You are on page 1of 1

Pazar 14.02.

2021

Cem Karaca’nın hüzünlü


hikâyesi ‘Beni babamın
koynuna defnedin’

Babası, Cem Karaca’nın kalbini bir


kez kırdı. Cem, bunu hiç
unutmadı... Sanatçı, 41 yıl sonra,
hayata gözlerini yummadan bir
hafta önce Karacaahmet
Mezarlığı’na gidip babasının
kabrini ziyaret etti. Dönüşte de
ailesine vasiyetini açıkladı: “Beni
babamın koynuna defnedin!” Peki
ne olmuştu da Cem Karaca
babasına kırılmıştı?

HABERİN DEVAMI İLERİ

Paylaş tweetle paylaş paylaş

YUSUF İZEL
Pazar Sabah

İnsanlar gençken, bazen fikirleri, bazen


de hayalleri yüzünden savaş vermek
zorunda kalır. Sırf bu yüzden; babalar
oğullarıyla, anneler kızlarıyla
çatışabilir... Bu çatışmalar, çoğu zaman
iyileşmesi uzun yıllar alan derin
yaralara neden olur...
Cem Karaca'yı anlatırken, onun
hayatında önemli izler bırakan babası
Mehmet İbrahim Karaca için özel bir
parantez açmak gerekiyor. Peki kimdir
Mehmet İbrahim Karaca?
Azeri asıllı bir İranlı olan Mehmet
İbrahim Karaca, bir tiyatrocuydu. 1922
yılında sahnelere adım attı. 1934
yılında ise kariyerini İstanbul Şehir
Tiyatroları çatısı altında sürdürmeye
başladı. Paydos, Macbeth ve Hamlet
gibi oyunlarda önemli roller üstlendi. İyi
derece Fransızca, Arapça ve Farsça
biliyordu.
Bir gün Ermeni bir kıza, Toto'ya (İrma
Felekyan) aşık oldu. İkili evlendi, 5
Nisan 1945 tarihinde de tek çocukları
olan Cem Karaca dünyaya geldi.

HARİCİYECİ OLACAKSIN!
Karaca Ailesi'nin oğulları, zeki ve farklı
bir çocuktu. Onu Robert Koleji'ne
yazdırdılar. Cem büyüdükçe müziğe
merak salmaya başladı. Annesi de onu
destekledi. Ama babası, oğlunun
müzikle ilgilenmesini istemiyordu. Tek
hayali, onun okuması ve hariciyeci
olmasıydı. Bunun için yoğun bir baskıya
başladı. Bu durum, Cem ile babası
arasında ilişkiyi sancılı bir hale
dönüştürdü.
Babası, oğlunun içindeki müzik aşkını
köreltmek için her yola başvurdu.
Önceleri yakın arkadaşlarını oğluna
gönderip "Cem bu şarkıcılık
sevdasından vazgeç, sana şu kadar
para vereyim" diyerek masum teklifler
iletildi. Ama Cem kararlıydı; kariyerini
müzik üzerine yapacaktı.
Mehmet İbrahim Karaca, hafif başlayan
ikna çabaları sonuç vermeyince,
baskıyı sertleştirdi. Oğlunun
Bakırköy'de konser verdiği mekanı
"Sahneye çıkan çocuk, ailesinden
izinsiz müzik yapıyor" diye polise ihbar
etti.
Adam tutup oğlunun 1963'te sahne
aldığı konsere gönderdi. Tutulan
adamların tek görevi vardı; sahneye
çıkıp şarkı söylemeye başladığı an
Cem Karaca'yı yuhalayacaklardı.
Amaç; genç Cem'in şevkini kırarak onu
müzikten soğutmaktı.
Hiçbir girişim Cem'i yolundan
döndüremedi. Dahası babasının bu
yaptıklarını duyan Cem, ona çok kırıldı.
Zaten babasının kendisini çocukken
kucağına alıp sevmediğinden, yeterli
ilgiyi göstermediğinden şikayetçiydi, bu
son olay bardağı taşıran damla oldu.
Sessiz gerilim; güçlü bir kasırgaya
dönüştü, baba-oğul ruhen başka
diyarlara savruldu.

