Professional Documents
Culture Documents
- I. Dünya Savaşı'nın yenik devletlerine imzalatılacak olan barış anlaşmalarının hazırlanması için toplanan
Paris Barış Konferansı'nda İzmir ve çevresinin Yunanistan tarafından işgal edilmesi kararlaştırılmıştı.
- İtilaf Devletleri, Paris Barış Konferansı'ndan önce, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasının
hemen ardından antlaşmanın 7. maddesine dayanarak işgallere başlamışlardı.
- İlk olarak Musul, İngilizler tarafından işgal edilmişti.
- Fransızlar da Hatay'ın Dörtyol ilçesini işgal etmişlerdi.
- Fransızlara karşı, silahlı ilk halk direniş hareketi de başlamıştı.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan işgallere karşı Osmanlı Devleti’nin tepkisiz kalması
üzerine Türk halkının örgütlenerek başlattığı milis direniş hareketidir.
Milis Kuvvet ise Sivillerden oluşan silahlı güce denir. Kuvay-ı Millîye birlikleri, yerel halk
kahramanlarının liderliğinde, gönüllülük esasına göre oluşmuştur.
Kuvayı Milliye ismi, tüm yurttaki işgallere karşı Türk halkının oluşturduğu her türlü direniş hareketi
için kullanılmıştır. İşgallere karşı ilk direniş hareketi, 19 Aralık 1918’de Fransızlara karşı, Güney
Cephesinde, Hatay’ın Dörtyol ilçesinde başladı. İşgal kuvvetlerine karşı ilk kurşun burada
sıkılmıştır.
Diğer yandan Kuvayı Milliye ismi, Batı Anadolu'da, Yunanlılara karşı yapılan mücadele için de
kullanılmaktadır. Bu anlamıyla kullanıldığında ise Hasan Tahsin'in ilk kurşunu sıkmasıyla yani
İzmir'in işgali ile başladığı söylenebilir.
Dikkat: Kuvayı Milliye'nin savaş yöntemi Gayr-ı Nizami Harp'tir. Yani bir çeşit Gerilla savaşıdır.
Bu grupların düzenli ordu birliklerine karşı Nizami Harp yapma şansı yoktur. Sayısal olarak veya
teçhizat açısından düzenli ordu karşısına çıkamayacağı için vur-kaç taktiği ile savaşır. Saldırıp geri
çekilir. İkmal yollarını vurur. Pusu kurar v.s. Böylece düşmanı yıldırmaya çalışır.
Düzenli ordunun kurulmasıyla Kuvayı Milliye birlikleri düzenli orduya katılmış ancak ruhu savaşın sonuna
kadar devam etmiştir. Ege Bölgesi’nde Ethem, Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe, Karadeniz’de Topal
Osman Ali Şükrü Bey, Güney Cephesi’nde Şahin Bey isimleri öne çıkan yerel halk kahramanlarıdır.
Cemiyetler Kuruluş amaçları yönünden ele alındığında iki grup cemiyet kurulmuştur.
a-) Yararlı Cemiyetler
b-) Zararlı Cemiyetler: Bu cemiyetler de iki gruba ayrılır;
1-) Azınlıkların kurduğu zararlı cemiyetler,
2-) Türklerin kurduğu zararlı cemiyetler (Milli varlığa düşman cemiyetler)
Millî Cemiyetler (Yararlı Cemiyetleri): İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7. Maddesini
hukukî dayanak göstererek, ülkenin çeşitli yerlerine asker çıkarmaya başladılar. Bu gelişmelerden cesaret
alan azınlıklar da kendi emelleri doğrultusunda harekete geçerek, Türklere karşı taşkınlıklarını arttırdılar.
İstanbul Hükümeti’nin bu duruma sessiz kalması karşısında Türk aydınları harekete geçtiler. Vatanı koruma
ve bağımsız yaşama isteği doğrultusunda cemiyetler kurdular.
