Professional Documents
Culture Documents
KUR'ÂN MEÂLİ
VE
ÂLİMLERDEN BEYÂNÂT
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA
KUR'ÂN MEÂLİ
VE
ÂLİMLERDEN BEYÂNÂT
HAZIRLAYAN
EBU UMEYR BİN MEHMED ET-TURKÎ
TASHÎH
EBU TURÂB BİN ABDURRAHMÂN ES-SİVASÎ
KAPAK TASARIM
EBU UBEYD BİN ADEM ET-TURKÎ
KUR'ÂN MEÂLİ
VE
ÂLİMLERDEN BEYÂNÂT
HAZIRLAYAN
Kuşkusuz hamd Allah içindir. O'na hamdederiz ve O'na istiâne ederiz ve O'ndan
mağfiret dileriz. Ve nefislerimizin şerrlerinden ve kötü amellerimizden Allah'a
istiâne ederiz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu dalâlete düşürecek yoktur ve
kimi dalâlete düşürürse, artık ona hidâyet edecek yoktur. Ve Allah'tan başka ilâh
olmadığına şehâdet ederim. O, tektir ve şerîki yoktur. Ve Muhammed'in O'nun kulu
ve resûlu olduğuna şehâdet ederim.
"Ey o îmân edenler, Allah'a -hakk takvâsıyla- takvâ edin ve siz -ve
1
[ /Selef]' kelimesinin târifi:
a) Lügatte: '[ /Selef]' Takdîm ettiğin/senden önce geçen/senden önce gelen her şey seleftir. Bu fiil:
'[ ۔ ۔ /selefe-yeslufu-sulûfen]' şeklinde gelir. İbni Fâris der ki: "'[س, ل, ف/Sin, Lam, Fâ]'
Önce gelmek, geçmek anlamlarına delâlet eden bir köktür. Buna göre de '[ /selef]', eskiden
yaşayanlardır. Süllâf kavim: Önceden yaşamış kavim demektir."
b) İstılâhta: '[ /Selef]' Onlar sahâbe ( ﷲ )ر, onlara ihsân ile tâbi olanlar, sahâbenin anlayışı
üzere Kur'ân ve Sünnet'e sarılanlardır. O hâlde İslâm ümmetinin selefi, Nebî ( و ﷲ )'in
sahâbeleridir. Âlimler, selef sözcüğünün ıstılâhını ilimde, akîdede, ibâdette, amelde ve dâvette, Resûl
( و ﷲ ) ve ashâbının menheci üzere olanlara ıtlak ederler. Kim böyle olursa, işte o: 'Selefî
Menhec' üzere olandır.
Özetle: '[ /Selef]' kavramının zamansal olarak delâlet ettiği şey sahâbe ( ﷲ )ر, tabiîn ve
tebe-i tabiîn olmak üzere faziletli asırlardır. Bu kelimenin kavramsal olarak delâlet ettiği şey ile ise
ilimde, akîdede, ibâdette, amelde ve dâvette, zaman olarak sonradan gelseler bile, onlara tâbi
olanlardır. [Hammûd bin Câbir bin Mubârek el-Hârisî, Menhecu's-Selefi fî Nakdi'l-Bida'î ve Dâveti
Ehlihâ, 3.-4. sayfalar]
2
"'[ /Menhec]' kelimesinin târifi:
'[ ! و/Nehc ve menhec]' Açık/apaçık yol.
'[ ج#$ا/Minhâc]' Allah ( $ &'') )( ! وnın şu âyetinde de geçtiği gibi 'apaçık yol' demektir: '[ ْ ُ ْ ِ َ ْ َ َ ِﻟ ُ ﱟ
ً َ ْ ِ ِ ْ َ ً َو/Sizden hepiniz için bir şerîat ve bir minhâc kıldık.]' [Mâide Sûresi, 48. âyet]
'[ ج#$ا/Menhec]' Nehc olunan yani sulûk edilen/girilen yol.
Selef'in menheci, Nebî ( و ﷲ )'in menhecine en muvâfık olan menhectir. Bunun için, tüm
ibâdet ve dâvet meselelerinde bu menhecin en derin noktalarını incelemek ve bu menheci ilim, ibâdet
ve dâvette doğruya muvâfık olmayı umarak tatlı ve serin bir su şeklinde müslümanlara sunmak,
araştırmacılar üzerine vâcibtir. Kuşkusuz ki bu ümmetin âhiri ancak bu ümmetin evvelinin salâh
bulduğu ile salâh bulabilir. Şöyle ki akîdesinde, ibâdetlerinde, muamelâtında, davranışlarında,
edebinde ve ahlâkında İslâm'ın menheci kesinlikle apaçıktır. Çünkü bu menhec, Kitâb, Sünnet ve
Sahâbe ( ﷲ ')رun fehminden alınmış bir menhectir. Kuşkusuz ki bu menhecin apaçık oluşu,
onun vahiy nuru ile aydınlanmasının ve aynı zamanda, nakille çelişmeyecek şekilde ve aklın nakle
tâbi olması şartıyla, Allah ( $ &'') )( ! وnın akla ve fikre bahşettiği hakkın verilmesinin neticesidir."
[Age, 1.-3. sayfalar (tarafımızdan kısaltılmıştır)]
1
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
"Ey insânlar, Rabbinize takvâ edin. O ki, tek nefisten sizi halk etmiş ve
ondan eşini halk etmiş ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar yaymıştır. Ve
Allah'a -O ki, Kendisiyle birbirinizden istekte bulunursunuz- takvâ edin. Ve
akrabalık (bağlarını koparmaktan vikâye edin). Muhakkak ki Allah, üzerinizde
Rakîb olandır."4
"Ey o îmân edenler, Allah'a takvâ edin ve doğru söz söyleyin. Sizin için
amellerinizi ıslâh etsin ve sizin için günahlarınızı mağfiret buyursun. Ve kim
Allah'a ve Resûlu'ne itaat ederse, artık (o) azîm bir başarıyla başarıya
ulaşmıştır."5
Bundan sonra,
3
Âl-i İmrân Sûresi, 102. âyet
4
Nisâ Sûresi, 1. âyet
5
Ahzâb Sûresi, 70.-71. âyetler
6
Allah Resûlu ( و ﷲ )'den sahîh olarak rivâyet edilen Hutbetu'l-Hace ile sözümüze başladık.
[Ebu Davûd (2118), Tirmizî (1105) ve İbni Mâce (1892) tahrîc etmiştir, senedi sahîhtir]
2
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ِ 2َ ْ ُ 3ْ َ َ َ .
'[ ً01 اﻟ ﱠ#$ِ ْ% َ ْ ُ&ْ ِ َا َْم ا/Yoksa semâdakinin üzerinize taş
ِ ْ ُ- ْ" َ ِء اَن
yağdıran bir rüzgâr irsâl etmesinden emin misiniz?]'7
Öyle değil midir ki -ey zekâ sâhibi-, semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin
Hâlık'ı, bize bu iki âyette semâda olduğunu bildirmiştir?"8
َ َ$ ً01
"'[ ِ -5ٖ َ6 َ+ْ37َ َن8 ُ َ ْ َ&" ِ 2َ ْ ُ 3ْ َ َ َ .ِ ْ ُ- ْ" َ ِء اَن
اﻟ ﱠ#ِ$ ْ% َ ْ ُ&ْ ِ َا َْم ا/Yoksa semâdakinin
üzerinize taş yağdıran bir rüzgâr irsâl etmesinden emin misiniz? O vakit inzâr
etmem nasıldır ilmedeceksiniz.]'9 kavli mu'tezilenin, Allah ( $/ , +,)'un,
Kendisinin semâda olmadığı ve ilminin arzda olmadığı yönündeki zanlarının
aleyhine bir hüccettir."10
Yine misâl olarak '[اء8&.)ا/İstivâ]' kelimesi için: 'Hükümran oldu', 'kuruldu' veya
'istilâ etti' gibi yanlış mânâlar verildiğine şâhid olabilirsiniz. Bu örnekler, Kur'ân
meâllerine, Selef Akîdesi hâric her türlü fâsid akîdenin dâhil edildiği şeklindeki
düşüncemizi doğrulamaktadır.
7
.Mülk Sûresi 16.-17 âyetler
8
.Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 255. sayfa
9
.Mülk Sûresi 17. âyet
10
.Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 4. cilt, 376. sayfa
3
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
"Cehmiyye kimdir?"
Dedi ki:
umûmun kalbinde yer ettiği şeklin hilâfına olduğunu iddia eden kimse cehmîdir."
"'Umûmun kalbinde yer ettiği' ifâdesinde geçen 'umûm' kelimesi ile murâd
olunan, ümmetin cumhûru ve ilim ehlidir. Bu âyete dâir onların kalblerinde yer
eden şey, hitâbın delâlet ettiğidir. Onlar, istivâ edenin misli gibi bir şey olmadığına
yakîn ederler. Onların selîm fıtratlarında ve doğru zihinlerinde yer eden budur. Eğer
bunun gerisinde bir mânâsı olsaydı, onlar onu söylerler, bunu ihmâl etmezlerdi.
Eğer onlardan biri '[اء8&.)ا/İstivâ]'yı te'vîl etseydi, onu nakletmeyi yoğun bir
biçimde arzu ederlerdi. Ve eğer nakledilseydi meşhûr olurdu."12
İslâm öncesi putperest şamanizm dîninin ilâhı olan 'tanrı (aslı tengrıdır)' 13
kelimesinin 'ilâh' kelimesinin tercümesinde kullanılması, hatta ve hatta eski
meâllerde Allah ( $ &' ) )( ! وisminin yerine kullanılması gibi bir çok tahrifâtı
zikredebilirim.
Önceki misâller kadar ağır olmasa da Resûl veya Nebî kelimelerinin sürekli
'Peygâmber(ler)' diye tercüme edildiğini gösterebiliriz. Bu kelimenin aslı farsça:
'[0) 1/Payâmbar]' kelimelerinden oluşmuş olup, dilimize '[0) 2 1/Peygâmber]'
olarak girmiştir. '[ م1/Payâm]' Haber demektir. '[0ﺑ/Bar]' kelimesi ise getiren
demektir, yani haber getiren.
11
Tâhâ Sûresi, 5. âyet
12
.Ebu AbdÎllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ahmed ez-Zehebî, Muhtasaru'l-Uluvv li'l-Aliyyi'l-Azîm;
tahkîk: Muhammed Nâsıruddîn el-Elbânî, 167. sayfa (182.); Yezîd b. Hârûn'un sözü hakkında Şeyh
el-Elbânî: 'Bu isnâd ceyyidtir.' demiştir.
13
'Hüdâ', 'Yezdân' veya 'Çalap' gibi isimler de aynı şekilde câhiliyye ilâhlarına aittir. Şeyh AbdulAziz
bin AbdUllah bin Baz ( ﷲ#. )رve bir grup âlim şöyle demiştir: "Öyle ki kim O ( $ &'') )( ! وyı,
Nefsini/Kendisini isimlendirmediği bir isim ile veya Resûlu ( و ﷲ )'in isimlendirmediği bir
isim ile isimlendirirse, o takdirde O'nun isimlerinde ilhâd etmiş ve doğru yoldan uzaklaşmıştır."
Devamla şöyle demişlerdir: "Allah'ın isimleri tevkîfîdir. Bu nedenle O ( ! () ), ancak Nefsini
isimlendirdiği veya Resûlu ( و ﷲ )'in isimlendirdiği ile isimlendirilir." [Saîd ibn Alî ibn Vehf
el-Kahtânî, Şerhu Esmâİllahi'l-Hüsnâ fî Dav'i'l-Kitâbi ve's-Sünneti, 256.-257. ve 259. sayfalar]
4
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah ( $ &' ) )( ! وve Resûlu ( و ﷲ ) hangi kelimeleri kullanmış ise
bizim de o kelimeleri kullanmamız gerekir, yoksa İslâm düşmanlığında ön safta
bulunan ve kâfirlerle birlik olup müslümanlarla savaşan şiânın14 neredeyse resmî
dili olan farsçaya aslında hiç ihtiyâcımız yoktur.15 Maalesef 'namaz' veya 'oruç
(aslı: rûzi)' gibi kelimeler de farsçadan dilimize geçmiştir, 'İslâm Dili' dışı
kelimelerden tamamen sakınmak mümkün olmadığından, bazılarını kullanmak
durumundayız ve lâkin ictinâb edebildiğimizden de ictinâb etmenin faydalı
olacağını düşünüyorum, ama alternatifi varsa, yine farsça olan 'zîra' gibi bir kelime
yerine 'çünkü' kelimesini kullanırız.
Tüm bunları göz önünde bulundurarak, Selefi Sâlihin Menheci'ne uygun bir
Türkçe meâl olmadığı için 2014milâdi/1435hicrî senesinde meâlimize başladık.
Hazırlama aşamasında her aslî kelimeyi ne eksik ne de fazla olarak
meâllendirmemeye çalıştık.
Veya örnek olması için bunun zıddını da verebilirim, meselâ âyetlerde bir çok kez
've' kelimesi geçer ve bu çoğu kez sadece bir virgül olarak tercüme edilir veya yok
sayılır. Yani metnin aslında mevcûd olmayan bir kelime ilâve edilmekte ve mevcûd
olan bir kelime de çıkarılmakta ve bu metod, meâl hazırlayanlar tarafından diğer
kelimeler için de sürekli uygulanmaktadır.
14
Bu tâife, yani şiâ, Kur'ân'ın, müslümanlar tarafından tahrîf edildiğine ve Sahâbelerin ( ﷲ )ر
bir kaçı müstesnâ mürted kâfirler olduğuna inanır. Takiyye gereği durum ve ortama göre bazen bu
inançlarını gizler ve bazen açık açık ilân ederler. Bu bilinen meşhûr bir şey olup, şiânın kendi
kaynaklarında geçmektedir.
15
Allah ( $ &') )( ! و, Nebîmiz ( و ﷲ )'i ancak 'ResûlUllah', 'Resûl' veya 'Nebî' kelimeleri
ile andığından dolayı Nebîmiz ( و ﷲ ) için 'efendimiz' kelimesini yani 'Peygamber
efendimiz' gibi ifâdeleri –yani aslı rumcadan olan 'efendi' kelimesini- hiç kullanmadık.
16
Mâide Sûresi'nin 6. âyetini, isimlerini zikretmek istemediğim bir kaç meâlci, Sünnet Ehlince mârûf
olan: 'Çıplak ayakları yıkama' yerine, inâdına şiâ mezhebine bağlılıklarından dolayı: 'Çıplak ayakları
mest etme' olarak meâllendirmişlerdir. Bu meselenin teferruâtı için Mâide Sûresi, 6. âyeti
açıklamasına bakabilirsiniz.
5
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yukarıdaki misâlde olduğu gibi, 'adıyla' yerine Kur'ân'ın aslında geçtiği gibi 'ismi
ile' veya 'namazı kılma' yerine 'namazı ikâme etme' veya 'indirdik' yerine 'inzâl
ettik' olarak meâllendirdik ve bunu hakka isâbet etmek ve İslâm Dili'ni ihyâ etmek
için böyle yaptık.
Hadîsler ve Seleften nakiller dışında sadece Sünnet ehli tarafından kabûl görmüş
meşhûr eski ve yeni âlimlerin açıklamalarından faydalandık ki isâbete âzamî
yaklaşalım....
17
'Umeyr'in Babası' mânâsındadır. Kişinin oğlunun veya kızının ismi ile künyelenmesi Sünnet'tendir.
Bu sebeble Sünnet'e muhabbetlerinden dolayı müslümanlar künye kullanmaktadır. Kedileri
sevdiğinden dolayı Allah Resûlu ( و ﷲ )'in meşhûr sahâbesine: 'Ebu Hureyre' künyesini
vermesi gibi, muhtelif hayvân veya eşyâ isimleri ile de künyelenmek kezâ Sünnet'tendir. Bazı
menheci ve niyeti bozuk insânların da künye kullanması müslümanları bu Sünnete tâbi olmaktan
alıkoymaması gerekir.
6
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Selefi Sâlih, ilimde kökleşmiş, Nebî ( و ﷲ )'in rehberliği ile hidâyete
ermiş ve onun Sünnet'ini muhâfaza eden ilk kaynaktır. Allah ( $ &' ) )( ! وonları,
Nebî'sinin sahabeliği için seçmiştir. Yine Allah ( $ &' ) )( ! وonları, Dîninin
ikâmesi için seçmiştir. Ümmetin imâmları onlardan razı olmuşlardır.
Allah ( $ &' ) )( ! وSelef'e muhâlefet edenleri ve onların yolu dışında bir yola
ittibâ edenleri azâb ile uyarmış ve şöyle buyurmuştur:
Selefîlik ilk öncülerin ve ilim almada onlara tâbi olanların yoluna ve onları
anlama yöntemine ıtlâk olunmuş bir ıstılâhtır. Bu kavram, muayyen tarihî bir
dönemle sınırlanmış değildir.
18
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[<ِ =ِ >
َ ُ-/Şikâk ederse]' Yani: Muhâlefet ederse." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 287. sayfa]
19
Nisâ Sûresi, 115. âyet
7
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
20
'Selefi Menhec Kurtuluşun Yoludur' (5., 7. ve 22. sayfalar; tarafımızdan ihtisâr edilmiştir). Aslı
Arabça olan makale tarzında yayımlanmış bu çalışma tarafımızdan tercüme ettirilip bloğumuzda
2014milâdi/1435hicrî senesinde neşredilmiş, bilâhare: 'Selefi Anlayış Kurtuluşun Yoludur' ünvânıyla
Bursa'da 'Ey İnsanlar Yayınları' tarafından 2016milâdi/1437hicrî senesinde basılmıştır.
8
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
1. Rubûbiyet Tevhîdi
2. Ulûhiyet Tevhîdi
1. Nevî: Rubûbiyet Tevhîdi: "O, Allah ( $ &'') )( ! وnın halk etme, mülk ve tedbîr
ile birlenmesidir." Bu lafzın tafsîli;
İlk olarak: Allah ( $ &'') )( ! وnın, "halk etme" (fiili) ile birlenmesi: Tek Allah
( $ &' ) )( ! وHâlık'tır, O'ndan başka yaratıcı yoktur. Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle
buyurmaktadır:
'Allah'tan gayrı, sizi semâ ve arzdan rızıklandıran bir hâlık mı var? O'ndan
başka ilâh yoktur.'22
Yine Allah ( $ &') )( ! و, kafirlerin ilâhlarının bâtıllığını beyan ederek şöyle
buyurmuştur:
21
Şeyh Useymîn ( ﷲ#.')رa tevcîhen: 'Tevhîdin târifi ve türleri nedir?' diye suâl edilen bir sorunun
cevâbıdır. Tarafımızdan ihtisâr edilmiştir. Bloğumuzda tam metni: 'Tevhid Ve Kısımları' ismi ile
neşredilmiştir.
22
Fâtır Sûresi, 3. âyet
9
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'İmdi halk eden, halk etmeyen gibi midir? Daha tezekkür etmiyor
musunuz?'23
Bu âyetin bir vechesi şudur ki, kulun fiili, kulun sıfâtlarındandır. Ve kul, Allah
tarafından yaratılmıştır. Bir şeyin yaratıcısı, o şeyin sıfatlarının da yaratıcısıdır. Bu
âyetin diğer bir vechesi ise şöyledir ki, kulun fiili, hedefli irâde ve tam bir kudret
ile hasıl olmaktadır; kulun irade ve kudretinin ikisi de Allah (+, و- ) tarafından
yaratılmıştır. Tam sebebin yaratıcısı, müsebbibin de yaratıcısıdır.
İkincisi: Allah ( $ &'') )( ! وnın 'mülk' ile birlenmesi: Mâlik olan tek Allah'tır.
Nitekim Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle buyurmaktadır:
'De ki: 'Her şeyin melekûtu kimin elinde, 26 -ve O korur ve Kendisi
korunm(aya ihtiyâcı olma)z- eğer siz ilmedenler iseniz?'27
23
Nahl Sûresi, 17. âyet
24
Sâffât Sûresi, 96. âyet. İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, sahîh bir sened ile Huzeyfe ( ﷲ ')رtan tahrîc
etmiştir, demiştir ki: "Nebî ( و ﷲ ) şöyle buyurmuştur: 'Muhakkak ki Allah, her
sanatkârın ve sanatının sanatkârıdır.' Ve bâzıları şu âyeti tilâvet etti: '[ َن8ُ َ ْ َ? َ َ@ َ ُ ْ َوAَ ُﷲ ّ ٰ َو/'Ve Allah
sizi ve amel ettiklerinizi halk etmiştir.']' [Saffat Suresi 96. âyet] Böylece o ( و ﷲ ),
sanatın/yapılanın ve ehlinin mahlûk olduğunu haber vermiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil
el-Buhârî, Halku Ef'âli'l-İbâd, 33. sayfa]
25
Mülk Sûresi, 1. âyet
26
"Bir tefsîr dersinde: '[ ْ ِ -Dْٖ -َق ا ّ ٰ Dُ َ-/Allah'ın eli onların ellerinin fevkindedir.]' [Fetih Sûresi, 10.
َ 8ْ َ$ ِﷲ
âyet] âyetindeki: '[ِﷲ ٰ
ّ Dُ َ-/Allah'ın eli]' sıfâtı hakkında: 'Allah'ın minneti onların üzerinedir, Allah'ın
kuvveti onlarladır.' denmesi üzerine bir genç: 'Bu (şekildeki) tefsîr, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat'ın
akîdesinden değildir.' diyerek buna karşı çıkar ve dersi yapan hoca tarafından aşırı bir tepkiye mâruz
kalır. Değerli âlim AbdulAziz bin AbdUllah bin Bâz ( ﷲ#. )رolay üzerine: '[ِﷲ ّ ٰ Dُ َ-/Allah'ın eli]'
hakkında ilgili makâma şöyle yazmıştır:
Cevâb: 'Sana, Allah ( $ &'')') رك وnın '[D-/El]' sıfâtı ve azîz kitâbında kendi nefsini vasfettiği veya
Muhammed ( و ﷲ )'in mutahhar Sünnet'inde O'nu vasfettiği diğer sıfâtlarının isbâtında
10
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Mutlak umûmî şâmil mülkün mâliki tek Allah ( $ &'') )( ! وdır. Mülkün Allah
(+, و- )'nin gayrına nisbeti ise, izafî bir nisbettir. Allah ( $ &'') )( ! وnın: 'Veya
anahtarlarına mâlik olduğunuz (evlerde)…"28 Ve: 'Zevceleri veya sağ ellerinin
mâlik oldukları üzere hâric.'29 şeklindeki âyetleri ile Kendi gayrı için mülkü isbât
etmiştir.
Yine Allah'ın gayrısı için mülkün isbât edildiğine delâlet eden başka nasslar da
vardır. Fakat mahlûkatın mülkü, Allah (+, و- )'nin mülkü gibi değildir.
Mahlûkatın mülkü, sınırlı bir mülktür; mukayyed bir mülktür; kapsamlı olmayan
bir mülktür.
Bu âyet, insânın mülkünün kısır ve mukayyed bir mülk olduğuna delîl teşkil
etmektedir. Allah ( $ &'') )( ! وnın mülkü ise, mahlûkatın mülkü gibi değildir. O
neye îtikad ettiğimizi ifâde edeceğim. Onların (sıfâtların) isbâtı hakîki bir isbât ile, Allah ( ! ()
$ &'')وnın celâline lâyık bir şekilde olmak üzere, tahrîf, tâtil, tekyîf ve temsîl olmaksızın Allah'a aittir.
Ve Allah'ın misli gibi hiçbir şeyin olmadığına îmân ederiz. O, Semî'dir, Basîr'dir. [Bknz.: Şûrâ Sûresi,
11. âyet]
O'ndan kendi nefsini vasfettiği bir şeyi nefyetmeyiz. Kelimin mevzîsini tahrîf etmez, sıfâtlarını
mahlukâtının sıfâtlarıyla tekyîf ve temsîle gitmeyiz. Çünkü O ( $ &' ) )( ! وçok yücedir, O'nun eşi ve
dengi yoktur. O ( $ &' ) )( ! وmahlûkâtıyla kıyâs edilmez. Ve bu, sahâbe ve tâbiînden olan ümmetin
Selef'inin, üç fazîletli asırda onların menhecini seyredenlerin ve bugünümüze kadar onların yoluna
sülûk edenlerin mezhebidir. İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: 'Birçok kimse Selef'in icmâsının
şöyle olduğunu anlatmıştır: Bârî (/ و+,)'nın sıfâtları keyfiyyet ve teşbîhin nefyiyle birlikte zâhirleri
üzerine cereyân eder. Böylece deriz ki: Muhakkak Allah ( $ &'') )( ! وnın eli ve sem'i (herşeyi
işitmesi) vardır. Ama 'elin mânâsı kudret, sem'în mânâsı ilimdir' demeyiz.'" [Mecmûu'l-Fetâvâ, 6.
Cild, 351.sayfa] [Bu cevâb, üstadın bürosu tarafından 17/09/1408 hicrî tarihinde 2/2823 no'su ile
yayınlanmıştır.]
27
Mü'minûn Sûresi, 88. âyet
28
Nûr Sûresi, 61. âyet
29
Mü'minûn Sûresi, 6. âyet
30
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ّ ٰ َ َ َ #&ٖ اﻟ َ ُ ُ اﻟﱠ8َ ْ ََ َ َء اF"
etmiştir: "'[ ً َ3=ِ ْ ُ َ ﷲ ُ ﻟ ا اﻟ ﱡ8ُ? ْHُ? )َ َو/Ve Allah'ın sizin için o kıyâm kıldığı mâllarınızı
sefihlere vermeyin.]' Allah ( ! () ) buyuruyor ki: Mâlına ve Allah'ın sana verdiğine ve senin için
temin ettiği geçime dayanıp da onu hanımına ve oğullarına verme. Yoksa sonra onların eline bakar
durursun. Ve lâkin sen, mâlını tut ve onu güzel kullan. Onların giyimi, rızkı ve geçimi husûsunda
kendilerine infâk eden kişi sen ol." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 35. sayfa (2235.)]
31
Nisâ Sûresi, 5. âyet
11
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
( $ &'') )( ! وnın mülkü, umûmî şâmil bir mülktür; mülkü mutlaktır. Allah ( ! ()
$ &')و, mülkünde dilediğini yapar; yaptığından suâl olunmaz ama mahlûkat suâle
tâbidir.
Üçüncüsü: Tedbîr. Allah (+, و- ), tedbîrde tektir. O (+, و- ): 'Dikkat edin,
halk etme ve emir O'nundur. Tebârekedir âlemlerin Rabbi Allah.'32 âyetinde
buyurduğu üzere mahlûkatı idâre eder, semâları ve arzı tedbîr eder. Bu tedbîr,
şâmil bir tedbîr olup Allah'ın dûnunda kimse bu tedbîre müdâhale de edemez,
muârız da olamaz. Bazı mahlûkata verilen tedbîr ise dar, sınırlı ve mutlak olmayan
mukayyed bir tedbîrdir. Örneğin insânın mâllarını, çocuklarını, hizmetçilerini
vesâire tedbîr etmesi gibi. İşte böylece, 'Rubûbiyet Tevhîdi: Allah'ın yaratma, mülk
ve tedbîr ile birlenmesidir' şeklindeki kavlimizin sıhhatinin doğruluğu zâhir
olmuştur.
2. Nevî: Ulûhiyet Tevhîdi: 'O, Allah ( $ &'') )( ! وnın ibâdet ile birlenmesidir.' Bu
tevhîde binâen insân, Allah ile beraber herhangi bir kimseyi ittihaz edinip de o
kimseye ibâdet etmez; Allah'a ibâdet ettiği gibi başka bir kimseye/şeye ibâdet
etmez.
Tevhîdin bu nevî, Nebî ( و ﷲ )'in kendileri ile kıtâl ettiği; kanlarını,
mâllarını, toprak ve yurtlarını mübâh kıldığı; kadınlarını ve zürriyetlerini esîr aldığı
müşriklerin dalâlete düştüğü türdür. Resûller, ulûhiyet tevhîdi ile ba's edilmiş;
kitâblar, ulûhiyet tevhîdi ve ikisiyle -rubûbiyet tevhîdi ve isim ve sıfât tevhîdiyle-
beraber inzâl edilmitştir. Lâkin Resûller, kavimleri ile en çok bu nevî tevhîd
-ulûhiyet tevhîdi- üzere mücâdele etmişlerdir. Şöyle ki ulûhiyet tevhîdine binâen
insân ibâdeti hiçbir şekilde Allah ( $ &'') )( ! وnın gayrına -ne mukarreb bir
meleğe, ne irsâl olunmuş bir resûle, ne sâlih bir velîye, ve ne de yaratılmışlardan
herhangi birine- sarf etmez. Çünkü ibâdet, ancak Allah (+, و- ) için yapılırsa sahîh
olur. Ulûhiyet tevhîdini ihlâl eden kimse, -rubûbiyet tevhîdi ile isim ve sıfât
tevhîdini ikrâr etse bile- müşriktir, kâfirdir.
Şayet bir adam, Allah ( $ &'') )( ! وnın yaratıcı olduğuna, mâlik olduğuna, tüm
işleri idâre edici olduğuna, O'nun hakk ettiği isim ve sıfâtların sâhibi olduğuna
îmân etse ama Allah ile beraber başkasına ibâdet etse, o kimsenin rubûbiyet
tevhîdini ve isim ve sıfât tevhîdini ikrâr etmesi kendisine bir fayda sağlamaz.
32
A'râf Sûresi, 54. âyet
12
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah (+, و- )'nin Kitâbı'nı okuyan herkes bilir ki, Nebî ( و ﷲ )'in
kendileri ile kıtâl ettiği; kanlarını ve mâllarını helal kıldığı; kadınlarını ve
zürriyetlerini esir aldığı; topraklarını ganîmet olarak aldığı müşrikler, şübheye
düşmeksizin tek Allah ( $ &'') )( ! وnın yaratan Rabb olduğunu ikrâr ediyorlardı.
Ama onlar, Allah ile beraber gayrına ibâdet ettiler de bu nedenle kanları ve mâlları
mübâh kılınan müşrikler hâline geldiler.
3. Nevî: İsim ve Sıfât Tevhîdi: 'O, Allah ( $ &'') )( ! وnın, Kitâb'ında veya Resûlu
( و ﷲ )'in lisânı üzere Kendisini tesmiye ettiği isimlerle ve Kendisini
vasfettiği sıfâtlarla birlenmesidir. Bu, Allah ( $ &'') )( ! وnın isbât ettiği husûsları,
tahrîften gayrı ve ta'tîlsiz/inkâr etmeksizin ve keyfiyetlendirmeden] ve temsîlsiz
(mahlûkata benzetmeksizi)n isbât etmek sûreti ile olur.'
Şübhe yok ki, Allah'ın Kendisini tesmiye ettiği isimlere ve Kendisini vasfettiği
sıfâtlara, mecâz vechi üzere değil de hakîkat vechi üzere îmân etmek
gerekmektedir. Fakat bu îmân, tekyîfsiz ve temsîlsiz olmalıdır. Tevhîdin bu nevî,
bu ümmetten, İslâm'a mensup olan ehl-i kıbleden bazı tâifelerin çeşitli vecihler
üzere dalâlete düştüğü türdür:
33
Mâide Sûresi, 72. âyet
13
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve yahûdiler dediler ki: 'Allah'ın eli bağlıdır.' Kendi elleri bağlandı ve
dediklerinden dolayı lânetlendiler. Bilakis O'nun iki eli açıktır, dilediği gibi
infâk eder.'34
Bu âyette Allah ( $ &') )( ! و: 'Bilakis O'nun iki eli açıktır' buyurmakta ve
Kendisi için '6 )$ا/bast' ile vasfedilmiş '[َُاهDَ-/O'nun iki el]'ni isbât etmektedir.
'6 )$ا/bast', geniş bağış/lütuf anlamına gelmektedir. Bize vâcib olan: Allah ( ! ()
$ &'')وnın, bağış ve nimetler ile bast olunmuş/yayılmış iki elinin olduğuna îmân
etmektir. Fakat bize vâcib olan, Allah ( $ &'') )( ! وnın bu iki eline keyfiyet biçen
kalbî bir tasavvura kalkışmamak, tekyîf içeren lisânî bir kelâma yer vermemek ve
bu iki eli mahlûkâtın ellerine temsîl etmemektir/benzetmemektir. Çünkü Allah
( $ &' ) )( ! وşöyle buyurmaktadır:
34
Mâide Sûresi, 64. âyet
Şûrâ Sûresi, 11. âyet. Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٌءKْ َ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ َ 3َﻟ/O'nun misli
35
14
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'De ki: 'Rabbim ancak fuhşiyyâtı, onlardan zâhir olanı ve bâtın olanı ve
günâhı ve haksızlıkla bağyi ve hakkında bir sultân inzâl etmediğini Allah'a
şirk koşmayı36 ve ilmetmediğinizi Allah üzere söylemenizi harâm
etmiştir.'(33)37
'Ve senin için hakkında ilim olmayanın peşine düşme. Muhakkak ki kulak
ve göz ve gönül, işte onlar hepsi, ondan mes'ûl olacaktır.'38
Sıfâtlar hakkında ikinci bir örnek verelim: Örneğimiz, Allah ( $ &'') )( ! وnın
'Arşının üzerine istivâ etmesi' husûsu hakkında olacaktır. Şübhesiz ki Allah ( ! ()
$ &')و, Kitâb'ının yedi yerinde,41 hepsinde de: '[ٰ ى8َ&.ْ ا/istivâ buyurmuştur]' ve:
ِ ْ َ ا ْﻟ#َ َ /arş üzerine]' lafızlarını kavlederek kendi Nefsi için: '[ ش
'[ش ِ ْ َ ا ْﻟ#َ َ
ٰ ى8َ&.
ْ ا/Arş üzerine istivâ buyurmuştur]' ifâdesini isbât etmiştir.
15
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
tüm ekvânın üstüne olan umûmî uluvvun gayrıdır. Bu uluvv, Allah ( $ &') )( ! و
için hakîkat vechi üzere sâbittir. O (+, و- ), arşının üzerine, Kendisine yaraşır bir
hâlde uluvv etmiştir.
Fakat O (+, و- )'nin uluvvu, insânın yatağın üstüne çıkması gibi değildir; insânın
hayvanların üstüne binmesi gibi değildir; insânın gemiye çıkıp binmesi gibi
değildir. Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle buyurmaktadır:
'Ve O ki, çiftlerin hepsini halk etmiş ve sizin için bindiğiniz gemiler ve
davarlardan var etmiştir; Sırtları üzerine istivâ etmeniz için. Sonra üzerine
istivâ ettiğinizde Rabbinizin nîmetini zikredin ve deyin ki: 'Subhândır O ki,
bize bunları musahhar etti. Ve (yoksa) biz ona güç yetirenler olmazdık;' 'Ve
muhakkak ki biz, Rabbimize elbette döneceğiz.''43
Mahlûkun bir şeyin üstüne istivâ etmesi, Allah ( $ &'') )( ! وnın arşının üzerine
istivâ etmesine benzetilemez. Çünkü Allah'ın misli gibi bir şey yoktur.
Şübhesiz ki Kur'ân-ı Kerîm, Arab lügâtı ile nâzil olmuştur. Nitekim Allah ( ! ()
$ &')و, bu husûsa atfen şöyle buyurmaktadır:
Arab lügâtında 'istevâ alâ kezâ (şunun üstüne istivâ etti)' sîgasının muktezâsı:
'uluvv/yükselme' ve 'istikrâr/karar kılma'dır. Bilakis 'uluvv ve istikrâr" anlamı,
'istevâ alâ kezâ' sîgasının lafzına mutâbık olan mânâdır. '[ٰ ى8َ&. ِ ْ َ ا ْﻟ#َ َ /Arş
ْ ش ا
üzerine istivâ buyurmuştur]' kelâmının manâsı, yani: "Arşının üzerine, celâl ve
azametine lâyık olan hâs bir uluvv ile yükselmiştir' demektir. Eğer: '[ٰ ى8َ&. ْ ا/İstivâ
buyurmuştur]' kelimesi, 'istîla etmiştir' şeklinde tefsîr edilirse, kelâm
mevzîlerinden tahrîf edilmiş olur. Çünkü '[ٰ ى8َ&.
ْ ا/İstivâ buyurmuştur]' kelimesini
43
Zuhruf Sûresi, 12.-14. âyetler
44
Zuhruf Sûresi, 3. âyet
16
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra şu da var ki, şübhesiz ki selef ve onlara ihsân ile tâbi olanlar, bu mânâ
üzere icmâ hâlindedirler. Çünkü 'istivâ' kelimesinin tefsîri husûsunda, seleften ve
tâbiînden, bu mânâya (yani 'uluvv' mânâsına) muhâlif tek bir harf bile gelmemiştir.
Lafız Kur'ân'da ve Sünnet'te geldiği ve seleften de bu lafzın zâhirine muhâlif tefsîri
vârid olmadığı zaman, aslolan şudur ki selef, lafzı zâhiri üzere bâki bırakmış ve
lafzın delâlet ettiği mânâya itikâd etmişlerdir.
'[ٰ ى8َ&.
ْ ا/İstivâ buyurmuştur]' kelimesini 'istîlâ etmiştir' şeklinde tefsîr edenleri
ilzâm eden bâtıl netîceler ise şunlardır:
Birincisi: Böyle bâtıl bir tefsîre göre, semâlar ve arz yaratılmazdan önce arşın
Allah ( $ &'') )( ! وnın mülkü olmaması gerekirdi. Çünkü Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle
buyurmaktadır:
'Muhakkak ki Rabbiniz Allah, O ki, semâları ve arzı altı günde halk etmiş,
sonra arş üzerine istivâ buyurmuştur.45 Geceyi, kendisini durmadan
kovalayan gündüze örter. Ve güneş ve ay ve yıldızlar O'nun emrine
musahhardır. Dikkat edin, halk etme ve emir O'nundur. Tebârekedir
âlemlerin Rabbi Allah.'46
17
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Velhâsıl kelâm, tevhîdin bu nevînde (isim ve sıfât tevhîdinde) bize vâcib olan,
Allah'ın kendi Nefsi için isbât ettiği husûsları ve Resûlu ( و ﷲ )'in Allah
(+, و- ) için isbât buyurmuş olduğu husûsları, hakîkat vechi üzere, 'tahrîfsiz,
ta'tîlsiz, tekyîfsiz ve temsîlsiz' isbât etmemizdir.
18
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
KUR'ÂN MEÂLİ
VE
ÂLİMLERDEN BEYÂNÂT
19
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
20
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rahmân'dır, Rahîm'dir.(3)
47
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ﷲ/Allah]' Rabb ( $ &'')') رك وnın özel ismidir. Denir ki:
'Muhakkak ki o, ism-i âzâmdır. Çünkü bu isim diğer tüm sıfâtların vasıflarını içinde
barındırmaktadır.'" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Fâtiha Sûresi, 1. âyetin tefsîrinde]
48
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[اﻟ ب/Rabb]' O, mâlik ve tasarrufta bulunan demektir.
Ve lügatta seyyid ve ıslâh etmek için tasarrufta bulunan kimse için ıtlâk edilir. Ve bütün bunlar Allah
Teâlâ hakkında sahihtir. '[اﻟ ب/Rabb]' Allah'tan başkası için kullanılamaz, bilakis izâfet edilir.
(Mesela) evin sahibi için 'Rabbu'd-Dâr' denilir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Fâtiha Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
49
.Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[%ِ -Dّ ٖ ِم اﻟ8ْ َ-/Dîn Günü]' ile murâd edilen Kıyâmet
Günü'dür. Ve mânası: Hesâb Günü ve Cezâ Günü'dür." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 37. sayfa]
ْ َ6/İstiâne dileriz]' Yani: Yardım dileriz. Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رder ki: "'[ Dُ 0ُ ْ َ6 ﱠ َك-ِا
50
.'[ ُ%3 ٖ َ&"
ْ َ6 ﱠ َك-ِ َوا/Yalnız Sana ibâdet ederiz ve yalnız Senden istiâne dileriz.]' Burada ibâdetin Allah'a
ُ%3 ٖ َ&"
hâlis kılınması ve O'ndan istiâne/yardım dilenmesi ve mü'minlerin Allah ( $ &'') )( ! وdan başkasına
ibâdet etmedikleri ve Allah ( $ &'') )( ! وdan başkasından istiâne dilemedikleri husûsu vardır. Öyleyse
kim, Allah ( $ &'') )( ! وdan başka mahlûkâttan birine duâ eder veya onlardan -kabir ehlinden veya
başkalarından- istiâne/yardım dilerse, O ( $ &'') )( ! وnın: '[ ُ%3 ٖ َ &" ْ َ6 ﱠ َك- َو ِاDُ ُ0ْ َ6 ﱠ َك- ِا/Yalnız Sana ibâdet
ederiz ve yalnız Senden istiâne dileriz]' kavlinin gereğini yerine getirmemiştir." [Ebu'l-Abbâs
Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Câmiu'r-Resâil, 2. cilt, 56. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رdedi ki: "Kul: '[ُDُ0ْ َ6 ﱠ َك-ِا/Yalnız Sana ibâdet ederiz]'i iki azîm asıl
olmadan gerçekleştirmiş olmaz. Birincisi: Resûl ( و ﷲ )'e ittibâ etmek. Ve ikincisi: İbâdet
edilen (Rabb)e karşı ihlâslı olmak." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim
el-Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, 104. sayfa]
51
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
21
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Selef, '[ َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' ve ehlini
Ebu Bekir, Ömer ve Allah Resûlu ( و ﷲ )'in ashâbı ( ﷲ )رolarak tefsîr etmiştir.
'[َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' tıpkı tefsîr ettikleri gibidir. Nitekim o '[ط َ َا1
ﱢ/Sırât]' onların
üzerinde oldukları yoldu. Aynı şekilde Nebîleri ( و ﷲ )'in yoluydu." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, 1. cilt, 94. sayfa]
52
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Âdiyy bin Hâtim ( ﷲ ')رtan Nebî ( و ﷲ )'in şöyle
buyurduğunu tahrîc etmiştir: "Yahûdilerin üzerlerine gazab edilmiştir ve nasârâ (da) dalâlete
düşenlerdir." [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî (2954.); Şeyh el-Elbânî
'Sahîhu Sünen-i Tirmizî'de hadis için: 'Sahîhtir' demiştir.]
53
Yine İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Vâil bin Hucr ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî
( و ﷲ )'i: '[ َ%3ّ^ ٖﻟ ُ Rْ َ ِ ا ْﻟ3ْ ]َ /Üzerlerine gazab edilenlerin değil ve ne (de)
ِ ْ َو َ) اﻟ ﱠ3ْ َ َ ِب8^
dalâlettekilerin]' (âyetini) kıraat ederken işittim, bunun üzerine: '[%3 ا/Âmîn]' derdi ve onunla sesini
uzatırdı." [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî (248.); Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu
Sünen-i Tirmizî'de eser için: 'Sahîhtir' demiştir.]
İmâm Tirmizî ( ﷲ#. )رbu eseri naklettikten sonra demiştir ki: "Nebî ( و ﷲ )'in ashâbı ve
tâbiinden ve onların ardındakilerden pek çok ilim ehlinin kavli şöyledir: Erkeklerin (namazda
Fâtiha'dan sonra) 'Âmin' derken seslerini yükseltmeleri ve onu gizlimeyecekleri görüşündelerdir.
Şâfii ve Ahmed ve İshâk ( ﷲ#.')رın kavilleri (de) böyledir."
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Atâ ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'Âmîn' bir duâdır. İbn Zubeyr
(# ﷲ )رve arkasındakiler (namazda Fâtiha'dan sonra): 'Âmin' derdi, hatta (Âmîn sesinden)
mescid inlerdi.'" [Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu's-Salât, 'İmâmın 'Âmîn'i
Açıktan Söylemesi Bâbı'nda (111. bâb)]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Fâtiha'yı kıraat edenin: 'Âmin' demesi müstehâbtır ve
mânâsı: 'Allah'ım icâbet et' demektir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Fâtiha Sûresi tefsîrinde]
22
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlar ki sana inzâl edilene ve senden önce inzâl edilene îmân ederler. Ve
Âhiret'e onlar yakîn ederler.(4)59
54
Bu âyet Âl-i İmrân Sûresi'nin 1. âyeti, Ankebût Sûresi'nin 1. âyeti, Rûm Sûresi'nin 1. âyeti,
Lukmân Sûresi'nin 1. âyeti ve Secde Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
Bakara ve diğer bır kısım sûrelerin başındaki 'Hurûf-u Mukattâ/Kesik Harfler' hakkında İmâm Beğavî
( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Şâbî ve bir cemaat demiştir ki: ''[ $ا/Elif, Lâm, Mîm]' ve sûre başlarındaki
sâir hece harfleri, mânâlarını sadece Allahu ( $ &')'nın ilmettiği müteşâbih âyetlerdendir ve bu harfler
Kur'ân-ı Kerîm'in sırrıdır. Biz, onların zâhirine îmân eder, onların içerisindeki ilmi ise Allahu ( $ &')'ya
havâle ederiz. Bu harflerin zikredilmesindeki gaye, bizden onlara îmân edilmesinin taleb
edilmesidir.'" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt,
58. sayfa]
ُ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb]' Bu, Kur'ân'dır." [Ebu'l-Muzaffer
55
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "[ب
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 42. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3@ ْﻟ ُ & ٖﱠ/Muttakîler]' (Yani) şirkten o vikâye edenler/sakınanlar."
56
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 120. sayfa]
57
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ِ 3ْ Rَ ا ْﻟ/Gayb]' Cennet ve ateş ve öldükten sonra ba's edilme ve Kıyâmet Günü'ne îmân etmektir. Ve
"'[_
bunların tümü gaybtır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 99. sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[َ ة8 ٰ Q
58
نَ اﻟ ﱠ8 ُ 3@ٖ ُ- َو/Ve namazı ikâme ederler]' Yani: Farz
namazları (ikâme ederler). Onlar o namazları, Allah Resûlu ( و ﷲ ) her namazı nasıl ikâme
etmiş ise onun sünneti üzere ifâ ederler. '[ َن8ُ@Fِ ْ ُ- ْ ُ َو ِ ﱠ َر َز ْ= َ ھ/Ve kendilerini rızıklandırdığımızdan
infâk ederler.]' Farz kılınmış zekâtı da yine sünneti üzere (infâk ederler)." [Ebî Abdİllah Muhammed
ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 120.-121. sayfalar]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[bَ 3ْ َ َل اِﻟWِ 6ْ ُنَ *ِ َ ا8ُ ِ ْHُ- َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve onlar ki, sana inzâl edilene îmân
59
ederler]' Yani: Kur'ân'a. '[bَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ َلWِ 6ْ ُ َو َ ا/Ve senden önce inzâl edilene]' (Tahrîf edilmemiş) Tevrât'a
ve İncîl'e ve Enbiyâ (م/ $ة و ا/8$ا )'a inzâl edilen sâir kitâblara. '[ َ ِةAِ )ٰ ْ *ِ َو/Ve Âhiret'e]' Yani:
Âhiret diyârına. '[ َن8ُ =ِ 8ُ- ْ ُھ/Onlar yakîn ederler]' Yani: (Âhiret'in) gerçekleşeceği konusunda yakîn
ederler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 63.
sayfa]
23
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte onlar Rabblerinden bir hidâyet üzeredir. Ve işte onlar, onlardır felâh
bulanlar.(5)60
Lukmân Sûresi'nin 5. âyeti ile aynıdır. İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "[ ْ ِ ْ َر*ﱢ% ِ ًىDُ ھ# ٰ َ bَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte
60
onlar Rabblerinden bir hidâyet üzeredir.]' Yani: (İşte onlar) Allahu ( $ &')'dan bir nûr ve bir beyân
ٰ َوا/Ve işte onlar, onlardır felâh bulanlar.]' Yani: Dünyâ ve
ve bir basîret üzeredir. '[ َن8ُTِ Fْ ُ ْ ھُ ُ اﻟbَ cِ ُوﻟ
Âhiret'te (onlardır felâh bulanlar)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
24
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve insânlardan kimi der ki: 'Allah'a ve Âhiret Günü'ne îmân ettik.' Ve onlar
îmân etmişlerden değildir.(8)
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ُ واF7َ َ%-5ٖ اِنﱠ اﻟﱠ/Muhakkak ki o küfredenler]' Yani: Hakkı
61
örtenler ve onu gizleyenler." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Bakara Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َن8ُ ِ ْHُ- )َ ْ ِرْ ُھ5ْ ُ? ْ َ رْ ?َ ُ ْ اَ ْم ﻟ5َ 6ْ َ ِ ْ َءا3ْ َ َ ا ٌء8َ .
62
َ /Üzerlerine
müsâvîdir -onları inzâr ettin veya onları inzâr etmedin mi- îmân etmezler]' Senden, ister onları
inzâr etme ister inzâr etmeyi terk etmek sâdır olsun fark etmez, onlar için birdir. Çünkü onlar, îmân
etmezler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 1. cilt, 256. sayfa]
63
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رder ki: "Bu hükmün, kâfirlerin hepsini kapsamadığı mâlûmdur.
Bilakis, resûllere îmân eden ve onları tasdîk edenlerin ekserîsi önceden kâfir idiler. Bu da, onların
kalblerinin ve işitmelerinin mühürlenmediğine delâlet eder. Hâl böyleyken bu âyetler, kâfirlerden bâzı
kavimlere has bir durumdur. Allah ( $ &' ) )( ! وbununla onlara, onlar daha dünyâda iken âcilen cezâ
vermiştir. Nitekim Allah, onların bâzılarını maymuna ve domuza tebdîl ederek, bâzılarını ise gözlerini
âmâ ederek cezâlandırmıştır. Allah ( $ &') )( ! و, onlardan kimisinin de kalbini âmâ etmiştir. Allah
( $ &' ) )( ! وonları bazen, dâima sürüp giden bir cezâ vermek sûretiyle dalâlet ile cezâlandırmış;
bazen de kulunu bir vakte kadar cezâlandırmış, sonra onu afvetmiş ve hidâyete erdirmiştir. O ( $/ ,
+,) yine azâb ile de aynı bu şekilde cezâlandırır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr
ibn Kayyim el-Cevziyye, Şifâu'l-Alîl fi Mesâili'-Kadâ ve'l-Kader, 91.-92. sayfalar]
64
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[َ ﷲ ّ ٰ َن8ُ ِد,َ ُ-/Allah'ı aldat(maya çalış)ırlar]' Âlimlerimizin
dediğine göre mânâsı: 'Onlar kendilerince ve kendi zannları üzere O'nu aldatmaya çalışırlar.'
şeklindedir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Bakara
Sûresi, 9. âyetin tefsîrinde]
65
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ٌ َ َض/Maraz]' İslâm hakkında onların içine düşen şekktir/kuşkudur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 1. cilt, 280.-281. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ِ ْا)َرْ ض#ِ$ ُواD" ِ Fْ ُ? )َ ْ ُ َ َ ﻟ3=ٖ َواِ َذا/Ve onlara:
66
25
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlara: 'İnsânların îmân ettikleri gibi îmân edin.' denildiğinde, derler ki:
'Sefihlerin îmân ettiği gibi mi îmân edelim?'67 Dikkat edin! Muhakkak ki
onlar, onlardır sefihler. Ve lâkin ilmetmezler.(13)
Allah onlar ile istihzâ eder ve tuğyânları69 içinde onlara müddet verir,
bocalarlar.(15)
İşte onlar, dalâleti hidâyet ile o satın alanlardır. Fakat ticâretleri kazanç
sağlamamış ve hidâyet bulanlar olamamışlardır.(16)
şiddetli fesâdtır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 1. cilt, 49. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ 3=ٖ َواِ َذا/Ve onlara denildiğinde]' Münâfıklara (denildiğinde).
67
26
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O ki, arzı sizin için bir döşek ve semâyı binâ kılmıştır. Ve semâdan bir su inzâl
etmiş, böylece onunla semerelerden sizin için bir rızık ihrâc etmiştir. O hâlde
Allah için denkler kılmayın. Ve siz ilmediyorsunuz.(22)74
içerisine âmâ olarak terkedilir." [Ebu'l-Fadl Celâleddîn bin Muhammed bin Ebî Bekr es-Suyûtî, ed-
Durru'l-Mensûr fi't-Tefsîr bi'l-Me'sûr, Bakara Sûresi, 17. âyetin tefsîrinde]
ٌ ْ ُ ٌ ْ ُ* ﱞ1
71
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[K ُ /Sağırdırlar, dilsizdirler, âmâdırlar]' Hidâyete
sağırdırlar, böylece işitmezler. Ona dilsizdirler, böylece hakkında konuşmazlar. Ona kördürler,
böylece onu görmezler. '[ َن8ُ ِ ْ َ- )َ ْ ُ َ$/Artık onlar rücû etmezler]' Yani: Nifâklarından tevbe
etmezler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt,
125. sayfa]
72
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "[ i ٌ 3Tٖ ُ ُﷲ ّ ٰ تِ َو8ْ َ َر ا ْﻟ5َ 2َ < َ اﻟ ﱠ% ِ ْ ِ 6ِ ٰا َذا#$ٖ ْ ُ َ *ِ 1
ِ ِ ا8َ Q َ َنَ ا8ُ َ ْkَ-
ْ
َ%- ٖ $ِ َ ِ* ﻟ/Yıldırımlardan ölüm korkusuyla, parmaklarını kulaklarının içine koyarlar. Ve Allah,
kâfirlere Muhît'tir.]' Yani: Onların korkuları kendilerine bir fayda vermez. Çünkü Allah, kudreti ile
Muhît'tir/ihâta edendir. Ve onlar, (Allah'ın) meşiyyeti/dilemesi ve irâdesi altındadır." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 19. âyetin tefsîrinde]
ُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey insânlar, Rabbinize ibâdet edin]'
73
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ُ ُ ُوا َر* ﱠDُ0 ْ س ا
Yani: O'na bir şeyi şirk koşmayın." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 127. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ&6ْ ََوا
74
َن8ُ َ ْ َ?/Ve siz ilmediyorsunuz.]' Yani: Allah'ın sizi halk ettiğini, semâlar ve arzı (da) halk ettiğini
ilmediyor, sonra O'na denkler kılıyorsunuz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 1. cilt, 370. sayfa]
75
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ /Allah'ın dûnundan]' Yani: Allah'tan başkasından.
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 82. sayfa]
27
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َ َ ِنْ ﻟ$
76
ا8ُ َ Fْ َ? ْ%َا َوﻟ8ُ َ Fْ َ?/Fakat fiil edemezseniz ve asla fiil edemeyeceksiniz]' Yani buna kudretiniz
yetmeyecek ve ona takât getiremeyeceksiniz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 1. cilt, 379. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ا اﻟ ﱠ َر8ُ@َ ?ﱠ$/Bu durumda ateşten vikâye edin]' Yani: Bu
77
durumda îmân edin ve îmân ile ateşten vikâye edin/sakının." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 73. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ ََوﻟ
78
ٌ ﱠ َةU َ ُ ٌ َ اَزْ َواج3$ٖ /Ve kendileri için orada mutahhar zevceler vardır.]' Günâh ve ezâdan (mutahhar
zevceler vardır)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 1. cilt, 396. sayfa]
79
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً ا3Mَٖ 7 Lٖ *ِ ^ ﱡ ِ ُ- /Onunla çoğunu dalâlete düşürür]'
Yani: Bunu murâd etmiştir. Dalâlete düşürmek: Hakktan bâtıla çevirmektir. '[ ً ا3Mَٖ 7 Lٖ *ِ ىDْٖ َ- َو/Ve onunla
çoğuna hidâyet eder]' Yani: Onunla çoğunu irşâd eder/doğru yola iletir. '[ َ%3@ٖ . ِ َF اِ ﱠ) ا ْﻟLٖ ِ* ^ ﱡ
ِ ُ- َ َو/Ve
onunla fâsıklardan başkasını dalâlete düşürmez.]' Yani: Kâfirlerden (başkasını dalâlete düşürmez).
Fısk: Rabbe itaatten çıkmaktır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 61. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ%-5ٖ اَﻟﱠ
80
Lٖ ِ= َM3 ٖ Dِ ْ َ* ْ% ِ ِﷲ ّ ٰ َDْ َ َن8ُ^ُ@ْ َ-/Onlar ki, Allah'ın ahdini, mîsâkının ardından bozarlar.]' Bu mîsâkı
bozmaktan sakının! Çünkü Allah, o mîsâkı bozmayı kerih görmüş ve bu hususta tehdit etmiş ve bu
konuda Kur'ân'ın çeşitli âyetlerinde hüccet, vaaz ve nasîhat takdîm etmiştir. Muhakkak ki biz, Allah'ın
başka bir günâh hakkında, mîsâkı bozma husûsunda yaptığı gibi bir tehdit buyurduğunu ettiğini
bilmiyoruz. Kim Allah'ın ahdini ve mîsâkını gönülden alırsa, artık onu Allah için hakkıyla îfa etsin.
'[َ 1 َ 8ُ- ْ ا َنLٖ *ِ ُ ﷲّ ٰ َ َ َنَ َ ا8ُ U
َ @ْ َ- َو/Ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiğini keserler.]' VAllahi, Allah'ın
birleştirilmesini emrettiği şey, sılâ-i rahmin ve akrabalığın bitirilmesi ile kesilmiştir." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 1. cilt, 414. ve 416. sayfalar]
28
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, arzdakileri cemîân sizin için halk etmiştir. Sonra semâya istivâ etmiş,
böylece onları yedi semâvât olarak tesviye etmiştir. Ve O, her şeye
Âlîm'dir.(29)82
Ve hani Rabbin meleklere buyurmuştu ki: 'Muhakkak ki Ben, arzda bir halîfe
yaratacağım.' Dediler ki: 'Orada fesâd çıkaracak ve kanlar dökecek kimse mi
orada yaratacaksın? Ve biz, hamd ile Seni tesbîh ediyoruz ve Seni takdîs
ediyoruz.' Buyurdu ki: 'Muhakkak ki Ben, ilmetmediğinizi ilmederim.'(30)
Ve Âdem'e isimlerin hepsini tâlim etmiş, sonra onları melekler üzerine arz
etmiş ve buyurmuştur ki: 'Bana, bunları isimleri ile bildirin, eğer sâdıklar
iseniz.'(31)
Dediler ki: 'Subhânsın, 83 bize tâlim ettiğinden başka bizim için bir ilim yoktur.
Muhakkak ki Sen, Sensin Alîm, Hakîm.'(32)84
Buyurdu ki: 'Ey Âdem, isimleri ile onlara bildir.' Bunun üzerine isimleri ile
onlara bildirdiğinde, buyurdu ki: 'Size buyurmadım mı, muhakkak ki Ben,
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً?ا8َ ْ َ ْ&ُ ْ ا7ُ َو/Ve ölüler idiniz]' Yani: Babalarınızın
81
sulbünde/belinde nutfeler idiniz. '[ ْ 7ُ َ3 ْ2َ َ$/Bunun üzerine size hayât vermiştir]' Yani: Sizi
halketmiştir. '[ ْ ُ ُ&3 ٖ ُ- ُ ﱠY/Sonra sizi öldürecek]' Eceliniz nihâyete erdiğinde (sizi öldürecek). '[ ُ ﱠY
ْ ُ 33ٖ ْTُ-/Sonra size hayât verecek]' Ba's için (size hayât verecek). '[ َن8ُ َ ْ ُ? Lِ 3ْ َُ ﱠ ِاﻟY/Sonra O'na rücû
ettirileceksiniz]' Dönüşünüz Allah'adır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 62. sayfa]
اﻟ ﱠ#َٰ ٓ ى اِﻟ8َ&.
82
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[" َٓ ِء ْ ا/Semâya istiva etmiştir]' Yani: Semâya
yönelmiştir. '[اء8&.nا/İstivâ]' Kelimesi burada, kasdetmek ve yönelmek mânâlarını ihtivâ etmektedir.
Çünkü bu kelime ''[#إﻟ/ilâ]' harfi cerri ile müteaddî/geçişli kılınmıştır. '[ ﱠ%ُ -8ّ ٰ " َ َ$/Böylece onları tesviye
etti]' Böylece onları (semâları), yedi semâ halinde halk etmiştir. '[اﻟ" ء/Semâ]' kelimesi burada cins
isimdir. '[ٌ 3 ٖ َ ٍءKْ َ ِ* ُ ﱢ8َ َو ُھ/Ve O, her şeye Âlîm'dir.]' Yani: İlmi, halk ettiği her şeyi kuşatmıştır."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 29. âyetin
tefsîrinde]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[bَ َ6 Tَْ 0.
83
ُ /Subhânsın]' Seni tenzîh ederiz." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 80. sayfa]
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رdiyor ki: "'[ُ 3 ٖ َ ا ْﻟ/Alîm]' Geniş ve her şeyi ihâta eden/kuşatan ilim sâhibi.
84
O, hem cümleten hem de tafsîlî olarak, hem kendi fiillerini hem de mahlukâtının fiillerini ilmedendir.
'[ُ 3 ٖ Tَ ا ْﻟ/Hakîm]' Yani: Hikmet ve hüküm sâhibi. Nitekim '[ ُ 3 ٖ Tَ ا ْﻟ/Hakîm]' Hüküm ve hikmetten
türemiştir. Bu iki isim, Allah (+, و- )'nin isimlerindendir: '[ُ 3 ٖ َ ا ْﻟ/Alîm]' ve '[ُ 3 ٖ Tَ ا ْﻟ/Hakîm]'"
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 120.-121. sayfalar]
29
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Buyurduk ki: 'Oradan cemîân inin. Artık Benden bir hidâyet88 size gelir de
kim hidâyetime tâbi olursa, bu durumda üzerlerine bir korku yoktur ve onlar
hüzünlenmezler.'(38)
85
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir isnâd ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir
ki: "'[ َ%- ٖ $ِ َ َْ اﻟ% ِ َ ن7َ َو/Ve kâfirlerden olmuştu]' Yani: Âsîlerden (olmuştu)." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 140. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[#?َ َ@ﱠ/Telakkî etti]' Mânâsı: Kabûl etti ve aldı." [Ebî
86
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 135. sayfa]
87
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رdedi ki: "'[اب ُ 8اﻟ&ﱠ ﱠ/Tevvâb]' Tevbe etme fiilinin mübalağalı sîgasıdır. Bu ise
tevbe edenlerin çokluğu ve aynı şekilde Allah'ın tevbeleri kabul edişinin çokluğundandır. Bundan
dolayı Allah ( $ &' ) )( ! وkendi nefsini '[اب ُ 8اﻟ&ﱠ ﱠ/Tevvâb]' olarak isimlendirmiştir. '[ُ 32اﻟ ٖﱠ/Rahîm]'
Yani: Kullarından dilediğine vâsıl olan geniş rahmet sâhibi." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 134. sayfa]
88
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir isnâd ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رnin şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ًىD ُھ/Hidâyet]' Enbiyâ ve resûller ve beyândır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 1. cilt, 144. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve o küfredenler]' Yani: İnkâr edenler. '[ َ ?ِ َ- ٰ *ِ ا8ُ*5َ ﱠ7 َو/Ve
89
âyetlerimizi tekzîb edenler]' Kur'ân'ı (tekzîb edenler). '[ب اﻟ ﱠ ِر ٰ ا/İşte onlar ateş ashâbıdır]'
ُ Tَ ْ1َ اbَ cِ ُوﻟ
Kıyâmet Günü (onlar ateş ashâbıdır). '[ َُونDِ ﻟAَ َ 3$ٖ ْ ُھ/Onlar orada muhalledlerdir]' Onlar oradan
çıkamazlar ve orada ölmezler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 86. sayfa]
30
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رyine şöyle demiştir: "'[ىDْٖ َ *ِ ا8ُ$ َوا َْو/Ve ahdime vefâ edin]' Yani: Emrime
90
sarılarak (vefâ edin). '[ ْ 7ُ Dِ ْ َ *ِ ُوف ِ ا/Ahdinize vefâ edeyim]' (İtaatinizi) kabul ederek ve sevâb vererek
(vefâ edeyim)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt,
87. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ َ َ َ ِ=ً ﻟD ﱢQ َ ُ ُqْﻟWَ 6ْ َا ِ* َ ا8ُ ِ َو ٰا/Ve beraberinizdekini
91
tasdîk edici olarak inzâl ettiğime îmân edin.]' Beraberinizdeki Tevrât'ı tasdîk edici olarak Kur'ân'da
inzâl ettiğime (îmân edin). Yani: Kur'ân, Tevrât'ta yer alan tevhîd ve Muhammed ( و ﷲ )'in
tanımına dâir husûsları tasdîk edicidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 71. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا8ُ ِ َو ٰا
92
ُْ َ َ َ = ً ِﻟD ﱢQ َ ُ ُq ْﻟWَ 6ْ َ ِ* َ ا/Ve beraberinizdekini tasdîk edici olarak inzâl ettiğimize îmân edin.]'
Kur'ân'ı ancak, beraberinizdeki Tevrât ve İncîl'i tasdîk edici olarak inzâl ettim."
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir isnâd ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[Lٖ ِ* ٍ $ِ 7َ ا اَ ﱠو َل8ُ68ُ َ? )َ َو/Ve ona küfredenlerin evveli olmayın.]' Muhammed ( و ﷲ )'e
küfredenlerin evveli olmayın." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 147. sayfa]
93
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ِ َ ِط0< ِ* ْﻟ ﱠTَ ْا اﻟ8" ُ 0ِ ْ َ? )َ َو/Ve hakkı bâtıl ile giydirmeyin]' Yahûdilik ve nasrâniliği, İslâm ile
karıştırmayın. Muhakkak ki Allah'ın dîni, İslâm'dır. Yahûdilik ve nasrânilik, bid'attır; Allah'tan
değildir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 148. sayfa]
94
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ﱠTَ ا ا ْﻟ8 ُ ُ& ْ َ? َو/Ve hakkı gizlemeyin. Ve siz ilmediyorsunuz.]' Kitâb ehli, yanlarındaki
"'[ َن8ُ َ ْ َ ? ْ ُ&6ْ َ< َوا
Tevrât ve İncil'de yazılı olarak buldukları hâlde Muhammed ( و ﷲ )'i gizlerler." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 1. cilt, 571. sayfa]
95
İmâm Âcurrî ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah Resûlu ( و ﷲ )'in sünnetlerine muârız olan bu
kimseye denir ki: 'Ey câhil! Allah ( $ &' ) )( ! وbuyurmuştur ki: '[َ ة87 ٰﱠWا اﻟ8ُ?ةَ َو ٰا8 ٰ Q ا اﻟ ﱠ8 ُ 3=َٖ َوا/Ve namazı
ikâme edin ve zekâtı verin.]' Sabah namazının iki rekat, öğle namazının dört rekat, ikindi namazının
dört rekat, akşam namazının üç rekat ve yatsı namazının dört rekat olduğunu Allah ( $ &'') )( ! وnın
Kitâbının neresinde buluyorsun? Namazın hükümlerini, vakitlerini, onu geçerlikılan ve onu bozan
hususları sadece Nebî ( و ﷲ )'in sünnetlerinde bulabiliyorsun, değil mi? Zekât da böyledir.
İkiyüz dirhemin zekâtının beş dirhem, yirmi dinarın zekâtının yarım dinar, kırk koyunun zekâtının bir
koyun, beş devenin zekâtının bir koyun olduğunu Allah ( $ &'') )( ! وnın Kitâbının neresinde
buluyorsun? Zekâtın tüm hükümlerini Allah ( $ &'') )( ! وnın Kitâbında mı buluyorsun? Aynı şekilde,
31
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bir nefsin bir nefisden bir şey ödeyemeyeceği bir günden vikâye edin. 102 Ve
ondan bir şefaat kabûl edilmez ve ondan bir bedel alınmaz. Ve onlar nusret
edilmezler.(48)
Allah ( $ &'') )( ! وnın Kitâbında farz kılmış olduğu tüm farzlar hakkındaki hüküm ancak Allah
Resûlu ( و ﷲ )'in sünnetleri ile bilinebilir.'
Müslüman âlimlerin kavli budur. Bundan başkasını söyleyen kimse, İslâm milletinden çıkmış ve
mülhidlerin milletine girmiştir. Hidâyetten sonra dalâlete düşmekten Allah'a istiâze ederiz/sığınırız."
[Ebu Bekr Muhammed bin Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şeriâ, 411.-412. sayfalar]
َ َ&ِ نَ ا ْﻟ8ُ &ْ َ? ْ ُ&6ْ َ َوا/Ve siz Kitâb'ı tilâvet ediyorsunuz.]'
96
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ب
Tevrât'ı (tilâvet ediyorsunuz)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 73. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle demektedir: "'[ِة8 ٰ Q ا ِ* ﻟ ﱠ8ُ 3 ٖ َ&.
97
ِ َواﻟ ﱠ0ْ Q ْ َوا/Ve sabır ve
namaz ile istiâne dileyin.]' İstiâne yardım talebidir. Ve sabra gelince, çoğunluk sabrın, nefsi,
mâsıyyete karşı hapsetmek olduğu görüşündedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 74. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٌ َ ة30َٖ َ ﱠ َ ﻟ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, elbette büyük (yük)tür]' Yani:
98
Namaz(, elbette büyük (yük)tür)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 137. sayfa]
99
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ%3 ٖ ِ ,َ ْ اﻟ#َ َ )اِ ﱠ/Huşû duyanlar üzerine müstesnâ]' Yani: Allahu ( $ &')'nın inzâl ettiğini
tasdîk edenler (üzerine müstesnâ)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 152. sayfa]
100
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َن8 ﱡr ُ َ-/Zannederler]' Yani: Yakîn ederler. Nitekim
zann, bazen şekk mânâsında bazen de yakîn mânâsında olur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 75. sayfa]
101
122. âyet ile aynıdır
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[ ً 8ْ َ- ا8ُ@ َوا?ﱠ/Ve bir günden vikâye edin]'
102
Mânâsı: Kıyâmet Günü'nün azâbından sakının." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 75.-76. sayfalar]
32
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve hani Mûsâ ile kırk gece vaadleşmiştik. Sonra onun ardından buzağıyı (ilâh)
ittihaz ettiniz. 105 Ve siz zâlimler(siniz).(51)
Ve hani Mûsâ kavmine demişti ki: 'Ey kavmim, muhakkak ki siz buzağıyı
(ilâh) ittihaz etmekle nefislerinize zulmettiniz. O halde Bâri'nize107 tevbe edin
de nefislerinizi katledin. Bu sizin için Bâri'niz indinde hayırlıdır. Bunun
üzerine tevbelerinizi kabul etti. Muhakkak ki O, O'dur Tevvâb, Rahîm.'(54)
Ve hani demiştiniz ki: 'Ey Mûsâ, Allah'ı açıkça görmedikçe sana îmân
etmeyeceğiz.' Bunun üzerine yıldırım sizi yakalamıştı. Ve siz nazar edi(p
duru)yordunuz.(55)
103
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ 3rَٖ ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ٌءsَ َ*/Rabbinizden azîm bir belâ]' Yani:
(Rabbinizden) azîm bir sınama vardı." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi
Tefsîri, 1. cilt, 250. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ْTَ0َ َ ْ= َ *ِ ُ ُ ا ْﻟ$ َواِ ْذ/Ve hani sizin için denizi ayırmıştık]' Sizin
104
için denizi bölmüştük." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 50.
sayfa]
Parantez içindeki açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.'رa aittir, şöyle der: "'[ َ ْk ِ ْ? ُ ُ اﻟ5ْ ,ُ ﱠ ا? َﱠY
105
ٖهDِ ْ َ * ْ% ِ /Sonra onun ardından buzağıyı ittihaz ettiniz.]' Yani: İlâh (ittihaz ettiniz)." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 79. sayfa]
َ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb]' Yani: Tevrât. '[ َُ ْ =َ نFا ْﻟ/Furkân]' Bu, hakk ile
106
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ب
bâtılı, hidâyet ile dalâleti ayırandır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Bakara Suresi, 53. âyetin tefsîrinde]
107
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رşöyle demektedir:: "'[ئ ِ *َ ِر/Bârî]' Mahlûkatına îtinâ gösteren Hâlık."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 186. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ 7ُ َ Mْ َ َ*/Sizi ba's ettik]' Sizi ihyâ ettik/dirilttik." [Ebu
108
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 97. sayfa]
33
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve hani buyurmuştuk ki: 'Şu karyeye dâhil olun, böylece ondan dilediğiniz
yerde bolca yiyin. Ve kapıdan secde ederek dâhil olun ve deyin ki: 'Hıtta.'109
(Biz de) sizin için hatâlarınızı mağfiret edelim. Ve muhsinlere ziyâde
edeceğiz.(58)
Ve hani Mûsâ kavmi için su istemişti. O zaman buyurduk ki: 'Âsân ile taşa
darb et.' Böylece ondan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi içeceği yeri
ilmetmişti.111 Allah'ın rızkından yiyin ve için. Ve arzda fesâd çıkararak
taşkınlık yapmayın.(60)
Ve hani demiştiniz ki: 'Ey Mûsâ! Tek taam üzere asla sabredemeyiz. 112 Artık
bizim için Rabbine duâ et, arzın bitirdiği sebze ve salatalık ve sarımsak ve
mercimek ve soğanından bizim için ihrâc etsin.' (Mûsâ) demişti ki: 'O ki, o
bayağı olan ile, o ki, o hayırlı olanı tebdîl mi ediyorsunuz? Mısır'a inin, öyle ki
kuşkusuz sizin için istediğiniz vardır.' Onların üzerlerine zillet ve miskinlik
darb edildi ve Allah'tan bir gazâba uğradılar. Bu, onların Allah'ın âyetlerine
küfretmelerinden ve nebîlerini haksızlıkla katletmelerinden idi. Bu, isyân
etmelerinden ve haddi aşmış olmalarından dolayıdır.(61)
109
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ U ﱠ2/Hıtta]'
ِ Mânâsı: Hatâlarımızın (yükünü) bizden azalt."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 143. sayfa]
110
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ًاW ْ ِر/Ricz]' Azâb." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 84. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ َ تkَ َF6ْ َ$/Böylece fışkırmış]' Yani: Vurmuş ve fışkırmış, yani
111
indindedir.]' Yani: Kim Muhammed ( و ﷲ )'e îmân edip, onun Şeriat'ı ile amel ederse(,
34
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra bunun ardından yüz çevirdiniz. Fakat üzerinize Allahın fazlı ve rahmeti
olmasaydı, elbette hüsrâna düşenlerden olurdunuz.(64)115
Ve hani Mûsâ, kavmine demişti ki: 'Muhakkak ki Allah, size bir inek
boğazlamanızı emrediyor.' Dediler ki: 'Bizi eğlence mi ittihaz ediyorsun?' 119
(Mûsâ) dedi ki: 'Allah'a istiâze ederim, 120 câhillerden olmaktan.'(67)121
artık onların ecirleri Rabbleri indindedir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 147. sayfa]
114
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir:
"'[ٍة8 ْ ِ*@ُ ﱠ7ُ َ 3ْ َ?وا َ ٰا5ُ Aُ /Size verdiğimizi kuvvetle alın]' Yani: Allah'a itaat ile (kuvvetle alın). '[ َ ُ وا7ُ اذ ْ َو
ِL3$/Ve
ٖ içindekini zikredin]' Tevrât'takini zikredin ve onunla amel edin." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 160.-161. sayfalar]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ ٰذ ِﻟDِ ْ َ* ْ% ِ ْ ُ&3ْ ﻟﱠ8َ َ? ُ ﱠY/Sonra bunun ardından yüz
115
çevirdiniz.]' Tevrât'ı kabûl etmenizin ardından îrâz ettiniz. '[ُ Lُ& َ ْ2َ ُ ْ َور3ْ َ َ ِﷲ ّ ٰ ُ ْ^َ$ )َ 8ْ َ َ$/Fakat üzerinize
Allahın fazlı ve rahmeti olmasaydı]' Size mühlet vermek ve zaman tanımak sûretiyle. '[ َ% ِ ْ ُ&ْ ُ َﻟ
ِ ,َ ا ْﻟ/Elbette hüsrâna düşenlerden olurdunuz]' Elbette derhâl azâb edilenlerden (olurdunuz).
َ%- ٖ .
(Allah,) mühlet vererek onlara merhamet etmiş gibidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 89. sayfa]
116
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Ey yahûdi topluluğu! Cumartesi gününe saygı
göstermeye, O'nun emrini yerine getirmeye ve kendilerine getirilen hükme uymalarına dâir üzerlerine
aldığı ahdine ve mîsâkına muhâlefet ederek Allah'ın emrine isyân etmiş olan karye ehlinin başına
gelen felâketi ilmediyorsunuz. Onlar hîle yollu, Cumartesi gününden önce oltalar, ağlar ve küçük su
birikintileri ayarlayarak, Cumartesi günü balık tutuyorlardı. Cumartesi günü gelince onlar, genelde
âdetleri olduğu üzere bu ağ ve iplerle balık tutuyorlardı. O gün tuttukları balıkları bırakıyor; gece olup
da Cumartesi günü bitince onları alıyorlardı. Onlar böyle yapınca, Allah kendilerini maymun sûretine
mesh etmiştir/ dönüştürmüştür." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 65. âyetin tefsîrinde]
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[)ً َ َ6/Nekelen]' Yani: İbret." [Ebî
117
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 148. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3@ ً ِﻟ ْ ُ & ٖﱠr َ ِ 8ْ َ َو/Ve muttakîlere bir mev'ize]' Ve muttakîlere,
118
onunla öğüt almaları ve ibret almaları ve tezekkür etmeleri için bir tezkire/hatırlatma." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 180. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًواWُ َ ُھ65ُ ,ا اَ?َ& ِﱠ8ُ=َ ﻟ/Dediler ki: 'Bizi eğlence mi ittihaz
119
ediyorsun?']' Yani: Bizimle istihzâ/alay mı ediyorsun?" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
35
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Bizim için Rabbine duâ et, nedir o bize beyân etsin.' Dedi ki:
'Kuşkusuz O buyurur ki: 'Muhakkak ki o, ne yaşlı ve ne körpe bir inektir,
bunların arası ortadır. Artık emrolunanı fiil edin.'(68)
Dediler ki: 'Bizim için Rabbine duâ et, onun rengi nedir, bize beyân etsin.'
Dedi ki: 'Kuşkusuz O buyurur ki: 'Muhakkak ki o, nazar edenlere sürûr
veren, 122 sarı, rengi parlak bir inektir.(69)
Dediler ki: 'Bizim için Rabbine duâ et, nedir o bize beyân etsin. Muhakkak ki
inekler, üzerimize birbirine benzer olmuştur. Ve kuşkusuz biz -Allah dilerse-
elbette hidâyet bulanlar oluruz.'(70)
Bunun üzerine buyurduk ki: 'Onun bazı (parça)sını (maktule) darb edin.' İşte
Allah mevtâya böyle hayât verir ve âyetlerini size gösterir. Umulur ki siz
akledersiniz.(73)
Sonra kalblerinizi kasvet bürüdü bunun ardından, şimdi onlar taş gibidir
veya daha şiddetli kasvetlidir. Ve muhakkak ki taşlardan, elbette kendisinden
nehirler fışkıran vardır. Ve muhakkak ki onlardan, elbette yarılıp da
kendisinden su ihrâc olan vardır. Ve muhakkak ki onlardan, elbette Allah'ın
Allah ile korunur kollanırım." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 91. sayfa]
121
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "Âyette, Allah'ın Dîniyle, müslümanların Dîniyle ve tâzîm
edilmesi gereken kimselerle istihzâ etmenin men' edildiğinin ve bunun cehâlet olduğunun ve bunu
yapanın tehdîde müstehakk olduğunun delîli vardır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Bakara Sûresi, 67. âyetin tefsîrinde]
122
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ " ﱡ ُ َ?