GİZLİCE ÖPÜP KOKLARMIŞ


Aradan geçen 17 yılın ardından Cem,
milyonlarca hayranı olan bir şöhrete
dönüştü. "Artık her şeye kavuştum"
derken babasını kaybetti. Yıl 1980'di.
Cem acı haberi aldığında
Almanya'daydı ve Türkiye'ye
dönemiyordu. Çünkü 1 Mayıs isimli
plağı yüzünden komünizm
propagandası yaptığı gerekçesiyle
Sıkıyönetim Mahkemesi'nde
yargılanıyordu. Ülkesine dönemediği
için babasının cenazesine de
katılamadı.
Bu beklenmedik ölüm, Cem Karaca'nın
hayatını allak bullak etti. Bir yandan
memleket hasretiyle boğuşurken bir
yandan da baba acısı onu fena halde
sarstı. Karaca, bu sancılı süreçte
kendisiyle ve geçmişiyle yüzleşme
fırsatı buldu. Yıllar sonra babasının
aslında kendisini çok sevdiğini ama
içinden çıktığı töre gereği ona mesafeli
davrandığını, geceleri o uyurken gizli
gizli başını okşadığını, öpüp kokladığını
ve daima onun iyi olması için
çabaladığını öğrendi. Bu bilgiler,
babasına bakış açısını değiştirdi.
Sonra aslında tüm hayatı boyunca
kendisini milyonlarca insana değil,
sadece babasına beğendirmek
istediğini, tek amacının yaptığı müzikle
onun takdirini kazanmak olduğunu fark
etti. Türkiye'ye döndüğünde de ilk işi
onun mezarını koşup uzun uzun
ağlamak oldu.
AİLESİNE VASİYETİNİ İLETTİ
Cem Karaca, ölüm tarihi olan 8 Şubat
2004'ten bir hafta önce, yine
Karacaahmet Mezarlığı'na gitti.
Babasının kabrine gidip dilsiz mezar
taşına uzun uzun baktı.
58 yıllık hayatının korkunç bir hızla akıp
gittiğinin farkına vardı. Kendisinden hep
uzak gördüğü babasının yanında ebedi
bir huzur hissetti. Saatlerce orada,
öylece oturdu... Sonra yanı başından
geçip giden mezarlık görevlisini
durdurdu, onunla sonsuz yaşam
üzerine sohbet etti. Yeni tanıştığı
görevliye, "Ben babamla kucaklaşmak
istiyorum. Ben ölünce onun mezarının
üzerine defnedilebilir miyim?" diye
sordu. Görevli şaşkınlık içinde "Tabii ki,
bu mümkün" cevabını verdi. Karaca'nın
yorgun gözlerini, sevinç kapladı.
Oradan ayrılıp eve döndü. Aynı akşam
ailesine vasiyetini iletti: "Yaşarken
olmadı ama ölünce kucaklaşmak
istiyorum. Beni babamın koynuna
defnedin!"
Cem Karaca, bir hafta sonra ruhunu
teslim etti. Son yolculuğuna, isteği
üzerine bir zamanlar kırgın olduğu
babası Mehmet İbrahim Karaca'nın
koynunda defnedilerek uğurlandı.
MEZARI AÇILDI DNA TESTİ YAPILDI
Cem Karaca'nın ölümünün ardından
sanatçının çocuğunun annesi olan
Feride Balkan ile son eşi İlkim Karaca
arasında sorunlar yaşandı. İlkim
Karaca, Karaca'nın çocukluğunda
geçirdiği bir kaza sonucu kısır
olduğunu, bu yüzden Emrah Karaca'nın
sanatçının oğlu olamayacağını iddia
etti. Mahkeme kararı ile Cem
Karaca'nın mezarı açılıp DNA örnekleri
alındı. DNA testi sonucu Emrah'ın Cem
Karaca'nın oğlu olduğu tespit edildi. Bu
olaydan sonra eski eşi Balkan ile oğlu
Emrah Karaca, İlkim Karaca'ya hakaret
davası açıp kazandı.
KOVBOY FİLMİNDE OYNADI
Bir dönem tiyatro deneyimi yaşayan
Cem Karaca, kariyeri boyunca iki de
sinema filminde yer aldı. Bunlardan ilki;
1970 yapımı olan Türk işi kovboy filmi
Kralların Öfkesi'ydi. Ünlü sanatçı, Yücel
Uçanoğlu'nun çektiği bu filmde başrolü
Murat Soydan'la paylaştı. Ünlü
sanatçının, ikinci filmi ise bir dönem
birlikte müzik yaptığı Mehmet
Soyarslan'ın yapımcılığında çekilen
Kahpe Bizans'tır. Karaca, küçük bir rol
aldığı film için üç tane de şarkı
seslendirmişti.

