You are on page 1of 46

ELAM SİYASİ TARİHİ ÜZERİNE

GİRİŞ
Afganistan, Hazar Denizi, Basra körfezi ve Dicle Nehirleri
arasında kalan İran coğrafyası tarihi devirlerin tamamını yaşamıştır. Sert
karasal iklimin hâkim olduğu bölgede birçok yeryüzü şekillerinin
mevcudiyeti (Helwing, 2012, s. 500, vd.) bölgeyi insan yaşamı için
elverişli hale getirmektedir. İlk Şehir devletlerinin kurulduğu ve yazının
icat edildiği Mezopotamya bölgesinde tarihi devirler Anadolu ve Mısır
gibi medeniyetlerden daha erken dönemde yaşamıştır. Fakat İran
coğrafyası konumu itibariyle Mezopotamya bölgesine yakınlığı
nedeniyle bu gelişmeleri daha yakından takip edebilmiştir.
Mezopotamya’da ilk şehir devletlerinin kurulmasından hemen sonra bu
gelişmelerin İran bölgesinde de gerçekleştiğini görmekteyiz.
İran’ın güneybatı bölgesi Mezopotamya’da yaşanan
gelişmelerin yakından takip edildiği bölgedir. Bu bölge coğrafi konumu
nedeniyle Sinear bölgesinin Dicle’nin doğu kıyılarında kalan toprakları
olarak da tanımlanabilir (Günaltay, 1987, s. 3, vd.). Mezopotamya
toprakları sahip olduğu yakınlık nedeni ile modern Kuzistan olan
bölgede Elamlar, çağdaşları Mezopotamya medeniyetlerine eşdeğer bir
medeniyet kurmuşlardır. Anşan ve Susa merkezli olarak kurulan bu
medeniyet M.Ö. 3. Bin yıldan M.Ö. 1. Bin yılın ilk yarısına kadar
kesintilere uğrayarak varlıklarını devam ettirmiştir (Bayramov, 2022, s.
583).
İlk Elam ismi M.Ö. 3. Binyılın ilk yarısına tarihlenen Sümer
kayıtlarında “NIM” ideogramı olarak geçmektedir (Langdon, 1911, s.
213, vd.). Elam, genellikle şehir devletlerinden meydana gelmektedir.
Elam hakkında yazılı kaynaklar genel olarak Avan, Anzan ve Susa
kentlerini ön plana çıkarmaktadır. Mezopotamya şehir devletleri ya da
Akad ve Asur gibi önemli güçlerin himayesine girdikleri dönemlerde
küçük şehir devletleri olarak var olan Elam, güçlendiği dönemlerde ise
Mezopotamya coğrafyasının dahi siyasi hayatlarına yön verecek önemli
güce de sahip olmuştur. Elam tarihi genel olarak Mezopotamya
devletleri ile aralarında gerçekleşen savaşlardan oluşmaktadır. Bazı
dönemlerde Mezopotamya içlerine değin geniş topraklara ulaşırken
(Günaltay, 1987, s. 30, vd.) bazı dönemlerde ise Mezopotamya
devletlerine bağlı şehir devletleri olmuşlardır (Steinkeller, 2018, s. 194).
1. Elam İsmi ve Coğrafyası
Günümüz coğrafi terimleriyle Güneybatı İran Bölgesi’nde
bulunan Elam krallığı (Günaltay, İran Tarihi, 1987, s. 4) ismi, Yunanlı
yazar Strabon’un Elymais dediği Kuzistan bölgesi için kullanılmaktadır
(Kuhrt, 2013, s. c.II 479). Grek kaynaklarına Elam isminin nereden ve
nasıl girdiği üzerine temel olarak iki farklı görüş mevcuttur. İlk görüş
Elam isminin Grek dünyasına Tevrat dolayısıyla girdiği üzerine iken,
bazı araştırmacılar ise dönemin Grek dünyasında Strabon gibi bilginleri
eski İbraniceye hâkimiyetlerinin zayıf olabileceğinden bu ismin
Talmud’dan alındığıdır (Salaris, 2017, s. 56-58). İsim olarak Elam
kelimesi belirli bir coğrafyayı belirtmek amacıyla karşımıza ilk olarak
Sümer metinlerinde çıkmaktadır. Tam karşılık olarak “ kurnim-ma-ki”
yüksek, doğulu ülke anlamlarında transkript edilmiştir (Langdon, 1911,
s. 59 ve 213; Salaris, 2019, s. 148). Elam toprakları için kur nim-(ki)
(Langdon, 1911, s. 59) Elam şehri için ise Elam toprakları kelimesinden
türetilen “nim-(ki)” kelimesi kullanılmıştır (Langdon, 1911, s. 58).
İşçilerin kayıt altına alındığı bir metinde “ Lunim” formatında karşımıza
çıkan terim, Sümerologlar tarafından transkripsiyonu “bir Elamlı”
olarak yapılmıştır (Langdon, 1911, s. 57). “Enim” yüksek ülke, “Enim-
ki” Elam-Elamtu olarak tabletlerden çevirileri yapılmıştır (Langdon,
1911, s. 213).
İran’ın Mezopotamya’ya açılan kapısı olarak
isimlendirebileceğimiz Elam toprakları tipik İran coğrafyasının bütün
özelliklerine sahiptir. Kuzeyinde, ortasında ve güneyinde Zagros dağları,
batısında Mezopotamya ve güney sınırında ise Fars körfezi ile birlikte
Mezopotamya’nın devamı olarak tanımlanan Huzistan bölgesini de
bünyesinde barındırmasından dolayı zengin bir coğrafi yapıya sahiptir
(Karaketir, 2023, s. 158-159).
Elam medeniyetinin izleri Mısır ve Mezopotamya’dan,
Hindistan’a kuzeyde Hazar Denizi sınırlarına değin ulaşan geniş bir
coğrafyaya yayılmıştır (Gülmuhammet, 2004, s. 3). Sümer, Akad ve
Asur gibi Elam medeniyeti hakkında bilgi veren devletlerin kayıtları
incelendiğinde Susa kentinin Elam siyasi sınırlarına dahil edilmesi veya
edilmemesi konusunda araştırmacılar arasında bir fikir birliği olmadığı
görülmektedir. Bazı araştırmacılar yüksek ülke anlamına gelen Sümerce
terim NIM ‘in, Susa Kenti’nin kuzeyinde bulunan Zagros dağlarının
yamaçları ve bölgedeki yüksek alanları kapsadığı görüşüne
katılmaktadırlar (Gülmuhammet, 2004, s. 4). Diğer bir kısım
araştırmacılar da bölgede siyasi bir bütünlüğün mevcut olduğu
dönemlerde Susa’nın da bölgedeki diğer yerel beylikler gibi Elam
Devleti’ne bağımlı olduğu ve fakat bölgede güçlü siyasal bir varlığın
olmadığı dönemlerde ise Susa’nın siyasal bir bağımsızlığının olduğu
kanaatindedirler (Günaltay, 1987a, s. 128). Güçlü bir siyasal otoritenin
varlığı durumunda Elam’a bağlı olması muhtemel olan Susa’nın coğrafi
özellikleri göz önüne alındığında Sümerlilerin yüksek ülke unvanını hak
etmeyecek kadar alçakta kalan düz bir arazi yapısına sahiptir. Nitekim
bölgenin Mezopotamya kapısı olarak nitelendirilen Susa, Dicle
Nehri’nin doğu kıyısında kalan Mezopotamya topraklarının bir parçası
konumundadır.
2. Elam Siyasi Tarihi (MÖ. 2750-1550)
2.1. Eski Elam Tarihi
Mezopotamya bölgesine yakınlığı nedeniyle İran coğrafyasında
tarihi devirler Elam krallığı ile birlikte başlamaktadır. Persler öncesi
bölgenin siyasi tarihine bakıldığında Orta Paleolitik dönemde Elam
bölgesi için Anzan ismi kullanılmıştır (İmanpour, 1998, s. 28). Elam
medeniyeti, Hint-Avrupalı olamayan insanlar tarafından bölgede
başkentleri Anzan olan yüksek bir medeniyet merkezi olarak
kurulmuştur (İmanpour, 1998, s. 33). Babil topraklarında İran’ın yüksek
dağlık kesimleri için kullanılan Elam ismi, (Sümerce Elam, Akadca
Elamtu) kelimelerinden türetilerek Kutsal Kitap’ta kendisine yer bulmuş
ve Susa, Arava, Uru’az, AdamDUN, Avan ve Mişmihe gibi birçok küçük
yerleşim bölgelerinden meydana gelmektedir (Steinkeller, 2018, s. 177).
İran’da tarihi devirlerin başladığı bilgisi Sus II kazı tabakasına
göre Elam’ın yüksek tepelerinden kültür ve turizm bakımından zengin
Sus (Anzan), askeri ve siyasi kudret bakımından zengin Avan bölgeleri
önde gelen yerleşim yerlerindendir (Günaltay, 1987, s. 17). İsmi verilen
şehirler Elam siyasi coğrafyasının en önemli kentleri olmakla birlikte
Elam Krallığı’nın kendi içerisinde beylik düzeyinde birçok siyasi
olgudan oluştuğu bilinmektedir. Pers öncesi İran coğrafyası siyasi tarihi
incelendiğinde Elam krallığının geniş bir tarih aralığını kapsadığı olduğu
görülmektedir. Kronolojik olarak Cemdet-Nasr dönemine denk gelen
Sus II kazılarında Sinear bölgesindeki tüm yazıtlar Sümerce ideogramda
yazılmasına karşın, Elam’daki yazıtlar Elamca olarak yazılmıştır
(Günaltay, 1987, s. 15). Dönem medeniyetlerinin zirve noktası olarak
isimlendirilen Sümer’e rağmen Elam coğrafyasında kendi yazı dillerinin
kullanılması, Mezopotamya’ya komşu bu ülkenin yüksek bir medeniyet
seviyesine sahip olduğunu göstermektedir. Mezopotamya bölgesine
yakınlığı ve yaşadığı dönemler nedeni dolayısıyla Elam krallığına ait ilk
bilgiler Sümer kayıtlarında mevcuttur. Medeniyetin beşiği konumunda
Mezopotamya’nın bu dönemde komşu ilişikleri incelendiğinde ticaret,
doğal kaynaklar ve savaşlar bu ilişkilerin gelişmesinde en temel etkenler
olarak karşımıza çıkmaktadır. Coğrafi konumu Elam medeniyetinin
gelişmesinin en önemli temel taşlarından birisini oluşturmaktadır
(Akpınarlı, 2018, s. 3). Akad kralı Maniştusu, Elam’ın doğal
zenginliklerinden gümüş ve diorit taşlarını ülkesine taşımak maksadıyla
Elam üzerine sefer düzenlendiği görülmektedir (Gülmuhammet, 2004, s.
11). Sümer-Elam ilişkileri de bu etkenler doğrultusunda şekillenmiştir.
Elam krallığına ait ilk yazılı belgeler Sümer şehir devletlerinden
I. Kiş Krallığına ait belgelerde mevcuttur. Elam Krallığı için ilk yazılı
bilgiler kral Emmenbargigur’un Elam’ı istila ettiği bilgisini içermektedir
(Günaltay, 1987, s. 17). Kiş kralı Emabaragessi dönemine ait bir yazıtta:
“ Krallık gökten indirildikten sonra Kiş kralı (En)Mebaragesi, Elam
diyarının silahlarının ganimetini alıp götürdü” (Álvarez-Mon, 2017, s.
2-3). Sinear bölgesinde üstünlüğün I. Uruk Sülalesine geçtiği dönemde
Kiş hegemonyası altındaki diğer devletler gibi Elam’ın da siyasal
bağımsızlığını bu dönemde geri kazanmış olması kuvvetle muhtemeldir.
Bölgedeki gücünü arttırmaya yönelik faaliyetler içerisinde olan I. Ur
Sülalesinin ilk kralı Maskemgaşer’in Basra Körfezi üzerine yaptığı sefer
sonrasında muhtemelen Basra Körfezi’nin ticaret hakimiyetini garanti
altına almak amacıyla Elam’a saldırmış ve bu saldırıda kazandığını ifade
etmiştir (Jacobsen, 1939, s. 85). Lagaş kralı E-anatum’a ait kayıtlarda
birçok Elam şehrinin savaşta yenildiğine dair bilgilerin olduğu bir yazıtta
Elam’ın da diğer Sümer krallıkları ile birlikte Lagaş’a karşı yapılan bir
harekete dahil olduğuna yönelik ipucu vermektedir (Steinkeller, 2018, s.
180). Kayıt, Elam ismi ile birlikte bazı Sümer şehir devletlerinin de
isimlerini saymaktadır. Lagaş kayıtlarında Elam krallığına ait bilgiler
bahsi geçen savaş dolayısıyla iki kez ile sınırlı kalmıştır. Diğer bir Lagaş
kralı olan Ensi’nin üçüncü halefi En-entarzi dönemine ait kayıtlarda ise
Lagaş’ın 600 kişilik Elamlı bir ordu tarafından saldırıya uğradığı
yazılmaktadır (Günaltay, 1987, s. 18-19). Ve bu saldırı sonucunda yağma
yaptıkları mallar ile birlikte çekildikleri sırada denizde bir fırtınaya
yakalanmaları sonrasında Lagaş kralı tarafından malların bir kısmının
tekrar ülkeye getirildiği kaydedilmiştir (Langdon, 1911, s. 139-140;
Steinkeller, 2018, s. 181). Bu saldırı sırasında yanlarına ganimet olarak
kraliyet giysileri ve yün alınarak kullanılan deniz rotası; Susa’dan yola
çıkılarak Karun üzerinden Basra körfezine, kıyı boyunca ilerleyerek
Gu’abba’ya oradan da Lagaş’a gidilmiştir (Steffen Laursen, 2017, s. 78).
Yetersiz kaynaklardan dolayı Elam Krallığı’nın tarihi kronolojisi
sürekli olarak kesintiye uğramaktadır. Elam Krallığı ile ilgili tarihi
kronoloji oluşturulurken başvurulan ilk kaynak Sümer kral listeleridir.
Sümer kral Listelerinin verdiği bilgiye göre I. Ur Sülalesi ile II. Kiş
sülalesi arasında toplam 356 yıllık bir süreyi kapsayan ve isimleri
okunamayan Elam Krallığı’nı yöneten Avan sülalesine mensup üç
hükümdar vardır (Kınal, 1983, s. 52; Jacobsen, 1939, s. 96; Steinkeller,
2018, s. 181). Bu döneme ait bilgiler daha çok Lagaş krallığına ait
vesikalardan elde edilmekle birlikte bu belgelerin tamamı genel olarak
Lagaş ve komşuları arasında özellikle deniz ve nehir yoluyla yapılan
ticarete yönelik bilgiler içermektedir (Steinkeller, 2018, s. 181). Lagaş
ve Elam arasında daha çok baharat, gümüş ve köle ticareti yapılmaktaydı
(Steinkeller, 2018, s. 181-183). Avan sülalesine mensup üç kraldan sonra
Elam siyasi tarihi tekrar kesintiye uğradığı görülmektedir. I. Avan
sülalesinin hâkimiyetine II. Kiş krallığı tarafından son verildikten sonra
(Gülmuhammet, 2004, s. 12) Sümer kral listesine göre Elam’da Hamasi
Sülalesi başa geçmiş ve tek bir kral ülkeyi 360 yıl yönetmiştir (Jacobsen,
1939, s. 97-98). Kısıtlı kaynakların dönem hakkında verdikleri en önemli
bilgi Elam ile Sinear bölgesi arasında gelişmiş bir ticaret ağının
varlığıdır. Bu dönemde inşaat alanında kullanılan diorit taşı, gümüş,
baharat ve köleler başlıca ticari ürünlerdir.
2.2. Sargonik Dönemde Elam
Pre-Sargonik dönem olarak nitelendirilen Akadlı Sargon öncesi
Akad yazıtlarında Elam’a ait çok fazla bilgi bulunmamasına karşın
Sargon dönemine ait bir tablette dört Susalı isim geçmektedir (Zadok,
2018, s. 149). Sargon öncesi Elam siyasi tarihine ilişkin bilgiler daha çok
Sümer şehir devletlerinden Lagaş’a ait tabletlerden edinilirken, bu
bilgilerin de büyük çoğunluğunun Elam ve Lagaş arasında gerçekleşen
ticari bilgiler içermektedir. Fakat bu dönemden sonra nispeten daha uzun
bir süre zarfı boyunca Elam siyasi tarihine ilişkin bilgiler kayıtlarda
mevcuttur.
