You are on page 1of 141

' .

'
'

tanri var m1
.
1

J
'f 1 ' l

A '

• 1

• • \'' i,;( .
. 1

Richard. Swiribume . ·

- 1

A . A
TANRI VAR MI?

Prof. Dr. Richard SWINBURNE

Çeviren: Yrd. Doç. Dr. Muhsin Akbaş

Arasta Yayınları

Bursa 2001
ARASTA YAYlNLARI

Felsefe-Din-Bilim Serisi

© Richard Swinbume l996


Is There a God?

Kapak Tasarım: Arte

Dizgi-İçdüzen: Arasta

Baskı-Cilt: Çalış Ofset

ls Tlıere a God? was originally published in English in 1996. This


translation is published by arrangement with Oxford University Press.

···Tanrı Var Mı? ilk olarak l996'da İngilizce yayınlandı. Bu çeviri


Oxford University Press ile yapılan sözleşme doğrultusunda basıldı.

ISBN: 975-8484-11-7

Arasta Yayınları
Hamam Cad. No:9
Çekirge/BURSA

Tel: O 224 234 64 17

BURSA 2001
ÇEViRENiN ÖNSÖZÜ
Richard Swinburnc (1934 ) , gunumuz teist din
felsefecilerinin en önemlilerinden biridir. 1 985'ten bu yana
Oxford Üniversitesinde H ıristiyan Dini Felsefesi Nolloth
Profesörü olarak görev yapmakta olan Swinburne' ün, Din
Felsefesi ve Hıristiyan Felsefesi konularında birçok kitap ve
makalede imzası bulunmaktad ır. The Coherence of Theism, The
Existence of God. The Evolution of The Soul, Revelation, The
Christian God ve Provedince and the Problem of Evi/
Swinburne' ü n kitaplarından bazı larıdır.
Türkçe çevirisini sunduğumuz bu kitabında Swinburne, modern
bilimin Tanrı inancını destekleyen sağlam neden ler sunduğunu
ileri sürmektedir. Burada o evrenin varl ık nedeni, yeryüzündeki
hayatın anlamı ve evrendeki bilimsel yasaların işleyiş biçimi
gibi sorunları inceler. Swinburne dünyan ın düze n l i l iğinden
hareket eden teist düşüncenin bu tür problemlere diğer ciddi
alternatifler olan hüman izm ve materyaliznıden daha basit ve
daha tam yamt verdiğini savunmaktadır. Buna göre, bilim
tarafından sunulan evren tasviri ancak Tanrı ile anlam kazan ır.
Sonuç olarak biz, okuyucunun bu kitapta bil imsel verilerle
dcsteklenmiş dini bir evren ve hayat görüşü ile Tanrı hakkında
sıkça sorulan bazı sorulara doyurucu yanıtlar bu lacağına
inanmaktayız.
Bu çeviriyi Türk Dili açısın dan okuyarak katkıda bulunan
Yrd. Doç. Dr. Ramazan GÜ LENDAM'a, yayın aşamasında
yardımlarını esirgemeyen Doç. Dr. Zeki ÖZCAN ve Doç. Dr.
Yaşar AY DlN LI 'ya Copyright konusunda yardımcı olan
Oxford University Press yetkili lerine, ayrıca kitabın ın
Türkçe'ye çevri lnıesine izin veren ve Türkçe çcviriye Önsöz
yazan Prof. Dr. Richard Swinburne'e gönü lden teşekkür ederim.

Yrd. Doç. Dr. M uhsin AKBAŞ


Çanakkale 200 1
YAZARlN TÜRKÇE ÇEViRiYE ÖNSÖZÜ

Tanrı Var mı! (ls There A God!)'nın Türkçe


çevirisini büyük bir mutlulukla karşılıyorum. Tanrı Var
mı! kitaplanından bir İslam ülkesinin diline çevrilen ilk
kitaptır. Burada var olduğu iddia edilen . Tanrı
Müslümanlar. Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından benzer
biçimde ibadet edilen Tanrı'dır; ve bu kitapta onun var
olduğu yönünde sunulan argümanlar (bir istisna ile),
Hıristiyanlara olduğu kadar Müslümanlara da aynı
biçimde açıktır. En genel doğal dünya fenomeninden
Tanrı'nın varlığına giden doğal teoloji geleneğinin kökleri,
hem Aristoteles ve Platon"tın Yunan felsefesinde hem de
Yahudi Kutsal Kitaplarında bulunmaktadır. Bunların her
ikisi de Hıristiyan ve İslam düşüncesini, özellikle de erken
dönem büyük Müslüman düşünürlerin çalışmalarını.
benzer biçimde aydınlatmıştır. Gerçekten Batı
Hıristiyanlığı Yunan felsefesinin çoğuna İslam
dünyasından geçerek ulaşmıştır. Bu nedenle, bu kitaptaki
argümanlar bana Hıristiyan ve Yahudi düşüncesi ile
olduğu gibi İslam düşüncesi ile de büyük oranda uygunluk
gösterecek gibi gelmektedir. Aynı zamanda sadece tüm
insan ırkı için ortak olan düşünce kalıplarına dayanılması
nedeniyle, argümanların bu dini geleneklerin şu an etkisi
dışında bulunanlara da hitap edeceğini ummaktayım. Dr.
Muhsin Akbaş'a kitabıını Türkçe'ye çevirmesinden dolayı
çok teşekkür ederim.

Richard SWINBURNE
IÇIN D E KIL E R
GIRIŞ 1
1-TANRI3

'
2-VARLIGIN AÇIKLAMASI19
iki Tür Açıklama 19
Açıklamanın Doğrulaması 23
3-TANRI'NIN BASITLIGI35
Nihai Açıklama 35
Teizmin Basitliği 39
4-TANRI'NIN VARLIGININ
DÜNYAYI VE ONUN DÜZENINI AÇIKLAMASI 43
Evren Ve Onun Doğal Yasaları 43
insan Ve Hayvan Bedenleri 49
5-TANRI'NIN VARLIGININ
INSANLARlN VARLIGINI AÇIKLAMASI 63
insan Ruhları 63
Bilimsel Açıklamanın Vokiuğu 72
Teist Açıklama 80
6-TANRI'NIN KÖTÜLÜGE
IZIN VERMESININ NEDENI 85
Ahlaki Kötülük 87
Doğal Kötülük 96
7-TANRI'NIN VARLIGININ
MUCIZELERI VE DINITECRÜBEYI AÇIKLAMASI103
Mucizeler 103
Vahiy111
Hiristiyan Vahyi 112
Dini Tecrübe 116
SONSÖZ: BÜTÜN BUNLARIN ANLAMI NE? 127
iNDEKS129
GiRiŞ
Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki felsefeci ler
arasında en yüksek entel lektüel düzeyde yüriitii len Tanrı'nın
varlığına i l işkin tartışmalarda, son yirmi-otuz yıldır yeni bir
uyanış oldu. Bu konunun hem çok büyük bir öneme sahip
olduğu hem de aynı düzeyde entellektüel ilginin merkezi olduğu
kabu l ed i ld i . Hıristiyan düşünürler bu tartışmada dikkati çekmiş
ve tartışına Din Felsefesi dersi alan felsefe öğrenci lerinin
sayısında önemli bir artışa yol açmıştır. Ancak bu tartışınaların
pek azı, basın ve yayın tarafıııdan Tanrı'nııı varl ığının
entellektüel anlamda kaybeditmiş dava olduğuna ve d ini
inanışın akılcı olmadığına inandırılan topluma ulaşmıştır.
Bu gibi konularda halkın görüşü, aralarında Richard
Dawkins'in Kör Saatçi [ The Blind Watchmaker] ( 1 986) ve
Stephen Hawking'in Zamanın Kısa Bir Tarihi [A Brief History
of Time] (1988)'nin de bulunduğu, seçkin bilim adamları
tarafından yazı lmış birkaç kitap tarafından oluşturu lur. Benim
bu kitaplarda savunulan bil imsel teorilere çok az itirazım var;
ayrıca Hawking'in fizik alanındaki sezgisini ve Dawkins'in
açıklamalarındaki berraklığı sadece takdir edebil irim. Ancak bu
kitaplar, kendi bilimsel teorilerinin herhangi bir biçimde
dünyanın sürekliliğini sağlamaya çalışan bir Tanrı olnıad ığıııa
işaret ettiği iddiasını taşımaktadırlar. Bununla birl ikte, bu
yazarlar bu konudaki felsefi tartışmalara pek aşina olmadıkları
gibi, sık sık kendilerinin Tanrı hakkındaki görüşlerinin de
eleştiriye açık olduğunun farkında deği ldirler. Bu kitabı
yazmaktaki amacım, Tanrı'mn Varlığt [ The Existence of God]
( 1 979) başl ıklı daha önceki bir kitabımda iddia ettiğim,
Tanrı'n ın varl ığına il işkin kesin argüman ın kısa bir uyarlamasın ı
daha gen iş bir topluluk için önererek bu soruna çözüm bulmaya
yardımcı olmaktır.
Benim argiimanımın temel yapısı şudur: B i l i m adamları,
tarihçi ler ve dedektifler olayları gözlemler ve oradan bu
Tanrı Var mı?

olayların meydana çıkışını en iyi biçimde açıklayan bazı


teorilere yönel irler. B i z, olayların belirli bir teoriyi başka bir
teoriden daha iyi desteklediği -yani, o olaylar esas alındığında
doğru olması daha olası olduğu- sonucuna u laşınada
araştırmacıların kullandıkları ölçütleri inceleyip ortaya
çıkarabiliriz. Bu ölçütlerin aynısını kullanarak, Tanrı'nın var
olduğu görüşünün sadece sınırlı sayıdaki olayları değil,
gözlemlediğimiz herşeyi" açıkladığını görüyoruz. Bu bize, bir
evren olduğu, onun bilimsel yasalarla işlediği, çok karınaşık bir
biçimde düzenlenmiş anlaşılması güç bedeniere sahip bil inçli
hayvanları ve insanları içerdiği, kendimizi ve dünyamızı
geliştirmek için pek çok olanağa sahip olduğumuz gerçeğini ve
dahası insanların bildirdikleri mucizelere ve dini tecrübelere
i lişkin daha özel olayları açıklar. B i limsel nedenler ve yasalar
bunlarm bir bölümünü açıklamaya çalışsa da (ve bir dereceye
kadar bunu başarsalar da), bu nedenlerin ve yasaların
kendi lerinin açıklanınası gerekl idir; bunu da Tanrı'nın eylemi
yapar. İşte bilim adamlarının teori lerine ulaşmak ıçın
kul landıkları bu ölçüllerin kendi leri, bizleri o teorilerin ötesine,
var olan her şeyin süreklil iğini sağlayan bir yaratıcı Tanrı'ya
yöneltir.

• Çevinnenin Notu: Çeviride bundan sonra görülecek italikler, kitabın


yazarına aittir. Ayrıca çevirmenin notu, bundan sonra d ipnotun
sonunda ç.n. kısaltınası ile verilecektir.

2
1-TANRI
Benim konum, Batıl ı dinin (Hıristiyanl ık, Yahudi l i k ve İ slam)
gene l l ikle anladığı biçimde bir Tanrı'nın var olduğu iddiasıdır.
Ben bu iddiaya teizm adını veriyorum. Bu bölümde, bu iddianın
ne an lama geldiğini açıklayacağıın. Daha sonraki bölümlerde,
bu teorinin doğru olmasının neden lerine geçebi liriz. Bu
bölümde Tanrı bunu yapar ya da şunun gibidir d iye yazdığım
zaman, bir Tanrı olduğunu varsayınadığıını, ancak sadece bir
Tanrı var iddiasının ne an lama geldiğin i açıklamaya çalıştığıın ı
vurgulamak istiyorum. Ben burada, Bat ı l ı dinde ibadet
edi lenden başka bir varlığın adı olarak, 'Tanrı' kavraınınııı
oldukça farkl ı bir anlamda vniaşıldığı bir dini gelenekteki Tanrı
vardır iddiasını değerlendirmekle doğrudan i lgilenıniyoruın.
Ancak, teizmin gözleın lenen olayları ıyı bir biçimde
açıkladığını değişik yerlerde iddia ederken, zaman zaman başka
anlamdaki bir 'Tanrı' kavramına başvuranları da içine alacak
biçimde başka hipotezlerin olayları daha az iyi açı klarlığına
işaret edeceğim. Batı geleneğinin merkezinde bile Tanrı'nm
nasıl old uğuna il işkin bazı anlaşmazl ıklar vardır; bunların
birkaçma bu bölümde dikkat çekeceğim ve Tanrı'nın neye
benzerliğine i l işkin bazı görüş lerin diğerlerine tercih ed i lmesi
gerektiğini ileri süreceğim. Teizın, Tanrı'nın kişisel bir varlık
olduğunu -yani, bir an lamda bir kişi olduğunu- iddia eder. Ben
bir kişi i le, (bilinçli davranmak için) temel güçler, amaçlar ve
inançlar sahibi bir bireyi anlatmak istiyorum.
Kasıtlı eylem, bir kişinin yaptığı ve yapmayı istediği bir
eylemdir -ben aşağıya doğru yürürken ya da demek istediğim
bir şeyi söylerken olduğu gibi. Temel eylem, bir bireyin başka
bir kasıtlı eylem yapmadan, isteyerek öylece yaptığı eylemdir.
Benim Oxford'dan Londra'ya gitmem temel olmayan bir
eylemdir, çünkü onu istasyona gitme, trene binme gibi diğer
başka eylemlerden sonra yaparım. Ancak elimi sıkma, bacağıını
hareket ettirme ve hatta 'bu' demek, temel eyleınlerdir. Ben
on ları, başka kasıtlı eylemlerde bulunmaksızın hemen yaparım.
(Doğru, eğer temel eylemi yapacaksaın, bazı olaylar bedenimde
olmak zorundadır -sin irlerim uyarı ları iletmek zorundadır.
Ancak bunlar benim kasıtlı olarak meydana getirdiğim olaylar
Tanrı Var mı?

değildir. Onlar sadece olur -hatta onlar hakkında bi lgim


olmayabil ir.) Temel güç ile, temel eylemi yapacak gücü
kastediyorum. Biz insan lar birbiriınizinkine benzer temel
güçlere sahibiz. Bunlar genelde, düşünce güçleri ve her
birimizin beden olarak adlandırdığı küçük özdek kütlesi
üzerindeki güçlerle sınırlıdır. Ben, beden im dışındaki dünyada
sadece beden imle kasıtlı bir şey yaparak etki meydana
getirebil irim. Bir kapıyı, elimle kapı kolunu tutarak ve onu
kend ime doğru çekerek açabi lirim; veya ağzıın ı kullanıp bir şey
söyleyerek sana bir şey öğretebilirim. Başka bir eylem yaparak
(kendime doğru çekınem gibi) kasıtl ı bir biçimde bir etki
meydana getirdiğim zaman (kapın ın açılınası gibi), öncekini
yapmak temel olmayan bir eylemi yerine getirmektir. Benim
Londra'ya gitmem, bir kitap yazmanı. hatta bir vidayı duvara
sıkıştırınaın, bütün bunlar başka temel eylemler aracıl ığıyla
yaptığım temel olmayan eylemlerdir. Herhangi bir kasıtlı eylem
yaparken, böylece bir umaca ulaşınaya çal ışırım. Bu amaç,
genell ikle eylemin kendisinin ötesinde bir şey olurken (adayı
terkedebilmek için bir kapıyı açarım), ara sıra eylemin
kendisinin yapılmasına yönelik bir şey de olabilir (şarkı
söylemek için söylediğim zaman olduğu gibi).
inançlar, dünyanın nasıl olduğuna i l işkin çoğu zaman
doğru, ancak bazen de yanlış görüşlerd ir. inançlar doğru
olduğunda ve açıkça kanıtlandığında, bi lgiyi oluştururlar.
Beden lerimizin ötesindeki dünya hakkındaki insanca bilgimiz,
beden lerimiz ötesinden gelen ve bedenlerimizi etkileyen ışık,
ses, koku ve benzeri uyarıcı lar tarafından oluşur. Bunun nedeni,
dünya hakkındaki bilgi lerimizi elde ettiğimiz ışık partikü llerinin
gözlerimize, ses dalgalarının (konuşma tarafından meydana
getiri len ler ile birlikte) kulaklarımıza ulaşınasıdır. Tanrı'nın,
bizimkilerden çok ayrı nitelikte olmakla beraber, temel güçlere,
inançlara ve amaçlara sah ip olmada bizim gibi olduğu
düşünülür. İnsanlar ya erkek ya da dişidir. Ancak teist doğal
olarak, Tanrı'nın ne erkek ne de dişi olduğunu iddia eder. Ne
yazık ki İngil izce, herhangi bir cinsiyet iınası taşımayan bir
şah ıs zamirine sah ip deği ldir. Bu nedenle geleneği takip ederek

4
Richard Swinburne

Tanrı'ya 'he'· zaınırı ile işaret edeceğim, ancak herhangi bir


erkeklik anlamı taşımad ığını vurgulamak isterim.
Tanrı'n ın temel güçlerinin sonsuz olduğuna inanı l ı r: O.
di lediği herhangi bir olayı temel eylem olarak meydana
getirebi l i r ve bunu böyle yapmak için bel irli biçimlerde
çal ışacak keıniklere veya kastara gereksinim duymaz. Özdeksel
nesneler de dah il olmak üzere di lediği nesneleri var edebilir ve
onları her an varlık aleminde tutabilir. B iz, kendimizi sadece
nesneleri hareket ettirecek değil, aynı zamanda onları bir anda
yaratacak temel bir güce sah ip olarak bulduğu muzu hayal
edebil iriz -örneğin, bir kalem veya bir tavşanı var etme, onları
varlık aleminde tutma ve ondan sonra var olmalarına izin
vermeme gücü gibi. Bu varsayıında h içbir çelişki yoktur, ancak
gerçekte hiçbir insan böyle bir güce sah ip değildir. Tanrı'nın
büyük-küçük her şeyi yaratmak. korumak veya yok etmek için
bir güce sahi p olduğu, teistin Tanrı hakkındaki iddialarından
birkaçıdır. Ayrıca o, nesneleri hareket ettirebilir veya onlara
başka şeyler yaptırabil ir. O, bilim adam larının ortaya çıkardığı
biçimde, onların birbirlerini çekmelerine veya itmelerine neden
olabilir, onların kendileri dışındaki nesnelere başka şeyler
yaptırınasına veya onların çeşitli şeylere maruz kalınalarına
neden olabilir: O, gezegenleri Kepler'in ortaya çıkard ığı
biçimde hareket ettirebil ir: biz bir kibrit ile tutuşturduğuınuzda
barutu patiatabi l i riz veya o gezegenleri oldukça değişik
biçim lerde hareket ettirebilir ve kimyasal özdekler şu an
hareketlerini düzenleyenlerden başka koşu llar altında
patiayabilir veya patlaınayabi lir. Tanrı doğa yasaları ile s ın ırlı
deği ldir; o -eğer uygun görürse- on ları yaratır, değiştirebilir
veya bir süre için askıya alabilir. Teknik bir teriın ile an latacak
olursak, Tanrı'nın her şeye giicii yeter [ onmipoteut], o her şeyi
yapabil ir.

• İngilizce he, Türkçe'deki üçüncü eril tekil şahıs zamiri 'o'ya karşılık
gelmektedir. Ayrıca, burada olduğu gibi, he zamiri i le onun iyelik
hali his ve nesne hali him, God (Tanrı) gibi cinsiyet bildirmeyen
tekil adlar için de kullanılır (ç.n.).

5
Tanrı Var mı?

İnsan inançlarının alanı sınırlıdır ve onların bir bölümü


doğru, bir bölümü yanlıştır. Tanrı'nın her şeyi bilen
[omniscient] olduğuna inanılır -yani, o her şeyi bilir. Başka bir
deyişle, doğru olan ne varsa, Tanrı onun doğru olduğunu bilir.
Eğer M.Ö. I Ocak 10 milyon tarihinde bugünkü New York'un
bulunduğu yerde kar yağdı ise, Tanrı orada o zaman kar
yağdığını bilir. Eğer Goldbach varsayımının · kanıtı varsa
(ınateınatikçilerin son 300 yıldır bulmaya çal ıştıkları bir şey),
Tanrı bunun ne olduğunu bilir; eğer bir kanıtı yoksa, Tanrı onun
kanıtın ın olmadığını bilir. Tanrı'nın bütün inançları doğrudur ve
Tanrı doğru olan her şeye inanır.
insanlar amaçlarını oluştururken arzularından, şu değil de
bu seçimi yapan doğal eğil imlerinden etkilenirler. Arzularıınız,
yeme, içme, uyuma ve seks gibi bedensel fızyoloj iıniz
tarafından meydana getirilenler ile, şöhret ve servet arzuları gibi
bir dereceye kadar kültürüınüz tarafından biçiınlenenleri içerir.
Bize öyle geliyor ki (doğrusu ben inanıyorum ki) bizler,
arzu larıımza karşı mücadele etmekte ve doğal olarak eği limli
olduğumuzdan başka bir eylemde bulunmakta bir dereceye
kadar özgürüz; ancak bu da çaba gerektirir. insanlar sınırlı
özgür iradeye sahiptir. Ancak Tanrı için bu tiir sın ırın söz
konusu o lmadığına inan ı l ır. O, arzuların kendisi iizerinde hiçbir
nedensel etkisinin olmamasından dolayı tamamen özgürdür. O,
her şeye gücü yeten bir varl ık olarak sadece d i lediğini yapınakla
kalmaz, seçimlerin i yapmada da tam olarak özgürdür.
Bu durumda teizm, Tanrı'nın her şeye gücü yeten, her
şeyi bilen ve tamamen özgür bir kişi olduğunu iddia eder.
Ancak bu iddiaları nasıl anlayacağımız konusunda dikkatli
olmal ıyız. Her şeye giicii yeten bir varlık, her şeyi yapabilir.
Ancak bu, onun evreni aynı anda hem var hem de yok
edebileceği, 2+2'yi 5 yapabileceği, bir şekli aynı anda hem
yuvarlak hem de kare yapabi leceği ya da geçmişi
değiştirebi leceği an lamına mı gelir? Dini geleneğin çoğunluğu,

' Goldbach Varsayımı, iki a sa l sayının toplamı çift sayıyı verir


1 +3=4; veya 5+7=12 gibi- biçiminde i fade edilebil ir. (ç.n.).

6
Richard Swinbume

Tanrı'nın bun ları yapamayacağını iddia etmiştir; bumın nedeni,


Tanrı'nın zayıf o lması değil, ancak 'bir şekli ayn ı anda yuvarlak
ve kare yapmak' gibi sözlerin anlam l ı bir şey anlatmaınalarıdır.
Hem kare hem de yuvarlak olan hiçbir şekil yoktur. B i r şeyin
kare olduğunu söylemek, bir bakıma o şeyin yuvarlak
olmadığını söylemeyi gerektirir. O halde, tekni k anlatıınla,
Tanrı mantıksal olarak olası olmayan (kendi içinde çel işki
içeren) şeyi yapamaz. Tanrı evreni var edebilir ve Tanrı evreni
var etmeyebil ir, ancak Tanrı evreni aynı anda hem var hem de
yok edemez. Teistlerin şimdi söylediğim şeyleri söylemesi n i
gerektiren neden, ilk olarak açıkça onüçüncü yüzyılda büyük
Hıristiyan felsefi teoloğu St Thomas Aquinas tarafı ndan
anlaşılmıştır.
Bana öyle geliyor ki, aynı düşünceler Tanrı'nın her şeyi
bilmesini de benzer biçimde d ikkatli olarak anlamaınızı
gerektirir. Tanrı'nın sadece ınantıksal olarak olanaksız olanı
yapınası değil, Tanrı'nın ınantıksal olarak bil inmesi olanaksız
olanı bilmesi de bekleneınez. Başka birinin özgür iradesi i le
yarın ne yapacağın ın bil inmesi (yan l ışlık olasılığı olmaksızın),
bana mantıksal olarak olanaksız görünüyor. Eğer ben yarın
Londra'ya gitmeyi veya evde kalınayı seçmekte gerçekten
özgürsem, ayrıca eğer birisinin benim yarın ne yapacağıma
i lişkin bir inancı varsa (Londra'ya gideceğim gibi), ben yarın bu
i nancı yanlış çıkarına (örneğin, evde kalarak) gücüne sah ibiın .
B u nedenle, hiç kimse (Tanrı bile) benim yarın neyi yapınayı
seçeceğimi (yanılına olasılığı olmaksızın) bugünden bi lemez. O
neden le ben, Tanrı'n ın her şeyi bilmesini, bizim Tanrı'nın
herhangi bir zamanda o an bil inmesi ınantıksal olarak olası olan
her şeyi bi lmesi biçiminde an lamaınızı öneriyorum. Bu,
insan ların yapmadan önce özgür olarak yapacakları şeyin
bi lgisini kapsaınaz. Tanrı'nın her şeye gücü yettiğine göre,
Tanrı sadece özgür kişiler olmasına izin verd iği için özgür
kişi ler olacaktır. O halde, i lahi bilgideki bu sımrlaına,
kendisinin özgür kişiler yaratma seçiminin sonuçlarından (ki
Tanrı bunları önceden görebi l i r) kaynaklamr. Bununla birlikte,
benim özgür kişi lerin yapacaklarını yapıncaya kadar Tanrı'n ın
olacakları bi lmeınesine i 1 işkin düşi.inceınin, genel H ıristiyan

7
Tanrı Var mı?

(veya Yahudi veya Müslüman) görüşü olmadığmı belirterek


okuyucuyu uyarmal ıyım. Bununla birlikte, benim görüşümün
belirli Kutsal Kitap bölümlerinde işaret edildiğine inanıyorum;
Yunus kitabmın doğal yorumu buna örnektir: Tanrı Yunus'tan
N i neve'nin yok edi leceğini insan lara bildirmesini istediğinde o,
orayı yok etmesi gerektiğine inanmıştı; ancak N ineveli ler tevbe
etti de, Tanrı önbilisini gerçekleştirmeye gerek görmedi . Burada
her şeyi bilen Tanrı anlayışım ızm arındırılmas m ı savunmakta
ben, Aquinas gibi diğer H ıristiyan felsefecilerinin önceki
dönemlerde izlediği temel Hıristiyan Tanrı anlayış m m kendi
içinde arındırma sürecini, biraz daha i leri götürmüş oluyorum.
Bunların hepsi, insan ların neyi seçeceklerini tamamen
belirleyen hiçbir nedenin (beyin durum ları veya Tanrı olsun)
olmaması anlammda, onların smırlı özgür iradeye sahip
olduğunu varsayar. Biz çoğunlukla böyle bir güce sahip
olduğumuzu düşünürüz. Bilim adamları bugün, cansız dünyan ın
bile tamamen gerekirci [deterministic] bir dünya olmadığını
anlamışiardır -ayrıca düşünce ve seçim dünyası daha az açık bir
biçimde önceden bilinebilir bir dünyadır. (Bu konudan 5.
Bölümde biraz daha çok söz edeceğim.)
Teizme göre Tanrı -her şeye gücü yeten, her şeyi bilen ve
tam an lamda özgür kişi- sonsuzdur [elemal]. Ancak iki değişik
tür 'sonsuzluk' anlayışı vardır. Kutsal Kitap yazarların m
anladığı gibi biz d e sonsuzluğu, sonu olmayan [everlasting]
olarak anlayabiliriz: Tanrı, geçmişin her an mda var oldu, şu an
var ve geleceğin her anmda var olacak, anlammda sonsuzdur.
D iğer taraftan biz 'sonsuzu,' 'zamansız' [timeless] olarak
anlayabil iriz: Zaman m dışında var olması anlamında Tanrı
sonsuzdur. Bu sonuncusu, M . S . dördüncü yüzyı ldan
andördüncü yüzyıla kadar bütün biiyük felsefi teologların
(örneğin, Augustine, Boethius ve St Thomas Aquinas),
Tanrı'nın sonsuzluğunu anlama biçimidir. Bu görüşe göre Tanrı,
kelimenin tam anlamıyla, bugün veya dün veya yarın var
olmayıp, o yalnızca vardır. O zamansız bir 'an ında,' M.S. 1 995
ve M .Ö. 587'nin olayiarına 'ayn ı anda' neden olur. Yine,
zamansız bir anında o, M . S . 1995 ve M .Ö. 587'de olmakta
olan ları (oldukları gibi) ayn ı anda bil ir. Birçok nedenden dolayı

8
Richard Swiııhurm:

ben, bu goruşe pek anlam veremiyorum. Örneğin, Tanrı'nın


1995'te var olduğu ve o zaman olanları (oldukları gibi) 1 995'te
b i ld iği anlamına gelmedikçe, Tanrı'nın M . S . \995 yılının
olaylarını bildiğini söylemekle aniatı lmak istenen şeyin ne
olduğunu anlayamıyorum. Ayrıca o, aynı bi lgi eylem inde M.Ö.
587'nin olaylarını bi lemez -çünkü bunlar değişik yıl lard ır. Bu
nedenle ben, Tanrı'n ın sonsuz olması an layışmı, zamansız
olması yerine sonu olmaması biçiminde anl ıyorum. O, sonu
gelmeyen zamanın her bir anın da vard ı r.
Teizm i n zamanın her bir anında Tanrı'ya yüklediği d iğer
bütün temel nitelikler, güç, bilgi ve tanı özgürlükten oluşan i.iç
nitel ikten çıkmaktad ır. B u nedenle Tanrı'nın bedem·i= olduğu
düşünü lii r. B ir kişinin bir bedene sahip olması, sadece kendisi
ile tiziksel dünyayı etki leyebileceği ve onun hakkında doğru
bilgi elde edebi leceği bir özdek parçası olmasıdır. Ancak her
şeye gücü yeten Tanrı, dünyayı etki leyebi l ir ve ona bağlı
olmaksızın onu bi lebil ir. Bu nedenle o, beden sahibi olamaz;
dünyayı etki lenıek ve ondan bilgi almak için özdeğe bağlı
değildir. B izim kolunıuzu hareket e1tirmeın iz gibi, Tanrı da
öylece yıldızları hareket ettirir -bir temel eylem olarak. Onuıi
her şeye gücünün yetmesinden, kol lara, duyu organ larına veya
ışık ışınlarının doğal işleyişine gerek duymaksızın her yerdeki
varl ıklara etki yapabi lmesi ve her yerde ne olduğunu bilmesi
anlam ında, Tanrı'nın her yerde var olan [omnipresent], (yani,
her yerde var olan) olduğu da anlaşı lmaktadır. Ancak onun her
yerde hazır bulunmasına karşın, o uzamsal uzanıma sahip
değildir, uzayda yer kaplamaz -çünkü onun bedeni yoktur.
Bundan dolayı, omın hiçbir uzamsal organı da yoktur; onun bi r·
yerde var olması tamamın ın her yerde var olması demektir. Bir
parçası İngi ltere'de, diğer bir parçası Amerika B i rleşik
Devletleri'nde değildir.
Her şeye gücü yeten Tanrı, eğer istemiş olsaydı, evrenin
varolmasın ı engelleyebilirdi. O halde, sadece Tanrı omın
varlığına izin verdiği için o vardır. B undan dolayı, ya o evrenin
varl ığına neden olur ya da başka bir kişinin bunu yapmasına
neden olur veya izin verir. Bu nedenle, bu anlamda o, evrenin
yaratrCistcltr ve o, -aynı argümanla- onun devamlı varl ığın ın

9
Tanrı Var mı?

aynı derecede sorumlusu olarak, evrenin koruyucusudur. Evren


var oldukça. Tanrı onun varl ığından (ve onun içindeki her bir
nesneden) sorumludur. Bu sonlu bir zaman olabilir -evren
bel irli bir zaman önce var olmaya başlamış olabilir; bugünkü
bil imsel kanıt. evrenin var olmaya 'Big Bang' i le 1 5 m ilyar yıl
önce başladığını göstermektedir. Evren, her zaman var olmuş da
olabil ir. Teist, bu görüşlerden birine veya diğerine bağlanmış
değildir. Ancak teist, evren her zaman var olmuş da olsa, onun
zamanın her bir anındaki varl ığının, Tanrı'n ın o zamandaki
koruma eyleminden kaynaklandığını iddia eder.
Tanrı'nın diğer bütün nesnelerin yalnızca varlığından
değil, ayrıca onların sahip oldukları güç ve eğil imlerden de
sorumlu olduğuna inanı l ır. Cansız şeyler belirli güçlere
sah iptirler -örneğin, belirli yönlerde hareket etme, birbirini
çekme veya itme. Bunlar, daha önce kul landığım anlamda
'temel güçler' değildir; bir temel güç, bir şeyi bile bile seçerek
yapma gücüdür. Cansız şeylerin güçleri, etki üretme güçleridir;
ancak bu, seçim yoluyla veya bir amaç için değildir. Genelde
cansız şeyler etki edilen biçimde hareket etmek, bel irli koşullar
altında güçlerin i kul lanmak zorundadır -barut doğru ısıda ve
basınçta yakıldığı zaman patlamak zorundadır. Belirli koşullar
altında güçlerini kullanma eği limine sahiptir, demekle anlatmak
istediğim şey budur. (Çok küçük ölçekte, dünya tamamen
belirlenmiş deği ldir -atoınlar ve daha küçük partikül ler sadece
şunu değil de bunu yapma eği lim ve olasılığına sah iptir. Onların
güçlerini kullanma eğilimi sadece bir olasıl ıktır. Ancak bu
rastgelel ik, bir tercih sorumı değildir ve bu nedenle on ların
eylem leri kasıtlı değildir.) Teizm, Tanrı'nın her bir zamanda
cansız şeylerin giiç ve eği limiere sahip olmalarına neden
olduğunu iddia eder. Tanrı, barutun devamlı olarak patlama
gucune sahip olmasına ve doğru ısıda ve basınçta
tutuşturulduğunda bu gücü kul lanma eği limine neden olur.
Teizm, aynı biçimde, bitki ve hayvanların (ve kasıtlı biçimde
davranmad ıkları sürece ınsan beden lerinin -örnegın,
atardamarlarımız ve damarlarımız etrafında kan
pompalandığın da) sahip ·oldukları giiç ve eği limlere, Tanrı'n ın
neden olduğunu iddia eder. Ayrıca Tanrı, insanların varlığından

lO
Richard Swinbıırnc

da sorumludur. O, fiziksel zorunluluk olarak bizim hareket


etmemize neden olabi lir. Ancak bizim sın ırlı özgür irademiz
olduğu düşünülürse, Tanrı bizim ed indiğimiz amaçları
oluşturınaın ıza neden olamaz. O amaçları oluşturmak bize
bağlıdır. Ancak Tan rı bizdeki hareket etme temel giiçlerini her
an korur ve bu biçimde oluşturduğumuz amaçların dünyada bir
etki yapmasını sağlar. Tanrı bizim elimizi hareket cttirme ya da
ettirmeme amacını oluşturup oluşturmanıamızı seçmeınize izin
verir; ve Tanrı. biz o amacı oluştururken. onun istenen amaca
hizmet etmesini sağlar (normal olarak) -eğer elimizi hareket
ettirmeye çal ışıyorsak. o hareket eder.
Tanrı, nesnelerin varlığı i Ic hareket etme güç ve
eği im lerini koruyarak bir etki meydana get irmek için eylemde
bulunduğu zaman. o etk iyi temel ol mayan b i r biçimde ortaya
çıl arır. Tanrı banıtu, patlama gücünü ve onun
tu.uşturulduğunda gucunu uygulama eğilimini koruyarak
ratlat1ığında, o patlamayı temel olmayan bir biçimde üret ir -

1 en i•n kapıyı kend ime doğru çekerek kap ın ın açılmasına neden


olnum gibi. Tanrı genell ikle olağan tarihsel olayları bu temel
olmayan yollarla meydana getirir -yani, diğer nesnelerin o
olr.yları meydana getirmesine etki ederek. Ancak temel bir
eylenı le herhangi bir olayı meydana getirebilir; ve ara sı ra.
teistin iddiasına göre, temel bir biçimde etkiler üret ir. Bazen o,
sonuçları ortaya çıkarmak için doğal dünyaya doğrudan
müdalıale eder -örneğin, normal süreçlerle iyi leşemeyecek
birinin, kanserden kurtul ması gibi . (Bölüm 7'de bumın gibi i lahi
eylemlerden daha fazla söz edeceğim.)
Tanrı'n ı n tamameu iyi olduğuna inan ılır. Onun tamamen
iyi olması, onun tam özgürlüğünden ve her şeyi bi tınesinden
anlaş ı l ır. Tam özgür olan bir kişi, elbette (sonuçta) en iyi eylem
olduğuna inandığı şeyi yapacak ve (sonuçta) kötü olduğuna
inandığı bir eylemi asla yapmayacaktır. Bir sonuca ulaşmak için
bir amaç oluşturulacak her durumda, sonuca ulaşınaya çal ışmak
bir an lamda hedefe ilişkin iyi bir şeyi içermekted ir. Londra'ya
gitmeye çalışmak için ben im Londra'da bul unmam ı, bir biçimde
iyi bir şey saymalıyıın -ya orada bulunmaktan hoşland ığım için
ya da bu yolla hoş olmayan bir durumdan kaçmabi leceğim için

ll
Tanrı Var ını?

ya da Londra'da bul unmak ben im görevim olduğu için.


Londra'da bulunmanın bir yönünü iyi saymak, Londra'ya
gitmek için bir nedene sahip olmaktır. Londra'ya gitmek için
hiçbir nedenim olmasayd ı. benim oraya gitmem kasıtlı bir
eylem olmazdı (yapmayı istediğim bir şey olmazd ı ). Bundan
dolayı, bir kişinin kasıtl ı eylemleri kısmen akı lcı olmalıdır; o,
kasıtlı eylemlerde kısmen akı lcı düşüncelerle
yön lendirilmelidir. Bununla beraber. daha önce söz edi ld iği gibi
biz insanlar, arzuların etkisi altında olmamız nedeni i lc
tamamen akılcı deği liz. (Arzuları akı lcı olmamakla
nitelendi rerek onlarda bir yan lışl ığın olduğunu. on ları kabul
etmemem iz gerektiğini anlatmak istemiyorum. On ların yalnızca
nedenlerin kontrolu altında olmayıp. kendim izde hazır
bu lduğumuz eği limler olduklarını anlatmak istiyorum.) Ancak
amaçların ı sadece akılcı nedenlere dayanarak oluşturan
arzulardan bağımsız bir kişi, elbette yapılmasının (sonuçta) en
iyi olduğuna inandığı eylemi yapardı , veya (eğer kişi en iyi tek
bir eylem olmadığına, ancak birkaç en iyi eylem olduğuna
inanırsa) eşit en iyi eylem lerden birini yapardı .
Eğer ahlak doğruları -ahlakça neyin iyi neyin kötü
olduğuna il işkin doğrular-varsa, her şeyi bi len bir kişi onların
neler oldukların ı bi lecektir. Örneğin, eğer yalan söylemek
ahlakça hep yanlış ise, Tanrı onu bi lecektir. Diğer taraftan, eğer
yalan söylemek sadeec belirli koşul lar altında yanlış ise, o
zaman Tanrı bunu bi lecektir. Ara sıra serticşen şüpheci lerin
kuşkularına karşın, hemen hemen hepimiz çoğu zaman ahlakça
iyi (ve bunların arasından bir bölümü alılakça zorunlu olan) ve
kötii (ve bunların arasından bir böliimU ah lakça yan lış olan)
bazı eylemlerin bulunduğunu dUşUnUrUz. Açlıktan ölmekte olan
birine yardım etmek (en azından ara sıra biraz para vermek)
ah lakça iyidir ve açlıktan ölmcktc olduklarında kendi
çocukları mızı beslemek zorun ludur; ayrıca zevk için çocuklara
işkence yapmak yanl ıştır. Bun ları kim gerçekten inkar edebilir?
Ah lakı,:a iyi, sonuçta iyi aland ır. Açl ıktan ölmckte olan birini
bc::;lcıııck ahlakça iyid ir demek, her bakımdan iyid ir demek
deği Id ir; bizden panın ın çıkması. bizi bazı gelecekteki hazlardan
ınalli um bırakabii ir ve bu nedenle vermek, her bak ımdan iyi

12
Richard Swinburne

olmayacaktır. Ancak para vermek, insanların hayatlarını


kurtarmak ve onlara gelecekte daha fazla iyilik içi n olanak
vermek gibi daha öneml i bakımlardan iyidir. Sonuç olarak,
geneli düşünüldüğünde bu iyi bir eylemdir -veya ahlakça iyi bir
eylem olduğunu ileri süren kişi böyle iddia eder. Her şeyi bilen
Tanrı ahlakça neyin iyi olduğuna ilişkin doğru inançlara sahip
olacaktır ve, tamamen özgür olması nedeniyle de, (sonuçta) en
iyi olduğuna i nandığını yapacaktır. O halde o, daima sonuçta en
iyi olam yapacaktır ve genelde kötü olanı asla yapmayacaktır.
Bu nedenle, Tanrı mükemmel iyi olacaktır.
Bazı ahlak ilkeleri, Tanrı olsun ya da olmasın, açıkça
ah lak ilkeleridir: Tanrı olsun ya da olmasın, bir çocuğa zevk
için işkence yapmak kesinlikle yanlıştır. Diğer taraftan, eğer
teizm doğru ise, varlığım ızı her an Tanrı'nın koruma eylemine
borçluyuz; ve o bu harika dünyayı bize zevk almamız için
vermiştir. (Elbette bu dünya her yönüyle harika değildir; onun
kötü yönlerin i 6. Bölümde ele alacağım.) Tanrı cömert bir
iyi likseverdir [benejactor]. En temel insan yükümlülüklerinden
(yani, görevlerinden) birisi, başlıca iyilikseverlcrimizi (sın ırları
içinde) memnun etmektir -bize verdikleri büyük şeylere karş ı l ı k
olarak, on ların bazı küçük isteklerini yerine getirmektir. Eğer
teizm doğru ise, Tanrı açıkça bizim en biiyük iyilikseverimizdir,
çQnkü diğer iyilikseverlerim izin bize yard ı m etme yetenekleri,
Tanrı'nın koruyucu gücüne bağlıdır. B i z Tanrı'ya çok şey
borçluyuz. Bu nedenle (sın ı rları içinde), eğer Tanrı bel i rli
şeyleri yapmamızı söylerse, onları yapmak bizim görevimiz
olur. Nasıl ana-babamız (biz çocukken) veya devlet belirli
şeyleri yapmamızı bize söylerse, (dar sın ırlar içerisinde) onları
yapmak bizim görevim iz olursa, böylece (daha geniş sın ırlar
içinde) eğer Tanrı bir şeyler yapmamızı bizden isterse, onları
yapmak bizim görevim iz olur. Örneğin, eğer Tanrı bize
söylememiş olsaydı, özell ikle Pazar günleri ona ibadet etmemiz
bir görev olmazdı; ancak eğer Tanrı bize kendisine o zamanda
ibadet etmemizi söylerse, o bizim görevimiz olur. (Ye eğer
onun emri bumın yerine Cumartesi'yi veya Cuma'yı
gösteriyorsn, o zammı görevimiz onn o znnıan ibadet etmektir.)
Ayrıca eğer Tanrı bize bnşka nedenlerden dolayı görevimiz olan

13
Tanrı Var ını?

bir şeyi yapmam ızı söylerse, (çocuklarımızın beslenme ve


eğitiminin sağlanması gibi), o şeyi yapmak daha fazla
görevimiz olur. Tanrı bu nedenle ahlaki yükiimlülüğün bir
kaynağıdır -onun emirleri ahlaki yükümlülükler yaratır. Ancak
Tanrı, açıkça görevimiz olan şeyleri artık görevimiz olmaktan
çıkaraınaz: Zevk için çocuklara işkence yapınayı doğru
yapamaz. O halde, tamamen iyi olmasının bir sonucu olarak o,
bize öyle yapmamızı emretmez -çünkü yanlış olanı emretmek
yanlıştır.
Bir teistin bazı ahlaki yükümlülüklerin Tanrı'nın
iradesinden oldukça bağımsız ahlak ilkeleri olmasına izin
verebi leceğini düşünmek, bazı modern okuyucuları şaşırtabilir.
Bununla birlikte bu konu, H ıristiyan felsefesi geleneğinin tam
ortadan ikiye ayrıldığı bir prob!emdir; ve Tanrı'n ın iradesinden
bağımsız ahlak ilkeleri var olduğunu kabul noktasında ben,
H ıristiyan geleneğin en büyük iki temsi lcisi tarafında yer
almaktayım -St Thomas Aqui nas ve ondördüncü yüzyıl İskoç
felscfeci Duns Scotus. Tanrı bu ilkeleri sadece yüriitebil ir,
değiştireın' e z. Ancak 'çocuklara zevk için işkence yapmak
yanlıştır' gibi Tanrı'nın iradesinden bağımsız olarak kabul edi len
ahlak i lkeleri varsa, 'hiçbir şekil aynı anda hem yuvarlak hem de
kare olamaz' cüm lesindeki gibi olacaktır; dünya her nası lsa
onlar öylece devam etmelidir, bunun nedeni on ların devanı
etmeyeceğini varsayınanın sonuçta anlamsız olacağıdır.
İyi eylemler iki türdür. Yükümlülükler (yani, görevler) ve
yükümlülük d ışı [supererogatory] iyi eylemler vardır. Eğer
görevlerimizi yerine getirmekte başarısız olursak biz
kusurluyuz, ancak onları yerine getirmemizden dolayı
genel l ikle övülmeye değer bulunınayız. Diğer taraftan, bazı
yükümlülük d ış ı iyi eylemleri yapmakta başarısız olursak, bizim
herhangi bir kusurumuz yoktur, ancak yaparsak övgüye değer
bulunuruz. Çizginin nerede çeki leceği her zaman bu kadar açık
değildir. Ancak bir çizgin i n olduğu açıktır. Eğer ödünç para
alırsaın, onu geri ödeme yükümlülüğüm vardır. Eğer ödünç
parayı geri ödemekte başarısız olursam ben kusurluyuın; ancak
normalde parayı geri ödemcmden dolayı herhangi bir övgü hak
etmem. Diğer taraftan, benim yakınımda duran bir arkadaşıın ın

