You are on page 1of 60

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi

(ATA 121)
7. Ders
ERMENİ SORUNU
ERMENİ SORUNU

Ermeni sorunu uzun zamandan beri Türkiye’nin gündemini meşgul eden uluslararası arenada
Türkiye’yi uğraştıran bir meseledir. Dünyanın dört bir yanında yaşayan Ermeni diasporası
tarafından yıllardan beri yapılan faaliyetler sonucunda Ermeniler, soykırıma uğradıklarını ve
bunun bedelinin Türkiye tarafından ödenmesini istiyorlar. Türkiye’nin dışında yaşayan
Ermeniler, yaşadıkları ülkelerde asimile olmamak, kendi kültürlerini ve varlıklarını korumak için
“soykırım” ve “Türk düşmanlığı” üzerinden bir politika yapmaktadır.
ERMENİ SORUNU

Bunu varoluş sorunu haline getirip; «soykırıma uğradık öyleyse varız» mantığı ile hareket edip
“Bize Türkler tarafından soykırım yapıldı”, “hatta ilk soykırım Türkler tarafından yapıldı” hatta
“Bu soykırım Almanlara örnek oldu” boyutuna taşıyarak bu yalanı dünyaya yaymaya ve bazı
ülkelerin parlamentolarına 24 Nisan 1915 tarihini “soykırım günü” olarak kabul ettirmeye
başladılar. Tarihi süreçte Ermeni teröristlerin yaptıkları, isyanlar, katliamlar, suikastlar ve 1973
yılından itibaren büyükelçilerimize yapılan saldırıların üzerini örtüp sadece 1915’de
Ermenilerin göç ettirilmesine “Tehcir”e odaklanmaktadırlar. Tehcir öncesinde ve sonrasında
neler yaşandığı ve Ermeni terörü yok sayılmaktadır.
ERMENİ SORUNU

Konumuza geçmeden önce bir insanlık suçu olan soykırım kelimesini kullanırken “sözde” dememiz
uygun olur ya da “Ermeni Sorunu” diyebiliriz. “Ermeni Soykırımı” dediğimiz zaman böyle bir olayın
varlığını kabul edip bu yönde bir algı gelişmesine neden oluruz.
Ermeniler, Bizans Egemenliğinden Türk egemenliğine geçmiş ve yüzlerce yıl Anadolu’da Türklerle
yaşamış bir millettir. Fransız Devrimi’nin getirdiği düşüncelerle bağımsız bir devlet kurma isteği,
emperyalist devletler tarafından da desteklenince Osmanlı Devleti’nde sorunlar yaşanmaya
başladı.
ERMENİ SORUNU
1915’E GİDEN SÜREÇTE YAŞANANLAR
Bu sorunu genel hatlarıyla tarihlendirecek olursak;
• 1800-1878 Rusya-İngiltere-Fransa ve Amerika’nın sorunun ortaya çıkmasında oynadığı rol
• 1878-1890 Ayastefanos Antlaşması’ndan sonraki örgütlenme süreci
• 1890-1915 Silahlanma ve isyan dönemi
• 1915 Tehcir uygulaması
• 1915- 1923 İsyanların devam etmesi, devlet adamlarının öldürülmesi
• 1923-1965 Lozan Antlaşması ile sorunun çözümlenmesi
• 1965-1973 Sözde soykırımın 50’nci yılı diyerek sorunun gündeme getirilmesi
• 1973-1994 Ermeni terörünün Türk diplomatlara saldırıları , terör eylemleri
• 1994-2022 Olayın yasal platforma çekilmesi ve parlamentoların desteğinin sağlanması
ERMENİ SORUNU

Bu tablodan yola çıktığımızda Ermenilerin sadece 1915 tehcirine ve tehcirde yaşanan kayıplara
odaklandığını ve bu olayı dünyaya soykırım olarak algılatmaya ve kabul ettirmeye çalıştıklarını
1915’den önce bağımsızlıklarını elde etmek için örgütlenip, silahlanıp, isyan çıkartıp, katliam
yapıp, padişaha suikast düzenleyip, terör eylemlerinde bulunup, savaş sırasında Ruslarla işbirliği
yapmalarından, Balkan Devletlerinin bağımsızlıklarını elde etmeleri sırasında “Bağımsız bir
Yunanistan istiyorsan, Türk komşunu öldür” sloganını örnek almalarından, "tehcir" sonrasında
da devlet adamlarına suikast düzenlemelerinden ve 1973 yılından sonra Asala terör örgütünün
yaptığı saldırılarla diplomatlarımızı öldürmelerinden hiç bahsetmediklerini görüyoruz.
ERMENİ SORUNU

ERMENİ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI


Ermeni toplumu kendisine tanınan hak ve ayrıcalıkları başarıyla kullanarak hızla gelişti ve refaha
kavuştu, ayrıca Türk-Osmanlı kültür, yaşam tarzı ve yönetim biçimini de benimseyerek kısa
zamanda Osmanlıların güvenine lâyık olup “Millet-i Sadıka" unvanına hak kazandı. Osmanlı
Ermenileri bu unvan sayesinde iş hayatında olduğu gibi, kamu hizmetlerinde de önemli yerlere
geldi. Bunu “Türklerin Hristiyanına Ermeni denir” diyen Moltke en güzel şekilde ifade etmiştir.
ERMENİ SORUNU
Osmanlı tarihi Ermenilerden 29 Paşa, 22 Bakan (Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye,
Hazine, Posta-Telgraf, Darphane), 33 milletvekili, 7 Büyükelçi, 11 Başkonsolos ve Konsolos,
11 Üniversite öğretim üyesi ve 41 yüksek rütbeli memur kaydetmektedir.Osmanlı Devleti
zayıflamaya başlayıp, misyoner okulları kurulup, hemen her konuda Avrupa'nın
müdahalesine maruz kalınca, Türk-Ermeni ilişkilerinde de bozulma başladı. Osmanlı
Devleti’nin çöküntü dönemine girmesini takiben azınlıklar birbiri ardına bağımsızlık
mücadelesine giriştiler ve bunda başarı sağladılar. Bu gelişmeler Ermeniler için de örnek
teşkil etti onlar da Osmanlıları parçalamak isteyenlerin maddi ve manevi desteğiyle
ayaklanmalar başlattılar. Böylece, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bir "Ermeni
Sorunu"ndan söz edilir oldu.
ERMENİ SORUNU