َ%- ٖ اﻟ ﱠ ِظ/Nazar edenlere sürûr veren]' [Nazar edenlerin/bakanların hoşuna gider." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 202. sayfa]
123
Parantez içindeki açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki:
"'[ٌ َ " ﱠَ ُ /Sâlimdir]' Kusurlardan (sâlimdir)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 93. sayfa]
36
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmdi veyl olsun kitâbı elleri ile o yazanlara, 127 sonra: 'Bu, Allah'ın
indindendir.' derler, onunla az bir değeri satın almak için. Artık veyl olsun
onlara, ellerinin yazdıklarından dolayı. Ve veyl olsun onlara,
kesbettiklerinden dolayı.(79)
124
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Yani (derler ki): 'Onun bir nebî olduğunu ikrâr
ediyorsunuz. Ve siz ona tâbi olma konusunda (Allah'ın) sizden bir misâk aldığını ilmediyorsunuz. Ve
(Allah), onun bizim beklediğimiz ve Kitâbı'mızda (özelliklerini) bulduğumuz nebî olduğunu onlara
haber veriyor. Onu inkâr edin ve ikrâr etmeyin.'" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Suresi, 76. âyetin tefsîrinde]
َ َ&ِ نَ ا ْﻟ8 ُ َ ْ َ - )َ َن8ﱡ3 َو ِ ْ ُ ْ اُ ﱢ/Ve onlardan
ﱠ6ِ َ َب اِ ﱠ) ا
125
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رder ki: "'[#
ümmîler vardır, kuruntular dışında Kitâb'ı ilmetmezler.]' Yani: Kitâb'ı ancak tilâvet olarak
biliyorlardı, mânâsını fehmetmiyorlardı. Ve bu aynı zamanda önceden okuma yazmayı iyi
bilmeyenleri de kapsar. Ve (bunlar) ancak kuruntuları ilim olarak duyar." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn
Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 17. cilt, 235. sayfa]
126
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ َن8 ﱡr ُ َ - ) َواِنْ ھُ ْ اِ ﱠ/Ve onlar başka değil, ancak
zannederler.]' Yani: Onlar yakîn üzere değillerdir. Eğer kurrâları/bilginleri tasdîk ederse, tasdîk
ederler; eğer kurrâları tekzîb ederse, tekzîb ederler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 153. sayfa]
127
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, sahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
َ َ&ِ نَ ا ْﻟ8ُ0ُ& ْ َ - َ%-5ٖ ٌ ِﻟ ﱠ-ْ 8َ َ$/İmdi veyl olsun kitâbı elleri ile o yazanlara]' Kitâb ehli
etmiştir: "'[ ْ ِ -Dْٖ -َ *ِ ب
hakkında inzâl edilmiştir.'" [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Halku Ef'âli'l-İbâd, 124.
sayfa]
37
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve dediler ki: 'Sayılı günler dışında ateş asla bize temâs etmez.' De ki: 'Allah
indinde bir ahid mi ittihaz ettiniz? Böyleyse Allah asla ahdine muhâlefet
etmez. Yoksa Allah üzere ilmetmediğinizi mi söylüyorsunuz?'(80)
Hayır, kim bir kötülük kesbeder ve suçu kendisini ihâta ederse, o takdirde işte
onlar ateş ashâbıdır, onlar orada muhalledlerdir.(81)128
İşte onlar, onlardır ki, dünyâ hayâtını Âhiret'e karşılık satın alanlardır. Artık
onlardan azâb hafifletilmez ve onlar nusret edilmezler.(86)
128
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
َ 2ََ َ ً َواcﱢ3.
etmiştir: "'[ُ Lُ&3َٔ Uٖ Aَ Lٖ *ِ ْqط َ _ َ 7َ ْ% َ # ٰ َ*/Hayır, kim bir kötülük kesbeder ve suçu kendisini ihâta
َ "
ederse]' Yani: Kim sizin (kötü) amelleriniz gibi amel ederse ve sizin küfrettiğiniz gibi, küfrü yapmış
olduğu iyiliği dahî örtecek derecede küfrederse(, o takdirde işte onlar ateş ashâbıdır, onlar orada
muhalledlerdir.)" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 184. sayfa]
38
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
teyid ettik. 129 Ama her ne zaman bir resûl, nefislerinizin hevâ etmediği ile size
gelse kibirlenmediniz mi? Böylece bir fırkayı tekzîb ettiniz ve bir fırkayı
katlettiniz.(87)130
129
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[س ِ ُDُ@وح ا ْﻟ
ِ ُ *ِ َُ ه6Dْ ﱠ-َ َوا/Ve onu Rûhu'l-Kudüs ile teyid ettik]' Bu, Cibrîl'dir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 320. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ ُ &@ْ َ? ً@- ٖ َ$ ْ*& ُ ْ َو5َ ﱠ7 ً@- ٖ َFَ$/Böylece bir fırkayı tekzîb
130
ettiniz ve bir fırkayı katlettiniz.]' Tekzîb edilenler: Îsâ ve Muhammed gibi. Ve katledilenler:
Zekeriyyâ ve Yahyâ (9 &#,أ ) ات ﷲgibi." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 106. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َوﻟَ ﱠ
131
ْ ُ َ َ َ ق ِﻟ ٌ D ﱢQ ّ ٰ Dِ ْ ِ ْ% ِ ٌ&َ ب7ِ ْ ُ َ َءھ/Ve Allah'ın indinden beraberlerindekini tasdîk edici bir Kitâb
َ ُ ِﷲ
onlara geldiğinde]' Ve bu, Muhammed ( و ﷲ ) üzerine inzâl edilen, beraberlerindeki Tevrât
ve İncîl'i tasdîk eden Kur'ân'dır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 194. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[َ ُ واF7َ َ%-5ٖ اﻟﱠ#َ َ /O küfredenler üzerine]' Arab
132
müşrikler üzerine." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1.
cilt, 120. sayfa]
133
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki:
"Yahûdiler, Muhammed ( و ﷲ )'i beklerken, Arab müşriklerine karşı zafer kazanmayı istiyor
ve diyorlardı ki: 'Allahım, indimizde yazılı olarak bulduğumuz bu Nebî'yi gönder ki müşriklere azâb
etsin ve onları katledelim.' Allah ( $ &'), Muhammed ( و ﷲ )'i ba's edince, baktılar ki o kendi
milletlerinden değil, Arablara hased ederek onu inkâr ettiler. Halbuki onun Allah'ın Resûlu olduğunu
biliyorlardı. Bu sebeble Allah buyurdu ki: '[ َ%- ٖ $ِ َ ْ اﻟ#َ َ ِﷲ ّ ٰ ُ َ ْ َ َ$ Lٖ ِ* َ ُ واF7َ ا8ُ$ َ َ َ ْ َ َ ﱠ َ َء ُھ$/İşte bildikleri
onlara gelince, ona küfrettiler. Onun için Allah'ın lâneti kâfirler üzerinedir.]'" [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 197. sayfa]
134
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ً3Rْ َ*/Bâğîlik ederek]' Yani: Hased ederek." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 342. sayfa]
39
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Eğer Allah indinde Âhiret diyârı insânların dûnundan yalnızca sizin
için ise, o hâlde ölümü temennî edin, eğer sâdıklar iseniz?'(94)137
Ve ellerinin takdîm ettiğinden dolayı, onu ebeden asla temennî edemezler. 138
Ve Allah, zâlimlere Âlîm'dir.(95)139
135
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ل ﷲW6ا * أ8 ﻟ ا3= و إذا/Ve onlara denildiğinde:
'Allah'ın inzâl ettiğine îmân edin.']' Kur'ân'dan (inzâl ettiğine îmân edin).' '[ لW6 * أ% H6 ا8= ﻟ
3 /Derler ki: 'Üzerimize inzâl edilene îmân ederiz.']' Tevrât'tan üzerimize inzâl edilen bize
kâfidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1.
cilt, 109. sayfa]
ﱡTَ ْ اﻟ8َ َو ُھ/Ve o, hakktır]' Yani: Kur'ân (hakktır). '[ َ ِ=ً ﻟD ﱢQ
136
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[< َ ُ
ْ ُ َ َ /Beraberlerindekini tasdîk edicidir]' Yani: Tevrât ve İncîl('i tasdîk edicidir)." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 160. sayfa]
137
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "Bir kimse eğer kendisinin Cennet ehlinden olduğuna îtikâd ediyor
ise, ölüm ona dünyâdaki hayâttan daha sevimli gelir. Çünkü bu kimse, Cennet nîmetlerine kavuşacak
ve dünyânın ezâsından kurtulacaktır. Ama onlar, ölümü temennî etmekten kaçındılar. Çünkü onlar,
ّ ٰ ُ اَ ْ* َ ُء% ْTَ6/Biz Allah'ın oğullarıyız ve sevgilileri.]' [Mâide
amellerinin çirkinliğinden ve: '[ُ ﱠ ُؤه02َِ ﷲِ َوا
Sûresi, 18. âyet] derken küfre düştüklerini bilmelerinden ötürü, Allah'a kavuşmayı temennî
edemediler. Onların dünyâya karşı gösterdikleri hırs da, yalancı olduklarını mutlak sûrette isbât
ediyordu." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Bakara
Sûresi, 94. âyetin tefsîrinde]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ -Dْٖ -َْ اq َ ﱠDَ= َ ِ* ًاDَ*َه ُ ا8ْ َ&َ َ ﱠ- ْ%َ َوﻟ/Ve ellerinin takdîm
138
ettiğinden dolayı, onu ebeden asla temennî edemezler.]' Yani: Geçmişte işlemiş oldukları çirkin
amellerden dolayı (onu ebeden asla temennî edemezler). Çünkü onlar, azâb edileceklerini
ilmediyorlardı. Yani özellikle de haset ve azgınlık göstererek küfredip hakka karşı savaşanların (azâb
edileceklerini ilmediyorlardı)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 161. sayfa]
139
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ%3 ٖ ِﻟr ٌ ِ* ﻟ ﱠ3 ٖ َ ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah, zâlimlere Alîm'dir.]' Allah, Âdem
oğullarının -yahûdi olsun, nasârâ olsun, veya sâir milletlerden olsun- zâlimleri husûsunda ilim
sâhibidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 369. sayfa]
40
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Kim Cibrîl'e düşman ise, 142 öyle ki kuşkusuz o -Allah'ın izni ile- onu
kalbinin üzerine inzâl edendir. 143 Önlerindekini tasdîk edendir 144 ve
mü'minlere bir hidâyet ve bir büşrâdır.'(97)
Ve andolsun ki sana beyyin âyetler inzâl ettik. 145 Ve onlara fâsıklardan 146
başkası küfretmez.(99)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ٍة83ٰ 2َ # ٰ َ س ِ ص اﻟ ﱠ َ َ ْ2َﱠ ُ ْ ا6Dَ kَِ &َ َوﻟ/Ve elbette onları
140
َ - ٖ 0ْ kِ ّوًا ِﻟDُ َ /De ki: 'Kim Cibrîl'e düşman ise']' Yahûdiler şöyle demişlerdi: 'Şübhesiz ki Cibrîl, o
düşmanımızdır. Çünkü O, şiddet, harb ve felâket ile iniyor. Ve muhakkak ki Mikaîl, bolluk, âfiyet ve
bereket ile iniyor. Bu nedenle Cibrîl, düşmanımızdır.' Bundan dolayı Allahu ( $ &') zikrinde: "'[ ْ% َ ْ ُ=
َ - ٖ 0ْ kِ ِ ّوًا ﻟDُ َ َ ن7َ /De ki: 'Kim Cibrîl'e düşman ise']' buyurmuştur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 382.-383. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ Lﱠ6ِ َ$/Öyle ki kuşkusuz o]' Yani: Cibrîl. '[ُLَﻟWَ ﱠ6/Onu inzâl
143
edendir]' Yani: Kur'ân('ı inzâl edendir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 125. sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ ِ0ْ َ= # ٰ َ ُLَﻟWَ ﱠ6/Kalbinin üzerine inzâl edendir.]' Yani:
144
âyetler inzâl ettik.]' Yani: Sana, nübüvvetine delâlet eden apaçık alâmetler inzâl ettik." [Cemâleddîn
el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 1. cüz, 204. sayfa]
146
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َن8ُ@. ِ َFا ْﻟ/Fâsıklar]' Âsiler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 204. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ َن8ُ@. ِ َFا ْﻟ/Fâsıklar]' Yani: Kâfirler." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 113.
sayfa]
41
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve her ne zaman onlar bir ahid ile muâhede yapsalar, onlardan bir fırka onu
bozmadı mı? Bilakis, ekserîsi îmân etmezler.(100)
Ve eğer onlar îmân etseler ve takvâ etselerdi, elbette Allah indinden bir sevâb
daha hayırlı olurdu, eğer onlar ilmetmiş olsalardı.(103)
Bir âyetten neyi nesheder veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya
mislini getiririz. 148 Allah'ın her şey üzerine Kadîr olduğunu ilmetmedin
mi?(106)
147
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ
َ ِ ا َرا8ُﻟ8ُ@َ?/'Râinâ' demeyin]' Şöyle demeyin: Bizi dinle be bizde seni dinleyelim. '[ َ6 ْ r ُ 6ْ ا ا8ُﻟ8ُ= َو/ve
deyin ki: 'Unzurnâ']' Anlamamızı sağla, bize beyân et ey Muhammed!" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 2. cilt, 460. ve 467. sayfalar]
148
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ
ِ ْ ُ6 َ ٍ اَ ْو-ْ ٰا% ِ {ْ "
َ " َ ْ َ6/Bir âyetten neyi nesheder veya onu utturursak]' Allahu ( $ &'), dilediğini Nebîsi
( و ﷲ )'e unutturuyor ve dilediğini neshediyor idi. '[ َ ِ Mْ ِ ٍ ِ ْ َ اَ ْو3ْ ,َ *ِ ت
ِ ْ َ6/Ondan daha
hayırlısını veya mislini getiririz]' İçinde bir hafifletme, içinde bir ruhsat olan, içinde bir emir olan,
içinde bir nehiy olan bir âyet (getiririz)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
42
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve dediler ki: 'Cennet'e, yahûdi veya nasârâ olandan başkası asla dâhil
olamaz.' Bu, kuruntularıdır. De ki: 'Burhânınızı getirin, eğer sâdıklar
iseniz.'(111)
inerken (sizin için yoktur). '[ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ /Allah'ın dûnundan]' Allah'tan başkasından. '[#ْ َو ِﻟ ﱟ% ِ /Bir velî]'
Bir yakın ve bir arkadaş. '[ ٍ 3Q ٖ َ6 )َ َو/Ve ne (de) bir nusret edici]' Sizi azâbtan kurtaracak bir nusret
edici/yardımcı." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt,
135. sayfa]
150
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا َْم
ُْ َ= ْ% ِ #.8
0 ُ َ 7َ ْ ُ َﻟ8.
ٰ ُ َ cِ . ُ ا َر8ُ َ|"
ْ َ? ُْونَ ا َنD- ٖ ُ?/Yoksa önceden Mûsâ'dan istendiği gibi, Resûlunuzden siz
istekte bulunmayı murâd mı ediyorsunuz?]' Mûsâ'dan istekte bulunuluyordu. Ona şöyle denilmişti:
ّ ٰ َ6اَ ِر/'Allah'ı bize cehren göster.']'" [Nisâ Sûresi, 153. âyet] [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
'[ً ﷲ َ َ ْ َ ة
Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 214. sayfa]
151
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ًاD" َ 2/Hased]'
َ Muhammed ( و ﷲ )'in hakk
bir nebî olduğunu ve ona tâbi olanların, kendilerinin erişemediği İslâm'a nâil olduklarını bildiler, bu
nedenle onlara (mü'minlere) Dînlerinden dolayı hased ettiler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 126. sayfa]
152
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Hakîkat olduğu onlar için kuşku götürmez derecede açık
olduğu hâlde, nübüvvet konusunda diğer milletlere hased ettikleri için, arzularına nâil olamamanın
onları îmân etmekten alıkoymuş olması, bu konuda tefekkür eden için apaçık bir delîldir. Çünkü eğer,
kendi kitâblarının Kur'ân-ı Kerîm'den daha hayırlı olduğuna ve Kur'ân'ın bâtıl olduğuna inansalardı,
bâtıl kabul ettikleri bir şeye hased etmeleri muhâl olurdu. Bilakis onlar, Kur'ân'ın hakk olduğunu ve
kendi kitâblarından daha hayırlı olduğunu çok iyi biliyorlardı." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-
Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 1. cilt, 132. sayfa]
43
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bilakis, kim vechini -ve o muhsin olduğu halde- Allah'a teslîm ederse, artık
onun ecri Rabbi indindedir. Ve üzerlerine bir korku yoktur ve onlar
hüzünlenmezler.(112)
Ve yahûdiler dediler ki: 'Nasârâ bir şey üzerinde değildir.' Ve nasârâ dedi ki:
'Yahûdiler bir şey üzerinde değildir.' Ve onlar Kitâb'ı tilâvet ediyorlar. 153 O
ilmetmeyenler (de) tıpkı söylediklerinin mislini söylemişlerdi. Fakat Allah,
Kıyâmet Günü kendisinde onların ihtilâf etmiş oldukları hakkında, aralarında
hüküm verecektir.(113)
َ َ&ِ ْنَ اﻟ8ُ &ْ َ- ْ َو ُھ/Ve onlar Kitâb'ı tilâvet ediyorlar.]' Yani:
153
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ب
Tevrât'ı ve İncîl'i (tilâvet ediyorlar)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 171. sayfa]
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ِام7ْ )ا ِ ْ ِل َوsَ kَ ْ ُذو اﻟbَ ُ َر* ﱢL ْ َو#@ْٰ 0َ- َو/Ve Rabbinin Vechi
154
bâkidir. Celâl ve ikrâm sâhibidir.]' [Rahmân Sûresi, 27. âyet] kavlinde Kendisini celâl ve ikrâm ile
vasıflandırmıştır. Ve Kendisinden helâki nefyetmiştir. Allah, halk ettikleri içerisinde üzerlerine helâk
hükmü verilenleri helâk etmiştir. Çünkü Allah onları bâkilik için değil de fânilik için halk etmiştir.
Rabbimiz, Kendisinden bir şeyin helâk olmasından münezzehtir. Çünkü bâki olmak O'nun zâtının
sıfatlarındandır. Ve buyurdu ki: '[ُ Lَ ْ ِا ﱠ) َوbٌ ِ ٍء َھ ﻟKَْ ﱡ7ُ /O'nun Vechi dışında her şey helâk olacaktır.]'
[Kasas Sûresi, 88. âyet] Ve Nebîsi ( و ﷲ )'e şöyle buyurmuştur: '[ َن8ُ Dْ َ- َ%-5ٖ َ اﻟﱠOَ bَ " َ Fْ َ6 ْ 0ِ ْ1َوا
ُ Lَ ْ ُونَ َوD- ٖ ُ- #> ﱢ ِ َ وةِ َوا ْﻟDٰ Rَ ْ َر*ﱠ ُ ْ ِ* ﻟ/Ve sabah ve akşam O'nun Vechi'ni murâd ederek Rabblerine o duâ
edenlerle beraber nefsini sabırlı tut.]' [Kehf Sûresi, 28. âyet] Yine şöyle buyurmuştur: '[ ق ُ ِ> ْ َ ِْ اﻟXّ ٰ ِ َو
ِّﷲٰ L ْ َ وMَ$ ا8 ﱡﻟ8ُ? َ -ْ َ َ$ بRْ وا ْﻟ/Ve Allah'ındır doğu ve batı. Bu bakımdan nereye dönerseniz, işte
ُ َ ﱠ َ َ ُ ِ َ َ
oradadır Allah'ın Vechi.]' [Bakara Sûresi, 115. âyet] Allah, Nefsi/Kendisi için, celâl ve ikrâm ile
vasfettiği bir Vecih isbât etmiş ve Vechi için bekâ hükmünü vermiş ve ondan helâki nefyetmiştir."
[Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 24.-25
sayfalar]
Şeyh AbdulAzîz bin AbdUllah bin Bâz ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "Bu âyet isim ve sıfât
âyetlerindendir. Tıpkı şu âyetteki gibi Allah ( $ &'') )( ! وnın bir 'Vechi' olduğunu isbât eder: '[ #@ْٰ 0َ-َو
ِ ْ ِل َوsَ kَ ُذو ا ْﻟbَ ُ َر* ﱢL ْ َو/Celâl ve ikrâm sâhibi Rabbinin Vechi bâkidir]' [Rahmân Suresi, 27. âyet]
َ ِام7ْ )ا
Vâcib olan Allah'ın ona lâyık bir Vechi olduğunu isbât etmektir." [AbdulAzîz bin AbdUllah bin Bâz,
Silsiletu Kitâbi'd-Dâveti, 11, Fetvâları, 5/3]
155
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رder ki: "Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ٌ 3 ٖ َ ٌO.ا ِ ﷲ َ َوّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki Allah,
Vâsi'dir, Alîm'dir.]' kavlindeki '[ٌO.ا ِ َو/Vâsi]' Yani: İhâta etmesi/kuşatması ve sıfâtları geniş olan
demektir. Aynı şekilde O ilminde, kudretinde, işitmesinde, görmesinde ve bundan gayrı sıfâtlarında da
geniştir. Ve: [ٌ 3 ٖ َ /Alîm]' Yani her şeyi ihâta eden/kuşatan ilim sâhibi." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 14. sayfa]
44
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve dediler ki: 'Allah, bir evlâd ittihaz etmiştir.' O, subhândır. 156 Bilakis,
semâlar ve arzdakiler O'nundur. Hepsi O'na kânitlerdir.(116)157
Semâlar ve arzın Bedîi'dir. 158 Ve bir emri kazâ edince, artık sadece ona: 'Ol.'
der. Böylece olur.(117)159
Ve o ilmetmeyenler dediler ki: 'Allah bizimle kelâm etmeli veya bize bir âyet
gelmeli değil miydi?' Onlardan o öncekiler (de) tıpkı söylediklerinin mislini
söylemişlerdi. Kalbleri (birbirine) benzemiştir. Âyetleri yakîn edecek bir kavim
için beyân ettik.(118)
Muhakkak ki Biz, seni hakk ile -bir tebşîr edici olarak ve bir inzâr edici
olarak- irsâl ettik. Ve Cahîm160 ashâbından mesûl değilsin.(119)
Ve onların milletine tâbî oluncaya kadar yahûdiler ve nasârâ asla senden râzı
olmaz. 161 De ki: 'Muhakkak ki Allah'ın hidâyeti, odur hidâyet.'162 Ve eğer -o
sana gelen ilmin ardından- hevâlarına tâbî olursan, Allah'tan senin için bir
velî yoktur ve ne (de) bir nusret edici.(120)163
45
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bir nefsin bir nefisten bir şey ödeyemeyeceği bir günden vikâye edin. Ve
ondan bir bedel kabûl edilmez ve ona bir şefaat menfaat sağlamaz. Ve onlar
nusret edilmezler.(123)
Ve hani Beyt'i168 insânlar için bir toplantı yeri169 ve bir emniyyet yurdu170
kılmıştık. Ve Makâm-ı İbrâhîm'den bir namazgâh ittihâz edin. 171 Ve İbrâhîm
')وi göndermiş olduğu ilimden sonra; ve Allah ( $ &'') )( ! وnın, kulları için beyan etmiş olduğu
hidâyetten sonra insânların hevâlarına tâbi olan kimseler, bu âyette geçen kimseler mesâbesine
düşerler. Bunun için Selef, Kitâb ve Sünnet'e muhâlif olan bid'at ve tefrika ehlini, 'hevâ ehli' olarak
tesmiye ediyordu. Çünkü bid'at ehli, Allah ( $ &'') )( ! وdan bir hidâyet olmaksızın, işlerine geleni
kabul etmekte ve hevâlarına binâen kendilerine hoş gelmeyen şeyleri de reddetmektedirler." [Ebu'l-
Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 4. cilt, 189.-190.
sayfalar]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ%-5ٖ اَﻟﱠ
164
Yani: Onları (o kelimeleri) tam olarak edâ etmişti. '[ ً َ ِس ا ِ ِﻟ ﱠbَ ُ ِ َ #ّ6ٖ ِ=َ لَ ا/Buyurdu ki: 'Muhakkak
ki Ben, seni insânlara imâm kılacağım.']' Yani: Hayırda (seni insânlara imâm kılacağım). '[ ْ% ِ =َ لَ َو
#& ٖﱠ- ُذ ﱢر/Dedi ki: 'Ve zürriyetimden (de).']' Zürriyetimden (de) imâmlar kıl. '[ ىDِ ْ َ َ َ ُل- )َ =َ َل
َ%3 ٖ ِﻟrاﻟ ﱠ/Buyurdu ki: 'Ahdime zâlimler nâil olamaz.']' Onlardan zâlim olan, ona nâil olamaz."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
135.-136. sayfalar]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َqْ3َ0ا ْﻟ/Beyt'i]' Yani: Kâbe'yi." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
168
46
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve hani İbrâhîm demişti ki: 'Rabbim, bu beldeyi emîn kıl. Ve onun ehlini -
onlardan kim Allah'a ve Âhiret Günü'ne îmân etmişse- semerelerinden
rızıklandır.' Buyurdu ki: 'Ve kim küfrederse, artık onu az metâlandırırım.
Sonra onu ateşin azâbına uğratırım. Ve (o) ne kötü varış yeridir.'(126)
bundan asla vazgeçmiyorlardı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 230. sayfa]
170
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ً ْ َ َوا/Ve emniyyet yurdu]' (Beyt'in) harâm kılınması. Ona dâhil olan orada korkmaz." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 29. sayfa]
171
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Cureyc ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"Atâ'ya: '[#ًّ Q َ ُ َ 3ْ َ @َ ِم اِ ْ* ٰ ٖھ% ِ وا5ُ , َوا? ِﱠ/Ve Makâm-ı İbrâhîm'den bir namazgâh ittihâz edin.]'den suâl
ettim, bunun üzerine dedi ki: 'İbn Abbâs'ın şöyle dediğini işittim: '(Allah'ın) burada zikretmiş olduğu
Makâm-ı İbrâhîm, mescidteki (Makâm-ı İbrâhîm'dir). Sonra: '[َ 3 َ @َ ِم اِ ْ* ٰ ٖھ/Makâm-ı İbrâhîm]' Çoğu
kimse, '[َ 3 َ @َ ِم ِا ْ* ٰ ٖھ/Makâm-ı İbrâhîm]'i Hacc'ın tümü şeklinde addediyor.' dedi.' Sonra Atâ onu benim
için tefsîr etti ve dedi ki: 'Bunun tarifi şöyledir: Arafat'taki iki namaz, (Arafat ve Mina arasındaki)
Meş'âr, Mina Cemrelere (taş) atmak, sonra da Safa ile Merve arasında sa'y etmektir.' Bunun üzerine
dedim ki: 'İbn Abbas (böyle) tefsîr mi etti?' Dedi ki: 'Hayır ve lâkin: 'Makâm-ı İbrâhîm, Hacc'ın
tümüdür.' dedi.' Dedim ki: 'Bunu bu şekilde tam olarak ondan işittin mi?' Dedi ki: 'Evet, bunu ondan
işittim.'" [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-
Sahâbe ve't-Tâbiîn, 1. Cilt (371.)]
172
Âkif(ler): Kişinin kendisini hakk veya bâtıl olan ibâdete hasretmesi ve onda devamlı ve ısrarlı
olmasıdır.
َ &ِ 3ْ َ* اَنْ طَ ﱢ َ ا/'Beytimi tâhir edin.' diye]' Yani:
173
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[#
Şirkten ve putlardan (tâhir edin/temizleyin diye) '[ َ%3Fٖ }ِ U ِﻟ ﱠ/Tavâf edenler için]' Kâbe'nin çevresinde
dönenler için. '[ َ%3Fٖ 7ِ َ َوا ْﻟ/Ve âkifler]' Hemen bitişikte ikâme edenler (Mekke ehli). '[ ِد8kِ اﻟ" ُﱡO7 َواﻟ ﱡ ﱠ/Ve
rükû-secde edenler]' Namaz kılanlar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 138. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِq3ْ َ0َ ا ْﻟ% ِ Dَ ِ ا8َ َ@ا ْﻟ/Beyt'in kâideleri]' (Beyt'in)
174
temeli." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt,
178. sayfa]
175
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رder ki: "'[Oُ 3 ٖ " اﻟ ﱠ/Semî]' Allah'ın işitme sıfatına ve olan her sesi işittiğine
delâlet eder. Bu âyetin faydalarından biri de Allah (+, و- )'nin işitme sıfatını isbât etmesidir.
'[ُ 3 ٖ َ ا ْﻟ/Alîm]' Yani: İlim sâhibi. Bu âyetin faydalarından bir diğeri de Allah ( $ &'')') رك وnın ilim
sıfatını isbât etmesidir. İster genel, ister tafsîlî, ister mevcut veya mevcut olmayan, ister mümkün ve
vâcib, ister imkansız olsun (hepsini ilmeder). Bil ki, kim Allah'ın ilmini inkâr ederse o kâfirdir. Bu
ister O'nun kendi fiilleriyle, ister mahlûkâtının fiilleriyle alakâlı olsun, sonuç aynıdır. Öyleyse bu
kimse: 'Şübhesiz Allah, kulunun ne fiilettiğini ilmetmez.' dese kâfir olur. Aynı şekilde: 'Şübhesiz Allah
kendi nefsinin ne fiilettiğini ilmetmez.' diyen de kâfir olur. Bu nedenle Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat
'Şübhesiz Allah Teâlâ kulların fiillerini ilmetmez.' diyen kaderîlerin aşırılarını tekfîr etmiştir. Buna
binâen; Allah'ın, kullarının fiillerini ilmetmesini inkar eden kimsenin kâfir olduğunda bir şübhe
yoktur." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 59.-61 sayfalar]
47
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Rabbimiz! Ve bizi Sana teslîm olanlar kıl ve zürriyetimizden Sana teslîm olan
bir ümmet. Ve menâsikimizi bize göster176 ve tevbemizi kabul et. Muhakkak ki
Sen, Sensin Tevvâb, Rahîm.'(128)
Hani Rabbi ona: 'Teslîm ol!' buyurmuştu. Demişti ki: 'Âlemlerin Rabbine
teslîm oldum.'(131)183
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 6َ َواَ ِر
176
ََ.ِ َ َ /Ve menâsikimizi bize göster]' Ve onlara menâsiklerini (Hacc ibâdetlerini) gösterdi: Beyt'i
tavâf etmek, Safa ve Merve arasında sa'y etmek, Arafat'tan dönmek, (Müzdelife) toplanmasından
dönmek, Cemrelere (taş) atmak. Tâ ki Allah, Dîni -veya Dînini- kemâle erdirene kadar." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 239. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ ْ ِ )8 ُ ِ ْ َر3$ٖ ~ْ َ *ْ َر*ﱠ َ َوا/'Rabbimiz! Ve
177
ً .
içlerinden onlardan bir resûl ba's et.']' Yani: Muhammed ( و ﷲ )." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 140. sayfa
178
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki:
"'[َ َ ْ ِ ْ ا/Hikmet'i]' Yani: Sünnet'i." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 242. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ 37ّ ٖ Wَ ُ- َو/Ve onları tezkiye etsin]' Yani: Onları
179
gâlibiyet manâsındadır. Nitekim O ( $ &' ) )( ! وkuvvet ve gâlibiyet sâhibidir. O'na hiçbir şey gâlib
gelemez ve hiçbir şey O'nu âciz bırakamaz. Ve '[ُ 3 ٖ Tَ ا ْﻟ/Hakîm]' Yani hüküm ve hikmet sâhibi."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 66. sayfa]
181
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, diyor ki: "'[ ْ% َ َو
ُ ]َ ْ َ-/Ve kim İbrâhîm milletinden yüz çevirir]' Yahûdi ve nasârâ, İbrâhîm'in milletinden
َ 3ْ ِ ﱠ ِ ِا ْ* ٰ ٖھ%َ _
yüz çevirdiler. Ve Allah'tan olmayan yahûdilik ve nasrâniliği İbrâhîm'in Dînini terk ettiler." [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 242. sayfa]
َ ْ% َ )اِ ﱠ/Sefih olandan başka]' Yani: Câhil olandan
182
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َ LِF.
َ ْ1 اDِ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, onu dünyâda seçtik.]' Tercih ettik. '[ َ% ِ َ َ ِة ﻟAِ )ا
(başka). '[ َ36ْ D اﻟ ﱡ#$ِ ُ َ ه3ْ َFU ٰ ْ #ِ$ ُLﱠ6َو ِا
َ%3Tٖ ِﻟQ اﻟ ﱠ/Ve muhakkak ki o Âhiret'te, elbette sâlihlerdendir]' Ve onlar Cennet ehlidir." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 179. sayfa]
ْ َ ُ اL* ُ َر ﱡLَ=َ لَ ﻟ/Hani Rabbi ona: 'Teslîm ol!'
183
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ِ .
buyurmuştu.]' Yani: İbâdetini Allah'a hâlis kıl! '[ َ%3 ٖ َ ُ ِﻟ َبﱢ اﻟْ َ ﻟq ْ َ . ْ َ=َ َل ا/Demişti ki: 'Âlemlerin
Rabbine teslîm oldum.']' İhlâslı oldum." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 142. sayfa]
48
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bununla İbrâhîm, oğullarına vasiyyet etti ve Yâkûb (da dedi ki): 'Ey
oğullarım, muhakkak ki Allah, sizin için Dîni seçti. Bu nedenle siz -ve
müslümanlar olmanız dışında- ölmeyin.(132)
Ve dediler ki: 'Yahûdi veya nasârâ olun, hidâyet edilin.' De ki: 'Bilakis, hanîf
olarak İbrâhîm milletine (tâbiyiz). Ve (o,) müşriklerden olmamıştır.'(135)
Deyin ki: 'Allah'a îmân ettik ve bize inzâl edilene ve İbrâhîm'e ve İsmâîl'e ve
İshâk'a ve Yâkûb'a ve Esbât'a187 inzâl edilene ve Mûsâ'ya ve Îsâ'ya verilene ve
nebîlere Rabblerinden verilene. Onların arasından birini tefrîk etmeyiz. Ve
biz, O'na teslîm olanlar(ız).'(136)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ ُت8ْ َ ْب اﻟ8 َ 2َ ِا ْذ/Yâkûb'a ölüm hazır
َ ُ @ْ َ- َ ^
184
olduğunda]' Yani: Yakûb ölüme yaklaştığında." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 143. sayfa]
185
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
ْ ُ ُLَﻟ/O'na teslîm olanlar(ız)]' (O'nu) tevhîd edenler(iz)." [Hikmet bin Beşîr bin
etmiştir: "'[ َن8ُ ِ "
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 244. sayfa]
141. âyet ile aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْqَ Aَ Dْ َ= ٌ اُ ﱠbَ ْ ?ِ /Bunlar
186
geçmiş bir ümmettir.]' Yani: Mâzîde kalmış (bir ümmettir). '[ ا8ُ6 7َ نَ َ ﱠ8ُ َ|" َ 7َ َ ْ ُ َ ْ َوﻟqَ0"
ْ ُ? )َ &ُ ْ َو0ْ " َ 7َ َ َ َﻟ
َن8ُ َ ْ َ-/Kesbettikleri kendileri içindir ve kesbettikleriniz sizin içindir. Ve onların amel etmiş
olduklarından suâl edilmezsiniz.]' Mânâsı: Herkes, kesbettiğine/kazandığına göre karşılık alır.
Herkes kendi amelinden mes'ûldur/sorumludur. Ve Allah en iyi ilmedendir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 143. sayfa]
187
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[َ ِط0. ْ
ْ َ)ا/Esbât]' Onlar on iki aşîrettir/boydur. Ve
onlar, Yâkûb'un oğullarıdır. Ve İsrâîl oğullarında: '[َ ِط0. ْ
ْ َ)ا/Esbât]' Arablardaki: 'Kabîleler' (kelimesi)
gibidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1.
cilt, 145. sayfa]
188
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[واD& اھD@$ L* & ا M * ا8 •ن ا$/İmdi kendisine îmân
ettiğinizin misli îmân ederlerse, o takdirde hidâyet bulmuşlardır.]' Hitâb, Muhammed ( ﷲ
')وe ve onun ümmetinedir. Mânâsı: 'İmdi îmânınızın misli îmân ederlerse ve tasdîk etmenizin misli
49
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Deyin ki:) 'Allah'ın boyası.190 Ve kim boyaca Allah'tan daha güzeldir? Ve biz,
O'na ibâdet edenler(iz).'(138)
Ve işte böyle sizi vasat bir ümmet kıldık, insânlar üzerine şâhidler olmanız
için. 195 Ve Resûl (de) üzerinize şâhid olsun. Ve o üzerinde olduğunu kıble
tasdîk ederlerse, o takdirde hidâyet bulmuşlardır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî,
el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Bakara Sûresi, 137. âyetin tefsîrinde]
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile Ebi Âliye ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir: "'[ٍ ِ @َ ق#$/Bir
189
ٖ
şikâk içindedir]' Yani: Ayrılık içindedir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîr es-Sahîh, 1. cilt, 247.
sayfa]
AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ Rَ 0ْ 1
190
ِ
ّٰ
ِﷲ/Allah'ın boyası.]' Allah'ın Dîni." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 247. sayfa]
191
136. âyete bakınız
192
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir isnâd ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir
ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َ% ِ ُ هDَ ْ ِ ً &َ َ َ َ َدة7َ ْ% ظ َ ُ ِ ﱠ
ْ َْ ا% َ َو/Ve Allah'tan bir şâhidliği indinde gizleyenden daha zâlim
kimdir?]' Onlar, Allah'ın Dîni olduğunu ilmettikleri halde İslâm'ı gizleyen, onun Allah'ın Resûlu
olduğunu ilmettikleri halde Muhammed ( و ﷲ )'i gizleyen yahûdi ve nasârâdır. Ve onlar,
kendilerinin indindeki Tevrât ve İncîl'de onun yazılı olduğunu ve onun yahûdi olmadığını
görüyorlardı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 248. sayfa]
193
134. âyet ile aynıdır
ِ َ اﻟ ﱠ% ِ َ َ ُءF" ُل اﻟ ﱡ8ُ@َ3.
194
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[س َ /İnsânlardan sefihler
diyeceklerdir ki:]' Yani: Sefih câhiller diyecekler ki. '[L3F"اﻟ/Sefih]' Aklı ve hissiyâtı hafif olandır. '[ َ
ٰ
ْ ُ 3ّ َوﻟ/Onları çeviren nedir?']' Onları yoldan ayıran ve saptıran nedir? '[ ا8ُ6 7َ #&ٖ َ ِ& ِ ُ اﻟﱠ0ْ =ِ ْ%َ /O üzerinde
oldukları kıblelerinden]' Yani: Beyt-i Makdis('ten). '[ب ُ ِ Rْ َ ق َوا ْﻟ ْ َ ِ ا ْﻟXّ ٰ ِ ْ ُ=/De ki: 'Doğu ve batı
ُ ِ>
Allah'ındır.']' Kulları, o ikisinden hangisini isterse oraya yönlendirir. '[ َ ا ٍط1 ِ #> ُء اِ ٰﻟ
َ َ- ْ% َ ىDْٖ َ-
3
ٍ ٖ ُ@َ & "
ْ /Kimi dilerse Sırât-ı Mustakîm'e hidâyet eder.]' Yani: Müstakîm/dosdoğru yola (hidâyet
eder). Ve müstakîm yol: Amaca ulaştıran yoldur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 148. sayfa]
50
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
kılmadık, ancak Resûl'e kimin tâbi olacağını, ökçesi üzerine geri dönenden
ilmetmemiz için (kıldık). Ve (bu,) Allah'ın o üzerlerine hidâyet ettiklerinden
başkasına elbette büyük (yük)tür. Ve Allah, îmânınızı zâyi edecek olan
değildir.196 Muhakkak ki Allah, insânlara, elbette Rauf'tur, Rahîm'dir.(143)
Vechini semâda çevirdiğini görüyoruz. Şimdi elbette seni râzı olacağın kıbleye
döndüreceğiz. Hemen vechini Mescidi'l-Harâm yönüne döndür. 197 Ve nerede
olursanız, artık vecihlerinizi onun yönüne döndürün. 198 Ve muhakkak ki o
Kitâb verilenler, elbette onun Rabblerinden bir hakk olduğunu ilmederler. 199
Ve Allah, amel ettiklerinden gâfil değildir.(144)
Ve eğer o Kitâb verilenlere her âyet ile gelsen, kıblene tâbi olmazlar. Ve sen
(de) kıblelerine tâbi olmazsın. Ve bazısı bazısının kıblesine (de) tâbi olmaz. Ve
195
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Ebu Saîd ( ﷲ ')رtan, Nebî ( و ﷲ )'in şöyle buyurduğunu
tahrîc etmiştir: "(Kıyâmet Günü) Nûh çağrılır ve denir ki: 'Tebliğ ettin mi?' Bunun üzerine der
ki: 'Evet.' Derken kavmi çağrılır ve denir ki: 'Size tebliğ etti mi?' O vakit derler ki: 'Bize bir
inzâr edici gelmedi. Ve birisi (bir şey) getirmedi.' Bunun üzerine (Nûh'a) denir ki: 'Sana kim
şâhidlik edecek?' O zaman der ki: 'Muhammed ve ümmeti.'" (Devamla) buyurdu ki: "Nihâyet
siz getirilirsiniz ve onun tebliğ ettiğine şâhidlik edersiniz. Nitekim Allah (#')? ﻟnın: '[ ْ 7ُ َ ْ َ َ bَ ِﻟ5َٰ 7َو
ًاD3 ٖ َ ْ ُ ْ3َ َ ُل8. ُ نَ اﻟ ﱠ8ُ َ- اﻟ ﱠ سِ َو#َ َ َا َءDَ ُ ا8ُ68ُ َ & ِﻟU ً .َ اُ ﱠ ً َو/Ve işte böyle sizi vasat bir ümmet kıldık,
insânlar üzerine şâhidler olmanız için.]' kavli işte budur. '[ U ً .
َ َو/Vasat]' Adaletli (anlamındadır)."
[Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (2961.'den sonraki ikinci rivâyet); Şeyh el-
Elbânî 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de hadîs için: 'Sahîhtir' demiştir]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ 3ْ َ َ َqْ 7ُ #&ٖ َ َ اﻟﱠ0ْ @ِ َو َ َ َ ْ َ ا ْﻟ/Ve o üzerinde olduğunu
196
kıble kılmadık]' Yani: Beyt-i Makdisi '[َ َ ْ َ اِ ﱠ) ِﻟ/Ancak ilmetmemiz için (kıldık)]' Yani: Fiil edilecek
olanı (ilmetmemiz için). '[ِL3ْ َ0@ِ َ # ٰ َ _ ُ ِ َ@ْ َ- ْ% لَ ِ ﱠ8. ُ ُ اﻟ ﱠO0ِ َ&ﱠ- ْ% َ /Resûl'e kimin tâbi olacağını, ökçesi
üzerine geri dönenden]' Yani: Kıblenin değişmesi husûsunda (ökçesi üzerine geri dönenden). '[ َ َو
ْ ُ َ6 َ - ٖاOَ 3^ ّ ٰ َ ن7َ /Ve Allah, îmânınızı zâyi edecek olan değildir.]' Yani: Beyt-i Makdis'e (doğru
ٖ ُ3ﷲُ ِﻟ
kılınan) namazlarınızı." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 1. cilt, 184. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ٰ ى6 Dْ َ=
197
" َ ِء اﻟ ﱠ#$ِ bَ ِ ْ _ َو َ ?َ@َ ﱡ/Vechini semâda çevirdiğini görüyoruz.]' Allah'ın Nebîsi ( و ﷲ ), Beyt-i
Makdis'e doğru namaz kılıyordu ama o, kıblenin Beyt-i Harâm'a doğru olmasını arzuluyor ve bunu
şevkle istiyordu. Bunun üzerine Allah onu isteyip arzuladığı kıbleye çevirdi. '[ Dِ kِْ "َ َ ا ْﻟUْ َ bَ َ ْ لﱢ َو8َ َ$
َ ِامTَ ا ْﻟ/Hemen vechini Mescidi'l-Harâm yönüne döndür.]' Yani: Mescidi'l-Harâm'a doğru" [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 172. ve 176. sayfalar]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ &ْ 7ُ َ ~ْ ُ 32َ َو/Ve nerede olursanız]' Karada veya denizde
198
ya da doğuda veya batıda. '[ُ َ هUْ َ ْ ُ َھ8 ُ ا ُو8 ﱡﻟ8َ َ$/Artık vecihlerinizi onun yönüne döndürün]' Namaz
esnâsında." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 161.
sayfa]
ﱡTَ ُ ا ْﻟLﱠ6َنَ ا8 ُ َ ْ َ3َب ﻟَ َ&ِ ْا اﻟ8ُ?َ اُو%-5ٖ َواِنﱠ اﻟﱠ/Ve muhakkak ki o
199
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ ْ َر*ﱢ% ِ <
Kitâb verilenler, elbette onun Rabblerinden bir hakk olduğunu ilmederler.]' Yani: Kitâb ehlinin o
bilge ve âlimleri, Mescid-i Harâm'a yönelmenin, Allah (+, و- )'nin İbrâhîm üzerine, onun zürriyeti ve
ondan sonraki diğer kullarının üzerine farz kıldığı hakk olduğunu ilmederler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 183. sayfa]
51
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
eğer ilimden sana gelenin ardından hevâlarına tâbi olursan, muhakkak ki sen
o zaman, elbette zâlimlerden(sin).(145)200
200
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ%3 ٖ ِﻟr َ اﻟ ﱠ% ِ َ اِ ًذا ﻟbَ ﱠ6َِ اﻟْ ِ ْ ِ ا% ِ َ َ َء َكDِ ْ َ* ْ% ِ ْ ُا َءھ8َ َ ا َ ْھqْ َ0 ا?ﱠ%ِ cِ َ َوﻟ/Ve
eğer ilimden sana gelenin ardından hevâlarına tâbi olursan, muhakkak ki sen o zaman, elbette
zâlimlerden(sin).]' Bu hitâb, Nebî ( و ﷲ ) için ve ümmetinin sâiri içindir." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 146. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ%-5ٖ اَﻟﱠ
201
Bu nedenle kuşkulananlardan sakın olma.]' Şekke düşenlerden (sakın olma). Muhakkak ki sen,
Allah'ın Resûlu'sun. Ve İslâm'ı onlar biliyor." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 187. sayfa]
203
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ 3ّ ٖﻟ8َ ُ 8َ َو ِﻟ ُ ﱟ ِو ْ َ ٌ ُھ/Ve herkes için bir veche vardır, o, ona döner.]' Yahûdilerin bir kıblesi vardır ve
nasârânın bir kıblesi vardır ve sizin de bir kıbleniz vardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 192. sayfa]
ﱡTَ ْ َ ُ ﻟLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, elbette Rabbinden bir
204
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ ْ َر*ﱢ% ِ <
hakktır.]' Yani: Kıblenin, Kâbe olması (elbette Rabbinden bir hakktır)." [Ebî Abdİllah Muhammed
ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 187. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ sَ ﱠcِﻟ
205
52
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Öyleyse onlardan haşyet duymayın ve Benden haşyet duyun. 206 Ve (tâ ki)
üzerinize nimetimi tamamlamam için. 207 Ve umulur ki siz hidâyet
edilirsiniz.(150)
İçinizde sizden bir Resûl irsâl ettiğimiz gibi. Âyetlerimizi üzerinize tilâvet eder
ve sizi tezkiye eder ve Kitâb ve Hikmet'i size tâlim eder.208 Ve sizin ilmeder
olmadığınızı size tâlim eder.(151)209
Ey o îmân edenler, sabır ve namaz ile (Allah'tan) istiâne dileyin. 211 Muhakkak
ki Allah, sabredenlerle beraberdir.(153)
ٌ k ﱠ2ُ ْ ُ ْ3َ َ ِنَ ِﻟ ﱠ س8ُ َ-/İnsânların, üzerinize bir hücceti olmaması için.]' Yani: Bununla Kitâb ehli
(kasdedilmektedir). Allah'ın Nebîsi, Kâbe'ye Beyt-i Harâm'a döndürülünce onlar: 'Adam, babasının
evine ve kavminin dînine iştiyâk.' demişlerdi. '[ ْ ُ ْ ِ ا8 ُ َ ظ َ َ%-5ٖ اِ ﱠ) اﻟﱠ/Onlardan o zulmedenlerin
dışında]' Onlar müşrik arablardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
3. cilt, 199. ve 201. sayfalar]
َ ,َْ ? sَ َ$/Öyleyse onlardan haşyet duymayın]' Benim
206
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُھ8ْ >
emrim husûsunda. Yani, size emrettiğimi îfa edin. '[#6ٖ 8َْ >Aا ْ َو/Ve Benden haşyet duyun]' Onun terki
husûsunda (Benden haşyet duyun)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 187. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ 3ْ َ َ #&ٖ َ ْ 6ِ َو ِ)ُ ِ? ﱠ/Ve (tâ ki) üzerinize nimetimi tamamlamam
207
için.]' İbrâhîm'in kıblesine sizi hidâyet etmek sûretiyle üzerinize nîmetimi tamamlamam için." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 166. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ُ 37ّ ٖ Wَ ُ- َو/Ve sizi tezkiye eder]' Sizi şirkten arındırır. '[ ُ ُ ُ ُ َ ﱢ-َو
208
َ َ ْ Tِ ْب َواﻟ
َ َ&ِ ا ْﻟ/Ve Kitâb ve Hikmet'i size tâlim eder]' '[ب َ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb] Kur'ân'dır. Ve: '[َ َ ْ Tِ ا ْﻟ/Hikmet]
Sünnet'tir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt,
188. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ َ ْ َ? ا8ُ68ُ َ? ْ َ ُ َ ﱢ ُ ُ ْ َ ﻟ- َو/Ve sizin ilmeder olmadığınızı size
209
tâlim eder.]' Size nebîlerin haberlerini ve geçmiş ümmetlerin kıssalarını tâlim eder. Ve arabların
ilmetmediği, olmuş veya vukû bulmuş hâdiselerin haberini onlara Allah Resûlu ( و ﷲ )
tâlim ederdi. Böylece Allah onlara, tüm bunları ancak Allah Resûlu ( و ﷲ ) ile idrâk
ettiklerini haber vermiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt,
211. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ ُ و ِنF ْ َ? )َ َو# َوا ْ ُ ُ وا ٖﻟ/Ve Bana şükredin ve Bana
210
küfretmeyin.]' Yani: Taat ile Bana şükredin ve mâsıyyet ile Bana küfretmeyin. Öyle ki kuşkusuz kim
Allah'a itaat ederse, böylelikle O'na şükretmiş olur. Ve kim O'na isyân ederse, böylelikle O'na
küfretmiş olur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 1. cilt, 155. sayfa]
211
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِة8 ٰ Q ا ِ* ﻟ ﱠ8ُ 3 ٖ َ&.
ِ َواﻟ ﱠ0ْ Q ْ ا/Sabır ve namaz ile (Allah'tan) istiâne dileyin.]' Allah'ın rızâsı üzere, sabır ve
namaz ile istiâne/yardım dileyin. Ve ilmedin ki sabır ve namaz, Allah'a itaattendir." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 214. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ا8ُ 3 ٖ َ&. ْ ا/(Allah'tan) istiâne dileyin.]' (İstiâne,
53
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve elbette sizi korku ve açlıktan bir şey ile ibtîla edeceğiz213 ve mallar ve
nefisler ve semerelerden noksanlaştırma (ile). Ve sabredenleri tebşîr et.(155)
Onlar ki, kendilerine bir musîbet isâbet ettiğinde, derler ki: 'Muhakkak ki biz
Allah'ın(ız) ve muhakkak ki biz O'na rücû ediciler(iz).'(156)214
Allah'tan) yardım taleb etmektir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 156. sayfa]
212
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[َ ٌء3 ْ2َاتٌ *َ ْ ا8َ ْ َﷲِ ا ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ #$ٖ ُ َ&@ْ ُ- ْ% َ ا ِﻟ8ُﻟ8ُ@َ? )َ َو/Ve Allah
yolunda katledilenler için mevtâlar demeyin. Bilakis, onlar hayâttalardır.]' Ve sizden Allah
yolunda katledilenler için: 'O, mevtâdır/ölüdür.' demeyin. Öyle ki kuşkusuz halkettiklerimden ölü
olan, hayâtını aldığım ve hislerini işlevsiz bıraktığım kimsedir. Artık o, bir lezzeti tadamaz ve bir
nîmeti idrâk edemez. Sizden ve diğer halkettiklerimden Benim yolumda katledilenler ise, Benim
katımda neşe, nîmet, âfiyet dolu bir yaşam ve temiz bir rızık içerisinde dirilerdir. Onlar, kendilerine
fazlımdan verdiğimle ve keremimden ödül olarak bahşettiğimle ferah içindedir. '[ َ> ُ ُون ْ َ? )َ ْ%ِ َو ٰﻟ/Ve
lâkin şuurunda değilsiniz.]' Ve lâkin siz onları göremezsiniz. Ama bilin ki onlar hayâttalardır. Ve
onların hayâtta olduğunu da ancak, Benim bunu size haber vermem ile ilmedebilirsiniz." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 214.-218. sayfa]
213
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allahu ( $ &') kullarını ibtilâ edeceğini bize haber veriyor. Yani:
Onları sınayacak ve onları imtihân edecektir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 155. âyetin tefsîrinde]
214
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Zeyd bin Alî bin Huseyn ( ﷲ#.')رtan babasının şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya -ve o bir seferde idi- bir oğlunun vefât ettiği haber verildi.
ٰ
Bunu üzerine dedi ki: '[ َن8ُ ِ َراLِ ْ3َﱠ اِﻟ6ِ َواXِ ّ ِ ﱠ6ِا/'Muhakkak ki biz Allah'ın(ız) ve muhakkak ki O'na
rücû ediciler(iz).']' Sonra (bineğinden) indi ve iki (rekât) kıldı, sonra dedi ki: 'Allah'ın emrettiğini fiil
ettik.' Ve şu âyeti tilâvet etti: '[ِة8 ٰ Q ِ َواﻟ ﱠ0ْ Q ا ِ* ﻟ ﱠ8ُ 3 ٖ َ&.
ْ َوا/Ve sabır ve namaz ile (Allah'tan) istiâne
dileyin.]'" [Bakara Sûresi, 45. âyet] [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî,
el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (2/269.-270.); Hâkim eserin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona
muvâfakat etmiştir.]
215
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte onlar]' Kendilerini vasfettiği ve niteliklerini belirttiği o
sabredenler. '[ ْ ِ 3ْ َ َ /Üzerlerine]' Yani: Onlar için '[ ٌات8َ َ 1 َ /Salavât]' Yani: Mağfiret/bağışlanma. Ve
Allah'ın, kulları üzerine salavâtı: O'nun mağfiretidir. '[ٌ َ ْ2َ َور/Ve rahmet]' Yani: Ve onlar için,
mağfiretin yanında bir de Allah'tan rahmet ve şefkat vardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 222. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ َُونDَ&ْ ُ ُھ ُ ا ْﻟ/Onlardır hidâyet edilenler.]' Yani: (Onlardır)
216
muvaffak kılınanlar." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 1. cilt, 190. sayfa]
217
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِا نﱠ
54
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ا8ُ ﱠ3َ*ا َو8Tُ َ ْ1َا َوا8ُ* َ?/O tevbe edenler ve ıslâh edenler ve beyân edenler müstesnâ.]' Kendileri
arasındaki ile Allah'ın arasındakini ıslâh eden, kendilerine Allah'tan geleni beyân eden, onu
gizlemeyen ve onu inkâr etmeyenler. '[ُ 32اب اﻟ ٖﱠ ُ 8َ اﻟ&ﱠ ﱠ6َ ِ ْ َوا3ْ َ َ ب8ُ ٰ َ$/O takdirde işte onlar, onların
ُ ?َ اbَ ِcُوﻟ
tevbesini kabûl ederim. Ve Benim, Tevvâb, Rahîm.]'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 260. sayfa]
220
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ُونr َ ْ ُ- ْ َو َ) ُھ/Ve onlar nazar olunmazlar]' Onlara
mühlet verilmez ve bir erteleme yapılmaz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 176. sayfa]
221
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رder ki: "'[ُ 32ُ اﻟ ٖﱠ% ٰ ْ2اﻟ ﱠ/Rahmân'dır, Rahîm'dir]' (Bu) iki isim Allah'ın
isimlerindendir. Birincisi: '[ ُ% ٰ ْ2اﻟ ﱠ/Rahmân]' O'nun rahmetinin genişliğine delâlet eder. İkincisi:
'[ُ 32اﻟ ٖﱠ/Rahîm]' Rahmetin (kullarına) ulaştığına delâlet eder." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 207. sayfa]
55
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o tâbi olanlar derler ki: 'Bizim için bir kere (dünyâya dönüş) olsaydı da
bizden uzaklaştıkları gibi onlardan uzaklaşsaydık.' İşte Allah onlara
amellerini üzerlerine pişmanlıklar halinde böyle gösterir. Ve onlar ateşten
hurûc edici değillerdir.(167)
222
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir isnâd ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir
ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ُ_ﱢT7َ ْ ُ َ68ﱡ0Tِ ُ-/Allah'a muhabbet eder gibi onlara muhabbet ederler]' Yani: O putlara,
Allah'a muhabbet eder gibi muhabbet ederler. Yani: O îmân edenlerin Rabblerine muhabbet ettikleri
gibi (putlara) muhabbet ederler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 270. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ََ ﱠ ا0َ? اِ ْذ
223
ا8ُ 0ِ ?َ ا ﱡ%-5ٖ اﻟﱠ/O vakit o tâbi olunanlar uzaklaşacaklardır]' Onlar şirk ve şerrdeki zorbalar, ileri gelenler
ve reislerdir. '[ا8ُ َ0َ ا?ﱠ%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ /O tâbi olanlardan]' Ve onlar (tâbi olunanlara) tâbi olan zayıflardır.
'[بُ َ0. َو?َ@َ ﱠ/Ve onlarla (aralarındaki) sebebler kesilmiştir]' Dünyâda aralarında bağ ve dostluk
ْ َ)ْ ِ* ِ ُ ْاqَ U
kurdukları iletişim sebebleri (Kıyâmet Günü kesilmiştir)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 290. sayfa]
224
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً0ﱢ3ط َ )ً sَ 2َ ض
ِ ْ ْا)َر#$ِ ا ِ ﱠ8ُ 7ُ س
ُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey insânlar,
arzdakilerden helâl olanı, pak olanı yiyin.]' Yani: Üzerinize harâm edilenlerden yemeyin ve infâk
etmeyin." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt,
194. sayfa]
225
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened Dahhâk ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: " '[ ا8ُ 0ِ َو َ) ?َ&ﱠ
ِنUَ 3ْ > اتِ اﻟ ﱠ8َ U ُ A/Ve
ُ şeytânın adımlarına tâbi olmayın.]' Şeytânın emrettiği hatâlara (tâbi olmayın)."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 302. sayfa]
56
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlara: 'Allah'ın inzâl ettiğine tâbi olun.' denildiğinde, derler ki: 'Bilakis!
Babalarımızı üzerinde bulduğumuza tâbi oluruz.' Ve eğer babaları bir şeyi
akletmemişler ve hidâyet bulamamışlar olsa da mı?(170)
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِء8 ْ ِ* ﻟ"ﱡ7ُ ُ ُ ْ َ- َ ﱠ6ِا/Ancak kötülük ile size emreder]' Yani: Günâh
226
ile (emreder). '[> ِء َ ْTَF َوا ْﻟ/Ve fuhşiyyât(ı)]' Mâsıyetleri ve söz ve fiillerden çirkin olan (ile emreder)."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 180. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o îmân edenler]' Ey Allah ve
227
Resûlu'nu o tasdîk edenler, Allah'a ibâdet etmeyi o ikrâr edenler, O'na itaat ile boyun eğenler! '[ ْ% ِ ا8ُ 7ُ
ْ 7ُ َ =ْ ت َ َر َز َ /Sizi rızıklandırdığımızın paklarından yiyin.]' Size helâl ettiğimiz rızkın helâlinden
ِ َ0ﱢ3ط
yiyin. Benim size harâm etmediğim, ama sizin kendi kendinize onları harâm ettiğiniz yiyecek ve
içecekler, helâl etmem sûretiyle artık sizin için temizdir. '[ِXّ ٰ ِ َوا ْ ُ ُ وا/Ve Allah'a şükredin]' Sizi
rızıklandırdığı ve onları sizin için temiz kıldığı nîmetlerden dolayı, bunları size bahşeden o Allah (> ؤه
+,) üzere senâ edin. '[ َُونDُ0ْ َ? ُ ﱠ ه-ِ ْ&ُ ْ ا7ُ ْاِن/Eğer yalnız O'na ibâdet edenler iseniz.]' Eğer işiterek, itaat
ederek O'nun emrine bağlı iseniz, yenilmesini size mübâh buyurduklarını, size helâl ettiklerini ve
sizin için temiz kıldıklarını yiyin artık. Onları harâm etmenizi teşvîk eden şeytanın adımlarını
bırakın." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 316.-317. sayfalar]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ%-5ٖ ِانﱠ اﻟﱠ
228
َِ ا ْﻟ ِ&َ ب% ِ ُ ﷲ ّ ٰ َلWَ 6ْ َنَ َ ا8 ُ ُ& ْ َ-/Muhakkak ki Allah'ın Kitâb'tan inzâl ettiğini o gizleyenler]' Onlar,
Muhammed ( و ﷲ )'in özelliklerinden ve emr(edildiği Dîn')inden, üzerlerine Allah'ın inzâl
ettiğini ve Allah'ın onlara beyân ettiği hakk ve hidâyeti gizleyen Kitâb ehlidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 327. sayfa]
229
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ِ ْ اِ ﱠ) اﻟ ﱠ َر6ِ 8U ٰ ا/İşte onlar, yedikleri
ُ ُ * #$ٖ َن8ُ 7ُ ْ َ- َ bَ cِ ُوﻟ
karınlarında ateşten başkası değildir]' Yani: Yakında ona karşılık ateşi yiyecekler. '[ َم8ْ َ- ُ ﷲ ّ ٰ ُ ُ ُ ُ َ ﱢ- )َ َو
ِ َ ِ ٰ
3 @ ْ
ﻟ ا/Ve Allah, Kıyâmet Günü onlarla kelâm etmeyecek]' Yani: Onlara sevdikleri şekilde kelâm
etmeyecek. Yoksa onlarla kelâm edebilir ve fiillerinden suâl edebilir. '[ ْ ِ 37ّ ٖ Wَ ُ- )َ َو/Ve onları tezkiye
etmeyecektir]' Yani: Onları günâhlarından arınmış kılmayacaktır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
57
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte onlar, dalâleti hidâyet ile o satın alanlardır ve azâbı mağfiret ile.230 Artık
ateş üzere ne sabırlıdır onlar.(175)231
Ve sizin için kısâsta hayât vardır ey akıl sâhibleri. Umulur ki siz takvâ
edersiniz.(179)
اﻟ ﱠ ِر#َ َ ْ َ َ ُھ0 ْ1َا/Artık ateş üzere ne sabırlıdır onlar.]' Artık onları ateşe yaklaştıran amel üzere ne
cüretkârlardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 331. sayfa]
ٍ َ@ ِ /Şikâk]' Bazılarının bazılarına düşmanlık
232
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ق
etmesidir." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-
Tefsîr, 102. sayfa (tek cilt olarak basım)]
233
İmâm Ebu Bekir el-Hallâl ( ﷲ#.)ر, sahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Ebu Zerr ( ﷲ )ر, Allah Resûlu ( و ﷲ )'e îmân hakkında suâl etmiş, bunun
üzerine ona şu âyeti sonuna kadar kıraat buyurmuştur: '[ ْ ُ َھ8 ُ ا ُو8 ﱡﻟ8َ ُ? ْ ﱠ ا َن0ِ ا ْﻟNْ َ 3َﻟ/İyilik, vecihlerinizi
çevirmeniz değildir]'" [Ebu Bekir Ahmed bin Muhammed el-Hallâl, es-Sunne (1197.)]
58
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık kim onu işittikten sonra onu tebdîl ederse, o takdirde günâhı ancak onu
o tebdîl edenlerin üzerinedir. Muhakkak ki Allah, Semî'dir, Alîm'dir.(181)
(Oruç) sayılı günlerdir. Bu nedenle sizden kim marazlı veya sefer üzerinde ise,
o takdirde diğer günlerden adedince (tutsun). Ve ona o tâkat getirenler
üzerine234 bir miskîn taamı fidye vardır. Artık kim gönülden bir hayır
yaparsa, işte o kendisi için daha hayırlıdır. Ve oruç tutmanız, sizin için daha
hayırlıdır, 235 eğer siz ilmeder iseniz.(184)
Ramazan ayı, o ki, Kur'ân onda inzâl edilmiştir, insânlar için bir hidâyettir. 236
Ve hüdâ ve furkândan beyyinelerdir. 237 Öyleyse sizden kim (bu) aya şâhid
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ Lَ68ُ@3Uٖ ُ- َ%-5ٖ اﻟﱠ#َ َ َو/Ve ona o tâkat getirenler üzerine]' Yani:
234
Ona güç yetirenler üzerine. İlim ehlinin bazısı da şöyle demiştir: 'Yani güç gelenler üzerine, yani zor
gelenler üzerine. (Öyle bir) tâkat (seviyesine) ulaşır ki, artık onlara zor gelir.' Başkaları da şöyle
demiştir: 'Âyette hazf (söylenmemiş, takdîr edilen kelime) vardır, takdîri de şudur: Fidyeye tâkat
getiremeyenlerin üzerine.' Bu görüşlerin ikisi de zayıf olup, ikincisi daha zayıftır. Nitekim bu kavle
göre müsbetin menfî ile tefsîri gerekir ki bir şeyin kendisinin zıddıyla tefsîr edilmesi doğru olmaz. İlk
kavle gelince, bir vecihle (doğrudur): Lâkin Sahîhayn'da Seleme ibnu'l-Ekvâ'dan sâbit olan hadis
zayıflığına delâlet eder: 'Oruç ilk farz kılındığı zamanlar insân oruç tutmak ve tutmamak arasında
muhayyerdi. Şu âyet: '[ ُِ ا ْﻟ@ُ ْٰانL3$ٖ َلWِ 6ْ ُى ا5ٖ ^ نَ اﻟﱠ َ َ َ ْ ُ َر/Ramazan ayı, o ki, Kur'ân onda inzâl
edilmiştir]' nâzil olana kadar da fidye verirdi.' [Buhârî (Câmiu's-Sahîh'de, Kitâbu't-Tefsîr, 4507.) ve
Muslim (Musnedu's-Sahîh'te, Kitâbu's-Sıyâm, 149., 1145., 2685.) tahrîc etmiştir] Kezâ âyetin zâhiri
de (birinci kavlin) zayıflığına delâlet eder. Çünkü âyetin sonunda: '[ ْ ُ َ ٌ ﻟ3ْ Aَ ا8 ُ 8Q ُ َ? ْ َواَن/Ve oruç
tutmanız, sizin için daha hayırlıdır]' buyurur. Bu ise onların oruca güç yetirebildiklerini ve (bu
âyetin) güç yetirenleri muhâtab aldığını gösterir. Böylece âyetin zâhiri Seleme hadîsine mutâbık olur.
Bu da râcih kavldir ki: '[ُLَ68ُ@3Uٖ ُ-/Ona tâkat getirenler]' Ona güç yetirenlerdir." [Muhammed bin Sâlih
el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 321.-322. sayfa]
235
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: " '[ ً ا3ْ Aَ َع8 ﱠU َ َ ? ْ% َ َ$/Artık kim gönülden bir hayır yaparsa]' Diğer bir miskînin taâmını ziyâde
ederse. '[ ْ ُ َ ٌ ﻟ3ْ Aَ ا8 ُ 8Qُ َ? ْ ُ َوا َنLَ ٌ ﻟ3ْ Aَ 8َ ُ َ$/İşte o kendisi için daha hayırlıdır. Ve oruç tutmanız, sizin için
daha hayırlıdır]'" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 287. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ًِى ِﻟ ﱠ سD ُھ/İnsânlar için bir hidâyettir]' Bu, Kur'ân için bir
236
medhetmedir, o ki, Allah onu inzâl etmiştir, kullarından ona îmân eden ve onu tasdîk eden ve ona tâbi
59
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
olursa, bu durumda onun orucunu tutsun. Ve kim marazlı veya sefer üzerinde
ise, artık adedince diğer günlerden (tutsun). Allah, sizin için kolaylık murâd
eder ve sizin için zorluk murâd etmez. Ve (bu,) adedi ikmâl etmeniz için ve size
hidâyet etmesi üzerine Allah'ı tekbîr etmeniz içindir. 238 Ve umulur ki siz
şükredersiniz.(185)
Ve kullarım sana Benden suâl ederse, öyle ki kuşkusuz Ben yakınım. Bana
duâ edince, duâ edenin duâsına icâbet ederim. O hâlde Bana icâbet etsinler.
Ve Bana îmân etsinler. 239 Umulur ki onlar irşâd olurlar.(186)
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak240 sizin için helâl edilmiştir. Onlar, sizin
için bir elbise ve siz onlar için bir elbisedir. 241 Allah, nefislerinize ihânet
etmekte olduğunuzu ilmetmiştir. Bu nedenle tevbenizi kabûl etmiş ve sizden
afv buyurmuştur. Öyleyse şimdi onlara mübâşerette bulunun. 242 Ve Allah'ın
olanların kalbleri için bir hidâyettir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 185. âyetin tefsîrinde]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ىDٰ ُ َ ا ْﻟ% ِ ت ٍ َ ﱢ3َ* َو/Ve hüdâdan beyyinelerdir]' Yani: Helâlden,
237
harâmdan, hadd ve hükümlerden apaçık delâletlerdir. '[ُ ْ =َ ِنF َوا ْﻟ/Ve furkân]' Yani: Hakk ile bâtılın
arasını tefrîk eden/ayıran." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 1. cilt, 199. sayfa]
238
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ُ -Dَٰ َ ھ# ٰ َ َ ﷲ ّ ٰ ﱢ ُ وا0َ ُ& َو ِﻟ/Ve size hidâyet etmesi üzerine Allah'ı tekbîr etmeniz içindir.]' Fıtır günü
(Ramazan bayramı) tekbîr getirmeniz (içindir.)" [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 2. cilt, 173. sayfa (766.)]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ bَ َ َﻟ. َ َواِ َذا/Ve sana Benden suâl ederse]' Nebî (
239
ﷲ
')وe hitâb eder. '[َ ٖدى0 ِ /Kullarım]' Mü'minlerdir. '[#ّ ٖ َ /Benden]' Yani: Yakınlığımdan. Ve
icâbetimin delîli: '[ﱠاع اِ َذا دَ َ ِن ُ ٖ ُ_ٌ ا- ٖ َ= #ّ6ٖ ِ َ$/Öyle ki kuşkusuz Ben yakınım. Bana duâ edince,
ِ Dة َ اﻟ8َ ْ َ_ د3
duâ edenin duâsına icâbet ederim.]' kavlidir. '[#ا ٖﻟ8ُ03kَٖ &" ْ َ3ْ َ$/O hâlde Bana icâbet etsinler.] Mânâsı:
İnkiyâdtır/boyun eğmedir. Yani: O hâlde Bana inkiyâd etsinler/boyun eğsinler. '[#*ٖ ا8ُ ِ ْHُ3 َو ْﻟ/Ve Bana
îmân etsinler.]' Yani: Ve Benim yakın olduğuma, Bana duâ ettiğinde duâ edenin duâsına icâbet
ettiğime îmân etsinler." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 2. cilt,
342.-343. sayfalar]
240
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[~ ُ َ$ اﻟ ﱠ/Yaklaşmak]' Cimâdır/cinsel ilişkidir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 2. cilt, 176. sayfa (776.)]
241
İmâm Hâkim ( ﷲ#. )رyine İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: " '[ ٌَ س0ﱠ ِﻟ%ُھ
ﱠ%ُ ََ سٌ ﻟ0&ُ ْ ِﻟ6ْ َﻟَ ُ ْ َوا/Onlar, sizin için bir elbise ve siz onlar için bir elbisedir.]' Onlar, sizin için bir
sükûnet ve siz onlar için bir sükûnettir. [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-
Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn, 2. cilt, 213. sayfa (3122.); Hâkim, Buhâri ve Müslim'in bu
eseri tahrîc etmediklerini ama Buhâri'nin şartına göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî de bu
konuda ona muvâfakat etmiştir.]
242
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ " ّ ٰ َ ِ َ /Allah, nefislerinize ihânet
َ ُF6ْ َنَ ا8ُ6 َ&,َْ ? ْ ُ&ْ 7ُ ْ ُ ﱠ6َﷲ ُ ا
etmekte olduğunuzu ilmetmiştir.]' Yani: Geceleyin cimâ etmek sûretiyle nefislerinize ihânet ve
zulüm ettiğinizi (ilmetmiştir). '[ ْ ُ 3ْ َ َ ب َ َ&َ$/Bu nedenle tevbenizi kabûl etmiştir]' Sizi bağışlamıştır.
'[ ْ ُ ْ َ َF َ َو/Ve sizden afv buyurmuştur]' Günâhlarınızı silmiştir. '[ ﱠ%َُ *َ ِ ُ وھ%|ٰ َ ْﻟ$/Öyleyse şimdi onlara
60
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
sizin için yazdığını arayın. Ve yiyin ve için, sizin için fecrin beyaz ipliği siyah
ipliğinden tebeyyün edinceye kadar.243 Sonra geceye kadar orucu tamamlayın.
Ve siz onlara -ve siz mescidlerde itikâfta bulunduğunuzda- mübâşerette
bulunmayın. Bunlar Allah'ın hudûtlarıdır, artık onlara yaklaşmayın. İşte
Allah âyetlerini insânlara böyle beyân eder. Umulur ki onlar takvâ
ederler.(187)
Sana, hilâllerden suâl ediyorlar. De ki: 'Onlar insânlar ve Hacc için vakit
ölçüleridir.' Ve iyilik, evlere arkalarından gelmeniz değildir. Ve lâkin iyilik,
takvâ etmektir.244 Ve evlere kapılarından gelin. Ve Allah'a takvâ edin, umulur
ki siz felâh bulursunuz.(189)
Ve onları nerede yakalarsanız katledin. Ve sizi ihrâc ettikleri yerden siz (de)
onları ihrâc edin. 246 Ve fitne, 247 kıtâldan daha şiddetlidir. Ve Mescidi'l-Harâm
mübâşerette bulunun.]' Onlarla helâl olarak cimâ edin." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 207. sayfa]
')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ا8ُ* َ ْ ا َوا8ُ 7ُ َو
243
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Sehl bin Sa'd ( ﷲ
ِد8َ . ُ َ3*ْ َ)ُ ْاi3ْ ,َ َْ ﻟ َ ُ ُ اﻟ%ﱠ3َ0َ&َ- #ّ&ٰ 2/Ve
ْ َ) ْاiِ 3ْ ,َ َْ اﻟ% ِ • َ yiyin ve için, sizin için beyaz ipliği siyah ipliğinden
tebeyyün edinceye kadar]' (âyeti) inzâl edildi ve: '[ ِ ْkَFَ ا ْﻟ% ِ /Fecrin]' (kısmı) inzâl edilmemişti. Ve
bir adam oruç tutmayı murâd ettiğinde, onlardan birisi ayaklarına beyaz ip ve siyah ip bağladı. Ve
onlar (yani ipler) kendisine belirinceye kadar yemeği bırakmadı. Nihâyet Allah, onun ardından: '[ َ% ِ
ِ ْkَFا ْﻟ/Fecrin]' (kısmını) inzâl buyurdu. Böylece Allah'ın ancak gece ile gündüzü kasdettiğini
ilmettiler." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4511.)]
244
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Berâ bin Âzib ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Câhiliyyede,
(Hacc ve Umre için) ihrama girdiklerinde, evlerine arkalarından gelirlerdi. Bunun üzerine Allah (şu
âyeti) inzâl etti: '[ َ *ِ ا8َ *ْ َْ ا% ِ َت8ُ3ُ0ا ا ْﻟ8ُ?ْ َوا#@ ا? ٰﱠ%ِ َ ﱠ0ِ ﱠ ا ْﻟ%ِ ِر َھ َو ٰﻟ8ُ ظ
ُ ْ% ِ َت8ُ3ُ0ا ا ْﻟ8ُ?ْ َ ? ْ ﱡ ِ* َن0ِ ا ْﻟNْ
َ 3َ َوﻟ/Ve iyilik, evlere
arkalarından gelmeniz değildir. Ve lâkin iyilik, takvâ etmektir.]'" [Ebu Abdİllah Muhammed bin
İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4512.)]
245
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ْ ُ َ68ُ ?ِ َ@ُ- َ%-5ٖ ﷲِ اﻟﱠ ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ #$ٖ ا8ُ ?ِ َ= َو/Ve Allah yolunda o sizinle kıtâl edenlerle kıtâl edin]' (Bu hitâb,)
kâfirlerle kıtâl etmeleri emredilen Muhammed ( و ﷲ )'in ashâbınadır." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 299. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ 7ُ 8 ُ َ Aَْ ْ~ ا ُ 32َ ْ% ِ ْ ُھ8 ُ ِ Aَْ َوا/Ve sizi ihrâc ettikleri
246
yerden siz (de) onları ihrâc edin.]' Yani: Mekke'den." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 205. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُ َ &ْ Fِ َوا ْﻟ
247
ِْ َ@َ ا ْﻟ% ِ Dاَ َ ﱡ/Ve fitne, kıtâldan daha şiddetlidir.]' Şirk, kıtâldan daha şiddetlidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
&
61
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
indinde onlarla kıtâl etmeyin, onlar orada sizinle kıtâl etmedikçe. Fakat sizinle
kıtâl ederlerse, o vakit onlarla kitâl edin. İşte kâfirlerin cezâsı böyledir.(191)
Ve fitne249 olmayıncaya kadar onlarla kıtâl edin250 ve Dîn Allah için olana
(kadar).251 Ama nihâyet verirlerse, bu durumda düşmanlık yoktur, zâlimler
üzerine hâric.(193)
Harâm ay, harâm aya ve hürmetler (biribirine) kısâstır. Öyleyse kim üzerinize
saldırırsa, artık üzerinize saldırdığının misliyle üzerine saldırın. Ve Allah'a
takvâ edin. Ve ilmedin ki Allah muttakîler ile beraberdir.(194)
Ve Allah yolunda infâk edin. Ve elleriniz ile (kendinizi) tehlikeye atmayın. 252
Ve ihsânda bulunun. Muhakkak ki Allah, ihsân edenlere muhabbet eder.(195)
nihâyet/son verip) müslüman olurlarsa." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 193. sayfa]
249
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ٌ َ &ْ $ِ /Fitne]' Şirktir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 301. sayfa]
250
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ٌ َ &ْ $ِ َن8ُ َ? )َ #ّ&ٰ 2َ ْ ُھ8ُ ?ِ َ= َو/Ve fitne olmayıncaya kadar onlarla kıtâl edin]' Şirk olmayıncaya kadar
(onlarla kıtâl edin)."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َن8ُ َ-َو
ٰ
ِXّ ِ ُ%-Dّ ٖ اﻟ/Ve Dîn Allah için oluncaya (kadar)] '[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ ilâhe illAllah]' denilinceye (kadar). Bize
zikredildiğine göre Allah'ın Nebîsi ( و ﷲ ): 'Muhakkak ki Allah Bana, onlar: '[ ) إL) إﻟ
ﷲ/Lâ ilâhe illAllah]' deyinceye kadar insânlar ile kıtâl etmemi emretti.' buyurmuştur." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 570. ve 572. sayfalar]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِXّ ٰ ِ ُ%-Dّ ٖ نَ اﻟ8ُ َ- َو/Ve Dîn Allah için olana (kadar)]'
251
Allah'a teslîm olana kadar onlarla kıtâl edin. Ve denilmiştir ki: Allah'tan başkasına secde olmayıncaya
kadar (onlarla kıtâl edin)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 193. sayfa]
252
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Huzeyfe ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِ َ ُ ْ اﻟ&ﱠ#َ ُ ْ ِاﻟ-Dْٖ -َ *ِ ا8ُ@ْ ُ? )َ َو/Ve elleriniz ile (kendinizi) tehlikeye atmayın.]' Allah yolunda infâk etmeyi
terk ederek (kendinizi tehlikeye atmayın)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 3. cilt, 583. sayfa]
62
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hacc mâlûm aylardır. İşte kim onlarda Hacc'ı farz ederse, artık Hacc'ta
yaklaşmak253 yoktur ve fâsıklık yoktur ve cedelleşme yoktur. Ve hayırdan ne
fiil ederseniz, Allah onu ilmeder. Ve azık edinin, öyle ki kuşkusuz azığın en
hayırlısı takvâdır. Ve Ben'den takvâ edin, ey akıl sâhibleri!(197)
Sonra insânların akın ettiği yerden akın edin. Ve Allah'tan mağfiret dileyin.
Muhakkak ki Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.(199)
253
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: " '[~ َ َ$ َر/Yaklaşmak]' Cimâdır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 2. cilt, 256. sayfa (1021.)]
254
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Umer ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ ِامTَ > َ ِ ا ْﻟ
ْ َ ا ْﻟ/Meşâri'l-Harâm]' Müzdelife'nin tümüdür." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 314. sayfa]
255
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َ% ِ
َ%3ّ^ ٖﻟ
اﻟ ﱠ/Dalâlete düşenlerden]' Câhillerden." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt,
314. sayfa]
َ َ= َ ِ َذا$/Nihâyet menâsikinizi kazâ
ِ َ َ ْ ُ&3ْ ^
256
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ َ .
ettiğinizde]' Yani: Menâsiki (Hac ibâdetlerini) bitirdiğinizde." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 203. sayfa]
257
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[َ ﷲ ّ ٰ ُ وا7ُ َ ْذ$/Allah'ı zikredin]' Tekbir getirmek ve
hamdu senâ etmek sûretiyle (Allah'ı zikredin). '[ ْ 7ُ ْ ٰا*َ َء7ُ ِ 7ْ 5ِ 7َ /Babalarınızı zikrettiğiniz gibi]' Arablar
Haccı îfa edince Beyt'in yanında durur ve babalarının/atalarının övünç dolu öykülerini anlatırlardı.
Allahu ( $ &') onlara, Kendisini zikretmelerini emretmiştir. '[ ً ا7ْ ﱠ ِذDَ َا َْو ا/Veya daha şiddetli bir
zikirle]' Daha şiddetli zikredin. Bilakis daha şiddetli (zikredin). Yani, daha çok zikredin." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 231. sayfa]
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "[ َ% ِ َ $
258
63
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte onlar, onlar içindir kesbettiklerinden bir nasîb. Ve Allah, hesâbı süratli
olandır.(202)
Ve sayılı günlerde Allah'ı zikredin. 261 İmdi kim iki günde (Mina'dan dönmek
için) acele ederse, artık üzerine bir günâh yoktur. Ve kim tehir ederse, artık
(onun da) üzerine bir günâh yoktur. (Bu,) takvâ eden içindir. Ve Allah'a takvâ
edin. Ve O'na haşr edileceğinizi ilmedin.(203)
Ve döndüğünde, arzda sa'y eder, orada fesâd çıkarmak ve ekin ve nesli helâk
etmek için. Ve Allah fesâda muhabbet etmez.(205)
Ve ona: 'Allah'a takvâ et.' denildiğinde, izzet onu günâh ile tutar. 262 Artık ona
Cehennem yeter. Ve elbette (o) ne kötü döşektir.(206)
Yani: Ateş azâbını bizden uzaklaştır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 205. sayfa]
261
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ٍُودَاتDْ َ ﱠ ٍم-َ ا#$ٖ َﷲ ّ ٰ ُ وا7ُ اذ
ْ َو/Ve sayılı günlerde Allah'ı zikredin.]' Yani: '[ٍُودَاتDْ َ ﱠ ٍم-َا/Sayılı
günler]' ile '[Teşrîk Günleri/<- >& م اﻟ-( ']اkasdedilir). Ve bunlar kurban kesmenin ardındaki üç
gündür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 4. cilt, 208. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: '[ٍُودَاتDْ َ ﱠ ٍم-َا/Sayılı günler]' Ve bunler: Zilhicce ayının on birinci, on
ikinci ve on üçüncü günlerini ihtivâ eden üç teşrîk günüdür. '[ 75اﻟ/Zikir]' kelimesi burada, bu
günlerde Allah (+, و- )'ye yaklaştıran her kavil veya fiili kapsamaktadır. O günlerdeki:
'[ 30 &اﻟ/Tekbîr]' sözcüğü de hem mutlak anlamı (yani '[ 07ﷲ أ/Allahu Ekber]' diyerek tekbîr
getirmeyi) hem de mukayyed anlamı (yani Allah'ı yücelten tüm fiilleri) kapsamaktadır." [Muhammed
bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 438. sayfa]
262
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ِ Yْ )ِ ْ *ِ ُةWُ اﻟْ ِ ﱠL?ْ 5َ Aََ ﷲَ ا ّ ٰ <ﱠ
ِ ? ُ اLَ َ ﻟ3=ٖ َواِ َذا/Ve ona: 'Allah'a takvâ
et.' denildiğinde, izzet onu günâh ile tutar.]' Yani: Bu fâcire fiillerinden ve sözlerinden dolayı vaaz
64
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
edilip de: 'Allah'a takvâ et, söz ve fiillerinden vazgeç ve hakka rücû et!' denildiğinde, o imtinâ eder ve
dayatır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi,
206. âyetin tefsîrinde]
263
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ِﷲ ّٰ ت ِ ‚ َ Fْ َ6 > ٖ ى
َ ْ َ َ َءR&ِ *ْ ُ اL" ْ َ- ْ% َ َِ اﻟ ﱠ س% ِ َو/Ve insânlardan kimi Allah'ın rızâsını isteyerek nefsini
satar.]' Bunlar muhâcirler ve ensârdır." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-Sanânî el-Himyerî,
Tefsîru AbdurRezzâk, 1. cilt, 330. sayfa (232.)]
