You are on page 1of 40

1

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ

TÜRK DİLİ -1

5.HAFTA

2
İÇİNDEKİLER

• 5.2.3. YENİ TÜRKÇE DEVRESİ


• 5.2.3.1. Azeri Türkçesi
• 5.2.3.2. Türkmen Türkçesi
• 5.2.3.3. Osmanlı Türkçesi
• 5.2.4. MODERN TÜRKÇE DEVRESİ
• 5.2.4.1. DOĞU ŞİVELERİ
• 5.2.4.1.1. Özbek Türkçesi:
• 5.2.4.1.2. Yeni Uygur Türkçesi:
• 5.2.4.1.3. Sarı Uygur Türkçesi:
• 5.2.4.1.4. Kırgız Türkçesi:
• 5.2.4.1.5. Tuva Türkçesi:
• 5.2.4.1.6. Hakas Türkçesi :
• 5.2.4.1.7. Altay Türkçesi (Oyrotça):
• 5.2.4.1.8. Şor Türkçesi:
• 5.2.4.1.9. Karagas Türkçesi:
3
• 5.2.4.2. KUZEY ŞİVELERİ
• 5.2.4.2.1. Tatar Türkçesi (Kazan Türkçesi):
• 5.2.4.2.2. Başkır (Başkırt) Türkçesi:
• 5.2.4.2.3. Kazak Türkçesi:
• 5.2.4.2.5. Nogay Türkçesi:
• 5.2.4.2.6. Karaçay-Malkar Türkçesi:
• 5.2.4.2.7. Kumuk Türkçesi:
• 5.2.4.2.8. Karaim Türkçesi:
• 5.2.4.3. BATI ŞİVELERİ (Oğuz Gurubu)
• 5.2.4.3.1. Horasan Türkçesi:
• 5.2.4.3.2. Güney Kırım Türkçesi:
• 5.2.4.3.3. Türkmen Türkçesi:
• 5.2.4.3.4. Azeri Türkçesi:
• 5.2.4.3.5. Gagauz Türkçesi
• 5.2.4.3.6. Türkiye Türkçesi:
• 5.2.4.4. TÜRKLERİN KULLANDIĞI ALFABELER
• 5.3. BAZI KELİMELERDEKİ TARİHÎ DEĞİŞMELER
4
5.2.4. MODERN TÜRKÇE DEVRESİ

• XIX. yüzyılın sonları ile XX.yüzyılın başlarında


başlayıp hâlâ devam eden Türk dili devresidir. Bugün
30'un üzerinde yaşayan Türk lehçe ve şivesi vardır.
Bunların birkaçının yazı dili yoktur ve bunlar "ağız"
niteliğindedir.
• Bu lehçe ve şiveler içerisinde son zamanlara kadar
sadece Türkiye Türkçesi, bağımsız bir devlet dili
durumundaydı.

5
• Diğerlerinden Azerice, Türkmence, Özbekçe, Kırgızca
ve Kazakça da bağımsızlıklarını yeni kazanan
devletlerin dili olmuşlardır. Tatarca, Başkırca, Çuvaşça,
Tuvaca, Yakutça, Karakalpakça, Gagauzca, Karaçay-
Malkarca, Yeni Uygurca gibi lehçe ve şiveler ise, bazı
özerk (muhtar) cumhuriyetlerin dili olarak devam
etmektedir.
• Orta Türkçe devresinden itibaren Doğu, Kuzey ve Batı
olarak üç genel yazı diline ayrılan Türk dilinin modern
(çağdaş) lehçe ve şiveleri bu coğrafî esasa göre şöyle
sınıflandırılabilir:

6
5.2.4.1. DOĞU ŞİVELERİ
5.2.4.1.1. Özbek Türkçesi:

• Kır Özbekçesi ve Şehir Özbekçesi olarak ikiye ayrılır. Kır Özbekçesi, ses
âhengi bakımından Türk dili geleneğine daha uygundur. Ancak şimdi,
Rusların’da katkısıyla ünlü uyumu bozuk olan Şehir Özbekçesi yazı dili
olarak kullanılmaktadır. Ses âhenginin bozulmasında Farsçanın da
etkisi vardır. Ayrıca Farsça kelimeler çoktur. Ancak, son dönemlerde
diğer şivelerde de görüldüğü gibi, epeyce Rusça kelime Özbekçeye
girmiştir. Özbekçe, tarihî Çağataycanın devamı durumundadır. Bu şive
bugün, Özbekistan'dan başka Afganistan, Türkmenistan, Tacikistan,
Kazakistan ve Kırgızistan'ın bazı bölgelerinde de konuşulup
yazılmaktadır.
• Diğer eski Sovyet ve yeni Rusya Cumhuriyetlerinde olduğu gibi,
Özbekistan'da da uzun yıllar Kril alfabesi kullanılmış, bugün
Azerbaycan ve Türkmenistan ile birlikte onlar da Latin harflerine
geçmişlerdir

