You are on page 1of 53

PADI

Eğitmen Geliştirme Kursu

Dalış Teorisi
Çalışma Rehberi

Hazırlayan
Ozan Atabilen
1
DALIŞ ORTAMI VE BECERİLER

DALIŞ ORTAMI
Sualtında Görüş:

- Görüş, su hareketleri, hava durumu, yağış, dip yapısı, kirlilik veya küçük canlı organizmalar gibi
etkenler nedeniyle azalabilir veya değişebilir.

Su Hareketleri:

Dalgalar:

- Dalgaların oluşum sebepleri; rüzgar, yerçekimindeki değişimler ve sismik hareketlerdir.


- Dalga oluşumunu etkileyen birincil faktör rüzgardır.
- Derin suda, dalga yüksekliği, dalga boyunun 1/7’sine ulaştığı zaman dalgada kırılma gerçekleşir.
- Sığ suda ise, dalga boyu derinlikten yarım kat(0,5) fazla olduğunda dalgada kırılmak gerçekleşir.

Upwelling – Dipteki Su Kütlesinin Yüzeyle Yer Değiştirmesi:

- Kıyıdan denize doğru veya kıyıya paralel esen rüzgar nedeniyle, yüzey suları açık denize doğru itilir
ve dipteki su kütlesi ile yer değiştirir. Dipten gelen su kütlesi daha soğuk ve mikro-organizmalar
açısından daha zengindir.

Gel-git hareketleri:

- Oluşum nedeni dünya, ay ve güneş arasındaki çekim kuvvetidir. Gel-git zamanları ve şiddetleri
değişkendir. Ay, gel-git oluşumunda en büyük etkiye sahiptir.
- Ekvator kuşağına yaklaştıkça gel-git hareketlerinin şiddeti artar.
- Gel-git sırasında, dalış için en uygun zaman “yüksek gel”dir.
- Gel-git hareketleri, kuvvetli akıntıların oluşmasına, derinlik ve görüşün değişmesine sebep olur.
- Gel-git hakeretlerinin etkisi bölgenin topoğrafik özellikleriyle de ilgilidir.

2
Akıntılar:

- Akıntıların oluşum sebebi rüzgar ve dünyanın dönüşüdür.


- Dalışa akıntının ters yönünde(akıntıya karşı) başlanır.
- Majör okyanus akıntıları;
 Kuzey Yarımküre’de, soldan sağa, yani saat yönünde döner
 Güney Yarımküre’de, sağdan sola, yani saat yönünün tersine döner

Örnek 1: Kuzey Pasifik ve Kuzey Atlantik’te majör akıntılar hangi yönde hareket eder?

Cevap1: Saat yönünde.

Örnek 2: Majör akıntılar, Afrikanın güneybatı kıyısında hangi yönde hareket eder?

Cevap 2: Güneyden kuzeye

Sualtı Yaşamı:

Sualtı Yaşamının Korunması

- Sualtı yaşamının korunmasında en önemli beceri yüzerlik kontrolüdür.


- Tecrübesi az olan dalıcılara fazla ağırlık kullandırmak, kesinlikle yanlış bir uygulamadır, doğru olan
onlara yüzerlik becerisini geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptırmaktır.
- Sualtı ortamına zarar vermemek için yapılabilecek diğer şeyler:
 Gerekenden fazla ağırlık taşımamak
 Herhangi bir şeye dokunmamak (bazı bölgelerde eldiven kullanmak dahi yasaktır)
 Ekipmanı mümkün olduğunca düzenli tutmak ve ortamla temas kurabilecek unsurların
farkında olmak
 Yüzerken paletleri dikkatli bir şekilde kullanmak ve temastan kaçınmak

3
Sualtını Korumanın Yolları

- Mercan gibi kırılgan dip yapılarında dikkatli davranmak


- Dalış esnasında ekipmanların ve vücudun pozisyonunu doğru ayarlamak
- Eğitime devam ederek dalış becerilerinin etkinliğini korumak
- Sualtı yaşamını olumsuz etkileyecek tutum ve davranışlardan kaçınmak
- Hatıra niteliğinde herhangi bir şey çıkartmak, toplamak ve biriktirmekten kaçınmak
- Dalış noktalarındaki herhangi bir çevresel tehlike veya deformasyonu rapor etmek
- Diğer dalıcılara rol-model olmak.
- Lokal çevresel aktivitelere katılmak veya onları düzenlemek
- Sualtı yaşamını anlamak ve ona saygı duymak
- Nadir türlerin tüketilmesini engellemek

Project A.W.A.R.E.

PADI tarafından oluşturulmuş, su ortamın sağlıklı bir şekilde korunmasının, dalış ve


dalış endüstrisi için çok önemli bir konu olduğunu vurgulayan, kar amacı gütmeyen,
bir eğitim ve çevre koruma organizasyonudur.
90’lı yılların başında temelleri atılan ve kısaca Project A.W.A.R.E.(Aquatic World
Awareness, Responsibility and Education) olarak adlandırılan bu programın birincil
amacı sualtının korunmasıdır.

Sualtı yaşamı ve canlılarına bağlı yaralanmaların birincil nedeni canlıların kendini koruma
güdüsü(yani tehdit edilmeleri) ve dalıcının dikkatsizliktir.

Sualtı Yaşamı ve Canlılarına Bağlı Yaralanmaların Çeşitleri

- Isırıklar
- Kesikler, çizikler ve deformasyonlar
- Zehirlenmeler (iğne ve dokunaçlar yoluyla)

Sualtı Yaşamı ve Canlılarına Bağlı Yaralanmaların Semptomları

- Halsizlik, bulantı, zihinsel karışıklık ve bilinç kaybı


- Şiddetli ağrı
- Yayılan uyuşma ve felç
- Kanama
- Bölgesel şişlik, kızarıklık ve iltihaplanmalar

Zehirli deniz canlılarının sebep olduğu yaralanmalarda, buz veya soğuk kompres uygulanmaz. Önce yabancı
madde dikkatli bir şekilde uzaklaştırılır, ardından yaralı bölge kalp seviyesinin altında kalacak şekilde, 43-49 derece
sıcaklığında sabunlu su ile 30 ila 90 dakika arasında tedavi edilmeli ve kazazede şok ihtimaline karşı gözlenmelidir.

Zehirli dokunaçların temizliği çıplak elle yapılmamalıdır ve temizlik sırasında kesinlikle tatlı su kullanılmamalıdır.
Deniz suyu, sirke veya 1/3 amonyaklı su karışımı kullanılabilir. Dokunaçları temizlemek amacıyla vakum pompası
kullanmak da doğru bir yöntemdir.

4
BECERİLER
Kontrollü Acil Yükselme (KAY) – Controlled Emergency Swimming Ascent (CESA)

 Dalıcı tüm ekipmanını üzerinde tutmalı(ağırlık atılmaz) ve dalıcının


regülatörü de ağzında olmalıdır.
 Çıkış boyunca sürekli olarak nefes vermelidir. (AAAA sesi)
 Çıkış hızını normal limit olan, 18 m/dk ile sınırlandırmalıdır.
 Sol el düşük basınç şişiricisinde(inflatör) ve sağ el de başın üzerinde,
koruma pozisyonunda olmalıdır.
 Dalıcı yüzeye doğru bakmalı, çıkış sırasında muhtemel tehlikeleri
görebilir pozisyonda olmalıdır.

Yüzeyde Yüzerlik Kontrolü

Dalıcı tüm ekipmanını kuşanmış şekilde su yüzeyindeyken, BCD’deki hava tahliye edilir
ve derin bir nefes alınır. Hareketsiz şekilde su yüzeyindeyken(boş bir BCD ve dolu
akciğerler), kişi göz hizasında yüzüyor ise, dalış için yeterli ağırlık miktarına sahip
demektir.

Yani dalıcı;
- Göz hizasının az(çene ve daha az) batıyorsa pozitif yüzerliklidir ve ağırlık eklemek
gerekiyordur.
- Göz hizasında kadar batıyorsa nötr yüzerliklidir ve doğru ağırlık miktarına sahiptir.
- Göz hizasından fazla(alın ve daha çok) batıyorsa negatif yüzerliklidir ve ağırlık azaltmak
gerekiyordur

El İşaretleri

5
Örnek 1:
Göğsün ön tarafında (göğsün üzerinde) yapılan yumruk işareti ne anlama gelir?
Cevap 1: Havam Azaldı

Örnek 2: Bir dalıcı, elini boğazının önünde sağa sola hareket ettirip, ağzını işaret ederse ne yapmanız gerekir?
Cevap 2: Dalıcıya yardım için, derhal alternatif hava kaynağınızı hazırlayıp, dalıcıya hava sağlamalısınız.

Navigasyon Dalışları

Yön tayininde iki çeşit yöntem kullanılır;

- Pusulalı Navigasyon
- Doğal Navigasyon

Pusulalı navigasyonda dönüşler:

- Düz bir hat üzerinde dönüşler 180 derecedir


- Kare navigasyonda dönüşler 90 derecedir
- Üçgen navigasyonda dönüşler 120 derecedir

Doğal Navigasyonda Kullanılabilecek Referanslar:

- Dip yapısı
- Derinlik
- Akıntı yönü
- Kum tepeleri
- Güneş veya ay ışığı (ışık kaynağı)
- Sese yakınlaşma veya uzaklaşma
- Sualtı canlıları(Yani belirli derinliklerde yaşayan canlıları takip etmek, hareket edebilen bir canlıyı
referans almak değil )

Mesafe ölçmede kullanılan yöntemler (en güvenilir yöntemden başlayarak):

- Kalibre ip
- Kol boyu
- Palet çevrimi
- Zaman
- Hava tüketimi

6
Arama ve Kurtarma Dalışları

 Arama ve kurtarma dalışları öncelikle navigasyon yetisi gerektirir ve çıkarılacak cisim bulunduğunda
yapılması gereken ilk şey, cismi şamandıra ile işaretlemektir.

 Çıkarılacak cisim 4-7 kg veya daha fazla negatif yüzerlikteyse, kaldırma balonu kullanmak gerekir.

 Arama ve kurtarma dalışlarında hangi arama yönteminin kullanılacağını belirleyen üç faktör vardır;
- Çevresel faktörler (akıntı, görüş, derinlik vs.)
- Aranacak olan cismin ve arama bölgesinin boyutu
- Dip yapısı ve kullanılacak ekipmanın uygunluğu

 Kıyıya yakın bölgelerde, arama ve navigasyon yaparken kullanabileceğiniz iki doğal referans;
- Kum tepecikleri. Genel olarak kıyıya paralel oluşum gösterirler.
- Değişen derinlik.

 Arama teknikleri:
- Genişleyen kare tekniği
- U arama tekniği
- Düz bir doğrultuda ipli arama(gidip-gelme) tekniği
- Genişleyen daire tekniği

PADI Yerel Dalışı Keşif (Discover Local Diving):

- Bu programa katılım; bir dalıcının daha önce dalış yapmadığı yeni bir bölgede veya ortamda dalış
yapmak istemesi durumunda önerilir.
- Bu program bir sertifika programı veya kurs değildir. Kısaca daha önce dalış yapmadığınız bir
bölgede, bir kurum veya kişi tarafından size sunulan rehberlik ve tanıtım hizmeti olarak açıklanabilir.

Gece Dalışları:

Gece dalışlarında, üç adet ışık kaynağının kullanılması önerilir:

- Ana fener(zorunlu)
- Yedek fener
- Kimyasal ışık kaynağı veya çakar(flaşör)

Gece dalışının yapıldığı teknede veya sahilde de bir ana bir de yedek olmak üzere 2 ışık kaynağı daha olmalıdır.

Bu bilgiler dahilinde önerilen kaynaklar 3 adet olmasına rağmen, PADI Standartlarına göre bir gece dalışında
kullanılması zorunlu olan ekipman sadece ana fenerdir.

7
İrtifa Dalışları:

 İrtifa dalışı 300 metre ile 3000 metre arasındaki dalışlardır.

 İrtifa dalışlarında dekompresyon riski daha fazladır. Çünkü; yüksek irtifada ortam basıncı deniz seviyesine
göre daha azdır. Dolayısıyla dalıştan önce, vücuttaki azotun kısmi basıncı, ortam basıncına göre daha fazla
olur.

 Daha sığ derinliklerde nitrojen narkozu oluşma ihtimali vardır.

 Dalışlar 300 metrenin üzerinde bir irtifada gerçekleştirilecekse, özel prosedürler, hesaplamalar ve tablolar
kullanılmalıdır.

 Bir günde 2 dalıştan fazla dalış yapmamak önerilir.

 Eğer irtifa değişimleri söz konusu ise; ilk dalış en yüksek irtifada yapılmalıdır.

 İrtifa dalışlarında çıkış hızı 9m/dk’dır.

 Gerçek derinlik teorik derinliğe dönüştürülmelidir.


Gerçek derinlik: Dalışın gerçekleştirileceği derinlik
Teorik derinlik: Gerçek derinliğin deniz seviyesindeki karşılığı

 İrtifa dalışlarında kapiler derinlik göstergeleri kullanılır. Kapiler derinlik göstergeleri teorik derinliği
otomatik olarak gösterebilirler.

 2400 – 3000 metre arasında bir irtifada dalış yapılacaksa; dalıştan önce 6 saat beklenmelidir.

 300 – 2400 metre arasında bir irtifada dalış yapılacaksa; dalıştan önce 6 saat beklenmeli veya,

- Deniz seviyesinden(0 metre) sonraki her 300 metrelik irtifa artışı için 2 grup harfi eklenmelidir

8
Kurtarma Becerileri ve İlk Yardım Uygulamaları

Kalp Masajı(CPR) ve Suni Solunum:

 Suni solunum yalnız başına uygulanacak ise; önce 2 kurtarıcı nefes ile başlanır ve sonrasında her 5 saniyede
bir nefes verilir.
 Kalp masajı ve suni solunum beraber uygulanacak ise oran; 30/2’dir.(30 bası, 2 nefes)
 Yetişkinlere kalp masajı uygulanırken göğüs kafesi içeri doğru 4-5 cm hareket etmelidir.
 Kalp masajı uygulanırken hedeflenen ritim 1 dakikada 100 basıdır.

Kanama Kontrolü:

- Kanamayı durdurmak amacıyla turnike kullanılmaz, direkt baskı yöntemi kullanılır. Uygulama
esnasında kullanılan tampon veya gaz kompres yerinden oynatılmaz veya değiştirilmez, başka bir
tane daha gerekli ise öncekinin üzerine koyulur.

Dalış Kazaları:

- Dalış kazalarının büyük çoğunluğu dalıcı hatalarından kaynaklanır. Dalıcılar bilgi, beceri ve tecrübelerine
uygun dalışlar yapmalı ve hem fiziksel hem de psikolojik olarak dalışa hazır olmalıdırlar.
- Dalış kazalarının en sık gözlemlendiği yer su yüzeyidir. Yüzey problemlerini önlemenin yolu hızlı bir
şekilde pozitif yüzerlik temin etmektir. Eğer BCD’nin yüzdürme kapasitesi yeterli olmazsa ağırlık sistemi
atılabilir.
- Bir dalış kazası söz konusu olduğunda, kazazede en yakın hastane veya acil tıp servisine ulaştırılmalıdır.
- Suda, bilinci yerinde olmayan bir dalıcıya müdahale ederken ilk dikkate alınması gereken nokta;
dalıcıyı verimli bir şekilde ilk yardım desteği verebileceğiniz, suni solunum ve CPR yapabileceğiniz bir
yere götürmektir.
- Dekompresyon hastalığından şüphelenilen bir durumda, en kısa sürede oksijen uygulaması yapılmalı
ve kazazede sırt üstü yatırılmalıdır.