264
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ِد0 ِ ْﷲُ َرؤُفٌ ِ* ﻟ ّ ٰ َو/Ve Allah, kullarına Rauf'tur.]'
Yani: Onlara karşı çok merhametlidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 209. sayfa]
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir: "'[ #$ِ ا8ُ Aُْ اد
265
ً ﱠ$ 7َ ِ ْ " اﻟ ﱢ/Ey o îmân edenler! Topluca Silm'e dâhil olun.]' Cemîân İslâm'a dâhil olun. '[ ا8ُ 0ِ َو َ) ?َ&ﱠ
َ ِنU3ْ > ت اﻟ ﱠ ُ Aُ /Ve şeytânın adımlarına tâbi olmayın.]' Hatalârına (tâbi olmayın)." [Hikmet bin Beşîr
ِ ا8َ U
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 320. sayfa]
266
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Bu ve benzeri âyetler, istivâ, nüzûl,
mecî/gelme gibi ihtiyârî sıfatları ve Allahu ( $ &')'nın Kendi Nefsinden haber verdiği veya onları Allah
Resûlu ( و ﷲ )'in haber verdiği bu cihetteki sıfatları isbât eden Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaatın
mezhebi lehine delildir. Cehmiyye ve mu'tezile gibi farklı farklı türler altında yer edinen muattıla
mensûblarının aksine, Ehl-i Sünnet mensûbları bu sıfatları, teşbih etmeksizin, tahrif etmeksizin ve
ta'tîle düşmeksizin, Allah'ın celâl ve azâmetine lâyık bir vecih üzere isbât ederler. Allah'ın bir zâtı
vardır ki diğer zatlar O'nun zâtına benzemez. Allah'ın yine, başkalarının sıfatlarına benzemeyen
sıfatları vardır." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-
Mennân, 93.-94. sayfa (tek cilt olarak basım)]
İmâm Kâsımî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "Ümmetin selefinin ve imâmlarının mezhebi şöyledir:
Muhakkak ki onlar, tahrîf etmeksizin, ta'tîl etmeksizin, keyfiyyet biçmeksizin ve temsîle girmeksizin
Allah ( ! () )'yu, O'nun Kendi Nefsini vasfettiği ve Resûlu ( و ﷲ )'in O'nu vasfettiği
sıfatlarla vasfederler. O'nun sıfatları hakkında konuşmak, O'nun Zâtı hakkında konuşmak gibidir.
Zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde, Allahu ( $ &')'nın misli gibi bir şey yoktur. Birisi kalkıp da: 'Allah
( ! () ) nasıl gelir, nasıl geliyor?' diye suâl ederse, o kimseye şöyle denilsin: 'O, Nefsinde nasıldır?'
Adam: 'O'nun Zâtının keyfiyyetini bilmiyorum.' diye cevâb verdiğinde ise ona şöyle denilsin: 'İşte
aynı şekilde, O'nun sıfatlarının keyfiyyeti de bilinmez.' Muhakkak ki sıfatın keyfiyyetini bilmek,
sıfatlananın keyfiyyetini bilmeye tâbidir. Selefin icmâsını nakleden pek çok kimse, mutlak sûrette bu
kaideye bağlı kalmıştır." [Cemâleddîn el-Kâsımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 2. Cüz, 518. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ُ ْ َ) ْا#َ ^ ِ ُ= َو/Ve işin kazâ edilmesi(ni)]' Yani: Azâb vâcib oldu ve
267
hesâb tamamlandı. Ve bu, Allah'ın faslı, Kıyâmet Günü mahlûkatın arasında hakk ile kazâsıdır/hüküm
65
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İsrâîl oğullarına suâl et, onlara nice beyyin âyetlerden verdik. Ve kim Allah'ın
nimetini, kendisine gelmesinin ardından tebdîl ederse, o takdirde mukakkak
ki Allah'ın ikâbı şiddetlidir.(211)
İnsânlar tek ümmet idi. 270 Böylece Allah nebîler ba's etti, tebşîr ediciler ve
inzâr ediciler. Ve onlarla beraber -insânların arasında kendisinde ihtilâf
ettikleri hakkında hükmetmeleri için- hakk ile Kitâb'ı inzâl etti. Ve beyyineler
onlara gelmesinin ardından, aralarındaki bağiyden dolayı onda ihtilâf eden, o
kendisine (Kitâb) verilenlerden başkası değildir. İmdi Allah o îmân edenleri,
kendisinde ihtilâf ettikleri hakka izni ile hidâyet etmiştir. Ve Allah, dilediğini
Sırât-ı Mustakîm'e hidâyet eder.(213)
Yoksa Cennet'e -ve sizden önce o geçenlerin meseli size gelmeden- dâhil
olacağınızı mı hesâb ettiniz? Sıkıntı ve darlık onlara temâs etmiş ve Resûl ve
berâberindeki o îmân edenler: 'Allah'ın nusreti ne zaman!' diyecek kadar
sarsılmışlardır. Dikkat edin, muhakkak ki Allah'ın nusreti yakındır.(214)
vermesidir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt,
241. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ َ ُون,َْ "َ- َو/Ve onlar o îmân
268
edenleri maskaralığa alır.]' Yani: İstihzâ/alay ederler. Ve bunlar Ebu Cehil ve diğerleri gibi
Kureyş'in reisleridir. Onlar fakirlerle alay ediyor idiler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 212. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ%-5ٖ َواﻟﱠ
269
ْ ُ َ=8ْ َ$ ا8ْ َ@ا?ﱠ/Ve o takvâ edenler, onların fevkindedir.]' (Ve o takvâ edenler,) Cennet'te onların
fevkindedir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 322. sayfa]
270
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ً ةDَ 2ا ِ س ا ُ ﱠ ً َو
ُ نَ اﻟ ﱠ7َ /İnsânlar tek ümmet idi.]' Onların hepsi İslâm üzere idiler." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 323. sayfa]
66
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kıtâl -ve o sizin için kerîhtir- üzerinize yazılmıştır. Ve ola ki bir şeyi kerîh
görürsünüz ve o sizin için hayırdır. Ve ola ki bir şeye muhabbet edersiniz ve o
sizin için şerrdir. Ve Allah ilmeder ve siz ilmedemezsiniz.(216)271
Sana harâm aydan, onda kıtâlden suâl ederler. De ki: 'Onda kıtâl büyük
(suçtur). Ve Allah yolundan alıkoymak ve O'na küfretmek ve Mescidi'l-
Harâm('dan alıkoymak) ve ehlini oradan ihrâc etmek, Allah indinde daha
büyük (suçtur) ve fitne, katletmekten daha büyüktür.'272 Ve sizinle kıtâl
etmekten -güç yetirebilseler- geri durmazlar, tâ ki sizi Dîninizden
döndürünceye kadar. Ve sizden kim Dîninden irtidât edip de -ve o kâfir
olarak- ölürse, öyle ki işte onların dünyâ ve Âhiret'te amelleri boşa gitmiştir.
Ve işte onlar ateş ashâbıdır, onlar orada muhalledlerdir.(217)
Sana içki ve kumardan suâl ederler. De ki: 'Onlarda büyük bir günâh ve
insânlar için menfaatler vardır. Ve onların günâhı menfaatlerinden daha
büyüktür. Ve sana ne infâk edeceklerini suâl ederler. De ki: 'Artanı.'273 İşte
sizin için Allah âyetleri böyle beyân buyurur. Umulur ki siz tefekkür
edersiniz.(219)
271
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ )َ ْ ُ&6ْ ََ ْ َ ُ َوا- ُ ﷲ ّ ٰ َ ﱞ ﻟ َ ُ ْ َو8َ |ً َو ُھ3ْ َ ا8ﱡ0Tُِ ? ْ اَن#"َ
ٰ َو
َن8ُ َ ْ َ?/Ve ola ki bir şeyi kerîh görürsünüz ve o sizin için hayırdır. Ve ola ki bir şeye muhabbet
edersiniz ve o sizin için şerrdir. Ve Allah ilmeder ve siz ilmedemezsiniz.]' Bu âyette, hikmetler,
sırlar ve kul için çeşitli dersler vardır. Şübhesiz ki kul, hoş olmayan bir şeyin sevilen bir şeyle birlikte
gelebileceğini ve sevilen bir şeyin de nâhoş bir şey ile birlikte gelebileceğini bilirse, sevinçli bir
olayın içinde herhangi bir zarar bulunmadığından emîn olmaz; zararlı bir olayın içinden de herhangi
bir sevinç çıkmasından ümidini kesmez. Çünkü kul, netîceleri bilemez. Şübhesiz ki Allah bu
husûslarda, kulun bilmediği şeyleri ilmeder." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn
Kayyim el-Cevziyye, el-Fevâid, 87. sayfa]
ٰ
)رdemiştir ki: "'[ِ ّ و َد َنْ َ ِ ِل/'Ve
272
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( َ Allah yolundan
alıkoymak']' Yani: Müslümanları İslâm'dan sizin alıkoymanız '[ ٖ ِ و ُ ْ ٌر/Ve َ O'na küfretmek]' Yani:
Sizin, Allah'a küfretmeniz. '[َرَام ِ ْ َوا ْ َ ْ ِ ِد ا/'Ve Mescidi'l-Harâm('dan alıkoymak)']' Yani: Sizin,
müslümanları Mescid-i Harâm'dan alıkoymanız. '[ُ ْ ِ ٖ ِ!ج اَ ْھ ُ ٰرَا$ِْ وا/Ve
َ ehlini oradan ihrâc etmek]'
Yani: Mekke ehlini Mekke'den çıkarmak '[ ِل%ْ &َ ْ َ ُ ا َ ْ َ ُر ِنَ ا%ْ ِ ْ اَ ْ َ ُر ِ ْ َد ّ ِ َوا/'Allah indinde daha büyük
(suçtur) ve fitne katletmekten daha büyüktür.']' Yani: Sizin üzerinde olduğunuz küfür ve bu
fiilleriniz Allah indinde, harâm ayda müslümanlarla savaşmaktan daha büyük ve daha şiddetlidir."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
215. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[8َ Fْ َ ا ْﻟ/Artanı]' Kolay olan, artan ve çıkartılması kalbe
273
meşakkat vermeyen." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-
Kur'ân, 3. cilt, 61. sayfa]
67
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve sana hayızdan suâl ederler. De ki: 'O, bir ezâdır.' Onun için hayızda
kadınlardan çekilin. Ve onlara tâhir olana kadar yaklaşmayın. Artık tâhir
olduklarında, o zaman onlara Allah'ın size emrettiği yerden varın. 274
Muhakkak ki Allah, tevbe edenlere muhabbet eder ve tâhir olanlara
muhabbet eder.(222)
274
Hayız ile ilgili hükümler hakkında fıkıh kitâblarına ve: '[ُ ﷲ ّ ٰ ُ 7ُ َ َ َ ْ~ ا
ُ 32َ ْ% ِ ﱠ%ُھ8ُ?ْ َ$/O zaman onlara
Allah'ın size emrettiği yerden varın.]' kısmı için bir sonraki âyetin tefsîrine bakınız. [Hazırlayan]
275
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ْ ُ&cْ ِ #ّ6ٰ ََ ُ ْ اY ْ 2َ ا8ُ?ْ َ$/Öyleyse ekinliğinize nasıl dilerseniz varın.]' Yani: '[ ثTاﻟ/Ekinlik]'
Ferctir. Ferci (kadınlık organını) bırakıp da onun gayrına varmamak üzere, ona (yani kadınlık
organına) ön tarafından veya arka tarafından nasıl dilersen, hangisini murâd edersen varırsın. '[ ﱠ%ُھ8ُ?ْ َ$
ُﷲّ ٰ ُ 7ُ َ َ َْ~ اُ 32َ ْ% ِ /O zaman onlara Allah'ın size emrettiği yerden varın.]'" [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 337. sayfa]
ِ ُF6ْ َ)ِ ا8 ُ D َو=َ ﱢ/Ve nefisleriniz için takdîm edin.]' Yani:
276
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ "
Harâmları terk etmeye dâir sizi nehyettiği şeyleri işlememeye bağlı kalmak sûretiyle itaat fiillerinden
(takdîm edin). Bunun için şöyle buyurmuştur: '[ُ ه8ُ=sَ ُ ْ ُ ﱠ6َا ا8 ُ َ ْ ﷲَ َوا ّ ٰ ا8ُ@ َوا?ﱠ/Ve Allah'a takvâ edin ve
ilmedin ki siz O'na mülâki olacaksınız.]' Yani: Tüm amelleriniz üzere sizi hesâba çekecektir. '[ ِ > َو*َ ﱢ
َ%3 ٖ ِ ْH ُ ا ْﻟ/Ve mü'minleri tebşîr et.]' Yani: Onlara emir buyurduğu husûslarda Allah'a itaat eden ve
kendilerini sakındırdığı şeyleri terkedenleri (tebşîr et/müjdele)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 223. âyetin tefsîrinde]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ا8ُ َ ْkَ? )َ َو
277
68
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
69
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
onların lehine, mârûf ile o aleyhlerinin misli (hakklar) vardır. 282 Ve erkekler
için onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir.(228)
Talâk iki keredir, artık mârûf ile tutmak veya ihsân ile salmaktır. Ve onlara
verdiklerinizden bir şey almanız -Allah'ın hudûtlarını ikâme
edememelerinden korkmaları dışında- sizin için helâl değildir. Fakat Allah'ın
hudûtlarını ikâme edememelerinden korkarsanız, artık (kadının) fidye
vermesinde ikisinin üzerine günâh yoktur. 283 Bunlar Allah'ın hudûtlarıdır, 284
öyleyse onları aşmayın. Ve kim Allah'ın hudûtlarını aşarsa, bu durumda işte
onlar, onlardır zâlimler.(229)
Böylece ona talâk verirse, artık ardından başka bir zevc ile nikâhlanıncaya
kadar ona helâl değildir. Fakat (bu da) ona talâk verirse, o zaman birbirlerine
rücû etmelerinde ikisinin üzerine bir günâh yoktur, Allah'ın hudûtlarını
ikâme edeceklerini zannederlerse. 285 Ve bunlar Allah'ın hudûtlarıdır, ilmeden
bir kavim için onları beyân eder.(230)
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ﱠ%ُ َ َوﻟ/Ve onların lehine]' Yani, kadınların kocaları
282
üzerinde kendi aleyhlerine yükümlülükleri olduğu gibi, onların lehine de mârûf (hakkları) vardır. İbni
Abbâs ( # ﷲ ( )رbu âyetin) mânâsı hakkında demiştir ki: "Muhakkak ki ben, hanımımın benim
için zînetlenmeyi sevdiği gibi, hanımım için ziynetlenmeyi severim. Çünkü Allah ( $ &') )( ! و: '[ ﱠ%ُ ََوﻟ
ِ ُ ْ َ ﱠ ِ* ْﻟ%ِ 3ْ َ َ ى5ٖ ُ اﻟﱠMْ ِ /Ve onların lehine, mârûf ile o aleyhlerinin misli (hakklar) vardır.]'
وف
buyurmuştur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt,
267.-268. sayfalar. İbn Abbâs'ın sözünü İbn Ebi Hâtim sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir. Bknz.:
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 2. cilt, 428. sayfa (2028.)]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Lٖ *ِ َْتDَ&$ْ َ ا3$ٖ َ ِ 3ْ َ َ ُ َ َحsَ َ$/Artık (kadının) fidye
283
vermesinde ikisinin üzerine günâh yoktur]' Yani: Kadının muhâlea yapmasında (ikisinin üzerine
günâh yoktur). Muhâlea husûsunda ihtilâf edilmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 232. sayfa] Muhâlea (Kadının belli bir bedel
karşılığında kocasından kendisini boşamasını taleb etmesi) hakkında fıkıh kitâblarına bakınız.
[Hazırlayan]
284
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ُُودD2ُ bَ ْ ?ِ /Bunlar Allah'ın hudûtlarıdır]' Yani: Bunlar, Allah'ın
emir ve nehiyleridir. Ve Allah'ın hudûtu: Çiğnenmesini şerîâtın men ettiği şeylerdir." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 273. sayfa]
285
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َُودD2ُ َ 3@ٖ ُ- ْظ ﱠ اَن
َ ْاِن/Allah'ın hudûtlarını ikâme
edeceklerini zannederlerse]' Yani: Eğer aralarında barış ve güzel muhabbet olacağını bilirlerse."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
234. sayfa]
َ ْ ِ َ$/Artık onları mârûf ile tutun]' Yani
286
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[وف ٍ ُ ْ َ *ِ " ٌك
insânların 'temiz ve güzel aile hayâtı' olarak bildiği ile." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve
Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 108. sayfa]
70
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِا ْﻟ ِ&َ ب/Kitâb]' Yani: Kur'ân. '[ِ َ ْ Tِ ا ْﻟ/Hikmet]' Yani:
287
71
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Eğer kadınlara, onlara temâs etmeden veya onlar için bir mehir belirlemeden
talâk verirseniz, üzerinize bir günâh yoktur. Ve onları metâlandırın, geniş
(elli) olan üzerine kudretince ve (eli) dar olan üzerine kudretince. Mârûf ile
metâ muhsinler üzerine bir hakktır.(236)
Namazlar293 üzerine ve orta namaz294 muhâfızlık edin. 295 Ve Allah için kânitler
olarak296 kıyâm durun.(238)
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ ُروه5َ ْ2 َ$/Artık O'ndan hazer edin]' Yani: Artık Allah'tan
290
korkun." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 283.
sayfa]
Ebu İshâk ez-Zeccâc ( ﷲ#. )رdemiştir: "'[ ٌر8ُF]َ /Gafûr]' mübâlağa yapısındandır. Öyleyse Allah
291
(+, و- ) çok mağfiret edicidir. Çünkü O bunu kulları için defalarca, ta ki bu sayılamayacak hale
gelene kadar yapar. İşte bu sıfat bu nedenden dolayı mübâlağa yapısında gelmiştir. Bu ise fiilin
yapıldığı şey ile alakalıdır." [Ebu İshâk İbrâhim bin Sırrî bin Sehl ez-Zeccâc, Allah'ın İsimlerinin
İştikâkı, 93. sayfa]
292
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ٌ 3 ٖ 2/Halîm]' َ İkâb etmede/cezâlandırmada acele
etmeyen." [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 3. Cüz, 618. sayfa]
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ ٌ 3 ٖ 2/Halîm]'
َ Onlar üzerine kudreti yetmesine
rağmen, isyânlarından dolayı âsileri (cezâlandırmada) acele etmeyen." [AbdurRahmân bin Nâsır es-
Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 106. sayfa (tek cilt olarak basım)]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِات8َ َ Q
293
اﻟ ﱠ/Namazlar]' Yani: Beş (vakit farz)
namazlar." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt,
240. sayfa]
294
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[#Uْٰ .8ُ ِة ا ْﻟ8 ٰ Q
واﻟ ﱠ/Ve orta namaz]' Yani: İkindi namazı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 5. cilt, 179. sayfa]
295
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allahu ( $ &'), namazları vakitlerinde kılmaya devam
etmeyi, onların hudûtlarını muhâfaza etmeyi ve onları vakitlerinde edâ etmeyi emreder." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 238. âyetin tefsîrinde]
296
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رve İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine İbn Abbâs ( ﷲ ر
# )'nın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ%3&ٖ 6ِ َ=/Kânitler olarak]' İtaat edenler olarak." [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 247. sayfa]
72
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat korkarsanız, o takdirde yaya olarak veya binmiş olarak (namazı ikâme
edin). 297 Artık emîn olduğunuzda, o zaman Allah'ı zikredin, sizin ilmetmiyor
olduğunuzu size tâlim ettiği gibi.(239)
Talâk edilmiş kadınlar için mârûf ile bir metâ vardır. (Bu,) muttakîler üzerine
bir hakktır.(241)
İşte âyetlerini sizin için Allah böyle beyân eder. Umulur ki siz
akledersiniz.(242)
Kimdir o kimse ki, Allah'a borç verir, güzel bir borç? Artık onun için onu
katlar, kat kat çoğaltır. Ve Allah, daraltır ve genişletir. Ve O'na rücû
ettirileceksiniz.(245)
297
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allahu ( $ &'), kullarına namazlara devam etmeyi, onların
hudûtlarını ikâme etmeyi emredip de bu emri sıkı sıkı vurguladığı zaman, şahsın onları ne zaman en
kâmil vecih üzere edâ edemeyebileceği hâli de zikretmiştir. Bu, savaş hâli ve harbin kızışması
durumudur. Bu yüzden buyurmuştur ki: '[ ً6 َ07ْ َ ِ َ ً) اَ ْو ُر$ ْ ُ&Fْ Aِ َْ ِن$/Fakat korkarsanız, o takdirde yaya
olarak veya binmiş olarak (namazı ikâme edin).]' Yani: Bu durumda, ayakta veya binekte, hangi hâl
üzere olursanız olun (namazı) kılın. Yani kıbleye yönelmiş veya oraya yönelmemiş olarak (kılın)."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 239.
âyetin tefsîrinde]
73
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve nebîleri onlara dedi ki: 'Muhakkak ki Allah, size Tâlût'u melik olarak ba's
etmiştir.' Dediler ki: 'Onun üzerimize melikliği nasıl olur? Ve biz melikliğe
daha hakk sâhibi(yiz) ve ona maldan genişlik verilmemiştir.' Dedi ki:
'Muhakkak ki Allah, onu üzerinize seçmiştir ve ona ilim ve cisimde gücünü
ziyâde etmiştir. Ve Allah, mülkünü dilediğine verir. Ve Allah, Vâsi'dir,
Alîm'dir.'(247)298
Ve nebîleri onlara dedi ki: 'Muhakkak ki onun melikliğinin âyeti, tâbûtun size
gelmesidir. Onda Rabbinizden bir sekînet ve Mûsâ ailesinin ve Hârûn
ailesinin geriye bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır.'
Muhakkak ki bunda, elbette sizin için bir âyet vardır, eğer mü'minler
iseniz.(248)
Böylece Tâlût ordu ile ayrılınca, dedi ki: 'Muhakkak ki Allah, bir nehir ile sizi
ibtilâ edecektir.299 İmdi kim ondan içerse, artık benden değildir ve kim ondan
tatmazsa,300 o takdirde kuşkusuz o bendendir, eli ile bir avuç avuçlayan
müstesnâ.' Fakat onlardan azının dışında ondan içtiler. Derken o ve
beraberindeki o îmân edenler onu geçince, 301 (geride kalanlar) dediler ki:
'Bugün Câlût ve ordusuna tâkatımız yok.' Allah'a mülâki olacaklarını o
bilenler dediler ki: 'Nice az bir topluluk, çok bir topluluğa Allah'ın izni ile
gâlib gelmiştir. Ve Allah, sabredenler ile beraberdir.'(249)
298
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٌO. ّ ٰ َو/Ve Allah, Vâsi'dir]' Yani: Tüm sıfatlarında genişlik
ِ ﷲُ َوا
sâhibi. İlminde geniştir, fazlında, kereminde, kudretinde, kuvvetinde, her şeyi ihâta etmesinde ve tüm
sıfat ve fiillerinde geniştir. '[ٌ 3 ٖ َ /Alîm]' Yani her şeyin ilminin sâhibi. Mülkü veya Allah ( ! ()
$ &'')وnın dilediğine bahşettiği diğer fazıletleri kimin hak ettiğini ilmetmek de '[ٌ 3 ٖ َ /Alîm]' ismine
taalluk etmektedir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 214.
sayfa]
299
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ=َ ل/Dedi ki]' Tâlût (dedi ki). '[ ٍ َ َ *ِ ْ ُ 3 ٖ َ&0ْ ُ َ ﷲ ّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki
Allah, bir nehir ile sizi ibtilâ edecektir.]' İtaatınızı görmek için -ve O, en iyi ilmedendir- sizi
sınayacaktır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt,
301. sayfa]
300
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ُ L ْ َ U ْ َ- ْ َﻟ/Lem yet'amhu]'
Yani: Kim ondan tatmazsa." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 252. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ Lَ َ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َواﻟﱠ8َ َ َ ﱠ َ َو َزهُ ُھ$/Derken o ve beraberindeki o îmân
301
edenler onu geçince]' Derken Tâlût (ve beraberindeki o îmân edenler) nehri geçince." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 5. cilt, 345. sayfa]
74
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu resûller, onların bazısını bazısı üzerine tafdîl ettik. Onlardan kimi ile Allah
kelâm etmiş ve bazısını derecelerle yükseltmiştir. Ve Meryem oğlu Îsâ'ya
beyyineler verdik ve onu Rûhu'l-Kudüs ile teyid ettik. Ve eğer Allah dileseydi,
onların o ardındakiler, onlara beyyineler gelmesinin ardından birbirlerini
katledemezlerdi. Ve lâkin ihtilâf ettiler de onlardan kimi îmân etti ve onlardan
kimi küfretti. Ve eğer Allah dileseydi birbirlerini katletmezlerdi. Ve lâkin
Allah, murâd ettiğini fiil eder.(253)
Allah, O'ndan başka ilâh yoktur. Hayy'dır, Kayyûm'dur. 302 O'nu bir
uyuklama tutmaz ve ne (de) bir uyku. Semâlardakiler ve arzdakiler
O'nundur. Kimdir o kimse ki, izni olmadan indinde şefaat edebilir?
Önlerindekileri ve arkalarındakileri ilmeder. Ve dilediğinden başka O'nun
ilminden bir şey ihâta edemezler. O'nun kürsüsü semâları ve arzı kaplamıştır.
Ve onları muhâfaza etmek O'na ağır gelmez. Ve O, Aliyy'dir,
Azîm'dir.(255)303
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رşöyle demiştir: "'[ ُم8ﱡ3َ@ ا ْﻟK ﱡTَ اَ ْﻟ/Hayy'dır, Kayyûm'dur]' Bu iki isim O'nun
302
isimlerindendir. Ve bu iki isim Allah'ın sıfat ve fiillerindeki kemâli cem' eder. '[K ﱡTَ اَ ْﻟ/el-Hayy]' Varlık-
yokluk bakımından O ( $ &' ) )( ! وezelî ve ebedîdir, hayy olmaya devam etmiştir ve edecektir.
Kemâllik-noksanlık bakımından ise O ( $ &' ) )( ! وtüm kemâl sıfâtlarıyla kâmildir: ilmi kâmildir,
kudreti kâmildir, işitmesi, görmesi ve sâir kemâl sıfatları kâmildir. '[ ُم8ﱡ3َ@ا ْﻟ/el-Kayyûm]' isminin aslı
'kıyâm'dan gelir. Bu mübâlağa sîgasıdır. Böylelikle O kendi nefsi üzerinde kâimdir, mahlukâtından hiç
kimseye ihtiyaç duymaz. Kendinden gayrısının üzerinde de kâimdir, böylelikle herkes O'na
muhtaçtır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 251. sayfa]
303
Bu âyet: "Âyete'l-Kursî" diye isimlendirilir. Allah Resûlu ( و ﷲ ) buyurdu ki: "Kim
bunu her namazın arkasından okursa Cennet'e girmesiyle arasında ancak ölümü kalır." [Şeyh
el-Elbânî bu hadîsi Sahîhi-l Câmi'de (6464.) tashîh etmiştir.] Âyet hakkında rivâyet edilen diğer sahîh
hadîsler için İbn Kesîr ( #.')ﷲ رın Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm'inde Bakara Sûresi, 255. âyetin tefsîrine
bakabilirsiniz.
75
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dîn'de ikrâh yoktur. Doğruluk, eğrilikten tebeyyün etmiştir. 304 Artık kim
tâğûta305 küfrederse ve Allah'a îmân ederse, böylece sapasağlam bir kulpa
yapışmıştır. Onun için kopma yoktur. Ve Allah, Semî'dir, Alîm'dir.(256)306
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[%ِ -Dّ ٖ اﻟ#ِ$ َ َ اه7ْ ِ َ) ا/Dîn'de ikrâh yoktur.]' Artık onlardan
304
kim İslâm'a dâhil olmayı dilerse, o zaman dâhil olsun. Kim bunu dilemezse, artık Dîn'de
ikrâh/zorlama yoktur. '[# ﱢRَ َْ اﻟ% ِ ُDْ َ اﻟ ﱡ%ﱠ3َ0َ? Dْ َ=/Doğruluk, eğrilikten tebeyyün etmiştir.]' Yani: Hakk,
bâtıldan ve îmân, küfürden tebeyyün etmiştir/ayrılmıştır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 260. sayfa]
305
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ت8] Uاﻟ/Tâgût]'un mânâsı hakkında te'vîl ehli ihtilâf
etmiştir, nitekim bazıları: 'O, şeytândır.' demişlerdir. " Sonra İmâm Taberî ( ﷲ#. )رMucâhid ( #.ر
')ﷲın [hasen bir sened ile], Şâbî ( ﷲ#.')رın [sahîh bir sened ile] ve Katâde ( ﷲ#.')رın [hasen bir
sened ile] şöyle dediklerini tahrîc etmiştir: "'[ت8] Uاﻟ/Tâgût]' Şeytândır." Devamla İmâm Taberî ( #.ر
)ﷲder ki: "Ve diğerleri: 'O, sihircidir.' demiştir." Sonra Ebî Âliye ( ﷲ#.')رın [sahîh bir sened ile] ve
yine Mucâhid ( ﷲ#.')رın [hasen bir sened ile] şöyle dediklerini tahrîc etmiştir: "'[ت8] Uاﻟ/Tâgût]'
Sihircidir." İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdevamla şöyle der: "Bilakis '[ت8] Uاﻟ/Tâgût]': O, kâhindir. " Ve
Saîd ibn Cubeyr ( ﷲ#.')رın [sahîh bir sened ile] şöyle dediğini nakleder: "'[ت8] Uاﻟ/Tâgût]'
Kâhindir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 5. cilt, 416.-418.
sayfalar]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ت8] Uاﻟ/Tâgût]' Yani: Şeytân. Şöyle de denilmiştir: Allahu
( $ &')'nın dışında ibâdet edilen her şey tâgûttur. Yine şöyle de denilmiştir: İnsânı tuğyan
ettiren/azdıran her şeydir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 1. cilt, 314. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ت8] Uاﻟ/Tâgût]' kendisine ibâdet edilme, tâbi
olma ve itaat edilme konusunda haddi aşan kuldur. Böylece tâğût; Allah ve Resûlu'nun (getirdiğinin)
gayrıyla hükmeden, Allah dışında kendisine ibâdet edilen, Allah'ın basîreti dışında tâbi olunan, Allah'a
taat olduğunu bilmeksizin kendilerine itaat edilen her kavimdir. İşte bunlar âlemlerin tâğûtlarıdır.
İnsânların bu konudaki ahvâli hakkında ayrıntılarıyla düşünürsen ekseriyyetinin Allah'a ibâdeti
terkedip tâğûta ibâdettiklerini görürsün. Aynı şekilde Allah'a ve Resûlu'ne muhâkeme olmayı bırakıp
tâğûta muhakeme olmayı isterler ve Allah'a ve Resûlu'ne itaat etme ve tâbi olma yerine tâğûta itaat
ederler ve tâbi olurlar." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye,
Îlâmu'l-Muvakkıîn an Rabbi'l-Âlemîn, 1. cilt, 50. sayfa]
306
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: " '[ ُﷲ ّ ٰ َم ﻟَ َ َوQ
َ Fِ 6ْ َ) ا#@ٰ Yْ 8ُ ِ* ْﻟ ُ ْ َو ِة ا ْﻟbَ " ْ اDِ َ@َ$ ِXّ ٰ *ِ ْ% ِ ْHُ-ت َو
َ ْ َ &. ِ 8]ُ ﱠUُ ْ ِ* ﻟF ْ َ- ْ%َ َ$
ٌ 3 ٖ َ ٌO3 ٖ . َ /Artık kim tâğuta küfrederse ve Allah'a îmân ederse, böylece sapasağlam bir kulpa
yapışmıştır. Onun için kopma yoktur. Ve Allah, Semî'dir, Alîm'dir.]' Yani: Kim ki denkleri,
putları, Allah'ın dûnunda/dışında şeytanın ibâdet etmeye dâvet ettiği şeyleri sıyırıp atmışsa, Allah'ı
tevhîd etmiş ve tek O'na ibâdet etmişse ve O'ndan başka ilâh olmadığına şehâdet etmişse. '[ bَ " ْ اDِ َ@َ$
َ ْ َ &.
ََ َم ﻟQ F
َ ِ ْ
6 ا )َ # ٰ
@ ْ
Y 8ْ
ﻟ ا ةو ْ
ﻟ
ُ َِ ُْ ِ */Böylece sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Onun için kopma yoktur. Ve
Allah Semî'dir, Alîm'dir.]' Yani: İşte o kimse, işinde sebât etmiş, doğru yol ve Sırât-ı Müstakîm
üzere istikâmet sâhibi olmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 256. âyetin tefsîrinde]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ ُ ِ ,ْ ُ-
307
ِر8 اﻟ ﱡ#َ ُ َ تِ اِﻟr َ اﻟ ﱡ% ِ /Onları karanlıklardan Nûr'a ihrâc eder]' Dalâletten hidâyete (ihrâc eder).
'[ت8] Uاﻟ/Tâgût]' Şeytân. '[ت ِ َ ُ r اﻟ ﱡ#َ ِر ِاﻟ8َ اﻟ ﱡ% ِ ْ ُ َ68 ُ ِ ,ْ ُ-/Onları Nûr'dan karanlıklara ihrâc eder]'
76
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bakmadın mı, Allah ona mülk verdi diye Rabbi hakkında İbrâhîm ile o
hüccetleşene? Hani İbrâhîm demişti ki: 'Rabbim, O ki, hayât verir ve
öldürür.' Demişti ki: 'Ben (de) hayât veririm ve öldürürüm.' İbrâhîm demişti
ki: 'Öyle ki kuşkusuz Allah, güneşi doğudan getirir, öyleyse onu batıdan getir.'
Bunun üzerine o küfreden afallamıştı. Ve Allah, zâlimler kavmine hidâyet
etmez.(258)
Veya altı üstüne gelmiş bir karyeye uğramış o kimse gibi: 'Allah, bunu
ölümünün ardından nasıl ihyâ edecek?' demişti, bunun üzerine Allah onu yüz
yıl öldürdü. Sonra onu ba's etti. Buyurdu ki: 'Ne kadar kaldın?' Dedi ki: 'Bir
gün veya bir günün bazısı kaldım.' Buyurdu ki: 'Bilakis yüz yıl kaldın, imdi
taamına ve içeceğine nazar et, bozulmamış. Ve merkebine nazar et. Ve (böyle
yapmamız) insânlara âyet seni kılmamız içindir. Ve kemiklere nazar et, onları
nasıl bir araya getiriyoruz, sonra onlara et giydiriyoruz. Böylece ona (hakk)
tebeyyün edince, dedi ki: 'Allah'ın her şey üzerine Kadîr olduğunu
ilmediyorum.'(259)
Ve hani İbrâhîm demişti ki: 'Rabbim! Bana mevtâya nasıl hayât verdiğini
göster.' Buyurdu ki: 'Ve îmân etmedin mi?' Dedi ki: 'Bilakis. Ve lâkin
kalbimin tatmîni için.'308 Buyurdu ki: 'Öyleyse kuşlardan dördünü al da
onları kendine alıştır. Sonra her dağın üzerine onlardan bir cüz bırak. Sonra
onları dâvet et. Sana sa'y ederek gelirler. Ve Allah'ın Azîz, Hakîm olduğunu
ilmet.'(260)
Allah yolunda mallarını o infâk edenlerin meseli, yedi sümbül bitirmiş habbe
gibidir. Her sümbülde yüz habbe vardır. Ve Allah, dilediği kat kat artırır. Ve
Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir.(261)
Mallarını Allah yolunda o infâk edenler -sonra infâk ettiklerini bir minnete
tâbi tutmayanlar ve ne (de) bir ezâya- onlar için ecirleri Rabblerinin
indindedir. Ve üzerlerine bir korku yoktur ve onlar
hüzünlenmeyeceklerdir.(262)
Hidâyetten dalâlete (ihrâc eder)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 5.
cilt, 425. sayfa]
308
İmâm Acurrî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Saîd bin Cubeyr ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
ْ َ3ْ ِﻟ%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin kalbimin tatmini için]' Îmânı(mı)n ziyâde etmesi için." [Ebu
etmiştir: "'[#0ٖ ْ َ = ﱠ%cِ َ U
Bekr Muhammed bin Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şerî'a, 2. cilt, 609.-610 sayfa (250.)]
77
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Mârûf bir kavil ve bir bağışlama, ezâya tâbi tutulan bir sadakadan hayırlıdır.
Ve Allah, Ganîyy'dir,309 Halîm'dir.(263)
Biriniz ister mi ki, kendisi için hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun,
altından nehirler cereyân etsin, orada onun için her semerâttan bulunsun312 ve
ona yaşlılık isâbet etsin ve onun zayıf bir zürriyeti olsun, derken ona içinde
ateş bulunan bir kasırga isâbet etsin de yansın. İşte sizin için Allah âyetleri
böyle beyân buyurur. Umulur ki siz tefekkür edersiniz.(266)
309
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[# ﷲُ َ] ِ ﱞّ ٰ َو/Ve Allah, Ganîyy'dir]' Yani: Gayrından (Ganîyy'dir).
Nitekim O ( $ &' ) )( ! وkimseye ihtiyâc duymaz. Semâlarda ve arzda kim varsa hepsi Allah ( ! ()
$ &'')وya muhtaçtır. O, zâtıyla tüm mahlukâtından Ganîyy'dir. Böylelikle mutlak ginâ/zenginlik her
yönüyle O'nundur." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 316.
sayfa]
310
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّٰ ت ِ ‚ َ ْ َ َءRَ &ِ *ْ ا/Ve Allah'ın rızâsını arzulayarak]' Yani: Allahu
( $ &')'nın rızâsını taleb ederek." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 327.-328. sayfalar]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Şâbî ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ% ِ ً&30ٖ Mْ َ?َو
311
ِْ "ِ ُF6ْ َا/Ve nefislerinden tesbit ederek]' Nefislerinden bir tasdîk olarak." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 5. cilt, 532. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﱠ َ َ اتM ﱢ اﻟ7ُ ْ% ِ َ 3$ٖ ُLَﻟ/Orada onun için her semerâttan
312
bulunsun]' Bir semere/ürün yoktur ki orada sâbit olmasın." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed
el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Bakara Sûresi, 266. âyetin tefsîrinde]
78
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Şeytân, fakirlik size vaad eder ve fuhşiyyât ile size emreder. Ve Allah,
Kendisinden bir mağfiret ve bir fazl size vaad buyurur. Ve Allah, Vâsi'dir,
Alîm'dir.(268)
Hikmeti kime dilerse verir. 313 Ve kime hikmet verilirse, artık ona çokça hayır
verilmiştir. Ve akıl sâhiblerinden başkası tezekkür etmez.(269)
Hidâyetleri senin üzerine değildir. Ve lâkin Allah, kime dilerse hidâyet eder. 315
Ve hayırdan ne infâk ederseniz, artık nefisleriniz içindir. Ve Allah'ın Vechi'ni
arzu etmenin dışında infâk etmezsiniz. 316 Ve hayırdan ne infâk ederseniz size
îfâ edilir. Ve siz zulmedilmezsiniz.(272)
313
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[> ُء َ َ- ْ% َ َ َ ْ Tِ ا ْﻟ#?ِ ْHُ-/Hikmeti kime dilerse verir.]' (Söz ve fiilde) isâbeti kime dilerse verir."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 378. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Vehb ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "(İmâm)
Mâlik'e dedim ki: ''[ Tاﻟ/Hikmet]' nedir?' Dedi ki: 'Dîni bilmek ve onu fıkhetmek ve ona tâbi
olmaktır.'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 5. cilt, 578. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ٍ َ@َFَ6 ْ% ِ ْ ُ&@ْ َF6ْ َ َو َ ا/Ve nafakadan ne infâk ederseniz]'
314
Allah'ın üzerinize farz buyurduklarında(n ne infâk ederseniz). '[ ٍر5ْ َ6 ْ% ِ ْ ُ? ْر5َ َ6 ا َْو/Veya adaktan (ne)
adarsanız]' Yani: Allah'a itaatte nefisleriniz üzerine vâcib kıldığınız ve onu hakkıyla yerine
getirdiğiniz şey(i adarsanız). '[ُL ُ َ ْ َ - َﷲ ّ ٰ َ ِنﱠ$ /Öyle ki kuşkusuz Allah onu ilmeder]' Onu hıfzeder ve tâ
ki onunla size karşılık verir. '[ َ%3 ٖ ﱠ ِﻟr َو َ ِﻟ/Ve zâlimler için yoktur]' Sadakayı riyâ ile yersiz bir sûrette
verenler veya harâmdan sadaka verenler (için yoktur.) '[ ٍرQ َ 6ْ َا/Ensâr]' Allah'ın azâbını onlardan def'
edecek yardımcılar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1.
cilt, 335. sayfa]
315
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "(Mü'minler,) müşrik akrabalarına sadaka vermiyorlar idiler. Bunun üzerine: '[ ْ ُ -Dُٰ ھbَ 3ْ َ َ Nْ َ 3َﻟ
> ُء ّ ٰ ﱠ%ِ َو ٰﻟ/Hidâyetleri Senin üzerine değildir. Ve lâkin Allah, kime dilerse hidâyet eder.]'
َ َ- ْ% َ ىDْٖ َ- َﷲ
(âyeti) inzâl edilmiş ve onlar için (sadaka vermeye) ruhsat vermiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 5. cilt, 588. sayfa]
316
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ِL ْ َء َوRَ &ِ *ْ نَ اِ ﱠ) ا8ُ@Fِ ْ ُ? َ َو/Ve Allah'ın Vechi'ni arzu etmenin
dışında infâk etmezsiniz.]' Yani: Allah'ın Vechi'ni arzu etmeden yaptığınız bir infâk size yarar
sağlamaz. Kendisiyle Allah'ın gayrı arzu edilen infâka gelince o, sâhibine bir menfaat sağlamaz,
bilakis onun aleyhine bir hüsrân olur. '[ َءRَ &ِ *ْ اِ ﱠ) ا/Arzu etmenin dışında]' Yani: Talep etmenin dışında.
'[ِﷲّ ٰ Lِ ْ َو/Allah'ın Vechi]' Bu ifâde ile murâd olunan, (Allah'ın) hakîkî Vechi'dir. Çünkü kim Cennete
girerse, Allah'ın Vechi'ne nazar edecektir/bakacaktır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve
Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 362.-363. sayfalar]
79
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlar ki, mallarını gece ve gündüz, sırran ve alenen318 infâk ederler, artık
onlar için ecirleri Rabbleri indindedir. Ve üzerlerine bir korku yoktur ve
onlar hüzünlenmezler.(274)
O ribâ yiyenler kalkamazlar, ancak şeytânın temâs edip o çarptığı (kimse) gibi
kalkarlar.319 Bu, onların: 'Alış-veriş ancak ribânın mislidir.' demeleri
yüzündendir. Ve Allah, alış-verişi helâl buyurmuş ve ribâyı harâm
buyurmuştur. 320 Öyleyse kim kendisine Rabbinden bir mev'ize gelir de
nihâyet verirse, artık geçmiş olan onundur ve işi Allah'adır. Ve kim avdet
ederse, o takdirde işte onlar ateş ashâbıdır, onlar orada
muhalledlerdir.(275)321
ِ َ َ@ُFْ ِﻟ
317
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ اء
ِ ْ ْا)َر#$ِ ً* ْ ‚
ض َ َن8ُ 3Uَٖ &" ْ َ- )َ ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .َ #$ٖ ُ واQ ِ ْ2َُ ا%-5ٖ اﻟﱠ/(Sadakalar) Allah yolunda o kendilerini hasreden
fukara içindir. Arzda darb etmeye güç yetiremezler.]' Allah yolunda gaza yapmak için nefislerini
hasretmişlerdir. Allah yolunda nefislerini düşmanlar için habsetmişlerdir. Bu nedenle ticâret
yapamazlar." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 383. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًّ ا./Sırran]' Yani: Gizlice. '[ً َ36ِ sََ /Alenen]' Yani: Açıkça."
318
ِ
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 372. sayfa]
319
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رtan sahih bir sened ile tahric etmiştir, demiştir ki:
َ 3ْ >
"'[ ﱢNَ َْ اﻟ% ِ ُ نU ُ اﻟ ﱠLUُ ﱠ0,ََ &َ- ى5ٖ ُم اﻟﱠ8ُ@َ- َ 7َ )نَ اِ ﱠ8 ُ 8ُ@َ- )َ ا8*ٰ نَ اﻟ ﱢ8ُ 7ُ ْ َ- َ%-5ٖ اَﻟﱠ/O ribâ yiyenler kalkamazlar, ancak
şeytânın temâs edip o çarptığı (kimse) gibi kalkarlar.]' Kıyâmet Günü (bu vukû bulur), çünkü onlar
dünyâda ribâyı yemişlerdir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 383. sayfa]
320
İmâm İbn Nasr el-Mervezî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ا8*ٰ ﱠ َم اﻟ ﱢ2َ َوOَ 3ْ َ0ﷲُ ا ْﻟ ّ ٰ ﱠ2ََ َوا/Ve Allah, alış-
verişi helâl ve ribâyı harâm buyurmuştur.]' Allahu ( $ &') Kitâbında, alış-verişin helâl, ribânın ise
harâm edilmesini mücmelen bildirmiş ve Kitâbında ribâyı tefsîr etmemiştir. Öyle ki onu Nebî ( ﷲ
و ), Sünneti ile tefsîr etmiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Nasr bin Yahyâ el-Mervezî,
Kitâbu's-Sunne, 359.-360. sayfalar]
321
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ا8*ٰ ُ اﻟ ﱢMْ ِ Oُ 3ْ َ0ﱠ َ ا ْﻟ6ِا ا8ُﱠ ُ ْ =َ ﻟ6َ *ِ bَ ِذﻟ/Bu, ٰ onların: 'Alış-veriş
ancak ribânın mislidir.' demeleri yüzündendir.]' Onlar câhiliyyede şöyle yapıyorlardı: Birisi
arkadaşına borç verdiğinde, borçlu diyordu ki: 'Bana tehir et ve ben de sana daha fazla vereyim.' İslâm
döneminde de onlar bunu yapmaya kalkışınca müslümanlar onlara şöyle dediler: 'Muhakkak ki bu,
ribâdır/fâizdir.' Onlar ise buna şöyle karşılık verdiler: 'Hayır, ister satışın başında artıralım, isterse süre
dolunca artıralım, bizim için birdir.' Allahu ( $ &') onları tekzîb etmiş ve şöyle buyurmuştur: '[ ُﷲ ّ ٰ ﱠ2ََ َوا
ٌ َ َ ٰ ْ
Lْ َر* ٖﱢ% ِ r ِ 8ْ َ ُ ْ َ َءه%َ $ ا8* ﱠ َم اﻟ ﱢ2َ َوOَ 3ْ َ0اﻟ/Ve Allah, alış-verişi helâl buyurmuş ve ribâyı harâm
buyurmuştur. Öyleyse kim kendisine Rabbinden bir mev'ize gelir]' Kur'ân'daki beyân, ribânın
harâmlığıdır. '[ َ+َ . َ َ ُ Lَ َ $ # ٰ َ&6ْ َ$/de nihâyet verirse, artık geçmiş olan onundur]' Allah onun için
seleftekini/geçmiştekini mağfiret etmiştir. '[ِﷲ ّ ٰ #َ َواَ ْ ُ هُ ِاﻟ/Ve işi Allah'adır]' Dilerse artık onu ondan
korur, eğer dilerse yapmaz. '[َْ َ د% َ َو/Ve kim avdet ederse]' Ribâyı helâl sayarsa. '[ب اﻟ ﱠ ِر ٰ َ$/o
ُ Tَْ 1َ اbَ ِcُوﻟ
takdirde işte onlar ateş ashâbıdır]'" [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
80
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah ribâyı eksiltir ve sadakaları artırır. 322 Ve Allah, tüm günahkâr küfrânda
bulunanlara muhabbet etmez.(276)
Ey o îmân edenler! Allah'a takvâ edin ve ribâdan bâki kalanı bırakın, 323 eğer
mü'minler iseniz.(278)
Ve eğer (borçlu) zorluk sâhibi olmuşsa, artık bir kolaylığa kadar süre verin.
Ve tasadduk etmeniz sizin için daha hayırlıdır, eğer siz ilmeder iseniz.(280)
Ve bir günden vikâye edin, 325 onda Allah'a rücû ettireleceksiniz. Sonra her
nefse kesbettiği îfâ edilir. Ve onlar zulmedilmezler.(281)
Ey o îmân edenler, belirli bir süreye kadar bir borç ile borçlandığınızda, artık
onu yazın. Ve aranızda bir kâtib adâletle yazsın. Ve kâtib, Allah'ın kendisine
azâbından vikâye edin/sakının. Yani: Ondan hazer edin. Ve bununla murâd Kıyâmet Günü'dür."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 396. sayfa]
81
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
82
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, bir nefsi gücünün yettiği dışında mükellef tutmaz. Kesbettiği lehinedir
ve iktisâb ettiği aleyhinedir.327 'Rabbimiz! Eğer unutur veya hatâ edersek, bizi
muâheze etme. Rabbimiz! Ve üzerimize bizden o öncekilere yüklediğin gibi
ağırlık yükleme. Rabbimiz! Ve bizim için kendisine takât bulunmayanı
yükleme. Ve bizden afv buyur ve bizi mağfiret et ve bize merhamet et. Sen
Mevlâmız(sın), o nedenle kâfirler kavmi üzerine bize nusret buyur.'(286)328
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َ َﻟ
327
Sen velîmiz(sin)/dostumuz(sun). '[ َ6 ْ Q ُ 6ْ َ$/O nedenle bize nusret buyur]' Yani: Bize yardım et."
[Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 176. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
ُ 6ْ َ$/O nedenle kâfirler kavmi üzerine
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%- ٖ $ِ َ ْ ِم اﻟ8ْ َ@ ا ْﻟ#َ َ َ6 ْ Q
bize nusret buyur]' Yani: Onlar ki Senin Dînine karşı çıkmışlar ve vahdâniyyetini/tekliğini ve Senin
Nebînin risâletini inkâr etmişlerdir. Ve Senden gayrına ibâdet etmişlerdir." Devamla şöyle demiştir:
"O nedenle onlar üzerine bize nusret buyur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Bakara Sûresi, 286. âyetin tefsîrinde]
"Amenerresûlu" diye bilinen Bakara Sûresi'nin son iki ayeti hakkında sahîh hadîsler gelmiştir:
Ebû Mes'ûd el-Ensarî ( ﷲ ')رtan, der ki: "Allah Resûlu ( و ﷲ ) buyurdu ki: '[ = أ%
& هF7 3† ﻟ$ @ ة0رة اﻟ8. A آ% %3&-…ا/Kim geceleyin Bakara Sûresi'nin son iki âyetini kıraat ederse,
ona yeterlidir.]'" [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (2881.); Şeyh el-Elbânî
( ﷲ#.)ر, Sahihu Sünen-i Tirmizî'de hadis için: 'Sahihtir' demiştir.]
Numân bin Beşîr ( ﷲ ')رtan, Nebî ( و ﷲ )'den, buyurdu ki: '[ < ,- أن0= * &7 _&7 إن ﷲ
نU3 * @3$ ل3ث ﻟsY † دار$ @ آن- )@ ة و0رة اﻟ8. * &A %3&- آL لW6† م أFرض *ˆﻟ‰اﻟ" وات وا/Muhakkak
ki Allah semâları ve arzı halk etmeden iki bin yıl önce bir Kitâb yazdı da o Kitâb'tan iki âyet
inzâl ederek Bakara Sûresi'ni o iki âyet ile mühürledi. (Bu âyetler) bir evde üç gün süreyle
kıraat edilmezse, o takdirde şeytân ona (yani eve) yaklaşır.]' [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-
Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (2882.); Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#.)ر, Sahîhu Sünen-i Tirmizî'de hadis için:
'Sahihtir' demiştir.]
Yatsı namazından sonra imâmın veya cemaattan birinin sesli bir şekilde okuması âdet hâline gelmiştir.
Halbuki hadiste ne yatsı namazı sonrası geçmekte ne de imâmın veya cemaattan birinin sesli okuması
geçmektedir. [Hazırlayan]
83
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kitâb'ı, üzerine hakk ile inzâl etmiştir, 330 önündekileri tasdîk edicidir. 331 Ve
Tevrât ve İncîl'i inzâl etmiştir;(3)
Muhakkak ki Allah, arzda bir şey O'nun üzerine gizli değildir ve ne (de)
semâda.(5)
O, O ki, rahîmlerde nasıl dilerse sizi tasvîr eder. O'ndan başka ilâh yoktur.
Azîz'dir, Hakîm'dir.(6)
O, O ki, senin üzerine Kitâb'ı inzâl etmiştir. Ondan (bazı) âyetler muhkemdir,
onlar Kitâb'ın anasıdır333 ve diğerleri müteşâbihtir. İmdi o kalblerinde eğrilik
329
Bu âyet Bakara Sûresi'nin 1. âyeti, Ankebût Sûresi'nin 1. âyeti, Rûm Sûresi'nin 1. âyeti, Lukmân
Sûresi'nin 1. âyeti ve Secde Sûresi'nin 1. âyetiyle aynıdır.
ﱢTَ ب *ِ ْﻟ
َ َ&ِ ا ْﻟbَ 3ْ َ َ َلWَ ﱠ6/Kitâb'ı, üzerine hakk ile inzâl etmiştir]'
330
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[<
Yani: Kur'ân'ı üzerine, ey Muhammed, hakk ile inzâl buyurmuştur. Yani: Onda şekk yoktur ve ne (de)
kuşku. Bilakis o, Allah (+, و- )'dan tenzîl edilmiştir. Onu, ilmi ile inzâl etmiştir. Ve melekler (de)
şâhidlik ederler. Ve şâhid olarak Allah kâfidir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmrân Sûresi, 3. âyetin tefsîrinde]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِL-ْ Dَ َ- َ%ْ3َ* َ =ً ِﻟD ﱢQ
331
َ ُ /Önündekileri tasdîk edicidir]'
Tevhîd, nübüvvetler, haberler ve bazı teşrî konularında kendisinden önceki kitâbları (tasdîk edicidir)."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 6. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َلWَ 6ْ ََوا
332
َُ ْ =َ نFا ْﻟ/Ve Furkân'ı inzâl etmiştir.]' O, Kur'ân'dır. Muhammed ( و ﷲ ) üzerine onu inzâl
etmiş ve onunla hakk ile bâtılın arasını ayırmıştır. Öyle ki içinde helâlini helal etmiş ve harâmını
harâm etmiştir. Ve içinde Şerîatı'nı teşrî buyurmuş ve içinde hudûtlarını belirlemiş ve içinde farzlarını
farz kılmış ve içinde beyânını açıklamıştır. Ve taatini emretmiş ve mâsıyyetinden nehyetmiştir."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 397. sayfa]
333
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱠ اُ ﱡم%ُھ
84
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ِا ْﻟ ِ&َ ب/Onlar Kitâb'ın anasıdır]' Onlar Kitâbın temelidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 182. sayfa]
334
Amr AbdulMunîm Selîm şöyle demiştir: "(Heva ve bid'at ehlinin nassları anlama ve nasslardan
delil çıkarma yöntemi) şu ilke üzere binâ olunmuştur: Şer'î nasslara -özellikle de müteşâbih olanlara-
sahâbenin anlayışından ve selefin amelinden uzak bir biçimde ittibâ etmek; bunları hevâ ile, rey ile ve
fikirlerini, itikâdlarını, hevâlarını teyid eden şeyler ile ele almaktır. Nebî ( و ﷲ ), bu bid'atçı
menhecin tehlikesine karşı bizi uyarmıştır. Nitekim mü'minlerin annesi Aişe ( ﷲ )رhadîsinde
geçtiği üzere Nebî ( و ﷲ ) (yukarıdaki) âyeti tilâvet etmiştir: '[ ٌَ ت- ُ ٰاLْ ِ ب َ َ&ِ ا ْﻟbَ 3ْ َ َ َلWَ 6ْ َى ا5ٖ اﻟ ﱠ8َ ُھ
َ َ ? َ َن8ُ 0ِ َ&ﱠ3َ$ ٌŠ-ْ ِ* ِ ْ َز8ُ ُ= #$ٖ َ%-5ٖ َ َ ﱠ اﻟ ﱠ$ ٌ> ِ* َ ت
ُ َٰ ْ َ- َ َوLٖ ِ - َء ?َ ْ ٖوRَ &ِ *ْ ْ& َ ِ َواFِ َء ا ْﻟRَ &ِ *ْ ُ اLْ ِ َLَ* > َ َ &ُ ُ Aَُ ب َوا ِ َ&ِ ْﱠ ا ُ ﱡم اﻟ%ُْ َ َ تٌ ھT ُ
ُﷲ ّ )ُ اِ ﱠLَ -?َ ْ ٖو/O, O ki, senin üzerine Kitâb'ı inzâl edendir. Ondan (bazı) âyetler muhkemdir, onlar
Kitâb'ın anasıdır ve diğerleri müteşâbihtir. İmdi o kalblerinde eğrilik olanlara gelince, böylece
fitneyi arayarak ve te'vîlini arayarak ondan müteşâbih olanına tâbi olurlar. Ve onun te'vîlini
Allah'tan başkası ilmedemez.]' Ve ( و ﷲ ) buyurdu ki: 'Ey Aişe, bunda mücâdele
edenleri -ki onlar Allahu (#')? ﻟnın kasdettiği kimselerdir- gördüğünüz zaman, onlardan
sakının.'" [Bunu, Buhârî (3/110), Müslim (2053), Ebu Davûd (4598), Tirmizî (993) ve İbni Mâce (47)
tahrîc etmişlerdir.]
Hârîciler, şer'î nassları anlama ve onlarla amel etme hususunda hevâlarını kullanan, bâtıl yere
müslümanların kanlarını mübâh kılan, idarecilere ve itaate karşı saldıran ilk fırkalardandır. Onlar her
ne kadar ibâdet, namaz, oruç ve kıyâm sâhibi olsalar da, ancak okun yaydan çıkması gibi Dînden
çıkan sapık fırkalardandırlar. Çünkü onlar, müminlerin yoluna tâbi olmadılar, aksine hevâlarına tâbi
oldular ve nassları selefin yöntemi ve anlayışı dışında tefsîr ettiler.
Hevâ ve bid'at ehli, te'vîl ile ifsâd etmeleri ve murâd olunan zâhirden uzak durmaları nedeniyle azîz
Kitâb'ın nasslarına teslîm olmamışlardır. Nasıl ki reddettikleri Sünnet nasslarını bazen, var sayılan bir
şâzzlık nedeniyle, bazen de aklen böyle bir ihtimal olamaz diyerek, bazen de bunlar âhad haberlerdir
diyerek -ki bunların âhad olması da kendi sanıları üzere zannî bir sübût iledir-, bazen de fâsid bir
te'vîlle (reddetmişlerdir). Ehli Sünnet ve'l-Cemaat'e gelince onlar, Allahu ( $ &')'nın, Kitâbı'nda
hakklarında buyurduğu gibi şöyle derler: '[ َ َر*ﱢDِ ْ ِ ْ% ِ ﱞ7ُ Lٖ *ِ نَ ٰا َ ﱠ8ُﻟ8ُ@َ- ِ ْ ِ ا ْﻟ#$ِ َن8,ُ .ﱠا ِ َواﻟ/Ve ilimde
derinleşenler derler ki: 'Ona îmân ettik, hepsi Rabbimizin indindendir.' Ve akıl sâhiblerinden
başkası tezekkür etmez.]'" [Muhammed Nasıruddin el-Elbanî, Amr AbdulMunîm Selîm, Selefi
Dâvet Usûlü, 27.-28. sayfalar]
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle der: "'[َِ ب0ا ْا)َ ْﻟ8ُاُوﻟ/Ûlû'l-Elbâb]' Akıl
335
sâhibleri. Ve bunlar mü'minlerdir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 276. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ 6ْ Dُ َْ ﻟ% ِ /Ledûnnundan]' Yani: İndinden. '[ب ُ ﱠھ8َ ا ْﻟ/el-
336
Vehhâb]' Yani: Vermesi ve bahşetmesi çok olan." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Âl-i İmrân
Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 52. ve 54. sayfalar]
85
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Karşı karşıya gelen iki toplulukta340 sizin için bir âyet olmuştur: 341 Bir
topluluk Allah yolunda kıtâl etmekte ve diğeri kâfirdir. 342 (Kâfirler) göz
görmesiyle kendilerinin iki misli onları gördüler. Ve Allah, nusreti ile
dilediğini teyid eder. Muhakkak ki bunda, elbette basîret sâhibleri için bir
ibret vardır.(13)
86
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Bundan daha hayırlısını size bildireyim mi? O takvâ edenler için
Rabblerinin indinde, altlarından nehirler cereyân eden Cennetler -orada
muhalledlerdir- ve mutahhar zevceler ve Allah'tan bir rızâ vardır. Ve Allah,
kullarına Basîr'dir.'(15)
Onlar ki: 'Rabbimiz, muhakkak ki biz îmân ettik, öyleyse günâhlarımızı bizim
için mağfiret buyur. Ve ateşin azâbından bizi vikâye et.'344 derler;(16)
343 ٰ
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[ َ36ْ Dةِ اﻟ ﱡ83ٰ Tَ َ &َ عُ ا ْﻟbَ ذ ِﻟ/Bunlar, dünyâ hayâtının metâsıdır]'
Onların fâni olacak bir metâ olduğuna işâret etmektedir. '[ُِ ا ْﻟ َ ٰب%ْ"2ُ ُهDَ ْ ِ ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah, O'nun
indindedir varılacak yerin güzeli.]' Yani: Mercî. Bunda, dünyâ husûsunda zühd sâhibi olmaya ve
Âhireti arzulamaya teşvik vardır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 15. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[اب اﻟ ﱠ ِر َ 5َ َ َ =ِ َو/Ve ateşin azâbından bizi vikâye et.]' Bununla
344
murâd olunan şudur: 'Müstehakk da olsak bizi azâbtan vikâye et/sakındır! Bizi azâbtan vikâye et, tâ ki
bizi azâba götüren ameli işlemeyelim.'" [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Âl-i İmrân Sûresi Tefsîri,
1. cilt, 110. sayfa]
345
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َ%3=ٖ ِدQ َواﻟ ﱠ/Ve sâdıklar]' Onlar öyle bir kavimdir ki, ağızları tasdîk etmiş, kalbleri ve dilleri
istikâmetli olmuştur. Gizlide ve açıkta sâdık olmuşlardır. '[ َ%3=ٖ ِدQ َواﻟ ﱠ/Ve sabredenler]' Onlar öyle bir
kavimdir ki, Allah’a itaat üzere sabretmişler, O'nun harâmlarından (uzak kalmak sûretiyle de)
sabretmişlerdir. '[ َ%3&ٖ 6ِ َ@ َوا ْﻟ/Ve kânitler]' Onlar Allah'a itaat eden kimselerdir." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 403. sayfa]
346
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[iِْ "@ِ ِ* ْﻟ/Ölçü ile]' Yani: Adâlet ile." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 406. sayfa]
347
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُمsَْ .)ا ّ ٰ َDْ ِ َ%-Dّ ٖ اِنﱠ اﻟ/Muhakkak ki Dîn, Allah'ın
ِ ْ ِﷲ
indinde İslâm'dır.]' kavliyle haber veriyor ki: O ( $ &'') )( ! وnın indinde İslâm ile eşit hiçbir dîn
yoktur ki, bir kimseden onu kabul etsin. Ve İslâm, Allah'ın son olarak (gönderdiği) Muhammed (
و ')ﷲe kadar her dönemde ba's ettiği resûllere tâbi olmaktır. Böylece Muhammed ( ﷲ
')وin yönü hâricinde Allah'a giden diğer tüm yollar kapatılmıştır. Artık Muhammed ( ﷲ
')وin ba's edilmesinin ardından kim Muhammed ( و ﷲ )'in Şerîat'ından başka bir dîn ile
Allah'a kavuşursa, o takdirde ondan kabul edilmeyecektir. Allah ( $ &'') )( ! وnın âyette buyurduğu
87
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O hâlde seninle hüccetleşirlerse, 349 artık de ki: 'Vechimi Allah'a teslîm ettim
ve bana tâbi olanlar (da).' Ve o Kitâb verilenlere ve ümmîlere de ki: 'Teslîm
oldunuz mu?' Bunun üzerine teslîm oldularsa, o takdirde hidâyet
bulmuşlardır. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman üzerine ancak tebliğdir. Ve
Allah, kullarına Basîr'dir.(20)
İşte onlar, onlardır ki, dünyâ ve Âhiret'te amelleri boşa gidenlerdir. Ve onlar
için nusret ediciler yoktur.(22)350
Dînde seninle hâsımlaşırlarsa ey Muhammed." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 20. sayfa]
ِ َ 6 ْ% ِ ْ ُ َ َو َ ﻟ/Ve onlar için nusret ediciler yoktur.]' Yani:
350
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%- ٖ 1
Selefteki/geçmişteki cürümleri ve O'na karşı cüretkâr davranmalarından dolayı Allah onlardan
intikâm aldığı zaman bu kavmin, Allah'a karşı onlara nusret/yardım edecek ve kendilerini bu
intikâmdan kurtaracak bir nusret edicileri/yardımcıları bulunmaz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 287. sayfa]
351
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın bu âyet hakkında şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Bunlar Allah'ın düşmanı yahûdilerdir. Aralarında hüküm vermesi için Allah'ın
Kitâbına, aralarında hüküm vermesi için, yanlarındaki Tevrât ve İncîl'de yazılı olarak buldukları
Nebî'sine davet edilmiş, sonra ise yüz çevirerek ondan îrâz etmişlerdir/yüz çevirmişlerdir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 289.-290. sayfalar]
88
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu, onların: 'Sayılı günler dışında ateş bize asla temâs etmeyecektir.'
demelerinden dolayıdır. Ve onların iftirâ etmiş oldukları, kendilerini
dînlerinde aldatmıştır.(24)352
Öyleyse (hâlleri) nasıldır,353 kendisinde kuşku olmayan bir gün için onları cem
ettiğimizde? Ve her nefse kesbetttiği îfâ edilir. Ve onlar zulmedilmezler.(25)
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ٍُودَاتDْ َ ً ﱠ-َ" َ اﻟ ﱠ ُر اِ ﱠ) ا ْ ?َ َ ﱠ%َا ﻟ8ُﱠ ُ ْ =َ ﻟ6َ *ِ bَ ٰذ ِﻟ/Bu,
352
onların: 'Sayılı günler dışında ateş bize asla temâs etmeyecektir.' demelerinden dolayıdır.]'
İçerisinde buzağıya ibâdet ettikleri günlerin sayısınca. Bu ifâde ile onların öncekileri kasdedilmekte,
sonra söz kendilerine dönmektedir. '[ َ&َ ُونFْ َ- ا8ُ6 7َ َ ْ ِ ِ - ٖد#$ٖ ْ َو َ] ﱠ ُھ/ Ve onların iftirâ etmiş oldukları,
kendilerini dînlerinde aldatmıştır.]' Yani: Allah'a karşı uydurdukları yalanlar (kendilerini dînlerinde
aldatmıştır.)" [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1.
cilt, 282. sayfa]
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ َ+ْ3َ َ$/Öyleyse nasıldır]'
353
Yani: Öyleyse hâlleri nasıldır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 306. sayfa]
354
İmâm Tirmizî ( ﷲ#. )رder ki: "Allah (+, و- ), Kitâbı'nın çeşitli yerlerinde: '[D3اﻟ/El]' ve
'[O "اﻟ/İşitme]' ve '[ Q0اﻟ/Görme]' (sıfatlarını) zikretmiştir. Cehmiyye ise bu âyetleri te'vîl etti ve ilim
ehlinin tefsîrinden gayrı bir tefsîr ile tefsîr ettiler. Ve dediler ki: 'Allah, Âdem'i eliyle halk etmedi. Elin
buradaki mânâsı kuvvettir.' Ve İshâk bin İbrâhîm demiştir ki: Teşbih/benzetme ancak şu şekilde
denirse olur: 'El gibi el veya elin misli el. Veya işitme gibi işitme veya işitme misli işitme.' Fakat:
'İşitme gibi işitme veya işitme misli işitme.' denirse, işte bu teşbihtir/benzetmedir. Ve eğer biri Allah
( $ &'') )( ! وnın buyurduğu gibi: '[D3اﻟ/El]' ve '[O "اﻟ/İşitme]' ve '[ Q0اﻟ/Görme]' derse ve
keyfiyyetini demezse ve: 'Misli işitme ve işitme gibi.' demezse, o zaman bu teşbih olmaz. Ve o, Allah
( $ &'') )( ! وnın Kitâb'ında buyurduğu gibidir: '[ ٌءKَْ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ َ 3َﻟ/O'nun misli gibi bir şey yoktur. ]'"
[Ebu İsâ Muhammed ibn Îsâ ibn Sevre et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, 662. hadîsin şerhinde]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3 ٖ ِ ْHُ ُون ا ْﻟ ِ ْ د% ِ َ َء3َ ا َْو ِﻟ%- ٖ $ِ َ نَ ا ْﻟ8ُ ِ Hْ ُ ا ْﻟ5ِ ,َ& ِﱠ- )/Mü'minler,
355
َ
mü'minlerin dûnundan kâfirleri evliyâ ittihaz etmesin.]' Yani: Mü'minleri bırakıp da (kâfirleri
evliyâ ittihaz etmesin), mü'minlere düşmanlık etmesin ve kâfirlere dostluk göstermesinler."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Âl-i İmrân Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 171. sayfa]
89
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Her nefis hayırdan amel ettiğini hazır bulduğu gün ve kötülükten amel ettiğini
(de), onun arasında ve kendi arasında uzak bir müddet olmasını arzu eder. Ve
Allah, Nefsinden sizi tahzîr eder. Ve Allah, kullarına Rauf'tur.(30)357
De ki: 'Eğer Allah'a siz muhabbet ediyor iseniz, o takdirde bana tâbi olun,
Allah size muhabbet etsin ve sizin için günahlârınızı mağfiret buyursun. 358 Ve
Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.'(31)359
356
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ L" َ Fْ َ6 ُ ﷲ ّ ٰ ُ 7ُ ُر5 ﱢTَ ُ- َو/Ve Allah, nefsinden sizi tahzîr eder.]' Yani:
Allah sizi, kâfirleri dost edinme, nehyedileni işleme ve emrolunana muhâlefet etme nedeniyle
vereceği cezâ ile korkutur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 2. cilt, 25. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Allah ( $ &') )( ! و, mü'minleri bırakıp da kâfirleri
velîler edinenlerden berî olmuş ve O böyle kimseleri en şiddetli tahzîr ile uyarmıştır." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Ahkâmu Ehli'z-Zimme, 1. cilt, 489.-
490. sayfalar]
357
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Rabbimiz, Nefsinin, halk ettiklerinin nefsi gibi
olmasından münezzehtir. O, nefsi olmayan bir yokluk olmaktan da azîzdir. Allah (ه0? ذ+,), Nebîsi
Muhammed ( و ﷲ )'e şöyle buyurmuştur: '[ ْ ُ & ََ_ َر*ﱡ7َ ْ ُ ْ3َ َ ٌمsَ . َ ْ ُ@َ$ َ ?ِ َ- ٰ *ِ َن8ُ ِ ْHُ- َ%-5ٖ َواِ َذا َ َء َك اﻟﱠ
َ َ ْ2 اﻟ ﱠLِ " ِ Fْ َ6 # ٰ َ /Ve âyetlerimize o îmân edenler sana geldiğinde, artık de ki: 'Selâm üzerinize
olsun! Rabbiniz Nefsi üzere rahmeti yazmıştır']' Rabbimiz bize ilmettirmiştir ki O'nun, üzerine
rahmeti yazdığı bir Nefsi vardır." Devamla İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah (ه0? ذ+,), kelîmi
Mûsâ'ya buyurdu ki: '[#.8 ٰ ُ َ- ٍرDَ َ= # ٰ َ َqْc ِ ُ ﱠY*K"ٖ Fْ َ ِﻟbَ ُ&ْ َ U َ ْ1 َوا/'Sonra bir kader üzerine geldin, ey
Mûsâ! Ve Ben, seni Nefsime seçtim.']' [Tâhâ Sûresi, 40.-41. âyetler] Böylece Allah, Kendisinin,
O'na kelîmi Mûsâ (م/ $ا )'ı seçtiği bir Nefsi olduğunu isbât etmiştir. Ve (/ و+,) şöyle
buyurmuştur: [َ ِد0 ِ ﷲُ َرؤُفٌ ِ* ْﻟ ّ ٰ ُ َوL" َ Fْ َ6 ُ ﷲّ ٰ ُ 7ُ ُر5 ﱢTَ ُ- َو/Ve Allah, Nefsinden sizi tahzîr eder. Ve Allah,
kullarına Rauf'tur.]' [Âl-i İmrân, 30. âyet] Yine Allah, bu âyette (de) Kendisinin bir Nefsi olduğunu
isbât etmiştir. RûhUllah Meryem oğlu Îsâ, Rabbine hitâb ederek şöyle demiştir: '[ ُ َ ْ َ َو َ) ا#"ٖ Fْ َ6 #$ٖ َ ُ َ ْ َ?
ِب8ُ3Rُ ْ ُم اﻟsَﱠ ِ Fْ َ6 #$ٖ َ /'Nefsimdekini ilmedersin ve (ben,) Nefsindekini ilmedemem.
َq6ْ َ اbَ ﱠ6ِ اbَ "
Muhakkak ki Sen, Sensin gaybleri en iyi ilmeden.']' [Mâide Sûresi, 116. âyet] Böylelikle RûhUllah
Meryem oğlu Îsâ (da), mâbûdunun bir Nefsi olduğunu bildirmiştir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk
ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 11.-12. sayfalar]
358
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Allah Resûlu ( و ﷲ )'in döneminde bazı kavimler şöyle demişlerdi: 'Ey Muhammed!
Muhakkak ki biz, elbette Rabbimizi seviyoruz.' Bunun üzerine Allah (+, و- ), şunu Kur'ân olarak
inzâl etmiştir: '[ ْ ُ َ *8ُ6 ْ ﻟ َ ُ ْ ُذFِ Rْ َ -ﷲ ُ َو ّ ٰ ُ ُ 0ْ 0ِ ْTُ- #68ٖ ُ 0ِ َ ?ﱠ$ َ ﷲ ّ ٰ َن8ﱡ0Tُِ ? ْ ُ&ْ 7ُ ْ=ُ ْ اِن/De ki: 'Eğer Allah'a siz muhabbet
ediyor iseniz, o takdirde bana tâbi olun, Allah size muhabbet etsin ve sizin için günahlârınızı
mağfiret buyursun.]' Böylece Allah (+, و- ), Nebîsi Muhammed ( و ﷲ )'e tâbi olmayı,
muhabbeti için ve ona muhâlefet edeni de azâb için bir alâmet kılmıştır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
90
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derken onu vaz' edince,363 dedi ki: 'Rabbim! Muhakkak ki ben, onu kız vaz'
ettim.'364 Ve Allah ne vaz' ettiğini en iyi ilmeder.365 Ve erkek, kız gibi değildir.
ٍ•ْ َ* ْ% ِ َ ^ ُ ْ َ*/Bazısı bazısından bir zürriyyet olarak.]' Niyet ve amel ve ihlâs ve Tevhîd'te (bir
zürriyyet)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 412. sayfa]
363
'[ َ &ْ َ ‚ َ َو/Onu vaz' edince]' Koydu, yerleştirdi. Yani: Çocuğunu dünyâya getirdi. Allah ( ! ()
$ &' )وburda bu kelimeyi kullanmıştır, üstelik üç kez arka arkaya. Neredeyse tüm meâllerde bu kelime
yerine hiç de hoş olmayan: 'doğurdu' kelimesi kullanılmıştır. [Hazırlayan]
َ َ َ ﱠ َو$/Derken onu vaz' edince]' Yani: Onu
364
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ &ْ َ ‚
doğurunca ve doğurduğu çocuğun bir kız olduğunu görünce. [ ْqَ=َ ﻟ/Dedi ki]' Hanne (dedi ki). O,
çocuğun erkek olmasını ümit ediyordu. [#Mٰ 6ْ ُ‚ ْ&ُ َ ا َ َو#ّ6ٖ ِرَبﱢ ا/'Rabbim! Muhakkak ki ben, onu kız vaz'
ettim.']' Allah (+, و- )'ye mâzeret beyân ederek (böyle demiştir.)" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
91
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylece Rabbi onu güzel bir kabûl ile kabûl buyurdu. Ve onu güzel bir
yetiştirmeyle yetiştirdi. Ve Zekeriyyâ'ya bakımını verdi. Zekeriyyâ her ne
zaman üzerine mihrâba dâhil olsa, indinde bir rızık buldu. Dedi ki: 'Ey
Meryem! Nereden sana bu?' Dedi ki: 'O, Allah indindendir. Muhakkak ki
Allah, dilediğini hesâbsız rızıklandırır.'(37)
İşte orada Zekeriyyâ Rabbine duâ etti. Dedi ki: 'Rabbim bana
366
ledûnnundan temiz bir zürriyyet hibe et. Muhakkak ki Sen, duâya
Semî'sin.'(38)367
Dedi ki: 'Rabbim! Benim için nereden bir oğul olur? Ve bana yaşlılık ulaştı ve
hanımım kısırdır.' Buyurdu ki: 'Öyledir, Allah dilediğini fiil eder.'(40)
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 287. sayfa]
367
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Oُ 3 ٖ . َ /Semî]' Mânâsı: İşiten. Ve şöyle (de)
denilmiştir: 'Duâya icâbet eden' (anlamını) murâd etmiştir." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn
Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 191. sayfa (tek cilt olarak basım)]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ َ ِءD اﻟ ﱡOُ 3 ٖ . َ bَ ﱠ6 ِا/'Muhakkak ki Sen, duâya Semî'sin.']' Yani:
Ona (duâya) icâbet edensin. Ve duâ: Ya bir menfaat sağlaması veya bir zararı def' etmesi için kulun
Rabbinden hâcetini istemesidir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Âl-i İmrân Sûresi Tefsîri, 1. cilt,
233. sayfa]
368
İmâm Beğavî ( )رşöyle demektedir: "'[و َ (دًا/Ve
َ seyyid olarak]' O, tâbi olunan ve nihâi sözü
söyleyen kişidir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2.
cilt, 34. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ً=ﱢDQ
369
َ ُ
ِّ ٰ َ% ِ ٍ َ ِ َ *ِ /Allah'tan bir kelimeyi tasdîk edici]' [Meryem oğlu Îsâ'yı tasdîk edicidir ve sünneti ve
ﷲ
minhâcı üzeredir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 372.
sayfa]
92
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Rabbim, benim için bir âyet370 kıl.' Buyurdu ki: 'Âyetin, insânlarla -
remzen harîc-371 üç gün kelâm edememendir. Ve Rabbini çok zikret. Ve
akşamda ve sabah(ta) tesbîh et.'(41)
Ve hani melekler demişti ki: 'Ey Meryem! Muhakkak ki Allah, seni seçmiş ve
seni tâhir eylemiş ve seni âlemlerin kadınları üzerine seçmiştir.'(42)
'Ey Meryem, Rabbin için kunut et372 ve secde et ve rükû edenlerle beraber
rükû et.'(43)
Hani melekler demişti ki: 'Ey Meryem! Muhakkak ki Allah, Kendisinden bir
kelime ile seni tebşîr eder. İsmi Meryem oğlu Mesîh Îsâ'dır. Dünyâ ve
Âhiret'te saygın ve yakınlardandır.'(45)374
Dedi ki: 'Rabbim! Benim için nereden bir evlâd olur? Ve bir beşer bana temâs
etmemiştir.' Buyurdu ki: 'Öyledir, Allah dilediğini halk eder. Bir emri kazâ
edince, artık sadece ona: 'Ol.' der. Böylece olur.(47)375
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ً َ- ٰا#=َ َل رَبﱢ ا ْ َ ْ ٖﻟ/Dedi ki: 'Rabbim, benim için bir
370
âyet kıl.']' Yani: Bir alâmet (kıl)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 317. sayfa]
)رşöyle demiştir: "'[ رَ ًْزا+ِ* ا/Remzen hâric]' Yani: İşâret şeklinde olması
371
İmâm Beğavî (
hâric." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 36.
sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #&ٖ ُ =ْ ا
372
bِ ِﻟ َ *ﱢ/Rabbin için kunut et]' Rabbine itaat et." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt,
416. sayfa]
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ِ -ْ Dَ َﻟ/Onların ledûnnunda]' Mânâsı:
373
Onların indinde/yanında." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-
Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 194. sayfa (tek cilt olarak basım)]
374
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ% ِ َو
َ%3*ا ْﻟ ُ @َ ٖﱠ/Ve yakınlardandır]' Kıyâmet Günü, Allah'ın indinde yakınlardandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 416. sayfa]
375
ٰ َ= اِ َذا/Bir emri kazâ edince,
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ُن8ُ َ3َ$ ْ%ُ7 ُLَ ُل ﻟ8ُ@َ- َ ﱠ6ِ َ$ اَ ْ ً ا#^
artık sadece ona: 'Ol.' der. Böylece olur.]' Yani: Böylece bir şey gecikmez. Bilakis, emrin akâbinde
mühletsiz mevcûd olur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
93
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve İsrâîl oğullarına bir resûl olarak (der ki): 'Gerçek şu ki ben, Rabbinizden
bir âyet ile size geldim. Gerçek şu ki ben, çamurdan kuş gibi bir biçimi sizin
için halk ederim de içine nefhederim, hemen Allah'ın izni ile kuş olur. Ve
doğuştan körü ve abraşı iyileştiririm ve mevtâya hayât veririm Allah'ın izni
ile. Ve yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi size bildiririm.