Dünyanın bilinen ilk imparatorluğunu kuran Sargon, Sümer
topraklarındaki güvenliğini garanti altına almak için sınırlarında tehdit
olabilecek güçlere karşı askeri seferler düzenlemiştir. Akad kralı Sargon
(Şarruken) döneminden itibaren Elam Krallığı’na ait bilgiler, Elam-Akad
münasebetleri Sargon’dan sonra Maniştusu, Rimuş ve Naram-Sin
dönemlerinde de kesintisiz olarak verilmiştir (Günaltay, 1987, s. 18). Bu
dönemde Elam, Mezopotamya devletleri karşısına güçlü bir siyasi kimlik
ile çıkmaya başlamaktadır. Peli sülalesi dönemi olarak da adlandırılan bu
dönemde kayda geçirilen Elam krallarının isimlerinin Elamca olarak
yazılması, özgün medeniyet için gerekli özelliklerden olan yazım dilinin
milli olması Elam’ın Mezopotamya karşısında güçlü bir siyasal kimliğe
sahip olduğunu göstermektedir (Günaltay, 1987, s. 18). Susa kral
listesine göre ikinci Avan sülalesi dönemi ilk kralı Peli olacak şekilde 8.
ve 9. Krallarının Sargon ile çağdaş olan ve toplamda 12 Elam kralı
mevcuttur (Gülmuhammet, 2004, s. 13).
Bu dönemde Elam coğrafyasında Avan kenti, yönetim merkezi
olarak birçok tarihsel kaynakta yer almaktadır. Bu dönemin
kaynaklarında Elam bölgesinde Avan ile birlikte Kirman’da Halil Nehri
civarında, yer alan Marahşi (Baraşhi) kenti de Sargon tabletlerinde yer
almaktadır (Steinkeller, 2018, s. 184). Bampur vadisinin İran sınırı
içerisinde yer alan bu kentin etki sınırlarının Umman, Basra ve Hürmüz
körfezlerine değin geniş olması bu bölgenin her dönemde önemli
olmasını sağlamıştır. Agade merkezli kurulan Akad İmparatorluğu,
Mezopotamya’da siyasi bağımsızlık ve güçlü bir egemenlik için gerekli
askeri seferlerini ilk olarak Sinear bölgesi içerisinde gerçekleştirmiştir.
Bölgedeki siyasi etkinliğini gerekli düzeye çıkaran Sargon’un bir sonraki
askeri istikameti İran’ın dağlık bölgeleri olmuştur. Bu minvalde
Sargon’un ilk adımı Dicle Nehri’nin doğu yakasında Elam’ın giriş kapısı
olarak nitelendirilen İran’ın dağlık bölgesinin hakimiyeti için büyük
önem arz eden Kazallu Şehrini almak olmuştur (Günaltay, 1987, s. 20).
Sargon döneminde Elam ile iki savaşın gerçekleştiği bilinmektedir.
Birinci savaşta Elam ve onun kadar tarihi öneme sahip Marahşi
kentlerinin müttefik olarak Sargon’a karşı savaştıkları fakat büyük bir
yenilgiye uğradıkları Sargon’nun Elam savaşlarını anlatan ilk
kitabesinde kayıtlıdır (Schrakamp, 2016, s. 3). Bu savaş sayesinde Elam
siyasi tarihi için denk bir kronoloji oluşturulabilmektedir. Daha önce de
ifade edildiği üzere Avan kral listesinde yer alan sekizinci kral Lulli-
İşşan bu ilk savaşta Elam kralı olarak anılması bu savaşın MÖ. 2325
dolaylarında gerçekleştiği bilgisini vermektedir (Hinz W. , 1963, s. 643).
Bu savaş sonrasında Sargon’un zaferini anlatan kitabede; Elam kralı
Luhhi-İşşan, veliaht prens Sanam-Şimut, Huhnar valisi Zina ve Guniluha
valisi Hidadida, gibi Elam’a mevcut iken müttefik şehir devleti Marahşi
ile ilgili sadece savaşa dâhil olduğu bilgisi mevcuttur (Gülmuhammet,
2004, s. 14-15).
Kral Sargon ve Elam krallığı arasında gerçekleşen ikinci
savaşta ise sonucun Elamlılar adına çok daha kötü olduğu görülmektedir.
Kral Sargon, Elam’dan aldığı yerleri sayarken yeni bir kent ismi daha
eklenmektedir. İkinci kitabede yeni alınan kent Şerihum ile birlikte Elam
sarayından ganimet olarak alınan çok fazla mal sayılmaktadır
(Gülmuhammet, 2004, s. 15). Bu kentin yeri tam olarak
belirlenememiştir fakat Anzan dağları ile Basra körfezi arasında
konumlandırılmaktadır (Hinz W. , 1963, s. 648). Yapılan ikinci savaşın
sonucunda Akad ve Elam arasında yapılan antlaşmada Elam kralı olarak
Hişep-ratep isminin yazılması savaş sonucunda önceki Elam kralı Lulli-
işşan ve veliaht prens Sanam-şimut’un bu savaşta öldüklerini
göstermektedir (Günaltay, 1987, s. 20). Bu savaşın anlatıldığı
tabletlerden anlaşıldığına göre Sargon ilk savaştan sonra Basra körfezini
ele geçirirken daha sonraki dönemlerde deniz yolu ile Mekke’ye de
ulaşmıştır (Steinkeller, 2018, s. 186). Aynı deniz rotasının haleflerinden
Maniştusu tarafından da kullanıldığı bilinmektedir. Askeri seferler için
kullanılan bu deniz rotası barış dönemlerinde de bölgenin ticari
faaliyetlerinde kullanılmıştır.
Bu savaşlar sonucunda Akad kralı Sargon tarafından yazdırılan
tabletlerin tarihsel dönemin aydınlatılması açısından büyük önemi
vardır. Her iki tablette de Elam krallığı ile ilgili dikkati çeken en önemli
husus Elam adına Avan ve Marahşi kentlerinin ayrı kralları bilgisinin
mevcudiyetidir. Sümer şehir devletlerinin yakın komşusu olarak Elam,
Sümer Medeniyetlerini yakından takip edebilmiştir. Fakat bu takibin
Akad İmparatorluğu’nun kurulması ile birlikte yavaşladığı ve yer yer
duraksadığı görülmektedir.
Yeni dünya düzeni olarak ortaya çıkan büyük imparatorlukların
kurulması Elam topraklarında hemen karşılık bulamadığı açıkça
görülmektedir. Bu dönemde ve devam eden sonraki 800 yıllık süreçte
Elam topraklarında güçlü bir merkezi otoriter devlet yerine federal
niteliklere sahip şehir devletlerinin siyasi sahnede yer aldıkları
görülmektedir (Hinz W. , 1963, s. 648). Elam siyasi tarihinin hala komşu
ülkeler arşivlerinden takip edildiği bu dönemde Sargon sonrası tahta
çıkan Akad kralları Rimuş ve Manistusu dönemlerine ait tabletler de
Elam siyasi tarihi hakkında önemli bilgiler barındırmaktadır.
Akad kralı Sargon’un ölümünden sonra Agade’de Akad
İmparatorluğu tahtına Rimuş geçmiştir. Rimuş dönemi (M.Ö. Takriben
2316-2307) Akad Krallığı’nda Elam bölgesinden Elam, Marahşi ve
onlara yeni katılan Marahşi’nin Kuzeybatı sınır komşusu Zakara, Rimuş
yönetimindeki Akad Krallığı’na isyan etmişlerdir (Hinz W. , 1963, s.
649). Şuruppak’ta bulunan bir tablet üzerinde Rimuş’un krallığının
üçüncü yılında Elam üzerine sefere çıktığı yazılmaktadır (Eckart Frahm,
2003, s. 55). Akad Krallığı’na karşı kurulan bu yeni koalisyonda Elam
kralı olarak Hişep-ratep, Marahşi kralı Abalgamaş ve genel valisi Sidgau
ve koalisyonun yeni üyesi Zakara Ülkesinin generali olarak da Şargapi
(kimi kaynaklarda Ungapi) orduları ile birlikte yer almışlardır (Hinz W.
, 1963, s. 649; Steinkeller, 2018, s. 186). Bu savaşta koalisyon birlikleri
Marahşi’de toplandıktan sonra Abalgamaş önderliğinde Huzistan
bölgesini Akad işgalinden kurtardıkları bilinmektedir (Steinkeller, 2018,
s. 186). Bu saldırıya cevap Akad kralı Rimuş tarafından çok gecikmeden
verildiği bilgisi de dönemin yazılı kaynaklarında mevcuttur. Akad kralı
Rimuş bu saldırıya cevaben koalisyona karşı bir askeri sefer
düzenlemiştir. Bu seferde koalisyon askerlerinden 17 binden fazla
kişinin öldürüldüğü ve aralarında Zakara ülkesinin generali ile Marahşi
ülkesinin genel valisi Sidgau’nun da bulunduğu 4 bin kişinin de esir
edildiği Assari şehri de ateşe verilmiştir (Thureau-Dangin, 1911, s. 135).
Savaşta verilen bu zayiatlar haricinde Susa ve Elam arasında yapılan
savaşta Rimuş’un, 30 mina altın, 3600 mina bakır, 300 köle ve dorit ve
duhuşu taşlarından oluşan ganimetler kazandığı yazılmaktadır
(Steinkeller, 2018, s. 186). Bu savaşın sonuçlarının yazıldığı tablette
ayrıca Rimuş, Marahşi’nin köklerini Elam’dan kazıdığını ifade ederek
Elam üzerindeki Marahşi hâkimiyetine de son verdiğini belirtmektedir
(Steinkeller, 1982, s. 257). Bu ifade ile anlaşılmaktadır ki erken dönem
Elam siyasi tarihinde Marahşi şehir beyliğinin önemli etki gücü
bulunmaktadır.
Elam topraklarında mevcut koalisyon güçleri yenilgiye
uğratıldıktan sonra Elam bölgesinin kontrolü Akad krallığına geçmiştir.
Elam bölgesindeki Akad hâkimiyeti Rimuş’tan sonra kardeşi Maniştusu
döneminde de devam etmiştir. Elam bölgesinde Akad valisi olarak görev
yapan Eşpum Susa’da tanrıça Narundi adına bir heykel dikmiştir
(Frayne, 1993, s. 304-305). Dönemin Elam üzerindeki Akad
hâkimiyetini anlatan en iyi örnek ise Susa kazılarında elde edilen bir
metinde “Elam’ın efendisi Maniştusu” ifadesidir (Scheil, 1910, s. 103).
Elam üzerine yaptığı seferleri anlatmaya devam eden Maniştusu, Avan
ve Şerihum topraklarını ele geçirdikten sonra gemilerini Mekke üzerine
doğru yola çıkardığını yazmaktadır (Steinkeller, 2018, s. 187). Daha
önce de ifade ettiğimiz gibi bu dönemde Basra Körfezi’nin ticari
kabiliyeti her zaman ilgi çekmiştir. Ordularını Mekke üzerine doğru geri
gönderen Maniştusu, muhtemelen gemileri Şerihum kentinden yola
çıkarmıştır.
Elam-Akad ilişkilerinin en yoğun yaşandığı dönem Naram-sin
dönemidir. Akad Krallığı’nı gücünün zirvesine taşıyan Naram-sin Akad
çevresindeki bütün medeniyetler ile çoğunluğu askeri seferlerin
oluşturduğu ilişkiler kurmuştur. Maniştusu’nun oğlu ve halefi Naram-sin
dönemin ortalama insan ömrü de göz önüne alındığında 54 yıl gibi her
dönemde uzun sayılabilecek bir süre Akad tahtında hükümdarlık yaptı.
Maniştusu döneminde egemenlik altına alınan Elam toprakları ve halkı
onun ölümünü fırsat bilerek Zagros dağlarının yüksekliklerinden inerek
Sümer topraklarına seferler düzenlemeye başladıkları görülmektedir
(Günaltay, 1987, s. 21). Krallığın el değiştirdiği bir dönemde bütün
Eskiçağ medeniyetlerinde vasal topraklarda şiddetli isyanların başladığı
görülmektedir. Akad tahtına henüz geçen Naram-sin için de aynı kaderin
tekrarlandığı görülmektedir. Naram-sin döneminde ilk 30 yıllık
periyottan sonrasında Akad topraklarında çok geniş bir isyanın patlak
verdiği görülmektedir (Steinkeller, 2018, s. 177). Kayıtlarda “Büyük
isyan” olarak yer edinen bu isyanda Elam kralı Hita ve Huzistan
bölgesinin yanında Marahşi kralı Humpşukipi ve Mekke kralı Manum da
dâhil olmalarına rağmen kesin bir başarı elde edememişlerdir
(Steinkeller, 2018, s. 187-188). Bu büyük isyan sonrasında Akad
kaynaklarına göre Naram-sin Elam topraklarına tekrardan hakim olmayı
başarabilmiştir (Frayne, 1993, s. 129-131). Nitekim bir Akad yazıtında
Naram-sim’den Elam fatihi olarak söz edilmektedir (Frayne, 1993, s.
166-167). Büyük isyan olarak kayıtlara geçen bu tarihi olaydan sonra
kaynaklardan anlaşıldığına göre Naram-Sin, isyan karşısında güçlü
durarak elden çıkan toprakların büyük çoğunluğunu tekrardan egemenlik
altına almıştır. İsyan sonrasında Elam bölgesindeki kontrolü tekrar
sağlayan Naram-sin Susa’ya bir vali ataması gerçekleştirmiştir. Bu atama
sonrasında Susa’da Akad hâkimiyeti güçlenmekle beraber bölgedeki
Sami nüfusunda da ciddi bir artış olmasıyla bölgede Akadca
yaygınlaşmış ve bazı Elam isimleri dahi Akadca’dan türetildiği
görülmektedir (Günaltay, 1987a, s. 156).
Naram-sin ile Hita arasında Elam tarihini önemli derecede
aydınlatan bir anlaşma yapılmıştır. Susa’da Tanrı İnşuşinak tapınağında
bulunan bu antlaşma tapınakta kutsal sembol olarak kabul edilen Tabu-
Enblem’de Naram-Sin’in emaneti olarak kabul edilmiştir (Akpınarlı,
2018, s. 12-13). Büyük isyanın bir daha yaşanmaması adına Naram-sin
tarafından atılan bu adım ayrıca ilk İmparatorluklar çağında siyasi
düşüncenin de oldukça gelişkin olduğunu da göstermektedir. “Naram-
sin’in düşmanı benim düşmanım, Naram-sin’in arkadaşı benim
arkadaşım.” (Elizabeth Carter, 1984, s. 14) ifadesini barındıran anlaşma
ile Naram-sin büyük bir siyasi hamle ile kuzey sınırlarının güvenliğini
sağladığı görülmektedir. Elam’ı kontrol altına almasından sonra Naram-
sin’in ordularını daha kuzeye götürdüğü görülmektedir. Şimurru ve
Namar krallıklarını aldıktan sonra Kuzey Zagros dağlarında yaşayan
Lulibi ve gutiler üzerine hareket eden Naram-sin Lulibiler’e karşı kesin
bir zafer kazanırken Gutiler karşısında yenilmiştir (Günaltay, 1987, s.
22-23). Dönemin Susa kayıtlarında Elam dilinin bu dönemde geri
kaldığı, onun yerine Akadca dilinin hakim olduğu, Susa sarayında ise
Akad adına çalışan ve isimlerinin Akadca olduğu bin kişi ve ayrıca kentte
büyük bir askeri garnizonun olduğu saptanmıştır (Steinkeller, 2018, s.
188-189).