14
Richard Swinburne

hayatını kurtarmak için patlamak üzere olan bir el bombasının


üzerine kendimi atma yükümlülüğüm yoktur. Ancak o eylemde
bulunursam, en yüksek övgüyü hak ederim . Yükümlülükler.
çoğu zaman gönüllü olarak kabul edilmiş çıkarlar ve gönüllü
olarak verilmiş sözlerden kaynaklanır. Evlen ip çocuk sahibi
olmak yükü m lülüğüm yoktur; ancak eğer çocuk sahibi olursam,
onları besleme ve eğitme yükiimlü liiğüm vardır. Bu
göstermektedi r ki, Tanrı'nın insan dah i l pek çok kişi yaratması
yüküm l iilük d ışı iyi bir eylem olmasına karşın, onun herhangi
bir kişiyi yaratmadan önce h içbir yükümlülüğü yoktur. Eğer
onları yaratırsa. o zaman onlara karşı bel irli yükümlülükler
altına girecektir. Tam olarak bunların ne old uğu tartışılabi l ir,
ancak H ı ristiyan geleneği genelde örneğin şunu iddia etmiştir:
Eğer Tanrı bize söz veriyorsa, on ları tutmak zorundad ır.
Yüküınlülüklerinizi gerçekleştinnede başarısız olmak her
zaman kötü bir eylemdir, ancak yükümlii lliklcr sın ırlıdır. Tanrı
bütün yükümlül üklerini kolayca yerine getirebilir ve mükemmel
iyil iği neden iyle kolayca yerine de getirecektir. Ancak kendi
güçlerinden kaynaklanan herhangi bir sınır dışında, bir kişinin
yapabileceği yiikümli.i l iik dışı iyi l iğin olası eylem leri için hiçbir
sınır yoktur. B iz insanlar sınırlı güçlere sah ibiz; ve sadece
birkaç sınırl ı yiikümlii li.ik d ışı iyi eylemde bulunabiliriz.
Birikimlerimi bir yardım derneğine bağışlayabil irm, ancak o
zaman diğer bir yardım derneğine herhangi bir şey verınem
olası olmayacaktır. Eğer ben hayatımı ingi ltere'deki bir grup
çocuğun bakırnma adıyorsaın, uzak bir yerdeki başka bir çocuk
grubunun bakımın a gücüm yetmeyecektir. Bununla beraber,
Tanrı'nın güçleri s ın ırsızdır. Ancak Tanrı bi le, gördük ki,
ınantıksal olarak olanaksız olanı yapamaz. V e her olası
yükümlülük d ışı eylemi yapmak, mantıksal olarak olanaksızd ır.
Tanrı'n ın insanlar dahil kişi leri !persons] yaratması iyidir.
Ancak o, ne kadar çok yaraısa da, daha fazlasın ı (belki sonsuz
gen işl ikte bir evrende iyi yerleştirerek) yaratması daha iyi
olurd u . İnsan hayatının genelde iyi bir şey olduğu düşünülürse,
daha fazlası daha iyidir. Tanrı bütün olası dünyaların en iyisini
yaratamaz, çünkü böyle bir dünya olamaz -her dünya kendisine
daha fazla kişi eklenerek ve şüphesiz başka pek çok biçimde

15
Tanrı Var mı?

gel iştiri lebilir. O halde, Tanrı'nın mükemmel iyi liği ne anlama


geliyor? Bütün olası eylemleri yapması olamaz -bu ınantıksal
olarak olası değildir. Büyük olasıl ıkla Tanrı'nın mükemmel
iyi l iği, onun yükümlülüklerini yerine getirmesi, kötü hiçbir iş
yapınaması ve pek çok iyi iş yapınası anlamına gelmektedir.
Bu nedenle, Tanrı'nın mükemmel iyiliği, hangi işi
yapacağına çok az sınırlama getirir. Onun kötü hiçbir iş
yapmaması ve böylece bütün yükümlülüklerini yerine getirmesi
i le ortaya çıkan sınırlama, Tanrı'nın yaratıkların varlığını
koruınasıyla beraber, onun onlarla ne yapabileceğini bir
dereceye kadar sın ırlayabil ir. Ancak bunun Tanrı'yı, varl ıkları
başlangıçta yaratması şöyle dursun, on ların varl ığını sonsuza
kadar koruma zorunluluğunda bırakınadığına inanıyorum (bazı
durumlarda öyle yapınası iyi olsa da). Ancak Tanrı sonsuz
miktarda iyi iş yapabilir: Yaratabi leceği sonsuz çoklukta çeşitli
evrenler, onlarla yapabileceği sonsuz çoklukta değişik şeyler ­
engin yaratıcı aşkın bütün olası görüntüleri- vardır. Ama, onun
yaratabileceği sonsuz çoklukta başka evrenler olmasına karşın,
belki yaratabi leceği sadece ki.içi.ik sayıda evren tiirii vardır. O,
insanlar gibi sınırlı güçlere sahip bazı kişi ler içeren veya böyle
kişi ler içermeyen evrenler yaratabil ir. Ve önceki türden en az
bir evren in apaçık iyiliği, onun bir tane yaratmasın ı oldukça
olası kılar. Ancak kaç kişi içerebileceğinin ve gerçekten kimler
olacağının olanaklarına sınır yoktur. Tanrı, yapı lınası için bir
nedenin olduğu sonsuz çokluktaki iyi işlerden hangisini
yapacağını seçmelidir. Bu nedenle bizim yapmak için eşit
nedene sahip olduğumuz eylemlerin arasında bir seçime sahip
olduğumuz gibi, Tanrı'nın da 'zihinsel bir yazı-tura' [a mental
loss-up] atınası -yan i, doğası veya başka bir şey tarafından
belirlenmeyen bir biçimde, eylemde bulunma neden ine karar
vermesi gerekir. Böyle bel irlenınemiş akılcı bir seçim işlemini
anlayabiliriz, çünkü biz onu ara sıra kendimizde tecrübe ed iyor
gibiyiz.
Bu neden le, Tanrı'nın sonsuz gucunun her şeye
yetınesinden, her şeyi bilmesinden ve tamamen özgür
olmasından, onun sonsuz olması anlamında bedensiz, her yerde
olan, evrenin yaratıcısı ve koruyucusu, tam olarak iyi ve ahlaki

16
Richard Swinburne

yükümlülükterin kaynağı olduğu sonucu çıkar. Ancak teizın,


Tanrı olan kişinin her şeye gücü yeten, her şeyi bi len ve tam
olarak özgür olan varlığın bu nitel iklerine sadece sahi p
olduğunu iddia etmez. Tanrı'n ın b u niteliklere zorunlu olarak
sahi p olduğunu iddia eder -bunlar Tanrı'nın temel nitelik/eridir.
Bunun ne anlama geldiğini açıklamama izin verin. Her nesne
bazı temel [essential] ve bazı geçici [accidental] (yani, temel
olmayan) n itel iklere sahiptir. Bir nesnenin temel n itelikleri,
varl ığı sona ermeksizin kaybolmayacak n iteliklerd i r. Masaının
temel n iteliklerinden birisi, örnegın, omın uzayda yer
kaplamasıdır. O, hem uzayda yer kaplamayıp (bedensiz olup)
hem de var olmaya devam edemez. Diğer taraftan, omın geçici
n iteliklerinden birisi kahverengi olmasıd ır. Ben onu kırmızıya
bayarsam ve böylece artık kahverengi olmazsa, o hiila var
olmaya devam eder. Kişi ler temelde (kasıtl ı) güç, amaç ve
inançlara sah ip olma gizi lgücü olan nesnelerd ir. Ben geçici
olarak felçli ve bil i nçsiz olabilirim, geçici olarak düşünme ve
organlarıını hareket ettirme gücümü kaybetm iş olabi lirim.
Ancak eğer bu güçlere sah ip olma gizi lgücümü yitirirsem (eğer
· on ları tıp ve diğer yardım olanaklarının iyileştireıneyeceği
biçimde kaybedersem), o zaman varl ığım sona erer. Diğer
taraftan, benim güçleriın artabilir ya da azalabilir ve inançtarım
değişebilir (bir zaman lar bildiğim şeyleri unatabiiirim ve yeni
bilgiler elde edebilirim), ancak bütiin bu değişimler süresince
var olmaya devam ederim.
Diğer taraftan teizın, kişisel varl ık olan Tanrı'nın
güçlerinin ya da bilgisinin hiçbirini kaybcdemeyeceğini veya
arzuların etkisine açık olamayacağını iddia eder. Nas ı l ki
ınasam uzayda yer kaplamad ığında varl ığı sona eriyorsa, Tanrı
da güçlerinin herhangi birini yitirseydi, omın da varl ığı sona
ererdi . Ayrıca Tanrı'nın zorunlu bir niteliği de sonsuzluk
olduğuna göre, var olmaya başlamış veya varlığı sona erebilen
hiçbir kimse Tanrı olamazdı .
Teizmi n savunduğu gibi, eğer sonsuz güç ve bilgi sahibi,
tamamen özgür bir Tanrı varsa, o d iğer her şeyi açıklayan kesin
temel gerçek olacaktır. Tanrı kend isi dışındaki her şeyin varlığı
i le sahip olduğu güçlerin ve e ği 1 im ierin sorumlusud ur : zaman ın

17
Tanrı Var mı?

her bir anındaki sürekl i eylemi i le Tanrı'nın açıklayamadığı tek


şey, Tanrı'nın kendi varl ığıdır. Bunun bir açıklaması yoktur. Bu
anlamda Tanrı zorunlu bir varlık, başka bir şeye bağl ı
olmaksızın yardımsız var olan bir şeydir.
Teistlerin (diğerleri yan ında Hıristiyan, Yahudi ve
Müslümanların ) var olduğunu iddia ettikleri Tanrı budur.
On lara niçin inanınalıyız? Bu soruyu yanıtlamak için, bilim
adamlarının, tarihçiterin ve d iğerlerinin, gözleınled ikleri
şeylerin neden lerine i l işkin teori ler i leri sürdüklerinde
kul landıkları ölçütlere bakmalıyız.

18
2-VARLIGIN AÇIKLAMASI
Iki Tür Açıklama
D ünya, nesnelerden -veya, daha tekni k bir ifade i le,
felsefecilerin ara sıra onları adlandırdığı gibi, cevherlerden
[substances]- oluşmaktadır. M asalar ve ağaçlar, yıldızlar ve
galaksiler, atomlar ve elektronlar, hayvanlar ve insanlar, hepsi
cevherdir. (Okuyucuyu, cevher kelimesini bir tür nesnenin adı
anlamında -petrol ve sülfür gibi-kul lanmadığım, ancak tek tek
nesneye ad olarak kullandığım konusunda uyarmalıyım. Cevher
olan bu masa veya şu ağaçtır.) Cevherlerin nitelikleri vard ır:
Karedirler veya bir kütleye ya da elektrik yüküne sahiptirler;
ayrıca diğer cevherlerle i lişkileri vardır: Bir cevher diğer bir
cevherden l O feet" ötede veya onun solundadır, ondan daha
önce vardır veya ona sarı görünür. Bir nitelik ( l O kg' lık bir
kütleye sahi p olan b u masa) ya da i l işki sahibi olan (tabanda
duran masa) veya niteliklerin i (kare iken top gibi olan cam
macunu kümesi ) ya da il işki lerini değiştiren (benim senden
uzaklaşınaın) veya var olan ya da varlığı sona eren bir cevher,
bir olaydır [event] (ya da bir olgudur [phenomenon]). Olayların
nedeni cevherlerdir. Dinaınit patlamaya, bir bi lardo topu
diğerini uzaklaştırmaya ve nişancı tabanca tetiğinin hareketine
neden olmuştur. B irçok cevher, bir olaya neden olmak için sık
sık birleşir. Pek çok boyacı bir evin boyanınasına neden olmak
için bir araya gelebi lir ve güneş ile dünyanın her ikisi, ayın
'
beti rti bir yörüngede hareket etmesine neden olmak için onun
üzerinde güç kullanır.
insanlar bildikleri bütün o layların (bütün olguların)
gerçek açıklamalarını daima araştırmış, olayların nedenlerini
ortaya çıkarmaya uğraşmış ve bu nedenlerin ortaya koydukları
etkilerin gerekçelerini bulmaya çal ışmıştır. Bunu yapmak için
pratik amaçlarımız olmuştur: Patlamalara ya da bitkilerin
büyümesine nelerin neden olduğunu bil irsek, o zaman bu
şeyleri kendimiz meydana getirebil iriz. Ancak insanlar,

• İngilizce foo/ (çoğ. feet), 30.48 cm e karşılık gelen bir uzunluk ölçü
'

birimidir (ç.n.).
Tanrı Var ını?

olaylarm nedenlerini bulınada pratik olmayan derin amaçlara ve


ortaya çıkan etki lerin nedenler tarafmdan meydana getirilıne
gerekçelerine -hem belirli şeylerin nedenlerine (Cumhurbaşkanı
ya da Başbakana söylediği şeyi söylettirenin ne olduğuna), hem
de çok genel şeylerin nedenlerine (yaprakların yeşi l olmasının
veya hayvanların var olınasınm nedenlerine; ve bu etki l ere nasıl
neden olunduğuna)- sahip olmuşlardır.
B iz olayların iki değişik tür açıklaınas m ın, nesnelerin
olaylara neden olmada iki değişik yolunun olduğunu görüyoruz:
Cansız nedensel lik ve kasıtlı nedensellik. Bir dİnam it bel irli bir
patlamaya neden olduğunda böyle yapar, çünkü nitel ikleri
arasında bunu yapma gücü ve belirli koşul lar altında -belirli bir
derece ve basınçta tutuşturulduğunda- o gücü kullanma
zorunluluğu vard ır. O koşullar altında patlamaya neden olmak
zorundadır; başka seçeneği olamaz ve böyle yapmasının h içbir
amacı da yoktur. Ancak dinaın itin tutuştuğunu çünkü, diyelim
ki, bir teröristin onu tutuşturduğunu düşünelim. Terörist
ateşleıneyc neden oldu, çünkü öyle yapma gücüne ve böyle
yapınanın bir patlamaya neden olacağı inancına ve bir
patlamaya neden olmanın amacına sah iptir. O ateşlerneye neden
olmayı seçti, başka biçimde de yapabil irdi. B urada iki türlü
açıklamaya sahibiz. B irincisi, güçler ve eği limler bakımın dan,
cans1z açıklamadır. İkincisi, güçler, inançlar ve amaçlar
bakımından kasıtlı, veya -ileride adlandıracağıın gibi- kişisel
açıklamad ır. Değişik o lgular değişik biçimlerde açıklanır: Bazı
olaylar, kişi ler (ve bazıları kasıtlı davranan hayvanlar)
tarafından kasıtlı olarak meydana getiri l i r ve bazı olaylar cansız
şeyler tarafmdan meydana getirilir.
Kişisel açıklama model i, cansız açıklama gibi, bizim
dünya hakkındaki düşüncemiz ıçm kaçını l mazdır. Bazı
düşünürler, kişilerin ve onların amaçlarının olacak şeylere
gerçekte hiçbir etki yapınayacağını iddia etmiştir; beyin olayları
diğer sinir olayiarına neden olur, on lar tarafmdan neden oluınır
ve beyin olayları, kişiler ile amaçlar herhangi bir etki
yapmaksızın beden hareketlerini meydana getirebi l ir. Ancak hiç
kimse tutarlı olarak bu biçimde düşüneınez. Elin hareket
ettirilmesi için bir amaç oluşturmak (anlattığım anlamda) veya

20
Richard Swinburnı:

eli hareket ettirmeye çal ışmak için her ne gerekiyorsa onu


yapmak gerekir. Ayrıca biz çok iyi biliyoruz ki, eğer amaçlar
oluşturma ve on ları gerçekleştirme denemelerine son verseydik,
hiçbir şey olmazdı; yaptığımız yeme, konuşma, yazma ve
yürüme sona ererd i. B izim başarınaya çal ı şmamız, olacak
olanlara önemli etki yapar.
B i l i m adamları, olaylar hakkındaki günlük olağan
açıklamalarım ızı gel iştirir. Fizik i le kimya cansız açıklamalar
sunar; tarih, psikoloj i, sosyoloj i ve detektiflik büyük oranda
kişisel açıklama sağlar. Benzer türden cansız nesnelerin
tamamının benzer güçlere ve değişik koşul lar altında o güçleri
kul lanma eği limlerine sahip olduğunu görüyoruz. B u sadece
belirli bir bakır parçasının ısıtı lmasının gen leşıneye neden
olması olmayıp, her bakırın ısıtıldığında genleşmesi anlam ına
gelir. Eşyan ın gücünü kul lanınası hakkındaki bu genellemeler,
doğan ın yasaları, doğa yasaları, ya da bil imsel yasalar olarak
adlandırı l ır. Psikologlar ve sosyologlar, amaçlı insan eylem i
hakkında genel kurallar bulmada bugüne kadar o kadar başarı l ı
olamamıştır. Hangi insanın hangi güçlere v e inançlara hangi
koşullar altında sahip olduğuna ve, belirli bir yere kadar, belki
(kesin lik i fade etmemekle beraber) hangi amaçları
oluşturacaklarına i l işkin bulunabi lecek bazı genel iemelerin
varl ığında şüphe yoktur.
Eğer dünyadaki her nesne, diğerlerinden başka güçlere ve
eği limiere sah ip olsaydı (bel irli koşul lar altın da onları
ku l lanmak için), dünya çok kompleks ve tahmin edi lemez bir
yer olurdu. Ancak çokça vurgulamaya devam edeceğim gibi
nesneler, üyelerin in tamamı aynı biçi mde davranan türlere
ayrıldığı için şansl ıyız. Her miktardaki su aynı derecede donar ­
yani, onlar donına gücüne ve sıcaklık 0°C'a düştüğünde o gücü
kullanma eği limine sahiptir. Bütün elektronlar (elektrik yükü
partiki.illeri), her koşulda aynı güçle diğer bütün elektron ları
iter. Diğer benzer durumlar için de ayn ısı geçerlidir. Ayrıca
bütün özdeksel nesneler, ayn ı genel eylem yasalarını kabul
ederler -örneğin, Newton'un çekim yasasında ortaya koyduğu
çekim gücü ile birbirlerini çekerler. B i l i m adamları, sadece çok
yaklaşık bir biçimde veya sadece özel nesne türlerinde (su veya

21
Tanrı Yar mı?

elektronlarda) etki l i olan, kendilerinden daha küçük yasaların


çıktığı en genel doğa yasaların ı bulmaya çal ışırlar. B i l i m
adamları doğa yasalarını tartışırken, sayısız bel irli cevherlerin,
ya bütün belirli nesnelerin ya da belirli türlerden olanları nın,
hareket etme güç ve eğilimlerini ele alırlar.
Eşyanın davranışındaki bu yaygın tekbiçimiilik nedeni
ile, biz belirli bir olay hakkındaki açıklamamızı, onu harekete
geçiren cevheri çevreleyen ilk koşullar ve o tür cevherlerin
sah ip olduğu güç ve eğilimleri belirten bir doğa yasasına göre
yapabiliriz. B iz, bakır ısındığı için genleşti ve ısıtıldığında
bütün bakırların genleşmesi bir doğa yasasıdır, diyebil iriz.
Ancak doğa yasalarının cevher olmadığını hatırda tutmak
önemlidir; onlar sadece cevherlerin güç ve eğil imlerinin
insanlar tarafından yapılan kısa açıklaınalarıdır. Belirli bir parça
bakırın ısıtıldığında genleşmesine yol açan şey, onun güç ve
eği limleridir. Bu noktaya tekrar gelmem gerekmekle beraber,
bu bölümün geri kalanının çoğunda cansız açıklamayı basit bir
anlatım ile başlangıç koşulları ve olaya neden olan doğa yasası
olarak özetlerneyi daha uygun buluyorum.
Fizik bilimlerdeki açıklamalar, genell ikle son
paragraftaki (fazlaca basitleştirilmiş) örnekten çok daha
karışıktır. Onlar belirgin bir biçimde birçok başlangıç
koşullarını ve pek çok değişik yasaları gerektirir. Jüpiter'in şu
an bulunduğu yeri açıklamak, J üpiter'in, güneşin ve de d iğer
gezegenlerin geçen yılki konumlarını ve birkaç yasayı
(Newton'un üç hareket yasasını ve yerçekimi yasalarını)
gerektirebilir; ve bütün bunlardan açıklanacak olguyu çıkarma
süreci oldukça uzun olabilir. Eğer öneri len başlangıç koşul ları
gerçekten meydana geldiyse, belirti len yasalar gerçekten doğru
yasalarsa, bütün bunlar bizi Jüpiter'in nerede olacağını tahmin
etmeye götürüyorsa, açıklama doğru olacaktır.
Doğa yasaları, evrensel yasalar (örneğin, 'bütün ışık
partikül l eri 300,000 kın/saniye h ızla yolculuk eder') veya
istatistiğe dayanan yasalar ('bütün radyuın atomlarının 1 620
yı lda Yı çürüme olasılığı vardır') olabilir.

22
Richard Swinburne

Açıklama i le ilgili etmenlerin kendileri, çoğu zaman


açıklanabilir. Jüpiter'in geçen yılki durumu, onun önceki yılki
durumuna bağlı olarak açıklanabilir; ve Newton'un hareket
yasaları, daha genel yasaların -örneğin, Einstein'ın yasaları­
işleyişi ilc açıklanabi lir. (Yani, Newton yasaları tarafından
açıklanan bir cevherin hareket etme güç ve eğilim leri gerçeği,
Einstein'ın yasaları tarafından açıklanan bir cevherin sahip
olduğu güç ve eğilimlerden çıkarı lır.) Genel l ikle, dar bir alanda
(örneğin, dünyan ın yüzeyine yakın bir yerde) kolayca
gözlemlenebilen şeylerle (örneğin, bir test tüpündeki bir gazın
hacmi i le) i lgi lenen alt düzey yasalar, daha geniş bir alanda o
kadar kolayca gözleınlenemeycn şeylerin (gaz moleki.illeri veya
atomları gibi) eylemini i lgi lendiren 'daha yüksek düzey' yasalar
tarafından açıklanır. Benzer bir biçimde, kişisel açıklamaya
yeniden dönersek, bazı amaç ve inançlar başka amaç ve inançlar
ile açıklanabil ir. Örneğin, dolaba gitme amacı oluşturuyorum,
çünkü yiyecek getirme amacım var; ve dolapta yiyecek
olduğuna inanıyorum.
Açı klaman ı n Doğrulamas ı
İki tür cevher açıklamasıyla ilgili öğeler hakkında, daha fazla
söylenınesi gereken şimd ilik bir şey yoktur: Cansız cevherler ve
onların güçleri, eğilimleri ve onları başlatan olaylar; kişiler ve
onların güçleri, amaçları ve inançları . B u nlar, olayların
nedenleri ve nedenlerin sahip oldukları etki lerin gcrekçeleridi r.
Ancak falanın bir olayın nedeni olduğu ve ti lan ın var olan
etki lere sah ip olma gerekçesi olduğu idd iasın ı ne doğrular? Bu
soruyu önce cansız açıklanıaya göre yanıtlayalım ve geçici
olarak doğa yasaları ve başlangıç koşul larını esas alarak
incelemeye devam edel im. Örneğin, n için biz Newton'un
hareket yasalarının ve güneşin, ayın ve diğer gezegenlerin
önceki konumlarının, Jüpiter'in şu andaki konumunu
açıklad ığını varsayıyoruz?
Öneri lmiş bir yasanın gerçekten bir doğa yasası olduğu
iddiası,
(I) bizi gözlemlediğimiz çok ve çeşitli olayları (doğru
olarak) bekleıncye götürdüğü (ve bizi kendisinin

23
Tanrı Yar mı?

olmayacağmı beklemeye götüren hiçbir olay


gözlem lemeyiz),
(2) öne sürülenin basit olduğu,
(3) bizim geçmiş bi lgimiz i le açıkça uyum içinde
bulunduğu,
(4) başka türlü bu olayları bulmayı
bekleyemeyeceğim iz (örneğin, ( I -3) ölçütlerine ve
aynı zamanda önerilen yasaya uyan bu olayları
beklemcye bizi götüren başka bir yasanm
olmaması gibi)
durumlarda doğrulanır (yani, doğru olması olası görülür).
Bu işlerl ikteki ölçütleri, bilinen tarihsel bir olaym bir
derece basitleştirilmiş uyarlaması i le açıklamama izin verin.
Kepler'i onaltıncı yüzyılda Mars gezegeninin hareketini
incelerken düşünün. Başkaları ona, Mars'ın geçmiş
konum larınm çok sayıda gözlemlerini sağlamıştır. O, Mars'ın
hareketlerini yöneten yasayı -yani, Mars'ın hareket ettiği yolu,
onun gelecek konumlarını tahmin etme olanağı sağlayacak
bilgiyi- bulmak istemektedir. O, bir uzay haritası üzerinde
gözlcmlenıniş onun geçmiş konum larını işaretieyebilir ve
açıkça Mars'ın hareketini yöneten herhangi bir yasa, o
konumlardan geçen bir eğri ile (yaklaşık olarak -küçük gözlem
hataları olabilir) ifade edilecektir. Böyle bir yasa, ölçüt I 'e
uyacaktır. Sorun, sonsuz sayıda değişik eğrilerin ölçüt I 'c
uyacak olmasıdır. Bir olas ı l ık, elbette, Mars'ın el ips biçiminde
hareket etmesidir. Bir diğeri, Mars'ın incelendiği ana kadar olan
sürede, onun elipsden hiç de ayrılınayan ancak çok daha sonra
uzaklaşacak olan bir spiral biçiminde hareket etmesidir. B i r
diğeri, Mars'ın gittikçe artan gen işl ikte sonuçta parabol biçimini
alan elipsler çizdiği bir yol boyunca hareket etınesidir. Bu
durumda, o ana kadar yapılan gözlemlere uygun olarak el ips ile
çakışan, ancak daha sonra oldukça kontrolsüz bir biçimde
ayrılan Şekil 1 'de işaretlenen türden eğriler vardır. B i r seçim
nasıl yapılacaktır? En olası eğriler, iki açıdan hiç de basit
deği ldir -denklemleri oldukça karışık ve grafik ile anlatımı
diizgiin değildir. B i r elipsin denklemi görecel i olarak basittir ve

24
Richard Swinburne

eğrisi düzgündür. Diğer bazı muhal ifler, belki neredeyse ayn ı


biçimde basittir v e biz daha fazla gözlem yapıncaya kadar el ips
ile onlar arasında karar veremeyebil iriz veya bir başka ölçüt i le
seçim yapabil iriz. Ancak sonsuz sayıdaki diğer alternatifleri
elemek için. Ölçüt 2 -basitlik ölçütü- esası ır.
i lk gözlenen

konum

Şekil 1. Mars'ın hareketi için olası eğriler ( Mars'ın


konum ları çarpı larla işaretlidir)
Bununla beraber, Ölçüt 3 de devreye giriyor -öneri len
yasa bizim geçmiş bilgimizle [backgroımd knowledge] iyi uyum
içinde olmak zorundadır. 'Geçmiş bilgi' ile, eşyan ın nas ı l
hareket ettiğine i l işkin yakın alanlardaki bilgiyi kastediyorum.
Örneğin, bel irli bir gazın düşük sıcakl ıkta nası l eylem gösterdiği
hakkındaki teorileri düşündüğümüzde, diğer gazların düşük
sıcakl ıkta nasıl davrandığı hakkında bildiklerimizi, eğer bir şey
yap ılacaksa, göz önüne alırız. Üçüncü ölçütiimüz, öneri len bir
yasa daha geniş kapsamlı o bi lgiye 'uyduğu' derecede
gerçekleş ir. Kepler, Mars'ın eğrisini çizerken diğer gezegen lerin

25
Tanrı Var mı?

nasıl davrandığına i lişkin bilgisini hesaba katmıştır. Eğer


Merkür, Venüs, Jüpiter ve Satürn için en iyi biçimde
doğnılanan gezegen lerin hareket yasası bir el ipse değil de bir
spirale il işkin olsayd ı, o zaman bir spiral yasası bir
el ipsinkinden daha az basit olmasına karşın Kepler, Mars'ın
hareketini yönete.n yasa olarak spirali elipse yeğlemek için haklı
neden lere sahip olabi l ird i. Asl ında Kepler, diğer gezegenler için
de d iğer ölçütlerin en iyi uyum gösterdiği yasanın , gezegenlerin
bir elips biçiminde hareket ettiğine i l işkin yasa olduğunu gördii.
Her bir durumda, göz öıüine al ınacak diğer gezegen lerin
hareketlerinden başka geçmiş bilgi yoktu ve bu nedenle Kepler
sadece Mars'ın değil bütün gezegen lerin el ips biçiminde hareket
ettikleri düşüncesini, gezegenlerin hareket yasası olarak ileri
sürdü.
Öneri len bazı yasalar, 1 -3 ölçütleri her ne kadar iyi yerine
getirirse getirsin, eğer bu ölçütlerlc daha iyi uyumlu öncekine
uymayan bir yasa varsa, her ikisi birden yasa olamayacağına
göre, i lki redded ilmelidir. Ölçüt 4'ün söylediği budur. Mars için
öneri len hiçbir muhalif yasa, 1 -3 ölçütleri daha iyi yerine
getireıneıniş; ve böylece elips yasası ölçüt 4'ü yerine getirmiştir.
Bil imsel yasalar bir araya gelerek bilimsel teori leri
oluştururlar. Kepler'in gezegenlerin hareketi teorisi, sadece
birincisini tartışmaya zaman bulduğumuz üç yasadan meydana
gelir. Ancak aynı ölçütler, sonuçta ortaya çıkan teoriyi
değerlend irmede rol oynar. Bir teorinin basitl iği, birbiri ile
uyumlu bileşen yasaları içerecektir. Daha önce belirttiğimiz
gibi, yasalar ve böyle teoriler daha üst derecedeki teoriler ile
açıklanır. Aynı ölçütler tekrar işlerl ikted ir. Güneşin kütlesi
gezegenlerinkine oranla büyük olduğuna göre, Kcplcr'in
yasalarının işleyişi Newton yasalarının işleyişi i le açıklan ır.
Newton teorısının doğru olduğuna inanılına nedenleri,
kendisinden birçok değişik alanda doğru lanm ış Kepler'in
yasaları, Gali lco'nun düşüş yasası, gezegen uydu ların, gel­
gitlerin, sarkaçların ve benzerlerinin hareket yasaları gibi doğa
yasalarını çıkarabilmemiz (ölçüt I ), inanınayı bekleyen başka
bir nedene sah ip olmayışımızdır (ölçüt 4). Oluşturulabi lecek

26
Richard Swinburnc

pek çok alternatif ile karşılaştırıldığında, Newton'un üç hareket


yasası ve yerçekimi yasası basittir (ölçüt 2).
Geçmiş b i lgi ölçütü (ölçüt 3 ). herhangi bir yakın
araştırma alanında eşyanın nasıl işlediğine il işkin bi lgiye sahip
olmad ığımızda işe yaramaz. Eğer biz d iğer gezegenlerin
konumlarının herhangi bir ölçüsüne sahip deği lsek, onların
davran ışların ı n doğru kabul edi len yasaları şöyle dursun,
Mars'ın eylemi hakkında bir teoriyi değerlendirmede d iğer
gezegenlerin davranışını hesaba katamayız. Ayrıca kaçını lmaz
olarak, bizim i nceleme alanımız ne kadar geni ş ise, daha az
hesaba katacak yakın alan olacaktı r. Mekanik teorisinde
Newton o kadar çok şeyi açıklamaya çal ışıyordu ki (çünkü
onyed inci yüzyılda kimya, ışık ve clektro-manyetizm hakkında
çok az şey biliniyordu), kend isiyle çalıştığı alanı
karşı laştırabileceği hiçbir yakın alan yoktu. O, başka biçimde
beklenemeyecek olan gözlemtenmiş olguları beklemeye götüren
basit bir teori olması neden iyle teorisini doğru ladı . Ayrıca
gözlemlenen her şeyi (kelimesi kelimesine) açıklamayla
i lgi lendiğimiz yerde, geçmiş bilgi ölçütünün konu ile ilgisi
olmayacağı açıktır.
Buna karşılık ölçüt 3 , ölçüt 2'ye indirger. B i r yasa diğeri
ile n iye ' uyumlu' olur? Kepler'in Mars'ın hareketi ile i lgili
yasaları, aynı biçime sah i p olmalarından dolayı, diğer
gezegen lerin hareketi ile ilgili yasalar ile uyuınludur. Ancak
bunun an lamı, yasaların bi leşimi -'diğer gezegenler daima bir
el ips biçiminde hareket eder ve M ars bir el ips biçiminde hareket
eder'-, 'diğer gezegenler daima bir e l ips biçim inde hareket eder
ve M ars daima bir spiral biçiminde hareket eder' önermesine
tercih edilecektir. Niçin? Çünkü birinci önerme ikinciden daha
basittir. Bu, ' bütün gezegenler daima bir el ips biçiminde hareket
eder' cümlesi ile anlatı labil ir. Başka bir deyişle, dar bir alan için
olan bir yasa, bütün alan için karınaşık bir yasa yerine basit bir
yasayı destekledikleri sürece, yakın bir alanın yasalarıyla tam
bir uygunluk gösterir. Çünkü öneri len dar bir yasanın, kabul
ed ileb i l irliğini yargılamak için gerekl i geçmiş bi lgi ölçütü, daha
dar bir yasa için basitlik ölçütüne indirgen ir; gelecekte bunu sık
sık görmezden gelmeye çalışacağıın. Gözleınlenen verileri

27
Tanrı Var mı?

veren yasalar arasında değerlendirme yaparken gerekli anahtar


ölçüt basitliktir [simplicity] .
Okuyucu, gözlemlerle uyumlu olan bütün bu 'kontrolsüz'
eğrileri daha fazla gözlem bekleyerek giderebi leceğiın izi
düşünebilir. Mars'ın bir konumunun sonraki gözleıni, biri hariç
-belki elips- şeki l (Şek. 1 ) üzerinde işaretiediğim bütün eğrileri
elemeyecek midir? Evet, fakat hala eski olanlardan ve yeni
olandan geçen, ancak gelecekte kontrolsüzce ayrılan sonsuz
sayıda eğriler olacaktır (bunları şekil üzerinde işaretieyecek hiç
yerim yok). Basitlik ölçütü olmaksızın, bizim veri ler ile uyumlu
sonsuz sayıda teori ler arasından herhangi bir seçim yapma
olanağıınız yoktur. Bazı yazarlar, basitliği seçmemizin sadece
bir rahatlık konusu olduğunu, kendileri ile çalışmanın kolay
olduğu için daha basit teori leri seçtiğim izi iddia eder; buna
göre, bizim basitlik seçimimizin doğruluğa duyulan i lgi ile
hiçbir i lişkisi yoktur. Bu yanl ı ş gibi görünüyor. B iz s ı k sık
gelecek hakkında tahminlere gereksinim duyarız; onlar bizim
daha istekl i olduğumuz planları uygulaınamız kadar, hayatta
kalınamız için de çok önem l idir. Üzerine bir kamyon
sürdüğümüzde köprünün yıkı lıp yıkılmayacağını, ilacın ölüme
mi yoksa iyileşmeye mi neden olacağın ı, nükleer patlamanın
bütün insanlığı yok edecek bir zincirleme reaksiyon başlatıp
başlatınayacağını vb. bilme gereksinimi duyarız. B iz, geçm iş
gözlemleri genel leştiren en basit teoriyi kullanarak
tahminleriınizi elde ederiz; ve böyle bir teorinin tahminlerinin
başka ·diğer teorilerden belki daha doğru olduğuna inanırız.
Eğer biz bütüı,ı teori lerin tahminlerinin (ki onlar o ana kadar
yapılan gözlemleri verdi ler), gerçekten eşit bir biçimde doğru
olabileceğini düşünürsek, ötekine değil de berikine
dayanınamızda hiçbir zaman haklılığımızı kanıtlayamayız.
Bununla beraber biz, ötekine değil berikine dayanır ve böyle
yapınada haklı olduğumuzu düşünürüz. Bunun tek neden i,
bizim bir teorinin basitliğini doğruluğunun önem l i kanıtı olarak
kabul etmem iz olabilir.
B i limsel bir teorinin 'basitliği,' her birinin matematiksel
basit formül ler sayesinde (onun gözlem sonuçları, matematiksel
olarak basit basamaklarin çıkarı labil ir) birkaç değişken ile

28
Richard Swinburne

mantıksal i l işki kurduğu birkaç bileşen yasaya sah ip ol masıdır.


Eğer bir teori, gözlemleyebileceklerimizin ötesinde nesnelerin
ya da n iteliklerin gerçek olduğunu kabul etse (ato mlar ve
elektronlar, quarklar ve quasarlar gibi), basitlik teorisi bize,
birkaç yeni llesne, birkaç yen i nesne türü, birkaç yen i n itel i k ve
birkaç yeni nitelik türünün -ve ne kadar az o kadar daha iyidir­
gerçek olduğunu varsaymamızı söyler. Gözlemlerin i açıklamak
ıçın gereksinim duyduğundan daha fazla yen i nesne
varsayınaınan gerektiği kuralı, çoğu kez 'Ockham'ın j i leti'
[Ockham 's razor] olarak adlandırı lır. Ancak bunun nas ı l
uygulandığı, 'gereksinim' i le ne anlaşıldığına bağlıdır. Birkaç
nesne varsaymak, eğer onlar birçok olguya bir açıklama
sunarlarsa, elbette doğrudur. Bazen bilim adamı olmayanlara,
b i l i m adamları oldukça karmaşı k teoriler i leri sürüyormuş gibi
gelebi li r. Einstein'ın Genel izafiyet Teorisi çok basit
görünmüyor, ancak o bu konuda, gözlem verilerini kabul eden
teoriler içinde kendi teorisinin en basit olduğunu iddia
etmektedir. B ir alan için ölçüt I 'i karşılayan en basit teori çok
basit olmayab i lir, ancak o aynı biçimde ölçüt l 'i karşılayan
sonsuz sayıdaki olası teorilerden yine de daha basit olab i l i r.
Benim ölçüt 2'im, yasanın veya teorinin kendi içinde çel işik
olmamasına i l i şkin oldukça açık gerek l i l iği içerdiği biçiminde
anlaş ılmalıdır. O, tutarlı olmalı ve hiçbir iç çelişki
içermeınel idir. Bir şeyin hem gerçek hem de gerçek olmadığını
söyleyen tutarsız bir yasa, d iğer bakımlardan her ne kadar iyi iş
görürse görsün, doğru olamaz.
Ölçüt I 'e kısaca tekrar dönecek olursak -diğer ölçütler
gibi bu da değişik derecelerde doyurucu olabil ir. B i r yasa veya
teori, bizi birçok olay beklemeye götürdüğü ölçüde tatmin
edicidir. B i r yasa ne kadar çok açıklarsa, o kadar iyidir. Ne
kadar değişik olay açıklayabi lirse, o kadar iyidir. Değişik
alanlardaki olayları açıklayabi len bir teori, sadece bir alandaki
olayları açıklayabi len teoriye tercih ed i lecektir. B ir teori,
olayları doğru olarak açıklayabildiği oranda iyidir; yani, teori
bizi bel irli bir biçimde anlatılmış bir olayı beklemeye götürür ve
tam olarak anlatıldığı gibi bir olay gözlenir. Ancak eğer
gözlemlenen şey, teorinin bizi beklerneye götürdüğünden başka

29
Tanrı Var mı?

ise -örneğin, teori gezegenin 1 06° I ' 2" göksel boylam açısında
olacağını önceden haber veriyor ve ı 06° 2' ı 2" açısında
gözleniyorsa, teori yaklaşık olarak 1 ' kadar hatalıdır. Teori hala
doğru olabilir, çünkü gözlemler küçük oranda hatalı olabilir
veya bilmediğimiz faktörler sonucu etkilemiş olabilir, ancak
böyle hataları var saymaya ne kadar az gereksinim duyulursa,
teorinin doğru olduğuna inanmaya daha çok neden vardır.
Sonuç olarak, bizi gözlemteneni beklerneye sadece bir derece
olas ı l ı kla götüren bir yasa, gözlemteneni kesin olarak
bekleıneye götürenden daha az iyi bir biçimde doğrulanabi lir.
B ütün bunlar ölçüt 1 ' in görünüşleridir.
B uraya kadar, gözlemleri 'önceden haber veren' ve 'bizi
gözlemleri beklemeye götüren' b i limsel yasalardan veya
teorilerden söz etmedim. Çünkü eğer teori sadece kesin ve açık
olarak öncel ikle açıklan ırsa, daha sonra bilim adamı teorinin
bizi gelecekte neyi beklerneye götüreceğin i ortaya koyarsa ve
ondan sonra bizi beklemeye götürenleri gözlerse, tahmin etme
hakkında konuşmak . (ölçüt ı ve d iğer ölçütterin
çözümlemesinde), gözlemlerin bir teori için kanıt sağladıkları
anlamına gelebi lir. Ancak gözlemler tarafından teoriye verilen
desteği n önemli olmasını anlayamıyorum; d iyelim ki önce I 00
gözlem yapılıp daha sonra onları açıklayacak teori oluşturmak
veya elli gözleme dayanarak bir teori oluşturmak ve onun bir
el li kadarını da haber vermek niçin önemli olsun? Teoriye
gözlemler tarafından verilen destek, teori ve gözlemler
arasındaki mantıksal bir ilişkiyle i lgilidir ve gözlemlerin ne
zaman yapıldığından bağımsızdır. Başka türlü düşünenler,
teorilerin daima gözlemlere uygun olarak oluşturulabileceğini
söyler, oysa teoriler her zaman doğru olarak önceden haber
veremez; ve bu biçimde yapı lan isabetli tahmin, öneri len bir
teorinin daha nesnel testini sağlar. Kesinlikle teoriler her zaman
gözlemlere uyacak biçimde oluşturulabilir; ancak her zaman
oluşturu lamayacak şey, birçok gözlemi verecek basit teorilerdir.
On ların bulunması, doğru olarak önceden haber veren teoriler
kadar zordur ve onlar gözlemlerin desteklediği yegane şeylerdir.
Gözlemlerin ne zaman yapı ldığına ilişkin teori desteğinin konu
ile ilgisizliğini gösteren bir örnek, Newton'un hareket teorisi

30
Richard Swinburne

tarafından sağlanır. Newton teorisinin açıklama iddiasında


olduğu ve zaten bilinen yasalar (örneğin, Kepler ' i n gezegenlerin
hareketine i lişkin yasaları ve Gali leo'nun düşüş yasası )
tarafından zaten yapılmış olan tahmi nlerden başka, birçok yıl
test edi lebilecek hiçbir tahminde bulunmamasma rağmen,
Newton'un bu teorisi, onsekizinci yüzyılın başlangıcında bilim
adamlarının elinde hazır bulunan kanıtlar neden iyle (elbette
doğru bir biçimde) bir ç.oğu tarafından yüksek derecede olası
kabul edilmiştir. Newton teorisinin biiyük olas ı lığı, kendisinden
çeşitli yasalara_varılabilen çok basit daha üst seviyede bir teori
olmasından ortaya çıkmıştır.
Bu noktayı çok kısa tuttum, çünkü teizm ve daha güçlü
teoloj i k teorilerin kolayca test edi lebilen 'tahmin ler'
yapmadıkları sık sık iddia edil ir. (Onlar, örneğin, ölüm sonrası
hayat hakkında tahminlerde bulunabilirler, ancak bun lar şu an
kolayca test edilemez.) Eğer teori ler bizi eski veya yeni
olduğuna bakmaksızın gözlemleri beklemeye götiirürlerse, ben
onların daha iyi kurulduklarını iddia elmekteyim ve b i l im tarihi
de bunu gösteriyor. Ayrıca teizmin bizi birçok eski gözlem leri
beklemeye götüren çok basit bir teori olduğunu iddia edeceğim.
Ben ileride bu noktaya işaret ederken, bazen gözlemlerin
teorin i n kabul edi lmesinden önce veya sonra yapı l ıp
yapı lmadığına i lişkin herhangi bir iınada bulunmadan,
gözlemleri 'tahmin eden,' yan i, bizi gözlemleri beklemeye
götüren teorilerden söz edeceğim.
O halde bunlar, bilimsel bir teorinin doğru olma
olasıl ığına karar verınede ve aynı biçimde bir olayın doğru
açıklamasına katkıda bulunmada etkisi olan dört ölçiittiir. Şu
halde b i li msel teori lerin yasaları, sadece bel irli cevherlerin güç
ve eği limlerindeki düzenl i l iklerdir. Bütün gezegen lerin güneş
etrafında elips biçiminde hareket etmeleri, güneş el ipsin
odağında iken, sadece her bir gezegenin bir el ips biçiminde
hareket etme gücü ve o gücü kul lanma eği liminin olmasıdır.
B i l im adamı, ölçütleri aracıl ığı ile bel irli cevherlerin hareket
etme güç ve eği limleri n i meydana çıkarır ve bunların kendisine
başarılı tahminler yapma olanağı sağlayacak en basit
açıklamalarmı araştırır.

