You are on page 1of 8

NCTM kuralları aşağıdaki gibidir

* Eşitlik: Matematik eğitimindeki fırsat eşitliği bütün öğrenciler için yüksek


beklenti ve kuvvetli destek gerektirir.
* Yetişek: Yetişek bir araya gelmiş etkinliklerin ötesinde bir şeydir, ahenkli bir uyum içermeli, önemli
matematiğe odaklanmalı, düzeylere göre iyi ayarlanmalıdır.
* Öğretme: Etkili matematik öğretimi öğrencinin ne bildiği, neyi bilmeye ihtiyacı
olduğunu anlamayı ve sonra da onları iyi bir şekilde öğrenmekleri için kışkırtmayı ve desteklemeyi
gerektirir.
* Öğrenme:Öğrenciler matematiği anlayarak, yeni bilgileri eskilerin üzerine inşaa
ederek öğrenmelidirler.
* Değerlendirme: Değerlendirme hem öğretmen hem de öğrenci için önemli
matematiğin öğrenilmesini desteklemeli ve gerekli bilgileri sağlamalıdır.
* Teknoloji: Teknoloji matematiğin öğretilmesi ve öğrenilmesi için önemlidir,
öğretilen matematiği etkiler ve öğrencilerin öğrenmesini geliştirir.

Eşitlik(Adalet) Prensibi
Okul öncesinden 12. Sınıfa kadar tüm seviyeler için önemli bi prensibtir.Bu amaca ulaşmak,öğrencilerin öğrenmeleri için
beklentiyi yükseltmesi,tüm öğrencilerin öğrenebilmesi için etkili yöntemler ve eşit şartlar oluşturması, öğrencinin soruya,konuya
ya da öğretmene kolay ve hızlı ulaşabilmesini sağlayan eğitim prensibidir

Eşitlik herkese yüksek beklentiler ve fırsatlar vermeyi gerektirir.

Bu görüşün temel mantığı matematik öğrenmede yalnızca bazı öğrencilerin başarılı olabileceği düşüncesini kıran görüştür
peki bu görüşün ülkemizdeki eğitim programıyla örtüşümü nasıldır:

Ülkemizde olan matematik öğretimi her öğrenciye eşit şartlarda verilen dersler ve bunlar hakkında ulaşılacak olan
kaynakları öğrencinin kullanması ile alakalıdır.Yani her öğrenci bu şartlar altında ders alması ve sınavlara girmesi bu
sınavlarda elde ettiği başarı öğrencinin çalışması ve biraz da sayısal zekasının olup olmamasıyla alakalıdır kısacası
bir öğrencinin sayısal zekasının genele göre az olması o öğrencinin matematik yapamayacağı anlamına gelmez.İşte
bu görüşün temel amacı da sayısal zekası genele göre düşük olan öğrencilerin bile eşit şartlar verildiğinde
yapabileceğini yapamayanlara ise daha farklı egitim yollarıyla anlatilabilecegi görüşüdür.Bir başka örnek olarak da
öğretmenlerin öğrencilerin durumlarına göre soruların zorluklarını ya da önerilen kaynakların zorluğunu belirlemesi
olarak verebiliriz

Eşitlik,herkesin matematik öğrenmesi için farklı olanlara yardım etmeyi gerektirir

Bazı öğrencilerin eşit şartlar altında verilen derslerde anlamadığı ve kavrayamadığı konu zümrelerini anlayabilmesi için
sistemde değişiklik yapılmasına denir
Bi önceki seçenekte bahsettiğimiz sayısal zekası düşük olan öğrenciler için yapılan daha basitleştirilmiş anlatımı buna
örnek olarak verebiliriz veya bedensel engelli öğrenciler için verilen ödevlerin daha çok sözel ağırlıklı olarak verilmesi
örnek gösterilebilir
Bu da Türkiye eğitim programında bulunmaktadır.

Eşitlik bütün sınıflar ve öğrenciler için kaynak ve desteği gerektirir.

