenlere!
!
!
19
Burnum?!
Ne işe yarar!
Dişlerim mi?!
Talep edilmez herhal!
!
Ciğerlerim sakatatçıya!!
Kediler köpekler yesin!
!
Ayaklarım mı?!
Gezgin bir serseri nasiplensin!
Bassın bütün kıtaların kara topraklarına!
Ben fırsat bulup gezdiremedim, o gezdirsin!
!
Dilim, uzak dağ köylerinden bir çobana!
Onun türkülerini söylesin!
!
Midem mi?!
Sanırım çok iyi çalışmaz!
Titizdir işe yaramaz!
!
Ama isterim ki derim ziyan edilmesin !
Toprağa karışıp çöpe gitmesin!
Anadolu köylüklerinde bir madencinin düğününde!
Çalgıcının davuluna gerilsin!!
!
(Duygulanır bir süre susar. Kalkar pencereden dışarıya bakar,
döner)!
!
Ne kadar çocukça? !
Şiir iyi değil, tehlikeli şeydir, başına iş açar adamın, neme lazım!!
O netameli zamanlarda ben hepsini zaten yırtıp attı idim!!
Ama bu kalmış işte!!
Vay be! !
!
(Önce şiir karalamasını buruşturur, sonra sıkar avucunun içinde,
sonra da parça parça edip bir köşeye saklar)!
!
!
20
Belge bırakmamak lazım! Söz uçup gider ama belge kalır! Sözü
inkar etmek kolaydır hem! !
¨İnkarın kalesi ise sarptır!¨ derdi rahmetli anneannem…!
!
(Kalkar pencereden dışarıya bakar)!
!
Ah bu çocuklar da gelmediler daha! Eşim zaten gece yarılarında
gelir! Bankacılık kolay mı? !
İşini seviyor tamam ama ya evdeki işler?!
Her iş bana bakıyor!!
Üç beş yıl olsa katlanılır da, ya evlendiğinden beri hep böyle ise?!
Of!!
!
Çektiklerimi bir ben bilirim!!
Bu tabi ki mazeret değil!!
Eşini aldatacaksan nasıl olsa aldatırsın!!
Sen hiç niyet etmesen de biri çıkar karşına. Gelir gider zorla girer
kanına. !
Ah be! !
!
Hiç eşimi aldatmadım diyen varsa nedenini ben söyleyeyim: Fırsat
yaratıp beceremedin! !
!
O sebeple duydun mu böyle bir dedikodu, anında atılıyorsun; gemi
azıya alıp ahlak nutukları atıyorsun! Ben burada kös kös otururken
başkaları niye yapıyorlar diye tartınıyorsun! !
Veya yırtınıyorsun! Hah hah hah!!
!
(Burada birden bağırır)!
!
Günah!!
Günah ulan!!
Bu toplumun bereketini kaçırdınız be Allahsızlar! !
Ne bereket kaldı ne bekâret! !
!
(Birden sakinleşir)!
!
!
21
Kendimden biliyorum! (Çevresine bakıp gizli bir şey söylüyormuş
gibi tedirgin)!
Komşu Raşit Beyin hanımıyla işi pişirene kadar ben de avaz avaz
bağırıyordum! Allah belanızı versin, zina ulan zina, günahların en
büyüğü, en affedilmezi diyordum!!
Recm yasalaşmalı diye ortalığı inletiyordum!!
!
(Bir meddah gibi oynamaya başlar)!
!
Semra bir gün öğleye yakın geldi -Raşit’in karısı- neredeyse
gecelikle, üstüne bir hırka geçirmiş:!
¨Ay Süreyya Beey, günaydın kuzum! Ay sizi ne kadar takdir
ediyorum bilemezsiniz! Eşiniz sabahın köründe kayboluyor bir daha
gecenin yarılarında ayol! Siz tek başınıza, güya evlisiniz! Can mı
dayanır vallahi ve görüyorum gıkınız çıkmıyor! Ne kadar da halim
selimsiniz! İnsanın içi acıyor ayol!¨!
!
Valla haklısınız Semra Hanım, ama ne yapalım iş işte, geçim derdi!!
!
¨Haklısınız da insan her zaman her zaman da mesaiye kalmaz ki
kuzum! Ben de size taze kiraz getirdi idim, dedesinin köyünden
getirmiş Raşit de! Ay çarşıda pazarda satılanlar gibi değil, hele bir
tadına bakın, göreceksiniz!¨!
!
Çok teşekkürler ederim, buyurun lütfen, şöyle oturun rica ederim!
Ben de pijamayla böyle?!
!
¨Ay ne olacak canım, yabancı mıyız! Lütfen nasıl rahat ediyorsanız
öyle oturun. Ben gelmişken sizden bir roman da rica edecektim.
Sevdiğiniz bir romanı tavsiye eder misiniz? Görüyorum her zaman
elinizde kitaplar kitaplar. !
Kuzum siz hiç dünyaya bakmaz mısınız?¨!
!
Ah! İnanın farkında değilim. Ama ben bakıyorum sanıyorum, demek
bakmıyormuşum öyle mi?!
!

!
22
¨Ah canım, şöyle gelin hele, siz farkında değilsiniz ama cidden
sokakta yürürken dahi sırf önünüze bakıyorsunuz, kaç kere
çarpışacak kadar burun buruna geldik, siz dönüp bakmadınız bile!¨!
!
Bir şey düşünüyordum muhakkak! Ödenecek faturalar şu bu! Kafam
karışıktır, onlarla meşguldür, affedersiniz, sizi görsem selam vermez
miydim Semra Hanımcığım? !
!
¨ Vermiyorsunuz Süreyyacığım, çünkü görmüyorsunuz! Dedim ya
dünyaya bakmıyorsunuz siz, çevrenizin farkında bile değilsiniz!
Hatta bana göre siz yaşamıyorsunuz bile canım!¨!
!
Ne bileyim, yaşadığımı sanıyorum herhalde, sizin de dediğiniz gibi
farkında değilim! Günler gelip geçiyor, sağlıktan yana da bir
şikayetim yok elhamdülillah!!
!
¨Ee buna da yaşamak denirse tabi? Ah canım, siz çok da
çekingensiniz, çok heyecanlısınız! Ah neredeyse terleyeceksiniz!
Korkmayın öyle kuzum! Bak ben adam yemem, inanın yemem! !
Vampir gibi bir halim mi var, hah hah hah ha! Baksana bana
yavrucuğum?¨!
!
Ben de baktım tabi ve öylece bakakaldım! !
Ah! Ne günlerdi!!
O gün çok pişman oldum evet, akşama karımın yüzüne nasıl
bakacaktım? Ama karım gece gelip de -her zamankinden daha
fazla özenle hazırladığım sofrayı haydi geçtim- benim yüzüme bile
bir kere bakmadan: !
¨Çok yorgunum, hiçbir şey yiyip içemem, bir banyo yapıp
yatacağım!¨ deyince içime bir rahatlık çöktü.!
!
O rahatlık hâlâ devam ediyor! Tabi köprünün altından çok sular aktı!!
!
Bir de sanki bana mı öyle geldi kim bilir, eskiden bana şöyle yarım
yamalak, hiç umursamayıp adam yerine bile koymadan öylesine
zoraki bir selam verme tenezzülünde bulunan Raşit, o günden
sonra ne oldu ise artık, neredeyse beni yalayıp yutacak hallere
geldi? !
!
23
O günden sonra bana şakalar, yaltaklanmalar, can ciğer teklifsiz bir
şeyler ikram etmeler, arkalanmalar! !
!
Ben de şaştım, hâlâ da şaşarım! Neden acaba? Neler anlattı acaba
Semra Hanımcığım, neler söyledi ona? !
Bu benim için de bir muamma, cidden büyük bir muamma?!
!
(Kalkar dolaşır, kendisine bir içecek alır gelir)!
!
Ooo! Öyle hemen bitirmedik. Çok uzun zaman sürdü bu gidip
gelmelerimiz, yarenliklerimiz. !
Semra her şeye rağmen çok dürüst, çok delikanlı, harbi kadındı bu
bir. !
Belki bir soluklanma ihtiyacı vardı, kim bilir?!
Belki bir öfke, bir sinir?!
Belki o günden sonra Raşit’e daha anlayışla baktı, daha hoş
karşıladı. Belki de o kadar üzerine varmadı, yatıştı, rahat bıraktı.!
Hatta daha mutlu oldular, evet, bu kesin bir sonuç bence!!
!
(Eksilen eşyaları fark ettiği anlaşılır gibi olur sanki)!
!
Tabi çok tuhaf haller oldu, benim asabım bozuldu, haraç mezat
bizim eşyalar eksildi gitti.!
Omuz omuza verdik, dayanıştık, destek yaptık, soluklandık; arada
keyfimiz yerine geldi?!
!
Raşit de çok gayret etti, işten dönünce yalnız kalalım istemedi,
karagün dostu olup bizi, çocuklarımızı sevdi. Günü geldi çıkarıp
harçlık verdi. !