Muhakkak ki bunda, elbette sizin için bir âyet vardır, eğer mü'minler
iseniz.'(49)
Bunun üzerine Îsâ onlardan küfrü hissedince, dedi ki: 'Allah'a ensârım
kimdir?' Havârîler dediler ki: 'Biziz Allah'ın ensârı,378 Allah'a îmân ettik. Ve
müslümanlar olduğumuza şâhidlik et.'(52)379
küfrü hissedince]' Yani: Onların, küfre ve dalâlet üzere kalmaya niyetlendiklerini hissettiğinde. '[ =َ َل
ِﷲّ ٰ #َ ٖرى اِﻟQ َ 6ْ َْ ا% َ /Dedi ki: 'Allah'a ensârım kimdir?']' Allah'a dâvette yardımcılarım kimlerdir? Ve
sahîh kavle göre '[اري8Tاﻟ/Havâri]': 'Nâsır/yardımcı' anlamına gelmektedir. Sahîhayn'de sâbit olduğu
gibi, Ahzâb günü insânlar zor görevlere tâlib olunca, Allah Resûlu ( و ﷲ ) önce Zübeyr'e
sonra onlara görev vermiştir. Zübeyr ( ﷲ ')رı görevlendiren Nebî ( و ﷲ ): 'Muhakkak
ki her nebî için bir havârî vardır. Ve benim havârîm Zubeyr'dir.' buyurmuştur." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmrân Sûresi, 52. âyetin
tefsîrinde]
94
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hani Allah buyurmuştu ki: 'Ey Îsâ! Muhakkak ki Ben, seni vefât ettireceğim
ve seni Bana yükselteceğim ve seni o küfredenlerden tâhir edeceğim380 ve sana
o tâbi olanları Kıyâmet Günü'ne kadar o küfredenlerin fevkinde kılacağım. 381
Sonra Bana'dır merciiniz. Artık aranızda, hakkında ihtilâfta olduğunuzun
hükmünü vereceğim.'(55) 382
Ve o îmân eden ve sâlih ameller işleyenlere gelince, artık ecirlerini onlara îfâ
edecektir. Ve Allah, zâlimlere muhabbet etmez.(57)
380
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ ﱢ ُ َكU َ ُ َو/Ve seni o küfredenlerden
tâhir edeceğim]' Yani: Seni, onların ricslerinden/kirlerinden ve necislerinden hâric tutacağım."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
325. sayfa]
381
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir.:
"'[ِ َ 3ٰ @ِ ِم ا ْﻟ8ْ َ- #َ ُ وا اِ ٰﻟF7َ َ%-5ٖ ق اﻟﱠ
َ 8ْ َ$ َك8ُ َ0َ ا?ﱠ%-5ٖ َو َ ِ ُ اﻟﱠ/Ve o sana tâbi olanları Kıyâmet Günü'ne kadar o
küfredenlerin fevkinde kılacağım.]' Onlar, fıtratında, milletinde ve sünnetinde ona tâbî olan İslâm
ehlidir. Onlar Kıyâmet Günü'ne kadar kendilerine düşmanlık edenlere karşı üstün gelmeye devâm
edeceklerdir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 420. sayfa]
382
Şeyh AbdulAziz bin Baz ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Kitâb ve Sünnet'teki deliller Îsâ bin Meryem (
م/ $')اın Allah'ın kulu ve Resûlu olduğunu göstermektedir. Şerefli bedeni ve rûhu ile semâya
yükseltilmiştir. Ölmemiş, katledilmemiş ve çarmıha gerilmemiştir. Ve o, âhir zamanda (dünyâya)
nüzûl edecek, deccâli katledecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi getirecektir. Ancak
İslâm'ı (Dîn olarak) kabul edecektir. Îsâ (م/ $ا )'ın bu nüzûlünün Kıyâmet'in alâmetlerinden olduğu
sâbit olmuştur." [Bknz.: AbdulAziz bin AbdUllah bin Baz'ın resmi websitesi: /article/54]
ِ َ6 ْ% ِ ْ ُ َ َو َ ﻟ/Ve onlar için nusret ediciler
383
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%- ٖ 1
yoktur.]' Allah'ın azâbına karşı onlara nusret/yardım edecek yoktur. Allah indinde kendilerine şefaatçi
olacaklarını zannettikleri, Allah'tan başka edindikleri velîleri, arkadaş ve akrabaları da onlara nusret
edemez. Nefisleri de aralarında da birbirlerine nusret edemezler." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî,
Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 138. sayfa (tek cilt olarak basım)]
384
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رdan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ﱢ
"'[ ِ 7ْ 5اﻟ/Zikr]' Kur'ân. '[ ِ 3 ٖ Tَ ا ْﻟ/el-Hakîm]' Hikmetinde kâmil olan." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 420. sayfa]
95
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık kim onun hakkında -sana gelen ilmin ardından- seninle hüccetleşirse, 386
bu durumda de ki: 'Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı ve kadınlarımızı ve
kadınlarınızı ve nefislerimizi ve nefislerinizi dâvet edelim, sonra mubâhele
edelim387 de Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.'(61)
Muhakkak ki bu, elbette o, hakk kıssadır. Ve Allah'ın dışında bir ilâh yoktur.
Ve muhakkak ki Allah, elbette O, Azîz'dir, Hakîm'dir.(62)
De ki: 'Ey Kitâb ehli! Aramızda ve aranızda müsâvî bir kelimeye gelin, şöyle
ki: Allah'tan başkasına ibâdet etmeyelim ve O'na bir şeyi şirk koşmayalım ve
bazımız bazısını Allah'ın dûnunda rabbler ittihaz etmesin.' Buna rağmen yüz
çevirirlerse, o vakit deyin ki: 'Müslümanlar olduğumuza şâhidlik edin.'(64)
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%- ٖ َ& ْ ُ َ ا ْﻟ% ِ ْ%ُ َ? sَ َ $ bَ ْ َر* ﱢ% ِ < ﱡTَ اَ ْﻟ/Hakk Rabbindendir.
385
Öyleyse kuşkulananlardan olma.]' Yani: Bu, Îsa (م/ $ا ) hakkındaki hakk kavildir. Bu kavilden
kaçış yoktur ve onun dışındaki kaviller sahîh değildir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmrân Sûresi, 60. âyetin tefsîrinde]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[Lِ 3$ٖ bَ ﱠ2َ ْ%َ َ$/Artık kim onun hakkında seninle
386
hüccetleşirse]' Yani: (Artık kim) hakk konusunda seninle mücâdele ederse." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 327. sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ِ َ&0ْ َ6 ُ ﱠY/Sonra mubâhele edelim]' Mânâsı: Karşılıklı
387
lânetleşerek birbirimize meydan okuyalım." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 292. sayfa]
388
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%-Dٖ " ّ ٰ َ ِنﱠ$/O takdirde muhakkak ki Allah, fesâd
ِ Fْ ُ ٌ ِ* ْﻟ3 ٖ َ َﷲ
çıkaranlara Alîm'dir.]' Yani: Hakktan ayrılıp da bâtıla yönelen kimse fesâd çıkarandır. Allah onu
ilmeder." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmrân
Sûresi, 63. âyetin tefsîrinde]
389
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َ اَ ْھ-
َ 3 اِ ْ* ٰ ٖھ#$ٖ َن8 ﱡTَُ ? َ ِا ْﻟ ِ&َ بِ ﻟ/Ey Kitâb ehli! İbrâhîm hakkında niçin hüccetleşiyorsunuz?]' Yahûdi ve
nasârânın her ümmeti, onun kendilerinden olduğunu iddiâ edince, Allah (+, و- ) onu onlardan berî
eylemiş ve onu hanîf ehlinden olan mü'minlere ilhâk etmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 491. sayfa]
96
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İbrâhîm ne bir yahûdi ne (de) bir nasrânî idi. Ve lâkin hanîf391 bir müslüman
idi. Ve müşriklerden (de) değil idi.(67)
Kitâb ehlinden bir tâife arzu etti ki sizi dalâlete düşürsünler. Ve nefislerinden
başkasını dalâlete düşüremezler ve şuurunda değillerdir.(69)393
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ ُ َ ﻟNْ َ 3َ َ ﻟ3$ٖ َن8 ﱡTَُ ? َ ِ َ$ ٌ ْ ِ Lٖ *ِ ْ ُ َ َ ﻟ3$ٖ ْ ُ& ْkَ 2َ
390
ٌْ ِ Lٖ *ِ /Hakkında sizde ilim bulunanda hüccetleştiniz, fakat hakkında sizde ilim bulunmayanda
niçin hüccetleşiyorsunuz?]' Yani: Mûsâ ve Îsâ'nın durumu hakkında mücâdele ettiniz ve: 'Muhakkak
ki biz, Mûsâ ve Îsâ'nın dîni üzereyiz.' diye iddiâ ettiniz. Onun durumunu üzerinize inzâl ettim. Ama,
onu size inzâl etmediğim ve ona dâir bir ilminiz olmadığı hâlde niçin İbrâhîm'in durumu hakkında
mücâdele ediyorsunuz?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 330. sayfa]
391
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[+3 Tاﻟ/Hanîf]' Bütün dînleri bırakıp mustakîm/dosdoğru Dîne
meyilli olan kimsedir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
2. cilt, 51. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #َاِنﱠ ا َْوﻟ
392
cemaat/topluluk. '[ِْ ا َ ْھ ِ ا ْﻟ ِ&َ ب% ِ /Kitâb ehlinden]' Onlar, yahûdilerden Tevrât ehli ve nasârâdan İncîl
ehlidir. '[ ْ ُ َ 68^ ﱡ ِ ُ- 8ْ َﻟ/Ki sizi dalâlete düşürsünler]' Ey mü'minler, onlar sizi İslâm'dan alıkoymayı ve
sizi ondan kendilerinin üzerinde bulundukları küfre döndürmeyi ve bu sûretle sizi helâk etmeyi
temennî etmişlerdir. '[ ْ ُ " َ ُF6ْ َنَ اِ ﱠ) ا8^ ﱡ
ِ ُ- َ َو/Ve nefislerinden başkasını dalâlete düşüremezler.]' Sizi
Dîninizden alıkoymaya kalkışma fiilleri ile kendilerinden başka kimseyi helâk edemezler. '[ َ َو
َ> ُ ُون ْ َ-/Ve şuurunda değillerdir.]' Farkında değillerdir ve ilmetmezler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 500. sayfa]
97
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve siz ilmediyorsunuz.(71)394
Ve Kitâb ehlinden bir tâife dedi ki: 'O mü'minlerin üzerine o inzâl edilene
gündüzün vechi395 îmân edin ve âhirinde küfredin, umulur ki onlar rücû
ederler.'(72)
(Dediler ki:) 'Ve dîninize tâbi olandan başkasına îmân etmeyin.'396 De ki:
'Muhakkak ki hidâyet, Allah'ın hidâyetidir. Size verilenin mislinin, birine
verilmesi397 veya Rabbinizin indinde sizinle hüccetleşmeleridir.'398 De ki:
'Muhakkak ki fazl, Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Ve Allah,
Vâsî'dir, Alîm'dir.'(73)
Ve Kitâb ehlinden kimi, kendisine kantar ile emânet etsen, onu sana iâde eder.
Ve onlardan kimi, kendisine dînâr ile emânet etsen, onu sana iâde etmez, 400
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ِ َ ِط0< ِ* ْﻟ ﱠTَ ْنَ اﻟ8ُ"ِ0ْ َ? َ ب ِﻟ ِ َ&ِ َ اَ ْھ َ ا ْﻟ-/Ey Kitâb ehli!
394
Niçin hakkı bâtıl ile giydiriyorsunuz?]' Yani: Niçin hakkı bâtıl ile karıştırıyorsunuz? '[ َن8ُ ُ& ْ َ?َو
ﱠTَ ا ْﻟ/Ve hakkı gizliyorsunuz. Ve siz ilmediyorsunuz.]' Muhammed'in Allah'ın Resûlu olduğunu ve
<
onun Dîninin hakk olduğunu (ilmediyorsunuz.)" [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 295. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ اﻟ ﱠ َ ِرL ْ َو/Gündüzün vechi]' (Gündüzün)
395
dîninize tâbi olandan başkasına îmân etmeyin.']' Yani: Dîninize tâbi olandan başkasını tasdîk
etmeyin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
1. cilt, 332. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ =ُ ْ اِنﱠ
397
sizinle hüccetleşmeleridir]' Yani: (Oysa ki) Rabbinizin indinde sizinle hüccetleşemezler. Öyle ki
kuşkusuz hüccet lehinize, onların aleyhinedir. Allah indinde (hüccet), onların lehine ve sizin
aleyhinize değildir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 332. sayfa]
399
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[> ُء َ َ- ْ%َ Lٖ ِ&َ ْ2َ *ِ &َ„ﱡ,ْ َ-/Rahmetini dilediğine tahsîs eder.]' Nübüvveti dilediğine tahsîs eder." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 517. sayfa]
400
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ ْ3َد ٖﱢه اِﻟHَ ُ- ٍرU َ ْ @ِ *ِ ُ Lْ َ ْ َ? ْْ اِن%َ ِْ اَ ْھ ِ ا ْﻟ ِ&َ ب% ِ َو/Ve Kitâb
ehlinden kimi, kendisine kantar ile emânet etsen, onu sana iâde eder.]' Yani: Onlardan îmân
edenler. '[bَ 3ْ َد ٖﱢه اِﻟHَ ُ- )َ َ ٍر-Dٖ *ِ ُLْ َ ْ َ? ْْ اِن% َ ْ ُ ْ ِ َو/Ve onlardan kimi, kendisine dînâr ile emânet etsen, onu
sana iâde etmez]' Yani: Ona bir dînâr verdiğin zaman, onu sana iâde etmesini istersen, o kişi ile
98
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hayır, kim ahdini îfâ eder ve takvâ ederse, o takdirde muhakkak ki Allah
muttakîlere muhabbet eder.(76)
Muhakkak ki Allah'ın ahdi ve kendi yeminleri ile az bir değeri o satın alanlar,
işte onlar, Âhiret'te onlar için bir pay yoktur. Ve Allah, onlara kelâm etmez ve
Kıyâmet Günü onlara nazar buyurmaz ve onları tezkiye etmez. Ve onlar için
elîm bir azâb vardır.(77)403
Ve muhakkak ki onlardan elbette bir fırka Kitâb ile dillerini bükerler, onu
Kitâb'tan hesâb etmeniz için. Ve o, Kitâb'tan değildir. Ve derler ki: 'O, Allah
indindendir.' Ve o, Allah indinden değildir. Ve Allah'ın üzerine yalan
söylerler. Ve onlar ilmederler.(78)404
günlerce bu hususta münâzara etsen de onu götürür." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 296.-297. sayfalar]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ )اِ ﱠ
401
ٰ
ً }ِ َ = Lِ ْ3َ َ َq ْ ُد/Üzerinde kıyâma devâm etmedikçe]' İstemedikçe ve peşine düşmedikçe. '[ ا8ُﱠ ُ ْ =َ ﻟ6َ *ِ bَ ذ ِﻟ
ٌ 30ٖ . ْ َ َ
َ َ%ّ 3ٖ ا)ُ ﱢ#ِ$ 3ْ َ Nْ َ
َ 3ﻟ/Bu onların: 'Aleyhimize ümmîlerde bir yol yoktur!' demelerindendir.]''
Yahûdiler: 'Arabların mallarından aldıklarımızda aleyhimize bir yol yoktur.' demişlerdir." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 427. sayfa]
402
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8ُ َ ْ َ- ْ ب َو ُھ َ 5ِ َ ﷲِ ا ْﻟ ّ ٰ #َ َ َن8ُﻟ8ُ@َ- َو/Ve Allah üzere yalan
söylüyorlar. Ve onlar ilmediyorlar.]' Öyle ki kuşkusuz Allah, -hakk ile yemenin dışında- malların
yenilmesini üzerlerine harâm etmiştir. Ve muhakkak ki onlar, bühtân edici bir kavimdir." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmrân Sûresi, 75. âyetin
tefsîrinde]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ِ 37ّ ٖ Wَ ُ- )َ َو/Ve onları tezkiye etmez]' Yani: Günâhlarının ve
403
küfürlerinin kirinden onları arındırmaz. '[ٌ 3ابٌ ا َٖﻟ5َ َ ْ ُ َ ِ ْ َوﻟ37ّ ٖ Wَ ُ- )َ َو/Ve onlar için elîm bir azâb vardır.]'
Yani: Ve onlar için acı verici bir azâb vardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 528. sayfa]
404
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın bu ayet hakkında şöyle dediğini
tahrîc etmiştir, demiştir ki: "Onlar, Allah'ın düşmanı yahûdilerdir. Allah'ın Kitâbını tahrif etmişler ve
onda bid'atler ihdâs etmişler ve onun Allah'ın indinden olduğunu iddia etmişlerdir." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 536. sayfa]
َ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb]' Yani: Kur'ân. '[َ ْ Tُ ا ْﻟ/Hüküm]'
405
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ب
Ahkâm. '[ Tاﻟ/Hikmet]' Sünnet. '[َة8ُ ﱠ0اﻟ ﱡ/Nübüvvet]' Nebîlerin yüksek menzilesi." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 335. sayfa]
99
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve lâkin (der ki): 'Rabbânîler olun, 406 tâlim ediyor olduğunuz Kitâb'tan dolayı
ve tedrîs ediyor olduğunuzdan dolayı.'(79)
O hâlde kim bunun ardından yüz çevirirse, o takdirde işte onlar, onlardır
fâsıklar.(82)
406
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ن7َ َ
ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ #َ دًا ٖﻟ0 ِ ا8ُ68ُ7 س
ِ َل ﻟِ ﱠ8ُ@َ- ُ ﱠY َة8ُ ﱠ0 ْ َ َواﻟ ﱡTُ ب َوا ْﻟ ّ ٰ ُLَ3?ِ ْHُ- ْ> ٍ اَن
َ َ&ِ ﷲ ُ ا ْﻟ َ َ0 ِﻟ/Bir beşer için, Allah'ın kendisine
Kitâb ve hüküm ve nübüvvet vermesi ve sonra insânlara: 'Allah'ın dûnundan bana kul olun.'
demesi mümkün değildir.]' Allah'ın bir beşere Kitâb, hüküm ve nübüvvet vermesi ve sonra o beşerin
Allah'ın kullarına dönüp de Allah'ın dûnundan kendisini rabb edinmelerini emretmesi yakışmaz. '[ ْ%ِ َو ٰﻟ
َ%ّ3ٖ 6ِ ا َر*ﱠ8ُ68ُ7/Rabbânîler olun]' Fakihler, âlimler olun." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 539. ve 541. sayfalar]
ْ ُ ْ ُ&6ْ ََ ِا ْذ اDْ َ * ِ Fْ ُ ْ ْ ِ* ﻟ7ُ ُ ُ ْ َ-َا/Müslümanlar
407
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8ُ ِ "
olmanızın ardından, küfür ile size emreder mi?]' Yani: İslâm'ın ardından, küfür ile size emretmez."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
336. sayfa]
ُ ْ َر7ُ ُ ﱠ َ َءY/Sonra beraberinizdekini
408
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ ُ َ َ َ ق ِﻟ ٌ D ﱢQ َ ُ ٌل8.
tasdîk eden bir Resûl size geldiğinde]' Yani: Muhammed ( و ﷲ ) (size geldiğinde)." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 62. sayfa]
409
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demiştir: "'[ْ ٖ ى1ِا/İsrî]' Yani: Ağır ahid."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 299. sayfa]
410
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ً 8ْ ط َ
ْ ًھ7َ َو/İsteyerek ve kerhen]' Mü'min isteyerek secde eder ve kâfir kerhen secde eder." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 566. sayfa]
411
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[َ ِط0. ْ
ْ َ)ا/Esbât]' Bunlar on iki aşîrettir/boydur. Ve
onlar, Yâkûb'un oğullarıdır. Ve İsrâîl oğullarında: '[َ ِط0. ْ
ْ َ)ا/Esbât]' Arablardaki: 'Kabîleler' (kelimesi)
100
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rabblerinden verilene îmân ettik. Onlardan birinin arasını tefrîk etmeyiz. 412
Ve biz O'na teslîm olanlar(ız).'(84)
Ve kim İslâm'dan gayrı bir dîn arzularsa, artık ondan asla kabûl edilmez. 413
Ve o, Âhiret'te hüsrâna uğrayanlardandır.(85)
Îmân etmelerinin ardından küfreden bir kavme -ve Resûl'un hakk olduğuna
şâhidlik etmişler ve kendilerine beyyineler gelmiştir- Allah nasıl hidâyet eder?
Ve Allah, zâlimler kavmine hidâyet etmez.(86)414
bir dîn arzularsa, artık ondan asla kabûl edilmez.]' Yani: Kim Allah'ın teşrî buyurduğunun dışında
bir yol tutarsa, artık (o yol) asla ondan kabul edilmeyez." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmrân Sûresi, 85. âyetin tefsîrinde]
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Šَِ &0ْ َ- ْ% َ َو/Ve kim arzularsa]' Yani: Taleb ederse. '[ ِمsَْ .)ا ِ ْ َ 3ْ ]َ
ً -د/İslâm'dan
ٖ gayrı bir dîn]' Yani: Kim açıkça müşriklerin alışkın oldukları gibi, şirk koşmalarına
rağmen tevhîd üzere olduklarını iddiâ eden iki Kitab (Tevrât ve İncîl) ehli gibi, tevhîdin ve Allahu
( $ &')'nın hükmüne boyun eğmenin gayrında (bir dîn arzularsa). '[ُ Lْ ِ َ َ0@ْ ُ- ْ%َ َ$/Artık ondan asla kabûl
edilmez]' Çünkü o, Allah'ın emrine boyun eğmemiştir." [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 4.
cüz, 880. sayfa]
414
89. âyetin açıklamasına bakınız
415
Nûr Sûresi'nin 5. âyetiyle aynıdır. İmâm İbn Hibbân ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "Ensârdan bir adam, müslüman olmuş, sonra irtidâd etmiş ve şirke ilhâk etmiş
sonra ise pişman olmuş ve kavmine haber göndererek onlardan Allah Resûlu ( و ﷲ )'e şunu
sormalarını istemişti: 'Benim için tevbe var mıdır?' Bunun üzerine: '[ ْ ِ 6ِ َ - ٖاDَ ْ َ* َ ُ واF7َ ً 8ْ َ= ُ ﷲ ّ ٰ ىDِ ْ َ- َ+ْ37َ
ُﱢ َ ت3َ0< َو َ َء ُھ ُ ا ْﻟ ﱞ2َ َل8.
ُ ُوا اَنﱠ اﻟ ﱠDِ َ َو/Îmân etmelerinin ardından küfreden bir kavme -ve Resûl'un
hakk olduğuna şâhidlik etmişler ve kendilerine beyyineler gelmiştir- Allah nasıl hidâyet eder?]'
(kavlinden:) '[ٌ 32ٖ ٌر َر8ُF]َ َ ﷲ ّ ٰ َ ِنﱠ$ ا8Tُ َ ْ1َ َواbَ ِ ٰذﻟDِ ْ َ * ْ% ِ ا8ُ* َ? َ%-5ٖ ِا ﱠ) اﻟﱠ/Bunun ardından o tevbe edenler ve ıslâh
edenler müstesnâ. O takdirde muhakkak ki Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.]' kavline kadar inzâl
buyrulmuştur. Böylelikle (o kişi) kavmini ona göndermiş ve müslüman olmuştur." [Nûreddîn el-
101
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Tevrât inzâl edilmeden önce taamın hepsi -İsrâîl'in nefsi üzerine harâm
ettikleri müstesnâ- İsrâîl oğullarına helâl idi. 419 De ki: 'Öyleyse Tevrât'ı getirin
de onu tilâvet edin, eğer sâdıklar iseniz.'(93)
Artık kim bunun ardından Allah üzere yalan iftirâ ederse, bu durumda işte
onlar, onlardır zâlimler.(94)
Heysemî, Mevâridu'z-Zamân ilâ Zevâidi İbn Hibbân (1728.) Şeyh el-Elbâni 'Sahîhu Mevâridu'z-
Zamân'da (1445.) bu rivâyet hakkında: 'Sahîhtir' demiştir.]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ 6ِ َ - ٖاDَ ْ َ* َ ُ واF7َ َ%-5ٖ اِنﱠ اﻟﱠ/Muhakkak ki îmân
416
etmelerinin ardından o küfredenler]' Yani: Îmân etmelerinin ardından İslâm'dan irtidâd edenler."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
339. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُ ﱠY
417
ً اFْ 7ُ ازْ دَادُوا/Sonra kâfirliği ziyâde edenler]' Onlara ölüm hâzır olana kadar kâfirliği ziyâde
ettiler/artırdılar. Onlara ölüm geldiğinde ise tevbeleri kabûl edilmez." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 6. cilt, 579. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َن8ﱡ0Tُِ ? ا ِ ﱠ8ُ@Fِ ْ ُ? #ّ&ٰ 2َ ﱠ0ِ ا ا ْﻟ8ُْ ?َ َ ﻟ%َﻟ/Muhabbet ettiklerinizden
418
102
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onda beyyin âyetler, İbrâhîm'in makâmı vardır. Ve kim ona dâhil olursa,
emîn olur. Ve Allah için, kimin onun yoluna gücü yeterse423 Beyt'i haccetmesi
insânlar üzerinedir. Ve kim küfrederse, o takdirde muhakkak ki Allah,
âlemlerden müstağnîdir.(97)
De ki: 'Ey Kitâb ehli, niçin îmân edeni Allah'ın yolundan -eğriliğini
arzulayarak-425 alıkoyuyorsunuz? Ve siz şâhidler(siniz). Ve Allah, amel
ettiklerinizden gâfil değildir.(99)
103
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler, eğer o Kitâb verilenlerden bir fırkaya itaat ederseniz, îmân
etmenizin ardından kâfirlere sizi döndürürler.(100)
104
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunlar Allah'ın âyetleridir, üzerine hakk ile onları tilâvet ediyoruz. Ve Allah,
âlemlere zulmetmeyi murâd etmez.(108)
İnsânlar için ihrâc edilmiş en hayırlı ümmet oldunuz. 429 Mârûfu emredersiniz
ve münkerden nehyedersiniz ve Allah'a îmân edersiniz. Ve eğer Kitâb ehli
îmân etseydi, elbette onlar için hayır olurdu. Onlardan îmân edenler vardır ve
ekserîsi fâsıklardır.(110)
Size ezâdan başka asla bir zarar veremezler. Ve eğer sizinle kıtâl ederlerse,
size arkalarını dönerler, sonra (da) nusret edilmezler.(111)
Müsâvî değillerdir, Kitâb ehlinden kâim olan bir ümmet vardır, gece
saatleri431 Allah'ın âyetlerini tilâvet ederler ve onlar secde ederler.(113)
105
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu dünyâ hayâtında infâk ettiklerinin meseli, bir rüzgâr meseli gibidir, onda
kavurucu bir soğuk vardır. Nefislerine zulmeden bir kavmin ekinine isâbet
etmiş de onu helâk etmiştir. Ve Allah onlara zulmetmemiş ve lâkin onlar
nefislerine zulmetmişlerdir.(117)
İşte siz öylelerisiniz ki, onlara muhabbet edersiniz ve onlar size muhabbet
etmez. Ve Kitâb'ın tümüne îmân edersiniz. 434 Ve onlar size mülâki
olduklarında, derler ki: 'Îmân ettik.' Ve halvet ettiklerinde,435 üzerinize
gayzdan parmak uçlarını ısırırlar. De ki: 'Gayzınız ile ölün!' Muhakkak ki
Allah, sadırların özüne Alîm'dir.(119)
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ َ ُ وهF ْ ُ- ْ%َ َ$ ٍ 3ْ Aَ ْ% ِ ا8ُ َ Fْ َ- َ َو/Ve hayırdan ne fiil ederlerse,
432
artık asla ondan küfrâna uğramazlar.]' Ve hayırdan ne fiil ederseniz, onun sevâbını asla
kaybetmeyeceksiniz, bilakis size şükrünüzün karşılığı verilecek ve o hayırdan dolayı mükâfaat
alacaksınız." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 94.
sayfa]
433
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ ِ6ْ دُو% ِ /Dûnunuzdan]' Yani: Müslümanların gayrından."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 314. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ ْ ُ 6ِ ْ دُو% ِ /Dûnunuzdan]' Yani: Sizin gayrınızdan."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Âl-i İmrân Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 96. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Lٖ ﱢ7ُ ِنَ ِ* ﻟْ ِ&َ ب8ُ ِ ْHُ? َو/Ve Kitâb'ın tümüne îmân edersiniz.]'
434
Yani: Kitâbların tümüne (îmân edersiniz) ve onlar Kitâb'ınıza îmân etmezler." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 96. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ا ٰا َ ﱠ8ُ ْ = َ ﻟ7ُ 8ُ@َ َواِ َذا ﻟ/Ve onlar size mülâki olduklarında, derler ki:
435
'Îmân ettik.']' Yani: Muhammed ( و ﷲ )'e ve onun Allah'ın Resûlu olduğuna (îmân ettik).
'[ا8ْ َ Aَ َواِ َذا/Ve halvet ettiklerinde]' Kendi aralarında (halvet ettiklerinde)." [Ebu AbdUllah Muhammed
bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Âl-i İmrân Sûresi, 119. âyetin tefsîrinde]
106
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bir iyilik size temâs ederse, üzülürler. Ve size bir kötülük isâbet ederse,
onunla ferahlanırlar. Ve eğer siz sabreder ve takvâ ederseniz, onların tuzağı
bir şey size zarar vermez. Muhakkak ki Allah, amel ettiklerine Muhît'tir.(120)
Hani sizden iki tâife -ve Allah onların velîsi iken- çözülmeye yüz tutmuştu. 437
Ve Allah üzere, öyleyse mü'minler tevekkül etsin.(122)
Ve andolsun ki Allah, Bedir'de size -ve siz zelîl iken-438 nusret etmişti. O hâlde
Allah'a takvâ edin, umulur ki siz şükredersiniz.(123)
Hani mü'minlere diyordun ki: 'Rabbinizin, inzâl edilen meleklerden üç bini ile
size imdâd etmesi size kifâyet etmez mi?'(124)
Ve Allah onu başka değil, sizin için bir büşrâ ve kalblerinizin onunla tatmîn
olması için yapmıştır. Ve Allah'ın indinden başka nusret yoktur, Azîz'dir,
Hakîm'dir.(126)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َ ِﻟ ْ ِ@&َ ِلD ِ َ@ َ َ%3 ٖ ِ ْHُ ئ ا ْﻟ
436
ُ 8َ ﱢ0ُ?/Mü'minleri kıtâl
için oturma yerlerine yerleştiriyordun]' Yani: Onları savaş mevzîlerine ve merkezlerine
indiriyordun." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 1. cilt, 352. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِا ْذ
437
107
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Bu,) o küfredenlerden bir tarafı kesmesi veya onları perişan etmesi içindir.
Böylece ümitsizce geri dönsünler.(127)
Senin için emirden bir şey yoktur.441 Ya üzerlerine tevbeyi kabûl eder veya
onlara azâb eder. Çünkü kuşkusuz onlar zâlimlerdir.(128)
Ey o îmân edenler, kat kat katlayarak ribâ yemeyin. Ve Allah'a takvâ edin,
umulur ki siz felâh bulursunuz.(130)442
441
İmâm Muslim ( ﷲ#.)ر, Enes bin Mâlik ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Uhud
günü Allah Resûlu ( و ﷲ )'in dişi kırılmış, başı yarılmış ve oradan kan akmakta iken şöyle
diyordu: 'Nebîlerinin başını yaran ve dişini kıran bir kavim nasıl iflah olur? Ve (halbuki) o,
Allah'a onları dâvet etmektedir.' Bunun üzerine Allah (+, و- ): '[ ٌءKْ َ ِ ْ َ)َ ْا% ِ bَ َ ﻟNْ َ 3َﻟ/Senin için
emirden bir şey yoktur.]' (âyetini) inzâl etmiştir." [Ebu'l-Huseyn Muslim bin Haccâc el-Kuşeyrî en-
Nişâbûrî, Musnedu's-Sahîh, Kitâbu'l-Cihâd ve's-Siyer (4645.)]
442
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رbu âyetin tefsîrinde der ki: "Ey Allah'a ve Resûlu'ne o îmân edenler, İslâm
döneminizde, sizi ona hidâyet etmesinin ardından, câhiliyye döneminizdeki gibi ribâ/fâiz yemeyin.
Onların câhiliyyede ribâ yemesi şöyle idi: Onlardan bir adamın diğer bir adam üzerinde, belli bir
süreye kadar alacağı bir mal olur ve bu süre gelince adam, malını diğerinden taleb ederdi. O zaman
borçlu olan şöyle derdi: 'Benden alacağını ertele ve ben de sana daha fazla mal vereyim.' Bunun
üzerine onlar da böyle yaparlardı. İşte bu, kat kat ribâdır. Allah (+, و- ) onları, müslüman olduktan
sonra bundan nehyetmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt,
204. sayfa]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ%- ٖ $ِ َ ْ ﱠتْ ِﻟD ِ ُ ا#&ٖ ا اﻟ ﱠ َر اﻟﱠ8ُ@ َوا?ﱠ/Ve kâfirler için o
443
hazırlanmış ateşten vikâye edin.]' Bunda, kâfirlerin muâmelelerinde fiil ettiklerinden ictinâb
etmeye, eğer bundan sakınmazsanız ateşi kendinize vâcib kılacağınıza yönelik irşâd vardır.
Denilmiştir ki: 'Onun mânâsı (şöyledir): Sizden îmânı söküp alan ribâdan vikâye edin/sakının.'"
[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 668. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
444
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ﷲ ّ ٰ ا8ُ 3 َوا َٖط/Ve Allah'a itaat edin]' Yani: Allah'a farzlarda
ُ َواﻟ ﱠ/Ve Resûle]' Sünnetlerde (Resûl'e itaat edin). '[ َن8ُ 2َ ْ ُ? ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/Umulur ki siz rahmete
itaat edin. '[ َل8.
erdirilirsiniz]' Yani: Tâ ki Allah size rahmet etsin." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Âl-i İmrân Sûresi, 132. âyetin tefsîrinde]
108
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu, insânlar için bir beyân ve muttakîler için bir hidâyet ve bir
vaazdır.(138)448
Eğer bir yara size temâs etmişse, öylece onun misli bir yara kavme (de) temâs
etmiştir. Ve o günleri insânlar arasında döndürürüz. Ve (bu,) Allah'ın o îmân
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[َ•3ْ Rَ َْ اﻟ%3 ٖ َوا ْﻟ َ ِظ/Ve gayzı yutanlar]' Yani:
445
Başkalarından onlara, gayzı/öfkeyi -ki gayz, onların kalblerinin, kendilerini söz ve fiil ile intikâm
almaya zorlayan bir öfke ile dolmasıdır- gerektiren bir şey geldiğinde bunlar, beşer tabîatının
muktezâsı doğrultusunda hareket etmez, bilakis kalblerdeki gayzı yutar ve kendilerine kötülük eden
kimseye karşılık vermeyip sabrederler." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-
Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 157. sayfa (tek cilt olarak basım)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn İshâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َو َﻟ
446
ا8ُ َ َ $ َ # ٰ َ ﱡ واQ ِ ُ-/Ve fiil ettikleri üzere ısrâr etmezler.]' Yani: Bana küfür olan ameli işleyerek Bana
şirk koşan kimsenin fiili gibi, Bana isyân üzere devâm etmezler. '[ َن8ُ َ ْ َ - ْ َو ُھ/Ve onlar ilmederler.]'
Onlara, Ben'den gayrına ibâdet etmeyi harâm ettiğimi ilmederler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 222. ve 226. sayfalar]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ٌ%َ .
447
ُ /Sünnetler]' Sünnet: Hayırda ve şerrde tâbi
olunan yoldur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 1. cilt, 360. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌَ ن3َ* ا5َ ٰھ
448
'[ َ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ ُ&ْ 7ُ ْنَ ِان8ْ َ ْ َ)&ُ ُ ْا6ْ َا َوا8ُ6Wَ ْTَ? )َ َو/ve hüzünlenmeyin. Ve üstünlersiniz, eğer mü'minler iseniz.]'
Yani: Âkıbet ve nusret sizin içindir ey mü'minler." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmrân Sûresi, 139. âyetin tefsîrinde]
109
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki ölümü siz temennî ediyor idiniz, ona siz mülâki olmadan önce.
İşte onu gördünüz ve siz nazar edi(p duru)yordunuz.(143)
Ve bir nefis için -Allah'ın izni olmadan- ölmesi mümkün değildir. (O,) belirli
bir süreye göre yazılmıştır. Ve kim dünyâ sevâbını murâd ederse, ona ondan
veririz. Ve kim Âhiret sevâbını murâd ederse, ona (da) ondan veririz. Ve
şükredenlerin karşılıklarını vereceğiz.(145)
Ve nice nebîler var ki, kendileriyle beraber pek çok topluluklar452 kıtâl
etmiştir. Fakat Allah yolunda kendilerine isâbet edenden dolayı
gevşememişler ve zaafa düşmemişler ve boyun eğmemişlerdir. Ve Allah,
sabredenlere muhabbet eder.(146)
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ ِ* َ@ ْ َ ا# ٰ َ ْ ُ&0ْ َ َ@6ْ ا/Ökçeleriniz üzere geriye mi döneceksiniz?]'
450
Mânâsı: Îmân etmenizin ardından küffâr olarak mı irtidâd edeceksiniz?" [Ebu AbdUllah Muhammed
bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Âl-i İmrân Sûresi, 144. âyetin tefsîrinde]
451
İmâm Ebu Saîd ed-Dârimî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Umer ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Allah Resûlu ( و ﷲ ) vefât ettiğinde Ebu Bekir ( ﷲ )رşöyle dedi:
'Eğer Muhammed o ibâdet ettiğiniz ilâhınız ise, o takdirde ilâhınız ölmüştür. Ve eğer ilâhınız o
semâdaki Allah ise, o takdirde ilâhınız ölmemiştir.' Sonra (şu) âyeti: '[ ِLِ 0ْ َ= ْ% ِ ْqَ Aَ Dْ َ= ٌل8. ُ ٌ اِ ﱠ) َرD ﱠTَ ُ َ َو
ْ ُ ِ* َ@ ْ َ ا# ٰ َ ْ ُ&0ْ َ َ@6ْ ْ َ تَ ا َْو =ُ ِ& َ ا%ِ} َ$َ ُ ا.
ُ اﻟ ﱡ/Ve Muhammed bir resûlden başkası değildir. Ondan önce
resûller geçmiştir. Şimdi ölür veya katledilirse, ökçelerinizin üzerine geriye mi döneceksiniz?]'
sonuna kadar tilâvet etti." [Ebu Saîd Osmân bin Saîd bin Hâlid ed-Dârimî, er-Redd ale'l-Cehmiyye,
53. sayfa (78.)]
452
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رa aittir. İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َن8ﱡ3 ِر*ﱢ/Ribbiyyûne]' Topluluklar." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn, 3. cilt, 480. sayfa (1571.)]
110
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki Allah vaadini size doğrulamıştır, hani O'nun izni ile -yılgınlık
gösterdiğiniz zamana kadar- onları doğruyordunuz.457 Ve emirde nizâ ettiniz
ve isyân ettiniz, muhabbet ettiğinizi size göstermesinin ardından. 458 Sizden
453
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َ6 ِ ْ َ ا#$ٖ َ َ$ َ ا.ْ ِ َوا/Ve işimizdeki isrâfımızı]' Hatâlarımızı ve nefislerimize zulmetmemizi." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn 3. cilt, 486. sayfa (1600.)]
454
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: " '[ُ ﷲ ّ ٰ ُ ُ 3?ٰ ٰ َ$/Böylece Allah onlara vermiştir]' Onlara
bahşetmiştir. '[ َ ِةAِ )ا ْٰ ب ا
ِ َ8 َ Y "
َ%ْ 2 و
ُ َ َ 3ْ
6 D
ﱡ اﻟ اب
َ َ8 َ Y/Dünyânın sevâbını ve Âhiret sevâbının güzelliğini]' Dünyâ
sevâbına gelince: Öyle ki düşmanları üzerine onlara nusret vermesidir. Ve Âhiret sevâbı ise:
Cennettir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt,
324. sayfa]
455
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Muhammed ibn İshâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ%- ٖ . ِ Aَ ا8ُ0ِ َ@ْ َ&َ$ ْ ُ *ِ َ@ ْ َ ا# ٰ َ ْ 7ُ َ ُ دﱡو-/Ökçeleriniz üzere sizi çevirirler de hüsrâna uğrayanlara
dönersiniz]' Dîninizden (sizi çevirirler) de dünyânız ve Âhiretiniz gider." [Ebu Muhammed ibn Ebi
Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 3. cilt, 490.
sayfa (1616.)]
َ ْ. ٰ
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً6 U ُ Lٖ *ِ ْلWُ َ ﱢ- ْ َِ َ ﻟXّ *ِ ا8ُ7 َ ْ َ ِ* َ ا/Hakkında bir
456
sultân inzâl etmediğini Allah'a şirk koştuklarından dolayı.]' Yani: Hakkında bir hüccet inzâl
etmediğini (Allah'a şirk koştuklarından dolayı)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 365. sayfa]
457
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[ُ هDَ ْ ﷲ ُ َو ّ ٰ ُ ُ َ =Dَ 1
َ Dْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki Allah
vaadini size doğrulamıştır]' Yani: Zafer ve nusret vererek vaadini size doğrulamıştır. Uhud günü
nusret başlarda müslümanların lehine idi. '[Lٖ 6ِ َ ُ ْ ِ* ِ ْذ68"ﱡTَُ ? اِ ْذ/Hani O'nun izni ile onları
doğruyordunuz]' Yani: Allah'ın kazâ ve takdîri ile onları katlediyordunuz. '[ ْ ُ &ْ > ِ َ$ اِ َذا#ّ&ٰ 2/Yılgınlık
َ
gösterdiğiniz zamana kadar]' Yani: Korkuya kapıldığınız (zamana kadar.)" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 366. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ ُ& ْ َو?َ َ َز/Ve nizâ ettiniz]' Mânâsı: İhtilâf etmektir.
458
'[ ْ ُ&3ْ Qَ َ َو/Ve isyân ettiniz]' Yani: Resûl ( و ﷲ )'e isyân ettiniz ve emrine muhâlefet ettiniz.
111
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
kimi dünyâyı murâd etmiş ve sizden kimi Âhiret'i murâd etmiştir. Sonra sizi
ibtilâ etmek için sizi onlardan çevirmiştir. Ve andolsun ki sizden afvetmiştir.
Ve Allah, mü'minler üzerine fazl sâhibidir.(152)
Hani yukarı doğru siz kaçıyor ve biri üzere dönüp bakmıyordunuz ve Resûl
arkanızdan sizi çağırıyordu. Böylece sizi gamdan gama uğrattı ki, elinizden
giden üzere hüzünlenmeyesiniz ve ne (de) size isâbet edene. 459 Ve Allah,
Habîr'dir, amel ettiklerinize.(153)
Sonra gamın ardından üzerinize bir emniyyet inzâl etmiştir. Sizden bir tâifeyi
uyuklama sarıyordu. Ve bir tâife (de) nefislerinin kaygısına düşmüş, Allah
hakkında haksız câhiliyye zannıyla zanda bulunuyorlardı. Diyorlardı ki: 'Bize
emirden bir şey var mı?' De ki: 'Muhakkak ki emrin tümü Allah'ındır.'460
Sana açıklamadıklarını nefislerinde gizliyorlar. Diyorlardı ki: 'Eğer bizim için
emirden bir şey olsaydı, burada katledilmezdik.' De ki: 'Eğer evlerinizde
olsaydınız, elbette o üzerlerine katl yazılanlar (ölüp) yatacakları yerlere bâriz
olurdu. Ve (bu,) Allah'ın sadırlarınızdakini ibtilâ etmesi içindir461 ve
kalblerinizdekini arındırması içindir. Ve Allah, sadırların özüne
Alîm'dir.(154)
'[ ْ ُ - َ ا َٰرDِ ْ َ * ْ% ِ /Size göstermesinin ardından]' Allah('ın size göstermesinin ardından). '[ َ
َن8ﱡ0Tُِ ?/Muhabbet ettiğinizi]' Ey müslüman topluluğu, zafer ve ganîmetten (muhabbet ettiğinizi)."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 119. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ َ ? َ$ َ # ٰ َ ا8ُ6Wَ ْTَ? sَْ 3َ ِﻟ/Elinizden giden üzere
459
emirden bir şey var mı?' De ki: 'Muhakkak ki emrin tümü Allah'ındır.']' Kimse Allah ile beraber
bir şeye mâlik değildir, bunda kuşku yoktur. Ve öyle ki Mâlik yalnızca O'dur. Öyleyse kim zarar veya
menfaat veya îmân ya da küfür konularında kendi durumuna mâlik olduğunu iddia ediyorsa o, Allah'a
iftirâ etmişve nefsini Allah'a şerîk koşmuştur." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb,
Nuketu'l-Kur'ân, 1. cilt, 232. sayfa]
461
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُﷲ ّ ٰ #َ ِ َ&0ْ َ3 َو ِﻟ/Ve (bu,) Allah'ın ibtilâ etmesi içindir]' Ve (bu)
Allah'ın imtihân etmesi içindir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 122. sayfa]
112
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer Allah yolunda siz katledilir veya ölürseniz, elbette Allah'tan bir
mağfiret ve bir rahmet, onların topladıklarından daha hayırlıdır.(157)
İmdi Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Ve eğer kaba ve
galîz kalbli olsaydın, çevrenden dağılırlardı. Bu itibarla onlardan afvet ve
onlar için istiğfar et. Ve iş hakkında onlarla istişâre et. Artık azmettiğinde, o
zaman Allah üzere tevekkül et.464 Muhakkak ki Allah, tevekkül edenlere
muhabbet eder.(159)
Eğer Allah size nusret verirse, o vakit sizin için bir gâlib yoktur. Ve eğer sizi
yardımsız bırakırsa, o takdirde kimdir o kimse ki, onun ardından size nusret
eder? Ve Allah üzere, öyleyse mü'minler tevekkül etsin.(160)
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#.)ر, Süddi ( ﷲ#.')رın hasen sened ile şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ اِ َذا
462
ِ ْ ْا)ر#$ِ ا8ُ* َ ‚
ض َ َ /Arzda darb ettiklerinde]' Bu, ticârettir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
1. cilt, 474. sayfa]
463
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Muhammed ibn İshâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ َ6Dَ ْ ِ ا8ُ6 7َ 8ْ َ ى ﻟWًّ ]ُ ا8ُ6 7َ ْا)َرْ ضِ اَ ْو#ِ$ ا8ُ* َ ‚
َ ِ ْ اِ َذا6ِ ا8َ Aْ )ِ ِ ا8َُ ُ وا َو= َ ﻟF7َ َ%-5ٖ ﻟﱠ7َ ا8ُ68ُ َ? )َ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-
ا8ُ &ِ ُ= َ ا َو8ُ? َ /Ey o îmân edenler! O küfredenler gibi gibi olmayın. Ve kardeşlerine -arzda darb
ettiklerinde veya gâzâya çıkmış oldukları(nda)- derler ki: 'Eğer indimizde olsalardı ölmezler ve
ne (de) katledilirlerdi.' ]' Yani: Kardeşlerini Allah yolunda cihâd etmekten, Allah'a itaat ve
Resûlu'ne itaat için arzda darb etmekten nehyeden, öldükleri veya katledikleri zaman: 'Eğer bize itaat
etselerdi, ne ölürler ve ne (de) katledilirlerdi.' diyen münâfıklar gibi olmayın. '[ #$ٖ ً " َ ة ّ ٰ َ َ ْkَ3ِﻟ
ْ 2َ bَ ِﷲ ُ ٰذﻟ
ِْ ِ* 8 ُ ُ = /Allah, bunu, kalblerinde bir hasret kılsın diye.]' Rabbleri (ؤه > +,)'ya yakîn azlığı nedeniyle."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 331. ve 335. sayfalar]
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Câmiu's-Sahîh'inde: "Allah ( $ &')'nın: '[ ْ ُ َ 3ْ َ* رى8ُ ٰ
464
ْ َواَ ْ ُ ُھ/Ve işleri
aralarında şûrâdır.]' Kavilleri Bâbı" isminde bir bölüm açmış ve şöyle demiştir: "'[ #$ِ ْ َُو َ ِورْ ھ
ْ
ِ ْ َ)ا/Ve iş hakkında onlarla istişâre et.]' Ve istişâre, azmetmekten ve açık bir karara varmadan önce
yapılır. Çünkü Allahu ( $ &') şöyle buyurmuştur: '[ِﷲ ّ ٰ #َ َ ْ 7 ﱠ8َ َ&َ$ َq ْ Wَ َ َ ِ َذا$/Artık azmettiğinde, o zaman
Allah üzere tevekkül et.]' Resûl ( و ﷲ ) azmettiği zaman, Allah ve Resûlu'nun önüne
geçmek hiç bir beşere düşmez. Nebî ( و ﷲ ) Uhud günü, şehirde kalmak veya oradan
çıkmak husûsunda ashâbı ile istişâre etmiş ve onlar da 'şehirden çıkmak' cihetinde görüş
belirtmişlerdir. Nebî ( و ﷲ ) zırhını giydiği ve (çıkmaya) azmettiği zaman ise dediler ki:
'(Dilersen) şehirde kal.' Nebî ( و ﷲ ) ise, azmettikten sonra artık onlara meyletmedi ve şöyle
buyurdu: 'Bir nebîye, zırhını giydikten sonra, Allah hüküm verinceye kadar onu çıkarması
yaraşmaz.'" [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu'l-İ'tisâm bi'l-
Kitâb ve's-Sunne (28. bâb)]
113
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bir nebî için (ganîmetten) aşırması olamaz. Ve kim aşırırsa, Kıyâmet Günü
aşırdığı ile gelir. Sonra her nefse kesbettiği îfâ edilir. Ve onlar
zulmedilmezler.(161)465
Öyleyse Allah'ın rızâsına tâbi olan, Allah'tan bir hışma uğrayan gibi midir?
Ve onun yurdu Cehennem'dir ve (o) ne kötü varış yeridir.(162)
465
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Bu âyet,
Bedir günü kaybedilen kırmızı bir kadîfe hakkında inzâl edilmiştir. Nitekim insânların bazıları
demiştir ki: 'Belki onu Allah Resûlu ( و ﷲ ) almıştır.' Bunun üzerine Allah ( $ &')') رك و
sonuna kadar: '[ ﱠRُ َ- ْ ا َن# ﱟ0ِ َ نَ ِﻟ7َ َ َو/Ve bir nebî için (ganîmetten) aşırması olamaz.]' âyetini inzâl
buyurmuştur." [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3009.); Şeyh el-Elbânî
'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de rivâyet için: 'Sahîhtir' demiştir]
466
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Muhammed ibn İshâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َن8ُ َ ْ َ- َ *ِ ٌ 3Q ّ ٰ ﷲِ َو
ٖ َ* ُﷲ ّ ٰ َDْ ِ ٌ ُھ ْ َد َر َ ت/Onlar, Allah indinde (derece) derecelerdir. Ve Allah,
amel ettiklerine Basîr'dir.]' Yani: Hepsi için, amel ettiklerini göre Cennet ve ateşte dereceler vardır.
Muhakkak ki Allah'a, kimin O'na itaat ehli, kimin ise O'na isyân ehli olduğu gizli kalmaz." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 367. sayfa]
َ َ&ِ ُ َ ﱢ ُ ُ ُ ا ْﻟ- َو/Ve Kitâb'ı onlara tâlim eder]' Kur'ân'ı
467
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ب
(onlara tâlim eder). '[َ َ ْ Tِ َوا ْﻟ/Ve Hikmet'i]' Sünnet'i." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 332. sayfa]
468
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ " ِ ُF6ْ َْ ا% ِ )8ً . ُ ِ ْ َر3$ٖ ~ ّ ٰ ﱠ% َ Dْ َ@َﻟ/Andolsun ki
َ َ َ* َ اِ ْذ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ اﻟ#َ َ ُ ﷲ
Allah, mü'minlerin üzerine -içlerinde nefislerinden bir Resûl ba's ettiğinde- minnette
bulunmuştur.]' Allah, Kendisini ve Resûlu'nu tasdîk eden ehle büyük minnette bulunmuştur. '[ ~ َ َ َ* اِ ْذ
)8ً . ُ ِ ْ َر3$/İçlerinde
ٖ bir Resûl ba's ettiğinde]' İçlerinde bir Resûl irsâl ettiği zaman. '[ ْ% ِ
ِْ " ِ ُF6ْ َا/Nefislerinden]' Kendi lisânlarını konuşan bir nebî. Onu başka bir lisân konuşan kimseler
arasından kılmamıştır. Eğer o, başka bir lisân konuşsa idi, ne dediğini fehmetmezlerdi. '[ ْ ِ 3ْ َ َ ا8ُ &ْ َ-
ٰ
Lٖ ?ِ َ-ا/Üzerlerine (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder]' Üzerlerine, O'nun Kitâbını ve inzâl ettiğini kıraat
eder. '[ ْ ِ 37ّ ٖ Wَ ُ- َو/Ve onları tezkiye eder]' Ona tâbi olmaları, kendilerine emir ve nehiyde bulunduğu
hususlarda ona itaat etmeleri sûretiyle onları günâhlarından tathîr eder/arındırır. '[ ب َ َ&ِ ُْ َ ﱢ ُ ُ ُ اﻟ-َو
َ َ ْ Tِ َوا ْﻟ/Ve Kitâb ve Hikmet'i onlara tâlim eder]' Allah (+, و- )'nin ona inzâl ettiği Kitâbını onlara
tâlim eder, onun te'vîlini ve mânâlarını onlara beyân eder. '[َ َ ْ Tِ َوا ْﻟ/Ve Hikmet]' Hikmet ile, Allah ( -
+,')وnin, Resûlu'nun lisânı üzere mü'minlere yol kıldığı Sünneti ve onun onlara yaptığı beyânı
kasdetmektedir. '[%ٍ 30ٖ ُ ٍلsَ ‚ َ #Fٖ َ ُ ﻟ0ْ َ= ْ% ِ ا8ُ6 7َ ْ َواِن/Ve oysa önceden, elbette mübîn bir dalâlet içinde
idiler.]' Yani: İşte sıfatı bu olan Resûlu'nu onlara irsâl etmek sûretiyle Allah'ın kendilerine minnette
bulunmasından önce onlar (dalâlette) idiler. '[%ٍ 30ٖ ُ ٍلsَ ‚ َ #Fٖ َﻟ/Elbette mübîn bir dalâlet içinde]' Koyu
bir cehâlet içinde, hidâyete karşı kör bir şaşkınlık içinde olup hakkı tanımıyor ve bâtılı bâtıl
saymıyorlardı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 369. sayfa]
114
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve iki mislini isâbet ettirdiğiniz bir musîbet size isâbet ettiğinde mi: 'Bu
nereden?' dediniz. 469 De ki: 'O, nefislerinizin indindendir.' Muhakkak ki
Allah, her şey üzerine Kadîr'dir.(165)470
Ve iki topluluğun karşılaştığı gün size isâbet eden de Allah'ın izni iledir ve
mü'minleri ilmetmesi içindir.(166)
Onlar ki, kardeşleri için -ve oturdukları hâlde- dediler ki: 'Bize itaat etselerdi,
katledilmezlerdi.' De ki: 'Öyleyse nefislerinizden ölümü savın, eğer sâdıklar
iseniz.'(168)473
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ٌ َ03Q َ َاَ َو ﻟ َ ﱠ ا/Ve bir musîbet size isâbet ettiğinde
469
ٖ ُ ْ ُ &ْ َ* 1
mi]' Yani: Uhud zamanında. '[ َ 3ْ َ Mْ ِ ْ ُ&0ْ 1 َ َ اDْ َ=/İki mislini isâbet ettirdiğiniz]' Bedir günü. Şöyle ki
Uhud günü müşrikler, müslümanlardan yetmiş kişiyi katletmişler ve müslümanlar ise Bedir günü
onlardan yetmiş kişiyi katletmiş ve yetmiş kişiyi de esir almışlardır. '[ْ ُ= ا5َ ٰھ#ّ6ٰ َ=ُ ْ&ُ ْ ا/'Bu nereden?'
dediniz]' 'Biz müslümanlar olduğumuz ve Allah Resûlu ( و ﷲ ) içimizde olduğu hâlde bu
katledilme ve hezîmet nereden bize geldi?' (dediniz.)" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 129. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ْ ُ=/De ki]' Ey Muhammed, ashâbından sana îmân edenlere
470
ki]' Yani: Uhud günü katledilen mü'minler, münâfıkların zâhiren îman etmiş gibi görünmelerinden
dolayı, o münâfıkların kardeşleri (olarak anılmışlardır). '[ُواDَ َ= َو/Ve oturdukları hâlde]' Kıtâlden (geri
durdukları hâlde). '[ا8ُ &ِ ُ= َ َ68ُ ط َ َ ا8ْ َﻟ/Bize itaat etselerdi, katledilmezlerdi.]' Yani: Muhammed ile
beraber çıkmazlardı. Allah, Nebîsine şöyle buyurmuştur: '[ َ%3=ٖ ِد1 ِ ُF6ْ َْ ا%َ َ ْد َرؤُا$ ْ ُ=/De ki:
َ ْ ُ&ْ 7ُ ْتَ اِن8ْ َ ْ" ُ ُ اﻟ
115
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah'tan bir nimet ve bir fazl ile tebşîr ederler ve Allah'ın mü'minlerin ecrini
zâyi etmeyeceğini (de).(171)
'Öyleyse nefislerinizden ölümü savın, eğer sâdıklar iseniz.']' Yani: Onu engellemeye, yani onu
savmaya güç yetiremezsiniz." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 333. sayfa]
474
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile yine Muhammed ibn İshâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
َ ْTَ? )َ َو/Ve hesâb etme]' Ve zannetme." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
tahrîc etmiştir: "'[ ﱠ%َ0"
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 384. sayfa]
475
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Şu âyet
Hamza ve ashâbı hakkında inzâl edilmiştir: '[ ْ ِ َر*ﱢDَ ْ ِ َ ٌء3 ْ2َا?ً *َ ْ ا8َ ْ َﷲِ ا ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ #$ٖ ا8ُ &ِ ُ= َ%-5ٖ ﱠ اﻟﱠ%َ0"
َ ْTَ? )َ َو
ُ
َن8=ُ ْ َز-/Ve Allah yolunda o katledilenleri mevtâlar hesâb etme! Bilakis hayâttalardır, Rabbleri
indinde rızıklandırılırlar.]'" [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-
Müstedrek ale's-Sahîhayn (2/3494); Hâkim eserin Buhâri ve Muslim'i şartına göre sahîh olduğunu
belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
476
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُ ﷲ ّ ٰ ُ ُ 3?ٰ َ ِ* َ ٰا%32ٖ ِ َ$/ Allah'ın, kendilerine verdiklerinden
dolayı ferahlanırlar.]' Yani: Şehâdet ve rızıktan (dolayı ferahlanırlar)." [Ebî Abdİllah Muhammed
ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 333. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ِ Fِ ْ Aَ ْ% ِ ْ ِ *ِ ا8ُ@Tَ ْ َ- ْ َ َ ﻟ%-5ٖ ِ* ﻟﱠ/Arkalarından kendilerine o
477
ilhâk etmeyenlere]' Îmân ve cihâdın menhecleri üzere dünyâda hayâtta bıraktıkları kardeşlerinden
(kendilerine o ilhâk etmeyenlere). Onlar yakînen bilirler ki, kardeşleri de şehîd edilir ve onlara
katılırlarsa, kendilerinin eriştiği ikrâma nâil olurlar. İşte onlar bunun için tebşîr ederler." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 134.-135. sayfalar]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ *َ ُ ُ ا ْﻟ@َ ْ ُح1
478
َ َ َ اDِ ْ َ* ْ% ِ /Kendilerine yara isâbet
etmesinin ardından]' Yani: Uhud günü elem (isâbet etmesinin ardından). '[ ْ ُ ْ ِ ا8ُ " َ ْ2ََ ا%-5ٖ ِﻟ ﱠ/Onlardan
o ihsân edenler için]' Resûle icâbet ederek. '[ا8ْ َ@ َوا?ﱠ/Ve takvâ edenler]' Yani: Resûle muhâlefet
etmekten (sakınarak). '[ٌ 3rَٖ ٌ ْ َا/Azîm bir ecir vardır]'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 380. sayfa]
479
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Ve îmân hakkındaki kavle gelince: O (îmân), söz ve
amel midir? Ve ziyâdeleşip ve noksanlaşır mı? Yoksa onda ziyâdeleşme ve noksanlaşma yok mudur?
116
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine Allah'tan bir nîmet ve bir fazl ile kendilerine bir kötülük temâs
etmeden geri döndüler480 ve Allah'ın rızâsına tâbi oldular. Ve Allah, azîm bir
fazl sâhibidir.(174)481
Muhakkak ki îmân ile küfrü o satın alanlar, Allah'a asla bir şey zarar
veremezler. 484 Ve onlar için elîm bir azâb vardır.(177)
Öyle ki kuşkusuz bunda doğru kavil, şöyle diyenin kavlidir: 'O (îmân), söz ve ameldir, ziyâdeleşir ve
noksanlaşır.' Ve bu konuda Allah Resûlu ( و ﷲ )'in ashâbından bir cemaatten haberler
gelmiştir. Mazîdeki Dîn ve fazîlet ehli, bu (kavil) üzeredir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Sarîh'us-
Sunneh, 35. sayfa (27.)]
480
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َ% ِ ٍ َ ْ ِ *ِ ا8ُ0َ َ@6ْ َ$/Bunun üzerine Allah'tan bir nîmet ile
geri döndüler]' Yani: Ecir (ile geri döndüler). '[ ٍ ْ^َ$ َو/Ve bir fazl]' Yani: Değerli bir şeyle. '[ ْ ُ " َ ْ َ- ْ َﻟ
ْ "
ٌء8.
ُ /Bir kötülük kendilerine temâs etmeden]' Katledilme ve hezîmet (temâs etmeden)." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 336. sayfa]
481
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َان8َ ْ‚ا ِر8ُ َ0 َوا?ﱠ/Ve Allah'ın rızâsına tâbi oldular]' Onlar, bu
fiilleri ile, düşmanın yoluna tâbi olmayarak ve onlara itaat etmeyerek, bilakis Resûlu'nun onları dâvet
ettiğine tâbi olarak Allah'ı râzı etmişlerdir. '[ ٍ 3rَٖ ٍ ْ^َ$ ﷲُ ُذو ّ ٰ َو/Ve Allah, azîm bir fazl sâhibidir.]'
Yani: Allah, onlara saldırıp yok etmeye azmetmiş olan düşmanlarını kendilerinden uzaklaştırmak
sûretiyle, onlara yaptığı diğer yardımlarla ve diğerlerine verdiği nimetleri ile onlar üzerine ihsân ve
cömertlik etmiştir. '[ ٍ 3rٖ َ /Azîm]' Halk ettiklerinden üzerlerine nîmet verdikleri indinde (azîm bir fazl
sâhibidir)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 414. sayfa]
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ ﱠ6ِا
482
َ ْ3>
ُ َ َءه3فُ ا َْو ِﻟ8 ﱢ,َ ُ - ُ نU ٰ
ذ ِﻟ ُ ُ اﻟ ﱠ/O şeytân ancak velîlerini korkutur.]' Mü'mini -Allah'a yemîn olsun- kâfir ile
korkutur ve mü'min ile (de) kâfiri dehşete düşürür." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 3. cilt, 568. sayfa (1894.)]
483
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً|3ْ َ َ ﷲ ّ ٰ ^ ﱡ وا ُ َ- ْ%َﱠ ُ ْ ﻟ6ِ ِ اFْ ُ ا ْﻟ#$ِ َن8ُ " ِر َ ُ- َ%-5ٖ اﻟﱠbَ 6ْ Wُ ْTَ- )َ َو/Ve
küfürde o koşuşanlar seni hüzünlendirmesin. Muhakkak ki onlar, Allah'a asla bir şey zarar
veremezler.]' Ey Muhammed, nifâk ehlinden gerisin geriye irtidâd ederek küfürde yarışanların küfrü
seni hüzünlendirmesin. Öyle ki kuşkusuz onlar, küfürde yarışmakla Allah'a bir şey zarar veremezler.
Nitekim eğer onlar îmân uğruna yarışsalardı bu, O'na bir yarar sağlamazdı. Aynı şekilde onların
küfürde yarışması da O'na zarar verecek değildir. '[ٌ 3rَٖ ٌاب5َ َ ْ ُ َ َ ِة َوﻟAِ )ا ٰ ْ #$ِ ًr ّ ٰ Dُ - ٖ ُ-/Allah,
ّ 2َ ْ ُ َْ َ َ ﻟkَ- )َﷲُ ا ﱠ
onlar için Âhiret'te bir pay kılmamayı murâd ediyor. Ve onlar için azîm bir azâb vardır.]' Allah,
küfürde yarışan bu kimseler için Âhiret sevâbında bir nasîb vermemeyi murâd eder. Bunun için onları
perîşan etmiştir. Bunun üzerine onlar, onda (küfürde) yarışa girmişlerdir. Sonra onlara, Âhiret
sevâbından mahrum bırakılmalarının yanısıra bir de Âhiret'te kendileri için azîm bir azâb olduğunu
haber vermiştir. Ve bu, ateş azâbıdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 7. cilt, 418.-419. sayfalar]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ ِن-)ٖ ْ *ِ َ Fْ ُ َْ ا ْ &َ َ ُوا اﻟ%-5ٖ ِانﱠ اﻟﱠ/Muhakkak ki îmân ile
484
117
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o küfredenler, onlar için süre vermemizi nefisleri için bir hayır hesâb
etmesinler. Onlar için süre vermemiz, ancak günâhı ziyadeleştirmeleri içindir.
Ve onlar için alçaltıcı bir azâb vardır.(178)
küfrü o satın alanlar]' Yani: Değişenler. Ve her alışveriş bir değişmedir ve (lâkin) her değişme bir
alışveriş değildir.'[ ً|3ْ َ َ ﷲ ّ ٰ ^ ﱡ وا ُ َ- ْ%َﻟ/Allah'a asla bir şey zarar veremezler]' Yani: Allah'tan bir şey
noksanlaştıramazlar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 282. sayfa]
485
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ن7َ َ
ّٰ
ِL3ْ َ َ ْ ُ&6ْ َ َ ا# ٰ َ َ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ َر اﻟ5َ َ3ﷲُ ِﻟ/Allah, mü'minleri, üzerinde bulunduğunuz üzere bırakacak değil
idi]' Yani: (Mü'minleri, siz) küffârın (üzerinde bulunduğunuz üzere bırakacak değil idi). Buyuruyor
ki: Allah, mü'minleri, sizin üzerinde bulunduğunuz dalâlet üzere bırakacak değil idi. '[ ~3 َ 0ٖ ,َ ْ اﻟWَ 3 ٖ َ- #ّ&ٰ 2َ
ﱠ
ِ_ﱢ3Uَ اﻟ% ِ /Habîsi temizden temyîz edene kadar]' Cihâd ve hicret husûsunda onların arasını temyîz
eder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 425. sayfa]
486
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[_ ِ 3ْ Rَ ْ اﻟ#َ َ ْ ُ َ ِ U ّ ٰ َ ن7َ َ َو/Ve Allah, gayb üzere sizi muttalî
ْ ُ3ﷲ ُ ِﻟ
edecek (de) değil idi.]' Çünkü O'ndan gayrı kimse gaybı bilmez. '[> ُء َ َ- ْ% َ Lٖ ِ . ُ ْ ُر% ِ #0َٖ & ْkَ- َﷲّ ٰ ﱠ%ِ َو ٰﻟ/Ve
lâkin Allah, resûllerinden dilediğini seçer.]' Böylece onu, gayb ilminin bazısına muttalî eder." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 141. sayfa]
487
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ُء3ِ ]ْ َُ ا% ْTَ6 ٌ َو3@ٖ َ$ َﷲ ّ ٰ ا ِانﱠ8َُ =َ ﻟ%-5ٖ َل اﻟﱠ8ْ َ= ُ ﷲ
ّ ٰ Oَ ِ .
َ Dْ َ@َﻟ/Andolsun
ki, o: 'Muhakkak ki Allah, fakîrdir ve biz zenginler(iz).' diyenlerin sözünü Allah işitmiştir.]'
Hâlık, Bâri' Rabbimiz bize O'nun, Allah üzerine yalan söyleyen ve Allah'ın fakîr olduğunu zanneden
kimsenin sözünü işittiğini bildirmiştir. Allah, onların bu kavlini tekzîb etmekte, bunu onlara iâde
etmekte; ve O'nun ganiyy/zengin, onların ise fakirler olduklarını haber vermektedir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 107. sayfa]
118
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlar ki: 'Muhakkak ki Allah, ateşin kendisini yiyeceği bir kurbân bize
getirinceye kadar bir resûle îmân etmememizi bize ahdetmiştir.' dediler. De
ki: 'Benden önce beyyineler ile ve o söyledikleriniz ile resûller size gelmiştir. O
hâlde neden onları katlettiniz, eğer sâdıklar iseniz?'(183)488
İmdi seni tekzîb ederlerse, öyle ki senden önce beyyineler ve zubur ve münîr
Kitâb ile gelen resûller (de) tekzîb edilmiştir.(184)489
488
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ َ ِ*@ُ ْ *َ ٍن3?ِ ْ َ- #ّ&ٰ 2َ ٍل8. ُ َ َ ِﻟ% ِ ْHُ6 )َ َ ا ﱠ3ْ َ اِﻟDَ ِ َ َﷲ ّ ٰ ا اِنﱠ8َُ =َ ﻟ%-5ٖ اَﻟﱠ
ُ اﻟ ﱠ ُرLُ 7ُ ْ َ?/Onlar ki: 'Muhakkak ki Allah, ateşin kendisini yiyeceği bir kurbân bize getirinceye
kadar bir resûle îmân etmememizi bize ahdetmiştir.' dediler.]' âyeti yahûdiler hakkındadır. '[ Dْ َ= ْ ُ=
ِ َ ﱢ3َ0 ِ* ْﻟ# ٖ 0ْ َ= ْ% ِ ٌ .
ت ُ ْ ُر7ُ َ َء/De ki: 'Benden önce beyyineler ile resûller size gelmiştir.]' Yani: Delâlet ve
mucizeler ile (size gelmiştir.) '[ ْ ُ &ْ ُ= ى5ٖ َو ِ* ﻟﱠ/Ve o söyledikleriniz ile]' Yani: Onu ateşin yediği bir kurbân
getirmeye dâir (söylediğiniz şeyi). '[ ْ ُھ8ُ ُ&ْ َ&َ= َ ِ َ$/O hâlde neden onları katlettiniz]' Yani: O hâlde
neden onları tekzîb ettiniz ve onları katlettiniz? '[ َ%3=ٖ ِد1 َ ْ ُ&ْ 7ُ ْ ِان/Eğer sâdıklar iseniz]' Bu ahde
dâvetinizde (sâdıklar iseniz)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 385. sayfa]
ِ َ ﱢ3َ0 َ ُؤ ِ* ْﻟbَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ ٌ .
ِ َ&ِ ﱡ *ُ ِ َوا ْﻟWت َواﻟ َ ﱢ5ُ7 Dْ َ@َ$ َك8ُ*5َ ﱠ7 َْ ِن$
489
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ب ُ ب ُر
3
ِ ُٖ ْ
ﻟ ا/İmdi seni tekzîb ederlerse, öyle ki senden önce beyyineler ve zubur ve münîr Kitâb ile gelen
resûller (de) tekzîb edilmiştir.]' Yani: Bunların seni tekzîb etmesi, seni asla endişelendirmesin.
Getirdikleri beyyinelerle -ki onlar hüccetler ve kesin burhanlardır- birlikte tekzîb edilen senden
önceki resûllerde senin için bir örnek vardır. '[ ِ ُ* ﱡWاﻟ/Zubur]' Onlar, resûller üzerine inzâl edilen
sahîfeler gibi semâdan alınan kitâblardır. '[ِ 3 ٖ ُ َوا ْﻟ ِ&َ بِ ا ْﻟ/Ve münîr kitâb]' Yani: Vazıh, açık (kitâb)."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmran Suresi, 184.
âyetin tefsîrinde]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ نﱠ8ُ َ 0ْ ُ&َﻟ/Elbette ibtilâ edileceksiniz]' Elbette sınanacaksınız."
490
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 339. sayfa]
119
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Rabbimiz, muhakkak ki Sen, kimi ateşe dâhil edersen, artık onu helâk
etmişsindir.495 Ve zâlimler için ensâr yoktur.'(192)
'Rabbimiz, muhakkak ki biz: 'Rabbinize îmân edin.' diye îmâna nidâ eden bir
münâdi işittik. Bunun üzerine îmân ettik. Rabbimiz, artık günahlarımızı
bizim için mağfiret et. Ve kötülüklerimizi bizden keffâret buyur. Ve iyiler ile
beraber bizi vefât ettir.'(193)
Bunun üzerine Rabbleri: 'Ben, sizden erkek veya kadından, bir amel edenin
amelini zâyi etmem, bazınız bazısındandır. İmdi o hicret edenler ve
diyârlarından ihrâc edilenler ve yolumda eziyyet görenler ve mukâtele edenler
491
Âyette de: '[ ﱠ%َ0" َ
َ ْTَ? )/Hesâb etme]' lafzı iki defa kullanılmıştır. [Tashîh eden]
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[َِ ب0 ْا)َ ْﻟ# ِ)ُو ِﻟ/Li ulî'l-elbâb]' Yani:
492
Akıl sâhibleri için. Ve bunlar mü'minlerdir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 241. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ َ6 Tَْ 0.
493
ُ /Sübhânsın]' Bu, (Allah'ı) her kötülükten
tenzîh etmek içindir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 388. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[اب اﻟ ﱠ ِر َ 5َ َ َ @ِ َ$/Artık bizi ateşin azâbından vikâye
494
et.']' Ateşin azâbını bizden uzaklaştır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 342. sayfa]
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ُLَ&-ْ Wَ Aَْ ا/Ahzeytehu]' Yani: Onu
495
120
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
496
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın âyet hakkında şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Allah'a yemin olsun ki, Allah, o(nun ruhunu) bu hâl üzere kabzedene kadar, ne onlar
Allah'ın Nebîsini aldatabilmiş, ne de o Allah'ın emrinden bir şeyi onlara bırakmıştır." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 493. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ 3 ٖ َ= ع
497
ٌ َ& َ /Az bir metâdır]' Ve bunda, Cennetin
azının en azının (bile) dünyâdan daha hayırlı olduğuna dâir bir delîl vardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 390. sayfa]
498
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َواِ نﱠ
ٰ
ْ ِ 3ْ َ َل اِﻟWِ 6ْ ُ ُ ْ َو َ ا3ْ َلَ اِﻟWِ 6ْ ُِ َو َ اXّ *ِ ُ% ِ Hْ ُ- ْ% َ َب ﻟ
ِ َ&ِ ْ اَ ْھ ِ ا ْﻟ% ِ /Ve kuşkusuz Kitâb ehlinden, elbette Allah'a ve size
inzâl edilene ve kendilerine inzâl edene îmân edenler vardır.]' Nebî ( و ﷲ )'e îmân eden
Necâşî ve ashâbı hakkında nâzil olmuştur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 7. cilt, 498. sayfa]
499
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ع8>,اﻟ/Huşû]' Kalpteki sâbit korkudur." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 342. sayfa]
500
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ -َ اَ ﱡ-
ا8U ُ *ِ ِ* ُ وا َو َرا1 َ ُ وا َو0ِ ْ1ا ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ اﻟﱠ/Ey o îmân edenler, sabredin ve sabırda yarışın ve nöbet tutun.]'
Allah'a itaat üzere sabredin. Ve dalâlet ehline sabredin ve Allah yolunda nöbet tutun." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 500. sayfa]
501
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رbu sûrenin sonunda şöyle demiştir: "Âl-i İmrân Sûresi'nin tefsîri
nihâyete varmıştır. Ve Allah'adır hamd ve minnet. O'ndan, Kitâb ve Sünnet üzere ölüm dileriz. Âmin."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âl-i İmrân Sûresi, 200.
âyetin tefsîrinde]
121
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey insânlar, Rabbinize takvâ edin. O ki, tek nefisten502 sizi halk etmiş ve
ondan eşini halk etmiş ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar yaymıştır. Ve
Allah'a -O ki, Kendisiyle birbirinizden istekte bulunursunuz- takvâ edin. Ve
akrabalık (bağlarını koparmaktan vikâye edin).503 Muhakkak ki Allah,
504
üzerinizde Rakîb olandır.(1)
502
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ% ِ
ٍةDَ 2اِ َوN ٍ Fْ َ6/Tek nefisten]' Yani: Âdem (م/ $ا )." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 514. sayfa]
503
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َم2َ ْ َو ْا)َرLٖ *ِ َن8ُ" َءﻟ ّ ٰ ا8ُ@ َوا?ﱠ/Ve Allah'a -O ki, Kendisiyle birbirinizden istekte
َ َ? ى5ٖ ﷲَ اﻟﱠ
bulunursunuz- takvâ edin. Ve akrabalık (bağlarını koparmaktan vikâye edin).]' O ki -Kendisiyle
birbirinizden istekte bulunursunuz- Allah'a takvâ edin. Ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan vikâye
edin/sakının ve sılâ-i rahîm yapın." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 10. sayfa (2115.)]
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َم2َ ْ َو ْا)َرLٖ *ِ َن8ُ" َءﻟ ّ ٰ ا8ُ@ َوا?ﱠ/Ve Allah'a -O ki, Kendisiyle birbirinizden istekte bulunursunuz-
َ َ ? ى5ٖ ﷲَ اﻟﱠ
takvâ edin. Ve akrabalık (bağlarını koparmaktan da Allah'a takvâ edin).]' Allah ile senden istenildiği
zaman, ver. Ve akrabalık ile senden istenildiği zaman (da) ver. Yani: O aranda ve arasındaki akrabalık
(nedeniyle)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 9. sayfa (2111.)]
504
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ً03=ٖ َر/Rakîb]' Muhâfaza edici/Koruyucu." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 10. sayfa (2119.)]
505
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ َو
_ ﱠ
ِ ~ ِ* ﻟ3
ﱢ 3U َ 0ٖ ,َ ا ا ْﻟ8ُﻟDَ ﱠ0َ&َ?/Ve temizi habîs ile tebdîl etmeyin.]' Helâli harâm ile (tebdîl
etmeyin/değiştirmeyin). '[ ْ ُ ِاﻟ8َ ْ َ ا#اﻟَ ُ ْ اِ ٰﻟ8َ ْ َا ا8ُ 7ُ ْ َ? )َ َو/Ve mâllarını mâllarınıza (katıp) yemeyin.]'
Mâllarını mâllarınıza katıp yemeyin. O takdirde hepsini yemiş olursunuz." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 4. sayfa]
506
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[" ِء َ َ اﻟ ﱢ% ِ ْ ُ َ ب ﻟ َ َ /Sizin için temiz olan kadınlardan]' Temiz bir nikâh ile (sizin için temiz olan
َ ط
kadınlardan)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-
122
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve yetîmleri nikâha bâliğ oluncaya kadar ibtilâ edin. 509 O vakit onlardan bir
rüşd görürseniz, 510 hemen kendilerine mâllarını verin ve büyüyecekler diye
isrâf ederek ve tez elden onları yemeyin. Ve kim zengin ise, artık iffetli
davransın ve kim fakir ise, artık mârûf ile yesin. Sonra mâllarını onlara
ödediğinizde, o zaman üzerlerine şâhid bulundurun. Ve hesâb görücü olarak
Allah kâfidir.(6)
Yani: Ve yetîmleri sınayın." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 398. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ًاD ْ "&ُ ْ ِ ْ ُ ْ ُر ْ َ6َ ِنْ ٰا$/O vakit onlardan bir rüşd görürseniz]'
510
Dînlerinde bir selâhiyet (görürseniz)" [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 347. sayfa]
123
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, evlâdlarınızda size tavsiye ediyor ki: Erkek için, iki dişinin payı
mislidir. Fakat kadınlar, ikinin fevkinde iseler, o hâlde bırakılanın üçte ikisi
onların ve bir kız ise, o zaman ona yarısıdır. Ve ebeveyni için ikisinden her
birine bırakılanın -eğer bir evlâdı var ise- altıda biridir. Ama bir evlâdı yok
ise ve ebeveyni ona vâris oluyorsa, o vakit annesi için üçte birdir. Fakat
kardeşleri var ise, o takdirde altıda biri annesi içindir, (mevtânın) vasiyyet
ettiği vasiyyetin veya borcun ardından. Babalarınız ve oğullarınız hangisi sizin
için menfaatçe daha yakındır bilemezsiniz. (Bunlar,) Allah'tan bir farzdır.
Muhakkak ki Allah, Alîm, Hakîm olandır.(11)
Ve zevcelerinizin bıraktığının yarısı sizin içindir, eğer onların bir evlâdı yok
ise. Fakat onların bir evlâdı var ise, o zaman sizin için onların bıraktığından
dörtte birdir, (ölen zevcelerinizin) vasiyyet ettikleri vasiyyetin veya borcun
ardından. Ve onlar için bıraktığınızdan dörtte birdir, eğer bir evlâdınız yok
ise. Ama bir evlâdınız var ise, o takdirde onlar için bıraktığınızdan sekizde
birdir, vasiyyet ettiğiniz vasiyyetin veya borcun ardından. Ve eğer vâris
olunan bir erkek veya bir hanımın çocuğu ve babası yok ise ve bir erkek
kardeşi veya bir kız kardeşi bulunuyorsa, o zaman onlardan her biri için
altıda birdir. Fakat bundan daha çok iseler, o hâlde üçte birinde
müştereklerdir, vasiyyet edilen vasiyyetin veya borcun -zarar vermeksizin-
ardından. (Bunlar,) Allah'tan bir vasiyyettir. Ve Allah, Alîm'dir,
Halîm'dir.(12)
511
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ّ ٰ ُُودD2ُ bَ ْ ?ِ /Bunlar Allah'ın hudûtlarıdır.]' Yani: Allah'a itaatin (hudûtlarıdır)." [Ebu
etmiştir: "'[ِﷲ
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn 4. cilt, 91. sayfa (2473.)]