7
5.2.4.1.2. Yeni Uygur Türkçesi:

•Çin'e bağlı Doğu Türkistan'da, Tarançi'de


ve Kırgızistan'la Kazakistan'ın bazı
kesimlerinde kullanılmaktadır. Yeni
Uygurca, bir nevi Eski Uygurca ve tarihî
Karahanlıcanın XX. asırdaki devamı gibidir.

8
5.2.4.1.3. Sarı Uygur Türkçesi:
•Doğu Türkistan'ın Kansu bölgesinde
konuşulan bu şive, Yeni Uygurcanın bir
ağzı niteliğinde olup yazı dili yoktur.
5.2.4.1.4. Kırgız Türkçesi:
•Kelime başındaki “y”leri "c" yapan bir
şivedir. Birinci heceden sonra “o” ve “ö”
seslerini bulundurmasıyla, küçük ünlü
uyumunu bozar (kol+dor "kollar" gibi).
Kırgızistan'da, Kazakistan ve Doğu
Türkistan'ın bazı bölgelerinde de kullanılır.
9
5.2.4.1.5. Tuva Türkçesi:
•Hakasça ile birlikte kelime başı “y”lerini "ç"
yapan bir şivedir. Halaçça ile birlikte ise, Eski
Türkçeden gelen kök ünlüsünden sonraki “d”leri
muhafaza eder (adak "ayak" gibi). Rusya'nın
doğusunda Moğolistan sınırındaki Tuva Özerk
Cumhuriyetinde konuşulur.
5.2.4.1.6. Hakas Türkçesi :
•Tuva şivesine yakındır ve aynı şivenin
konuşulduğu Altay dağlarının kuzeyindeki
yörelerde kullanılır.

10
5.2.4.1.7. Altay Türkçesi (Oyrotça):
•Tuva Özerk Cumhuriyeti'nin biraz güney-
doğusunda ve Moğolistan'ın Altay
bölgesinde konuşulur. Bu şive de Kırgızca
ve Yakutça gibi birinci heceden sonra “o”
ve “ö” seslerini bulundurur (döjök "döşek"
gibi).
5.2.4.1.8. Şor Türkçesi:
•Tuva, Hakas ve Altay bölgeleri civarında
konuşulur.
11
5.2.4.1.9. Karagas Türkçesi:

• Tuva Özerk Cumhuriyeti'nin doğusunda, Baykal gölünün


kuzeyinde ve Yenisey ırmağının yukarı kısmında konuşulur.
• (Tuva, Hakas, Altay (Oyrot), Şor ve Karagas şiveleri ile daha
birkaç küçük şive veya ağız birbirine çok yakın olan bölgelerin
oluşturduğu bir sahada konuşulmaktadır. Genel adı ABAKAN
olan bu saha, yukarı Yenisey ile yukarı İrtiş nehirleri arasında
geniş bir alandır. Orta-güney Sibirya'da yer alan bu saha, Türk
şiveleri için Orta-Asya'ya göre KUZEY-DOĞU olarak da kabul
edilebilir).

12
5.2.4.2. KUZEY ŞİVELERİ

•Bir nevi Orta Türkçe devresindeki Kıpçak


Türkçesinin temel özelliklerini devam ettiren
ve Kazakistan'dan Polonya'ya, Kafkasya'ya
kadar uzanan geniş bir sahada yerleşmiş olan
modern Türk şiveleridir.

13
5.2.4.2.1. Tatar Türkçesi
(Kazan Türkçesi):
• Rusya'da Moskova'nın doğusunda yer alan Tataristan Özerk
Cumhuriyetinde kullanılmaktadır. Bu cumhuriyetin başkenti
Kazan'dır. Tatarcanın bir de Kırım Tatarcası adlı şubesi vardır.
Kırım bölgesinde konuşulan bu ağız, Kazan Tatarcasından biraz
farklıdır. 1475-1774 yılları arasında 300 sene kadar Osmanlı
idaresinde kalan Kırım, böylece (Batı=Oğuz) Türkçesinin büyük
ölçüde etkisine girmiştir. Nitekim daha sonra Kırım Türkçesi,
Oğuz grubuna sokulmuştur.
• Orta Türkçe devresindeki Altınordu Devletinin önemli bir halkı
hatta sahibi olan Tatarlar, bugün çok çeşitli bölge ve ülkelere
yayılmışlardır. Orta Asya'da yaşayanlar olduğu gibi Türkiye'de
yaşayanlar da vardır. Tatarcanın en önemli özelliklerinden biri;
o, ö'leri u, ü ve u, ü'leri de o, ö yapmaktır (kork-> kurık-, uzun>
ozın...).
14
5.2.4.2.2. Başkır (Başkırt) Türkçesi:

•Tatarcaya çok benzeyen bu şive de,


Tataristan'ın doğu komşusu olan Başkırdistan
Özerk Cumhuriyetinde kullanılmaktadır.
Tatarca ile Başkırcaya İdil-Ural şiveleri de
denmektedir. Türkmence ile birlikte peltek z
sesi bulundurması ve çeşitli asimilasyonları
(benzeşmeleri) ile dikkat çekmektedir.

15
5.2.4.2.3. Kazak Türkçesi:

•Son yıllarda bağımsızlığına kavuşan ve


beş Türk Cumhuriyeti içerisinde en geniş
topraklara sahip olan Kazakistan'ın
dilidir. Ayrıca Kırgızistan, Özbekistan ve
Doğu Türkistan'ın bazı kesimlerinde de
konuşulmaktadır. Bu şive Karakalpakça
ile beraber kelime başı y'lerini j yapar
(yok> jok...).
16
5.2.4.2.4. Karakalpak Türkçesi:
• Özbekistan sınırları içinde ve Aral gölünün doğu ve
güney kesimindeki Karakalpak Özerk Cumhuriyetinde
konuşulur. Bu bölge, tarihî Harezm bölgesidir.
5.2.4.2.5. Nogay Türkçesi:
• "Nogay", Cengiz'in büyük torununun adıdır. Bugünkü
Nogaylar tarihî Altınordu Devletinin bir halkıydı.
Nogayca, kuzey Kafkasya ile batı Kazakistan arasındaki
bölgelerde konuşulur.
• (Kazak, Karakalpak ve Nogay şiveleri dil özellikleri
bakımından birbirlerine çok yakındır. Bunlar da Türk
şiveleri içerisinde ayrı bir grup oluştururlar).

17
• 5.2.4.2.6. Karaçay-Malkar Türkçesi:
• Kafkasya'nın Karaçay ve Malkar (Balkar) bölgelerinde konuşulan
şivelerdir. Bu bölgeler, Rusya Cumhuriyetine bağlıdır. Karaçayların az bir
kısmı da, Türkiye'ye göçmüştür. Karaçayca kelime başı y'lerini c, Balkarca
da z yapar.
• 5.2.4.2.7. Kumuk Türkçesi:
• Kuzey-doğu Kafkasya'da Hazar Denizi'nin batı kıyısı boyunca Derbent
şehrinin kuzeyinde konuşulur.
• (Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçeleri de, kendi aralarında bir benzerlik
oluştururlar).
• 5.2.4.2.8. Karaim Türkçesi:
• VII.-VIII.asırlarda Hazar Türklerinin ve XIV.yüzyılda Kıpçak Türklerinin
devamı olan Karaimler, Kırım'ın ortasında Eupateri şehrinde yaşarlar. Bir
kısmı daha sonra Polonya ve Litvanya'ya göçmüştür. Musevî dininden
olan Karaim Türklerinin dilleri iki şubeye ayrılmıştır:
• a. Troki Karaimcesi, b. Halits (Luck) Karaimcesi.
• Karaimcede, İbranicenin etkileri de vardır.
18
• 5.2.4.3. BATI ŞİVELERİ (Oğuz Gurubu)
• Orta Türkçe devresinde bir yazı dili olarak teşekkül eden Oğuz
Türkçesi, günümüzde birkaç şive şeklinde karşımıza çıkar:
• 5.2.4.3.1. Horasan Türkçesi:
• Hazar Denizi'nin güney-doğusunda, Türkmenistan'ın güneyinde
ve İran topraklarının doğusundaki Horasan bölgesinde
konuşulur. Anadolu Türklerinin en büyük kitlesi buradan
gelmiştir. Gelmeyenler, bugün Horasan Türkçesi denilen ve yazı
dili olmayan bir Oğuzcayı konuşurlar.
• 5.2.4.3.2. Güney Kırım Türkçesi:
• Tatarca bahsinde de temas edildiği gibi, Kırım bölgesi aslında bir
Tatar yerleşim alanıydı. Fakat buralar Osmanlı hakimiyetine
girince, bir kısım Anadolu (Oğuz) Türkleri buraya yerleştirildi.
Böylece Kırım, özellikle Güney (Oğuz) Türkçesinin etki alanına
girdi. Daha sonra da, Güney Kırımca diye bir Oğuz şivesi
oluşmuştur.
19
5.2.4.3.3. Türkmen Türkçesi:
• Türk dilindeki aslî ünlü uzunluklarını korumasıyla dikkat çeken,
bugün Türkmenistan ile İran, Irak, Afganistan ve Özbekistan'ın
bazı bölgelerinde kullanılan bir şivedir. Bir rivayete göre, "Türk"
ve Farsça "manend" sözcüklerinin birleşmesinden meydana
gelen Türkmen adı, eskiden "Oğuz" kelimesinin yerine
kullanılıyordu. Ancak bu kelime, bugün daha çok Türkmenistan
ve Irak'taki Türkler için kullanılıyor. Türkmencenin bugün yedi
ağzı vardır. Yomut, Teke, Göklen, Salır, Sarık, Esrarî, Çavdur.
• Türkmenler, Selçuklulardan ayrı bir kol olarak ve onların
Anadolu'ya göçmelerinden sonra Aral gölünün kuzeyinden gelip
bugünkü topraklarına yerleşmiş Oğuz Türklerindendir. Ana
Türkçedeki aslî uzunlukları sistemli olarak muhafaza eden bir
şivemizdir.