İkincil Boğulma(Boğulmaya yakın hal):

- Boğulmadan kurtulduktan bir süre sonra gerçekleşebilen bir rahatsızlıktır.


- Solunum sistemine kaçan su akciğerlerde ödem yapma riski taşır.
- Hayati risk taşıyan bu durumda, kazazede kendini iyi hissetse de, mutlaka tıbbi kontrolden
geçmelidir.

Yüzeyde Tepki Vermeyen Dalıcıya Müdahale Adımları:

1. Ses ile dikkat çekmeye çalışarak yaklaşın ve tepki kontrolü yapın Bu durumda nabız kontrolü
2. Dalıcıyı sırt üstü çevirin ve pozitif yüzerlik sağlayın yapmanız gerekmez. Yapsanız bile
nabzı algılayamayabilirsiniz. Nabzın
3. Yardım çağrısı yapın olduğu varsayılır ve müdahale bu
4. Maske ve regülatörü çıkartın ve elinizi dalıcının ensesine yerleştirin doğrultuda gerçekleştirilir. Bu
5. Duy – Bak – Hisset (Yaklaşık 10 sn) – eğer daha önce yardım çağrısı yapmadıysanız beceri Eğitmen Geliştirme Kursu
bu son şans! sırasında daha detaylı şekilde
6. 2 adet kurtarma nefesiyle başlayıp, her 5 saniyede 1 nefes ile suni solunum yapın açıklanacak ve uygulanacaktır.
7. Dalıcının ekipmanını çıkartın
8. Kendi ekipmanınızı çıkartın
9. Dalıcıyı taşıyarak çıkış noktasına doğru ilerleyin
10. Taşıma sonrasında CPR gerekebileceğini gözden kaçırmayın ve gerekli adımları
planlayın.

9
FİZİK

IŞIK ve GÖRME DUYUSU

Işık farklı yoğunluklardaki ortamlarda, farklı hızlarda ilerler ve ortam geçişlerinde oluşan hız farklılıkları sebebi ile
kırılma oluşur. Işık, maske aracılığı ile su ortamdan gaz ortama geçerken, kırılma gerçekleşir. Bu kırılma sebebi ile
su altında gördüğünüz cisimleri normalde olduğundan %25 daha yakın ve %33 daha büyük algılarsınız.

Bir objenin olduğundan daha uzak görünmesine ise “GÖRSEL TERS DÖNME” denir. Bu durum sadece bulanık suda
gerçekleşir.

Işık, elektromanyetik enerjinin bir formudur ve dalgalar halinde hareket eder. Işık dalgalarının boyları onların
enerjisi olarak tanımlanır. Dalga boyu, elektromanyetik enerjinin nasıl sınıflandırılacağını belirler. Elektromanyetik
enerjinin bazı dalga boyları görünür değildir(kızılötesi, infrared, ultraviole, x-ray gibi). Gözlerimiz tüm dalga
boylarının oldukça az bir kısmını algılayabilir.

Işık bir cisme çarptığı zaman, bu cisim bazı dalga boylarını yansıtır ve
diğerlerini de absorbe eder. Örneğin bir cisim tüm dalga boylarını
yansıtıyorsa beyaz, tüm dalga boylarını absorbe ediyorsa da siyah
olarak görünür. Dalga boyları ışığın taşıdığı enerji miktarı ile ilgilidir.
Örneğin kırmızı ışığın taşıdığı enerji mavi ışığın taşıdığı enerjiden daha
azdır.

Su, ışığın içinden geçişi esnasında onu absorbe eder ve ısı enerjisine
çevirir. Bu esnada taşıdığı enerji miktarı en az olan, emilimden en çok
ve en çabuk etkilenen renk olacaktır. Su altında ilk kaybolan rengin
kırmızı olmasının nedeni budur.

İlk olarak kaybolan renk kırmızıdır. Ardından sırasıyla, turuncu, sarı,


yeşil ve mavi kaybolur. Derinlik daha da arttıkça ortam önce gri
tonlarında, daha sonra da tamamen siyah olarak görünür.

SES

Işık gibi, ses de dalgalar halinde hareket eden bir enerji formudur. Fakat ışık elektromanyetik enerji olmasına
rağmen, ses mekanik enerjidir.

Sesin iletimi, bulunduğu ortamın yoğunluğuna ve esnekliğine bağlıdır. Su, havaya oranla çok daha yoğun bir ortam
olduğu için, ses su ortamda havaya oranla 4 kat daha hızlı hareket eder. Hızlı hareket nedeniyle, ses her iki
kulağınıza da neredeyse aynı anda ulaşır. Dolayısı ile sesin geldiği yönü belirleyemezsiniz ve sesi çevreden veya
başınızın üstünden geliyormuş gibi algılarsınız.

10
ISI

Su ortamın yoğunluk farkından dolayı, su, ısıyı havaya oranla 20 kat daha fazla iletir. Bu nedenle hava ortamda
uzun süre üşümeyeceğiniz sıcaklıklarda, su içerisinde kısa sürede üşüyebilirsiniz.

Su ortamda ısı kaybı 3 şekilde gerçekleşir:

Kondüksiyon:
Doğrudan temasla gerçekleşen ısı transferidir. Dalıcıları en çok etkileyen ısı iletimi formu kondüksiyondur.

Konveksiyon:
Bir sıvı ısındığında yoğunluğu azalır. Vücudunuzundan su
ortama iletilen ısı ile vücudunuza yakın su kütlesi ısınır ve
yoğunluğu azalır. Yoğunluğu azalan sıvı yükselir ve
yoğunluğu fazla olan, daha soğuk su ile yer değiştirir.

Radyasyon:
Elektromanyetik dalgalar yolu ile oluşan ısı transferidir. Yani ısı ışıma yoluyla kaybedilir. Güneş veya ateş
gibi kaynaklardan hissedildiği gibi.

Dalıcıya yaptığı etkiye göre sıralayacak olursak;


Kondüksiyon - Konveksiyon - Radyasyon

YÜZERLİK

Bir cisim kendi ağırlığından fazla su taşırıyorsa yüzer ve “pozitif yüzerlikli” olarak adlandırılır. Eğer kendi ağırlığından
az su taşırıyorsa batar ve “negatif yüzerlikli” olarak adlandırılır. Cismin taşırdığı su miktarı kendi ağırlığına eşit ise,
cisim ne yüzer ne de batar ise “nötr yüzerlikli” olarak adlandırılır.

1 Litre Tatlı Su = 1 kg 1 Litre Tuzlu Su = 1,03 kg

Bu değerler Eğitmen Sınavı Soru Kitapçıklarında size verilecektir.

Bu konuyu ve konuya dair karşılaşabileceğiniz problemleri örneklerle açıklayalım;

Örnek 1:
Tatlı suda, 600 kg ağırlığında bir cismi yüzeye getirmek için kaldırma balonuna kaç litre hava doldurulmalıdır?

Çözüm 1:
Bu soruya cevap verebilmek için yeterli bilgiye sahip değiliz. Cismin ağırlığının yanı sıra, bu cismin batarken kaç litre
su taşırdığını da bilmemiz gerekir. Yani bu cisim 600 kilogramlık metal bir gülle de olabilir, bir ağaç gövdesi de…

11
Eğer soru şu şekilde olsaydı; “Tatlı suda, 600 kg ağırlığında bir cisim, 200 litre su taşırarak batmıştır. Cismi yüzeye
getirmek için kaldırma balonuna kaç litre hava doldurulmalıdır?”

Çözüm 1.1:
Önce cismin taşırdığı suyun ağırlık karşığını bulalım: 200 litre x 1 = 200 kg
Sonra cismin su altındaki yeni ağırlığını bulalım: 600 kg – 200 kg = 400 kg
Şimdi de bu yeni ağırlığı kaldırmaya yetecek hava hacmini bulalım: 400 kg ÷ 1 = 400 lt

Eğer cisim tuzlu suda batmış olsaydı;

Çözüm 1.2:
Önce cismin taşırdığı suyun ağırlık karşığını bulalım: 200 litre x 1,03 = 206 kg
Sonra cismin su altındaki yeni ağırlığını bulalım: 600 kg – 206 kg = 394 kg
Şimdi de bu yeni ağırlığı kaldırmaya yetecek hava hacmini bulalım: 394 kg ÷ 1,03 = 382,5 lt

Örnek 2:
Tatlı suda, 220 kg ağırlığında bir cisim, 70 litre su taşırarak, 20 metre derinliğe batmıştır. Cismi kaldırmak için
balona kaç litre hava doldurulmalıdır?

Çözüm 2: 70 litre x 1 = 70 kg 220 kg – 70 kg = 150 kg 150 kg ÷ 1 = 150 litre

Bu soruda cismin kaç metreye battığının bir önemi yoktur. Bu durum yalnızca ihtiyaç duyulan hava hacminin yüzeye
oranlanması gereken durumlarda önem kazanır(balonun yüzeyden gelen hava kaynağı ile doldurulması gibi).

Örnek 3:
Tuzlu suda, 150 kg ağırlığında bir cisim, 50 litre su taşırarak, 20 metre derinliğe batmıştır. Cismi kaldırmak için
balona doldurulması gereken hava hacminin yüzeydeki karşılığı kaç litredir?

Çözüm 3: 50 litre x 1,03 = 51,5 kg 150 kg – 51,5 kg = 98,5 kg 98,5 kg ÷ 1,03 = 95,63 litre

95,63 lt x 3 atm = 286,89 litre

Örnek 4:
50 kg ağırlığında bir cisim tatlı suda 300 litre su taşırmaktadır.
a) Bu cismin yüzerlik durumu nedir?
b) Cismi 10 kg negatif yüzerlikli hale getirmek için kaç kg ağırlık eklenmelidir?

Çözüm 4: a) 300 litre x 1 = 300 kg 50 kg – 300 kg = – 250 kg olduğuna göre cisim 250 kg pozitif yüzerliklidir.

b) 250 kg’lik bir yüzdürme kuvvetine 260 kg’lık bir karşı kuvvet uygularsanız cisim 10 kg negatif
yüzerlikli hale gelir.

12
BASINÇ – HACİM – YOĞUNLUK

Basınç

Atmosferik Basınç: Yüzeyde, atmosferin basıncı(üzerinize uyguladığı ağırlık) altındasınızdır. Bu değer deniz
seviyesinde 1 atm’dir.
Gösterge Basıncı(Su Basıncı): Yüzeydeki basınç hesaba katılmadan, sadece göstergede görünen basınçtır. Su
kütlesinin üzerinize uyguladığı ağırlık olarak da açıklanabilir. Bir diğer ismi de hidrostatik basınçtır.
Ortam Basıncı: Atmosferik basınç + gösterge basıncı
Mutlak Basınç: Atmosferik basınç + gösterge basıncı

Ortam basıncı ve mutlak basınç aynı anlama gelmektedir.

BASINÇ DEĞİŞİMİ TATLI SUDA TUZLU SUDA


Her 1 metre için 0,097 atm 0,1 atm
Her 10 metre için 0,97 atm 1 atm

Örnek 1:
Tatlı suda, 24 metre derinlikteki gösterge basıncı ve ortam basıncı nedir?

Çözüm 1: Gösterge Basıncı: 24 x 0,097 atm = 2,32 atm


Ortam Basıncı: 2,32 atm + 1 atm = 3,32 atm

Örnek 2:
Tuzlu suda, 17 metre derinlikteki su basıncı(hidrostatik basınç) ve mutlak basınç nedir?

Çözüm 2: Su Basıncı(Hidrostatik basınç): 17 x 0,1 atm = 1,7 atm


Mutlak Basınç: 1,7 atm + 1 atm = 2,7 atm

Örnek 3:
Tatlı suda, 32 metre derinlikteki ortam basıncı nedir?

Çözüm 3: Ortam Basıncı: (32 x 0,097 atm) + 1 atm = 4,1 atm

Basınç – Hacim İlişkisi

Bildiğiniz üzere, basınç ve hacim arasında ters orantı vardır. Bir başka deyişle, basınç ne kadar artarsa hacim de o
oranda azalır.

İki farklı basınçta, hacim üzerindeki değişimi açıklamak istersek: Birinci durumdaki basınç-hacim ilişkisi, ikinci
durumdaki basınç-hacim ilişkisine eşit olacaktır.

P: Basınç
V: Hacim P1 x V1 = P2 x V2
13
Örnek 1:
Yüzeyde hacmi 15 litre olan, esneyebilir bir cisim tuzlu suda 20 metre derinliğe indirildiğinde yeni hacmi ne olur?

Çözüm 1: P1: 1 atm(yüzey) V1: 15 lt = P2: (20 x 0,1) + 1 = 3 atm V2: ?

1 x 15 = 3 x V2

V2 = (1 x 15) ÷ 3 = 5 lt

Örnek 2:
Tatlı suda, 23 metre derinlikte, 20 litre hacme sahip bir balon, 13 metre derinlikte ne kadar hacme sahip olur?

Çözüm 2: P1: (23 x 0,097) + 1 = 3,23 atm V1 = 20 lt 3,23 x 20 = 2,26 x V2


P2: (13 x 0,097) + 1 = 2,26 atm V2 = ? (3,23 x 20) ÷ 2,26 = V2 V2 = 28,58 lt

Basınç – Yoğunluk İlişkisi (Derinlik – Hava Tüketimi İlişkisi)

Basınç ve yoğunluk arasında doğru orantı vardır. Bir başka deyişle; basınç arttıkça yoğunluk da artar.

Bu durum, derinlik arttıkça hava tüketiminin artmasına sebep olur.

Örnek 1:
Deniz yüzeyinde, tüpten soluduğunda dakikada 2 bar hava harcayan bir dalıcı, 30 metrede, dakikada kaç bar hava
harcar?

Çözüm 1: 1 atm’de 2 bar harcıyorsa Cevap: 8 bar

4 atm’de ? _

Örnek 2:
Tatlı suda, 10 metre derinlikte dakikada 50 litre tüketen bir dalıcı, 40 metre derinlikte dakikada kaç litre hava
tüketir?

Çözüm 2: P1: (10 x 0,097)+1 = 1,97 atm P2: (40 x 0,097) + 1 = 4,88 atm

1,97 atm’de 50 litre tüketiyorsa Cevap: 123,85 litre

4,88 atm’de ? _

14
Basınç – Hacim – Sıcaklık İlişkisi

Gazlar, sıcaklık arttıkça genleşirler. Eğer gaz, balon gibi esnek bir kabın içindeyken sıcaklık artışı gerçekleşirse, kabın
hacmi artar. Ancak gaz, tüp gibi esnek olmayan bir kabın içindeyken sıcaklık artışı gerçekleşirse, tüp
genleşmeyeceği için, tüp içindeki gazda gerçekleşen hacim artışı, basıncı arttırır.

Örneğin, oda ısısında belirli bir miktar hava ile doldurduğunuz bir balonu, bir süre dondurucuda bekletirseniz,
balonun hacminde azalma olduğunu görürsünüz. Ya da 200 bar basınçla doldurulmuş bir dalış tüpünü, oldukça
sıcak bir günde, uzun süre güneşli bir ortamda bırakırsanız, tüp basıncının 200 bar’dan daha yüksek olduğunu
görürsünüz.

Sıcaklık artışının bir başka nedeni de sıkışmadır. Bu durumu en iyi açıklayan örnek tüp dolumudur. Örneğin dolum
esnasında ısınan bir tüpü, basınç 200 bar’a ulaştığında sistemden ayırırsanız, bir süre sonra, tüpün sıcaklığı ortam
sıcaklığına ulaştığında, basıncın 200 bar’dan daha az olduğunu görürsünüz.

Dalış tüplerinde,
her 1 derecelik sıcaklık değişimde, 0,6 atm’lik basınç değişimi gerçekleşir.