31
Tanrı Var mı?

Bir olayın doğru açıklaması sadece bilimsel teoriyi deği l,


aynı zamanda doğru bir biçimde tanımlanmış önceki koşul ları
da (yani, hangi cevherlerin hangi koşullarda var olması gibi)
içine aiır. Uranüs gezegeninin şu andaki konumunu, sadece
Newton teorisi değil aynı zamanda güneşin, U ranüs'ün ve diğer
gezegenlerin konumları açıklar. Bunların ne olduklarını nasıl
biliriz? Onları gözlemlemiş olabiliriz. Ya da, öyle değilse, şu şu
konumlarda gezegenlerin olduğu hipotezi, gözlemlediğimiz
olaylar için en iyi açıklamayı verebil ir. Ayrıca ' en iyi açıklama'
i le, bizim dört ölçütümüzü en iyi biçimde yerine getiren
açıklamayı anlatmak istiyorum. Newton yasaları açısından
Uranüs'ün şu andaki konumu i le güneş, Uranüs ve
gözlemleyebi leceğimiz d iğer gezegenlerin geçmiş konumların ı
açıklamayı deneyebi liriz. Ancak bütün bunlar bizi tam olarak
gözlem led ikleriınizi beklerneye götürmezse, U ranüs' ün
ötesinde gözlemleyemediğimiz Uranüs ' ü yörüngesinden çıkaran
başka bir gezegen, Neptün, olduğunu varsayabil iriz
(Leverrier' in 1 846'da yaptığı gibi). Bu gezegen i göremezsek,
onun orada olduğunu düşünmenin nedenleri nelerdir? B i r güçlü
neden, Neptü n ' ü varsaymadıkça, Uranüs'ün hareketi n i tahmin
etme olanağı vermeyen Newton teorisini terk etmek zorunda
kalacağıınızd ır. Yani, çok sayıdaki olayların en basit
açıklaması, Newton teorisinin doğru olduğu ve gök cisimlerin i n
Neptün'ü d e içine aldığı biçimindedir. Eğer onun var olduğu
varsayıını başka biçimde açıklanamayan diğer olayları
açıklayabilseydi, Neptün'ün varlığını iddia eden başka nedenler
bulunabil irdi. Gözlemleneıneyen varl ıkları varsayarken, bizim
dört ölçütüınüzü birlikte en iyi biçimde yerine getiren o b i li msel
teoriyi (nesnelerin hareket etme güç ve eğilimi hakkındaki) ve o
varlıkları kabul ederiz. Daha önce işaret ettiğim gibi, basitliğin
bir yüzü, az nesne varsaymaktır. Bir gözlemlenemeyen gezegen
varsayınak, bizi bulduğumuz gözlemleri beklerneye götürmeye
yeterl i ise, ikinciyi varsaymaınalıyız.
Aynı dört ölçüt, kişisel açıklamaların değerine karar
verınede de işlerliktedir. Kişi ler tarafından neden olunmuş bir
takım olayları açıklarken, bizi başka biçimde bulmayı tahmin
edemeyeceğiıniz olayları beklerneye götüren, olası olduğu

32
Richard Swinburne

kadar basit ve geçmiş b ilgi i le uyumlu olan bir hipotez ararız.


Üzerlerinde aynı biçimde bir insan başı olan belirli metal
parçaları bulduğumuzu düşünelim. Olası bir açıklama, bunların
hepsine, bir madeni para üretme amacıyla ve böyle işaretler
taşıyan bir metal parçanı n madeni para olacağı inancıyla,
normal insana ait beden gücünü kullanan (bir keski tutarak) bir
insanın neden olduğudur. Olayları tahmin eden birçok farkl ı
açıklama vardır. Biz, metal parçaları üzerindeki her b i r işaretin,
tarihin değişik bir dönemindeki başka bir kişi tarafından farklı
bir nedenle ve farkl ı inançlarla yapıldığını ve sonuçta bütün
işaretierin ayn ı biçimde olmasının bir rastlantı olduğunu ileri
sürebiliriz. B u sonraki hipotez, önceki hipotez gibi ölçüt 1 ' i n
koşullarını yerine getirirken (gözlemleri tahmin etme
hakkın daki), basitlik ö lçütünü açıkça daha az derecede yerine
getirir -çünkü bir kişi, bir neden ve bir inanç grubu yerine,
birçok kişi, neden ve inanç grubu varsayar. Geçmiş bilgi de, bu
türden bir h i potezin değerlendirmesine girecektir -örneğin,
diğer kişilerin nası l, ne zaman ve nerede maden i para
yaptıklarına i lişkin bilgi.
Daha geniş kapsaml ı olayları insanlar tarafından neden
olunmaları bakımın dan değerlendirirken, az kişi tarafından
neden olunduğu gibi, sürekli güç, amaç ve düzenli biçimlerde
değişen inançlar tarafından da neden olunmuş (yan i, değişik
duyumsal uyarıet iara yanıt olarak ortaya çıkmış) olayların
yapabild iğimiz kadar bir resmini yaparız. Bir insan tarafından
meydana getirilmiş iki etkiyi aynı amaç açı s ından
açıklayabilirsek, ikinci etkiyi açıklamak için tamamen yeni bir
amaca başvurmayız. Bir etkiyi, diğer insanların sahi p olduğu
aynı türden güçlerden dolayı, bir kişi tarafından meydana
getiri ldiği biçiminde açıklayabilirsek, bir yeni güç varsaymayız­
eğer kaşıkların bükülmesi olaymı, başkasın ın el leri ile biikınesi
biçiminde açıklayabilirsek, bir kişinin bel irli uzakl ıktaki
kaşıkları bükme konusunda temel bir gücü olduğunu
varsaymayız. Benzeri örnekler çoğaltılabilir.
Olayları açı klamak için gözlemlenemeyen gezegen ve
atomları varsayma gereksinimi duyduğumuz gibi, eğer olaylarm
bu tür bir açıklaması dört ölçütün koşul larını daha iyi yerine

33
Tanrı Var mı?

getırırse, bedenleşmemiş kişiler varsaymak gerekebi lir. Eğer


odaının içindekiler etrafta uçmaya ve konuşmaya başlarsa, en
iyi açıklama, normal insanlara ait olanlardan başka temel
güçlere (belirli bir bölgede nesneler üzerindeki temel güçler
gibi), amaçlara ve inançlara sahip bir hayaletin bunları
gerçekleştirdiği biçiminde olabil ir. Aynı zamanda, bir bedeni n
bir kişinin bedeni olduğu v e onun bazı parçalarının hareketinin
kasıtlı olarak meydana getirildiği her zaman açık olmayab i lir.
Uzak bir gezegene seyahat ettiğimizi ve orada uzantılarla
hareket eden nesneler bu lduğumuzu varsayalım. Bunlar
kişi lerin bedenleri mi, yoksa sadece cansız şeyler mi?
Yanıtım ız, onların çok sayıdaki hareketini ve uzantılarının
hareketini, (uzantı ları üzerinde kontrol gücüne sah ip) bel irli
temel güçlere, (değişmeyen) amaçlara ve (belirli düzenl i bir
yolla elde edilmiş) inançlara sahip kişi ler olduğunu varsayarak
açıklayıp açıklayamayacağımıza bağlı olacaktır.
Dört ölçüt, gözlem ötesi dünya hakkındaki birçok
idd iamızm hangisinin büyük olasıl ıkla doğru olduğunu
belirlemede etki l idir. Biz bütün alanlarda, bizi bulduğumuz
olayları beklemeye götüren (ve eğer geçmiş bilgi varsa, ona en
iyi uyan) en basit hipotezi ararız.

34
3-TANRI'NIN BASiTLiGi
Nihai Açı klam a
Cansız v e kişisel neden i i l ik birbirini etkilemektedir. Ara sıra
biri diğeri ile i l işki li etkenierin varlığını ve işleyişini açıklar.
Pozitif bi l im, yerden 64 feet yükseklikteki bir kuleden düşen bir
topun, yere u l aşmasının niçin iki saniye aldığını açıklar Ancak
.

biz topun n için düşürüldüğüne i l işkin kişisel açıklama


isteyebiliriz Gali leo onu, tasarladığı yer çekimi yasasın ı test
.

etmek için düşürmüş olabi lir. Diğer taraftan, insanca güçler,


inançlar ve amaçlar açıkça cansız etkenler tarafından neden
olarak etki leni r. Işık ışın larının gözüıne ve ses dalgaların ın
kulağıına ulaşınası inançlarıma neden olabilir. İnanç üretme
süreci ışık ışınlarının inançlarıma neden olmak için herhangi
,

bir amaca sahip olmasını gerektirmez: Süreç, en azından kısmen


cansız varlıkların güç ve eğil i mlerine dayanarak çözüınlenebilir.
Aynı biçimde, benim beden hareketlerime i lişkin temel
güçlerim, en azından kısmen beyin ve sinir durum ları tarafı ndan
neden olunabilir. Ben kolumu, ancak beynim, sinirlerim,
kastarım vd. belirli durumlarda olduklarında, istediğim zaman
hareket ettirebilirim. Onların gerekli d urumda olmaları, benim
kolumu hareket ettirme gücüne sah ip olmamın bir neden idir.
Kollıınu i steyerek hareket ettirmem, kol hareketine neden olan
bir beyin durumunun (istek dışı olarak) sırasıyla neden olması
yoluyladır. Aynı zamanda amaçlarım, kaynakları beden imin
niteliklerinde olan arzu ların etkisi altında biçiınlenir -örneğin,
boş midem tarafından neden olunan yeme arzum. (Daha önce
belirttiğim gibi, amaçlar konusunda ben, on lar ın etkilerinin
sadece sınırlı olduklarını düşünüyorum. Bir kişi bu etkilere
d i renme gücüne sahiptir.) Cansız ve kişisel neden i i l ik birbirini
etkilemektedi r. Cansız etkenler seçimleriın izi, seçimlerimi z de
cansız dünyayı biçiınlendirıneye yardım eder.
İnsanı n açıklama arayışı, kaçın ılmaz ve haklı olarak
gözlemlenebi len her şeyin -varl ığı ve m ah iyeti için başka her
şeyin kendisine bağlı olduğu nesne veya nesnelerin- nihai
açıklamasını arar. Her şeyin bir açıklaması olmayacaktı r. A, B
ile ve B, C ile açıklanabilir; ancak sonunda d iğer bütün
Tanrı Yar mı?

nesnelerin bağlı olduğu belirli özelliklere sahip bir veya birden


çok nesne olacaktır. Bir şeyi nihai olarak kabul etmek zorunda
kalacağız -büyük metafizik sorun, bunun ne olduğudur.
El imizde üç olası nihai açıklama var görünmektedir. B irisi
özdekçiliktir. Bunun la. kişisel açıklama ile bağlantılı olan bütün
etkenierin varlık ve işleyişinin tam bir cansız [ inanima/e]
açıklanıaya sahip olduğu görüşünü anlatmak ıstıyoruın.
Kişi lerin, onların inançlarııı ııı, amaçlarının ve benzerinin sadece
özdeksel nesneler ve onların fiziksel durum ları olması nihai
olmayan -bana göre açıkça yanl ış- bir göriişti.ir. Bu görüş açıkça
yan lış görünmekted ir -birinin dünyayı ele geçirme gayesi.
beyindeki bir sin irin ateşleınesi ile aynı olay değildir.
Öncekileri değil de sadece sonraki leri içeren dünyada olan
olayların listesi, bir şeyleri dışarıda bırakırdı. Beynim hakkında
her şeyi keşfeden bir Marslı. ben im sadece cansız bir robot olup
olmadığımı, amaçlarıının da bulunup bulunmadığın ı bilmek
isterd i . (Bu konuda Bölüm S 'de daha fazla şey söyleyeceğim.)
Burada özdekçilik i le anlatmak istediğim, kişisel ve zihinsel
olanın, ondan ayrı olsa da, fiziksel olan tarafından etki lendiği
göriişi.idür; kişilerin varlığın ın ve onların amaç, güç ve inanç
sah ibi olmalarının tam bir cansız açı klaması vardır (sinir
hücreleri gibi özdeksel nesnelerin güç ve eğilimleri açısından).
Özdekçil iğe bir alternatif, karına bir teoridir -kişisel
açıklamayla ilgi l i etken ierin varl ığı ve işleyişi tamamen cansız
terinılcrle açıklanamaz; ve diğer taraftan, cansız açıklamaya
i l işkin etken ierin varl ık ve işleyişi tamamen kişisel teriınieric
açıklanamaz. Bu teoriye de, hümanizm d iyelim.
Üçüncü olası lık, cansız açıklamaya il işkin etkenierin
var l ığını n ve işleyişinin kişisel kavramlarla açıklanacak
olmasıdır. Burada kişi ler sadece insan lardan ibaret olmayıp,
Tanrı gibi oldukça değişik türden bir kişisel varlığı içerir. Bu,
bir Tanrı ' nın varlığını savunan görüş olan teizmin iddiasıdır. Bu
görüşe göre Tanrı, Bölüm 1 'de gördüğümüz gibi, hareket etme
güç ve eği limleri i le birlikte evren imizdeki özdeksel nesnelerin
varlığın ı her an korumaktadır. Bizim beden imiz üzerinde nasıl
etkimiz varsa, onun da dünya üzerinde etkisi vardır; ancak o
bizden ayrı olarak, eylem gücü için herhangi bir bedene bağlı

36
Richard Swinburııc

değildir. B u nedenle, metalin ısıtı ldığı ıçın gen leşmesi,


ısıtıldığında genleşme gücüne ve bu gücünü kul lanma eği l imine
sahip olması doğru olmakla birlikte, metalin var olmasınm
nedeni. Tanrı'nın onun varlığın ı korumasıdır. Ayrıca metalin
ısıtıldığında genleşme gücüne ve bu gücü kul lanma eği l i mine
sahip olmasının nedeni de, bir kişi olan Tanrı'nın temel
güçlerinden dolayı eş zamanl ı olarak metalde o gücü ve eği limi
korumasıdır. Tanrı böylece doğa yasalarını etkin tutar; ve
evrenimizdeki özdeksel nesnelerinin varlığını korurken, özdeği
koruma yasasını etkin tutar. Eğer evren bir başlangıca sahipse, o
zaman ilk özdeksel nesneyi Tanrı yaratmıştır. Ayrıca teizın.
Tanrı ' n ın insanların varlığına neden olduğunu ve her an on larııı
varlığını koruduğunu ve kendi lerinde olan güç ve inançlara
sahip olmalarına ve bunların devaml ı l ığına neden olduğunu
iddia eder. O bunu ara sıra, genlerde insanları üreten güçleri ve
beyin leri oluşturan ınoleküllerde insan güç ve inançları n ın
sürek l i l iğini sağlayan güçleri koruma gibi araçlarla yapar. Tanrı
insan ların amaçlarını oluşturmalarına da izin verir; ancak öyle
deği l de böyle seçmeye zorlamaz.
Bütün gözlemleneb i l i r olayların nihai açıklamasını veren
bu liç muhalif görüş, Bölüm 2'de incelediğim öneri len
açıklaınaları değerlend iren dört ölçüt ile değerlendiri lmelidir.
Ancak bütün gözlem lenebi l ir olayların açıklaınalarını
incelerken, orada gördüğümüz gibi, ölçüt 3 açıkça düşer.
Gözleınlenebi l ir her şeyi açıklamaya çal ışırken, hakkında bi lgi
sahibi olabi leceğin, teorinin kend isiyle uyumlu 'olması gereken
komşu alanlar yoktur. Bu nedenle, dört ölçütlin uygulaması
buna indirgen ir. Bu nihai açıklamaya il işkin teori, doğru olması
en olası olan ve on ları başka biçimde bulınayı
bekleyemeyeceğimiz zaman, gözleın lenebilir olayları tahmin
eden en basit teoridi r. Bu kitabın tezi, teizınin bütün olayların
büyük oranda en basit açıklamasını yaptığı yolundadır.
Özdekçi l iğin basit bir hipotez olmadığın ı ve onun
açıklayabilmesinin pek olası olmadığı bir olaylar dizisi
bulunduğunu kanıtlamaya çalışacağım. Hümanizm,
özdekçi l i kten daha da az basit olan bir hipotezdir.

37
Tanrı Var mı?

İ leride daha detaylı olarak göreceğimiz gibi, özdekçiliğin


büyük karmaşıklığı buradan ortaya çıkar; özdekçil ik, şimdi
davrandıkları gibi davranan şeylerin n ihai açıklamasının, pek
çok (belki sonsuz) sayıdaki özdeksel nesnelerin güç ve
eğilimleri tarafından sağlandığın ı varsayar. Bunların her biri,
atomlardan ve atomlar da elektron ve protonlar gibi temel
partiküllerden oluşur; bunlar da sırasıyla guarklardan oluşur ve
guarklar, şu an bi ldiğimiz kadarıyla, guark-altı partikü l lerden
oluşur. Bu özdeksel nesneler, her biri tamamen ayn ı güç ve
eği limiere sahip olan türlere aittir. Bakırın her bir parçası, işaret
ettiğimiz gibi, tamamen aynı elektriği iletme, erime ve
genleşme gücüne ve aynı koşullar altında bu güçleri kullanma
eği limine sahiptir. Her bir olayın niçin olduğuna ilişkin nihai
açıklama, olaya karışan belirli nesnelerin güç ve eğilimlerinde
bulunacaktır. Bu taşın yere iki saniyede düşmesinin nihai
açıklaması, taşın ve yeryüzünün güç ve eği limlerinde yatar
(Newton yasaları veya Newton yasalarını açıklayan her türlü
yasa tarafından sistemleştirildiği gibi). Isıtı ldığında genleşen bu
bakır parçasının nihai açıklaması, bu bakır parçasının güç ve
eği limlerinde yatar. Özdekçil iğe göre n ihai açıklama, bir çoğu -
özdekçiliğe göre, rastlantı sonucu- tamamen aynı güç ve
eği limiere sahip olan, sayısız değişik durına noktalarında durur.
Eşyan ın herhangi bir nihai cansız açıklaması, nesnelerin
sürekl i güç ve eğilimlerini gerektirmektedir. Başlangıçta her ne
olduysa, bu sadece elektronların, bakır parçaların ın ve diğer
bütün özdeksel nesnelerin ondokuzuncu yüzyı lda olduğu gibi
yirminci yüzyılda da eşyanın şu an olduğu gibi ayn ı güçlere
sah ip olmalarından dolayıdır. Nesnelerin şu andaki güçleri,
geçmiş bir neden tarafından meydana getirilmiş olabil ir, ancak
onların şimdiki varlıklarının devaın l ı l ığı -özdekçi teze göre­
nihai temel bir gerçektir. Ebeveynim benim var oluşuma neden
olmuş olabi l ir, ancak benim devam eden varl ığıının on ların
geçmiş eylemiyle hiçbir ilgisi yoktur; kendi güçleriın nedeniyle
var olmaya devam ediyorum. Bundan dolayı, özdekçi liğin
karmaşıkl ığı, evrenin geçm işteki bir 'büyük yoğunluktan'
[singularity] kaynaklandığı iddiası ile açıklanamaz. Özdekçilik
-eşyan ın bütün neden lerinin sonsuz ayrı (bir rastlantı sonucu,

38
Richard Swinburne

her biri tamamen aym güçlere sahip) nesneler olduğunu


varsaymakla- çok karmaşık bir hipotez olarak kalır. Ayrıca
hümanizmin daha da karınaşık bir hipotez olduğunda şüphe
yoktur -çünkü hümanizm, geçerli açıklamanın sadece sayısız
ayrı özdeksel nesnelerde değil, ancak tamamı (onların şu andaki
varl ığına gel i nce) sadece temel gerçekler olan pek çok kişide ve
onların güç ve amaçlarında da durduğunu varsayar.
Teizm i n daha iyisini yapabi leceğini i leride savunacağım.
B u bölümde, teizmin çok basit bir hipotez -nihai bir açıklama
sunabi lecek en basit hipotez- olduğunu iddia edeceğim; ve
sonraki böl ü mlerde, teizınin bizi bulduğumuz şeyleri -başka
biçimde bulamayacağımızı düşündüğümüz zaman- bulmayı
bekleıneye nasıl götürdüğünü göstereceğim.
Teizmin Basitliği
Teizm, var olan her bir nesnenin var olmaya neden olunduğunu
ve sadece bir varl ık, Tanrı, tarafından varl ıklarının
korunduğunu iddia eder. Ve her bir varl ığın sahip olduğu her bir
özell i ğe, varlığına izin veren ve neden olan Tanrı'nın neden
olduğunu iddia eder. Az neden varsaymak, basit bir açıklamanı n
ayırt edici bir özell iğidir. B u n a göre, sadece bir neden
varsayandan daha basit açıklama olamaz. Teizın, politeizmden
daha basittir. Ayrıca teizm, kendisinin nedeni olan bir kişi için,
kişiler için zorunlu olan sonsuz sayıda öze l l ik varsayar -sonsuz
güç (Tanrı ınantıksal olarak olası her şeyi yapabi lir), sonsuz
bilgi (Tanrı mantıksal olarak bilinmesi olası her şeyi bil ir) ve
sonsuz özgürlük (Tanrı'nın hangi amaçları oluşturacağına hiçbir
dış etki neden olamaz: Tanrı sadece eyleme neden gördükçe
davranışta bulunur.)
Son derece güçlü, bi lgi li ve özgür bir kişinin var olduğu
hipotezi, gücüne, bilgisine ve özgürlüğüne hiç sınır olmayan
(mantıksal olanlar dışında) bir kişinin var olduğu hipotezidir.
B i l im adamları daima sonsuz derecede bir nicelik varsayınayı,
çok büyük sonlu derecede bir nicelik varsayınaktan daha basit
görmektedirler ve daima gözlemleri aynı derecede iyi olarak
tahmin ettiğinde öncekini yapmaktadırlar. Newton'un yerçekimi
yasası, ölçü ınierin yapı labildiği kesinlik sınırları içinde

39
Tanrı Var mı?

gözlemleri aynı dercede iyi tahmin etmiş olab i lecek olan yer
çekim gücünün, çok büyük sonlu bir h ızla (örneğin,
2,000,000,000.325 km/sn.) hareket ettiği görüşü yerine, sonsuz
hızla hareket ettiğini kabul etti. Yalnızca E instein'ın Genel
i zafiyet Teorisi, yerçekimi i le olduğu kadar elektromanyetizm
ile de i lgili o lan, çok miktardaki verileri kapsayan en basit teori
olarak kabul edi ldiğinde, bilim adamları bu teorinin sonucu
olarak, yerçekimi gücünün sonl u bir h ızla hareket ettiğini kabul
ederler. Aynı biçimde Orta Çağda insanlar, ışığın aynı derecede
gözlemlerle uyuml u olarak büyük sonlu bir hızla değil de,
sonsuz bir h ızla hareket ettiğine inanıyordu. Sadece onyedinci
yüzyılda Römer tarafından sonsuz hız teorisi i le çelişkil i
gözlemler yapıldığında, ışığın sonlu b i r h ızı olduğu kabul
edildi.
S ıfır ve sonsuzluk karşıttırlar. Işığın sonsuz bir hızla
hareket ettiğini varsaymak, sonlu uzaklıktaki herhangi bir
hedefe ulaşmanın sıfı r zaman aldığını kabul etmektir. B i l i m
adamları b i r niceliğin aynı biçimde gözlemlerle bağdaşan çok
küçük bir derecesi yerine, sıfır derecelerini varsayan teorilerden
yana, onların sonsuzluğa ilişkin tercihlerine benzer biçimde, bir
tercih yapmışlardır. Örneğin onlar, her i k i hipotez eşit b içimde
gözlemlenebilmiş herhangi bir şeyle bağdaştığında, protonların
çok çok küçük duruk kütleden [rest mass] çok (örneğin, 2.62 x
1 o-ı ooo
gms), sıfır duruk kütleye sahip olduklarını varsayınayı
tercih etmişlerdir.
Kişi ler, gördüğümüz gibi, (kasıtlı) güç, amaç ve inançlara
sahip olan nesnelerdir. Eğer bir kişinin eylemi evrenin varl ığını
ve işleyişini açıklayacaksa, onun çok güçl ü bir kişi olması
�erekecektir. Onun gücünün sadece çok büyük olması yerine
onsuz olmasını varsaymak, daha basit bir hipotezdir. Eğer
nun bel li bir kütleden bir evren yapmaya yetecek gücü
lduğunu, ancak daha büyük bir tane yapacak kadar güçlü
lmadığını söyleseydik, gücünün bir başka sınırının olup
lmadığı sorusu yerine niçin sadece onun var olduğu sorusu
oı � aya çıkard ı . Tanrı 'nın gücünün sonsuz olduğu önerisi, onun
bu gücünü nasıl kullanacağını etkileyen Tanrı dışında herhangi
nedensel etkilerin olmad ığı önerisiyle doğal olarak uyumludur;

40
Richard Swinburne

bu nedenle onun özgürlüğünUn de sonsuz olmasını kabul etmek


en basit olan şeydir. Gücü etkili biçimde kullanmak için,
eylemlerin sonuçlarının neler olduğunun bil inmesi gerekir.
Bundan dolayı, Tanrı 'nın son derece güçlü olduğu iddiası doğal
olarak, onun son derece bilgi l i o lduğu iddiasıyla uygunluk
gösterir. Eğer biz sonraki bölümlerde anlatılan değişik olayları
Tanrı'nın amaçlı eylemi olarak açıklayacaksak, geniş ölçüde
onun eylemlerinin sonuçlarını anladığını varsaymamız
gerekecektir. Onun eşyayı anlayışının sınırsız olduğunu
varsaymak en basit şeydir. Bundan dolayı, eğer dünyayı kişisel
açıklaınalara dayanarak açıklayacaksak, bil im, tarih ve diğer
bütün nedenlere i l işkin insanca araştırınalarda kul landığımız
ilkeler, sonsuz güç, bilgi ve özgürlük sahibi kişisel bir varl ığı
varsayınamız gerektiğini gösterir.
Tanrı ' n ı n hep var olduğunu varsaymak daha basittir. Eğer
sadece zamanın geçmiş belirli bir anında var olmuş olsaydı,
varlıkların Tanrı i le hiçbir i lgisinin olmadığı daha önceki bir
zaman dönemi olmalıyd ı . Başka kuvvetler işierliktc olabilird i ve
Tanr ı 'nın var olması onlara bağlı olabil ird i . Böylece dünyan ın
nasıl olduğunu açıklamak için varsayı lan h ipotcziıniz, başka
kuvvetler ve sınırlı ilahi güç varsaymakta kaçını lmaz olarak
daha karmaşı k olabilirdi . Ve eğer Tanrı'nın gelecekte varlığının
sona erebi leceğini varsayarsak, yukarıdaki sonucun aynısı
burada da geçerli olur.
Bana öyle geliyor ki, sadece Tanrı ' n ın daima sonsuz
güçlü, b i lgi l i ve özgür olduğunu değil, aynı zamanda onun
zorunlu olarak öyle olduğunu kabul etmek daha basittir. Eğer
biz Tanr ı ' nın sonsuz güçlü vs. olmasının sadece bir rastlantıdan
kaynaklandığını söyleyecek olsak, Tanrı ' nın, d i lediği taktirde,
tahtından feragat edebileceğini onaylarız. O, kend isini gücü
sınırlı bir varl ığa indirgeyebilir. Hatta intihar bile edebi lir. İşte o
zaman sonsuz güçlü olmak, onun yerine bir başkasına kalırd ı .
Ancak b u durumda, bizim Tanrımızın evrenin yöneticisi olması
bir rastlantı olmuş olabil ird i ; (belki daha az kapsaml ı güçlere
sahip ) başka bir Tanrı görevi üstüne alınış olabi lirdi, hatta hala
alabi lir de. Ancak bunların hepsi, Tanrımızın var olan her şeyin
kaynağı oluşunu daha az önemli temel gerçek yapardı.

41
Tanrı Var mı?

Tanrı'nın şu ana kadar niçin güçlerini sınırlamadığının veya


intihar etmediğinin açıklanmasını gerektirird i . Ve işlerlikte olan
bazı diğer nedensel etmenler, hangi koşullar altında bir rakibin
her şeye güç yetirebileceğini saptayabi l irdi. Tanrı ' n ı n . esas
itibariyle her şeye gücü yeten, her şeyi bi len, tam özgür ve
sonsuz olduğunu varsaydığımızda, bütün bunların hiçbiri
açıklama gerektirmez.
Buradaki neden, temel partikülleri sadece eğer güçlerin i
korurlarsa partikül olarak düşünen fizikteki benzer bir neden ile
tamamen aynıdır. On ların sahip oldukları güçler, onları
oldukları nesneler yapan şeyin parçasıdır. Bir elektron sadece
eğer diğer bütün elektronları belirli sabit bir kuvvetle iterse, bir
elektrondur. En alt açıklayıcı düzeyde varlıkları varlık yapan,
bir dereceye kadar sahip oldukları güçleridir.
Eğer bir kişi sıfı r derecede güç, bilgi ve özgürlük sahibi
olsaydı, bir kişi olamazdı. Bu n itel iklerin sonlu bir sınırı
olduğunu kabul etmek, hiç sınır kabul etmemekten daha az
basittir. Ayrıca birbirine ve sonsuzluğa bağlı sonsuz derecedeki
bu n itel ikleri varsaymak, olabi lecek en basit kişi türünü
varsaymaktır. Bölüm l 'de gördüğümüz gibi, Tanrı 'nın diğer
bütün zorunlu özellikleri şu üç özellikten çıkar: Her şeye gücü
yetme, her şeyi bilme ve tam özgürlük. Bundan dolayı, teizm
evren hakkı nda olabilecek en basit kişisel açıklamayı sunar.
Tanrı, gerekçet i olarak seçer veya nedenler arasından seçer ve
. evreni meydana getirir; çünkü o, onun meydana getirebi leceği
birçok iyi şeyden biridir.
Her şeye gücü yeten Tanrı, dilediğini meydana getirebilir
ve böylece, eğer Tanrı varsa, gözlemlediğimiz şeyin
bekleneceğin i göstermek, gözlemlediğimiz şeyin Tanrı ' nın,
mükemmel iyil iğinden dolayı, meydana getirmek için neden i
olan tiirden bir evren olduğunu gösterıneye bağlı olacaktır. Bu
onun evreni meydana getireceğini garanti etmez, ancak oldukça
olası yapar. Etrafıınızda gördüğümüz olaylar bağlamında bunu
açıklayacağım . Bunu yaparken, bu olayların bir bölümünün
özdekçi açı klaınaslndaki ve d iğer olayların açıklamasındaki
büyük karmaşıklığı göstereceğim.

42
4-TANRI'NIN VARLIGININ
DÜNYAYI VE ONUN DÜZENiNi AÇIKLAMASI
Evren ve Onun Doğal Yasaları
Sayısız değişik boyuttaki özdek parçalarından oluşan bir
fiziksel evren vardır. Dünyam ız, küçük bir yıldız ve biiyük b i r
ateş topu olan güneş etrafında dönen birkaç gezegenden biridir.
Bu yıld ız, galaksimiz, yı ldız grubumuz olan Samanyolu ' ndaki
mi lyonlarca yıldızdan biridir. Galaksimiz, yerel bir galaksi
kümesine bağl ıdır ve gökbil imci ler, bunun gibi m i lyarlarca
küme gözleınleyebil irler. Evren çok büyük oranda tekbiçimli
görünmckle beraber, çok m iktarda yerel 'küme' içerir. Y ı ld ızlar
ve gezegenler değişik boyutlardad ır ve bizinıki gibi gezegenler
pek çok yönlerden eşit deği ldir -deniz kıyısıııdaki değişik boyut
ve biçimlerdeki çakıl taşlarını bir düşünün.
Herhangi bir şeyin var alımış olması olağaniistiidiir.
Elbette olayların en doğal konuımı tamamen yokluktur:
Evrensiz, Tanrısız, yokluk. Ancak bir şey var. Hatta pek çok şey
var. Belki şans tck elekırona neden olabilird i . ANCAK pek çok
partikül var! Her şeyin bir açıklaması olmayacaktır. Ancak
gördüğümüz gibi, bilimin ilerlemesi ve diğer bütün entelektiiel
araştırmalar, en küçük sayıda açık gerçekleri kabul etmemizi
gerektirir. Eğer biz evren in birçok parçasın ı, onları varl ıkta
tutan bir küçük varl ık ile açıklayabil iyorsak, o kiiçi.ik varl ığı
eksiksiz açıklayamasak bi le, öyle yapmal ıyız.
Pek çok sayıda varl ığın bulunduğu, hatta daha da
önemlisi, onlarııı hepsinin tamamen aynı biçimde davrandığı bir
gerçektir. Aynı doğa yasaları, yeryüzünü olduğu gibi
teleskoplarıınız ile gözlemleyebildiğimiz en uzak galaksileri
yönetir ve aynı yasalar bugün işledikleri biçimde zaman
bakımından en erken olayları yönetir. Veya, ben im terc ih
edeceğim açıklamada olduğu gibi, bizden zaman ve mekan
bakımından her ne kadar uzak olursa olsun, her nesnede
bedenlerimizin kendisinden oluştuğu clektroıı ve proton ları n
sahi p oldukları ile aynı güç ve bu gücü uygulama eğilimi vardır.
Eğer bunun bir nedeni olmasa, çok olağanüstü -akılcı insanlar
için inanılması aşırı derecede olağanüstü- bir rastlantı olurd u .
Tanrı Var mı?

Ancak bilim, her nesnenin niçin aynı güç ve eğil i miere


sahip olduğunu açıklayamaz. O, bir nesnenin niçin daha büyük
bir güç nedeniyle bir güce sahip olduğunu (bu sınırlı doğa
yasasının niçin işiernekte olan daha genel bir doğa yasası
nedeniyle işlediğini) açıklayabilir. Ancak ben onun her bir
nesnenin sahip olduğu en genel güçlere niçin sahip olduğunu
açıklayacağına inanmıyorum. Newton' un üç hareket yasası ve
yerçekimi yasasının, temel doğa yasaları olduğunu varsayal ım.
O zaman bu demektir ki, her atom, her elektron ve benzeri,
evrendeki diğer her bir nesneyi tamamen aynı çekim kuvveti i l e
çeker (yani, onların arasındaki uzaklığın karesi ile değişen
çekim kuvveti i le). Newton yasaları doğanın temel yasaları
değildir; onlar kesin olmamakla birlikte çok doğru biçimde,
sadece ilgi lendikleri nesneler çok büyük olmadığında ve çok
hızla hareket etmed iğinde yürürlüktedir. Ancak bu, Newton
yasaları yürürlükte olduğu sürece, onların Genel izafiyet
yasaları ve Kuantum Teorisinin sonucu olmalarından dolayıdır;
ve belki bunlar daha genel başka teorilerin sonuçlarıdır -Büyük
B irleştiri lmiş Teori [Grand Unified Theoryr Ancak biz her
nerede durursak duralıın, aynı genel nokta geçerlidir. B üyük
B irleştirilmiş Teoride durduğumuzu varsayalım. O zaman
evrendeki her atom ve her elektron, Biiyük Birleştirilmiş Teori
tarafından belirtilen tamamen aynı güç ve eği limiere sahip olur.
Eğer sadece bilimsel açıklaınaları kabul ediyorsanız, burası
durman ız gereken yerd ir. Özdekçiliğe göre bu, tam olarak
varlığın gerçekliğidir.
Ancak bu tür durma yerleri, sadece hiçbir akı lcı
araştırıcının duracağı yerler değildir. Bir arkeotoj i k alanda
bulunan bütün madeni paralar ayn ı işaretiere sahip olsa veya bir
odadaki bütün belgeler aynı özell ikteki el yazısı ile yazılsa,
ortak bir kaynak içeren bir açıklama ararız. Görünüşte
rastlantısal olan, açıklama gerektirmektedir.

• Büyük Birleştirilmiş Teori, kuvvetli nükleer güç, zayıf nükleer giiç


ve clektromanyetizmin. aynı temel güciin, yani biiyük birleştirilmiş
gücün, farkl ı yönleri olduğunu iddia eden Kuantum teorileridir
(ç.n.).

44
Richard Swinbume

B ütün özdeksel nesnelerin her biri, tamamen aynı genel


güç ve eğil imiere sahip değildir (örneğin, B üyük B irleştirilmiş
Teori i le uyum içinde davranma); ancak onlar üyeleri daha
belirli biçimlerde birbirleri gibi davranan türlere ayrılırlar. Her
bir elektron, aynı elektrik gücüne sahip d iğer bütün elektronlari
itmede diğer bir elektron gibi davranı r. Daha büyük nesneler de
türlere ayrıl ır. Meşe ağacı, diğer meşe ağaçları gibi ve kaplan lar
da, d iğer kaplanlar gibi davranır. B ütün özdeksel nesnelerin ve
bel irli tür nesnelerin birbiri gibi davranmasındaki (hemen her
zaman) birçok yön, aynı zamanda basittir ve insanlar tarafından
çok kolayca ortaya çıkarılabi lir.
Özdeğin nihai öğeleri (elektronlar, protonlar, fotonlar ve
benzeri, ya da her neden yapılmışlarsa) aynı basit biçimlerde
davranmış olabil irdi, ancak bu, orta boyutta özdeksel bir
nesneyi yapmak için bir araya geldikleri zaman, öyle karmaşık
bir biçimde davranırlardı ki, insanlar onların eylemlerinin
sadece yüzeysel bir incelemesinden ne olacağın ı asla tahmin
edemezlerdi . Belki bir gün kayalar parçalara ayrıl ırdı ve başka
bir gün havada uçarlardı -ancak b i limsel olmayan bir gözlem
bizi hangisinin ne zaman olabileceği hakkında en küçük bir
düşünce sahibi yapmaya götüremezdi . Ancak neyse ki
dünyamız böyle değildir.
B izim dünyamızda bilim adamı olmayanlar tarafından
.kolayca meydana çıkarılabilen ve kullanılabi len orta boyutlu
nesnelerin eylemlerinde, her zaman . süreklilik ve yüksek
derecede benzerlik gösteren düzenl i l ikler vardır. Ağır nesneler
yere düşer, insanlar ve d iğer kara hayvanları yaşamak için
havaya muhtaçtır, tohumlar bitki olmaları için ekilir ve sulanır,
ekmek insanları besler ancak ot beslemez vb. Elbette bunun
istisnaları vardır -ağır nesnelerin yere düşmeyeceği durumlar
vardır (örneğin, eğer on lar altlarındaki bir mıknatıs tarafından
itilecek biç i mde çokça ınıknatıslanırlarsa). Ayrıca sadece bilim
adamı, bir nesnenin düşmesinin tam olarak ne kadar süreceğini
ve insanların doğal etkinlikleri için tam olarak ne kadar ekmeğe
gereksinim duyacağını tahmin edebilir. İnsanların kolayca
meydana getirebi leceği apaçık benzer di.izen l i l ikler, yaşayıp
yaşamayacağımıza (yaşamaya yetecek kadar yeme, yırtıcı

45
Tanrı Var mı?

hayvanlardan ve kazalardan kaçma), nasıl çiftleşebileceğimize,


çocuk sahibi olabi leceğimize, kendimizi sıcak tutabileceğimize
ve yolculuk edebi leceğimize i lişkin önemli sonuçları olan
düzenli liklerdir. İnsanlar, bu düzen lil ikleri gözlemteyerek ve
anlayarak, onları bedenimiz dışındaki dünyada, böylece kendi
hayatlarımızda, önemli bir değişiklik yapmak ıçın
kul lanabilirler. Eğer inançlarıınızia dünyayı önemli bir biçimde
etkileyeceksek, temel eylemlerimizin etkileri hakkında doğru
inançlara gereksinim duyarız. Ancak nesneler düzenli
biçimlerde insanlar tarafından anlaşılabi lecek yeterlikte basit
davranırlarsa, bu inançları elde edebiliriz. Ekmeğin beslediğini
gözlemteyerek biz, ekmek yiyerek hayatta kalmak için gerekl i
tedbirleri atabil iriz. Tohumların (buğday taneleri dahil)
ekildiğinde ve sulandığında bitki olduğunu gözleınleyerek,
ekmek yapmak için buğday yetiştirmede gerekl i adımları
atabil iriz. Buna benzer daha başka örnekler verilebil ir. Ancak
özdeksel n.esneler tamamen düzensiz davranmış olsalardı,
dünyayı veya kendi hayatlarımızı herhangi bir biçimde kontrol
etmeyi asla seçemeyebilirdik. Bu nedenle, bütün özdeksel
nesnelerin birbirleri gibi niçin aynı basit güç ve eği limiere sahip
olduklarının bir açıklamasını ararken, ondan çıkan orta boyutlu
özdeksel nesnelerin benzer güç ve eği limlerinin (insan hayatı
için öneme sah ip olanlar dahil) insanlar tarafından kolayca
bulunmasının nedenini açıklayan ı aramal ıyız. Çünkü bu, bütün
özdeksel nesnelerin yaygın bir özell iğidir -onların güç ve
eği lim leri bu sonuca sahip olacak türdendir.
Basit teizın hipotezi bizi, anlatmakta olduğum bütün
olayları akla uygun bir olasılık derecesinde tahmin etmeye
götürür. Her şeye gücü yeten bir varlı k olarak Tanrı, bu
bakımlardan düzenl i bir dünya meydana getirebi lir. Ve bunu
yapmayı istemesi için onun iyi bir nedeni vardır: İnsanları
içeren bir dünya, iyi bir şeydir. Kişi ler tecrübe, düşünce
sahibidirler, seçim yapabil irler ve onların seçimleri kendilerine,
başkalarına ve cansız dünyaya biiyük etki yapabilir. Tamamen
iyi olan Tanrı cömerttir. O, paylaşmak ister. Ve yasayla
yönetilen bir evrende, bedenli kişilerde belirli bir tür iyilik
vardır. Bir bedenle kontrolümUz altında sınırlı miktarda özdeğe

46
Richard Swinburnc

sahibiz ve, eğer İstersek, dünyanın nas ı l işlediğini ve hangi


bedenli eylemlerin daha az etkisi olacağını öğrenmeyi
seçebil i riz. Kayaların düşmesinin, yırtıcı hayvanl arın
saldırmasın ı n ve bitki l erin büyümesinin olası olduğu zamanı,
hızlı bir biçimde öğrenebiliriz. Böylece Tanrı, kendi yaratıcı
seçme eylemine kat ı l mamıza izin verir. Kendimiz için çok
öneml i seçim l er yapabi l iriz -düşen kayalardan uzak durup
durınama, yırtıcı hayvanlardan kaçıp kaçmaına, yeteri kadar
yiyecek elde etmek için ürün ekıne veya hiç zahmet etmeme; ev
yapıp rahat bir biçimde yaşama veya daha i l kel bir yaşam ile
yetinme gibi. Ve biz başkaları için de çok önem li tercih ler
yapabiliriz -on lara yiyecek verme ya da açl ıktan öl melerine göz
yumma gibi .
Ancak orta boyutlu nesnelerin eylemlerindeki benzer
gözlemlenebi lir düzen l i l ikler, onların küçük ölçüdeki
bi leşenlerinin eylem lerindeki daha kesin düzen l i liklerden
kaynaklandığı için, biz, eğer istersek, bu sonraki bi leşenlerin
neler o lduğunu ortaya çıkarnıaya çalışabi 1 i riz. Bu bi lgi yle,
bilimi ve dünyanın kontrolünü daha i leri götüren aletler
yapabil iriz. İnsan lar, dinamiğin [dynamics] ve kimyan ın
yasalarını ortaya çıkarabi lir ve böylece otonıobil ler, uçaklar
veya -alternatif olarak- bombalar ve si lahlar yapabil ir; ve
böylece bizler gücümüzün alanını, sadece bedenlerimizi ve
onların yerel ortamlarını kontrolden dünyamn çok daha
kapsaml ı kontrolüne kadar genişletebiliriz. Bedenleşme, düzen l i
bir dünyada sadece hayatta kalmak i ç i n kullanı labilecek
düzenl i l iklerin değil , aynı zamanda bilim ve tekn iğin -yı l larca
ortak çaba ile meydana ç ı kan, dilediğimiz biçimde dünyamızı
yeniden ol uşturmada kullanabi leceğimiz derin yasaların- h ızla
öğrenilmesine olanak verir. Öğrenmeyi ve gücüm iizü
gel iştirmeyi isteyip istememek ve kontrolü · nası l
gen işleteceğim iz bize kalmıştır. İyi bir ebeveyn gibi cömert bir
Tanrı ' n ın da, belirli değişmez ölçüdeki bi lgi ve kontrolü bize
yüklememesi, bunun yerine bilgi ve kontrol içinde gel işme
seçimini bize vermesi için neden i vardır.
Tanrı'nın bulduğumuz türden doğa yasaları ile yönetilen
bir dünya yaratmasının bir nedeni o lduğu için, bu o lanaklar

47
Tanrı Var mı?

i nsanlara sağlanır. E lbette Tanrı' nın başka birçok şey yapmak


için nedeni vardır ve onun böyle bir dünya meydana
getireceğinden emin olunabileceğini söylemekten çekinirdim.
Ancak açıkça bu, onun bunu yapacağına yönelik büyük bir
olasılık olması gibi bir şeydir.
Dünyanın insanlar için bir tiyatro olarak elverişliliği,
düzenli bir dünya yaratmak için Tanrı 'nın tek nedeni değildir.
Daha yüksek hayvanlar da bilinçlidir, öğrenir ve plan yaparlar ­
eşyanın çok kolayca fark edilebilen yönlerin i tahmin edebilme,
onlara öyle yapma olanağı verir. Ancak düzenli bir dünyanı n
ötesinde güzel b i r dünya vardır. Güzellik, düzen modellerine
bağlıdır. Topyekun kaos ç irkindir. Yıldızların düzenl i yasalarla
uyum içinde hareketleri güzel bir dansdır. Orta Çağdakiler,
gezegenlerin uzayda sferler tarafından taşmdığını, onların
düzenli hareketlerinin var o lan en güzel şeylerden biri olmakla
beraber, güzelli klerini insanların ara sıra görmemezlikten
geldiği 'sferlerin müziğini' ürettiğini düşündüler. Düzenli bir
dünya yaratmak için Tanrı 'nın bir nedeni vardır, çünkü güzellik
iyi bir şeydir -bana göre, bir kimse onu gözlemlesc de
gözlemlemese de bu böyledir, ancak keşke onu herkes
gözlemlese.
Dünyadan ve düzen l i l i kten Tanrı 'ya u laşma kanıtı,
i nanıyorum ki, insan bil incinin derinliklerinde yatan düzenl i bir
dünyaya, felsefeciler tarafından doğal ve akılcı bir tepkinin
sistemleştirilmesidir. İnsanlar dünyanın anlaş ı lırlığın ı, anlayış
sahibi bir yaratıcıya kamt olarak görürler. Peygamber Yeremya,
bir tür yaratıcı Tanrı'nın varlığının reddedi irliği bir dönemde
yaşadı. Tehlikede olan onun iyiliği, bilgisi ve kudreti idi.
Yeremya, dünyanm düzeninden onun güçlü ve güveni l ir bir
tanrısı olduğunu, Bölüm 1 'de açıkladığım türden bir Tanrı
olduğunu iddia etti. Yeremya yaratıcının kudretini, evrenin
büyüklüğünden hareketle kanıtlamaya çal ıştı -'Göklerin ordusu
sayı lamaz, denizin kumu ölçülemez' (Yer. 33 :22); ve onun
düzenli eylemin in, yaratıcının güveni l irliğini gösterdiğini
savundu ve düzen li olarak birbirlerini izlemeleri sayesinde
'gündi.iz ve gecenin anlaşmasından' ve 'göğün ve yerin
yasaları ndan' söz etti (Yer. 3 3 :20- 1 ve 25-6).