512
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ Lَﻟ8. ّ ٰ Oِ Uِ ُ- ْ% َ َو/Ve kim Allah'a ve Resûlu'ne itaat ederse]'
ُ ﷲ َ َو َر
124
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim Allah'a ve Resûlu'ne isyân eder ve hudûtunu aşarsa, ateşe onu dâhil
eder. Orada muhalledtir. Ve onun için alçaltıcı bir azâb vardır.(14)
Ve sizden onu o yapanlar, bu durumda ikisine eziyyet edin. Ama tevbe eder ve
ıslâh olurlarsa, artık onlardan îrâz edin. Muhakkak ki Allah, Tevvâb, 513
Rahîm olandır.(16)
Allah üzere tevbe, ancak kötülüğü cehâlet ile o amel edenler, sonra
yakından514 tevbe edenler içindir. Ve işte onlar, Allah, üzerlerine tevbelerini
kabul eder. Ve Allah, Alîm, Hakîm olandır.(17)
Ey o îmân edenler, kadınlara kerhen vâris olmanız sizin için helâl değildir. Ve
kendilerine verdiğinizin bazısını götürmeniz için onları sıkıştırmayın,
mübeyyin bir fuhşiyyât ile gelmeleri müstesnâ. Ve onlarla mârûf ile geçinin.
Fakat onları kerih görürseniz, artık ola ki bir şeyi kerih görürsünüz ve Allah
onda çok hayır kılar.(19)
Ve eğer bir zevcenin yerine, bir zevceyi tebdîl etmeyi siz murâd etmiş ve
onlardan birine bir kantar (mehir) vermişseniz, artık ondan bir şey almayın.
Bühtân ederek ve mübîn bir günâh işleyerek mi onu alırsınız? (20)
Mîrâsların taksîm edilmesi ve diğer husûslarda (kim Allah'a ve Resûlu'ne itaat ederse). '[ ٍ ُ َ ﱠ تLْ Aِْ Dُ-
َ ُر6ْ َ)ْ ِ& َ ْاTَ? ْ% ِ ْ ٖ ىkَ?/Altlarından nehirler cereyân eden Cennetlere onu dâhil eder]' Yani:
Ağaçlarının ve meskenlerinin altlarından (nehirler cereyân eden Cennetlere onu dâhil eder). '[ َ%-Dٖ ِﻟAَ
َ 3$/Orada
ٖ muhalledlerdir]' Ölmezler ve (oradan) ihrâc edilmezler. '[ُ 3rٖ َ ُز ا ْﻟ8ْ َF ا ْﻟbَ َو ٰذ ِﻟ/Ve bu, azîm
başarıdır.]' Cennet ile (netîcelenen) bol necâttır/kurtuluştur." [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-
Te'vîl, 5. Cüz, 1150. sayfa]
513
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً*ا8?َ ﱠ/Tevvâb]' Yani: Kullarından dilediğini tevbe
etmeye hazır kılandır. '[ ً*ا8?َ ﱠ/Tevvâb]' Yani: Tevbeyi kabul edendir." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Nisâ Suresi Tefsîri, 1. cilt, 132. sayfa]
514
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ٍ_- ٖ َ=/Yakın]' Onun arası ile ölüm meleğine nazar etmesi arası." [Ebu Muhammed ibn Ebi
Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 107.-
108. sayfalar (2545.)]
125
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve nasıl onu alırsınız? Ve bazınız bazısına kaynaşmış ve galîz bir mîsâk sizden
almışlardır.(21)
Ve kadınlardan evli olanlar516 (da size harâmdır), sağ ellerinizin mâlik olduğu
müstesnâ. (Bunu,) Allah üzerinize yazmıştır. Ve bunların gerisini mallarınız ile
-iffetli, zinâ etmeksizin- arzu etmeniz size helâl edilmiştir. Öyleyse onlardan
kendisiyle yararlandığınızda, artık bir farz olarak ücretlerini onlara verin. Ve
farzın ardından, kendisiyle rızâlaştığınız hakkında, üzerinize bir günâh
yoktur. Muhakkak ki Allah, Alîm, Hakîm olandır.(24)
515
Şeyh Hammûd bin Cabîr bin Mubârek el-Hârisî der ki: "'[+ ./Selef]' Takdîm ettiğin/Senden önce
geçen/Senden önce gelen her şey seleftir. Bu fiil '[ ۔ ۔ /selefe-yeslufu-sulûfen]' şeklinde gelir.
İbni Faris [Mu'cemu Mekâyîsi-l Lugat, İbni Fâris, 3/95] diyor ki: '[ ف, ل,س/Sin, Lam, Fâ]' Önce
gelmek, geçmek anlamlarına delâlet eden bir köktür.'" [Hammûd bin Cabîr bin Mubârek el-Hârisî,
Menhecu's-Selefi fî Nakdi'l-Bida'î ve Dâveti Ehlihâ, 3.-4. sayfalar]
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ ُ َ تQ َ ْT ُ ا ْﻟ/Muhsanât]' (Kadınlardan)
516
evli olanlar." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt,
359. sayfa]
ِ َ ِ Hْ ُ ت ا ْﻟ َ ْT ُ ا ْﻟ/Muhsanâti'l-
ِ َQ
517
Bu açıklama yine İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle der: "'[ت
mu'minâti]' Yani: Hür mü'mineler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 361. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِْ ِ َ تHُ َْ ?ِ ُ ُ اﻟ3َ&َ$ ْ% ِ /Mü'mineler (olan) genç
518
126
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
bazısındandır. İmdi ehillerinin izni ile onları nikâhlayın. Ve onlara mârûf ile -
iffetli olmaları, zinâ yapmamaları ve gizli dost ittihaz etmemeleri hâlinde-
ücretlerini verin. 520 Fakat evlendiklerinde, o vakit bir fuhuş ile gelirlerse, artık
üzerlerine hür olan kadınlar521 üzerine azâbtan yarısı vardır. 522 Bu, sizden
sıkıntıya düşmekten haşyet eden içindir. Ve sabretmeniz sizin için daha
hayırlıdır. Ve Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.(25)
Allah, sizin için beyân etmeyi ve sizden o öncekilerin sünnetlerine sizi hidâyet
etme(yi) ve tevbenizi kabûl etme(yi) murâd buyurur. Ve Allah, Alîm'dir,
Hakîm'dir.(26)523
520
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ٍ•ْ َ* ْ% ِ ْ ُ ^ ّ ٰ َو/Ve Allah, îmânınızı en
ُ ْ َ* ْ ُ 6ِ َ - ٖ *ِ ُ َ ْ َ ﷲُ ا
iyi ilmedendir. Bazınız bazısındandır.]' Yani: Mü'minler, onların hürrü ve kölesi, erkeği ve dişisi. Ve
Allah, onların îmânını en iyi ilmedendir. '[ ﱠ%ِ ِ ﱠ ِ* ِ ْذ ِن ا َ ْھ%ُھ8Tُ ِ 6ْ َ$/İmdi ehillerinin izni ile onları
nikâhlayın.]' Yani: Sâhiblerinin (izni ile) '[وف ِ ُ ْ َ ﱠ ِ* ْﻟ%ُ َرھ8 ُ ُﱠ ا%ُھ8ُ? َو ٰا/Ve onlara mârûf ile ücretlerini
verin. ]' Yani: Üzerinde karşılıklı olarak rızâlaştığınız mehri (verin.)" [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 361.-362. sayfalar]
Bu açıklama yine İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ِ َ تQ َ ْT ُ ا ْﻟ/Muhsenât]' Yani: Hür
521
olan kadınlar." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1.
cilt, 362. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ%ْ3َ?ََ ِنْ ا$
522
127
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim düşmanca ve zulmen bunu fiil ederse, o takdirde yakında bir ateşe onu
yaslarız. Ve bu, Allah üzere kolay olandır.(30)
524
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ ْ3َ َ ب8َُ &َ- ْ ا َنDُ - ٖ ُ- ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah, tevbenizi kabûl etmeyi
murâd buyurur.]' Dîni husûsunda sizden bir kusur vâki olursa. '[ا8ُ 3 ٖ َ ? ْت اَن نَ اﻟ ﱠ8ُ 0ِ َ&ﱠ- َ%-5ٖ اﻟﱠDُ - ٖ ُ- َو/Ve
ِ ا8َ َ >
şehvetlere o tâbi olanlar meyletmenizi murâd eder]' Hakktan (meyletmenizi murâd eder). '[ sًْ 3 َ
ً 3rَٖ /Azîm bir meyille]' Üzerinize harâm buyurduğu şeyleri getirerek." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 199. sayfa]
525
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ ْ َ َ+ﱢF,َ ُ- ْﷲُ اَن ّ ٰ Dُ - ٖ ُ-/Allah, sizden hafifletmeyi
murâd buyurur.]' Yani: Üzerinize kolaylaştırır. Ve (Allah) bu dîni kolaylaştırmıştır." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 418. sayfa]
526
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Ebu Hureyre ve Ebu Saîd el-Hudrî ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Allah Resûlu ( و ﷲ ) minber üzerinde bize hutbe îrad etti. Bunu müteâkiben üç
defa: 'Nefsim elinde olana yemin olsun.' buyurdu. Sonra sükût etti. Bunun üzerine bizden her
birimiz, Allah Resûlu ( و ﷲ )'in yemîninden dolayı hazîn bir şekilde yüzümüzü kapatıp
ağlamaya başladık. Sonra buyurdu ki: 'Beş (vakit) namazı kılan ve Ramazan orucunu tutan ve
yedi kebâirden (büyük günahtan) ictinâb eden bir kul yoktur ki Kıyâmet Günü Cennetin kapıları
ona ardına kadar açılacak olmasın.' Sonra: '[ ْ ُ ?ِ َ|ﱢ3. َ ْ ُ ْ َ ْ ﱢFَ ُ6 ُ Lْ َ َن8ْ َ ْ ُ? َ َ }ِ َ07َ ا8ُ0ِ َ& ْkَ? ْاِن/Eğer
kendisinden nehyedildiğiniz büyük (günâh)lardan ictinâb ederseniz, kötülüklerinizi sizden
keffâretleriz.]' (âyetini) kıraat etti." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî,
el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (2978.); Hâkim hadîsin Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahîh
olduğunu ve bunu tahrîc etmediklerini belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "Allah ( $ &' ) )( ! وbu sûrede büyük (günâh)lardan
nehyettiği anda, onlardan ictinâb etmeye karşılık küçük günâhları hafifleteceğini vaad etmektedir. Bu
ise günâhların büyükleri ve küçükleri olduğuna delâlet eder. Te'vîl ehli cemaati ve fâkihler cemaati bu
görüştelerdir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Nisa
Sûresi, 31. âyetin tefsîrinde]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً - ٖ 7َ sً Aَ Dْ ُ ْ ُ ْ Aِْ Dُ6 َو/Ve kerîm bir girişe sizi dâhil ederiz.]'
527
Yani: Cennet'e (sizi dâhil ederiz)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 364. sayfa]
128
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
528
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[• ٍ ْ َ* #ٰ َ ْ ُ ^ ّٰ َ ^
َ ْ َ* Lٖ *ِ ُ ﷲ َ ﱠ$ َ ا8ْ َو َ) ?َ&َ َ ﱠ/Ve Allah'ın, bazınızı bazısı üzerine kendisiyle tafdîl
ettiğini temennî etmeyin.]' Adam: 'Keşke falancanın mâlı ve ehli benim olsaydı!' diye temennî
etmesin. Allah ( ! () ) bundan nehyetmiştir. Ve lâkin (kişi, O'nun) fazlından istesin." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn 4. cilt, 195.-196 sayfalar (2960.)]
529
Bu açıklama yine İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[# َ ا ِﻟ8َ َ /Mevâli]' Mîrâsçılar." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 8. cilt, 270. sayfa]
530
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Sâîd bin Cubeyr ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ َ03Q ٖ َ6 ْ ُھ8ُ? ٰ َ$/Artık nâsiblerini kendilerine verin]' Mîrâstan (nâsiblerini
kendilerine verin)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-
Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 205. sayfa (3002.)]
531
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Suresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
َ اﻟ ﱢ#َ َ َن8ُ ا8اَﻟ ﱢ َ ُل =َ ﱠ/Erkekler, kadınlar üzerine
532
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[" ِء
koruyuculardır,]' Erkekler, Allah için ve nefisleri için o hanımlar üzerine vâcib olan hususlarda,
onların edeplendirilmeleri ve ellerinden tutulması konularında kadınları üzerine koruma ehlidir. '[ َ *ِ
ٍ ْ َ* # ٰ َ ْ ُ ^
ْ ِ ا ِﻟ8َ ْ َْ ا% ِ ا8ُ@َF6ْ َ• َو ِ* َ ا ّٰ َ ^
َ ْ َ* ُ ﷲ َ ﱠ$/Allah'ın, bazılarını bazısı üzerine tafdîl etmesinden
dolayı ve mâllarından infâk etmelerinden dolayı.]' O hanımlara mehirlerini vermeleri, mallarını
onlar üzerine infâk etmeleri, onların geçimlerini yeterli bir biçimde temin etmeleri sûretiyle Allah'ın
erkekleri hanımları üzerine tafdîl etmesinden. Ve bu, Allah ( $ &'')') رك وnın o erkekleri o hanımlar
üzerine tafdîl etmesidir. Bunun için o erkekler, Allah'ın kendilerini sorumlu kıldığı (kadınların)
durumları husûsundaki emri o hanımlar üzerine tatbîk ederek, kadınlar üzerine koruyucu olmuşlardır."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 8. cilt, 290. sayfa]
533
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aitttir. İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ٌ&َ ت6ِ َ=/Kânitât]' Yani: İtaat eden kadınlar."
[Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe
ve't-Tâbiîn 4. cilt, 209. sayfa (3016.)]
534
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[• ﷲF2 * _3R ت ﻟr$ 2/Allah'ın muhafaza etmesi sebebiyle gaybı muhâfaza ederler.]'
Kadınlar böyle olurlarsa, onlarla sulh içerisinde olun!" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
129
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
durumda onlara vaaz edin ve yataklarda onları yalnız bırakın ve onları darb
edin. 535 Fakat size itaat ederlerse, artık aleyhlerine bir yol aramayın. 536
Muhakkak ki Allah, Âliyy, Kebîr olandır.(34)537
Ve eğer ikisinin arasında şikâktan korkarsanız, 538 o vakit onun ehlinden bir
hakem ve onun ehlinden bir hakem ba's edin. 539 Eğer ıslâhı murâd ederlerse,
ikisinin arasını Allah muvaffak eder. Muhakkak ki Allah, Alîm, Habîr
olandır.(35)
Ve Allah'a ibâdet edin540 ve O'na bir şeyi şerîk koşmayın. 541 Ve vâlideyne
ihsân edin542 ve akrabaya543 ve yetîmler(e) ve miskînler(e) ve yakın komşu(ya)
ehlinden bir hakem ba's edin]' Yani: Kocanın ehlinden (bir hakem ba's edin/gönderin). '[ ْ% ِ ً َ 2َ َو
َ ِ اَ ْھ/Ve onun ehlinden bir hakem]' Yani: Zevcenin ehlinden (bir hakem)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 425. sayfa]
540
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[َ ﷲ ّ ٰ ُواDُ0 ْ َوا/Ve Allah'a ibâdet edin]' Yani: (Allah'ı) tevhîd edin/birleyin." [Ebu Muhammed
ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt,
224. sayfa (3081.)]
541
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "Allah ( $ &')') رك و, sadece O'na ibâdet edilmesini
emretmektedir. O'nun şerîki yoktur. Öyle ki kuşkusuz O, tüm ân ve hâllerde mahlûkatı üzerine lütufta
bulunan nîmet verici, rızık verici ve yaratıcıdır. Bu nedenle O, onların Kendisini tevhîd etmelerini ve
mahlûkatından bir şeyi O'na şerîk koşmamalarını hakk etmektedir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ Sûresi, 36. âyetin tefsîrinde]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً6 " َ ْ2ِ ا%ِْ -Dَ ا ِﻟ8َ َو ِ* ْﻟ/Ve vâlideyne ihsân edin]' Yani:
542
Vâlideyne hakkıyla ihsân/iyilik edin. Ve (şunlar) vâlideyne ihsândandır: Onlara yumuşak davranmak
130
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlar ki, mâllarını insânlara riyâ olarak infâk ederler ve Allah'a îmân
etmezler ve ne (de) Âhiret Günü'ne. Ve şeytân kime arkadaş olursa, artık (o)
ne kötü bir arkadaştır.(38)
Muhakkak ki Allah, zerre miskâli zulmetmez. 547 Ve eğer bir hasene olsa, onu
kat kat artırır. Ve ledûnnundan azîm bir ecir verir.(40)548
ve sesini onların seslerinin fevkinde yükseltmemek ve onlara reddederek cevâb vermemek ve onlara,
sâhibine boyun eğen köle gibi olmak." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 425. sayfa]
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[#*ٰ ْ ُ@ى ا ْﻟ5ِ *ِ َو/Ve akrabaya]' da iyilik edin. Bu, yakın
543
olsun uzak olsun tüm akrabâları içermektedir. (Kişi) onlara söz ve fiil ile iyilik etsin, sözü veya fiili
ile (sılâ-i) rahmini kesmesin." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri
Kelâmi'l-Mennân, 191. sayfa (tek cilt olarak basım)]
544
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[#*ٰ ْ ُ@ ِر ِذى ا ْﻟkَ َوا ْﻟ/Ve yakınlık sâhibi komşu]' Yani: Seninle onun arasında bir yakınlık olan
(komşu). '[_ ِ ُ kُ ِر ا ْﻟkَ َوا ْﻟ/Ve uzak komşu]' Seninle onun arasında bir yakınlık olmayan (komşu).'[ %ِْ *َوا
ِ 30اﻟ" ٖﱠ/Ve yolda kalmış]' O, müslümanlara konuk olan fakir misâfirdir." [Ebu Muhammed ibn Ebi
Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 227.,
229. ve 232.-233. sayfalar (3088., 3100. ve 3122.)]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[)ً َ&,ْ ُ /Kendini beğenmiş]' Mütekebbir.
545
'[ ًرا8,ُ َ$/İftihâr etmiş]' Kibirlenerek nefsini o öven." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 427. sayfa]
546
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َن8ُ ,َْ 0َ- َ%-5ٖ اَﻟﱠ/Onlar ki, cimrilik ederler]' Onlar, Allah'ın kendileri üzerindeki hakkı husûsunda
cimrilik eden, Allah düşmanları Kitâb ehlidir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 238. sayfa (3144.)]
547
İmâm AbdUllah bin Ahmed bin Hanbel ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Ebu Saîd el-Hudrî ( ﷲ ر
)'ın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî ( و ﷲ ) şöyle buyurmuştur: 'Kimin kalbinde
îmândan zerre miskâli var ise, ateşten hurûc edecektir.'" Ebu Saîd demiştir ki: "Artık kuşkulanan
öyleyse (şu) âyeti tilâvet etsin: '[ٍ@َ َل َذ ﱠرةMْ ِ ُ ِ rْ َ- )َ َ ﷲ ّ ٰ ِانﱠ/Muhakkak ki Allah, zerre miskâli
zulmetmez.]'" [AbdUllah bin Ahmed bin Muhammed bin Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî, Kitâbu's-
Sünne, 2. cilt, 367.-368. sayfalar (794.)]
131
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık nasıldır, her ümmetten bir şâhid getirdiğimiz ve bunların aleyhine seni
şâhid getirdiğimiz zaman?(41)549
548
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ً 3rَٖ ُ اَ ْ ً اL6ْ Dُ َْ ﻟ% ِ ت ِ ْHُ- َو/Ve ledûnnundan azîm bir ecir
verir.]' Ve indinden (azîm bir ecir) verir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 373. sayfa]
549
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َُ) ِءH ٰھ# ٰ َ bَ *ِ َ cْ ِ َوDٍ 3 ٖ > َ *ِ ٍ ﱢ اُ ﱠ7ُ ْ% ِ َ cْ ِ َ اِ َذا+ْ3َ َ$
ًاD3 ٖ َ /Artık nasıldır, her ümmetten bir şâhid getirdiğimiz ve bunların aleyhine seni şâhid
getirdiğimiz zaman?]' Mânâsı: Her ümmetten bir şâhid getirdiğimiz zaman hâlleri nasıldır? Ve: '[ ْ% ِ
َ *ِ ٍ ﱢ اُ ﱠ7ُ /'Her ümmetten bir şâhid]' ile (ümmetlerin) nebîlerini murâd eder. Ve bu ümmetin şâhidi
Dٍ 3 ٖ >
Nebîmiz ( و ﷲ )'dir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 428. sayfa]
550
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ًا8ّ ُF َ /Afuvv]' Muhakkak ki Allah, kullarının günâhlarına karşı
Afuvv/Affedici olmaya devam etmektedir. O'na şirk koşmadıkları sürece onlardan çoğuna cezâ
vermeyi terk etmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 4. cilt, 74.
sayfa]
551
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[َ َﻟsاﻟ^ َﱠ/Dalâlet]' Yani: Küfür." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 269. sayfa (3270.)]
552
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ 30ا اﻟ" ٖﱠ8َ^ ﱡ
ِ ? ُْونَ ا َنD- ٖ ُ- َو/Ve yoldan dalâlete düşmenizi murâd
ederler]' Yani: Ey mü'minler! Onlar, üzerinize inzâl ediileni inkâr etmenizi ve üzerinde olduğunuz
hidâyet ve faydalı ilmi terk etmenizi isterler." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ Sûresi, 44. âyetin tefsîrinde]
132
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nazar et, Allah üzere nasıl yalan iftirâ ederler. Ve (bu), mübîn bir günâh
olarak kâfidir.(50)
Bakmadın mı, Kitâb'tan bir nâsip o verilenlere? Cibt ve tâğûta554 îmân ederler
ve o küfredenlere derler ki: 'Bunlar, o îmân edenlerden yolca daha
hidâyettedir.'(51)
İşte onlar, onlardır ki, Allah onlara lânet etmiştir. Ve Allah kime lânet ederse,
artık onun için asla bir nusret edici bulamazsın.(52)
Yoksa onlar için mülkten bir nasîb mi var? Fakat öyle olsa, insânlara bir
nekîr555 vermezler.(53)
553
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[s3ً &ٖ َ$/Fetîl]' Çekirdek yarıldığı zaman ortaya çıkan şeydir. Çekirdeğin karnında olan
şeydir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 65. sayfa]
554
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ِq0ْ kِ ا ْﻟ/Cibt]' Dinde fâidesi olmayan her şeydir. Sihir,
kehânet, tark (yere çizgiler çizmek suretiyle yapılan bir çeşit sihir), 'ıyâfe (kuşları kovmak, onları
isimlerine, niteliklerine ve geçtikleri yerlere göre uğurlu veya uğursuz saymak mânâlarına gelir) ve
benzeri şeylerin hepsi şübhesiz cibt dâhilindedir. '[ِت8]ُ U اﻟ ﱠ/Tâğût]' İnsâna tuğyân ettiren her şey
tâğûttur. Allah ( $ &') )( ! و, şöyle buyurmuştur: '[ ُت8]ُ U َ ُؤ ُھ ُ اﻟ ﱠ3َ ُ وا ا َْو ِﻟF7َ َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve o küfredenlerin,
onların evliyâsı tâğuttur.]' [Bakara Suresi, 257. âyet] Buna binâen, küfrün önderleri ve küfrün
dâvetçileri tâğûtlardır." Devamla ( ﷲ#. )رder ki: "Tâğûtun genel tarifi ise, İbni Kayyim ( ﷲ#.')رın
zikrettiği gibidir: 'Kulun, ona sebep haddini aştığı her mabud veya tâbi olunan ya da itaat mercîsi,
tâğûttur.'" [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 408. sayfa]
555
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ا3@6/Nekîr]' Çekirdek üzerindeki noktadır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
2. cilt, 66. sayfa]
133
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler, Allah'a itaat edin ve Resûl'e itaat edin ve sizden emir
sâhiblerine (de).557 İmdi bir şeyde nizâ ederseniz, bu durumda Allah ve Resûle
onu döndürün, 558 eğer Allah ve Âhiret Günü'ne siz îmân ediyor iseniz. Bu,
daha hayırlıdır ve tevîlce en güzelidir.(59)559
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ب َ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb]' Bu, üzerlerine inzâl edilen
556
Kitâb'tır. '[َ َ ْ Tِ ا ْﻟ/Hikmet]' Denilmiştir ki: 'Bu, Nübüvvet'tir.' Ve (yine) denilmiştir ki: 'Bu, Sünnet'tir.'"
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
437. sayfa]
557
İmâm İbn AbdilBerr ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın talebelerinden ve tâbiînin önde
gelenlerinden Atâ ibn Ebî Rebâh ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ا8ُ 3ﷲ َ َوا َٖط ّ ٰ ا8ُ 3ا َٖط
َل8.ُ اﻟ ﱠ/Allah'a itaat edin ve Resûle itaat edin]' Allah'a ve Resûlu'ne itaat, Kitâb ve Sünnet'e
ittibâdır." '[ ْ ُ ْ ِ ِ ْ َ) ْا# َواُو ِﻟ/Ve sizden emir sâhiblerine (de)]' İlim ve fıkıh sâhiblerine (de)." [Hasen bir
eserdir. Hâfız İbn AbdilBerr 'Câmi'ul-Beyâni'l-İlm ve Fadlihi'de (963.) nakletmiştir.]
558
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َُ ُ دﱡوه$
ِل8.
ُ ﷲِ َواﻟ ﱠ ّ ٰ #َ ِاﻟ/Bu durumda Allah ve Resûl'e onu döndürün]' Allah'ın Kitâbı ve Resûlu'nün
Sünneti'ne onu döndürün." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 8. cilt,
505. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍءKْ َ #$ٖ ْ ُ& ْ َ ِنْ ?َ َ َز$/İmdi bir şeyde nizâ ederseniz]'
Buradaki: '[ زعC$ا/Nizâ etmek]' fiili, 'çekişmek, tartışmak' anlamındadır." Devamla ( ﷲ#. )رder ki:
"'[ِﷲ ّ ٰ #ََ ُ دﱡوهُ ِاﻟ$/Artık Allah'a onu döndürün]' Yani: Kitâb'a. '[ل8 ِ . ُ َواﻟ ﱠ/Ve Resûl('e)]' Ve eğer hayâtta
ise Resûl'e (onu döndürün), eğer vefât etmiş ise Sünnetine (onu döndürün)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 441. sayfa]
134
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bakmadın mı, sana inzâl edilene ve senden önce inzâl edilene îmân ettiklerini
o ileri sürenlere? Tâğûta -ve kendilerine ona küfretmeleri emredildiği hâlde-
muhâkeme olmayı murâd ederler. 560 Ve şeytân, uzak bir dalâletle onları
dalâlete düşürmeyi murâd eder.(60)
Öyleyse ellerinin takdîm ettiğinden dolayı onlara bir musîbet isâbet ettiğinde
nasıldır? Sonra sana gelirler, Allah'a yemin ederler (ve derler ki): 'İhsân ve
tevfîkten başkasını murâd etmedik.'(62)561
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ ْ ُ& ْ ?َ َ َز/Nizâ ederseniz]' Yani: İhtilâf ederseniz. '[ ٍءKْ َ #$ٖ /Bir
şeyde]' Dîninizin emrinden (bir şeyde). Nizâ etmek, görüşlerin ihtilâflı olmasıdır. '[ ِﷲ ّ ٰ #ََ ُ دﱡوهُ اِﻟ$
ل8 .
ِ ُ َ ﱠ اﻟ و /Artık Allah ve Resûle onu döndürün]' Yani: Allah'ın Kitâbına ve hayâtta olduğu müddetçe
Resûlu'ne, vefâtından sonra Sünnetine (döndürün)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ
el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 242. sayfa]
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "Müslüman âlimlerin, üzerinde ittifak ettikleri
asıl şudur: Müslümanların, hakkında nizâ ettikleri hususları Allah ( $ &'') )( ! وya ve Resûl ( ﷲ
و )'e döndürmeleri vâcibtir." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye,
Mecmû'u'l-Fetâvâ, 33. cilt, 32. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#.')رta şöyle der: "Selef ve halef, Allah (+, $/ ,)'ye döndürmenin
O'nun Kitâb'ına döndürme olduğu ve Resûlu ( و ﷲ )'e döndürmenin ise hayâtında kendisine
ve vefâtından sonra onun Sünnet'ine döndürme olduğu üzerinde ittifâk etmiştir." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Er-Risâletu't-Tebûkiyye, 47. sayfa]
559
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[s- ً ُ ?َ ْ ٖو%َ" ْ2َ َوا/Ve tevîlce en güzelidir]' Karşılık olarak en güzelidir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim
er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 331. sayfa
(3533.)]
560
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Bu, Allah'ın, Resûlu'nun üzerine ve önceki nebîlerin üzeribe
inzâl ettiğine îmân ettiğini iddiâ eden ama buna rağmen husûmetler faslında Allah'ın Kitabı ve
Resûlu'nun Sünnetinin gayrına muhâkeme olmayı isteyen kimse aleyhine Allah'tan bir reddiyedir."
Devamla İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Öyle ki kuşkusuz bu (âyet), Kitâb ve Sünnetten ayrılıp da o
ikisinin (Kur'ân ve Sünnetin) dışında bâtıla muhâkeme olanları zemmetmektedir. Ve bu,
'[ِت8] ُ U اﻟ ﱠ/tâğut]' ile murâd olunandır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Nisâ Sûresi, 60. âyetin tefsîrinde]
561
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً@3$ٖ 8َْ ?ً َو6 " َ ْ2َِ ِا ﱠ) ا6 ِانْ اَ َر ْد/'İhsân ve tevfîkten
başkasını murâd etmedik.']' Denilmiştir ki: 'Bu, bazılarının bazısına ihsân/iyilik etmesidir.'
'[ ً6 "َ ْ2ِا/İhsân] ile: 'Hükmün uygulanması aleyhine karar vermek değil de durumun hakka
yakınlaştırılmasıdır.' (mânâsı da) murâd edildiği söylenmiştir. '[ ً@3$ٖ 8َْ ?/Tevfîk] Hakka muvâfık olmaktır.
Ve şöyle de denilmiştir: 'Bu, iki hasmın arasını ısındırmak ve bir araya getirmektir.' Ve âyetin mânâsı:
'Münâfıklar: 'Senin gayrına muhâkeme olarak sadece ihsânı ve hakka muvafâkatı murâd ettik.' diye
yemin ederler.'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 1. cilt, 442.-443. sayfalar]
135
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bir resûl -Allah'ın izni ile563 itaat edilmesi için müstesnâ- irsâl etmedik. Ve
eğer onlar, nefislerine zulmettiklerinde, sana gelseler, böylece Allah'tan
mağfiret dileseler ve Resûl onlar için istiğfâr etse, elbette Allah'ı, Tevvâb,
Rahîm bulurlar.(64)
562
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte onlar]' İşte o münâfıklar '[ َ%-5ٖ اﻟﱠ/Onlardır ki]' Sana
onların sıfâtını vasfettim, ey Muhammed. '[ ْ ِ *ِ 8ُ ُ= #$ٖ َ ُﷲ ّ ٰ ُ َ ْ َ-/Allah kalblerindekini ilmeder]' Nifâk
ve sapkınlıktan dolayı tâguta muhâkeme olmaları, sana muhâkeme olmayı terk etmeleri ve senden
uzaklaşmaları konusunda (kalblerindekini ilmeder.) Onlar ancak, ihsân ve tevfîkten başkasını murâd
etmedik diye Allah'a yemin ederler. '[ ْ ُ rْ ِ َ َ ْ ِضْ َ ْ ُ ْ َو$/Bu nedenle onlardan îrâz et ve onlara vaaz
et]' Artık onları bırak, bedenleri ve cisimlerini cezâlandırma. Ve lâkin, Allah'ın cezâsının kendilerine
uğraması ve diyârlarına O'nun ukûbetinin inmesine karşı korkutarak onlara vaaz et. Allah'ın emri ve
Resûlu'nun emri husûsunda üzerinde bulundukları şekkin kerâhetinin aldatıcılığına karşı onları uyar.
'[ ًR3 ٖ َ* )ً 8ْ َ= ْ ِ "
ِ ُF6ْ َ ا#$ٖ ْ ُ َ َو=ُ ْ ﻟ/Ve onlar için nefisleri hakkında beliğ söz söyle]' Onlara, Allah'a takvâ
etmeyi, O'na ve Resûlu'ne ve vaadine ve vaîdine tasdîk etmeyi emret." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 8. cilt, 515. sayfa]
563
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ* ِ ْذ ِن/Allah'ın izni ile]' Yani: Allah'ın emri ile. Çünkü
Resûl'e itaat etmek, Allah'ın emri ile vâcib kılınmıştır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 244. sayfa]
ٰ
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ َ 3ْ َ* َ kََ َ 3$ٖ َك8ُ ﱢTَ ُ- #ّ&2َ َن8ُ ِ Hْ ُ- )َ bَ َو َر*ﱢsَ َ$/Fakat hayır! Rabbine
564
andolsun, îmân etmezler, tâ ki aralarındaki çekişmede seni hakem yapsınlar]' Allahu ( $ &'),
keremli mukaddes Nefsine yemin etmektedir ki hiç kimse, tüm işlerinde Resûlu ( و ﷲ )
hakem yapana kadar imân etmiş olmaz. Bu itibarla onun verdiği hüküm haktır, bâtınen ve zâhiren ona
inkıyâd etmek vâcibtir. Bunun için buyurmuştur ki: '[ َqْ3^ َ َ= َ ً ِ ﱠ2َ ْ ِ " ِ ُF6ْ َ ا#$ٖ ُواDkِ َ- )َ ُ ﱠY/Tâ ki
aralarındaki çekişmede seni hakem yapsınlar, sonra kazâ ettiğinden dolayı nefislerinde bir
sıkıntı bulmasınlar]' Yani: Seni hakem yaptıklarında içlerinde sana itaat ederler, öyle ki verdiğin
hükümden dolayı nefislerinde bir sıkıntı bulmazlar, zâhirde ve bâtında ona itaat ederler, buna, engel
çıkarmaksızın, karşı gelmeksizin ve çekişmeksizin tam bir teslîmiyyetle teslîm olurlar." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ Sûresi, 65. âyetin tefsîrinde]
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Müslümanların ittifâkı ile mâlûmdur ki, insânlar
arasında, Dînlerine ve dünyâlarına, Dînlerinin aslına ve teferruâtına taalluk eden meselelerde zuhûr
eden her husûsta Resûl ( و ﷲ )'in hakem tâyin edilmesi vâcibtir. Nebî ( و ﷲ ), bir
şey ile hükmettiği zaman, onların hiçbiri de nefsinde bir sıkıntı hissetmemeli ve hakkıyla teslîmiyyet
göstermelidir." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ,
7. cilt 37.-38. sayfalar]
565
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ 0ْ َ&7َ ﱠ6َ ا8ْ َ َوﻟ/Ve eğer Biz yazsaydık]' Yani: (Ve eğer Biz) farz
buyursak ve vâcib etsek. '[ ْ ُ " َ ُF6ْ َا ا8ُ ُ&=ْ ِ ْ ا َِن ا3ْ َ َ /Üzerlerine: 'Nefislerinizi katledin' diye]' İsrâîl
oğullarına emrettiğimiz gibi. '[ ْ 7ُ َ ِر-ْ ِد% ِ ا8 ُ ُ Aا ْ اَ ِو/Veya diyârınızdan hurûc edin]' İsrâîl oğullarına
136
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim Allah'a ve Resûle itaat ederse, o takdirde işte onlar, Allah'ın üzerlerini
o nîmetlendirdiği nebîler ve sıddîklar ve şehîdler ve sâlihler ile beraberdir. Ve
güzel arkadaştır işte onlar.(69)568
Ey o îmân edenler, önleminizi alın569 da bölük bölük neferlik edin veya cemîan
neferlik edin.(71)570
Mısır'dan çıkmayı emrettiğimiz gibi. '[ ْ ُ ْ ِ ٌ 3 ٖ َ= )هُ اِ ﱠ8ُ َ َ$ َ /Onu -onlardan azı hâric- fiil etmezler]'
Mânâsı: Biz, üzerlerine ancak, Resûle itaat etmeyi ve hükmüne râzı olmayı yazdık. Ve şayet
üzerlerine, katli ve diyârlarından çıkmayı yazsaydık, onu fiil etmezlerdi. '[Lٖ *ِ َن8r ُ َ 8ُ- َ ا8ُ َ َ $ ْ ُ ﱠ6َ ا8ْ َ َوﻟ/Ve
eğer onlar kendilerine vaaz edileni fiil etselerdi]' Resûle itaat etmek ve hükmüne râzı olmak
sûretiyle (kendilerine vaaz edileni fiil etselerdi). '[ ً&30ٖ Mْ َ? ﱠDَ َ ً ا ﻟَ ُ ْ َوا3ْ Aَ َﻟَ َ ن/Elbette onlar için hayırlı ve
daha şiddetli sâbitleyici olurdu]' Îmânları için tahkîk ve tasdîk (olurdu)." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 246. sayfa]
566
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ﱠ6Dُ َْ ﻟ% ِ ْ َ ُھ3ْ َ?)/Elbette َٰ ledûnnumuzdan onlara
verirdik.]' İndimizden (onlara verirdik). [ ً 3rَٖ اَ ْ ً ا/Azîm bir ecir]' Yani: Cennet." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 385. sayfa]
567
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfâtıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
568
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ ﷲ ّ ٰ ِOUِ ُ- ْ% َ َو/Ve kim Allah'a itaat ederse]' Farzların edâsında
(Allah'a itaat ederse). '[ َل8. اﻟ
ُ َ ﱠو/Ve Resûl'e]' ّ ٰ َ َ 6ْ ََ ا%-5ٖ اﻟﱠOَ َ bَ ِcُوﻟ
Sünnetlerde (itaat ederse). '[ َ% ِ ْ ِ 3ْ َ َ ُ ﷲ ٰ َ$
َ%ّ3ٖ 0ِ اﻟ ﱠ/O takdirde işte onlar, Allah'ın üzerlerine o nîmetlendirdiği nebîler ile beraberdir]' Yani:
Onlar, nebîleri görmek ve onların meclislerine katılmaktan mahrûm bırakılmazlar. Çünkü onlar,
nebîlerin derecesine yükseltilirler. '[ َ%3@-ٖ Dّ ٖ Q َواﻟ ﱢ/Ve sıddîklar]' Ve onlar, Nebî ( و ﷲ )'in
ashâbının en fazîletlilerilerdir. '[َاء ِ Dَ > َواﻟ ﱡ/Ve şehîdler]' Onlar ki, Uhud gününde şehîd düşenlerdir. Ve
(şöyle de) denilmiştir: 'Onlar ki, Allah yolunda şehîd düşenlerdir.' '[ َ%3Tٖ ِﻟQ َواﻟ ﱠ/Ve sâlihler]' Diğer
sahâbeler ( ﷲ )ر. '[ ً@3$ٖ َرbَ cِ َ اُو ٰﻟ%ُ"2َ َو/Ve güzel arkadaştır işte onlar.]' Yani: Cennetteki
arkadaşlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt,
247. sayfa]
569
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o îmân edenler]' Allah'ı ve Resûlu'nu
tasdîk edenler. '[ ْ 7ُ َر5ْ 2ِ وا5ُ A/Önleminizi
ُ alın]' Onlarla gazâ etmek ve harbetmek için, kendileri ile
düşmanınızdan korunduğunuz kalkanlarınızı ve silâhlarınızı alın." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 8. cilt, 536. sayfa]
570
İmâm İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ٍَ ت0ُY ُ واFِ 6ْ َ$/Bölük bölük neferlik edin]' Topluluklar hâlinde. Yani: Müteferrik
seriyyeler hâlinde (neferlik edin). '[ ً 3 ٖ َ ُ واFِ 6ْ اَ ِو ا/Veya cemîan neferlik edin]' Yani: Hepiniz (neferlik
edin)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-
Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 349. ve 350. sayfalar (3580. ve 3588.)]
137
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer Allah'tan bir fazl size isâbet ederse -aranızda ve onun arasında bir
sevgi olmamış gibi- elbette der ki: 'Keşke ben onlarla beraber olsaydım da
azîm bir başarıyla başarıya ulaşsaydım.'(73)573
Öyleyse o dünyâ hayâtını Âhiret'e satanlar, Allah yolunda kıtâl etsin. Ve kim
Allah yolunda kıtâl eder de katledilir veya gâlib gelirse, o takdirde azîm bir
ecir ona vereceğiz.(74)574
571
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َواِنﱠ
َ ﱢ0ُ3َْ ﻟ% َ َ ِ ْ ُ ْ ﻟ/Ve muhakkak ki sizden, elbette ağır davrananlar vardır.]' Allah yolunda cihâd ve
ﱠ%َ cU
gazâ etmede (ağır davrananlar vardır)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 8. cilt, 539. sayfa]
572
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌ َ03Q َ ََ ِنْ ا$/Fakat bir musîbet size isâbet
ٖ ُ ْ ُ &ْ َ* 1
ederse]' Yani: Cihâdta katledilmek ve yaralanmak sûretiyle (bir musîbet size isâbet ederse). '[ Dْ َ= َ=َ ل
ًاD3 ٖ َ ْ ُ َ َ ْ%ُ7َ اِ ْذ ﻟَ ْ اK ّ ٰ َ َ 6ْ َا/Der ki: 'Allah üzerime nimet vermiştir, o zaman onlarla beraber
ﷲُ َ َ ﱠ
şâhid olmadım.']' Yani: Hâzır (olmadım)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 447. sayfa]
573
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِﷲ ّ ٰ َ% ِ ٌ ْ^َ$ ْ ُ َ* 1 َ َْ ا%cِ َ َوﻟ/Ve eğer Allah'tan bir fazl size isâbet
ettiğinde]' Fetih ve ganîmet (size isâbet ettiğinde). '[ ﱠ%َﻟ8ُ@َ3َﻟ/Elbette der ki]' Bu münâfık (der ki). '[ ْ َن7َ
ٌ دﱠة8َ َ ُLَ 3ْ َ* َ ُ ْ َو3ْ َ* ْ%ُ َ? ْ َﻟ/Aranızda ve onun arasında sevgi olmamış gibi]' Tanışıklık (olmamış gibi). '[ َ-
ْ ُ َ َ ُqْ 7ُ # ٖ َ&3ْ َﻟ/Keşke ben onlarla beraber olsaydım]' Şu gazâ edenler içinde (olsaydım). '[ زًا8ْ َ$ َز8ُ$َ َ$
ً 3rَٖ /Da azîm bir başarıyla başarıya ulaşsaydım]' Ganîmetten bol bir nasîb alsaydım." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 249. sayfa]
574
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ ِةAِ )ٰ ْ *ِ َ36ْ Dة َ اﻟ ﱡ83ٰ Tَ > ُونَ ا ْﻟ ْ َ- َ%-5ٖ اﻟﱠ/O dünyâ hayâtını Âhiret'e satanlar]'
Yani: Dünyâ hayâtlarını, Âhiret sevâbı ve Allah'ın orada itaat ehline vaad ettiği karşılığında satanlar.
Onların dünyâ hayâtlarını Âhiret karşılığında satmaları ise: Mallarını Allah'ın rızâsını taleb etmede,
O'nun düşmanlarından ve Dîninin düşmanlarından kendileri ile cihâd edilmesini Allah'ın emir
buyurduklarına karşı cihâd etmeleri, canlarını onun için bu uğurda fedâ etmeleri sûretiyle infâk
etmeleridir. Sonra ( > ؤه+,), onu yerine getirdikleri takdirde bu husûsta onlara ne verileceğini haber
vermektedir. '[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ #$ٖ ْ ?ِ َ@ُ- ْ% َ َو/Ve kim Allah yolunda kıtâl eder]' Ve kim Allah'ın Dînini ikâme
etmeve Allah düşmanlarına karşı Allah'ın kelimesini yükseltme talebi uğrunda (kıtâl eder). '[ ْ َ&@ْ ُ3َ$/De
katledilir]' Ve Allah'ın düşmanları onu katlederse veya o onları mağlûb eder de onlara karşı zafer
kazanırsa. '[ ً 3rَٖ ِ اَ ْ ً اL3?ْH ٖ ُ6 َف8ْ " َ َ$/O takdirde azîm bir ecir ona vereceğiz]' O takdirde Âhirette ona
azîm bir sevâb ve ecir vereceğiz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 8.
cilt, 541.-542. sayfalar]
575
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[َا ِنD ْﻟ8ِ " ِء َوا ْﻟ َ َ اﻟ ﱢ َ ِل َواﻟ ﱢ% ِ َ%3Fٖ َ ْ^َ&" ّ ٰ ِ 30ٖ .
ْ ُ ْﷲِ َواﻟ َ #$ٖ َن8ُ ?ِ َ@ُ? )َ ْ ُ َ َو َ ﻟ/Ve sizin için ne var, Allah yolunda ve
erkekler ve kadınlar ve çocuklardan müstazaflar (için) kıtâl etmiyorsunuz?]' Mü'minlere,
Mekke'de bulunan müstazaf mü'minler için savaşmalarını emretmektedir." [Ebu Muhammed ibn Ebi
Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 355.
sayfa (3614.)]
138
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
karyeden bizi ihrâc et ve bizim için ledûnnundan bir velî kıl ve bizim için
ledûnnundan bir nusret edici kıl!' derler.(75)
576
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemektedir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ . َ #$ٖ َن8ُ ?ِ َ@ُ- ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ اَﻟﱠ/O îmân edenler Allah
yolunda kıtâl ederler.]' Yani: Mü'minler, Allah'a itaat ve O'nun rızâsı için kıtâl ederler. [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ Sûresi, 76. âyetin tefsîrinde]
577
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ت ِ 8]ُ U ِ اﻟ ﱠ30ٖ . َ #$ٖ َن8ُ ?ِ َ@ُ- َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve o küfredenler tâğût
yolunda kıtâl ederler.]' Allah'ın tevhîdini inkâr eden, Resûlu'nu ve Rabblerinin indinden onlara
getirdiğini tekzîb edenler. '[ت ِ 8]ُ ﱠU ِ اﻟ30ٖ . َ #$ٖ َن8ُ ?ِ َ@ُ-/Tâğût yolunda kıtâl ederler]' Yani: Şeytâna, onun
yoluna ve küfür ehlinden velîlerine teşrî ettiği menhecine itaat yolunda. Allah ( > ؤه+,), Allah Resûlu
( و ﷲ )'in ashâbından Kendisine îmân edenlerin azmini kuvvetlendirerek ve onları şirk
ehlinden düşmanlarına ve Dîninin düşmanlarına karşı teşvîk ederek buyuruyor ki: '[ا8ُ ?ِ َ@َ$/O hâlde
kıtâl edin]' ey mü'minler! '[ ِنU َ 3ْ >
َ َء اﻟ ﱠ3ا َْو ِﻟ/Şeytânın velîleri(yle)]' Yani: O şeytânı velî edinenler;
Allah'a itaatin hilâfına o şeytânın emrine itaat edenler ve Allah'ı tekzîb edip o şeytâna yardım edenler.
'[ ًF3 ٖ ‚
َ َ ن7َ ِنU َ 3ْ >
َ اﻟ ﱠD3ْ 7َ اِنﱠ/Muhakkak ki şeytânın tuzağı, zayıf olandır.]' Yani tuzak ile (kasıd) şudur:
O şeytânın, Allah'a küfreden dostlarını, Allah Resûlu ( و ﷲ ) ve onun îmân ehli dostları
aleyhine hizibleştirerek mü'minlere tuzak kurmasıdır. Şöyle ki, o şeytânın dostları ancak onun hizbi
ve yardımcılarıdır. Ve şeytânın hizbi, gevşeklik ve zaaf ehlidir. Allah ( > ؤه+,) onları ancak zayıflıkla
vasfetmiştir. Çünkü onlar, sevâb umarak kıtâl etmez ve savaşı cezâlandırılma korkusuyla terk
etmezler. Onlar ancak, bir ırkçılık veya Allah'ın fazlından o îmân edenlere verdiğine karşı mü'minlere
hased uğruna kıtâl ederler. Mü'minlerden kıtâl eden ise Allah'tan büyük sevâb almak umudu ile kıtâl
eder ve savaşı da -eğer terk ederse- onu terk etme yönünde Allah'ın bir uyarısı olursa bundan korkarak
terk eder. O mü'min, eğer katledilirse onun için Allah indinde ne verileceğinin ve eğer sağ kalırsa
ganîmet ve zaferden neye nâil olacağının basîreti üzere kıtâl eder. Kâfir ise, öldürülmekten sakınmak
ve Âhiretten umudunu kesmek üzere kıtâl eder. Böylece o, zayıflık ve korku ehlidir." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 8. cilt, 546.-547. sayfalar]
578
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "AbdurRahmân
bin Avf ve arkadaşları Mekke'de Nebî ( و ﷲ )'e geldiler ve dediler ki: 'Ey Allah'ın Nebîsi,
bizler müşrik iken izzet içinde idik, ama îmân ettiğimizde zillete düştük.' Buyurdu ki: 'Muhakkak ki
ben, afvetmekle emrolundum, bu nedenle (onlarla) kıtâl etmeyin.' Böylece onlar (kıtâlden) ellerini
çektiler. Bunun üzerine Allahu ( $ &'): '[ _ َ ِ&7ُ َ َ ﱠ$ َة87 ٰﱠWا اﻟ8ُ?ة َ َو ٰا8 ٰ Q
ا اﻟ ﱠ8 ُ 3=َٖ َ ُ ْ َوا-Dِ -ْ َا ا8F ﱡ7ُ ْ ُ َ َ ﻟ3=ٖ َ%-5ٖ اﻟﱠ#َاَﻟَ ْ ?َ َ ِاﻟ
ً َ 3>
ْ Aَ ﱠDَ َﷲِ ا َْو اّ ٰ ِ َ3>
ْ ,َ 7َ س َ نَ اﻟ ﱠ8َْ >,ْ َ- ْ ُ ْ ِ < ٌ - ٖ َ$ ِ ُ ا ْﻟ ِ@&َ ُل اِ َذا3ْ َ َ /Bakmadın mı o kendilerine: '(Kıtâlden)
ellerinizi çekin ve namazı ikâme edin ve zekâtı verin.' denilenlere? Şimdi kıtâl üzerlerine
yazılınca, o zaman onlardan bir fırka Allah'tan haşyet duyar gibi insânlardan haşyet duyar
veya daha şiddetli bir haşyet.]' (âyetini) inzâl buyurdu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-
Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn, 2. cilt, 237. sayfa (3237.); Hâkim eserin Buhârî'nin
şartına göre sahîh olduğunu ve tahrîc etmediğini belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
579
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "İslâm'ın başlangıcında mü'minler, henüz Mekke'de iken, namaz
139
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Dünyâ metâsı azdır. Ve Âhiret, takvâ eden için daha hayırlıdır. Ve bir fetîl580
size zulmedilmez.'(77)
Nerede olsanız, ölüm sizi idrâk eder, velev ki sağlam burclar içinde olsanız. Ve
bir iyilik onlara isâbet etse, derler ki: 'Bu, Allah indindendir.' Ve bir kötülük
onlara isâbet etse, derler ki: 'Bu, senin indindendir.' De ki: 'Hepsi, Allah
indindendir.'581 Böyleyken bu kavme ne oluyor, neredeyse bir hadîsi
fıkhetmiyorlar?(78)582
Kim Resûl'e itaat ederse, bu durumda Allah'a itaat etmiştir.584 Ve kim yüz
çevirirse, o takdirde seni üzerlerine muhâfız irsâl etmedik.(80)585
ile ve -nisâb ölçüsü belirtilmemiş ise de- zekât ile emrolunmuşlardı. Onlar yine içlerinden fakîrlere
yardım etmek ile de emrolunmuşlardı. Ve onlar, müşrikleri müsâmaha ve afv ile karşılamaları ve belli
bir süreye kadar sabretmekle de emrolunmuşlardı. Onlar, keşke kıtâl ile emredilseler de böylece
düşmanlarından kurtulsalar diye yanıp tutuşuyor ve bunu istiyorlardı. Ama o zamanlar durum, pek
çok sebebten dolayı buna uygun değildi. Bu sebeblerden biri: Sayılarının, düşmanlarının sayısının
çokluğuna oranla az olması idi. Diğer bir sebeb ise: Beldelerinde bulunmaları içinde bulundukları
belde ile ilgiliydi. Çünkü bulundukları belde, arz köşelerinin en şereflisi olan harâm bir belde idi.
Dolayısıyla, ilk dönemlerde orada savaşmak emredilmemiş idi. İşte bunun için, cihâd ancak
Medîne'de emredilmiştir. Çünkü Medîne'de artık onların diyârı, menfaati ve ensârı vardı. Ama tüm
bunlara rağmen, daha önce istedikleri şey kendilerine emredilince, içlerinden bazıları sızlandı ve
insânlarla karşı karşıya gelmekten şiddetli bir biçimde korktular. '[ َ َ? ْ Aَ َ) ا ﱠ8ْ َ َ ا ْﻟ ِ@&َ لَ ﻟ3ْ َ َ َqْ0َ&7َ َ ِا َر*ﱠ َ ﻟ8َُو=َ ﻟ
ٍ - ٖ َ= ٍ َ َ ا# ِا ٰﻟ/Ve derler ki: 'Rabbimiz! Niçin kıtâlı üzerimize yazdın? Yakın bir süreye kadar bizi
_
tehir etsen olmaz mıydı?']' Yani: Onu farz kılmayı başka bir müddete tehir etsen olmaz mıydı?
Çünkü onda, kan dökme, çocukların yetîm ve kadınların dul kalma durumu vardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ Sûresi, 77. âyetin tefsîrinde]
580
'[s3 ً &ٖ َ$/Fetîl]' için 49. âyete bakınız
581
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ% ِ ﱞ7ُ
ِﷲ ّ ٰ Dِ ْ ِ /De ki: 'Hepsi, Allah indindendir.']' Nimetler ve musîbetler(in hepsi, Allah indindendir)." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 8. cilt, 559. sayfa]
582
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًM-Dٖ 2َ َن8ُ َ@Fْ َ- ََ َ دُون- )/Neredeyse
َ bir hadîsi fıkhetmiyorlar]'
Yani: Bir sözü fıkhetmiyorlar. Ve denilmiştir ki: 'Buradaki '[~-DTاﻟ/Hadîs]' O, Kur'ân'dır. Yani:
Kur'ân'ın mânâlarını fıkhetmiyorlar.'" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 252. sayfa]
583
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
584
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Allah ( $ &') )( ! و, kulu ve Resûlu Muhammed ( ﷲ
)وhakkında haber veriyor ki: Kim ona itaat ederse, Allah'a itaat etmiştir ve kim ona isyân ederse,
Allah'a isyân etmiştir. Bunun sebebi ancak şundan dolayıdır: '[#28 ٌ ْ2 اِ ﱠ) َو8َ ُٰ ى*اِنْ ھ8َ ا ْﻟ%ِ َ <
ٰ ُ- † ُ Uِ َ- َ َو/Ve
o hevâdan nutûk etmez. O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başkası değildir.]'" [Necm Sûresi,
3.-4. âyetler] [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ
Sûresi, 80. âyetin tefsîrinde]
140
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve derler ki: 'İtaat ettik.' Fakat yanından ayrıldıklarında, onlardan bir tâife o
söylediğinin gayrısını geceleyin kurar. Ve Allah, geceleyin kurduklarını yazar.
Bu nedenle onlardan îrâz et. Ve Allah üzere tevekkül et. Ve vekîl olarak Allah
kâfidir.(81)
Ve emniyyet veya korkudan bir emir onlara geldiğinde, onu yayarlar. Ve eğer
onu Resûle ve onlardan emir sâhiblerine götürselerdi, elbette onlardan o
istinbât edenler 586 onu ilmederdi. Ve eğer üzerinizde Allah'ın fazlı ve rahmeti
olmasaydı, elbette azınız dışında şeytâna tâbi olurdunuz.(83)
İmdi Allah yolunda kıtâl et. Nefsinden başkasıyla sen mükellef değilsin. Ve
mü'minleri özendir. Ola ki Allah, o küfredenlerin baskısını önler. Ve Allah,
baskıca daha şiddetlidir ve cezâca (da) daha şiddetlidir.(84)
Kim güzel bir şefaatle şefaatte bulunursa, onun için ondan bir nâsib vardır.
Ve kim kötü bir şefaatle şefaatte bulunursa, onun için ondan bir pay vardır.
Ve Allah, her şey üzerine Mukît587 olandır.(85)
Ve bir selâm ile selâmlandığınızda, artık ondan daha güzeli ile selâmlayın veya
ona (aynen) karşılık verin. 588 Muhakkak ki Allah, her şey üzerine Hasîb 589
olandır.(86)
585
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[#ّ ٰﻟ8َ َ? ْ% َ َو/Ve kim yüz çevirirse]' Onun itaatinden (kim yüz
çevirirse). '[ r ً 3Fٖ 2َ ْ ِ 3ْ َ َ ْ َ َك.
َ َْ َ اَر$/O takdirde seni üzerlerine muhâfız irsâl etmedik]' Yani: Ey
Muhammed, muhâfız ve gözetici olarak (seni üzerlerine irsâl etmedik)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 254. sayfa]
586
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ط0 &"اﻟ/İstinbât]' İlmi açığa çıkarmaktır."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
453. sayfa]
587
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: '[ ً&3@ٖ ُ /Mukît]' kavlinin mânâsı ya muktedir ya da koruyandır.
Bazıları şöyle demiştir: ''[ ً&3@ٖ ُ /Mukît]' Yani: Koruyan.' Ve bazıları da şöyle demiştir: ''[ ً&3@ٖ ُ /Mukît]'
Mânâsı: Muktedir.' İki tarafın da kelâmı sahîhtir. Nitekim d kelime Arab dilinde iki mânâda da gelmiş
olup, ikisinin arasında bir çelişki yoktur." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Sûresi Tefsîri, 2.
cilt, 28. sayfa]
588
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٍ ﱠ3Tَِ &*ِ ْ ُ&3ّ3ٖ 2ُ َواِ َذا/Ve bir selâm ile selâmlandığınızda]'
Müfessirlerin çoğuna göre buradaki: '[ 3T?/Tahiyye]' ile murâd olunan mânâ selâmdır.
'[ 3T?/Tahiyye]' kelimesinin aslı: Birinin hayâtı için, yaşaması için duâ etmektir. Şerîatte o, selâmdan
ibarettir. Selâm ise: 'Selâmete çağırmak, esenliğe dâvet etmek ve bunun için duâ etmektir.' '[ ا8ﱡ3Tَ َ$
َ ِ ْ َ ا َْو ُردﱡو َھ%َ" ْ2َ *ِ /Artık ondan daha güzeli ile selâmlayın veya ona (aynen) karşılık verin.]' Verilen
selâmın daha güzeli ile veya aynısıyla karşılık verin. Birisi 'Es-selâmu aleyke/Selâm üzerine olsun!'
dediğinde, müstehâb olan senin: 'Ve aleyke's-selâmu ve rahmetUllâh/Selâm ve Allah'ın rahmeti
141
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, O'ndan başka ilâh yoktur. Elbette Kıyâmet Günü'ne sizi cem edecektir,
onda kuşku yoktur. Ve hadîsce, Allah'tan daha sâdık kimdir?(87)590
üzerine olsun!' şeklinde onun selâmını almandır. Eğer birisi 'Es-selâmu aleyke ve rahmetUllâh/Selâm
ve Allah'ın rahmeti üzerine olsun!' diye selâm verirse sen: 'Ve aleykumu's-selâmu ve rahmetUllâhi ve
berekâtuh/Selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun!' dersin. En güzeli budur." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 456.
sayfa]
589
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً03"ٖ 2َ ٍءKْ َ ﱢ7ُ # ٰ َ َ ن7َ َ ﷲ ّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki Allah her şey
üzerine Hasîb olandır.]' Yani: Herkesi hesâba çekecektir. Allah, her şeyin Hasîbi'dir." [Muhammed
bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 40. sayfa]
590
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًM-Dٖ 2َ ِﷲ ّ ٰ َ% ِ ق ُ Dَ ْ1َْ ا% َ َو/Ve hadîsce, Allah'tan daha sâdık
kimdir?]' Yani: Söz bakımından ve vaad açısından (Allah'tan daha sâdık kimdir?)" [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 258. sayfa]
591
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Zeyd bin Sâbit ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Uhud günü,
Allah Resûlu ( و ﷲ )'in ashâbından (bir kısmı) rücû etmişlerdi. O vakit insânlar onlar
hakkında iki fırka oldular, onlardan bir fırka dedi ki: 'Onları katledin!' Ve bir fırka dedi ki: 'Hayır!'
Bunun üzerine bu âyet inzâl edildi: '[%ِ 3ْ َ&َc$ِ َ%3@ٖ $ِ َ ُ ا ْﻟ#$ِ ْ ُ ََ َ ﻟ$/O halde sizin için ne var münâfıklar
hakkında iki bölük (oldunuz)?]' Ve buyurdu ki: 'Muhakkak ki o (Medîne), temizdir.' Ve şöyle
buyurdu: 'Muhakkak ki o (Medîne), ateşin demirin kirini attığı gibi kiri atar.'" [Ebu Îsâ
Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3028.); Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de
hadîs için: 'Sahîhtir' demiştir]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ا ًء8َ .َ َن8ُ68ُ َ &َ$ َ ُ واF7َ َ 7َ َُ ُونF ْ َ? 8ْ َ َودﱡوا ﻟ/Küfrettikleri gibi sizin (de)
592
küfretmenizi arzu ettiler, böylece müsâvî olasınız.]' Yani: Küfür ve nifâkta onlar gibi bir yolda
olmanızı temennî ettiler." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-
Kur'ân, Nisâ Sûresi, 89. âyetin tefsîrinde]
593
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ َء3وا ِ ْ ُ ْ ا َ ْو ِﻟ5ُ , ?َ& ِﱠsَ َ$/Bu itibarla onlardan velî
ittihaz etmeyin]' Yani: Onları velî edinmeyin. Öyle ki kuşkusuz onlar, düşmanlarınızdır. '[ ُ َ ِ ُ وا- #ّ&ٰ 2َ
ِﷲّ ٰ ِ 30ٖ .
َ #$/Allah
ٖ yolunda onlar hicret edinceye kadar]' Yani: Nebî ( و ﷲ )'e rücû edinceye
kadar." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr,
207. sayfa (tek cilt olarak basım)]
594
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُھ8ُ ُ&=ْ و ُھ ْ َوا5ُ ,ُ َ$ ا8ْ ﻟﱠ8َ َ? َْ ِن$/Fakat yüz çevirirlerse, o takdirde
onları yakalalayın ve onları katledin]' Eğer tevhîd ve hicretten îrâz ederlerse, o takdirde onları esir
alın ve onları katledin." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-
Kur'ân, Nisâ Sûresi, 89. âyetin tefsîrinde]
142
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Aranızda ve aralarında misâk bulunan bir kavme o vâsıl olanlar veya sizinle
kıtâl ederler ya da kavimleriyle kıtâl ederler diye sadırları daralıp size
gelenler müstesnâ. Ve eğer Allah dileseydi, elbette üzerinize onları musallat
eder ve elbette sizinle kıtâl ederlerdi. Ama onlar sizden uzak durur, böylece
sizinle kıtâl etmezler ve barışı size bırakırlarsa, o takdirde Allah sizin için
aleyhlerinde bir yol kılmamıştır.(90)
Ve bir mü'minin bir mü'mini katletmesi olamaz, hatâen müstesnâ. Ve kim bir
mü'mini hatâen katlederse, o vakit mü'min bir köleyi hürriyetine
kavuşturması ve (maktûlun) ehline -tasadduk etmedikleri sürece- teslîm edilen
bir diyet vardır.596 Fakat (maktûl) sizin için -ve o mü'mindir- düşman bir
kavimden olursa, o zaman mü'min bir köleyi hürriyetine kavuşturması
vardır. Ve eğer aranızda ve aralarında mîsâk bulunan bir kavimden ise, o
takdirde (maktûlun) ehline teslîm edilen bir diyet ve mü'min bir köleyi
hürriyetine kavuşturması vardır. Artık bulamayan, bu durumda ardı ardına
iki ay oruç tutsun. (Bu, sizin için) Allah'tan bir tevbedir. Ve Allah, Alîm,
Hakîm olandır.(92)
Ey o îmân edenler, Allah yolunda darb ettiğinizde, artık iyi araştırın. Ve size
selâm ilkâ edene, 597 dünyâ hayâtının geçiciliğini598 arzulayarak: 'Sen mü'min
595 َ ْ.
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً 30ٖ ُ ً6 U ُ ْ ِ 3ْ َ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ ﻟ/Ve işte siz, sizin için onların aleyhine
mübîn bir sultân kıldık.]' Yani katletme ve kıtâl konusunda apaçık, zâhir bir hüccet verdik." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 262. sayfa]
596
İmâm İbn Nasr el-Mervezî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ٌ َ - ِ َ ٍ َو ِدHْ ُ ٍ َ 0َ= ُ َر- ٖ ْTَ&َ$ ً U َ Aَ ً ِ ْH ُ َ َ&َ= ْ% َ َو
Lٖ ِ اَ ْھ#" ﱠ َ ٌ اِ ٰﻟ
َ ُ /Ve kim bir mü'mini hatâen katlederse, o vakit mü'min bir köleyi hürriyetine
kavuşturması ve (maktûlun) ehline teslîm edilen bir diyet vardır.]' Allahu ( $ &'), diyeti mücmelen
zikretmiş, onu mübhem bırakmış ve onu tefsîr etmemiştir. Allahu ( $ &') onun tefsîrini, Resûlu ( ﷲ
و )'e sevk etmiş ve Resûl ( و ﷲ ) de onu Sünneti ile tefsîr etmiştir." [Ebu Abdİllah
Muhammed bin Nasr bin Yahyâ el-Mervezî, Kitâbu's-Sunne, 412. sayfa]
597
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ . َ ا اِ َذا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o îmân
َ #$ٖ ْ ُ&*ْ َ ‚
edenler, Allah yolunda darb ettiğinizde]' Yani: Allah yolunda sefere çıktığınız(da). Yani: Gazve
143
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
değilsin.' demeyin. 599 Çünkü Allah indinde çokça ganîmetler vardır. Önceden
(siz de) böyle idiniz, derken Allah üzerinize minnette bulundu. Artık iyi
araştırın. Muhakkak ki Allah, amel ettiklerinize Habîr olandır.
ettiğiniz(de). '[ا8ُ ﱠ3َ0َ&َ$/Artık iyi araştırın]' Acele davranmayın. Ve: '[مs"اﻟ/Selâm]', bilindiği üzere
selâm vermektir. Ve: '[ $ا/Selem]' Boyun eğmek ve teslîm olmaktır. Ve: '[ $ا/Silm]' Sulhtur." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 465.
sayfa]
598
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ِة83ٰ Tَ ض ا ْﻟ َ ََ
َ36ْ Dاﻟ ﱡ/Dünyâ hayâtının geçiciliği]' Şu ganîmet." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî,
Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4591.)]
599
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, yine İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Süleym
oğullarından bir adam, Allah Resûlu ( و ﷲ )'in ashâbından bir topluluğa rastladı. Adamın
beraberinde koyunları vardı. Akâbinde adam, onlara selâm verdi. Onlar dediler ki: 'O size ancak,
sizden korunmak için selâm vermiştir.' Derken ayağa kalkıp o adamı katlettiler, koyunlarını aldılar ve
onları Allah Resûlu ( و ﷲ )'e getirdiler. Bunun üzerine Allahu ( $ &') şöyle inzâl buyurdu: '[ َ-
ً ِ ْH ُ َqْ"َ َم ﻟsْ ُ ُ اﻟ" َﱠ3َ اِﻟ#@ٰ ْ اَ ْﻟ% َ ِا ﻟ8ُﻟ8ُ@َ? )َ ا َو8ُ ﱠ3َ0َ&َ$ ِﷲّ ٰ ِ 30ٖ .
َ #$ٖ ْ ُ&*ْ َ ‚ َ ا اِ َذا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-اَ ﱡ/Ey o îmân edenler, Allah
yolunda darb ettiğinizde, artık iyi araştırın. Ve size selâm ilkâ edene, dünyâ hayâtının
geçiciliğini arzulayarak: 'Sen mü'min değilsin.' demeyin.]'" [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-
Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3030.); Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de hadîs için: 'Hasen-
sahîhtir' demiştir]
600
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Zeyd ibn Sâbit ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah
Resûlu ( و ﷲ ) bana, '[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .َ #$ٖ َُونD ِھkَ ُ َ َوا ْﻟ%3 ٖ ِ ْH ُ َْ اﻟ% ِ َُونD ِ َ@ى ا ْﻟ8ِ َ&" َ
ْ َ- )/Mü'minlerden
oturanlar ve Allah yolunda mâlları ve nefisleri ile cihâd edenler müsâvî değildir]' âyetini
yazdırıyordu. Nebî ( و ﷲ ) bu âyeti bana yazdırırken oraya İbn-i Ümmi Mektûm geldi ve
dedi ki: 'Ey Allah'ın Resûlu, Allah'a yemin olsun ki eğer cihâd etmeye gücüm yetseydi cihâd ederdim.'
İbn-i Ümmi Mektûm âmâ idi. Bunun üzerine Allahu ( $ &'), Resûlu ( و ﷲ )'e vahiy
gönderdi. O sırada Allah Resûlu ( و ﷲ )'in dizi benim dizimin üzerinde idi. Üzerime öyle bir
ağırlık çöktü ki, dizimin ufalanıp dağılmasındankorktum. Sonra Allah Resûlu ( و ﷲ )'den
vahyin izleri sıyrıldı ve Allahu ( $ &'): '[^ َ ِر اﻟ ﱠ# ُ اُو ِﻟ3ْ ]َ /Zarar sâhiblerinden gayrı]' (kısmını) inzâl
buyurdu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4592.)]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ #$ٖ َُونD ِھkَ ُ َْ َواﻟ%3 ٖ ِ ْH ُ َْ اﻟ% ِ َُونD ِ َ@ى ا ْﻟ8ِ َ&" ْ َ- )َ /Mü'minlerden
oturanlar ve Allah yolunda mâlları ve nefisleri ile cihâd edenler müsâvî değildir]' mutlak idi.
Ama serî bir vahiyle: '[^ َ ِر اﻟ ﱠ# ُ اُو ِﻟ3ْ ]َ /Zarar sâhiblerinden gayrı]' (kısmı) inzâl edilince, körlük,
topallık ve hastalık gibi cihâdı terk etmeyi mübâh kılan özür sâhibleri, bunun hâricinde tutuldular ve
onlar da mâlları ve canları ile Allah yolunda cihâd edenlere müsâvî/eşit sayıldılar." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ Sûresi, 95. âyetin tefsîrinde]
144
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Çünkü işte onlar, ola ki Allah onlardan afveder. Ve Allah, Afuvv, Gafûr
olandır.(99)
Ve kim Allah yolunda hicret ederse, arzda barınacak çok yer ve genişlik
bulur. Ve kim Allah ve Resûlu'ne muhâcir olarak evinden çıkar, sonra onu
ölüm idrâk ederse, artık onun ecri Allah üzere vâkidir. Ve Allah, Gafûr,
Rahîm olandır.(100)
Ve içlerinde sen olup da onlara namazı ikâme ettirdiğinde, artık onlardan bir
tâife seninle beraber (namazı) ikâme etsin. Ve silâhlarını alsınlar. Böylece
secde ettiklerinde, o zaman arkalarınızda olsunlar. Ve namaz kılmayan diğer
tâife gelsin de seninle namaz kılsın. Ve önlemlerini ve silâhlarını alsınlar. O
küfredenler silâhlarınız ve metânızdan gaflet etmenizi arzu ederler, böylece
üzerinize tek meyille meyletsinler. 604 Ve eğer size yağmurdan bir ezâ olursa
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ض ِ ْا)َ ْر#$ِ ْ ُ&*ْ َ ‚ َ َواِ َذا/Ve arzda darb ettiğinizde]'
601
Yani: (Ve arzda) sefere çıktığınızda." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 471. sayfa]
602
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُ ُ َ &ِ Fْ َ- ْ&ُ ْ ا َنFْ Aِ ْ ِان/Eğer size fitne yapmasından
korkarsanız]' Yani: Size sûikast düzenlemesi ve sizi katletmesi(nden korkarsanız)." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 374. sayfa]
603
İmâm Muslim ( ﷲ#.)ر, Yâlâ bin Umeyye ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Ömer ibnu'l-
Hattâb ( ﷲ ')رya dedim ki: ''[َ ُ واF7َ َ%-5ٖ ِ& َ ُ ُ اﻟﱠFْ َ- ْ&ُ ْ اَنFْ Aِ ْةِ اِن8 ٰ Q
َ اﻟ ﱠ% ِ ُ واQ َ 3َ َ$/Ve
ُ @ْ َ? ْْ ُ ْ ُ َ ٌح ا َن3َ َ Nْ
arzda darb ettiğinizde -eğer o küfredenlerin sizi fitneye düşürmesinden korkarsanız- o takdirde
namazdan kısaltmanızda üzerinize bir günâh yoktur.]' Şimdi insânlar emniyettedir.' O vakit
(Ömer) dedi ki: 'Bu kendisinden taaccüb ettiğine ben (de) taaccüb ettim, böylece bundan Allah Resûlu
( و ﷲ )'e suâl ettim, bunun üzerine: '(Bu,) Allah'ın, kendisiyle üzerinize tasadduk ettiği
bir sadakadır. Bu nedenle O'nun sadakasını kabûl edin.' buyurdu.'" [Ebu'l-Huseyn Muslim bin
Haccâc el-Kuşeyrî en-Nişâbûrî, Musnedu's-Sahîh, Salât'ul-Mus'afirîn ve Kasruhe (686.)]
604
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ة8 ٰ Q َ ﻟَ ُ ُ اﻟ ﱠq ْ َ=َ َ $ ْ ِ 3$ٖ َqْ 7ُ َواِ َذا/Ve içlerinde sen
olup da onlara namazı ikâme ettirdiğinde]' Bu âyette, korku namazının keyfiyyetini beyân
145
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
etmektedir. Ve bil ki, Allah Resûlu ( و ﷲ )'den sonra, âlimlerin çoğunun kavli üzere, korku
namazı câizdir." Devamla ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ ُFRْ َ ? 8ْ ََ ُ وا ﻟF7َ َ%-5ٖ َو ﱠد اﻟﱠ/O küfredenler gaflet etmenizi
arzu ederler]' Sizi gafil hâlde bulmayı (arzu ederler.) '[ ْ ُ ِ&َ &ِ ْ َ ِ& ُ ْ َواTَ ِ . ْ َْ ا%َ /Silâhlarınız ve
metânızdan]' Yani: Namaza durunca. '[ًَةD2ا ِ َ ً َو3ْ َ ْ ُ ْ3َ َ َن8ُ 3 ٖ َ3َ$/Böylece üzerinize tek meylle
meyletsinler]' Yani: Böylece üzerinize tek hamleyle hamle etsinler " [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 472. ve 474. sayfalar]
605
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ ة8 ٰ Q َ َ= َ ِ َذا$/Öyleyse namazı kazâ ettiğinizde]' Yani:
&ُ ُ اﻟ ﱠ3ْ ^
Korku namazı(nı). Yani: Onu bitirdiğizde. '[َ ﷲ ّ ٰ ُ وا7ُ َ ْذ$/Artık Allah'ı zikredin]' Yani: Allah'a namaz
kılın. '[ ً َ3=ِ /Kıyâmda]' Sıhhat hâlinde. '[دًا8ُ ُ= َو/Ve otururarak]' Maraz hâlinde. '[ ْ ُ *ِ 8ُ ُ # ٰ َ َو/Ve
yanlarınız üzere]' Sıkıntı ve müzmin (maraz durumunda)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 281. sayfa]
606
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ِ َذا$
َ ة8 ٰ Qا اﻟ ﱠ8 ُ 3=َٖ َ$ ْ ُ&ْ َ6ْ َ ا ْط/Fakat güvene kavuştuğunuzda, artık namazı (tam) ikâme edin.]' Buyuruyor ki:
Şehirlerinizde güvene kavuştuğunuzda, artık namazı tamamlayın." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 165. sayfa]
607
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً?8ُ=8ْ َ ً* َ&7ِ /Vakitli olarak bir yazıdır]' Farz kılınan (bir yazıdır)." [Ebu Muhammed ibn
Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 470.
sayfa (4031.)]
İmâm İbn Nasr el-Mervezî ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ ً* َ&7ِ َ%3 ٖ ِ ْHُ ا ْﻟ#َ َ ْqَ6 7َ َة8 ٰ Q اِنﱠ اﻟ ﱠ
ً?8ُ=8ْ َ /Muhakkak ki namaz, mü'minler üzerine vakitli olarak bir yazgıdır.]' Allahu ( $ &'),
Kitâbında, namazın farz olduğunu mücmelen bildirmiş ama onu tefsîr etmemiş, sayısını ve vakitlerini
haber vermemiş, Resûlu'nu onu tefsîr edici, özel durumlarını ve genel kurallarını, sayısını, vakit ve
sınırlarını beyân edici kılmıştır.
Nebî ( و ﷲ ), Allah'ın farz kılmış olduğu namazın gün ve gece içerisinde, beyân ettiği ve
sınırlarını belirlediği vakitlerde kılınan beş (vakit) namaz olduğunu haber vermiş, sabah namazını iki
rekat olarak, öğle, ikindi ve yatsı namazlarını dörder rekat olarak ve akşam namazını ise üç rekat
olarak bildirmiştir. O ( و ﷲ ) namazın, hür, köle, erkek ve kadınlardan akıl bâliğ olanlara
farz olduğunu belirtmiştir. Hayızlı kadınlar bundan müstesnâdır. Şübhesiz ki onlara namaz yoktur.
Yine Nebî ( و ﷲ ), seferî olmayan ile seferînin namazı arasındaki farkı belirtmiş, rükû, secde
ve kıraat adedini, tekbîr getirme ile başlayıp selâm verme ile tamamlanan süreçte yapılacak ve
yapılmayacak şeyleri tefsîr etmiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Nasr bin Yahyâ el-Mervezî,
Kitâbu's-Sunne, 279.-280. sayfalar]
608
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ِم8ْ َ@ ِء ا ْﻟRَ &ِ *ْ ا#$ِ ا8ُ ِ َ? )َ َو/Ve kavmi aramakta gevşeklik
146
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Biz, sana Kitâb'ı hakk ile inzâl ettik, insânlar arasında Allah'ın
sana gösterdiği ile hükmetmen için. Ve hâinler için savunucu olma.(105)
İşte siz böylesiniz. Onlar için dünyâ hayâtında mücâdele ettiniz. Fakat kim
Allah'a karşı Kıyâmet Günü onlar için mücâdele edecek? Veya üzerlerine
vekîl kim olacak?(109)
Ve kim bir kötülük amel eder veya nefsine zulmeder, sonra Allah'a istiğfâr
ederse, Allah'ı, Gafûr olarak, Rahîm olarak bulur.(110)
Ve kim bir günâh kesbederse, artık ancak nefsi aleyhine onu kesbeder. Ve
Allah, Alîm, Hakîm olandır.(111)
Ve kim bir hatâ veya bir günâh kesbeder, sonra bir suçsuza onu atarsa, bu
durumda bir buhtân ve mübîn bir günâh yüklenmiştir.(112)
Ve eğer Allah'ın fazl ve rahmeti senin üzerine olmasaydı, elbette onlardan bir
tâife seni dalâlete düşürmeye himmet ederdi. Ve nefislerinden başkasını onlar
dalâlete düşüremez ve bir şeyle sana zarar veremezler. Ve Allah, Kitâb ve
göstermeyin.]' Yani: Onları taleb etmektezayıflık göstermeyin. '[ َ 7َ َن8ُ ََ ْﻟ- ْ ُ ﱠ6ِ َ $ َن8ُ َا ?َ ْﻟ8ُ68ُ َ? ِْان
َن8 ُ َ?َ ْﻟ/Eğer siz elemlenir iseniz, öyle ki kuşkusuz onlar (da) elemlendiğiniz gibi elemlenirler.]'
Yani: Yaralanma acısıyla (elemlenirler.) '[ َن8ُ ْ َ- )َ َ ِﷲ ّ ٰ َ% ِ َن8 ُ ْ َ? َو/Ve Allah'tan, ümit etmediklerini
ümit edersiniz.]' Yani: O'nun, müşriklerin ümit etmedikleri sevâbından (ümit edersiniz.) Bununla
onları cihâda rağbet ettiriyordu." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 403. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ " َ ُF6ْ َنَ ا8ُ6 َ&,ْ َ- َ%-5ٖ اﻟﱠ%ِ َ ِد ْلkَُ ? )َ َو/Ve o nefislerine hâinlik
609
edenler için mücâdele etme.]' Yani: O nefislerine ihânet edenlerle hüccetleşme/tartışma." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Nisâ Sûresi, 107. âyetin
tefsîrinde]
610
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِﷲ ّ ٰ َ% ِ َن8ُF,َْ &" ِ َ اﻟ ﱠ% ِ َن8ُF,َْ &"
ْ َ- )َ س َو ْ َ-/İnsânlardan gizlerler ve
Allah'tan gizlemezler.]' Yani: İnsânlardan hayâ ederler ve Allah'tan hayâ etmezler." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 404. sayfa]
147
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Gizli konuşmalarının çoğunda bir hayır yoktur, bir sadaka vermeyi veya bir
iyilik etme(yi) veya insânlar arasını ıslâh etme(yi) emreden hâric. Ve kim -
Allah'ın rızâsını arzulayarak- bunu fiil ederse, o takdirde azîm bir ecir ona
vereceğiz.(114)
Ve kim kendisine hidâyet tebeyyün etmesinin ardından Resûl'e şikâk ederse 612
ve mü'minlerin yolunun gayrısına tâbi olursa, döndüğüne onu döndürürüz ve
Cehennem'e onu yaslarız. Ve (o) ne kötü bir varış yeridir.(115)613
Allah ona lânet etmiştir. Ve (şeytân) dedi ki: 'Elbette kullarından belirli bir
nasîb ittihaz edeceğim.'(118)
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ب َ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb]' Kur'ân'dır. '[َ َ ْ Tِ ا ْﻟ/Hikmet]' Sünnet'tir." [Ebu'l-
611
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ Sûresi, 113. âyetin
tefsîrinde]
612
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[< ِ =ِ >
َ ُ-/Şikâk ederse]' Yani: Muhâlefet ederse." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 1. cilt, 287. sayfa]
613
İmâm Âcurrî ( ﷲ#. )رbid'atçıya hitâben şöyle demiştir: "Çünkü sen, Kur'ân'ı ve Sünnet'i ve
sahâbe ( ﷲ ')رun sözlerini ve müslümanların alimlerinin sözlerini reddettin ve mü'minlerin
yolundan gayrına ittibâ ettin ve Allah ( $ &'') )( ! وnın şöyle buyurduğu: '[ َ Dِ ْ َ* ْ% ِ َل8. ُ > ِ=<ِ اﻟ ﱠ
َ ُ- ْ% َ َو
ٰ
ً ا3Q ٖ َ ْ َءت. َ َ 3ْ ]َ Oْ 0ِ َ&ﱠ-ى َوDٰ ُ ُ ا ْﻟLََ ﻟ%ﱠ3َ0َ?/Ve kim kendisine hidâyet
َ َ َ ﱠ َ َوLٖ ِ ْQُ6 َو#ّﻟ8َ َ? َ Lٖ ﻟﱢ8َ ُ6 َ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ ِ اﻟ30ٖ .
tebeyyün etmesinin ardından Resûl'e şikâk ederse ve mü'minlerin yolunun gayrısına tâbi
olursa, döndüğüne onu döndürürüz ve onu Cehennem'e yaslarız. Ve (o) ne kötü bir varış
yeridir.]' kimselerden oldun." [Ebu Bekr Muhammed bin Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şeriâ, 980.
sayfa]
614
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِْا ن
ًY َ6ِ اِ ﱠ) اLٖ 6ِ ْ دُو% ِ َن8ُ Dْ َ-/O'nun dûnundan, dişilerden başkasına duâ etmezler.]' (Müşriklerin) ilâhları:
Lât ve uzzâ ve yesâf ve nâile. Bunlar, Allah'ın dûnundan onlara duâ ettikleri dişilerdir." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 207.-208. sayfalar]
615
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mukâtil ibn Hayyân ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ًاD- ٖ َ ً6 U َ ْ3َ )نَ ِا ﱠ8ُ Dْ َ- ْ َو ِان/Ve azgın bir şeytândan başkasına duâ etmezler.]' Yâni: İblîs(ten
başkasına duâ etmezler)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 493. sayfa (4118.)]