Örnek:
Güneş ışığı altında, 20 derece hava sıcaklığında, 200 atm basınç ile doldurulmuş bir tüp, 0 dereceye getirildiğinde
hacmi ve basıncı ne olur?

Cevap: - Hacim: Tüp esnek bir kap olmadığı için hacmi değişmez.
- Basınç: 20 derece x 0,6 atm = 12 atm 200 atm – 12 atm = 188 atm

Kısmi Basınç

Bir gaz karışımının toplam basıncı, o karışımı meydana getiren gazların kısmi basınçlarının toplamına eşittir.

Hava karışımının içinde yaklaşık olarak %80 oranında azot(nitrojen) ve %20 oranında da oksijen olduğunu biliyoruz.
Basınç artışıyla beraber, oranlarda herhangi bir değişim olmaz ancak fizyolojik etki değişir.

Konunun daha net anlaşılması için aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.

Hava İçin Kısmi Basınç Tablosu


Derinlik Basınç Nitrojen Kısmi Basıncı(%80) Oksijen Kısmi Basıncı(%20)
0m 1 atm 0,8 atm 0,2 atm
10 m 2 atm 1,6 atm 0,4 atm
20 m 3 atm 2,4 atm 0,6 atm
30 m 4 atm 3,2 atm 0,8 atm
40 m 5 atm 4,0 atm 1,0 atm
50 m 6 atm 4,8 atm 1,2 atm
60 m 7 atm 5,6 atm 1,4 atm
70 m 8 atm 6,4 atm 1,6 atm
80 m 9 atm 7,2 atm 1,8 atm

15
Örnek:
%21 oksijen, %78 nitrojen ve %1 karbondioksit içeren bir karışım, denizde, 24 metre derinlikte solunduğunda
oksijen gazının kısmi basıncı nedir?

Cevap: %21’lik oksijen oranının yüzeydeki kısmi basıncı 0,21 atm’dir. Bu oranın dalış derinliğimizin basıncı olan
3,4 atm [(24 x1) + 1] ile çarptığımızda, bu derinlikteki oksijen kısmi basıncını buluruz. 0,21 x 3,4 = 0,714 atm

Deniz seviyesinde, yukarıdaki gibi bir karışımın içindeki gaz yüzdeleri(NŞA) dalıcı üzerinde bir etki yapmamasına
rağmen, derinlik artışıyla beraber artan kısmi basınç sebebiyle, bu gazların derindeki fizyolojik etkileri farklı olur.
Gazlar, tiplerine ve sahip oldukları yüzdeye bağlı olarak, derin suda(daha yüksek basınçta) narkotik veya toksik
etkiler gösterebilirler.

Örneğin; % 1’lik oranda karbonmonoksit içeren bir dalış tüpündeki havayı, vücut su yüzeyinde tolare edebilir.
Ancak aynı karışım 40 metre derinlikte solunduğu zaman, %1’lik oran değişmemesine rağmen, artan kısmi basınç
sebebi ile karbonmonoksitin fizyolojik etkisi % 5’lik bir orana eşit olacaktır. Vücut bu oranı tolare edemezse
“karbonmonoksit zehirlenmesi” gerçekleşir.

Satürasyon – Süpersatürasyon – Desatürasyon

Atmosfer %80 nitrojen barındırdığı için, deniz seviyesinde, dokularınızdaki nitrojen kısmi basıncı 0,8 atm, toplam
gaz basıncı ise 1 atm’dir(nitrojen + oksijen + diğer).

Deniz seviyesinde dokularınız “satüre” durumdadır. Derinde solunum yaparken, dalıcının dokularındaki gaz basıncı,
o ortamda solunan gaz basıncından daha azdır. Ancak dalıcı yeteri kadar aynı derinlikte kalırsa, dokular ve ortam
basıncı arasındaki fark eşitlenir. Yani dokular tekrar satüre hale gelirler. Bu durumun oluşması için saatler
gerekmektedir.

Çıkışta ise ortam basıncı azalmaya başlar ve dokulardaki gaz basıncı, ortam basıncından daha fazla olur. Bu durum
“süpersatürasyon” olarak adlandırılır. Çıkış sırasında belirli bir hızın korunması ve belirli derinliklerde bekleme
yapmanın nedeni, dokulardaki yüksek gaz basıncının, tekrar o ortamda solunan gazın basıncına ulaşmasını
sağlamaktır. Bir başka deyişle; süpersatüre olmuş dokuları tekrar satüre hale getirmektir.

Satüre veya süpersatüre bir sıvı veya dokudan gerçekleşen azalma ve atılma durumu ise desatürasyon olarak
adlandırılır.

16
FİZYOLOJİ
Dolaşım ve Solunum Sistemleri

Vücudun ihtiyacı olan oksijenin temini, dolaşım ve solunum sistemlerinin beraber çalışması ile mümkündür.
Oksijen, kırmızı kan hücrelerinde(alyuvarlar) bulunan hemoglobin sayesinde taşınır.

Beyaz kan hücreleri(akyuvarlar) enfeksiyonlarla mücadele eder, plazma ise proteinleri, çözünmüş gazları,
aminoasitleri, karbonhidratları, yağları, antikorları vs. bileşenleri taşır.

Plazma aynı zamanda çok az oranda oksijen de taşır ancak bu oran kırmızı kan hücreleri ile kıyaslanabilecek
boyutta değildir. Eğer kırmızı kan hücreleri olmasaydı, sadece plazmanın oksijen taşıma kapasitesi ile vücudun
ihtiyacı olan oksijeni sağlayabilmek için, dolaşım sisteminin 15-20 kat daha hızlı çalışması gerekirdi.

Solunum sırasında oluşan karbondioksitin vücuttan atılma


aşamasında karbondioksit, hem hemogllobin hem de plasma
tarafından taşınır. Hemoglobin toplam CO2 miktarının %20’sini
taşırken, geri kalan kısmı plasma tarafından taşınır. Plasmanın
yüksek oranda karbondioksit taşıması, karbondioksitin reaksiyonla
bikarbonata dönüşmesi ve akciğerlere ulaştığında tekrar
karbondioksite dönüşmesi sayesinde mümkündür.

Solunum sistemi, dolaşım sistemi ile beraber çalışarak, gaz değişimi


için gerekli ortamı sağlar. Vücuda giren gazlar akciğerlerdeki bronş
ve bronşcuklardan geçerek alveollere gelir. Alveollerden ise kana
geçer. Dolaşımın devamında açığa çıkan CO2 tekrar alveollere ulaşır
ve tekrar solunum sistemi vasıtası ile vücuttan atılır.

Nefes alma refleksi beyin tarafından yönetilir ve nefes alma ihtiyacını belirleyen şey CO2 seviyesindeki artıştır.

Ölü hava boşluğu

Ölü hava boşluğu; solunum sonrasında halen kullanılmış hava, yani


CO2 barındıran boşluklardır. Bunlar akciğerinizin belirli bir hacmi,
soluk borunuz, genziniz, ağzınız, regülatörünüz ve şnorkelinizdir.

Nefes aldığınızda, ölü hava boşluklarındaki karbondioksit de taze


havayla beraber solunum sistemine ve dolaşım sistemine gider.

Derin nefes almanın en önemli sebebi, ölü hava boşluklarının


barındırdığı karbondioksiti minimuma indirerek, solunum ve
dolaşım sistemine, oksijen seviyesi yüksek taze havanın
sağlanmasıdır. Eğer kısa ve hızlı solunum yaparsanız, içindeki
karbondioksit miktarı yüksek bir karışım solumuş olursunuz.

Scuba ekipmanı ile nefes alırken gaz akışı daha yoğun bir halde
gerçekleşir. Derin ve yavaş nefes almanın bir diğer önemli sebebi ise
solunum direncini minimuma indirmek ve en az eforla solunumu
gerçekleştirmektir.

17
Nefes Tutma ve Serbest Dalış

Bir serbest dalıcı, soğuk suya girdiğinde nabız ritmi yavaşlar. Karada nefes tutan bir insanın nabız ritmi artmasına
rağmen suda nefes tutan bir kişinin nabzı yavaşlamaktadır. Bu durum “memeli dalış refleksi” olarak da adlandırılır.
Bu refleksin çalışabilmesi için yüz suyun içinde olmalıdır. Bir çok su memelisinin uzun süre nefes tutabilmesi de bu
sayede mümkündür.

Nefes tutma sırasında oksijen gereksinimini azaltmak için, enerji tüketimini sınırlamak, yavaş ve düzenli hareket
etmek gerekir. Serbest dalış öncesinde oksijen solumak veya hiperventilasyon yapmak karbondioksit oranını
azaltsa da oksijen gereksinimini azaltmaz. Oksijen gereksinimini azaltmak ancak enerji tüketimini azaltmakla
mümkündür.

Hiperventilasyon

Hiperventilasyon yaparak, yani serbest dalıştan önce 3 – 4 kez derin ve hızlı nefesler alarak, dolaşım sistemindeki
karbondioksit seviyesini azaltmak mümkündür. Böylece nefes alma ihtiyacını geciktirebilirsiniz. Ancak gereğinden
fazla hiperventilasyon yapmak(3-4 nefesten fazla) veya bilinçsizce hiperventilasyon yapmak karbordioksit
seviyesinin aşırı düşmesine sebep olabilir. Böyle bir durumda nefes alma refleksi tetiklenmeyeceği veya çok geç
tetikleneceği için, kişi sualtında limitlerinin üzerinde kalır ve çıkışta da azalan oksijen kısmi basıncı sebebiyle sığ su
bayılması yaşayabilir. Dolayısıyla iki tip hiperventilasyondan söz edebiliriz;

Olumlu (Bilinçli ve İstemli) Hiperventilasyon Olumsuz (Yanlış ve Bilinçsiz) Hiperventilasyon


Derin, hızlı ve sık bir şekilde 3-4 defa solunur 3-4 defadan fazla solunur
CO2 seviyesini verimli şekilde azaltır CO2 seviyesini tolere edilebileceğinden fazla azaltır
Sığ su bayılmasına sebep olabilir

Hipokapni(hypocapnia)

Kandaki karbondioksit seviyesinin normalin altına inmesi anlamına gelir. Ya da kısaca düşük karbondioksit seviyesi
diyebiliriz. Olumlu veya olumsuz hiperventilasyon sonucunda oluşur ve hipoksiye sebep olur. Aynı zamanda
bradikardi(kalp atışlarının yavaşlaması, - bazı kaynaklarda barokardi olarak da geçer ) sebebiyle de oluşabilir.

Hiperkapni(hypercapnia)

Kandaki karbondioksit seviyesinin normalin üstüne çıkması anlamına gelir. Ya da kısaca yüksek karbondioksit
seviyesi diyebiliriz. Hızlı ve sık solunum, kullanılmış hava solumak, atlamalı nefes alma, nefes tutma ve tam olarak
nefes vermeme sebebiyle oluşabilir.

Daha önce de belirtildiği üzere; ölü hava boşluklarındaki karbondioksitin solunan karışım içinde yüksek bir değere
sahip olması, nefes alma ihtiyacını tetikleyecek ve solunumu daha da hızlandıracaktır. Hiperkapni oluşumunun
önüne geçmek için derin ve yavaş solunum çok önemlidir. Dolayısıyla tüplü dalışta, zorlayıcı şartlardan ve aşırı
aktiviteden kaçınmak en doğru seçimdir. Tükenme oluşması durumunda yapılması gereken en önemli şey aktiviteyi
durdurup solunum normale dönene kadar beklemek ve dinlenmektir.
Belirtileri:

- Baş ağrısı - Solunumda hızlanma


- Halsizlik ve aşırı yorgunluk - Hava açlığı

18
Karbonmonoksit Zehirlenmesi

Karbonmonoksit zehirlenmesinin temel sebebi, kompresörlerde oluşan mekanik arızalar, kompresör filtrelerinin
değiştirilmemesi ve dolum yapılan ortamdaki hava kalitesidir. Dolum yapılan ortamda egzost gazı, ateş ve kirliliğe
neden olabilecek herhangi bir unsur bulunmamalıdır. Örneğin benzinli veya dizel kompresörlerle dolum yaparken,
rüzgarın yönü hesaba katılmalı ve kompresörden çıkan egzost gazının emiş filtresine ulaşamayacağına emin olmak
gerekir.

Karbonmonoksit tek başına, tat ve kokudan yoksundur. Ancak filtre sisteminin doğru çalışmaması sonucu yağ veya
yağ buharının da solunan havaya karışması durumunda tat ve koku algılanır.

Karbonmonoksitin çok tehlikeli olmasının en önemli sebebi, hemoglobine tutunma oranının oksijenden 200 kat
daha fazla olması ve dolaşım sisteminden atılmasının 8-12 saat sürmesidir.

Dolayısıyla karbonmonoksit içeren bir karışımın solunması durumunda, dokuların ihtiyaç duyduğu oksijeni
hemoglobin taşıyamaz. Bu durumda dokuların ihtiyacı olan oksijen plazmada çözünerek dokulara ulaştırılır. Bu
durum da karbonmonoksit zehirlenmesinin sualtında algılanmasını zorlaştırır.

Dalıştan önce sigara içmek karbonmonoksit seviyesinin normal değerlerden 3 - 12 kat daha yüksek olmasına sebep
olur. Bu nedenle oksijen transferi ve karbondioksit eleminasyonu zorlaşır.

Karbonmonoksit zehirlenmesinin belirtileri:

- Baş ağrısı - Halsizlik


- Baş dönmesi - Mide bulantısı

En ayırıcı belirti: Dudaklarda ve tırnaklarda koyu kırmızı renk

Karbondioksit gazı(CO2) metabolik faaliyet sonucunda üretilirken,


karbonmonoksit(CO) dış etkenler(egzost vs.) tarafından üretilir.

Bradikardi (bradycardia - kalp atışlarının yavaşlaması)

Daha önce de bahsettiğimiz üzere, soğuk su, kalp atışlarının yavaşlamasında önemli bir etkiye sahiptir(memeli dalış
refleksi). Bradikardinin bir diğer sebebi de karodit sinüs refleksidir. Bradikardi bazı kaynaklarda “barokardi” olarak
da adlandırılır.

19
Karodit Sinüs Refleksi

Bazı kaynaklarda “karotis sinüs sendromu” olarak da geçen bu rahatsızlığa


sebep olan şey boyun bölgesinin sıkan dalış elbisesi veya başlık
kullanmaktır.

Dalış harici durumlarda, eğer kan basıncında aşırı bir artış olursa, beyin
reseptörler (karotis sinüs) aracılığı ile bunu algılar ve kalp atışlarını
yavaşlatarak kan basıncını dengelemeye çalışır.

Boyun bölgesini sıkan dalış elbisesi veya başlık kullanımı, reseptörler


tarafından kan basıncının artması olarak algılanabilir. Bu durumda beyin,
arttığı algılanan kan basıncını düzenlemek için kalp atışlarını yavaşlatabilir.
Ancak, gerçekte kan basıncı artmadığı için kalp gerekmediği halde yavaşlar
ve bir süre sonra beyne giden kan ve oksijen miktarındaki azalma sebebi ile
bayılma ve bilinç kaybı gerçekleşebilir.

Hipoksi(hypoxia) ve Anoksi(anoxia)

Hipoksi, kandaki oksijen seviyesinin normalin altına düşmesi demektir. Ya da kısaca oksijen azlığı da diyebiliriz.
Oluşum sebebi, dalıcının karbondioksit seviyesinin solunum ihtiyacını tetikleyecek seviyenin altında olmasıdır.
Solunum ihtiyacı oluşmadan önce dokular ihtiyacı olan oksijeni tüketirler ve bu durum herhangi bir ön belirti
olmadan dalıcının bayılmasına sebep olur.