Ermeniler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Rusya'dan, "işgal ettiği Doğu Anadolu
topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat
yapılmasını" istediler. Ermenilerin bu talebi, Rusya tarafından kısmen kabullenildi, Osmanlı-
Rus Savaşı’nın ardından imzalanan Yeşilköy, eski adıyla Ayastefanos Anlaşması ve daha sonraki
Berlin Anlaşması’yla Ermeni sorunu uluslararası bir boyuta taşındı. Böylece, Türkiye’yi bölmek
isteyen yabancı güçler, Türk-Ermeni ilişkilerine müdahale etmeye başladılar.
ERMENİ SORUNU
AYASTEFANOS VE BERLİN ANLAŞMALARI
1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması'nın 61. maddesi
de Ayastefanos Anlaşması'nın 16. maddesi yerine şu hükmü getirmiştir: "Osmanlı Hükümeti,
halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin
Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda
alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin
uygulanmasını gözeteceklerdir.""Ermeni Sorunu"nun tarihte ilk kez bir uluslararası belgeye
yansıması ve "Ermenistan" diye bir bölgenin varlığından söz edilmesi yönünden önem
taşımaktadır.
ERMENİ SORUNU

ERMENİ SORUNUN ORTAYA ÇIKIŞINDA AMERİKA-RUSYA-İNGİLTERE-FRANSANIN ROLÜ


Öte yandan Amerikan misyonerlerinin Osmanlı Devleti’ne gelmeleri ve Ermenileri
yönlendirmeye başlamalarıyla da sorunun büyümesinde önemli rol oynadıkları bilinmektedir.
İlk misyonerlik merkezi 1820’de İzmir’de kuruldu ve bunu Beyrut, İstanbul, Trabzon, Erzurum,
Antep, Sivas, Adana, Merzifon, Diyarbakır, Urfa, Maraş, Kayseri, Tarsus, Van izledi ve
misyonerler Ermenilerin yaşadığı yerlerde örgütlenmeye başladılar. Ermenileri
Protestanlaştırmak gayretiyle faaliyette bulundular, açtıkları okullarda Ermenileri eğiterek
devlete karşı kışkırttılar.
ERMENİ SORUNU

Amerika’nın 1914’ e kadar Osmanlı Devleti’nde 304 eğitim misyoneri ve 65.104 kilise
elemanı görev yaptı. Ayrıca Amerika’nın 11 çocuk yuvası, 337 ilkokul, 28 ortaokul, 11 kolej,
11 hastane ve 12 dispanseri bulunmaktaydı. Bu faaliyetlerle Amerika aynı zamanda
kültürel, ekonomik, dini emperyalizmini de gerçekleştirdi.Bu okullar isyanlar döneminde
Ermeni ihtilalcilere destek oldular. Kapitülasyonlar sayesinde bu okullar dokunulmazlığa
sahip olduğu için isyanlar sırasında ihtilalciler buralarda saklandı ve korundu.
ERMENİ SORUNU
Bu dönemde dünya güç dengesinde giderek daha önemli bir devlet olarak ortaya çıkan
Rusya, Osmanlı topraklarını bir doğal yayılma alanı olarak görmekte Osmanlı yönetimi
altındaki Hristiyan toplumların hamisi rolünü oynamaktır. Diğer taraftan dönemin diğer iki
başlıca gücü olan İngiltere ve Fransa da Osmanlı Ermenilerini Protestanlık ve Katolikliğe
kazandırmak amacı ile İstanbul'da 1830'da Ermeni Katolik, 1847'de Ermeni Protestan
kiliseleri kurdu. Rusya, İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı Ermenilerine ve diğer Hristiyan
toplumlara gösterdikleri bu ilginin gerisinde esas itibariyle azınlıkları himaye görüntüsü
altında Osmanlı Devleti'nin içişlerine müdahale edebilmek ve imparatorluğu parçalamak
amacı yatmaktadır.
ERMENİ SORUNU