Ben utandım, sıkıldım, yüzüm yere geçti.!
Ama ne yazık ki çaresiz kaldım, verilenleri aldım!!
!
Şimdi düşünüyorum da ben ahlaksızın, namussuzun biriyim!!
Ben güvenilmez bir adamım, ben hainin tekiyim!!
¨Pislik!¨ adamlar vardır hani, hep kendilerini beğenirler de başka
kimseyi beğenmezler, herkesi aptal bellerler! Ardından da her
kalleşliği yaparlar ya!!
!
!
24
Gerçi ben öyle miydim?!
Bilmiyorum.!
Bir gün Raşit beni çağırmasın mı?!
¨Gel seninle şöyle bir dolaşalım!¨demesin mi?!
!
Of anam of! Ben alı al moru mor! !
İnanın, gelmem de diyemedim, adamın bana bu kadar iyiliği olmuş.
Mecburen düştük yola, yürüyoruz. Ama korkudan altıma işedim
işeyeceğim, söylemesi ayıp! Kalbim bir atıyor bir atıyor, ter içinde
kalmışım! !
Susuzluktan ağzım dilim kurudu ki zor nefes alıyorum. Soluk kayıp
gitmiyor da sanki boğazıma takılıyor, eprimiş bir bez parçası gibi
boğazımı ciğerimi yırtıyor!!
Öldürecek bu beni dedim!!
!
Yürüyoruz, yol bitmiyor, gözüm zaten yolu görmüyor!!
Normal zamanda o yolun onda birine cesaret edemem, şimdi
itirazsızım, kuzu gibiyim! Bir o kadar daha yürüsem canıma minnet!
Sanki yürüdükçe biraz ferahlıyorum.!
Bir tanıdık rastgelse de takılsa bize diye kırk kere dua ettim! Yok
oğlu yok!!
!
Raşit arada havadan sudan, yolda rastladığı konaklardan,
kaldırımlardan konuşuyor! Benim neticem otuz üç kere üç buçuk
atıyor! !
Neyse dayanamadım girdim bir kahvenin tuvaletine, bir yandan
işedim ki ne işeme, nerden çıkıyorsa artık, haftalardır hiç su
dökmemişim sanki! !
Öbür yandan salavat getirdim, kelime-i şahadet getirdim belki on
kere!!
!
Çıktım, Raşit baktım kendine de bana da çay söylemiş, oturduk!!
İçime bir ferahlık çöktü, demek burada âlemin içinde halledecek
beni dedim?!
Belimde tabancam bile olsa ona elim kalkmayacak, biliyorum; kaldı
ki boşum!!
Tam o anda ne dedi biliyor musunuz?!
Oy oy oy!!
!
25
¨Semra bana her şeyi anlattı!¨ demmesin mi?!
Aman Allahım! Yer yarılsa da içine girsem!!
Kızardım oldum nar gibi.!
!
Şu an burada hâlâ daha yaşıyorsam Semra Hanımefendiye
borçluyum! !
!
Bütün suçu üzerine almış, onun hiçbir dahli yok, kim olsa onun
yerinde, sen de olsan ve onun hanımı sana gelse ancak bu kadarını
yapardın, daha fazlasına gücün yetmezdi, direnemezdin demiş!!
!
Çok kötü günlerdeydim, senin her yaptığın, her sözün bana batar
haldeydik, demiş! Sevmemek de değil bir tekdüzeliğe isyandı belki
demiş! !
Of of of!!
Bende ses yok, başım zonkluyor, gözüm seyiriyor, her yanım tir tir
titriyor, içim kuruyor, nefesim hepten kesiliyor! Derin derin nefes
almak için öksürür gibi yapıyorum, elimde değil!!
!
Birden ne söylese beğenirsiniz?!
¨Bizim çocuk senden mi benden mi, dürüstçe söyle?¨demez mi,
bayılacağım!!
!
Dedim ki Raşit Ağabeyim, ne olursa olsun gene de yapmamalıydık.
Ama benim de çok kötü zamanlarımdı biliyorsun! Polisler peşimde,
içeri girip girip çıkıyorum, maddi sıkıntı had safhada, ölüm korkusu
bir yandan! !
!
Bütün bunlar bu şerefsizliği yapmak için mazeret mi? Değil!!
Ama ne yaparsın ki oldu işte!!
Ama senin çocuğun olma zamanlarında iyi hatırla, ben içerdeydim!!
!
Dedi ki:!
¨Semra da öyle söyledi ama ben gene de geçmiş gün, emin
olamadım! Semra çok pişman, çok üzgün, kendini suçluyor.
Çocuktan sonra bir daha birlikte olmamışsınız! Öyle söylüyor!¨!
!
Evet, doğru söylemiş, diyebildim ve başladım ağlamaya! !
!
26
Raşit bana sarıldı, mendil verdi, su getirdi:!
¨Bırak şimdi ağlamayı, bak herkes bize bakıyor, ayıp oluyor!¨ filan
dedi, boynuma sarıldı, beni kaldırdı, gerisin geriye döndük. !
!
Yol boyu o arada gene anlattı, ben dinledim:!
¨Semra’yı seviyorum, çok seviyorum!¨ dedi. !
Ansızın boş bulunup ¨Ben de!¨ demeyeyim mi?!
Of of!!
Ağzıma sıçmaya adam lazım!!
!
Güldü, ¨Sev tabi!¨ dedi. !
O zaman bana bir cesaret geldi, döndüm ona sıkı sıkı sarıldım:!
¨Bugünden sonra sen de Semra da, siz benim en yakın dostum ve
kardeşimsiniz; beni, sen de Semra da nolur affediniz!¨ dedim!!
!
Aynı yollardan eve döndük ve bizimkileri de çağırdılar, o gece
onların evinde yemek yedik. !
Ve şunu söyleyeyim ki onlarla çok ama çok iyi arkadaş olduk,
yoldaş olduk, can ciğer kadaş olduk! !
Hâlâ ben bu dünyada en çok Raşit’e güvenirim. !
Bütün sırlarımı bir tek ona veririm. !
Bir tek ondan bana kahpelik gelmez, iyi bilirim!!
!
(Kapı çalar, çıkar, elinde bir zarfla geri döner ama konuşacakları
zarfla ilgili değildir. Durur düşünür ve birden öfke ile, acı çekerek
bağırarak konuşur:)!
!
Bana inanmadınız değil mi?!
Bana inanmadınız!!
Söylemiyorsunuz belki ama anlıyorum!!
Peki bütün sözlerimin tamamının yalan yanlış olmasına imkan var
mı, söyleyin bana? !
Bir insan, bütünüyle yalan’ın -çoktan didik didik edilerek-
parsellenmiş arsasına böylesine rahat sığışabilir mi hiç? N’olur
söyleyin bana!!
!
Hayır! Elbette siz haklısınız! Çünkü hep kandırıldığınız için bu sefer
oyuna gelmeme telaşına düştünüz! Kınamam sizi asla!!
!
27
!
(Elindeki zarfı inceler, açmaktan korkuyor gibidir)!
!
¨Doğru söylüyorum!¨ diye yeminler etmek bütün yalancıların ilk
imdat çığlığıdır!!
Ben size söylemiştim ahlaksız bir solucan olduğumu! Hah hah hah
ha! !
Dürüstlükle hiçbir alâkamın kalmadığını!!
Şaka sandınız muhtemelen.!
Gerçekten öyle olsa bunu itiraf etmezdi diye düşündünüz, biliyorum!!
Ben de böyle düşünüp kendimden şüpheye düşüyorum sizin gibi!!
Yalancı değilim sanıyorum!!
Evet değilim!!
Size de duygularınız bunu söylüyor!!
!
(Mektubu açar okur, sanki kötü bir haberdir. Özenle katlayıp zarfa
geri koyar)!
!
Şimdi merak ettiniz biliyorum.!
Doğrusunu söyleyeyim mi?!
Reklam için gönderilmiş saçma sapan bir şey!!
Mahkemeden gelen icra kağıdı olacak değil ya canım! Hah hah ha
ha!!
Hem niye olsun ki?!
Kimseye borcum harcım yok benim!!
Olanı da zaten ödemiyorum, ödemem! Kimse benden zırnık
alamaz! Nereye başvururlarsa vursunlar! Hah hah hah! !
!
(Burada uzunca güler ve o gülmeler arasında arkada birine cevap
veriyormuş gibi konuşur:)!
!
Nereye alıyorsun ulan!!
Hem ben o kadar salak mıyım?!
Bir de borç vereceğim? Nasıl yani, kim demiş!!
Havanızı alırsınız oğlum!!
Alo! Gelin gelin! Para kesiyorum anasını satayım! !
!
!
!
28
Hah! Benim imzam yoktur hiçbirinde! !
Bulamazsınız! !