Hipoksi sadece bayılmaya sebep olmaz, aynı zamanda dokularda hasara da sebep olabilir(özellikle sinirlerde).
Oksijen açlığı yaşayan dokuların fonksiyonları durabilir. Hipoksinin yüksek seviyelere ulaşması ve ciddi doku
hasarlarına sebep olması durumu ise anoksi, yani oksijen yokluğu olarak adlandırılır.

Hiperoksi(hyperoxia) ve Oksijen Zehirlenmeleri

Hiperoksi, kısaca yüksek oksijen seviyesi olarak açıklanabilir. Bu durum solunum sisteminde ve sinir sisteminde
farklı oksijen zehirlenmelerine sebep olabilir. Rekreasyonel dalışta daha tehlikeli olan zehirlenme türü MSS oksijen
zehirlenmesidir.

- Pulmoner(Akciğer) Oksijen Zehirlenmesi


0,5 atm üzerindeki oksijen kısmi basıncına çok uzun süre maruz kalındığında ortaya çıkabilir.
Dolayısıyla belirleyici nokta, solunan karışım içindeki oksijen miktarı ve kısmi basıncının ne kadar
yüksek olduğudur(bkz. zenginleştirilmiş hava ve teknik karışım gaz dalışları).

Pulmoner Oksijen zehirlenmesinin semptomları; öksürük, gırtlakta ve akciğerlerde yanma hissi,


geçici görme problemleridir(miyopi). Gerçekleşmesi durumunda dalışa bir süre ara vermek gerekir.
Normal oksijen basıncına(0,21 atm) dönüldükten sonra, vücut belirli bir sürede kendi kendini tedavi
eder ve semptomlar ortadan kalkar.

20
- Merkezi Sinir Sistemi Oksijen Zehirlenmesi
Pulmoner oksijen zehirlenmesi dalıcı için ciddi problemler yaratmamasına karşın MSS oksijen
zehirlenmesi boğulma ile sonuçlanabilir. Rekreasyonel dalışta emniyetli oksijen kısmi basıncı sınırı
1,4 atm, acil durumlarda ise 1,6 atm’dir. Bu miktarların üzerinde kısmi basınca sahip oksijen
solumak MMS üzerinde etkiye sahiptir.

MSS Oksijen Zehirlenmesinin Semptomları:VENTID

- Görme problemleri: Tünel görüşü ve bulanık görme V – Vision


- Kulak çınlaması E – Ears
- Mide bulantısı N – Nausea
- Seğirme ve kasılmalar(genellikle yüz çevresinde) T – Twitching
- Sinirlilik hali I – Irritability
- Baş dönmesi(oryantasyon kaybı ve vertigo) D – Dizziness

Bu semptomlar sonrasında yapılması gereken şey oksijen kısmi basıncını, yani derinliği azaltmaktır.
Semptomlar sonrasında kasılmalar artarak dalıcının regülatörünü kaybetmesine ve boğulmasına
sebep olabilir.

MSS oksijen zehirlenmesi, oksijen miktarı zenginleştirilmiş karışımlarla(nitrox vb.) dalış yaparken,
hava limitlerinin altındaki derinliklerde gerçekleşebileceği için, dalıcılar derinlik limitleri konusunda
muhafazakar davranmalıdır.

Oksijen kullanımı ile ilgili sınırlamalar sadece


kısmi basınçla ilgili değildir. Bir dalıcının belirli
kısmi basınçlarda, 1 dalışta veya 1 günde
kullanabileceği oksijen miktarı da sınırlayıcıdır.

Yandaki NOAA(US National Oceanic and


Atmospheric Administration) tablosu bu duruma
bir örnektir.

Nitrojen Narkozu(Gaz Narkozu)

Belirli bir değerin üzerindeki nitrojen kısmi basıncına maruz kalmak, merkezi sinir sisteminde narkotik(anestezik)
etkiye sahiptir.

Nitrojen narkozu yaklaşık 30 metre ve sonrasında oluşmaya başlar ve bu etki ile sinir hücreleri arasındaki elektrik
transferinde atlamalar gerçekleşir. Bu durum beyindeki algı ve koordinasyon yapılarını etkiler ve sinir hücreleri
arasındaki veri transferi yavaşlar. Rekreasyonel dalışın önerilen derinlik limitinin 30 metre olmasının en önemli
sebebi budur. Etkisi veya şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterir.

Semptomları:
- Algı ve tepkide gecikme
- Koordinasyon eksikliği
- Emniyet kurallarını önemsememe ve kendine aşırı güven
- Daha derine gitme isteği
- Korku, çoşku, mutluluk veya panik gibi hisler

21
Yapılan testlerde, rekreasyonel dalış limitlerinin oldukça üzerinde olan 60 metre derinliğinde, nitrojen narkozu
etkisindeki dalıcılarda, şiddetli baş dönmesi, sersemlik, görsel ve duyusal halisünasyonlar, panik, paranoya ve
depresyon gözlenmiştir.

Kısaca; nitrojen narkozunun göstergesi “derinde normal olmayan davranışlar” ya da “aptalca hareketlerdir”
diyebiliriz.

Yüksek Basınç Sinirsel Sendromu

Teknik dalışta ve sanayi dalgıçlığında, helyum kullanımı narkozu azaltmaktadır, ancak derinde oluşan başka bir etki
de yüksek basınç sinirsel sendromudur. Bu durumun etkileri, solunum gazındaki nitrojen ve helyum miktarların
bağlı olarak, en sığ 90 metre civarında ortaya çıkabilir. Ama genellikle 120 metreden daha derinde gözlemlenir.

YBSS de nitrojen narkozu gibi merkezi sinir sistemini etkiler ancak farklı semptomlar gösterir. Bunlar; ellerde
titreme, bulantı, kramp, vertigo ve koordinasyon kayıplarıdır.

YBSS’nin oluşum nedeni tam olarak bilinmese de, etkilerini azaltmak için genellikle karışıma bir miktar nitrojen
eklenir(bazı durumlarda hidrojen).

Vücut Sıcaklığı İle İlgili Rahatsızlıklar

Hipertermi

Hipertermi vücut sıcaklığının artışı anlamına gelir. Normal şartlar altında genellikle dalıştan önce veya
dalıştan sonra, dalıcının dalış elbisesi ile sıcak bir ortamda beklemesi, efor harcaması ve artan vücut
sıcaklığının vücudu terkedememesi sonucunda oluşur.

Ortalama 37 derece seviyelerinde olan vücut sıcaklığı artmaya başladığında, kalp ritmi, nabız şiddeti ve
solunum artar, kan, vücudun soğuması için, hızlıca deri altındaki kılcal damarlara gönderilir.

Sıcaklık artışı(hipertermi), sıcaklık bitkinliği ve sıcaklıkı çarpması(havale) şeklinde gerçekleşebilir. Havale,


sıcaklık bitkinliğinin ileri aşamasıdır ve vücudun soğutma mekanizması çökmüştür.

Sıcaklık bitkinliğine dair semptomların oluşması durumunda, kişi koruyucu elbisesini çıkartmalı, gölge ve
serin bir bölgeye geçmeli, efor harcamasını azaltmalı ve bol su içmelidir.

Sıcaklık Bitkinliği(Yorgunluğu) Sıcaklık Çarpması(Havale)

Zayıf ve hızlı solunum Kesik solunum


Zayıf ve hızlı nabız Güçlü ve hızlı nabız
Soğuk ve nemli cilt Kızarık ve sıcak cilt
Terleme Terleme gerçekleşmez
Bulantı Beyin fonksiyonlarını olumsuz etkiler
Bitkinlik Hayati tehlikesi vardır

22
Hipotermi

Hipotermi, vücut sıcaklığındaki aşırı düşme olarak tanımlanır. İlk aşamada kontrol edilemeyen titreme ve
koordinasyon kayıpları ile kendini gösterir. Bu aşama hafif hipotermi olarak adlandırılır. Dalış esnasında bu
semptomların oluşması durumunda, kişinin dalışı bitirmesi, ıslak tüm ekipmanlardan kurtulması, sıcak
tutacak kıyafetler veya battaniye gibi kalın eşyalarla vücut sıcaklığını koruması ve sıcak içecekler(alkolsüz)
tüketmesi gerekir.

Şiddetli hipotermi durumu ise ilerleyen aşamalarda ortaya çıkar. Hayati risk içeren bu durumda, dalıcı
üşüme hissini kaybeder, çünkü havale durumunda olduğu gibi, vücudun kontrol mekanizması çökmüştür ve
vücut kendini ısıtma faaliyetlerini durdurmuştur. Dolayısıyla vücut sıcaklığı hızlı bir şekilde düşmeye başlar.
Bu durumda bilinç kaybı, koma hatta ölüm bile gerçekleşebilir.

Barotravmalar

Bu terim basınç değişikliğine bağlı olarak oluşan rahatsızları tanımlamak için kullanılır. Dolayısı ile herhangi bir
barotravma ancak, vücuttaki hava boşluklarının ve ekipman kullanımı sebebiyle oluşan hava boşlukların
eşitlenmemesi veya bu boşluklara hava giriş çıkışının gerçekleşememesi sebebi ile oluşur.

Barotravlar, hem artan basıncın etkisiyle(inişte), hem de azalan basıncın etkisiyle(çıkışta) oluşabilir.

Kulak

Dış kulak, kulak kepçesi ile başlayıp ve kulak yolu ile, kulak zarına kadar devam eden bölgedir. Orta kulak, kulak zarı
ile başlayan, salyangoz, yuvarlak pencere, oval pencere ve yarım daire kanallarının bulunduğu iç kulağa kadar
devam eden bölgedir. Orta kulak aynı zamanda östaki borusu ile genize bağlanır ve basınç değişikliklerinden en
çok etkilenen bölgedir.

Dış kulak herhangi bir cisim ile tıkanmadığı sürece kapalı bir odacık niteliği taşımaz ve basınç değişiklerinden
etkilenmez. İç kulak ise sıvı ile dolu olduğu için basınç değişiklerinden direkt olarak etkilenmez.

Orta kulak ile ilgili eşitleme problemlerin en sık gözlemlendiği durumlar hastalık ve alerjilerdir. Bunun dışında,
artan basınçla beraber oluşan vakum kuvveti de östaki borusunun cephelerini birbirine yapıştırıp eşitlemeyi
imkansız hale getirebilir.

23
Kulak Barotravmaları

Orta Kulak Barotravması(Sıkışması)

Eşitleme yapmayan/yapamayan bir dalıcının inişi sırasında,


artan hidrostatik basınç(su basıncı), kulak zarını eşitlenmemiş
hava boşluğuna(orta kulak) doğru iterek ve orta kulak
boşluğunda vakum etkisi yaratarak, keskin bir acıya sebep olur.
Eğer orta kulakta oluşan vakum, hava eklenerek
dengelenmezse, hidrostatik basıncın etkisiyle, vücut sıvıları ve
kan orta kulak boşluğuna dolmaya başlar.

Genellikle, uygun tedavi ile iyileşme sağlanır ancak tedavi


edilmemesi durumunda ağır hasarlara ve enfeksiyona bağlı
duyma kayıplarına sebep olabilir.

Kulak Zarının Yırtılması

Eğer dalıcı eşitleme olmadan çok hızlı bir iniş yaparsa, artan hidrostatik basınç, sıvı birikimini gerçekleştiremeden
önce, kulak zarında hasarlar oluşabilir. Bu durumda önce çok şiddetli ve keskin bir ağrı oluşur ardından da
eşitlenmesi gereken bir hava boşluğu kalmadığı için rahatlama gerçekleşir.

Dış ortamdaki su ısısı vücut ısısından daha düşük olacağı için, yırtılma veya çökme olan bölgeden geçen soğuk su,
orta kulağa ulaşıp, yarım daire kanallarına temas ederek vertigo(baş dönmesi) yaşanmasına sebep olabilir. Su ısısı
vücut ısısıyla eşitlendiği zaman vertigo etkisi yok olur.

Kulak zarında oluşan hasarların büyük çoğunluğunda iyileşme gerçekleşir. Ancak dış ortamdan gelen su ile taşınan
yabancı maddeler enfeksiyon veya duyma kayıplarına sebep olabilirler. Herhangi bir kulak zarı hasarında kişi
mutlaka doktor kontrolünden geçmelidir.

Ters Sıkışma

Ters sıkışma, çıkış sırasında, azalan basıncın etkisiyle oluşur. Basınç azalınca, orta kulakta artan hava hacmi eğer
östaki borusundan çıkış yapamazsa ters sıkışma gerçekleşir. Bu durum genellikle soğuk algınlığı, üst solunum yolu
enfeksiyonu veya alerji problemi olan kişilerin ilaç kullanarak dalış yapmaları veya çıkış esnasında eşitleme
denemesi sebebiyle oluşur. Bu durumun gerçekleşmesini önlemenin en doğru yolu herhangi bir hastalık veya
alerjiye sahipken dalış yapmamaktır.

Ters sıkışmanın gerçekleşmesi durumunda yapılması gereken şey, sıkışma hissi kaybolana kadar derinlik arttırıp
tekrar yavaş bir şekilde yükselmeyi denemektir. Bazı dalıcılar, burunları kapalıyken nefes almaya çalışarak da bu
problemi çözdüklerini bildirmişlerdir.

24
Kulak Tıkaçları ve Elbise Başlıkları

Kulak yolu, kulak kepçesinden başlayıp kulak zarına kadar


devam eden açık bir kanaldır. Tıkaç kullanmak(scuba dalışları
için tasarlanmış olanlar hariç), kulak yolunda doğal olmayan,
kapalı bir hava boşluğu oluşmasına sebep olur. Bu tip
boşluğun eşitlemek mümkün değildir böyle bir durumda hem
kulak yolunda doku hasarları hem de kulak zarında hasarlar
oluşabilir. Scuba dalışında kesinlikle tıkaç kullanmamak
gerekir.

Sık oturan başlıklar da tıkaca benzer bir etki yapabilirler.


Böyle bir durumda yapılması gereken şey başlığı biraz
aralayarak, başlığın içine su girmesini sağlamaktır.

Yuvarlak Pencere Hasarı(Yırtılma)

Eğer dalıcı eşitleme yapmakta geç kalır ve daha sonra bu


durumun üstesinden gelmek için şiddetli ve uzun valsalva
yapmaya çalışırsa, iç kulakta, salyangoz yapı üzerindeki yuvarlak
pencerede yırtılma oluşabilir.

İniş sırasında artan hidrostatik basınç sebebiyle kulak zarı içeri


doğru itilir. Bu durumda çekiç-örs-üzengi kemiklerini hareket
ettirerek iç kulaktaki oval pencere üzerinde baskı oluşturur ve sıvı
ile dolu olan salyangoza bu kuvveti aktarır. Oval pencere
tarafından iletilen basınç ile yuvarlak pencere dışarı doğru itilir.
Bu aşamada kuvvetli ve uzun süreli valsalva denemesi, vücudun iç
basıncını arttırarar ikinci bir kuvvet oluşturur. Bu iki kuvvetin
birleşmesi de yuvarlak pencerede hasara sebep olabilir.

Yırtılmanın gerçekleşmesi durumunda, iç kulak sıvı kaybedeceği için, ciddi denge kaybı, vertigo(baş dönmesi),
bulantı, koordinasyon kaybı ve duyma kaybı gerçekleşebilir.

Sinüs Barotravması

Sinüs barotravmaları da, orta kulak barotravmasında


olduğu gibi, soğuk algınlığı, üst solunum yolu
enfeksiyonları ve alerjiler sebebi ile gerçekleşir.

Sinüsler, yapısal olarak da orta kulakla


benzeşmektedir. Yani sinüs, hava kanalı olan bir
odacıktır.