ERMENİ İSYANLARI VE KATLİAMLARI


Berlin Antlaşması'nın imzalanmasını izleyen dönemde Ermeni sorunu iki yönde gelişti. Bunlardan
ilki, Batılı devletlerin Osmanlı Devleti üzerindeki baskı ve müdahaleleri; ikincisi ise Ermenilerin
Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, özellikle Doğu Anadolu ve Kilikya'da yeraltında örgütlenmeleri ve
silahlanmalarıdır.
ERMENİ SORUNU
ARMENAKAN KOMİTESİ
Ermenilerin Türkler aleyhine çalışmak üzere kurdukları ilk komite ve ilk siyasi kuruluştur.
1885’de Van’da kuruldu.
“Kan dökmeden hürriyet elde edilemez” sloganı ile hareket edip Fransa’da çıkardıkları
“Armenia” gazetesi ile kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. İhtilâl yolu ile Ermeni bağımsızlığını
sağlamayı amaçladılar.
ERMENİ TERÖRÜ SADECE MÜSLÜMAN AHALİYİ VE DEVLETİ HEDEF ALMAKLA KALMAMIŞ
AYNI ZAMANDA KENDİLERİNE PARA VE DESTEK VERMEYEN ERMENİLERE DE YÖNELMİŞTİR.
ERMENİ SORUNU
TAŞNAK (DAŞNAKSUTYUN) ÖRGÜTÜ
"Ermeni Devrimci Federasyonu" olarak da anılan Taşnak (Federasyon) Komitesi, Ermeni
sorununun ortaya çıkmasında önemli rol oynadı. Taşnaksutyun Cemiyeti 1890 yılında Tiflis’te
kuruldu. 1892‘de Türkiye’deki Ermenilerin silahlandırılması, silahlı eğitim yaptırılması, ileri
gelen Türk devlet adamlarına suikastlar düzenlenmesi ve büyük bir silahlı ayaklanma için
hazırlıklar yapılması kararlaştırıldı. Bu amaçla 21 Temmuz 1905 günü Padişah II.
Abdülhamid’e bombalı bir suikast düzenlendi, padişah şans eseri kurtuldu. Cemiyet, Türklere
karşı tam bir soykırım faaliyeti gerçekleştirirken dünya kamuoyunu kendi haklılıklarına da
inandırmaya çalıştı.
ERMENİ SORUNU
HINÇAK ÖRGÜTÜ
Hınçak (Çan Sesi) Komitesi 1886 yılında İsviçre'de kuruldu ve komitenin düşüncelerini yaymak
için de, yine Hınçak isminde bir gazete çıkarıldı. Bu komitenin başında ve üyeleri arasında
çoğunluğu Rus uyruklu Ermeniler bulunmaktadır. İstanbul'da örgütlenen ve Avrupa
devletlerinin dikkatlerini Ermeni meselesine çekerek Osmanlı Ermenilerini kışkırtmayı
hedefleyen Hınçakların başlattığı ayaklanma girişimlerini, aralarında siyasi mücadele başlayan
Taşnaklarınki izlemiştir. Bu ayaklanma girişimlerinin ortak özellikleri; Osmanlı ülkesine
dışarıdan gelen komitelerce planlanmış ve yönlendirilmiş olmaları ile örgütlenme
faaliyetlerinde Anadolu'ya yayılan misyonerlerin büyük katkısının bulunmasıdır.
ERMENİ SORUNU
1915 ÖNCESİ ERMENİ İSYANLARI
Ermeniler, Türk toprakları içerisinde bir Ermenistan Devleti kurmak amacıyla oluşturdukları
terör örgütleri ile birçok isyan çıkarttılar. Bu isyanlar ve terör olaylarının önemli olanları
şunlardır:
Anavatan Müdafileri Olayı (8 Aralık 1882), Armenakan Çeteleriyle Çatışma (Mayıs 1889), Musa
Bey Olayı (Ağustos 1889), Erzurum İsyanı (20 Haziran 1890), Kumkapı Nümayişi (15 Temmuz
1890), Merzifon, Kayseri, Yozgat Olayları (1892 - 1893), Birinci Sasun İsyanı (Ağustos 1894),
Zeytun (Süleymanlı) İsyanı (1-6 Eylül 1895), Divriği (Sivas) İsyanı (29 Eylül 1895), Babıali Olayı
(30 Eylül 1895), Trabzon İsyanı (2 Ekim 1895), Eğin (Mamuratü'l - Aziz) İsyanı (6 Ekim 1895),
Develi (Kayseri) İsyanı (7 Ekim 1895), Akhisar (İzmit) İsyanı (9 Ekim 1895). Erzincan (Erzurum)
İsyanı (21 Ekim 1895), Gümüşhane (Trabzon) İsyanı (25 Ekim 1895). Bitlis İsyanı (25 Ekim 1895),
Bayburt (Erzurum) İsyanı (26 Ekim 1895), Maraş (Halep) İsyanı (27 Ekim 1895), Urfa (Halep)
İsyanı (29 Ekim 1895), Erzurum İsyanı (30 Ekim 1895), Diyarbakır İsyanı ( 2 Kasım 1895)
ERMENİ SORUNU

Siverek (Diyarbakır) İsyanı (2 Kasım 1895), Malatya (Mamuratü'l-Aziz) İsyanı (4 Kasım 1895).
Harput (Mamuratü'l- Aziz) İsyanı (7 Kasım 1895), Arapkir (Mamuratü'l- Aziz) İsyanı(9 Kasım
1895). Sivas İsyanı (15 Kasım 1895), Merzifon (Sivas) İsyanı (15 Kasım 1895). Ayıntab (Halep)
İsyanı (16 Kasım 1895), Maraş (Halep) İsyanı (18 Kasım 1895), Muş (Bitlis) İsyanı (22 Kasım
1895), Kayseri (Ankara) İsyanı (3 Aralık 1895). Yozgat (Ankara) İsyanı (3 Aralık 1895). Zeytun
İsyanı (1895 - 1896), Birinci Van İsyanı (2 Haziran 1896), Osmanlı Bankası Baskını (14 Temmuz
1896), İkinci Sasun İsyanı (Temmuz 1897). Sultan Abdülhamid'e Suikast (Yıldız Suikastı) (21
Temmuz 1905) Adana İsyanı (14 Nisan 1909).
ERMENİ SORUNU
İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna "Müslümanlar Hristiyanları
katlediyor" mesajıyla yansıtıldı ve Ermeni sorunu giderek daha geniş çapta bir uluslararası
sorun niteliğine büründürüldü. Nitekim, döneme ait İngiliz ve Rus diplomatik
temsilciliklerinin raporları, “Ermeni ihtilalcilerin hedefinin karışıklıklar çıkararak
Osmanlıların karşılık vermesini ve böylece yabancı ülkelerin duruma müdahalesini
sağlamak” olduğunu kaydetmektedir. Öte yandan büyük devletlerin diplomatik ve
konsolosluk temsilcilikleri Anadolu'nun her köşesine dağılmış misyonerler ile birlikte, Ermeni
propagandasının Batı kamuoyuna iletilmesinde ve benimsetilmesinde büyük rol oynadılar.
ERMENİ SORUNU

I. DÜNYA SAVAŞINDA ERMENİLER


I. Dünya Savaşı'nın başlaması ve Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesi Ermeniler tarafından
büyük bir fırsat olarak görüldü. I. Dünya Savaşı'nda faaliyete geçmesinden kuşkulanan
Osmanlı Hükümeti, savaş öncesinde, Ağustos 1914’te Erzurum'da Taşnak yöneticileriyle bir
toplantı yaptı ve bu toplantıda Taşnaklar, Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesi hâlinde sadık
vatandaşlar olarak Osmanlı orduları safında görevlerini yerine getirecekleri vaadinde
bulundular.
ERMENİ SORUNU