20
5.2.4.3.4. Azeri Türkçesi:

• Güney Kafkasya'daki Azerbaycan Cumhuriyetinde ve İran'ın


kuzey-batısındaki Güney Azerbaycan'da (Merkezi Tebriz
şehridir) kullanılan bir şivedir. Türkiye'nin doğusunda
(Erzurum, Kars, Iğdır, Ağrı'da) Azericeye benzer bir ağız
kullanılmaktadır. Kerkük ve çevresinde konuşulan Türkçe de
Azericeyi andırmaktadır. Azeri Türkçesi, Türkiye Türkçesinden
çok farklı değildir. Doğu ve Güney-Doğu Anadolu ağızlarında
ise, birçok Azerice özellik görülmektedir. Türkiye Türkçesi
konuşan biri, Azerice konuşan biriyle %80-90 oranında
anlaşabilir. Azeri Türkçesinin en karakteristik özelliği, kapalı
e'yi yazı dilinde barındırmasıdır.

21
5.2.4.3.5. Gagauz Türkçesi:

• Bugün Karadeniz ve Bulgaristan'ın kuzeyinde, aşağı Tuna ve aşağı


Dinyeper nehirleri arasındaki bir bölgede konuşulur. Bu bölge,
Rusya'nın Moldavya Özerk Cumhuriyeti içerisindedir. "Gagauz"
kelimesinin "Gök Oğuz" ya da "Keykavus" kelimelerinden geldiği ileri
sürülmektedir. Dilleri Türkiye Türkçesine çok fazla benzeyen Gagauz
Türkleri, Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebindendirler. Son yıllarda
Müslümanlığa girmeye başlayanları vardır.
• Gagauzcanın kayda değer bir özelliği, diftongları (ikiz veya uzun ünlü)
çokça bünyesinde bulundurmasıdır (ool "oğul" gibi).

22
5.2.4.3.6. Türkiye Türkçesi:

• Türkiye Türkçesi, Batı (Oğuz) Türkçesinin ve bütün Türk şivelerinin en


geniş ve gelişmiş olanıdır.Belki de bunu, uzun süre bağımsız ve
serbest olarak işlenip çok sayıda eser meydana getirmesine
borçludur.
• Daha önceki bilgilerden de anlaşıldığı gibi Türkiye Türkçesi, Batı
Türkçesinin 3. aşamasıdır. (1.aşama Eski Anadolu Türkçesi ve 2. aşama
da Osmanlı Türkçesi idi.) Türkiye Türkçesi, Batı Türkçesinin
XX.yüzyıldaki adıdır ve Türkiye'den başka Kıbrıs, Batı Trakya,
Bulgaristan ve Yugoslavya'daki Türkler tarafından da konuşulan
Türkçedir. Ayrıca Irak ve Suriye'deki Türkler ile Avrupa, Amerika,
Avustralya ve bazı Arap ülkelerine göçmüş olan Türkiye Türkleri de, bu
şiveyi konuşmaktadır.