Bu görüşte ise her koşuldaki öğrencinin öğrenmelerine yardımcı olacak yüksek kalitede verilen eğitimin
tüm öğrencilerin matematik öğrenebileceğini kanıtlamaktadır.Yani burda matematiğe özel ilgisi olan ve
daha rahat matematik anlayan bi öğrenciye verilen eğitim ile daha rahat anlamayan bi öğrenciye verilen
eğitimin bir olmadığı hakkındadır. Ögretmenin buna göre eğitim vermesi gerektiğini savunur.
Bu görüş bizim eğitim programımızla uyuşmuyor çünkü aynı şartlarda aynı dersler verilmesi her öğrencinin
aynı kapasitede olduğu bir sistem üzerine düşünüldüğünü ifade etmektedir
Yetişek Prensibi
Yetişek etkinliklerin bütününden daha büyük bir şeydir; uyumlu, önemli matematiği odak almış ve düzeylere göre iyi düzenlenmiş
olmalıdır diye açıklanır
Öğrencinin daha derin matematiği anlaması ve uygulaması için matematiksel fikirler birbiriyle bağlantılı ve birbiri üzerine
kurulmuştur.İlk olarak önemli matematik dediğimiz günlük hayatta kullandığımız matematiktir ve ilk bu matematik öğretilir
öğrencinin anlayışına göre bir sistem oluşturulur ve ona göre ilerlenir.İyi düzenlenmiş bir yetişek öğrencinin çalışmaları ilerledikçe
daha sofistike bir şekilde öğrenmesine yardım eder diyebiliriz

Matematik yetişeği uyumlu olmalıdır

Matematik birçok alt daldan oluşmasına rağmen birbiriyle oldukça ilişkili kollardan oluşur.Konuların birbiriyle ilişkili olması yetişek
öğrencinin oluşmasında büyük bi etkendir.Bir yetişek,öğrencinin matematiği diğer fikirlerle ilişkilendirmesini, konuları birbirinin üzerine
inşaa ederek öğrenebilmesini ve böylece yeni anlayışlar ve beceriler geliştirebilmesini etkili bir şekilde sağlayabilecek durumda
organize edebilmelidir.Her bir ders ona göre planlanmalı ve düzenlenmelidir.
Bu sistem Türkiye eğitim programında da böyledir ve doğrudur
Matematiksel yetkinlik, günlük hayatta karşılaşılan bir dizi problemi çözmek için matematiksel düşünme tarzını geliştirme ve
uygulamadır. Sağlam bir aritmetik becerisi üzerine inşa edilen süreç, faaliyet ve bilgiye vurgu yapılmaktadır. Matematiksel
yetkinlik, düşünme (mantıksal ve uzamsal düşünme) ve sunmanın (formüller, modeller, kurgular, grafikler ve tablolar)
matematiksel modlarını farklı derecelerde kullanma beceri ve isteğini içermektedir.

Matematik Müfredatı Önemli Matematiğe Odaklanmalıdır

Okulda öğretilen matematik öğrencinin zamanını ve dikkatini harcamaya değecek konulara odaklanmalıdır denir.
Bu sistemin Türkiye'de işleyişi şu durumdadır:
İlkokul ve Ortaokul öğrencilerinde öğretilen matematik önemli matematiktir ve öğrencinin ilgisini çeker,dikkatini ve zamanını
matematik adına harcamaktan çekinmez.Ayrıca yetişek öğrenciye konuyu anlatabilecek modellemeler yapabilecek
tecrübeye sahip olabilmelidir.
Lisede ise önemli matematik iki bölüme ayrılır temel matematik ve alan matematik olmak üzere
Temel matematik yine önemli matematik alanına girer ve günlük hayat soruları ile şu an Türkiye eğitim programında bu
çokça uygulamaktadır fakat alan matematiği bölümü ise günlük hayattan tamamen kopmamış fakat kolay kolay
karşılaşmayacağımız matematik konularını barındırır diyebiliriz

Matematik Yetişeği Seviyelere Uygun Olarak Düzenlenmelidir.

Matematik öğrenmek, aşamalı olarak gerçekleşir bu yüzden de yetişeğin konuları seviyeli anlatması gerekir ve bu sistem
de yine bizim eğitim sistemimizde 4+4+4 olarak belirlenmiştir.Üst sınıflara geçtikçe öğrenciler daha derin matematik ve
matematiksel anlamlar öğrenir.Eğer sıralama düzgün bi şekilde düzenlenmezse uzun tekrarlar yapılmak zorunda
kalınabilir
NCTM kuralları aşağıdaki gibidir.
Eşitlik: Matematik eğitimindeki fırsat eşitliği bütün öğrenciler için yüksek beklenti ve kuvvetli destek
gerektirir.