Rus kuvvetlerinin, Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş olan gönüllü alayının öncülüğünde,
doğudan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordusunda bulunan Ermeniler,
silâhlarıyla birlikte firar ederek Rus kuvvetlerine katıldılar. Rus ordusuna henüz ulaşamayan bir
kısım Ermeniler ise çeteler kurarak isyan ettiler. Misyoner okul ve kiliselerinde saklanan
silâhlar ortaya çıkarıldı, askerlik şubeleri basılarak yeni silâhlar sağlandı, erkekler cephelerde
olduğu için savunmasız kalan Türk şehir, kasaba ve köylerine saldırarak katliama giriştiler.
ERMENİ SORUNU
Osmanlı kuvvetlerini arkadan vuran Ermeniler; Osmanlı birliklerinin harekâtını engellemiş, ikmal
yollarını kesmiş, yaralı taşıyan konvoyları pusuya düşürmüş, köprü ve yolları imha etmiş,
bulundukları şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır. Rus kuvvetleri saflarında
bulunan Ermeni gönüllü alaylarının yaptığı zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı
Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğu hissetmiştir. O
dönemde Rus ordusunda görev yapan bazı subayların yazmış olduğu hatıralar, bu zulme bütün
açıklığıyla tanıklık etmektedir. 1914 yılı Ocak ayında Hınçak ve Taşnak örgütlerince Kayseri Ermeni
isyanları organize edildi. Terör faaliyetleri gerçekleştirildi. Bu olaylar sırasında bomba imalathaneleri
tespit edildi.
ERMENİ SORUNU
Hükümet tarafından yapılan aramalarda, Ermeni evlerinde, mezarlıklarında, cemiyetlerinde,
kiliselerinde, okullarında birçok silah, cephane, dinamit, talimat, beyanname ele geçirildi ve
birçok Ermeni suçüstü yakalandı. Zeytun'un Ermeni ahalisi, seferberlik ilân edilir edilmez
ayaklandı. 1914 yılı başlarından itibaren Ermenilerin organize bir şekilde isyan hazırlıklarına
giriştikleri yerlerden biri de Van vilâyetidir. Buradaki komitelerin çalışmaları Türkiye'ye yönelik
Ermeni faaliyetlerini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Van isyanı, (15 Nisan 1915) niteliği
itibariyle Osmanlı Hükümeti tarafından 27 Mayıs 1915 tarihli «Sevk ve İskân» (tehcir)
kararının en önemli sebeplerinden birisini oluşturdu.
ERMENİ SORUNU
İsyan, «Sevk ve İskân» kararından yaklaşık bir buçuk ay kadar önce 15 Nisan 1915 tarihinde
çıktı. 15 Mayıs'ta Rus ordusu içerisindeki Ermeniler ve Van vilâyetindeki yaklaşık 35 bin
civarındaki Ermeni buluştu, şehirde kalan 20 binin üzerinde Türk katledildi ve yeni Van
valiliğine Aram Manukyan seçilerek kasabalara yeni Ermeni kaymakamlar dahi gönderilmeye
başlandı. Oysa "Sevk ve İskân Kararı" bu tarihten sonra 27 Mayıs 1915 tarihinde savaş
içerisinde olan Osmanlı Devleti tarafından bu ve bunun gibi faktörlerin doğal sonucu olarak
ortaya çıktı. Ayrıca Bitlis, Muş, Diyarbakır ve Elazığ'daki Ermeni İsyan ve terör faaliyetleri 27
Mayıs 1915 Sevk ve İskân kararının çıkmasına sebep olan olaylardandır.
ERMENİ SORUNU

Bitlis'te Rusların doğudan Türk topraklarına doğru ilerlemesine paralel olarak 1915 Ocak
ayından itibaren yöre halkına yönelik katliam hareketlerine giriştiler. 27 Mayıs 1915 öncesi
sadece Muş ve çevresinde başlangıçta yedi bin Ermeni silahlandırıldı ve bunlar gruplar hâlinde
köylere dağıtıldı. Bunlara asker kaçağı Ermeniler de dahil oldu, özellikle Sasun’da askerlik
çağındaki gençler doğrudan bu çete grupları içerisine girdiler. Rusların sınırı geçip ilerlemeye
başlamasıyla birlikte Elazığ Ermenileri vilâyet, kasaba ve köylerde Türk halkına yönelik toplu
katliam hareketlerine giriştiler.
ERMENİ SORUNU

27 Mayıs 1915 öncesi Erzurum'da, Sivas'ta, Trabzon'da, Ankara'da, Adana'da, Urfa'da,


Adapazarı'nda, Hüdavendigar (Bursa)'da, Musa Dağı'nda, İzmir, İstanbul, Maraş, Antep, Halep
ve daha birçok yerde Ermeni İsyan ve terör olayları gerçekleştirilmiştir. Bütün bu
gelişmelerden sonra birkaç cephede birden mücadele veren Osmanlı Devleti topraklarında
kendisini güvence altına almak için sevk ve iskân kararını çıkartmıştır. Öte yandan 25 Nisan
1915’te İtilaf Devletleri Çanakkale ve Gelibolu’ya asker çıkartmaya başlamıştı.
ERMENİ SORUNU
24 NİSAN 1915
İsyan ve katliamlar karşısında Osmanlı Hükümeti, herhangi bir önleme başvurmadan önce
Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni cemaatinin ileri gelenlerine "Ermenilerin
Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri
alacağını" bildirdi. Ancak, olaylar durmayınca ordunun bir çok cephede savaş halinde
bulunması nedeniyle cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğdu. 24 Nisan 1915
tarihinde Ermeni Komiteleri kapatıldı, 2345 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak
suçundan tutuklandı ve sürgüne gönderdi. Diaspora Ermenilerinin her yıl sözde "Ermeni
soykırımının yıldönümü" diye andıkları 24 Nisan 1915 Ermenilerin tutuklandığı tarihtir.
ERMENİ SORUNU
27 MAYIS 1915 SEVK VE İSKAN KARARININ ÇIKARTILMASI VE UYGULAMASI (TEHCİR)
Tehcir Kanunu olarak bilinen; "Savaş Zamanında Hükümet Uygulamalarına Karşı Gelenler İçin
Asker Tarafından Uygulanacak Önlemler Hakkında Geçici Kanun“ 27 Mayıs 1915 tarihinde kabul
edildi. Terör hareketleri önlenemeyince Hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan
Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kaldı. Kafkas, İran
ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi,
onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamaktır. Yer değiştirme kararı bütün Ermenilere
uygulanmadı. Osmanlı ordusunda subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet gören Ermeniler ile
Osmanlı Bankası şubelerinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeniler devlete sadık kaldıkları
sürece göçe tabi tutulmadı.
ERMENİ SORUNU

