You are on page 1of 7

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ

Eğitim Fakültesi
Türk Kültür Coğrafyası Dersi Final Ödevi

Göçlerin Türk Kültürü Üzerindeki Etkisi

Elif IŞIK 22220081301


A. Göç Nedir?
İnsanlık tarihi kadar eski olan göç, insan ve insan topluluklarının bulundukları bölgelerden
başka bölgelere sürekli veya geçici olarak yer değiştirmesidir. Göç olayında en çok insan
faktörünün etkilendiği söylenebilir. Bu açıdan göç; insanların sosyal, siyasi ve iktisadi
nedenlerden dolayı sürekli yaşadıkları yerlerden başka yerlere toplu veya bireysel olarak
taşınmaları sürecidir. En temel anlamı ile göç insanların içinde yaşadıkları coğrafi ve
sosyokültürel çevreden ayrılarak başka bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreye girmesidir.
Tarih boyunca çok çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan göçler; mekânların,
şehirlerin, ülkelerin, coğrafyaların, kıtaların siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, dini yapısı
üzerinde büyük değişimlerde bulunmuştur. Göçler, İnsanlık tarihi ile paralellik gösterir.
İnsanoğlunun bulunduğu bütün mekânlar, yöreler, coğrafyalar ve kıtalarda farklı etkenler ve
nedenlere bağlı olarak göçler meydana gelmiştir. Tarih kitapları ve kutsal dinlere ait metinler
göç olgusunu çeşitli nedenler ve faktörlere bağlı olarak sürekli işlemiştir.
Göçlerin oluşmasında çok farklı nedenler vardır. Doğal nedenler, siyasi nedenler, askeri
nedenler, ekonomik nedenler, dini ve mezhebi nedenler, sosyal ve kültürel nedenler gibi
birçok nedensel faktörler ve etkenler göçlerin oluşmasına neden olmaktadır. Birey, toplum ve
milletler farklı nedenlerle tarihsel süreçte birçok göç hareketini gerçekleştirmiştir. Göç ve
göçler; tarih boyunca mekânlar, toplumsal ve siyasal aidiyet ve kimliklerin oluşmasında çok
önemli bir etken olmuştur. İnanç, vatan, millet, devlet, kavim, kabile ve aile gibi sosyal ve
siyasal birlikteliklerin veya ayrışmaların oluşmasında göçler önemli roller oynamıştır.

B. Türk Göçlerinin Nedenleri

Olumsuz İklim Koşulları: Olumsuz iklim koşullarının değişmesine bağlı olarak meydana
gelen kuraklık ve bu kuraklık sonucu hayvanların beslenmesine yetecek gerekli meraların
aranması.
Nüfusun Artması ve Otlakların Azalması: Toprağın artan nüfusu besleyemez hâle gelmesi
veya hayvanlar için yeterli otlakların kalmaması, iktisadî düzeni sarstığı zaman, Türkler kendi
yaşantılarına uygun, tabiatın zengin ve nispeten nüfusun az olduğu bölgelere yönelmişlerdir.
Otlakların yetersiz kalması veya nüfusun artması da Türklerin iklimi ve coğrafyası müsait
yeni bölgelere göç etmelerinin nedenleri arasındadır. Türklerin göç etmelerindeki en önemli
etken ise hayvanlar için yeni otlakların aranmasıdır.
Dış ve İç Baskıların Artması: Dış baskılardan dolayı Türklerin bağımsızlıklarını kaybetmek
istememeleri Yabancı kavimlerin baskısı veya kendi aralarındaki hâkimiyet mücadelesi
göçlerin diğer bir sebebidir.
Kuraklık ve Salgın Hastalıklar: Hayvancılıkla geçimlerini sağlayan Türkler, kuraklık, salgın
hastalıklar gibi tabiî olayların etkisiyle göç etmek zorunda kalmışlardır.
Türklerin Cihan Hâkimiyeti Düşüncesi (Günesin doğduğu yerden, battığı yere kadar her
yeri fethetme arzusu): Türklerin yeni yerleri keşfetme ve buraları fethetme düşüncesi göçlerin
bir diğer nedenidir.
C. Türklerin Tarihte Etkide Bulunduğu Üç Önemli Göç Hareketi
Yeryüzünün büyük bir kısmını etkileyen göçler ilkçağlardan günümüze kadar sayısız
örneklerle doludur. Tarihte sonuçları itibarıyla üç tane çok önemli göç hareketi vardır. Bunlar:
Kavimler Göçü, Selçuklular döneminde Anadolu’ya yapılan Müslüman Türk göçleri ve
Avrupalılar tarafından XV. Yüzyılda keşf edilen Yeni Kıtalara yapılan göçlerdir. Bu göçler;
sonuçları itibarıyla dünyanın siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, kültürel, dini, yapısını etkileyen
sonuçları doğurmuştur. Tarihteki bu üç önemli göç harekeleri ile beraber devirler ve dönemler
kapanmış. Yeni devirler ve dönemler başlamıştır. Kıtaların ve coğrafyaların siyasi,
sosyal,kültürel, ırki ve dini olarak kökten değişimlerini beraberlerinde getirmiştir. Bu üç
göçün oluşmasında ve yaşanmasında Türk milleti asıl nedenleri teşkil etmiştir.