Yetişek: Yetişek bir araya gelmiş etkinliklerin ötesinde bir şeydir, ahenkli bir uyum içermeli, önemli
matematiğe odaklanmalı, düzeylere göre iyi ayarlanmalıdır.

Öğretme: Etkili matematik öğretimi öğrencinin ne bildiği, neyi bilmeye ihtiyacı olduğunu anlamayı ve
sonra da onları iyi bir şekilde öğrenmeleri için kışkırtmayı ve desteklemeyi gerektirir.

Öğrenme: Öğrenciler matematiği anlayarak, yeni bilgileri eskilerin üzerine inşaa ederek
öğrenmelidirler.

Değerlendirme: Değerlendirme hem öğretmen hem de öğrenci için önemli matematiğin


öğrenilmesini desteklemeli ve gerekli bilgileri sağlamalıdır.

Teknoloji: Teknoloji matematiğin öğretilmesi ve öğrenilmesi için önemlidir, öğretilen matematiği


etkiler ve öğrencilerin öğrenmesini geliştirir.

ÖĞRETME PRENSİBİ
Etkili matematik öğretimi , öğrencilerin neyi bildiği ,neyi öğrenmeye ihtiyacı olduğunu ,
sonra ise onları destekleyerek ve kışkırtarak daha iyi öğrenmeleri sağlanmalıdır.

Öğrenciler matematiği öğretmenlerin sağladığı deneyimler ile öğrenirler. Böylece,


öğrencilerin matematiği anlayışları, bunu problem çözmede kullanma yetileri, kendilerine
güvenleri, matematiğe karşı tutumları okulda karşılaştıkları öğretimlerle şekillenir. Tüm
öğrenciler için matematik eğitiminin gelişimi, sınıf ortamlarındaki etkili matematik öğretimini
gerektirir. Öğrencilerin önceki öğrenmeleri tespit edilmeli ve etkin öğrenmeyi destekler nitelikteki
etkinliklerle öğrencilerin yeni matematiksel kavramları önceki kavramların üzerine inşa etmeleri için
fırsatlar sunulmalı ve bu süreçte öğrenciler cesaretlendirilmelidir.

Bu özelliğin ülkemizdeki müfredata yansıması ise şu şekildedir:


Öğrencilerin önceki öğrenmeleri tespit edilmeli ve etkin öğrenmeyi destekler nitelikteki etkinliklerle
öğrencilerin yeni matematiksel kavramları önceki kavramların üzerine inşa etmeleri için fırsatlar
sunulmalı ve bu süreçte öğrenciler cesaretlendirilmelidir. Neredeyse bu görüş birebir uyuşmaktadır.

Etkili matematik öğretebilmek için, öğretmenler öğrettikleri matematiği derinlemesine


anlamak ve bilmek zorunda olup bu bilgilerini öğretim aşamasında kullanabilmelidirler. Bu
özellik ise bizim müfredatımız ile uyuşmamaktadır.

Matematik Öğretimi için Profesyonel Standartlar (NCTM, 1991) kitabında matematik


öğretimi için sunulan 6 standart:
1. Yararlı matematiksel işler/etkinlikler(task)
2. Anlatımlarda öğretmenin rolünün önemi
3. Anlatımlarda öğrencinin rolünün önemi
4. Diyalogları zenginleştirme araçları
5. Öğrenme ortamı
6. Öğretme ve öğrenmenin analizi

Bu 6 standartın neredeyse hepsi bugünkü müfredat sistemimizde geniş olarak yer tutuyor ve bu
konuda destekleniyorlar.

Etkili öğretim iddialı ve destekleyici sınıf öğretim ortamlarını gerektirir.

Öğretmenler, her gün öğrenme ortamının nasıl yapılandırılacağı ve hangi matematiğin aşılanacağı ile
ilgili birçok seçim yaparlar. Bu kararlar genel olarak öğrencilerin ne öğreneceğini belirler. Etkili
öğretme, her öğrencinin matematiği anlayabileceğini yayan bir görüşe sahiptir. Bu nedenle her biri
amaca ulaşmak için gösterdikleri çabada desteklenmelidirler.

Peki bu görüşün ülkemizdeki yansıması nasıldır:

• Ders kitaplarında, ünitelerin genel sıralamasında bir değişiklik yapmamak kaydıyla ünite içindeki
kazanımların veriliş sırasında değişikliğe gidilebilir. Sınıf seviyesine göre kazanımlar birleştirilerek
işlenebilir. Gerekli hâllerde bir kazanım başka bir ünite altında da ele alınabilir. Yani bu iki görüş
aslında birbirini destekleyen iki görüştür.