Çünkü unuttum! İmza atmayı hiç beceremem! Bir kere bile
beceremedim! Öğretmediler çünkü! !
Hem ben?!
Ben?!
İmza atacak bir kimliğe sahip bile değilim!!
!
(Gittikçe coşkulu ama gergindir)!
!
Bu zamana kadar bazı kişilere olan borcumu şaşıp yanılıp ödedim
belki ama kurumlara asla borcumu ödemedim! !
!
Aramızda kalsın, size bir sır vereceğim:!
Kişilerin kahir çoğunluğu ama kurumların tamamı hırsız da onun
için!!
!
(Çok üzgün)!
!
Ha ha ha ha!!
Bana güvenmeyin!!
Hepimizin hırsız olduğunu söyleyebilecek kadar cesur değilim!!
En masumumuz bile bencil ve birilerinden bir şey çalacak kadar
ahlaksız!!
!
(Öfke ile bağırır)!
!
Mesela maddi bir şey, para-eşya değilse bile… gün çalıyoruz…
zaman çalıyoruz… umutları, hayalleri çalıyoruz! !
Mutlulukları çalıyoruz!!
Sevgileri çalıyoruz!!
Aşkları çalıyoruz!!
Hayat hırsızıyız hepimiz!!
!
Çalıyoruz, çalıyoruz, çalıyoruz ve sonra çabucak harcayıp
tüketiyoruz! Sonra da sıçıp dünyayı kirletiyoruz!!
!
!
29
İğdiş edilmiş en saf, en ulvî duygularımız! Yalana batmışız ve
hırsızız!!
Allah kahretsin bizi!!
Hayatımız hep eksik!!
Hayatımızda her şey eksik!!
Hep açgözlüyüz!!
Hiçbir şey doyurmuyor bizi, doyurmayacak!!
Hepimiz hırsızız!!
Allah kahretsin bizi!!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
!
30
2. PERDE"
!
!
!
(Perde açıldığında bir ‘sallanan sandalye’ boş olarak
sallanmaktadır. Süreyya salonun bir eşyasının içine girmiş
saklanmıştır. İlk repliğini oradan söyler:)!
!
Yerimi tespit etmişler!!
Ne kadar saklanırsam saklanayım, çaresi yok, beni bulmaları an
meselesi! Kaçamam, kaçsam da kurtulamam!!
!
(Telefon üç kere çalar, Süreyya saklandığı yerden çıkmaz ama
radyofonik bir ses efekt olarak devreye girer)!
!
EFEKT: Alo! Süreyya İzzet’le mi görüşüyorum!"
!
(Saklandığı yerden birden fırlayarak çıkar, çok korkmuş ve perişan
bir haldedir, efekt sese isyanla)!
!
Hayırrr! Ben değilim! !
!
(Biraz toparlanır)!
!
Pardon, kimi aramıştınız?!
!
EFEKT: Süreyya İzzet Beyi aramıştık da…"
!
Yok öyle birisi burada! Ben Mukadder Çobanoğlu! Tanımıyorum
öyle birini!!
!
EFEKT: Kendisiyle karşılaşırsanız aradığımızı söyleyebilir
misiniz? "
!
Ben niye karşılaşayım tanımadığım birisiyle ve niye sizin aradığınızı
söyleyeyim? Hem siz kimsiniz ki sizin aradığınızı söylemem
gereksin? Ve hem niye ben?!
!
!
31
EFEKT: Siz bu kadarını söyleyin, o anlar! (Telefonun kapanma
sesi)!
!
(Telaşlanır, farkında olmadan kontrol dışı)l!
!
Ben bir şey bilmiyorum! Ben hiçbir şeyin tanığı değilim! Daha önce
de söyledim!!
!
(Efektten bir müzik gelir ve bu müzik onu şaşırtır, aman dileyerek
ağlar, yalvarır. Zaman zaman kendi hayali ile konuşuyor gibidir.)!
!
Ben bir şey bilmiyorum! Bilsem söylemez miyim? İki gözüm önüme
aksın bilmiyorum, n’olur bana acıyın, bana kıymayın, iki tane okula
giden çocuğum var, onların hatırına bana merhamet edin!!
!
Ben zaten bilsem bile söyler miyim, bir düşünün. Beni yıllardır
tanıyorsunuz! Ölsem bir sırrı ifşa etmem! Ketumluğum bilinir! Siz de
çok iyi bilirsiniz bunu! Kaç kere denediniz beni, fark etmedim mi
sanıyorsunuz? !
!
Yapmayın ne olur! Bir insana göz göre göre kıymayın beyler!!
!
(Kapı çalar, gider açar, gelen karısı Emel’dir. O güya ellerindekini de
alıp onu getirir, oturtur, konuşur, dil döker. Ama aslında kimse
yoktur, bir hayalle konuşmaktadır:)!
!
Hoş geldiniz karıcığım! Ah nerelerde kaldın canım, bunları şöyle
bıraksam, ver mantonu asayım! Ne yaptın canım, nasıl geçti
günün?!
!
Gerginsin biraz! Eee! Kolay mı, yorucu iş! Çocuklar da gelir
birazdan. Daha saati değil servisin!!
!
Şöyle bir dinlen, üstünü sonra çıkarırsın, bir yorgunluk kahvesi
yapayım istersen? Su mu? Derhal! !
Rica ederim!!
İyilik sağlık!!
Yok canım, bir şey yok, sıkkın değilim, hayır. Bir telefon geldi de?!
!
32
Beni aramışlar, kaç zamandır ulaşamıyorlarmış da… Hiiiç, konuştuk
öyle!!
Ayağını uzat istersen!!
Bir minder getirsem?!
Sen de uzan koltuğa şöyle! Al şu yastığı şöyle! Hah!!
Yok canım, niye gergin olayım ki? Hiç de değil!!
Önemli değilmiş yaa!!
İşte havadan sudan konuştuk! İşe niye dönmüyorsun dediler! Bana
ihtiyaçları varmış. Sensiz döndüremiyoruz diyor genel müdür.
Döndüremezler tabi, kolay mı aşkım, kaç yılın tecrübesi? Onlara
çocuk oyuncağı gibi geliyordu. Ama o işler öyle değil. Çok uyanık
olacaksın bir kere. Bilgili olacaksın! !
Bilgi yeter mi? Tecrübe lazım!!
!
Bilgi dedim de, iyi değil be Necla, bilgili olmak da iyi değil vallahi!!
Neclacığım aşkım, bilgi insanın başına bela açıyor bela!!
Ben bu kanaatteyim. Bilgili oldun mu her iş sana yıkılıyor bir kere
ister istemez!!
!
Necla Hanım nasıl dediler.!
Necla Necla deyip durmayayım mı?!
Necla’yı unutamadım gitti mi?!
Eski karımı?!
Necla kadar başıma taş mı düşsün!!
Yaa?!
Ne varsa bu Necla’da?!
Sahi ne var?!
Bir türlü Emel demeyi öğrenemedim mi? Hep onu sayıklıyorum öyle
mi?!
Emel!!
Özür dilerim Emelciğim!!
Ben ne yaptığımı biliyor muyum be karıcığım?!
Başıma ne belalı işler geldi, görmüyor musun?!
!
Şimdi herkesten kaçıyor muyum?!
Kimden kaçıyorum?!
Kimden korkacağım ki?!
Korkmuyorum! Hayır saklanmıyorum da! !
!
33
Sadece zamanım yok dışarıya çıkıp aylak aylak dolaşmaya.
Anlamıyor musun? Ben senin bildiğin o avarelerden değilim bir
kere.!
!
Hep gözüm yükseklerde mi?!
Hep daha çoğunu istedim öyle mi?!
Açgözlüyüm demek ki?!
Bütün suç bende, hep başıma bela açtım he mi?!
!
(Üzüntülü dolaşır bir süre, daha çok kendi kendine)!
!
Sen de onlarla konuştun değil mi? Sen de onlara inanıyorsun?
Senin de beynini yıkadılar belli ki? !
Seni de kodladılar, anlıyorum, barkodlusun artık!!
Oysa hep senin için Necla! (Yanlış isim kullandığını fark eder ve
düzeltir) …için değil! Senin için Emelciğim, senin içindi bütün
mücadelem! Senin ve o zavallı çocuklarım için!!
!
(Seyirciye korkuyla gizli bilgisini aktarır:)!
!
Herkesi dinliyorlar artık. Bunlar dinliyor ve o üst kişilerle
paylaşıyorlar! Bunlar onlarla ense tokat olmuşlar, aramızda kalsın,
bunların çok güçlü adamları var orada, en üstte, en üstün de
üstünde!!
Hatta eşinizi bile satın alabiliyorlar. !
Ve… bir gün… eşiniz… gelip size adının Necla değil Emel olduğunu
söyleyebiliyor? Ve siz itiraz edemiyorsunuz, eski eşimdi demek ki
Necla, dedirtiyorlar size… !
Sizin belleğinizle de oynuyorlar böylece? Sizi de kilitliyorlar!!