Naram-sin döneminde Sus’a atanan Akad valisi Enammun’un
ölmesinden sonra Elam coğrafyasında güçlü bir kişilik olarak tarih
sahnesine çıkan Puzur-İnşuşinak, Elam’da Akad valisi olarak göreve
başlamıştır (Günaltay, 1987, s. 22). Bu kral döneminde Elam merkezi
Avan’dan Sus’a taşınmıştır. Puzur-İnşuşinak döneminde Elam sınırları
kuzeye, Kas ve Guti’lerin topraklarına doğru genişletilmiş ve Elam dili
de tekrardan Akadca karşısında önem kazanarak resmi dil olarak
kullanılmaya başlamıştır (Günaltay, 1987, s. 22).
Naram-sin’in ölümünden sonra çok geniş bir coğrafyada çok
fazla halkı bünyesinde barındırarak var olan Akad krallığının başına oğlu
ve halefi Şarkalişarri geçmiştir. Bu dönemde Akad bünyesinde yaşayan
birçok yabancı halk siyasi özgürlükleri adına isyan etmiştir. Bu dönemde
Elam kralı Puzur-İnşuşinak, Zahara kenti ile birleşerek Sinear bölgesi
üzerine yürüyerek Akad yönetimine isyan etmiştir (Günaltay, 1987, s.
24). Şarkalişarri döneminde Akad-Elam ilişkilerine dair sadece bir yazılı
metin mevcuttur. Bu metinde ise Şarkalişarri’nin Elam karşısında
kazandığı bir zaferden söz edilmektedir ki bu zaferin savunma savaşı
olarak kazanıldığı düşünülmektedir (Steinkeller, 2018, s. 190). Dönemin
Susa kayıtlarına göre Puzur-İnşuşinak İran bölgesine yaptığı başarılı
akınlar sayesinde büyük küçük 70’e yakın İran şehir ve kasabasını Elam
hakimiyeti altına almıştır (Álvarez-Mon, 2012, s. 745).
Puzur-İnşuşinak döneminde bölgede yeni bir güç olarak
Guti’lerin ortaya çıktıkları görülmektedir. Kuzeyde yer alan Guti’lerin
baskıları sonucunda ilk etkilenenlerin Lulubiler olduğu görülmektedir.
Bu dönemde Elam bölgesine Guti baskısından kaçan Lulubi nüfusu
görülürken, Gutiler’in akınları henüz bağımsızlıklarını kazanan Elam
devletine son verdikleri görülmektedir (Günaltay, 1987, s. 24). Elam
üzerinden Akad topraklarına giren Gutiler, Akad topraklarına başarısız
bir saldırı düzenlemelerine rağmen Akad kralı Şarkalişarri’nin
ölümünden sonra Akad imparatorluğuna son vermeyi başarmışlardır
(Günaltay, 1987, s. 24). Guti akınları bölgeyi bir asır sürecek olan tarihi
kayıtlardan yoksun karanlık bir döneme sokmuştur.
2.3. Sargonik Dönem sonrası Elam
Guti egemenliği altında olan Mezopotamya bölgesinde III. Ur
hanedanı dönemini başlatan kral Ur-Nammu’nun, Gutiler’i bölgeden
uzaklaştırmayı başardığı görülmektedir (Günaltay, 1987, s. 25). Mevcut
Guti siyasi düzeninin bozulması ile birlikte Elam coğrafyasında da yeni
siyasi oluşumlar görülmektedir. Ur-Nammu Mezopotamya bölgesini
siyasi bağımsızlığına kavuştururken daha kuzeydeki topraklarda
Kuzistan ve Elam’da yerel beylikler de kendi bağımsız yerel beyliklerini
kurmuşlardır. Elam’da kendisini Susa’nın valisi, Elam’ın generali olarak
ilan eden Epir-Mupi bölge yönetimini üstlenmiştir (Frayne, 1993, s. 306;
Steinkeller, 2018, s. 190). Akad yönetimi esnasında bölgeye vali olarak
atandığı düşünülen Epir-Mupi’nin zamanla bağımsızlığını kazanmış ve
“Dannum” güçlü unvanını kullandığını görmekteyiz (Frayne, 1993, s.
306-307).
III. Ur hanedanı döneminde Sümer-Elam ilişkileri Ur-
Nammu’nun halefi kral Şulgi döneminde daha yoğun bir şekilde
gerçekleşmiştir. Mezopotamya bölgesindeki toprak bütünlüğünü
sağlayan Şulgi sıradaki hedef olarak kuzey topraklarını seçmiştir. Bu
dönem hakkında yazılı kaynaklardan edinilen en dikkat çekici bilgiler
kralın siyasi evlilikler ile kızlarını yerel beyliklerin yöneticileri ile
evlendirmesidir. Kral Şulgi krallığının 18. yılında kızlarından birini
Marahşi kralı ile 32. yılında ise bir diğer kızını Anzan kralı ile
evlendirmiştir (Hinz W. , 1963, s. 655). Siyasi evlilikler yoluyla bağlı
beyliklerin sadakatlerinin kazanılması amaçlanmışsa da bunun pek
mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Şulgi döneminde Lulubiler’i de
kapsayan Elam bölgesine dokuz seferin yapılmış olması bölgedeki III.
Ur hanedanlığının sürekli olarak tehdit edildiğini göstermektedir (Hinz
W. , 1963, s. 655).
Elam krallığının bağımsızlığını yeniden kazandığı dönemde
bölge Şimaş devleti hakimiyeti altındadır. Merkezi Şimaş olan bu devlet
Anzan ile birlikte III. Ur hanedanına karşı özgürlüklerini ilk başlarda
koruyabilmişlerken sonraki süreçte bütün Elam Şulgi hakimiyetini
tanımak zorunda kalmıştır. Şimaş ve Anzan beylikleri ise siyasi
evliliklerden dolayı krala bağlı vasal devletler konumunda kalmışlardır.
Bu dönemde Şimaş krallığı tahtında I. Tazitta oturmaktadır (Günaltay,
1987, s. 26). Kral I. Tazitta’dan sonra sırasıyla I. Ebarti ve II. Tazitta
Şimaş tahtına geçmiş ve II. Tazitta’dan sonra tahta geçen Enbiluhha’nın
Ur kralı İbi-Sin ile çağdaş olduğu düşünülmektedir (Günaltay, 1987, s.
26). Dönemin siyasi tarihini aydınlatacak yeterli belge ve bilgiye sahip
değiliz.
Kral Şulgi’nin halefi Amar-sin dönemine ait yazılı eserlerde
kralın yedinci yılında bölgede bir isyanın gerçekleştiği fakat başarılı
olamadığı kaydı mevcuttur (Elizabeth Carter, 1984, s. 17). Aram-sin’den
sonra Ur tahtına halefi Şu-sin çıkmıştır. Bu dönemde Elam bölgesindeki
Ur hakimiyetinin daha fazla hasar gördüğü bilinmektedir. Bu dönemde
Ur hanesinden bir prens ya da prensesin bölgedeki Ur hakimiyetini
güçlendirmek için bölgeye seyahat ettiği, fakat bölgede Anzan, Şimaş ve
Zabşali beylikleri isyanı ile karşılaşmıştır (Elizabeth Carter, 1984, s. 17).
Çıkan isyan bölgedeki Ur egemenliğinin zayıfladığını gösterirken
bölgeye hanedan üyelerinin gönderilmesi de bölgeye verilen önemi
göstermektedir. Akad ve diğer Sinear devletlerinin bölgeye yönelik
faaliyetleri Elam bölgesinin önemini göstermesi açısından önemlidir.
Susa ve Elam bölgelerine bakıldığında Mezopotamya’dan ayrı
tutulamayacak kadar coğrafi uyumları mevcuttur. Bu sebeplerden dolayı
Elam bölgesi sürekli olarak güçlü Mezopotamya devletlerinin ilgi odağı
olmuştur.
Amar-sin’in ölümünden sonra tahta kardeşi Şu-sin (Gimil-Sin)
Ur tahtına geçmiştir (Kınal, 1983, s. 96). Ur kralı Şulgi döneminde Elam
üzerinde kurulan güçlü otoritenin geçen süre zarfında zayıfladığı
belgelere yansımaktadır. Ur krallarının zayıflayan siyasi güçlerini
korumak adına birçok yerel beylikler ile siyasi evlilikler yaptıklarını
görmekteyiz. Bölgenin siyasi kontrolünü ellerinde tutmak amacıyla
yapılan siyasi evlilikler her zaman olumlu sonuç verdiği söylenemez.
Nitekim Marahşi beyliği ile yapılan evlilik Şulgi döneminde istenilen
sonucu vermeyince Kral Şulgi bölgede etkin hakim ailenin elinden
yönetim gücünü ellerinden alıp Şimaşlı Ebarat ailesine devrederek
istediği sadakati uzunca bir dönem almayı başarmıştır (Steinkeller, 2018,
s. 194). Bu sadakat III. Ur Hanedanı’nın son kralı İbi-sin dönemine değin
devam etmiştir. Nitekim Şu-sin döneminde gerileme dönemi başlayan
III. Ur Hanedanlığına karşı Şimaş önderliğinde başlayan isyanda Ebarat
ailesi yönetimindeki Marahşi beyliği sadakat göstermiş ve Şu-sin’in
tarafında yer almıştır (Steinkeller, 2018, s. 196).
İbi-sin dönemine gelindiğinde III. Ur Hanedanlığının çok fazla
güç kaybına uğradığı ve bu sebeple bölgedeki etkinliğinin azaldığı
görülmektedir. Sinear bölgesinde bu dönemde İsin valisi İşbi-Erra Kuzey
Babilonya’da bağımsızlığını ilan etmiştir. Bütün bu kargaşadan
faydalanan Şimaş kralı Kindattu da Elam bölgesindeki Ur hâkimiyeti
altındaki topraklardan Huhunuri’yi ele geçirdi (Günaltay, 1987, s. 26).
İbi-sin’in her geçen zamanda daha fazla güç kaybetmesinin sonucu
olarak Kindattu Ur üzerine bir sefer düzenlemiş ve büyük bir yağma ile
buradaki malların Anzan’a taşımıştır (Steinkeller, 2018, s. 196). Kısa bir
süre sonra da Sinear bölgesindeki III. Ur Hanedanlığı dönemi bitmiştir.
III. Ur Hanedanlığı döneminde Elam toprakları genel olarak
birçok yerel beyliğin olduğu siyasi bir görünüme sahip olarak karşımıza
çıkmaktadır. Parçalar halinde hüküm süren beylikler siyasi yaşamlarının
büyük çoğunluğunu III. Ur hanedanlığına bağlı vasal beylikler olarak
geçirmişlerdir. III. Ur Hanedanlığının yıkılmasından sonra Sinear
bölgesinde bağımsızlıklarının bir kısmını da Elam’a borçlu olan İsin ve
Larsa devletleri hakim olmaya başlamışlardır. Sinear bölgesinde iki başlı
bir yönetim gücünün ortaya çıkması ve bu durumun oluşmasında Elam
kralının dahilinin olması, bazı araştırmacılar tarafından Elam kralı
tarafından bölge yönetiminin zayıf kalmasının amaçlandığı bilinçli bir
adım olarak yorumlanmıştır (Kınal, 1983, s. 103). Fakat bölgedeki siyasi
durum tam aksi bir yönde gelişmiş ve ileriki tarihlerde Elam toprakları
İsin himayesine geçmiştir.
Mezopotamya’da yaşanan siyasal otorite değişikliği Elam
topraklarında da karşılık bulduğu gözlemlenmektedir. Elam’ın Sus valisi
İdattu, Sus’ta bir süre başarılı işler yaptıktan sonra Elam’ın genel valisi
Kindattu’ya karşı isyanda bulunmuş ve bütün Elam coğrafyasına hakim
olmuştur (Günaltay, 1987, s. 27). Sus şehir surlarının onarılması tanrı
İn-şuşinak adına tapınak yapmak gibi o dönemde beğeni toplayan işler
yapmasından sonra halk tarafından sevilen İdattu yönetim merkezini de
almayı nispeten daha kolay başarmıştır (Hinz W. , 1963, s. 660).
Kindattu’yu tahtından eden I. İdattu kendisini de Şimaş ve Elam kralı
olarak ilan etmiştir (Günaltay, 1987, s. 27).
I. İdattu’nun üçüncü halefi olan torunu II. İdattu döneminde
Elam, en parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde Elamlar,
Mezopotamya’nın hakim güçlerinden Larsa’nın daha fazla büyümesine
önlem almak istemiş olmalıdırlar ki Larsa’ya karşı İsin kralı Zambiya ile
ittifak kurmuşlardır (Peyronel, 2018, s. 208). Larsa krallığının başına
henüz geçmiş olan Gungunum İsin’e karşı güçlenmek amacıyla
topraklarını genişletme faaliyetlerinde bulunduğundan dolayı bu ittifak
kurulmuştur. Fakat ittifak Larsa krallığını durduramamıştır. Topraklarını
büyütmek ya da korumak amacında olan bu güçler arasında savaş
kaçınılmaz olmuş ve Elam krallığı ile Larsa kralı Gungunum ile şiddetli
savaşlara gerçekleşmiştir. Şiddetli savaşlar sonucunda Gungunum’dan
kalan krallığının altıncı yılını anlatan bir tablette savaş esnasında Elam
kralı II. İdattu’nun öldüğü haberi vardır (Günaltay, 1987, s. 28). Krallığın
en güçlü dönemlerinden biri olarak kabul edilen kral II. İdattu döneminde
Elam siyasi coğrafyası bir dönem bağımsız olarak yaşamıştır. Fakat İsin
krallığı ile yapılan ittifak dahi kral Gungunum ve Larsa’nın büyümesine
engel olamamıştır. Elam coğrafi konum olarak Mezopotamya ile çok
yakın olduğundan dolayı Mezopotamya topraklarında yaşanan siyasi
olayların tamamını çok yakından etkilenerek takip etmiştir.
Kral II. İdattu’nun ölümünden sonra krallık ailesi ile ilgili bilgi
edinemediğimiz Silhaha Elam tahtına geçmiştir. Kayıtlardan edinilen
bilgiye göre Sus ve Anzan valisi Ebarti’nin oğlu Silhaha
Mezopotamya’da yaşanan İsin, Larsa ve yeni kurulan Babil devletleri
arasındaki siyasi anlaşmazlıktan faydalanarak bağımsızlığını ilan
etmiştir (Günaltay, 1987, s. 28-29). Akad metinlerinde Şimti-Şilhak
(Günaltay, 1987, s. 29) olarak geçen Silhaha döneminden sonra Elam
Devleti’nin bölgedeki siyasi üstünlüğünün kaybolduğu bilinmektedir.
Fakat kendisinden sonra gelen kralların kendilerini Silhaha soyuna
dayandırmaları Elam halkı arasında bu ismin önemli yere sahip olduğunu
göstermektedir (Hinz W. , 1963, s. 659). Kral Sukkalma “büyük naib”
(Hinz W. , 1963, s. 662) “Mukaddes Yalvaç” (Günaltay, 1987, s. 29)
unvanını kullanmıştır. Bu unvanın kendisinden sonra gelen krallar
tarafından da kullanılması kendisine duyulan saygıyı göstermektedir.
Mezopotamya’nın büyük güçleri olan İsin ve Larsa daha sonra da bu iki
büyük güce ilaveten Babil devleti kurulmuştur. Bu büyük güçlerin
arasında yaşanan çatışmalardan faydalanarak kendi devletini kuran
Silhaha’ya duyulan saygının yersiz olmadığı görülmektedir. III. Ur
hanedanlığı döneminde Mezopotamya ile kurulan yakın ilişkiler
sayesinde Elam halkının devlet yönetimi konusunda eksikliklerini
giderdiklerini düşünmekteyiz. Nitekim bu dönemden sonra Ebarti
sülalesinin yönetimi devralması sonrasında özellikle kral Sulhaha
döneminde Elam’ın siyasi etkinliğinin arttığı görülmektedir.
Elam tarihinin bu dönemi Sukkalma olarak isimlendirilmiştir.
