Professional Documents
Culture Documents
Çanakkale Semi̇ner Dersi̇ Vi̇ze
Çanakkale Semi̇ner Dersi̇ Vi̇ze
ADI: Emre
SOYADI: Yorulmaz
Muharebeden önce bölgenin nüfus yapısı ve Türk askerlerinin durumu, Çanakkale nüfusu
Müslüman, Rum, Ermeni, Bulgar, Yahudi, Protestan ve yabancı uyruklu insanlardan
oluşuyordu. 1905 yılında yapılan nüfus sayımına göre %75 Müslüman halk iken
gayrimüslimlerin yoğunlukta olan kesimi %20 oranında Rumlar idi %5 i ise diğer
gayrimüslim kesiminden oluşuyordu. 1914 yılında yapılan nüfus sayımında %90 Müslüman
halk iken gayrimüslim kesimin yoğunlukta olan Rumların %5 e gerilediği görülmüştür. Bunda
özellikle balkan savaşlarından sonra bağımsızlığını kazanan balkan devletlerine olan göçünde
büyük etkisi vardır.
25 Kasım 1914 de savaş bölgesinde azınlıkların ve yabancı uyrukların savaş öncesi, sırası ve
sonrasında itilaf devletlerine lojistik ve istihbarat olarak yapılacak yardımların önlenmesi için
başkomutanlığın isteği ve iç işleri bakanlığının aldığı karar ile; sınır yakınlarında, tren yolu
güzergahlarında ve boğazlar gibi stratejik noktalarda bulunan düşman tebaasından olanların iç
bölgelere sevk edilmesi kararlaştırılmıştır. Rumların iç kesime gönderilmesi buna bir örnektir.
Osmanlı ordusunun etnik yapısından dolayı birçok etnik kökenli asker bulunmaktadır: Türk,
Kürt, Arap, sayıları çok olmamak ile birlikte Rum, Musevi, Ermeni, Keldani, Yezidi, Nusayri,
gibi gayrimüslim asker bulunmaktadır.
Osmanlı ordusu kendi topraklarını batıdan gelen yeni bir Hıristiyan baskısına karşı korumak
gibi doğal bir duyguya ve bu duyguyu besleyen dini inanca sahiptiler. Din adamları, askerleri
“Allah ve Muhammed” aşkına savaştıklarını telkin etmekte, savaşma gücünü arttırmaya
yönelik faaliyetler içerisinde bulunmaktadır.
Mısırda toplanmaya başlayan itilaf devletleri ordusu değişik etnik kökenden gelen askerlerle
İngiliz ve Fransız birliklerinden oluşuyordu. Askeri yapının içerisinde; İskoç, İrlandalı, Hintli
Gurkalar ve Sihler, doğulu Yahudi ve Rumlar, Cezayirliler, Avustralya ve Yeni
Zelandalılardan oluşuyordu.
Çanakkale’ye Türklere karşı savaşmaya gelen İtilaf devletleri askerlerinin Türkler hakkında
hiçbir bilgisi yoktu. Gelibolu’ya çıkarma yapılacağı belli olunca Kahire, Sydney, Melbourne,
Wellington ve Londra gibi büyük şehirlerde yayınlanan gazetelerde, Türkler aleyhine ön
yargılı bir kamuoyu oluşturmak için savaş esirlerine çok kötü davranıldığını içeren karalama
kampanyasına girişmişlerdir. Bu propagandaya maruz kalan Anzakların Türkleri; acımasız,
vahşi, zavallı, barbar Türk gibi tanımlamışlardır.
Kara çıkarmasından önce itilaf devletlerinin askerlerinin psikolojik yapısına bakacak olursa
gemi ve gemi adları akla gelir, öyle ki itilaf donanması o kadar kendinden emin ve güven
içindeler ki donanmalarına “yenilmez armada” ismini vermişlerdir. Fransız ve İngiliz er ve
subayları törenlerle İstanbul hayalleriyle kendinden emin bir şekilde uğurlamıştır. Bu
askerlerin ölenlerden rütbeli olanların üzerinden çıkan Çanakkale, Gelibolu ve İstanbul
haritaları çıkması ve İstanbul da geçerli olmak üzere basılan paraların dağıtılması buna
inandıklarını göstermektedir.
25 Nisan sabahı çıkarma yapan itilaf devletleri ordusu bölgenin doğal yapısı ve coğrafi
özelliklerinde bilgi eksikliği vardı, itilaf askerlerinin zorluklarından birisi de nerede karaya
çıkmaları gerektiği ve karaya çıktıklarında ne gibi olaylarla karşılaşacakları konusunda hiçbir
fikirlerinin olmamasıydı. Bunun üzerine ilk gün itilaf ordusunda hayal kırıklığı ve şaşkınlık
oluşmuştu.
Savaşın başlaması ile itilaf ordusunda yiyecek sorunu baş göstermiştir ancak bu sıkıntı,
Türkler gibi yiyecek yokluğundan değil, yiyecek çeşitsizliğinden ayrıca ilerleyen günlerde su
sorunu baş göstermiştir.
İtilaf devletlerinin çıkarmasının başlamasıyla barınma sorunu çözülememiş ve belirli bir yere
yerleşene kadar devam etmişti, itilaf kuvvetleri içinde yer alan her ulusun askerleri kendi
üniformaları ile savaşa katılmıştır. Sömürgelere ise geleneksel ve İngiliz, Fransız üniformaları
verilmiştir, bu kıyafetler savaş öncesi ve sırasında büyük bir sorun yaratmamıştır.
İlk olarak mısırın ikliminden dolayı hastalıklar baş göstermiş ve itilaf ordusunda el yapımı saf
alkollerden zehirlenmeler ve hayat kadınlarından zührevi hastalıklara yakalanmışlardır.