48
Richard Swinbume

Yeremya'nı n bir amaca doğru eğil i mleri olarak açı kladığı


(örneğin, düşen bedenin yere doğru yönelmesi, suyun içinden
havanın kabarcıklarla çıkması) özdeksel bedenierin düzenl i
eylemleri, St. Thomas Aquinas ' ı n Tanrı 'nın varlığını
kanı tlamaya yönelik ' beş yolundan ' beşincisinin temeli
olmuştur:
Beşinci yol, varlığın yöntendirilmiş olmasına
dayanır. Çünkü biz, b i linçten yoksun olan belirli
varlıkların, yani, doğal bedenlerin, bir amaca
ulaşmak için hareket ettiklerin i görürüz. Bu onların
sürekli veya çok sık olarak aynı biçimde
davranmaları ve sadece bir şans eseri olmayıp
gerçekten bir amaca yöneldiklerini gösteren en iyi
sonucun çıkması gerçeğinden açıkça ortaya çıkar.
B i l inç ve anlayış sahibi birisinin idaresi altında
olma d ı şında, bilinçten yoksun olan hiçbir şey bir
amaca eği l im l i değildir; örneğin ok, bir okçu
gerektirir. Bundan dolayı, doğadaki her şey
anlayış l ı biri tarafından amacına yöneitilir ve buna
biz ' Tanrı ' diyoruz. (Summa Tlıeologiae la 2.3)
Özdeksel bedenierin varlığı ve düzenl i liğinden, her
birindeki aynı güç ve eğil imiere sahip olarak onların varlığını
koruyan bir Tanrı'ya ulaşma kanıtı, Bölüm 2'de sını rları
bel irlenen ölçütleri çok iyi bir biçimde yerine getiren bir
kanıttır. Teizm hipotezi, başka hiçbir hipotezin yapamayacağı,
bu gözlemlenebilen olayları tahmin etmeye bizi götüren basit
bir hipotezdir. Özdekçi hipoteze göre, özdeksel bedenierin her
birinin aynı güce sahip olmaları sadece bir rastlantıdır, açıklama
için basit bir durma noktası değildir. Çünkü teizm, ölçütleri iyi
bir biçimde yerine getirmekte, özdeksel beden ierin varl ığı ve
d üzenl i eylemleri, Tanrı'nın varlığı için sağlam kanıt
sunmaktadır.
I nsan ve H ayvan Beden leri
Tarih boyunca nesnelerin sürekli eylemlerinde doğan ın
düzen liliği, doğa yasalarında kurallaştırılan doğal dünyanın
düzen liliğinin sadece tek yüzü deği ldir. İnsan ve hayvan

49
Tanrı Var mı?

beden lerinin harika düzeni de vardır. Onlar, çok çok karmaşı k


makineler gibidir. Onlar, çevrenin birçok yönüne duyarl ı olan
ve çevremiz hakkmda doğru bi lgi ler elde etmemizi sağlayan
hassas duyu organ larına sahiptir. Çevremizdeki nesnelerin,
arkadaşlarımızm, düşmanlarımızm bulunduğu yeri,
yiyeceğimizin ve zehirin nerede olduğunu -gözlerimizin ışık
ışm larını, kulaklarımızm ses dalgalarını sinir içtepi lerine
çev irmesiyle- öğren iriz. Ortaya çıkan bu inançları kullanarak -
tırmanmak, kayaya tutunmak ve konuşmak için- kendimizi,
koluımızu, ellerim izi ve ağzımızı bize her türde çeşitli amaçlara
(hayatta kalmamız için gerekli olanlarla birlikte) ulaşma olanağı
veren biçimlerde, temel eylemler olarak hareket ettirebi 1 i riz.
On ları bu yol larla bizim için bilgi elde etmede ve hareket
etmede etkin araçlar yapan insan ve hayvan beden lerinin
karnıaşık ve girift yapısı, onsekizinci yüzyılın anatoıni
bi lginlerini ve doğa bilimleri uzman larını daha önceki
yüzyıl larda yaşamış olanlardan daha çok etkileyen bir şeydi (bir
dereceye kadar bunun nedeni, onyedinci yüzyılm sonunda
ınikroskobun bulunmasmm, on lara bu bedenierin ne kadar
karınaşık bir yapıda olduğunu görmelerine izin verm iş
olmasıdır).
Birçok onsekizinci yüzyıl yazarı, şansın böyle güzel
yapıyı ortaya çıkarmış olabi leceğini düşünmek için hiçbir neden
olmadığın ı savunmuştur; oysa Tanrı böyle yapab i l ir ve onun
böyle yapması için de -bu bölümde daha önce kendime has bir
biçimde d ikkat çektiğim gibi, bedenleşmiş insanların ve
hayvanların varlığının iyi olmasında- gerektiğinden fazla neden
vardır. Bundan dolayı bu yazarlar, on ların varl ıkların ın
Tanrı' n ın varl ığı için iyi bir kanıt olduğunu savundular. Bölüm
2'de verilen ölçütlerle, bu kan ıtın (buraya kadar bel irti l diği
kadarıyla) doğru olduğuna inanıyorum. Tanrı ' n ın bede n l i
insanlar v e hayvanlar yaratmak i ç i n v e aynı biçimde insan ve
h ayvan beden leri yaratmak için nedeni vardır. B iz bu tür
bedenlerle, b i l im ve dünyanın kontrolü i l e gel işip gelişmemeyi
seçebil iriz (düzenli bir dünya olduğu varsayılırsa). Tanrı bu tür
beden ierin varlığmı meydana getirebi lir. Onun böyle yapması,
Bölüm 3 'te gördüğümüz gibi, basit bir hipotezdir. Bu nedenle,

50
Richard Swinbume

Tanrı ' n ı n insan ve hayvan bedenlerinin yaratıcısı olduğuna


inanmak için iyi bir neden vardır. Onların varl ığı, Tanrı ' nın
varlığı için (evrenin varlığı ve doğa yasaları ile uyumu
tarafından sağlanan kanıta ek olarak) başka bir kanıt biçimi
sağlar.
Bu kanıtın en iyi bil inen sunuşu, William Paley'nin şu
bil inen paragraf i le başlayan Doğal Teoloji [Natural Theology]
( 1 806) adlı eseridir:
Bir çalı l ığı geçerken, ayağıını bir taşa çarptığımı ve
taşın nasıl olup da oraya geldiğinin sorulduğunu
varsayalım: onun, bildiğim her şeye karşın, ezelden
beri orada durmakta olduğu biçim inde yan ıt
verınem olası olabilir; belki bu yanıtın saçınalığını
göstermek pek kolay da olmaz. Ancak yerde bir
saat bulduğumu ve saatin nasıl olup da o yerde
olduğunun araştırılması gerektiğini varsayalım,
daha önce vermiş olduğum yanıtı pek
düşünmezdim -bildiğim kadarıyla, saat daima orada
olmuş olabilir. Bununla birlikte, bu yanıt niçin taş
için uygun görüldüğü halde, saat için uygun olmaz?
N için birineide olduğu gibi ikinci durumda da kabul
edilemez? Bunun tek nedeni şudur: Saati
i ncelemeye başladığımızda (taşta anlayaınadığımız
şeyi), onun birkaç parçasının düzenlendiğin i ve bir
amaç için bir araya getirildiğini anlarız, örneğin,
onların hareket meydana getirmek için
biçimtendirildiğini ve ayarlandığını ve hareketin
günün saatine işaret edecek biçimde düzenlendiğini
gözlemleriz; eğer ayrı parçalar olduklarından
değişik biçimde ve boyutta biçimlendirilmiş olsaydı
veya başka türlü yerleştiri lseydi veya olduklarından
başka bir düzende yerleştiri lseydi, ınakinede ya hiç
hareket olmazdı veya kendisiyle şu an elde edi len
yararın hiçbiri ortaya çıkmazdı ...Gerçckten yanıt
olarak bulduğumuz amaçtan dolayı, saate biçim
veren, onun yapıın ından anlayan ve kul lanımını
tasarlayan bir sanatkar veya sanatkiirların, saatin bir

51
Tanrı Var mı?

yapımcısının o lması gerektiği sonucunun


kaçınılmaz olduğunu düşünürüz.
Paley'nin kitabının kalan bölümü, insan ve hayvanların
en karmaşık ayrıntılarına kadar, ne kadar iyi oluşturulduğunu
göstermeye ve bundan dolayı yapımcısı olarak Tanrı'nın olması
gerektiği sonucuna ayrılmıştır. Bu hayvanların karmaşık
makinelere benzetilmesi bana doğru geliyor ve bunun sonucu da
doğrulanmıştır.
Bununla birlikte kanıt, Tanrı'nın insanları ve hayvanları
temel bir eylem olarak aşamalı bir süreç yerine, tarihte bel irli
bir günde yarattığını varsaymak için bir neden vermez. Ayrıca
insanlar ve hayvanlar, bildiğimiz gibi dört milyar yıl kadar önce
yeryüzü soğurken biçimlenen temel elemanların karışımı bir
sıvı özdekten aşamalı evrim süreci ile var olmuştur. Bu süreçte,
doğal seçim önemli bir rol oynamıştır. Darwin 'in Tür/erin
Kökeni [Origin of Species] ( 1 859) adlı çalışması, öykünün
taslağını bize bi ldirmiş ve biyologlar o zamandan beri detayları
doldurmaktadırlar. B unun açık, basit, modern sunuşu olan
Richard Dawkins' in Kör Saatçi [ The Blind Watchmaker] ( 1 986)
başlıklı kitabı, haklı olarak revaçtadır.
Öykü çok iyi bilindiği için, onu hemen ve çok kısa bir
paragrafta özetleyeceğim. İ lkel karışımın molekülleri, şans
sonucu üreyebilen çok basit bir hayat biçimini oluşturdu.
Kendisine çok benzeyen, ancak her biri yine şans sonucu çeşitli
yönlerden birbirinden küçük değişikl ikler gösteren yavrular
üretti. Bu farklar nedeniyle, bazı yavrular hayata daha iyi uyum
sağladı ve böylece hayatta kaldı; d iğerleri yaşayabilmek için
yeterince iyi donanımlı değildiler ve hayatta kalamadılar.
Sonraki nesiller ebeveynlerinin özell iklerini ortalama olarak
ortaya çıkard ı lar, ancak değişik biçimlerde onlardan küçük
değişiklikler gösterdiler. Bir özellik hayatta kalma savaşımında
ne kadar fazla üstünlük verdiyse, evrim onun gelişimini o kadar
çok kolaylaştırmıştır. Koşullar aym kalmak üzere, organizınanm
karmaşıkl ığı hayatta kalma değerine sahip bir özelliktir ve
böylece daha karınaşık organizmalar yeryüzünde ortaya
çıkmaya başlamıştır. Karmaşık organizmalara üstünlük veren
bir özellik cinsel üremeydi ve böylece zamanla bugünün erkek
52
Richard Swinburne

ve d işi organizmaları evrimleşti . B i r hayvanın hangi öze l l iğini


alırsanız alın, ebeveynin özell iklerinin küçük değişikl ikleri olan
birçok özellikten b iri olması bakımından onu nasıl olup da
aldığına ve h ayatta kalma savaşımında d iğer öze l l iklere üstün
gelmesine i lişkin anlatılacak bir öykü vardır. B i r zamanlar
zürafalar, onların beden boyutlarında olan d iğer hayvanlar ile
aynı uzun lukta boyna sahiptiler. Ancak rastlantı sonucu bazı
zürafa çiftleri, qormalden daha uzun boyna sah ip yavrular üretti.
Daha uzun boylu bu yavrular, yiyeceğe (örneğin, ağaçların
uçlarındaki yapraklara) d iğerlerinden daha iyi ulaşabilmekteydi;
böylece onlar gel işti ve onların daha kısa boylu olanlarından
çoğu, daha çok yavru sahibi o larak hayatta kaldı . Daha uzun
boyuolu zürafaların yavruları, ebeveyn leri gibi ortalama aynı
uzunlukta boyna sahiptiler, ancak bazıları biraz daha uzun
bazıları biraz daha kısa boyna sahipti ler. Daha uzun
·

boyunlularda da bir üstünlük vardı ve nüfusun ortalama boynu


daha uzun oldu. Ancak çok uzun boyunlu zürafaların, yırtıcı
hayvanlardan kaçabilmekte daha az başarıl ı o ldukları ortaya
çıktı -aslanlar onları peşlerinden kovaladığında ağaçlardan
kaçamadılar veya o kadar hızlı koşamadılar. Böylece zürafaların
boyun uzunluğu en uygun bir boyutta kaldı -zürafalar için bu,
yaprakları alacak kadar uzun ancak yırtıcı hayvanlardan
kaçınalarına engel olacak kadar uzun değildi. Bu veya buna
benzer bir şey, zürafaların niçin uzun bir boyna sahip
olduklarının açıklamasıdır. Her hayvan ve insan özelliği için
söylenecek benzer bir öykü vardır. lşığa küçük bir duyarlık,
hayatta kalma mücadelesinde belirli bir üstünlük verdi (değişik
çevrelerdeki birçok hayvana), biraz daha çok duyarlık daha da
üstünlük verdi ve bundan dolayı birçok hayvanda göz gelişti.
Ayrıca bütün bunlardan başka, bir dizi duyu organ ını ve beden
hareketini desteklemede sinir sisteminin karmaşıklığı büyük
üstünlük sağladı ve böylece bugün sahip o lduğumuz karmaşık
bir biçimde d üzenlenmiş hayvan iara ve insanlara sahip o lduk.
Bu nedenle, özet olarak, bir zamanlar yeryüzünde belirli
kimyasal özdeklerin olması ve, evrim yasaları göz öni.ine
alınırsa (örneğin, küçük değişim ile üreme), karınaşık yapı ların
ortaya çıkacağının olası olması, bugün var olan karmaşık

53
Tanrı Var m ı ?

hayvan ve insan bedenlerin i n var oluşunun Darwinci


açıklamasıdır. Karmaşık yapıların varlığına ilişkin bu açıklama,
elbette doğru bir açıklamadır, ancak bu gerçeğin n ihai bir
açıklaması değildir. Nihai bir açıklama için, n iye başka değil de
bu yasaların etkil i olduğuna i lişkin en üst düzeyde bir
açıklamaya gereksinim d uyarız. Şüphesiz evrim yasaları,
hayvanların yapıld ığı organik özdeği düzenleyen kimya
yasalarının sonuçlarıdır. Ayrıca kimya yasaları, fiziğin temel
yasaları yürürlükte olduğu için yürürlüktedir. Ancak niçin
başkaları değil de yalnız bu fizik yasaları? Eğer fizik yasaları,
bir kimyasal düzenlemenin hayatı meydana getirmesine veya
çocuklar yoluyla ebeveynin özelliklerinden düzensiz
değişimterin ortaya çıkmasına ve benzeri sonuçlara sah ip
olmasaydı. doğal seçim yoluyla h içbir evrim o lmazdı. Bu
nedenle, doğa yasaları var olsa bile (örneğin, özdeksel
nesnelerin her biri aynı güç ve eğit ime sahiptir), niçin sadece bu
yasalar vardır? Özdekçi, hiçbir açıklama olmadığını söyler.
Teist, bu yasaları meydana getirmek için Tanrı'nın bir nedeni
olduğunu iddia eder; bu da bu yasaların, hayvanların ve
insanların sonunda evrim geçireceği son ucuna sahip olmalıdır.
Bel irtilen türden fizik yasalarının, temel elemanların
karışıını bir sıvı özdekten karmaşık organizmaların evrimine
neden olduğu kabul edilse bi le, başlangıçta doğru kimyasal
bileşenlere sahip temel elemanların karışımı bir sıvı özdek
olursa ancak hayvanlar ve insanlar evrim geçirecektir.
Yeryüzünün gerçekten kendisinden başladığı karışımlardan
başka kimyasal bileşimdeki bazı karışımlar da, mevcut fizik
yasaları kabul edi ldiğinde, hayvanları ortaya çıkarabilird i .
Ancak değişik biçimlerde düzenlenen temel partikü l lerden
yapılmış kimyasal özdekler içeren pek çok karışım, hayvanların
ortaya çıkmasına neden olmayabilird i . O halde, niçin o i lkel
özdek karışımı vardı? Dünyan ın tarihini geriye doğru
araştırabil iriz. Temel elemanların karışımı olan sıvınm var olma
nedeni, yeryüzünün bu biçimde düzen lenmiş olmasıydı; ve
yeryüzünün bu biçimde düzenlenme nedeni, galaksinin bu
biçimde düzenlenmiş olmasıydı ve benzeri . . . görünüşe göre
evren in başladığı 1 5 milyar yıl önce olan patlamaya, B i g Bang'a

54
Richard Swinburne

geriye girlineeye kadar bu böyle devam eder. Yeni b i limsel


araştırma, evrenin 'ince ayarlandığı' [fine tunedJ gerçeğine
dikkat çekmektedir. Big Bang zamanındaki özdek-enerj i, hayatı
meydana getirecek belirli bir yoğunluğa ve gerileme hızına
sahip olmak zorundaydı . (Bu araştırmanın bir bölümünün basit
bir açıklaması için, John Leslie'n in Evrenler [ Universes] ( 1 989)
adl ı çal ı şınasına bakınız.) Bu konularda bir mi lyanda bir artma
veya azalma, evrenin evrimleşen hayat olmaması etkisine sahip
olurdu. Örneğin, eğer Big Bang özdek-enerj i parçalarının
birbirinden biraz daha hızla uzaklaşmasına neden olsaydı, hiçbir
galaksi, yıldız, gezegen ve hayat için uygun hiçbir çevre
yeryüzünde veya evren in başka herhangi bir yerinde
oluşaınazd ı . Eğer çekilme çok yavaş olsaydı, hayat ortaya
çıkmadan evren kendi kendine çökerd i. N ihai bir bilimsel
açıklama varsa o, bu başlangıç d urumundaki çok küçük bir
değişikl iğin herhangi bir yerde hiçbir hayatın
evrimleşmeınesine neden olacağı göz önüne alın ırsa, evrenin
böyle bir durumda başlad ığını ve evrimleşen hayatın olabilmesi
için böyle doğa yasalarına sahip olduğunu, özdeksel temel bir
gerçek olarak kabul etmek zorunda olacaktır.
Evren, Big Bang ile elbette bir başlangıca sahip olmamış
olabilir, belki o öncesiz de olabilir. Böyle bile olsa, eğer
herhangi bir zamanda hayvanları ve insanları ortaya çıkaracak
uygunlukta bir evren alacaksa, onun özdeğinin belirli genel
özel liklere sahip alınası gerekir. Örneğin, herhangi bir zamanda
gelişecek kimyasal özdekler için çok değil yeteri kadar özdek
olması gerekir -ancak aralarında büyük boşluklar olan birçok
temel partiküle gereksinim duyu lur. Ayrıca herhangi bir
zamanda hayvan ların ve insanların olmasına, belirl i bir dizi
yasa izin verird i . Evren in ince ayarına i l işkin yeni bilimsel
çalışmalar, onun başlangıcı olsun ya da olmasın , eğer evren şu
andakiler ile ayn ı türden yasalara sahip olsayd ı (örneğin,
yerçekimi yasası ve fizikçilerin incelediği d iğer üç güç yasası -
elektroınanyetizm, kuvvetli nükleer giiç ve zayıf nükleer güç
yasaları), evrenin herhangi bir yerinde hayat olması için, bu
yasaların değişmezlerinin dar sın ırlar içinde kalması gerekt iği
gerçeğine d ikkat çckınektedi r. Y ine özdekçi, sonsuz bir evrenin

55
Tanrı Var mı?

ve onun yasalarının bu özelli klere sahip olduğunu n ihai bir


gerçek olarak kabul etmek zorunda kalacaktır; oysa teist,
kendisinin açıklamakta olduğumuz d iğer olayları tahmin etmeye
bizi götüren temel hipotezinden hareketle, varl ığın niçin böyle
olduğunun basit nihai bir açıklamasına sahiptir.
Doğru, Tanrı insanları böyle uzun evrim süreci
olmaksızın yaratabilird i . Ancak eğer Tanrı'nın herhangi bir şey
yaratmak için tek nedeninin insanlar olduğu düşünülürse, bu
sadece teist hipoteze bir itirazdır. Daha önceki görüşümü
tekrarlamarn gerekirse -Tanrı'nın hayvanları da meydana
getirmek için nedeni vard ı. Hayvanlar, hayattan çok hoşlanan ve
hangisini yapacaklarını özgürce seçmeseler bi le, istekli
eylem lerde bulunan bilinçli varlıklardır. Elbette Tanrı'nın fı llere
ve zürafalara, kaplanlara ve salyangozlara hayat vermesinin bir
nedeni vardır. Ayrıca B ig Bang'den (ya da sonsuzluktan)
itibaren cai1sız dünyanın evriminin güzelliği, Tanrı onu
gözlemlemiş olan tek kişi olmuş olsa bi le, onu meydana
getirmek için her durumda oldukça yeterli bir neden olurdu.
Ancak Tanrı, onu gözlemleyen tek kişi deği ldir; bizzat
kendimiz teleskoplarımız sayesinde kozmik evrimin çok çok
daha erken evrelerine şimdi hayran olabi lmekteyiz. Adeta
Tanrı, büyük bir boya kutusundan büyük bir fırça ile resim
yapıyor ve güzel bir evren boyamak için de kullanacağı boyada
cimrilik yapmıyor.
Darwin, evrenin hayvan ve insanlar üreten bir makine
olduğunu gösterdi. Ancak bu doğru görüşü, Richard Dawkins
gibi açıklamak yanıltıcıdır: 'Bir zamanlar kendi varlığımız
bütün gizlerin en büyüğü olarak görülüyordu, ancak . . . o artık
bir giz deği l . . . Darwin ve Wallace onu çözmüştiir' (Kör Saatçi,
s. xii i). Ancak bu yaklaşım, Darwin'in (ve Wallace ' ın ) 'kendi
varl ığımızı' açıklamada söz ettiği etmenler olan, bizzat bu
makinenin varl ık ve işleyişine i l işkin daha ileri açıklama olup
olmadığı ilginç sorusunu görmezden geldiği için yanıltıcıdır.
Ben akılcı araştırmanın ilkelerinin, onların daha ileri açıklaması
olduğunu önerdiğini iddia etmiştim. Darwin, hayvan ve
insanların varlığının doğru bir açıklamasını verdi; ancak sanırım
nihai olanı değil. Saat, birkaç bilinçsiz tornavidan ın (veya hatta

56
Richard Swinburne

saat yapan bil inçsiz bir makinenin) yardımıyla yapılmış olabi l i r,


ancak onlar çok açık görüşe sahi p bir saatçi tarafından
kullanılmıştır.
Stephen Hawking, evrenin sonsuz yaşta olınadığmı öne
sürdü, ancak bununla beraber onun bir başlangıcı olmadığını ve
bu nedenle de eğer hayvan ve insanlar ortaya çıkacak olsa da,
onun belirli bir başlangıç durumunda başlamaya gerek
olınad ığmı ileri sürdü. Ei nstein'ın yaptığı gibi o da. uzayın
kapalı olduğunu -sonlu ancak bir smırı olmad ığını- öne sürdii.
Yani, üç boyutl u uzay, bir kürenin iki boyutlu yüzeyi gibidir.
Eğer bir kürenin yüzeyi boyunca herhangi bir yönde gidersen iz,
karşı taraftan başlama noktanıza geri gelirsiniz. B i l imsel bir
görüş birliğinin olmadığı bir konu olarak kalmasma karşın, üç
boyutlu uzayın da bunun gibi olması gerçekten de olasıdır.
Ancak H awking de, zaman konusunda ayn ı görüşün doğru
olduğu paradoksal 'önermesini' yapar (bakınız Zamanm Krsa
Bir Tarihi ( 1 985), 1 36): Zaman küresel olduğu için kapalıdır ­
I 995'ten sonra geleceğe doğru yeteri kadar uzun yaşarsan,
kendini I 994'ten 1 995'e geliyor (tamamen şimdi olduğu gibi
bakıyor ve hissediyor) bulabilirsin. Hawking, önerisinin 'gerçek'
testinin, onu içeren teorisinin 'gözlem le uyumlu tahminler yapıp
yapmaması' olduğunu iddia eder. Ancak bu, onun önerisinin
. geçmesi gereken tek test deği ldir. Bölüm 2'de işaret ettiğim
gibi, çel işme içeren bir teori, tahminler yapınada her ne kadar
başarı l ı olursa olsun, doğnı olamaz. Ayrıca zamanın küresel
olduğu önermesi, bana bir çelişki içeriyor gibi gelmektedir. Bu,
yarınm bugünden hem sonra hem de önce olmasın ı gerektirir
(çünkü eğer sen yarından sonra yeteri kadar uzun yaşarsa n,
kendini tekrar bugünde bulacaksın). Bu sırasıyla ben im, uzun
nedensel bir zincirle bugünkü varl ığıına neden olan yarınki
olaylara, bugün neden olınamı gerektirir. Ancak serbestçe
bugün yaptıklanından başka tercihler yapmam mantıksal olarak
olasıdır (pratikte olası olup olmaması yan ında); ve bu durumda
ben, bugün ebeveynimin hiç doğmamış olmalarını ve ben im de
bu nedenle h iç var olmamaını sağlayacak bi_çiınde davranınayı
seçebiliriın -ki bu bir çelişkidir. Küresel zaman, benim eylemde
bulunmamama neden olacak biçimde eylemde bulunma

57
Tanrı Var mı?

olasılığına izin verir. Bu olası olmadığı ıçın, küresel zaman


olası değildir. Bunu söylerken benim, gözlemleri tahmin eden
bir teorinin parçaları olarak Hawking'in denklemlerinin
doğrul uğuna itiraz etme arzum yoktur. Ancak Hawki ng' in bu
denklemlere verdiği yoruma itiraz etmek isterim.
Hawking' in 'önerisin in' getirdiği yarar, şu paragrafta yer
almaktadır:
Uzay ve zamanın sın ırsız kapalı bir yüzey
oluşturabi leceği düşüncesi de, evren in işleyişinde
Tanrı 'nın rolüne i l işkin önem l i anlamlara sahiptir.
Olayları tanımlamada bilimsel teori lerin başarısıyla
pek çok insan, Tanrı 'nın evren in bir grup yasaya
göre evrimleşınesine izin verd iğine ve bu yasaları
iptal ederek evrene müdahale etmediğine inanınaya
başlamışlardır. Bununla beraber yasalar, evrenin
başlangıçta neye benzemiş olduğuna il işkin bir şey
söylemez -saati kurmak ve nasıl başiayacağını
seçmek hala Tanrı'ya bağlı olurdu. Evren bir
başlangıca sahip olduğu sürece, onun bir
yaratıcısının olması düşünülebilirdi. Ancak eğer
evren gerçekten tamamen kendi kendine yeterli ise,
sınırı veya kenan yoksa, ne başlangıcı ne de sonu
olabi lird i : O sadece olurdu. O zaman bir yaratıcın ın
konuımı nedir? (Zaman m K1sa Bir Tarihi, 1 40- 1 )
Teist, bu paragrafa iki türiii yanıt verebil i r. İ l k olarak,
Tanrı kural larını iptal ederek evrene müdahale etsin ya da
etmesin, teizme göre o, kesinl ikle bunu yapabilir; ve bu
yasaların sürekl i işleyişi, Tanrı'nın on ları koruması ve iptal
etmeyi dilememesi nedeniyled ir. İkinci olarak, eğer evrenin bir
başlangıcı varsa, Tanrı onu başka değil de bu biçimde
başlatmıştır. Eğer evrenin bir başlangıcı olmasayd ı, tek
alternatif onun sonsuz olmasıdır. Bu durumda, Tanrı ' n ın onu
olduğu biçimde doğa yasalarıyla her an varl ıkta tuttuğu kabul
edilebi lir. Evrenin bir anda var olması ve doğa yasalarının o
zaman oldukları gibi olması, Tanrı'nın her bir andaki seçimi
neden iyledir. Teizmin Hawkiııg'e verdiği bu yanıta inanma

58
Richard Swinburnc

nedenleri sadece o lası olmayıp, bu kitapta açıklananlar


doğrudur.
Bir muhali f, evren açıkladığım türden düzen ortaya
koymadıkça (hayvanların ve insanların evrimine yol açacak bir
biçimde özdek üzerinde işleyen basit yasalar) bu gerçek
üzerinde yorum yapacak can lı hiçbir insan olamayacağın ı ileri
sürmek için, entropik ilke [anthropic principle] olarak bil inen
bir tür teoriye başvurabi l ir. (Eğer hiçbir doğal yasa olmasaydı,
düzenli olarak işleyen hiçbir organizma ve hiçbir insan
olmazdı.) Bu nedenle, bizim düzen bulmamızda şaşırtıcı hiçbir
şey yoktur -bundan başka bir şey bulmamız olası olmazd ı . ( B u
sonuç, açıkça gereğinden çok iddial ıdır. Eğer var olacak ve
düşüneceksek, bedenimizde ve onun etrafında biraz düzen
olması gerekirdi, ancak dünya büyük oranda etki lenıned iği
sürece dünyanın dışında kaos olabi lird i. Dünyada insanların
varl ığı için gerekli olandan çok daha fazla miktarda düzen
vardır. O halde, eğer dünya olduğundan çok daha az düzenl i bir
yer olsaydı, hala bu gerçek üzerinde yorum yapacak insanlar
olabil irdi.) Ancak bu küçük düşünceden oldukça ayrı olarak,
argüman hala en iyi biçimde bir analoj i ile belirtilcbi lecek bir
nedenden dolayı tamamen başarısız olur. Varsayalım ki, bir deli
bir kurban ın ı kaçırır ve onu bir kart karıştırma makinesi olan bir
odaya kapatır. M akine on deste kartı aynı anda karıştırır ve daha
sonra her bir desteden bir kart çeker ve on kartı aynı anda
gösterir. Adam kurbanına, makineyi kısa zamanda çalışınası
için hazırlayacağını ve ilk çekilişini göstereceğini, ancak çekiliş
her bir desteden bir kupa astan oluşınadıkça, makinenin eş
zamanlı olarak kurbanı öldüren bir patlamayı ateşleyeceğini,
bunun sonucunda da onun makinenin hangi kartı çektiğini
göremeyeceğini söyler. Daha sonra makine hazırlan ır ve
kurbanın şaşkınl ığına ve rahatlamasına neden olacak biçimde
makine her bir paketten bir kupa as gösterir. Kurban bu
olağanüstü gerçeğin, makinenin bir biçimde h i leli düzen lenmiş
olması ile i lgili bir açıklama gerektirdiğini düşünür. Ancak
tekrar ortaya çıkan adam, bu düşüneeye şüphe düşürür. Şöyle
der: 'Makinen in sadece kupa as çekmesi hiç de şaşırtıcı deği l;
bundan başka bir şey görınen de olası değildir. Çünkü eğer

59
Tanrı Var mı?

başka bir kart çeki lmiş olsaydı, sen herhangi bir şey görmek
için burada olaınazdın.' Ancak şüphesiz kurban haklı, onu
kaçıran kişi haksızdır. Gerçekten de on kupa asın çeki l ınesinde,
açıklama gerektiren olağanüstü bir şey vardır. Bu tuhaf düzenin
algılanan çekilişin zorunlu bir koşulu olduğu gerçeği, algı lanan
şeyi daha az olağanüstü yapmadığı gibi, onun daha az
açıklanınaya gereksinimi olduğu anlamına da gelmez. Teistin
başlangıç noktası, bizim düzensizlikten çok düzeni algılamamız
değildir, ancak düzensizlikten çok düzenin orada olmasıdır.
Belki sadece düzen orada ise, biz orada olanı bi lebiliriz, ancak
bu orada olanı daha az olağanüstü yapmaz ve açıklamayı daha
az gerekli kılmaz. Doğru, her çekiliş, özdeğİn her düzenlemesi -
yani, çekileni sadece şans belirlerse- aynı derecede a priori
inanılmazdır. Ancak eğer bir kişi varlıkları düzenliyorsa, başka
değil de belirli biçimlerde (on kupa as, hayvan ve i nsanları
üretecek ince ayarlı bir dünya) düzenleme yapmasm m bir
nedeni vardır. Eğer biz böyle düzenlemeleri bulursak, bu bir
kişinin bu düzenlemeyi yapmakta olduğunu düşünmenin
gerekçesi olur.
Bir başka muhalif, birçok dünya teorisi olarak bilinen
kuraını savunabilir. Eğer trilyonlarca evren varsa, onlar
arasında, olabilecek bütün olası türden düzen ve düzensizli kleri
göstererek, hayvanların ve insanların ortaya çıkmasına yol
açacak basit, anlaşılabil ir yasalar tarafından yönetilen bir evren
olması kaçınılmazdır. Doğnı. Ancak bizimkinden başka
evrenierin olduğunu düşünmek için bir neden yoktur. ('Bizim
evren' ile, belirli bir yönde belirli bir uzaklıkta bulunan, bizden
her ne kadar geniş olursa olsun, bütün yıldız ve diğer uzay
nesnelerini, karanlık gökyüzünde görebi ldiğimiz,
görülemeyecek kadar küçük olan ve ondan daha da uzakta olan
her şeyi anlatmak istiyorum.) B i ldiğimiz her nesne, evrenimizin
gözlemlenebilen bir bileşenİdİr veya böyle nesnel"e ri açıklamak
için varsayılmıştır. Evrenimizin düzenlil iğini açıklamak için, bir
Tanrı yerine trilyonlarca başka evren varsayınak, mantıksızlığın
en üst düzeyi gibi görünüyor.
Gerçekten de bizim evrenimiz var. O, engin, her yere
yayılmış zamanl ı düzen ile ve doğanın insanlar tarafından

60
Richard Swinburne

formülleştirilmiş bilimsel yasalarda kaydedi lmiş kurallara


uygunluğu ile tanımlanır. O, hayvanların ve insanların evrimine
yol açacak bir biçimde başlamıştır (ya da sonsuzluk süresince
böyle özelliklerle n itelendirilmiştir). Bu olgular açıkça bilimin
açıklaması için 'çok büyük' şeylerdir. B i l imin sustuğu yer
burasıdır. Onlar bilimin çerçevesin i oluşturur. Açıklamanın,
b i l im i n sustuğu yerde susmasını düşünmenin akılcı bir sonuç
olmadığını iddia etmiştim. Bu nedenle evrenin varlığının,
yasaya uygunluğunun ve evrimsel gizilgüçünün kişisel bir
açıklamasını aramal ıyız. Teizm tam böyle bir açıklama sunar.
Bu onun doğru olduğuna inanmak için -Bölüm 2'de orhya
koyduğum ölçüdere göre- sağlam bir nedendir. Sadece bilimin
şu ana kadar açıklayamadığı şeyleri açıklayan 'bir boşluklar
Tanrısı' varsaymadığıma d i kkat edin. B i l imin açıkladıklarını
açıklayan bir Tanrı kabul ediyorum; bilimin açıklamalarını
inkar etmiyorum, ancak bilimin açıklama nedenini açı klamak
için Tanrı'yı varsayıyorum. B ilimin doğal dünyanı n ne kadar
derinden düzenli olduğunu bize göstermedeki başarısı, bu
düzenin daha da derin bir nedeninin olduğuna inanmak için
güçiii gerekçe verir.

61
S-TANRI'NlN VARLIGININ
iNSANLARlN VARLIGINI AÇIKLAMASI
Son bölümde hayvanların ve insan ların varlığına neden olan
evrimsel süreçler hakkında genel olarak yazarken, çok öneml i
bir şeyi görmezden geldim. Evrimsel süreçler, fiziksel bil imler
tarafından keşfedi len (Tanrı tarafından korunduğunu iddia
ettiğim) doğa yasaları •'edeniyle, şüphesiz hayvan ve insan
bedenlerinin varlığına yol açarlar. Ancak bu, on ların
bedenlerinden çok insanlarla ilgilidir. İnsanlar (ve daha yüksek
hayvanlar) bilinçli varl ıklardır. Onların düşünceleri ve
duyguları vardır; atomların düşünceleri ve duyguları yoktur.
Ancak bil inç [consciousness], iddia edeceğim gibi, sırf bir
bedenin, bir özdeksel nesnenin, miilkü olamaz. O, bir bedene
bağlı başka bir şeyin özelliği olmalıdır; ve o başka şeye,
geleneksel ruh [soul] adını vereceğim. Evrimsel tarihin bir
zamanın da, karmaşık hayvanların bedenleri ruhlarına bağlandı
ve bu, ileride iddia edeceğim gibi, tamamen bilimin açıklama
gücünün ötesinde bir şeydir. Ancak teizm bunu açıklayabilir -
çünkü Tanrı ruhları bedeniere katmak için güç ve nedene
sahiptir. Bununla beraber, ilk olarak, olguları tanımiamam ve
insanların iki parçadan oluştuğunu belirtınem gerekir -özdeksel
varl ık olan bir beden ve kendisine düşünce ve duygunun bilinçli
hayatının ait olduğu özdeksel olmayan varl ık olan bir ruh.
İnsanlara il işkin argümanlarıını ortaya koyacağım ve daha sonra
kısaca aynı şeylerin daha yüksek hayvanlar için de geçerl i
olduğuna işaret edeceğim.
i nsan Ruhları
Dünya, Bölüm 2'de işaret ettiğim gibi, cevherlerden oluşur.
Masalar ve sandalyeler, kişiler, sinir hücreleri ve kemikler hepsi
cevherd irler. Cevherlerin kahverengi veya kare olmak gibi
nitelikleri ve başka bir masadan 1 O feet uzakta o lmak veya
ondan sonra var olmak gibi diğer cevherlerle il işki leri vardır.
Belirli bir nitel iğe sahip veya belirli bir zamanda il işkisi olan bir
cevher bir olaydır - 1 Ocak 1 995'te saat sabah OS:OO'de yeşil
olan kravatım veya 2 Ocak 1 994'te saat öğleden sonra 02:00'de
ateşlenen (yani, hızla elektrik yükünü boşaltan) belirli bir nöron
Tanrı Var mı?