23
• Hâlâ kullanmaya devam ettiğimiz yazı dilimiz, 1908
Meşrutiyeti ile 1911'deki niteliği bakımından
Osmanlıca yazı dilini konuşma diline yaklaştırmayı veya
konuşma dilinden yeni bir yazı dili meydana getirmeyi
ilke edinmiş olan, Yeni Lisan hareketinin ürünüdür. Bu
devirde artık Divan, Tanzimat, Servet-i Fünûn ve Fecr-i
Ati Edebiyatları rağbetten düşmüş ve Millî Edebiyat
akımıyla Türkçenin özüne doğru bir eğilim başlamıştır.
Türkçe tarihî, sosyal, ilmî ihtiyaç ve temellere
dayandırılmıştır. "Halk ve toplum için edebiyat" tezi
yaygınlaştırılmıştır. Yeni Lisan hareketinin temelini;
Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip (Yöntem) gibi
yazarlar Selanik'te çıkardıkları "Genç Kalemler" dergisi
ile atmışlardır. Bu yeni çığırın esaslarını da, şöyle tespit
etmişlerdir:
24
• 1. Türkçeye girmiş olan Arapça ve Farsça gramer kurallarının
kullanılmaması; özellikle bu dillerin kurallarına göre yapılmış olan isim ve
sıfat tamlamalarının atılıp, yerine Türkçe kurallarla yapılanların
kullanılması: "mekteb-i âli" yerine "yüksek mektep", "kitabü'l-cebir"
yerine "cebir kitabı" gibi
• 2. Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçede söylendikleri gibi yazılmaları:
"fâide" yerine "fayda", "ilâc" yerine "ilaç", "kitâb" yerine "kitap" gibi. Bir
kelimenin Türkçesi varsa yabancısı kullanılmamalıdır. Güneş varken şems,
ay varken kamer denmemelidir.
• 3. Bütün Arapça ve Farsça kelimelerin atılması mümkün olmadığından ve
de gerekmediğinden, özellikle bilim terimi olarak kullanılanlarına devam
edilmesi: edebiyat, iktisat, cümle, kelime, siyaset, tefsir, cebir vb.
• 4. Yazı dili ile konuşma dili arasındaki açıklığın kapatılması ve İstanbul
ağzına dayalı canlı bir yazı dilinin oluşturulması.
• 5. Öteki Türk lehçe ve şivelerinden kelime alınmaması. (Çünkü onlar ayrı
birer yazı diline sahip oldukları için, kendilerine göre değişik kurallar
geliştirmiş olabilirler).
• 6. Yazı dilinde yalnız milli ve basit dil bilgisi kuralları hakim olacaktır.
• 7. Şayed, amma, lakin gibi konuşma diline geçmiş olanlardan başka
Arapça, Farsça edat kullanılmayacaktır.
25
• Böylece günümüzdeki yazı dilini oluşturan temel gelişmeler
gerçekleştirilmiştir. Bu hareket, 1917'de kurulan "Şairler Derneği" ile
daha da istikrarlı bir yola girmiştir. Şiirlerini Türkçeye ve hece ölçüsüne
özel bir önem vererek yazan "Beş Hececiler" (Halit Fahri, Enis Behiç,
Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz), bu atılıma katkıda bulunmuşlardır.
• Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte bu husustaki çalışmalar, amacına
büyük çapta ulaşmıştır. Bunun sonucunda sade Türkçe eser verme
çabasıyla nazım ve nesir alanında Yahya Kemal, Mehmet Akif, Aka
Gündüz, Halide Edip, Necmettin Halil, Necip Fazıl, Refik Halit, Peyami
Safa, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Ahmet Hamdi Tanpınar... gibi onlarca şair
ve yazar yetişmiştir. Hâlâ da yetişmeye devam etmektedir.
• Bundan sonraki gelişmeleri, 01 Kasım 1928'de Lâtin esaslı alfabenin
kabulü ve "Dil İnkılâbı" takip eder. Böylece Köktürk, Uygur ve Arap
(İslâm) alfabelerinden sonra Türk dilinin dördüncü yaygın yazı sistemi
kullanılmaya başlanır. Bir diğer yaygın alfabe de, eski Sovyetler Birliğine
ve şimdiki Rusya Cumhuriyetine bağlı Türk devletlerinde hâlâ kullanılan
Kiril (Kril) alfabesidir. (Bağımsızlığına kavuşan beş Türk cumhuriyetinde,
Lâtin yazısına geçiş için çalışmalar var).