Kavimler Göçü
Türkler, tarih boyunca yaşadıkları coğrafya olan Orta Asya’dan batıya, kuzeye, doğuya ve
güneye birçok göç hareketini gerçekleştirmiştir. M.S. IV. Asırda Çin karşısında yenilgiler
alınmıştı. Çin’in siyasi ve askeri baskıları artmıştı. Şiddetli bir kuraklık vardı. Göçebe ve
hayvancılık ile uğraşan Türkler, hayvanlarına otlaklar ve meralar bulmakta zorlanıyorlardı.
Diğer taraftan nüfusun artması, yaşam koşulların kötüleşmesi, Türk boyları arasındaki
çatışmalar, gibi nedenlerle Türk toplulukları ve boyları Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya
doğru göç hareketine başlamıştır. Kavimler göçü sırasında Türk boyları Anayurtları olan Orta
Asya’dan kuzeye, batıya, doğuya ve güneye göçler gerçekleştirmiştir. Gerçekleşen kavimler
göçü bütün bir Avrupa, Orta Asya ve Ortadoğu coğrafyasını etkiledi. Kavimler göçünün
sonucunda Avrupa’nın bugünkü siyasi, sosyal ve kültürel yapısı ortaya çıkmıştır. Kavimlerin
birleşmesiyle yeni milletler ve ırklar ortaya çıkmıştır. Roma İmparatorluğu ikiye ayrılmıştır.
İlkçağ sona ermiş ve Ortaçağ başlamıştır. Avrupa milletlerinin temeli atılmıştır. Farklı
kültürlerin karışımıyla yeni kültürler ortaya çıkmıştır.

XI. Yüzyılda Anadolu’ya Göçler


Türkler, X. Asırda İslâm dinini kabul ettiler. İslâm dinini kabul eden Türkler, teşkilatlı
yapılarıyla ve savaşçı ruhlarıyla Orta Asya’da ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı
devletini kurdular. Anadolu, Müslüman Türk boyları için her yönüyle ilgi çekici bir
coğrafyaydı. Yeni Müslüman olan ve İslâm dünyasının serdarlığını eline alan Türk milletinin
gaza ve cihat politikası için önemli bir coğrafyaydı. İkincisi Anadolu coğrafyası siyasi olarak
karışıklık içindeydi. Rumlar, Ermeniler ve Gürcüler siyasi ve askeri alanlarda birbirleriyle
mücadele ediyorlardı. Anadolu’nun geniş bir coğrafya olması ve otlak ile meralar bakımında
zengin bir coğrafya olması, Türklerin fetih ruhu, gibi nedenler Türk boylarını Selçukluların
önderliğinde. Yüzyılda Anadolu coğrafyasına yönelmiştir.