2-) Şark Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti):
Doğu Anadolu bölgesinde Türklerin Ermenilerden çok olduğunu basın yayın yoluyla Dünya’ya
duyurmak amacı ile İstanbul merkezli olarak kurulmuş Erzurum’da çalışmalarını yürütmüştür.
Bu amaçla Türkçe olarak Hadisat ve Albayrak gazetelerini, Fransızca olarak ise Le Pays (Vatan)
gazetelerini çıkarmışlardır.
Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devletinin kurulmasını önlemek ve bölge halkının haklarını savunmak
için mücadele etmişlerdir.
V. Ordu komutanı Kazım Karabekir Paşa öncülüğünde Erzurum Kongresi, bu cemiyet tarafından
düzenlenmiştir.
Kars İslam Şurası İkinci Kars kongresinden sonra Wilson prensiplerine uygun olarak kurulmuştur.
Elviye-i Selase’nin (Kars, Ardahan, Batum’un) Ermeni ve Gürcülerin eline geçmesini önlemek
amacı ile kurulmuştur.
3-) İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: İzmir ve Ege Bölgesi'nde Türklerin Rumlardan çok olduğunu ve
İzmir’in Türklere ait olduğunu basın yayın yolu ile dünyaya kanıtlamak ve bölgenin Yunanistan'a
verilmesini önlemek amacıyla İzmir halkı tarafından kurulmuştur.
4-) İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti: İlhak toprağına katmak, kendi toprağın haline getirmek demektir.
Önce Müdafaa-i Hukuk adını taşıyan bu cemiyet, İzmir'in Yunanistan tarafından işgal edileceğinin
öğrenilmesi üzerine tepki olarak kurulmuştur.
İzmir'in işgali, Türk halkının uyanmasını sağlamıştır. İşgallerin geçici olmayıp ilhak niteliğinde
olduğunu anlamasını sağlamıştır.
Bu yüzden İzmir Müdafaa-i Hukuk cemiyeti yerini Redd-i İlhak cemiyetine bırakmıştır.
Bu cemiyet, İzmir’in işgalinden sonra direnen ilk silahlı cemiyettir.
Direnişin başlaması ve Kuvayı Milliye hareketinin doğmasında etkili olmuştur.
Balıkesir, Akşehir kongrelerinin toplanmasında görev almıştır.
8-) Mim Mim grubu ve Karakol cemiyeti: Kurtuluş savaşı sırasında istihbarat toplamış, Anadolu’ya silah ve
insan kaçırma konusunu organize etmiştir.
İstanbul'da kurulmuş bu cemiyetin kurucusu eski İttihatçılardan Kara Kemal'dir.
Bu cemiyet İtilaf devletlerinin kontrolündeki İstanbul'dan, Osmanlı cephaneliklerinden silah
kaçırarak Anadolu'ya göndermiştir.
İstanbul'dan Anadolu hareketine geçmek isteyenleri Anadolu’ya göndermiştir.
Mustafa Kemal Paşa ve onun emrindeki 18 arkadaşı bölgede asayiş sağlamak ve bozulan düzeni yeniden
inşa etmek üzere İstanbul'dan Samsun'a doğru 16 Mayıs 1919'da Bandırma vapuruyla yola çıkan heyet, 19
Mayıs 1919 sabahı saat 6'da Samsun Limanı'na ulaştı. Bu sebeple 19 Mayıs 1919 Millî mücadelenin
başlangıcı olarak kabul edilir.
Mustafa Kemal, Samsun’a çıktığında İzmir 15 Mayıs 1919 günü yeni işgal edilmişti.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktıktan sonra bölgedeki durumu inceleyerek 9. Ordu Müfettişi
olarak İstanbul Damat Ferit Paşa Hükümeti’ne 22 Mayıs 1919’da bir rapor gönderdi.
Samsun Raporunda:
Samsun bölgesindeki asayişsizliğin sebebi Türkler değil Rumlardan kaynaklanmaktadır.
Türk halkının yabancı mandasına ve kontrolüne tahammülü yoktur.