ÇANAKKALE KARA MUHAREBELERİ SIRASINDA İTİLAF VE TÜRK TARAFININ
YÜRÜTTÜĞÜ PSİKOLOJİK HAREKAT FAALİYETLERİ
Bir savaş veya olağanüstü durumun ortaya çıkması halinde planlanan, sevk ve idare edilen
psikolojik harekata da psikolojik savaş denir. Hedefi ise; düşmanın savaş gücünü azaltmak,
moralini yıpratmak, siyasal, ekonomik, sosyal, sivil idarelerin ve makamların işbirliği ile
işgal altında bulunan veya düşmandan temizlenen bölgelerin kontrolünü ve yeniden
teşkilatlanmasını sağlamak, düşmanın yenilmesine yardım edecek olan ilgili personelin
düşüncelerine, duygularına, tavır ve hareketlerine etki yapacak olan fikirleri ve unsurları
sağlamak, halk içinde isyana teşvik etmek, kamuoyunu yanıltmak gibi derin etkileri vardır.
İtilaf askerlerinin psikolojik faaliyetlerinin ana noktası bildirilerdir, bildiriler çeşitli yollarla
ulaştırılmaya çalışıldı, bunlar arasında, havadan uçakla atmak, denizden şişe içine koymak, bir
sigara paketine veya bir taşa sarmak, top mermisi yardımıyla atmak ve siperlere kadar
yaklaşılarak bildirileri tel örgülere veya siperlere yakın yerlere bırakmak sayılabilir.
Bildirilerde, Türkçe, Almanca, Arapça, İngilizce, Fransızca ve Rumca dillerini kullanıldığı
görülmektedir. Bildirilerde ilk olarak bayrak gibi manevi duyguların küçük düşürülerek baskı
ve yılgınlık yaratılmaya çalışılmıştı. Türk askerlerin Alman subaylardan almış oldukları yanlış
tedbirler ve başarısız idareden dolayı, İngiliz hücumlarına karşı koyamadıklarını. İngilizler,
Türk askerlerinin teslim olmaları durumunda, iyi muamele göreceklerini, temiz elbise, su,
yatak, banyo, tütün gibi ürünlerin verileceğini, yaralı ve hasta olanların daha iyi şartlarda
tedavi görecekleri vaatlerinde bulunmuşlardı. Bu savaşın Almanların menfaatine olduğunu ve
savaşa gerek olmadığını teslim olmalarını istemişlerdir. Savaşın Almanlar için yapıldığını ve
bu sebeple bunun cihat olmadığını bildirilerinde dağıtmışlardır. Sözde Kürt isyanından
bahsedilerek, Kürt asıllı askerler Türklere karşı isyan ettirilmeye çalışılmıştır. İngiliz ve
Fransızların batı cephesinde Almanlara yönelik kazandıkları başarıları anlatan bildiriler
atılmıştır. Avustralyalılar bildirilerinde futbol müsabakası, teklif etmişlerdir. Fransızlar ise
aile kavramını ön planda tutarak teslim olmaları halinde savaş bittiğinde yaşadıkları bölgelere
gönderileceğini söylemiştir.
Türk tarafının itilaf askerleri üzerinde uyguladığı psikolojik harekat faaliyetlerinin ana noktası
itilaf devletlerinin attığı bildirilere karşılık vermek için atılan bildiriler oluşturmuştur. Bu
bildirileri, sigara paketinde, taşa sarma, top mermisi atma ve çoğunlukla siperlere kadar
yaklaşılarak bildirileri tel örgülere veya siperlere yakın yerlere bırakmak sayılabilir. Arapça,
Hintçe, İngilizce, Fransızca dillerinin kullanıldığı görülür. Bildirilerdeki konular ise esirlerin
uluslararası hukuka uygun şekilde ağırlandıkları, 18 Mart deniz zaferi, denizaltılarının
yardımlarını imha edildiği, batı cephesinde Almanların üstünlükleri, Rus ordusunun çöküşü
konu almıştır.
Çanakkale savaşında özellikle yöresel casuslar baş göstermekte itilaf devletlerine en çok
casusluk eden Rumlardı savaş başlamadan alınan önlemlerle beraber bilgi sızdırmayı en aza
indirilmek istense de yöresel casusların etkisi vardır.
İtilaf devletleri ilerleyemedikleri ve hiçbir yeni değişikliğin yaşanmadığı dönemlerde git gide
savaşı sorgulamaya ve ümitsizliğe kapılmışlardı, rahatça İstanbul’a gireceklerini sanan itilaf
kuvvetleri şimdi ise boşu boşuna geldiklerini ifade eder. Türk ordusunu küçümseyerek gelen
itilaf güçleri ilerlemeyince moralleri bozulmuş küçümsenemeyecek bir toplum olduklarını
ifade etmiştir. Diğer yandan Fransız ve İngilizler İstanbul’a varamayacaklarını anlayınca
bulundukları mevkileri yapılandırarak isimlendirmiştir. Savaş süresinin uzamasa itilaf
güçlerinin arasında bozulmalarla beraber İngiliz ve Fransız subayların arasında anlaşmazlık
baş göstermiştir. Fransız birliklerine bağlı sömürge askerleri havanın soğumasıyla bu iklime
alışık olmadıkları için zorluk yaşamışlardır. Ailelerine mektup yazan itilaf kuvvetleri subay ve
rahipler tarafından sansürlenerek kötü gidişattan bahsedilmemiştir. İtilaf askerleri yarımadayı
boşaltırken geride kalan her şeyi imha etmişlerdir.