148
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kuruntularınız ile değildir ve Kitâb ehlinin kuruntuları (ile de) değildir. Kim
bir kötü amel ederse, onunla cezâlandırılır. Ve kendisine Allah'ın dûnundan
bir velî bulamaz ve ne (de) bir nusret edici.(123)617
Ve erkek veya kadından kim -ve o mü'min iken- sâlih amellerden işlerse, artık
işte onlar Cennet'e dâhil olurlar ve bir nekîr zulmedilmezler.(124)618
616
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱢ ُ نﱠ3Rَ ُ3َﻟ
ٰ
ِّ
ﷲ <َ ْ A/Elbette
َ Allah'ın halk ettiğini tağyîr edecekler]' Allah'ın Dînini (tağyîr
edecekler/değiştirecekler)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt,
219. sayfa]
617
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً ا3Q ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ ُ Lَ ﻟDْ kِ َ- )َ َو/Ve kendisine Allah'ın dûnundan bir velî bulamaz ve ne
ٖ َ6 )َ ًّ َو3ﷲِ َو ِﻟ
(de) bir nusret edici.]' Ölümünden önce tevbe etmesi müstesnâ. Bu durumda, Allah onun tevbesini
kabul buyurur." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-
Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 507. sayfa (4168.)]
618
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً ا3@ٖ َ6 َن8ُ َ rْ ُ- )َ َو/Ve bir nekîr zulmedilmezler]' Yani: Nekîr
miktarı (bile zulmedilmezler). Ve bu, çekirdeğin sırtında olan oyuktur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 291. sayfa]
619
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Ve bu, Allah ( > ؤه+,)'dan, İslâm ve ehlinin, diğer milletler ve
onların ehlinden daha fazîletli oldukları cihetinde verilen bir hükümdür. Allah (+, و- ) buyurdu ki:
'[ِXّ ٰ ِ ُLَ ْ َ َ َو.
ْ َْ ا% ً ِ ﱠ-ُ ٖد%َ" ْ2َْ ا% َ َو/Ve kim Dînen daha güzeldir, ondan ki Allah'a yüzünü teslîm
etmiştir]' Yüzünü Allah'a teslîm eden, Rabbinin indinden getirdiği husûsunda Nebîsi Muhammed
( و ﷲ )'i tasdîk ederek itaat ile O'na boyun eğenden (daha güzeldir). '[ ٌ%" ِ ْT ُ 8َ َو ُھ/Ve o
muhsindir]' Yani: Ve o, Rabbinin kendisine emrettiği ile amel eden, harâmını harâm eden ve helâlini
helâl eden kimsedir. '[ ًF3 ٖ 2َ َ 3 ِ ﱠ َ ِا ْ* ٰ ٖھOَ َ0 َوا?ﱠ/Ve hanîf olarak İbrâhîm milletine tâbi olmuştur]'
149
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rahmân'ın halîli/dostu İbrâhîm'in üzerinde olduğu, kendisinden sonra onu oğullarına emrettiği ve
onlara tavsiye ettiği Dîne tâbi olmuştur. '[ ًF3 ٖ 2/Hanîf َ olarak]' Yani: Menheci ve yolu üzere
müstakîm/dosdoğru olarak." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt,
250. sayfa]
620
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ّ ٰ ِ ُ= " ِء
"'[ ﱠ%ِ 3$ٖ ْ ُ 3&ٖ Fْ ُ- ُ ﷲ َ اﻟ ﱢ#ِ$ bَ َ68ُ&Fْ َ&"
ْ َ- َو/Ve kadınlar hakkında senden fetvâ isterler. De ki: 'Onlar
hakkında fetvâyı Allah size verir.]' Adamın odasında güzel olmayan yetîm bir kız olduğu zaman,
adam o kızı nikâhlamaya yanaşmaz, ama kızın mâlına rağbet ederek onu başkası ile de nikâhlamazdı."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 257. sayfa]
621
İmâm İbn Manzûr ( ﷲ#.)ر, İbnu'l-Esîr ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini nakleder: "O, O ki, bir şeyde
kimseye ihtiyâc duymayandır, herkes O'na muhtâctır. Bu mutlak '[# Rاﻟ/Ganiyy]' olan Allah'tır."
[Ebu'l-Fazl Muhammed ibn Manzûr, Lisânu'l-Arab, 5. cilt, 3308.-3309. sayfalar]
622
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ًاD3 ٖ 2/Hâmid]' َ O, hamdin tümüyle
150
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kim dünyâ sevâbını murâd eder ise, işte dünyâ ve Âhiret sevâbı Allah'ın
indindedir. 624 Ve Allah, Semî, Basîr olandır.(134)
Ey o îmân edenler, ölçü ile kavvamlar, Allah için şâhidler olun, velev ki
nefislerinizin veya vâlideynin ve akrabaların aleyhine olsun. Eğer (onlar)
zengin veya fakîr ise,625 o takdirde Allah ikisine evlâdır.626 Onun için adâleti
gerçekleştirmede hevâya tâbi olmayın. Ve eğer çarpıtırsanız veya îrâz
ederseniz, öyle ki kuşkusuz Allah, amel ettiklerinize Habîr olandır.(135)
kendisine ait olandır. O'na olan hamdin kemâli ise isimlerinde, fiillerinde ve sıfâtlarında kendisine ne
şerr, ne kötülük ne de noksanlığın nisbet edilmemesini vâcib kılar." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn
Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Şifâu'l-Alîl fi Mesâili'-Kadâ ve'l-Kader, 2. cilt,
511. sayfa]
623
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın bu âyet hakkında şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Rabbimiz vAllahi bunun üzere Kâdir'dir, mahlûkâtından dilediğini helâk etmeye ve
onlardan sonra diğerlerini getirmeye." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 9. cilt, 299. sayfa]
624
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِ َ ةAِ )ا ٰ ْ َ َو36ْ Dاب اﻟ ﱡ ّ ٰ َDْ ِ َ $ َ36ْ Dاب اﻟ ﱡ
ُ 8َ َY ِﷲ َ 8َ َY Dُ - ٖ ُ- َ ن7َ ْ% َ /Kim dünyâ
sevâbını murâd eder ise, işte dünyâ ve Âhiret sevâbı Allah'ın indindedir.]' Kim ki ameli ile
dünyâdan bir ârazı murâd ediyor da onunla Allah (+, و- )'yi murâd etmiyorsa, Allah ona dünyâ
ârazını verir veya Allah'ın murâd ettiğini orada ondan uzaklaştırır ve onun için Âhiret'te bir sevâb
yoktur. Kim ki ameli ile Âhiret sevâbını murâd ederse, Allah ona dünyâdan muhabbet ettiğini verir ve
Âhiret'te onu Cennetle ödüllendirir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 298. sayfa]
625
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ْ @ِ َ ِ* ْﻟ%3 ٖ ا8ا =َ ﱠ8ُ68ُ7/Ölçü ile kavvamlar olun]' Allah mü'minlere, nefisleri veya babaları ya
etmiştir: "'[iِ "
da oğulları aleyhine olsa bile hakkı söylemelerini emretmektedir. '[ ً ا3@ٖ َ$ ًّ ا َْو3ِ ]َ ْ%ُ َ - ْاِن/Eğer (onlar)
zengin veya fakîr ise]' Allah mü'minlere, hakkı söylemelerini, zengindir diye zengini
kayırmamalarını, miskîndir diye de miskîne göz yummamalarını emretmektedir." [Ebu Muhammed
ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt,
536. ve 539. sayfalar (4271. ve 4283.)]
626
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ِ *ِ #ُ ا َْو ٰﻟXّ ٰ َ$/O takdirde Allah ikisine evlâdır]' Yani:
Onun zenginliğine ve onun fakirliğine sizden daha evlâdır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah
ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 413. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[Lٖ ِﻟ8. ُ َر# ٰ َ َلWَ ﱠ6 ى5ٖ َوا ْﻟ ِ&َ بِ اﻟﱠ/Ve Resûlu üzerine o inzâl
627
ettiği Kitâb]' Yani: Kur'ân. '[ُ 0ْ َ= ْ% ِ َلWَ 6ْ َى ا5ٖ ب اﻟﱠ َ &
ِ ِ َ ْ
ﻟ او /Ve önceden o inzâl ettiği Kitâb]' Yani: Kur'ân'dan
önceden inzâl edilmiş Kitâblar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 490. sayfa]
151
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlar ki sizi gözetlerler. Fakat Allah'tan bir fetih sizin için olursa, derler ki:
'Sizinle beraber değil mi idik?'630 Ve eğer kâfirlere bir nasîb olursa, derler ki:
'Üzerinize üstünlük sağlamadık mı ve mü'minlerden sizi men etmedik (mi)?'
Artık Allah, Kıyâmet Günü aranızda hüküm verir. Ve Allah, asla kâfirler için
mü'minler aleyhine bir yol kılmaz.(141)631
628
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ٖ ِ Hْ ُ ْ دُو ِن ا ْﻟ% ِ /Mü'minlerin dûnundan]' Yani: Mü'minlerin
gayrından." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 319. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ُون ِ ْ د% ِ َ َء3َ اَ ْو ِﻟ%- ٖ $ِ َ ونَ ا ْﻟ5ُ ,َ& ِﱠ- َ%-5ٖ اَﻟﱠ
629
َ%3 ٖ ِ ْH ُ ا ْﻟ/Mü'minlerin dûnundan kâfirleri velî o ittihaz edenler]' Bu, münâfıklar hakkındadır,
küffârı onlar velî edinmiş idiler ve nusret ve gâlibiyetin onların olacağını zannediyorlardı. '[ َن8Rُ َ&0ْ َ-َا
َ ةWھُ ُ ا ْﻟ ِ ﱠDَ ْ ِ /Onların indinde izzet mi arıyorlar?]' Yani: Kuvvet ve gâlibiyeti onların indinde mi taleb
ediyorlar? '[ ً 3 ٖ َ ِXّ ٰ ِ َ ةWَ ِنﱠ ا ْﻟ ِ ﱠ$/Öyle ki kuşkusuz izzet, cemîân Allah'ındır.]' Yani: Kuvvet ve
gâlibiyetin tümü Allahu ( $ &')'nındır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 491. sayfa]
630
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ّ ٰ َ% ِ Žٌ &ْ َ$ ْ ُ َ نَ ﻟ7َ َْ ِن$ ْ ُ ِ* َن8ُQَ&َ َ *ﱠ- َ%-5ٖ اَﻟﱠ/Onlar ki sizi gözetlerler. Fakat Allah'tan bir
"'[ ْ ُ َ َ ْ%ُ َ6 ْ َا اَﻟ8ُﷲِ = َ ﻟ
fetih sizin için olursa, derler ki: 'Sizinle beraber değil mi idik?']' Bunlar münâfıklardır." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn, 4. cilt, 550.-551. sayfalar (4341.)]
631
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile bir adamın Alî ( ﷲ ')رya gelip de şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Allahu ( $ &')'nın: '[s3 ً 0ٖ . ّ ٰ َ َ ْkَ- ْ%َ َوﻟ/Ve Allah, asla kâfirler için
َ َ%3 ٖ ِ Hْ ُ ا ْﻟ#َ َ َ%- ٖ $ِ َ ْ ﷲُ ِﻟ
mü'minler aleyhine bir yol kılmaz.]' buyurduğu kavli gördün mü?" (Adam devamla) dedi ki: "Kâfir,
mü'mini katlediyor ve mü'min, kâfiri katlediyor." Alî ( ﷲ )رdedi ki: "Ve Allah, Kıyâmet Günü,
asla kâfirler için mü'minler aleyhine bir yol kılmaz." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 4. cilt, 552. sayfa (4346.)]
152
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, azâbınız ile ne fiil eder, eğer siz şükreder ve îmân ederseniz? Ve Allah,
Şâkir, Alîm olandır.(147)637
632
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%3 ٖ ِ ْH ُ ُْون اﻟ ِ ْ د% ِ /Mü'minlerin dûnundan]' Yani: Onlardan
başkasından." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 372. sayfa]
633
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً 30ٖ ُ ً6 U َ ْ.
ُ /Mübîn bir sultân]' Yani: Azâbınız
hakkında beyyin/apaçık bir hüccet." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 303. sayfa]
634
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allahu ( $ &'), mü'min kullarını, mü'minlerin dûnundan kâfirleri
dost ittihaz etmekten nehyeder. Yani (şunlardan nehyeder): Onlarla sohbette bulunmak ve onlarla
arkadaş olmak ve onlara nasîhat etmek ve onlara gizlice sevgi beslemek ve mü'minlerin gizli hâllerini
onlara ifşâ etmek." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nisâ
Sûresi, 144. âyetin tefsîrinde]
635
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ا8ُ* َ? َ%-5ٖ اﻟﱠ/O tevbe edenler]' Nifâktan (o tevbe edenler) ve
îmân edenler. '[ا8Tُ َ ْ1َ َوا/Ve ıslâh edenler]' Amellerini (ıslâh edenler)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 303. sayfa]
636
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ م8C&$ا/Îtisâm]' Bir şeye dayanarak,
korktuğundan emîn olmaktır. Ve 'Allah'a îtisam etmek' ise O'na itaat ederek, hemen ve sonra,
korktuğu her şeyden emîn olmaktır. '[ِXّ ٰ ِ ْ ُ َ -ا ٖد8Q ُ َ Aَْ َوا/Ve Dînlerini Allah için hâlis kılanlar]' Allah,
kalb ile ihlâsı şart koşmuştur, çünkü âyet münâfıklar hakkındadır. Ve nifâk, kalbin küfrüdür. Onun
giderilmesi ihlâs iledir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 495. sayfa]
637
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın âyet hakkında şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Muhakkak ki Allah, ne şükredene ve ne (de) mü'mine azâb eder." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 129. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ ْ ُ&ْ َ ا ِ* ُ ْ اِنْ َ َ ْ ?ُ ْ َو ٰا5َ َ ِ* ُﷲ ّ ٰ ُ َ ْFَ- َ /Allah,
azâbınız ile ne fiil eder, eğer siz şükreder ve îmân ederseniz?]' Manâsı: Allah, şükreden mü'mine
azâb etmez. '[ ْ ُ&ْ َ ِانْ َ َ ْ ? ُ ْ َو ٰا/Eğer siz şükreder ve îmân ederseniz?]' Yani: Eğer siz îmân eder ve
153
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Eğer bir hayrı siz açıklar veya onu siz gizler veya bir kötülüğü afvederseniz, o
takdirde muhakkak ki Allâh, Afuvv, Kadîr638 olandır.(149)
İşte onlar, onlardır hakîkî kâfirler. 640 Ve kâfirler için alçaltıcı bir azâb
hazırladık.(151)
Kitâb ehli, üzerlerine semâdan bir Kitâb inzâl etmeni senden isterler. İmdi
bundan daha büyüğünü Mûsâ'dan istediler de: 'Allah'ı cehren641 bize göster.'
şükrederseniz. Şükür, küfrün zıddıdır. Küfür: Nimeti örtmektir. Şükür ise: Nimeti izhâr etmektir.'[ َ ن7َ َو
ّٰ
ً 3 ٖ َ ً ا7ِ َ ُﷲ/Ve Allah, Şâkir, Alîm olandır.]' Allah'tan şükür ise amelin kabûl edilmesidir. Ve mânâsı:
Allah, itaatleri kabûl edici, niyetlere Alîm olandır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 495.-496. sayfalar]
638
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رdedi ki: "Kudretinde kimsenin O'nun misli gibi olmadığı
'[ -D@اﻟ/el-Kadîr]'." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye,
Savâiku'l-Mursele, 4/1338]
639
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın bu âyet hakkında şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "İşte onlar, Allah'ın düşmanı yahûdiler ve nasârâdır. Yahûdiler, Tevrât'a ve Mûsâ'ya
îmân etmiş ve İncîl ve İsâ'ya küfretmişlerdir. Ve nasârâ, İncîl ve İsâ'ya îmân etmiş ve Kur'ân ve
Muhammed ( و ﷲ )'e küfretmişlerdir. Öyle ki yahûdilik ve nasrâniliği (dîn) ittihâz
etmişlerdir. Ve o ikisi, bid'at olup Allah'tan değildir. Allah'ın, resûllerini kendisiyle ba's ettiği Dîni
olan İslâm'ı terketmişlerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt,
354. sayfa]
640
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ًّ @2َ َ ُون$ِ َ ْ ھُ ُ اﻟbَ cِ ُوﻟ
ٰ ا/İşte onlar, onlardır hakîkî kâfirler.]' Öyle ki Allah, mü'mini, hakîkî
mü'min ve kâfiri, hakîkî kâfir kılmıştır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 4. cilt, 567.-568. sayfalar (4406.)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ ًّ@2َ َ ُون$ِ َ ُھ ُ ا ْﻟbَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte onlar, onlardır hakîkî kâfirler.]'
(Allah, Resûllerden) bazılarına küfretmelerinin, hepsine küfretmek gibi olduğunun bilinmesi için
onların küfrünü hakîkî olarak nitelemiştir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 305. sayfalar]
641
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ً َ ْ َ ة/Cehren]' Gözle görülür biçimde." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 4. cilt, 570. sayfa (4415.)]
154
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve: 'Muhakkak ki biz, Allah Resûlu Meryem oğlu Mesîh Îsâ'yı katlettik.'
söylemleri. Ve ne onu katletmişler ve ne (de) onu asmışlardır. Ve lâkin onlar
için benzetilmiştir. 645 Ve muhakkak ki onda o ihtilâf edenler, elbette ondan
şekk içindedir. Onlar için -zanna tâbi olma dışında- onunla ilgili bir ilim
yoktur. 646 Ve yakînen onu katletmediler.(157)
642
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً 30ٖ ُ ً6 U َ ْ.
ُ #.8 ٰ ُ َ 3ْ َ? َو ٰا/Ve Mûsâ'ya mübîn bir
sultân verdik]' Mucizelerden beyyin bir hüccet (verdik)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 498. sayfa]
643
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ 0ِ َ$
ْ ُ َ= َM3 ٖ ْ ِ ^ ِ @ْ َ6/Böylece misâklarını bozmalarından dolayı]' Mîsâklarını bozmalarından dolayı onları
lanetledik. '[ ٌ+ْ ]ُ َ ُ*8ُ ُ= ْ ِ ِﻟ8ْ َ= َو/Ve: 'Kalblerimiz kılıflıdır.' söylemleri]' Yani: (Kalplerimiz) fıkhetmiyor
(söylemleri). '[ ْ ِ ِھFْ ُ *ِ َ 3ْ َ َ ُﷲ ّ ٰ Oَ َ0ط
َ ْ َ*/Bilakis Allah, küfürlerinden dolayı üzerlerini mühürlemiştir.]'
Ve bunu fiil ettikleri zaman onları lanetlemiştir. '[s3 ً ٖ َ = )نَ اِ ﱠ8ُ ِ ْHُ- sَ َ$/Bu nedenle -az hâric- îmân
etmezler.]' Kavim, Allah'ın emrini terk ettiği ve onlar resûllerini katlettikleri, O'nun âyetlerine
küfrettikleri ve üzerlerine alınmış olan mîsâkı bozdukları zaman Allah, küfürlerinden dolayı
(kalplerinin) üzerini mühürlemiş ve onları lanetlemiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 364.-365. sayfalar]
644
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً 3rَٖ ً6 َ&ْ ُ* َ َ- ْ َ # ٰ َ ْ ِ ِﻟ8ْ َ= َو/Ve Meryem aleyhinde azîm bir bühtân söylemleri]' Yani:
Muhakkak ki onlar, ona zinâ ile (suç) attılar." [Ebu Muhammed ibn
Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 4. cilt,
582.-583. sayfalar (4472.)]
645
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َLﱢ0ُ
ْ ُ َﻟ/Onlar için benzetilmiştir]' Îsâ (م/ $ا )'dan başka bir adamı astılar, kendisini o hesâb ettiler."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 373. sayfa]
646
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َو ِا نﱠ
ٍ ْ ِ ْ% ِ Lٖ ِ* ْ ُ َ ُ َ ﻟLْ ِ b َ ﱟ#Fٖ َِ ﻟL3$ٖ ا8ُFَ َ&Aا
ْ َ%-5ٖ اﻟﱠ/Ve muhakkak ki onda o ihtilâf edenler, elbette ondan şekk
içindedir. Onlar için -zanna tâbi olma dışında- onunla ilgili bir ilim yoktur.]' İşte onlar, Allah'ın
155
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
nebîsi Îsâ (م/ $ا )'ı o katletmek için anlaşan ve onu katledip astıklarını sanan, Allah'ın düşmanı
yahûdilerdir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 4. cilt, 585.-586. sayfalar (4480.)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ ٍ ْ ِ ْ% ِ Lٖ *ِ ْ ُ َ َ ﻟ/Onlar için onunla ilgili bir ilim yoktur]' Yani:
Onlar, katlettikleri kişiyi, onun hakkında kendilerinden vâki olan bir şekk ve ihtilâf üzerine katlettiler.
O, Îsâ (م/ $ا ) mıydı yoksa bir başkası mıydı? Katlettikleri kimsenin kim olduğuna dair onların bir
ilmi yoktu. '[ ﱢ%r َ عَ اﻟ ﱠ0 ِا ﱠ) ا?ﱢ/Zanna tâbi olma dışında]' Zannlarına tâbi oldular ve o kimseyi, Îsâ (
م/ $ )اzannederek katlettiler. O, onların katletmeyi istedikleri kişi değildi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 377. sayfa]
647
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َ*
ّ ٰ ُ Lَ َ$ َر/Bilakis Allah, Kendisine onu yükseltmiştir.]' Allah ( $ &')') رك و, Kendisine, Îsâ (
ِL3ْ َﷲ ُ اِﻟ
م/ $')اı hayâtta olarak yükseltmiştir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 587. sayfa (4487.)]
648
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[Lٖ ?ِ 8ْ َ َ 0ْ َ=/Ölümünden önce]' Meryem oğlu Îsâ (م/ $ا )'ın ölümünden önce." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 380. sayfa]
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasen el-Basrî ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[Lٖ ?ِ 8ْ َ َ 0ْ َ= Lٖ ِ* ﱠ%َ ِ ْHُ3َْ ا َ ْھ ِ ا ْﻟ ِ&َ بِ اِ ﱠ) ﻟ% ِ ْ َواِن/Ve Kitâb ehlinden yoktur ki ölümünden önce
hakîkaten ona îmân etmesin.]' Îsâ'nın ölümünden önce. VAllahi, muhakkak ki o şu an, elbette Allah
indinde hayâttadır ve lâkin o nüzûl ettiği zaman topluca ona îmân ederler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 380. sayfa]
649
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ًاD3 ٖ َ ْ ِ 3ْ َ َ ُن8ُ َ- ِ َ 3ٰ @ِ َم ا ْﻟ8ْ َ- َو/Ve Kıyâmet Günü
aleyhlerine şâhid olur.]' Yani: Îsâ ((م/ $ا ) Kıyâmet Günü aleyhlerine şâhid olur)." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 500.
sayfa]
650
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[َ ِط0. ْ
ْ َ)ا/Esbât]' Bunlar Yâkûb (م/ $ا )'ın evlâdlarıdır." [Ebu
156
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve önceden onları senin üzerine kıssa ettiğimiz resûller ve onları senin üzerine
kıssa etmediğimiz resûller (irsâl ettik).651 Ve Allah, Mûsâ'ya teklîmen kelâm
buyurmuştur.(164)652
Resûller (irsâl ettik), 653 tebşîr ediciler ve inzâr ediciler. 654 İnsânlar için -
resûllerin ardından- Allah üzere bir hüccet olmaması için. 655 Ve Allah, Azîz,
Hakim olandır.(165)
Lâkin Allah, sana inzâl ettiği ile şâhidlik eder, onu ilmi ile inzâl etmiştir ve
melekler (de) şâhidlik ederler. Ve Şehîd656 olarak Allah kâfidir.(166)
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 311. sayfa]
Bu açıklama İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ ْ َ ﻟsً . ُ ُ َو ُر0ْ َ= ْ% ِ bَ 3ْ َ َ ْ ُْ َ ھQَQَ= Dْ َ= sً .
ُ َو ُر
651
bَ ْ3َ َ ْ ُ ْQُQ@ْ َ6/Ve önceden onları senin üzerine kıssa ettiğimiz resûller ve onları senin üzerine kıssa
etmediğimiz resûller.]' Mânâ: Ve onları üzerine kıssa ettiğimiz resûller (ve onları üzerine kıssa
etmediğimiz resûller) irsâl ettik." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 421. sayfa]
652
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً 3 ٖ ْ َ? #.8 ٰ ُ ُﷲ ّ ٰ َ ﱠ7َ َو/Ve Allah, Mûsâ'ya teklîmen
kelâm buyurmuştur.]' Ona ancak Nefsi ile, vâsıtasız ve vahiy etmeksizin kelâm buyurmuştur."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt,
502. sayfa]
653
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa yine aittir, demiştir ki: "'[sً . ُ ُر/Resûller]' Yani:
Resûller irsâl ettik." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 503. sayfa]
654
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ%- ٖر5ِ ْ ُ َ َو%- ٖ >
َ ﱢ0 ُ /Tebşîr ediciler ve inzâr ediciler]' Yani:
Cennet ile tebşîr ediciler/müjdeleyiciler ve ateş ile ve inzâr ediciler/uyarıcılar." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 424. sayfa]
655
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ِ . ُ َ اﻟ ﱡDْ َ* ٌ ﱠkُ2 ِﷲ ّ ٰ #َ َ س ِ نَ ِﻟ ﱠ8ُ َ- sَ ﱠc ِﻟ/İnsânlar için -
resûllerin ardından- Allah üzere bir hüccet olmaması için.]' Bu, Allahu ( $ &')'nın, kendilerine
resûller ba's etmeden önce halka azâb etmeyeceğinin delîlidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 503. sayfa]
656
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Suresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
657
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ َ َ ﻟFِ Rْ َ 3ﷲُ ِﻟ ّ ٰ %ِ ُ َ - ْ َﻟ/Allah'ın onları mağfiret etmesi
olamaz] Yani: Eğer küfürleri üzerine ölürlerse (Allah'ın onları mağfiret etmesi olamaz). '[ ْ ُ َ-Dِ ْ َ3َو َ) ِﻟ
َ /Ve ne (de) yola onları hidâyet etmesi]' Yani: Hayâtta olanlarının umûmunu (yola onları hidâyet
ً@- ٖ ط
etmesi olamaz)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1.
157
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Cehennem yolu hâric.658 Orada ebeden muhalledlerdir. 659 Ve bu, Allah üzere
kolay olandır.(169)
Ey insânlar, Resûl hakk ile Rabbinizden size gelmiştir. Öyleyse îmân edin,
sizin için hayırdır. 660 Ve eğer küfrederseniz, öyle ki kuşkusuz semâlar ve
arzdakiler Allah'ındır. Ve Allah, Alîm, Hakîm olandır.(170)
158
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey insânlar! Rabbinizden bir burhân size gelmiştir. Ve mübîn bir nûr size
inzâl ettik.(174)664
Senden fetvâ isterler. De ki: 'Allah, kelâle666 hakkında size fetvâ verir: Evlâdı
olmayan bir kişi helâk olur667 ve kız kardeşi bulunursa, o takdirde
bıraktığının yarısı onundur. Ve o ona (kız kardeşine) vâris olur, eğer onun (kız
kardeşin) evlâdı yok ise. Fakat (kız kardeşler) iki iseler, o zaman (erkek kardeşin)
bıraktığından üçte ikisi onlaradır. Ve eğer adamlar ve kadınlar(dan ibâret)
kardeşler iseler, o takdirde erkek için iki dişinin payının misli vardır. Allah,
dalâlete düşersiniz diye size beyân eder.668 Ve Allah, her şeye Alîm'dir.(176)
ederse Allah onun tevbesini kabûl eder." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 4. cilt, 613. sayfa (4576.)]
664
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Dْ َ=
ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ٌ ْ *ُ ْ َھ ن7ُ َ َء/Rabbinizden bir burhân size gelmiştir.]' Yani: Rabbinizden bir beyyine (size
gelmiştir). '[ ً 30ٖ ُ ًرا8ُ6 ْ ُ 3ْ َ ْﻟ َ اِﻟWَ 6ْ َ َوا/Ve mübîn bir nûr size inzâl ettik.]' Ve o, bu Kur'ân'dır." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 141. sayfa]
665
İmâm Suyûtî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Cureyc ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ َ& ْ َوا/Ve ona sarılanlara]' Kur'ân'a (sarılanlara)." [Ebu'l-Fadl Celâleddîn bin Muhammed bin
"'[Lٖ *ِ ا8 ُ Q
Ebî Bekr es-Suyûtî, Durru'l-Mensûr fi't-Tefsîr bi'l-Me'sûr, Nisâ Sûresi, 175. âyetin tefsîrinde]
666
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رtan rivâyeten Ömer bin Hattâb
( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: ''[ً َﻟsََ 7/Kelâle]' Çocuğu olmayan ve babası olmayan
kimsedir.' dedi." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-
Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 4. cilt, 85.-86. sayfalar (2456.)]
667
Yine İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[bَ َ اِ ِن ا ْ ُ ؤٌا َھ/Bir kişi helâk olursa]' (Bir kişi) ölür(se)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 4. cilt, 616. sayfa (4585.)]
668
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ا8َ^ ﱡ ّ ٰ ُ%ﱢ3َ0ُ-/Allah, dalâlete düşersiniz diye size beyân
ِ ? ْﷲ ُ ﻟ َ ُ ْ ا َن
eder.]' Yani: Dalâlete düşmenizi kerih görerek kelâlenin hükmünü size beyân eder ve sâir hükümleri."
[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 347. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
159
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler, akitleri ifâ edin. 669 Sizin için davarların behîmesi670 helâl
edilmiştir. Avlanmayı helâl etmeksizin -ve siz ihrâmlı iken- üzerinize tilâvet
edilen müstesnâ.671 Muhakkak ki Allah, murâd ettiğini hükmeder.(1)672
669
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ِد8ُ@ُ ا ِ* ْﻟ8ُ$ا َْو/Akitleri ifâ edin]' Yani: Ahidleri (ifâ edin). Allah'ın helâl ettiğini ve harâm
ettiğini ve farz kıldığını ve tüm Kur'ân'daki haddleri (ifâ edin). (Bunlara) vefâsızlık etmeyin ve
(bunları) bozmayın." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden
ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 32. sayfa (5f.)]
670
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ِم6ْ َ) َ ُ ْا3 ٖ َ*/Davarların behîmesi]' Bunlar deve, sığır ve
koyundur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Maide
Suresi, 1. âyetin tefsîrinde]
671
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ ْ3َ َ # ٰ &ْ ُ- َ )اِ ﱠ/Üzerinize tilâvet edilen müstesnâ]' Yani: Kur'ân
ve ve Sünnet'te üzerinize kıraat edilen (müstesnâ)." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Mâide Sûresi, 1. âyetin tefsîrinde]
672
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َﷲ ّ ٰ ِانﱠ
Dُ - ٖ ُ- َ ُ ُ ْTَ-/Muhakkak ki Allah, murâd ettiğini hükmeder.]' Muhakkak ki Allah, halk ettikleri
hakkında, murâd ettiğini hükmeder. Kulları için beyân etmiş ve farzlarını farz buyurmuş ve haddlerini
hadd eylemiş ve Kendisine itaat edilmesini emretmiş ve isyân edilmesini nehyetmiştir." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 145. sayfa]
673
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َ }ِ َ َ ا8 ﱡTُِ ? )َ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o îmân edenler, Allah'ın
şiârlarını helâl etmeyin]' Hakîki mü'minlere bir hitâbtır. Yani: Allah'ın haddlerini -emirlerden
(herhangi) bir emirde- aşmayın." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Mâide Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
674
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ ا َمTَ > ْ َ ا ْﻟ
َو َ) اﻟ ﱠ/Ve ne harâm ayı]' Yani: Onda kıtâli helâl etmeyin." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 146. sayfa]
675
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ً6ا8َ ْ‚ْ َر*ﱢ ِ ْ َو ِر% ِ sْ^ ً َ$ َن8ُRَ&0ْ َ- َ ا َمTَ َ ا ْﻟqْ3َ0َ ا ْﻟ%3 ّٖ َو َ) ٰا/Ve ne (de)
Rabblerinden bir fazl ve bir rızâ arayarak Beyt-i Harâm'a gelenleri]' Yani: İçine o dâhil olanların
emniyette oldukları Allah'ın Beyt-i Harâmına yönelenlerle kıtâli helâl etmeyin. Aynı şekilde, Allah'ın
fazlını taleb ederek ve O'nun rızâsını arzu ederek oraya yönelenleri oradan uzaklaştırmayın, onlara
engel olmayın ve sıkıntı çıkarmayın." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Mâide Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
160
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Meyte üzerinize harâm edilmiştir ve kan ve hınzır eti ve Allah'tan gayrısı için
kurbân edilmiş ve boğulmuş ve vurulmuş ve yuvarlanmış ve süsülmüş ve -
(ölmeden) kestiğiniz müstesnâ- yırtıcı (hayvan) yemiş ve sunak üzerine kesilmiş
ve fal oklarıyla kısmet aramanız. Bunlar fâsıklıktır. Bugün o küfredenler
Dîninizden yeise düştü. Öyleyse onlardan haşyet duymayın ve Benden haşyet
duyun. Bugün Dîninizi sizin için kemâle erdirdim ve nimetimi üzerinize
tamamladım ve sizin için dîn olarak İslâm'a râzı oldum. 676 Artık kim aşırı
açlıkta zorda kalırsa, günâha yönelmeden (bunlardan yerse), o takdirde
muhakkak ki Allah, Gafûr'dır, Rahîm'dir.(3)
Kendileri için neyin helâl edildiğini sana suâl ederler. De ki: 'Pak olanlar sizin
için helâl edilmiştir ve kendilerine tâlim ettiğiniz -Allah'ın size tâlim
ettiğinden- muallem avcı hayvanlar(ın tuttukları). İmdi üzerinize
tuttuklarından yiyin ve üzerine Allah'ın ismini zikredin. 677 Ve Allah'a takvâ
edin, muhakkak ki Allah, hesâbı serî görendir.(4)
Bugün pak olanlar sizin için helâl edilmiştir. Ve o Kitâb verilenlerin taâmı
sizin için helâldir ve sizin taâmınız onlar için helâldir. Mü'minelerden
muhsanât ve sizden önce o Kitâb verilenlerden muhsanât -iffetler korunarak,
676
Şeyh Şankıtî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Allahu ( $ &') bu âyet-i kerîmede, bizim için Dînimizi
kemâle erdirdiğini ve Dînin ebeden nâkıs kılınamayacağını ve bu Dînin ebeden bir ziyâdeye muhtâc
olmadığını açıkça belirtmiştir. İşte bunun için nebîleri Nebîmiz ( &ً #, / ات ﷲ و ) ile
sonlandırmıştır. Ve yine bu âyet-i kerîmede, bizim için Dîn olarak İslâm'dan râzı olduğunu, İslâm'a
ebeden öfkelenmeyeceğini beyân etmiş ve bu nedenle de İslâm dışında bir dîni kimseden kabûl
etmeyeceğini tasrîh etmiştir. Şöyle buyurur: '[ َ% ِ َ ِةAِ )ا ٰ ْ #$ِ 8َ ُ َو ُھLْ ِ َ َ0@ْ ُ- ْ%َ َ$ ً - ِم ٖدsَْ .)اِ ْ َ 3ْ ]َ Šَِ &0ْ َ- ْ% َ َو
ِ ,َ ا ْﻟ/Ve kim İslâm'dan gayrı bir dîn arzularsa, artık ondan asla kabûl edilmez. Ve o,
َ%- ٖ .
Âhiret'te hüsrâna uğrayanlardandır.]' [Âl-i İmrân Sûresi, 85. âyet] '[ ِﷲ ّ ٰ َDْ ِ َ%-Dّ ٖ ِانﱠ اﻟ
ِْ
ُمsَْ .)ا/Muhakkak ki Dîn, Allah'ın indinde İslâm'dır.]' [Âl-i İmrân Sûresi, 19. âyet] Dînin ikmâlinde
ve tüm hükümlerinin beyânında, iki cihânın bütün nîmetleri mevcûdtur. Ve bundan dolayı: '[ ُq ْ َ ?ْ ََوا
#&ٖ َ ْ ِ6 ْ ُ 3ْ َ َ /Üzerinize nîmetimi tamamladım]' buyurmuştur." [Muhammed el-Emîn eş-Şankıtî, el-
İslâmu Dînun Kâmil, 3.-4. sayfalar]
677
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ%30ٖ ح ُ َ ﱢ ِ رِ ا8َ k
َ ْ
ﻟ ا َ% ِ ْ ُ & ْ ﱠ َ َ و
َ /Ve kendilerine tâlim ettiğiniz muallem avcı hayvanlar(ın
tuttukları)]' Onlar, tâlim edilmiş köpekler ve avcılığı ilmeden şahinler/doğanlardır." Devamla dedi ki:
"'[ ْ ُ 3ْ َ َ َ% ْ " َ ْ َ ا ِ ﱠ ا8ُ ُ َ$/İmdi üzerinize tuttuklarından yiyin]' Onların katlettiklerinden yiyin. Öyle ki
şayet katleder ve yerlerse, artık (onu) yemeyin. '[ِL3ْ َ َ ِﷲ ّٰ َ .
ْ ُ وا ا7ُ اذْ َو/Ve üzerine Allah'ın ismini
zikredin]' Avcı hayvanlarını gönderdiğinde, o zaman de ki: '[*" ﷲ/Bismİllah]' Ve eğer (demeyi)
unutursan, artık bir sıkıntı yoktur." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 41. sayfa (27f.)]
161
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%3Tٖ $ِ " َ ُ َ 3ْ ]َ َ%3 ٖ Qِ ْT ُ /İffetler korunarak, zinâ
678
yapmadan]' Yani: Nikâhlayarak, zinâkârlıktan gayrı. '[َا ٍنDAَْ ى ا5ٖ , َو َ) ُ & ِﱠ/Ve gizli dost ittihaz etmeden]'
Yani: Gizlice erkek dost ve kadın dost (ittihaz etmeden/edinmeden)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 10. sayfa]
679
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِْ ِ َ تH ُ َْ اﻟ% ِ ُ َ تQ َ ْT ُ َوا ْﻟ/Mü'minelerden muhsanât]' Ey
mü'minler, mü'minelerden muhsanât -ve bunlar onlardan hür olanlardır- nikâhlamak size helâl
edilmiştir. '[ ْ ُ ِ 0ْ َ= ْ% ِ ب
َ َ&ِ ْا اﻟ8ُ?َ اُو%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ ُ َ تQ
َ ْT ُ َوا ْﻟ/Mü'minelerden muhsanât ve sizden önce o Kitâb
verilenlerden muhsanât]' Yani: Ve o kitâb verilenlerden hür olan (kadın)lar. Ve onlar sizden önceki
Tevrât ve İncîl'dekileri dîn edinmiş yahûdi ve nasârâdır. '[ ﱠ%ُ َرھ8 ُ ُ ﱠ ا%ُھ8 ُ ُ&3ْ َ?اِ َذا ٰا/Ücretlerini kendilerine
verdiğinizde]' Yani: Nikâhlamış olduğunuz, sizden olan muhsanâta ve onlardan olan muhsanâta
ücretlerini verdiğiniz zaman. '[ ّ%ُ َرھ8 ُ ُا/Ücretlerini]' Ve bu mehirdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 9. cilt, 581. sayfa]
680
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın: '[%ِ 3ْ َ0ْ َ ا ْﻟ#َ َواَرْ ُ َ ُ ْ ِاﻟ/Ve ayaklarınızı
iki topuğa kadar]' (âyetini) nasb ederek (yani '[ ْ ُ َ ُ ْاَر/Erculekum]' şeklinde) kıraat ettiğini ve şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "O, yıkamaya râcidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 57. sayfa]
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "(Bu âyetin) iki meşhur kıraatı vardır:
Nasb/fetha [yani 'erculekum' şeklinde] ve hafd/kesre [yani 'erculikum' şeklinde] Bu kelime,
'erculekum' şeklinde nasb/fetha üzere okunduğu zaman, 'yüz' ve 'ellere' atfedilmiş olmaktadır. Bu
durumda âyetin anlamı: 'Yüzlerinizi, ellerinizi ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın ve
başlarınıza meshedin.' şeklindedir. Bu kelime, 'erculikum' şeklinde hafd/kesre üzere okunduğu
zaman da, âyetin anlamı bazılarının sandığı gibi 'ayaklarınıza meshedin' şeklinde olmamaktadır.
Selef'ten bu âyeti okuyan kimseler, buradaki emrin yıkamaya râci olduğunu söylemişlerdir. Kuşkusuz
ki Sünnet, Kur'ân'ın tefsîridir. Sünnet, Kur'ân'a delâlet eder ve Kur'ân'ı tâbir eder. Sünnet, ayakların
yıkanması cihetinde gelmiştir. Sâbit Sünnet, Allah Kitâb'ına muhâlefet etmez; bilakis ona muvafık
olur ve onu tasdîk eder. Lâkin Sünnet, Kur'ân'ı fehmetme husûsunda yeterli olmayanlar için âyetleri
tefsîr ve beyân eder. Kuşkusuz ki Kur'ân'da, pek çok insânın fark edemediği ince ayrıntılar vardır.
Ayrıca Kur'ân'da, mücmel olarak zikredilen, Sünnet tarafından tefsîr ve beyân edilen yerler vardır.
Eğer ayaklar çıplak ise, yıkanması vâcibtir. Ama eğer ayaklar mest içerisinde ise, onun hükmü,
Sünnet'in beyân ettiği şekildedir." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye,
el-Fetâva'l-Kübrâ, 2. cilt, 273. sayfa (tarafımızdan kısaltılmıştır)]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رise (müfessir) Ebu Bekr İbnu'l-Arabî'nin ( ﷲ#. )رşöyle dediğini nakleder:
"Ümmet, ayakların yıkanmasının vâcib olduğu noktasında ittifâk etmiştir." Devamla İmâm Şevkânî
( ﷲ#. )رder ki: "Sünnet-i mutahharada, Nebî ( و ﷲ )'in fiilinden ve kavlinden vârid olan
sahîh hadîslere göre, (çıplak) ayakların ancak yıkanacağı hükmü sâbit olmuştur. Nebî ( ﷲ
')وin şöyle buyurduğu sabittir: 'Ateşten dolayı vay o topukların hâline!' [Sahîh bir hadîstir.
Buhârî, İlim (60, 96), Abdest (163); Müslim, Taharet (241/26, 27); Nesai, 1/78), İbni Mâce, Taharet
(455); Ahmed, 2/193, 205, 211; Dârimi, 1/179; Mâlik, Taharet (5) Mâlik] İşte bu hadîs, ayakları
yıkamanın vâcib olduğunu, onları meshetmenin ise geçersiz olduğunu ifâde etmektedir. Şayet 'mesh'
geçerli olsa idi, Nebî ( و ﷲ ): 'Ateşten dolayı vay o topukların hâline!' buyurmazdı.
Müslim'in Sahîh'inde ve diğer eserlerde sâbit olduğuna göre adamın biri abdest almış ama ayağını
tırnak bölgesine kadar yıkamadan bırakmıştır. Bunun üzerine Nebî ( و ﷲ ) o adama: 'Dön
162
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
eğer marazlı veya sefer üzerinde veya sizden biri abdest bozmaktan gelir veya
kadınlara siz dokunur da su bulamaz iseniz, o zaman temiz bir toprağa
teyemmüm edin de ondan vecihleriniz ve ellerinize meshedin. Allah, üzerinize
güçlük kılmayı murâd etmez. Ve lâkin sizi tâhir etmeyi ve üzerinize nîmetini
tamamlamayı murâd eder, umulur ki siz şükredersiniz.(6)
Ey o îmân edenler, Allah için kavvamlar, 683 ölçü ile şâhidler olun. Ve bir
kavme öfke, sizi âdil davranmama üzere sürüklemesin. Âdil olun. O, takvâya
daha yakındır. Ve Allah'a takvâ edin. Muhakkak ki Allah, amel ettiklerinize
Habîr'dir.(8)
Allah, o îmân edenlere ve sâlih ameller işleyenlere vaad etmiştir, onlar için bir
mağfiret ve azîm bir ecir vardır.(9)
ve abdestini güzelce al!' [Müslim, Taharet (31/243] buyurmuştur. Çoraplar üzerine mesh husûsu ise,
mütevâtir hadîslerle sabittir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 2.
Cilt, 26.-27. sayfalar (tarafımızdan kısaltılmıştır)]
681
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ط ﱠ ُ وا َ ﱠ$/O takdirde tahâretlenin.]' Yani: O
takdirde gusledin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 18. sayfa]
682
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[Lٖ ِ* ْ ُ َ@َYى َوا5ٖ ُ اﻟﱠLَ= َM3 ٖ َو/Ve o kendisiyle sizi bağladığı misâkını]' O kendisiyle Âdem oğullarını
Âdem'in sırtında bağladığı (misâkını)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 10. cilt, 93. sayfa]
683
Şeyh el-Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3 ٖ ا8=َ ﱠ/Kavvamlar]' Yani: (Yaptıklarınızı,) Allah (+, و- ) için
adâletle yapın. Bu husûsta kimseden korkmayın ve kimseyi kayırmayın." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Mâide Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 145. sayfa]
684
86. âyet ile aynıdır
685
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile Ebî Âliye ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[َ -ٖٔ َ ا. َ َM3 ٖ ُﷲ
ْ ِا# ٖ َ* ق ّ ٰ َ5Aََ اDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki Allah, İsrâîl oğullarından misâk almıştır]' Allah,
163
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
namazı siz ikâme eder ve zekâtı siz verir ve resûllerime siz îmân eder ve onları
desteklerseniz ve güzel bir ödünç Allah'a ödünç verirseniz, elbette
kötülüklerinizi sizden keffâretlerim. Ve elbette altından nehirler cereyân eden
Cennetlere sizi dâhil ederim. Fakat bunun ardından sizden kim küfrederse,
artık düz yoldan dalâlete düşmüştür.'(12)
Allah, onunla rızâsına tâbi olanları selâmet yollarına690 hidâyet eder691 ve izni
ile karanlıklardan Nûr'a onları ihrâc eder ve Sırât-ı Mustakîm'e onları
hidâyet eder.(16)692
Kendisine ihlâslı olacakları ve O'ndan gayrına ibâdet etmeyecekleri konusunda mîsâklarını almıştır."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 166. sayfa]
686
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ً َ3. ِ َ= ْ ُ َ*8ُ ُ = َ ْ َ َ َو/Ve kalblerini kasvetli
kıldık]' Yani: (Kalblerini) kuru, yumuşak olmayan (kıldık). '[Lٖ ِ ‚ا ِ 8َ َ ْ%َ َ ِ َ نَ ا ْﻟ8ُ$ ﱢTَ ُ-/Kelimeleri
mevzilerinden tahrîf ederler.]' Kelimeleri tahrîf etmeleri: Resûl'un özelliklerini tebdîl
etmeleridir/değiştirmeleridir. '[Lٖ *ِ ُ وا7ًّ ِ ﱠ ذُ ﱢr2َ ا8" ُ َ6 َو/Ve kendilerine zikredilenden bir payı
unuttular.]' Yani: Ve kendilerine zikredilenden bir nasîbi unuttular. '[ ًr ّ 2/Pay]'
َ Nasîbtir." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 21.-22.
sayfalar]
687
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َ اَ ْھ-
َ ُﻟ8.ُ ْ َر7ُ َ َءDْ َ= ِا ْﻟ ِ&َ ب/Ey Kitâb ehli, Resûlumuz size gelmiştir.]' O, Muhammed ( و ﷲ )'dir."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 168. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ب ِ َ&ِ َْ اﻟ% ِ َن8ُF,ُْ ? ْ ُ&ْ 7ُ ً ا ِ ﱠ3Mَٖ 7 ْ ُ َ ُ ﻟ%ﱢ3َ0ُ-/Kitâb'tan sizin
688
gizlemiş olduğunuzun çoğunu sizin için beyân eder]' Yani: Ondan tahrîf ettiklerini ve onda
gizledikleri hakkı (beyân eder). '[ ٍ 3Mَٖ 7 ْ%َ ا8ُFْ َ- َو/Ve çoğundan afveder]' Üzerlerine harâm edilmiş
olanın (çoğundan afveder). Yani: Onları kendileri için helâl eder." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 17. sayfa]
689
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌر8ُ6/Nûr]' Denildi ki: 'O, İslâm'dır.' '[ ٌ&َ ب7ِ َو
ٌ%30ٖ ُ /Ve mübîn bir Kitâb]' O, Kur'ân'dır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 23. sayfa]
164
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey Kitâb ehli, Resûlumuz size gelmiştir.694 Resûllerin fetreti üzerine sizin için
beyân eder:695 'Bir tebşîr edici bize gelmedi ve ne (de) bir inzâr edici.' dersiniz
diye. İşte bir tebşîr edici ve bir inzâr edici size gelmiştir. Ve Allah, her şey
üzerine Kadîr'dir.(19)
690
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ِمsُ َ اﻟ" َﱠ0. ُ /Selâmet yolları]' Yani: Kendisiyle (selâmetin)
hâsıl olduğu yollar. Her şeyden selâmette olmak, ateşten selâmette, dalâletten selâmette olmak,
şübhelerden selâmette olmak. Yani: '[ ِمsاﻟ" َﱠ/Selâm]' kelimesinin ihtimâl dâhilindeki tüm mânâlarını
kapsamaktadır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Mâide Sûresi Tefsîri, 1. cilt, 209. sayfa]
691
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ ﷲ ّ ٰ Lِ *ِ ىDْٖ َ-/Allah, onunla hidâyet eder]' Yani:
Kitâb ile (hidâyet eder). '[ُLَ6ا8َ ْ‚ ِر/Rızâsı]' Allahu ( $ &')'yı râzı eden şeylerdir." [Ebu'l-Ferec
AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 368. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki "'[ ِر8 اﻟ ﱡ#َت ِاﻟ ِ َ ُ rَ اﻟ ﱡ% ِ ْ ُ ُ ِ ,ْ ُ- َو/Ve karanlıklardan Nûr'a onları ihrâc
692
eder]' Yani: Küfrün karanlıklarından îmânın nûruna (ihrâc eder). '[Lٖ 6ِ ِ* ِ ْذ/İzni ile]' Tevfîki ve hidâyeti
ile. '[ ٍ 3@َٖ &" ْ ُ اط
ٍ َ1ِ # ِ ْ اِ ٰﻟ-Dْٖ َ- َو/Ve Sırât-ı Mustakîm'e onları hidâyet eder]' Ve bu, İslâmdır." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 33. sayfa]
693
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ ﱠ ُؤه02َِ ﷲِ َوا ّ ٰ ُ اَ ْ* َ ُء% ْTَ6 ٰرىQ ِ َ َو=َ ﻟ/Ve
َ دُ َواﻟ ﱠ8ُ َ3 ا ْﻟq
yahûdiler ve nasârâ dediler ki: 'Biz, Allah'ın oğulları ve sevgilileri(yiz).']' Yani: Allah, sevgi ve
şefkatte bizim için baba gibidir ve biz yakınlık ve konum itibarı ile oğullar gibiyiz. '[ ْ ُ ُ *5ُ َ ﱢ- َ ِ َ$
ْ ُ *ِ 8ُ65ُ *ِ /De ki: 'O hâlde neden günâhlarınızdan dolayı size azâb ediyor?']' Yani: Baba, oğluna azâb
etmez ve sevgili sevdiğine azâb etmez. Yani: Madem ki O'nun babanız ve sevgiliniz olduğunu
sanıyorsunuz, o hâlde Allah neden günâhlarınızdan dolayı size azâb ediyor?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 24. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ُﻟ8. ُ ْ َر7ُ َ َءDْ َ = َِ اَ ْھ َ ا ْﻟ ِ&َ ب-/Ey Kitâb ehli, Resûlumuz size
694
gelmiştir.]' Resûlumuz Muhammed ( و ﷲ ) size gelmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 156. sayfa]
695
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ َ ُ ﻟ%ﱢ3َ0ُ-/Sizin için beyân eder]' Hidâyetin alâmetlerini
ve Dînin kurallarını (sizin için beyân eder). '[ ِ . ُ َ اﻟ ﱡ% ِ َ ْ& َ ٍة$ # ٰ َ /Resûllerin fetreti üzerine]' Yani:
Resûllerin gönderilmediği bir dönem (üzerine)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 34. sayfa]
165
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ey kavmim, Allah'ın sizin için o yazdığı mukaddes arza696 dâhil olun ve
arkalarınız üzere dönmeyin, sonra hüsrâna uğrayanlara çevrilirsiniz.'(21)
Dediler ki: 'Ey Mûsâ, muhakkak ki orada cebbârlar kavmi var. Ve muhakkak
ki biz -onlar oradan hurûc edene kadar- asla ona dâhil olmayız. Ama onlar
oradan hurûc ederlerse, o zaman muhakkak ki biz dâhil oluruz.'(22)
Dediler ki: 'Ey Mûsâ, muhakkak ki biz -orada onlar devâm ettikçe- asla ona
dâhil olmayız ebeden. Şu hâlde sen git ve Rabbin, böylece kıtâl edin.
Muhakkak ki biz burada oturucular(ız).'(24)697
(Allah) buyurdu ki: 'Öyleyse muhakkak ki orası, üzerlerine kırk sene harâm
edilmiştir. Arzda şaşkın şaşkın dolaşırlar. O bakımdan fâsıklar kavmi üzerine
tasalanma.'(26)
Ve Âdem'in iki oğlunun haberini hakk ile üzerlerine tilâvet et. Hani ikisi
birer kurbân sunmuştu da ikisinin birinden kabûl edilmiş ve diğerinden kabûl
edilmemişti. Dedi ki: 'Elbette seni katledeceğim.' (Diğeri) dedi ki: 'Allah,
ancak muttakîlerden kabûl eder.'(27)
696
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[َ .
َ Dَرْض ا ْﻟ ُ @َ ﱠ ْ
َ )ا/Mukaddes arz]' Tûr ve çevresi" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 167. sayfa]
697
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, AbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Mikdâd ( ﷲ )ر, Bedir Günü demiştir ki: 'Ey Allah'ın Resûlu, muhakkak ki biz, İsrâîl
oğullarının Mûsâ (م/ $ا )'a dedikleri gibi: '[sَ ?ِ َ @َ$ bَ *َ َو َر ﱡq6ْ ََ ْذھَ_ْ ا$/Şu hâlde sen git ve Rabbin,
böylece kıtâl edin.]' sana demeyeceğiz. Ve lâkin: 'Buyur ve seninleyiz.' (deriz.)' Bunun üzerine Allah
Resûlu ( و ﷲ ) sevinmiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-
Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4609.)]
166
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Eğer beni katletmek için bana elini uzatırsan, seni katletmek için ben elimi
sana uzatmam. Muhakkak ki ben, âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım.'(28)
Bunun üzerine Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl örteceğini ona göstermek için
arzda eşelenen bir karga ba's etti. Dedi ki: 'Veyl olsun bana! Şu karga misli
olup da kardeşimin ölüsünü örtmekten âciz miyim?' Böylece nedâmet
duyanlardan oldu.(31)
Bundan dolayı İsrâil oğullarının üzerine yazdık ki, kim bir nefsi bir nefse veya
arzda bir fesâd(a) karşılık olmaksızın katlederse, o takdirde sanki cemîân
insânları katletmiştir. Ve kim onu ihyâ ederse, o takdirde sanki cemîân
insânları ihyâ etmiştir. Ve andolsun ki, resûllerimiz beyyineler ile onlara
gelmiştir. Sonra kuşkusuz onlardan çoğu bunun ardından arzda, elbette
müsriflerdir.(32)
698
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Saîd bin Cubeyr ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ض ِ ْْا)َر َ% ِ ا8ْ َFْ ُ- ا َْو/Veya arzdan nefyedilmektir]' İslâm arzından küfür arzına
(nefyedilmektir/sürülmektir)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10.
cilt, 270. sayfa]
699
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın bu âyet hakkında şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "Bu, şirk ehli içindir. Şirkleri içinde bir şey fiil ederlerse, eğer tevbe eder ve
müslüman olurlarsa, o takdirde muhakkak ki Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 278. sayfa]
700
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا8Rُ َ&*ْ َوا
َ َ 3.ٖ 8َ ا ْﻟLِ 3ْ َ ِاﻟ/Ve O'na vesîle arayın]' Yani: O'na itaat ederek ve O'nun râzı olacağı amelleri işleyerek
167
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ateşten onlar hurûc etmeyi murâd ederler ve onlar oradan hurûc ediciler
değildir. Ve onlar için sürekli bir azâb vardır.(37)
O'na yaklaşın." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 291. cilt, 10. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[َ َ 3.ٖ 8َ ا ْﻟLِ 3ْ َا ِاﻟ8Rُ َ&*ْ َوا/Ve O'na vesîle arayın]' O ( $ &'') )( ! وnun
râzı olacağı amelleri işleyerek, O'na yakınlık taleb edin." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 290. sayfa]
Şeyh Şankıtî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ َ 3.ٖ 8َ ِ ا ْﻟL3ْ َا اِﻟ8Rُ َ&*ْ َوا/Ve O'na vesîle arayın]' Bil ki âlimlerin
cumhûru, burada: '[ 3.8اﻟ/Vesîle]' kelimesi ile murâd olunan mânânın, Muhammed ( ﷲ
')وin getirdiğine muvâfık olarak, bu husûsta Allahu ( $ &')'a ihlâs ile, emirlerini yerine getirmek ve
nehiylerinden sakınmak sûretiyle Allahu ( $ &')'a yakınlaşmak olduğu üzerelerdir. Çünkü yalnızca bu,
Allahu ( $ &')'nın rızâsına, O'nun katındaki dünyâ ve Âhiret hayrına nâil olmaya götüren yoldur."
[Muhammed Emîn Şankıtî, Edvâu'l-Beyân, 4. cilt, 483. sayfa]
Görüldüğü gibi: '[ 3.8اﻟ/Vesîle]' kelimesini Selef ve onları tâkib edenler: 'Sâlih amel' olarak
açıklamışlardır. Günümüzde bid'atçı sufi târikatçıların/tasavvufçuların: '[ 3.8اﻟ/Vesîle]' kelimesini,
kendi şeyhlerinin evliyâ -yani Allah dostu- olduğu yalanını ortaya atarak, ona bağlanıp mürîd olmak,
uzak doğu dînlerinden aldıkları kendi kendine hipnoz olan râbıtayı uygulamak, Sünnet'te vârid
olmayan zikir dedikleri batıl âyinleri -yine açık bir şekilde Sünnet'e muhâlif olarak- kadınımsı
başörtülerin altında gizli veya grup halinde bağıra-çağıra yapmak, şiş batırmak, hind yogileri gibi
dönmek vs. vs. şeklinde açıklamaları seni hakktan saptırmasın! Bu gürûh, ümmetin hayrını
istememekte, insânları kendine köleleştirip alın terlerini sömürmektedir. Buna ilâveten âyetin
devâmındaki: '[Lٖ ِ 30ٖ .
َ #$ٖ ُواD َو َ ِھ/Ve O'nun yolunda cihâd edin]' kısmını târikatçı/tasavvufçu sufîler
geçmişte ve günümüzde hep görmezden gelmiş, Allah yolunda cihâdta hiç bir adım atmamışlardır.
Meselâ sufîlerin piri Gazâlî, yaşadığı çağda haçlılar Kudüs'e baskın düzenlediğinde, tenhâ köşelerde
âyinler peşine düşmüş ve bunun ismine de 'ilâhî aşk' demiş, bu işgâle karşı bırakın kılıç kuşanmayı,
kitâblarında bu konu hakkında bir harf bile sarf etmemiştir. Buna mukâbil Selef ve Ehli Sünnet'in
bayraktarlarından, İbn Kayyim el-Cevziyye ve İbn Kesîr ( ﷲ#.')رın hocası Şeyhulİslâm İbn
Teymiyye ( ﷲ#.)ر, bizzât Moğol keferesine karşı kılıç kuşanarak bilfiil cihâd etmiş ve Allah ( -
+,)و, müslümanları zafere ulaştırmıştır. Bid'atçı sufiler ile Ehli Hakk'ın farkı buradadır. [Konu
hakkında daha teferruat için yayınlarımızdan: 'Tasavvufçulardan Gazâlî Ve Selefilerden İbn Teymiyye
Arasındaki Fark' isimli derlememize bakabilinir. Hazırlayan]
701
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[)ً َ 6َ /Nekâlen]' Yani: Bir ukûbet
olarak." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 27.
sayfa]
168
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İlmetmez misin ki, Allah, semâlar ve arzın mülkü O'nundur. Dilediği kimseye
azâb eder ve dilediği kimse için mağfiret eder. Ve Allah, her şey üzerine
Kadîr'dir.(40)
Muhakkak ki Biz, Tevrât'ı inzâl ettik, onda hidâyet ve nûr vardır. Onunla o
teslîm olmuş nebîler o yahûdilere hüküm vermiştir ve Allah'ın Kitâb'ından
muhâfaza etmekle görevlendirilmelerinden705 dolayı rabbanîler ve ahbâr (da).
702
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[َ ِ َ نَ ا ْﻟ8ُ$ ﱢTَ ُ-/Kelimeleri tahrîf ederler]' Yani: Allah'ın Tevrât'taki hudûdlarını tahrîf
ederler." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-
Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 78. sayfa (19.)]
Yine İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[Lٖ ِ ‚اِ 8َ َ Dِ ْ َ* ْ% ِ َ ِ َ ْنَ اﻟ8ُ$ ﱢTَ ُ-/Kelimeleri -mevzîlerinin ardından- tahrîf ederler.]' Yani: Recmi tahrîf
ettiler ve onu celde (değnek cezâsı) yaptılar." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 78. sayfa (19. ve 20. rivâyetler)]
703
İbn Ebi Hâtim hasen bir sened ile, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahric etmiştir:
ّ ٰ ُ ِ ِد- ْ% َ َو/Ve Allah kimin fitnesini murâd ederse]' Allah kimin dalâletini murâd ederse.'"
"'[ُ Lَ&َ &ْ $ِ ُﷲ
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 181. sayfa]
704
Bu açıklama Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın
şöyle dediğin tahrîc etmiştir: "'[ِq ْTاﻟ"ﱡ/Suht]' Rüşvet." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 320. sayfa]
705
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِﷲ ّٰ ب ُ Fِ ْTُ&.
ِ َ&7ِ ْ% ِ ا8r ْ ِ* َ ا/Muhâfaza etmekle
görevlendirilmelerinden dolayı]' Yani: Allah'ın Kitâbı'nı, değişme ve değiştirmeye karşı muhâfaza
etmek ve onun hükümleri ile hükmetmek görevini üstlenmeleri sebebi ile. '[ا8r ُ Fِ ْTُ&.
ْ ا/Muhâfaza
169
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
etmekle görevlendirilmek]' fiilinde geçen zamir, nebîlerin, rabbânilerin ve ahbârın hepsine râcidir.
'[ا8r ُ Fِ ْTُ&.ْ ا/Muhâfaza etmekle görevlendirilmek]' fiili Allah'tan gelmektedir. Yani: Allah kendilerini
onu korumakla mükellef tutmuştur." [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 6. cüz, 1995. sayfa]
706
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ُ ﷲ ّ ٰ َلWَ 6ْ َْ ُ ْ *ِ َ اTَ- ْ َْ ﻟ% َ َو/Ve kim Allah'ın inzâl ettiği ile hükmetmezse]' Kim Allah'ın
indirdiği ile hükmetmeyi inkâr ederse, bu durumda küfretmiştir. Ve kim onu (Allah'ın indirdiğini)
ikrâr eder ve onunla hükmetmezse, bu durumda o fâsık bir zâlimdir. Kim Allah'ın haddlerinden bir
şeyi inkâr ederse, bu durumda küfretmiştir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 103. sayfa (98.)]
İmâm Taberî ( ﷲ#.)ر, Tâvûs ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: 'İbni Abbâs ( # ﷲ ')رya: '[ َ ُون$ِ َ ُھ ُ ا ْﻟbَ ِcُوﻟ ّ ٰ َلWَ 6ْ َْ ُ ْ ِ* َ اTَ- ْ َ ْ ﻟ% َ َو/Ve kim
ٰ َ$ ُﷲ
Allah'ın inzâl ettiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar, onlardır kâfirler.]' kavli hakkında suâl
edildi. Dedi ki: 'O, bununla kâfir olur.'" Tâvûs ( ﷲ#. )رdedi ki: "Ve (lâkin) Allah'a ve melekleri(ne)
ve kitâbları(na) ve resûlleri(ne) küfreden gibi değildir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 355.-356. sayfalar]
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbni Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Bu, onların o
kendisine gittikleri küfür değildir. Bu küfür, milletten çıkaran küfür değildir. '[ ُﷲ ّ ٰ َلWَ 6ْ َْ ُ ْ ِ* َ اTَ- ْ َ ْ ﻟ% َ َو
ْ ٰ َ
َ ُون$ِ َ ُھ ُ اﻟbَ ِc ُوﻟ$/Ve kim Allah'ın inzâl ettiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar, onlardır
kâfirler.]' (Bu,) küfrün altında bir küfürdür." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-
Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn, 3. cilt, 241. sayfa (3256.); Hâkim demiştir ki: 'Hadîsin isnâdı
sahîhtir ve (Buhârî ve Muslim) bunu tahrîc etmemiştir.' ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Tâvus ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َْ ﻟ% َ َو
َ ُون$ِ َ ْ ُھ ُ اﻟbَ ِcُوﻟ ٰ َ$ ُﷲ ّ ٰ َلWَ 6ْ َْ ُ ْ ِ* َ اTَ-/Ve kim Allah'ın inzâl ettiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar,
onlardır kâfirler.]' (Bu) küfür, milletten çıkaran küfür değildir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 355. sayfa] [Milletten kasıd İslâm milletidir. Hazırlayan]
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Suddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َ ْ ﻟ% َ َو
ُﷲ ّ ٰ َلWَ 6ْ َْ ُ ْ *ِ َ اTَ-/Ve kim Allah'ın inzâl ettiği ile hükmetmezse]' Ve kim inzâl edilen ile hükmetmez ve
onu kasten terk eder ve haksızlık ederse, bu durumda o kâfirlerdendir." [Ebu Muhammed ibn Ebi
Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 103. cilt, 98.
sayfa (99.)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Âtâ ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Küfrün
altında bir küfür ve fâsıklığın altında bir fâsıklık ve zulmün altında bir zulüm vardır." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 355. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رbu rivâyetlerden bazısını naklettikten sonra demiştir ki: "Allah
( $ &') )( ! و, Ehli Sünnet'i mükemmel bir yola ve dengeli bir görüşe ulaştırmıştır. Dînler arasında
İslâm nasıl ise mezhebler arasında da vasat görüşlü olarak yine Ehli Sünnet'i kılmıştır. İşte buradaki,
küfrün altında bir küfür, nifâkın altında bir nifâk, şirkin altında bir şirk, fâsıklığın altında bir fâsıklık
ve zulmün altında bir zulümdür." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-
Cevziyye, Kitâbu's-Salât ve Hukmu Târikiha, 83. ve 93. sayfalar]
Şeyhulİslam İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "Bir insân ne zaman ki üzerinde harâm
oluşu icmâ edilmiş bir hükmü helâl görürse ya da üzerinde helâl oluşu icmâ edilmiş bir hükmü harâm
görürse veya üzerinde icmâ edilmiş şeriâtı değiştirecek olursa, fâkihlerin ittifâkına göre mürted olan
bir kâfir olur. İşte bu her iki kavilden birisi üzerine şu âyet-i kerime inzâl edilmiştir: '[ َ *ِ ْ ُ ْTَ- ْ َ ْ ﻟ% َ َو
َ ُون$ِ َ ْ ھُ ُ اﻟbَ cِ ُوﻟ ٰ َ$ ُﷲ ّ ٰ َلWَ 6ْ َا/Ve kim Allah'ın inzâl ettiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar, onlardır
kâfirler.]' Yani Allah'ın inzâl ettiklerinin dışındaki hükümleri helâl saymış demektir." [Ebu'l-Abbâs
170
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onda, üzerlerine yazdık ki: 'Nefse nefs ve göze göz ve buruna burun ve
kulağa kulak ve dişe diş ve yaralamalara kısâs vardır.' Fakat kim onu
tasadduk ederse,707 artık o kendisi için bir keffârettir. Ve kim Allah'ın inzâl
ettiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar, onlardır zâlimler.(45)
Ve İncîl ehli Allah'ın onda inzâl ettiği ile hükmetsin. Ve kim Allah'ın inzâl
ettiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar, onlardır fâsıklar.(47)708
Ve Kitâb'ı hakk ile sana inzâl ettik, Kitâb'tan önündekini tasdîk edici olarak
ve üzerine emîn olarak. 709 Bu itibarla aralarında Allah'ın inzâl ettiği ile
hükmet. Ve -hakktan sana gelenden (dönüp)- hevâlarına tâbi olma. Sizden
hepiniz için bir şerîat ve bir minhâc710 kıldık. 711 Ve eğer Allah dileseydi,
elbette tek ümmet sizi kılardı ve lâkin size verdiklerinde sizi ibtilâ etmek için
(tek ümmet yapmadı). Öyleyse hayırlarda müsâbaka edin. Allah'adır cemîân
merciiniz. Artık hakkında ihtilâf etmiş olduğunuzu size bildirir.(48)
Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'ul-Fetâvâ, 3. cilt, 267.-268. sayfalar]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Lٖ ِ* ق َ َ? ْ%َ َ$/Fakat kim onu tasadduk ederse]'
َ D ﱠQ
707
Yani: Kısâstan afvetmek sûreti ile." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 42. sayfa]
708
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Âtâ ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َ ْ ﻟ% َ َو
ّ ٰ َلWَ 6ْ َْ ُ ْ ِ* َ اTَ-/Ve kim Allah'ın inzâl ettiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar,
ٰ َ$ ُﷲ
َ ُون$ِ َ ْ ُھ ُ اﻟbَ ِcُوﻟ
onlardır kâfirler.]' [44. âyet]; '[ َن8ُ ِ ﻟr ُھ ُ اﻟ ﱠbَ ِcُوﻟ ّ ٰ َلWَ 6ْ َْ ُ ْ ِ* َ اTَ- ْ َْ ﻟ% َ َو/Ve kim Allah'ın inzâl ettiği ile
ٰ َ$ ُﷲ
hükmetmezse, o takdirde işte onlar, onlardır zâlimler.]' [45. âyet]; '[ ُ ُ ھbَ cِ ُوﻟ ّ ٰ َلWَ 6ْ َْ ُ ْ ِ* َ اTَ - ْ َ ْ ﻟ% َ َو
ٰ َ$ ُﷲ
َن8ُ@. ِ َFا ْﻟ/Ve kim Allah'ın inzâl ettiği ile hükmetmezse, o takdirde işte onlar, onlardır fâsıklar.]'
[47. âyet] Küfrün altında bir küfür ve fâsıklığın altında bir fâsıklık ve zulmün altında bir zulüm
vardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 355. sayfa]
709
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ِL3ْ َ َ ً ِ 3ْ َ ُ َو/Ve muheyminen aleyh]'
Üzerine emîn olarak." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden
ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 122. sayfa (169.)]
710
"'[ ً َ ْ ِ /Minhâc]' Apaçık yoldur." [İbni Fâris, Mu'cemu Mekâyîsi'l-Lugat, "Nehc" maddesi, 5/361;
İbni Manzur, Lisânu-l Arab, 2/383]
711
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً َ ْ ِ ِﻟ ُ ﱟ َ َ ْ َ ِ ْ ُ ْ ِ ْ َ ً َو/Sizden hepiniz için bir şerîat ve bir
minhâc kıldık.]' Evvelkilerin şerîatlerine bağlanmamak gerektiğine delâlet eder." Devamla ( ﷲ#.)ر
der ki: "'[ - >اﻟ/Şeriât]' Allah ( $ &'') )( ! وnın, kulları için teşrî buıyurduğu hükümlerdir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Maide Sûresi, 48. âyetin
tefsîrinde]
171
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve: 'Aralarında Allah'ın inzâl ettiği ile hükmet ve hevâlarına tâbi olma. Ve
onlardan hazer et ki Allah'ın sana inzâl ettiğinin bazısından seni fitneye
düşürmesinler.' diye (inzâl ettik). Fakat yüz çevirirlerse, artık ilmet ki Allah,
bazı günâhlarından dolayı onları musîbete uğratmayı murâd eder. Ve
muhakkak ki insânlardan çoğu, elbette fâsıklardır.(49)
712
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8Rُ 0ْ َ - ِ ﱠ3ِ ِھkَ ْ َ ا ْﻟTُ َ$َا/Hâlâ câhiliyye hükmünü
mü arıyorlar?]' Yani: Allah'ın hükmüne râzı olmadıkları ve Allah'ın hükmünün hilâfını murâd
ettikleri zaman, bu durumda câhiliyye hükmünü taleb etmişlerdir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 44. sayfa]
713
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ ُ َواﻟﱠLُﻟ8. ّ ٰ ُ ُ 3ﱠ َ َو ِﻟ ﱡ6ِا/Ancak Allah'tır velîniz ve Resûl'u ve o îmân edenler.]'
ُ ﷲ ُ َو َر
Yani: Mukakkak ki onlardan kim müslüman olursa, Allah ve Resûlu ve o îmân edenleri velî edinir. "
[Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe
ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 150.-151. sayfalar (278.)]
172
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve namaza nidâ ettiğinizde, istihzâ ve oyuncak onu ittihaz ederler. Bu, onların
akletmeyenler kavmi olmasındandır.(58)
De ki: 'Ey Kitâb ehli, bizden hoşlanmamanız, ancak Allah'a ve bize inzâl
edilen(e) ve önceden inzâl edilen(e) îmân ettiğimizden ve ekserînizin fâsıklar
olmasından mı?'(59)
Ve size geldiklerinde, derler ki: 'İmân ettik.' Ve küfür ile dâhil olmuşlar ve
onlar onunla hurûc etmişlerdir.716 Ve Allah, onların gizlemekte olduklarını
daha iyi ilmeder.(61)
714
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ0َ ِﻟRﷲِ ُھ ُ ا ْﻟ ّ ٰ ْبW
َ 2ِ َ ِنﱠ$/O takdirde kuşkusuz Allah'ın
hizbi, onlardır gâlibler.]' Yani: Allah'ın ordusu, onlardır gâlibler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 48. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ َن8ُ0 ِﻟRَ ْﷲِ ُھ ُ اﻟ ّ ٰ ْبW َ 2ِ َ ِنﱠ$/O takdirde kuşkusuz Allah'ın
hizbi, onlardır gâlibler.]' Yani: Dînin yardımcıları(, onlardır gâlibler)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlimu't-Tenzîl, 3. cilt, 73. sayfa]
715
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Ebi Leylâ ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َت8]ُ ﱠU اﻟDَ َ0 َ َو/Ve tâğûta ibâdet eden]' Ve tâgûta hizmet eden." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-
Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 5. cilt, 158. sayfa (295.)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ َت8]ُ ﱠU اﻟDَ َ0 َ َو/Ve tâğûta ibâdet eden]' Yani: Onlardan
tâğûta ibâdet eden kılmıştır. Yani: (Onlar) kendilerine güzel gösterdiği şeylerde şeytâna itaat ederler."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 75. sayfa]
716
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Dْ َ=َو
Lٖ *ِ ا8 ُ َ Aَ Dْ َ= ْ ُ ِ َوھFْ ُ ْا ِ* ﻟ8ُ Aََ د/Ve küfür ile dâhil olmuşlar ve onlar onunla hurûc etmişlerdir.]'
Yahûdîlerden (bazı) insânlar, Allah Resûlu ( و ﷲ )'in dâhil oluyor ve ona kendilerinin
mü'min olduklarını ve onun getirdiğinden râzı olduklarını haber veriyorlardı. Halbuki onlar, dalâlet ve
küfürlerine sıkı sıkıya bağlı idiler, ama onun yanına böyle giriyor ve Allah'ın Nebîsi ( ﷲ
')وin indinden (böyle) çıkıyorlardı." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 158. sayfa (296.)]
173
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
717
Bu açıklama İmâm Taberî ( ﷲ#.')رa aitttir, demiştir ki: "'[ َq ْTاﻟ"ﱡ/Suht]' Ve bu, Allah'ın onlar
hakkındaki hükmüne muhâlif hüküm vermek üzere insânlardan aldıkları rüşvettir." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 447. sayfa]
718
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "Allah ( $ &') )( ! و: '[ط&َ ِن َ 8" ُ 0ْ َ َُاهDَ- ْ َ*/Bilakis O'nun iki eli
açıktır]' buyurmakta ve Kendisi için '[N0اﻟ/Bast]' ile vasfedilmiş: '[َُاهDَ-/O'nun iki eli]' isbât
etmektedir. '[i"0اﻟ/Bast]' Geniş bağış/lütuf anlamındadır. Bize vâcib olan: Allah ( $ &'') )( ! وnın,
bağış ve nimetler ile bast olunmuş/yayılmış iki elinin olduğuna îmân etmektir. Fakat bize vâcib olan,
Allah ( $ &'') )( ! وnın bu iki eline keyfiyyet biçen kalbî bir tasavvura kalkışmamak, tekyîf içeren
lisânî bir kelâma yer vermemek ve bu iki eli mahlûkâtın ellerine temsîl etmemektir/benzetmemektir.
Çünkü Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle buyurmaktadır: '[ ُ 3Q اﻟ ﱠ8َ ٌء َو ُھKْ َ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ
ٖ َ0 ا ْﻟOُ 3 ٖ " َ 3َﻟ/O'nun misli gibi bir
şey yoktur. Ve O, Semî'dir, Basîr'dir.]' [Şûrâ Sûresi, 11. âyet] Kim Allah ( $ &'') )( ! وnın bu iki
elini mahlûkatın ellerine temsîl ederse/benzetirse, şübhesiz ki o kimse, Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ Nْ َ 3َﻟ
ُ 3Q اﻟ ﱠ8َ ُ ٌء َوھKَْ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ /O'nun misli gibi bir şey yoktur. Ve O, Semî'dir, Basîr'dir.]' şeklindeki
ٖ َ0ُ ا ْﻟO3 ٖ "
kavlini yalanlanmış ve Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[َ َلM ْ َ)ِ ْاXّ ٰ ِ ا8ُ* ِ ْ^َ? sَ َ$/Artık Allah için meseller darb
etmeyin.]' [Nahl Sûresi, 74. âyet] kavlinde geçen emrine âsi gelmiş olur. Yine birisi çıkıp da Allah
( $ &'') )( ! وnın iki eline keyfiyyet biçer ve derse ki 'Allah'ın iki eli, (herhangi bir şekilde) muayyen
bir keyfiyyet üzeredir', şübhesiz ki o kimse, ilmetmediği bir şeyi Allah (+, و- ) aleyhine söylemiş ve
hakkında bilgisinin olmadığı şeyin ardına düşmüş demektir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Tevhîd ve Şehâdeteynin Mânâsı, 13.-14. sayfalar]
719
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ% ِ ِ= ِ ْ َو8ْ َ$ ْ% ِ ا8ُ 7َ َ)َ ْ ِ ْ َر*ﱢ% ِ ْ ِ 3ْ َ َل اِﻟWِ 6ْ ُ َ َو َ ا3kٖ 6ْ )ا ِ ْ َ َو- ٰر8ا اﻟ& ْﱠ8 ُ َ=َﱠ ُ ْ ا6َ ا8ْ ََوﻟ
ْ ِ ِ ُ ْ اَرqِ ْTَ?/Ve eğer onlar Tevrât ve İncîl ve Rabblerinden kendilerine inzâl edileni ikâme etseler,
elbette fevklerinden ve ayaklarının altından yerlerdi.]' Yani: O ikisinin hükümlerini ve hadlerini
ikâme etseler/uygulasalar ve o ikisinin içindekilerle amel etseler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 78. sayfa]
174
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey Resûl, Rabbinden sana inzâl edileni tebliğ et ve eğer (bunu) fiil etmezsen, o
zaman O'nun risâletini tebliğ etmemişsindir. Ve Allah, insânlardan seni
korur. Muhakkak ki Allah, kâfirler kavmine hidâyet etmez.(67)
De ki: 'Ey Kitâb ehli, Tevrât ve İncîl'i ve Rabbinizden size inzâl edileni ikâme
edinceye kadar bir şey üzere değilsinizdir.' Ve elbette Rabbinden sana inzâl
edilen, onlardan çoğuna tuğyân ve kafirliği ziyâde eder. Bu nedenle kâfirler
kavmi üzerine müteessir olma.(68)
Andolsun ki İsrâîl oğullarından mîsâk aldık ve onlara resûller irsâl ettik. Her
ne zaman bir resûl, nefislerinin hevâsına uymayan ile kendilerine gelse, bir
fırkayı tekzîb etmişler ve bir fırkayı katletmişlerdir.(70)723
Ve bir fitne olmayacağını hesâb ettiler. 724 Bu yüzden âmâ kesildiler ve sağır
kesildiler. Sonra Allah onların tevbelerini kabûl buyurdu, sonra onlardan
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ٌ ةDَ Qَ ِ &@ْ ُ ٌ ِ ْ ُ ْ اُ ﱠ/Onlardan muktesid bir ümmet
720
vardır.]' Yani: Tâbi olan (bir ümmet vardır). Yani: Kitâb ehlinden, Allah Resûlu ( و ﷲ )'e ve
getirdiklerine îmân eden (bir ümmet vardır)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 37. sayfa]
721
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َُنH*ِ Q
اﻟ ﱠ/Sâbiîler]' (Bunlar) yahûdiler ve mecûsîler arasındadır, onların bir dîni yoktur." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn, 5. cilt, 181. sayfa (369.)]