Öte yandan hasta, özürlü ve yaşlılar ile yetim çocuklar ve dul kadınlar da sevke tâbi
tutulmadı, köylerde koruma altına alınarak ihtiyaçları devletçe, Göçmen Ödeneği’nden
karşılandı. Bu tablo, Osmanlı Devleti'nin yer değiştirme konusundaki iyi niyetini göstermesi
açısından oldukça önemlidir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı Devleti’ni işgal eden
İngilizler, aralarında Osmanlı siyasi ve askeri liderleriyle önde gelen aydınların da bulunduğu
143 kişiyi “Ermeni olaylarında savaş suçu işledikleri” gerekçesiyle tutuklayarak Malta adasına
sürdü ve hapsetti.
ERMENİ SORUNU
Suçlamalarla ilgili olarak Osmanlı, ABD ve İngiliz arşivlerinde geniş çaplı araştırmalar
yapıldı. Buna rağmen Malta’daki tutuklular hakkında iftiraları kanıtlayacak deliller
mahkemeye sunulamadı. Sonuç olarak Malta'daki tutuklular, kendilerine hiçbir suçlama
dahi yöneltilmeden 1922'de serbest bırakıldılar. İstanbul'un işgali döneminde, gerek
İngiliz ve gerekse Fransızlar, Osmanlı Arşivi’ni araştırdılar ve soykırımı imâ edecek bir
belgeye rastlamadılar. Bu konu Lozan Konferansında çözümlendi ve antlaşma metninde
Ermenilerle ilgili madde konmadı eğer soykırım yapılmış olsa idi bunun bedeli
ödetilmeden antlaşma imzalanmazdı.
ERMENİ SORUNU

27 Mayıs 1915 tarihli yer değiştirme kanunu ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan emirler
çerçevesinde; Erzurum, Van ve Bitlis vilâyetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul'un güney
kısmı Zor ve Urfa sancağına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise
Suriye'nin doğu kısmı ile Halep'in doğu ve güneydoğusuna nakledildiler. Bu arada,
Ermenilerin sıkça dile getirdiği gibi yer değiştirme sırasında 1.5 milyon Ermeni ölmedi. Göç
esnasında hastalıklar ve soygun ya da intikam amaçlı saldırılar nedeniyle kayıplar yaşandı.
ERMENİ SORUNU
1915 VE NEMESİS
Başarısızlığı hazmedemeyen Ermeni terörü tehciri bahane ederek büyük bir operasyon
başlattı. Nemesis (İntikam Tanrısı) adı verilen bu hareket tehcirin intikamını almak için
Osmanlı Devlet adamlarını hedef aldı. 1921’de İçişleri Eski Bakanı Talat Paşa Berlin’de,
1921’de Dışişleri Eski Bakanı Sait Halim Paşa Roma’da, 1922’ de Bahaeddin Şakir ve Cemal
Azmi Berlin’de, 1922’de Cemal Paşa Tiflis’te öldürüldü.
Hedefler arasında Atatürk’te vardı. 1925 ve 1927’ de suikastler yapıldı ve yakalanan suçlular
cezalandırıldı.
ERMENİ SORUNU
SOYKIRIM NEDİR?
Jenosid (soykırım) kelimesi Prof. Dr. Raphael Lemkin tarafından Almanların, Yahudilere
yaptığı vahşeti anlatmak üzere 1944 yılında türetilmiştir. 9 Aralık 1948'de kabul edilen ve
12 Ocak 1951'de yürürlüğe giren “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair
Sözleşme‘”soykırım suçunu şöyle tanımlar:"Madde 2. Bu Sözleşmeye göre, soykırım, bir
milli, etnik, ırki veya dini grubu, grup olarak, kısmen veya tümüyle, yok etmek kastıyla,
aşağıdaki fiilerin işlenmesidir:
a. Grubun mensuplarını katletmek;
b. Grubun mensuplarına ciddi bedensel ve psikolojik zarar vermek;
ERMENİ SORUNU
c. Grubun bedeni varlığının kısmen veya tamamen yok olmasına yol açacak hayat şartlarına
kasten tabi tutmak;
d.Grup içinde doğumları önlemek kastıyla önlemler yaratmak;
e. Grubun çocuklarını bir başka gruba zorla nakletmek.
Bugün, Ermeni soykırım tezi artık, Sözleşme'nin 2. maddesi (c) fıkrasına dayandırılıyor. Buna
göre, Osmanlıların Ermenileri açıkça yok etmekten çekindikleri için, tehcirden yararlanıp yok
olmalarını sağlayacak yaşam şartlarını onlara dayattıkları; tehcir sırasında saldırılardan
koruma, güvenli ulaşım sağlama, gıda ve ilaç tedarik etme, tedavilerini yapma, barınak
ihtiyaçlarını karşılama gibi görevlerini bilerek ihmal ederek ölümlerini hızlandırdıkları ileri
sürülüyor.
ERMENİ SORUNU