(bir sinir h ücresi) gibi. B i r olaya neden olan veya bir şeyin
kendisinde bir değişikliğe neden olduğu her şey bir cevherdir.
Bu nedenle, hacimler dolusu yer kaplayan özdeksel cevherler
gibi, yer kaplamayan, özdeksel olmayan cevherler de olabil ir.
Ben bu kitabımda, böyle özdeksel olmayan bir cevher olan
Tanrı'nın varlığını iddia ediyorum; ve eğer hayaletler ve
hortlaklar varsa, onlar da özdeksel olmayan cevherlerdir. B u
bölümde, her birimizin temel parçasının özdeksel olmayan bir
cevher olan ruh o lduğunu iddia edeceğim.
Dünya tarihi, bugüne kadar olmuş bütün o layların
biribirini izlemesinden başka bir şey değildir. Eğer olmuş bütün
olayları (var olan cevherleri, sahip oldukları nitelikleri ve i l işki
kurdukları diğer cevherleri ve bunların zamanlarını) bilseydiniz,
bugüne kadar olmuş olan her şeyi bileb i l irdiniz.
Nitelikler ve olaylar fiziksel veya zihinsel olabilir.
Fiziksel olay i le, meydana geldiği n i bilmek için h içbir kimsenin
zorun l u olarak diğerinden daha iyi konumda olmadığı bir olayı
anlıyorum. F iziksel olaylar herkese açıktır; onlara ayrıcalıklı
h içbir erişim söz konusu değildir. Bundan dolayı, dört köşel i
olan masam, fiziksel b i r olaydır, çünkü bunu gözlemlemiş tek
kişi olmuş olabilmeme karşın, benim gibi başka kimseler de
onun dört köşe olduğunu kontrol edebilir. Beyin olayları da
fiziksel olaylardandır. Beyindeki bel irli bir nöronun belirli bir
zamanda ateşlenip ateşlenmemesi, birçok değişik gözlemci
tarafmdan aynı derecede gözleınlenebilen bir şeydi r ve aynı
biçimde ateşleme de bir fiziksel olaydır. Zihinsel olaylar, diğer
taraftan, yalnızca bir kişinin -gerçekten onları tecrübe ederek­
özel bir öğrenme yoluna sahip olduğu olaylardır. Kişi kendisine
ait bu tür olaylara, başka h içbir kimsenin katılamayacağı bu
olayları öğrenmenin bir aracı olarak, ayrıcalıklı erişime sahiptir.
Zihinsel olaylar, açıkça -başka her şeyden daha açık bir
biçimde- kendi tecrübemizden bildiğimiz gibi gerçekten vardır.
Onlar, kişinin görüş alanındaki renk örneklerini, acıları ve
heyecanları, inançları, düşünceleri ve duyguları içerir. Ayrıca
onlar, bedenimle veya başka bir biçimde anlamaya çalıştığım,
Bölüm 2'de tartıştığım, amaçları de içerirler. Dün öğleyin acı
içinde olmam veya görüş alanıında kırmızı bir görüntü olması
64
Richard Swinburnc

veya öğle yemeği n i düşünmeın veya Londra'ya gitme kararını


oluşturmam -eğer başkalarının bir yol la öğrenebi ldiği şeylerse,
benim de aynı yolla onları öğrenebildiğim şeylerdir. Başkaları,
benim eylemlerimi ve belki de beyn iınİ i nceleyerek acılarımı ve
düşüncelerimi öğrenebil ir. Aynı biçimde ben de, eylemlerimi
inceleyebilirim: Kendim hakkında bir film izleyebi lirim; başka
herhangi bir kişinin yapabi leceği gibi -bir aynalar ve
mikroskoplar sistemi sayesinde- beynimi inceleyebi li riın.
Ancak şüphesiz, acılarımı, düşüncelerimi ve benzerlerini,
eylemlerimin ve beynimin en iyi öğrencilerinin ulaşabildiğinden
başka bir biçimde bilme yoluna sahibiın : Ben gerçekten on ları
tecrübe etınekteyim. Sonuç olarak, onlar beyin veya diğer
bedensel olaylardan değişik olmalıdır. Bir nörofızyoloj ist, görüş
alanundaki rengin kalitesini veya kokladığım kızarmış sığır
etinin keskin kokusunu gözleınleyeınez. Dünyaya gelerek bir
insan kaçırmış ve onun beynini incelemiş bir Marslı, o beyinde
olan her şeyi meydana çıkarabilir, ancak 'Ayak parmağına
bastığıında bu insan gerçekten bir şey hisseder mi?' diye hala
merak ederd i. Acıların ve görüntü sonrası algıların [afler­
images], düşüncelerin ve niyetierin var olması beyin olaylarının
oluşunun ötesinde daha fazla bir gerçektir. Aynı biçimde, böyle
olaylar genell ikle neden oldukları eylemden ayırt edi lecektir.
İnsanlar anlataınadıkları duygulara -gizledikleri acı lara veya
kimseye anlatmadıkları rüya d uygulanımlarına- sahiptirler; ve,
eğer duygular eyleme neden oluyorsa, siije kendisine neden
olan eylemden ayrı bir olay olarak duygunun farkındadır.
Zihinsel tanımıınla, süjenin imtiyazlı erişiıne sahip
olduğu şeyi vurgulamak istiyorum. insanlara yüklediğiıniz
birçok nitel ik vardır, ara sıra bunları 'zihinsel' olarak
adlandırırız, ancak bunlar ben im anladığım an lamda zihinsel
olmayıp sadece kamusal davranışın nitelikleridir. B i r kimse
cömert veya al ıngan veya yararlı bi lgi kaynağıdır dediğimiz
zaman, bu eylemin ardında yatan düşünce ve duygu hayatı
hakkında bir şey değil, onun sadece halk içindeki davranış
biçimi hakkında bir şey söylüyor olabil iriz. Ş üphesiz al ıngan
olmayı zihinsel bir n itelik olarak tanımlayabil iriz, ancak o
benim tanımladığım anlamda zihinsel bir nite l ik değildir. Ben,

65
Tanrı Var mı?

beyin olaylarından ayrı zihinsel olaylar olduğuna i şaret etmek


istiyorum. Bunu yaparken, zihinsel olaylarıının pek çağuna
beyin olaylarıının neden olunduğuna bir kere o lsun karşı
çıkmak istemem. Beyniındeki (kendisine dişiındeki bir olayın
neden olduğu) bir olay diş ağrıma neden oldu; ve beynimdeki
(kendisine pencere dışmda hareket eden bir daim neden olduğu)
bir başka olay dalın hareket ettiği inancıına neden oldu. Ancak
önemli olan nokta, petrolün tutuşmasının sonradan neden
olacağı patlamadan başka bir şey olması gibi, beyin olayı da
aynı biçimde acıdan veya beyin olayına neden olan herhangi bir
şeyden farklıdır. Ayrıca şüphesiz, d iğer yönde de nedensellik
vardır: Benim amaçlanın (istem dışı) beyin olaylarıma ve
bunlar da daha sonra organlarıının (tasarladığıın) hareketine
neden olur.
İnsanlar, cansız varlıklardan farklı olarak zihinsel
özelliklere sahiptir; onların zihinsel bir hayatı vardır. insanda
sadece bir bedenle i lişkili zihinsel hayatın varl ığından başka bir
şey vardır. Burada onun, zihinsel hayatın kendisi, özdeksel
olmayan bedene i l işik bir cevherin, bir ruhun, hali olduğunu
iddia ediyorum. İnsanların birbiri ile i l işik iki cevherden -beden
ve ruh- oluşması, cevher ikicil iği [substance dualism] olarak
bil inen bir görüştür. Bunun alternatifi, insanların sadece
beden ler olduklarını söylemektir (ben, bedenim olarak
adlandırılan ile aynı şeyim). Bu durumda, ben im acı içinde
olma veya bir görünti.i sonrası algıya sahip olma gibi zih insel
n itel iklerim, bedenimin nitel ikleri olabi lirdi. İnsanlar
hakkındaki bu görüşe de -sadece bir tür cevher, özdeksel
ccvher, old uğu görüşüne- cevher tekçiliği [substance monism]
adm ı verelim. Eğer tekçilik doğru olsaydı, o zaman dünya
tarihinde özdeksel cevherleri içeren olayların birbirini
izlemesinden, onların varlığa geçmesi veya varl ıklarının sona
ermesi ile özell iklere ve i lişkilere (fiziksel veya zihinsel) sahip
olmasından başka bir şey olmazdı. Ancak şimdi işaret edeceğim
gibi, bunun hepsini bilseydiniz, hala en önem li şeylerden
birisini bilcmezdiniz -zaman içinde sizin mi yoksa başka bir
insanın ını bilinçli bir hayat yaşamaya devam ettiğini
bilemezdin iz.

66
Richard Swinburne

Bunu beyin nakli örneği i le açıklayayım. Beyin iki


yarıküreden ve bir beyin gövdesinden oluşur. Bir yarıkürenin
çoğunun yok olması durumunda, insanların hayatta
kalabilecekleri ve bilinçli varlıklar olarak davranabilecekleri
hakkında sağlam kanıt vardır. Ş imdi benim beynimin
(yarıküreler ve beyin gövdesi) ikiye ayrıldığını, her bir yarı
beynin kafatasımdan dışarı çıkarıldığını, bir bedenin
kendisinden bir beynin yen i çıkarı ldığı boş kafatasına
nakled i ldiğini ve her bir yarım beyine başka bir beyinden
(örneğin, benim aynı yumurta ikizimin beyninden) naklin
gerçekleşmesi ve b i l inçli tecrübe hayatları olan iki yaşayan kişi
olması için zorunlu d iğer başka parçaların (örneğin, daha fazla
beyin gövdesi) eklendiğini düşünün. Ş imdi ben bu hassaslıkla
bir ameliyatın, şu an için gerçekten olası olmadığını ve belki
sınırlı insan kaynaklarına sahip sınırlı bilim adamları için asla
olası olamayacağını çok iyi bil iyorum; ancak böyle bir
ameliyatın karşısında duran aşılması güç kuramsal zorlukların
var olduğunu düşünmüyorum. (Gerçekten bu yetersiz kalan
yumuşak bir sözdür -ben onun bir gün yapılabileceğine
tamamen inanıyorum.) Bu nedenle, bizim başka soru sormaya
hakkımız vardır -eğer bu amel iyat yapıl ırsa ve biz o zaman her
biri bilinç tecrübelerine sahip hayatları olan iki yaşayan kişiye
sahip olduğuınuzda, hangisi ben olurduın? Büyük olası lıkla her
ikisi bir ölçüde benim gibi davranırlardı, ben olduklarını ve
yaptıklarıını hatırladıkların ı iddia ederlerd i; çünkü eylem ve
konuşma büyük miktarda beyin durumlarına bağl ıdır ve eylem
ile konuşmaya neden olan iki yarıküre tarafından taşınan 'bilgi'
arasında çok öneml i miktarda örtüşmeler vardır. Ancak her iki
kişi de ben o lamazdı. Çünkü her ikisi de ben imle aynı olsaydı,
onlar birbirleri gibi aynı kişiler olurlardı (eğer a, b ile aynı olsa
ve b, c ile aynı olsa, o zaman a, c ilc aynı olur), ancak onlar
aynı değillerdir. Onlar şimdi değişik tecrübelere sahiptir ve
değişik hayatlar yaşarlar. Geriye iiç olasılık daha kalır:
Beynimin sağ tarafına sahip olan kişinin ben olması veya
beyn imin sol tarafına sahip olan kişinin ben olması veya
hiçbirisinin ben olmaması. Ancak biz hangisinin doğru
olduğunu kesin olarak bileıneyiz. Buradan, beyiniere veya
bedeniere veya özdekscl olandan başka her şeye ne olduğuna
67
Tanrı Var mı?

ilişkin bilginin, kişilere ne olduğunu söylerneyeceği sonucu


çıkıyor.
Bu üç olasıl ıktan doğru olanı bulınanın, keyfi bir
tanımlama problemi olduğunu söylemek çekici gel iyor. Ancak
bu çekiciliğe karşı durulmalıdır. Burada önemli bir gerçeklik
sorun u vard ı r -bu sorun, benim üzerimde beyin bölme ameliyatı
yapmak üzere olan deli bir operatör tarafından yakalandığıını
diişiinebil irsek anlaşı labilir. O bana, benim sol beyniınden
oluşturulacak kişinin hoş bir hayatı olacağını ve sağ beynimden
oluşturu lacak kişinin de acı dolu bir hayata maruz kalacağını
söylüyor (ve ona inanmak için her türlü nedeniın var). Gelecek
hayatıının mutlu ya da çok ıstıraplı olup olmayacağı veya
amel iyattan sağ çıkıp çıkınayacağıın, açıkça kuramsal olmayan
sorulard ır. (Sadece çok güçlü bir felsefi dogınanın etkisi altında
olan kimse bunu yadsıyabil ir.) Beyin naklini beklerken ve
beyniıne tam olarak ne olacağını bilirken, bana ne olacağı
sorusunun yanıtını henüz bi lme durumunda deği lim. Belki
gelecek kişi l erin hiçbiri ben olmayacak -belki beynin gövdesini
kesme, orij inal kişiyi tamamen yok edecek ve, bölünmüş
gövdeyi onarma iki yeni kişi ortaya çıkarınasına karşın, onların
hiçbiri ben olmayacaktır. Belki ben sol yarı beyin l i kişi
olacağım, belki sağ yarı beyinli kişi ben olacaktır. Sonraki bir
kişi kişi lik ve bellek iddiaları bakıınmdan diğerlerinden daha
çok daha önceki bana benzese bile, o kişi ben olmayabilir. Belki
ameliyattan sağ çıkacağıın ancak kişil iğim değişecek ve onun
sonucu olarak bel leğimin çoğunu kaybetmiş olacağım, bunun
sonucunda d iğer sonraki kişi, herkese açık eylemlerinde benden
daha fazla bir b içimde daha önceki bana benzeyecektir.
Bu diişünce deneyi üzerinde diişiinme, beyn ime -ondaki
her bir atama ne olduğunu tam olarak bilebilsek de- ve benim
diğer bütün özdeksel parçalarıma ne olduğu konusunda ne kadar
çok şey bilirsek bilelim, bana ne olduğunu zorunlu olarak
bileıneyeceğimizi gösterir. Bundan da, ben im bedenim ve
beyniınİ oluşturan özdekten daha başka bir şey olmam gerektiği
sonucu çıkar. Varlığının devamının beyni (ve aynı biçimde
bedeni) meydana getirdiği, kendisine beynimin (ve bedenimin)
bağlı olduğu başka temel özdeksel olmayan bir parça olmal ı ve

68
Richard Swinburne

bu şeye ben geleneksel 'ruh' ismini veriyorum. Ben, ben i m


ruhum ve onun bağlı olduğu beynin (ve bedenin) bütünüyüm.
Doğal olarak beynim gittiğinde ruhum da gider, ancak onun
olağandışı durumlarda (beynimin ayrı ldığı zaman olduğu gibi),
nereye gittiği kesin değildir.
Biraz değişik bir örnegı ele alal ım. B ugünün
doktorlarının çaresini bulamadıkları bir beyin kanamasından
öldüğümü varsayalım. Ancak yakı niarım cesedimi al ır ve
hemen California'daki bir derin dondunıcuya kor. Bundan kısa
bir süre sonra bir deprem olur ve bunun sonucunda donmuş
beynim birçok parçalara ayrı lır ve bunların birkaçı kaybolur.
Bununla birl ikte, beş yıl sonra, tıp teknoloj isi gel iştiğinde,
benim soytımdan gelenler parçalanmış cesedimi al ır, ısıtır ve
kaybolan parçaları başka bir yerden bu larak onarırlar. Beden,
bir dereceye kadar benim gibi davranan can l ı bir kişinin bedeni
olur ve benim geçmiş yaşantım hakkında pek çok şeyi hatırlar
gibi görünmektedir. H ayata tekrar geldim mi, gelmedim mi?
Belki geldim belki gelmedim. Yine burada, istediğim gibi
kanamadan sağ çıkıp çıkmadığım hakkında bir gerçek var.
ancak beynimin öyküsü hakkında ne kadar çok bilirsek bilelim
bu kesin olarak bilemeyeceğimiz bir gerçektir. B u nedenle,
benim hayatta kalmam önceki bedenime bağlı ruhum d iye
adlandırdığım başka bir şeyin devam lılığın a bağlıdır; ve sadece
o ruhun yeni bedene bağlı olması durumunda, ben bu yeni
bedende hayatta kalırım. Ayrıca ekstra gerçeğin, ne tür zihinsel
hayatın beyinle bağlantı l ı olmasına i l işkin bir gerçek
olmadığına dikkat edin. Bu zihinsel öze l likler, canlanan kişinin
hangi düşünce, duygu ve amaçlara sahip old uğu hakkında bir
gerçek değildir. Aksine, ekstra gerçek, hayatta kalıp
kalmadığıma i lişkin gerçek, bu özell iklerin kendisinde
başlatıldığı kişi hakkında -yani, cevher hakkında- bir gerçektir.
Ve, sadece her bir özdeksel cevhere ne olduğuna i l işkin bi lgi
bana bunu söylemediğine göre, özdeksel olmayan bir cevher
hakkında bir gerçek olmalıdır. Ben, düşünce, duygu ve
amaçlara sahip alınaya devam ettiğim sürece, her tür
ameliyattan sağ çıktım demektir- benim herhangi özdeksel
parçama her ne olursa olsun. Bu nedenle, ruhum benim temel

69
Tanrı Var mı?

parçarndır -onun hayatta kalması benim hayatta kalmaını


gerektirmektedir; ve düşünceler, duygular ve benzerleri,
ruhumtın bana ait olması nedeniyle bana aittirler. Ruh insanın
temel parçasıdır.
İkicil ik, bugün revaçta olmayan felsefi bir düşüncedir,
ancak ben ondan yana olan (tamamen teoloj i k olmayan türden)
bu argümanları kaçını lmaz buluyorum. Sadece hangi fiziksel
olayların diğer hangi fiziksel olaylar tarafından takip ed ildiği
öyküsü anlatıl ırsa, çok önemli bir şey dünya tarihinin d ışında
bırakılmış olur. İnsanların nasıl düşündüğü ve hissettiği çok
önemlidir. Ve o düşünce ve duygulara kimin sahip olduğu da ­
bir kişinin ne zaman varlığın ın sona erdiği ve d iğerinin var
olduğu- aynı biçimde önemlidir.
Daha önce yazdığım gibi, biz genel l ikle bu soruların
yan ıtlarını biliriz. Bir kimsenin ne zaman bil inçli olduğu ve o
kişinin kim olduğu hakkındaki sağduyu ürünü yargı larımızın
hiçbirini sorgulamak n iyetinde deği l im. B izim bedenleri
iııcelemem iz, genelde bize kişilerin ne zaman ayn ı olduklarını
ve duygularının neler olduğunu anlatır. Elbette, bir bebek iğne
hatırıldığında çığlık atarsa, acı içinde demektir. Ancak bir
atölyede yapılmış insana benzeyen organizmaya veya başka bir
gezegenden bir yaratığa bir iğne hatırıldığında ve bir ses
verdiğinde, onun acı içinde olup olmadığı o kadar açık değildir.
Ayrıca elbette, bugün bir beyin ameliyatı geçirmemiş ve dün bu
bedene sahip kişi i le aynı eylem biçimlerini paylaşan bedene
sahip kişi, sonraki ile aynı kişidir. Ancak bırakın uzak bir
gezegenden gelen yaratıkları, insanlar büyük beyin ameliyatları
olduktan sonra bizim önceki ile aynı kişiden söz edip
etmed iğimiz hiç de açık deği ld ir. Bu örnekler, bir kişinin acı
hissetmesinin kendisine bir iğne hatırılmasından başka bir olay
olduğunu, bu kişinin onunla aynı kişi olmasının , bu bedenin
onunla aynı bedene sahip olmasından ayrı olduğunu, genelde
sonraki türden bir olay önceki türden bir olayla uyumlu olsa
bi le, göz önüne serer. Dünyan ın kapsamlı tarihi, beyin olayları
kadar duyguların ve bedenler kadar kişilerin (aynı biçimde
onların temel özdeksel olmayan parçalarının , ruh larının)
öykülerini anlatacaktır.

70
Richard Swinburnc

İnsanların iki parçaya -beden ve ruh- sahip olduklarını


gösteren bu argümanlar, zih insel hayata sahip her varlığın, aynı
zamanda iki parçaya sahip olduğunu gösterecektir. Aynı
sorunlar, bir insanda olduğu gibi bir şempanze veya bir kedide
de ortaya çıkacaktır. Eğer bir kedi ciddi bir beyin amel iyatı
geçirecek olursa, kedinin kötü tecrübelerden korkınası için ve
ameliyat sonrası kedinin sahi p olacağı iyi tecrübeleri umutla
bekleınesi için neden olup olmadığı sorusu ortaya çıkar. Bu
soru, sadece kedinin beynindeki her bir ınoleküle ne olduğunun
bilinmesi ile mutlaka yanıtlanaınaz. Bu nedenle biz, kedinin
temel parçası olan ve devam l ı l ığı kedinin devaml ı l ığını
sağlayan bir kedi ruhu varsaymalıyız. Sadece duygu ve
düşüncesi olmayan hayvaniara geldiğimiz zaman böyle bir soru
ortaya çıkmaz; o zaman da hayvanın özdeksel olmayan bir
parçası olduğunu varsaymaya gerek yoktur. İnsan ruh ları,
kesinlikle yüksek hayvanların ruhlarından ayrı yeteneklere
sahiptir (önceki sonrakinin sahip olamadığı türden düşüncelere ­
ahlak veya mantık hakkında düşüncelere- sahip olabil ir; ve
sonrakinin yapamayacağı türden -örneğin, bir formü l ü çözmek­
amaçlar oluşturabil ir.) Ancak benim argümanlarıın, düşüneeye
ve duyguya sahi p hayvanların, kendi temel parçaları olarak
özdeksel olmayan bir ruha sahip olduklarını gösterir.
Beyin olayların ın zihinsel olaylara (yani, var olduğunda
ruhdaki olaylara) ve zihinsel olayların beyin olayiarına neden
olduğunu yadsımak istemediğim gibi, beyindeki olayların
ruhların varl ığına neden olmada bir rol oynad ığını zorun l u
olarak yadsımak d a istemem. H ayvan evriminin bir evresinde,
bir hayvan beyni kendisine bağlı bir ruhun varl ığına neden
olacak derecede karmaşıklaşmış ve o beynin sürekl i gel işimi ve
işleyişi ruhun varl ığını desteklemiştir; ve, evrim ilerlerken,
benzer karınaşıklık benzer ruhlara neden olmaktad ır. B i r ruh ve
bir beyin arasında kurulan bağ, nedensel bir bağd ır. Bu belirli
beyindeki o laylar, bu belirli ruhtaki olaylara neden olur ve bu
belirl i ruhtaki olaylar, bu bel irl i beyindeki olaylara neden olur;
bu açıklama, bu beyin ve bu ruh arasındaki bağın an laın ıdır.
Hayvanlar evrim sürecinin hangi evresinde ilk kez ruh ve
böylece zihinsel bir hayat sahibi olmaya başlad ı lar? B i lmiyoruz.

71
Tanrı Var mı?

Ancak onların eylemleri, oldukça açık bir biçimde meme i iierin


zihinsel bir hayata sahip olduğunu gösteriyor. Benim görüşüm,
bütün omurgalıların zihinsel bir hayata sahip oldukları
doğrultusundadır, çünkü onların hepsi, bizde zihinsel bir hayata
neden o lduğunu bildiğimiz insan beynine benzer bir beyne
sahiptirler ve onların eylemleri de en iyi biçimde onların duygu
ve inançlara sahip olmaları ile açıklanır. Köpek, kuş ve
balıkların hepsi acıyı hisseder. Ancak virüsterin ve bakterilerin,
hatta bana göre karıncaların ve böceklerin, zihinsel bir hayatının
olduğunu varsaymanın hiçbir nedeni yoktur. Onlar bizim sahip
olduğumuz türden beyine sahip değildir, onların eylemlerini
açıklamak için de onlara duygu ve inançlar yakıştırmamıza
gerek yoktur. Bundan da anlaşılıyor ki, evrimsel tarihin bel irli
bir evresinde tamamen yeni bir şey -zihinsel öze l liklere sahip
ruh lar olarak çözümtenebi lecek bilinç, zihinsel bir hayat- ortaya
çıkmıştır.
Pek çok felsefeci ve bilim adamının, hayvan bedenlerine
bağlı zihinsel özelliklere sahip ruhların, evrimsel tarihin bel irli
bir anında varlık sahnesine çıktığını kabul etmedeki
gönülsüzlüğü, bana göre bir parça, eğer böyle bir şey olduysa,
onun nasıl olduğuna il işkin bir açıklamayı tamamen yitirecek
olmaları gerçeğinden kaynaklanıyor gibi görünüyor. Ancak
sadece bir şeyin orada nasıl olduğu açıklanamıyor diye bir şeyin
orada olmadığını söylemek, çok büyük mantıksızlıktır. Açık
gerçegı kabul etmek zorundayız; ve eğer biz onu
açıklayamazsak, sadece alçakgönüllü o lmal ı ve her şeyi
bi lmediğimizi kabul etmeliyiz. Ancak doğa b i l imlerinin
özell ikleri ile ruh ların ve onların zihinsel hayatlarının meydana
gelmesi hakkında cansız bir açıklama olmamasına karşın, teistin
bir açıklamaya sahip olduğunu ileri sürmeye devam edeceğim.
Bilimsel Açıklamanın Yokluğu
Beyin olayları zihinsel olaylara ve zihinsel olaylar beyin
olayiarına neden olduğu için bilim adamlarının, insanlardaki
böyle nedensel i lişkilerin uzun bir l istesini her durumda
oluşturabilmeleri olasıdır. Bu liste, belirli tür beyin olaylarının
mavi görüntülere ve değişik türden beyin olaylarının kırmızı
görüntüye; diğer bir tür beyin olayının 36 x 2 = 72 olduğu
72
Richard Swinburne

inancına ve başka türden beyin olaylarının güçlü bir çay içme


arzusuna; ve kek yeme amacı ile kekin dolapta olduğu
inancmm, dolap yönünde bacak hareketlerine neden olan beyin
olayiarına neden olduğunu belirtird i . Benzeri durumlar da
böyledir. Aynı biçimde, bilim adamlarının b i lince -yani,
ruhlara- neden olan ilkel beyinierin l istesini yapabilmeleri
sadece olasıdır. 'Sadece olasıdır' yazmaının nedeni, bedenleri
yeryüzündeki nonnal cinsel süreçlerle oluşmuş bir hayvan ya da
başka bir gezegendeki bir yaratık ya da bir fabrikada yapılmış
bir makine olsun, diğer her tür organizmanın bilinçli olduğuna
inanmamızın tek nedeninin eylemlerindeki ve beyin yapısındaki
bize benzerlik bulunması durumunda olmasındandır. Biz, onun
bil inçli olup olmadığı hakkında bağımsız bir kontrole sahi p
değil iz. Ayrıca benzerlikler giiçlü olmadığmda -kurbağalar ile,
örneğin, insanlar arasındaki gibi- hayvanların bil inçli olup
olmad ığı hiçbir açıdan açık deği ldir. Bu tür şeyleri saptama
konusundaki güçlüklerden vazgeçelim ve beyin olayları ile
zihinsel olaylar arasında nedensel bağların listelerine ve
kendisiyle sonraki beyin olayların ın zihinsel olaylara, zihinsel
olayların beden olayiarına neden olduğu bilincin -yani, ruhların­
ortaya çıkmasına neden olan i lkel beyin türlerinin listelerine
sah ip olduğumuzu varsayal ım.
Böylece olgular vardır. Problem onları açıklamaktır.
Belirli bir hayvanınki (belki erken bir omurgalı) kadar veya
ondan daha büyük bir karmaşıkl ıktaki bir beynin oluşumu niçin
bil inci -yani, zihinsel durumlara sahip bir ruhu- ortaya çıkarır?
Ve niçin beyin olayları, hep olduğu gibi bel irli zihinsel olayları
ortaya çıkarırlar? N için bu türden bir beyin olayı mavi bir
görüntüye neden olur ve o türden bir başkası kırmızı bir
görüntüye neden olur da, tersi olmaz? Niçin çikolata yemek
ananasımsı dediğimiz tad yerine, çikolatamsı dediğimiz tada
neden olan beyin olayiarına neden oluyor? Karşıl ıklı il işkilerin
salt bir listesi, tümeelerin doğru çeviri ler olma neden ini
açıklayan herhangi bir di lbilgisi kitabı veya sözlük olmaksızın ,
İngil izce tümeelerin çevirisi olan yabancı bir dilin tümeelerinin
bir listesi gibi olurdu. Ayrıca bir dilbilgisi kitabı ve sözlüğü

73
Tanrı Var mı?

olmadığında, hiç kimse herhangi bir tümceyi çevirme


durumunda değildir.
Bu olguların cansız bir açıklamasını vermek için, Bölüm
2'de anlatı lan ölçütleri karş ı layan bilimsel bir ruh-beden
teorisine gerek duyabil irdik. Bu, bir ruhu ortaya çıkaranın şu
değil de bu sinir veya bilgisayar veya diğer özdeksel ağ
olduğunu; bu beyin olayının kırmızı görüntüye şunun mavi bir
görüntüye neden olduğunu; bu beyin olayının Rusya'nın büyük
bir ülke olduğunu ve şunun ise her insanın kendi yeteneğine
sahip olduğu düşüncesine neden olduğunu açıklayan birkaç
basit yasa içerirdi. Benzeri durumlar da böyledir. O zaman teori
bizim, yeni tür beyin olaylarını n hangi yeni tür zihinsel olayları
ortaya çıkard ığını ve hangi yeni tür makinelerin duygulara sahip
olduğunu, hangi lerinin sahip olmadığını tahmin etmemize
olanak verird i .
Mekanik bilimin b i r teorisinin değişik teknik olgular
setini açıklayabilmesine olanak veren, mekaniğin bütün
yasalarının aynı türden şeyle i lgilenmesidir -özdeksel nesneler,
on ların kütlesi, biçimi, büyiiklüğii, konumu ve onların kiitle,
biçim, büyüklük ve konum değişimi. Ayrıca özdeksel nesneler,
ölçülebilir biçimdeki bu özellikler bakımından birbirinden
ayrıdır (birisi diğerinin iki katı kadar büyüklükte kütleye
sahiptir veya diğerinden üç kere daha uzundur). Çünkü
özell ikler ölçiilebi lir ve biz bütün beden lerdeki iki veya daha
çok ölçiilü özell ikleri bir matematik formülü ile anlattığı mız
genel yasalara sahip olabil iriz. Bu kütle ve hıza sah ip bir nesne,
şu kütle ve hıza sahip nesne ile çarpıştığında, şunlar şunlar
son � çlanır demek zorunda deği liz; ve bu pek çok sayıdaki nesne
için de böyledir. Çarpışmadaki her bir nesne çifti için, hızıyla
çarpılmış ilkinin kütlesinin toplam miktarı artı, hızıyla çarpılmış
ikincinin kiitlesinin daima korunduğunu söyleyen bir yasaya,
genel bir formüle sah ip olabiliriz. Ancak bu sadece eğer kütle
bir tartıda -örneğin, gram veya l ibre" cinsinden-ölçülebilirse
geçerl i olabil ir; hızda da durum aynıdır.

• Libre (İ ng. pound), İ ngiliz ölçü sisteminde 0,4 5 3 6 kg'a karş ı l ı k gelen
bir ağırl ık ölçü birimidir (ç.n.).

74
Richard Swinhurııc

Bir ruh-beden teorisi, birçok değişik şeyi ele alab i l i rdi.


Özdeksel nesnelerin kütle ve hızı, elektriksel ve diğer fiziksel
özell ikleri, ruhlara ait olan duygu ve düşüncen in zihinsel (özel)
özelliklerinden tamamen başkadır. Fiziksel özellikler
ölçülebil ir. Aynı biçimde beyin olayları, onların içerdiği
kimyasal elementler (ki sırasıyla birbirinden ölçü lebi lir
biçimlerde ayrıdır) ve elektrik akımın m iletme hızı ve yönü
açısından birbirinden ayrıdır. Ancak ölçüleb i l ir ölçekierin yan ı
sıra düşünceler biribirinden ayrı deği ldir. Bir d üşünce, bir
d iğerinin sahip alçiuğundan iki kat daha çok anlama sah ip
değild i r. Bu nedenle, beyin olaylarının özell iklerindeki
değişikliklerin zihinsel olaylar üzerindeki etki lerini gösteren
genel bir formül olamaz, çünkü önceki ölçülebi lir yönlerden
değişiklik gösterirken, sonraki gösterınez. Ayrıca düşünceler
için geçerl i olan, başka tür zihinsel olaylar için de geçerlidir.
Kızarm ış sığır eti arzusu, iki kat daha çok sah ip olmakla,
çikolata arzusundan ayrı olmaz. (Elbette, birinin altında yatan
nedenler, d iğerinin altındakilerden iki kat daha çok bir şeye
sah ip olab i l ir -ancak bu aynı şey deği ldir.) O halde, arzu
değişikl iklerini üreten beyin olaylarmdaki değişikliklerin, ne
kadar kesin olduğunu gösteren genel bir formül olamaz; sadece
beyindeki hangi değişikliklerin hangi arzu değişikliklerine
neden olduğunun bir listesi olabi lir. Çünkü duygular,
düşünceler ve bunun gibi şeyler, ölçülebilir biçim lerde diğer
d uygu ve düşüncelerden ayrı olamaz. Hatta daha açıkça,
ölçülebi lir biçimlerde duygular düşüncelerden, amaçlar
inançlardan ayrı olamaz; ve bu nedenle bıı beyin olayının niçin
bir amaç tarafından neden olunuşunun, şunun bir inanca, başka
birinin bir çikolata tadına neden oluşunun genel bir formü lden
çıkarı lan bir açıklaması olamaz. Sadece özdeksel nesneler ve
ruhlar tarafından zaman zaman sahip olunan türden özell ikler
birbirinden çok ayrı olmakla kalmayıp, hatta bundan daha aç ık
biçimde ortadadır ki, özdeksel nesneler ruhlardan tamamen
başka türden varl ıklard ır. Ruh lar, yapıldıkları malzemen in az ya
da çok miktarda ol ması bakımından birbirinden veya başka bir
şeyden farkl ı deği ldir. Bu neden le, yine, bir ruhun oluşuımı ile
beynin karmaşıkl ığının artışı arasında bağlantı kuran genel
hiçbir formül olamaz. S inir ağları daha da karınaşık olabi l i rdi,
75
Tanrı Var mı?

ancak bir derece karmaşıklığın değil de ondan biraz daha çok


olan ının bir ruhu ortaya çıkaracağı sonucunun formül ü
olamazdı. Bir ruha sahip olma, ya hep y a hiçtir (bir varl ık y a bir
duygu ve bilince sah iptir ve bu nedenle bir ruhu vardır veya
duygu ve bilinci yoktur ve bu nedenle de ruhu yoktur); bu
ölçülemez. Bu neden ler için, ruh-beden ilişkisinin bir
açıklaması, bir ruh-beyin bilimi olamaz; sadece açıklanamaz
nedensel bağlantı ların uzun bir listesi olabi lir.
Ancak bilim bizi yeni buluşlarla daima şaşırtmaz mı?
Bilim tarihi, bir bilim dal ının görünüşte tamamen değişik bir
diğerine birçok 'indirgemeleriyle' veya görünüşte çok değişik
bilimlerin bir süper bilim olarak bütünleşmesi ile kesintiye
uğrar. Isı i le i lgilenen termodinamik, özdeğin büyük gruplar
halindeki partiküllerinin hızları ve onların arasındaki çarpışma
ile ilgi lenen istatistiksel mekaniğe indirgendi; bir gazın
sıcakl ığının, molekül lerinin ortalama kinetik enerj isi olduğu
tanıtland ı. Optik, elektro manyetizme indirgendi; ışığın
elektromayetik bir dalga olduğu tanıtlandı. Ayrıca ayrı elektrik
ve manyetik bil imleri, süper bir bilim olan elektromanyetizmi
oluşturmak için bir araya geldi. Eğer hem zihinsel olayları hem
de beyin olayların ı açıklayan bir süper bilim olamayacağı
biçimindeki argümanım doğruysa, böyle büyük bütünleşmelere
nasıl ulaşılabil iyor?
Bu örnekler arasında önemli bir fark var. Görünüşe göre
niteliksel olarak çok değişik varlıkları ve özell ikleri ele alan
daha önceki her bir bilimin süper b i lime dönüşümüne, bu
varl ıkların ve özelliklerin bir bölümünün gerçekten
göründükleri gibi olmadıklarını söyleyerek ulaşıldı. Temelde
bulunan (derhal gözlem lenemeyen) özdeksel varl ıklar ve
fiziksel özel l ikler ile onların neden oldukları duyulara i l işkin
özell ikler arasında bir ayrım yapıldı. Termodinamik, başlangıçta
sıcaklık değişimi yasaları ile ilgi lenmekteydi; ve sıcaklık
nesnen in dokunduğunda hissettiğİn temel bir özell iği olarak
düşünülürdü. Sıcak bir bedenin h issedi len sıcakl ığı, gerçekten
nitelik olarak partikül hız ve çarpışmalarından başkadır.
istatistiksel mekaniğe indirgeme, sıcaklığın temelde bulunan
nedeni (moleküllerin hareketi) ve moleküllerin hareketinin

76
Richard Swinburnc

gözlemcide neden o lduğu duygular arasında ayrım yapılarak ve


gerçekten öncekinin sıcaklık, sonrakinin bizim gibi gözlemciler
üzerinde bıraktığı sıcaklık etkisi olduğunu söyleyerek
ulaşılabi ldi. Bu yapıldığında, sıcaklık doğal olarak istatistiksel
rnekaniğİn alanı içerisine girer -çünkü moleküller, partiküldür;
varlıklar ve özell ikler şimdi değişik türler değildir. İki bilim
şimdi aynı (ölçülebilir) türden varlıkları ve öze l likleri ele aldığı
için, birinin diğerine indirgenmesi şimdi pratik bir olasılık oldu.
Ancak indirgemeye, hissedilen sıcaklığı nedenlerinden ayırma
ve sadece sonrakini açıklama pahasına ulaşıldı
Bir bilimin ötekine diğer bütün 'indirgemelerine' ve
görünüşte çok değişik özellikleri ele alan ayrı bilimlerin
'bütünleşmelerine,' bir bilimin ele aldığı görünen öze l l i klerin
(renk, ısı, ses, tat gibi 'ikincil nitel ikler') fiziksel dünyaya ait
oluşunu yadsıma aracılığıyla ulaşıldı. Bu on ları zihinsel
dünyaya yöneltt i . Ancak daha sonra, zihinsel olaylar sorunu i l e
yüz yüze gelmeye başladığın zaman, bunu yapamazsın. Eğer
zihinsel olayları açıklayacaksan, onlar ve onların temelinde
bulunan nedenler arasında ayrım yapamaz ve sadece sonrakini
açıklayamazsın. Aslında bilimin bütünleşmiş bir fiziksel kimya
[physico-chemistry] üretmedeki müthiş başarısı, renkleri,
kokuları ve tatları fiziksel dünyadan ayırarak tamamen özel
duyusal olgular olarak kabul etme pahasına kazanı lmıştır. B i l i m
tarihinin tanıklığı, bilimlerin bütünleşme başarısın a giden yolun
zihinsel olanı görmezden gelmekten geçtiğini göstermektedir.
Fiziksel dünya, basit yasalarla yönetilir (yani, özdeksel nesneler
aynı basit güç ve eği l i miere sahiptirler); bu yasaları bulmanın
yolu, zihinsel olanı görmezden gelmektir. B i limin fizik ve
kimyada engin bütünleşmeye ulaşmadaki başarısı, zihin ve
fiziksel dünyayı bütünleştirmedeki nihai başarıyı görünüşte
dışarıda bırakmış olmasından başka bir şey değildir.
Bölüm 4'te gördüğümüz gibi, Darwinci doğal seçimle
evrim teorisi, iddia ettiğim gibi nihai olmamakla beraber, insan
ve hayvan bedenlerinin evriminin bir açıklamasın ı verebi lir.
Ancak bu Darwinci açıklama, cansız robotların evrimini de aynı
sağlamlıkta açıklayabilirdi. Darwinizm bize beden ierin bil inçle
-yan i, ruhlarla- bağlantı kurmaya başlaması hakkında da bir şey

77
Tanrı Var mı?

söyleyemez mi? Doğal seçim bir eleme teorisidir; evrim


tarafından üretilen o kadar çok değişikliğin niçin elendiğini
açıklar -hayatta kalınaya elverişli deği ldiler. Ancak başlangıçta
niçin ortaya ç ıkarıldıklarını açıklamaz. Fiziksel değişikl ikler
durumunda (zürafanın boynunun uzunluğu gibi), şüphesiz temel
kimya yasalarına uygun olarak yeni değişikliğin ortaya
çıkmasına neden olan özell iklere sahip yeni bir gen üreten bir
ınutasyona (düzensiz bir kimyasal değişime) dayalı yeterli bir
açıklama vardır. Ancak bizim sorunumuz, bir fiziksel durumun
niçin inançlar, arzular, amaçlar, düşünceler ve duygular gibi
zihinsel özell iklere sahip ruhların ortaya çıkışına neden
olduğunu açıklamaktır. Darwinizmin bu sorunu çözmede hiçbir
yararı yoktur.
Bununla birl ikte Darwinci teori, değişik bir soruını
çözmekte yardımcı olabilir ve üçüncü bir sorunu çözmede ise
kesinlikle yardımcı olur; ancak bu sorunların hiçbiri, orij inal
sonın ilc karıştır.tlmamalıdır. Bu ek sorun ların ilki, bilinçli
hayvanların evrim tarihinde önce ortaya çıkıp hayatta kalmış
olmalarının nedenidir. Darwinci teori, bilinçli organizınaların
çevrelerine benzer yol larla tepki gösterecek biçimde
program lanan bil inçsiz organizmalara oranla hayatta kalma
mücadelesinde daha fazla üstünlüğe sahip olduğunu
gösterebil i r. Bunun ne olabi leceğini anlamak zordur, ancak
belki bir üstün lük vardır.
İkinci ek soruna Darwinizm, net ve bana göre oldukça
açık bir biçimde doğru yamt verebil ir. Bu sorun şudur: Zihin-
. beyin bağlantısının varlığı kabul edi l irse ve zihinsel hayata
sah ip organizınalar hayatta kalma mücadelesinde kayırılacağına
göre, zihinsel olaylara neden olan ve zihinsel olaylar tarafından
neden olunan beyin olayları, niçin d iğer bedensel ve beden
dış'ında kalan olaylara şu an o lduğu biçimde bağlıdırlar?
İnançları ele alalım. Bir beyin o layı, bir masamn var olduğu
inancına neden olur. O beyin olayı, bir masadan gelen ışık
ışın ları tarafından gözde bir masa görüntüsü oluştuğunda,
gözden gözle i lgili sinir boyunca gelen bir sinir içtepisi
tarafından neden olunur. Ancak bir hayvan, masa inancına
neden olan beyin olayı dış dünyadaki oldukça başka olaylar

78
Richard Swinburnc

tarafından neden olunarak evrim geçirebil ird i . Beyin ve d ış


dünya arasında niçin bu özel bağlantı lar var? Yanıt açık: İnanç
sahibi hayvanlar, eğer inançları büyük oranda doğru ise, hayatta
kalınaları daha olasıdır. Yanlış inançlar -örneğin, yiyecek veya
yırtıcı hayvanların yeri hakkında- yiyecek ve yırtıcı hayvan
mücadelesinde hızlı elemeye yol açacaktır. Eğer var olduğu
halde bir masa olmadığına inan ırsan, o konuda yan ılacaksın ve
benzer durumlar da böyledir. İnançları ortaya çıkaran beyin
durum ları nedensel zincirle d ı ş dünyaya bağlı olan varl ıklar,
genelde dünya hakkında doğru inançlara sah ip olacak ve bunun
sonucunda hayatta kalınası daha olası olacaktır. Nedensel
zincir, genelde sadece beyin durumuna neden olan olayların
belirli bir durumu tarafından harekete geçiril ir, böylece bun lar
sırasıyla olayların durumunun bağlı olduğu inaçlara neden olur.
Benzer biçimde beyin olayları tarafından neden olunan arzulara
sahip olacağım düşünülürse, başka koşul lar altında d iğerleri
yerine belirli koşul lar altında bazı larına sah ip olmamda
evrimsel üsti.i nliikler vardır -örneğin, doyduğuın zaman değil de
acıktığım zaman yiyecek arzusunun ortaya çıkmas ı . Amaçlar
tarafından üretilen beyin olaylarınm n için tasarlanan beden
hareketlerini ortaya çıkardığı sorusuna, aynı türden açıklama
veri lebi l ir. Eğer, ayağıını hareket cttirmeyi denediğim zaman,
omın yerine ben im elim hareket etseydi, yırtıcı hayvan lar çok
geçmeden ben i yakalarlardı. Ancak beynin sinirler ilc beden in
geri kalanma bağlanış nedeninin doğru açıklaması, oldukça
değişik bir sorun olan beyin olaylarının n için zihinsel olaylara
neden olduğunu açıklamaz. Ayrıca bu, benzer biçimde zihinsel
olayların niçin beyin olayiarına neden olduğunu da açıklamaz.
O halde, özet olarak, hayvanların (yani, belirli zihinsel
olayları olan ruhlara sah ip hayvanların) zihinsel hayatmm
evrimi şunları gerektirir:
(a) Belirli fiziksel-zih insel bağlarm var olması (bel irli
zihinsel öze l l iklere sahip ruhların varlığına neden
olan bel irli fiziksel olaylar ve tam tersi);
(b) çeşitli konum ları hayatta kalma mücadelesinde bir
iistünli.iğe sahip olan ruh ları ortaya çıkaran beyne
sahip hayvanların varlığı;
79
Tanrı Var mı?