Osmanlı Fetihleri ve Avrupalıların Yenidünya Göçü


İstanbul fethedildikten sonra ortaçağ kapanmış yeniçağ başlamıştır. İpek ve Baharat yollarının
batı güzergâhının Osmanlı devleti eline geçmesiyle Avrupa devletlerini yeni ticaret yolarını
aramaya sevk etti. Avrupalı devletler İstanbul’un fethi ve sonrasındaki tarihlerde yeni
arayışlara girdiler. Bu arayışlar sonucunda Avrupalılar; Amerika ve Avusturalya kıtalarını
keşfettiler. 1492 yılında Avrupa’dan Amerika kıtasına yoğun bir göç olmuştur. Portekiz,
İspanyol, İngiliz, İtalya, Fransa, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinden Amerika kıtasına yoğun
bir göç gerçekleşti. Amerika kıtasına yerleşen Avrupalılar, Amerika kıtasındaki yerli halkı
katlederek ortadan kaldırdı. Bu göçler sonucunda Amerika kıtasının Hristiyanlaşmasına ve
Avrupa ırklarının merkezi haline gelmesini sağladılar.
D. Göçlerin Kültürel Etkileri

Kültürel etkileşim toplumların ve bu toplumlara ait kültür unsurlarının çeşitli sebeplerle


bulundukları coğrafyalardan başka coğrafyalara yer değiştirmeleri sonucu kültür unsurunun
bir toplumdan başka bir topluma geçmesi olayıdır. Kültürel etkileşimin ortaya çıkmasında en
önemli etki göç edilen yerin ve göç eden kavmin kültürel özellikleridir. Göç eden bir topluluk
yeni geldiği yere kendi kültürünü taşıyabildiği gibi o yerin kültürünü de
benimseyebilmektedir.
Türklerin Orta Asya kültürünü diğer bölgelere göçler sonucunda taşıdıkları bilinmektedir. Bu
göçlerin sonucunda Orta Asya’da yaşayan Türklerin dilleri, efsaneleri, gelenek-görenekleri
başka bölgelere taşınmış ve bu bölgelerdeki halkların kültürleriyle kaynaşmıştır.

Çadırlar
Konar-göçer Türkler, göç ettiklerinde konaklayabilmek için çadırları kullanmışlardır.
Çadır için “yurt” ifadesi Türkler arasında çoğunlukla kullanılmaktadır. Yurtlar,
Moğolistan’dan Karadeniz’e kadar olan on bin kilometrelik bir alan üzerinde yayılmıştır.
Yurt, konik damlı, birbirine deri sırımlarla bağlanmış söğüt ya da ardıç dallarından örülerek
yapılmış, silindir biçimli esnek çadırdır; yalıtımı, dikkate değer biçimde soğuktan ve
rüzgârdan koruyan çuha kalınlıklarına bağlıdır. Tepede, açık duran değirmi bir basınç halkası,
direkleri tutar ve dumanın dışarıya atılmasını sağlar: Buna “gök penceresi” ya da “ışığın
geldiği göksel göz” denir. Ticaretle ve savaşlarla birlikte bu çadır geleneği Mançu’yadan
Macar ovalarına kadar yayılmıştır.
Selçuk kümbetleri Türk çadırının taşa aktarılmasından ortaya çıkmıştır. Yine cami kubbeleri
hamamlardaki kubbe biçimleri çadırın etkisiyle oluşturulmuştur.
Sanat
Konar-göçer Hunlar, gündelik hayatlarında kullandıkları eşyalarında dahi sanatsal öğelere yer
vermişlerdir. Bu gündelik eşyalar üzerindeki sanatsal öğeler sadece sanat değeri taşımamakta,
bir kültürün aktarımını da göstermektedir. Giyim ve ev eşyasında, yetiştirdikleri hayvanların
yünlerini kullanırlardı. Gereksinmelerin dışında gelenekler nedeniyle de yünü değişik
alanlarda kullanıyorlardı. Özellikle kızların çeyizi için dokumalarda yünün önde gelen bir yeri
vardı. Türklerin dünya uygarlığına armağan ettikleri halıyı ilk kez bir Hun kadını yapmıştır.
Eşinin atına değerli bir örtü olarak düşündüğü halı daha sonraları başka amaçlarla kullanılmış
ve yaygınlık kazanmıştır.
Askeri
Türklerin hayatında atın kullanılması göçlerin yapılmasını kolaylaştırmıştır. Göçler
neticesinde kültürlerin etkileşiminde atlı göçebelik ve atlı kültür ön plana çıkmaktadır. Atın
üzerinde kolay hareket imkânı sağlayan kıyafetler diğer topluluklar tarafından kullanılmıştır.
Askerlerin üzerindeki hareketi engelleyen ihram gibi az dikişli, bol ve uzun elbiseler çıkarıldı.
Bunun yerine vücudu saran Hun pantolonları, çizmeleri ve başlıkları ( börk) giydirildi. Beller
de Hun kemerleriyle sıkıldı. Düzenli ordu, onluk sistem, hilal taktiği gibi Türklere özgü savaş
taktikleri göçlerle birlikte yaptıkları savaşlarla birlikte daha çok geliştirilmiş ve diğer ülkeler
tarafından kopyalanmıştır. Askeri alandaki en önemli etkiler savaş araç-gereçlerinin
kullanımında göze çarpmaktadır. Ok ve yay savaş araç gereci olarak kullanılmış, aynı
zamanda da toplumdan topluma geçerek etkileşim sağlanmıştır. Bu etkileşimin oluşmasındaki
en önemli unsur ise değişik bölgelere yapılan göçlerin etkileridir.