!
Çocuklarınız okulda değil ama size okulda, gelecek biraz sonra
dedirtebiliyorlar! !
Oysa çocuklar rehindir şimdi! Gelmeyecekler ama bunu kime
şikayet edebilirsiniz ki? Geleceklermiş gibi yapmak zorundasınız!
Bunu bile karınızdan gizlemek zorundasınız. Halinizden şikayet
etmenize bile müsaade etmiyorlar. !
!
Şikayet etmeniz bile kamu düzenini ihlale giriyor! !
!
34
Suç! !
Hem de ağır suç! !
!
Şurada herhangi bir adamı öldür, bana küfrettiydi de, cezası üç ila
sekiz yıl aralığında… !
Kamu düzenini ihlal et yirmi dört yıl alt sınır!!
Üstü mü, sormayın, müebbet!!
Öldürdüğüm adam kutsal değerlerime, Allahıma imanıma sövdü idi
de, topu topu bir yıl dört ay on iki gün ceza alırsın, o da beş yıl
ertelenir, hiç içeri bile girmezsin, fiyooo! !
!
Ama bir şey tavsiye edeceğim:!
Eğer duruşma uzun sürer namaz vaktine denk düşerse yaşadın! !
Anında itiraz et, ¨Vakit geçiyor hakim beyyy!¨ diye bir bağır! !
O tabi ¨Ne vakti geçiyor be!¨ diye celaâllenecek! !
Oh! İşte sana fırsat!!
¨Allahüekber! Hayyeale’s selâh!¨ diye inleteceksin ortalığı tam da o
sırada! !
Bak ki sana ceza meza? Kim, hangi hakim cesaret edebilir be
koçum! !
Hafifletici sebepler, iki tane koftiden şahit filan. Meğerse neymiş
efendim: Ağır tahrik, kışkırtma! Nefs-i müdaafaa! Yallah dışarıyaa!!
!
Oysa ‘kamu nizâmını ihlâle badi haller’ deyince öyle mi ya? Akan
sular durur! !
Doğrudan onların menfaatine ket vurmuş olursun ki affı namümkün!!
Yerler adamı Allah muhafaza!!
Ölümlerden ölüm beğen!!
Kim vurduya gidersin!!
!
(Birden kendine gelir ve söylediklerinden pişman bağırır)!
!
Ama ben onlara sadığım, onlara iman etmişim, bağlılık göstermişim
bunca yıl, bir kere bile itimadı sarsmamışım!!
Ben onları seviyorum!!
Ben hiç onların aleyhinde olmadım ki! !
!
(Gider kendine içki doldurur, gergindir)!
!
35
!
Beni yıllardır takip ediyorlar! Biliyorum!!
O sesleri siz de duydunuz!!
Onlar icracı adamlar! Emredileni derhal yerine getirirler ama asla
sorgulamazlar! !
Sadece bununla övünürler ve ödüllendirilirler! !
Onları sadece bu ilgilendirir!!
Sorumlulukları yoktur, fikirleri yoktur, beyine, kalbe ihtiyaçları yoktur;
görevi kutsal bilirler sadece. Vazife ehli, imanlı adamlar!!
!
Onlara birer robot diyebilir miyiz?!
Hayır, onların da sevgilileri, eşleri, çocukları, ana babaları vardır. !
Bir çoğu çok da sevecen kişilerdir, çok da merhametlidirler,
cömerttirler! !
Akrabaları bayılır onlara, ne iş olsa yardıma hazırdırlar. !
İnançlı kişilerdir, kendilerince hak hukuk gözetirler.!
Arkadaş canlısıdır bir çoğu.!
İbadetlerinde samimidirler, hiç bırakmazlar, aksatmazlar.!
Çok önemli ve kutsal bir iş yaptıklarına, vatanı milleti koruduklarına
inanırlar.!
Ben tanıyorum onları.!
Asla vicdansız biri gibi görünmediklerini biliyorum.!
Yoksul birine cömertçe yardım yaparken görseniz bazılarını, küçük
dilinizi yutarsınız, gözleriniz yaşarır…!
!
Herkesi olduğu gibi kendilerini kandırmakta da çok mahirdirler.
Vicdanları vardır ama asla sızlamayacak cinsten. !
Çünkü yanlış yolda olmadıklarına inanırlar. !
Özeleştiriye gerek duymazlar. !
Sabit inançları ve fikirleri vardır ve doğruları asla değişmez,
inançlarından hiçbir şekilde şüphe etmezler!!
Katı kuralları vardır, gelenekçidirler, muhafazakârdırlar. !
Büyük çoğunluk gibi düşünürler ve zinhar ayrık, aykırı fikirlere şans
vermezler. !
Kaldı ki gerek de yoktur, yoksa iyi gözle bakılmaz hafazanallah!!
!
Herkes gibi hayat pahalılığından, adaletsizlikten, kötülüklerden
yakınıp yaka silkerler! !
!
36
Geçim derdinden söz edip ¨ekmek partisinden¨ olduklarını söylerler
ama mutlaka iktidar partisine yakın görünürler. !
Çünkü ekmeği iktidar atıyordur önlerine!!
!
EFEKT: Süreyya İzzet! Bu son söylediğini bir kere daha tekrar
etsene canım!"
!
Nasıl?!
Neyi?!
Ben mi?!
Ben şimdi ne dedim ki?!
Ekmek kutsal bir yiyecektir demek istedim belki de.!
Ekmek verene ihanet olmaz demek istedim! Onu mu
söylüyorsunuz?!
Ekmek elden su gölden demedim ya!!
Ekmek partisi demek, ülkeyi en iyi yöneten ve herkese ekmek
yetiren demektir kanımca!!
!
EFEKT: Senin teşkilâtta kıvırma notun kaç birader? Yüz
üzerinden kaç takdir etmişlerdi sana?"
!
Efendim?!
Lütfen!!
Ben kıvırmayı sevmem.!
İstenirse kıvırırım tamam ama her zaman değil!!
Ben boşboğazın biri değilim bir kere!!
!
EFEKT: Belli oluyor!"
!
Siz de anladınız demek! !
Evet ben ketumumdur esasen.!
Vara yoğa konuşmam!!
Geleceğimi, karımı, çocuklarımı düşünürüm.!
Ben sadece kendimi, istikbâlimi düşünürüm!!
Bana ne başkasının durumundan değil mi efendim?!
Gemisini kurtaran kaptan demişler.!
Ben hep böyle düşündüm!!
!
!
37
Her devletin sadık köp.e…k… (sözünü düzeltir) koruyucuları olmak
zorundadır. !
Ben de devletimin sadık koruyucularındanım. !
Göğsümü siper etmekten asla imtina etmedim.!
Kendimden önce hep devletimi düşündüm.!
Devlet yoksa millet nedir ki?!
Kuldur, köledir, cariyedir, halayıktır.!
Biz bilmez miyiz bunları.!
!
(Keyiflenir, gider bir kahve koyar kendine ve kapı çalar, gelen
Semra’dır, ancak gerçekte Semra yoktur, o hayalini karşılar ve
konuşur:)!
!
Aaa! Semracığım, hoş geldiniz, buyurunuz lütfen!!
Rica ederim şöyle buyurunuz. (Koltuğu gösterir)!
Sizi uzun zamandır göremedim ve cidden merak ettim.!
Raşit Bey nasıllar?!
Ah bilmez miyim efendim, çok naziksiniz ikiniz de.!
Hele ben Raşit Beye bayılıyorum, çok hatırnüvaz bir şahsiyet
hakikaten de.!
Ah size zaten hayranım efendim!!
İnanın sizinle komşu olabilmek bile benim için büyük bir onur
efendim. !
Bugüne değin bir kere bile kapımızı çalmadınız, bugün neye
borçluyuz bu asil teveccühünüzü? !
Efendim eşim erken geldi ve çocukları alıp birlikte dışarıya çıktılar,
biraz dolaşacaklar, belki bir sinemaya gidecekler! !
Ben yardımcı olsam eğer uygun görürseniz!!
Size bir kahve ikram etmeme izin verin lütfen.!
!
(Aceleyle çıkar bir kahve fincanı ile döner, sehpaya bırakır ve
konuşmasını sürdürür)!
!
Efendim inanın eşim de size hayran.!
Kaç kere -aramızda kalsın- size imrendiğini ifade etti.!
Gördüğü tanıdığı hanımlar içinde bir tane bile sizin gibisi yokmuş.!
Hayır sizi kıskanmıyormuş. Ama gene de -aramızda kalsın- size
özeniyor herhalde.!
!
38
!
(Bir sır verir gibi eğilir ve biraz fısıltıyla konuşarak samimi bir itirafta
bulunur)!
!
Efendim bence -lütfen yanlış anlamayınız ama- kıskansa iyi olur!!
Çünkü benim sizi her sabah işe giderken izlememden çok da mutlu
olduğu söylenemez.!