Sukkalma döneminde Elam tarihi hakkında arkeolojik verilerin çoğaldığı
gözlemlenmektedir. Dönem özelliklerini yansıtan çağdaş yapılar, adak
ve mühürler, çok sayıda metin ve saray gibi yapıtlar dönemin tarihinin
aydınlatılması için başlıca arkeolojik verilerdir. Susa kazılarında
Sümerce ve Akadca yazılmış yüzlerce metin de dönemin Elam devlet
yönetimi hakkında önemli bilgiler edinilmektedir. Metinlerde dikkati
çeken en önemli hususun yeminlerin Elam kralları adına yapılması ve en
yetkili devlet adamı Sukkalma onun yanında kıdemli naib eşi, kardeşi ve
oğlu veya bir yeğeni devlet yönetiminde söz sahipleri olarak
görülmeleridir (Elizabeth Carter, 1984, s. 24-25). Kralın ölmesinden
sonra devlet yönetimi olarak genellikle kardeşinin tahta geçtiği bilinir.
Çok nadir durumlar olsa da eşlerin de veliaht olarak tahta geçerler
(Elizabeth Carter, 1984, s. 25). Elam’da güçlü bir merkezi otoritenin
olduğu zamanlarda bütün bağlı yerel beylikler üzerinde yönetim
haklarını kullanmışlardır. Fakat merkezi otoritenin yeterli güce sahip
olmadığı dönemlerde Babil gibi güçlü Mezopotamya devletleri ilen olan
yazışmalarda yerel beyliklerin bağımsız hareket ettikleri görülmektedir.
Silhaha döneminde Elam kendi kabuklarını kırıp, Sümer
medeniyetlerinin uzun dönemler boyunca Elam topraklarında
uyguladıkları politikayı Sinear bölgesini hakimiyet altına almaya
çalışarak kullanmıştır. Elamda siyasi birliğin tamamlanması için gerekli
askeri seferlerin yapıldığı bu dönemde kral Silhaha’nın en büyük
yardımcısının oğlu Kudur-Mabuk olduğu görülmektedir.
Mezopotamya’da Larsa ve İsin krallıkları arasında cereyan eden güç
savaşına Babil’in de katıldığı bu dönemde Elam kralı Silhaha durumdan
istifade etme çabaları içerisine girmiştir. Bu amaç doğrultusunda mevcut
otorite boşluğundan faydalanarak oğlunu günümüz Luristan olarak
bilinen ve Elam’ın Mezopotamya’ya açılan kapısı olan Emutbal
bölgesini işgal ile görevlendirmiştir (Günaltay, 1987, s. 30). Emutbal
bölgesi, hem sınırlarını Mezopotamya topraklarına doğru genişletmek
isteyen Elam kralı hem de Mezopotamya topraklarının hâkim devletleri
için önem arz etmektedir. Larsa devleti, Elam’ın genişleme politikasını
kendileri için tehlikeli görmüştür. Bunun için Larsa kralı Sinikişam
Elamları Emutbal topraklarından çıkarma hazırlıklarına girişmiştir.
Emutbal bölgesindeki varlıklarını korumak ve Larsa devletinin gücünü
kırmak amacıyla Kudur-Mabuk İsin kralı Zambia ile ittifak kurma
yoluna gitmiştir (Günaltay, 1987, s. 31). Kurulan ittifak sonucunda Larsa
krallığına son verilmiştir. Kudur-Mabuk Emutbal bölgesinin yanı sıra
Larsa krallığı tahtına da kendisi oturmuştur. Kendisini Emutbal bölgesi
ve Larsa’nın kralı ve Amurrular’ın atası olarak ilan etmiştir (Diakonoff,
2008, s. 14). Ebarti sülalesi dönemi olarak isimlendirilen ve yaklaşık 300
yıl süren bu dönemde bütün yazılı kaynaklar Anşan’dan hiç söz
etmezken Elam’ın başkenti olarak Susa’yı vermektedir (Haansman,
2008, s. 28).
MÖ 2. Binyılın ilk asırlarında Mezopotamya önemli tarihi
olayların yaşandığı bir evreye ev sahipliği yapmaktadır. Bu dönemde
İsin-Larsa krallıklarından sonra Asurlar Şemsi-Adad önderliğinde, Babil
ise Hammurabi önderliğinde önemli güçler olarak tarih sahnesine
çıkmışlardır. Elamlar bu dönemde Sukkalmalar önderliğinde İran
bölgesindeki siyasi bütünlüklerini sağladıktan sonra sınırlarını Basra
körfezinden Zagros dağlarında Kirmanşah bölgesine değin genişletmiştir
(Álvarez-Mon, 2017, s. 6). Dönemin kronolojisinin belirlenmesi
açısından da önem arz eden bu dönemde Asur kralı Şemsi_adad ile Elam
kraliçesi Şiruktuh (MÖ 1813-1781), Babilli ammi-Şaduqa ile Sukkalma
sülalesinden Kuk-Naşur ve Sukkalma sülalesinden bir başka isim Sive-
palar- huhpak ile Hamurabi’nin (MÖ 1792-17 50) çağdaş olmaları
gerekli kronolojik bilgileri vermektedir (Elizabeth Carter, 1984, s. 26).
Sukkalma periyodu olarak bilinen bu dönemde Elam siyasi tarihi için
doruk noktalardan bir tanesi olarak bilinmektedir. Bu dönem
Mezopotamya yazıtlarında Elam kralı tabiri sadece Susa ve Elam için
değil İran coğrafyasının tamamı için kullanılır ve Elam kralının yerel
krallardan ayırmak için de Büyük Kral unvanı kullanılmaktadır
(Elizabeth Carter, 1984, s. 25). Kral Silhaha ve oğlu Emutbal yöneticisi
Kudur-Mabuk, Elam sınırlarını Larsa devletinin içlerine değin
genişletmişlerdir. Başarılı bir komutan ve siyasetçi olduğu anlaşılan
Kudur-Mabuk, kral olmamasına rağmen bu dönemde babası kadar ön
plana çıkmaktadır. Ebarti sülalesi tarafından Elam’ın yönetildiği adına
Sukkalma dönemi de denilen 300 süren bu dönemde Elam’ın yönetim
merkezi Susa kenti iken Elam’ın diğer yönetim merkezlerinden olan
Anzan ile ilgili kayıtlarda herhangi bilgi yoktur (Diakonoff, 2008a, s.
28). Sukkalma dönemi ile ilgili çözülmemiş konulardan biri de
hanedanın yönetim şeklidir. Bu konudaki en önemli hipotez şu
şekildedir; Susa’da ikamet eden Sukkalma, Elam ve Şimaş’ta ikamet
eden Sukkalma’nın kardeşi olmayan iki Sukkal’ın yer aldığı üçlü
hükümdarlık sistemidir (Peyronel, 2018, s. 220). Sukkalma dönemi
yönetim anlayışı çoklu yönetime dayanmaktadır. Susa verilerine göre ise
Sukkalma hakkı babadan büyük oğula geçerken Elam’mın diğer
bölgelerinde hakim yönetim anlayışı hakkında yeterli bilgi yoktur. Elam
kralları diğer Eskiçağ medeniyetleri gibi “Kral” unvanı yerine “Büyük
Naib” unvanı kullanmayı bu dönemde de tercih etmelerinin sebebi net
olarak belirlenmemiş ancak bazı araştırmacılar tarafından alçak gönüllü
olmaları olarak açıklanmıştır (Alizadeh, 2010, s. 373).
Silhaha’nın ölümünden sonra Elam tahtına bir kadının geçtiği
görülmektedir. Şemsi-Adad dönemine ait kayıtlarda Elam tahtına
Şiruktuh’un geçtiği ve 12 bin kişilik bir ordu hazırlayarak Gutiler’e karşı
savaş hazırlığında olduğu bilgisi vardır (Elizabeth Carter, 1984, s. 28).
Elam kayıtlarındaki bilgiler bu dönemden sonra tahta çıkan birçok kral
“Kız kardeşin oğlu” anlamına gelen Ruhuşuk unvanını kraliçe
Şiruktuh’a olan saygı ve bağlılıklarını göstermişlerdir (Elizabeth Carter,
1984, s. 26). Dönemin yönetim anlayışının açıklanması bakımından
üzerinde durulan terimlerin başında Ruhuşuk gelmektedir. Bu terimin
gerekli kan bağının sağlanması ile taht üzerinde doğal hakka sahip olmak
amacıyla kullanıldığı düşünülmektedir. Elam medeniyetinin ilk ve tek
kadın hükümdarı olarak bilinen Şiruktuh döneminde Babilli
Hamurabi’ye karşın Eşnunna ile ittifak yaparak başarısız bir Razma kenti
kuşatması sonrasında ölmüş ve tahta kız kardeşinin oğlu geçmiştir (Hinz
W. , 1972, s. 95).
Elam tahtına Şiruktuh’tan sonra tahta kısa süreliğine kardeşi ve
veliahttı Simut-Vartaş geçmiştir. Bu dönemde Elam tarihinin önemli
krallarından Sive-palar-huhpak veliaht olurken bir diğer önemli kişilik
Kuduzuluş Susa valisi olmuştur (Gülmuhammet, 2004, s. 37). Simut-
vartaş’ın kısa süreli yönetiminden sonra da tahta Sive-palar-huhpak
geçerken Susa valisi kardeşi Kuduzuluş ise veliaht olmuştur (Peyronel,
2018, s. 222). Mari kaynaklarında Elam kralları olarak bu iki isimden
nispeten daha sık söz edilmektedir. Sive-palar-huhpak döneminde
Mezoptamya’da dünya tarihi açısından önemli gelişmeler
gerçekleşmiştir. Babil’de kral Hammurabi tahta geçmiş Mezopotamya
bölgesinde genişleme faaliyetlerine başlamıştır. Mari mektupları bu
dönemde Elam askeri, siyasi ve ticari faaliyetlerinin arttığını
bildirmektedir. Kral Sive-palar-huhpak ve veliahtı Kuduzuluş bu
dönemde Kuzey Zagros’a, Gutiler üzerine askeri bir harekât sonrasında
Eşnunna’ya döndükleri yazılmaktadır (Elizabeth Carter, 1984, s. 29). Bu
harekât sonrası Elam kralının Eşnunna’ya dönmesinin ancak iki
açıklaması olabilir. İlki, bu dönemde Eşnunna’nın Elam topraklarına
dâhil edildiğidir. Nitekim bu dönem ile ilgili Mari kayıtları Elam’ın
Mezopotamya içlerine de askeri harekât düzenlediklerini bildirmektedir
(Elizabeth Carter, 1984, s. 29). Ayrıca Hammurabi dönemi kayıtlarda da
Elam’ın Kuzey Suriye ve Mezopotamya arasında gerçekleştirilen ticari
faaliyetlerde etkin oldukları ve aynı zamanda bu bölgede istihbarat
faaliyetlerinin olduğunu bildirilmektedir (Elizabeth Carter, 1984, s. 29).
Mezopotamya’nın diğer güçleri bu durum karşısında gerekli önlemi
almak amacıyla büyük bir ittifak kurmuşlardır. Mezopotamya bölgesinin
komşu güçleri Elam, Kutlar, Barahşi ve Emutbal da bu ittifaka dahil
olarak Babilli Hammurabi’ye karşı bir savaş açmışlarsa da başarılı
olmamış ve Güney Mezopotamya topraklarının Babil himayesine
girmesine engel olamamışlardır (Gülmuhammet, 2004, s. 37). Kral Sive-
palar-huhpak ve ardılı Kuduzuluş dönemi olayların tarihi kronolojilerini
düzenli bir sıra ile vermek çok zordur. Ancak komşu devletlerin arşiv
kayıtlarından dönemin siyasi olayları takip edilmektedir. Asur kralı
Şemsi-Adad’ın ölümünden sonra (MÖ 1781) Elam’ın Doğu
Mezopotamya ve Zagros bölgesinde oldukça güçlü oldukları
görülmektedir. Bu dönemde Asur devletinin zayıflamasından dolayı
otorite boşluğunun olduğu bölgelerde Elam ve henüz ele geçirdiği
Eşnunna güçlerinin yerleştiği görülmektedir (Elizabeth Carter, 1984, s.
30). Elam’ın bölgedeki üstünlüğü ancak Babilli Hamurabi’nin bölgeye
yönelik faaliyetlerinin başlamasına değin sürmüştür.
Elam krallığında Sive-palar-huhpak’ın başarılı yönetiminden
sonra tahta varisi Kuduzuluş geçmiştir. Eşnunna’nın alınması ve
Mezopotamya, Kuzey Suriye ve Afganistan arasında yapılan kalay
ticareti sayesinde Elam etki coğrafyası oldukça genişlemiştir (Álvarez-
Mon, 2017, s. 7). Mari arşivlerinden elde edilen bu bilgiler Mari-Babil
ittifakı Elam’ın batıya yönelik genişlemesinin sebebi olarak
görülmektedir. Fakat Mezopotamya’da bütün şehir devletleri Babil’in
güçlenmesi karşısında gerekli direnişi gösterememiş ve üstünlük Babil’e
geçmeye başlamıştır. M.Ö. 1776-1761 yılları arasında Babil’in Elam
üzerine üç başarılı seferi olmuştur. Bu seferler Elam’ın batıdaki
toprakları üzerine Elam, Eşnunna, Larsa, Subartu ve Guti ittifakına karşı
yapılmıştır (Álvarez-Mon, 2017, s. 7). Babil kralı Hammurabi’nin
Mezopotamya’da uyguladığı genişleme politikası karşısında kurulan
ittifakın bozulduğunu daha önce ifade etmiştik. Hammurabi’nin,
Larsa’ya yönelik yaptığı sefer esnasında Kudur-Mapuk döneminde
alınan Emutbal bölgesi Hammurabi tarafından ele geçirilmiştir
(Günaltay, 1987, s. 33). Larsa krallığı toprakları Elam sınırlarına yakın
olduğundan Hamurabi’nin bu harekâtı Elam tarafından direkt tehdit
olarak algılanmıştır. Hamurabi’nin ilermesini haber alan Elam kralı
Kuduzuluş, Hamurabi’den kaçan Larsa kralı Rim-sin’i kurtarmış ve
Elam topraklarına geçirmiştir (Günaltay, 1987, s. 33). Zagros dağlarına
yaklaşan Babil ordusuna karşın önlem almak isteyen Elam ordusu
güçlerini Marahşi kentinde toparlayıp Hammurabi’ye saldırmışlarsa da
başarılı olamamışlardır (Günaltay, 1987, s. 33). Elam ve Babil arasında
gerçekleşen bu savaşlar dizini sonrasında bölgedeki güç üstünlüğünü
Babil almışsa da Marahşi gibi Elam’ın doğal coğrafyası içerisinde yer
alan toprakların bu dönemde Elam’ın krallığında kalırken Mari krallığı
Babil topraklarına dahil edilmiştir (Álvarez-Mon, 2017, s. 7).
Elam krallığında Kuduzuluş döneminde Babil yükselişinin
önüne geçilememiş ve Elam Babil’e bağımlı hale gelmiştir. Bu döneme
ait Elam arşivlerinde de yeterli sayıda bulgu mevcut değildir. Babil
karşısında durgun geçen kral Kuduzuluş döneminden sonra Elam tahtına
Kutur-Nahunte geçmiştir (Diakonoff, 2008, s. 12). Babil’de kral
Hammurabi’nin bu dönemde öldüğü ve tahtına veliahttı Samsu-iluni
geçtiği bilinmektedir. Hammurabi döneminde bölgedeki gücünün
zayıfladığı Elam, bu dönemde tekrar eski gücünü toplama çabası
içerisinde olduğu görülmektedir. Bölgede oluşan otorite boşluğundan
faydalanan Elam bu dönemde siyasi birliklerini tekrar kurarak Kutur–
Nahunte Sukkalmah, Tata (Ata Merra-Lakki) Şimaş Sukkası ve Temti-
Agun da Sus Sukkası olmuşlardır (Günaltay, 1987, s. 34). Bu dönemde
Elam krallığı Babil ve Asur krallıklarına karşın üstünlük elde etmiştir.