Çin Seddi
Çin, Hunların topraklarına akınlarda bulunmasından dolayı bir takım önlemler almak zorunda
kalmıştır. Hunlar, Orta Asya’nın tüm bölgelerine göç etmişler, bunun yanında Çin’e de göç ve
akınlarda bulunmuşlardır. Çin krallıkları kuzeyden gelen akınların önlenmesini ve
haberleşmeyi sağlamak amacıyla sınırlarda kule ve kaleler inşa etmişlerdi. Çin Seddi
dünyanın en uzun savunma duvarıdır. Görüldüğü gibi Türk göçleri sayesinde şimdi bile Çin
denilince akla ilk gelen Çin seddinin yapılmasını ve Çin kültürünün ve turizminin en önemli
kaynaklarından birisi olmasını sağlamıştır.
Din
Türkler göçebe yaşam tarzları doğrultusunda birçok dinden etkilenmiştir. Bu dinlerde hem
kendi gök tanrı dinlerinden gelen artık kültürel değer kazanmış inançlarını yaşatıyorlar hem
de yeni dini benimsiyorlardı. Göç ettikleri yer Manihaizm dinini yaşayan topluluklara yakın
olduğu için Uygurlar mani dinini benimsemiştir göçün ve din seçiminin etkisiyle yerleşik
yaşama geçen Türkler kültürel değişim yaşamış ve ilk eserlerini bunun sayesinde vermiştir.
Mimari alanda gelişmiş, askeri alanda zayıflamış, hukuk ve edebiyat alanında
güçlenmişlerdir.
Yine Anadolu’ya göç eden Türkler İslamiyet’i benimsemiş kuranı kerimden dolayı dillerine
birçok Arapça kelime girmiş. Dini bayramları kutlamak kültürlerinin de artık bir parçası
olmuştur. Yine Şamanizm kültürünü burada da yaşatmaya çalışmışlardır. Kurşun dökmek,
nazar boncuğu takmak, batıl inançlara inanmak.

Dil Ve Edebiyat
Türklerin Çin üzerindeki etkileri sadece onlara Çin Seddi’ni inşa ettirmekle kalmaz. Çinliler
başlarına gelen bu felaketi şöyle anlatmışlardır:
Ev mekândan ayrı düştük,
Hunlar yüzünden.
Göç ettik telaşlarla,
Hunlar yüzünden.
Türkler tarih boyunca birçok alfabe kullanmıştır. Bunun nedeni göçebe yaşam tarzını
benimsemeleri ve birçok devletle etkileşim kurmalarıdır. Türklerin kullandığı alfabeler:
Orhun (Köktürk) alfabesi: Köktürkler, Peçenekler, Kırgızlar, Bulgarlar, Kıpçaklar ve Hazarlar
tarafından kullanılmıştır. Uygur alfabesi:  Uygurlar, Moğollar ve Karahanlılar kullanmıştır.
Soğd alfabesi: Uygurlular tarafından ticaret ilişkilerinde kullanılmıştır Kiril alfabesi: Rusya
bölgesinde yaşayan Türkler tarafından kullanılmıştır. Çin alfabesi Fars alfabesi Arap
alfabesi: Türkler İslam dinini benimsedikten sonra kullanmışlardır Latin alfabesi:
Azerbaycan, Özbekistan, Türkiye ve Kazakistan tarafından kullanılmaktadır. İbrani alfabesi:
Hazarlar tarafından kullanılmıştır. Brahmi Süryani Tibet Mani 
Anadolu’ya göç eden Türkler zamanla yanı başlarındaki Arap topluluğunun edebiyatını
benimsemiştir. Dinlerini kabul ettikten sonra Arap edebiyatındaki şiir biçimlerini taklit
etmişlerdir. Farsça ve Arapçayı resmi dil olarak kabul etmişlerdir.