Ben ne kadar çaktırmamaya çalışsam da seziyor inanın.!
Akşamları dönüşünüzü beklediğimi fark etmiyor gerçi, daha işten
dönmemiş olduğu için!!
!
(Gittikçe heyecanlanır ve kendini kaybeder)!
!
Ben sizin hangi günlerde hangi kıyafetleri tercih ettiğinizi tamamen
biliyorum.!
Mesela bazı günler hah diyorum bugün toplantısı var, bugün işe
değil başka bir yere gidecek, mesela bir güne, bir arkadaş
toplantısına. !
!
Bugün kıra gidecek, şimdi alışveriş için çıkıyor, şimdi bir erkek
arkadaşıyla buluşup kahve içecek, başka bir gün hah bu sefer
dışarıda yemek yiyecek!!
Başka bir gün eşiyle buluşacak.!
!
Hatta sizin nasıl bir ruh âlemi içinde olduğunuzu bile anında
sezerim:!
Raşit’le kavga mı ettiniz, kavgada siz mi üstün geldiniz, yoksa o
mu? Siz sonra yatıştınız mı, hâlâ daha gergin misiniz?!
Ah bütün bunların tamamını biliyorum!!
Trafikte takılıp eve ne kadar geciktiniz, sırf o sebeple mi gerginsiniz
yoksa işte de canınız sıkıldı mı?!
!
(Kendi kahvesinden yudumlar, dolaşır, bir defter bulup getirir:)!
!
Bütün bunları biliyorum ve günü gününe buraya kaydediyorum! !
Ve tabi bir sonuç çıkardım:!
Siz Raşit’i sevmiyorsunuz ve bir hayli de mutsuzsunuz!!
!
!
39
Ve tabi…!
Benim sizi çok mutlu edebileceğimi çok iyi biliyorsunuz ama
kimseye belli etmiyorsunuz. !
Bu bakımdan teşekkür ederek sizi ne zamandır kutlamayı
düşünüyordum. !
!
Her sabah ve her akşam benim perdenin gerisinde olduğumu
bilmemenize imkan var mı?!
Ve gelip geçerken hep bakıyordunuz, anlamadım mı sanki!!
!
(Biraz daha samimi bir hava oluşturarak)!
!
Lütfen açık olunuz Semracığım, beni yabancı olarak görmeyiniz!!
Beni sevdiğinizi biliyorum.!
O çakal Raşit o kadar güçlü kuvvetli ve agresif olmasa siz bana
çoktan koşup geleceksiniz ve… tabi… çok mutlu olacağız!!
!
Ah n’olur bir şey söylemeyiniz!!
Kendinizi yormanıza hiç lüzum yok, benden çekinmenize de!!
Biz çok candan iki arkadaşız bir kere!!
Sırrınızı hep saklayacağım tabi ki.!
Birbirimizi çok iyi anlıyoruz, bilmez miyim!!
!
EFEKT: (Bir hanım sesi) Süreyya! Bir şey soracağım: Bu
sözlerinizi Raşit’e söylememi ister misiniz?"
!
Ama ya size zarar verecek olursa?!
!
Yabanî bir hayvan kadar güçlü o!!
!
Nefret ediyorum bütün güçlü erkeklerden!!
Hayvan gibidirler, duygu arama onlarda! !
Anlamaz ki angut! !
!
EFEKT: Angut dediğinizi duyarsa çok kızar ama?"
!
Peki duyar mı?!
!
!
40
Siz o pisliğe bunu haber verecek kadar değerli buluyor musunuz
onu?!
!
Eğer sizce o kadar değerli ise söyleyin…!
!
(Korkuyla ve telaşla bağırır)!
!
Korkmuyorum ondan!!
Ben ödlek değilim!!
Ben aşkım uğruna, yani sizin için her şeyi yaparım!!
O benden korksun!!
Öyle bir durumda karşı karşıya gelsek onu zaten yaşatmam ben!!
!
(Telefon çalar ama Süreyya gider lakin açamaz, telefon sesi
kesilirken efekt olarak Raşit’in sesi duyulur:)!
!
EFEKT: Merhaba Süreyya, ben Raşit! Eşim size geldi mi
bugün?"
!
Ooo! Raşitçiğim, merhaba! !
Evet eşiniz hanımefendi geldi ama benim eşimle bir konuda
görüşmek için uğramış, beklemedi çıktı.!
!
EFEKT: Bir şey konuştunuz mu kendisiyle?"
!
Hayır efendim, ne konuşabiliriz ki?!
!
EFEKT: Benden bahsetmiş olabilir misiniz?"
!
Olur mu efendim, sizi arkanızdan çekiştirmek ha? !
Bize yakışır mı bir kere?!
!
EFEKT: Bilirsin ben bir kere affederim! Söylemesi ayıp elim çok
ağırdır Süreyya, ben bile korkarım kendimden, kendi elimden,
cüssemden!"
!
Hakk-ı aliniz var üstadım! !
Size hürmette kusur eder miyim hiç? !
!
41
Sizin namusunuz benim namusum değil mi, öyle kabul etmez
miyim? İtimadınızı kötüye kullanmak ha!!
!
(Sesin kesildiğine iyice emin olduktan sonra kendi kendine)!
!
O da onlardan. !
Adım gibi biliyorum, onların adamı. !
Zamanını bekliyor, yoksa beni çoktan ortadan kaldırırdı. !
Zamanında Semra’yı bana o gönderdi, biliyorum. !
Benim gözümden kaçar mı? !
Derhal şüphelendim.!
!
(Gizli bir şeyi itiraf eder gibi) !
!
Semra’ya aşıkmışım gibi davrandım!!
İyi de ettim.!
Of! Canıma değsin!!
!
(Öfkelenir ve bağırır gibi yapar)!
!
Adama bak yahu, görev için eşini bile kullanabiliyor?!
Alçak bunlar yahu!!
Satılık adamlar bunlar!!
Para için kendilerini bile şey ettirirler!!
Haya kalmamış bunlarda!!
!
(Gene telefon çalar ama daha çalar çalmaz efekt ses girer)!
!
EFEKT: Ne bağırıyorsun?"
!
Ben mi?!
!
EFEKT: Evet sen!"
!
Bağırıyor muyum? !
Suçlular bağırır sadece ve tabi bir de korkaklar!!
Ben ikisi de değilim!!
!
!
42
(Bir süre tedirgin, ne yapacağını bilemez, dolaşır. Renkli, feminen
bir gözlük takarak üstündeki kıyafetlerden temizlik rulosu ile toz ve
yapışan kılları temizlemeye koyulur)!
!
Yalnız işte ben dilimi tutamadığım için, bu aykırı fikirlerim yüzünden
boy hedefi seçildim! !
Bunu siz anladınız mı peki?!
Ben bir fikir suçlusuyum evet!!
Siz beni boş, aptal bir geveze mi sandınız?!
!
(Kendi kendine konuşur ama sorulmayan bir soruya cevap verir)!
!
Bunu bana sormayınız!!
Ben sözünü sakınan bir psikolog olmadım hiçbir zaman.!
Aranızda hastalar var, biliyorum.!
O sebeple kızmıyorum onlara.!
Hepsinin de önce eşini ve sonra bütün insanları aldattığını
bilmiyormuşum gibi davranıyorum.!
Aranızda suçlular var!!
Onlar dürüst davranıp çıksınlar dışarıya desem burada kimse
kalmayacak.!
!
Ama bana soracaksınız; ¨Peki suç kime göre?!
Söyleyin suçu kim icat etti.!
Kim koydu kuralı ezelde?!
Yasaları kim yaptı?¨!
!
Biliyorsunuz ama bilmez gibi davranıyorsunuz!!
!
Görmüyor musunuz bu yasalar hiçbirimizi mutlu etmeye yetmiyor ve
yetmeyecek? !
Sonunda herkesi bir şekilde suçlu ilan edecekler!!
Suç olduğu için suçlu var, suçlu olduğu için güç var, iktidar var,
kavga var, cinayet var, zulüm var!!
!
İktidar iktidardakilerin suçlarını örtmek için çalışmaz mı diyorsunuz?!
Bazılarını -masumları- cezalandırıp öbürlerini -esas suçluları-
kurtarmak için çalışmaz mı diyorsunuz? !
!
43
Kör müsünüz hepiniz!!
!
Tanrı gelsin bütün bunları çözsün mü diyorsunuz yoksa?!
Biz dünyayı kirlettik, Tanrı gelsin süpürsün mü diyorsunuz?!
Biz kendi kendimize adam olamıyoruz!!
Biz çalmaya alıştık, hırsızlık yapmadan duramıyoruz!!
Biz yalana alıştık!!
İkiyüzlü olmak, kahpelik yapmak işimize geliyor!!
Çalışmadan yaşamak daha kârlı!!
Sözleriniz sadece bunlar mı?!
!
Soruyorum size!!
Herkes tek tek cevap versin hemen şimdi!!