26
• 1928'de başlatılan "Dil İnkılâbı" 12 Temmuz 1932’de Türk Dil
Kurumu'nun kurulmasıyla, öz Türkçe hususunda hamleler
başlatmıştır. Atatürk, F. Rıfka Atay’a; “Dili çıkmaza
sokmuşuzdur” diyerek dildeki aşırı sadeleştirmeden rahatsız
olduğunu açıklamıştır.
• Gerek Türkçe kaynaklı kelime köklerine yapım ekleri getirmek,
gerek eski metinlerdeki Türkçe kelimeleri bulup çıkarmak ve
gerekse halk ağızlarından kelimeler derlemek suretiyle Türkiye
Türkçesinin yazı dili zenginleştirilmiştir. Ancak, birer kültür
taşıyıcısı niteliğindeki Arapça, Farsça asıllı bütün kelimelerin
atılması gayreti ve taassubu, hem geçmişle olan bağımızı
koparmış hem de Türkçenin ifade zenginliği ve verimliliğini
kısırlaştırmıştır. Özellikle 1940'lı yıllardan sonraki aşırı
tasfiyecilik, bazen Türkçeyi içinden çıkılmaz ve anlaşılmaz bir dil
haline getirmiştir. Türkçenin yapı ve işleyişine aykırı türetilen
birçok kelime, zaman zaman anlamı, şekle kurban etmiştir.

27
• Bu sırada (1935), Viyanalı Dr. Phil Hermen Kivernic tarafından
yapılan dil psikolojisiyle ilgili 41 sayfalık çalışmanın bir nüshası
Atatürk’e gönderilmiştir. “Güneş-Dil Teorisi” adıyla bilinen bu
görüşten ve bütün dillerin bir kök dilden (Sümerceden) geldiğini
savunan Sümerolog P. Hilaire Barenton’un görüşlerinden de
yararlanan Atatürk, dildeki, aşırı sadeleştirmeyi engellemek
istemiştir. Alıntıların tamamını dilimizden atalım görüşünü
savunan tasfiyecilere karşı çıkan Atatürk, “Birkaç gün önce
Ahmet Cevat Bey’e söyledim; ketebe yektübü Arabındır; katip,
mektup Türkündür” diyerek Türkçenin ses ve yapı özelliğini
kazanan ve halkın büyük çoğunluğunca kullanılan kelimelerin
dilimize mal olduğunu ifade etmiştir.
• Türkiye Türkçesi döneminde, ünlü ve ünsüz uyumları da
mükemmel denebilecek bir seviyeye ulaşmıştır. Eski Anadolu
Türkçesinden gelen yuvarlaklıklar düzleşerek, küçük ünlü
uyumu âhenkli bir mecraya girmiştir: demür> demir, benüm>
benim....

28
5.2.4.4. TÜRKLERİN KULLANDIĞI
ALFABELER
• Bir dildeki harflerin, belli sıraya dizilmiş şekline alfabe denir.
• Milletlerin diğer milletlerle ilişkileri, onların hayatlarında değişiklik
meydana getirmiştir. Bu değişiklikler doğal olarak yazı dillerini de
etkilemiştir. Türkler, yazılı belgelerle izleyebildiğimiz 1300 yıllık yazı
dillerinde yaklaşık 12 değişik alfabe kullanmışlardır. Bunlar; Köktürk,
Soğd, Uygur, Mani, Brahmi, Süryani, Arap, Grek, Ermeni, İbrani, İslâv
(Kiril) ve Lâtin alfabeleridir.
• Türkler, göçler ve fetihler sebebiyle çok değişik, din, kültür ve
medeniyetlerle tanıştıkları için, bu kadar çok alfabe değiştirmişlerdir.
• Bunlardan bazıları, çok dar alanlarda ve kısa süre kullanılmışken, bazıları
da millî alfabe durumuna gelecek kadar geniş alanlarda ve uzun süre
kullanılmıştır. Bunlar şunlardır.

29
• a. Köktürk (Göktürk, Orhun) Alfabesi: Türklerin
kullandığı ilk milli alfabedir. V ile IX. yüzyıllar arasında
kullanılmıştır. Türklerin tarihi bilinen ilk yazılı eserleri,
Köktürk alfabesiyle yazılmıştır.
• Bu alfabenin, Arami (Yahudi), Soğd, Pehlevi kökenli
olduğunu savunanların yanında, Germen İskandinav
asıllı “runik” yazı olduğunu ileri sürenler de vardır.
Ancak ağırlıklı görüş, bu alfabenin Türkler tarafından
bulunduğu yönündedir. Köktürk alfabesindeki harf
şekillerinin, Türklerin eski damgalarındaki şekillere
benzemesi, bu görüşe haklılık kazandırmaktadır.
• Köktürk alfabesinde, 4’ü ünlü, 34’ü de ünsüz olmak
üzere 38 harf vardır. Harfler birbirine bitiştirilmeden
sağdan sola yazılıp okunur. Örnek metin:

30
• Latin alfabesine çevirisi:
• Edgü bilge kişig edgü alp kişig yorutmaz ermiş. Bir kişi yangılsar
oguşı budunı bişükinge tegi kıdmaz ermiş. Süçig sabınga yımşak
agısınga arturup öküş Türk budun öltüg. Türk budun ölsiking.
Biriye çoğay yış Tögültün.
• Yazı konayın tiser Türk budun ölsikig. Anda anyıg kişi ança
boşgurur ermiş. Irak erser yablak agı birür, yaguk erser edgü agı
birür tip ança boşgurur ermiş. Bilg bilmez kişi ol sabıg alıp
yaguru barıp öküş kişi öltüg.
31
• Türkiye Tükçesine çevirisi :
• İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan
yanılsa,kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı
sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti,
öldün; Türk milleti öleceksin! Güneyde Çogay ormanına
Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orada
kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise
iyi mal verir deyip öyle öğretiyormuş. Bilgi bilmez kişi o sözü
alıp, yakına gidip, çok insan, öldün! (Kül Tigin yazıtından)
• b. Uygur Alfabesi: Türklerin kullandığı ikinci millî alfabedir. 9.-
15. yüzyıllar arasında kullanmışlardır.
• Çok az harfli ve bitiştirilerek yazılan bir alfabedir. 15 harfli bu
alfabe, altı harf ilavesiyle 21 harfe çıkarılmıştır. Bunların beşi
ünlü, 16’sı ünsüzdür. Uygur alfabesinde harflerin başta ortada
ve sonda yazılışları farklıdır. Bu yazıda bütün ünlüler yazılır

32
• Uygur alfabesinin de Arami, Soğd ve Estrangelo kökenli
olduğu bilginlerce ileri sürülmüştür. Türkler, Uygur yazısını
beş-altı yüzyıl kullanmışlardır. İslâmiyeti kabul ettikten sonra
bile zaman zaman bu alfabeyle eserler yazmışlardır. Nitekim
ilk İslâmi Türk ürünlerinden Kutadgu Bilig ve Atabetü’l-
Hakâyık da Uygur yazısıyla yazılmıştır. Örnek metin :

33
•Latin alfabesine çevirisi :
•Aç emgekke egirtib, enükin yigeli kılmışın. Anın
sizindim; inimke: “Etözin titdi erki mu?” tip ol
ödün ol iki tigitler munçulayu sözleşü açıgları
kelip, yiringütiler, yıgladılar. Ötrü terkin yanturu
yanıp yıglaşu bayakı ol bars yatur orunka bardılar.
•Türkiye Türkçesine çevirisi :
•“Aç ve ızdıraplı bir halde yavrularını kuşatıp
(çevirip) yemek üzere duruyordu. Bunu
sezinledim (hissettim) ve küçük kardeşime :
“Belki de vücudundan vazgeçmek gerek; değil
mi?” deyip (deyince), o vakit o iki prens böylece
sözleşerek acımış bir vaziyette feryat edip
ağladılar. Sonra derhal gerisin geri dönüp
ağlaşarak deminki o pars (leopar)ın yatmış
olduğu yere vardılar.” (Aç Pars Hikayesi’nden)
34
• c. Arap Alfabesi: Türklerin en geniş alanda ve uzun süreli
kullandıkları alfabe, Arap harfli Türk alfabesidir. Türklerin
Müslüman olmalarıyla, yaklaşık X. yüzyıldan itibaren
kullanılmaya başlanan Arap alfabesi, on asır bütün Türk
dünyasında kullanılmıştır.
• Bu yazı, Batı Sami kökenli bir yazıdır. 28 harften meydana gelen
bu alfabede harfler, birbirine bitiştirilerek sağdan sola doğru
yazılıp okunur.
• Osmanlılar Arap harflerinin hepsini almışlar. Buna Fars
alfabesinden üç harf (ç, p, j) ilave edilmiş bir de Türkçedeki
nazal ñ sesi harf olarak eklenmiştir. Osmanlıların kullandığı bu
alfabede harf sayısı 32’ye çıkmıştır.
• Harflerin başta, ortada ve sonda yazılışları farklıdır. Arapçadaki
hareke sistemi kullanılmaz.
• Arap harfli Türk alfabesiyle yazılmış on binlerce eser günümüze
kadar ulaşmıştır. Türk topluluklarından bir kısmı halen bu
alfabeyi kullanmaktadır.
35
• ç. İslâv (Kiril) Alfabesi: Dağılan S.S.C.B’nin birçok bölgesinde yaşayan
Türk topluluklarının 1939’dan sonra kullandıkları yazı sistemidir.
• Sovyetler Birliğindeki Türklerin hepsi Kiril harflerini kullanmakla beraber,
birbirinden farklı 19 alfabeye sahiptirler. Örnek metin :