Enver Paşa, İçişleri Bakanı Talât Paşa'ya 2 Mayıs 1915'te gönderdiği telgrafta, Rusların 20 Nisan günü, kendi
sınırları içindeki Müslümanları sınırlarımıza sürdüğünü bildiriyor; Van civarındaki Ermenilerin isyanına da atıfta
bulunarak, Ermenilerin de (Rusların Müslümanlara yaptığı gibi) ya Rus sınırına sürülmesini ya da başka yerlere
dağıtılmasını öneriyordu. Bunun üzerine Talât Paşa, sorumluluğu üstlenerek, Ermenileri Rusya'ya doğru
sürmekten daha insani bir seçenek olarak tehciri başlattı. Talat Paşa bu kanunu çıkarttığı için Berlin’de
Tehleryan isimli bir Ermeni tarafından sokak ortasında öldürüldü ve Berlin Mahkemesi Tehleryan’ın “şuurunun
yerinde olmadığı” kanaatine vararak serbest bıraktı.
ERMENİ SORUNU

Soykırım için Ermeni tehcirine önceden karar verilmesi; bu kararı uygulamak amacıyla
planlar yapılması; gerekli teşkilatlanmanın oluşturulması ve nihayet hazırlıklar tamamlanarak
tehcir adı altında yok etme faaliyetlerine başlanması gereklidir. Tehcir yapılmayan illerdeki
Ermenilerin nüfusu fazla değil ama bunun sembolik anlamı önemli, ırkçı nefretin yol açtığı
Yahudi soykırımında, Berlin veya Münih Yahudilerinin soykırım dışında bırakılabileceği
düşünülebilir mi? Sadece bu örnek bile, Ermenilere soykırım yapılmadığını ortaya koyuyor.
ERMENİ SORUNU
Ermeni tehciri sırasında, Ermenileri korumayan, onlara saldıran, mallarını çalan 1673 kişiye,
tehciri yapan hükümet tarafından ağır cezalar verildi. Nazilerin Yahudileri korumadıkları için
idam edildikleri bir Holokost düşünebiliyor musunuz? Öte yandan Soykırım Sözleşmesi, dört
gruba soykırım yapılabileceğini sayarken, «politik grubu» sözleşme dışı bıraktı. Bağımsızlık,
otonomi gibi politik amaçlı mücadelede, taraflar birbirlerine büyük zulüm yapabilirler. Bu
yine suçtur ama soykırım suçu değildir. Zira politik mücadelede karşılıklılık vardır. Bir grubun
soykırıma uğraması için, o grubun bağımsızlık gibi şiddete dayalı bir siyasi mücadeleye
girmesi gerekmez; sadece bir grup olması yeterlidir.
ERMENİ SORUNU
Kısaca “Tehcir” bir grubu, ne grup niteliğiyle ne de başka bir nedenle yok etmek amacıyla
değil, Rus işgal ordularıyla işbirliğine girmiş olan; bu çerçevede casusluk yapan; isyanlar
çıkaran; birlikleriyle Osmanlı ordusuna saldıran; lojistik ve haberleşme hatlarını kesen; terörist
gerillalarıyla Türk-Müslüman yerleşim birimlerine saldırıp katliamlara ve etnik temizliğe girişen
Ermenileri, Doğu Cephesi'nden ülkenin güneyine, savaş dışında kalan bir bölgeye taşımak
amacıyla yapıldı. Tehcirin bu askeri gereklilik yönü, bugün geçerli olan hukuka da uygun.
Tehcirin nedeni açık ve kesin biçimde askeriydi ve Türk-Müslüman nüfusun varlığı ve
güvenliğini sağlamakla ilgiliydi.
ERMENİ SORUNU
Tehcir uygulamasının Ermeni ulusuna karşı bir yok etme yöntemi olmadığını, bu nedenle de
soykırım olarak nitelendirilemeyeceğini açıklayan tarihçilerden biri de Prof. Bernard
Lewis’tir. Bernard Lewis’in bu konudaki açıklamaları, çoğunluğu Ermeni tezlerini
benimseyen Batılı akademisyenler açısından ezber bozucu olmuştur. Lewis’in 1993’te “Le
Monde” gazetesinde yayımlanan görüşlerinin Ermenistan ile diasporayı çileden
çıkartmasının nedeni, Osmanlı Devleti’nin Ermeni uyruklarına karşı bir “imha kastıyla”
hareket etmemiş olduğunu, yani soykırıma başvurmadığını tarihi perspektiften çarpıcı
argümanlarla saptamasıydı. Nitekim, Prof. Lewis şöyle diyordu:
ERMENİ SORUNU

“Osmanlı Hükümeti’nin Ermeni ulusuna karşı kitlesel imhayı öngören bir planı olduğunu gösteren
geçerli kanıt yoktur... Türklerin tehcire başvurmalarının meşru nedenleri vardır... Zira, Ermeniler
Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya ile ittifak halinde Türklere karşı çarpışıyorlardı.”
Bernard Lewis, daha sonraki bir makalesinde de planlı bir soykırımdan söz edilemeyeceğini şu
nedenlere dayandırmıştı:
“Osmanlı Devleti, Yahudilere karşı kin ve düşmanlığı tahrik eden Avrupa’daki antisemitizm
(Yahudi Düşmanlığı) kampanyasına benzer eylem ve davranışlar içine girmemiştir.
ERMENİ SORUNU

Ermeni tehciri, bütün ülkeyi kapsamamış ve özellikle İstanbul ve İzmir gibi kentlerde
uygulanmamıştır. Tehcir kararının meşru nedenlere dayandığı inkâr edilemez. Ermeniler bazı
Amerikan misyonerlerinin raporlarının ortaya koyduğu üzere: “tehcir kararından önce ele
geçirdikleri köylerde korkunç zulümler yaptılar. Osmanlı topraklarını işgal eden Rusları kurtarıcı
olarak gördüler ve onlara destek vermekle kalmayıp onların safında çarpıştılar. “
Bu açıklamalarından dolayı Ermeniler Lewis’e “Ermenilerin duygularını incittiği” gerekçesiyle
dava açtı, açtıkları üç davayı kaybeden Ermeniler 4. davada Bernard Lewis’i 1 frank para
cezası ödemeye mahkum ettiler.
ERMENİ SORUNU
DÜNYADAKİ SOYKIRIMLAR
Almanların II. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı
giriştikleri kitlesel kıyım, Fransızların 1954-1962 yılları arasında Cezayir'de en az 1 milyon Cezayirliyi
katletmeleri, 1994'de Ruanda'da 500.000 Tutsi'nin , Hutular tarafından öldürülmesi, Avrupalıların
Kuzey ve Güney Amerika yerlilerini imha etmesi, “Ari Irk Teorisi” kapsamında 1934- 1977 yıllarında
Norveç ve İsveç’in Tater ve Samilere yaptıkları, İngiltere’nin Avusturalya yerlileri Aborjinlere
yaptıkları, Batı Trakya’da Yunanistan’ın ve 1878 ve 1989 yıllarında da Bulgaristan'ın Türklere
yaptıkları, 1991'den sonra Bosna-Hersek ve Kosova'da binlerce Müslümanın Sırplar tarafından
katledilmesi. Soykırım suçu, gerçek anlamda bu olaylarda işlenmiştir.
ERMENİ SORUNU