25
Sinüs kanalının tıkanması, sinüsü kapalı bir odacık
haline getirir ve eşitlenme şansını ortadan kaldırır.
Sinüslerin eşitlenmemesi ve basıncın artmaya devam
etmesi durumunda ağrı hissedilir ve sinüs içerisinde
oluşan vakum kuvveti sinüs dokularına zarar verir.

Artan basıncın etkisiyle, acının ortadan kalktığı


durumlar, kimi dalıcılar tarafından“rahatlama” olarak
açıklansa da oldukça tehlikelidir. Sinüste oluşan
hasarın yanı sıra dış ortamdan taşınabilecek bakteri ve
tehlikeler sebebi ile uzun tedaviler gerektirecek
problemler yaşanabilir.

Sinüslerde de, orta kulakta olduğu gibi ters sıkışmalar


yaşanabilir. İlaç kullanarak dalış yapmamak bu noktada
da önem kazanmaktadır.

Akciğer Barotravmaları

Akciğer Sıkışması

Serbest dalışta, belirli bir derinlikten sonra, akciğer hacminin


normalin altına inmesi ile alveollerde ve diğer akciğer dokularında
sıkışma, yapışma ve deformasyon olmasıdır.

Uzmanlar bu durumun 40 metrenin altında gerçekleşeceğini


savunmaktadırlar. Ancak günümüzde, 200 metreden daha derine
yapılan rekor denemeleri görmekteyiz. Bu denemelerde akciğer
sıkışmasının gerçekleşmemesinin sebebi sürenin nispeten kısa
olmasıdır. Aynı zamanda göğüs kafesi ve diyaframda da oluşan
hacim azalması akciğerlerin sıkışmamasına yardım etmektedir. Bir
başka sebep de akciğerdeki kılcal damarların böyle bir durumda
alveollere kan geçişi sağlamasıdır.

Bu rahatsızlığın sığ derinliklerde oluşması için dalıcının boş bir


akciğerle dalış yapması gerekir.

Akciğer Genleşmesi Yaralanmaları

Akciğer genleşmesi yaralanmaları genellikle nefes tutarak yapılan yükselmeler sonrasında gerçekleşir. Bir
başka durum da dalıcının sualtına bilincini kaybetmesi ve yüzeye çıkması veya çıkarılması durumudur. Bilinci
kapalı bir dalıcıyı su yüzeyine ulaştırırken hava yollarını açık tutmanın nedeni budur.

Akciğer genleşmesi yaralanmalarının oluşumundaki ikincil faktörler ise; sigara içmek, soğuk algınlığı, üst
solunum yolu enfeksiyonları ve atlamalı nefes almadır.

Akciğer genleşmesi yaralanmalarının tipleri; hava(gaz) embolisi, pnömotoraks, mediastinel amfizem ve


subkutan amfizemdir.
26
Hava(Gaz) Embolisi

En tehlikeli akciğer genleşme yaralanmasıdır.

Alveollerde gerçekleşen deformasyon sonucu


akciğer kılcal damarlarından kana karışan hava(gaz)
kabarcıkları bu rahatsızlığa sebep olur. Eğer dolaşım
sistemine giriş yapan hava(gaz) vücudun belirli bir
bölgesinde tıkanıklıklara sebep olursa “hava(gaz)
embolisi”, atardamarlarda bir tıkanıklığa sebep
olursa “arteryal gaz embolisi” olarak adlandırılır.
karotis
En tehlikeli durum; dolaşım sistemine karışan kabarcıkların kalbe ulaşıp oradan da karodit atardamarlar
vasılatı ise beyine ulaşması veya beyine giden kan akışını durdurması/azaltmasıdır. Bu durumda en sık
görülen semptom bilinç kaybıdır. Diğer semptomlar ise; kısmi felç, felç, baş dönmesi, şok ve davranış
değişikliğidir. Bazı durumlarda ölüm dahi gerçekleşebilir.

Beyinde gerçekleşen hava embolisini ve diğer akciğer yaralanlamalarını


dekompresyon rahatsızlığı ile karşılaştırdığımızda; akciğer yaralanmalarına bağlı
semptomların dalışın hemen ardından göründüğü, dekompresyona bağlı
semptomların ise dalıştan bir süre sonra ortaya çıktığı gözlemlenir.

Pnömotoraks(Akciğer Sönmesi)

Akciğerden çıkış yapan havanın, göğüs kafesinde


birikerek, akciğeri kısmen veya tamamen
söndürmesidir.

Arteryal gaz embolisi gibi, kısa süre içinde hayati


tehlike oluşturan bir rahatsızlık değildir. Çünkü
kişinin halen çalışmakta olan bir akciğeri daha vardır.

Belirtileri; göğüs ağrısı, solunumda hızlanma,


öksürük ve köpüklü kan tükürmedir.

Mediastinel Amfizem

Mediastinum, göğsün merkezindeki bölgedir. Akciğerden


çıkan havanın bu bölgede birikmesi ile, kalp ve damarlar
üzerinde baskı oluşur. Bu durum mediastinel amfizem
olarak adlandırılır.

Belirtileri; solunumda zorlanma, göğüste sıkışma ve


ağrıdır.

Arteryal gaz embolisi ve pnömotoraks kadar tehlikeli


değildir fakat tüm akciğer genleşme yaralanmalarında
olduğu gibi tıbbi müdahale gerektirir.

27
Subkutan Amfizem

Genellikle mediastinel amfizem ile


birlikte gerçekleşir. Mediastinumda
biriken havanın, yol bularak boyun
bölgesinde de toplanmasıdır.

Semptomları; boyun bölgesinde


doluluk hissi, seste değişme ve
boyun bölgesine dokunulduğunda,
şişlik hissi ve çıtırtıdır.

Tüm akciğer genleşmesi yaralanmalarında, ilk yardımın en önemli adımı oksijen solunumudur.

Ekipman Barotravmaları

Kullanılan ekipman nedeniyle oluşan hava boşlukları da artan basıncın etkisiyle barotravmalara sebep olabilir.

Maske Sıkışması

Dalıcı iniş esnasında burnundan maskesinin


içine hava vererek maske içindeki azalan hava
hacmini dengelemezse, göz ve göz
çevresindeki kılcal damarlarda kanamalar
gerçekleşebilir.

Sıkışmanın şiddetine bağlı olarak gözlerde


kızarma ve göz çevresinde morarmalar
görülebilir.

Kuru Elbise Sıkışması

Eşitlenmemiş kuru elbisenin içinde azalan hava hacmi de cildi sıkıştırıp kuru elbise ısırmalarına ve
morluklara sebep olabilir.

Bu problemin gerçekleşmesinin sebebi genellikle şişirici hortum bağlantısının unutulması veya


kazara çıkmasıdır. Bir başka sebep de dalıcının tecrübesizliğidir.

28
Diğer Barotavmalar

Dolgu tedavileri sırasında dolgulu bölgede oluşan hava


boşlukları diş barotravmalarına sebep olabilir. Bu tip bir
boşluk, bir hava giriş çıkış kanalına sahip olmadığı için,
eşitlenme şansı yoktur.

Yeni yapılmış bir dolgu tedavisi sonrasında yapacağınız


dalışlarda diş ağrısı ile karşılaşmanız durumunda, diş
hekiminize başvurmanız gerekir.

Bir başka barotravma tipi de sindirim sistemi barotravmalarıdır. Dalış öncesinde tüketilen yağlı
ve gazlı yiyecek-içecekler, dalış sırasında sindirim sisteminde gaz oluşumuna sebep olur. Çıkış
esnasında, azalan basıncın etkisiyle hacmi artan gaz, sindirim sisteminde kramplara sebep
olabilir.

DEKOMPRESYON

Gaz Emilimi ve Gaz Atımı

Nitrojen atıl(inert) bir gazdır. Yani vücut tarafından metabolik faaliyette kullanılmaz.

İnsan vücudu deniz seviyesindeki 1 atm’lik toplam basınçta, azota


satüre olmuş(doymuş) durumdır. Bu, atmosferik basınçta bulunan
0,8 atm’lik nitrojen kısmi basıncının, dokularda da 0,8 atm’lik kısmi
basınçta bulunması demektir.

Ancak derine doğru gittikçe artan ortam basıncı ve solunan gazdaki


nitrojen kısmi basıncı da artar. Bu noktada solunan havadaki
nitrojen kısmi basıncı, dokulardaki nitrojen kısmi basıncından daha
yüksektir. Eğer dalıcı yeteri kadar aynı basınçta kalırsa dokulardaki
nitrojen kısmi basıncı da artar ve bir süre sonra tekrar dokular
satüre hale gelirler.

Dokular satüre hale gelene kadar, alveollerdeki yüksek nitrojen


kısmi basıncı, pulmoner kılcal damarlar vasıtasıyla kana geçiş yapar
ve kanla dokulara taşınır.

Çıkışta ise, durum bunun tam tersidir. Yani yükselme ile beraber
ortam basıncı ve solunan gazdaki nitrojen kısmi basıncı azalmaya
başlar.

Bu noktada dokulardaki nitrojen kısmi basıncı solunan gazdaki


nitrojen kısmi basıncından daha yüksektir.

Derinlik azaldıkça, pulmoner kılcal damarlar vasıtasıyla, kandaki


yüksek orandaki nitrojen alveollere geçiş yapar ve solunumla
beraber vücuttan atılır. Gaz atımı aynı zamanda “desatürasyon”
olarak adlandırılır.

Dokulardaki nitrojen kısmi basıncının, solunan gazdaki kısmi


basınçtan fazla olması durumunda, dokular doyumun ötesine
geçmiş olur ve bu durum “süpersatürasyon” olarak adlandırılır.
29
Satürasyon – Süpersatürasyon – Desatürasyon

Atmosfer %80 nitrojen barındırdığı için, deniz seviyesinde, dokularınızdaki nitrojen kısmi basıncı 0,8 atm, toplam
gaz basıncı ise 1 atm’dir(nitrojen + oksijen + diğer).

Deniz seviyesinde dokularınız daha fazla gaz basıncı tutamaz ve dokularınız “satüre” durumdadır. Derinde solunum
yaparken, dalıcının dokularındaki gaz basıncı, ortam basıncından daha azdır. Ancak dalıcı yeteri kadar aynı
derinlikte kalırsa, dokular ve ortam basıncı arasındaki fark eşitlenir. Yani dokular tekrar satüre hale gelirler.

Çıkışta ise ortam basıncı azalmaya başlar ve dokulardaki gaz basıncı, ortam basıncından daha fazla olur. Bu durum
“süpersatürasyon” olarak adlandırılır. Çıkış sırasında belirli bir hızın korunması ve belirli derinliklerde bekleme
yapmanın nedeni, dokulardaki yüksek gaz basıncının, tekrar ortam basıncına ulaşmasını sağlamaktır. Bir başka
deyişle; süpersatüre olmuş dokuları tekrar satüre hale getirmektir.

Satüre veya süpersatüre bir sıvı veya dokudan gerçekleşen azalma ve atılma durumu ise desatürasyon olarak
adlandırılır

Dokular “süpersatüre” duruma geldiklerinde ise kabarcık oluşumu gerçekleşebilir. Bunlar dekompresyon riski
içermeyen sessiz kabarcıklar veya dekompresyon rahatsızlığına sebep olacak kabarcıklar olabilirler.

Sessiz kabarcıklar sadece doppler ultrason cihazları ile tespit edilebilirler. Doppler ultrason ses dalgalarını
kullanarak kabarcık tespiti yapar.

Dekompresyon Rahatsızlığının Semptomları Dekompresyon Riskini Arttıran Faktörler


Felç İlerlemiş Yaş
Şok Obezite
Güçsüzlük Yaralanma & kanama
Vertigo(baş dönmesi) Hastalık
Hissizlik Sigara(CO artışı)
Karıncalanma CO2 aranında artış
Solunum Zorluğu Dalıştan sonra uçak yolculuğu
Deride kızarıklık Susuzluk
Kol-bacak ve eklem ağrıları Yorgunluk & uykusuzluk
Bilinç kaybı Soğuk su
Ölüm Aşırı aktivite
Deride mermer görünümü ve şertleşme İrtifa
Titreme Alkol, ilaç ve uyuşturucu
Normal olmayan yorgunluk Dalış limitlerine ve tablo kurallarına uymamak
Cinsiyet

Tip 1 Dekompresyon Rahatsızlıkları

Deri Altı Dekompresyon Rahatsızlığı Eklem-Uzuv Dekompresyon Rahatsızlığı


Genellikle üst gövde ve omuzlarda gerçekleşir. Deride Dekompresyon vakalarının &75’i bu tipte gerçekleşir.
kızarıklık ve deri dokusunda sertleşme ve kılcal Eklemlerde, kollarda ve bacaklarda oluşan ağrı ile
damarların belirginleştiği mermerimsi bir doku ile kendini gösterir.
kendini gösterir.

Tip 1 dekompresyon rahatsızlıkları, hayati tehlike taşımamalarına rağmen, tip 2 dekompresyon rahatsızlıklarının da
belirtileri olabilirler.

30
Tip 2 Dekompresyon Rahatsızlıkları

Nörolojik Dekompresyon Rahatsızlığı Pulmoner(akciğer) Dekompresyon Rahatsızlığı

Sinir sistemini etkileyen bu durum en tehlikeli Akciğer kılcal damarlarında oluşan kabarcıkların sebep
dekompesyon rahatsızlıklarından biridir. olduğu bu rahatsızlık nadir görünmesine rağmen,
hayati tehlike taşımaktadır.
Bu tip dekompresyon vakalarında sinir sistemi
etkilendiği için, solunum ve kalp atışı gibi hayati Bazı uzmanlar, pulmoner dekompresyon rahatsızlığını,
fonksiyonları etkilebilir ve uyuşma, hissizlik, felç ve serebral dekompresyon rahatsızlığının bir seviyesi
bilinç kaybı gerçekleşebilir. olarak tanımlar.

Serebral(beyinle ilgili) Dekompresyon Rahatsızlığı

Pulmoner kılcal damarlardan geçen kabarcıklar,


arteryal gaz embolisinde de olduğu gibi, karodit
atardamarlar yoluyla beyne ulaşırlar.

Ciddi hayati tehlike taşıyan bu rahatsızlıkta görülen


semptomlar, arteryal gaz embolisinde görülen
semptomlar ile aynıdır. Baş ağrısı, zihin karışıklığı,
buğulu görüş, bilinç kaybı ve ölüm gibi.

Tip 3 Dekompresyon Rahatsızlığı

Bazı uzmanlar tarafından ortaya atılan bu tanımlama; dekompresyon rahatsızlığı ve arteryal gaz embolisi arasında
bir etkileşim olduğunu ve bu durumun en tehlikeli dekompresyon vakalarını oluşturduğunu ileri sürmektedir.

Bu görüş; akciğer genleşmesi yaralanmalarında ortaya çıkan ve dolaşım sistemine karışan kabarcıkların, dokularda
çözünmüş olan nitrojen ile etkileşime girerek dekompresyon rahatsızlığını daha tehlikeli bir boyuta taşıdığını
savunur.

Diğer Dekompresyon Rahatsızlıkları

 Yorgunluk  İç Kulak Dekompresyon Rahatsızlığı

Dekompresyon Rahatsızlığı ve Dekompresyon Hastalığı Kavramları

Her iki terimi de kimi zaman duyarsınız veya kullanırsınız, ancak bu terimlerin doğru kullanım şeklini bilmek
önemlidir.

Dekompresyon rahatsızlığı, çözünmüş olan atıl bir gazın vücutta ve dokularda kabarcık oluşturmasıdır. Ancak,
oluşum sebebi ve şekli her ne kadar farklı olsa da, akciğer genleşme yaralanmalarında da kabarcık oluşumu
gerçekleşir ve her iki rahatsızlğın da semptomları benzeşir. Daha da önemlisi bu iki rahatsızlığa yapılacak müdahele
ve ilk yardım uygulamaları aynıdır. İki durum arasınadaki tek fark; dekompresyon rahatsızlığına bağlı semptomların
dalıştan bir süre sonra, gaz embolisinin bağlı semptomların ise dalışın hemen ardından görülmesidir.