Tanrı gelsin bunlara son versin diyen var mı?!
Yoksa ¨Tanrı merhamete gelip affetsin!¨ mi diyor herkes!!
!
Son bir soru:!
Siz Tanrı olsaydınız kendinizi affeder miydiniz ey bencil
sürüngenler!!
!
¨Biz ona yakarıp, durmadan göz boyamaya çalıştık, bunun hiç
anlamı yok mu?¨ diyeceğinizi biliyorum!!
Ve gene siz haklı çıktınız!!
!
Tanrı sizi kahretsin! !
Demiyorum!!
Çünkü kahrederse ortalıkta ahali kalmaz, anlıyor musunuz, ben de
¨insan¨ım diyen kalmaz!!
!
(Gereksizce güler)!
!
Ve Tanrı sizin gibi asla kahredici değildir!!
Gözünüz aydın!!
Korkmanıza gerek yok!!
Rahatlayın!!
Ve dalganıza bakın! !
Bana da bir şey sormayın!!
!
!
44
(Telefon bir kere çalar ve ses girer)!
!
EFEKT: Evet Süreyya İzzet, bizi çok uğraştırdın ama sonunda
seni onlardan önce bulmayı başardık! "
!
(Korkuyla cevap verir)!
!
Kimlerden önce?!
!
EFEKT: Ökkeş Beyin adamlarından önce!"
!
Bana ne onlardan? Tanımam bile onları.
Belki adlarını duymuşumdur, o kadar!!
Kim dediniz, Ökkeş Bey mi?!
Nasıl bir isim bu böyle? Hah hah ha ha!!
Güldürmeyin adamı!!
!
EFEKT: Bildiklerin başına belâ maalesef!"
İki yolumuz var: "
Ya seni ortadan kaldıracağız ya da uzun zaman onlardan
korumak için bir suçu üzerine yıkıp hapishaneye yollayacağız! "
!
Ama ben başıma iş açacak kadar mühim bir bilgiye sahip değilim
ki?!
!
EFEKT: Ama onlar böyle söylemiyorlar ve senin bildiğini
biliyorlar! "
Seni konuştururlarsa bizi bitirirler! "
Bunu göze alamayız!"
!
(Çaresizlik içinde haykırır)!
!
Siz yanlış istihbarat almış olmalısınız!!
Ben önemli bir adam sayılmam, birilerini bitirecek bir bilgi bende ne
gezer?!
Ben boşboğazın biriyim tamam!!
Arada öyle olur olmaz şeyler yumurtlarım ama o kadar!!
Hepsi saçma sapandır benim fikirlerimin, kimse ciddiye almaz.!
!
45
Ben basit, sıradan, sırf rey kaygısıyla kurulmuş bir taşra
üniversitesinin alelâde bir hocasıyım!!
Adımın önünde ¨profesör doktor¨ yazmasına ne bakıyorsunuz siz?!
Ben sadece kimya’dan anlarım, o da birazcık! !
Üniversite yıllarında tuttuğum ve ezberlediğim notların dışında zerre
kadar bilgim yoktur benim!!
!
Dışarıdan afra taframa, çalım satmama ne bakıyorsunuz siz?!
Ben şu profesörlüğü nasıl hak ettim bir bilseniz saatlerce gülersiniz!!
Ben kürsüde bir yer işgal edebileyim diye göt yaladım göt!!
Bana ne elalemin üç koyunundan beş keçisinden?!
!
Ökkeş Bey parti kurucularının arasında beni de görmek istemiş!!
Bir kere görüştüm kendisiyle, ilkokul mezunu bile değil, cahilin teki.!
Sonra Seydi Bey haber gönderdi, girmesin o partiye, kötü olur diye.!

Onu dinlemeyip girdim ama ¨Hiç faaliyet gösterdin mi?¨ diye sorun
bana?!
Anam avradım olsun göstermedim.!
Bu arada Seydi Beyle hiç irtibatı koparmadım tabi.!
Ona iti gibi itaat ettim.!
N’olur bana kıymayın, elinizi kana bulamayın, eteğinizi ayağınızı
öpeyim, köpeğiniz olayım!!
!
(Bu aşamadan sonra elinde etli kemiğe veya ona benzeyen bir şeyi
kemirir gibi yapacak ve açlığını gideriyor sanılacaktır. Ancak bunun
böyle olduğu kesin olarak anlaşılmaz. Sesini alçaltarak seyirci ile
dertleşir:)!
!
Baktım ki pabuç pahalı!!
Bunlar -yani şu beni bulduğunu söyleyenler- başıma bir iş
açacaklar, bir çorap örecekler belli!!
O günden sonra hep kaçtım. !
Kılık değiştirdim, kimlik değiştirdim, iş değiştirdim, eş değiştirdim!!
Ne yapayım?!
Adımı: Süreyya koydum! Şevket Süreyya Azdemir’den mülhem! !
Şey! Yoksa Aydemir miydi, Akdemir miydi, Ardemir miydi, Aldemir
miydi, orasını karıştırıyorum şimdi!!
!
46
!
Soyadımı ise İzzet koydum!!
Dedemin dedesinin adı.!
Bize İzzetoğulları derler!!
Köklü, soylu, çook eski bir aristokrat aileden geliyoruz! !
Dedemin büyük büyük dedesi Osmanlıda tımar sahibi imiş! !
Padişah fermanları elimizde!!
Sipahi ailesi!!
!
Mahkeme kurarlarmış ne sandınız? Kadı tayin ettirirmiş dedem
kendi yanaşmasını! !
Seydi Beylerin sülalesi ondan sevmez bizi!!
Bunlar o zaman da eşkıyalıkla… yani anlayın işte!!
Ökkeşler’in dedesinin de boynunu vurdurmuş dedem, inkılâba
karşılar diye!!
Onlar da bize düşman!!
!
Ama ne var ki bizimkiler önce Cihan Harbinde, sonra da İstiklâl
Harbinde vatan müdafaasındayken onlar ortalığı silip süpürmüşler,
malı götürmüşler! !
!
Aramızda kalsın, onlardan bir kişi bile -iki büyük harpte de- cepheye
gitmemiş! O sırada gözden kaybolup dağlara çıkmışlar, çeteci
olmuşlar! !
Millet vura tuta derdest edilirken onlardan ortalıkta kimsecikler
yokmuş! !
Sonra ne olmuş derseniz? Birden hepsi ağa olmuşlar, bey olmuşlar,
büyük zengin olmuşlar.!
!
İlk mecliste iki mebus var bunlardan. !
İkisi de ateşli inkılapçı üstelik! !
Bu sefer onlar İstiklâl Mahkemelerinde hakim pozisyonundalar.!
Hukuk filan bildiklerinden mi?!
Ne gezer! Okur yazar oldukları bile şüpheli? !
İlk mektep şahadetnameleri yok, sonradan birkaç kuruş vererek bir
arzuhalciye sahte mühürle yaptırtmışlar: Patates baskı! !
İmza atmayı bile millet mekteplerini teftiş ederken bir eğitmenden
öğrenmiş derler Ökkeş Beyin babası. !
!
47
!
Rumların, Ermenilerin, Süryanilerin canlarına kastedip, mallarını
gasp edip el koymak mı dersiniz? !
Hah! Bunlarda hepsi!!
Yetim çocukları esirler gibi, köleler gibi çalıştırmak mı dersiniz
yıllarca! Beslemelerle doluydu konakları, görürdük!!
!
Ah ah!!
En işe yaramazlarını dahi bir kucak sakalla -ki adamın gözleri yarı
âmâ, üstelik konuşamayacak derecede kekeme idi ve bu sebeple
de okur yazar bile değildi- yörede şıh yaptılar! !
!
Altı vilayet öteden elini eteğini öpmeye, içine tükürdüğü kutsal suyu
içmeye, hastalıklı uzuvlarına sürmeye gelirlerdi zavallılar!!
Ahali bu konuşamama halini dahi büyük keramet sayardı ve adeta
bu aptal meczuba tapardı!!
Bu işten de büyük para kaldırdılar…!
Ve akabinde inkılapçılıktan çark edip camileri kendilerine parti
binası yaptılar!!
!
Seydi Beyin babası o günden sonra hep inkılapçı cephede ama! !
Sonra da kendisi tabi.!
İhtilallerde hep onlardan biri mutlaka bakanlık koltuğunda!!
!
(Telefon zili bir sefer çalar ve ses girer)!
!
EFEKT: Alo!"
!
Kimi arıyorsunuz?!
!
EFEKT: Süreyya Bey ben avukatınız! Size son durumla ilgili bir
açıklama yapmak istiyordum!"
!
Avukat bey, siz ne yapmaktasınız Allah aşkına! Adamlar beni
müebbet hapse çarptırdılar, karar yargıtaydan onanıp geldi, siz hâlâ
daha ön durum, son durum deyip duruyorsunuz?!
!