Etkili öğretim sürekli gelişimi aramayı gerektirir.

Bu görüşte öğrenciyi matematiksel amaçlara sahip olmayı ve bilgiyi öğretimsel kararlar vermek için
kullanmayı içerir. Bu şekilde pratikler yapan öğretmen öğrencilerini matematiksel düşünme,
usavurma ve öğrencilere tüm anlama düzeyinde meydan okuyan öğrenme fırsatları verecek şekilde
yüreklendirir.

Bu görüşün ülkemizdeki müfredat yansımasına bakalım:

Matematiğin hayatın bir parçası olduğu unutulmamalı, bunun için her fırsat matematiksel
düşünmenin gelişimi için değerlendirilmelidir. Bu amaçla diğer derslerle Matematik dersi arasında
yeri geldikçe ilişkilendirmeler yapılmalıdır. Örneğin gerek günlük hayatta karşılaşılan gerekse Hayat
Bilgisi ve Sosyal Bilgiler dersi içinde yer bulan ekmek israfı, geri dönüşüm, sağlıklı ve planlı hayat, vergi
bilinci, sosyal güvenlik hak ve yükümlülükleri gibi konular özellikle vurgulanmalı ve bu konularda
örnekler verilmelidir. Bu iki görüş birbiriyle tamamen uyuşmasa da birbirini destekler niteliktedir.

ÖĞRENME PRENSİBİ
Matematiği anlayarak öğrenmek gereklidir.

Karışık konularda, yeterli olmak için bilgiyi esnekçe kullanmak, öğrenilenleri bir oturumdan diğerine
uygulayabilmek gerekir. Bilgi, yeterlik ve kavramsal anlama iyi bir şekilde kullanılırsa çok güçlüdür.
Kavramları anlamadan ezberleyen öğrenciler bildiklerini ne zaman ve nasıl kullanacaklarından
genellikle emin değildirler ve bu tip öğrenmeler daha çabuk unutulur. Anlayarak öğrenme sonraki
öğrenmeleri de kolay kılar. Öğrenciler eğer yeni bilgi ile var olan bilgi arasında bir anlam bağı
kurarlarsa matematik anlamlanır ve hatırlanması uygulaması kolaylaşır. İyi bağlantılı, kavramsal
temelli düşünceler yeni durumlar için kullanılmaya uygundur (Skemp , 76).

Bu görüşün ülkemizdeki öğretim programına yansıması ise şu şekildedir:

Matematik öğrenme-öğretme sürecinde öğrencilerin düşüncelerini sözlü olarak ifade etmeleri,


matematiksel kavramların içselleştirilmesi, anlaşılması ve yapılandırılmasında önemli bir yere sahiptir.
Öğrenciler, öğretim sürecinde kavramları nasıl yapılandırdıklarının bilincine sahip olursa öğrenme
işlemi öğrenci için o kadar kolaylaşır.
Öğrenciler matematiği anlayarak öğrenirler

Anlayarak öğrenme, sınıf içi etkileşimlerle zenginleştirilebilir çünkü öğrenciler matematiksel fikirleri
ve bağlantıları önererek, kendi öğrenmelerini değerlendirerek matematiksel akıl yürütme yetilerini
geliştirerek anlarlar. Sınıf içi diyaloglar ve sosyal etkileşimler, fikirler arasındaki bağlantıların ve
bilginin tekrar organize edilmesinin farkına varılışının aktarılması için kullanılabilir. Öğrencilerle
onların formal olmayan stratejileri hakkında konuşmak, öğretmenlerin onların farkında olmasına
yardımcı olur, onların net olmayan informal bilgilerini yapılandırır.

Bu görüşün ülkemizdeki müfredata yansıması ise şu şekildedir:

Matematik öğrenme-öğretme sürecinde öğrencilerin düşüncelerini sözlü olarak ifade etmeleri,


matematiksel kavramların içselleştirilmesi, anlaşılması ve yapılandırılmasında önemli bir yere sahiptir.
Öğrenciler, öğretim sürecinde kavramları nasıl yapılandırdıklarını sergilerken, bireysel ve bireylerarası
iletişim kurmaya da teşvik edilmelidir. Yani öğrencilerle bir sosyal ağ kurarak onların matematiği
anlayarak yürütmesini desteklemeliyiz.