Şayet, Osmanlı devletinin Ermenileri "soykırım"a tabi tutmak gibi bir amacı olsaydı; bulundukları
yerlerde bu düşüncesini gerçekleştiremez miydi? Yer değiştirme sırasında yapılan bunca
harcamaya, bunca idari ve askeri önleme ne gerek vardı?
Tehcir Kanunu, soykırım kanunu değildir.
1906-1922 yılları arasında Anadolu’da ve Kafkaslar’da, 517.955 bin Türk, Ermeniler tarafından
katledilmiştir. Justin McCarthy “Ölüm ve Sürgün” isimli kitabında 1821-1922 yıllarında Balkanlar
ve Kafkaslarda beş milyondan fazla Müslüman kaybından bahsetmektedir.
ERMENİ SORUNU
“DÖRT T” PLANI NEDİR?
"Dört T" şeklinde adlandırılabilecek olan plan şu dört kavrama dayanmaktadır:
Tanıtım, Tanınma, Tazminat, Toprak.
Buna göre, sözde Ermeni sorunu tüm dünyada terör yoluyla "tanıtılacak", sözde iddialar dünya
kamuoyunca kabul edilip Türkiye tarafından "tanınacak", sözde soykırımdan dolayı Türkiye'den
"tazminat" alınacak ve "Büyük Ermenistan" sınırları içerisinde yer aldığı iddia edilen "toprak"
parçası Türkiye'den alınacaktır.
"Dört T" planına dayanak oluşturan bazı Ermeni iddiaları da şunlardır:
ERMENİ SORUNU

• Türkler Ermenistan'ı işgal ederek Ermenilerin topraklarını ellerinden almışlardır.


• Türkler 1877-78 savaşından itibaren Ermenileri sistemli olarak katliama tabi tutmuşlardır.
• Türkler 1915 yılından itibaren Ermenileri planlı şekilde soykırıma tabi tutmuşlardır.
• Talat Paşa'nın Ermenilerin soykırıma tabi tutulması konusunda gizli emirleri vardır.
• Soykırımda hayatlarını kaybeden Ermenilerin sayısı 1.5 milyondur.
Bütün bunlar asılsız iddialardır.
ERMENİ SORUNU

ERMENİ TERÖRÜ
Bu ifade sadece terörü benimsemiş Ermeni gruplarını kapsar, bütün Ermenileri kapsamaz.
Sözde soykırım iddialarını gündemde tutmak için olağanüstü gayret sarf eden Ermeniler terör
eylemlerine yöneldiler. 1965'ten sonra, çeşitli ülkelerdeki Ermenilerin, Türkiye aleyhine
başlattıkları karalama kampanyasıyla dünya ve Türkiye kamuoyunda varlığını hissettiren sözde
Ermeni Sorunu, 1970'li yıllardan itibaren yurtdışındaki Türk temsilciliklerine yönelik terör
eylemlerine dönüştü.
ERMENİ SORUNU
Türk vatandaşlarına yönelik Ermeni saldırıları, 1973 yılında başladı. Türkiye'nin Los Angeles
Başkonsolosu Mehmet BAYDAR ve Konsolos Bahadır DEMİR, 78 yaşındaki Yanıkyan
tarafından şehit edildi. Elinde bulunan Abdülhamit'e ait bir tabloyu Türkiye'ye armağan
etmek istediğini bildirerek, Baydar ve Demir'i Santa Barbara'daki Baltimore Oteline davet
eden Yanıkyan, iki diplomatı otelde silahla üzerlerine ateş açarak öldürdü. Cinayetten iki
gün önce Ermeni Sorununu anlatan 122 sayfalık bir mektup yazıp Amerika’daki belli başlı
yayın organlarına postaladı. Silahıyla birlikte teslim oldu. Cinayetten sonra tutuklanan ve
müebbet hapis cezasına çarptırılan Yanıkyan, 31 Aralık 1984 tarihinde af ile serbest
bırakıldı.
ERMENİ SORUNU
ERMENİ SORUNU

Hürriyet gazetesi Amerika Muhabiri Doğan Uluç, cezaevinde Yanıkyan ile konuştu. "İşlediğiniz
cinayetler ne fayda sağladı , pişman mısınız?” diye sordu.Yanıkyan: "Ben bu işe 40 yıl önce
karar verdim. Pişman değilim. Şimdi bütün dünya Türklerin katliamını biliyor. Gözlerim açık
gitmeyecek. Zira “Yanıkyan ruhu” bütün dünyayı sardı. Ben öldükten sonra da yaşayacak.
Ermeni ve Türklerden oluşan bir konferansta sorun ele alınsın. Konferans Türkleri haksız
çıkardığında dünya kamuoyuna ’Atalarımız Ermeni halkını katletti. Bundan müteessiriz. Zararı
telafi etmek istiyoruz’ desinler. İnsanlık tarihi boyunca Ermenilerin olan yerleri bize versinler.
“Ermeni ve Türklerden oluşan bir konferansta sorun ele alınsın. Konferans Türkleri haksız
çıkardığında dünya kamuoyuna ’Atalarımız Ermeni halkını katletti. Bundan müteessiriz. Zararı
telafi etmek istiyoruz’ desinler. İnsanlık tarihi boyunca Ermenilerin olan yerleri bize versinler.
Mallarımızı tazmin etsinler.”
ERMENİ SORUNU