Yunanlıların İzmir’i işgale hakları yoktur işgal geçicidir.
Millet, millî egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir ve bunu muhakkak
gerçekleştirmeye çalışacaktır.
Rumların neden olduğu bu durum Rumların emellerinden vazgeçmesiyle asayiş kendiliğinden
düzelecektir.
Samsun raporu Millî mücadelenin ilk hazırlık belgesi olarak kabul edilir.
Mustafa Kemal Samsun’da bölgede bulunan birçok yetkili ile görüşmüş bu görüşmelerde ortaya çıkan belli
başlı kurtuluş çaresi olarak görülen düşünceler şunlardı.
a-) Amerikan mandasına girmek,
b-) İngiliz himayesine girmek,
c-) Bölgesel kurtuluş çareleri aramak,
Bu düşüncelere Mustafa Kemal Paşa karşı çıkmış ve reddetmiş ‘Ya istiklal ya da ölüm’ diyerek
kurtuluşun tek çaresi olarak ortak mücadele (Millî mücadele) olarak görmüştür.
Mustafa Kemal Samsun’da İngiliz’ler den dolayı güvenliğinin tehlikeye girmesi sebebiyle rahat
hareket edememesi üzerine daha güvenli bir bölge olan Havzaya geçti.
Atatürk, Havza'ya geçişinde İngilizlerin şüphesini çekmek istemediği için böbrek sancılarına
Havza'nın şifalı kaplıcalarının iyi geleceğini gerekçe göstererek 25 Mayıs 1919'da Samsun'dan
ayrıldı.
Mustafa Kemal, Havza genelgesini yayınladıktan sonra İngiltere, Damat Ferit Hükûmetine baskı yapıp geri
çağrılmasını istedi. Mustafa Kemal Paşaya İstanbul hükümeti tarafından 8 Haziran 1919’da “Geri Dön”
çağırısı yapıldı. Ancak “Geri Dön” çağrısına itibar etmeyen Mustafa Kemal işi haberleşmeye dökerek 13
Haziran 1919 Amasya'ya hareket etti.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Amasya Genelgesinden sonra düşündükleri adım Sivas'ta bir
kongre toplamaktır.
Ancak bu arada, doğu illerinin geleceğini konuşmak üzere Doğu Anadolu Müdafaa-İ Hukuk
Cemiyeti'nin çalışmaları ile Erzurum'da bir kongre toplanacağını Amasya Genelgesinde dile
getirilmiştir. Sivas kongresine katılacak delegeler zamanında Sivas’a gelebilirlerse Erzurum kongresi
üyeleri Sivas’a gelip kongreye katılacaklardı. Ancak seçimlerin yapılamaması ve delegelerin Sivas’a
gelememeleri üzerine Erzurum bölgesinde Ermeni Devleti kurulma tehlikesi yüzünden kongrenin
acil yapılmasına karar verildi.
Mustafa Kemal ve arkadaşları kongreye katılmak için Erzurum’a gitmek üzere yola çıktılar.
Mustafa Kemal’e İstanbul hükümeti tarafından Amasya Genelgesi nedeni ile dön çağrısı ve baskı
artınca 7- 8 Temmuz 1919 da hem resmi görevi olan IX. Ordu müfettişliğinden hem de askerlik
mesleğinden istifa etti. Kendi ifadesi ile; " Sine-i Millete Dönmüştür."
Damat Ferit hükümeti Erzurum'daki Kazım Karabekir'e Mustafa Kemal'i tutuklama emri verir.
Ancak Kazım Karabekir onları tutuklamak yerine; "Buyurun Paşam, Askerlerim Emrinizdedir." dedi.
Bu sebepler yüzünden Mustafa Kemal tarafından Ankara milli mücadelenin hem de Cumhuriyetin
merkezi seçilmiştir. Sivas Kongresi sonrası yayınlanan "İrade-i Milliye" gazetesi yerine, "Hakimiyet-
i Milliye" adı ile gazete yayınlanmaya başladı.