Babil kralı Samsu-iluni ile yapılan bir savaşta büyük bir zafer
kazanılmıştır. Aynı dönemde Asur topraklarına karşı da başarılı bir
savaşın yapıldığı bilgisi Assurbanipal dönemine ait bir yazıtta şu şekilde
anlatılmıştır: “Elamlı Kutur-Nahunte tanrılara etmiş andını saymaksızın
ve kendi gücüne yersiz güvenerek Akad topraklarına saldırdı ve Akad’ı
yerle bir etti.” (Gülmuhammet, 2004, s. 38). Yazıtın devamında ise bu
savaştan sonra Asur tanrısı Nanna Susa’ya götürülmüş ve ancak 1075 yıl
sonra geri getirilmiştir (Gülmuhammet, 2004, s. 38). Silhaha hanedanı
döneminde Elam krallığı zaman zaman Mezopotamya coğrafyası için
önemli bir güç olmuştur. Kurdukları ticaret ağları sayesinde etki
alanlarını Afganistan sınırlarından Kuzey Suriye topraklarına değin
genişletmiş ve Doğu Mezopotamya üzerinde hakim oldukları dönemler
de olmuştur. Bu dönemde tahta geçen kralların çoğu hakkında henüz
yeterli bilgiler bulunmamaktadır. Kutur-Nahunte döneminden sonra
Elam siyasi varlığı bir süre daha devam etmiştir. Bu süre zarfında tahta
çıkan isimler hakkında maalesef yeterli bilgi bulunmamaktadır. Daha
sonra kuzey sınırlarından Kassitlerin saldırılarına maruz kalmış ve Elam
siyasi tarihi 400 yıl gibi uzun bir dönem karanlığı bürünmüştür
(Günaltay, 1987, s. 35).
Silhaha sülalesi devri olarak biline bu dönem verileri bize
Elam’ın dönemin en önemli yönetim merkezlerinden biri olduğu
bilgisini vermektedir. Dönemin yönetim merkezlerinden olan Anşan 130
hektar genişliğinde bir şehir yapısına, Susa 85 hektarlık bir genişliğe
kavuşmuştur (Álvarez-Mon, 2017, s. 8). Susa’daki Ville Royale
mezarlıkları kazıları dönemin ölü gömme adetleri ve törenleri hakkında
önemli bilgiler sunmaktadır. Bu dönemde ölüm törenleri sadece gömme
esnasında değil aynı zamanda cesedin çürümesinden sonra da bazı
törenlerin yapıldığı görülmektedir (Carter, 2011, s. 49). Asil insanlara ait
yerleşkelerin altında ise herhangi bir mezarın olmaması ise asillere ait
ayrı mezar yapılarının olabileceği fikrini doğurmuştur (Carter, 2011, s.
49 vd). Asurbanipal dönemine ait bir yazıt bu durumun açıklanmasına
ilişkin ipuçları vermektedir. “Efendilerimin Aşur ve İştar’ın tanrılarına
saygı duymayan ve onları güneşe maruz bırakmayan önceki ve sonraki
krallarının mezarlarını yaktım ve yıktım. Kemiklerini Asur’a götürdüm,
ruhlarına huzursuzluk verdim, onları yiyecek sunularından ve su
ikramlarından mahrum ettim.” (Carter, 2011, s. 50) Ville Royal
mezarlıklarında asillere ait kemiklerin bulunmamasının nedeni
Asurbanipal’in intikam hissi ile yaptıkları da olabilir. Elamlıların
ölümden sonra da etlerinin çürümesinden sonra gerçekleştirdikleri
törenler de cesetlerin taşınmasını gerektirdiği için asil kimselerinin
cesetlerinin bulanmamasının nedeni olabilir. Dönemin evleri birbirine
bitişik duvarlar, geniş avlular, kısmı olarak kullanılan pişmiş tuğlalar ve
dar sokaklardan meydana gelmektedir (Álvarez-Mon, 2017, s. 8).
Seçkinlerin kaldığı evler ise 50 odaya kadar ulaşan yine birbirine bitişik,
kabul salonları olarak kullanılan geniş avlusu olan villalardır (Álvarez-
Mon, 2017, s. 8).
Bu dönemin dikkati çeken bir diğer hususu da Elam
topraklarındaki mevcut demografik yapının bozulmasıdır. Bu dönemde
Akad ve Amorit nüfusunda artış görülmektedir (Diakonoff, 2008, s. 14).
Aile yapısı incelendiğinde soy kadından geçmekte, miras bütün çocuklar
arasında eşit paylaşılır, dul kadına mirastan hak düşmez iken yaşamının
sonuna kadar geçinmesine yetecek mal varlığı önceden tahsis edilebilir,
mal yönetimi ise büyük olan oğlun himayesinde olup dilerse dul kadını
halefi olarak seçebilirdi (Diakonoff, 2008, s. 14). Ailenin iş gücü esas
olarak aile üyelerinden ve bir kurum görevi gören “kardeşliğe” alınan
erkeklerden ve bunun yanı sıra evin kadın kölelerinden doğan çocuklar
ve kısıtlı sayıda kadın kölelerden oluşmaktaydı (Diakonoff, 2008, s. 14).
Tarihi veriler bu dönemde Elam’da özellikle Susa’da nüfusta
önemli ölçüde artış olduğunu göstermektedir. Elam hakkında bilgilerin
büyük çoğunluğu Akad ve Babil metinlerinden elde edilmektedir. Tarihi
vesikaların büyük çoğunluğunu alım, satım, borç, kredi ve miras
konularından oluşmaktadır (Elizabeth Carter, 1984, s. 31). Sukkalmah
dönemi Elam tarihi açısından bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz.
Dönem önceki Elam sülaleleri ile kıyaslandığında tarihi kayıtlar
açısından daha kesintisiz olarak gelmektedir. Daha uzun süren bu
dönemde Elam yönetim sisteminde köklü değişikliklerin olduğunu
görmekteyiz. Ruhuşuk terimi ile asil soyun kadından gelmesi ve üçlü bir
yönetim anlayışının benimsenmesi de dönemin kendine özgü
özelliklerindendir.
2.4. Orta Elam Tarihi (M.Ö. 1500-1100)
M.Ö. 2. Bin yılın ikinci yarısına tekabül eden bu dönem genel
ana hatları ile Elam’ın tarih sahnesinde daha sönük kaldığı bir dönemdir.
Büyük çoğunluğunun Kassitler yönetiminde geçtiği bu dönemde Elam
tarihi hakkında özellikle ilk asır hakkında çok fazla bilgi yoktur. Bu
dönemi anlatan kayıtlar genel olarak Orta Elam tarihini üç ana kısma
ayırmaktadır. Kiduni Sülalesi (M.Ö. 1500-1400), İgihalki (İke-halki)
Sülalesi (M.Ö. 1400-1200) ve Şiruktuh Sülalesi (M.Ö.1200-1100) olarak
ayrılmaktadır (Álvarez-Mon, 2017, s. 11).
Kiduni sülalesi dönemi hakkında ancak son iki kral hakkında
tarihi veriler mevcuttur (Gülmuhammet, 2004, s. 40). Son iki kraldan ilki
olan Tepti-Ahar soy bağlamında ne Kiduni sülalesine ne de İgihalki
sülalesine bağlanmazken Kassit kralı Kurugalzu’nin ile de çağdaştır
(Álvarez-Mon, 2017, s. 11). Bu dönemde Susa kentinin önemini
kaybettiğini ve yerine 20 kilometre kadar Güneydoğusunda yer alan
Kapnak kenti dönemin Elam merkezi görevini üstlenmiştir
(Gülmuhammet, 2004, s. 41). Kiduni ve İgihalki sülaleleri ile ne arabalık
ne de siyasi bağı olan kral Tempti-Ahar meşruiyetini kazanmak için
“Susa ve Anzan’ın kralı, Kirwaşir ve İnşuşinak’ın hizmetkarı” unvanını
kullanmıştır (Álvarez-Mon, 2017, s. 11). Bu kral hakkında yeteri kadar
bilgi olmamakla birlikte bir tablette Susa’yı Kassitlerden kurtardığı
bilgisi mevcuttur (Gülmuhammet, 2004, s. 41).
Kiduni sülalesinin son kralı Hurpatilla döneminde Elam tarihi
açısından kısmen karanlık bir dönem olarak sayılabilmektedir. Bu
dönemde Elam tarihine ilişkin tek bilgi Kassitlere ait bir stelden elde
edilmiştir. Kassit kralı Kurugalzu döneminde Elam üzerine başarılı bir
seferin geçekleştirildiği bilgisi bu stelden elde edilmektedir
(Gülmuhammet, 2004, s. 42). Bu dönemde Mezopotamya’da artan Asur
baskıları sonucunda Babil’de hakim Kas krallarının ilgisi Elam
topraklarına yönelmiştir. Kral Hurpatilla’nın ölümünden sonra Elam
topraklarında Kiduni sülalesi dönemi sona ermektedir.
Elam topraklarında yönetici olarak İgihalki sülalesi dönemi
başlamaktadır. Sülalenin ilk kralı İke-halki olsa da siyasi güç olarak
varlıklarından söz ettirmeleri anca İke-halki’nin oğlu selefi Pahir-
işşan’ın tahta geçmesiyle mümkün olmuştur (Gülmuhammet, 2004, s.
43). Bu kral hakkında tek bilgi Şutruk-Nahunte’den yüz elli yıl sonra
Susa’da bir stel dikmiş olmasıdır (Hinz W. , 1972, s. 111). Bu dönemin
en belirgin özellikleri arasında beş kuşak boyunca Kassit kraliyet ailesi
ile aralarında siyasi evliliklerin yapılmasıdır (Álvarez-Mon, 2017, s. 14-
15). İlk kralları hakkında yeterli bilginin olmadığı bu dönemde Elam
tekrardan güç toplamaya başlamıştır. Sülalenin üçüncü kralı olan Atar-
Kitah döneminde krallığın merkezi yeri henüz tam olarak
belirlenemeyen Ayahitek’e taşınmış ve krallığın sınırları Susa’ya değin
genişletilmiştir (Gülmuhammet, 2004, s. 43). Krallığın sınırlarının
Susa’ya değin genişletilmiş olması bilgisi Ayahitek’in daha Elam
coğrafyasının kuzey bölgelerinde aranması fikrini geliştirmektedir.
Babil’in ve Mezopotamya’nın Kassitler tarafından yönetilmesi de bu
fikri güçlendirmektedir. Atar-Kitah’tan sonra Elam tahtına oğlu
Humban-Numena geçmiştir. Bu dönemde Elam siyasi tarihi açısından
yeniden canlanmanın gerçekleştiği Elam merkezinin tekrar Susa olduğu
önemli bir dönüm noktasıdır (Gülmuhammet, 2004, s. 43). Elam
devletinin hakimiyet sahasının tekrardan Elam’ın doğal sınırlarını
kapsadığı görülmektedir (Günaltay, 1987, s. 40).
Humban-Numena’nın başarılı yönetiminden sonra Elam tahtına
İgihalki hanedanın en önemli krallarından biri olan Untaş-Napirişa tahta
geçmiştir. Bu dönemde siyasi evliliklerin tekrardan görülmeye başlaması
dikkat çekmektedir. Kral Untaş-Napişira annesinden dolayı Kassitler ile
akrabalığı bulunan bu kral, siyasi evlilikler ile hem Mısır kralı IV.
Akhenaton hem de Hitit Kralı I. Şuppiluliuma ile akrabalık bağı kurmayı
başarmıştır (Álvarez-Mon, 2017, s. 14). Bu dönemde Elam tarihi
açısından dini bir devrim de yaşanmıştır. Deh-e Now şehri civarında
yüksek bir plato üzerine 53 metre yükseklikte Napişira ve İnşuşinak’a
adanmış Çoğa-Zenbil zigguratı kurulmuştur (Álvarez-Mon, 2017, s. 14).
Bu dönemde daha çok ülkenin iç işleri ile meşgul olunmuş ve bozulan
yönetim sisteminin yeniden tesisi için çalışılmıştır. Kassit kral IV. Kaşti-
İlyaş’ın döneminde Babil üzerine bir sefer düzenlenmiş ve seferde
Babil’den Fırtına tanrısı İmriya’nın heykeli Susa’ya taşınmıştır
(Gülmuhammet, 2004, s. 45). Elam dilinin de bu dönemde tekrardan
aktif olarak yazım dili olarak kullanılmaya başladığı görülmektedir
(Gülmuhammet, 2004, s. 45).
Untaş-Napişira’dan sonra Elam tahtına Kiten-Hutran geçmiştir.
Bu dönemde Asur tahtına genişlemeci bir siyaset uygulayan Tikulti
Ninurta bulunmaktadır. Asur kralı Tikulti Ninurta Elam ve Babil
sınırlarında yer alan kentleri egemenliği altına alırken aynı zamanda
Babil’de son Kassit kralını yenmiş ve sürgün etmiştir (Günaltay, 1987,
s. 42-43). Babil tahtının kontrolünü ele alan Tikulti Ninurta, Babil tahtına
Enlil-nadin-şumi’yi geçirmiştir. Bu kral M.Ö. 1224’te Elam üzerine
yaptığı bir sefer sırasında Elam kralı Kiten-Hutran tarafından
öldürülmüştür (Elizabeth Carter, 1984, s. 39). Asur himayesinde olan
Babil tahtına geçen krallar genel olarak Kiten-Hutran tarafından kabul
görülmemiş ve Kiten-Hutran Babil üzerine seferler düzenlemiştir. M.Ö.
1222-1217 yılları arasında yapılan bu seferler sırasında Nippur, İsin ve
Marad şehirleri Elam topraklarına katılmıştır (Elizabeth Carter, 1984, s.
39). Asur kralı Tikulti Ninurta’nın ölümünden sonra Asur’da başlayan iç
karışıklıklar Asur’un Elam’a müdahalesini geciktirirken, Elam’da ise
kral Kiten-Hutran saltanatı ise Asur’un intikam saldırısı sonucunda
Susa’nın işgal edilmesiyle son bulmuştur (Gülmuhammet, 2004, s. 47).
İgihalki (İke-halki) sülalesine Asurlar tarafından son
verilmesinden 45 ile 55 yıllık bir zaman diliminden sonra Susa’da Şutruk
hanedanının sadece ismi bilinen Hallutuş-İnşuşinak ve sonrasında
Şutruk-Nahunte tahta geçmiştir (Elizabeth Carter, 1984, s. 39). “Ben
Şutruk-Nahunte, Haluutaş-İnşuşinak’ın oğlu, Anzan ve Susa’nın kralı,
krallığımın arttırıcısıyım. Önceki kralların hiçbiri, boynuzlu savaşçıları
için (Stel’in) yerini tanımadı.” (Hinz W. , 1972, s. 122) Bu sözler ile yeni
sülalenin ilk kralı olduğunu da ima etmiş olabilir. Çünkü babasını
söylerken onu kral olarak tanıtmamaktadır. Kendi döneminin önemli
krallarından olan Şutruk-Nahunte döneminde özellikle askeri seferleri
konu edinen bir dizi tablet günümüze ulaşmıştır (Diakonoff, 2008, s. 17).
Asur’a bağlı Babil kralı Zamama-Şum-İdina’nın Zab şehrihie saldırısını
fırsat olarak bilmiş ve Babil üzerine sefer düzenlemiştir (Gülmuhammet,
2004, s. 48). Bu savaş ile Babil’de bulunan Hamurabi ve Naram-Sin
stellerini Susa’ya taşımıştır (Nasrabadi, 2018, s. 236). Bu dönemin
yazıtları Susa, Çoğa ve Liyan gibi geniş bir coğrafyadan elde edilmiştir
(Nasrabadi, 2018, s. 236). Bu döneme ait yazıtların geniş bir coğrafyadan
elde edilmesi Elam’ın bölgedeki siyasi hâkimiyetinin geniş bir
coğrafyada etkin olduğunu göstermektedir. Eşnnunna ve Sipar gibi
birçok kentte bu dönemde ele geçirilmiştir (McKeon, 1970, s. 243). M.Ö.
yaklaşık 1160 yılında düzenlenen Babil seferi ile birlikte sınırlarını
Babil’in kuzeyine değin genişleten kral Şutruk-Nahunte bu seferde
ganimet olarak Babil’den 120 talant altın ve 480 talant gümüş ganimet
almıştır (Diakonoff, 2008, s. 17). Kral Şutruk-Nahunte ve komutanı
olarak görev alan iki oğlu Kutir-Nahunte ve Şilhak-İnşuşinak yaptıkları
askeri seferler ile özellikle Babil’den alınan ganimetler ile Susa’da büyük
bir saray ve dini mabet inşa etmişlerdir (Álvarez-Mon, 2017, s. 17).