Hani bu, beni ölümden kurtarmak içindi?!
!
48
Müebbete mahkum olmak ölümden daha mı iyi sizce?!
Siz ne yaptınız bana?!
Bir de son durum ha?!
Hani beni bir yanlışlık oldu diye dışarıya çıkaracaktı o Seydi
şerefsizi?!
Yıllardır buradayım, daha ne kadar yatacağım? Beni hücrelerde
çürütmek mi istiyor bu eşekoğlu eşekler?!
Hani son görüşmemizde ¨Merak etme, altı aya kalmaz hürriyetine
kavuşacaksın!¨ dememiş miydin bana?!
Kaç altı ay geçti ulan?!
Sen de mi beni sattın, adi herif?!
!
EFEKT: Süreyya Bey, durumları bilmiyorsun, çok kötü
gelişmeler oldu. Seydi Bey ve iki adamını öldürdüler?"
!
Ne? Aman Tanrım! !
Nasıl olur?!
Kim öldürdü?!
!
EFEKT: Belli değil, sağ sol meselesinden diyorlar! Öyle yazdı
gazeteler…"
!
Ne sağı solu be? Bu kadar aptallık olur mu? Onları kimin öldürdüğü
ayan beyan belli değil mi yahu?!
!
EFEKT: Belli değil."
!
Eee ne olacak şimdi? Beni kim çıkaracak buradan?!
!
EFEKT: Seni artık buradan kimse çıkaramaz Süreyya Bey?
Çünkü sen zaten Seydi Beyin ölen adamının cinayetini
üstlenmiştin ve bunu da sadece Seydi Bey ve öbür adamı
biliyordu. Onlar da maalesef artık yoklar!"
!
(Öfkeden köpürür)!
!
Allah belanızı versin! Allah sizi kahretsin! Ulan avukat, sen en
büyük yalancısın, düzenbazın birisin! !
!
49
Sen… adi herifin tekisin? !
Ulan eşekoğlu eşek!!
Ulan sen değil miydin bana ¨Korkma üstlen, hem böylece hayatın
kurtulur, hem de taş çatlasa en fazla bir sene yatar çıkarsın!¨ diyen?!
!
Ulan kahpe oğlu kahpe! Ulan şerefsiz! !
Biz de sana güvendik yoksa!!
Seni adam belledik, tahsilli bu pezevenk dedik!!
Bana yapacağın bu mu idi ulan?!
Ulan senin baban kesin belli değildir!!
Sen mutlaka onun bunun çocuğusun! Ahlaksız piç!!
!
EFEKT: Eee! Kes bakalım be! Çok zırladın!"
Adi pezevenk sensin, yavşak!"
Sen sahte şirket kurmak için çalmadın mı ulan Süreyya İzzet’in
kimlik belgesini? Bari benden saklama! Herkese ayrı bir masal
uyduruyorsun!"
O kimlikle de ortaya çıkınca senin peşine düşmediler mi Seydi
Beyler?"
!
Ulan sen bunları nereden biliyorsun kavat?!
!
EFEKT: Oysa öbür taraf, sen kimliği çaldığın günden bir hafta
sonra çatışmada öldürdüler Süreyya İzzet’i. Sırf Seydi Beyin
adamı sandıkları için! Çok istediler ama canlı ele geçiremediler
onu!"
!
Eee? Ben şimdi o Süreyya İzzet namussuzunun adını kullanmaktan
mı bu pisliğe bulaştım?!
!
EFEKT: Ne sandın ya?"
!
Ben şimdi yanlışlık kurbanı mıyım?!
!
EFEKT: Hayır sen yanlışlık kurbanı değilsin, bilakis doğru
kurbansın? Senin gibiler zaten yaşamamalı! Yaşarsa da burada
yaşamalı! "

!
50
Ama ne yazık ki senin gibi düzenbazlar her yerde yüceltilip baş
tacı ediliyorlar!"
Lakin benzerlerinden hiçbiri senin kadar acemi değiller! "
Dünyanın en aptal sahtekârı sensindir herhalde! Haydi sana
rastgele! "
!
(Telefonun kapanma sesi. Süreyya çaresizlik içinde kalakalır,
şaşırır. Epeyce bir sessizlik ve boş bir dolaşma, hücrenin
duvarlarına boş boş bakma, hüzün. Sonra çok daha sakince)!
!
Dedi ve çekip gitti!!
!
Siz ne yaptınız peki?!
Lütfen söyleyin, cidden siz ne yaptınız?!
!
İnandınız ona değil mi?!
Haydi doğru söyleyin, ona inandınız!!
Benim tam bir sahtekâr olduğuma karar verdiniz?!
Ah ah! Böyledir hayat!!
!
Oysa?!
Oysa o kimdi bir tahmin edin?!
Seydi Beyin bana yıkılan suçu işleyen adamıydı? Tetikçisi yani!!
Sesinden şıp diye tanıdım… ama… belli etmedim!!
Avukatım dedi değil mi?!
Duydunuz siz de?!
Avukatmış?!
!
Benim gerçek Süreyya İzzet olduğumu bilmemeleri ne kadar iyi!!
Yediler zokayı işte.!
Süründüreceğim onları.!
Seydi puştu iki adamıyla öldürülmüş öyle mi?!
Ben de inandım! Hah!!
İt itin ayağına basmaz demiş büyüklerimiz!!
Kim bilmez!!
!
Seçimler yaklaşıyor!!
Yıllardır Seydi Bey belediye başkanı ve yine banko aday.!
!
51
Kamuoyu yoklamaları ortada, yine kesin alacak diyorlar! Doğru, alır
mutlaka!!
Bu tezgahı boşuna mı hazırladık sanıyorsunuz?!
Ökkeş Bey seçime girmez, onun adamı Rüknettin Bey adayımız!!
Ben diyeyim otuz üç kere, siz deyin kırk dört kere Hacca gitmiş çok
mübarek bir zat!!
İnanmadınız mı?!
Hah!!
İnanın!!
Yıllardır Hac organizasyonu yapar kendileri çünkü?!
Ama ne paralar ne paralar?!
Kaydı yok kuydu yok, vergisi yok harcı yok!!
Safi keş!!
Yeme de yanında yat!!
!
Vallahi yüzünden nûr akıyor!!
Cepte para bolarınca öyle olur zati!!
Namaz kılarken bile ¨Hac Hac Hac Hac!¨ diye nağmelenerek tuhaf,
duyulmamış bir dua okuduğunu bizzat kulağımla duydum! Hangi
ayette geçiyorsa artık? Bana öyle geldi ki zaten başka bir dua da
bilmiyordu kendisi!!
!
Bana belediye başkanı baş yardımcılığı sözü verildi ya, bakacağım
artık?!
Herkesle çalışamam.!
Ben politikayı sevmem ama sırf Seydi Beylere inat! !
Ant içtim onları eriteceğim!!
Onlar var ya onlar, paylaşma nedir hiç bilmezler.!
Lopur lopur yutmanın peşindeler daima!!
Bir tek boğaz onlarda var anasını satayım?!
Ama dillerinde hak hukuk, kanun tüzük, anayasa; keyfine bak
yapma tasa!!
Görürsünüz siz orospu çocukları!!
Süreyya’yı hafife alıyordunuz he mi?!
!
EFEKT: Süreyya Bey, gizli tanık olarak verdiğiniz ifadelere
istinaden Seydi Bey hakkında cinayete azmettirmekten dava
açıldı."
!
52
Tutuklu yargılanıyor hem de!"
Haydi gözünüz aydın, planınız başarıya ulaştı işte!"
!
Yaa! Ciddi misiniz?!
Yandı demek o namussuzun başı!!
Biliyordum böyle olacağını!!
Tanısınlar şimdi Süreyya İzzet’i, anlasınlar kimmiş!!
Ah ah! Kibirli olana cennet yasak hemşerim! Cehennem boşuna mı
icat edilmiş!!
!
(Birden aklına gelir)!
!
Peki ben ne olacağım?!
Benim tahliyem çok uzamadı mı be kardeşim?!
Beni cidden de hücreye attılar yahu?!
Benim aristokrat bir aileden geldiğim ne tez unutuldu, şaşıyorum
vallahi?!
Bu nasıl bir saygısızlık?!
Benim gibi memleketin en büyük Hac organizasyonlarını yapan
büyük bir şirketin ortağını nasıl hapiste tutarsınız hâlâ, hiçbir şey
anlamış değilim?!
Benim dört tane üniversite bitirdiğim ne tez unutuldu böyle?!
İslâm ülkelerinde, Mısır’da, Suudi Arabistan’da bitirdiğim en
perestişli üniversiteleri saymıyorum bile!!
!
EFEKT: Süreyya Bey, haklısınız da sizin kimliğinizle ilgili bazı
sıkıntılar varmış sanırım, bunları açıklamaya mezun değilim;
lütfen beni bağışlayın!"
!
Nasıl olur?!
Bana çamur da mı atılıyor şimdi?!