(c) beyinleri bel irli biçimlerde bedenlerine bağlanmış


hayvanları seçen evrim.
Darwinci mekanizmalar (c)'yi, belki (b)'yi de
açıklayabilir; ancak ne Darwinciliğin ne de başka bir bilimin
(a)'yı açıklama olasıl ığı vardır. Hayvanların en çarpıcı ve en
yeni özelliklerinin ortaya çıkışı (onların duygu, tercih ve
akıldan oluşan bilinç hayatı), tamamen bilimin sınırlarının
ötesinde yatıyor gibi görünüyor.
Bununla beraber ruh ve beyin arasında, bilimin
açıklayabileceği türden özdeksel nesnelerin güçleri ve
eğilimlerinden kaynaklanıyor gibi görünmeyen nedensel bağlar
vardır. Belirli tür beyin olayları i le belirli tür zihinsel olaylar ve
beyin olayları i le ruh ların varlığı arasında nedensel bağlar
vardır.
Ben şimdi yine de sonraki iddiayı değerlendirmeliyim.
Belirli ilkel beyin durumları ruhların varlığına neden olabilir -
ceninin beyni belirl i bir gel işme evresine ulaştığında, kendisine
bağlı bir ruhu meydana getirir. Ancak neden olamayacağı şey,
ona hangi ruhun bağlı olduğudur. Başka biçimde değil de benim
ruhumun bu beyne ve seninkinin şuna bağlı olmasına neden
olan bu beynin, bu genlerden kaynaklanan cenının
moleküllerinin güçleri olamaz. Senin ve benim şimdi bağlı
olduğumuzdan başka bir biçimde beyin i ere bağlı olmuş
olabileceğimizi bilimin bulabilmesi, olay türleri (bu tür beyin
düzenlemesi ve bir tür bir şeyin varlığı -bir ruh) arasındaki
bütün düzenlilikler i le aynı biçimde uyum lu o labil ird i . Niçin o
biçimde deği l de bu biçimde olduğunu açıklayan bir kişinin
düşünülebilcceği h içbir olası bilimsel buluş yoktur. B ir kere bağ
kuru lunca, belirli beyne uyum sağlamaya başlarız; bir erkek
beyne bağlanınca, erkekçe düşüncelere sahip olmaya başlarım.
Ancak bunun, kişi liği oluşmamış 'ben'in niçin bir bayan beynine
değil de erkeğinkine yerleştiri ldiği sorusuyla hiç ilgisi yoktur.
Bilim burada tamamen durur.
Teist Açıklama
Ancak teizm bu şeylerin bir açıklamasını verebi l ir. Tanrı, her
şeye gücü yettiği için, ruhları bedeniere bağlayabi lir. Şu an

80
R ichard Swinburnc

bulunan belirli beyin olayı, zihinsel olay bağlantı larının orada


olmasına neden olab i lir. O bunu, moleküllerin beyinleri
biçimlendirdiklerinde bağlı o ldukları ruhta, zihinsel olaylar
üretecek güçlere ve böyle bağlantıl ı ruhların amaçlarını yerine
getirecek eği l i miere (kimyanın çözümiediği sıradan olanlardan
kaynaklanmayan yeni güçlere ve eğilimlere) sahip olmalarına
neden olarak yapabilir. Ayrıca o, başlangıçta ruhları meydana
getirebilir ve ceninin beyin olayları beyine bağlanmak için bir
ruha gerek duydukları zaman, her bir ruhun hangi beyine (ve
bedene) bağlanacağını seçebilir.
Tanrı'nın, ruhların varl ığına neden olması ve onları
bedeniere bağlaması için iyi nedeni vard ır. Hoş duygulara sahip
olabilen, arzularını yerine getirebilen, dünyanın neye
benzediğine i lişkin inançla:-a sahip olabilen ve dünya üzerinde
önemli etkisi olan bu inançların ışığında kendi amaçlarını
oluşturabilen beden li hayvan ların ve insanların varl ığı iyidir.
Bunun gerçekleşmesi, zihinsel olaylarla beyin olayları arasmda
düzenl i nedensel bağların varl ığın ı gerektirmektedir. Eğer,
bacağımızı hareket ettirmeye çal ıştığımız her seferinde, beyinde
ve dolayısıyla bedende değişik bir etkiye neden olunursa -bir
kere kol hareket eder, bir kere kendimizi aksırırken buluruz ve
benzeri- dünya üzerinde önemli etki yapamayız. Ayn ı biçimde,
eğer biz bir nesne ile bir başkası arasmda ayrım yapacaksak,
onlar değişik görünmek (hissetmek, vs.) zoru ndadır ve böylece
her bir tür nesne tarafından neden olunan beyin olayları ile
onların zihinsel görülebilir etkileri arasında, düzenli nedensel
bir bağ olmak zorundadır. Ayrıca eğer etkileyici üreme gücüne
sahip olacaksak, bizim cinsel eylemlerimiz, meydana
ç ıkardıkları cenin ve bir ruh veya o cenine bağlı başka bir şey
arasında düzenli bağlar olmak zorundadır. Tanrı'nın, bütün bu
bağları kurmak için nedeni vardır. O aynı zamanda, bu ruhu bu
bel irli bedene bağlamak için bir nedene de sahip olabi l i r, ancak
eğer bir ruhu başka bir beden yerine bir bedene bağlamak için
hiçbir neden yoksa, şu ya da bu bağiantıyı 'zihinsel bir yazı tura'
aracıyla üretmek için nedeni vardır -yani, hangi bağlantının
kurulacağını bir şans konusu yaparak.

81
Tanrı Var mı?

Mükemmel iyi bir Tanrı, yaratıkları ve değişik doğaya


sahip varlıkları sevecektir -fareler ve köpekler gibi s ın ı rl ı amaç
ve inançlara sahip yaratıklar dah i l olmak üzere. Ancak o
insanları meydana getirmek için özel bir nedene sah iptir.
İnsanlar sahip oldukları inanç ve amaç türleri bakımından
yüksek hayvan iara benzeınezler. Örneğin, biz ahlaki inançlara,
varlığımızın kaynağına il işkin inançlara veya ınatematiğin temel
teori lerine sahibiz. Bundan şuna akıl yürütebil iriz ve
inançlarımız bilinçli olarak başka inançlara dayanır
(Chichester'de belirli bir şeyin bulunduğuna inandığımız için,
Romalı lar hakkında belirli bir inanca sahip olmaya başlarız).
Ayrıca bizim amaçlarımız sadece yiyecek veya içecek temin
etmeye yönelik ivedi amaçlar değildir, ancak onlar, karmaşık
ınakineler, güzel binalar yapmak ve kendimizi ve birbirimizi
değiştirmek -doğal olarak başka değil de bel irl i bir tür eylem
yapmaya eği limli olacak biçimde kişil iğimizi oluşturmak- için
oluşturu lmuş amaçlardır.
İnsanlar aynı zamanda, inandığım ve Bölüm l 'dc ileri
sUrdüğüm gibi, özgür irade sahibidirler -yani, amaçlarımız
tamamen bizim beyin durumlarımız veya başka bir şey
tarafından belirlenmez. Seçerken bize, nası l seçeceğimiz bize
bağlıymış gibi gelmekted ir. Bu evredc, bu konuda okuyucunun
aklına gelebi lecek bir itiraz hakkında kısaca bir şeyler
söylemeliyim. Beyin kendisinde normal bil imsel yasaların
işlediği sıradan bir özdeksel nesne değil midir? O zaınan nasıl
oluyor da bir insan, bil imsel yasalara aykırı hareket etmeden
kolumı hareket ettinneyi ya da ettinncıneyi seçebiliyor veya
herhangi bir kamusal davranışta bulunuyor? Çi.inkü bir insanın
kolunu hareket ettirıne veya toplumsal bir şey yapma biçimi, bir
beyin olayı meydana getirerek (istem dışı olarak) ve böylece
isteyerek toplumsal eylemi meydana getirmesiyle olur. O halde,
eğer insan lar özgür iradeye sahipse, onlar beyinde işleyen
normal bil imsel yasaları engelleyemezler miyd i? Bunun bir
yanıtı, beyn in sıradan bir özdeksel nesne olmadığının oldukça
açık olmasıdır, çünkü -sıradan özdeksel nesnelerin tersine- o
ruhları ve on ların zih insel yaşamlarını meydana çıkarır. Bu
nedenle biz, onun tamamen sıradan özdeksel nesnelerle ilgili

82
Richard Swinburne

olan normal fizik yasaları tarafından yönetildiğini zorunlu


olarak bekleyemeyiz. Ancak ikinci yanıt, eğer beyin diğer
özdeksel nesneler gibi aynı yasalar tarafından yönetil iyorsa bile,
bu hiilii insanların özgür irade sahibi olmaları ile uyumlu
olabil ir. Bunun nedeni, modern fiziğin iki büyük teorisinden
birisinin, Kuantum Teorisinin, küçük çaptaki fiziksel dünyanın
tamamen gerekirci [deterministic] olmadığın ı göstermiş
olmasındandır. B i r tahmin edilemezlik öğesi, atomların ve hatta
daha da küçük elektronların, protonların, fotonların ve
atomların kendisinden yapı ld ığı diğer temel partikiillerin
eylemlerini yönetir. Bu tahmin ed i lemezl ik, sadeec insanların
etkileri tahmin etme yeteneğine bir sınır deği ldir, ancak eğer
Kuantum Teorisi doğruysa, özdeksel nesnelerin kesin etkisinin
olmasına bir sınır, fiziksel dünyanın gerekirci bir yapıda
olmasına bir sınırd ır. B ir elektron veya fotomın başka bir yolu
takip etme yerine, bel irli bir yolu takip etmesin in daha olası
olduğunu sık sık söyleyebilmemize karşın, onların tam olarak
nasıl hareket edeceği tahmin edilemez. Aynı biçimde, bir tiir
atomlar başka tür ataıniara dönerek sık sık 'yok olur.' Kuantum
Teorisinin bize söyleyeceği şey, örneğin bir radyum atomunun
tam olarak yok olacağı zaman değil de, bel irli bir zamanda yok
olacağının ne kadar olası olduğundan ibarettir. Ancak atom
düzeyindeki b u tür tahmin ed ilemezl ik, geniş ölçekte önemli bir
tahmin edi leınezliğe neden olmazken, böyle olabilir de. Eğer
belirli bir zaman içinde bir atom yok olmuşsa, başka türiii
patlamayacak nükleer bir bombanın patlamasını sağlayacak bir
makine yapabiliriz. O zaman bombanın patiayıp
patlamayacağını tahmin edemeyiz. Beyin küçük değişikl ikleri
bile büyüten anlaşılması güç bir makined ir ve o bunun gibi
olabilir: Beyindeki tahmin edilemez kiiçük değişiklikler,
düşüncelerimize ve gözlemlenebilen eylem lerim ize neden olan
şeylerdir. Bu durumda, insan lar bunu veya şunu düşünmek için
amaçlarını oluşturduklarında veya belirl i bir biçimde
davrandıkları nda, onlar bu yolla bilim tarafı ndan tahmin
edilemeyen, sıra ile düşünce ve eyleme yol açan, o kiiçiik
değişikliklere neden olurlar. Bu yol la insan lar, böyle yaparak
beyni yöneten fiziksel yasaların hiçbir engel lemesine yol
açmaksızın özgür iradelerini kul lanabil irler. Bu iki yanıt, özgür
83
Tanrı Var mı?

insan seçimine ilişkin olayların göründükleri gibi olmadıklarını


kabul etmek için, fizikten kaynaklanan hiçbir neden olmadığını
gösterir.
O halde biz insanlar, dünya hakkında doğru ve derin
inançlar elde etmek ve karmaşık biçimlerde sadece geniş
ölçüdeki çevremize değil ancak aynı zamanda kendimize de
biçim vermek için büyük olanaklara sahip olabiliriz. Birçok
değişik biçimde, iyi ve kötü arasında seçim yapabiliriz ve bizim
seçimimiz büyük bir etki yapar. Cömert bir Tanrı'nın böyle
varlıklar yaratmak için nedeni vardır.
Bu bölümde kullanılan kanıt, ruhların varlığı ve onların
bedeniere bağlanmasının doğa yasalarında sistemleştirilmiş
fiziksel süreçler nedeniyle olmadığını ileri sürer. B i l i msel bir
açıklaması olmayan yeni bazı güçler, ceninlerin beyinlerine ve
onların bağlandıkları ruhlara verilmiştir. Son bölümde
tartıştığımız olguları biraz olasıl ıkla tahmin etmeye bizi götüren
basit bir varsayım olan Tanrı'nın varl ığı, bizi bu olguları tahmin
etmeye de götürür. Bundan dolayı onlar, onun varlığının daha
başka kamtlarını oluşturur. Gözden belirl i sinir içtepi leri aldığı
zaman beyin güçleri ve onun bunları kullanınaya yönelik
eğilimleri, ben im mavi bir görüntüye sahip olmamın tam bir
açıklamasını verse de, o güçler Tanrı tarafından yaratı lır,
korunur ve böylece onun eylemi mavi görüntü olayının nihai
açıklamasını verir. Tanrı'nın eylemi, bu bedene bağl ı bir ruhun
oluşunun (ve onun senin değil de benim ruhum olmasının) n ihai
açıklamasını da verir. Tanrı'nın, dünyadaki başka birçok şeyi
yapınada 'ikincil nedenlerle' (yani, doğal süreçlerle) çalışırken,
insan ruhlarını yaratmada ve onları bedeniere bağlamada
doğrudan müdahale ettiği görüşü ortak (evrensel olmasa da) bir
Hıristiyan doktrini olmuştur. Aynısının daha yüksek
hayvanların ruhları hakkında da doğru olduğunu öne sürerek
daha ileriye gitmiş oldum.

84
S-TANRI'NlN KÖTÜLÜGE
iZiN VERMESiNiN NEDENi
Bu dünya bu anlamda, açıkça ilahi takdirin ürünü bir dünyadır ­
biz i nsanlar kendimizin, dünyanın ve onun diğer yaşayanlarının
yazgısı üzerinde büyük bir etkiye sahip o labil iriz; ve onun böyle
olması bizim için ço'k iyidir. Ayrıca bununla beraber, hayvanlar
ve insanlar acı çekmekte (hastalık ve kaza gibi doğal süreçler
içinde) ve birbirlerinin acı çekmesine neden olmaktadır
(birbirimizi i ncitir, sakatlarız ve birbirimizin açl ıktan ölmesine
neden oluruz). Yani, dünya pek çok kötülük içerir. Her şeye
gücü yeten bir Tanrı, bu kötülüğü engelleyebilirdi; aynı
zamanda mükemmel iyi olan ve her şeye gücü yeten Tanrı
elbette böyle yapabilird i . Öyleyse bu kötülük n iye var? Onun
varlığı, Tanrı'nın varlığına karşı güçl ü bir kanıt değil mi? Eğer
biz teodise olarak bilinen bu tür kötülüklerin olmasına Tanrı'nın
izin · verme nedeninin açıklamasın ı oluşturamazsak, kötülük
karşı kanıt olabilir. Ben bunun yapılabi leceğine inanıyorum ve
bu bölümde bir teodisenin ana hatlarını çizeceği m . Bölüm 1 'de
olduğu gibi bu bölümde de, Tanrı'nın bunu ya da şunu
yapabileceğin i yazmakla, Tanrı'nın varlığını bir önkabul olarak
almadığıını vurgulamak istiyorum, ancak sadece eğer Tanrı
varsa, onun belirli şeyleri yapmasının, bel irli kötül üklerin
olmasma izin vermesi de dahil olmak üzere, bekleneceğini iddia
ediyorum; v e o halde, kötülüklerin Tanrı ' nın varlığına karşı
kanı t olamayacağını iddia ediyorum.
Benim ya da bir başkası tarafmdan bir teodise oluşturmak
için yapılacak her bir girişimin duygusuz, gerçekten insan
acısma tamamen duyarsız görüneceği kaçınılmazdır. Ateistler
kadar birçok teist de, bir teodise oluşturacak her bir girişimin
acıya ahlaki olmayan bir yaklaşımı açığa vurduğunu
hissetmiştir. İnsan acısma tamamen duyarsız olmadığıma ve
başka herkes kadar zehirleme, çocuğa kötü davranma, ölüm,
hücre hapsi ve evl i liğe sadakatsizlik gibi şiddetli acılardan
kaygı duyduğuma, okuyucunun sadece inanmasını isteyebilirim.
Doğru, pek çok durumda papazm elin izdeki bu bölümü, ani
stres kurbaniarına en kötü durumlarında vermesini, tesel li için
Tanrı Var mı?

okumasını önerıneın. Ancak bunun nedeni, argüınanların


sağlam olmaması değildir; bu sadece derin stres altındaki pek
çok insanın argüınana değil teseliiye gereksinim duymasından
dolayıdır. Bununla birlikte, Tanrı'nın niçin kötülüğe izin verdiği
noktasında bir sorun vardır ve, eğer teistin buna doyurucu bir
yan ıtı yoksa (rahat bir anda), o zaman onun Tanrı'ya inancı
akılcı olmaktan daha aşağıdadır ve ateistin bu inancı paylaşınası
için bir neden yoktur. Bu bölümdeki argümanları anlamak için
her birimizin, kendiınizin, yakın akraba ve arkadaşların
hayatındaki belirli konumdan (kolayca dünyadaki en önemli şey
olarak görünebil ir) biraz geri çekilmesi ve kısa bir dünya hayatı
süresince cömert ve sonsuz Tanrı'nın insanlara ne tür iyi şeyler
verebileceğini çok genel olarak sorması gerekir. Şüphesiz
hazların heyecanları ve mutluluk dönemleri iyi şeylerdir; -diğer
şeyler de aynı Qiçimde olduğu sürece- Tanrı bunları kesinl ikle
bol bol verıneye çalışacaktır. Ancak cömert bir Tanrı, bunlardan
daha iyi şeyler verıneyi isteyecektir. O bize, kendim iz,
birbirimiz ve dünya için büyük sorumluluk ve onun ne tür bir
dünya olacağını belirleyen kendi yaratıcı eyleminde bir pay
verıneye çal ışacaktır. Ayrıca o, hayatlarıınızı değerli kılmaya,
onun kendimize ve birbirimize büyük yararı olmasını
sağlamaya çalışacaktır. Sorun, Tanrı'n ın yüksek derecedeki bu
iyilikleri, hayattayken birçok kötülüğe izin verıneden
veremeyecek olmasıdır.
Kötü lük problemi, çeşitli iyi durumların yokluğuna
i l işkin değildir. Biz Bölüm l 'de, Tanrı her ne kadar iyi yaratırsa
yaratsın, onun daha fazlasını yaratabi leceğine dikkat çektik;
ayrıca o genelde yaratmak için herhangi bir zorunluluk altında
değildir. Bu neden le, ölümün kendisi bir kötülük değildir; ölüm
sadece iyi bir durumun, hayatın, sonudur (ve her durumda
Tanrı'nın bize daha çoğumı verıneyi -bize ölümden sonra bir
hayat vererek- seçebileceği bir şeydir). Ölüm, eğer erken gel i rse
veya başkalarının büyük acı çekmesine neden olursa, bir
kötü lük olabil ir; ama ölüm başlı başına bir kötülük deği ldir.
Ancak eğer Tanrı isteseyd i, ortadan kaldımbileceği pek çok
kötülük, kesin kötü durumlar, vardır. Ben bunları, ahlaki
kötülükler ve doğal kötü lükler olarak ayırıyorum. 'Doğal

86
Richard Swinburnc

kötülük' ten anlad ığım, insanlar tarafından bile bile meydana


getirilmeyen ve insanların kendi ihmallerinin bir sonucu olarak
meydana gelmesine izin veri lmeyen bütün kötülüklerdir. Doğal
kötülük, insanlar kadar hayvaniara da ait olan, hem fiziksel
acıyı hem de zihinsel acıyı içerir; hastalıkların, doğal afetierin
ve insanlar tarafından tahmin edi lemeyen kazaların peşinden
sürükledikleri bütün acı izleri bu türdendir. 'Ahlaki kötülüğü,'
insan ların yapmaınaları gerektiği halde bile bile neden oldukları
(veya yapılınası gerektiği halde insanlar tarafından kayıtsızlık
sonucu yapılmayarak meydana gelmesine izin verilen) v e böyle
istekli eylemler veya ihınalci başarısızlıklar tarafından
oluşturulan bütün kötülükler olarak anl ıyorum. Bu, kötü
ebeveynin çocuğuna indirdiği darbenin duyumsal acısını,
çocuğu sevgiden yoksun bırakan ebeveynin zihinsel acısın ı, güç
sahibi yabancı hükümet üyelerinin ihınali yüzünden Afrika'da
ortaya çıkmasına izin verilen açlıktan ölümleri ve acıyı
meydana getiren veya açlıktan ölümleri engel lemeye
çalışmayan ebeveynin ve pol itikacının kötiilüğünü içerir.
Ahlaki Kötül ü k
Her bir teodisen in özünün, ilk iş olarak ahlaki kötülüğü ele alan
ancak birçok doğal kötülüğü de açıklayacak biçimde
genişletilebilen 'özgür irade savunması' olması gerektiğine
inanıyorum. Özgür irade savunması, insanların özgür ve
sorumlu seçim olarak adlandıracağım belirli bir tür özgür
iradeye sahip olmalarının büyük bir iyilik olduğunu, ancak eğer
buna sah ip olurlarsa, o zaman zorunlu olarak ahlaki kötüliiğün
doğal olasılık olacağını iddia eder. ('Doğal olasıl ık' ile,
kötülüğün olup olmayacağın ın önceden belirlenemeyeceğini
anlatmak istiyorum.) İnsanlara böyle özgür irade veren bir
Tanrı, zorunlu olarak bu olasıl ığı meydana getirir ve kötülüğün
meydana gelip gelmemesini kendi kontrolii dışında tutar.
Tanrı'nın bize böyle bir özgür irade verınesi ve bizim onu daima
doğru biçimde kullanınamızı sağlaması, ınantıksal olarak olası
deği ldir -yani, bunu düşünmek kendi içinde çelişkili olurdu.
Özgür ve sorumlu seçim, yaptığımız seçim önceki bir
neden tarafından nedensel olarak gerektirilmeksizin, sadece
alternatif eylemler arasından seçebilme dar anlamında özgür
87
Tanrı Var mı?

irade değildir. İnsanların böylesi özgür iradeye sahip


olduklarını, son bölümde veri len nedenlerden dolayı, i leri
sürdüm. Ancak insanlar, sadece aynı biçimde iyi ve önemsiz iki
alternatif arasında özgür bir biçimde seçim yapabi lmeleri
nedeniyle, o türden özgür iradeye sahip olabi lirlerd i . Özgür ve
sorumlu seçim, kişiye, başkalarına ve dünyaya büyük bir etki
yapan, iyi ve kötü arasında önemli seçimler yapacak (tartışılan
türden) özgür iradedir.
Özgür iradeye sahip olduğumuz kabul edi l i rse, biz
kesinlikle özgür ve sorumlu seçime sah ibiz demektir. insanların
kendilerine, başkalarına ve dünyaya yapabi lecekleri etkiyi
kendimize bir kez daha hatırlatalım. i nsanlar kendilerine ve
başkalarına hoş duygular vermek ve yapınaya değeı; eylemlerin
-tenis oynamak veya piyano çalmak, tarih, bilim ve felsefe
bilgisi elde etmek ve böyle yapmaları için başkalarına yardım
etmek ve o suretle bu tür duygu ve eylemler üzerine kurulu
ciddi kişisel ilişkiler geliştirecek eylemlerin -peşine düşmek için
olanaklara sahiptir. Ayrıca insanlar, kendi kişiliklerini
oluşturabi lecek biçimde meydana getiri lmiştir. Aristotle'ın şu
sözü ünlüdür: 'Biz adaletli eylemler yaparak adil, öngörülü
eylemler yaparak öngörülü, yürekli eylemler yaparak yiğit
oluruz.' Yani, zor olduğunda adaletli bir eylem yaparak -bizim
doğal eği limierimize aykırı olduğunda (arzulardan benim
anladığım budur)- ondan sonra adaletli bir eylem yapmayı daha
kolaylaştırırız. Arzularımızı yavaş yavaş değiştirebi l iriz,
böylece -örneğin- adaletli eylemler yapmak doğal olur. Bu yolla
biz kendimizi etkisi altında kaldığımız daha az iyi arzuların
gücünden kurtarabil iriz. Ayrıca insanlar, bilgi edinmeyi ve onu
değişik tür makineler yapmada kullanmayı seçerek, dünyaya
yapabi lecekleri etkinin alanını gen işietebilirler -onlar yüzyıllar .
boyu sürecek üniversiteler yaparlar veya gelecek nes i l için
enerj i tasarrufu sağlarlar; ve onlarca yıl boyunca ortak çabalarla
fakirl iği ortadan kaldırabi lirler. Özgür ve sorumlu seçim
olasılıkları çok geniştir.
İ nsanların özgür seçimlerinin d iğer insanların gerçek
sorumluluğunu içermesi iyidir ve bu, onlara yardım etme veya
zarar verme olanağın ı içine alır. Tanrı'nın insanlara yardım etme

88
Richard Swinburnc

veya zarar verme gücü vardır. Eğer d iğer kişi lere onun yaratıcı
işinde bir pay veri lecekse, onların da o güce sahip olmaları
iyidir (belki daha az bir derecede de olsa). Kişilerin birbirine
yardım ettiği ancak zarar vermediği bir dünya, birbirlerine karşı
sadece çok sınırlı sorumluluğa sahip oldukları bir yerdir. Eğer
benim sana karşı sorumluluğum sana bir kamera verip
verınemekle sınırlı ise, sende acıya neden olaınazsam,
gelişimini engefeyeınezsem veya eğitimini sınırlayamazsam, o
zaman ben sana karşı büyük çapta sorumluluğa sahip olmam.
Kişilere, hemcinslerine karşı sadece bu türden sınırlı
sorumluluk vermiş olan bir Tanrı, çok şey vermiş olamaz.
İnsanlara sadece ayrıntı ları doldurma anlamında önemsiz
seçime izin verirken, Tanrı dünyanın ne tür bir yer olacağı
noktasındaki çok önemli seçimi kendisine ayırm ış olurdu. O
büyük oğlundan küçük oğluna bakmasını isteyen, büyük
oğlumın her hareketini izled iğini ve büyük oğlan yanlış bir şey
yaptığı an müdahale edeceğini ekleyen bir baba gibi olurdu.
Biiyük oğlan buna haklı olarak, babasının işini paylaşınaktan
mutlu olmakla beraber, eğer babada bulunan önemli bir
seçimler alan ı içinde ne yapacağına il işkin kend i yargı larını
verınede özgür bırakılırsa ancak gerçekten öyle yapabileceği
sert karşılığını verebilir. İyi bir Tanrı, iyi bir baba gibi,
sorumlu luğu havale edecektir. Varlıkların yaratmada payının
olmasına izin vermek için, onların incitme, sakatlama ve ilahi
planı bozma seçimine izin verecektir. Bizim dünyamız,
varlıkların birbirlerine karşı böyle derin sorumlulukları n ın
olduğu bir yerdir. Ben çocuklarıma sadece yardım etmekle
kalmam, aynı zamanda zarar da verebil iriın. Onlara zarar
verınemi n bir yolu, onlara fiziksel acı verebilıneındir. Ancak
onlara yapabi leceğim çok daha zararlı şeyler vardır. Hepsinden
önemlisi, onların önemli bilgi, güç ve özgürlük sahibi varlıklar
olarak gel işmelerine engel olabi lirim; onların sahip olduğum
türden özgür ve sorumlu seçime sahip olup alamayacaklarını
bel i rleyebiliriın . İ nsanların öneml i kötülük meydana getirme
olasıl ığı, onların bu özgür ve sorumlu seçime sahip olmalarının
ınantıksal bir sonucudur. Tanrı bile bize bu seçimi, kötülükle
sonuçlanma olasılığı olmaksızın veremez.

89
Tanrı Var mı?

Bölüm 1 'de gördüğümüz gibi, bir eylem bir neden için


yapı lmadığı sürece -yani, bir biçimde (ya kendisi ya da
sonuçları nedeniyle) iyi bir şey olarak görülmedikçe- kasıtlı
olamaz. Ayrıca eğer sadece nedenler eylemleri etkilerse, süj e
tarafından e n öneml i kabul edilen de, yapılacak olanı
belirleyecektir; sadece nedenin etkisi altındaki bir kişi,
kaçın ı lmaz olarak genelde en iyi saydığı eylemi yapacaktır.
Eğer bir kişi genelde iyi kabul ettiği eylemi yapmazsa,
kendisine aklın uyguladığı etkiden başka etkeniere izin verm iş
olmalıdır. Başka bir deyişle, o sadece bel irli bir açıdan,
kapsam l ı değil, eylemini etk i leyecek iyi saydığı arzu lara izin
vermiş olabilir. O halde, iyi ve kötü arasında bir seçim hakkına
sahip olmak için, kişi ler doğru bir biçimde kötülük olduğuna
inandıkları şey için duyulan bir arzu lar sistemi anlamında zaten
belirli bir ahlak bozukluğuna gerek duyar. Eğer iyi ile kötü
arasında seçim hakkına sah ip olacaksaın, fazla yemek yemeyi,
para ve güçten bana düşen normal paydan daha fazlasını almayı,
eşiın İ veya arkadaşıını aldatarak bile olsa cinsel arzularıını
tatmin etmeyi, seni incinmiş görmeyi istemeye gereksinim
duyarıın. Bu ahlak bozukluğu, daha biiyük bir iyiliğin zorun lu
bir koşulu olan bir kötülüğün kendisidir. O, gerçek bir alternatif
karşısında yapıldığı için, ciddi olarak ve bile bile yapı lan bir
seçimi olası kı lar. Özgür irade savunmasına göre bunun, gerçek
kötülüğün kendisinin deği l büyük iyi l iğin zoru n lu koşulu olan
ahlaki kötülüğün doğal olasılığı olduğunu vurgulamak isterim .
Bunun meydana gelip gel memesi, (Tanrı'nın seçimi i le)
Tan rı'nın kontrolü dışında ve bize bağl ıdır.
Dahası ve öneml isi, eğer ben senin özgürce seçilmiş kötü
eyleminin sonucunda acı duyarsam, bu beni m için hiçbir
biçimde tam kayıp değildir. O bel irl i bir açıdan benim için
iyidir. Eğer hayattaki tek iyi şey duyumsal haz ve tek kötü şey
de duyumsal acı olsaydı, ben im acım benim için tam kayıp
olurdu; ayrıca kötülük probleminin bu kadar endişe verici
gonınınesının neden i, modern dünyanın bu kavramlarla
düşünmeye eği l i m l i olmasıdır. Eğer tek iyi ve kötü şey bunlar
olsayd ı, acın ın meydana gelmesi Tanrı'nın varl ığına gerçekten
kesin bir itiraz olurdu. Ancak özgürce seçme ve kendim izin,

90
Richard Swi nburnc

arkadaşlarımızın ve dünyanın geleceğini etkilemcnin ne kadar


büyük bir iyi l ik olduğuna işaret ettik. Ayrıca başka bir büyük
iyil iğe -bir amaca yönchilmiş hayatımızın. kendimize ve
başkalarına yararl ı olman ın iyi liğine- dikkatinizi çevirin. isa'n ın
sözlerini hatırlayın. 'vermek almaktan daha kutsaldır' (St Pavlos
tarafından aktanldığı gibi (Resu llerin işleri 20:3 5)). Di lenci
kapımızda göründüğü, vermek zorunda hissettiğimiz ve
verdiğimiz zaman, o an evde bulunan bizim değil de d i lencinin
ne kadar şanslı olduğunu düşünmeye eği l im l iyizdir. i sa'n ın
sözlerinin an lattığı şey bu değildir. isa'ya göre. şanslı olan lar
bizleriz, sadece kendisi nden biraz verebi leceğimiz servetimiz
olduğu için deği l, ancak di lencinin mutlu luğuna katkıda
bulunmakla müşerref olduğumuz için -ve di lenci paradan çok
daha değerli olduğu için. Ayrıca özgürce iyiyi yapmayı seçmek
büyük bir iyilik olduğu gibi, değerli bir amaç için başka birisi
tarafından kullanı lmak da iyidi r (yan i, o bizi bu biçimde
kul lanma hak ve otoritesine sahip olduğu sürece). Ayrıcalık size
zorla veri lse de, olası büyük bir iyilik yapmak için acı çekmeye
izin veri lmesi bir ayrıcalıktır. Ülkeleri için ölmelerine izin
veri len ler ve böylece ülkelerini yabancı baskıdan kurtaranlar
ayrıcal ıkl ıdır. Saf fiziksel acının kötülüğü ile bizden daha az
ted irgin olmuş kültürler bunu daima kabul etm iştir. Ve ölen kişi
savaşa çağrıl arak alınmış olsa bi le, bir kişinin ülkesi için
ölmesine izin veri lmesinin bir mutluluk olduğu kabul edilmiştir.
Yirminci yüzyıl insanı bile bunu, malıkumiara ara sıra
daha rahat konak yerleri vererek değil, ancak sakatlara yardım
etmelerine izin vererek yard ım etmeye çalıştığı zaman; veya her
şeyi olan ve hiç kimse için bir şey yapmayan 'zaval l ı küçük
zengin kıza' imrenme yerine acıdığı zaman anlamaya
başlayabi lir. Yüzyıl ın sonundaki Britanya'da yaygın bir olgu -
işsizlik kötü lüğü- dikkatim izi özell ikle buna çekmektedir.
Sosyal Güvenlik sistem imiz nedeniyle, işsizler genelde çok
fazla konfor olmaksızın yaşamaya yetecek paraya sahiptir; on lar
kesinl ikle Afrika, Asya veya Kral içe Victoria zamanındaki
Britanya'daki birçok iş sah ibinden çok daha iyi durumdadırlar.
i şsizlik hakkında kötü olan şey, ortaya çıkan yoksu lluktan çok
işsizliğin getirdiği işe yaramazl ıktır. Onlar sık sık 'değersiz bir

91
Tanrı Var mı?

yığında' h içbir yararı olmayan, toplum tarafından değer


verilmeme duygusunu ifade ederler. Katkıda bulunmanın, onlar
için bir iyilik olacağın ı doğru olarak düşünürler; ancak
yapamazlar. Onların bir çoğu, toplumun kendi lerine gereksinim
rluymadığı bir sistem yerine yararlı iş yapmaktan hoşnut
oldukları bir s istemi memnuniyetle kabul ederler.
Buradan da anlaşı ldığı gibi, yararlı olmak o kişi için bir
mutluluktur ve başkalarının ellerinde acı çeken ve böylece
özgür ve sorumlu seçime sahip olan diğerlerinin iyiliğini olası
yapanların kendi leri, bu yönden istifade ederler. Beni ineitmeyi
seçersen beni m acı ının doğal olas ılığı senin seçimini gerçekten
öneml i kılan araç olursa, ben şanslıyım demektir. Benim
incinebi l irliğim, benim acıya açıkl ığım (ki bu, eğer yanlış
seçimi yaparsan, gerçekten zorunlu olarak ben i m acı çekmeınİ
içerir), senin sadece içinde yanlışlıklar yapılsa da önem l i
olmayan simulatör içindeki bir p ilot gibi olmadığın anlamına
gel i r. Seçimlerimizin çok önemli olması, iyi ya da kötü
varlıklara büyük etkiler yapabi l memiz, bir yaratıcının bize
verebi leceği en büyük hediyelerden biridir. Ayrıca eğer benim
acıın onun kendisiyle sana o seçimi verebileceği araç ise, ben de
bu yönden şanslıyım demektir. Elbette acının kendisi kötü bir
şey olsa da, acını n rastgele, amaçsız acı olmaması benim
şansıındır. Acı, beni bu biçimde yararlı kılan incinebil i rliğiınin
bir sonucudur.
Buna, tek iyi şeyin yararlı olmak değil (ülkesi için ölmek
veya neden olduğun acıya karşı savunmasız olmak) ancak
kişinin yararl ı olduğuna inanması olduğu, yani, kendi n i 'iyi
hissetme' tecrübesi olduğu -birinin ülkesi için öldüğüne ve
bunun yarar olduğuna inanması gibi- söylenerek itiraz edilebil i r.
Ancak bu·doğru olamaz. Rahatlatan inançlara sahip olmak, eğer
onlar doğru inançlar ise iyi bir şeydir. işler yolunda
gitmediğinde iyi gittiğine veya hayatın yararlı . olmadığında
yararlı olduğuna i nanmak iyi bir şey değildir. Rahatlatıcı bir
yanl ışlıktan haz duymak bir aldanmadır. Ancak eğer ben doğru
bir inançtan haz alıyorsam, inandığım şeylerin durumunun
kabul edilmesinin iyi bir şey olduğunu sayınamdan dolayı
olmalıd ır. Eğer ben kızıının okulda başarılı olduğu doğru

92
Richard Swinburne

inancından haz alıyorsam, kızıın ı n okulda başarılı olmasını


(onun başarılı olduğuna inansam da inanmasam da) iyi bir şey
olarak kabul etmemden dolayı olsa gerektir. Eğer sonrakini
düşünmemiş olsaydım, onun başarılı olduğuna inanmaktan
herhangi bir haz alamazdım. Aynı biçimde, eğer senin neden
olduğun acıya karşı savunmasız olmanın kendisi iyi bir şey
olursa (ona inanıp inanınamamdan bağımsız olarak), neden
olduğun acıya karşı savunmasız o lduğum ve bunun iyi bir şey
olduğu inancı da iyi bir şeydir. Elbette, benim hayattın yararlı
ve benim için iyi olduğu zaman, eğer ona inanırsam ve ondan
huzur alı rsam bu daha iyidir; ancak ona inanayım ya da
inanmayayım eğer o zaten benim için iyi bir şey ise, bu sadece
daha iyi olur.
Ancak acı bu biçimlerde iyi amaçlara h izmet edeb i lirse
de, ben i m izn imi almaksızın senin yararın için benim acı
çekmeme izin vermeye Tanrı'nın hakkı var mı? B i r muhalif,
elbette hiç k imse B kişisinin yararı için A kişisinin rızası
o lmaksızın acı çekmesine izin verme yetkisine sahip değildir,
d iyecektir. B iz, başkalarının yararına kullanılabilecek sonuçlar
üreteceğin i umdukları tıbbi deneylerde, hastalarını deneyin
istenç dışı nesneleri olarak kullanan doktorların yanlış bir şey
yaptığı yargısına varırız. Bununla beraber, eğer acının yararına
i lişkin argümanlarım sağlamsa, bizim hepimizin bu olanağı
doğru bir biçimde değerlendirebilıneleri için başkaların ın acı
çekmesine neden olmamız gerekmez mi?
B ununla birlikte, Tanrı i le doktorlar arasında çok önemli
ayıncı özelli kler vardır. İlki, varlığımızın yazarı olarak Tanrı,
belirli haklara, bizim üzerimizde hemcinslerimiz olan d iğer
insanlar üzerinde sahip olmad ığımız bel irl i bir otoriteye
sahiptir. O, varlığımızın her anında varl ığımızın nedenidir ve
kendimiz ve sahip olduğumuz her şeyi bize veren doğa
yasalarını korur. B i r kişinin kend i veya başkası yararına acı
çekmesine izin vermek, ona karşı ana-baba türü bir akrabalık
i lişkisi içinde bul unmasını gerektirir. Ben kolayca
engelleyebi lecekken, bir iyilik için bir yabancının acı çekmesine
izin verme hakkına sahip deği l im, ancak kendi çocuklarım
açısmdan bu tür bir hakka sahibiın. Küçük oğlumun kendi ya da

93
Tanrı Var mı?

kardeşi yararına bir dereceye kadar acı çekmesine izin


verebilirim. Ben bu hakka sahibim çünkü küçük oğlumun
varlığı, başlangıcı ve devaml ı lığından bir parça sorumluyum.
Eğer ben onun doğmasına yol açmışsam, onu büyütmüş ve
eğitmişsem, bunun karşılığında onun üzerinde sınırlı haklara
sahibim; çok smırlı bir biçimde ben o çocuğu değerl i bir amaç
için kullanabil irim. Eğer bu doğruysa, o zaman ebeveynimizden
çok daha üstün derecede varlığımızın yazarı olan bir Tanrı, bu
bakımdan daha çok hakka sahiptir. Doktorlar bizim üzerimizde
ebeveyn in haklarına da sahiptirler.
Ancak ikinci ve çok önemli olarak, doktorlar
hastalarından izin istemiş olabilirler; ve bir güç ve bi lgiye sahip
olan özgür kişiler olarak hastalar kend ilerinin kullanılmalarına
izin verip verıneme konusunda bilgili bir seçim yapmış
olab i lirler. Diğer taraftan Tanrı'nın seçimi, zaten var olan
kişilerin nasıl kullanı lacağına il işkin değil ancak yapacağı kişi
türüne ve onları içine koyacağı dünya türüne i lişkindir.
Tanrı'nın durumunda, sorulacak hiçbir kişi yoktur. Bir A
kişisinin diğer bir kişi B'ye karşı derin sorumluluklara sahip
olmasının iyi bir şey olduğunu iddia ediyorum (B kişisi aynı
biçimde diğer bir kişi C'ye karşı derin sorumluluğa sah ip
olabilir). Tanrı'nın B'ye her şeyin olduğu gibi olmasın ı isteyip
istemediğini sormuş olması, mantıksal olarak olası değildir;
çünkii eğer A, B'nin özgürlük, bi lgi ve güç ile gel işmesinden
sorumlu olacaksa, Tanrı A'ya onun sorumluluğunu verip
vermemeyi seçmek zorunda kalmadan önce, bir seçim yapacak
yeterlikte özgiirliik ve bilgiye sahip bir B olmayacaktır. Bir
bebeğe ne tür bir dünyada doğmak istediği sorulamaz. Yaratıcı,
seçimi varlıklarından bağımsız olarak yapmak zorundadır. O,
her şeyi göz öniine alarak onların tamamın ın yararını
gözetecektir. Ayrıca on lara hayat hediyesini verınesinde -
onunla her ne acı gelirse gelsin- önem li bir yarar vardır. Ancak
birisi başkasının elinde acı çektiğinde, bir yararın acıyı geçmesi
belki sık sık yeterli olmayabil ir. Burada hatırlanınası gereken
nokta, acı çekenin acısının bu sayede kendisini inciten kişinin
başka biçimde sah ip olamayacağı iyi ve kötii arasında önemli

94
Richard Swinburne

bir seçim yapma olanağına sah ip olduğu bir araç oluşunun, acı
çekene fazladan bir yarar olmasıdır.
Bu nedenlerden dolayı Tanrı, i leri sürnıekte olduğum
gibi, insanların birbirine acı çektirmeye neden olmasına izin
verme hakkına sah ip olmakla beraber, o acın ın bir büyük iyi l i k
uğruna bir insanın acı çekmesine izin verme hakkına sahip
olduğu acı oranındaki sıımda olması gerekir. B i r ebeveyn
büyük çocuğa veri len sorumluluk uğruna, biiyük çocuğunun
küçük çocuğa zarar verme gücüne sahip olmasına izin verebi lir;
ancak bunun sınırları vardır. Ve yaratıcmuz ve koruyuci.ıımız
Tanrı'nın daha büyük bir oyunda özgür duygu sahibi varl ıkları
piyonlar olarak kullanınaya i l işkin ahlaki hakkının da sın ırları
vardır. Ancak eğer bu sınırlar aşırı dar olsayd ı, Tanrı insanlara
birçok gerçek sorumluluğu veremeyecekti ; o, onların sadece
önemsiz bir oyun oynaınalarına izin vcrebi lecekti. Yine de,
Tanrı'n ın insanların birbirlerini incitmelerine izin verme hakkı
sınırlı olmalıdır; ve dünyada onların birbirlerini incitınelerine
olanak verecek büyüklüktc sın ırlar vardır, bunların en önem l isi
insanların ve diğer yaratıkların haz alınan, kısa ve son lu bir
hayatının olmasıdır -bir insan bir başkasını yaklaşık seksen
yıldan daha uzun süre incitemez. Ayrıca çekebi leceğiıniz acının
miktarını sınırlayan fızyoloj imiz ve psikoloj iınİzin parçası
birkaç güven l i k aygıtı vardır. Ancak başlıca güven l i k sınırı,
bizim sonlu hayatımızın kısal ığı tarafından sağlanır. Bana göre
bitmeyen seçi lnıeıniş acı, Tanrı'nın varl ığına karşı gerçekten
çok güçiii bir argüman sağlardı. Ancak insan ın içinde
bulunduğu durum bu deği ldir.
O halde Tanrı, insanlara sorınaksızın, yaşayabi lecekleri
dünya türleri arasında onlar için bir seçim yapmak zorundadır -
bu ya kendisinde insanların birbirlerine yarar sağlamak veya
incitmek için çok az olanağın olduğu bir dünya ya da
kendisinde epeyce olanağın bulunduğu bir dünyadır. O nasıl
seçecektir? Her iki seçim için de açıkça nedenler vardır. Ancak
bana öyle geliyor ki (sadece her şey düşünüldüğünde),
birbirimize yarar sağlamak veya incitmek için öneml i derecede
olanağa sah ip olduğumuz dünyayı yaratınayı seçmesi, böylece
en az olmasına izin verdiği kötülük kadar biiyük bir iyi l i k

95
Tanrı Var mı?

meydana getirmektir. Elbette onun izin verdiği acı, kötü bir


şeydir; ve, d iğer koşulların benzer olması durumunda,
sakınılması gereken bir şeydir. Ancak acıya neden olma doğal
olasıl ığına sahip olma, daha büyük bir iyiliği olası kılar. Tanrı,
gelecekleri dünya türünü kendileri i Ç in seçeıneyen (mantıksal
zorunluluk ürünü) insanlar yaratmada, başkalarının iyi l iği için
acı çekmek zorunda kalabilecekleri riskli bir dünyaya gelmeleri
yüce seçimini onlar için yaparak, akla yatkın bir biçimde
iyiliğini sergiler.
Doğal Kötülük
Doğal kötülük, ahlaki kötülük i le aynı biçimde
açıklanmayacaktır. Onun temel rolünün, özgür irade
savunmasının yücelttiği tür seçime insanların sahip olmalarını
olası kılmak ve insanlara özellikle yapılmaya değer tür
seçimleri elverişli yapmak olduğunu öne sürüyorum.
Doğal kötül üğün insanlara bu seçimleri verınede izlediği
iki yol vardır. Birinci.'>i, kötülükleri meydana getiren doğa
yasalarının işleyişi, insanlara bu kötülükleri kendilerinin nas ı l
meydana getireceklerine i lişkin bilgi verir (eğer onlar onu
aramayı seçerlerse). Doğal süreçlerin işleyişi nedeni i le senin
bir hastalığa yakalanışını gözlemleıne, bana ya bu süreçleri o
hastalığı diğer insanlara verınede kullanma ya da ihmal
nedeniyle başkalarının ona yakalanınasına izin verme ya da
başkalarının hastal ığa yakalanmasını engelleyecek önlemler
alma gücü veriyor. Çeşitli kötülükler (ve iyilikler) üreten
doğanın işleyişini inceleme, insanlar için çok geniş bir seçim
alanını ortaya çıkarmaktadır. Kötülüğü (ve iyi l iği) nas ı l
meydana getireceğimizi gerçekte öğrenme yolumuz budur.
Ancak Tanrı, özgür ve sorumlu seçim için gerek duyduğumuz
zorun lu bi lgiyi (iyi veya kötüyü nasıl meydana getireceğimiz
hakkında) bize daha az zararla veremez miydi ı O sadece zaman
zaman kulaklarımıza çeşitl i eylemlerimizin değişik sonuçlarının
neler olduğunu fısıldayamaz mıydı? Evet. Ancak Tanrı ona öyle
söylediği için kendisinin eyleminin biraz etkisi olacağına inanan
her insan, bütün eylemlerini Tanrı'nın her şeyi gören gözlerinin
altında yapılmış olarak görürdü. O sadece sağlam bir biçimde
bir Tanrı olduğuna inanınakla kalmaz, onun kesin bir gerçek

96
Richard Swinburne

olduğunu b i l irdi. Bu bilgi, onun seçme özgürlüğünü büyük


oranda engeller, onun kötülük yapmayı seçmesini çok
zorlaştırırd ı . B u, bizim hepimizdeki başkaları tarafından ve her
şeyden önemlisi mükemmel iyi bir Tanrı tarafından iyi
olduğumuzun düşünülmesi doğal eğilimi nedeniyledir; böyle bir
eği l ime sahip olmamız, insanlar için yokluğunda insandan daha
aşağı olacağımız çok iyi bir özelliktir. Aynı zamanda, eğer biz
eylemlerimizin sonuçları hakkında doğrudan bi lgilendirilseydik,
deney ve zorlu ortak çal ı şma yoluyla sonuçların neler olduğunu
bulmaya çalışıp çalışınama seçiminden yoksun kal ı rd ık. B i lgi
kullan ı l maya hazır olurdu. Sadece doğal süreçler, insanlara
özgürlüklerini engellemeksizin eylemlerinin etkilerinin bilgisini
verirler ve eğer kötülük onlar için bir olasılık alacaksa, insanlar
onun meydana gelişine nasıl izin verileceğini bilınelidirler.
İnsanlara özgürlüklerini verişte doğal kötül üğün izlediği
diğer yol, kişilerin seçebilecekleri şeyler arasında ona yönelik
belirli eylem türlerin i olası kılmaktır. Bu öneml i seçimlerin
alanını arttırır. Belirli bir doğal kötülük, fiziksel acı gibi, acı
çekene bir seçim sunar -ona sabırla dayanına veya talibinden
şikayet etme. Onun arkadaşı, acı çekene karşı merhamet
gösterıneyi veya duygusuz kalmayı seçebi lir. Acı, başka
biçimde olamayacak bu seçimleri olası kılar. Acıya karşılık
gösterilen eylemlerimizin iyi olacaklarını n garantisi yoktur,
ancak acı b ize iyi eylemler yapma olanağı verir. Doğal
kötülükler karş ıs ında yaptığımız iyi veya kötü eylemler, daha
çok seçim için -önceki eylemiere yönelik iyi ya da kötü
tutumlar h akkında- olanak sağlar. Eğer ben acıma
sabrediyorsam, sen benim sabrıını destekleıneyi veya alaya
almayı seçebi lirsin; eğer ben yazgıından yakınıyorsam, sen bana
sabrın ne kadar iyi bir şey olduğunu hem söz hem de eylem i le
öğretebi lirsin. Eğer sen anlayış l ı isen, o zaman ben anlayışına
minnettarlık gösterme veya onu ihmal edecek kadar bencil olma
olanağına sahip olurum. Eğer sen duygusuzsan, ben bunu
görmezden gelme veya hayat boyu kızınayı seçebil irim.
D iğerleri de bunun gibidir. Fiziksel acı gibi doğal kötül üğün de
bu tür seçimleri sağlayacağında pek şüphe olabi leceğini
düşünmüyorum. Doğal kötü lük, en iyi biçimde yapmaımza ve

97
Tanrı Var mı?

hemcinslerimizle en derin derecede etkileşiıniınize ızın veren


eylemleri olası kı lar.
Bununla beraber, bu biiyük iyi eylemler için yeterli
olanağın, doğal süreçler tarafmdan neden olunan acılara gerek
olmaksızın ahlaki kötülüğün meydana gelmesi i le
sağlanabileceği öne sürülebil ir. S i lahlı bir adam tarafından
tehdit edildiğin zaman, kanser tarafından tehdit edi ldiğinde
olduğu kadar cesaret gösterebil i rsin ve kanserden ölme olasıl ığı
olanlara olduğu kadar silah lı kişi ler tarafmdan öldürülme
olasıl ığı olanlara anlayış gösterebi l irsin. Ancak insanlarm
engelleyeıneyeceği hastalık, deprem ve kazanın neden olduğu
zilı i n ve beden acıların ın taınaınmın toplumumuzdan bir çırpıda
kaldırı ldığını bir düşünün. Gençlerin zamansız ölümünün
sonucunda hastalık yok, matem yok. Bir çoğumuz o zaman,
gerçekten cesaret veya biiyük iyilik yolunda gösterecek pek
fazla olanağa sahip olınayacağıınız öylesi kolay bir hayata sah ip
ol urduk. Biz, başka türlü kaçınınan ın çok kolay olduğu
kahraman olma olanakların ı bize vermesi için, paranın ve gücün
uzun zaman öıliine geçemeyeceği zayıflık ve ölümün sinsi
süreçlerine gerek duyarız.
Tanrı'nın doğal kötülüklerin olmasına -bir s mıra kadar­
izin vermeye hakkı vardır (onun ahlaki kötülüklerin olmasına
izin verıneye hakkı olması ile aynı nedenden dolayı). Elbette
sonsuz kahraman lık olanağı vermek için Tanrı'nın kötü lükleri
çok çok arttırması çı lgın lık olurdu, ancak gerçek kahramanlık
ve bumın sonucu olan kişilik oluşumuna önemli birtak1m
olanaklara sahip olmak, bunların kendisine veri ldiği kişi için bir
yarard ır. Doğal kötülükler bize, iyilik ve kötülük arasında
seçimler dizisi yapacak bi lgi ve özell ikle değerli türden
eylemler yapmak için olanak verir.
Bununla birlikte, hayvan ların özgür iradesi olduğunu
düşünmek için bir neden yoktur. O halde, on ların acısı hakkında
ne denecektir? Hayvanlar, insanların bu gezegende ortaya
çıkınalarından çok önceden beri acı çekmektedirler -sadece ne
kadar olduğu hangi hayvanla r ın bilinçli varl ıklar olduğuna
bağl ıdır. Burada göz önüne alınacak ilk şey, yüksek
hayvanların, her durumda omurgalı ların, acı çekerken

98
Richard Swinburne

insanlarınki kadar çok acı çekmesinin hiç de olası olmadığıd ır.