Bu savaş Babil kayıtlarında bu şekilde anlatılmaktadır.
“Dağlardan at ve arabalarıyla akın ettiler. Babil şehzadeleri mağlup
oldular. Bütün mabetleri talan etti; her şeyi aldı ve Elam’a götürdü.”
(Gülmuhammet, 2004, s. 48-49). Bu dönemde kral Şutruk-Nahunte ve
oğulları Mezopotamya’da başarılı askeri harekâtlar düzenlemişlerdir.
Babil seferinden Hamurabi kanunlarının yazılı olduğu stel, Sippar
seferinden Naram-Sin’e ait zafer steli, Karindaş’tan Kas kralı Meli-
Şippak heykeli ve Akad’da Maniştusu’ya ait iki heykel (Gülmuhammet,
2004, s. 48) bu dönemde yapılan başarılı seferler sonucunda Susa’ya
taşınmıştır. “Tanrı İnşuşinak bana yardım etti. Akad’ı dövdüm,
Maniştusu’nun heykelini övdüm ve Elam’a gönderdim.” (Hinz W. ,
1972, s. 125) Naram-Sin steli için de şu ifadeleri kullanmıştır; “Sippar’ı
yendim ve Naram-Sin stelini sahiplendim, sakladım ve Elam’a
gönderdim ve sonra tanrım İnşuşinak’ın önüne koydum.” (Hinz W. ,
1972, s. 125)
Kutir-Nahunte tarafından Babil tahtına geçirilen Enlil-Nadin-
Ahi, Elam krallığına isyan ettikten sonra tahttan indirilmiş ve Susa’ya
rehin olarak gönderilmiştir (Diakonoff, 2008, s. 17). Bu dönemde birçok
başarılı askeri sefere rağmen Babil toprakları tamamen Elam
hâkimiyetine geçirilememiş ve aksine İsin’de yeni bir Babil hanedanlığı
kurulmuştur (Diakonoff, 2008, s. 17). M.Ö. 1155 yılında Babil’de son
Kassit kralının sürgün edilmesinden baş tanrı Marduk ve diğer birçok
tanrı heykelleri Babil’den Susa’ya taşınmıştır (Álvarez-Mon, 2017, s.
17). Tanrı Marduk heykelinin Susa’ya taşınması sonrasında İsin’de yeni
kurulmaya başlayan Babilli Marduk-kabit-ahit hanedanlığı ile Elam
arasında M.Ö. 1156-1138 yılları arasında Elam kesin zaferinin olmadığı
on sekiz yıllık bir savaşın başlamasına neden olmuştur (Hinz W. , 1972,
s. 127). Bu dönemde Elam’a taşınan Naram-Sin steli üç bin yıl sonra
Fransız arkeolog tarafından bulunurken Marduk heykeli ise otuz yıl
boyunca burada rehin tutulmuştur (Sykes, 1951, s. 79).
Başarılı Babil zaferinden bir kaç yıl sonra Elam tahtına kral
Şutruk-Nahunte’nin erkek kardeşi olmadığı için Elam gelenekleri
gereğince büyük oğlu Kutir-Nahunte geçmiştir (Hinz W. , 1972, s. 127).
Bu kral döneminin kısa sürmesinden dolayı yapılan askeri seferleri
hakkında yeterli bilgi sahibi değiliz. Bu dönemde özellikle Susa’da üzere
ülkenin birçok bölgesinde tapınak onarımları özelinde önemli imar
faaliyetlerinde bulunulmuştur (Günaltay, 1987, s. 46-47). Bu döne Elam
sınırları özellikle babası ile birlikte yaptıkları askeri seferler sayesinde
güneyde Basra körfezinde kuzeyde Anşan bölgesinin kuzey sınırları ve
İsin dışında Babil’den oluşmuştur (Gülmuhammet, 2004, s. 50). Ani
ölümü sonrasında Elam tahtına kardeşi Şilhak-İnşuşinak (M.Ö. 1150-
1120) (Diakonoff, 2008, s. 18) geçmiştir (Günaltay, 1987, s. 47). Tahta
geçtikten sonra abisinin oğlu Susa valisi Hutelutuş-İnşuşinak’ın görevine
devam etmesine izin vermiştir (Hinz W. , 1972, s. 128).
Bu dönemde Elam’ın birçok açıdan altın çağını yaşadığı
görülmektedir. Bu döneme kadar geçen Elam tarihinin en zengin
vesikaları bu dönemde verilmiştir. Kendi başarılarının anlatıldığı bir
stelde ele geçirdiği toprakları sıralarken sekiz ayrı bölüm kullanılmıştır.
Askeri seferlerinin yazıldığı bu bölümlerde onun sekiz sefer düzenlediği
ve bu seferler sonucunda 250 kent ele geçirdiğini söylemektedir
(Günaltay, 1987, s. 48). Ele geçirdiği kentlerden ancak yüz tanesinin ismi
sayılabilmekte ve bu isimler Babilce, Kasca ve Sümerce kökenlidir
(Gülmuhammet, 2004, s. 51). Bu dönemde Elam sınırları Kuzey Babil,
Asur sınırlarının bütün dağlık bölgesi ve günümüzdeki Kirmanşah
(Diakonoff, 2008, s. 18) ve Fırat olarak belirtilmektedir (Gülmuhammet,
2004, s. 51). Ülkede imar faaliyetleri bu dönemde hat safhaya ulaşmış,
ülkenin birçok kentinde yeni tapınaklar yapılırken bazıları da yeniden
inşa edilmiştir. İnşuşinak tapınağı yeniden inşa edilirken kendisinden
önceki kralların isimlerini tahta geçiş sıralarına göre pişmiş tuğlalara
yazdırarak onların bilinmesini istemiştir (Hinz W. , 1972, s. 130).
Bu dönemde Elam’a özgü bir geleneğe rastlanılmaktadır. Şilhak-
İnşuşinak tahta geçtikten sonra abisinin dul olan eşi Nahunte-utu ile
evlenmiş ve aile fertlerinin isimlerini de İnşuşinak tapınağına
yazdırmıştır (Hinz W. , 1972, s. 130). Aile fertlerinin isimlerinin
yazıldığı listenin başında abisinin oğlu Susa valisi Hutelutuş-
İnşuşinak’ın ismi her zaman ilk sırada kendi öz oğlu olarak yazılmıştır
(Gülmuhammet, 2004, s. 50). Bu yazıtta kraliçe Nahunte-utu’nun ismi
kral Şilhak-İnşuşinak ile birlikte yazılmaktadır (Nasrabadi, 2018, s. 245).
Kraliçenin ismi ile kralın isimlerinin birlikte yazılması yukarıda da
belirttiğimiz gibi kadının Elam toplumunda önemli bir konuma sahip
olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece kralın geleneklerine bağlı
olduğu da anlaşılmaktadır. Elam’da sıkça görülen kardeş evliliğinden
dolayı birçok araştırmacı kraliçe Nahunte-utu’nun, bir önceki kral Kutir-
Nahunte ile mevcut kral Şilhak-İnşuşinak’ın kardeş olduklarını
düşünmektedirler (Nasrabadi, 2018, s. 245). Ölüm tarihi kesin
olmamakla birlikte M.Ö. 1115 yılından önce öldüğü düşünülmektedir.
Çünkü Babil kralı Nabukadnezar ile Elam arasında bu tarihte yapılan
savaşta kayıtlarda Elam kralı olarak yeğeni ve üvey oğlu olan Hutelutuş-
İnşuşinak tahtta oturmaktadır (Elizabeth Carter, 1984, s. 43).
Şilhak-İşuşinak öldüğünde onun küçük kardeşi Şimut-nika-taş
ondan önce öldüğünden tahta kraliçe Nahunte-ute’nin büyük oğlu susa
valisi Hutelutuş-İnşuşinak geçmiştir (Hinz W. , 1972, s. 133). Kral tahta
geçtikten sonra seleflerinin kullandığı “Anzan ve Susa’nın kralı” unvanı
yerine “krallığın genişleticisi, Elam ve Susa’nın tiranı” unvanını
kullanmıştır (Hinz W. , 1972, s. 134). Kral Hutelutuş-İinşuşinak
döneminde de tanrı mabetlerine özen gösterilmiştir. Fakat Hutelutuş-
İnşuşinak’ı diğer krallardan bu konuda ayıran en önemli özelliği
tanrıçalara öncelik vermiş olmasıdır (Hinz W. , 1972, s. 134). Tall-i
Malyan’da yapılan kazılardan Hutelutuş-İnşuşinak dönemine ait çoğu
restorasyon ve ticari konularda 250 tablet ele geçirilmiştir (Elizabeth
Carter, 1984, s. 42).
Kendisinden önceki kralların genişlettiği Elam sınırları bu
dönemde toprak bütünlüğünü koruyamamıştır. M.Ö. 1115 yılında Babil
tahtında bulunan I. Nabukadnezar, Babil’in Elam himayesinde olan
topraklarını geri kazanmak için bir girişimi olsa da Hutelutuş-İnşuşnak
bu saldırıyı geri püskürtmeyi başarmıştır (Gülmuhammet, 2004, s. 52).
Beş yıl sonra Susa valisi ve Der ile ittifak yapan Nabukadnezar, Elam
üzerine yaptığı saldırıda başarılı olmuştur (Gülmuhammet, 2004, s. 52).
Bu savaşı anlatan yazıt bu şekildedir;
“Tanrıların kralı Marduk tarafından gönderilen Nabukadnezar,
Akkad’ın intikamını almak için silahlarına el koydu. Der’den iki kez otuz
saat yürüdü, Temmuz ayında (yaklaşık temmuz) sefere çıktı. Yolun taşları
ateş gibi yandı, su döküldü, atlar yorgunluktan öldü, adamların
bacakları güçlerini kaybetti. Ama asil kral yürüdü, yaklaşılmayan
topraklardan korkmadı, boyunduruktaki atlara ısrar etti. Bit-Karziabku
prensi Lakti Şilku, yeri sağ elinde olan savaş arabalarının komutanı,
bela anında efendisini terk etmedi ve savaş arabalarını ileri itti. Çünkü
kral Ulai kıyısına ulaştı ve iki hükümdar [Hutelutuş-İnşuşinak ve
Nabukadnezar] savaş açtı. Kalınlığında, alevler kıvrıldı, toz güneş
ışığını gizledi ve mücadele bir kasırga gibi şiddetlendi.” (Hinz W. , 1972,
s. 136-137) Savaşın Babil lehine sonuçlandığını vesikalar bu şekilde
anlatmaktadır, “Elam kralı Hutuletuş-İnşuşnak, kendini dağına sakladı.”
(Hinz W. , 1972, s. 137) Kayıtlar Elam’ın kesin bir yenilgi aldığını ifade
etmektedir. Fakat krala ne olduğu ya da Elam devletinin bu yenilgiden
sonra nasıl bir kader yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir.
Bu savaşın Elam üzerindeki etkileri kapsamlı olarak
bilinmemektedir. Daha önce Elam’a taşınan tanrı Marduk heykeli bu
savaş sonrasında tekrar Babil’e taşınmıştır (Elizabeth Carter, 1984, s.
43). Bu savaştan sonra hem Elam verileri hem de Mezopotamya
verilerinde Elam hakkında uzun bir süre söz edilmemektedir. Gücünün
zirvesinde olan bir Elam’ın sadece bir savaş sonrasında aniden tarih
sahnesinden çekilmesi henüz cevaplanmamış bir sorudur. M.Ö.
Sekizinci yüzyılın ortalarına ait yeni bir Elam yazıtı bu savaştan sonra
kral Hutelutuş’tan sonra kardeşi Şilhine-Hamru-Lagamar’ı kral olarak
tanıtmaktadır (Elizabeth Carter, 1984, s. 43). Bu dönemden sonra Elam
verileri uzun bir dönem kesilmektedir. Elam topraklarında M.Ö. 11.
Yüzyıl ile 8. Yüzyıl arasını aydınlatacak arkeolojik verilere henüz sahip
değiliz. Orta Elam siyasi tarihi de burada son bulmaktadır. Nabukadnezar
yenilgisi sonrasında Elam siyasi birliğinin parçalandığı ve yerel beylikler
olarak yaşadıkları düşünülmektedir (Günaltay, 1987, s. 53).
2.5. Yeni Elam Tarihi (M.Ö. 750-645)
Eskiçağ tarihinde dönemsel olarak yazılı vesika bırakmayan
çoğu Mezopotamya medeniyetlerin bu dönemlerde Gutiler ve Kassitler
gibi yazıyı kullanmayan halklar tarafından işgal edildikleri dönemlere
tekabül ettiğini görmekteyiz. Orta Elam döneminden sonra Elam
coğrafyasında yaşanan bilgi akışının üç yüz yıl boyunca kesintiye
uğramasından bu halklar tarafından işgal edilmiş olabilecekleri anlamı
çıkartılabilir.
Bu uzun dönemden sonra Elam topraklarından Elam tarihinin
aydınlatılması için gereken bilgiler tekrardan elde edilmektedir. Aradan
geçen 300 yıllık zamandan sonra Elam ismi Asur kralı 5. Şemsi-Adad’a
karşı Babil kralı Marduk-balassu-igbi ve Aramiler ile M.Ö. 821 yılında
ittifak yapıldığını anlatan bir tablette geçmektedir (Hinz W. , 1972, s.
138). Yapılan bu savaş sonrasında Asur kralı 5. Şemşi-Adad savaşı
kazanmış ve sınırlarını Zagros dağlarının eteklerine değin genişletmiştir.
Bu dönemde Elam birliklerinin bölgedeki Asur egemenliğinin yıkılması
için Asur’a karşı kurulan bütün ittifaklara destek verildiğini görmekteyiz
(Elizabeth Carter, 1984, s. 44). Nitekim bu ilk yardımdan yaklaşık 70 yıl
sonra Elam’ın bölge siyasetinde tekrardan devlet niteliğinde bir güç
olarak kabul gördüğünü öğrenmekteyiz.
Elam’da tekrar krallık kurulduğunu gösteren ilk yazılı bilgi
“Kral Humban-Nikaş, Elam’da tahta çıktı” ifadesi Babil’de M.Ö. 742
yılına tarihlenen yazıtta geçmektedir (Hinz W. , 1972, s. 138).
Assurbanipal’in yıllıklarında Hubam-Nikaş, Yeni Elam devletinin
kurucusu Humban-Tahrah’ın oğlu olarak karşımıza çıkmaktadır (Elynn
Gorris, 2018, s. 251). Yeni Elam devletinin yeni bir siyasi politika
uyguladığı görülmektedir. Bu dönemde Mezopotamya devletleri ile daha
iyi ilişkiler kurulmuş ve dönem hakkında daha kesin bilgiler elde
edilmektedir (Elizabeth Carter, 1984, s. 44). Elam, Asur güçlerine karşı
koyabilmek adına Babil devleti ile aralarında olan köklü çekişmeye son
vererek ittifak kurmuşlardır (Hinz W. , 1972, s. 138). Elam coğrafyasında
bu dönem zarfında önemli değişikliklerin yaşanmıştır. M.Ö. 1000’lerden
itibaren bölgeye özellikle Urmiye Gölü’nün güneyinde modern İran
Kürdistan’ı olarak bilinen bölgeye Med ve Pers göçleri yaşanmıştır (Hinz
W. , 1972, s. 138). M.Ö. 9 yüzyılda Elam toprağı olan bilinen antik
Anzan bölgesinde ne zaman geldikleri belli olmayan fakat bölgede güçlü
bir Pers hakimiyeti vardır (Diakonoff, 2008, s. 18). Hem Med ve Pers
göçleri hem de Asur tehlikesi Babil ve Elam arasında zorunlu bir ittifakın
kurulmasına neden olduğunu görmekteyiz. M.Ö. 720 yılında Der’de (el-
Badra) Asur kralı II. Sargona karşı önemli bir zafer kazandığı
bilinmektedir (Diakonoff, 2008, s. 19).