Neler duyuyorum yahu?!
Ben kendimi bunun için mi, bu aslı astarı olmayan dedikodular için
mi riske attım Allah aşkına?!
Rüknettin Bey ne diyor bu işe be kardeşim?!
Gidin onunla konuşun ve bana sonra gelin be!!
Bu kadar terbiyesizlik mi olur yahu?!
!
!
53
EFEKT: Kim dediniz?"
!
Kardeşim, Rüknettin Bey diyorum, alo! Kulağınız da mı duymuyor
artık, bu ne yaa?!
!
EFEKT: Süreyya Bey, n’olur yanlış anlamayın ama Rüknettin
Bey diye biri yok ki şirkette!"
!
Kardeşim, bizim belediye başkan adayımız Rüknettin Beyden
bahsediyorum, benim şirketteki eş değer ortağım Rüknettin
Beyden? !
Allah aşkına siz iyi misiniz? Yoksa benimle kafa buluyor
olmayasınız?!
!
EFEKT: Ben sizin şirkette ortak olduğunuzu dahi ilk defa şimdi
duydum, kusura bakmayınız!"
!
Aman Allahım, aman Allahım, bana sabır ver Ya Rabbim! Yahu
birader sen git kayıtlarına bir bak hele, Süreyya İzzet şirketin en
büyük hissedarı mı değil mi? Bir bak! Bir bak ulan!!
Haydi git bak diyorum sana!!
Ondan sonra gel, benim kafamı öyle ütüle tamam mı?!
!
EFEKT: Tamam ama Süreyya İzzet benim bildiğim beş sene
önce öldürüldü! Sizin adınızın da Süreyya olduğunu
söylüyorsunuz ısrarla ama Süreyya İzzet olmanız mümkün
değil efendim!"
!
(Kederle ve öfke ile bağırır)!
!
Peki o zaman ben kimim kardeşim, bana onu söyle, ben kimim!!
Siz beni kim olarak tanıyorsunuz?!
Siz buraya niye geldiniz?!
Sizi buraya kim gönderdi o zaman?!
!
!
!
!
54
EFEKT: Son sorunuzdan başlayayım: Beni buraya Raşit Beyle
ortağı Semra Hanım gönderdi."
Bana kim olduğunuzu soruyorsunuz, tamam ama siz
bilmiyorsanız ben nereden bileyim, söyler misiniz?"
!
Ne iş yapıyorlar bu Raşit Beyle ortağı Semra Hanım? Bari onu
söyleyin?!
!
EFEKT: İşte o dediğiniz organizasyonu yapıyorlar yıllardır ve
başka da ortakları yok!"
!
Allah Allah, yahu benimle kocasını kaç kere aldatan Semra Hanım
mı yıllardır bu Hac organizasyonunu yapıyormuş yani?!
!
EFEKT: Semra Hanım hiç evlenmedi ki, nereden
çıkarıyorsunuz?"
!
Peki Ökkeş Beyin nesi oluyor bu Semra Hanım? Onu söyle bana o
zaman?!
!
EFEKT: Hangi Ökkeş, siz kimden bahsediyorsunuz Süreyya
Bey?"
!
(Artık kendini kaybeder ve canhıraş çığlıklarla bağırır)!
!
Off! Offf! Bitirdiniz beni ulan!!
Geberteceğim hepinizi adiler!!
Hepiniz yalancısınız, sahtekârsınız, dolandırıcısınız!!
Kan emici sülükler, vatan haini soysuzlar!!
Kanı bozuklar!!
Din ve devlet düşmanı asalaklar!!
Ahlak düşkünü hödükler!!
Nesebi gayri sahih pezevenkler!!
Yavşaklar!!
!
Peki eşim nerde, çocuklarım nerdeler? Onlara ne yaptınız kalleşler?!
Sizden her şey beklenir çünkü!!

!
55
Siz korkaksınız, ödleksiniz, siz mertçe karşıma çıkamazsınız ve
gidip eşime çocuklarıma, o korumasız zavallılara musallat
olabilirsiniz ancak!!
Onları niye göstermiyorsunuz bana namussuzlar?!
!
EFEKT: Eşi ve çocukları olduğunu sanıyor herhalde efendim!"
!
!
Söyle bana çabuk! O Seydi Bey nerede şimdi?!
Onu bulun bana, onu istiyorum!!
Ona aleyhinde yalancı şahitlik yaptığımı söylemezsem şerefsizim!!
Seydi Beeey!!
!
EFEKT: Efendim, lütfen sakin olun n’olur, Seydi Bey diye birisi
yok, bunu size günlerdir açıkladık! Hatta siz de anlayıp kabul
ettiniz!"
!
Ulan sen demincek söylemedin mi, senin ifaden sonucu hakkında
cinayete azmettirmekten dava açıldı diye dümbük?!
!
EFEKT: Siz gaipten sesler duyuyorsunuz belki Süleyman Bey?
N’olur makûl olun!"
!
(İyice azgınlaşır ve kendini kaybeder, arada duvarlara vurur,
tekmeler savurur, mekan tam bir hücreye dönüşmüştür zaten, kırık
dökük eşyaların, bir sedirin, bir leğenin dışında hiçbir şey
kalmamıştır. Duvarda bir mazgal deliği ve bir kapı vardır ancak.) !
!
Ulan adi mahlûklar! Şimdi de Süleyman Bey mi oldum? !
Aşağılık köpekler! !
Süreyya idim şimdi de Süleyman mı oldum? !
Pislikler! !
Süreyyaaa! Süreyyaaa!!
Süleymannn! Süleymannn! Sen kimsin?!
!
Derhal bana o Semra Hanımı bulun!!
Semra’yı istiyorum!!
Semraaa!!
!
56
!
EFEKT: Semra Hanım mı? Of! Aman Tanrım, ne ilginç isimler
geliyor aklına? İnanılır gibi değil!"
!
Raşiiiit! Raşiiit! Raşiiit! Gel be gözüm, sen mert adamsın, sen bu
köpeklerden korkmazsın! Gel bu şerefsizlerin elinden kurtar beni!!
Raşiiit!!
Semraaa!!
Aşkım! !
!
(Kendinden geçerek ağlamaya sayıklamaya başlar ve yere yığılır)!
!
N’olur gel artık! N’olur gel artık! Semraaa! N’olur gelll! !
Semraaa! Aşkım! Aşkımmm! N’olur gelll! Gelll!!
Bunlara sakın güvenme, inanma!!
Dünya kahpelerin eline geçmiş görüyorsun!!
Aşk ehli yenilmiş bir kere daha!!
Karderimizi değiştirme zamanı!!
Gel sevgilim!!
N’olur bari şimdi gel!!
!
(Yere yıkılır, hastalıklı sayıklarken ışık loş bir haldedir. İki gölge girer
ve yere yığılan kişiye deli gömleğini giydirir, kollarını bağlar. Araya
müzik girer. Sonra da efektte birkaç kişi durumu tartışır fısıltılı
seslerle)!
!
EFEKT: Öyle bir oyuna getirmişler ki sonunda adama deli
gömleğini giydirmişler ya? Ölmesini bile beklememişler! Bu ne
sabırsızlık! Puşt bunlar yahu!"
!
EFEKT: Vurun dedik öldürüyorlar demek ki!"
!
EFEKT: Bence bu adam deli meli değil, olmaz öyle şey! Evet
aykırı fikirleri var, kabul ama deli değil!"
!
EFEKT: Bence artık intihar ettirilsin, diyorum! Mesele kolayca
halledilmiş olur, çünkü fazla uzadı! Sonuçta zaptedilemez bir
yanı var namussuzun! Keşke deli olsa ama değil!"
!
57
!
EFEKT: Benim fikrim başka şekilde: Bu adamı alıp partinin il
başkanı yapalım diyorum! Bu adam iyice pişti çünkü! Emin
olun ki böylesini bulamayız!"
!
EFEKT: Bence de siz haklısınız! Böyle ¨kültürlü¨ adam bu
devirde kolay yetişmiyor! Eski politikacılar çok daha
inandırıcıydılar! Bu tam da onlar gibi."
!
EFEKT: Baksana elimizdeki pezevenkler bizi âleme rezil
ediyorlar! Siyasetten zerre kadar anlayan mı var aralarında
Allahasen?"
!
EFEKT: Eveeet! Oybirliği ile bu adamı değerlendirelim
dediğinizi anlıyorum! Doğru mudur? "
Peki toplantı bitmiştir efendiler!"
!
!
(Büyük bir yabancılaşma duygusuyla, son sözünü tekrarlar)!
Biliyordum!!
Biliyordum!!
Biliyordum!"
!
(Efektte ani ve şiddetli bir ¨kapanış¨ sesi, müzik, selamlama)!
!
!
!
!
!
! ! ! ! ! SON"
!
!
!
!
!
!
!
!
!
58
!
!
!
!
!
!
!

!
59

You might also like