Bireyin kendi öğrenme eylemini etkili zaman ve bilgi yönetimini de kapsayacak şekilde bireysel olarak veya grup
hâlinde düzenleyebilmesi için öğrenmenin peşine düşme ve bu konuda ısrarcı olma yetkinliğidir. Bu yetkinlik, bireyin
var olan imkânları tanıyarak öğrenme ihtiyaç ve süreçlerinin farkında olmasını ve başarılı bir öğrenme eylemi için
zorluklarla başa çıkma yeteneğini kapsamaktadır. Yeni bilgi ve beceriler kazanmak, işlemek ve kendine uyarlamak
kadar rehberlik desteği aramak ve bundan yararlanmak anlamına da gelir. Öğrenmeyi öğrenme, bilgi ve becerilerin
ev, iş yeri, eğitim ve öğretim ortamı gibi çeşitli bağlamlarda kullanılması ve uygulanması için önceki öğrenme ve
hayat tecrübelerine dayanılması yönünde öğrenenleri harekete geçirir
• DEĞERLENDİRME PRENSİBİ
Değerlendirme hem öğretmen hem de öğrenci için önemli matematiğin öğrenilmesini desteklemeli
ve gerekli bilgileri sağlamalıdır.

Değerlendirme matematik eğitiminin tamamlayıcı bir parçası olduğunda tüm öğrencilerin


matematik öğrenimine belirgin bir biçimde katkıda bulunacaktır. Standartlara bağlı kalınarak
tartışıldığında öğrencilerin hedeflere ne kadar ulaşılabildiğini anlamak için sınavlara odaklanılsa da,
aslında değerlendirmenin başka önemli amaçları vardır. Değerlendirme, verilen eğitimin sonunda
öğrencilerin belli koşullar altında ne kadar başarılı olduklarını gösterecek bir sınavdan çok, öğretmene
bilgi vermeye ve verdiği eğitimle ilgili kararlarını etkilemeye yönelik, eğitimin tamamlayıcı bir parçası
olmalıdır. Değerlendirme öğrenciye karşı yapılmamalıdır, öğrenci için yapılmalıdır.

Değerlendirme öğrencinin öğrenmesini arttırmalıdır.


İyi değerlendirme öğrenmeyi çeşitli yollar yardımıyla arttırabilir. Öncelikle, bir değerlendirmede
kullanılacak etkinlikler öğrencilere hangi matematik bilgi ve uygulamalarının değerli olduğunu
gösterebilir. Bu da, öğrencinin çalışmak için çaba sarf edip sarf etmemesi yönünde vereceği kararı
olumlu olarak etkiler. Dolayısıyla değerlendirmenin bu şekilde kullanımı, öğrencinin dikkati ve zamanı
açısından önem taşır. Öğretmenler gözlem, sohbet, öğrencilerle görüşme ya da karşılıklı etkileşimli
günlükler gibi değerlendirme tekniklerini kullanmaya başladıkları zaman, öğrenciler düşüncelerin
açıkça ifade edebilme ve öğretmenin sorularını yanıtlama süreçlerini öğrenmeye başlayacaklardır.
Değerlendirme etkinliklerinden alacakları geri bildirim, öğrencilere kendi öğrenmelerinin
sorumluluğunu üstlenmeleri ve giderek daha bağımsız öğrenciler olmaları yolunda yardımcı olacaktır.

Değerlendirme öğretimle ilgili kararlar için değerli bir araçtır.


Tüm öğrencilerin yüksek nitelikli ve derin öğrenmesini sağlamak için değerlendirme öğrenimle öyle
bir kaynaştırılmalıdır ki, dersin bölünmesinden çok sıradan bir etkinliği haline gelmelidir. Bu şekilde
değerlendirme öğretmenin de öğretimiyle ilgili uygun kararlar verebilmesine yardımcı olur. Testler ve
küçük sınavlar gibi bildik değerlendirmeler dışında, öğretmenler sürekli olarak sınıfta soru sorma,
öğrencilerle bireysel konuşmalar yapma vb. yollarla da öğrencileri hakkında bilgi toplamalıdır.

Değerlendirme öğrencilerin bilmeleri gereken ve bilebilecekleri matematiği yansıtmalı, öğrencinin


sıralı komutları uygulama becerilerinin yanı sıra, matematiği anlamalarına da odaklanmalıdır.
Öğretmenlerin ne öğretebileceği ve ne öğrenebileceği konusunda kesin bilgileri olmalı ve
değerlendirme öğretmenlerin öğretim hedeflerine uygun olarak düzenlenmelidir.