Dekompresyon hastalığı, bu her iki rahatsızlığı da kapsayan bir terimdir. Problemin gerçek sebebini bulmak ve tanı
koymak dalıcının değil, tıp uzmanının görevidir.
Dekompresyonun ilk yardımında en önemli nokta oksijen solunumudur.
Eğer oksijen kullanımı mümkün değilse zenginleştirimiş hava tercih edilmelidir.
31
EKİPMAN

Scuba Sistemleri

- Açık Devre: Sistemden aldığınız havanın ortama çıkış yaptığı sistemlerdir.

- Yarı Kapalı Devre: Sistemden aldığınız hava tekrar sisteme döner ve solunum sonrasında ortaya
çıkan CO2’den arındırılır. Gerekli oksijen takviyesi, yavaş ve sabit bir akışla sisteme
sağlanır. Bu sistemde ortama küçük kabarcıklar çıkar.

- Kapalı Devre: Sistemden aldığınız hava tekrar sisteme döner ve solunum sonrasında ortaya çıkan
CO2’den arındırılarak oksijen takviyesi sağlanır. Bu sistemde kabarcık çıkışı
gerçekleşmez.

Dalış Tüpleri

Dalış tüpleri çelik veya alüminyumdan üretilir. Karbon fiber, kompozit malzemeler, paslanmaz çelik veya titanyum
gibi başka materyallerden üretilmiş tüpler de görülebilir. Ancak günümüzde bu tip tüpler dalışta
kullanılmamaktadır(karbon fiber hariç).

- Çelik, dış darbelere karşı dayanıklıdır ve sert bir metaldir. Çelik tüpler, boş olduğunda bile negatif
yüzerliğe sahiptir. Bu da daha az ağırlık kullanmak anlamına gelir. En yüksek dolum kapasitesine
sahip tüpler(300 bar ve üzeri) çelikten imal edilir. Teknik dalış yapan kişiler, yüzerlik özellikleri
sebebiyle, ikili sistemlerde, çelik tüpleri tercih ederler.

Çelik tüplerin en büyük dezavantajı; uygun bakım yapılmadığı sürece, hızlı bir şekilde içlerinde demir
oksit(pas) oluşumunun gerçekleşmesidir.

- Alüminyum, çeliğe göre daha yumuşak ve hafif bir metaldir ve dış darbelere karşı çelik kadar
dayanıklı değildir. Alüminyum, çelik kadar kuvvetli bir metal olmadığı için, alüminyum tüplerin et
kalınlıkları çelik tüplerin et kalınlıklarından daha fazladır ve alüminyum tüpler aşırı dolum
problemine karşı çelik tüpler kadar dirençli değildir. Alüminyum tüpler, çelik tüplere oranla daha
fazla pozitif yüzerliğe sahiptir(özellikle dalışın sonunda).

Oksidasyon alüminyum tüplerde de görülebilir ve alüminyum oksit oluşumu gerçekleşebilir.


Alüminyum oksit oluşumu, demir oksit(pas) oluşumuna göre daha uzun zaman alır.

Dalış endüstrisinde alüminyum tüpler daha çok tercih edilir. Bunun sebepleri; tuzlu suya ve
oksidasyona karşı daha dirençli olmaları, temizliklerinin-bakımlarının kolaylığı ve kullanım
maliyetlerinin daha az olmasıdır.

Örnek 1: Alüminyum bir tüp çelik bir tüpe göre daha sağlam olduğu için, alüminyum tüpler daha yüksek
basınçlarda kullanılabilir.(Doğru/Yanlış)

Cevap 1: Yanlış

Örnek 2: Bir dalıcı ilk dalışını çelik bir tüple yapmıştır. Eğer bu dalıcı ikinci dalışında alüminyum tüp kullanacaksa,
daha fazla ağırlığa ihtiyacı olacaktır.(Doğru/Yanlış)

Cevap 2: Doğru

32
Bir dalış tüpünün hangi metalden üretildiğini, hangi firma tarafından üretildiğini, hangi normlara göre üretildiğini,
kullanım basıncını, test basıncını, seri numarasını, hidrostatik test tarihini, hacmini ve buna benzer bilgileri
öğrenmek için tüpün üzerindeki bilgilere bakmak gerekir.

 3AA çelik, 3AL ise alüminyum anlamına gelir.

 6ᴓ96 gibi bir ibare hem tüpün üretim tarihini, hem de ilk hidrostatik test tarihini gösterir. “ᴓ” işareti
üretici firmanın veya testi yapan kurumun amblemidir. Soldaki örnekteki tüpün üretim ve ilk hidrostatik
test tarihi “Haziran 1996”dır. Sağdaki fotoğraftaki tüpün hidrostatik test tarihi ise “Şubat 1976” dır. Yerel
yasalara göre belirlenen hidrostatik test kurallarına göre, her hidrostatik test sonrasında buna benzer
işaretler tüp üzerine damgalanır veya yapıştırılır.

 Sağdaki örnekte görülen DOT-SP6498-3000 ibaresi, bu tüpün hangi normlara göre üretildiğini gösterir.
Buradaki 3000, psi cinsinden kullanım basıncını açıklamaktadır. Basınç aynı zamanda bar cinsinden de
belirtilebilir. Örneğin 207 bar veya 200 bar gibi.

 Yukarıdaki örneklerde görünmeyen ancak kullanılan, TP(testing pressure), UP(using pressure), SP(standard
pressure, 15 L, 13,8 kg gibi başka semboller de vardır. Örneğin TP 310 gibi bir ibare bu tüp için 307 barlık
test basıncının kullanılması gerektiğini, 13,8 kg gibi bir ibare tüpün boş ağırlığını, 15 L gibi bir ibare de
tüpün hacmini açıklamaktadır.

 Çalışma basıncı veya hidrostatik test tarihinin yanında bulunan “+” işareti, sadece çelik tüplerde bulunur.
Anlamı ise; üretimden sonraki hidrostatik test tarihine kadar tüpün standart kullanım basıncından %10
daha fazla basınçta kullanılabileceği anlamına gelir ve genellikle yeni tüplerin üzerinde bulunur.

Tüp Hacmi

Tüpler birbirinden farklı hacimlerde üretilirler. Tüp hacimleri, litre gibi metrik veya kübik foot gibi imperyal
birimlerle açıklanabilir. Sık görülen metrik tüm hacimleri 10 litre, 12 litre, 15 litre ve 18 litredir.

Bir tüpün içerindeki sıkışmış havanın hacmini bulmak için, tüpün hacmi ile basıncını çarpmak gerekir.
Örneğin; 12 litrelik bir tüp 150 bar basınçtayken, içerisindeki sıkışmış havanın hacmi 1800 litredir(12 x
150=1800).

33
Örnek:
300 bar basınçtaki 8 litrelik ve 175 bar basınçtaki 12 litrelik iki tüpten hangisinde daha fazla hava vardır?

Cevap: 300 bar x 8 litre = 2400 litre 175 bar x 12 litre = 2100 litre

Tüp Bakımı

Dalış tüplerinin ve vanaların korunmasındaki önemli noktalar; tuzdan arındırmak, düşme ve darbelere karşı
korumak ve tüpün içerisine su girmesini veya tüpün içinde nem oluşmasını engellemek için, tüpü hiçbir
zaman tamamen boş muhafaza etmemektir.

Bunların haricinde tüplerin iç ve dış yapısının uygunluğunu kontrol etmek için görsel(optik) test ve basınca
karşı dayanıklılığını kontrol etmek amacıyla da periyodik olarak hidrostatik test(basınç testi) yapılır.

 Görsel(Optik) Test:

Tüpün dış ve iç yüzeyinin gözle kontrol edilmesidir. Dış yüzey darbe, deformasyon ve korozyonun varlığına
karşı kontrol edilirken, iç yüzey, ışık kaynakları vasıtasıyla, oksidasyon(korozyon) oluşumuna karşı gözle
muayene edilir.

Daha önce de belirttiğimiz üzere, çelik tüplerin iç yüzeyinde demir


oksit yani pas ve buna bağlı aşınma, alüminyum tüplerin iç yüzeyinde
ise alüminyum oksit oluşumu ve buna bağlı aşınma gerçekleşebilir.
Böyle bir durumda korozyon, tüpün iç yapısında deformasyon ve
incelmelere sebep olur ve zamanla tüpün basınca karşı olan direnci
azalır.

Oksidasyonun varlığı, aynı zamanda, solunan havanın veya gaz


karışımının kalitesini de olumsuz yönde etkiler.

Gözle yapılan muayenede böyle bir durumla karşılaşılırsa tüpün iç yüzeyi temizlenmelidir. İç yüzeylerin
temizliğinde yuvarlama(çevirme) veya kumlama yöntemleri kullanılır. Yuvarlama(tumbling) yönteminde,
tüpün içerisinde sürtünme yaratacak küçük ve sert malzemeler koyulur ve tüp merdane benzeri bir aparatla
döndürülür. Döndürme sırasında oluşan sürtünme, tüpün iç yüzeyinin temizlenmesine yardımcı olur.
Temizlik sonrasında, vana ve tüp arasındaki oring değiştirilir ve vana tekrar monte edilir.

Görsel muayene, yerel kanunlarda aksi belirtilmedikçe her sene yapılmalıdır.

Çelik Tüp – Pas Alüminyum Tüp – Alüminyum Oksit

34
 Hidrostatik Test(Basınç Testi):

Hidrostatik test periyodları yerel kanunlara göre değişkenlik gösterir. Hidrostatik denmesinin sebebi bu
testin su içinde yapılıyor olmasıdır.

Tüp, içi su dolu şekilde, su ile dolu başka bir hazneye yerleştirilir ve
tüpün üzerinde yazan test basıncı veya çalışma basıncının 5/3’ü
kadar basınç tüpe uygulanır.

Eğer bu yüksek basınç uygulaması sırasında tüpte bir genleşme


gerçekleşirse, su dolu dış hazneden genleşme hacmi kadar su taşar
ve ayrı bir ölçekli bölümde birikir. Taşan su miktarına göre tüpteki
genleşmenin ne kadar olduğu belirlenir.

Genleşme kabul edilebilir limitler içinde ise tüp testi geçer ve bir
sonraki basınç testine kadar kullanılabilir. Eğer genleşme miktarı
fazla ise, tüpteki metal yorgunluğu da fazla olacağı için, tüp basınç
testini geçemez ve bir daha kullanılamaz. Hidrostatik test, yerel
kanunlarda belirtildiği sıklıkta yapılmalıdır ve yerel kanunlar farklılık
gösterebilir.

Bazı durumlarda, basınç testi periyodu dolmamasına rağmen


tüplerin tekrar basınç testinden geçmesi gerekebilir. Bunlar;

 Tüp 82 derecenin üzerinde bir ısıya maruz kalırsa


 Tüp 2 sene veya daha uzun bir süre atıl durumda kalmışsa
 Tüpe herhangi bir iç temizlik uygulandıysa
 Tüp kullanım basıncından daha yüksek bir basınçla doldurulup
boşaltılmışsa
 Tüpün içerisinden dönen bir metal sesi geliyorsa
 Regülatörünüz filtresinde kırmızımsı veya yeşilimsi oluşumlar
görüyorsanız
 Tüp yüksek bir yerden düştüyse veya ciddi bir darbe aldıysa
 Tüpün üzerinde sağlamlığını etkileyeceğini düşündüğünüz bir hasar
veya oluşum görüyorsanız

Tüp Vanaları

Tüp vanaları, temelde K vana ve J vana olarak ikiye ayrılır. J vana


tipi, günümüzde oldukça nadir görülmektedir.

K vana, basit bir açma kapama vanasıdır. Yani açılma ve kapanma


dışında başka bir fonksiyonu olmayan vanalar, “K vana” olarak
adlandırılır.

Vanalar tasarım ve kullanım amaçlarına göre, tekli vanalar, çiftli


vanalar, çiftli tüp vanaları, DIN vanalar ve YOKE(INT) vanalar gibi
farklı tanımlara da sahiptir. .

K Vana

35
Sık karşılaşabileceğiniz bazı vana tipleri aşağıdaki gibidir:

Çiftli “H” Vana Çiftli “Y” Vana Çiftli Tüp Vana ve Manifolt Sistemi

DIN (Deutsche Institute Norm) Vana YOKE (INT-international) Vana

J vana ise rezervli vana tipidir. Daha doğrusu, belirli bir basınca duyarlıdır ve tüpteki basıncın bir kısmının rezerv
olarak kullanılmasını sağlar.

Basınç göstergelerinin kullanılmaya başlanması ile, J vanaların kullanımı neredeyse son bulmuştur. Ancak nadiren
de olsa, J vanaya sahip bir dalış tüpüyle karşılaşabilirsiniz.

Bu sistem, tüpteki basınç miktarı yaklaşık 20 bar civarına


geldiğinde, vanadaki hava akışını keser. Rezerv mandalı
aşağıya doğru çekildiğinde ise, sistem tekrar akışa izin verir.
Böylelikle dalıcı, havasının az kaldığını veya tükenmeye yakın
olduğunu anlar ve çıkışa başlar.

Rezervli bir vananın kullanımında, rezerv mandalının pozisyonu


çok önemlidir:

- Tüp Dolumunda → Aşağıda


- Dalışa Başlarken → Yukarıda
- Dalışın Sonunda → Aşağıda

36
Emniyet Valfi(Tahliye Valfi-Burst Disk)

Bildiğiniz üzere, tüm dalış tüpleri belirli bir çalışma basıncında kullanılır. Tüpün
nomal kullanım basıncından daha fazla doldurulması durumuna karşın, bazı tüp
vanalarında emniyet valfi bulunur.

Dolum sırasında basınçta normalden yüksek bir artış söz konusu olursa, emniyet valfi
patlar ve tüpteki basıncı tahliye eder. Bu da tüpü ve kişileri, aşırı dolumla ilgili
tehlikelere karşı korur.

Emniyet valfinin içerisinde bakır bir pul(disk) vardır. Tüpteki basınç %140 seviyesine
ulaştığında bu disk patlar ve tahliye gerçekleşir.

Tüpün her dolumu sırasında, bakır pulda bir miktar esneme gerçekleşir ve disk
zamanla zayıflar. Tahliye valfi belirli aralıkla değiştirilmelidir, aksi taktirde normal
çalışma basınçlarında dahi patlama gerçekleşebilir.

Regülatör

Açık devre scuba sistemlerinde kullanılan regülatörler, “açık devre-istek valfli regülatör” olarak tanımlanır. Açık
devre, daha önce de belirttiğimiz gibi regülatörden solunan gazın ortama verildiği sistemi tanımlamaktadır. İstek
valfi(talep valfi) ise, gaz akışının sadece nefes aldıkça gerçekleştiği sistemleri tanımlamaktadır.

Açık devre – istek valfli regülatörlerin avantajları:

- Serbest akışlı sistemlere göre daha az hava harcaması sağlar.


- Ölü hava boşluklarını azaltarak, oluşan CO2 miktarını dengeler.
- Kapalı devre sistemlere göre daha basit ve daha ucuzdur.

Birinci Kademe

Regülatörün birinci kademesi tüpteki yüksek basıncı, bir ara(orta) basınca indirir. Birinci kademenin ara
basıncı, genellikle 6 bar ile 10-12 bar arasında değişir ve sistem, ortamdaki su basıncını da bu değerin
üzerine ekleyerek çalışır.