Elam krallarına ait yazılı kaynaklar ilk kral II. Şutruk-Nahunte
(M.Ö. 716-699) olarak bilinen krala aittir. Kendisini kralın yeğeni ve
Huban-İmmena’nın oğlu olarak tanıtırken Assurbanipal’in yıllıkları da
babasını kralın kız kardeşi ile evlenmiş ve tahta çıkamamış bir Elam
asilzadesi olarak tanıtmaktadır (Elynn Gorris, 2018, s. 251). Kendisini
“Elam ve Susa’nın kralı, krallığın genişleticisi” olarak tanıtan (Hinz W.
, 1972, s. 140) kral II. Şutruk-Nahunte döneminde krallık M.Ö. 710
yılında gerçekleşen Asur kralı II. Sargon’un saldırılarına karşı
koyamamış, M.Ö. 709 yılında yapılan saldırılarda ise Babil krallığı Asur
hâkimiyetine geçmişken Elam toprakları alınmamıştır (Elizabeth Carter,
1984, s. 46). Elam’ın kuzey komşusu Ellipi’de yaşanan taht sorununda
Elam ve Asur karşı karşıya gelmişse de Ellipi tahtına Asur krallığının
desteklediği şehzade geçmiştir (Gülmuhammet, 2004, s. 56). Kral
kendisine ait zafer stelinde içlerinde Hurramabad, Nehavand ve Harsin
de olan 30 kadar yerleşim yerini Elam topraklarına kattığını ifade
etmektedir (Hinz W. , 1972, s. 142). Krallığın genişleticisi unvanını da
bu ele geçirdiği yerlerden sonra almış olmalıdır.
M.Ö. 699 yılında kralın kardeşi Hallutuş-İnşuşinak, kral II.
Şutruk-Nahunte’yi devirmeyi başarmış ve onun yerine tahta geçmeyi
başarmıştır (Diakonoff, 2008, s. 20-21). Babil tahtında hak iddia eden
Merodak-Baladan, II. Sargon’un ölümünden sonra Elam ile ittifak
kurarak M.Ö. 694 yılında Babil tahtında oturan Assur-nadin-sum üzerine
saldırmış ve onun yerine tahta geçmeyi başarmıştır (Diakonoff, 2008, s.
19-21). Bu savaşta Assur-nadin-sum, Elam kralı Hallatuş-İnişuşinak
tarafından esir edilmiştir (Diakonoff, 2008, s. 21). Asur devletinin
zayıfladığını gören kral bu dönemde Asur topraklarının bir bölümünü ele
geçirmişse de Asur kralı Sanherib intikamını bütün Elam ve Susa’yı yok
edip ganimetler alarak almıştır (Leick, 2003, s. 39). Bir sonraki sene
Asur kralı Sanherib Rum ve Kıbrıslı askerlerden desteklediği ordusu
(Diakonoff, 2008, s. 21) ile Babil-Elam ittifakını yenilgiye uğratmış ve
Elam kralı Hallatuş-İnşuşinak ise halkı tarafından öldürülerek yerine
Kuter-Nahunte tahta çıkarılmış fakat oda M.Ö. 694 yılında çıkan bir
isyan sırasında öldürülmüştür (Elizabeth Carter, 1984, s. 47). Bazı
kaynaklarda ise kralın Asur’a esir düştüğü ve kısa süre sonra öldüğünü
yazılmaktadır (Gülmuhammet, 2004, s. 58). Kral Kuter-Nahunte
döneminde Elam’da yönetim merkezi Susa’dan Madaktu’ya oradan da
Hidallu’ya taşınmıştır (Elizabeth Carter, 1984, s. 47). Kuter-Nahunte
kısa süren saltanat döneminde krallık merkezinin iki defa değiştirilmesi
bu dönemde Elam adına zor zamanların yaşandığını göstermektedir.
Kuter-Nahunte’den sonra Elam tahtına II. Humban-Numena
(M.Ö. 692-689) geçmiştir. Bu döneme ait çok fazla bilgi olmamasına
karşın Asur ve Babil kaynaklarında Elam-Babil ittifakı ile Asur’a karşı
bir savaşın yaşandığı fakat sonucunun ise her iki tarafın kendi zaferi
olarak gösterdiği bir savaşın yaşandığı bilgisi vardır (Gülmuhammet,
2004, s. 58). Dicle nehri kenarında Halule civarında gerçekleşen bu
savaşta Elam-Babil birleşik ordularına Elam komuta etmiştir ki Babil
kayıtlarında bu savaşın zaferi Elam’a atfedilmektedir (Elizabeth Carter,
1984, s. 48). Bu savaşta Elam birlikleri içerisinde İran yaylalarından
Ellipu, Luristan bölgesinden Parsuaş (Pers) ve Anzan’dan gelen birlikler
sayılmaktadır (Elizabeth Carter, 1984, s. 48). Bu dönemde Perslerin
kendilerine ait birliklerinin olması ve Pers adı altında sayılmaları
Perslerin bölgedeki nüfuslarının arttığını göstermektedir.
Huban-Numena’nın ölümünden sonra Elam tahtına I. Huban-
Haltaş (M.Ö.688-681) geçmiştir. Bu kral nispeten seleflerinden daha
fazla Elam tahtında oturmuşsa da maalesef kendisi hakkında hiçbir yazılı
belge bulunmamaktadır.
Bu dönemden sonra Elam’da iki başlı yönetimler görülmektedir.
Bu çift başlı yönetimler Elam geleneklerinde mevcut çoklu yönetimlerin
aksine birbirleriyle çekişmeli kralların olduğu yönetim anlayışı olmuştur.
Babil kayıtlarına göre I. Huban-Haltaş yerine aynı isme sahip II. Huban-
Haltaş (M.Ö. 681-675) Elam tahtına geçmiştir (Günaltay, 1987, s. 60).
Bu dönemin en önemli tarihi gelişmesi Elam-Asur ittifakıdır. Bu
dönemde Babil ittifakından vazgeçilmiş ve Asur ile iyi ilişkiler
kurulmaya çalışılmıştır. Asur devletinde aynı dönemde tahta geçen
Asurbanipal ile iyi geçinmek adına Eski Babil kralı Merodah-Baladan’ın,
Elam’a sığınmış oğlu öldürülmüştür (Günaltay, 1987, s. 61). Susa
kayıtları ise bu dönemde Elam tahtında I. Huban-Numena’nın oğlu II.
Şilhak-İnşuşinak vardır (Gülmuhammet, 2004, s. 59). Onun dönemi ile
ilgili çok fazla bilgi yoktur.
M.Ö. 675 yılından sonra da Susa verileri Elam’da çift başlı
yönetimin olduğunu göstermektedir. Bu dönemde M.Ö. 665 yılına değin
yönetim gücü II. Huban-Haltaş’ın oğlu Urtaki’nin elinde olmuştur
(Diakonoff, 2008, s. 22). M.Ö. 665 yılına değin Asur ile sürdürülen iyi
ilişkiler bu tarihte Asurbanipal Mısır üzerine yaptığı başarısız seferinden
dolayı bazı Babil topraklarına başarısız yağma girişimleri sonucunda
yardımcısı II. Temti-Huban-İnşuşinak tarafından idam edilmiştir
(Diakonoff, 2008, s. 22). Bu dönemde kral tahtını garanti altına almak
için bütün hanedan üyelerini öldürmeye kalkışsa da Urtaki’nin üç oğlu
Asur’a sığınarak kurtulmuşlardır (Elizabeth Carter, 1984, s. 50). Asur
kaynaklarında Teumman olarak geçen bu kral döneminde Elam bağımsız
bir devlet olarak son dönemlerini yaşamaktadır. On yıl kadar tahta kalan
Teumman döneminde Susa’da tapınak onarımları ve yeni tapınaklar inşa
edilmiştir (Elizabeth Carter, 1984, s. 50). Bu dönemde Babil ile yapılan
ittifak sonucunca Asur ile girilen savaşta ölmüş, Der gibi bazı Elam
toprakları da Asur egemenliğine geçerken Elam’ın diğer toprakları ise
Urtaki’nin oğulları arasında pay edilerek Elam devletinin bağımsızlığına
son verilmiştir (Gülmuhammet, 2004, s. 61).
Elam topraklarının bu şekilde pay edilmesi halk ve Elam asilleri
arasında rahatsızlığa neden olmuştur. Böylece Elam asilzadeleri Asur ile
iyi ilişkilerin kurulduğu bir dönemden sonra istemedikleri kişilerin
yönetici olarak atanmasından sonra Asur devletine saldıracakları fırsatı
kollamaya başlamışlardır. M.Ö. 652-648 yılları arasında Asur kralı
Asurbanipal ile Babil kralı kardeşi Şamaş-şum-ukin arasında bir savaş
meydana gelmiştir (Elizabeth Carter, 1984, s. 51). Henüz savaş
başlamadan Babil’e destek veren Elam lideri II. Huban-Nikaş, Der
yakınlarında Asur ile yapılan bir savaşta ağır bir yenildi almasıyla
Elam’da taht el değiştirerek Tammaritu’ya geçmiştir (Elizabeth Carter,
1984, s. 51). Tammaritu da Asur’a karşı Babil ile yaptığı ittifak
sonucunda Asur kralı Asurbanipal ile savaşmış fakat yenildikten sonra
tahtını İndabibi ya da İndabigaş’a bırakmak zorunda kalmıştır
(Gülmuhammet, 2004, s. 61). İndabibi dönemi ise bir yıl kadar bir süre
sürmüştür. Bu dönemde Asurbanipal’in, Elam’ı tehdit etmesi üzerine
kral halkı tarafından tahttan indirilmiş yerine III. Huban-haltaş tahta
geçirilmiştir (Elizabeth Carter, 1984, s. 51).
Elam krallığının son dönemleri olan bu dönemde Elam krallığına
en büyük zarar Asur kralı Asurbanipal tarafından verilmiştir. Bu
dönemde M.Ö. 653, 648, 646, 642 ve 639 yıllarında Elam üzerine
seferler düzenlenmiş ve sürekli olarak Elam tahtında değişikliğin
olmasını sağlamıştır (Diakonoff, 2008, s. 23). Asur’un bu saldırıları
karşısında komşu devletleri kendi salahiyetlerini korumak açısından
farklı yollar izlemişlerdir. III.Huban-haltaş döneminde M.Ö. 648 yılında
Asur kralı Asurbanipal Elam üzerine düzenlediği bir seferde kral III.
Huban-haltaş Madaktu’ya kaçmıştır (Elizabeth Carter, 1984, s. 52). Elam
devletinin kuzey dağlarında yaşayan Persler ile Asurlar aralarında
tampon bölge görevi gören devlet ortadan kalkmıştır. Elam son yüzyılın
büyük çoğunluğunu ayakta kalabilmek için Babil ile ittifak yaparken
kimi dönemlerde Asur himayesini de kabul etmiştir. Bu dönemde Per
kralı Büyük Kiros’un dedesi I. Kiros (Akadca Kuraf) Asur devletinin
saldırgan politikasından zarar görmemek adına büyük oğlu Arukku’yu
beraberinde birçok hediye ile birlikte Asur sarayına rehine olarak
göndermiştir (Diakonoff, 2008, s. 23). Bu dönemde Perslerin, Asur’a
kendi başlarına hediye ve rehine vermesi bölgede Elam’dan ayrı olarak
ayrı bir güç olarak yaşadıklarını göstermektedir. Asurbanipal’in bu
dönemde Elam üzerine yaptığı sefer kendi kayıtlarında şu şekilde
geçmektedir: “Anzan ve Susa yandı.” (Javier Álvarez-Mon, 2011, s. 10).
Asurbanipal’in bu seferler esnasında oldukça sert tutumlar sergilemiş
şehri, tapınakları ve birçok kral ve asilzadenin mezarlarının
yağmalanmalarını istemiştir (Elizabeth Carter, 1984, s. 52). Asur kralının
bu büyük yok edici seferi Tevrat’ta Asurbanipal, Susankileri ve
Elamlıları Filistin’deki Samarya’ya taşındı olarak geçmektedir (s. Ezra,
4/9-10). Kral bunu şu şekilde kayıtlara geçirmiştir:
“Elli beş gün süren bir yürüyüş sırasında, ülkeyi çöle
dönüştürdüm. Çayırlarına tuz ve deve dikeni saçtım. Elam krallarının,
eski ve yeni ailelerin eşleri ve kızları, kasaba valileri, komutanları,
mühendisler de dâhil olmak üzere tüm subay birlikleri, erkek ya da kadın,
yaşlı ya da genç, atlar, katırlar, eşekler, irili ufaklı sığırlar, çekirge
sürüsünden daha fazla sayıda – bütün bunları Asur’a götürdüm.” (Hinz
W. , 1972, s. 158-159)
M.Ö. yedinci yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde Asur devleti
yıkılmış bölgede Med-Babil ittifakı hâkimdir. Bu dönemde Elam’ın
bağımsız bir siyasi olgu olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır
(Elizabeth Carter, 1984, s. 52). Babil’de II. Nabukadnezar döneminde
Elam’dan Asur’a taşınan tanrı heykelleri Elam’a iade edilmiştir
(Elizabeth Carter, 1984, s. 52). Babil kayıtlarına göre M.Ö. 596 yılında
Babil ve Elam arasında bir savaş ihtimali doğmuş fakat Elam kuvvetleri
savaşmadan geri çekilmişlerdir (Gülmuhammet, 2004, s. 63-64). II.
Nabukadnezar (M.Ö. 604-562), Amel-Marduk (M.Ö. 561-560) ve
Nergal-Şar-Usur (M.Ö. 559-556) yıllarında Susa’nın Babil
hâkimiyetinde olduğu bilinmektedir (Elizabeth Carter, 1984, s. 54).
Susa’nın Babil hâkimiyetinde olması bütün Elam topraklarının Babil
hâkimiyeti altında olduğu anlamına gelmemektedir. Fakat Elam tarihinin
birçok evresinde Susa’nın Elam’a başkent olduğunu bilmekteyiz.
Elam’ın kuzey topraklarında ise Pers egemenliğinin başladığını da daha
önce ifade etmiştik. Bu durumda Elam’ın kendisine ait ancak kral III.
Huban-Haltaş döneminde yönetim merkezi olarak kullanılan Madaktu
özgür Elam toprakları olarak kalmış olabilir. Babil’den sonra bir kısım
Elam toprakları Pers himayesinde varlıkların bir müddet daha devam
ettirebilmişlerdir. II. Kiros dönemine kadar Elam’a vergi veren Perslerin
bu dönemden sonra II. Kiros’un kendisini Anzan kralı olarak
tanıtmasından anlaşılmaktadır ki bu dönemden sonra bağımsız bir Elam
devleti olmamaktadır (Gülmuhammet, 2004, s. 64). Bu dönemden sonra
İran coğrafyasında Pers ve Medler arasında üstünlük çekişmelerinin
yaşandığını görmekteyiz. Persler M.Ö. 1000 yılları dolaylarında İran
coğrafyasına göç etmiş yaklaşık M.Ö. 8. Yüzyılın sonları ile M.Ö. 7.
Yüzyılın başlarında siyasi bir güç olarak görülmeye başlamaktadır. Bu
dönemde Elam’a vergi verirlerken M.Ö. 7. Yüzyılın ortalarında Asur
kralı Asurbanipal’in Elam seferinden sonra ona hediye ve rehine bir
prens gönderdiklerini yukarı belirtmiştik. Bu dönemden sonra Persler
tarih sahnesine daha bağımsız bir güç olarak çıkarken Elamlar gittikçe
güç kaybına uğramışlardır.
3.Sonuç
Mezopotamya’da Sümer şehir devletlerinin medeniyetlerin
beşiği olarak tarih sahnesine çıktığı bir dönemde doğal komşular olarak
İran coğrafyası da bu medeniyetlerin gelişmesinde ve dünyaya
tanıtılmasında önemli bir katkısı olmuştur. İran coğrafyasının tarihi
devirleri incelendiğinde önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığı
görülmektedir. Tarihi devirlerde İran coğrafyasında Persler öncesi olarak
ortaya çıkan ilk medeniyet olarak Elamlar bilinmektedir. Maalesef
ülkemizde yeteri kadar değer görmeyen bu medeniyetin incelendiğinde
Sinear bölgesindeki şehir devletleri ile eşdeğer bir güce ve medeniyet
seviyesine sahip olduğunu görmekteyiz. Günümüzde Güneybatı İran
bölgesi veya Kuzistan olarak bilinen bölge, farklı dönemlerde sınırları
değişmekle birlikte Elam medeniyetinin merkezidir. Grek dünyasının
Elymais olarak bildiği bu medeniyetin isminin Talmud’tan Grek
dünyasına geçtiği düşünülmektedir. Hint-Avrupalı olmayan insanlar
tarafından Anzan merkezli kurulan Elam medeniyeti ile birlikte İran’da
tarihi devirlerin de başladığı görülmektedir.