Acın ın doğrudan beyin olayiarına bağlı olduğu düşünülürse
(sırasıyla bedenin diğer parçalarındaki olaylar tarafından neden
olunan), daha aşağı hayvanların hiç acı çekmediği ve insanların
çok acı çektiği için, orta karmaşıklıktaki hayvanlar (böyle
düşünmek akla yakındır) sadece ikisinin ortası m iktarda acı
çekerler. Bu nedenle, Tanrı'nın hayvanların acı çekmesine izin
verme nedenine il işkin bir teodiseye gerek duyul makla beraber,
bu insanların duru munda olduğu kadar güçlü deği ldir. Sadece
Tanrı'n ın insanlarda çok daha az miktarda acıya izin vermesini
açıklamaya yetecek neden lere gereksinim vardır. Bu böyle
olunca, yukarıda insan lar için ana hatlarını çizdiğim teodisenin
bir bölümünün, hayvanlar için yeterli olacağına inanıyorum.
Hayvanların iyiliği, insan larınki gibi, yalnızca hazların
etkilerinden ibaret değildir. Hayvanlar için de, daha değerli
şeyler, öze l likle kasıtlı eylemler ve bun ların arasında ciddi
önem li kasıtlı eylemler vard ır. Hayvan ların hayatı, birçok ciddi
önemli kasıtlı eylem i gerektirir. Hayvanlar, · yorulmalarına ve
bulamamalarına karşın, arkadaş ararlar. Yuvalarını yapmak,
yavrularını beslemek, yırtıcı hayvan ları tuzağa düşürmek ve
araştırmak için büyük zahmete katlanırlar. Ancak bütün bunlar
kaçını lmaz olarak acı (yorgunluğa karşın devam eden) ve
tehlike içerir. Bir hayvan, cidd i bir orman yangınına yakalanına
teh l ikesi var olmad ı kça, kas ı t l ı olarak arınan yangın larından
sakınanıaz veya orman yangınlarından yavrusunu kurtarına
zahmetine katlanaınaz. Tehlikeye karşın kurtarma eylemi,
tehl ike var olmadıkça yapı lamaz -ve tehlike, önem li bir yangına
yakalanına doğal olasılığı olmadıkça var olmayacaktır.
Hayvan lar, bu tür eylemler yapınayı özgür olarak seçınezler,
ancak eylem ler buna karşın yapılınaya değer. H ayvanların
sadece kendi lerini değil yavrularını da besleme leri, bir şeyin
tehlikeli olduğunu bi ldikleri zaman araştırmaları, yırtıcı
hayvanlardan birbirlerini koruınaları ve benzeri önem lidir.
Bunlar hayvanların hayatına değer veren şeylerd ir. Ancak onlar
sık sık bir yaratığa biraz acı verilmesini gerektirir.
İnsanların durumuna dönersek -okuyucu, hazzın
heyecan larından veya acının yokluğundan daha çok

99
Tanrı Var mı?

sorumluluğa, özgür seçime ve yararlı olmaya değer verdiği


sürece benimle aynı fıkirde olacaktır. Bizi mkinden çok başka
dünya türlerini varsaydığımız ve daha sonra Tanrı'nın
mükemmel iyi l iğin in biziınki yerine bunlardan birini (ya da
hiçbir dünya) yaratmasını gerektirip gerektirmeyeceğini
sorduğumuz sayısız çok ayrıntı l ı düşünce deneyleri (gerçek
hayat tecrübeleri yanında) üzerinde uzun uzadıya
düşünmedikçe, dünyadaki kötülükleri doğru bir bakış açısı i le
anlamanın başka bir yolu yoktur. Ancak ben bunu bu süreci
başlatmaya yardımcı olabilecek çok küçük bir düşünce deneyi
i le tamamlıyorum. Senin burada dağmandan önce başka bir
dünyada var olduğunu ve sana bu hayatta sahip alacağın hayat
türüne i lişkin bir seçim hakkı veri ldiğini varsayalım. Sana,
yetişkinlerin duygu zenginl iklerini ve inanç öze l liklerini
içerecek biçimde bir yetişkin hayatı veri lecek olmakla birlikte,
sadece birkaç dakika kadar kısa bir hayata sahip alacağın
söyleniyor. Senin sahip alacağın tür hayata ilişkin bir seçim
hakkın var. Sen ya eroin gibi bir uyuşturucu tarafından meydana
getiri len türden, kendi kendine tecrübe edeceğin ve dünyada
hiçbir etkisinin olmayacağı (örneğin, hiç kimsenin ondan haberi
olmayacak) çok büyük haz içeren birkaç dakikaya sahip
olabilirsin. Sen ya da başkaları üzerinde birkaç yıl süresince
biiyük iyi etkiye neden olacak (acı anında senin bi lemediğin)
doğum sancısı gibi biiyük acı içeren. birkaç dakikaya sahip
olabilirsin. Eğer ikinci seçimi yapmazsan, onun sonuçlarının
asla var olmayacakları sana söyleniyor -ve böylece sen ikinci
seçimi yapmak için hiçbir ahlaki zorunluluk altında değilsin.
Ancak senin kend i hayatı nı senin için yaşanmış en iyi hayat
yapacak seçimi yapınaya çal ışırsın. Seçimini nas ı l yapacaksın?
Seçim, umarım, açıktır. İkinci alternatifi seçınelisin.
Kolayca aniaşılamayan iyi liklerin ve kötülüklerin
görecel i güçleri hakkındaki iddialarım ı inandırıcı bulmayan kişi
için -iyi l iklerin biiyük olmasına karşın içerdikleri kötülükleri
haklı çıkarmadıklarını kabul eden kişi için- bir yedek alternatif
vardır. Eğer Tanrı acı larıyla iyi l iklerin olası olduğu mağdurlara
ölümden sonra mutlul uğu bedel olarak verirse ancak, benim
argümanlarım mükemmel iyi bir Tanrı'n ın olası iyi likler uğruna

1 00
Richard Swinburne

kötül ükler meydana getirmekte haklı görülebi leceğini kabu l


etmeni gerektiren iyiliklerin yüceliğine seni inandırmış olabil ir.
Teodisesi b u biçimde desteğe gerek d uyulan kişi, eğer
teodisesinc bağlı kalışı hak l ı görülecekse, Tanrı'nın böyle ölüm
sonrası hayat sağladığına inanmak için bağımsız bir nedene
gerek d uyacaktır ve bunun ne tür bir neden olabi leceğinden
gelecek bölümde kısaca söz edeceğim. Tanrı'nın her halde
birçok insan için böyle ölüm sonrası hayat sağladığına
inanırken, bu varsayım üzerine dayanmaksızın bir teodise
açıkladım. Ancak bu varsayımın gerektiğine inanan bir kimseyi,
özellikle en berbat kötülükleri düşündüğümüzde
an layabi l iyorum. (Bu telafi etmeye yönelik öteki hayatın,
sonsuz Cennet hayatı o lması gerekli deği ldir.)
Bununla birl ikte kötülüğün kötülük olması bir gerçek
olarak d urmaktadır ve onları olası kı lan d ünyam ızın iyi l ikleri
için ödenecek yüksek bir ücret vardır. Tanrı, eğer bunun yerine
acı ve ızdırabın olmadığı ve dolayısıyla bu kötülüklerin olası
kıldıkları belirli iyil iklerin bulunmadığı bir dünya yaratmış
olsaydı , mükemmel iyiden daha az mükemmel olmazd ı .
H ı ristiyan, İslam v e Yahudi geleneğinin çoğu, Tanrı'nın her i k i
tür dünyayı yarattığını iddia eder -bizim dünyamız ve
mutluların Cenneti. Sonraki, geniş kapsaml ı olası derin iyi likleri
içeren harika bir dünyadır, ancak o dünyamızın içerdiği, iyil iği
geri çevirme iyil iği de dahil olmak üzere, birkaç i y ilikten
yoksundur. Cömert bir Tanrı, kendisinde önceki olasıl ığın artık
olmadığı harika bir dünyayı onu benimseyen kimselere
vermeden önce, bazılarımıza bizimki gibi bir dünyada iyiyi geri
çevirme seçimini vermeyi tercih edebil ir.

101
7-TANRI'NIN VARLIGININ
MUCiZELERi VE DiNi TECRÜ BEYi AÇIKLAMASI
Mucizeler
Buraya kadar Tanrı'nın evrenimizi yarattığı ve koruduğu
iddiasın ın, onun genel yapısın ı -varl ığın ı, doğal yasalara
uygunluğunu, hayvanların ve insanları n evrimle ortaya çıkması
için ince ayar çekilmiş olmasını ve kendilerine ve dünyaya
önemli biçimlerde etki yapan bu sonrakilerin d uygulara,
düşüncelere, i nançlar:ı, arzulara ve amaçlara sahip bilinçli
varl ıklar olmasını- en iyi açıklayan hipotez olduğunu ileri
sürdüm. Yeryüzünde bulduğumuz türden kötülüklerin
varl ığının, bu iddiaya karşı bir durum olmadığını da iddia ettim.
Buraya kadar dikkate al ınan kanıt, bu nedenle, bu iddiaya -bir
Tanrı'nın olduğuna il işkin olan- önemli bir derecede olasılık
verir. Bunun la birlikte, eğer tamamen iyi olması nedeniyle
yaratıklarını seven Tanrı varsa, onun -dualarımıza yanıt vermek
ve gereksinimlerimizi karşı lamak için- bizimle sürekli koruduğu
dünyanın doğal düzeni aracıl ığıyla olması yerine, kişisel
düzeyde daha doğrudan etki leşime girmesi beklenird i . Bununla
beraber o, doğal düzene çoğu kez hiç müdahale etmeyecektir;
çünkü, eğer etseydi, biz eylemlerimizin sonuçlarını tahmin
edemezdik ve böylece dünyan ın ve kendimizin kontrolünü
kaybederdik. Eğer Tanrı bir akrabanın kanser hastal ığından
kurtulması için yapılan duaları pek çok kez yanıtlasaydı, o
zaman kanser artık insanlar için çözülecek bir problem olmazdı.
İnsanlar kanseri bilimsel araştırınayla çözülecek bir sorun
olarak görınezdi -dua, kanseri tedavi için belirli bir metod
olurdu. Tanrı o zaman kansere bir tedavi bulmak için para ve
enerj i koyup koyınama ve kanserden sakınmak için zahmete
katlanıp katlanmama (örneğin, sigara içıneyerek) biçimindeki
ciddi seçimden bizi mahrum bırakmış olurdu. Belirli olayların
iyi etkilere d iğerlerinin kötü etkilere neden olacağını belirleyen
doğal yasalar, bizim neyin neyi meydana getirdiğini bulmaımza
ve onları kendimiz için kul lanmamıza olanak sağlar. Doğal
yasalar, kimi eylemlerin cezalandırılacağım ve kimi lerinin
ödüllendiri leceğini saptayan ebeveynler, okullar ya da devletler
Tanrı Var mı?

tarafından konan kurallar gibidir. B i r kere kuralları meydana


çıkardığımızda, eylemlerimizin sonuçları üzerinde kontrol elde
ederiz -o zaman biz ödüllendirilmeyi veya cezalandırılmayı
göze almayı seçebiliriz. Ancak sevgi dolu ebeveyn haklı olarak
zaman zaman özel yakarışa yanıt olarak kendi kuralların ı
çiğneyecektir -bu onların sadece kurallar sistemi değil i letişim
halinde kişiler oldukları anlamına gelir. Ve benzer bir nedenle,
Tanrı'nın ara sıra kendi kurallarını çiğnemesi ve tarihsel
olaylara müdahale etmesi beklenebil ir.
İyi bir neden için olduğu zaman, Tanrı'nın zaman zaman
duaya yanıt vermesi beklenebilir -acıdan kurtulma, zihin ve
beden sağlığına kavuşma, kendisinin ve önem l i kutsal
doğruların b i lincine varma gibi. Ve onun ara sıra bizim duamızı
beklemeksizin -özgürlüğümüzü yan l ış kul landığımızda çeşitli
biçimlerde dünyayı daha iyi yapmada bize yardım etmek için­
müdahale etmesi de beklenebi lir. İlahi bir müdahale, ya
Tanrı'nın doğal yasaların ne olacağını belirlemediği alanlarda
eylemde bulunması (belki bizim zihinsel hayatımız, doğal
yasalar tarafından belirlenmez) ya da Tanı:ı'nın doğal yasaları
geçici bir süre için askıya almasına bağlıdır. Sonraki türden
müdahalelere mucize ve önceki türden müdahalelere mucize
türünden olmayan müdahaleler d iyelim. B i r mucize, Tanrı
tarafından meydana getiri len doğa yasalarının ihlali veya askıya
alınmasıdır. İnsanlık tarihi, doğal yasaların işleyişinin bir
sonucu olarak meydana gelmeyen ve yine de Tanrı'nın, eğer
varsa, meydana getirmesi beklenebi lecek türden olayları içerir
mi? O, kesi n l ikle Tanrı'nın meydana getirmesi beklenen ancak
bizim kendilerinin doğa yasalarının işleyişinin sonucu meydana
gelip gelmedikleri hakkında hiçbir düşüncemizin olmadığı
lürden büyük sayıdaki olayları içerir. Ben arkadaşıının
kanserden kurtulması için dua ederim ve o kurtulur. Kanser
olduğunda kişinin bedeninin tam durumunu ve kanser
gel işmesini yöneten doğal yasaları genelde ayrıntıları i le
bilmediğimiz için, iyileşmenin doğal yasaların bir sonucu olarak
meydana gelip gelmediğini söyleyemeyiz. Dindar mümin,
Tanrı'nın müdahale ettiğine inanır ve inatçı ateist sadece doğa
yasalarının işlediğine inanır. İnsanlık tarihi, eğer nakledildiği

1 04
Richard Swinburne

biçimde olmuşsa, açıkça doğa yasalarının bir sonucu olarak


meydana gelmiş olamaz ve Tanrı'nın meydana getirmesinin
beklenebileceği türden birçok olayın haberlerini de içerir.
Kral ların İ kinci Kitabı, hasta ve şüpheci bir kişi olan Kral
Hizkiya'nın, Tanrı'dan H izkiya'nın iyileşeceğine ve Tanrı'nın
Kudüs'ü Asurlulardan kurtaracağına il işkin cesaret verici bir
işaret aradığını bildirir. Peygamber İşaya'nın duasına karşılık
Tanrı, Hizkiya'ya bir işaret verir: 'on adım geriye' giden güneşin
gölgesi (2 Krallar 20: I 1 ) Bu, sadece eğer mekaniği n yasaları
.

(dünyanın yörüngesi etrafında dönmesini ve böylece Kudüs'ten


bakıldığında güneşin yönünü yöneten yasalar) veya ışığın
yasaları (güneş ışınlarının Hizkiya'nın sarayındaki bölgede
gölgeleri oluşturma biçimini yöneten yasalar) askıya alınmışsa
olmuş olabilir.
B i r Tanrı'nın var olduğuna inanmamız için başka
nedenimiz olduğu sürece, Tanrı'n ın tarihe bumın gibi bazı
durumlarda (hangisi olduğunu bilemeyebiliriz) müdahale
ettiğine ve böylece bazı olayların anlatıldığı gibi olduğuna
inanmak için, doğal yasalar tarafından öyle yapmak gerekli
olmasa da, nedenimiz olduğunu ileri sürüyorum. B izim
hepimizin iyi liği ile ilgili Tanrı'nın müdahalesini, doğal
yasaların ne olacağın ı bel irlemediği alanlarla (eğer varsa)
sınırlaması -örnegın, müdahalesini insanların zihinsel
hayatların ı etkilemekte sınırlaması- tuhaf olurdu. Eğer onun
bizimle i l işki kurmak için nedeni varsa, her olanakta
hayatımızın idare edi ldiği doğal yasaları askıya alarak müdahale
etmesi için de nedeni vardır. Ayrıca özellikle sağl ığımızı
belirleyen bedensel süreçler oldukça açık bir biçimde büyük
çapta gerekirci doğa yasalarına tabi olduğu için, onun her
olanakta bunlara müdahale etmek için nedeni vardı r. Tam
tersine, bizim Tanrı'nın olmadığına inanmak için başka
nedenimiz olmadıkça, doğal süreçlerin en yüksek derecede ne
olacağının bel irleyici leri olduğuna ve böylece doğa yasalarının
aksine h içbir olayın olmayacağına inanmak için nedenimiz
vardır. Başka deyişle, geçm iş bilgi (bizim dünyanın nasıl
çal ıştığına ilişkin genel inanç için başka neden lerimiz -yan i, bir
Tanrı'nın olduğuna ya da olmadığına inanmak için nedenler)

1 05
Tanrı Var mı')

belirli durumlarda ne olduğunu değerlendirmede gerçekten çok


önemli bir etmendir (geniş dini veya bilimsel teori lerin değerini
değerlendirmede buradakinden daha fazlası için bakınız Bölüm
2).
Ancak geçmiş bi lginin belirli durumlarda ne olduğuna
inanınan ın akla uygun olduğunu belirlemede güçlü bir etmen
olması gerekirken, elbette o tek etmen deği ldir. Biz,
gözleınci lerin olduğunu hatırlar göründükleri, tan ıkların
gözleınlediklerini iddia ettikleri şeyler ilc geçmiş olayların
fiziksel izleri (belgeler, arkeoloj ik kalın t ı lar vs.) hakkında
ayrınt ı l ı tarihsel kanıta sah ibiz.
Bu geçmiş bi lginin, geçmiş hakkındaki belirli iddiaları
değerlendirirken ayrın t ı l ı tarihsel kan ıt ile karşı laştırı ldığında -
daha ağır gelmesi gerektiği, sayısız dini olmayan örnekte
görülebilir. Eğer sağlam bir bil imsel teori, sizi yıldızların ara
sıra patiayacağını bekleıneye götürüyorsa, daha sonra patlayan
bir yıldız tarafından neden olunmuş olabilecek ancak başka bir
nedeni de bu lunabilecek (olası olmakla beraber) türden birtakım
enkazın gökyüzünde bulunması, akla uygun olarak patlayan bir
yı ldız tarafından bırakılmış enkaz olarak yoruınlanab i l ir. Ancak
eğer sağlam bir teori yıldızların patlayaınayacağmı söylüyorsa,
onu patlayan bir yıldızın enkazı olarak yorumlamadan önce,
cnkazın başka bir nedeninin olamayacağı hakkında çok güçlü
kan ıta gerek duyacaksın. Bununla birlikte, iddia edi len
mucizevi müdahaleler durumunda, geçmiş bi lgi iki tiir olacaktır.
Bu bi lgi ilgili doğa yasalarının neler olduğuna i l işkin b i l i msel
bi lgiyi içerecektir -örneğin, (doğa yasaları daima her zama'n
işlediği için) bizi o bel irli durumda Hizkiya'nın gölgesinin
geriye doğru hareket etmediğini bekleıneye götüren ışık yasaları
ve yeryüzünün ekseni etrafında döniişünii düzenleyen yasaları
bekleıneye götürecektir. Ancak ara sıra (ama zorunlu olarak
herhangi belirli bir durumda değil) doğa yasalarının işleyişini
askıya alarak müdahale etmek için nedeni ve gücü olan bir
Tanrı'n ın varl ığına i l işkin başka kan ıtı da içerecektir. Bu
uyuşmaz geçm iş bi lgi bütünü ışığında biz. herhangi belirli bir
durumda Tanrı'nın mucizevi bir biçimde müdahale ettiğini
göstermek için oldukça belirli tarihsel kanıta gereksinim

106
Richard Swinburııc

duyard ı k . Tarihsel kanıt. Tanrı'n ı n o göster i l d iği i d d i a ed i len


muc izeyi meydana get i rmek için giiç l ii neden i n i n o l d uğu
argii m a n ı i lc destek leneb i l i r.

Herhangi be l i r l i b i r d u rumda ne o lduğunu saptamak i ç i n


ayrınt ı l ı tarihsel kan ı t i le her iki türden geç m i ş b i l giyi
karşı laştırmak, açık b i r karara nad i re n u laşabi leccğ i m i z zor bir
konudur. A n cak ne olduğuna i l işkin ayrmt ı l ı tarihsel k a n ı t .
i l keler açısından sağlanı olabi l i r. B a s i t . hayal iirii n ü v e öze l l i k l e
d i n a ç ı s ı ndan önem l i o l mayan b i r örnek a lacak o l ursak. b i z
kend i m i z b i ri s i n i n görünüşe göre havaya yükse l d i ğ i n i ( y a n i . i p.
m ı kııatıs veya kontrol ettiği m i z herhangi b i l inen b i r güdiıı
sonucu ol madan havaya yiikse l d i ği n i ) görm üş olab i l iriz. Y a l an
söyl emek için h iç b i r neden b u l u n mayan başka d u ru m l a rda
tamamen giiven i l i r olduk ları kan ı t l a n m ı ş b i rçok tan ık, böyle bir
şeyi gözle m l e d i k leri n i haber verebi l i rler. Hatta bu tür bir olayın
neden o l ımış olabi leceği fizi ksel etki ler biç i m i nde izler o l a b i l i r ­
örneği n , yükselen b i r bed e n i n vurmasıyla meydana ge l m i ş
o l a b i lecek tavandaki izler. A ncak biitiin b u n l ara karşın h a l ıl
doğa yasa l a r ı n m, bu d urumda yerçekim i yasaları n ı n , ne
o ld uğuna i l i ş k i n geç m i ş b i lgi o l acaktır; ve bun ları n doğa yasası
o l d u kların ı onayiayan her bir kanıt, söz konusu zamanda doğa
yasaları n ı n i ş led i klerin i n ve böylece havaya yükse l men in
meydana gelmed i ğ i n i n kan ı t ı o lacaktı r.

H avaya yükse l me n i n meydana ge l d i ğ i n e il işkin her


ayrı n t ı l ı tarihsel kan ıtın, bu n i tel ik leri i lc doğa yasaları olan
yerçe k i m i yasa larına aykırı kan ı t o lacağma el i kkat eel i n-bir
meta l parçasın ı n ı s ı t ı ld ığında gen leşmemesi n i n , bütün
meta l lerin ı s ı t ı ld ığında gen leştiğin i n bir doğa yasası
o lmadığın ı n bir kan ı t ı o l acağı gibi . Ancak ne kadar çok
denersek deneye l i m , eğer idd i a ett i ğ i m i z yasaya -daha başka
istisnalar b u l makta başarı s ı z o l u rsak -örneğ i n , eğer öncek i n i n
meydana gel d i ğ i n i n iddia ed i ld i ği koşu l lar yeniden
o l u şturul arak başka bir havaya yükselme meydana
get i renıezsek- eğer önceki o ld uysa, bunun o güne kadar
b u l u nm a m ı ş b i r doğa yasası i l e uyu m l u b i r o lay o l madığı, ancak
aks i n e b i r yasan ın i h la l i ya da ask ıya a l ı n ın a s ı olduğuna
inanmaya neden o lacakt ı r.

t 07
Tanrı Var mı?

Böyle durumlarda, sadece Tanrı'nın var olduğuna değil,


ayn ı zamanda onun bu belirl i durumda bu belirl i mucizeyi
göstermek için çok iyi bir nedeninin olduğunu gösteren önem l i
geçmiş dini bilgiye sahip olmadıkça, sanırım bizim böyle bir
olayın meydana gelmediği bilimsel bilgisinden daha önemli
olan, o olayın olduğuna i lişkin yeterli tarihsel kanıta sahip
olmamız hiç olası olmazd ı . i ddia edilen havaya yükselme
durumunda, bizim böyle bir kanıta sahip olabileceğimizden
şüphe ediyorum. Bu, elbette, havaya yükselmeterin meydana
gelmediğini değil, sadece bel irli bir durumda bir tanesinin
olduğuna inanmak için yeteri kadar nedene sahip olmam ızın hiç
de olası olmadığını ifade eder. Bütün bu durumlarda yaptığımız
şeyin, geçmişte olan şey hakkında bizi verileri açıklamaya
götüren (burada ayrıntı lı tarihsel kanıt olarak adlandırdığıın) ve
Bölüm 2'de anlatı ldığı biçimde bizim geçmiş bilgimizle en iyi
uyum sağlayan en basit teoriyi aramak olduğuna dikkat edin.
Bununla birl ikte ben, Tanrı'nın belki de bir bölümünün
(biz hangi leri olduğunu bilmiyoruz) gerçek mucizeler olduğunu
göstererek göz önüne serınek için nedeninin olduğu tUrden doğa
yasalarına aykırı olarak meydana gelen olayların yeterli tarihsel
kanıtma sahip olduğumuzu düşünme eği limindeyiın. Antik ve
modern, bir bölümü oldukça iyi belgelenmiş birçok gösteri lmiş
mucize haberleri vardır. (Örneğin bakınız, D. Hickey ve G.
Smith, Mucize [ Miraele] ( 1 978)'de anlatılan Glasgowlu bir
adaının kanserden iyi leşınesi veya Rex Gardiner, iyileştirme
Mucizeleri [Healing Miraeles] ( 1 986)'nde tartışı lan bazı olaylar.
Bazı gösterilmiş Lourdes· mucizelerinin daha şüpheci bir
açıklaması, değişikl iklerin karşı laştırı lması, için bakınız: D. J .
West, Onbir Low·des Mucizesi [Eieven Lourdes Miracles]
( 1 957).) Veya, daha doğrusu, tarihe müdahale etmeye gücü
yeten ve isteyen bir Tanrı'nın var olduğu iddiasını desteklemek
için belirli ölçüde geçmiş kanıta sahip olduğumuz kabul
edilirse, böyle bazı durumlarda yeterl i ayrıntılı tarihsel kanıta

• Lourdes, özellikle Roma Katolik K i l isesi'ne bağlı H ıristiyanların,


kendisinde iyi leştirme mucizelerinin gerçekleştiğine inandıkları
türbenin bulunduğu Güney Batı Fransa'da bir şehi r (ç.n.).

1 08
Richard Swinbume

sahip oluruz. Ancak elbette, okuyucu böyle durumlarda kanıtı


kendisi incelemelidir. Böyle ayrıntılı tarihsel kanıtın meydana
gel işi, Tanrı'nın varlığın ı n bir başka kanıtıdır (Bölüm 4 ve S'te
tartışılan kanıt i le birlikte), çünkü ancak eğer Tanrı varsa, o
kanıta sahip olmayı bekleyebilir -çünkü eğer doğa yasaları
meydana gelen şeylerin en yüksek derecede bel irleyicileri ise,
onların askıya alınmayacağını beklemek için her neden vardır.
Böyle durumlarda sık sık 'bizim yanılmış olabileceğimiz'
söylenir. Yeni b i limsel kanıt, anlatıldığı şekliyle olayın doğa
yasalarına aykırı olmadığını gösterebilir -biz sadece doğa
yasalarının ne olduğunu yan l ış anladık. Belki biz kanserin nası l
gel iştiğini yanl ızca yanlış anladık; bir hasta ara sıra
hastalığından tamamen doğal süreçlerle 'kendi liğinden' kurtulur.
Veya, eğer birçok insan bir kimseni n havaya yükseldiğini
gözlemlediği n i iddia ediyorsa, onların hepsi bir halüsinasyona
maruz kalmış olabilirler. Belki . Ancak bu konularda akı lcı
araştırma yapan kimse, her konuda olduğu gibi, elde bulunan
kanıta bakmalıdır. Eğer bu kanıt doğa yasalarının şunlar şunlar
olduğunu, eğer olay anlatıldığı gibi olmuşsa onun on lara aykırı
olduğunu, yeni kanıtın varsayılan yasaların doğru yasalar
olmadığın ı gösterme eğil iminde olmadığını (çünkü diğer bütün
benzer durumlarda onlar izlenebil ir), olayın meydana geldiğine
il işkin çok güçiii bir tarihsel kanıt olduğunu (tanıklar ve
benzeri) gösterirse, o zaman bir mucizen i n meydana geld iğine
inanmak akılcıdır. Kanıtın daha sonra bizim yanı lmış
olduğumuzu gösterebileceği olasıl ığına izin vermekle beraber,
biz inanmakta akılcıyız. 'Bizim yanı lmış olabilcceğimiz,' iki
tarafı da kesen bir bıçak gibidir -diğer biçimde olduğu gibi, bir
olayın gerçekten olduğu zaman ilah i bir müdahale olmadığına
inanmakta hatal ı olabiliriz.
Tarihçiler, dini geleneklerce önemli geçmiş olaylar
hakkındaki belirli iddiaları incelerierken -örneğin, İsa'nın ne
yaptığı ve ona ne olduğu hakkındakiler -dini veya din karşıtı
herhangi bir tavır almaksızın bunu yaptıklarını iddia ederler.
Onların bir çoğu uygulamada bu iddialarını yerine getirmezler.
Onlar ya İsa'nın amayı iyileştird iğine i lişkin Kutsal Kitap
iddialarına, bu tür şeylerin olmadığını i leri sürerek hiç

1 09
Tanrı Var mı?

aldırınazlar; veya (geçmiş yüzyıllarda daha sıkça görüldüğü


gibi) onlar İsa'nın ne yaptığına tanı k olanların tanık l ığını Kutsal
Kitap tanıkların ın öze l l i kle güveni l ir olması nedeniyle
kend i l iğinden kabu l ederler. Ancak değerlendiril mesi gereken
şey, araştırınacıyı geçmiş kanıtın etki lcınesi gerektiğidir -bütün
diğer araştırma alanlarında olduğu gibi. Böyle yapınaya ızın
veri lmemesi ınantıksızl ıktır.
Tanrı'nın. eğer bir Tanrı varsa, meydana getirmek ıçın
neden inin olmuş olabileceği türden doğa yasaların ın ihlallerinin
meydana gelmesinin ayrıntı l ı tarihsel kanıtının varl ığının
kend isi, Tanrı'nı n varlığının bir kanıtıdı r. Tek başına h iç de
yeterl i olmamakla beraber, üzerine düşen katkıyı yapar: ve
d iğer kan ııla beraber (örneğin. Böl üm 4 ve S'te incelenen
türden ). eğer diğer kanıt tek başına yeterli deği lse. Tanrı'nın
varl ığın ı kanıtlamak için yeterl i olabi l i r. Benzer bir biçimde, bir
suçu araştıran ve Jones'in suçu işlediği hipotczini düşünen bir
dedcktif düşünün. Onun ipuçların ın bir bölümü, Jones'in an ı lan
suçu işlediği hipotezi nin kan ıtın ı sağlayan bir olayın, eğer
olduysa, meydana geldiğinin k&n ıtı olacaktır. Örneğin, önceki
Joncs'i suç mahalli yakınında gördüğünü iddia eden tan ı kların
tanıkl ığı olabil ir. Jones suç mahal l i yakınında Dile olımış olsa,
bu tck başına onun suçu işled iğinin oldukça zayıf bir kanıtıdır.
Çok daha fazla kanı t gereklidir. Ancak tan ıkların tanıkl ığı,
Jones'in suç mahalli yakm ında bulunduğunun kanıtı olduğu için
ve Jones'in suç mahallinin yakınında bulunması suçu omın
işlediğinin bir kanıtı olduğu için, tanıkların tanıkl ığı yine de
onun suçu işlemiş olduğunun bir kanıtıdır (dolayl ı). Ayn ı
biçimde, doğa yasaları nın bir ihlalini gözlcm led iğini iddia eden
tan ıkların kanıtı, Tanrı'n ııı varl ığı için dolaylı kan ıttır, çünkü bu
tür ih lal ierin meydana gelişinin kendisi Tanrı'nın varl ığınııı
daha doğrudan kan ıtı olabilird i . Eğer toplam kan ıt yeteri kadar
güçlü olursa, o zaman Tanrı'nın var olduğunu ve böylece söz
konusu olayııı yalnızca bir ihlal olmad ığın ı, ancak Tanrı
tarafı ndan meydana getirildiğini ve bu nedenle bir mucize
olduğunu iddia etmeyi hak l ı çıkaracaktır.

1 10
Richard Swiııburnc

Vahiy
Tanrı'nın tarihe müdahele etmesın ın bir neden i, bize olayları
bildirmek, doğru ları vahyetmektir. Bizim yardım görmemiş
akl ımız gerçekten, bu kitapta iddia ettiğim gibi, belki bir
Tanrı'n ııı olduğu sonucuna ulaştırab i lir: ve o aynı zamanda çok
daha genel ahlaki doğruların bir böHimünii ( örneğin, her kim
o lursa olsun aç olanı besieminin iyi olmasını) kanıtlayabil ir.
Ancak insanlar sınırlı akla sah ip ve sonuçlar hoş olmadığında,
öııiinde o lmasın a karşın sonuçları kend i l erinden gizlemeye
eği l im l i varl ıklard ır. Dini ve ahlaki konular hakkındaki
sonuçlar, bizim çok açık bir biçimde önyarg ı l ı olmaya eği l i m l i
olduğumuz konu lardır: çünkü biz hangi sonuca u laşırsak
ulaşalım (dini ya da dini olmayan), onlar yaşamaya değer hayat
türü hakkında sonuçlara sahiptirler; ve onlar bizim şu andaki
hayat biçimim iz ilc çalıştığı için onları kabul etmeye isteksiz
olabi l i riz. İnsan lar yardıma gereksin i m duyar
yiikiimlüliiklerimizin neler olduğunu, bizim nihai iyi l iğimizin
neye bağlı olduğunu görmek ve bu iyi l iğin peşine düşmek için
cesaret ve yardım gerekir. Ayrıca her durumda bizimle i letişime
geçmek isteyen bir Tanrı, yaln ızca kend isini daha iyi bilebilelim
diye bize kend isi hakkında bazı şeyler göstermek isteyecektir.
Bel l i baş l ı Batı dinlerinin hepsi, Tanrı'nın insanlara doğruları
vahyetmek için tarihe müdahale ettiğini iddia ederler; ve on lar
genelde insanlar arasmda bu doğruların bir biç i mde veya b i r
derecede korunmasını sağlayacak olan bir mekan izma
kurduğunu eklerler. Yahudi ler, Tanrı'n ın İbrahim ve M usa i l c
tarihe müdalıale ettiğini v e daha sonra Yahud i ler tarafından
İbran i Kutsal Kitaplarında ( H ıristiyan Eski Ahit'inde) korunan
doğru ları vahyettiğini iddia ederler. H ıristiyan lar bmm kabul
ederler, ancak temel i lahi müdahalenin Hıristiyan K i l isesi
tarafından Kutsal Kitap'ta (Yen i Ahil ve onun ışığında anlaşı lan
Eski Ah it) konınan şeyleri bize vahyeden İsa Mesih'in
müdahalesi olduğunu eklerler. İslam da, Yahudi ve Hıristiyan
idd ialarını bir dereceye kadar tanır, ancak kend isinde Kur'an'da
yazılan ve Müslüman toplu luklar tarafından korunan vahyin en
yüksek noktasına ulaştığı Muhaınıned'i son peygamber olarak
i lan eder.

lll
Tanrı Var mı?

Bu muhalif iddialar arasında nasıl karar vereceğiz? İki


biçimde. B irincisi, temel vahyedilmiş öğretiler oldukları iddia
edilenlerin, başka nedenle akla uygunluğu i le. Eğlence olsun
d iye geniş çaplı yağma ve ırza tecavüzü savunan bir din, doğru
bir din olamaz. Ancak başka nedenlerle doğru olduğunu
görebildiğimiz şeyle çatışan veya uyuşan nedenlerle biz bir
vahiy iddiası yanında veya karşısında kesin görüş
bild irebilirken, her zaman böyle yapamayız. Tanrı'nın nasıl
olduğu ve ne yaptığı hakkındaki vahiy izlenimi veren iddialar,
çoğunlukla onların doğru veya yanlış olduklarına inanmak için
bizim çok güçlü, bağımsız nedene sahip olabileceğimiz biçimde
olmayacaktır. Vahyin amacı, bizim yardımsız aklı mızın
bulamayacağı kadar çok derin olan şeyleri söylemektir. B izim
gereksinim duyduğumuz bir şey de, vahyedildiği iddia edilen
şeyin gerçekten Tanrı'dan geldiğinin değişik bir tür garantisidir.
Bir benzetme ile anlatacak olursak, bilim adamı olmayanlar
atomların bi leşimi hakkında fizikçilerin kendilerine
söylediklerini kendi başlarına test edemezler. Onların
isteyecekleri tek şey, kendilerine söylenen şeyin bilme
konumunda olan bir kişiden geldiğinin bir garantisidir.
Tanrı'dan gelen bir vahiy izieniınİ durumunda bu garanti, vahiy
izieniminin ilanını i leriye götüren ve en yüksek noktaya
ulaştıran doğa yasalarının bir ihlali biçimini almalıdır. Bu tür bir
ihlal, doğa yasalarının işlerliğini sağlayan kişi, yani, nesnelerde
davranma güçlerini ve eğilimlerini koruyan kişi -başka deyişle,
Tanrı- tarafından meydana getirilebilir. O zaman ihlal bir
mucize olacaktır. Yalnızca varl ıkların güçlerini koruyan onları
askıya alabil ir; ve eğer onların askıya alınması bir vahiy
izieniminin i lanını ileriye götürür ve en yüksek noktaya
ulaştırırsa, bu Tanrı'nın vahiydeki imzasıdır.
H ı ristiyan Vahyi
Bu kitabın bu bölümden önceki ve sonraki argümanları,
okuyucuyu Yahudiler, Müsliimanlar ve Hıristiyanlar tarafından
benzer biçimde kabul edilmiş Tanrı'nın varlığına ikna etmek ve
onun hakkında kendi muhal if iddiaları arasında herhangi bir
yargıda bulunmamak üzere düzenlenmiştir. Bana göre, ayrıntı lı
tarihsel kanıt nedeniyle bir mucize üzerine kurulacak dünyanın

1 12
R i chard Swinburne

bell i başlı d i nlerinden yalnızca birisinin ciddi bir iddiada


bulunabileceğini eklernem gerekiyor, o da Hıristiyan dinidir.
Doğu d in leri (örneğin, Hinduizm) ara sıra ilahi müdahale
iddiasında bulunur, ancak bunlar tanıktarla konuşmuş olan
birçok yazar ya da tanık üretebilen tarihsel dönemlerde olanlar
değildir. Ayn ı biçimde Yahudilik, özellikle Musa ve M ısır'dan
çıkış ile bağlantılı olarak i lahi müdahale iddia etmesine karşın,
bizim onlar hakkındaki bi lgimiz olaylardan çok daha sonra
yazılmıştır. (Ve yine de, bu olaylar anlatıldığı gibi meydana
gelmiş bile olsalar, onların mucize alımış olabilecekleri
şüphelidir. Doğal nedenler, Çıkış 1 4:2 1 'de haber veri len Kızıl
Deniz'in ayrılmasına neden olan Doğu rüzgarını kolayca
açıklayabi lir.) Ayrıca Müslüınanlar, Kur'an'ın yazılınası d ışında
İslam'ın herhangi bir mucize üzerine kurulu olduğunu iddia
etmezler; ve o ne kadar büyük bir kitap olursa olsun, büyük bir
kitap yazınanı n özel ilah i bir müdahale gerektirmesi hiçbir
biçimde anlaşıl ı r değild ir.
H ı ristiyan dini diğer taraftan, İsa'nın dirilişi hakkındaki
mucize izlenimi üzerine kurulmuştur. Eğer bu olay, Yeni Ahit
kitaplarının otuz altı saat önce çarmıhta ölen bir adaının hayata
gelmesi olarak yazmasına benzer bir biçimde olmuşsa, o açıkça
doğa yasalarının askıya alınmasını gerektirmişti ve böylece,
eğer bir Tanrı varsa, onun tarafından meydana getirilmişti ve bu
nedenle de bir mucizeydi . Yeni Ahit'in birçok kitabı, İsa'nın
hayatı ve ölümüyle ilgisi olmuş birçok kişi hayattayken
yazılmıştır. B u kitaplar, Mary Magdalene, diğer kadın lar ve
havarilerin boş mezarı ve dirilmiş İsa'yı gördüklerini, onunla
konuştuklarını ve yemek yediklerini iddia eden çeşitli yazarlar
tarafından yazılmıştır. İ sa'nın bedeni asla meydana
getiri lmemiştir. Burada biz, kendisi hakkında önemli bir kan ıtın
bulunduğu ciddi tarihsel büyük bir mucize iddiasın a sahibiz. B u
tarihsel kanıtın n e kadar güçlü olduğu sorunu, hakkında i k i bin
yıl boyunca sayısız kitabın yazı ldığı bir konudur ve
okuyucuların kendileri bu konuları o kitapların bir bölümünde
araınalıdır. Ancak böyle yaparken daha önceki sayfalarda işaret
ettiğim üç noktayı akılda tutmak çok önemlid ir.