722
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِXّ ٰ *ِ َ% َ ْ ٰا% َ /Kim Allah'a îmân ederse]' Yani:
Kim, Allah'a îmân üzere sebât ederse. Yahûdiler, nasârâ ve sâbiîler hakkındaki husûsa gelince, öyle ki
o, îmânın (-yani şirk koşmadan-) hakîkati üzere hamledilmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 54. sayfa]
723
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ -ٖٔ َ ا. َ َM3 ٖ َ65ْ Aََ اDْ َ@َﻟ/Andolsun ki İsrâîl oğullarından
ْ ِ ا# ٖ َ* ق
mîsâk aldık]' Tevhîd ve nübuvvet hakkında (mîsâk aldık). '[ا8ُ*5َ ﱠ7 ً@- ٖ َ$/Bir fırkayı tekzîb etmişler]'
Îsâ ve Muhammed ( / ) ات ﷲ و. '[ َن8ُ ُ&@ْ َ- ً@- ٖ َ$ َو/Ve bir fırkayı katletmişlerdir]' Yahyâ ve
Zekeriyyâ (م/ $ا )." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 3. cilt, 81. sayfa]
724
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ٌ َ &ْ $ِ َن8ُ َ? )َا ا ﱠ8ُ0"
ِ 2َ َو/Ve bir fitne olmayacağını hesâb ettiler.]' Yani: Bir şirk olmayacağını
hesâb ettiler." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 185. sayfa (381.)]
175
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Meryem oğlu Mesîh, bir resûlden başkası değildir. Ondan önce resûller
geçmiştir. Ve annesi bir sıddîkadır. 726 İkisi (de) taam yerler idi.727 Nazar et,
nasıl âyetlerimizi onlar için beyân ediyoruz. Sonra nazar et, nereye
çeviriliyorlar.(75)
De ki: 'Allah'ın dûnundan, sizin için bir zarara ve ne (de) bir menfaata mâlik
olmayana mı ibâdet ediyorsunuz? Ve Allah, O, Semî'dir, Alîm'dir.'(76)
725
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Dْ َ@َﻟ
ٍ َ M ٰ َY ~ ّ ٰ ا اِنﱠ8َُ = َ ﻟ%-5ٖ َ َ اﻟﱠF7َ /Andolsun ki: 'Muhakkak ki Allah, üçün üçüncüsüdür.' o diyenler
ُ َِ ﻟY َﷲ
küfretmiştir.]' Nasârâ: 'Muhakkak ki Allah, üçün üçüncüsüdür.' derler ve yalan söylerler." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn, 5. cilt, 188. sayfa (389.)]
726
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ٌ َ@-Dّ ٖ 1 ِ ُL َواُ ﱡ/Ve annesi bir sıddîkadır.]' Yani: Çok sadakâtlidir.
Ve denildi ki: '(Meryem'in:) '[ٌ َ@-Dّ ٖ 1/Sıddîka]' ِ nâmı ile isimlendirilmesi, Allah'ın âyetlerini tasdîk
etmesinden dolayıdır.'" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
3. cilt, 83. sayfa]
727
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ﱠ َ َمU ِن اﻟsَُ 7ْ َ - َ6 7َ /İkisi (de) taam yerler idi.]' Bu, Allahu ( $ &')'nın,
Mesîh ve annesi hakkında, ikisinin de Âdem oğullarından sâir beşer gibi, kendilerini besleyecek ve
onunla bedenlerini ayakta tutacak olan yiyecek ve içeceklere ihtiyâc duyduklarını zikretmiş olduğu
bir haberdir. Öyle ki kuşkusuz böyle olan, ilâh olamaz. Çünkü beslenmeye muhtâc olan ayakta
durması başkalarının desteği ile olur. Onun başkalarının desteği ile yoluna devam edebilmesinde ve
onu ikâme ayakta tutan şeylere ihtiyâc duymasında, onun aczine dair apaçık bir delîl vardır. Âciz olan
ise rabb olamaz, ancak bir kul olabilir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 10. cilt, 485. sayfa]
176
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Ey Kitâb ehli, dîninizde hakksız aşırı gitmeyin. Ve önceden dalâlete
düşmüş ve çoğunu dalâlete düşürmüş ve düz yoldan dalâlete düşmüş bir
kavmin hevâlarına tâbi olmayın.'(77)
Ve eğer Allah'a îmân etmiş olsalardı ve Nebî('ye) ve ona inzâl edilen(e), onları
velîler ittihaz etmezlerdi. Ve lâkin onlardan çoğu fâsıklardır.(81)
'Ve bizim için ne var, Allah'a ve hakktan bize gelene îmân etmiyoruz? Ve
Rabbimizin sâlihler kavmi ile beraber (Cennet'e) bizi dâhil etmesini
umuyoruz.'(84)
728 ّ ٰ َi,ِ .
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demiştir: "'[ ْ ِ 3ْ َ َ ُﷲ َ /SehıtAllahu aleyhim]'
Allah, üzerlerine gazab etmiştir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 85. sayfa]
729
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Oَ َ َ 0ْ ُ&7ْ َ$
َ%-Dٖ > ِھ
اﻟ ﱠ/O bakımdan şâhidlerle beraber bizi yaz]' Muhammed ( و ﷲ ) ümmetiyle beraber
(bizi yaz). Ve onun ümmeti, tebliğ ettiğine lehinde şâhidlik etmişler ve resûllerin, onların (da) tebliğ
ettiklerine şâhidlik etmişlerdir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-
Müstedrek ale's-Sahîhayn, 2. cilt, 242. sayfa (3209.); Hâkim eserin isnâdının sahîh olduğunu belirtmiş
ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
177
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler, Allah'ın sizin için helâl ettiği pak olanları harâm etmeyin
ve sınırı aşmayın.731 Muhakkak ki Allah, sınırı aşanlara muhabbet etmez.(87)
730
10. âyet ile aynıdır
731
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ْ ُ َﷲُ ﻟ ّ ٰ ﱠ2ََ َ تِ َ ا0ﱢ3ط َ ا8 ُ ﱢTَُ ? )َ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o îmân edenler, Allah'ın sizin için helâl ettiği
pak olanları harâm etmeyin ve sınırı aşmayın.]' Onlar, Nebî ( و ﷲ )'in ashâbından bir
topluluktur. Demişlerdi ki: 'Zekerlerimizi keseriz ve dünyâ şehvetlerini terk ederiz ve ve râhiblerin fiil
ettiği gibi arzda geziniriz.' Nitekim bu, Nebî ( و ﷲ )'e ulaşmış ve onlara birini gönderip
böyle deyip demediklerini sordurmuştu, o vakit dediler ki: 'Evet.' Bunun üzerine Nebî ( ﷲ
)و: 'Lâkin ben, oruç tutarım ve iftar ederim, namaz kılarım ve uyurum, kadınlarla
nikâhlanırım. Öyle ki kim Sünnetimi alırsa, bu durumda o, bendendir. Ve kim Sünnetimi
almazsa, bu durumda o, benden değildir.' buyurmuştur." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 207.-208. sayfalar
(440.)]
732
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً0ﱢ3ط َ )ً sَ 2َ ُ ﷲ ّ ٰ ُ ُ َ=ا ِ ﱠ َر َز8ُ 7ُ َو/Ve Allah'ın sizi helâl pak olan
rızıklandırdığından yiyin.]' Helâl pâk olması hâlinde (yiyin)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mâide Sûresi, 88. âyetin tefsîrinde]
733
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Muhammed ibn İshâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[َﷲ ّ ٰ ا8ُ@ َوا?ﱠ/Ve Allah'a takvâ edin]' Yani: Ve Allah'a itaat edin." [Ebu Muhammed ibn Ebi
Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 212.
sayfa (452.)]
734
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "('[ ْ ُ 6ِ َ -ْ َ ا#$ٖ 8ِ Rْ اﻟ ﱠ/Yeminlerinizdeki lağv]') Kişinin kelâm
ederken, herhangi bir kasıd olmaksızın: 'Hayır vAllahi, evet vAllahi!' demesidir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Maide Sûresi, 89. âyetin tefsîrinde]
735
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ّ ٰ ُ 7ُ 5ُ Aَا
"'[ َ َ ن-ْ َ)?ُ ُ ْاDْ ْ ِ* َ َ @ﱠ7ُ 5ُ Aِ َاHُ- ْ%ِ ُ ْ َو ٰﻟ6ِ َ -ْ َ ا#$ٖ 8ِ Rْ ﷲُ ِ* ﻟ ﱠ َ
ِ Hُ- )/Allah, yeminlerinizdeki lağv ile sizi muâhaze
etmez. Ve lâkin akdettiğiniz yeminler ile sizi muâhaze eder.]' O sana, ettiğin yeminde olduğu gibi
öyle gelen ama öyle olmayan bir şey husûsunda yemin etmendir. Bu durumda Allah sizi muâhaze
etmez. Onun için keffâret gerekmez. Ve lâkin muâhaze ve keffâret, ilim üzere/bile bile ettiğin yemin
husûsundadır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 10. cilt, 525.-526.
sayfalar]
178
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler, içki ve kumar ve dikili taşlar ve fal okları ancak şeytânın
amelinden bir pisliktir. Bu nedenle ondan ictinâb edin, umulur ki siz felâh
bulursunuz.(90)
Ve Allah'a itaat edin ve Resûl'e itaat edin. Ve hazer edin. Fakat yüz
çevirirseniz, o takdirde ilmedin ki Resûlumuzun üzerine mübîn tebliğ
vardır.(92)
Ey o îmân edenler, avı -ve siz ihrâmlı iken- katletmeyin. Ve sizden kim bilerek
onu katlederse, o takdirde davardan katlettiğinin misli cezâ vardır, buna
sizden iki adâlet sâhibi hükmeder, Kâbe'ye ulaşacak bir kurbân olarak veya
miskînlere taam ederek keffâret veya bunun muâdili oruç vardır. (Bu,) işinin
736
İmâm Ziyâeddîn el-Makdisî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"İçki harâm edildiğinde, dediler ki: 'Ey Allah'ın Resûlu! İçki içer halde ölen ashâbımız (ne olacak)?'
Bunun üzerine Allah (+, و- ) şöyle inzâl buyumuştur: '[ َ 3$ٖ ت ُ َ ٌح ا اﻟ ﱠ8ُ ِ َ ا َو8ُ َ َ ٰا%-5ٖ اﻟﱠ#َ َ Nْ
ِ Tَ ِﻟQ َ 3َﻟ
َ
ا8 ُ ِ ط/O îmân edenler ve sâlih ameller işleyenlerin üzerlerine (harâm edilmeden önce) taam
ettiklerinde bir günâh yoktur]'." [Ebu Abdillah Ziyâeddîn bin AbdilVâhid el-Makdisî, el-Ehâdîsu'l-
Muhtâre, 12. cilt, 45. sayfa (42.)]
737 ّ ٰ ُ ُ ﱠ68َ ُ 0ْ َ3َﻟ/Elbette Allah sizi ibtilâ edecektir]' Elbette Allah
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ ﷲ
sizi sınayacaktır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3.
cilt, 96. sayfa]
179
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
vebâlini tatması içindir. Allah, seleftekini afvetmiştir. 738 Ve kim avdet ederse,
artık Allah ondan intikâm alır. Ve Allah, Azîz'dir, intikâm sâhibidir.(95)
Sizin için deniz avı ve onun taam edilmesi helâl edilmiştir, sizin için metâ
olarak ve yolcular için. Ve ihrâmlı bulunduğunuz sürece kara avı üzerinize
harâm edilmiştir. Ve Allah'a takvâ edin, O ki, Kendisine haşr
edileceksiniz.(96)
Allah, Beytu'l-Harâm Kâbe'yi insânlar için bir kıyâm (yeri) olarak kılmıştır.
Ve Şehru'l-Harâm('ı) ve kurbân(ı) ve boyunlardaki gerdanlıklar(ı da).739 Bu,
Allah'ın semâlardakini ve arzdakini ilmettiğini ve Allah'ın her şeye Âlîm
olduğunu ilmetmeniz içindir.(97)
De ki: 'Pis ve pak müsâvî değildir. Velev ki, pisin çokluğuna teâccüb etsen. 740
Bu itibarla Allah'a takvâ edin ey akıl sâhibleri, umulur ki siz felâh
bulursunuz.'(100)
Sizden önce bir kavim onları suâl etmiş, sonra onlardan dolayı kâfirler
olmuşlardı.(102)
738
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ+َ . َ ﷲُ َ ﱠ ّ ٰ َF َ /Allah, seleftekini afvetmiştir.]' Harâm
edilmeden önce(sini afvetmiştir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 47. sayfa]
739
İmâm Taberî hasen sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُﷲ ّٰ َ َ َ
َD}ِ sَ َ @ی َوا ْﻟ D
ْ ْ
ﻟ او م ا
َ َ َ َ َ َ َT ْ
ﻟ ا ْ >
ﱠ اﻟو س
َ ِ ﱠ ﻟ 3= م ا T
ِ ً َِ َ َ َ ْ ﻟا 3
َqْ 0ْ
ﻟ
َ َ ا َ 0 ْ َ ْ
ﻟ ا/Allah, Beytu'l-Harâm Kâbe'yi insânlar için bir
kıyâm (yeri) olarak kılmıştır. Ve Şehru'l-Harâm('ı) ve kurbân(ı) ve boyunlardaki gerdanlıklar(ı
da).]' Yani: Dînleri için bir kıyâm (yeri) olarak ve haccları için âlametler (olarak kılmıştır)." [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 214. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[_ﱢ ُ 3ﱠU~ َواﻟ3 ُ 0ٖ ,َ ْى اﻟ8ِ َ&" ْ َ- )َ ْ ُ=/De ki: 'Pis ve pak müsâvî
740
180
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ ٍة3Tٖ َ*/Bahîre]' ve '[ٍ َ0}ِ . َ /Sâibe]' ve '[ٍ َ 31 ٖ َو/Vasîle]'
741
ve '[ ٍم2/Hâm]' َ sözcükleri, Arablar nezdinde muhtelîf ıstılâhları hâiz olan isimlerdir. Hülâsası şu ki:
Bunların bazısı, ilâhlarına hâs kıldıkları; bazısı ise yenilmesini, binilmesini, tüylerinden, yünlerinden
ve kıllarından faydalanılmasını harâm kıldıkları hayvanlardır.
('[ َ ٍة3Tٖ َ*/Bahîre]') Onlar kendi aralarında, bir hayvanın ne zaman '[ َ ٍة3Tٖ َ*/Bahîre]' sayılabileceği
husûsunda ihtilâf halindelerdir. Lâkin onlara göre '[ َ ٍة3Tٖ َ*/Bahîre]'nin alâmeti, o hayvanın (dişi
devenin) kulaklarının derin bir biçimde yarılmasıdır." Devamla ( ﷲ#. )رder ki: "Fakat bahîrenin
kulaklarını ne zaman yarmaktaydılar? Onların bu hususta da bir ıstılâhı mevcûd idi: 'İşte hayvan şöyle
şöyle doğurursa, böyle böyle doğurursa.' gibi. Burada mühim olan, bunların muhtelif ıstılâhlar
olmasıdır.
'[ٍ َ0}ِ . َ /Sâibe]' Terk edilmiş, yani salıverilmiş hâlde bırakılan hayvandır (dişi devedir). Bu dişi deve de
ne zaman salıverilip '[ٍ َ0}ِ . َ /Sâibe]' kılınmakta idi? Onların nezdinde, bu hususta da muhtelîf olan bir
ıstılh mevcûd idi. Fakat netîce itibarı ile dişi bir deveyi '[ٍ َ0}ِ . َ /Sâibe]' addetmekte ve onun sütünü,
ona binilmesini ve ondan faydalanılmasını harâm kılmakta idiler.
'[ٍ َ 31 ٖ َو/Vasîle]' Genç dişi develerle ilgili bir kavram idi. Bir deve, ilk olarak dişi bir deve doğurursa,
ardından yine dişi bir deve doğurursa, yani bir dişi deve, peşpeşe iki bâtın doğurursa ve bu
doğumların ikisi de dişi olursa bu durumda: 'Dişi, dişiye vâsıl oldu.' şeklinde addedilmekte ve o,
harâm kılınmakta ya da ilâhlara sunulmakta idi.
'[ ٍم2/Hâm]'
َ Sırtı himâye olunmuş (harâm sayılmış) olup üzerine binilmeyen hayvan -yani deve-
demektir. Bir devenin ne zaman '[ ٍم2/Hâm]' َ olarak kabûl edileceği husûsunda ise ihtilâf etmekte
idiler. Bazıları demiştir ki: 'Neslinden on bâtın doğan devedir.' Bazıları ise bunun hilâfına bir şeyler
söylemişlerdir. Burada önemli olan bunların, en'âm (yani deve, sığır, koyun gibi hayvan) çiftlerinin
vasıfları olması, bu hayvanların ne zaman harâm kılınacak ve ne zaman putlara sunulacak olmasıdır."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Maide Sûresi Tefsîri, 450.-451. sayfalar]
742
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ِل8. ّ ٰ َلWَ 6ْ َ َ ا#ا اِ ٰﻟ8ْ َ َ ﻟَ ُ ْ ?َ َ ﻟ3=ٖ َواِ َذا/Ve
ُ اﻟ ﱠ#َﷲُ َواِﻟ
onlara denildiğinde: 'Allah'ın inzâl ettiğine ve Resûl'e gelin.']' Yani: Kitâb ve Sünnet'e onlar dâvet
edildiğinde. '[ َ6 ٰا*َ َءLِ 3ْ َ َ َ6Dْ َ ُ َ َ َو0"
ْ 2َ ا8ُ=َ ﻟ/Derler ki: 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz bize
yeter.']' Yani: 'Babalarımızın dîni bize kâfidir.' (derler.)" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 73. sayfa]
181
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah'ın, resûlleri cem edip de: 'Ne size cevâb verildi?' buyuracağı gün, 744
derler ki: 'Bizde bir ilim yoktur. Muhakkak ki Sen, Sensin gaybleri en iyi
ilmeden.'(109)745
Hani Allah buyurmuştu ki: 'Ey Meryem oğlu Îsâ, üzerindeki ve vâlidenin
üzerindeki nîmetimi zikret. Hani Rûhu'l-Kudüs ile seni teyid etmiştim. Beşikte
ve yetişkin olarak insânlara kelâm ederdin. Ve hani Kitâb ve Hikmet ve
Tevrât ve İncîl'i sana tâlim etmiştim. Ve çamurdan kuş heyeti gibi (bir şey)
iznim ile halk ederdin de içine nefhederdin, böylece iznim ile kuş olurdu. Ve
doğuştan körü ve abraşı iznim ile iyileştirirdin. Ve hani mevtâyı iznim ile
ihrâc ederdin. 746 Ve hani İsrâîl oğullarını senden savmıştım. Hani, beyyineler
743
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ bَ ٰذ ِﻟ
َ ِ ْ َو# ٰ َ ِ> َ َدة
ا ِ* ﻟ ﱠ8ُ?ْ َ- ْ ا َن#6ْٰ اَد/Bu, şâhidliği vechi üzere (yerine) getirmelerine ednâdır]' Bu,
şâhidliklerinde doğru söylemelerine daha uygundur." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 332. sayfa (879.)]
744
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ ُ &0ْ ِ ُ ُل َ َذا ا8ُ@َ3َ$ َ . ّ ٰ Oُ َ ْkَ- َم8ْ َ-/Allah'ın, resûlleri cem
ُ ﷲ ُ اﻟ ﱡ
edip de: 'Ne size cevâb verildi?' buyuracağı gün]' Bu, Kıyâmet Günü'dür. Yani: Ümmetleriniz ne
size cevâb verdi? Onları tevhîdim ve itaatime dâvet ettiğinizde, kavminiz ne size karşılık verdi?" [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 115. sayfa]
745
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ َا َ) ِ ْ َ ﻟ8ُ=َ ﻟ/Derler ki: 'Bizde bir ilim yoktur.]' Yani:
Senin her şeyi ihâta eden ilmine nisbet ile bizde bir ilim yoktur. Öyle ki biz, bize icâbet edene icâbet
ederiz ve onu biliriz ve lâkin onlardan öyle kimseler var ki biz ancak onların zâhirine muttalî oluruz,
onların bâtınına dâir bizde bir ilim yoktur. Ve Sen, her şeye Alîm, her şeye muttalî. Öyle ki Senin
ilmine nisbet ile ilmimiz, ilimsizlik gibidir. Öyle ki kuşkusuz Sen: '[ِب8ُ3Rُ ْ ُم اﻟsََ ﱠq6ْ َا/Sensin gaybleri en
iyi ilmeden]'." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mâide
Sûresi, 109. âyetin tefsîrinde]
746
Şeyh Şankıtî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[#6ٖ ِ* ِ ْذ#?ٰ 8ْ َ ِ ُج ا ْﻟ,ُْ ? َو ِا ْذ/Ve hani iznim ile mevtâyı ihrâc
ederdin.]' (Bu,) Allah'ın dilemesi ve kudreti ile kabirlerinden onları ihrâc etmesidir/çıkarmasıdır."
[Muhammed Emin Şankitî, Edvâu'l-Beyân, 2. cilt, 211. sayfa]
182
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ile onlara gelmiştin, bunun üzerine onlardan o küfredenler demişti ki: 'Bu,
mübîn bir sihirden başkası değildir.'(110)
Hani havâriler demişti ki: 'Ey Meryem oğlu Îsâ, semâdan bir sofra üzerimize
inzâl buyurmaya Rabbinin gücü yeter mi?' Demişti ki: 'Allah'a takvâ edin,
eğer mü'minler iseniz.'(112)
Meryem oğlu Îsâ demişti ki: 'Allahım, Rabbimiz, üzerimize semâdan bir sofra
inzâl buyur. Evvelimiz ve âhirimiz için bir bayram olsun bize ve Senden bir
âyet. Ve bizi rızıklandır. Ve Sen, rızıklandıranların en hayırlısısın.'(114)
Allah buyurmuştu ki: 'Muhakkak ki Ben, üzerinize onu inzâl ederim. Ama
ardından sizden kim küfrederse, artık muhakkak ki Ben, âlemlerden birine
azâb etmeyeceğim bir azâbla ona azâb ederim.'(115)
Ve hani Allah buyurmuştu ki: 'Ey Meryem oğlu Îsâ, sen mi insânlara:
'Allah'ın dûnundan ben ve annemi iki ilâh ittihaz edin.'749 dedin?' (Îsâ) demişti
ki: 'Subhânsın, 750 hakkım olmayanı söylemem benim için olamaz. Eğer onu
söylemiş olsam, o takdirde onu ilmederdin. Nefsimdekini ilmedersin ve (ben,)
Nefsindekini ilmedemem. Muhakkak ki Sen, Sensin gaybleri en iyi
ilmeden.'(116)751
747
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Sufyân ibn Uyeyne ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[اري8Tاﻟ/Havârî]' Nusret edici/yardımcı." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 358. sayfa (952.)]
748
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َواِ ْذ
#ﻟ8 ُ َ *ِ َو#*ٖ ا8ُ ِ َ اَنْ ٰا%ّ-ٖ ا ِر8َ Tَ ْ اﻟ#َُ اِﻟqْ32َ ا َْو/Ve hani havârîlere: 'Bana ve Resûlume îmân edin.' diye
ٖ .
vahyetmiştim. ] Buyuruyor ki: Onların kalplerine (vahyimi) atmıştım." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 222. sayfa]
749
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[%ِ 3ْ َ ِا ٰﻟ#َ َواُ ﱢ#6و ٖ 5ُ ,ا? ِﱠ/Ben ve annemi iki ilâh ittihaz edin.']' Yani:
(Ben ve annemi iki ilâh) yapın. '[ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ /Allah'ın dûnundan]' Yani: (Allah'ın dûnundan) ibâdet
edilen. '[ِﷲ ّ ٰ ُون
ِ ْ د% ِ /Allah'ın dûnundan]' Yani: Allah (+, و- )'den başka (ibâdet edilen)." [Muhammed
bin Sâlih el-Useymîn, Mâide Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 542. sayfa]
750
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[bَ َ6 Tَْ 0. ُ /Subhânsın]' Seni tenzîh ve ta'zîm ederim."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 122. sayfa]
751
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Rabbimiz, Nefsinin, halk ettiklerinin nefsi gibi
olmasından münezzehtir. O, nefsi olmayan bir yokluk olmaktan da azîzdir. Allah (+, ه0?)ذ, Nebîsi
183
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Eğer onlara azâb edersen, öyle ki kuşkusuz onlar kullarındır. Ve eğer onları
mağfiret edersen, öyle ki kuşkusuz Sen, Sen'sin, Azîz, Hakîm.'(118)
Muhammed ( و ﷲ )'e şöyle buyurmuştur: '[ ْ ُ & ََ_ َر*ﱡ7َ ْ ُ ْ3َ َ ٌمsَ . َ ْ ُ@َ$ َ ?ِ َ- ٰ *ِ َن8ُ ِ ْHُ- َ%-5ٖ َواِ َذا َ َء َك اﻟﱠ
َ َ ْ2 اﻟ ﱠLِ " ِ Fْ َ6 # ٰ َ /Ve âyetlerimize o îmân edenler sana geldiğinde, artık de ki: 'Selâm üzerinize
olsun! Rabbiniz Nefsi üzere rahmeti yazmıştır']' Rabbimiz bize ilmettirmiştir ki O'nun, üzerine
rahmeti yazdığı bir Nefsi vardır." Devamla İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah (ه0? ذ+,), kelîmi
Mûsâ'ya buyurdu ki: '[#.8 ٰ ُ َ- ٍرDَ َ= # ٰ َ َqْc ِ ُ ﱠY*K"ٖ Fْ َ ِﻟbَ ُ&ْ َ U
َ ْ1 َوا/'Sonra bir kader üzerine geldin, ey
Mûsâ! Ve Ben, seni Nefsime seçtim.']' [Tâhâ Sûresi, 40.-41. âyetler] Böylece Allah, Kendisinin,
O'na kelîmi Mûsâ (م/ $ا )'ı seçtiği bir Nefsi olduğunu isbât etmiştir. Ve (/ و+,) şöyle
buyurmuştur: [َ ِد0 ِ ﷲُ َرؤُفٌ ِ* ْﻟ ّ ٰ ُ َوL" ّ ٰ ُ 7ُ ُر5 ﱢTَ ُ- َو/Ve Allah, sizi Nefsinden tahzîr eder. Ve Allah,
َ Fْ َ6 ُ ﷲ
kullarına Rauf'tur.]' [Âl-i İmrân, 30. âyet] Yine Allah, bu âyette (de) Kendisinin bir Nefsi olduğunu
isbât etmiştir. RûhUllah Meryem oğlu Îsâ, Rabbine hitâb ederek şöyle demiştir: '[ ُ َ ْ َ َو َ) ا#"ٖ Fْ َ6 #$ٖ َ ُ َ ْ َ?
ِب8ُ3Rُ ُم ا ْﻟsَﱠ ِ Fْ َ6 #$ٖ َ /'Nefsimdekini ilmedersin ve (ben,) Nefsindekini ilmedemem.
َq6ْ َ اbَ ﱠ6ِ اbَ "
Muhakkak ki Sen, Sensin gaybleri en iyi ilmeden.']' [Mâide Sûresi, 116. âyet] Böylelikle RûhUllah
Meryem oğlu Îsâ (da), mâbûdunun bir Nefsi olduğunu bildirmiştir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk
ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 11.-12. sayfalar]
752
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[_3
َ =اﻟ ٖﱠ/Rakîb]' Hafîz/muhâfaza eden." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 379. sayfa (997.)]
753
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٌ -Dٖ َ= ٍءKْ َ ﱢ7ُ # ٰ َ 8َ ﱠ َو ُھ%ِ 3$ٖ َ ض َو ٰ
ِ ْت َو ْا)َر
ِ ا8َ ٰ " اﻟ ﱠbُ ْ ُ X
ِ ّ ِ /Allah'ındır
754
semâlar ve arz ve onların içindekilerin mülkü. Ve O, her şey üzerine Kadîr'dir.]' Yani: O,
eşyânın Hâlik'ı, onların Mâlik'i, onlarda tasarruf eden ve onlar üzerine Kâdir olandır. Her şey O'nun
mülkü olup O'nun kahrı ve kudreti altında, meşîeti/dilemesi dâhilindedir. O'nun, ne benzeri ve ne
vezîri ve ne muâdili ve ne babası ve ne çocuğu ve ne (de) eşi vardır. Ve O'ndan gayrı ilâh yoktur ve
O'ndan başka rabb (de) yoktur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Mâide Sûresi, 120. âyetin tefsîrinde]
184
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hamd, Allah içindir. O ki, semâlar ve arzı halk etmiş ve karanlıklar ve nûru
var etmiştir. 755 Sonra o küfredenler, (putları) Rabbleri ile muâdil tutarlar.(1)756
O, O ki, çamurdan sizi halk etmiştir.757 Sonra bir ecel kazâ etmiştir. Ve O'nun
indinde müsemmâ bir ecel vardır.758 Sonra siz kuşkulanırsınız.(2)759
755
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Dُ ْ Tَ اَ ْﻟ
َر8ت َواﻟ ﱡِ َ ُ rَرْض َو َ َ َ اﻟ ﱡ
َ )ت َو ْاِ ا8َ ٰ "
< اﻟ ﱠ ّٰ ِ
َ َ Aَ ى5ٖ ِ اﻟﱠX/Hamd, Allah içindir. O ki, semâlar ve arzı halk etmiş
ve karanlıklar ve nûru var etmiştir.]' Öyle ki kuşkusuz O, arzdan önce semâları ve nûrdan önce
karanlıkları ve ateşten önce Cenneti halketmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 248. sayfa]
756
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُﻟDِ ْ َ - ْ ِ َ ُ وا ِ* َ *ﱢF7َ َ%-5ٖ ُ ﱠ اﻟﱠY/Sonra o küfredenler Rabbleri
ile muâdil tutarlar.]' Allah'ın dûnundan o ibâdet ettikleri putlarını O'na muâdil tuttular." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 58. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ َن8ُﻟDِ ْ َ - ْ ِ َ ُ وا ِ* َ *ﱢF7َ َ%-5ٖ ُ ﱠ اﻟﱠY/Sonra o küfredenler Rabbleri ile
muâdil tutarlar.]' Yani: Sonra o küfredenler, bu beyânın ardından (putlarını) Rabbleri ile muâdil
tutarlar. Yani: (Rabblerine) şirk koşarlar. Ve aslı, bir şeyi bir şey ile müsâvi/eşit tutmaktır. Yani: Onlar,
Allahu ( $ &')'nın gayrını, Allah ile muâdil tutarlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ
el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 126. sayfa]
757
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ْ ُ َ @َ Aَ ى5ٖ اﻟﱠ8َ ُھ
%ٍ 3ْ ٖط% ِ /O, O ki, çamurdan sizi halk etmiştir.]' (Bu,) halkedilişin başlangıcıdır. Allahu ( $ &'), Âdem'i
çamurdan halk etmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt,
255. sayfa]
758
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ sً َ َ ا#^ٰ َ= ُ ﱠY
َ ُهDْ ِ #ًّ " َ ُ ٌ َ َ َ او/Sonra bir ecel kazâ etmiştir. Ve O'nun indinde müsemmâ bir ecel vardır.]' Onlar
iki eceldir: Dünyâdaki ecel ve O'nun indinde isimlendirilmiş olan, onu ancak Allah'ın ilmettiği,
Âhiret'teki eceldir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek
ale's-Sahîhayn, 2. cilt, 243. sayfa (3264.); Hâkim, eserin Buhârî ve Muslim'in şartına göre sahîh
olduğunu ve tahrîc etmediklerini belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
759
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Rebî' ibn Enes ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ&ُ ْ ?َ ْ &َ ُون6ْ َُ ﱠ اY/Sonra siz kuşkulanırsınız.]' Yani: Saat(i-Kıyâmet) emri hakkında şekk ve
kuşku (duyarsınız)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden
ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 5. cilt, 34.-35. sayfalar (34.)] Rebî' ibn Enes ( ﷲ#. )رtâbiînin
âlimlerindendir, hicrî 139. veya 140. senesinde vefât etmiştir [Hazırlayan]
760
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ "اﻟ/Sır]' Âdem oğlunun, nefsinde gizlediği şeydir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-
Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 25. sayfa (35.)]
185
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Rabblerinin âyetlerinden bir âyet onlara gelmez ki, ondan îrâz edenler
olmasınlar.(4)762
Görmediler mi, onlardan önce kaç kuşağı helâk ettik? Arzda size
vermediğimizi onlara verdik. 765 Ve üzerlerine semâyı bolca irsâl ettik. Ve
altlarından cereyân eden nehirler yaptık. Derken günâhların ile onları helâk
ettik. Ve onların ardından başkalarını kuşak olarak inşâ ettik.(6)
Velev ki kırtâs766 içinde senin üzerine bir Kitab inzâl etsek, böylece elleri ile
ona dokunsalar,767 elbette o küfredenler derdi ki: 'Bu, mübîn bir sihirden
başkası değildir.'(7)
Ve dediler ki: 'Onun üzerine bir melek inzâl edilmeli değil miydi?' Ve eğer bir
melek inzâl etsek, elbette iş kazâ edilir. Sonra onlar bekletilmez.(8)768
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َن8ُ0" ِ ْ َ? َ ُ َ ْ َ- َو/Ve ne kesbettiğinizi (de) ilmeder]'
761
Yani: Tüm amellerinizi, hayrını ve şerrini (ilmeder.)" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm Sûresi, 3. âyetin tefsîrinde]
762
Yasîn Sûresi'nin 46. âyeti ile aynıdır
763
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[< ﱢTَ ِ* ْﻟ/Hakk'ı]' Yani: Kur'ân'ı." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 59. sayfa]
764
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ ُٶنWِ ْ َ&" َ َ$/Fakat yakında kendisiyle onların istihzâ etmiş olduklarının
ْ َ- Lٖ *ِ ا8ُ6 7َ َ ُ‘ا0ٰ 6ْ َ ِ ْ ا3?ٖ ْ َ- َف8ْ "
haberleri kendilerine gelecektir.]' Kıyâmet Günü, kendisiyle istihzâ ettikleri Allah (+, و- )'nin
Kitâb'ından haberler kendilerine gelecektir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 25.-26. sayfalar (38.)]
765
Bu açıklama yine Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( #.ر
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َ ﱠ ﱠ ُھ/Mekkennâhum]' Onlara verdik. '[ ْ ُ َ ْ ﻟ%ُ َ ﱢ6 ْ َ َ ﻟ/Mâ lem
numekkil lekum]' Size vermediğimizi." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 26. sayfa (40.-41.)]
766
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ٍط س َ ْ =ِ /Kırtâs]' Yazılı olan şey." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 89. sayfa]
767
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ bَ 3ْ َ َ َ ْﻟWَ ﱠ6 8ْ ََوﻟ
ْ ِ -Dْٖ -َ *ِ ُ ه8"ُ َ َ َ$ س
ٍ ط َ ْ =ِ #$ٖ ً* َ&7ِ /Velev ki kırtâs içinde senin üzerine bir Kitab inzâl etsek, böylece elleri
ile ona dokunsalar]' Ona temâs etseler ve ona nazar etseler de (yine de) ona îmân etmezler." [Ebu
Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn, 2. cilt, 243.
sayfa (3264.); Hâkim, eserin Buhârî ve Muslim'in şartına göre sahîh olduğunu ve tahrîc etmediklerini
belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
768
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[bٌ َ َ ِL3ْ َ َ َلWِ 6ْ ُ َ) ا8ْ َا ﻟ8ُ َو=َ ﻟ/Ve dediler ki: 'Onun üzerine bir melek
inzâl edilmeli değil miydi?']' Yani: Muhammed ( و ﷲ )'in üzerine (bir melek inzâl edilmeli
değil miydi?) '[ ُ ْ َ) ْا# َ ^ِ ُ@َ ْﻟ َ َ َ ً ﻟWَ 6ْ َ ا8ْ َ َوﻟ/Ve eğer bir melek inzâl etsek, elbette iş kazâ edilir.]' Yani:
Elbette azâb vâcib olur ve iş biter. Ve bu, Allah'ın, kâfirler hakkındaki Sünnetidir. Onlar ne zaman bir
186
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer bir melek onu kılsaydık, elbette bir adam onu kılardık ve elbette
büründüklerini onlar üzerine büründürürdük.(9)769
Ve andolsun ki, senden önce resûller ile istihzâ edilmiş, bu yüzden onlardan o
maskaralığa alanları, kendisiyle onların istihzâ etmiş oldukları
kuşatmıştır.(10)770
De ki: 'Arzda seyr edin, sonra nazar edin, tekzîb edenlerin âkibeti nasıl
olmuş.'(11)
De ki: 'Muhakkak ki ben, eğer Rabbime isyân edersem, azîm bir günün
azâbından korkarım.'(15)773
âyet isteseler, bunun üzerine bir âyet inzâl edilse, sonra îmân etmeseler, azâb ile yok edilirler. '[ )َ ُ ﱠY
َ ْ ُ-/Sonra onlar bekletilmez.]' Yani: Onlar(a azâb) ertelenmez ve mühlet verilmez." [Ebu
َ ُونr
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 129. sayfa]
769
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َن8ُ"0ِ ْ َ- َ ْ ِ 3ْ َ َ َ "
ْ َ0َ َ َوﻟ/Ve elbette büründüklerini onlar üzerine büründürürdük]' Elbette
onlar üzerine benzetirdik." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 33.-34. sayfalar (65.)]
770
Enbiyâ Sûresi'nin 41. âyeti ile aynıdır
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِL" ِ Fْ َ6 # ٰ َ /Nefsi üzere]' Yani: Zâtı üzere. Ve Allah'ın
771
'Nefsi' sıfâtı değildir, bilakis o, Zâtıdır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, En'âm Sûresi Tefsîri, 62.-
63. sayfalar]
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َ َ . ْ َْ ا%َ َنَ اَ ﱠول87ُ َ اُ ِ ْتُ ا َنْ ا#ّ6ٖ ِ=ُ ْ ا/De ki: 'Muhakkak ki ben
772
emrolundum ki, teslîm olanların evveli olayım.']' Yani: Kendi zamanının ehlinden teslîm olanların
evveli (olması emredilmiştir). Çünkü ondan önce de teslîm olanlar vardı." [Ebu Ahmed Muhammed
bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 1. cilt, 332. sayfa]
Zümer Sûresi'nin 13. âyeti ile aynıdır. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍ 3rَٖ ٍم8ْ َ- اب َ 5َ َ /Azîm bir
773
günün azâbı]' Yani: Kıyâmet Günü'nün azâbı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 285. sayfa]
187
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer Allah bir zarar sana temâs ettirirse, artık O'ndan başka onu
kaldıracak yoktur. Ve eğer bir hayır sana temâs ettirirse, işte O, her şey
üzerine Kadîr'dir.(17)
Ve kim Allah üzere yalan iftirâ edenden daha zâlimdir veya O'nun âyetlerini
tekzîb eden(den)? Muhakkak ki, zâlimler felâh bulmazlar.(21)
Ve cemîân onları haşr edeceğimiz gün, sonra o şirk koşanlara deriz ki:
'Nerede o sanmış olduğunuz şerîkleriniz?'(22)778
774
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ L َ 2ِ َرDْ َ=/Ona merhamet etmiştir]' Yani: Allah ona
merhamet etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
En'âm Sûresi, 16. âyetin tefsîrinde]
775
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdedi ki: "Hâlıkımız (/ و+,)'nın Nefsini şöyle vasıflandırdığı: '[ 8َ َو ُھ
َ ِد ٖه0 ِ قَ 8ْ َ$ ُ ا ْﻟ@َ ِھ/Ve O, kullarının fevkinde Kâhir'dir.]' kavlini duymadınız mı?" Devamla ( ﷲ#.)ر
der ki: "Muhakkak ki Allah -cinn ve insân ve meleklerden (olsun)- tüm kullarının fevkindedir. " [Ebu
Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 256. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[َ ِد ٖه0 ِ ق َ 8ْ َ$ ُ ا ْﻟ@َ ِھ8َ َو ُھ/Ve O, kullarının fevkinde Kâhir'dir.]'
0 E$ا/Kahr, sultân/hükümranlık, yani sulta ile beraber gâlibiyettir. Nitekim mutlak gâlibin sultası
olmayabilir. Lâkin Allah (+, و- )'nin kahrı, tam bir sulta ile beraber bir gâlibiyettir." [Muhammed bin
Sâlih el-Useymîn, En'âm Sûresi Tefsîri, 86. sayfa]
776
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[Lٖ ِ* ْ 7ُ َر5ِ 6ْ ُ)ِ ُا ا ْﻟ@ُ ْٰان5َ ٰھK اِﻟ َ ﱠ#َ 2ُو ِ َوا/Ve bu Kur'ân bana vahyedilmiştir, kendisiyle sizi inzâr
etmem için]' Yani: Mekke ehli(ni). '[َŠَ َ* ْ% َ َو/Ve ulaştığı kimseler(i de)]' Yani: Bu Kur'ân'ın ulaştığı
kimseler(i de). Bu nedenle o, onlar için bir inzâr edicidir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 48.-49. sayfalar (94. ve
96.)]
777
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ َ&ِ ْ َ ھُ ُ اﻟ3ْ َ?َ ٰا%-5ٖ اَﻟﱠ/O kendilerine Kitâb verdiklerimiz, oğullarını bildikleri
"'[ ْ ُنَ اَ ْ* َ َءھ8ُ$ ِ ْ َ- َ 7َ ُ Lَ68ُ$ ِ ْ َ - ب
gibi onu bilirler.]' Yahûdiler ve nasârâ, kitâblarında, oğullarını bildikleri gibi Allah Resûlu ( ﷲ
و )'i bilirler." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 2. cilt,
46. sayfa (788.)]
778
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً 3 ٖ َ ْ ُ> ُ ھ ُ ْTَ6 َم8ْ َ- َو/Ve cemîân onları haşr
188
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nazar et, nefisleri üzerine nasıl yalan söylerler. Ve onların iftirâ etmiş
oldukları kendilerinden sapmıştır.(24)780
edeceğimiz gün]' Bununla Kıyâmet haşrini murâd etmiştir. '[ ْ ُ&ْ 7ُ َ%-5ٖ ُ اﻟﱠ7ُ ُؤ7َ َ ُ َ%ْ-َا ا8ُ7 َ ْ ََ ا%-5ٖ ُل ِﻟ ﱠ8ُ@َ6 ُ ﱠY
َن8ُ ُ ْWَ?/Sonra o şirk koşanlara deriz ki: 'Nerede o sanmış olduğunuz şerîkleriniz?]' Yani: Onların
Allah'ın şerîkleri olduğunu sandığınız şerîkler nerededir?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 94. sayfa]
779
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ُ ُ&َ &ْ $ِ /Onların fitnesi]' Onların mâzereti." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî,
Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr, En'âm Sûresi bölümünde (4627. rivâyetin öncesindedir)
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ِ " ِ ُF6ْ َ ا#ٰ َ ا8ُ*5َ 7َ َ+ْ37َ ْ r ُ 6ْ ُا/Nazar et, nasıl nefisleri
780
üzerine yalan söylerler.]' Yalanı mâzeret göstermeleri sûretiyle '[ َ&َ ُونFْ َ- ا8ُ6 7َ َ ْ ُ ْ َ ‚ ﱠ َ َو/Ve onların
iftirâ etmiş oldukları kendilerinden sapmıştır.]' Yani: O ibâdet ettikleri putlar, onlardan sapmış ve
onlara bir yarar vermemiştir/sağlamamıştır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 62. sayfa]
781
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ ه8ُ َ@Fْ َ- ْ ﱠ ً ا َن7ِ َ ِ* ِ ْ ا8ُ ُ= #ٰ َ َ ْ َ َ َوbَ 3ْ َُ اِﻟO ِ َ&" ْ َ- ْ%َ ْ ُ ْ ِ َو/Ve onlardan
seni dinleyen vardır. Ve kalbleri üzerine -onu fıkhederler diye- perdeler kıldık]' Senden Kur'ân'ı
dinleyen, Rabbinin tevhîdine, emrine ve nehyine dâir kendilerini davet ettiğin şeyleri dinleyen, ama
senin söylediğinin fıkhına varamayan, onu kalblerine geçirmeyen, onu tedebbür etmeyen, fıkhetmek
için ona kulak vermeyen kimseler vardır. Bu nedeslerden dolayı onlar, Allah'ın Sana inzâl buyurmuş
olduğu tenzîlindeki o aleyhlerine olan hüccetleri fehmetmezler. Onlar ancak senin sesini, kıraatini ve
kelâmını işitirler, ama söylediğin şeyi akledemezler. Çünkü Allah, onların kalblerinin üzerine perdeler
kılmıştır. '[ ِ ْ َو ْ= ً ا6ِ ٰا َذا#$ٖ َو/Ve kulaklarının içine bir ağırlık]' Ve onların kulaklarının içine, senin onlara
tilâvet ettiklerini fehmetmelerine ve onları kendisine dâvet ettiğin şeye kulak vermelerine mâni olan
bir ağırlık ve bir sağırlık kılmıştır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
11. cilt, 305.-306. sayfalar]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟ3 ٖط. َ َا اِ ﱠ) ا5َ َ ُ وا اِنْ ٰھF7َ َ%-5ٖ ُل اﻟﱠ8ُ@َ-/O küfredenler derler
782
ki: 'Bu, evvelkilerin satırlarından başkası değildir.']' Yani: Bu getirdiğin, ancak evvelkilerin
kitâblarından alınmış ve onlardan nakledilmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm Sûresi, 25. âyetin tefsîrinde]
783
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ َو ُھ
ُ Lْ َ َن8ْ َ ْ َ-/Ve onlar ondan nehyederler]' Kur'ân'dan ve Nebî ( و ﷲ )'den nehyederler." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 312. sayfa]
784
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُLْ َ َن8ْ َ ْ َ- ْ َو ُھ
ُ Lْ َ َن8ْ َ|ْ َ- َو/Ve onlar ondan nehyederler ve ondan uzaklaşırlar.]' (Bu âyet,) Ebû Tâlib hakkında inzâl
189
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
edilmiştir, müşrikleri Nebî ( و ﷲ )'e eziyyet etmekten nehyediyor ve (lâkin) o ( ﷲ
')وe uzak duruyor idi." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-
Müstedrek ale's-Sahîhayn, 2. cilt, 243. sayfa (3266.); Hâkim, eserin Buhârî ve Muslim'in şartına göre
sahîh olduğunu ve tahrîc etmediklerini belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
785
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َاDَ* ْ َ*
ُ 0ْ َ= ْ% ِ َن8ُF,ْ ُ- ا8ُ6 7َ َ ْ ُ َﻟ/Bilâkis önceden gizlemekte oldukları onlara görünmüştür.]' Amellerinden
(gizlemekte oldukları onlara görünmüştür)." Devamla hasen bir sened ile yine İmâm Katâde ( ﷲ#.)ر
şöyle demiştir: "'[ُ Lْ َ ا8ُ ُ6 َ ِ ُردﱡوا ﻟَ َ دُوا ﻟ8ْ َ َوﻟ/Velev ki geri çevrilseler, elbette kendisinden
nehyedildiklerine avdet ederlerdi.]' Eğer Allah onları, bu dünyâları gibi bir dünyâya götürseydi,
elbette onlar amellerine -kötü amellere- avdet ederlerdi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 322. sayfa]
786
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رâyet hakkında der ki: "Bu, ba'sı/dirilişi ve Kıyâmeti inkâr
etmeleri hakkındadır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 98. sayfa]
787
Parantez içindeki açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ ْ ِ َر*ﱢ# ٰ َ ا8ُF=ِ ?َ ٰ ى اِ ْذ ُو8ْ َ َوﻟ/Ve
Rabblerinin üzere durduruldukları zaman görsen]' Yani: (Rabblerinin) hükmü, kazâsı ve
sorgulaması üzere (durduruldukları zaman görsen)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ
el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 138. sayfa]
788
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[< ﱢTَ ا ِ* ْﻟ5َ ٰھNْ
َ 3َ=َ َل اَﻟ/Der ki: 'Bu, hakk değil midir?']' Onlara
denilir ki: 'Dünyâda iken inkâr etmekte olduğunuz, bu ölümden sonra ba's ve nüşûr hakk değil midir?'
Bunun üzerine cevâbları da: '[# ٰ َ*/Evet]' demeleridir. (Mânâsı:) 'Allah'a andolsun, muhakkak ki o,
elbette hakktır.' [اب َ 5َ َ ا ا ْﻟ8ُ=و5ُ َ$ =َ َل/Der ki: 'Öyleyse tadın azâbı]' Onlara buyurur ki: Öyleyse dünyâda
kendisini sizin tekzîb etmiş olduğunuz azâbı tadın. '[ َ ُ ُونFْ َ? ْ ُ&ْ 7ُ َ *ِ /Sizin küfretmiş olmanızdan
dolayı]' Dünyâda sizden sâdır olan, onu tekzîb etmeniz ve inkâr etmeniz nedeniyle." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 324. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ً َ&Rْ َ* ُ َ " ِا َذا َ َء ْ? ُ ُ اﻟ ﱠ/Nihâyet Saat ansızın onlara geldiğinde]'
789
Yani: Kıyâmet (ansızın onlara geldiğinde)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 138. sayfa]
190
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
yazıklar olsun bize.' Ve onlar yüklerini sırtları üzerinde taşırlar. Dikkat edin,
yüklendikleri791 ne kötüdür.(31)
Ve andolsun ki, senden önce resûller tekzîb edilmiştir. Ama tekzîb edildikleri
ve eziyyet gördükleri şey üzerine sabrettiler. Nihâyet nusretimiz onlara
gelmiştir. Ve Allah'ın kelimelerini tebdîl edecek yoktur. Ve andolsun ki,
mürsellerin haberlerinden sana gelmiştir.(34)
Ve eğer îrâz etmeleri senin üzerine büyük oluyorsa, o takdirde eğer arzda bir
geçit veya semâda bir merdiven aramaya gücün yetiyorsa, öyleyse bir âyet
onlara getir. Ve şayet Allah dileseydi, elbette hidâyet üzere onları cem ederdi.
Bu itibarla sakın câhillerden olma.(35)
Ancak o işitenler icâbet eder. Ve mevtâ,793 Allah onları ba's eder. Sonra O'na
rücû ettirilirler.(36)794
790
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ َ 3$ٖ َ َ ﱠ ْط$ َ /Mâ ferratnâ
fîhâ]' Yani: Orada kusur ettiğimiz şey. Yani: Kıyâmet'in emri hakkında (kusur ettiğimiz şey)." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 98. sayfa]
791
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َرُونWِ َ- َ /Yüklendikleri]' Amel ettikleri." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru
AbdurRezzâk, 2. cilt, 48. sayfa (794.)]
792
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Alî ibn Tâlib ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Ebu Cehil,
Nebî ( و ﷲ )'e şöyle demiştir: 'Ey Muhammed, senin sılâ-i rahim yaptığını ilmediyoruz, sen
sılâ-i rahim yaparsın ve doğru söz söylersin ve seni tekzîb etmiyoruz ve lâkin getirdiğini tekzîb
ediyoruz.' Bunun üzerine Allah (+, و- ) inzâl buyurdu ki: '[ bَ َ68ُ*5َ ُ ﱢ- )َ ْ ُ ﱠ6ِ َ$ َن8ُﻟ8ُ@َ- ى5ٖ اﻟﱠbَ ُ6Wُ ْTَ 3َُ ﻟLﱠ6َ ْ َ ُ ِا6 Dْ َ=
َُونDTَ ْkَ- ِﷲ ّٰ ت
ِ َ- ٰ *ِ َ%3 ٖ ِﻟrﱠ اﻟ ﱠ%ِ َو ٰﻟ/İlmediyoruz ki, doğrusu o, hakîkaten o söyledikleri seni
hüzünlendiriyor. Öyle ki kuşkusuz onlar, seni tekzîb etmiyorlar ve lâkin zâlimler Allah'ın
âyetlerini inkâr ediyorlar.]'" [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-
Müstedrek ale's-Sahîhayn, 2. cilt, 243. sayfa (3267.); Hâkim, eserin Buhârî ve Muslim'in şartına göre
sahîh olduğunu ve tahrîc etmediklerini belirtmiştir. Zehebî demiştir ki: O ikisi (yani Buhârî ve
Müslim), Nâciye (ibn Kâ'b)'dan bir şey tahrîc etmemişlerdir.]
793
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َن8ُ َ " ْ َ- َ%-5ٖ _ اﻟﱠ3
ُ kَٖ &"ْ َ- َ ﱠ6ِا/Ancak o işitenler icâbet eder.]' Mü'minler (icâbet eder).
'[#?ٰ 8ْ َ ا ْﻟ/Mevtâ]' Küffâr." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden
ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 88.-89. sayfalar (189. ve 193.)]
794
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ َ " ْ َ- َ%-5ٖ _ اﻟﱠ3 ْ َ- َ ﱠ6ِا/Ancak o işitenler icâbet eder.]' Yani:
ُ kَٖ &"
Zikri o işiten mü'minler, öylece ona tâbi olur ve ondan yararlanırlar. Allah'ın, kulaklarının üzerine
191
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve dediler ki: 'Onun üzerine Rabbinden bir âyet inzâl edilmeli değil miydi?'
De ki: 'Muhakkak ki Allah, âyet inzâl etme üzere Kâdir'dir.' Ve lâkin ekserîsi
ilmetmezler.(37)
Ve arzda bir debelenen ve ne (de) iki kanadı ile uçan bir kuş yoktur ki,
emsâliniz ümmetler795 olmasın.796 Kitâb'ta bir şeyi eksik bırakmadık. 797 Sonra
Rabblerine haşr edilirler.(38)
De ki: 'Sizi gördün mü? Eğer Allah'ın azâbı size gelirse veya Saat801 size
gelir(se), Allah'tan gayrısına mı duâ edersiniz, eğer sâdıklar iseniz?'(40)
mühür vurduğu kimseler (icâbet etmezler). '[#?ٰ 8ْ َ ا ْﻟ/Mevtâ]' Yani: Küffâr. '[ Lِ ْ3َُ ﱠ ِاﻟY ُ ﷲ ّ ٰ ُ ُ ُMَ 0ْ َ-
َن8ُ َ ْ ُ-/Allah onları ba's eder. Sonra O'na rücû ettirilirler.]' Böylece (Allah), amellerine göre
onlara karşılık verir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
3. cilt, 141. sayfa]
795
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir,: "'[ ٌ َ ُا
ُْ َُ ﻟM ْ َا/Emsâliniz ümmetler]' İsimleri ile bilinen, tasnîf edilmiş sınıflardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 345. sayfa]
796
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ% ِ َ َو
ْ ُ َُ ﻟM ْ َ اِ ﱠ) اُ َ ٌ اLِ 3ْ 2َ َ kَ *ِ ُ 3Uٖ َ- ٍ }ِ ط
َ )َ ض َو
ِ ْ ْا)َر#$ِ ٍ دَا*ﱠ/Ve arzda bir debelenen ve ne (de) iki kanadı ile uçan bir
kuş yoktur ki, emsâliniz ümmetler olmasın.]' Kuşlar bir ümmettir ve insânlar bir ümmettir ve
cinnler bir ümmettir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 345.
sayfa]
797
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ٍءKْ َ ْ% ِ ب ِ َ&ِ ا ْﻟ#ِ$ َ َ ﱠ ْط$ َ /Kitâb'ta bir şeyi eksik bırakmadık.]' Bir şeyi (eksik)
bırakmadık, Ümmü'l-Kitâb'ta onu yazmamış olalım." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2.
cilt, 237. sayfa]
798
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِ ُ َ تr اﻟ ﱡ#$ِ /Karanlıklar içinde]' Yani: Küfür (içinde)." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 67. sayfa]
799
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ﱞ1 ُ
ٌ ْ ُ* َو/Sağırlar ve dilsizler]' Bu, kâfirin meselidir, sağırdır, dilsizdir, hidâyeti görmez, ondan
menfaatlanmaz, hakka karşı sağırdır, içinden çıkmaya güç yetiremez ve orada dönüp durduğu
karanlıklar içerisindedir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt,
351. sayfa]
800
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Selef, '[ َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' ve ehlini
Ebu Bekir, Ömer ve Allah Resûlu ( و ﷲ )'in ashâbı ( ﷲ )رolarak tefsîr etmişlerdir.
'[َ 3@َٖ &" ْ ُ ط ا ْﻟَ َا1 ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' tıpkı tefsîr ettikleri gibidir. Nitekim o '[ط َ َا1
ﱢ/Sırât]' onların
üzerinde oldukları yoldu. Aynı şekilde Nebîleri ( و ﷲ )'in yoluydu." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, 1. cilt, 94. sayfa]
192
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bilakis, yalnız O'na duâ edersiniz. 802 Böylece dilerse (kaldırılması için) O'na
duâ ettiğinizi giderir ve şirk koştuklarınızı unutursunuz.(41)
Ve andolsun ki, senden önce ümmetlere irsâl ettik803 de zorluk ve darlık ile
onları yakaladık. Umulur ki onlar yalvarırlar.(42)
De ki: 'Gördün mü kendinizi, eğer Allah'ın azâbı ansızın veya açıkça size
gelse, zâlimler kavminden başkası mı helâk edilir?'(47)
801
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Yani: Kıyâmet." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 103. sayfa]
802
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ Dْ َ? ُ ﱠ ه-ِ*َ ْ ا/Bilakis, yalnız O'na duâ edersiniz.]' Yani: Allah'a
(yanlız) duâ edersiniz ve gayrısına duâ etmezsiniz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ
el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 143. sayfa]
803
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ ٍ َ ُ ا# ْ َ اِ ٰﻟ.
َ ْاَر/Senden önce ümmetlere irsâl ettik]'
Yani: Ümmetlere senden önce resûller irsâl ettik." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî,
el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, En'âm Sûresi, 42. âyetin tefsîrinde]
804
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ%- ٖ > َ ﱢ0 ُ /Mübeşşirler]' Yani: Cennet ile (tebşîr
edenler/müjdeleyenler). '[ َ%- ٖر5ِ ْ ُ َو/Ve münzirler]' Ateşten (inzâr edenler/uyarıcılar)." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 69. sayfa]
193
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
805
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[#28 ٰ ُ- َ )ُ اِ ﱠO0ِ اِنْ اَ?ﱠ/Bana vahyedilenden başkasına tâbi olmam]'
Yani: Ondan bir karış çıkacak değilim ve ne (de) ondan daha az." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm Sûresi, 50. âyetin tefsîrinde]
806
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ=
ٖ َ0 َوا ْﻟ# ٰ ْ َ)ى ْا8ِ َ&"
ُ 3Q ْ َ- ْ َھ/De ki: 'Âmâ ve gören müsâvî midir?]' Dalâlete düşen ve hidâyet bulan
(müsâvî midir?)" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 372.
sayfa]
807
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِL*ِ ِْر56ْ َ َوا/Ve onunla inzâr et]' Onunla korkut, yani: Kur'ân ile
(korkut). '[> ُ وا َ ْTُ- ْنَ اَن8ُ$ ,َ َ - َ%-5ٖ اﻟﱠ/Haşr edileceklerinden o korkanları]' Cem' edileceklerinden ve ba's
edilecekler(inden o korkanları). '[ ْ ِ َر*ﱢ#اِ ٰﻟ/Rabblerine]' Ve denilmiştir ki: Onlar korkarlar, yani:
İlmederler. Çünkü onların korkusu ancak ilimlerindendir.'[Lٖ 6ِ ْ دُو% ِ /O'nun dûnundan]' Allah'ın
dûnundan. '[# َو ِﻟ ﱞ/Bir velî]' Onlara menfaat sağlayacak bir yakın. '[Oٌ 3Fَٖ )َ َو/Ve ne (de) bir şefaatçı]' (Ve
ne de) onlara şefaat edecek (bir şefaatçı)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 145. sayfa]
808
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "İmdi bizim ve Hicaz, Tihâme, Yemen, Irak, Şam ve Mısır
ehli tüm ulemâmızın mezhebi şudur: Allah'ın nefsi hakkında isbât ettiğini biz (de) isbât ederiz. Bunu
dillerimizle ikrâr ederiz ve bunu kalblerimizle tasdîk ederiz. Hâlık'ımızın Vechi'ni mahlûkâtından
birinin vechine teşbîh etmeyiz/benzetmeyiz. Rabbimiz mahlûkâtına teşbîhten azîzdir ve ta'tilcilerin
(Allah'ın sıfatlarını inkâr edicilerin) kavillerinden yücedir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn
Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 26. sayfa]
Şeyh Muhammed Emîn Şankıtî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: '[L 8اﻟ/Vecih]' mahlûkâtın sıfâtlarına
benzerlikten tam anlamıyla tenzîh edilerek îmân edilmesi gereken sıfâtlardandır." [Muhammed Emîn
Şankıtî, Edvâu'l-Beyân, 6. cilt, 505. sayfa]
809
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ&َ ﱠ$/Fitneye uğrattık]' Yani: Sınadık." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 147. sayfa]
810
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%- ٖ 7ِ > اﻟ ﱠ/Şükredenler(i)]' Yani: Muvahhidler(i)." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 71. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[• َ ْ َ * َ&َ ﱠ$ bَ ِﻟ5َٰ 7 َو/Ve işte böyle bazılarını
ٍ ْ َ 0*ِ ْ ُ ^
811
194
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
bazısı ile fitneye uğrattık]' O, zenginlerin fakirler ile fitneye uğratılmasıdır. Allahu ( $ &'), zenginleri
fakirler ile fitneye uğratır ve fakirleri zenginler ile fitneye uğratır. Burada murâd olunan: Onların
büyüklerinin, onların fakirleri ile fitneye uğratılmalarıdır. Çünkü onlar, o fakirler nedeniyle îmân
etmeye yanaşmamışlardır. Ve bu onlar için bir fitne olmuştur. '[ َ ِ 3ْ َ* ْ% ِ ْ ِ 3ْ َ َ ُ ﷲ ّ ٰ ﱠ%َ َُ) ِءHا ا َٰھ8ُﻟ8ُ@َ3 ِﻟ/'Bunlar
mı Allah'ın üzerlerine minnette bulunduğu aramızdan?' demeleri için]' Zenginler diyorlardı ki:
'Bu fakirler mi îmânda bizi geçmişlerdir?' Sonra Allahu ( $ &') şöyle buyurur: '[ َ َ ْ َ *ِ ُ ﷲ ّ ٰ Nْ َ 3َاَﻟ
َ%- ٖ 7ِ > ِ* ﻟ ﱠ/Allah, şükredenleri en iyi ilmeden değil midir?]' Yani: Allah kimin İslâm'a ehil olup da
İslâm'a girdiğini en iyi ilmeden değil midir?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 108. sayfa]
812
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Rabbimiz, Nefsinin, halk ettiklerinin nefsi gibi
olmasından münezzehtir. O, nefsi olmayan bir yokluk olmaktan da azîzdir. Allah (+, ه0?)ذ, Nebîsi
Muhammed ( و ﷲ )'e şöyle buyurmuştur: '[ ْ ُ & ََ_ َر*ﱡ7َ ْ ُ ْ3َ َ ٌمsَ . َ ْ ُ@َ$ َ ?ِ َ- ٰ *ِ َن8ُ ِ ْHُ- َ%-5ٖ َو ِا َذا َ َء َك اﻟﱠ
َ َ ْ2 اﻟ ﱠLِ " ِ Fْ َ6 # ٰ َ /Ve âyetlerimize o îmân edenler sana geldiğinde, artık de ki: 'Selâm üzerinize
olsun! Rabbiniz Nefsi üzere rahmeti yazmıştır']' Rabbimiz bize ilmettirmiştir ki O'nun, üzerine
rahmeti yazdığı bir Nefsi vardır." Devamla İbn Huzeyme şöyle der: "Allah (ه0? ذ+,), kelîmi Mûsâ'ya
buyurdu ki: '[#.8 ٰ ُ َ- ٍرDَ َ= # ٰ َ َqْc ِ ُ ﱠY*K"ٖ Fْ َ ِﻟbَ ُ &ْ َ U
َ ْ1 َوا/'Sonra bir kader üzerine geldin, ey Mûsâ! Ve
Ben, seni Nefsime seçtim.']' [Tâhâ Sûresi, 40.-41. âyetler] Böylece Allah, Kendisinin, O'na kelîmi
Mûsâ (م/ $ا )'ı seçtiği bir Nefsi olduğunu isbât etmiştir. Ve (/ و+,) şöyle buyurmuştur: [ ُ ﷲ ّ ٰ ُ 7ُ ُر5 ﱢTَ ُ-َو
َ ِد0 ِ ْﷲ ُ َرؤُفٌ ِ* ﻟ ّ ٰ ُ َوL"
َ ْ
F َ 6/Ve Allah, sizi Nefsinden tahzîr eder. Ve Allah, kullarına Rauf'tur.]' [Âl-i İmrân,
30. âyet] Yine Allah, bu âyette (de) Kendisinin bir Nefsi olduğunu isbât etmiştir. RûhUllah Meryem
oğlu Îsâ, Rabbine hitâb ederek şöyle demiştir: '[ ُمsََ ﱠq6ْ َ اbَ ﱠ6ِ اbَ " ِ Fْ َ6 #$ٖ َ ُ َ ْ َ َو َ) ا#"ٖ Fْ َ6 #$ٖ َ ُ َ ْ َ?
ِب8ُ3Rُ ا ْﻟ/'Nefsimdekini ilmedersin ve (ben,) Nefsindekini ilmedemem. Muhakkak ki Sen, Sensin
gaybleri en iyi ilmeden.']' [Mâide Sûresi, 116. âyet] Böylelikle RûhUllah Meryem oğlu Îsâ (da),
mâbûdunun bir Nefsi olduğunu bildirmiştir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme,
Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 11.-12. sayfalar]
813
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َِ ت-)ا ْٰ ُ Q َ ﱢF6 bَ ِﻟ5َٰ 7 َو/Ve âyetleri işte böyle tafsîl ederiz]'
Yani: Onları beyân ederiz. '[ َ%30َٖ &" ْ َ& َو ِﻟ/Ve (bu,) seçilmesi içindir]' Ey Muhammed. '[ ُ 30ٖ . َ
َ%3 ٖ ِ ْk ُ ا ْﻟ/Mücrimlerin yolu(nun)]' Yani: İçlerinde Allah'ın hidâyet yolunu dalâlet yolundan ayırıp
beyân ettiği âyetlere şirk koşanların (yolunun seçilmesi içindir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 72. sayfa]
814
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ َن8ُ Dْ َ? َ%-5ٖ اﻟﱠDَ ُ0 ْ َ ُ ا َنْ اq3 ٖ ُ6 #ّ6ٖ ِ=ُ ْ ا/De ki:
'Muhakkak ki ben, Allah'ın dûnundan o duâ ettiklerinize ibâdet etmekten nehyedildim.']' Bu,
şirkten nehiydir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 2. cilt, 23. sayfa]
815
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ْ 7ُ ا َء8َ ُ اَ ْھO0ِ =ُ ْ َ) اَ?ﱠ/De ki: 'Hevâlarınıza tâbi olmam']' Putlara
ibâdet etme ve fâkirleri kovma hakkında (hevâlarınıza tâbi olmam). '[ َ%-Dَٖ &ْ ُ َ ا ْﻟ% ِ َ6َُ ِا ًذا َو َ اqْ َ ‚ َ Dْ َ=/'O
195
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
zaman dalâlete düşerim ve ben hidâyet bulanlardan olmam.]' Yani: Eğer böyle fiil edersem, o
takdirde hakk yolunu ben terk etmiş ve hidâyet yolunun gayrısına sülûk etmişimdir." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 149. sayfa]
816
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[#ّ*ٖ ْ َر% ِ ٍ َ ﱢ3َ* # ٰ َ #ّ6ٖ ِ=ُ ْ ا/De ki: 'Muhakkak ki ben,
Rabbimden bir beyyine üzere(yim).']' Yani: Allah'ın bana vahyetmiş olduğu Allah'ın şerîatından bir
basîret üzere(yim). '[Lٖ *ِ ْ ُ&*ْ 5َ ﱠ7 َو/Ve onu tekzîb ettiniz.]' Yani: Allah'tan bana gelen hakkı (tekzîb ettiniz.)
'[Lٖ *ِ َن8ُ kِْ َ&"
ْ َ? َ ىDٖ ْ ِ َ /Kendisine acele ettiğiniz indimde değildir.]' Yani: Azâbtan (acele ettiğiniz
indimde değildir.)" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
En'âm Sûresi, 57. âyetin tefsîrinde]
817
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِXّ ٰ ِ ) ْ ُ اِ ﱠTُ اِ ِن ا ْﻟ/Hüküm, Allah'tan başkasının değildir.]' Yani:
Azâbın tehir edilmesi veya tacîl edilmesi hakkındaki hüküm Allah'tan başkasının değildir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, En'âm Sûresi, 57. âyetin
tefsîrinde]
818
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[< ﱠTَ َ@ُ„ﱡ ا ْﻟ-/Hakkı kıssa eder]' Mânâsı: Kuşkusuz
O'nun haber verdiği her şey, öyle ki o hakktır." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed
ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 442. sayfa (tek cilt olarak basım)]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%3 ٖ 1 ِ َF ُ ا ْﻟ3ْ Aَ 8َ َو ُھ/Ve O, fasledenlerin en hayırlısıdır.]'
819
kazâ edilmiş olurdu.]' Yani: Saat(-i Kıyâmet), böylelikle azâb ile size gelirdim." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 73. sayfa]
821
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#ًّ " َ ُ ٌ َ َ ا#^ ٰ @ْ ُ3 ِﻟ/Müsemmâ bir ecel kazâ edilmesi için]' Yani:
Ölüme kadar geçen yaşam eceli/süresi. Allah (+, و- )'nin burada murâd buyurduğu, ömrün tümüyle
tamamlanmasıdır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3.
cilt, 151. sayfa]
196
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Allah, ondan ve her sıkıntıdan sizi necât buyurur. Sonra siz şirk
koşarsınız.'(64)826
822
İmâm Lâlekâî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah (+, و- ) şöyle buyurmuştur: '[ ُ َ َ ﱢ_ َوا ْﻟ ُ 3Uُ ا ْﻟ َ ِ ُ اﻟ ﱠDَ ْQَ- Lِ 3ْ َاِﻟ
Žُ ِﻟQ ﱠ اﻟ/Tayyib kelime O'na yükselir ve onu sâlih amel yükseltir.]' [Fâtır Sûresi, 10. âyet] Ve (yine)
şöyle buyurmuştur: '[َرْض ِ ,ْ َ- ْ" َ ِء اَن
َ )َ *ِ ُ ُ ْا+" اﻟ ﱠ#ِ$ ْ% َ ْ ُ&ْ ِ َ َءا/Semâdakinin arza sizi batırmasından
emîn misiniz?]' [Mülk Sûresi, 16. âyet] Ve (yine) şöyle buyurmuştur: '[ ْ ُ 3ْ َ َ ُ . َ 8ْ َ$ ُ ا ْﻟ@َ ِھ8َ َو ُھ
ِ ْ ُ-َ ِد ٖه َو0 ِ ق
ً r َ َF2/Ve
َ O, kullarının fevkinde Kâhir'dir. Ve üzerinize hafazayı irsâl eder.]' [En'âm Sûresi, 61.
âyet] Böylelikle bu âyetler, Allah ( $ &'') )( ! وnın semâda olduğuna ve ilminin arzında ve semâsında
her mekânı ihâta ettiğine delâlet ederler." [Ebu'l-Kâsım HibetUllah bin Hasen bin Mansûr el-Lâlekâî,
Şerhu Usûli İ'tikâdi Ehli's-Sünne, 1. cilt, 319. sayfa]
823
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ً r َ َF2َ ْ ُ 3ْ َ َ ُ . ِ ْ ُ- َو/Ve üzerinize hafazayı irsâl eder.]' Yani Âdem
oğullarının amellerini muhâfaza eden melekler. Ve bu (kelime) hâfızın çoğuludur." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 2. cilt, 263. sayfa]
824
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ ُ . ُ ُر/Resûllerimiz]' Yani: Ruhları kabzetmekle
görevli melekler." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Tefsîru's-Sa'dî, 288. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
825
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُ ُ 3 ٰﻟ8ْ َ /Onların Mevlâ'sı]' Yani: Onların Mâlik'i.
'[< ﱢTَ ا ْﻟ/Hakk]' Allah'ın isimlerinden bir isimdir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 74. sayfa]
826
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن87ُ ِ > ْ ُ? ْ ُ&6ْ َُ ﱠ اY/Sonra siz şirk koşarsınız.]' Onlar, kendilerini necât
buyuranın, sıkıntı ânında duâ ettikleri O (+, و- ) olduğunu ikrâr eder ama sonra O (+, و- )'ye putları
şirk koşarlar. Halbuki onların zarar veremeyeceğini ve menfaat veremeyeceğini ilmederler." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 153. sayfa]
827
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً َ3 ِ /Topluluklar]' Yani: Muhtelif hevâlar." [Hikmet bin Beşîr binYâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
2. cilt, 247. sayfa]
828
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ا َْو
ً َ3 ِ ْ ُ " َ 0ِ ْ َ-/Veya topluluklar hâlinde sizi karıştırma]' İçinde fitneler ve ihtilâfın olduğu (topluluklar
hâlinde sizi karıştırma)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden
ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 167. sayfa (371.)]
Yine İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ً َ 3 ِ ْ ُ " َ 0ِ ْ َ- ا َْو/Veya topluluklar hâlinde sizi karıştırma]' Aranızı tefrîk ederek (sizi karıştırma)."
[Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe
197
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
bazısının hıncını tattırma üzere.' Nazar et, nasıl âyetleri tasrîf ederiz, umulur
ki onlar fıkhederler.(65)829
Ve kavmin onu tekzîb etmiştir. Ve o, hakktır. 830 De ki: 'Üzerinize bir vekîl
değilim.'(66)
< ﱡTَ ا ْﻟ8َ َو ُھbَ ُ 8ْ َ= Lٖ *ِ /Ve kavmin onu tekzîb etmiştir. Ve o, hakktır.]' Kureyş, Kur'ân'ı tekzîb etmiştir. Ve
o, hakktır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 172. sayfa (378.)]
831
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ "&َ@َ ﱞ ْ ُ /Mustekarr]' Hakîkat." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn, 6. cilt, 173. sayfa (381.)]
832
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Ebû Mâlik ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َن8ُ‚8,ُ َ-/Dalanları]' Tekzîb (edenleri)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 174.-175. sayfalar (387.)]
833
Yine İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "
'[ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ِض$ َ ?ِ َ- ٰا#$ٖ َن8ُ‚8,ُ َ- َ%-5ٖ َ اﻟﱠqْ-َ َو ِا َذا َرا/Ve âyetlerimize o dalanları gördüğünde, artık
kendilerinden îrâz et.]' Müşrikler, mü'minlerle beraber oturduklarında Nebî ( و ﷲ )'e ve
Kur'ân'a sataşıyor, onlara sövüyor ve onlarla iztihzâ ediyorlar idi. Bunun üzerine Allah (+, و- )
mü'minlere, ondan gayrı bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmamalarını emretmiştir." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn, 6. cilt, 175.-176. sayfalar (391.)]
834
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[%3 ﻟrم اﻟ8@ اﻟO ى75 اﻟD * D @? s$/Bu durumda zikrânın
ardından zâlimler kavmiyle beraber oturma.]' Yani: Unutarak onlarla oturduğun vakit, tezekkür
etmenin/hatırlamanın ardından, bu durumda onların yanından kalk." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 154. sayfa]
835
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: " '[ ْ% ِ
ٍءKْ َ ْ% ِ ْ ِ *ِ " َ 2ِ /Onların hesâbından bir şey]' (O küffârın) hesâbından bir şey" [Ebu Muhammed ibn
Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt,
179. sayfa (402.)]
836
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: " '[ ٰ ى7ْ ْ ِذ%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin (bu,) bir zikrâdır]' Yani: Kur'ân ile onlara
198
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve namazı ikâme edin ve O'na takvâ edin diye (de emrolunduk). Ve O, O ki,
O'na haşr edileceksiniz.'(72)841
Ve O, O ki, semâlar ve arzı, hakk ile halk etmiştir. Ve O'nun: 'Ol!' buyurduğu
gün, böylece olur. O'nun kavli hakktır. Ve Sûr'a nefhedildiği gün mülk
hatırlatma yapın ve vaaz edin." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 155. sayfa]
837
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[َ " َ 0ْ ُ? ْاَن/En tubsele]' (Kusurlarının) ortaya
çıkacağını. [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 184. sayfa (415.)]
838
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle der: "'[ ٍْلDَ ﱠ7ُ ْلDِ ْ َ?/Tağdil kulle adlin]' Yani: Her
fidyeyi fidye verse." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3.
cilt, 156. sayfa]
839
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Müşrikler, mü'minlere dedi ki: 'Yolumuza tâbi olun, Muhammed ( و ﷲ )'in dînini terkedin.'
ُ َ- )َ َ ُ َ َوFْ َ- )َ َ ِﷲ
Allahu ( $ &') buyurdu ki: '[ َ6 ^ ﱡ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ 8ُ Dْ َ6َ=ُ ْ ا/De ki: 'Allah'ın dûnundan, ne
menfaat bize sağlayan ve ne (de) zarar bize verene mi duâ edelim?]' Şu ilâhlara (mı duâ edelim?)"
[Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe
ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 189. sayfa (430.)]
840
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ٖ َ" ِ َ ِﻟ َبﱢ اﻟْ َ ﻟ ْ ُ َ ِﻟ6 ْ ِ ُ َوا/Ve âlemlerin Rabbine biz teslîm
olmak ile emrolunduk.]' Yani: İbâdeti O'na biz hâlis kılmak (ile emrolunduk). O tektir, O'nun şerîki
yoktur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm Sûresi,
71. âyetin tefsîrinde]
841
İmâm Tâkiyyuddîn el-Hilâli ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُه8ُ@ة َ َوا?ﱠ8 ٰ Q ا اﻟ ﱠ8 ُ 3=َٖ َواَنْ ا/Ve namazı ikâme edin ve
O'na takvâ edin diye (de emrolunduk).]' Yani: Namazı ikâme etme ile ve tüm hâllerimizde O'na
takvâ etme ile emrolunduk. '[ َ> ُون َ ْTُ? Lِ 3ْ َى ِاﻟ5ٖ اﻟﱠ8َ َو ُھ/Ve O, O ki, O'na haşr edileceksiniz.]' Yani:
Kıyâmet Günü (O'na haşr edileceksiniz)." [Muhammed Tâkiyyuddîn el-Hilâli, Sebîlu'r-Reşâd Fî
Hedyi Hayri'l-İbâd, 1. cilt, 339. sayfa]
199
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve işte böyle İbrâhîm'e -ve yakîn edenlerden olması için- semâlar ve arzın
melekûtunu842 gösterdik.(75)
Derken gece üzerini örtünce, bir yıldız gördü. Dedi ki: 'Bu, Rabbimdir.' Fakat
batınca, dedi ki: 'Batanlara muhabbet etmem.'(76)843
Sonra ayı doğarken görünce, dedi ki: 'Bu, Rabbimdir.' Fakat batınca, dedi ki:
'Eğer Rabbim bana hidâyet etmeseydi, elbette dalâlete düşenler kavminden
olurdum.'(77)
Ve kavmi onunla hüccetleşti. 845 Dedi ki: 'Allah hakkında ve bana hidâyet
etmişken, benimle hüccetleşiyor musunuz? Ve O'na şirk koştuklarınızdan -
Rabbimin bir şey dilemesi dışında- korkmam. 846 Rabbim, ilmen her şeyi
kapsamıştır. Daha tezekkür etmiyor musuz?'(80)
842
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َت8ُ َ َ /Melekût]' Yani: Mülk. Sıfâtta mübâlağa için
'[و/Vav]' ve '[ َت/Te]' ziyâde edilmiştir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu
li-Ahkâm'il-Kur'ân, En'âm Sûresi'nin 75. âyetinin tefsîrinde]
843
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın âyet hakkında şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "O, Rabbinin zevâl bulmayan dâim olduğunu ilmetti." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 480. sayfa]
844
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ F3 2/Hanîf olarak]' Dîn üzere sâbit,
bütünüyle ona meyilli olan." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 120. sayfa]
845
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ُ L ُ 8ْ َ= ُ L ﱠ2َ َو/Ve kavmi onunla hüccetleşti.]'