Elam, sahip olduğu coğrafi konum itibari ile Medeniyetler beşiği
Mezopotamya ile birlikte birçok tarihi evreyi yaşamıştır. Elam krallığına
ait ilk bilgiler bilinen ilk şehir devletleri örneklerinden olan I. Kiş
krallığına ait kaynaklardan elde edilmektedir. Bu dönemde Kiş
egemenliğinde devam eden Elam krallığının Mezopotamya’da
üstünlüğün el değiştirmesinden sonra bağımsızlığını kazandığı
görülmektedir. Elam’a yönelik bilgiler I. Ur sülalesi döneminde ve Lagaş
krallığı döneminde de Mezopotamya kaynaklarında varlıklarını
korumaktadır. Bu ilk döneme yönelik olan bilgiler genel olarak
Mezopotamya krallıklarının Elam ile yapılan savaşlarda kazandıkları
zaferlerin bilgilerini vermektedir. Akad kralı Sargon öncesi olan bu
dönemde Elam’ın tarih sahnesinde oldukça aktif olduğunu Lagaş üzerine
yaptığı askeri seferden ve Basra körfezinde yapılan ticari faaliyetlere
katılmasından görmekteyiz.
Sargonik dönem Elam tarihine yönelik bilgiler Akad kralı
Sargon ve ardılları Rimuş ve Manistusu dönemlerinde kesintisiz olarak
devam etmektedir. Sargon döneminde Elamlar daha geri planda kalan bir
devlet olurken Sargon’un ardılları döneminde eski güçlerine
kavuşmuşlardır. Akad tahtına Naram-sin çıktıktan sonra krallığının ilk
yıllarında iç karışıklıklar ile uğraşmıştır. Bu dönemde Elam için en
önemli gelişme Elam kralı Hita ile Naram-sin arasında bir ittifak
anlaşmasının imzalanmasıdır. Elam kralı kendisini Naram-sin’in kardeşi
olarak tanıtmıştır. Bu anlaşmanın amacı kuzeyden gelen Guti akınlarına
karşı her iki devletin de kendilerini korumak istemesidir. Akad tahtına
Şarkalişarri’nin geçtiği dönemde Elam tahtında Puzur-İnşuşinak
bulunmaktaydı. Bu dönemde Elam hakkında yeterli yazılı belge
bulunmamaktadır. Fakat bu dönemde Akad ve Elam arasında yapılan bir
savaşta Akad kaynakları Şarkalişarri’nin zaferini bildirmektedir. Bu
dönemde Mezopotamya ve Güneybatı İran coğrafyalarında Guti akınları
görülmekte ve bölgenin tarihini bir asır kadar sürecek karanlık bir
döneme sokmuştur.
Mezopotamya’da III. Ur Hanedanı döneminde Gutilerin
bölgeden kovulduğu ve tekrardan tarihi vesikaların yazıldığı bir dönem
olmuştur. Ur-Nammu’dan sonra tahta geçen Kral Şulgi dönemi Elam-
Mezopotamya arasında sıcak ilişkilerin gerçekleştiği bir dönem
olmuştur. Bu dönemde ise dikkati çeken en önemli husus iki güç arasında
gerçekleştirilen siyasi evlilikler olmuştur. Bu dönemde Şimaş ve Anzan
bölgeleri Elam coğrafyasında öne çıkan şehirler olmuştur. Bu dönemde
yapılan siyasi evliliklerin genel amacı Elam coğrafyasında siyasi bir
birliğin kurulmasının önüne geçmek ve bölgedeki Elam şehir
devletlerinde yönetimde olan ailelerin sadakatini kazanmak olmuştur.
Sargonik sonrası dönemde ise Elam daha güçlenmiş olarak
karşımıza çıkmaktadır. III. Ur Hanedanlığından sonra Elam krallığı
Mezopotamya topraklarında gerçekleşen güç dengelerine karşı
müdahalede bulunduğunu gördük. Bu dönemde İsin krallığı ile kurulan
ittifak büyüyen Larsa tehlikesine karşı olmuştur. Yöneticilerinin
kullandığı unvandan dolayı Sukkalma döneminde Elamlar güçlerinin
zirve noktasını yaşamışlardır. Bu dönemde Elam’ın Mezopotamya
üzerindeki etkisi ve Basra körfezi ticareti olarak bilinen Basra
Körfezi’nden Hazar Denizi’ne, Afganistan’dan Kuzey Suriye ve Filistin
topraklarına kadar yayılan geniş bir coğrafyada cereyan eden ticarette
söz sahibi oldukları önemli bir konum yakalamışlardır. Ticaret sayesinde
genişleyen hinterlantlarında önemli casusluk faaliyetleri de bu dönemde
gerçekleşmiştir. Bu dönemin dikkat çeken bir diğer husus ise dönemin
önemli krallarından Kudur-Mabuk’un kendisini Amurruların atası ve
Larsa kralı olarak tanıtmasıdır. Mezopotamya ve Kuzey Suriye
üzerindeki Elam etkinliği beraberinde İran coğrafyasında demografik
yapıda bozulmaları da beraberinde getirmiştir. Akad ve Amorit
nüfusunda önemli bir artış olmuştur. Bu dönemin son bulması ise Babil
tahtına Hammurabi’nin çıkmasıdır.
Eski Elam siyasi tarihi olarak adlandırılan bu dönemde Elam
coğrafyasında uzun soluklu güçlü bir siyasi birlik kurulamamıştır. Fakat
arkeolojik veriler bu erken dönemde dahi Elam coğrafyasının hiçbir
zaman Mezopotamya ile ayrılmayacak kadar önemli olduğunu
göstermektedir. Mezopotamya topraklarında yaşanan güç savaşlarına
Elam’ın da dahil olduğu görülmektedir. Dönemin dini ve sosyal hayatı
ile birlikte yönetim anlayışını da kısmen anlattık. Asil soy kadından
geçtiğinden dolayı bu kraliyet ailesinde kardeş evlilikleri
gerçekleşmiştir. Tahta çıkan kralların kendilerini “kız kardeşin oğlu”
olarak tanıtmaları da toplumdaki kadınlara verilen önemi
göstermektedir.
Orta Elam siyasi tarihinde üç önemli hanedan yaklaşık dört asır
süren bir dönemde Elam topraklarında yönetimde bulunmuşlardır.
Kiduni Sülalesi (M.Ö. 1500-1400), İgihalki (İke-halki) Sülalesi (M.Ö.
1400-1200) ve Şiruktuh Sülalesi (M.Ö.1200-1100) olarak ayrılmaktadır.
Bu dönemden önce Kassitler ve Hititler Babil devletine son vermiş
Mezopotamya’nın birçok bölgesinde Kassitler yönetime kurulmuştur.
Bu dönem ile birlikte bölgedeki Kassit egemenliği son bulmuş ve yazılı
tarih tekrardan bölge hakkından önemli bilgiler vermeye başlamıştır.
Babil üzerine yapılan savaşlar sonucunda saygı duyulan tanrı heykelleri
Susa’ya taşınmıştır. Hamurabi ve Naram-sin’e ait steller de bu dönemde
Mezopotamya’dan taşınmıştır. Kutir-Nahunte ve Şilhak-İnşuşinak
dönemleri Orta Elam tarihinin en önemli dönemlerindendir. Bu dönemde
gerçekleşen Babil seferleri ile Kuzey Babil toprakları Elam egemenliğine
katılmış ve Babil vergiye bağlanmıştır. Bu dönemin sonlarında Babil’de
I. Nabukadnezar tahta çıkmış ve Babil’den taşınan tanrı heykellerini
tekrar Babil’e getirmeyi başarmıştır. Bu yenilgiden sonra Elam
topraklarında mevcut siyasi birlik bozulmuş ve Elam bir süre yerel
beylikler halinde yaşamıştır. Bu dönemin sonunda Perslerin İran
coğrafyasında oldukları bilinmektedir.
Üç asırdan fazla bir süre sonra Elam’da tekrar siyasi birliğin
kurulduğu bilinmektedir. Bu dönem Elam’ın geçmiş tarihine nazaran
siyasi etkinlik açısından Elam’ın daha küçük kaldığını görmekteyiz. Bu
dönemde Yeni Babil devleti siyasi birliğini tamamlamış ve dönemin en
önemli gücü olarak tarih sahnesine çıkmaktadır. Orta Elam döneminin
büyük çoğunluğu Elam-Babil mücadelesi çerçevesinde yaşanırken bu
dönemde daha çok Elam-Babil ittifakı yaşanmıştır. Sürekli olarak Asur
devletinin yayılmacı politikasına karşı konulduğu bu dönemde en güçlü
ittifak da Babil olarak görülmektedir. Fakat M.Ö. yedinci yüzyılda
Asur’a karşı girişilen direnişe son verilmiş ve Asur yanlısı politikalar ile
ayakta kalınmaya çalışılsa da Asur devletine bağlı vasal devlet
konumuna düşmüştür.
KAYNAKÇA
Akpınarlı, N. (2018). Naram-Sin Antlaşması. Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, 1-22.
Alizadeh, A. (2010). The Rise of the Highland Elamite State in
Southwestern Iran: “Enclosed” or Enclosing Nomadism?
Current Anthropology, 353-383.
Álvarez-Mon, J. (2012). Elam: Iran's first empire. J. Á.-M. Daniel T.
Potts içinde, A Companion to the Archaeology of the Ancient
Near East (s. 740-757). New Jersey: PublisherBlackwell
Publishing.
Álvarez-Mon, J. (2017). The Elamite Civilization . J. L. BENESS içinde,
ANCIENT HISTORY: RESOURCES FOR TEACHERS (s. 1-30).
Sidney: Macquarie Ancient History Association Faculty of Arts.
Bayramov, K. (2022). M.Ö. 3. binyıl Mezopotamya Yazılı
Kaynaklarında Elam: Awan Hanedanlığı . QANNES
Uluslararası Eskiçağ Araştırmaları Dergisi, 579-605.
Carter, E. (2011). Landscapes of Death in Susiana The Last Half of the
2nd Millennium b.c. J. Á.-M. Garrison içinde, Elam and Persia
(s. 45-58). Winona Lake, Indiana: Eisenbrauns.
Diakonoff, İ. M. (2008). ELAM. I. GERSHEVİTCH içinde, The
Cambridge History of İran; The Median and Achaemenian
Periods (s. 1-24). Cambridge: Cambridge University Press.
Diakonoff, İ. M. (2008a). Anshan in The Elamite and Achaemenian
Periods. I. GERSHEVİTCH içinde, The Cambridge History of
İran; The Median and Achaemenian Periods (s. 25-35).
Cambridge: Cambridge University Press.
Eckart Frahm, E. E. (2003). Šuruppak under Rīmuš: A Rediscovered
Inscription. Archiv für Orientforschung, 50-55.
Elizabeth Carter, M. W. (1984). ELAM (Surveys of Political History and
Archaeology). Los Angeles, California: Universty of Californis
Press.
Elynn Gorris, Y. W. (2018). The Last Centuries of Elam (The Neo-
Elamite Period). G. P. Javier Álvarez-Mon içinde, The Elamite
World (s. 249-274). London, New York: Rouledge,
Taylor&Francis Group.
Frayne, D. (1993). Sargonic and Gutian Periods (2334–2113 BC), The
Royal Inscriptions ofMesopotamia, Early Periods 2. Toronnto:
University of Toronto Press.
Gülmuhammet, H. P. (2004). Elam Siyasal ve Kültürel Tarihi. Ankara:
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Günaltay, Ş. (1987). İran Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Günaltay, Ş. (1987a). Yakın Şaark (Elam ve Mezopotamya). Ankara:
Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Haansman, J. (2008). Anshan in the Elamite and Achaemenian Periods.
İ. GERSHEVİTCH içinde, The Cambridge History of İran; The
Median and Achaemenian Periods (s. 25-35). Cambridge:
Cambridge University Press.
Helwing, B. (2012). The Iranian Plateau. A Companion to the
Archaeology of the Ancient Near East,, 501-511.
Hinz, W. (1963, Mayıs 13). Persia, 2400-1800 B.C. C. J. I. E. S. Edwards
içinde, History of Cambridge (s. 644-680). Cambridge,
California, ABD: Cambridge University Press.
Hinz, W. (1972). The Lost World of Elam. (J. B. İngilizce'ye çeviren,
Çev.) London: Sidgwick-Jackson.
İmanpour, M.-T. (1998). The Land of Parsa: The First Persian
Homeland. Manchester: Proquest.
Jacobsen, T. (1939). The Sumerian King List. Chicago: Chicago
University Press.
Javier Álvarez-Mon, M. B. (2011). Elam and Persia. Winona Lake,
Indiana: Eisenbrauns.
Karaketir, E. (2023). ELAMTU: Elam Adı ve Elam Toprakları
Çerçevesinde Modern Güneybatı İran'ın Coğrafi Kimliği.
Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, 157-190.
Kınal, F. (1983). Eski Mezopotamya Tarihi. Ankara: A.Ü.D.T.C.F.
Yayını.
Kıtabı Mukaddes Şirketi. (2008). Tevrat, Kutsal Kitap (Eski Ahit).
İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları.
Kuhrt, A. (2013). Eski Çağ'da Yakındoğu (3. Basım b., Cilt I_II). (D.
Şendil, Çev.) İstanbul: İş Bankası Yayınları.
Langdon, S. (1911). A Sumerian Grammar and Chrestomathy with a
Vocabulary of the Principal Roots in Sumerian and a List of the
MostImportant Syllabic and Vowel Transcriptions. Paris:
Librairie Paul Geuthner.
Leick, G. (2003). Historical Dictionary of Mesopotamia. Lanham,
Maryland: The Scarecrow Press.
McKeon, J. F. (1970). An Akkadian Victory Stele. Boston Museum
Bulletin, 226-243.
Nasrabadi, B. M. (2018). Elam in the Middle Elamite Period. G. P. Javier
Álvarez-Mon içinde, The Elamite World (s. 232-248). London
and New york: Routledge, Taylor&Francis Group.
Peyronel, L. (2018). The Old Elamite Period. G. P. Javier Álvarez-Mon
içinde, The Elamite World (s. 203-232). London-New York:
Routledge, Taylor and Francis Group.
Salaris, D. (2017). The Kingdom of Elymais (ca.301 BC- 224 AD).
Sidney: Macquarie University.
Salaris, D. (2019). First Elymaic Attestation of Elymais. NABU
(Nouvelles Assyriologiques Brêves et Utilitaires), 147-149.
Scheil, V. (1910). Inscription de Manistusu. Revue d'Assyriologie et
d'archéologie orientale, 103-106.
Schrakamp, I. (2016). Akkadian Empire. The Encyclopedia of Empire.
Germany: by John Wiley & Sons, Ltd.
Steffen Laursen, P. S. (2017). Babylonia, the Gulf Region, and the Indus.
Winona Lake, Indiana: Eisenbrauns.
Steinkeller, P. (1982). The Question of Marḫaši: A Contribution to the
Historical Geography of Iran in the Third Millennium B.C.
Zeitschrift für Assyriologie und Vorderasiatische Archäologie,
72(2), 237-265.
Steinkeller, P. (2018). The Birh of Elam in History. G. P. Javier Álvarez-
Mon içinde, The Elamite Word (s. 177-202). London-New York:
Routledge, Taylor and Francis Group.
Sykes, P. M. (1951). A History Persia. London: Macmillan and co.
Limited.
Thureau-Dangin, F. (1911). NOTES ASSYRIOLOGIQUES. Revue
d'Assyriologie et d'archéologie orientale, 135-158.
Zadok, R. (2018). The Peoples of Elam. G. P. Javier Álvarez-Mon içinde,
The Elamite Word (s. 146-163). London_New York: Routledge,
Taylor and Francis Group.

You might also like