Sonuç ve Tartışma
Göç olgusu insanoğlunun tarihi serüveni kadar eskidir. İnsanoğlunun dünya üzerine ayak
basması ve dünyayı kendisi için yaşam merkezi kılma düşüncesi göç olgusunu insan
hayatında zorunlu kılmıştır. Dünyayı tanımaya başlayan insanoğlu çoğalarak dünya üzerinde
farklı coğrafyalar, bölgeler ve iklimleri tanıyarak yerleşmiştir. Farklı coğrafyalar ve bölgelere
yerleşen insanoğlu değişik kültürleri, medeniyetleri, dilleri ve milletleri oluşturdu. Dünya
tarihinde Türklerin göç politikaları ve göçleriyle tarihi olayların ve dönemlerin seyri
değişmiştir. İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ ve Yakınçağ asırlarında Türkler Orta Asya, Orta Doğu,
Avrupa, Uzakdoğu, coğrafyasına göçler yapmıştır. Türk Milletinin dünyanın tarihi yapısını ve
dokusunu değiştiren sayısız göç hareketinde bulunmuşlardır. Kültürel etkileşimin ortaya
çıkmasında en önemli etki göç edilen yerin ve göç eden kavmin kültürel özellikleridir. Göç
eden bir topluluk yeni geldiği yere kendi kültürünü taşıyabildiği gibi o yerin kültürünü de
benimseyebilmektedir. . Orta Asya’dan yapılan göçler neticesinde Türkler gittikleri
bölgelerde kendi kültürlerini yaşatmışlardır. Yeni gelinen bölgelerde mevcut halk Türk
kültürünü benimsemiştir.
Kültürel alandaki etkileşim her alanda olabileceği gibi daha net ifadelerle siyasi, sosyal,
dini, iktisadi ve askeri alanlarda öne çıkmaktadır. Toplum hayatının temeli olan kültürel
hayatta görülen etkileşim toplumların hayat biçimlerini de etkilemektedir. Türkler göç
ettikleri toprakları vatan kabul etmektedir. Tarihte Türklerin göç hareketleri, ilkçağlarda
başladı, ortaçağların sonlarına kadar sürdü. Bu göçlerle birlikte dünyanın neredeyse her kavmi
etkilenmiştir. Biraz düşünecek olursak eğer Türkler kavimler göçünü başlatmamış olsaydı şu
anda dünya nasıl olurdu? Hristiyanlık bu kadar yaygınlaşabilir miydi? Dünyayı bir sömürge
alanı olarak gören Avrupa şimdi hangi sınırlar içerisinde olurdu? Ya da ortaçağı kapatıp
dünyayı büyük bir reforma iten İstanbul’un fethini gerçekleştirmemiş olsaydılar bugün dünya
nasıl bir yer olurdu? Eğer Türkler Avrupalı devletleri yeni yerler arama zorunda bırakmasaydı
Amerika ne zaman keşfedilirdi?

KAYNAKÇA
BİLGİLİ, Sinan Türk Kültür Coğrafyası 1. Baskı: Kasım 2020, Ankara. Pegem Akademi
MANDALOĞULU, Mehmet Doğu-Batı Kültürel Etkileşiminde Orta Asya’dan Göçler. YÖK
Tez
ERAVCI. Mustafa – ATEŞ Tanju Dünya Tarihini Etkileyen Göçler Ve Türk Milletinin Etkisi
Dergi Park
AYTBAYEV, Abdulhalık; “İlk Orta Asya Sakinlerinin Göç Süreçleri”, Türkler, C. I, Ankara,
Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 664-671

You might also like