Amasya Görüşmelerin de alınan karar gereği Meclis-i Mebusanın açılması için Kasım 1919'dan
itibaren seçimler yapılmaya başladı. Seçimlerde Millî Mücadele yanlısı Müdafa-i Hukuk Cemiyeti
üyeleri başarılı oldu.
Mustafa Kemal Erzurum milletvekili olarak seçildi. Tutuklanma korkusu nedeni ilede Meclis
çalışmalarına İstanbul’a gitmedi.
İtilaf Devletleri ise yapılan seçimlere meclisten kendi aleyhlerine bir karar çıkmayacağına inandıkları
için müdahale etmediler.
Anadolu’dan seçilen Millî Mücadele yanlısı millet vekilleri İstanbul’a gitmeden önce Ankara’da
Mustafa Kemal ile görüştüler. Mustafa Kemal bu milletvekillerinden şu isteklerde bulundu:
a-) Erzurum ve Sivas Kongresinin kararları Meclisi Mebusanda aynen kabul ettirilmesi,
Amacı; Erzurum ve Sivas kongre kararlarını resmiyet kazandırmak
b-) Meclisi Mebusanda Müdafaa-ı Hukuk adıyla bir grup kurmalarını,
Amacı; İstanbul hükümeti ve İtilaf devletlerine meclis grubunun adı ile mesaj vermek. Ayrıca mebusların, bu
meclis grubu çatısı altında birlikte çalışmalarını sağlamak.
c-) Meclisi Mebusanın İstanbul dışında Anadolu’da bir şehirde toplanmasını sağlama,
İtilaf devletlerinin baskısından kurtulmak meclisin milli kararlar almasını sağlamak.
d-) Mustafa Kemalin Meclis başkanı seçilmesini sağlamak gibi isteklerde bulundu.
Amacı; meclis kapatılacak olursa bu sıfatla başka bir yerde tekrar toplayabilmek ve Meclisi istediği gibi
yönlendirmek istemesi.
Meclisin açıldığı gün Mustafa Kemal, Meclisin çalışma esaslarını belirleyen bir önerge sundu.
Meclis tarafından kabul edilen bu önergeye göre:
Bir hükümet kurmak zorunludur.
Geçici bile olsa bir devlet başkanı atamak ya da Padişah vekili atamak uygun değildir.
Yeni kurulan düzenin Osmanlı Devleti’nin bir devamı olmadığını, Bu Meclisin Osmanlı Devleti’nin
bir kurumu olmadığını gösterir.
Mecliste ortaya çıkan Milli İrade vatanın kaderine fiilen el koymuştur. Meclis'in üstünde (B.M.M.)
hiçbir güç yoktur.
BMM’nin açılışı Milli Egemenlik için atılan ilk fiili adımdır.
Büyük Millet Meclisi, Yasama, Yürütme ve Yargı yetkilerini kendinde toplar. (Güçler birliği ilkesi.)
Meclisten seçilecek bir heyet hükümet işlerini yürütür. Meclisin Başkanı, bu Hükümetin de
başkanıdır.
Padişah-Halife baskı ve zordan kurtulunca, meclisin vereceği karar gereği durumunu belirlenir.
25 Nisan 1920'de 11 kişilik hükümet (Bakanlar kurulu) oluştu. İlk çıkan kanun "Ağnam vergisi" dir.
18-26 Nisan 1920 tarihinde San Remo Konferansı'na katılan İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcileri
bir metin üzerinde anlaştılar.
İtilaf Devletleri, hazırladıkları barış antlaşmasının taslağını Osmanlıya kabul ettirmek için Mayıs
ayında Osmanlıdan bir temsilci istediler.
Bu konferansa Osmanlı Devleti adına, sadece gözlemci olarak Tevfik Paşa katılmıştır. Tevfik Paşa,
Osmanlı Devleti’ne önerilecek antlaşmanın şartlarının (11 Mayıs 1920'de)
“Antlaşma Şartlarının bağımsız bir devlet anlayışıyla bağdaştırılması mümkün değildir.” diyerek
kabul etmedi.