Matematik öğretmenleri bir çok değerlendirme tekniği kullanabilirler, açık-uçlu sorular, yanıt
oluşturmaya yönelik etkinlikler, çoktan seçmeli sorular, performans ekinlikleri, gözlemler, sohbetler,
günlükler ve portfolyolar. Bu yöntemlerin tümü sınıf içi değerlendirmede kullanılabilir.

İyi uygulandığında öğretmenlerin içerik ya da öğretimin formuyla ilgili kararlarında etkili olan
değerlendirme, öğrencilerin becerilerin değerlendirmek amacıyla da kullanılabilir.

Öğretmenler matematiksel hedeflerini derinlemesine anlamış olmalı, öğrencilerinin matematik


hakkında ne düşünebileceklerini bilebilmeli, öğrencilerin bilgisini değerlendirmenin değişik
anlamlarını kavramalı ve farklı kaynaklardan gelen değerlendirme sonuçlarını yorumlama yeteneğini
geliştirmiş olmalıdır.

Hiçbir insan bir başkasının birebir aynısı değildir. Bu sebeple öğretim programlarının ve
buna bağlı olarak ölçme ve değerlendirme sürecinin “herkese uygun”, “herkes için geçerli
ve standart olması insanın doğasına terstir. Bu sebeple ölçme ve değerlendirme sürecinde
azami çeşitlilik ve esneklik anlayışıyla hareket edilmesi şarttır. Öğretim programlan bu
açıdan bir yol göstericidir. Öğretim programlarından ölçme değerlendirmeye ait bütün
unsurları içermesini beklemek gerçekçi bir beklenti olarak değerlendirilemez. Eğitimde
çeşitlilik, birey, eğitim düzeyi, ders içeriği, sosyal ortam, okul imkânları vb. İç ve diş
dinamiklerden ciddi şekilde etkilendiği için, ölçme ve değerlendirme uygulamalarının
etkililiğini sağlamada öncelik öğretim programlarından değil öğretmen ve eğitim
uygulayıcılarından beklenir. Bu noktada özgünlük ve yaratıcılık öğretmenin temel
beklentidir.

TEKNOLOJİ PRENSİBİ
Teknoloji matematiğin öğretilmesi ve öğrenilmesi için önemlidir, öğretilen matematiği
etkiler ve öğrencilerin öğrenmesini geliştirir.
Teknolojinin uygun kullanımı söz konusu olduğunda öğrenciler daha çok matematiği daha
derinlemesine öğrenebilirler. Teknoloji şu an geçerli olan temel anlayışların ve kuralların yerine
geçmekten çok, bu anlayışları geliştirmek amacına hizmet etmelidir.

Matematik öğretiminde teknoloji, öğrencilerin öğrenmelerini geliştirmek amacıyla yaygın bir


biçimde kullanılmalıdır. teknolojinin varlığı, çok amaçlılığı ve gücü, öğrencilerin en iyi şekilde nasıl
öğreneceklerinin yanı sıra, ne öğrenmeleri gerektiği konusunun da yeniden değerlendirilmesini
olanaklı, hatta gerekli kılar. Bu kitapta belirtilen matematik sınıfı ortamında her öğrencinin matematiği
öğrenmesini kolaylaştırmak için, konusuna hakim bir öğretmenin yardımıyla teknolojiyi kullanma şansı
olmalıdır.

Teknoloji matematik eğitimini geliştirir.


Teknoloji öğrencilerin matematik öğrenmelerine yardımcı olabilir. Örneğin hesap makineleri ve
bilgisayarlarla öğrenciler kağıt kalemle yapılamayacak problemlerin üzerinde çalışabilirler. Teknolojik
araçların çizimsel (grafik) gücü, öğrencilerin tek başlarına yapamayacakları görsel modellerin
oluşturulmasını kolaylaştırır. Teknolojik araçların hesaplama kapasiteleri öğrencilerin uğraşabilecekleri
problemlerin türünü arttırır. Ayrıca sıradan hesaplamaların çabucak ve eksiksiz olarak yapılmasını
sağlar. Böylelikle modelleme ve kavramsallaştırmaya daha çok zaman kalır.