1 13
Tanrı Var ını'?

i lk nokta, geçmiş bi lgiyi -tarihe müdahale ermeye gücü


yeten ve istekli olan bir Tanrı'n ın var olup olmanıası hakkındaki
diğer kan ıtı- hesaba katmak akılcı lığın işaretidir.
İ kincisi, Tanrı'n ın tarihe müdahale etme neden inin, bir
dereceye kadar kend isi hakk ındaki doğruları açıklamak
olduğunu kabul edersek. Dirilişin [ İ sa'n ın çarmıhtan sonra
diril işinin] doğruluğu hakkındaki kan ıt, Diriliş izleniıni üzerine
kuru lu Kil ise ve i sa tarafından temel öğretiler olarak öğretilen
her konumın akla uygunl uğunu ya da başka türlü olduğunu
içermelidir. Elbette, daha önce yazdığım gibi, biz genelde böyle
temel öğreti lerin doğru ya da yan lış olduğuna inanmak için
kesin bağımsız nedene sahip olmayacağız -vahyin amacı.
kendim izin öğrcnemeyeceği şeyleri bize söyleınektir. Ancak
biz. eğer bir Tanrı varsa. onun neye benzediği veya ne yaptığı
veya nasıl davranmamız gerektiği hakkındaki belirli bir
öğretinin doğru luğuna inanmak için kendi leri yeterli olmayan
bazı zayıf nedenlere sah ip olabil iriz. Eğer biz böyle nedenlere
sahipsek, o derecede öğreti ler akla uygundur. Ben iyi l iğin bağlı
olduğu şeyin açıklanmasında Dağdaki Yaaz öğretisi,* Tesl i s
öğretisi v e İsa hakkındaki öğreti ler -onun bedenleşmiş
[incarnate] Tanrı olması (ayn ı zamanda bir insan alımış olan
Tanrı) ve hayatının ve ölümünün giinahlarımız için bir kefaret
[atonement] olması- gibi temel H ıristiyan öğretileri
doğrultusunda, bizim bu tür nedenlere sah ip o lduğumuza
inanıyorum. Bu nedenleri gerektiği gibi tartışmak başka bir
kitabı gerektirir. Ancak aklıında bul unan neden türü, çok kısa
bir biçimde Beden leşnıe [Incamation] konusunda anlatılabi l ir.
Bizim daha büyük iyi l i kler uğruna çeşitli biçimlerde zorluklara
dayanmanı ıza izin verınesi için Tanrı'nın nedeninin olduğunu
Bölüm 6'da gördük. Daha biiyük bir iyi l i k uğruna çocuğunun

• Dağdaki Vaaz, H ı ristiyan düşüncesinde Matta i n e i l i 5-7'de bulunan


İsa'nın ahlaki öğretileridir. B u adın ilk kez Augustine tarafından
verildiği söylenir. Bakınız: Robert A. Guelich, 'Serınon on the
·

Mount,' Bruce M. Metzer ve M ichael D. Coogan (ed.), The Oxford


Companian to the Bible (Oxford: Oxford University Press, 1 993),
687 (ç.n.).

ı 14
Richard Swiııhurııc

zorluklara katianmasına izin veren iyi bir ebeveyn, dayan ışma


sergi lemek ve değişik koşul larda nasıl yaşanacağını ona
göstermek için sık sık çocukla beraber gönüliii olarak bu tür
zorluklara katianınayı seçecektir. Örneğin, eğer çocuğun sağl ığı
için basit bir d iyet uygu laması gerekiyorsa, cbeveyni (ebeveyn
kendi sağlığı için ona gereksinim duyınuyorsa da) gönü l l ü
olarak böyle bir diyete katı labilir. O halde biz, Tanrı'nın, bize
olan sevgisinden dolayı. bedenleşınesini beklemek. daha büyük
bir iyilik için bize yiiklediği zorlukları paylaşınası için bir
nedene sahibiz. Ve, eğer bir Tanrı varsa, onun belirli bir
durumda bedenleşınesinin ve zor bir hayat yaşaması nın n için
beklenebileceğinin başka nedenleri de vardır. Bun lar, i lah i bir
müdahalenin niçin sadeec bir mucize biçimini deği l ancak aynı
zamanda insan hayatı yaşayan Tanrı'nın kendisinin biçimini
alacağın ın nedenleridir. O halde, eğer bir vahiy izlen imi onun
öyle yaptığı n ı öğretiyorsa bu, vahyin doğru olduğuna inanmak
için orta kuvvctte bir nedendir. H ıristiyan K i l isesinin bu
öğretiyi savunması, onun öğreti lerinin Tanrı tarafından
doğru lanmış olduğuna ve o halde İsa'nın ölümden dirild iğine
inanmak için küçük bir nedendir. Diğer taraftan, eğer okuyucu,
bir Tanrı varsa eğer, omın hakkındaki bu öğretilerin doğru
olmadığını düşünmek için nedeni olduğunu düşi.inüyorsa,
elbette bu onların Tanrı tarafından vahyed ilmediğini ve böylece
kendi lerin i doğnıladığı iddia edi len bir olayın meydana
gelmediğini düşünmek için nedendir.
Üçüncü olarak, H ıristiyan vahyinin iddiaları diğer
dinlerin iddiaları ile karş ı laştırılmalıdır. Eğer başka bir din
bağlamında Tanrı'nın karşıt şeyler vahyettiğin i diişiinmek için
(doğal akla uygun luk veya bir temel mucizenin tarihsel kan ıtı
hakkında) neden varsa, bu tekrar H ıristiyan vahyinin doğru
olmadığın ı ve onun temel indeki olayın meydana gelmediğini
düşünmek için nedendir. B i lgi biiyük bir ağdır -bir araştırma
alanındaki gözlemler, ilk bakışta çok önem l i görünebi len
alanlarda inamlması akla uygun olanı etkileyebil ir. Benim kendi
göriişiim -tekrar edecek olursam- H ı ristiyan dini dışındaki
büyük d i n lerin hiçbirisinin, bel irl i tarihsel kan ıta dayanarak
kendi vahiy iddialarının doğruluğuna i l işkin herhangi ciddi bir

1 15
Tanrı Var mı?

iddiada bulunamadıkları yolundadır. Ancak şüphesiz, eğer onun


vahiy iddiaları başka nedenden dolayı inanılması güç olsaydı,
biz yine de onu reddetmek ve başka yere bakmak zorunda
kal ırdı k.
Eğer okuyucu Hıristiyanl ı k'ın temel mucizesi, Diriliş, için
ciddi tarihsel kanıt olduğuna i lişkin yargıını ve (her ne kadar
yetersiz olsa da) onun öğretisinde biraz akla uygunluk olduğunu
kabul ederse, o zaman -eğer bir Tanrı varsa bu tür doğa
yasalarının ihlali beklenebileceği için- o mucizeyi destekleyen
kanıt da onun varlığı için başka kanıtı oluşturur. Bu sonuç,
mucizenin meydana gelişini kanıtlamak için önemli geçmiş
bilgi olmaksızın, ciddi tarihsel kanıtın yeterli olduğunu
düşünsen de düşünmesen de geçerlidir.
Batılı dinlerdeki (Yahudilik'in her kolu tarafından
savunulmamakla beraber) ortak vahiy izlerinin bir tanesi ölüm
sonrası hayat öğretisidir. (Bu öğreti Doğu dinleri tarafından da
savunulur, ancak onların birçokları Tanrı'nın o hayatın önemli
bir özell iği olacağını savunmaz.) Biz insanlar tekrar
yaşayacağız ve sahip olacağımız hayat tiirü, bu dünyada nasıl
yaşadığıımza bağlı olacaktır. Eğer biz burada iyi insan olmaya
ve Tanrı'yı bilmeye çalışırsak, o zaman biz gelecek hayatta
doğal olarak onu görmeye uygun türden insanlar olacağız; ve
Tanrı o görüşü bize sağlayacaktır. Ancak eğer biz iyiliği ve
Tanrı'yı iziemerneyi seçersek, o zaman Tanrı da bizim
seçimimize saygı duyacak ve bize Tanrısız bir hayat verecektir.
Bu öğreti bana temelde akla uygunmuş gibi geliyor -mükemmel
iyi bir Tanrı'nın sonunda bizim olmak istediğimiz tür kişiye ve
yaşamayı seçtiğimiz tür hayata i lişkin seçimimize saygı
duyması beklenebil ir. Ayrıca yeryüzündeki hayatta büyük iyilik
olsa da, Tanrı'nın isteyen insanlar için daha iyi ve daha uzun bir
şey planlamamış olması tuhaf olurdu. B u nedenle, bu öğretinin
büyük Batılı dinlerin her biri tarafından savunulması, her birini
ve onların ortak içeriğini destekleyen kanıt olarak görülebil ir.
Dini Tecrübe

Her şeye gücü yeten ve mükemmel iyi bir yaratıcı, yaratıkları


ve öze l l ikle de onu bilme yeteneğine sahip insanlar ile i letişime

ı 16
Richard Swinburnc

geçmeye çalışacaktır. Gördüğümüz gibi, onun kamusal dünya


i le -ara sıra belirli gereksinimler için dualarımıza yanıt olarak
ona bir etkide bulunarak- i letişime geçmek için nedeni vardır.
Onun bizim çok gereksinim duyduğumuz bir vahyi doğrulamak
için de neden i vardır. Bunu genel bir konu yapmaları, toplu
tart ışına i le onun sonuçlarına ulaşmayı seçebilmeleri (ve
görünüşteki küçük tutarsızlıkları gidermeleri) ve toplu çaba ile
onu yaymaları için bir vahyi bir topluma verınesinin de nedeni
vardır. İyi l iğin peşindeki işbirliği, ek bir iyiliktir. Ancak Tanrı
her birimizi bireysel yaratıklar olarak da sevecekti r ve bu
nedenle sadece kendisini bel irli bireylere göstermek ve onlara
bireysel şeyler söylemek maksadıyla (örneğin, onlara i lahi çağrı
yapmak için) müdahale etmek için (belki mucize olmayan bir
biçimde, h içbir doğa yasasını iptal etmeden) nedeni vardır. Dini
tecrübelerin görünüşte, Tanrı hakkında tecrübeler -süj eye Tanrı
tecrübesi olarak görünen tecrübeler- olması beklenir. ('Dini
tecrübe' deyimi, çok çeşitli tecrübeleri an latmak ıçın
kullanı lmaktadır. Ben onu buradaki amaçlanından dolayı bu
anlamla sınırlıyoruın.)
Biz varlıklar hakkındaki tecrübclcriınizi (algılarımızı), ya
ne olduklarıyla i lgili olarak-ya da -bizim yan ılabilme olas ı l ığına
karşılık dikkatli olarak- ne gibi oldukları, nasıl· geldikleri (genel
keliıneler), göründükleri, hissedi ldikleri, koktukları, ne gibi
tadiarı olduğu (ilgil i duyuyu belirten kel i ıneler) ile i lgili olarak
anlatabiliriz. B i r n1asa algıladığıın ı veya sadece bir masa algılar
gibi olduğumu veya bana orada bir masa varmış gibi geldiğini
(veya i lgili duyu görme olduğu için -gibi göründüğünü)
söyleyeb i l irim. 'Olmak,' 'gelmek' ve 'görünmek' gibi kelimelerin
iki farkl ı kul lan ı l ış ı olduğuna dikkat edin. Yuvarlak metal bir
paraya bir açıdan baktığını zaman, 'yuvarlak görünüyor' veya
'el iptik görünüyor' d iyebil irim, ancak bu iki durumdaki
'görünüyor' i l e çok değişik şeyler söylemek istiyorum. Bu
bağlaında 'yuvarlak görünüyor' ile -göründüğü biçimine
dayanarak- onun yuvarlak olduğuna inanmaya eğilimli
olduğumu anlatmak istiyorum. Bu bağlaında 'eliptik görünüyor'
ile, eliptik şeylerin normalde (yani, yukarıdan bakıldığında)
göründükleri biçimde göründüğünü anlatmak istiyorum. Felsefi

1 17
Tanrı Var mı?

terminoloj ide önceki anlama epistemik anlam, sonraki an lama


da karşı laştırmal ı anlam denir. Bu tUr fi i lierin epistemik anlam ı ,
bizim nasıl varl ıkların olduğuna inanmaya eğil i m l i oluşumuzu
anlatır; karşı laştırmal ı anlam, onları varlıklarm genelde
göründükleri biçimle karşı laştırarak varl ıkların göründükleri
şekli anlatır. Epistemik anlamda 'o bana mavi gel iyor' demek,
ben onun mavi olduğuna -görünüş şekline dayanarak- inanmaya
eğilimliyim demektir; karşılaştırmal ı anlamda 'o bana mavi
gel iyor,' mavi şeylerin normalde (yani, normal ışıkta)
göründükleri biçimde bana görünüyor demektir.
Görünüşte bir tecrübe (epistemik anlamda görünüşte),
eğer o bir tecrübe olmayı iddia eden şey tarafından neden
olunınuşsa, gerçek bir tecrübedir (görünüşteki bir algı
gerçektir). Benim görünüşteki masayı algılaınaın, eğer masa
ışık ışın larmın gözlerime gelmesine (onları yansıtarak) ve bu
suretle görünüşteki algıya sahip olmama neden oluyorsa, gerçek
bir algıdır.
Şimdi mi lyonlarca insana, doğru veya yan l ış bir biçimde,
hayatlarında her nasılsa bir veya iki kez Tanrı bilincine ve yol
göstericiliğine sahip olmuş gibi geldiği (episteınik anlamda)
açıktır. Araştırınalar gösteriyor ki, geçmiş çağları bırakırsak, bu
bugün ıni lyonlarcası için böyledir. (Dini tecrübenin yaygınlığı
için bakın ız: David Hay, Bugün Dini Tecrübe [Religious
Experience Taday] ( I 990), bölümler S, 6 ve Ek.) Onlar yanılın ış
olabil irler, ancak bu onlara geldiği biçiıniyledir. Şimdi bizim
yanı ldığıımza ilişkin kanıtıınız olmad ıkça veya oluncaya kadar,
varlıkların göründökleri gibi (ep istemik anlamda) olduğuna
inanmamız gerektiği konusu, inanma ilkesi olarak
adlandırdığıın temel bir akılcılık ilkesidir. (Bu ilkeyi Bölüm
2'de tartışınad ım, çünkü orada sadece genelde kabul edilmiş
gözlemlenıniş olaylardan, gözlem ötesindeki başka şeylere gidiş
biçiminden söz ed iyordum. Burada bizim özel tecrübelerimizi
nasıl değerlendirmemiz gerektiğini ele al ıyorum.) Eğer bana bir
masa goruyormuşum ya da bir arkadaşıın m sesını
duyuyorınuşuın gibi gel iyorsa, aldandığıma ilişkin kanıt ortaya
çıkmcaya kadar buna inanmam gerekir. Eğer tersini söylersen -
görünüilere güvenilir oldukları kanıtlanıncaya kadar asla

1 18
Richard Swinburne

güvenme- asla hiçbir inanca sahip olamazsın. Daha fazla


görüntüden başka, görüntüleri ne güvenilir gösterebi l i r? Ve,
eğer sen bu n itelikle görüntülere güvenemezsen, bu yeni lerine
de gi.ivenemezsin. Beş doğal duyuna güvenmen gerektiği gibi,
dini duyuna güvenmen de aynı biçimde akılcıdır.
B i r muhal if, sen doğal duyularına onlar başka insanların
duyuları ile uygunluk gösterdiği için güveniyorsun (örneğin,
görme duyun), d iyebilir -gördüğünü iddia ettiğin şeyi onlar da
gördüğünü iddia ediyor; ancak senin dini duyun diğer insanların
d uyuları ile uyumlu değildir (onlar daima veya seninle aynı
türden dini tecrübe sahibi olmazlar). Bununla birlikte, akılcı
kişinin başka insanların neyi tecrübe ettiğini bilmeden önce,
inanma i lkesine başvurduğunu kavramak önem l idir. Onları
kontrol edecek hiçbir gözlemci olmasa da, sen haklı olarak
duyularına güvenirsin. Ayrıca eğer senin görür gibi olduğun
şeyi görür gibi olduğunu haber veren başka bir gözlemci varsa,
sen ondan sonra onun öyle haber verdiğini hatırlamak
zorundasın ve bu, şu andaki doğrulama olmaksızın kendi
belleğine güvenmen anlamına gelir (yani, onun söylediğini
işittikten sonra hatırlar gibi olduğun anlamına gelir). Her neyse,
dini tecrübeler sık sık hayatlarımızı yönlendiren kendimizin
ötesinde bir gücün genel olarak farkında olan pek çoklarının
tecrübeleri ile uyuşur (Tanrı'nın gerçek doğası ve onun belirli
amaçlarının daha ayrıntılı bilgisinde çok fazla uyuşma olmasa
da). Eğer insanların bir bölümü bu tecrübelere sahip değilse, bu
onların dini gerçekiere kör olduklarını gösterir -bir kimsenin
renkleri görme yetersizliğinin, onları gördüğünü iddia eden bir
çoğumuzun yanılmış olacağını göstermeyeceği gibi, bu sadece
onun renk körü olduğunu gösterir. Yine, bir grup yolcudan
bazısının ulaşamadıkları bir nesneyi görememeleri, eğer grubun
bir çoğu onu görebildiğini iddia ediyorsa, onların yanıld ığı
anlamına gelmez. Daha akılcı inanç -değişik yolcuların görme
güçleri hakkında başka kanıt olmadığında- önceki lerin yeteri
kadar iyi görüşe sahip olmadıklarıdır. Eğer mahkemede üç tanık
bel irl i bir zamanda bir sokakta sanığı gördüklerini
(birbirlerinden bağımsız olarak) iddia ediyariarsa ve o zaman o
sokakta bulunan d iğer üç tanı k onu görmediklerini iddia

1 19
Tanrı Var mı?

ediyorlarsa, o zaman -bunun dışında her şey aynı ise- mahkeme


elbette normalde sanığın orada olduğu ve sonraki üç tanığın onu
yalnızca farketmedikleri görüşünü kabul edecektir. Aksine
kesin kanıt olmadığında, bizim varlıkların göründüğü gibi
olduğuna inanmamız, dünya hakkında insan bilgisinin
temelidir. Bir Tanrı tecrübesine sahip gibi görünen bir kimse,
onun yanıldığına il işkin kanıt ortaya çıkın caya kadar, tecrübe
sahibi olduğuna inanmalıdır. Ayrıca belirli bir çeşit tecrübe
yaşamamış olanların, başkaları yaşadığını söyled iğinde
inanmaları gerektiği -tekrar, hayal ve aldanmanın kanıtı
olmadığında- benim tanıklık i lkesi olarak adlandıracağım başka
bir akı lcılık i lkesidir. Eğer biz genelde başka insanların
tecrübeleri hakkında ne dediklerini bir biçimde kontrol etmeden
güvenmeseydik, bizim tarih, coğrafya veya bilim bilgimiz
neredeyse olmazd ı . Tanıkl ı k ilkesi yoluyla, dini tecrübe
yaşaınamış olan bizim gibi lere yaşamış olan başkalarının
haberleri ulaşabilir ve buna biz, bundan dolayı, inanma ilkesini
[the principle of credulity] uygulayabiliriz. Karşı kanıtın
yokluğunda, varl ıkların başka insanlara göründi.ikleri gibi
olduğuna inanmal ıyız; ve elbette biz normalde öyle varsayarız.
Yalan söylediklerin i, kendilerini aldattıklarını veya yalnızca
yalnış gözlem yaptıklarını düşünmek için nedenimiz olmadıkça,
başkalarının gördükleri şey hakkındaki haberlerine güveniriz.
Biz aynısın ı onların dini tecrübeye i l işkin haberlerinde de
yapmalıyız.
inanma i lkesi, bizim yanı ldığımıza i lişkin kanıtımız
bulunmadıkça ve bulununcaya kadar varlıkların göründükleri
gibi olduğuna inanmamız gerektiğini ifade eder. Böyle üç tür
kanıt vardır. İ lk olarak görünen algının, algıların güvenilmezliği
hakkında kesin kanıta sahi p olduğumuz koşullar altında
o!uştuğuna ilişkin kanıta sahip olabi l iriz. Eğer ben bir kitabın
bir sayfasını yiiz yardalık• mesafeden okuduğumu iddia
ediyorsam, haklı olarak bana inanmayacaksınız -çünkü o
uzaklıktan okuyabildiğini iddia eden insanların, yazı lanı asl ı nda

• Yarda (yard İngilizce), 0.9 1 44 metreye karşılık gelen İngiliz


doğrusal ölçü birimidir (ç.n.).

1 20
Richard Swinburnc

doğru bir biçimde haber veremediklerin i tecrübemizden


bil iyoruz (sayfayı bir çoğumuzun gözlemle ilgili haberlerinin
birbiri ile uyumlu olduğu bir foot u ·•kl ıktan okuyarak ne
yazı ldığını kontrol edebil iriz). Aynı biçimde, LSD gibi
uyuşturucuların etkisi altındaki süjelerin görünüşteki algıları,
hakl ı olarak inanılmaz, çünkü biz onları güveni lemez
bulmaktayız (öyle bir etki altında olmayan başka birçok kimse
tarafından yapı lan gözlemlerin gerçekliği ile). Pek çok dini
tecrübe, bu test ile çatışmaz. Onlar uyuşturucu etkisi altında
veya o tür tecrübenin güvenilemez olduğunun kesin kan ıtma
sahip olduğumuz koşullarda yapılmaz.
ikinci olarak, belirli durumda varl ıkların göründükleri
gibi olmadıkların ın kan ıta sah ip olabil iriz. Ben koluının altında
kafasını taşıyan bir adam gördüğümü düşünebilirim. Benim
msan kapasitemdeki bütiin bilgilerim insan larm bunu
yapamayacağını belirttiği ıçm, haklı olarak kend imin
halüsinasyona maruz kaldığıını düşünüri.i m. Bu, daha önce bu
bölümde, belirli kamusal olaylar hakkındaki idd iaları
değerlendirirken işbaşında gördüğümüz, dünyanın nasıl
işled iğine il işkin geçmiş kanıttır. Benzer biçimde, görünüşte
Tanrı hakkındaki tecrübelere, Tanrı'nın olmadığına il işkin güçlü
kesin kanıta sah ip olursak, inan ılınaması gerekir. 'Güçlii'
sözcüğünü vurgulamak istiyorum. Eğer başka durumda küçük
bir olasılıkla öyle olmadığına inanmak için nedenimiz olan şeyi
duyularımız bize gösterir gibi olduğu zaman duyularıınıza
güvenemeseydik, biz daima başlangıçta inandığımız şeylerin
mahkumları olarak kalırdık. Hafif bir biçimde ağır basan
kanıtım senin bugün Londra'da olduğunu öneriyorsa (örneğin,
bugün Londra'ya gidebileceğini bana dün sen söylemiştin) ve
daha sonra ben seni Oxford'da açıkça görür gibi oluyorsaın,
senin bugün Oxford'da olduğuna inanmak için (ve bu nedenle
Londra'ya gitme konusunda düşüneeni değiştird iğine inanmak
için) duyularıma inanmam gerekir. Sadece eğer ben seni trene
binerken ve t(en ayrıl ırken görürsem, daha sonra arkaplanda
Big Ben çalarken Westminster'dan bana telefon ettiğini
işitirsem, o durumda seni Oxford'da görür gibi olduğum zaman
duyutarımdan şüphe etmem gerekir. Dini tecrübeler de bunun

121
Tanrı Var mı?

gibidir: Eğer Tanrı'nı n olmadığını düşünmek için güçlü


nedenimiz varsa, d i n i tecrübelerim izi halüsinasyon ürünü
olmalarından dolayı önemsemememiz gerekir. Ancak diğer
kanıtlar belirsizse veya güçlü olmasa da Tanrı'nın varlığına
aykırı sayıldıkça, bizim tecrübemizin (kendimizin veya başka
birçoklarının) dengeyi Tanrı'dan yana değiştirmesi gerekir.
Üçüncü olarak, görünen tecrüben in iddia edi ldiği şekliyle
tecrübe edi len nesne tarafından neden olunmarlığına -doğrudan
veya dalaylı olarak- ilişkin kan ıt olabilir. Eğer ben John'u belirli
bir zamanda pasajda gördüğümü düşünüyorsam ve daha sonra
omın ikiz erkek kardeşinin o zaman pasajda olduğu kanıtlan ı rsa,
bu benim tecrübe sahibi olmama neden olan şeyin, ikiz erkek
kardeşten yayı lan ışık ışın ları olmuş olmasını ve benim o
tecrübeye neden olınama John'un etkisinin olmadığını oldukça
olası kı lar. O halde, eğer siz bir dini tecrübenin nedenleri
arasında Tanrı'nın olmadığını gösterebilseydiniz, bu onun
gerçek bir Tanrı tecrübesi olmadığını gösterirdi. Bununla
birlikte, bunu göstermenin tek yolu, Tanrı'nın olmadığını
göstermek olurdu; çünkü, eğer bir Tanrı varsa, bizim bütün
tecrübelerimizi meydana getiren bütün nedensel mekan izmaları
o konır. Dini tecrübelerin bir bölümü, insanlar bir süre oruç
tutarken meydana gelebilir. Ancak bu, Tanrı'nın oruç tutanların
dini tecrübe yaşamasına neden olmada etkisinin olmadığını
göstermez; çünkü eğer bir Tanrı varsa, tecrübeyi meydana
getirmek için oruç tutma disiplin ine neden olan odur. B i r
sürecin benim b i r tecrübe yaşamaında nedensel bir rol oynaması
basit gerçeği, tecriiben in ya göz yanılması ya da gerçek
olduğunu gösterme eği l imine sahip değildir. Gözlerime konan
bir ilaç, ya orada olmayan bir şeyi görmeme ya da gözlerimi
orada olan şeye karşı uyarınaya neden olabil ir. Ayrıca sonraki,
eğer bir Tanrı varsa, dini tecrübeleri meydana getiren oruç veya
herhangi bir d isiplinin işleme şeklidir.
O halde dini tecrübe konusunda özet olarak, diğer bütiin
tecrübeler konusunda olduğu gibi kanıtlama zorunluluğu,
tecriibe olarak görünen şeye inanmamaya neden sunmak,
şiiphecinin görevidir. Dini tecrübe iddialarını boşa çıkarmanın
tek yolu, Tanrı olmadığına i lişkin güçlü kanıt göstermek

122
Richard Swinburne

olacaktır. Bu güçlü üstünlüğün yokluğunda d ini tecrübe, bir


Tanrı'nın var olduğuna il işkin başka önemli kanıt sunar.
Sadece dindar olan ın dini tecrübe yaşadığı söylenebi l ir.
Bu her zaman böyle değild ir; ancak dini tecrübe yaşayanların,
neredeyse her zaman aynı biçimde bir dini gelenekle daha önce
tanışıklığı olanlar olduğu doğrudur -bazıs ı için tecrübe, kendisi
ile geleneğin onlar için tekrar canlanmasının aracıdır.-Ancak bu
bir itiraz olamaz: Bunun bir anlamı varsa o da, biz bir şeyin ne
olduğunu bilmedikçe, bir şeyin tecrübesi olarak bize görünen
bir tecrübe yaşaınaın ızın olası olınadığıdır. Sadece bir telefonun
ne olduğunu b i len bir kimse, bir telefon görür gibi olabilir. Sen
telefonun ne olduğunu ya bir kimsenin sana gösterınesi i le, o
zaman daha sonra telefon gördüğünde tanıyabil irsin; ya da bir
kimsenin sana telefonun tanımlamasını vermesi i le
öğrenebil irsin, o zaman bir telefon gördüğünde onu tanıyacak
bir duru mda o labi leceksin. Dini bir tecrübe ile (süj eye bir Tanrı
tecrübesi olarak görünen tecrübe anlamında), bizim bir Tanrı
tecrübesinin neye benzediğini öğrenme yoluınuz, Tanrı'nın neye
benzediği anlayışını bize veren dini gelenek sayesindedir. Ben
Bölüm l 'de, Tanrı'nın ne gibi olduğunun yapısal [(ormal] bir
anlatımını verınekteyim, ancak anlatı ldığı kadarıyla Tanrı ile
karşılaşanların öykülerine sahip gelenek, bu yapısal anlatımı
daha ayrıntıl ı olarak doldurur. Bu suretle biz, eğer bir tecrübe
yaşarsak, bir Tanrı tecrübesinin neye benzediğini anlamaya
başlarız; ve bütün gereksinim duyduğumuz şey, yaşadığımız
zaman bir tecrübeyi tanımak için yeterli anlayıştır -bizim böyle
bir tecrübenin tam bir anlatımın ı önceden veya tecrübeden sonra
verebi lmemiz olası değildir. (bir Tanrı tecrübesini tan ıyamayan
bir kişinin meşhur öyküsü için, Tapınak'taki çocuk Samuel'in
öyküsüne bakınız ( 1 Sam. 3).)
Bazı modern dini tecrübe anlatım kolleksiyon ları için,
Dini Tecrübe Araştırma B irimi, şu an Alister Hardy Araştırma
Merkezi olarak adlandırıl ıyor, tarafından oluşturulan
çal ışmaların bir bölümüne bakınız (örneğin, Timothy
Beardsmore (ed.), Bir Varlık Duygusu [A Sen.�e of Presence]
( 1 977); (bu kitapta anlatılan tecrübelerin bir çoğunun,
tamamın ııi değil, benim anladığım anlamda dini tecrübe

1 23
Tanrı Var mı?

olduklarına dikkat edin). Bazı dini tecrübeler, başka duyusal


tecrübeler yaşayarak sahip olduğumuz tecrübelerdir. Bir ses
duyarak birisinin varlığından haberdar oluyorsam veya hava
akımın ı hissederek kapının açıldığının farkına varıyorsam, aynı
biçimde bazı insanlar bir ses işiterek veya tuhaf bir duyguya
kapılarak veya gerçekten sadece geceleyin gökyüzünü görerek
görünüşe göre Tanrı bil incine ulaşınaktadırlar. Ancak algılar
bazen hiç duyusal öğe (görsel bir alandaki biçimler, gürültüler,
kokular ve benzeri) içermezler; bir şeyin öyle olduğunun
farkına öylece varıverirler. A malar, kendisiyle b i linçtendikleri
şey aracılığıyla bir duyguya sahip olmasalar da, mobilyanın
varl ığın ın bilincine varabi lir; veya biz, hangisi olduğunu bize
söyleyen hiçbir 'duygu' olmasa da, arkaınızdaki el imizin yukarı
mı aşağı ını baktığını farkedebil iriz -biz öylece biliriz. Benzer
biçimde, tecrübeye aracılık eden hiçbir duygu olmadığı halde,
bazı dini tecrübelerde süjeye Tanrı var gibi gel ir.
Normal algıda, genelde olduğu gibi, duyular (görsel,
işitsel ve benzeri) karıştığı zaman, bilince eşlik eden duyulardan
görür gibi olduğumuz nesneye varamayız. Ben kızımı, benim
görsel alanıında bazı renk örnekleri gözlemteyerek ve onların
kızım tarafından meydana getiri lmiş olması gerektiği sonucuna
ulaşarak değil, öylece tanırım. Gerçekten, ben onu gördüğüm
zaman, benim görsel alanımdaki karakteristik renk örneklerin i
tam olarak anlatamayabiliriın. Bir Tanrı tecrübesinde d e durum
ayn ı biçiındedir. Onun ne olduğu, ona eşlik eden duyulardan
çok daha açık bir biçimde bilinir.
M ilyonlarca insanın bazen meydana gelen Tanrı
tecrübelerine il işkin çok güçlü tanıkl ığı, incelenen tür�en karşı
kanıt yokluğunda, kanı t dengesinin kesin olarak Tanrı'n ın
varlığından yana değiştiği biçiminde alınmalıdır. Bununla
beraber, bu tür tecrübeleri yaşayanlar sadece farkına vardıkları
şeyi kabul ederler. Onların bazısı, tecrübelerinin kendilerine
Tanrı'nın doğası hakkında daha fazla bilgi verdiğini veya onun
kendilerine belirli şeyler yapınalarını söylediğini iddia ederler.
Ayrıca dini tecrübenin gerçek olarak kabul edilebilmesi için, bir
Tanrı'nın olduğuna il işkin iddianın da belirl i bir derecede
başlangıç olasılığına sah ip olması gerektiği gibi (daha önceki

1 24
Ri chard Swinburne

bölümlerde incelenen kanıta dayanarak), onun neye benzediği


veya ne yaptığı hakkındaki her iddia daha fazlasını gerektirir.
Tanrı'nın kendisine tecavüzü emrettiğini iddia eden bir kişi
yan ı lmış olmalıdır; çünkü bunu, tecavüzün yanlış olduğu ve o
nedenle Tanrı'nın onu emretmiş olamayacağı gibi başka
nedenlerden ötürü bil iyoruz.
Bu kitabın sonucu; dünyanın varlığı, düzen l i liği ve ince
ayarlı l ığı; dünyada kendi lerine, birbirlerine ve dünyaya biçim
vermek için Tanrı'dan gelen olanaklara sahip bilinçli insan ların
varlığı; insan gereksinimleri ve dualar i le bağlantılı, özell ikle
Hıristiyan lık'ın temel i ile bağlantı l ı mucizelere il işkin bazı
tarihsel kanıtlar; son olarak da milyonların Tanrı'nın varlığı
hakkında görünüşteki tecrübesi, bütün bunların hepsi, anlamlı
biçimde bir Tanrı'nın var olmasını olmamasından daha olası
kılmaktadır.

1 25
SONSÖZ: BÜTÜN BUNLARIN ANLAMI NE?
B iraz hoşnutsuzlukla bu kitabın sonuna ulaştım.
Tartıştıktarımdan başka yazdığım hemen her cümleye
yapı labi lecek itirazların farkındayım. Bu itirazların bir bölümü,
yüzyıllardır tekrar edi l mektedir; ancak elin izdeki bu kısa kitaba
temel alınan ve ben i m daha geniş bir kitabıma karşı yazı lmış
olan modern bir kitap için bakınız, J . L. Mackie, Teizm Mucizesi
[ The Miraele of Theism] ( 1 982). Benim görüşlerime yapılacak
her itiraza krtrşı ileri sürülebilecek karşı itirazların da ve bu
kitaptaki iddiaların pek çoğunun niteleme ve genişletme
gerektirdiğinin de farkındayıın.
Kanıt ve karşı kanıt, niteleme ve genişletme sonsuza
kadar devam edebilir. Ancak din, bu bakımdan bir istisna
oluşturaınaz. Her ne konu olursa olsun, tartışma sonsuza kadar
devam edebi l ir. Kuantum Teorisini test etmek için, sonsuza
kadar yeni deneyler sürekli yapılabilir, eski deneyler için yen i
yorumlar öne sürülebil ir. Ve aynısı tari h : yorumları ve politika
teorileri için de geçerlidir. Ancak hayat kısad ır ve araştırmaya
zamanımızın yettiği kadarıyla topladı � ımız kan ıtın, bütün
argüınanlar karşılaştırıldığında olasılıkla doğru gösterdiği şeye
dayanarak davranmak zorundayız. Seçimlerde, güçl ü adayların
bile politik programlarınlll yararlarını bir iki konuda da olsa
düşünmek için zaman oJmaksızın oy vermek zorunda kal ıyoruz.
Ayrıca yaptığımız şeyin sağlam olup olmadığı konusunda -onun
sağlamlığı noktasıııda tamamen kesin olmak şöyle dursun­
aleyhte ve lehte bütün argümanlara bakmadan önce köprüler
yapmak, uzaya raketler göndermek zorundayız. Biz ayrıca
d inde de böyle davranmak zorundayız (hayatın daha sonraki
dönem lerinde argiimanlara tekrar bakabileceğim ize ızııı
vermekle beraber).
Bu kitabın sonucu, çok büyük olasılıkla, bir Tanrı'nın var
olduğudur. Eğer bunu kabul edersen, senin belirl i görevlerin
olduğu sonucu ortaya çıkar. Tanrı bize, hayat ve hepsinden
önemlisi kişil iğimizi biçim lendirme ve başkalarına yardım etme
olanakları ile beraber, hayatın içerd iği bütün iyi l ikleri verdi.
Tanrı'ya biiyü k minnettarlık göstermek yerinde bir eylemdir.
Tanrı Var mı?

Minnettarl ığımızı, ibadetle ve onun amaçlarını i lerietmeye


yardım ederek dile getirmeliyiz -başlangıç olarak, on ların ne
olduğunu bulmak biraz çaba harcamayı gerektirir. Ancak
görevler sınırlı bir alan içerisindedir (Bölüm 1 'de gördüğümüz
gibi); normal düzeyde ibadet ve boyun eğme, görevlerin yerine
gelmesi için yeterli olabil ir. Daha fazlasını yapmayabiliriz. Yine
de biz, eğer biraz duygu ve ideal izme sahipsek, orada
bırakamayız. Tanrı o mükemmel iyi l iği ile, bizi en iyi biçimde
meydana getirmek isteyecektir: O, bizden azizler yapmak ve
bizi başkalarını aziz yapmak için kul lanmak (elbette kendi
uğruna değil ancak bizim ve onların uğruna), bize kendisi
hakkında derin anlayış vermek (bütün varlığın mükemmel-iyi
kaynağı) ve kendisiyle ilişki kurmaınıza yardım etmek
isteyecektir. Bütün bunların hepsi sınırsız bir bağlanma
gerektirir. Ancak Tanrı bize saygı duyar; o bu şeyler için bizi
zorlamayacaktır -biz onları aramayı ya da aramamayı
seçebil iriz. Eğer onları ararsak, onlara ulaşmanın karşısında bu
dünyada açık engeller vardır (ben onların bazısını Bölüm 6'da
tartıştım). Engeller, kısmen bizim boyun eğişimizin gerçek olup
olmadığını ortaya çıkarmak için gereklidir. Ancak Tanrı'nın, bu
engelleri -bize iyi insan olmak için izin verecek ve kendisini
görmemize olanak sağlayacak olan- zamam geldiğinde sonsuza
dek ortadan kaldırmak için her türlü nedeni vardır.

1 28
iNDEKS
A
Açıklamanın Doğrulaması, Din Felsefesi, 1
26 Dini Tecrübe, 1 32
Ahlak i lkeleri, 1 4, ı s, ı 6 Dini Tecrübe Araştırma
Ahlaki Kötülük, 99, ı 09 Birimi, 1 40
Aquinas, St Thomas, 7, 8, Doğa Yasaları, 25
9, 1 6, 56 Doğal Kötülük, 1 09
Arzular, 6, 1 3, 87, 1 02 E
B Einstein, 25, 32, 45, 64
Basitlik Ölçütü, 28, 3 1 Entropik i lke, 67
Beardsınore, T., ı 40 Eski Ahit, ı 26
Bedenleşıne, 1 29 Evrim, 59, 6 ı , 62, 63, 80,
Big Bang, l l , 62, 63 87, 88, 89
B i l inç, 70, 75, 8 ı , 90 G
Birçok Dünya Teorisi, 68 Gali leo, 29, 34, 39
Büyük Birleştiri lmiş Teori, Gardiner, R., ı 22
51 Geçmiş Bi lgi, 28, 3 0, 3 7
c Genel izafiyet Teorisi . Bk.
Cansız Açıklama, 23 Einstein, 34
Cennet, ı ı s Gerekirci, 9, 93, ı ı 9
Cevher, 2 1 , 24, 7 1 , 74, 78 Goldbach Varsayıını, 6
Cevher ikiciliği, 74 H
Cevher Tekçi liği, 74 Hawking, S., ı , 64, 65, 66
D Hay, D., 1 34
Darwin, C., 59, 64 H ickey, D., ı 22
Darwinizın, 87, 88 H ıristiyan Felsefesi, 1 5
Dawkins, R., ı , 59, 64 Hıristiyan Vahyi, 1 27
Tanrı Var mı?

Hıristiyan lık, 3, 1 3 1 , 1 4 1 L
H izkiya, 1 1 8, 1 20 Leslie, J., 62
Hümanizm, 4 1 , 43 Leverrier, U. J . J . , 36
I Lourdes, 1 22
İbrahim, 1 26 M
İlahi Müdahale, 1 ı 7 Mackie, J . L., ı 42
inançlar, 5 Mars, 27, 28, 29, 30, 3 1
inanma ilkesi, 1 34, 1 3 6 Merkür, 28
İnce Ayar, 1 1 6 M ucize, ı 1 6
İsa, 1 03, 1 24, 1 26, 1 28, 1 29 Muhammed, ı 26
isa'nın Dirilişi, 1 29, ı 3 ı M usa, ı 26, 1 27
İslam, 3, 1 1 5, 1 26, 1 28 N
J Nedensellik, 22, 74
J üpiter, 25, 26, 28 Neptün, 3 6
K Newton, 24, 2 5 , 26, 29, 30,
Kasıtlı Eylem, 4 34, 3 5 , 43, 45, 50

Kefaret, 1 29 Nihai Açıklama, 39

Kepler, 6, 27, 28, 29, 30, 34 o

K i lise, 1 29 Ockham'ın J i leti, 32

Kişi, 3 Ölüm Sonrası Hayat, 34,


ı 1 4, 1 3 1
Kişisel Açıklama, 23
Özdekçilik, 40, 42
Kötülük, 96, 98, 1 O 1 , 1 02,
ı 08, ı ı o, ı ı ı , ı ı 2, ı 1 5 Özgür İrade Savunması, 99

Kötülük Problemi, 98 p

Kralların İkinci Kitabı, 1 1 8 Paley, W., 58, 59

Kuantum Teorisi, 93 R

Kur'an, 1 26, 1 28 Römer, 45

Kutsal Kitap, 8, 9, 1 24 , 1 26 Ruh, 70, 7 1 , 74, 77, 79, 80,


83, 84, 85, 90, 9 1

1 30
Richard Swinburne

s u
Satürn, 28 Uranüs, 3 5
Smith, G., 1 22 V
Sonsuzluk, 9, 20, 45, 69 Vahiy, 1 25
T Vahyin Amacı, 1 26
Tanıklık ilkesi, 1 36 Varlığın Açıklaması, 2 1
Tanrı'nın Temel Nitelikleri, Venüs, 28
1 0, 1 9 w
Teizm, 3, 7, l l , 1 4, 1 5 , 1 9, West, D. J ., 1 22
34, 4 1 , 44, 47, 53, 56,
y
69, 70, 9 1
Teizmin Basitliği, 44 Yahudilik, 3 , 1 27, 1 3 1

Temel Eylem, 4 Yeni Ahit, 1 26, 1 28

Temel Olmayan Eylem, 4 Yeremya, 55, 56

Teodise, 96, 97, 1 1 4 Yükiiınliilük Dışı Eylemler,


16
Testis, 1 29
Yüki.iınlülükler, 1 6
Yunus Kitabı, 8

131

You might also like