Osmanlı hükümetine de son derece ağır olduğunu, onaylanmaması gerektiğini bildirmiştir.
İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti'ni Antlaşmaya zorlamak için ne yatılar?
İtilaf Devletleri Yunan ordusuna, Bursa-Eskişehir hattına doğru son derece kapsamlı ve büyük bir
saldırı yaptırmışlardır.
Bir anda büyük miktarda toprak kaybedilmiş, Bursa, Yunan işgaline uğramış, Yunanlılara Eskişehir
yolu açılmıştır.
Böylece Osmanlı hükümetine, antlaşmayı kabul etmeleri için gözdağı vermiş oldular. Damat Ferit
Türk tarafının Osmanlının isteklerini bildirildi ise de San-Remo kararlarının değişmeyeceği ve 27
Temmuz 1920'ye kadar anlaşmayı imzalamaları istendi.
Damat Ferit başkanlığındaki bir heyet Fransa’ya giderek Sevr Antlaşmasını imzaladı. (10 Ağustos
1920)
Yunanlıların bu taarruzu Mustafa Kemal’in, Kuvâ-yı Milliye’nin artık yetersiz olduğunu
kanıtlayabilmesini sağlamıştır.
Bu işgalin ardından düzenli ordunun kurulması kararı alınmıştır.
Antlaşmanın Şartları: 11 bölüm, 433 maddeden oluşan bu antlaşmanın önemli maddeleri şunlardır.
İstanbul, Osmanlı Devleti'nde kalacak ancak azınlık hakları tanınmadığı takdirde İstanbul Türklerden
geri alınacaktır.
Boğazlar, içinde Türk olmayan bir komisyon tarafından yönetilecektir. Boğazlar tüm gemilere açık
tutulacaktır. (Yorum: Bu karar ile boğazlar Türk toprağı olmaktan çıkıp uluslararası karasuyu
sayılacaktır.) Doğu Anadolu’da Ermeni, Güneydoğu Anadolu’da Kürt Devleti kurulacaktır.
Ermenistan sınırlarını Wilson belirleyecektir. (Yorum: Osmanlı Devleti’ni parçalayıp Anadolu’da
iki yeni devlet kurulması amaçlanmıştır.)
Kapitülasyonlardan bütün devletler yararlanacaktır. (Yorum: Bu kararla Osmanlı Devleti Ekonomik
yönden İtilaf Devletleri’ne bağlı kalmıştır.)
İmroz ve Bozcaada Yunanistan’a verilecek,
İzmir Türk toprağı sayılacak ancak yönetimi Yunanistan’a bırakılacaktır.
Arap toprakları ve Irak İngiltere’ye bırakılacaktır.
Mardin, Urfa, Suriye, Çukurova, Sivas ve Malatya Fransa’ya verilecektir.
Antalya, Konya, Batı Anadolu İtalya’ya bırakılacaktır.
İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri Osmanlı toprağı sayılacak fakat burada İtilaf Devletleri’nin
egemenlik hakları geçerli sayılacaktır.
Osmanlı 50.700 kişilik bir ordu bulundurabilecek ancak bu ordunun ağır silahları olmayacaktır.
Türkiye’nin kaynakları savaş tazminatı ödemeye yeterli değildir. Bu nedenle İtilaf Devletleri
tarafından mali bir komisyon kurulacaktır.
Komisyonun atayacağı bir genel müdür, Osmanlı gümrüklerinin başına geçecek ve gümrük gelirleri
öncelikli olarak İtilaf Devletleri giderlerine, kalanlar ise Osmanlı’nın ihtiyaçlarında kullanılacaktır.
Türkiye’nin kara ve denizlerinden İtilaf Devletleri vergi ödemeden yararlanabilecektir.
Azınlıklar hakları genişletilerek devam edecektir.