-“Hangi toprakları?”
“Katliamlar ile elimizden aldığınız Doğu ve Güneydoğu’yu. Ermeni meselesi yıllar önce, tam
halledilme yoluna girmişten yarıda kaldı. ABD Başkanı Wilson, Sevr Anlaşması’na, Doğu
Anadolu’da bir Ermeni Cumhuriyeti’nin kurulmasını öngören maddeler koydurmuştu. Batı
ülkeleri ile ABD bu konuda fikir birliğine varmışlardı. Fakat sonra Mustafa Kemal ortaya çıkarak
buna mani oldu. Şimdiki Türk hükümetlerinin Sevr anlaşmasına yeniden eğilerek Ermenilere ait
toprakların geri verilmesine ve bir Ermeni devleti kurulmasına yardım etmelerini istiyorum.”
ERMENİ SORUNU

Yanıkyan ‘ın başlattığı «Bireysel Ermeni Terörü», 1973 yılından itibaren tıpkı 1915 öncesinde
olduğu gibi «Örgütlü Ermeni Terörü» ne dönüştürüldü. Yurtdışındaki Türk görevliler, diplomatlar,
elçilikler ve kuruluşlarına yönelik Ermeni saldırıları, kısa sürede yoğunluk kazandı. Ermeni
teröristler, 21 ülkenin 38 kentinde, 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere
toplam 110 terör olayı gerçekleştirdiler. Türk diplomatlarına yapılan 27 suikastte 34 şehit verildi,
15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de yaralandı.
ERMENİ SORUNU
ERMENİ SORUNU
ERMENİ SORUNU

Bu örgütler içinde en aktif olanı ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu) oldu.
«ASALA» «İRA» dan sonra en çok eylem yapan örgüttür. Ermeni terör örgütleri, dış dünyanın
tepkileri üzerine 1980’li yıllarda taktik değiştirerek, PKK terör örgütü ile işbirliğine girdiler. 1984
yılında PKK ortaya çıkarıldı ve Asala-Ermeni terörü geri plâna çekildi. Belgeler, Bekaa ve Zeli
kamplarında ASALA ile PKK militanlarının birlikte eğitim gördüklerini ortaya koymaktadır. 9
Kasım 1980 tarihinde Strazburg Türk Başkonsolosluğu'na, 19 Kasım 1980 tarihinde ise Roma
Türk Hava Yolları bürosuna yönelik olarak düzenlenen saldırılar, PKK ve ASALA terör örgütleri
tarafından ortaklaşa üstlenildi.
ERMENİ SORUNU
SÖZDE SOYKIRIMI TANIYAN ÜLKELER
Ermeni Diasporası çeşitli ülke parlamentolarından “sözde Ermeni Soykırımı”nı kabul eden
yasaların ve önerilerin çıkmasını sağlamaya çalışarak, asılsız iddialarını dünya kamuoyuna kabul
ettirmeye çalışmaktadır. Bu ülkeler: Uruguay ,Kıbrıs Rum Kesimi, Kanada, Yunanistan, Lübnan,
Belçika, Fransa, İsveç, Vatikan, İtalya, İsviçre, Slovakya, Hollanda, Polonya, Litvanya, Şili,
Venezüella'dır. Bu ülkelerinin dışında Bask Parlamentosu, Avustralya'nın Yeni Güney Galler
Eyaleti , Amerika Birleşik Devletleri'nde de 41 eyalet sözde Ermeni Soykırımını kabul etti. Öte
yandan bazı ülkelerde İnkar Yasası (Gayssott Yasası) ile soykırımın inkar edilmesi halinde 1 yıl
hapis ya da 45.000 Euro para cezası ödenmesi kararı alındı.
ERMENİ SORUNU

Çeşitli ülke parlamentolarının Ermenilerin soykırım iddialarını kabul eden kararları hukuksal
bir sonuç doğurmamaktadır; zira bir olayın soykırım olup olmadığının saptanması için
parlamentolar değil, ilgili mahkemeler yetkilidir. Yahudi soykırımı II. Dünya Savaşı sonrasında
kurulan uluslararası askeri mahkeme olan Nuremberg’de belgeler, tanıklar, sanıklar ve
toplama kamplarını içeren filmler ışığında kabul edildi. «İnsanlık suçu atfedilmesi» bir
parlamento aracılığı ile yapılamaz, parlamentoların tarihi yargılama yetkisi yoktur.
ERMENİ SORUNU

ASALA adlı Ermeni terör örgütünün Türkiye'nin yurt dışındaki temsilciliklerine ve burada
çalışan personeline yönelik saldırılar sürerken, 2 ASALA militanı, 7 Ağustos 1982 tarihinde
Ankara Esenboğa Havaalanında terör eylemine giriştiler. Saldırıda 2'si yabancı uyruklu
olmak üzere 9 kişi öldü, 72 kişi de yaralandı. Ermeni saldırganlardan biri çatışmada
öldürüldü, Levon Ekmekçiyan isimli diğer saldırgan yaralı olarak yakalandı. Ermeni militanı
Ekmekçiyan idam cezasına çarptırıldı ve 1983 tarihinde Ankara'da infaz edildi.
ERMENİ SORUNU

Saldırıdan 4 gün sonra Ermeni asıllı Artin Penik, Taksim meydanına çıkıp kendini yaktı. Amacı
ASALA’nın bu kanlı saldırısını protesto etmekti. Ağır yaralı olan Penik dört gün sonra yaşamını
yitirdi, yaptığı konuşmada "Ermeniler adına cinayetler işleyen ASALA katillerini protesto etmek
için kendimi yaktım. Öleceğim ama pişman değilim. Şimdi kurtulacak olsam ASALA’yı protesto
etmek için kendimi bin kez daha yakarım. Türkler ve Ermeniler kardeştir. Başta Fransa olmak
üzere Ermenilerle Türklerin arasını açmak isteyenlere lanet olsun. Ben Ermeni kökenliyim ama
Türküm, Atatürkçüyüm. Türk yurttaşıyım!" dedi.

You might also like