Regülatörlerin birinci kademeleri, pistonlu-diyaframlı ve balanslı-balanssız olarak, iki farklı şekilde


sınıflandırılır. Ancak pistonlu veya diyaframlı bir birinci kademe, balanslı veya balanssız olabilir.

37
Balanslı ve balanssız kavramlarını daha iyi anlamanız için, bu konuyu pistonlu regülatörler üzerinde
açıklayalım;

Balanssız regülatörlerde, tüp basıncı, piston valfinin Balanslı regülatörlerde, piston hareketi tüp basıncına karşı
açılmasına yardım eder. Pistonun bu kuvvetle gerçekleşmez. Hareket bu şekilde gerçekleştiği için, piston
çalışabilmesi için, piston ağzı balanslı ağzı çok daha büyüktür. Pistonun her iki cephesindeki
regülatörlerdekine göre daha dardır(kırmızı oklarla ağızlar aynı çapta veya yakın çaptadır
gösterilen bölgelerdeki çap farklılıkları). (kırmızı oklarla gösterilen bölgeler).

Bu durum maksimum akış kapasitesini düşürür. Yani Balanslı regülatörler, yüksek eforlu veya derin dalışlarda
yüksek eforlu veya derin dalışlarda regülatörden daha yüksek verim sağlar ve tüp basıncı azaldıkça nefes
alınan verim azalır ve tüp basıncı azaldıkça nefes almak için daha fazla efor sarfetmek gerekmez. Dalıcıların
almak için daha fazla efor sarfetmek gerekir. hava paylaşımı daha verimli yapmasını sağlar.

Şimdi de pistonlu ve diyaframlı regülatörlerle ilgili bir karşılaştırma yapalım:

Pistonlu Birinci Kademe Diyaframlı Birinci Kademe

 Pistonlu birinci kademelerde, su basıncı,  Diyaframlı regülatörlerde ise, su basıncı, esnek bir
regülatörün hareketli ana parçası olan piston diyaframın üzerine etki eder ve diyaframın içindeki
üzerine etki eder. itici bir parça bu hareketi valf mekanizmasına iletir.

 Pistonlu birinci kademelerde daha az hareketli  Diyaframlı regülatörlerin iç yapısı su ile temas
parça olduğu için, bakım-onarımları daha kolaydır. etmediği için korozyon ve kirli maddeler daha azdır.

 Pistonlu regülatörlerin çoğunda, ara basınç ayarı  Diyaframlı regülatörlerin çoğunda, dışarıdan
yapabilmek için regülatörü tamamen demonte yapılan küçük müdahalelerle, ara basınç ayarı
etmek gerekir. yapılabilir.

38
1. Kademe Ortam Koruyucu

Bazı birinci kademeler için ortam koruyucular kullanılabilir. Ortam


koruyucunun iki temel fonksiyonu vardır; birincisi soğuk su dalışlarında
birinci kademeyi donmaya karşı korumak, ikincisi ise birinci kademede, su
teması, kirlilik ve tuz birikimini engellemek.

Ortam koruyucular genellikle alkol veya silicon bazlı maddelerde dolu,


esnek ve su geçirmez bariyerlerdir. Nadiren de olsa gaz ile yalıtım sağlayan
modeller de bulunabilir.

DIN Regülatörlerin Avantajları

 Tüp vanası ve regülatör arasında daha iyi bir yalıtım sağlar, ve sistemdeki oring dış etkenlere
tamamen kapalıdır.
 YOKE(Int) bağlantıya göre daha sağlamdır. Bu nedenle daha yüksek basınçlarda kullanılabilir.
 DIN regülatörlerin 5 dişli ve 7 dişli olmak üzere iki ayrı tipi vardır. 5 dişli DIN bağlantılar 200 bar
basınçta kullanılır, 7 dişli DIN bağlantılar ise 200 bar üzerindeki basınçlarda kullanmak içindir.

İkinci Kademe

İkinci kademenin işlevi; birinci kademe tarafından sağlanan ara basıncı, ortam basıncına bağlı olarak
solumanızı sağlamaktır. İkinci kademeler genellikle, aşağı akışlı-pilot valfli, balanslı-balanssız ve ayarlı-
ayarsız şeklinde sınıflandırılır. Bu sınıflandırmalar, birinci kademelerde olduğu gibi karma yapılar
taşıyabililer. Örneğin, bir ikinci kademe regülatör; aşağı akışlı, balanslı ve ayarlanabilir olabilir.

Aşağı Akışlı, Yukarı Akışlı ve Pilot Valfli İkinci Kademeler

Aşağı akışlı regülatörlere daha sık rastlanır. Bu sistemde, nefes alma ile hareket eden, esnek bir diyafram
istek valfinin mandalını aşağıya doğru iter ve hava akışına izin verir. Bu sistem havanın akışıyla ve akış
yönünde açıldığı için “aşağı akışlı”(downstream) ismiyle tanımlanır.

Aşağı akışlı regülatörlerde bir arıza gerçekleştiği zaman valf açık kalır. Dolayısıyla aşağı akışlı regülatörler
havayı kesmek şeklinde bozulmazlar. Böyle bir durumda regülatör serbest akışa geçer ve dalıcı serbest
akışlı regülatörden nefes alarak dalışı bitirebilir. Bu nedenle aşağı akışlı regülatörler arıza yapsalar da
emniyetlidir. Bu durum “fail-safe” olarak adlandırılır.

39
Yukarı akışlı regülatörler ise günümüzde kullanılmamaktadır. Bir regülatörün aşağı akışlı olması, valf
açılışının, havanın akış yönünün tersine olması demektir. Yukarı akışlı bir valf, birinci kademe basıncına karşı
çalıştığı için, ara basınçla ilgili bir artış olduğunda havanın kesilmesine sebep olabilirler. Yani “fail-safe”
değildirler.

Pilot valfli regülatörler, solunum eforunu düşürmek için ikincil bir besleme desteği sağlar. Bu sistemde, ana
valfin açılmasına destek olan ikincil bir valf vardır. Fakat pilot valfli regülatörler daha karmaşık bir yapıya
sahiptir ve bakım-onarımları daha pahalıdır. Pilot valfli regülatörler oldukça az bir solunum eforuna ihtiyaç
duymalarına rağmen daha kolay serbest akışa geçerler. Bu nedenle bir çok pilot valfli regülatör “dalış
öncesi” ve “dalış” gibi iki ayrı ayara sahiptir. “Dalış öncesi” ayarı, regülatörün serbest akışa geçmemesine
yardımcı olur.

Ayarlı – Ayarsız İkinci Kademeler

Ayarlı ikinci kademeler, bulunduğunuz derinliğe veya ihtiyaç duyduğunuz beslemeye göre, hava akış
hassasiyetini ayarlamanıza izin verir. Ayarsız regülatörlerde bu özellik olmadığı için artan derinliklerde veya
efor harcamasının arttığı durumlarda, solunum biraz daha zorlaşır.

Alternatif Hava Kaynakları

Alternatif hava kaynaklarının(ahtapot regülatör) farklı tasarımları olabilir. En


sık görülen, regülatörün ikinci kademesi ile benzeşen ama farklı renkte ve
daha uzun bir hortuma sahip olanlardır. Fakat BCD’nizin düşük basınç
şişiricisi ile kombine bir tasarıma sahip olanlar da vardır. Dolayısı ile
alternatif hava kaynakları, tasarımlarına göre dalıcının sol veya sağ tarafında
yer alabilirler.

Ancak en önemli nokta; “alternatif hava kaynağının, çene ile göğüs kafesinin
bittiği bölge arasındaki üçgen alanda bulunması”dır. Bu bölge altın üçgen
olarak da adlandırılır.

40
Derinlik Göstergeleri

Derinlik göstergelerinin farklı çeşitleri vardır:

 Kapiler derinlik göstergeleri


 Yağ doldurulmuş derinlik göstergeleri
 Diyaframlı derinlik göstergeleri
 Elektronik derinlik göstergeleri

İrtifa dalışlarında kapiler derinlik göstergeleri kullanılmalıdır.

Dalış Bilgisayarları

 Dalışta, dalış bilgisayarı iki veya daha fazla kişi tarafından kullanılmamalıdır. Dalıcılar her ne kadar
yakın profilleri takip etmeye çalışsalar da, hiçbir zaman iki veya daha fazla dalıcın bire bir aynı profile
sahip olamazlar.
 Dalışta en muhafazakar bilgisayarın verileri dikkate alınmalıdır.
 Her bilgisayarın kendine özgü kullanım kuralları, özellikleri ve algoritmaları vardır.
 Dalış esnasında bilgisayarınızın bozulması durumunda; 5 metre derinliğe yükselerek, tüpteki havanın
izin verdiği süre boyunca, uzun bir emniyet beklemesi yapmanız gerekir.

Dalıcılar dekompresyon limitlerini zorlayıcı dalışlar yapmaktan kaçınmalıdır. Çünkü; derinlik


göstergelerindeki, zaman sayaçlarındaki ve dalış bilgisayarlarındaki küçük sapma ve
çeşitlilikler dalıcının risk altına girmesine sebep olabilir.

Zenginleştirilmiş Hava(Nitrox)

Zenginleştirilmiş hava dalışlarında, karışımın barındırdığı oksjien miktarına göre, özel ekipmanlar kullanmak
gerekebilir. %40’lık oksijen miktarına kadar standart scuba ekipmanı kullanılabilir. Ancak daha yüksek
yüzdelerde oksjien barındıran gaz karışımlarının kullanılacağı dalışlarda scuba ekipmanlarının “oksijene
uygun” (oxygen clean) olması gerekir.

Yüksek oranda oksijen barındıran sistemlerin tüm elemanları tamamı ile yağdan arındırılmış olmalıdır(bu
işlemden geçmiş olan dalış tüpleri “oxygen clean” olarak adlandırılır).

Zenginleştirilmiş hava veya içerisinde yüksek oranda oksijen barındıran karışımlar için kullanılan işaretler ve
özel ekipmanlara dair bazı örnekler aşağıdadır.

Nitrox Tüpleri Oxygen Clean Etiketi Oksijen Regülatörü

ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ HAVA DALIŞLARINDA, KARIŞIMIN DALIŞTAN ÖNCEKİ KONTROLÜ


DALICININ SORUMLULUĞUDUR
41
SPORTİF DALIŞ PLANLAYICISI(SDP) – RECRETIONAL DIVE PLANNER(RDP)
GENEL BİLGİLER

 Tabloların tasarlanmasında matematiksel dekompresyon modelleri kullanılır.


1900’lerin başlarında Prof. John Scott Haldane, Royal Navy başlık dalıcıları üzerinde nitrojen gazının
etkilerini araştırmaya başlamış ve bu sürecin sonunda ilk dekompresyon tablolarını oluşturmuştur. Her ne
kadar farklılık gösterse de, günümüzde kullanılan bir çok dekompresyon modeli Prof. Haldane’in
çalışmalarının üzerine şekillenmişlerdir.
 Haldane Modeli’nin kullanılabilmesi için alan testleri ile kanıtlanması gerekmektedir.
 DOKU KOMPARTIMANI: “Teorik Doku” olarak da adlandırılan bu tanım, azot birikimi gerçekleşen her bir
doku grubunu anlatmak için kullanılır(yağ dokusu, kas dokusu, kemik dokusu vs.)
Her dokunun, azot toleransı, azot biriktirme hızı(satürasyon hızı) ve azotu geri verme hızı(desatürasyon hızı)
birbirinden farklıdır. Dekompresyon modelleri, dokulara dair bu bilgiler üzerine şekillenir.
 Dokuların nitrojen emilim hızları birbirinden farklıdır ve buna göre dokular; “hızlı dokular” ve “yavaş
dokular” olarak ayrılır ve “yarı zaman” esasına göre de sınıflandırılır. Bu noktada karşımıza çıkan terim
“doku yarızamanı”dır.

Yandaki grafikte 5 dakika dokusuna ait yarı zamanlar verilmiştir. Bu örnekte de


görebileceğiniz üzere, %100 kapasiteye ulaşmak matematiksel olarak mümkün değildir.
Bu nedenle 6 yarı zaman esası kullanılır. Doku yarızamanı ne olursa olsun, 6 yarı zaman
sonra ulaşılacak oran %98,4’tür.

5 dakika dokusunun yarı zaman grafiğinde; 5’er dakikalık 6 periyodun geçtiğini ve


dolayısı ile toplam sürenin 30 dakika olduğunu görüyoruz.

Aynı mantıkla 60 dakika dokusunu değerlendirecek olursak; 6 adet 60 dakikalık


peridyodun sonunda %98,4 orana ulaşılacağı için, toplam süre 6 saat (360 dakika)
olacaktır.
Hangi teorik dokunun dip zamanını belirleyeceği; dalışın derinliğine ve hangi dokunun ilk olarak “m
değeri”ne ulaşacağına bağlıdır. Bu konu Eğitmen Geliştirme Kursu’nuz sırasında açıklanacaktır.

 M Değeri: Bir dokunun tolare edebileceği maksimum azot değeridir. Bu noktadan sonra dekompresyon riski
oluşmaya başlar.
 SDP(RDP) dekompresyonsuz dalış için tasarlanan ilk tablodur ve rekreasyonel amaçla kullanılır.
 SPD, bir plastik kartın ön ve arka yüzlerindeki 3 tablodan oluşur.
 RDP ile diğer dalış tabloları arasında veri transferi yapılamaz.
 SDP(RPD), eski dalış tablolarına göre daha kısa yüzey beklemesi ve tekrarlamalı dalışlarda daha uzun dip
zamanı sağlar. Çünkü; doku kompartımanlarından daha hızlı “gaz atımı” sağlaması için tasarlanmıştır.
 SDP’nin dekompresyonsuz limitleri belirlenirken 14 doku kompartımanı model alınmıştır ve yüzey
beklemesi tablosu da 60 dakikalık doku yarı zamanına göre tasarlanmıştır.
 Eğer SDP, 300 metrenin üzerinde bir irtifada kullanılacak ise özel prosedürler izlenmelidir.
 eRDPml bir dalış bilgisayarı değildir.

42
SDP ve US NAVY TABLOLARININ KARŞILAŞTIRMASI

 SDP rekreasyonel dalış için tasarlanmıştır. US Navy tabloları ise rekreasyon amaçlı tasarlanmış tablolar
değillerdir. Bu nedenle dekompresyon beklemeli dalışlar planlanmasına izin verirler.
 SDP’de bir dalış günü 6 saattir. Bu süre US Navy tablosunda 12 saatir.
 SDP’de 14 doku kompartımanı kullanılmıştır, US Navy tablosunda ise 6 doku kompartımanı kullanılmıştır.
 SDP’de 60 dakikalık yarı zaman, US Navy tablolarında ise 120 dakikalık yarı zaman baz alınmıştır.