OH BE! TEPKİSİ
Cem Karaca, Türk vatandaşlığından
çıkarılınca Almanya'da yaşamaya
başladı. Sanatçı, dönemin Başbakanı
Turgut Özal ile Almanya'da bir görüşme
yaptı ve memleketine dönme isteğini
dile getirdi. Münih'teki bir otelde
gerçekleşen bu görüşme Türkiye'ye,
"Cem Karaca, Özal'ın elini öptü, af
diledi" şeklinde yansıdı. Karaca, bu
görüşmeden iki yıl sonra 27 Haziran
1987'de yurda döndü. Polis tarafından
"Yurdunuza hoş geldiniz" denilerek
karşılanan Cem Karaca'nın ülkesinde
verdiği ilk konseri Başbakan Turgut
Özal da izledi. Döneklikle suçlanan
Cem Karaca, ardı arkası kesilmeyen bu
linç girişimleri sonrası Oh Be! isimli bir
şarkı yaptı. Karaca, o şarkıda kendini
eliştirenlere şöyle haykırdı: "Ben
döneksem döndüm diye memleketime/
Döndüm baba döndüm işte! Oh be!"
BARIŞ MANÇO İLE KARDEŞ İDDİASI
Cem Karaca ile Barış Manço çok iyi
dosttu. Ama bu samimiyet ikili
sanatçının ölümünün ardından 'İkisi
aslında kardeşti' iddiasını da
beraberinde getirdi. Almanya'nın Köln
şehrinde yaşayan bir vatandaş, 6
sayfalık bir mektup yazıp "Cem
Karaca'nın kendisinden iki yaş büyük
ve herkesten gizlediği bir ağabeyi var.
O isim Barış Manço" dedi. Bu mektup
ortalığı karıştırdı. Bu iddiaya,
Karaca'nın son eşi İlkim Karaca da
destek verdi. Ancak bu iddiayı
Manço'nun abisi Savaş Manço kesin bir
dille yalanladı: "İsterlerse DNA'larımıza
baksınlar. Olmaz, olamaz öyle bir şey!"

FİLİSTİN İÇİN ŞARKI BESTELEDİ


Cem Karaca, Filistin'e destek veren bir
isimdi. İngiltere'de verdiği konserde
Filistin'e destek çıkarak, hayranlarına
şöyle seslenmişti: "Onurlu bir mücadele
ve vatan kavgası veren yiğit ve kardeş
Filistin halkının özgürlüğü için çalıp
söylemek istiyoruz!"
"Cem Karaca'nın gırtlağı her zaman bir
kılıç gibi, sömürgecilerin karşısındadır"
diyen sanatçının Filistin Kurtuluş
Örgütü ile yakınlaşması, 1975 yılında
İzmir Fuarı sırasında oldu. Sanatçı,
fuarda gittiği Filistin standında, ziyaretçi
defterine şunları yazdı: "Egemen
güçlere karşı yürütülen bütün
bağımsızlık savaşlarının başarıya
ulaşacağına inancım var. Namuslu bir
Türk aydını ve devrimcisi olarak kardeş
Filistin halkına başarılar dilerim!" FKÖ
görevlileri bu olay sonrası sanatçıyla
yakın ilişkiye girdi. Bu tanışma
faslından sonra FKÖ yetkilileri,
Karaca'dan kendileri için plak
yapmasını istedi. Karaca, teklifi kabul
etti. Şarkı İngilizce, Türkçe ve Arapça
versiyonlarıyla piyasa sürülecektir.
Sözleri Turgay Gönenç tarafından
yazılan 'Ninni' isimli şiir, Karaca
tarafından bestelendi ve kaydedildi.
Ama piyasa çıkamadı. Karaca ilerleyen
yıllarda bu şarkının üzerine yeniden
sözler yazdı ve Mutlaka Yavrum ismiyle
Türkiye'de yayınladı.

GÜNÜN EN ÖNEMLİ MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN

DİĞER

Acun Ilıcalı'nın son Merve


halini görenler Şarapçıoğlu'ndan
inanamadı! Kızı Berk Oktay'a
Banu Ilıcalı'yla kaza gönderme
geçirmişti hastane
MANŞETpaylaştı!
odasından HABERLERİ İÇİN TIKLAYIN
Sağlığı yerinde
EN SON HABERLER

1 Bir Küçük Gün Işığı'nın Fırat'ı Berk


Oktay eşine övgüler yağdırdı: Baba
olmayı çok istiyorum!

2 Hayata yeniden tutunma hikayesi

3 Eşi, benzeri olmayan bir yer

4 Zorluk çekmek hayattaki en büyük


hediye

5 Beyaz yakalı değil dijital göçebe

6 Sular altında kalan Pakistan’ın


yardımına Türkiye koştu

7 Cildimizi kışa hazırlama rehberi

8 Mardin’de tuvallere yansıyan umut

9 Kalbim, Kuzey Ege’de kaldı!

10 ‘Ben Bu Cihana Sığmazam’ın yıldızı


Oktay Kaynarca: İntikam herkesin
içinde olan korkunç bir duygu

Anasayfa Yazarlar ZTK Spor Günaydın

Gündem Ekonomi Yaşam Dünya

Hava Durumu Galeri Sabah TV

Anasayfa Son Dakika Namaz Vakitleri Borsa

You might also like