Öğrencilerin soyut matematiği kavramaları teknolojiyle daha kolaylaşır. Teknoloji öğrencilerin


matematiksel düşüncelere olan yaklaşımlarının niteliğini arttırır. Teknoloji öğretmenlere öğretimi
öğrencinin özel ihtiyaçlarını karşılamak için uyumlulaştırılması şansını verir. İlgisi çabuk dağılan
öğrenciler bilgisayar etkinlikleriyle ilgilerini canlı tutabilirler.

Teknoloji etkili matematik öğretimini destekler


Teknolojinin matematik dersinde etkili kullanımı öğretmene bağlıdır. Teknoloji her şeyin çözümü
değildir. Diğer öğretim araçları gibi iyi veya kötü kullanılabilir. Öğretmenler teknolojiyi öğrencilerin
öğrenme fırsatlarını zenginleştirecek matematiksel etkinlikler seçecek ya da yaratacak şekilde
kullanmalıdırlar.

Teknoloji matematik öğretmenlerinin yerini almayacaktır. Öğrenciler teknolojik araçları


kullanırlarken öğretmenden bağımsızmış gibi görünürler, ancak bu tamamen doğru değildir. Öğretmen
teknolojiyle zenginleştirilmiş sınıfta öğrencilerin öğrenmelerini etkileyecek birçok önemli karar verir.
Öğretmen öncelikle teknolojiyi kullanıp kullanmayacağına, ne zaman ve nasıl kullanacağına karar
vermelidir.

Teknoloji hangi matematiğin öğretildiğine etki eder.


Teknoloji sadece matematiğin nasıl öğretildiği konusunda değil, hangi bölümlerin öğretilmesi
gerektiği konusunda da etkilidir. Öğrenciler teknolojinin yardımıyla büyük sayılarla işlem yapmayı veya
bir çok veriyi düzenlemeyi ve çözümlemeyi daha erken yaşlarda öğrenebilirler.

Teknoloji öğretmenlere öğrencilerin matematiği anlayışını daha geniş anlamda geliştirecek


becerileri öğrencilere aktarma şansı verir. Teknolojik araçların varlığı, hesap yapma, denklem çözme
gibi amaçların önemini kaybedip öğrencilerin genelleme ve soyut düşünme becerilerinin gelişmesi
amaçlarını ön plana çıkarmaktadır. Teknoloji sayesinde matematiğin sınıfta öğretilen bir çok konusu
yeni bir önem kazanmakta, matematiksel alanın sınırları değişmektedir.

Teknoloji günümüzde matematik öğretiminde önemli olsa da tamamen teknolojiye dayalı


bir öğretim şekli kötü sonuçlanabilir. Sadece teknolojiye güvenen bir öğretmen
öğrencileriyle ilgilenme ve öğretme görevini yerine getirmez ve sadece teknolojiyi kullanan
bir öğrenci teknolojinin getireceği tembellik sayesinde verimli bir öğrenme
sergilemeyecektir. Teknoloji bize yardımcı olmalıdır, hayatımızı kaplamamalı.

Matematiksel yetkinlik, günlük hayatta karşılaşılan bir dizi problemi çözmek için matematiksel düşünme tarzını
geliştirme ve uygulamadır. Sağlam bir aritmetik becerisi üzerine inşa edilen süreç, faaliyet ve bilgiye vurgu
yapılmaktadır. Matematiksel yetkinlik, düşünme (mantıksal ve uzamsal düşünme) ve sunmanın (formüller, modeller,
kurgular, grafikler ve tablolar) matematiksel modlarını farklı derecelerde kullanma beceri ve isteğini içermektedir.
Bilimde yetkinlik, soruları tanımlamak ve kanıta dayalı sonuçlar üretmek amacıyla doğal dünyanın açıklanmasına
yönelik bilgi varlığına ve metodolojiden yararlanma beceri ve arzusuna atıfta bulunmaktadır. Teknolojide yetkinlik,
algılanan insan istek ve ihtiyaçlarını karşılama bağlamında bilgi ve metodolojinin uygulanması olarak görülmektedir.
Bilim ve teknolojide yetkinlik, insan etkinliklerinden kaynaklanan değişimleri ve her bireyin vatandaş olarak
sorumluluklarını kavrama gücünü kapsamaktadır.

2 J M R J Y â S I J W
+ F Y R F 0QF ^ I F 0 ï P
+ Z WP F S 3 F H F W

You might also like