SDP(RDP) KULLANIMINDAKİ 13 GENEL KURAL

1. Dip zamanı dalışın başlangıcından, yüzeye dikey çıkışın başladığı ana kadar geçen süredir.
2. 10 metrenin altına planlanan dalışlar, 10 metrede yapılan dalışlar gibi hesaplanmalıdır.
3. Hesaplacak derinlik tabloda yoksa, bu değere en yakın büyük değer kullanılmalıdır.
4. Hesaplanacak süre tabloda yoksa, bu değere en yakın büyük değer kullanılmalıdır.
5. Çıkış hızı maksimum 18m/dk’dır. Daha yavaş olması tercih edilir.
6. SDP’yi maksimum limitlerde(derinlik ve süre) kullanmaktan kaçının.
7. Soğuk su dalışlarında ve aşırı aktivite gerektiren dalışlarda, dalışı gerçek dalış derinliğinden 4 metre daha
derinmiş gibi planlayın.
8. Tekrarlamalı dalışları 30 metre ile sınırlayın ve hem tekrarlamalı dalışları hem de basamak(multilevel)
dalışlarını derinden sığa doğru planlayın.
9. Derinlik limitleri eğitim ve tecrübe seviyesine göre sınırlanmalıdır.
- Scuba Diver: 12 metre
- Open Water Diver: 18 metre
- Tecrübeli Dalıcılar: 30 metre
- Derin dalış uzmanlığı olanlar için mutlak limit: 40 metre
10. Her dalışın sonunda emniyet beklemesi yapmak önerilir.30 metreden daha derine yapılan dalışlarda ve
dekompresyonsuz dalış limitinden önceki son 3 basamak için emniyet beklemesi yapılması zorunludur.
Bu alanlar SDP üzerinde koyu renkle belirtilmiştir.
11. Eğer bir günde 3 veya daha fazla dalış yapmayı planlıyorsanız:
- Herhangi bir dalışın sonunda X veya W grubundaysanız, sonraki her yüzey beklemesi en az 1 saat
olmalıdır.
- Herhangi bir dalışın sonunda Y veya Z grubundaysanız, sonraki her yüzey beklemesi en az 3 saat olmalıdır.
12. Eğer yanlışlıkla 40 metreden daha derine inerseniz;
- 18m/dk hızı aşmadan 5 metre derinliğe yükselmeli ve 8 dakika acil durum dekompresyon beklemesi
yapmalısınız.
- En 6 saat yüzey beklemesi yapmalısınız.
13. Acil durum dekompresyonu;
- Eğer dekompresyonsuz dalış limitini 5 dakikadan daha az geçerseniz, 5 metre derinlikte 8 dakika acil
durum dekompresyon beklemesi yapmalı ve en az 6 saat dalış yapmamalısınız.
- Eğer dekompresyonsuz dalış limitini 5 dakikadan daha fazla geçerseniz, 5 metre derinlikte 15 dakika acil
durum dekompresyon beklemesi yapmalı ve en az 24 saat dalış ve uçuş yapmamalısınız.

Yukarıdaki kuralların neredeyse tamamı SDP’nin arka yüzünde bulunmaktadır.

43
DALIŞTAN SONRA UÇUŞ

 Gün içinde tek bir dalış yapılmışsa: Uçuşa kadar en az 12 saat beklenmelidir.
 Gün içinde tekrarlamalı dalışlar veya günler boyunca dalış yapılmışsa: Uçuşa kadar en az 18 saat
beklenmelidir.
 Acil dekompresyon beklemesi gerektiren bir dalış yapılmışsa: Uçuşa kadar en az 18 saatten fazla
beklenmelidir.

İRTİFA DALIŞLARI

 İrtifa dalışı 300 metre ile 3000 metre arasındaki dalışlardır.

 İrtifa dalışlarında dekompresyon riski daha fazladır. Çünkü; yüksek irtifada ortam basıncı deniz seviyesine
göre daha azdır. Dolayısıyla dalıştan önce, vücuttaki azotun kısmi basıncı, ortam basıncına göre daha fazla
olur.

 Daha sığ derinliklerde nitrojen narkozu oluşma ihtimali vardır.

SDP’yi(RDP) irtifada kullanmak için aşağıdaki kuralları takip etmeniz gerekir.

 Çıkış Hızı 9 m/dk’dır.

 Tüm dalışların sonunda Teorik Derinlik Tablosu’nda belirtilen derinliklerde emniyet beklemesi yapılmalıdır.

 Bir günde 2 dalıştan fazla dalış yapmamak önerilir.

 Eğer irtifa değişimleri söz konusu ise; ilk dalış en yüksek irtifada yapılmalıdır.

 Gerçek derinlik teorik derinliği dönüştürülmelidir.


Gerçek derinlik: Dalışın gerçekleştirileceği derinlik
Teorik derinlik: Gerçek derinliğin deniz seviyesindeki karşılığı

 İrtifa dalışlarında kapiler derinlik göstergeleri kullanılır. Kapiler derinlik göstergeleri teorik derinliği direkt
gösterebilirler.

 2400 – 3000 metre arasında bir irtifada dalış yapılacaksa; dalıştan önce 6 saat beklenmelidir.

 300 – 2400 metre arasında bir irtifada dalış yapılacaksa; dalıştan önce 6 saat beklenmeli veya,

- Deniz seviyesinden(0 metre) sonraki her 300 metrelik irtifa artışı için 2 grup harfi eklenmelidir

- Sonrasında, bulunan grup harfinden dalıştan önceki bekleme süresi çıkartılır(yüzey beklemesi
mantığıyla) ve yeni bir grup harfi bulunur(tekrarlamalı dalışlarda olduğu gibi)

Örneğin: 1500 metre irtifadaki bir göle dalış yapmak isteyen bir dalıcı 6 saatlik bekleme süresini doldurmak yerine
SDP ve Teorik Derinlik Tablosunu kullanarak dalış yapmayı planlamaktadır. Kişi irtifaya vardığındaki basınç grubu
nedir ve varıştan 90 dakika sonra dalış yapmak isterse yeni basınç grubu ne olur?

1500 metre / 300 metre = 5


Her basamak için 2 basınç grubu eklemek istersek: 5 x 2 = 10 basınç grubu = J grubu
J Grubu sonrasında 90 dk(1:30) geçmiş gibi düşündüğümüzde yeni basınç grubu: B

Kişi yapacağı dalışa, sanki daha önce bir dalış yapmış ve ikinci dalışına B grubu ile başlıyormuş gibi planlama
yapmalıdır.
44
Bu tablo referans olması için verilmiştir ve tablo ile herhangi bir ön
çalışma yapmanıza gerek yoktur.

SDP(RDP) KULLANIMI

SDP, üç tablodan oluşur. Tablo 1 ve Tablo 2 ön yüzde, Tablo 3 ise arka yüzdedir.

Tablo 1: Dekompresyonsuz Limitler ve Grup Belirleme Tablosu


Tablo 2: Yüzey Beklemesi Tablosu
Tablo 3: Tekrarlamalı Dalış Zaman Tablosu

Zaman Tanımları:

GDZ(Gerçek Dip Zamanı): Su altında kalınan/kalınacak süre.


KAZ(Kalıntı Azot Zamanı): Yüzey beklemesinin ardından vücutta kalan azot miktarının dakika cinsinden ifadesi.
TDZ(Toplam Dip Zamanı): GDZ(Gerçek Dip Zamanı) ve KAZ(Kalıntı Azot Zamanı)’nin toplamı.

SDP ile ilgili soruları çözerken dalışları bir profile işlemek önemlidir. Aksi taktirde hata yapma ihtimaliniz artar.

45
Örnek 1: 18 metre derinlikte 40 dakika süren bir dalıştan sonra 45 dakika yüzey beklemesi yapan bir dalıcı, 14
metre derinlikte 45 dakika süren ikinci dalışından sonra hangi basınç grubunda olur?

Aşağıda, SDP üzerinde de görebileceğiniz adımları sırasıyla açıklayalım:

1. Adım:
Tablo 1’de, ilk dalışın derinliği olan 18 metre kolonu üzerinden aşağıya doğru inerek planlanan süreyi arıyoruz.
Planlanan süre olmadığı için en yakın üst değer olan 41 dakika hücresini referans alıyoruz. Bu hücre bize P
grubunda olduğumuzu gösteriyor. Bunun sonrasında, Tablo 2’de 45 dakikalık yüzey beklemesini arıyoruz ve 0:39 –
0:45 hücresini referans alarak aşağıya doğru indiğimizde, yüzey beklemesinden sonra H grubunda olduğumuzu
görüyoruz.

2. Adım:
Tablo 3’de(Tekrarlamalı Dalış Zaman Tablosu) ikinci dalışın derinliği olan 14 metre ile, ikinci dalışın öncesindeki
basınç grubumuz olan H arasında köprü kuruyoruz. Burada görmüş olduğumuz 32 bize KAZ’ı(kalıntı azot zamanı)
veriyor. KAZ’ı bulduğumuza göre artık GDZ ve KAZ’ı toplayıp TDZ’yi(Toplam Dip Zamanı) bulabiliriz. Toplama
işleminin sonunda 77 dakika sonucunu elde ediyoruz.

3. Adım:
Tekrar Tablo 1’e dönüyor ve 14 metre derinlikte 77 dakikalık bir dalış planlıyormuş gibi hesaplama yapıyoruz. Tablo
1’de ikinci dalışın derinliği olan 14 metre kolonu üzerinden aşağıya doğru inerek, bu sorudaki toplam dip
zamanımız olan 77 dakika hücresine ulaşıyoruz. Bu hücre bize U grubunda olduğumuzu gösteriyor.

Not: Mavi satırda görmüş olduğunuz 66 dakika, “ayarlanmış dekosuz limit” olarak adlandırılır. Yani eğer ikinci dalış için bir
süre öngörmemiş olsaydık ve bu dalışta su altında kalabileceğimiz en uzun süreyi arayor olsaydık, cevap 66 dakika olacaktı.
Bu bilginin nasıl kullanıldığını görmek için sonraki örneği inceleyiniz.

SDP üzerindeki çözüm için sonraki sayfaya geçiniz.

46
Çözüm:

3. Adımı MOR renk ile takip ediniz!

47
Örnek 2: Yüzey beklemesinin ardından D grubunda olan bir dalıcı 17 metre derinliğe bir dalış yapmayı
planlamaktadır. Bu derinlikte geçirebileceği en uzun dekompresyonsuz süre ne kadardır?

Çözüm: SDP’nin arka yüzündeki, Tekrarlamalı Dalış Zaman Tablosu üzerinde, ikinci dalışın derinliği olan 18 metre
satırı ile, ikinci dalıştan önceki basınç grubumuz olan D arasında bir köprü kuralım. Çakışma noktasında, mavi
satırda göreceğimiz “40 dakika” aradığımız cevaptır.

48
Örnek 3(Minimum Yüzey Beklemesi): Bir dalıcı 20 metre derinliğe 36 dakikalık bir dalışın ardından, 14 metre
derinliğe 55 dakikalık bir dalış planlamaktadır. Bu iki dalış arasındaki minimum yüzey beklemesi kaç dakikadır?

Aşağıda, SDP üzerinde de görebileceğiniz adımları sırasıyla açıklayalım:

1. Adım:
SDP’nin ön yüzünde, birinci dalışımızın derinliği olan 20 metre kolonundan aşağıya doğru inerek ilk dalışın dip
zamanı olan 36 dakikayı bulduğumuzda, P grubunda olduğumuzu görüyoruz.

2. Adım:
SDP’nin arka yüzünde, Tekrarlamalı Dalış Zaman Tablosu’nda, ikinci dalışımızın derinliği olan 14 metre hattının
MAVİ satırında 55 dakikayı bulduğumuz hücreden yukarı çıktığımızda, ikinci dalışımızdan önce L grubunda olmamız
gerektiğini anlıyoruz.

3. Adım:
SDP’nin ön yüzünde ilk dalışın sonundaki basınç grubumuz olan P ve ikinci dalışımızın öncesindeki basınç grubumuz
olan L arasında bir köprü kurarak 0:17 – 0:21 hücresine ulaşıyoruz. Minimum yüzey beklemesini aradığımız için, iki
dalış arasında 17 dakika beklemek yeterli olacaktır.

SDP üzerindeki çözüm için sonraki sayfaya geçiniz.

49
Çözüm:

3. Adımı MOR renk ile takip ediniz!


50
Örnek 4(Minimum Yüzey Beklemeleri ile dalışlar için gerekli toplam süreyi bulmak):
Bir dalıcı minimum yüzey beklemelerini kullanarak üç dalış yapmayı planlamaktadır. Planlanan dalış profilleri; 12
metre / 90 dakika, 25 metre / 26 dakika ve 17 metre / 34 dakikadır. Dalışları doğru sıralamayla planlayıp, gerekli
emniyet beklemeleri de dahil olacak şekilde, ilk dalışın başlangıcından, son dalışın bitişine kadar geçen
toplam süreyi hesaplayınız.(Yükselme sürelerini hesaba katmayınız.)

1. Adım:
SDP’nin ön yüzünde, 25 metre kolonundan aşağıya inerek, 26 dakika hücresini ve ardından O grubunu buluyoruz.
26 dakika hücresi koyu renkli alana denk geldiği için zorunlu emniyet beklemesini unutmayın.

Ardından SDP’nin arka yüzünde, 17 metre hattının mavi satırındaki 34 dakika hücresinden yukarı çıkıp G grubunu
buluyoruz (bu noktada aynı hücrenin beyaz satırında bulunan 22 dakikalık kalıntı azot zamanını da not etmeyi
unutmayın).

SDP’nin birinci yüzünde, ilk dalışın sonundaki grup harfimiz olan O ve ikinci dalış öncesindeki grup harfimiz olan G
arasında köprü kurarak 42 dakikalık minimum yüzey beklemesini buluyoruz.

2. Adım:
İlk minimum yüzey beklemesini hesaplarken kullandığımız hücredeki KAZ olan 22 dakika ve 2. dalışın gerçek dip
zamanı olan 34 dakikayı toplayarak 56 dakikalık TDZ’ye ulaşıyoruz. SDP’nin ön yüzünde, 17 metrede 56 dakika
sürecek bir dalışın hesaplamasını yaparak W grubunu buluyoruz. 56 dakika hücresi koyu renkli alana denk geldiği
için zorunlu emniyet beklemesini unutmayın.

Bu noktada W ile ilgili özel kuralı gözden kaçırmamak çok önemli(bkz. SDP Genel Kurallar).

W grubundan sonra, özel kuralın gerektirdiği, 1 saatlik beklemeyi yaparak I grubuna ulaşıyoruz. SDP’nin arka
yüzünde, 3. dalışın derinliği olan 12 metre ile I grubu arasındaki bağlantıyı yaptığımızda 42 dakikalık KAZ’a sahip
olduğumuzu görüyoruz. 3. dalışın GDZ’si olan 90 dakika ile 42 dakikalık KAZ’ı toplayarak 132 dakikalık TDZ’ye
ulaşıyoruz. SDP’nin ön yüzünde, son dalışın derinliği olan 12 metre kolonundan 132 dakika hücresine ulaştığımızda,
tüm dalışların sonunda Y grubunda olduğumuzu görüyoruz. 132 dakika hücresi koyu renkli alana denk geldiği için
zorunlu emniyet beklemesini unutmayın.

3. Adım:
Tüm dalışların GDZ’lerini, gerekli emniyet beklemelerini ve yüzey beklemelerini topluyoruz.
(26 dk + 34 dk + 90 dk) + (3 dk + 3 dk + 3 dk) + (42 dk + 60 dk) = 261 dk.

Yukarıdaki sorunun SDP üzerindeki çözümünü kendiniz yapınız. Soruya ait değerlendirme PADI Eğitmen
Geliştirme Kursu’nda(IDC) yapılacak ve benzer örnekler çözülecektir.

Çözüm için bir sonraki sayfadaki SDP’yi kullanınız.

51
eRDPml Kullanımı, PADI Eğitmen Geliştirme Kursu(IDC) sırasında yapılacak çalışmalarla
açıklanacaktır.

52
DALIŞ BİLGİSAYARLARI

- Dalış bilgisayarları tablolar ile aynı teorik temele sahiptir.


- Dalış sırasında iki veya daha fazla dalıcı tarafından paylaşılmamalıdır.
- İki ayrı bilgisayarın kullanıldığı durumlarda, daha muhafazakar olan referans alınmalıdır.
- Bilgisayar kullanırken acil durum için yanınızda SPD bulunmalıdır.
- Dalış bilgisayarının limitleri içinde dalışlar yapılmalıdır.
- Eğer dalış esnasında bilgisayarınız bozulursa, 5 metre derinliğe yükselmeli ve hava miktarınız izin
verdiği sürece, uzun bir emniyet beklemesi yapmalısınız.

53

You might also like