36
• Latin harflerine çevirisi:
• Bügün nime üçündir tergavçilerning menge kılayatgan münasebetlerini oylab
otirib, mahallemizdegi kervanlarning asov atlarni aravaga koşişge örgeteyatgan
vaktlaridegi ur-surları köz aldimden öteberib aravaga koşilmegen atlarni ikki
şatining arasige kiritib karınbağını tartiş, aynıksa cilavlab uning üstiga miniş asan
bolmasdi. Közini bağlagan paytda hem bıkınige arava şatisining tekkenini sezişi
bilenak koldan çıkıp kaçiş üçün ikki arka ayaklari bilen arka-öngige karamay arava
bar mi, pişkırıb, tersilletib tepe başlardi. Bu ahval bir – ikki tekrarlengeniden
ğazabga kelgen kervan atni cilaviden uşlab yüzi-közi aralaş kamçileb keterdi.
(Şükrullah Yusufov, Kefensiz Gömülenler)
• Türkiye Türkçesine çevirisi :
• Bugün nedense sorgulamacıların bana yaptıkları muameleleri oturup
düşünürken, mahallemizdeki arabacıların acemi atları arabaya koşulmayı
öğrettikleri zamanlardaki hır-gürleri gözümün önünden geçiverdi. Arabaya
koşulmayan atları, arabanın iki oku arasına sokup, karın bağını çekmek ve
özellikle de dizginleyerek onun üstüne binmek kolay olmazdı. Gözleri bağlandığı
zaman da yan taraflarına araba oklarının değdiğini sezmesi ile birlikte kontrolden
çıkıp kaçmak için arka ayakları ile arkasına ve önüne bakmadan, -adam varmış,
araba varmış – aldırmadan pışkırıp kişneyerek çifte atmaya başlardı. Bu durum
bir-iki defa tekrarlandıktan sonra gazaba gelen arabacı, atı dizgininden tutarak
yüzü gözü birbirine girercesine kamçılardı.
• d. Lâtin Alfabesi: 01 Kasım 1928 tarih ve 1353 Sayılı Kanunla tesbit ve kabul
edilmiştir. Buna göre Türk alfabesinde 29 harf bulunmaktadır.

37
5.3. BAZI KELİMELERDEKİ TARİHÎ
DEĞİŞMELER
• Bugün Türkiye Türkçesinde kullandığımız bazı kelimelerin Eski Türkçe
devresinden gelip Eski Anadolu Türkçesi döneminden geçerken aldığı
şekilleri, pratik olarak gözler önüne sermek için bazı örnek kelimeler
seçilmiş, böylece, buraya kadarki teorik bilgiler örneklendirilmiştir. Bunu
yaparken özellikle Batı Türkçesi dikkate alınmış, diğer Türk lehçe ve
şiveleri bir tarafa bırakılmıştır. Çünkü şimdi kullanılan Türkiye Türkçesi de,
Batı Türkçesinin içindedir.

38
• Eski Türkçe Eski Anadolu Türkçesi Türkiye Türkçesi
• adrıl- anı onu
• atlıg ayrul- ayrıl-
• agrıg ağru ağrı
• altun altun altın
• anı atlu atlı
• beg beg bey
• ben+ing (men+ing) ben+üm ben+im
• bing (ming) bing bin (1000)
• biş+inç biş+inci beş+inci
• biz+ni(körmek) biz+i(görmek) bizi(görmek)
• bod boy boy
• bulıt bulıt bulut
• çabış çavuş çavuş
• ebir- evür- evir-
• edgü eyü (iyü) iyi
• egri egrü eğri
• emgek emek emek
• ilgerü ilerü ileri
• kabış- kavuş- kavuş-
• kamag kamu kamu
• kan+dın kan+dan nere+den
39
• kapıg kapu kapı
• katun hatun kadın (hatun)
• ked-im+lig gey-üm+lü giy-im+li
• kel-teçi+men gel-iser+em gel-eceğ+im
• kelür- getür- getir-
• kentü gendü kendi
• kod- koy- koy-
• korı- korı- koru-
• kony koyun koyun
• köngül göngül gönül
• ol ol o
• olur- otur- otur-
• ortu orta orta
• sab sav “söz”
• san+sız sayı+sız sayı+sız
• sanga sanga sana
• tabışgan tavuşan tavşan
• tamgak damak damak
• taşgaru dışaru dışarı
• tebi deve deve
• tıngla- dingle- dinle-
• yany- yay- yay-
• yinçü incü inci
• yokaru yukaru yukarı

40

You might also like