Yani: Kavmi onunla cedelleşti." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 120. sayfa]
846
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "İbrâhîm (م/ $ا ), Allah (+, و- )'nin tevhîdine gelmeleri ve
putlardan uzaklaşmaları husûsunda kavmi ile mücâdele etmiştir. Onlar da kendi ibâdet ettikleri
200
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
putların onun ilâhından daha hayırlı olduğunu söyleyerek İbrâhîm ile mücâdele ediyorlardı. İbrâhîm
demiştir ki: '[ِﷲ ّ ٰ #$ِ #ّ6ٖ 8 ﱡTَُ ?َا/Allah hakkında benimle hüccetleşiyor musunuz?]' Benim Allah'ı tevhîd
etmek ve ameli, O'nun dışında ilâhlara değil de O'na hâlis kılmak fiilime karşı benimle mücâdele mi
ediyorsunuz? '[%ِ -Dَٰ ھDْ َ= َو/Ve bana hidâyet etmişken]' Rabbim beni, tevhîdini bilmeye muvaffak
kılmış; bana hakk yolunu göstermiştir. Tâ ki ben, O'nun dışında ibâdeti hakk edecek bir şeyin
olmadığı hususûnda yakîne ermiş bulunmaktayım. '[Lٖ *ِ َن87ُ ِ > ْ ُ? َ ُ فAَ َ َو َ) ا/Ve O'na şirk
koştuklarınızdan korkmam]' Allah'ın dûnundan duâ ettiğiniz ilâhlarınızdan korkmuyorum. Sizin
ilâhlarınız bana bir kötülük veya nâhoş bir şey yapamaz (dedi). Böyle demesinin nedeni kavminin ona
şöyle söylemesiydi: 'Muhakkak ki biz, onları kötü zikrettiğin için ilâhlarımızın sana abraşlık veya
delilik gibi bir zarar vermesinden korkuyoruz.' Bunun üzerine İbrâhîm demiştir ki: 'Allah'a şirk
koştuğunuz bu ilâhların bana bir zarar veya nâhoş bir hâl vermesinden korkmuyorum. Çünkü onlar
menfaat da veremez zarar da veremez.' '[ ً|3ْ َ #ّ*ٖ > َء َر َ َ- ْاِ ﱠ) اَن/Rabbimin bir şey dilemesi dışında]'
Lâkin benim korkum, beni halk eden, semâlar ve arzı halkeden Allah'tandır. Öyle ki kuşkusuz eğer O,
nefsim veya mâlım hakkında bir fenâ bulma veya bâki kalma veya ziyâdeleşme veya noksanlaşma ya
da başka bir şey dilerse, o bana ulaşır. Çünkü O, buna Kâdir'dir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 488.-489. sayfalar]
847
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً6 U َ ْ.ُ /Sultân]' Yani: Hüccet." [Ebî Abdİllah Muhammed
ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 82. sayfa]
848
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْلWُ َ ﱢ- ْ َِ َ ﻟXّ ٰ *ِ ْ ُ &7ْ َ ْ َ ﱠ ُ ْ ا6َنَ ا8ُ$ ,ََ ? )َ &ُ ْ َو7ْ َ ْ َ فُ َ اAَ ََ ا+ْ37َ َو
ً6 َUْ . ُ ْ ُ 3ْ َ َ Lٖ *ِ /Ve şirk koştuklarınızdan nasıl korkarım? Ve siz -hakkında üzerinize bir sultân
inzâl etmediklerini- Allah'a şirk koşmanızdan korkmuyorsunuz.]' Putlardan ve şirk
koştuklarınızdan nasıl korkarım, oysa ki siz, Allah'a şirk koşmanız dolayısıyla korkuyu daha çok
hakkediyorsunuz. Ve şirkinizden veya Allah'ın hakkında bir hüccet ve sultân ınzâl etmediği fiilinizden
dolayı Allah'tan korkmuyorsunuz? '[ َن8 ُ َ ْ َ ? ْ ُ &ْ 7ُ ْ اِن%ِ ْ َ)ْ *ِ < ﱡ2ََ ا%ِ 3ْ َ@- ٖ َFَ َیﱡ ا ْﻟ$/Öyleyse emîn olmaya bu iki
fırkadan hangisi daha haklıdır, eğer siz ilmeder iseniz?]' Yani: Muvahhid veya müşrik (mi emîn
olmaya daha haklıdır?)" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 121. sayfa]
849
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#.)ر, hasen bir sened ile AbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ ')رtan Nebî ( ﷲ
و )'in şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ٍ ْ r ُ *ِ /Zulüm ile]' Şirk ile." [Ebu Muhammed ibn Ebi
Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 222.
sayfa (512.)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍ ْ r ُ 0ِ ْ َ- ْ َا َوﻟ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ اَﻟﱠ/O îmân edenler ve îmânlarını
ُ *ِ ْ ُ َ6 َ -ا ٖا8"
850
zulüm ile bulaştırmayanlar]' Onlar ki îmân etmişler ve îmânlarına şirk karıştırmamışlardır. '[ ُ ُ َﻟ
ْ
ُ% ْ َ)ا/Onlar içindir emniyyet]' Kıyâmet Günü Allah'ın azâbından (emîn olmak onlar içindir). '[ ْ َو ُھ
َُونDَ&ْ ُ /Ve onlardır hidâyet bulanlar.]' Onlardır rüşdün yoluna tutunanlar ve necâtın yoluna sülûk
edenler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 504. sayfa]
851
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Rebî' ibn Enes ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
201
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve İshâk ve Yâkûb'u ona hibe ettik, hepsine hidâyet ettik. 853 Ve önceden Nûh
ve zürriyetinden Dâvud ve Süleymân ve Eyyûb ve Yûsuf ve Mûsâ ve Hârûn'a
(da) hidâyet ettik. Ve işte böyle muhsinlere karşılık veririz.(84)
İşte onlar, onlardır ki, Allah hidâyet etmiştir. O bakımdan onların hidâyetine
iktidâ et. De ki: 'Sizden onun üzerine bir ücret istemem. O, âlemler için bir
zikrâdan başkası değildir.'(90)856
etmiştir: "'[Lٖ ِ 8ْ َ= # ٰ َ َ 3 َ َھ اِ ْ* ٰ ٖھ3ْ َ?ﱠ &ُ َ ٰاkُ2 bَ ْ ?ِ َو/Ve bu, hüccetimizdir. Kavmi üzere İbrâhîm'e onu
verdik.]' Bu, onunla kavmi arasındaki husûmet ve onunla, Nemrûd olarak isimlendirilen zorba
arasındaki husûmet hakkındadır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 228. sayfa (519.)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[> ُء َ َ6 ْ% َ ت ٍ َ َد َرOُ َ$ ْ َ6/Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz.]' Yani:
852
Dilediğimizi ilim ve fehm ve fazîlet ve akıl ile derecelerle yükseltiriz, İbrâhîm'i derecelerle
yükselttiğimiz gibi." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3.
cilt, 164. sayfa]
853
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ -ْ Dَ َھ/Hidâyet ettik]' Yani: İrşâd ettik." [Ebu'l-
Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 452. sayfa (tek
cilt olarak basım)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ْ ^ َ ﱠ$ ًّs7ُ َو/Ve hepsini tafdîl ettik]' Nûh (م/ $ا
854
)'ı ve Nûh'un
zürriyetinden olanları (tafdîl ettik). Onlara hakkı beyân ettik ve kendilerini ona muvaffak eyledik ve
onların tümünü tafdîl ettik. '[ َ%3 ٖ َ ا ْﻟ َ ﻟ#َ َ /Âlemler üzerine]' Yani: Kendi zamanlarının âlemi üzerine."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 512. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ 3@َٖ &" ْ ُ َ ا ٍط1ِ # َ ُھ ْ اِ ٰﻟ-ْ Dَ َو َھ/Ve Sırât-ı Mustakîm'e onları hidâyet
855
ettik]' Buyurur ki: Onları doğru kıldık ve onları eğri olmayan bir yola irşâd buyurduk. Ve bu, içinde o
eğrilik olmayan Allah'ın Dîni'dir. Ve o, İslâm'dır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 513. sayfa]
202
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve: 'Allah, beşer üzerine bir şey inzâl etmemiştir.' dediklerinde, Allah'ın
kadrini hakkıyla takdîr edemediler. De ki: 'Kitâb'ı kim inzâl etmiştir, o ki
Mûsâ onunla gelmiştir, insânlara bir nûr olarak ve bir hidâyet olarak? 857
Kırtâslar858 onu kılarsınız, onları ortaya atarsınız ve çoğunu gizlersiniz. Ve
ilmetmediğiniz size tâlim edilmiştir, sizin ve ne (de) babalarınızın.'859 De ki:
'Allah.'860 Sonra onları -daldıklarında- bırak oynasınlar.(91)
856
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte onlar]' Yani: Kendilerine babaların, zürriyetin,
kardeşler ve benzerlerinin eklendiği kimselerle birlikte, zikredilen nebîler. '[ُ ﷲ ّ ٰ َىDَ َھ%-5ٖ اﻟﱠ/Onlardır ki,
Allah hidâyet etmiştir]' Yani: Onlar hidâyet ehlidir, başkası değil. '[ْهDِ َ&=ْ ُ ُ ا-Dٰ ُ 0ِ َ$/O bakımdan onların
hidâyetine iktidâ et.]' Yani: İktidâ et/uy ve tâbi ol. Mademki bu, Resûl ( و ﷲ )'e verilen bir
emirdir, o hâlde ümmeti de, teşrî buyurduğu ve kendilerine emrettiklerinde ona tâbi olur. '[ ْ ُ ُ َ|. ْ َ=ُ ْ َ) ا
ا َ ْ ً اLِ 3ْ َ َ /De ki: 'Sizden onun üzerine bir ücret istemem.']' Yani: Bu Kur'ân'ı size tebliğ etmeme
karşılık olarak bir ecir yani ücret sizden taleb etmem ve bir şey sizden murâd etmem. '[ ٰ ى7ْ اِ ﱠ) ِذ8َ اِنْ ُھ
َ%3 ٖ َ ِﻟ ْ َ ﻟ/'O, âlemler için bir zikrâdan başkası değildir.']' Yani: Onunla tezekkür ederler/düşünürler,
böylece âmâlıktan hidâyete ve sapıklıktan doğru yola ve küfürden îmâna irşâd olunurlar." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm Sûresi, 90. âyetin tefsîrinde]
857
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ِر ٖهDْ َ= < ﱠ2َ َﷲ ّ ٰ ُرواDَ َ= َ َو/Ve Allah'ın kadrini hakkıyla takdîr edemediler.]' Onlar, Allah'ın
kendileri üzerindeki kudretine îmân etmeyen küffârdır. Öyleyse kim Allah'ın her şey üzerine Kadîr
olduğuna îmân ederse, bu durumda Allah'ı hakkıyla takdîr etmiştir. Ve kim buna îmân etmezse, bu
durumda Allah'ı hakkıyla takdîr etmemiştir. '[ ٍءKْ َ ْ% ِ ٍ > ّ ٰ َلWَ 6ْ َا َ ا8ُاِ ْذ =َ ﻟ/'Allah, beşer üzerine
َ َ* # ٰ َ ُ ﷲ
bir şey inzâl etmemiştir.' dediklerinde]' Yani: İsrâîl oğullarından (bazıları böyle demiştir.) Yahûdiler
dedi ki: 'Allah, senin üzerine bir kitâb inzâl etti mi?' Buyurdu ki: 'Evet!' (Yahûdiler) dediler ki:
'Allah'a and olsun ki, Allah, semâdan bir kitâb inzâl etmemiştir.' Bunun üzerine Allah şöyle inzâl
buyurmuştur: '[ ِ ُ=/De ki]' Ey Muhammed (de ki). '[ ًىD ًرا َو ُھ8ُ6 #.8 ٰ ُ Lٖ ِ* ى َ َء5ٖ ب اﻟﱠ َ َ&ِ ْ َل اﻟWَ 6ْ َْ ا% َ
ِ ِﻟ ﱠ س/'Kitâb'ı kim inzâl etmiştir, o ki Mûsâ onunla gelmiştir, insânlara bir nûr olarak ve bir
hidâyet olarak?]'." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden
ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 241. ve 243. sayfalar (560. ve 565.)]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[N3 ٖ َ َ=/Kırtâslar]' Tevrât'ı tahrîf etmek sûretiyle
َ اط
858
elleriyle o yazdıkları kitâblardır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 84. sayfa]
859
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ 7ُ &ُ ْ َو َ) ٰا*َ ُؤ6ْ َا ا8 ُ َ ْ َ ? ْ َ َو ُ ﱢ ْ & ُ ْ َ ﻟ/Ve ilmetmediğiniz size tâlim edilmiştir, sizin ve ne (de)
babalarınızın.']' Onlar yahûdîler ve nasârâdır. Bir kavim ki Allah kendilerine bir ilim vermiş, ama
ona iktidâ etmemişler/uymamışlar ve onu almamışlar ve onunla amel etmemişlerdir. Bu nedenle Allah
onları, böyle amel ettikleri için onları zemmetmiştir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 248. sayfa (580.)]
860
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ُ ﷲ ّ ٰ ِ ُ=/De ki: 'Allah.']' (De ki:) Allah onu inzâl etmiştir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim
er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 249. sayfa
(582.)]
861
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ٌ&َ ب7ِ ا5َ َو ٰھ/Ve bu Kitâb]' Ve bu Kur'ân. '[ ٌ&َ ب7ِ /Kitâb]' Ve
o, Kur'ân'ın isimlerinden bir isimdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
203
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim, Allah üzere yalan iftirâ eden veya: 'Bana vahyedilmiştir.' -ve ona bir
şey vahyedilmemiştir- diyenden ve: 'Allah'ın inzâl ettiğinin mislini inzâl
edeceğim.' diyenden daha zâlimdir? Ve zâlimleri ölüm dalgaları içinde863 ve
melekler ellerini uzattıklarında görseydin: 'Nefislerinizi ihrâc edin. Bugün
aşağılayıcı bir azâb ile cezâlandırılacaksınız, Allah üzere hakktan gayrısını
söylemiş olmanız ve O'nun âyetlerine kibirlilik etmiş olmanızdan dolayı.'
(derler.)(93)
Ve andolsun ki, evvel defa sizi halk ettiğimiz gibi ferdler olarak Bize geldiniz.
Ve size verdiklerimizi sırtlarınızın arkasına bıraktınız. Ve sizinle beraber -
onların içinizde (Allah'a) şerîkler olduğunu o sandığınız- şefaatçilerinizi
görmüyoruz. Andolsun ki, aranız kesilmiştir ve sizin sanmış olduklarınız
sizden sap(ıp ayrıl)mıştır.(94)
204
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve O, O ki, bir nefisten sizi inşâ etmiştir. Sonra bir karâr kılma yeri ve bir
tevdî edilme yeri vardır.867 Fıkhedenler kavmi için âyetleri tafsîl ettik.(98)
Ve O, O ki, semâdan su inzâl etmiştir. Böylece her şeyin nebâtını onunla ihrâc
ettik, derken bir yeşillik ondan ihrâc ettik. Ondan üst üste binmiş hubûbat ve
hurma ağacından, tomurcuğundan sarkıtılmış salkımlar ve üzümlerden
bağlar ve zeytin ve nar -birbirine benzeyen ve birbirine benzemeyen- ihrâc
ettik. Semerelerine nazar edin, semere verdiği ve olgunlaştığı zaman.
Muhakkak ki bunlarda, elbette îmân edenler kavmi için âyetler vardır.(99)
Ve Allah'a, cinleri -ve onları halk etmiştir- şerîk kıldılar. 868 Ve ilimsizce
oğullar ve kızlar O'na uydurdular. O, subhândır ve vasıflandırmalarından
teâlâdır.(100)869
Semâlar ve arzın Bedîi'dir.870 O'nun bir evlâdı nasıl olur? Ve O'nun bir eşi
yoktur. Ve her şeyi halk etmiştir. Ve O, her şeye Alîm'dir.(101)
İşte budur Rabbiniz Allah. O'ndan başka ilâh yoktur. O, her şeyin Hâlık'ıdır.
Öyleyse O'na ibâdet edin. Ve O, her şey üzerine Vekîl'dir.(102)
867
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ْ ُ ُ َ ْ َ- َو/Ve karâr kıldığı yeri ve tevdî edildiği yeri ilmeder.]' [Hûd Sûresi 6. âyet]
ْ ُ "&َ@َ ﱠ َھ َو
"'[ َ َ َد8َْ &"
'[دع8&" اﻟ/Tevdî edilen yer]' Sülbdedir. '[ @&" اﻟ/Karar kılınan yer]' Yeryüzünün üzerinde veya arzda
olandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 564. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ﱠ%kِ ْ َء اﻟ7َ َ ُ X ٰ
ِ ّ ِ ا8ُ َ َ َو/Ve Allah'a, cinleri şerîk kıldılar.]' Yani:
868
َ َ َ
Allah'a, kâfirler cinleri şerik kıldılar. '[ ْ ُ @ A َو/Ve onları halk etmiştir]' Yani:Ve (halbuki) O, cinleri
halk etmiştir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt,
173. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demekte: '[ َن8ُFQ ِ َ- َ ﱠ#ُ َو? َ َ ٰﻟLَ6 Tَْ 0.
ُ /O, subhândır ve
869
205
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve âyetleri -ve: 'Sen ders almışsın.' demeleri için873 ve ilmedenler kavmine onu
beyân etmemiz için- işte böyle tasrîf ederiz.(105)
Ve olanca yeminleriyle Allah'a kasem ederler, eğer bir âyet onlara gelirse,
elbette ona îmân edecekler. De ki: 'Âyetler ancak Allah indindedir.' Ve (âyet)
geldiğinde, onların îmân etmeyeceklerinin şuurunda değilsiniz.(109)
Ve eğer Biz, melekleri onlara inzâl etsek ve mevtâ onlara kelâm etse ve her
şeyi mukâbilen üzerlerine haşr etsek -Allah'ın dilemesi dışında- onlar îmân
edecek değil idiler. Ve lâkin ekserîsi câhillik ederler.(111)
Ve her nebî için insân ve cin şeytânlarını işte böyle düşman kıldık. Onların
bazısı bazısına, aldatmak için yaldızlı sözler874 vahyeder.875 Ve eğer Rabbin
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ُ }ِ Q َ َ* ْ 7ُ َ َءDْ َ=/Rabbinizden basîretler size gelmiştir.]'
872
Yani: Kendisiyle dalâletten hidâyeti ve bâtıldan hakkı ayırıp/görüp idrâk ettiğiniz beyyin/apaçık
hüccetler (size gelmiştir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 2. cilt, 263. sayfa]
873
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َqْ.ا َد َر8ُﻟ8ُ@َ3 َو ِﻟ/Ve: 'Sen ders almışsın.' demeleri için]' Dediler ki: 'Kıraat etmişsin ve öğrenmişsin.'
Bunu diyen Kureyş'tir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 264. sayfa]
874
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demektedir:
"'[ ِل ُ] ُ و ًرا8ْ َ@ ُفَ ا ْﻟAُْ ز/Aldatmak için yaldızlı sözler]' (Bu,) bâtılın lisânlarla ziynetlendirilmesidir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt, 56. sayfa]
875
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
206
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
"'[ ِل ُ] ُ و ًرا8ْ َ@ ُفَ ا ْﻟAُْ *َ ْ•ٍ ز#^ ُ ْ اِ ٰﻟ ٖ ُ- ﱢ%kِ ِْ َواﻟN6ْ )ا
ُ ْ َ* #28 ِ ْ َ%3َ ٖط3َ ّوًاDُ َ # ﱟ0ِ َ6 َ َ ْ َ ِﻟ ُ ﱢbَ ِﻟ5َٰ 7 َو/Ve her nebî için insân
ve cin şeytânlarını işte böyle düşman kıldık. Onların bazısı bazısına, aldatmak için yaldızlı
sözler vahyeder.]' İnsândan şeytânlar vardır ve cinnden (de) şeytânlar vardır. Onların bazısı bazısına
vahyeder." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 329. sayfa (782.)]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُ ه8ُ َ َ $ َ bَ * َ َء َر ﱡ8ْ َ َوﻟ/Ve eğer Rabbin dileseydi, onu
876
fiil edemezlerdi.]' Yani: Eğer Allah dileseydi, şeytânlar, insânlara vahyedemezdi." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 92. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ رْ ُھ5َ َ$/Bu nedenle bırak onları]' Yani: Kavminin müşriklerinden
877
bâtıl ile seninle mücâdele eden, insân ve cin şeytânlarından dostlarının kendilerine vahyettikleri ile
seninle hasımlaşan şeytânları (bırak). '[ َ&َ ُونFْ َ- َ َو/Ve iftirâ ettikleri şeyler(i)]' Yani: Uydurdukları
iftirâ ve yalan(ı bırak). Buyuruyor ki: Üzerlerine sabret, öyle ki kuşkusuz Ben, Allah'a iftirâ etmeleri
ve O'nun aleyhine iftirâ ve yalan uydurmaları üzerine onları cezâlandırmanın peşindeyim." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt, 57. sayfa]
878
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[s ًﱠQَF ُ /Mufassal olarak]' İyice açıklanmış olarak." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 336. sayfa (804.)]
َ َ&ِ ْ َ ُھ ُ اﻟ3ْ َ?َ ٰا%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve o kendilerine
ﱢTَ ِ* ْﻟbَ ْ َر*ﱢ% ِ ٌلW ُ ُ َ ﱠLﱠ6َنَ ا8ُ َ ْ َ - ب
879
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[<
Kitâb verdiklerimiz ilmederler ki o, Rabbinden hakk ile inzâl edilmiştir.]' Yani: Kitâb ehlinden
dirâset ehli. '[ َ%- ٖ َ& ْ ُ َ ا ْﻟ% ِ ﱠ%َ68ُ َ ? sَ َ$/Öyleyse kuşkulananlardan sakın olma.]' Yani: Bu Kur'ân'ın Allah
indinden olduğu husûsunda şekk edenler(den olma sakın). Kuşkusuz ki Kitâb ehlinden dirâset ehli,
onun hakk ile Rabbinden inzâl edilmiş olduğunu ilmederler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah
ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 93. sayfa]
880
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ً=Dْ 1ِ bَ ُ َر*ﱢqَ ِ 7َ ْq َو?َ ﱠ/Ve Rabbinin kelimesi doğrulukça tamamlanmıştır.]' Vaad ettiği husûslarda
'[)ًْ D َ َو/Ve adâletçe]' Hükmettiği husûslarda adâlet cihetinden." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-
Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 338. sayfa (807.-
808.)]
207
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
881
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ ْ%َ /Allah'ın yolundan]' Allah'ın Dîninden." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 181. sayfa]
882
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ ْ%َ َك8^ ﱡ ِ ْ ْا)َر#$ِ ْ% َ َ َM7ْ َ اOْ Uِ ُ? ْ َو ِان/Ve eğer
ِ ُ- ض
arzdakilerin ekserîsine itaat edersen, Allah'ın yolundan seni dalâlete düşürürler.]' Allahu ( $ &'),
Âdem oğullarından arz ehlinin ekserîyyetinin hâlinin dalâlet olduğunu haber verir. Ve onlar dalâletleri
içinde, durumları konusunda bir yakîn üzere değillerdir. Ve onlar ancak yalancı zanlar ve bâtıl bir
hesâb içindedir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm
Sûresi, 116. âyetin tefsîrinde]
883
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ﱠ%ﱠrنَ اِ ﱠ) اﻟ8ُ 0ِ َ&ﱠ-/Zandan başkasına tâbi olmazlar]' Onların o
üzerinde oldukları dînleri zan ve hevâdır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 181. sayfa]
884
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ َن8ُ1 ُ ,ْ َ-/Yahrusûn]' Yani: Yalan
söyleyenler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2.
cilt, 93. sayfa]
885
İmâm Ziyâeddîn el-Makdisî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Müşrikler müslümanlara hased etmiş ve demişlerdir ki: '(Bu) durum nedir? Allah'ın
katlettiğini -ve Allah'ın emrini arzu ettiğiniz hâlde- yemiyorsunuz ve kendi katlettiğinizi yiyorsunuz.'
ّٰ ُ .
Bunun üzerine Allah: '[Lِ 3ْ َ َ ِﷲ ْ ِ ا7َ 5ْ ُ- ْ َ ا ِ ﱠ ﻟ8ُ 7ُ ْ َ? )َ َو/Ve üzerine Allah'ın ismi zikredilmeyenlerden
yemeyin.]' (âyetini) inzâl etti." [Ebu Abdillah Ziyâeddîn bin AbdilVâhid el-Makdisî, el-Ehâdîsu'l-
Muhtâre, 13. cilt, 31. sayfa (38.)]
208
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
edememiş kimse meseli gibi midir? 886 Kâfirlere, onların amel etmiş oldukları
işte böyle ziynetlendirilmiştir.(122)
Ve işte böyle, her karyede, büyüklerini -orada tuzak kurmaları için- oranın
mücrimleri kıldık. Ve nefislerinden başkasına tuzak kurmazlar. Ve şuurunda
değillerdir.(123)
Ve bir âyet onlara geldiğinde, dediler ki: 'Allah'ın resûllerine verilenin misli
bize verilinceye kadar asla îmân etmeyiz.' Allah, risâletini nereye kılacağını en
iyi ilmedendir. O cürüm işleyenlere, Allah indinde bir küçüklük ve şiddetli bir
azâb isâbet edecektir, onların tuzak kurmuş olmalarından dolayı.(124)
İmdi Allah kimi -onu hidâyet etmeyi- murâd ederse, onun sadrını İslâm için
şerh eder. 887 Ve kimi -onu dalâlete düşürmeyi- murâd ederse, onun sadrını
sanki semâda yükseliyor gibi daraltır, sıkar. Allah, işte böyle o îmân
etmeyenler üzerine rics888 kılar.(125)
Onlar için Rabbleri indinde Dâru's-Selâm vardır. 890 Ve O -onların amel etmiş
olduklarından dolayı- kendilerinin velîsidir.(127)
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ س ِ اﻟ ﱠ#$ِ Lٖ *ِ #>ٖ ْ َ- ًرا8ُ6 ُ Lَ َ هُ َو َ َ ْ َ ﻟ3ْ َ3 ْ2َ َ$ ً&3ْ َ َ ن7َ ْ% َ اَ َو
886
َ ْ ِ ٍ ِرج,َ *ِ Nْ ِ َ ُ r اﻟ ﱡ#$ِ ُ Lُ َM َ ْ% َ 7َ /Ve mevtâ olup da ona hayât verdiğimiz ve insânlar içinde onunla
َ 3َت ﻟ
yürüyeceği bir nûr kendisi için kıldığımız kimse, karanlıklar içinde oradan hurûc edememiş
kimse meseli gibi midir?]' Öyle ki Sünnet sâhibinin kalbi diridir, aydınlıktır. Ve bid'at sâhibinin kalbi
mevtâdır, karanlıktır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye,
İctimâu'l-Cuyûşi'l-İslâmiyye, 11. sayfa]
887
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رtan şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ > ح-
مs.’ره ﻟD1 /Onun sadrını İslâm için şerh eder]' Böylece onun sadrını/göğsünü İslâm için
genişletir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 271. sayfa]
888
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[N َ ْ اﻟ ﱢ/Rics]' Şeytân." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 272. sayfa]
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[N َ ْ اﻟ ﱢ/Rics]' Kendisinde hayır olmayan." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt, 111. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ً 3@َٖ &" ِ ا5َ َو ٰھ/Ve bu, Rabbinin Sırât'ıdır,
ْ ُ bَ َ اطُ َر*ﱢ1
889
mustakîmdir.]' Yani: Rabbinin Dînidir, mustakîmdir/dosdoğrudur '[َِ ت-)ا ْٰ َْQ َ ﱠ$ Dْ َ=/Âyetleri tafsîl
ettik]' Yani: Onları beyân ettik." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 97. sayfa]
890
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ َﻟ
ْ ِ َDْ ِ ِمsدَا ُر اﻟ" َﱠ/Onlar için Rabbleri indinde Dâru's-Selâm vardır.]' Ve onların diyârı, Cennettir."
ﱢ *رَ
[Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe
ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 371.-372. sayfalar (896.)]
209
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve cemîân onları haşr edeceği gün (buyurur ki): 'Ey cin topluluğu, insânlardan
çok edindiniz.' Ve insânlardan onların velîleri derler ki: 'Rabbimiz, bazımız
bazısı ile metâlandı. Ve bizim için o tecil ettiğin ecelimize ulaştık.' Buyurur ki:
'Durağınız ateştir. Allah'ın dilediği müstesnâ, orada muhalledler(siniz).'
Muhakkak ki Rabbin, Hakîm'dir, Alîm'dir. (128)
'Ey cin ve insân topluluğu, sizden resûller gelmedi mi, âyetlerimi üzerinize
kıssa eden ve bu gününüze mülâki olmakla sizi inzâr eden?' Derler ki:
'Nefislerimiz aleyhine şâhidlik ederiz.' Ve dünyâ hayâtı onları aldatmış ve
nefisleri aleyhine kendilerinin kâfir olduklarına şâhidlik etmişlerdir.(130)
Bu, Rabbinin karyeleri zulüm ile -ve ehli gâfiller iken- helâk edici
olmadığından dolayıdır.(131)
De ki: 'Ey kavmim, mekânınız üzere amel edin. 894 Muhakkak ki ben amel
ediyorum. Artık yakında ilmedersiniz, diyârın âkibeti kimin olacak. 895
Kuşkusuz o ki, zâlimler felâh bulmazlar.(135)
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رise hasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ﻟَ ُ ْ دَا ُر
ْ ِ َ َر*ﱢDْ ِ ِمsاﻟ" َﱠ/Onlar için Rabbleri indinde Dâru's-Selâm vardır.]' Allah, O, '[ ِمsاﻟ" َﱠ/Selâm]'dır ve
'[دَا ُر/Dâr]' Cennet'tir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 272. sayfa]
َ] ِ ﱞ/Ganîyy'dir]' Yani: Gayrından (Ganîyy'dir). Nitekim O,
891
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#
kimseye ihtiyâc duymaz. Semâlar ve arzda kim varsa, hepsi Allah ( $ &'') )( ! وya muhtaçtır. O,
zâtıyla tüm mahlukâtından Ganîyy'dir. Böylelikle mutlak ginâ/zenginlik her yönüyle O'nundur."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 316. sayfa]
892
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َُونD َ 8ُ? َ اِنﱠ/Muhakkak ki size vaad edilen]' Yani: Saat(-i
Kıyâmet)'in gelişi ve haşirden size vaad edilen. '[ت َٰ
ٍ )/Elbette gelir]' Yani: (Elbette) olur." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 191. sayfa]
893
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%-Wٖ kِْ ُ ِ* ْ ُ&6ْ َ َو َ ا/Ve siz âciz bırakıcılar değil(siniz).]'
Yani: Allah'ı âciz bırakamazsınız. Bilakis, O, sizi iâde etme üzere -ve toz toprak olsanız ve kemiklere
dönüşseniz (bile)- Kâdir'dir. O, Kâdir'dir, bir şey O'nu âciz bırakamaz." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm Sûresi, 134. âyetin tefsîrinde]
210
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
894
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ْ ُ &ِ َ6 َ َ #ٰ َ ا8ُ َ ْ ِم ا8ْ َ= َ-/Ey kavmim, mekânınız üzere amel edin.]' Yönünüz üzere (amel
edin)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-
Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 380. sayfa (920.)]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ َ ْ َ ? َف8ْ " َ َ$ ٌ ِ َ #ّ6ٖ َِ ِ& ُ ْ ا6 َ َ # ٰ َ ا8ُ َ ْ ِم ا8ْ َ= َ- ْ ُ=/De ki: 'Ey
895
kavmim, mekânınız üzere amel edin. Muhakkak ki ben amel ediyorum. Artık yakında
ilmedersiniz]' Yani: Bu, şiddetli bir tehdîd ve güçlü bir uyarıdır. Yani: Eğer hidâyet üzere olduğunuzu
zannediyorsanız, yolunuz ve yönünüz üzere devam edin. Ben (de) yolum ve menhecim üzere devam
edeceğim. '[ﱠا ِرD َ ُ اﻟ0=ِ َ ُ Lَنُ ﻟ8ُ َ ? ْ% َ /Diyârın âkibeti kimin olacak]' (Diyârın âkıbeti) sizin mi olacak veya
benim mi olacak? Ve Allahu ( $ &'), Resûlu'ne ( ) ات ﷲverdiği vaadi gerçekleştirmiştir. Yani:
Öyle ki kuşkusuz Allahu ( $ &'), beldelere sağlam bir biçimde onu yerleştirmiş ve kullarından
muhâlefet edenlere karşı hâkim kılmış ve Mekke'yi ona fethetmiş/açmış ve kavminden onu tekzîb
eden ve ona düşmanlık eden ve karşı çıkanlara karşı onu üstün kılmış ve emrini sâir Arab yarımadası
üzerine istikrârlı kılmıştır. Ve Yemen ve Bahreyn (de) böyledir. Ve tüm bunlar, onun hayâtında
olmuştur. Sonra onun vefâtının ardından halîfelerinin (9 &#,أ ﷲ )رgünlerinde görkemli
şehirler ve iklimler ve verimli topraklar fethedilmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm Sûresi, 135. âyetin tefsîrinde]
896
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ِ }ِ 7َ َ ُ # ُ ِا ٰﻟQ ٰ ّ ٰ #َ ُ ِاﻟQ
ِ َ- 8َ ُ َ$ ِXّ ِ َ ن7َ َ ﷲِ َو ِ َ- sَ َ$ ْ ِ }ِ 7َ َ >
ُ نَ ِﻟ7َ َ َ$/O takdirde şerîkleri için olan, artık
Allah'a ulaşmaz. Ve Allah için olan, artık o, şerîklerine ulaşır.]' Allah için isimlendiriyorlardı.
Yani: Ekinin bir cüzünü (Allah'a), bir cüz'ünü şerîklerine ve putlarına (tahsîs ediyorlardı). Rüzgâr eğer
Allah'a tahsîs ettikleri yerden bir şeyi alıp da putlarının cü'üne götürürse onu orada bırakıyor ve
diyorlardı ki: 'Allah bundan Ganîyy'dir.' Ve rüzgâr, putlarına tahsîs ettikleri cüzden bir şeyi alıp
Allah'a tahsîs ettikleri cüze götürürse, onu alıyorlardı. Allah için o isimlendirdikleri davarlar: Bahîra
ve Sâibe'dir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 382.-383. sayfalar (926.)]
897
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ُؤ ُھ7َ َ ُ ْ َ =َ ْ& َ ا َْو َ) ِد ِھ%37ٖ ِ > ْ ُ َْ اﻟ% ِ ٍ 3Mَٖ َِ ﻟ% ﱠ- َزbَ ِﻟ5َٰ 7 َو/Ve müşriklerden çoğu için evlâdlarını katletmeyi
şerîkleri işte böyle ziynetlendirmiştir]' Kendilerine o ibâdet ettikleri şeytânları onlar için evlâdlarını
katletmeyi ziynetlendirmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12.
cilt, 137. sayfa]
898
Bu açıklamalar İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ ْ ُ ْ دُو ُھ3 ِﻟ/Li yurdûhum]' Onları helâk
etmek için. '[ ْ ِ 3ْ َ َ ا8" ُ 0ِ ْ َ3 َو ِﻟ/Ve li yelbisû aleyhim]' Ve aleyhlerine karıştırmak için." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 100. sayfa]
899
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ رْ ُھ5َ َ$/Bu nedenle onları bırak]' Ey Muhammed(, bu
nedenle onları bırak). '[ َ&َ ُونFْ َ- َ َو/Ve iftirâ ettikleri şeyler(i).]' Uydurdukları yalanı (bırak.) Öyle ki
kuşkusu Allahu ( $ &') onları gözetlemektedir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 193. sayfa]
211
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sekiz eş (halk etmiştir). Koyundan iki ve keçiden iki. De ki: 'İki erkeği mi
harâm etmiştir, yoksa iki dişiyi mi? Veya iki dişinin rahîmleri üzere
kapsadığını mı? Bana ilim ile bildirin, eğer sâdıklar iseniz.(143)
900
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[َ > َ 6ْ َا/İnşâ etmiştir]' Yani: Halk etmiştir." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 102. sayfa]
901
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً *ِ > َ َ& ُ /Müteşâbih olarak]' Yani: Görünüşte
müteşâbih/benzer olarak, yaprakları birbirine benzer. '[Lٍ *ِ > َ َ& ُ َ 3ْ ]َ َو/Ve gayrı müteşâbih olarak]'
Semere/ürün ve tat bakımından müteşâbih olmayarak/benzemeyerek." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 149. sayfa]
902
Bu âyet öşür hakkındadır. İmâm Şâfii ( ﷲ#. )رdiyor ki: "İki zat (yani Ebu Hanîfe ve İbrâhîm
َ 2َ َم8ْ َ- ُ L@ﱠ2َ ا8ُ? َو ٰا/Ve hasâdının günü hakkını verin]' kavlinde şöyle bir
Nehaî), Allah (+, و- )'nin: '[ ِد ٖهQ
te'vîl bulmuşlardır: 'Âyet az veya çok belli bir mikdâr bildirmemiştir.' Ve (lâkin) Nebî ( ﷲ
')وin kavil buyurduğu: '[ > اﻟ+Q6 3اﻟD@† * ﻟ. 3$ @† * ﻟ" ء اﻟ > و. 3$/Semâ (yani nehirler ve
yağmur suyu) ile sulanan arazide öşür (1/10), hayvanlar vâsıtası ile sulanan arazide ise yarım
öşür (1/20) vardır.]' [Buhârî tahrîc etmiştir] bir hadîste (belli bir mikdârın tâyin edildiğine) vâsıl
olunmuştur." [Muhammed bin İdrîs eş-Şâfii, el-Umm, 3. cilt, 213. sayfa]
212
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve deveden iki ve sığırdan iki. De ki: 'İki erkeği mi harâm etmiştir, yoksa iki
dişiyi mi? Veya iki dişinin rahîmleri üzere kapsadığını mı? Yoksa Allah
bununla size tavsiye ettiğinde şâhidler mi oldunuz? Öyleyse insânları ilimsizce
dalâlete düşürmek için Allah üzere yalan iftirâ edenden kim daha zâlimdir?
Muhakkak ki Allah, zâlimler kavmine hidâyet etmez.(144)
De ki: 'Bana vahyedilenin içinde taamın taam eden üzerine, meyte olan veya
akıtılmış kan ve domuz eti -öyle ki kuşkusuz o ricstir-903 veya Allah'tan
gayrına kesildiğinden dolayı fısk olanın904 dışında, harâm edilmiş
bulamıyorum. Artık kim zorda kalırsa, bâğîlik etmeden ve haddi aşmadan
(yiyebilir). Öyle ki kuşkusuz Rabbin, Gafûr'dur, Rahîm'dir.(145)
İmdi seni tekzîb ederlerse, bu durumda de ki: 'Rabbiniz geniş bir rahmet
sâhibidir. Ve O'nun azâbı, 905 mücrimler kavminden906 geri çevrilmez.'(147)
O şirk koşanlar diyecekler ki: 'Eğer Allah dileseydi, şirk koşmazdık ve ne (de)
babalarımız ve bir şeyi harâm etmezdik. Onlardan o öncekiler işte böyle
tekzîb ettiler, nihâyet azâbımızı907 tattılar. De ki: 'İndinizde bir ilim var mı?
O takdirde onu bize ihrâc edin. Zandan başkasına tâbi olmuyorsunuz. Ve siz
saçmalayanlardan başkası değilsiniz.'(148)908
903
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٌN ْ ُ ِرLﱠ6ِ َ$/Öyle ki kuşkusuz o ricstir]' Yani: (Öyle
ki kuşkusuz o) iğrençtir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 152. sayfa]
904
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[Lٖ ِ* ِﷲّ ٰ ِ 3ْ Rَ ِ"@ً اُ ِھ ﱠ ﻟ
ْ $ِ ا َْو/Veya Allah'tan gayrına kesildiğinden
dolayı fısk olanın]' O, putları için kestikleridir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 104. sayfa]
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, diyor ki: "'[ُ L. ُ ْ َ*/Be'suhu]' O'nun azâbı." [Ebu
905
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 201. sayfa]
906
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ َ%3 ٖ ِ ْk ُ ِم ا ْﻟ8ْ َ@ ا ْﻟ%ِ َ /Mücrimler kavminden]' Müşrikler
(kavminden)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2.
cilt, 105. sayfa]
907
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ َ . َ ْ َ*/Be'senâ]' Azâbımız." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 201. sayfa]
908
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "Bu, Allahu ( $ &')'nın zikrettiği bir münâzara ve müşriklerin
şirke düşmeye ve harâm ettiklerini harâm etmeye teşebbüs ettikleri bir şübhedir. Öyle ki kuşkusuz
Allah, onların içinde bulundukları şirke ve harâm ettiklerini harâm etmelerine muttalîdir. O, , bize
îmânı ilhâm ederek, onu değiştirmeye ve onu değiştirmese bile bizimle küfrün arasına girmeye
213
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Gelin, Rabbinizin üzerinize harâm ettiklerini tilâvet edeyim: O'na bir
şeyi şirk koşmayın ve vâlideyne ihsân edin ve evlâdlarınızı yoksulluktan
katletmeyin.' Biz sizi rızıklandırırız ve onları. Ve fuhşiyyâta -ondan zâhir
olana ve bâtın olana- yaklaşmayın.911 Allah'ın o harâm ettiği bir nefsi
katletmeyin, hakk ile müstesnâ. Bunlar kendisiyle size tavsiye ettiğidir,
umulur ki siz akledersiniz.'(151)
214
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bu bir Kitâb'tır, onu inzâl ettik, mübârektir. Bu nedenle ona tâbi olun ve
takvâ edin,916 umulur ki siz rahmete erdirilirsiniz.(155)
912
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ُ هDاَ ُ ﱠ/Şiddetliliği(ne)]' Otuz üçü(ne)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 473.-474. sayfalar (1132.)]
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[iِ " ْ @ِ ِ* ْﻟ/Bi'l-kıst]' Adâlet ile." [Ebî
913
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 106. sayfa]
914
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#*ٰ ْ ُ= نَ َذا7َ 8ْ َا َوﻟ8ُﻟDِ ْ َ$ ْ ُ&ْ ُ= َواِ َذا/Ve konuştuğunuzda, o vakit âdil
olun, velev ki yakınlık sâhibi olsun.]' İnsânların arasında hüküm verip kelâm ettiğiniz zaman, hakk
ve hüküm kendi aleyhinde çıkan kimse size yakınlık sâhibi olsa bile, onlar arasında hakkı söyleyin,
âdil olun, insâflı olun ve zulmetmeyin. Kendisi ile başkası arasında hüküm verdiğiniz bir akrabanın
akrabalığı veya bir arkadaşın arkadaşlığı sizi, hükmü size havâle edilen husûsta hakktan başkasını
söylemeye sevk etmesin. '[ا8ُ$ﷲِ اَ ْو ّ ٰ Dِ ْ َ *ِ َو/Ve Allah'ın ahdini îfâ edin.]' Allah'ın size tavsiye ettiği
tavsiyesini artık îfâ edin. Bunun îfâsı, onlara emrettiği ve onları nehyettiği husûslarda O'na itaat
etmeleri, O'nun Kitâbı ve Resûlu ( و ﷲ )'in Sünneti ile amel etmeleridir. İşte bu, Allah'ın
ahdine vefâ göstermektir. '[Lٖ *ِ ْ ُ 31 ّ ٰ ٰذ ِﻟ ُ ْ َو/Bunlar kendisiyle size tavsiye ettiğidir]' Kavmin içinde
heykelleri ve putları Allah'a muâdil/denk tutanlara de ki: Bu iki âyette size zikretmiş olduğum emirler,
Rabbimizin bize ahdettiği, Rabbinizin onları size tavsiye ettiği ve onlarla amel etmeyi emrettiği
şeylerdir. '[ َ ُون7 ﱠ5َ َ? ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/Umulur ki siz tezekkür edersiniz]' Bu iki âyette size emrettiği bu emirleri
size emretmiş ve işinizin âkıbetini tezekkür etmeniz için onları size tavsiye etmiş ve onlar hakkında
size ahdetmiştir. Üzerinde durduğunuz şey hatâdır. Artık ondan ayrılın, kendinize gelin ve Rabbinizin
itaatine yönelin." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt, 225.-226.
sayfalar]
915
İmâm Acurrî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile AbdUllah ibn Mes'ud ( ﷲ ')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Nebî ( و ﷲ )'in yanında oturuyor idik, derken: '[ ُ ه8ُ 0ِ َ ?ﱠ$ ً 3@َٖ &"ْ ُ #اط ِ ا5َ َواَنﱠ ٰھ
ٖ َ1
ْ ُ ِ ٰذﻟLٖ ِ 30ٖ . َ َ ﱠFَ&َ$ َ ُ0"
َ ْ%َ ْ ُ ِ* ق ا اﻟ ﱡ8ُ 0ِ َو َ) ?َ&ﱠ/Ve şübhesiz ki bu, mustakîm Sırât'ımdır. Bu itibarla ona tâbi
olun ve (başka) yollara tâbi olmayın, çünkü O'nun yolundan sizi tefrîk eder.]' (âyetini) kıraat etti,
bunun üzerine (yere) bir çizgi çizdi ve buyurdu ki: 'Bu Sırât'tır.' Sonra onun etrafına çizgiler çizdi ve
buyurdu ki: 'Bunlar (başka) yollardır, öyle ki onlardan bir yol yoktur ki üzerinde ona dâvet eden
bir şeytân bulunmasın.'" [Ebu Bekr Muhammed bin Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şerî'a, 1. cilt 290.-
291. sayfalar]
215
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Kitâb, ancak bizden önce iki tâifeye inzâl edilmiştir ve doğrusu onların
tedrîsâtından, elbette gâfiller idik.' dersiniz diye.(156)
Veya: 'Eğer üzerimize Kitâb inzâl edilseydi, elbette onlardan daha çok
hidâyette olurduk.' dersiniz (diye). İşte Rabbinizden bir beyyine size gelmiştir
ve bir hidâyet ve bir rahmet. O hâlde Allah'ın âyetlerini tekzîb eden ve
onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir? Âyetlerimizden o yüz
çevirenleri, azâbın kötüsüyle cezâlandıracağız, onların yüz çevirmiş
olmalarından dolayı.(157)
916
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[َ َر ٌك0 ُ ُ ْﻟ َ هWَ 6ْ َ&َ بٌ ا7ِ ا5َ َو ٰھ/Ve bu bir Kitâb'tır, onu inzâl ettik, mübârektir.]' Ve o: Allah'ın, Muhammed
( و ﷲ )'in üzerine o inzâl ettiği Kur'ân'dır. '[ُ ه8ُ 0ِ َ ?ﱠ$/Bu nedenle ona tâbi olun]' Bu nedenle
helâline tâbî olun. '[ا8ُ@ َوا?ﱠ/Ve takvâ edin]' Ve harâm edilenden vikâye edin/sakının. Ve o, bu
Kur'ân'dır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 492. sayfa (1170.-1172.)]
917
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ُ َ cِ ٰ َ َْ ُ ُ اﻟ3?ِ ْ َ? ْ ِا ﱠ) اَن/Başka değil, kendilerine meleklerin gelmesi]' Meleklerin onlara ölüm ile
(gelmesi). '[bَ * َر ﱡ#َ ?ِ ْ َ- ا َْو/Veya Rabbinin gelmesi]' Kıyâmet Günü (gelmesi). '[bَ ت َر*ﱢ ِ َ-ْ• ٰا
ُ َ* #َ ?ِ ْ َ- ا َْو/Veya
Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesi]' Güneşin batısından doğması veya Allah'ın dilediği şeyi mûcib
kılan bir âyet(in gelmesi)." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk,
2. cilt, 71.-72. sayfalar (875.)]
918
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً َ3 ِ ا8ُ6 7َ َ ُ ْ َو-ا ٖد8ُ= َ ﱠ$ َ%-5ٖ اِنﱠ اﻟﱠ/Muhakkak ki dînlerini o tefrikaya düşürenler ve bölük
bölük olanlar]' Allah, mü'minlere cemaati emretmiş ve ihtilâf ve tefrikadan onları nehyetmiştir. Ve
onlara haber vermiştir ki: Onlardan öncekiler ancak, riyâkarlık ve Allah'ın Dîninde husûmet
göstermeleri nedeniyle helâk olmuşlardır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 513.-514. sayfalar (1209.)]
919
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ٍءKْ َ #$ٖ ْ ُ ْ ِ َqْ"َﻟ/Bir şeyde onlardan
değilsin]' Yani: Onlar senden değildir ve sen onlardan değilsin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 160. sayfa]
920
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّ ٰ #َﱠ َ اَ ْ ُ ھُ ْ اِﻟ6ِا/İşleri ancak Allah'adır]' Yani: Cezâ ve
mükâfaatta (işleri ancak Allah'adır). '[ َن8ُ َ Fْ َ- ا8ُ6 7َ َ *ِ ْ ُ ُcﱢ0َ ُ- ُ ﱠY/Sonra onların fiil etmiş olduklarını
kendilerine bildirir]' Kıyâmet'e vârid olduklarında (onların fiil etmiş olduklarını kendilerine
bildirir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 210.
216
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kim hasene ile gelirse, artık kendisi için onun on misli vardır. Ve kim kötülük
ile gelirse, artık mislinden başkasıyla cezâlandırılmaz. 921 Ve onlar
zulmedilmezler.(160)
sayfa]
921
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ )ى اِ ﱠWْk ٰ ُ- sَ َ $ ِ َcﱢ3"
ْ َ َء ِ* ﻟ ﱠ% َ َ ِﻟ َ َوM ْ َ> ُ ا
ْ َ ُLَ َ$ ِ َ "
َ Tَ ْ َ َء ِ* ْﻟ% َ
َ َ Mْ ِ /Kim hasene ile gelirse, artık kendisi için onun on misli vardır. Ve kim kötülük ile gelirse,
artık mislinden başkasıyla cezâlandırılmaz.]' Ve bu, Allahu ( $ &')'dan bir fazldır. Çünkü haseneye
on misli ile ve kötülüğe misli ile karşılık verir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 160.-161. sayfalar]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٍ 3@َٖ &" ِ # اِ ٰﻟ#ّ*ٖ َر# ٖ -Dَٰ ھ# ٖ ﱠ6ِ=ُ ْ ا/De ki: 'Muhakkak ki Rabbim
ْ ُ َ ا ٍط1
922
beni Sırât-ı Mustakîm'e hidâyet etmiştir]' Onlara de ki: 'Muhakkak ki Rabbim beni, sağlam yola
irşâd etmiştir. O, onu Allah'ın baas etmiş olduğu Dînidir. Ve bu, hanîf Müslümanlıktır. Öyle ki ona
beni muvaffak eylemiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt,
281.-282. sayfalar]
923
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًF3 ٖ 2/Hanîf َ olan]' Hakka meyilli olan." [Muhammed bin Alî
eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 462. sayfa (tek cilt olarak basım)]
924
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِXّ ٰ ِ #?ٖ َ َ ی َو َ َ3 ْT َ َو/Ve hayâtım ve ölümüm Allah
içindir]' Yani: Hayâtımda itaatim Allah içindir ve ölümümün ardından karşılığım Allah'tandır."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, . cilt, 161.
sayfa]
925
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ْ ُ َْ اَ ﱠو ُل اﻟ6َ َوا/Ve ben Müslümanların evveli(yim)]' Bu ümmetten Müslümanların evveli." [Ebu
"'[ َ%3 ٖ ِ "
Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 2. cilt, 73. sayfa (881.)]
926
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍءKْ َ ﱢ7ُ رَبﱡ8َ َر*ًّ َو ُھ#Rْٖ *َﷲِ ا ّ ٰ َ 3ْ ]َ َ =ُ ْ ا/De ki: 'Allah'tan gayrı
bir Rabb mı arayayım? Ve O, her şeyin Rabbidir. ]' Ve bu, Allah'tan -Nebî ( و ﷲ )'i
babalarının ibâdet ettiklerine ibâdet etmeye dâvet ettiklerinde- müşriklere bir cevâbtır. '[زر8اﻟ/Yük]
Günâhtır. Kimse kimsenin günâhını taşımaz." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 110. sayfa]
217
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
927
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ضِ َْ ْا)َر+}ِ sَ A/Ve
َ O, O ki, sizi arzın halîfeleri kılmıştır.]' Öyle ki karyeleri helâk etmiş ve onların
ardından bizi orada halîfe kılmıştır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 6. cilt, 532.-533. sayfalar (1245.)]
928
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ 3?ٰ َ ٰا#$ٖ ْ 7ُ 8َ ُ 0ْ َ3 ِﻟ/Size verdiklerinde sizi ibtilâ etmek için]'
Size verdiği rızıkta sizi sınamak için. Yani: Zengin ve fakîri ve eşraftan olanı ve düşkünü ve hür ve
köleyi ibtilâ eder ki sizden, sevâb ve ikâb üzere olan ortaya çıksın." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 212. sayfa]
929
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٌ 32ٖ ٌر َر8ُFRَ َُ ﻟLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki O, elbette Gafûr'dur,
Rahîm'dir.]' Şirkinden tevbe eden ve Rabbine îmân eden için (muhakkak ki O, elbette Gafûr'dur,
Rahîm'dir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt,
110. sayfa]
218
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Bu,) sana inzâl edilen bir Kitâb'tır. 930 Bu nedenle -onunla inzâr etmen için-
sadrında ondan bir sıkıntı olmasın. Ve mü'minler için bir zikrâdır.(2)931
Rabbinizden size inzâl edilene tâbi olun932 ve O'nun dûnundan evliyâya tâbi
olmayın.933 Azdır tezekkür ettiğiniz.(3)
930
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٌ&َ ب7ِ /Kitâb]' Yani: Kur'ân." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 111. sayfa]
931
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[%3 H ى ﻟ7و ذ/Ve mü'minler için bir zikrâdır.]' Yani: Onlar için
bir öğüttür." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt,
213. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "[ ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ْ ُ 3ْ َلَ اِﻟWِ 6ْ ُا َ ا8ُ 0ِ اِ?ﱠ/Rabbinizden size inzâl
932
edilene tâbi olun]' Yani: Kur'ân'a (tâbi olun). Ve şöyle de denilmiştir: Allah'ın emri ile Kur'ân ve
Sünnet'e (tâbi olun)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 164. sayfa]
933
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[َ َء3 اَ ْو ِﻟLٖ ِ6ْ دُو% ِ ا8ُ 0ِ َو َ) ?َ&ﱠ/Ve O'nun dûnundan evliyâya tâbi
olmayın]' O'ndan gayrısını, Allahu ( $ &')'ya isyânda itaat ettiğiniz evliyâ/dostlar ittihâz etmeyin."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 213. sayfa]
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ َ . ُ ْ *َ /Be'sunâ]' Azâbımız." [Ebî
934
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 112. sayfa]
935
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Öyle ki Allah, Kıyâmet Günü ümmetlere, resûlleriyle
kendilerine irsâl ettiği şeylerde icâbet etmelerinden suâl eder ve resûllere de O'nun risâletlerini tebliğ
etmelerinden suâl eder." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Â'raf Sûresi, 6. âyetin tefsîrinde]
219
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra elbette bir ilim ile üzerlerine kıssa ederiz. 936 Ve (onlardan) gâibler değil
idik.(7)937
Ve tartı o gün hakktır. Artık kimin tartıları ağır gelirse,938 o takdirde işte
onlar, onlardır felâh bulanlar.(8)
Ve andolsun ki, arzda sizi yerleştirdik. Ve orada geçimlikler sizin için kıldık.
Azdır şükrettiğiniz.(10)
Ve andolsun ki, sizi halk ettik. Sonra size sûret verdik. Sonra meleklere
buyurduk ki: 'Âdem'e secde edin.' Bunun üzerine secde ettiler, iblîs müstesnâ.
Secde edenlerden olmadı.(11)
Buyurdu ki: 'Ne sana mâni oldu ki, sana emrettiğimde secde etmedin?' Dedi
ki: 'Ben ondan hayırlıyım, ateşten beni halk ettin ve çamurdan onu halk
ettin.'(12)
Buyurdu ki: 'Öyleyse oradan in. Çünkü senin için orada kibirlenmen olmaz.
Hemen çık, muhakkak ki sen küçüklerdensin.'(13)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ٍ ْ ِ ِ* ْ ِ 3ْ َ َ ﱠ%ﱠQُ@َ َ َ$/Sonra elbette bir ilim ile
936
üzerlerine kıssa ederiz.]' Yani: Bir basîret ve ilim ile amel ettiklerini onlara haber veririz." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 165.
sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%30ٖ }ِ ]َ ﱠ7ُ َ َو/Ve (onlardan) gâibler değil idik]' Tebliğ etmeleri
937
konusunda resûllerden ve icâbet etmeleri konusunda ümmetlerden (gâibler değil idik)." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 214. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ%30ٖ }ِ ]َ ﱠ7ُ َ َو/Ve (onlardan) gâibler değil idik]' Yani: O
( $ &'), Kıyâmet Günü kullarına, az olsun çok olsun, büyük olsun küçük olsun ne söylediklerini ve ne
amel ettiklerini haber verir. Çünkü O ( $ &'), her şey üzerine şâhidtir. Bir şey O'ndan gâib/gizli değildir
ve bir şeyden gafil değildir. Bilakis O, gözlerin hâinliğini ve sadırların gizlediklerini ilmedendir."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Â'raf Sûresi,7. âyetin
tefsîrinde]
938
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ﱡTَ ا ْﻟ5ٍ cِ َ 8ْ َ- ُزْ ن8َ َوا ْﻟ/Ve tartı o gün hakktır.]' Âdâletlidir. '[ُLُ -ا ِز8َ َ ْqَ ُ@َY ْ%َ َ$/Artık kimin tartıları ağır
"'[<
gelirse]' Kimin haseneleri ağır gelirse." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt, 24.-25. sayfalar (29. ve 32.)]
220
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'İşte beni iğvâ ettiğinden dolayı,939 elbette onlar için Mustakîm
Sırât'ına940 oturacağım.'(16)
'Ve ey Âdem, sen Cennete iskân et ve zevcen, böylece dilediğiniz yerden yeyin
ve şu ağaca yaklaşmayın, o takdirde zâlimlerden olursunuz.'(19)
Ve onlara kâsem etti ki: 'Muhakkak ki ben, sizin için elbette nasîhat
edenlerdenim.'(21)944
939
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[# ٖ َ&-ْ 8َ ]ْ َ َ ا0ِ َ$/İşte beni iğvâ ettiğinden dolayı]' Beni dalâlete düşürdüğünden (dolayı)."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 305. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َ 3@َٖ &" ِ ْ ُ ََنﱠ ﻟDُ =ْ َ)/Elbette
ْ ُ ا ْﻟbَ َ َ اط1 َ
940
onlar için Mustakîm
Sırât'ına oturacağım]' Yani: 'Elbette Âdem oğulları için sağlam yolunun üzerine oturacağım.' Ve O,
İslâm'dır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 218.
sayfa]
941
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ ِ ?ِ ٰا8ْ . َ ْ% ِ /Sevâtlarından]' Avretlerinden." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 171.
sayfa]
942
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ .8.و/Vesvese]' İnsânın kalbine şeytânın attığı söz." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 219. sayfa]
943
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[%ِ 3ْ َ َ َ َ68ُ َ?/İki melek olursunuz]' Meleklerden (olursunuz).
'[ َ%-Dٖ ِﻟ,َ َ ا ْﻟ% ِ َ 68ُ َ? ا َْو/Veya muhalledlerden olursunuz]' O ölmeyen (muhalledlerden olursunuz)." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 115. sayfa]
944
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ%3Tٖ 1 َ َ= َو/Ve onlara kâsem etti ki: 'Muhakkak ki ben, sizin için elbette nasîhat
ِ َ اﻟ ﱠ% ِ َ ﻟ َ ُ َ ﻟ#ّ6ٖ ِ َ ُ َ ا.
edenlerdenim.']' Allah ile onlara yemin etti ve tâ ki o ikisini aldattı. Ve mü'min, Allah ile aldatılabilir.
Sonra (şeytân) dedi ki: 'Muhakkak ki ben, sizden önce halk edildim ve sizden daha âlimim. O nedenle
ikiniz bana tâbi olun ki sizi irşâd edeyim.' Ve bazı ilim ehli: 'Kim bizi Allah ile aldattıysa, aldatıldık.'
demiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt, 351. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ َ%3Tٖ 1 َ َ= َو/Ve onlara
ِ َ اﻟ ﱠ% ِ َ ﻟ َ ُ َ ﻟ#ّ6ٖ ِ َ ُ َ ا.
kâsem etti ki: 'Muhakkak ki ben, sizin için elbette nasîhat edenlerdenim.']' Onlara vesvese verdi
ve bu konuda yemin etti. Ve o, Allah ile yalancı olarak yemin edenlerin evvelidir. Ve Allah ile yalancı
olarak yemin eden herkes, bu durumda iblîse tâbi olanlardandır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
221
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylelikle aldatma ile onları düşürdü. 945 Bunun üzerine ağacı tattıklarında,
sevâtları onlara göründü ve üzerlerine Cennet yapraklarından örtmeye
koyuldular. Ve Rabbleri onlara nidâ etti ki: 'Şu ağaçtan sizi nehyetmedim mi?
Ve: 'Muhakkak ki şeytân, sizin için mübîn bir düşmandır.' size demedim
mi?'(22)
Buyurdu ki: 'Bazınız bazısına düşman olarak inin ve sizin için arzda bir
süreye kadar bir karâr yeri ve bir metâ vardır.'(24)
222
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bir fırkaya hidâyet etmiş ve bir fırkanın üzerlerine dalâlet hakk olmuştur.
Muhakkak ki onlar, Allah'ın dûnundan şeytânları velîler ittihaz etmişler ve
kendilerinin muhtedîler olduğunu hesâb etmişlerdir.(30)
De ki: 'Allah'ın, kulları için o ihrâc ettiği ziyneti ve rızıktan pak olanları kim
harâm etmiş?' De ki: 'Onlar, dünyâ hayâtında o îmân edenler içindir.
Kıyâmet Günü hâlis olarak (yalnız mü'minlerindir).' İlmedenler kavmi için
âyetleri işte böyle tafsîl ederiz.(32)952
De ki: 'Rabbim ancak fuhşiyyât, onlardan zâhir olan ve bâtın olan ve günâh
ve haksızlıkla bâğîlik ve hakkında bir sultân inzâl etmediğini Allah'a şirk
koşma953 ve ilmetmediğinizi Allah üzere söylemenizi harâm etmiştir.'(33)
Ve her ümmet için bir ecel vardır. 954 Öyle ki ecelleri geldiğinde, ne bir saat
tehîr edebilirler ve ne (de) takdîm edebilirler.(34)
950
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ 7َ
َدُون8ُ َ ? ْ 7ُ َاDَ َ*/İlkin sizi yarattığı gibi, (O'na) avdet edersiniz.]' (İlkin) sizi halk ettiği -annelerinizin
karınlarından sizi ihrâc ettiği- gibi, işte böyle (O'na) avdet edersiniz." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim
er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt, 91. sayfa
(245.)]
951
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[Dٍ kِْ "َ ﱢ7ُ َDْ ِ ْ ُ َ&َ -وا ٖز5ُ Aُ ٰا َد َم# ٖ َ* َ-/Ey Âdem oğulları, her mescid indinde ziynetinizi alın.]'
Beyt'i (müşrikler) çıplak olarak tavâf ederlerdi. Bunun üzerine Allah ( $ &' ) )( ! وonlara, elbiselerini
giymelerini ve (tavâf ederken) çıplak olmamalarını emretti." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîr es-
Sahîh, 2. cilt, 382. sayfa]
952
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ bَ ِﻟ5َٰ 7
ٰ
َِ ت-) ُ ْاQ َ ﱢFُ6/İşte böyle tafsîl ederiz]' (İşte böyle) beyân ederiz." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-
Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt, 105. sayfa (287.)
ﱢTَ ِ ا ْﻟ3ْ Rَ ِ* Kَ Rْ َ0 َوا ْﻟ/Ve haksızlıkla bâğîlik]' Yani: Zulüm.
953
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[<
'[ ً6 U َ ْ.
ُ /Sultân]' Hüccet. Yani: Allah'ın dûnundan ibâdet ettikleri putları (Allah'a şirk koşmayı harâm
etmiştir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt,
120. sayfa]
954
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٌ َ َ َو ِﻟ ُ ﱢ اُ ﱠ ٍ ا/Ve her ümmet için bir ecel vardır.]'
Yani: (Her ümmet için) ömür müddeti vardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 179. sayfa]
223
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey Âdem oğulları, eğer sizden resûller size gelir, üzerinize âyetlerimi kıssa
eder de kim takvâ eder ve ıslâh olursa, bu durumda üzerlerine bir korku
yoktur ve onlar hüzünlenmezler.(35)
Ve onlar ki, âyetlerimizi tekzîb ettiler ve onlardan kibirlendiler, işte onlar ateş
ashâbıdır, onlar orada muhalledlerdir.(36)
Şu hâlde Allah üzere yalan iftirâ eden veya O'nun âyetlerini tekzîb edenden
kim daha zâlimdir? İşte onlar, Kitâb'tan nasîblerine nâil olurlar. Nihâyet
resûllerimiz955 onları vefât ettirmeye geldiklerinde, derler ki: 'Allah'ın
dûnundan sizin duâ etmiş olduklarınız nerede?' Derler ki: 'Bizden sap(ıp
uzaklaş)tılar.' Ve onlar nefisleri aleyhine, kendilerinin kâfirler olduklarına
şâhidlik ederler.(37)
Buyurur ki: 'Sizden önce geçmiş cinler ve insânlardan ümmetlerin içinde ateşe
dâhil olun!' Her ne zaman bir ümmet dâhil oldukça kardeşine lânet eder.
Nihâyet cemîân orada birbiri ardından toplanınca, sonrakiler evvelkiler için
derler ki: 'Rabbimiz, şunlar bizi dalâlete düşürdüler, bu nedenle ateşten iki
kat azâb onlara ver.' Buyurur ki: 'Hepsi için iki kat (azâb vardır) ve lâkin
ilmetmezsiniz.'(38)
deliğinden geçinceye kadar Cennet'e dâhil olmazlar.]' Ve: '[َ ِط3,ِ ا ْﻟ/Hıyât]' İğnedir. (Yani:) Onlar,
ebediyyen Cennet'e. dâhil olmazlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 229. sayfa]
ٍ ا8َ ]َ /Örtüler]' Yani: Onları örten ateşler." [Ebu AbdUllah
957
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ش
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Âraf Sûresi'nin 41. âyetinin
tefsîrinde]
224
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o îmân edenler ve sâlih ameller işleyenler -bir nefsi gücünün yettiği dışında
mükellef tutmayız- işte onlar Cennet ashâbıdır, onlar orada
muhalledlerdir.(42)
Ve Cennet ashâbı, ateş ashâbına: 'Rabbimizin bize vaad ettiğini hakk bulduk.
Artık (siz de) Rabbinizin vaad ettiğini hakk buldunuz mu?' diye nidâ eder.
Derler ki: 'Evet.' Bunun üzerine aralarında bir seslenici: 'Allah'ın lâneti
zâlimler üzerinedir.' diye seslenir.(44)
Ve Ârâf ashâbı simâları ile kendilerini tanıdıkları adamlara nidâ eder, derler
ki: 'Cemiyyetiniz bir yarar size sağlamamıştır960 ve ne (de) kibirlenenler
olmanız.'(48)
Şeyh Şankıtî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌ بkَ 2ِ َ ُ َ 3ْ َ* َو/Ve ikisi arasında bir hicâb vardır.]' Allah
958
( $ &' ) )( ! وbu âyet-i kerîmede, Kıyâmet günü, Cennet ehli ve Ateş ehli arasında bir hicâbın/engelin
olduğunu zikretmiştir." [Muhammed Emin Şankitî, Edvâu'l-Beyân, 2. cilt, 354. sayfa]
959
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[اف ْ
ِ َ ْ َ)ا/Ârâf]' Cennet ve ateş arasında bir sur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 2. cilt, 321. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[)ً َ اف ِر ُ Tَْ 1ََ ٰدى ا6 َو/Ve Ârâf ashâbı adamlara nidâ
ِ َ ْ َ )ب ْا
960
eder]' Arz ehlinden (adamlara nidâ eder). '[ ْ ُ 3 ٰ 3"ٖ *ِ ْ ُ َ68ُ$ ِ ْ َ-/Simâları ile kendilerini tanıdıkları]' Ateş
ehlinin simâları(yla tanıdıkları). '[ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ # ٰ ]ْ َ ا َ ا8ُ=َ ﻟ/Derler ki: 'Cemiyyetiniz bir yarar size
sağlamamıştır']' Topladığınız mallar ve dünyâda sayıca çoğalmanız (bir yarar size sağlamamıştır)."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt, 467. sayfa]
225
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, bir Kitâb'ı onlara getirdik. 961 Bir ilim üzere onu tafsîl ettik.
Îmân edenler kavmi için bir hidâyet ve bir rahmettir.(52)
Onun tevîlinden başkasına mı nazar ederler? Onun tevîli geldiği gün, önceden
onu o unutanlar derler ki: 'Rabbimizin resûlleri hakk ile gelmiştir. Şimdi
şefaatçılardan bizim için var mı? O hâlde bizim için şefaat etsinler. Veya
(dünyâya geri) döndürülsek de o bizim amel etmiş olduklarımızdan başkasını
amel etsek.' Nefislerini hüsrâna uğratmışlardır. Ve onların iftirâ etmiş
oldukları kendilerinden sapmıştır.(53)
Muhakkak ki Rabbiniz Allah, O ki, semâları ve arzı altı günde halk etmiş,
sonra arş üzerine istivâ buyurmuştur.962 Geceyi, kendisini durmadan taleb
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٍ َ ُھ ْ ِ* ِ& َ بcْ ِ Dْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, bir kitâbı
961
onlara getirdik.]' Yani: Kur'ân'ı onlara verdik." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 187. sayfa]
962
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "Öyle ki biz, Allah (+, و- )'nin haberine îmân ederiz.
Hâlık'ımız arşının üzerine istivâ buyurmuştur. Allah'ın kelâmını tebdîl etmeyiz. Ve -mu'attila ve
cehmiyyenin dediği gibi- bize söylenenden başka bir kavil söylemeyiz. Mu'attila ve cehmiyye şöyle
der: 'O, arşı üzerine istivâ değil istivlâ etmiştir.' Böylelikle onlara söylenenden başka bir kavle tebdîl
etmişlerdir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb,
233. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ِ اﻟْ َ ْ ش#َ َ ٰ ى8َ&. ْ ُ ﱠ اY/Sonra arş üzerine istivâ
buyurmuştur.]' kavli hakkında, insânlar pek çok söz söylemişlerdir." Devamla der ki: "Bu konuda
Mâlik ve Evzaî ve Sevrî ve Leys ibn Sa'd ve Şafiî ve Ahmed ve İshâk ibn Râhûye ve eski ve yeni
diğer müslüman imâmlardan Selefi Sâlih'in mezhebine sülûk edilmelidir/girilmelidir. Ve bu yol, bu
âyeti tekyîf ve teşbîh ve tâ'tîl etmeden, geldiği gibi kabûl etmektir. Teşbîhçilerin zihinlerine hemen
gelen zâhir mânâ, Allah ( $ &'') )( ! وdan nefyolunmuştur. Muhakkak ki Allah, mahlukâtından bir şey
O'na benzemez. '[ ُ 3Q اﻟ ﱠ8َ ٌء َو ُھKَْ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ
ٖ َ0 ا ْﻟOُ 3 ٖ " َ 3َﻟ/O'nun misli gibi bir şey yoktur. Ve O, Semî'dir,
Basîr'dir.]' [Şûrâ Sûresi, 11. âyet] Bilakis durum; imâmların -[Buhârî'nin hocası] Nuaym bin
Hammâd el-Huzâî onlardandır- dediği gibidir: 'Kim Allah'ı mahlukâtına teşbîh ederse kâfir olur. Kim
Allah'ın kendisiyle nefsini vasfettiklerini inkâr ederse kâfir olur. Allah'ın nefsini vasfettiği ve
Resûlu'nun (vasfettiklerinde) teşbîh yoktur.' [İmâm Zehebî, 'el-Uluvv'da sahîh bir sened ile
226
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve O, O ki, rüzgârları rahmetinin önünde bir büşrâ olarak irsâl eder. Nihâyet
ağır bulutları yüklenince, ölü bir belde için onu süreriz. Böylece onunla su
inzâl ederiz de onunla her semereden ihrâc ederiz. Mevtâyı işte böyle ihrâc
edeceğiz. Umulur ki siz tezekkür edersiniz.(57)
Ve pak belde, onun nebâtı Rabbinin izni ile hurûc eder. Ve o habîsin -o
menfaat vermeyen küçük şey dışında-964 hurûc etmez.965 Şükreden bir kavim
için âyetleri işte böyle tasrîf ederiz.(58)966
Andolsun ki, Nûh'u kavmine irsâl ettik de dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a ibâdet
edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh yoktur. Muhakkak ki ben, azîm bir
günün üzerinize azâbından korkarım.(59)
zikretmiştir. Şeyh el-Elbânî de bunu 'Muhtasar el-Uluvv'da (184. sayfa) tashîh etmiştir.] Kim Allah
( $ &' ) )( ! وiçin sârih âyetlerde ve sahîh haberlerde vârid olan şeyleri Allah ( $ &'') )( ! وnın
Celâl'ine layık vecih üzere isbât eder ve Allah ( $ &'') )( ! وdan noksanlıkları nefyederse, işte o,
hidâyet yoluna sulûk etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Ârâf Sûresi, 54. âyetin tefsîrinde]
963
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً َ ط َ ً َو$8ْ Aَ ُه8ُ َوا ْد/Ve O'na korkarak ve
tamah ederek duâ edin.]' (Allah,) burada 'ümit' anlamına gelen '[O Uاﻟ/Tamah']' kelimesini
zikretmiştir. Çünkü duâ, ümit üzere binâ edilmiştir. Öyle ki kuşkusuz duâ eden kimse, eğer istek ve
talebinde ümitli değilse, talebini elde etmek için onun nefsi harekete geçmez." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, el-Bedâiu'l-Fevâid, 3. cilt, 523. sayfa]
964
Bu açıklama Süddî ( ﷲ#.')رa aittir. İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın
şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ًاDِ َ6/Nekiden]' O menfaat vermeyen küçük şey." [Ebu Muhammed
ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt,
195. sayfa (542.)]
965
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ًاDِ َ 6 ) ُ ُج اِ ﱠ,ْ َ - )َ ~ َ ُ 0Aَ ى5ٖ َواﻟﱠ/Ve o habîsin -o menfaat vermeyen küçük şey dışında- hurûc
etmez.]' Kâfir için bir darb-ı meseldir. Tuzlu-çorak belde gibidir, o ki bereket ondan hurûc etmez. Ve
kâfir, habîstir ve ameli (de) habîstir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt, 195. sayfa (541.)]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ت ِ َ-)ا َ ُ6 bَ ِﻟ5َٰ 7/İşte böyle tasrîf ederiz]' (İşte böyle) onları
ٰ ْ ُ ﱢفQ
966
beyân ederiz. '[ َ> ُ ُون ْ َ- ٍم8ْ َ@ ِﻟ/Şükredenler kavmi için]' Îmân edenler (kavmi için)." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 128. sayfa]
227
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kavminden ileri gelenleri dedi ki: 'Muhakkak ki biz, gerçekten mübîn bir
dalâlet içinde seni görüyoruz.'(60)
Dedi ki: 'Ey kavmim, bende bir dalâlet yoktur. Ve lâkin ben, âlemlerin
Rabbinden bir resûlum.'(61)
'Ve sizden bir adam üzerine -sizi inzâr etmesi için ve takvâ etmeniz için-
Rabbinizden bir zikir size gelmesine teâccüb mü ediyorsunuz? Ve umulur ki
siz rahmete erdirilirsiniz.'(63)
Ve Âd'a kardeşleri Hûd'u (irsâl ettik).968 Dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a ibâdet
edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh yoktur. Daha takvâ etmiyor
musunuz?'(65)
Dedi ki: 'Ey kavmim, bende bir sefihlik yoktur. Ve lâkin ben âlemlerin
Rabbinden bir resûl(um).(67)
'Rabbimin risâletlerini969 size tebliğ ediyorum ve ben sizin için emîn bir
nasîhatçıyım.'(68)
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ت ِ )َ .َ ِر/Risâletler]' Allah'ın, resûllere vahyetmek sûreti ile
967
onları kavimlerine irsâl ettiği şeyler." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
Kadîr, 481. sayfa]
968
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle der: "'[ َ ٍد# َواِ ٰﻟ/Ve Âd'a]' Ve Âd'a irsâl ettik.
'[دًا8ُ ُھ ْ ھAََ ا/Kardeşleri Hûd]' Ve Dîn'de kardeşleri değil (sadece) nesebte kardeşleri." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 129. sayfa]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ت ِ )َ .َ ِر/Risâletler]' Allah'ın, resûllere vahyetmek sûreti ile
969
onları kavimlerine irsâl ettiği şeyler." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
228
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve sizden bir adam üzerine -sizi inzâr etmesi için ve takvâ etmeniz için-
Rabbinizden bir zikir size gelmesine teâccüb mü ediyorsunuz? Ve tezekkür
edin, hani Nûh kavminin ardından halîfeler sizi kılmış ve hilkatte bir genişlik
size ziyâde etmiştir. Öyleyse Allah'ın nimetlerini970 tezekkür edin. Umulur ki
siz felâh bulursunuz.'(69)
(Hûd) dedi ki: 'Rabbinizden bir rics972 ve gazab üzerinize vâkî olmuştur. Siz ve
babalarınızın kendilerini isimlendirdiği isimlerde benimle mücâdele mi
ediyorsunuz? Allah, haklarında bir sultân973 inzâl etmemiştir. İmdi bekleyin,
muhakkak ki ben (de) sizinle beraber bekleyenlerden(im).'(71)
Ve Semûd'a kardeşleri Sâlih'i (irsâl ettik). Dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a ibâdet
edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh yoktur. Rabbinizden bir beyyine size
gelmiştir. Allah'ın bu dişi devesi sizin için bir âyettir. Bu nedenle onu bırakın,
Allah'ın arzında yesin ve kötülük ile ona temâs etmeyin, sonra elîm bir azâb
sizi yakalar.(73)
Ve tezekkür edin, hani Âd'ın ardından halîfeler sizi kılmış ve arzda sizi
yerleştirmişti. Ovalarından köşkler ittihaz ediyordunuz ve dağları evler
229
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derken dişi deveyi kestiler ve Rabblerinin emrine karşı geldiler. Ve dediler ki:
'Ey Sâlih, bize vaad ettiğini bize getir,975 eğer mürsellerden isen.'(77)
Böylece onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: 'Ey kavmim, andolsun ki, Rabbimin
risâletini size tebliğ ettim ve sizin için nasîhat ettim. Ve lâkin nasîhat edenlere
muhabbet etmiyorsunuz.'(79)
Ve Lût'u (da irsâl ettik). Hani kavmine demişti ki: 'Âlemlerden, birinin
kendisiyle sizi geçmediği fuhşiyyâtı mı getiriyorsunuz?'(80)
974
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ا َ) َء/ÂlâAllâhi]'
ٰ Yani:
Allah'ın nimetleri." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 194. sayfa]
975
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ6Dُ ِ َ? َ *ِ َ &ِ }ْ اŽُ ِﻟ1
َ َ-/Ve dediler ki: 'Ey Sâlih, bize vaad ettiğini
bize getir']' Yani: Azâbtan (bize vaad ettiğini bize getir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 248. sayfa]
976
91. ayet ile aynıdır
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[" ِء َ ْ دُو ِن اﻟ ﱢ% ِ ً ة8َ ْ َ نَ اﻟ ﱢ َ َل8ُ?ْ َ&َﱠ ُ ْ ﻟ6ِا/Muhakkak
977
230
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine onu ve ehlini necât buyurduk, geride kalanlardan olan hanımı
hâric.(83)
Ve Medyen'e kardeşleri Şuâyb'ı (irsâl ettik). Dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a
ibâdet edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh yoktur. Rabbinizden bir beyyine
size gelmiştir. Artık ölçü ve mizânı îfâ edin. Ve insânların eşyâlarını
eksiltmeyin. Ve arzda çıkarmayın, onun ıslâhının ardından. Bunlar sizin için
daha hayırlıdır, eğer mü'minler iseniz.'(85)
'Ve eğer sizden bir tâife, kendisi ile o irsâl edildiğime îmân etmiş ve bir tâife
îmân etmemiş ise, bu durumda Allah aramızda hükmedinceye kadar
sabredin. Ve O, hâkimlerin en hayırlısıdır.'(87)
'Allah üzere yalanı iftirâ etmiş oluruz, eğer milletinize avdet edersek, Allah'ın
ondan bizi necât buyurmasının ardından. Ve bizim için -Rabbimiz Allah'ın
dilemesi dışında- ona avdet etmemiz olamaz. Rabbimiz her şeyi ilmen
979
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ ﱠ6ِا
َ َ&َ- ٌَ س6ُا/'Muhakkak ki onlar kendilerini tathîr eden insânlardır']' Ayıbları olmadığı hâlde
َ ﱠ ُونU
onları ayıbladılar, zemmedilecek durumda olmadıkları hâlde onları zemmettiler." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 334. sayfa]
980
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ِ ِ* ُ ﱢ/Pusu kurarak her sırâta]' (Pusu kurarak) her hakk yola." [Ebu Muhammed ibn
"'[ َُونD ِ 8ُ? َ ا ٍط1
Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt,
236. sayfa (650.)]
231
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: 'Ey kavmim, andolsun ki
Rabbimin risâletlerini size tebliğ ettim ve sizin için nasîhat ettim. İmdi kâfirler
kavmi üzere nasıl üzüleyim?'(93)
Ve bir karyeye bir nebî irsâl etmedik ki onun ehlini sıkıntı ve darlık ile
yakalamayalım. Umulur ki onlar yalvarırlar.(94)
Sonra kötülüğün yerini haseneye tebdîl ettik. Nihâyet çoğaldılar ve dediler ki:
'Babalarımıza darlık ve genişlik temâs etmiştir.' Bu nedenle ansızın -ve onlar
şuurunda değillerken- kendilerini yakaladık.(95)
Ve eğer karyelerin ehli îmân etseler ve takvâ etselerdi, elbette üzerlerine semâ
ve arzdan bereketler açardık. Ve lâkin tekzîb ettiler, bu yüzden onların
kesbetmiş olduklarından dolayı kendilerini yakaladık.(96)
981
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ﱢTَ ِ َ ِ* ْﻟ8ْ َ= َ%ْ3َ* َ َ َو3ْ َ* ْŽَ&$ْ َر*ﱠ َ ا/Rabbimiz, aramızda ve kavmimizin arasında hakk ile aç.]'
etmiştir: "'[<
Aramızda ve kavmimizin arasında hakk ile kazâ/hüküm buyur." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-
Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt, 242. sayfa (670.)]
982
78. ayet ile aynıdır
983
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ َ . ُ ْ َ*/Be'simizin]' Azâbımızın." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 260. sayfa]
232
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onun ehlinin ardından arza o vâris olanlara hidâyet olmadı mı984 ki, eğer
dilersek günâhlarından dolayı onları musîbetlere uğratırız ve kalblerinin
üzerini mühürleriz, böylece onlar işitmezler.(100)
İşte karyeler, 985 haberlerinden986 üzerine kıssa ederiz. Ve andolsun ki, resûlleri
beyyineler ile kendilerine geldiler de önceden tekzîb ettiklerinden dolayı onlar
îmân eder olmadılar. Allah, kâfirlerin kalblerinin üzerini işte böyle
mühürler.(101)
Ve Mûsâ dedi ki: 'Ey Firavun, muhakkak ki ben, alemlerin Rabbinden bir
resûlum.'(104)
984
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[Dِ ْ َ- ْ َاَ َوﻟ/Ve hidâyet olmadı mı]' Ve beyân edilmedi mi. [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt, 580. sayfa]
985
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ا ْﻟ@ُ ٰ ىbَ ْ ?ِ /İşte karyeler]' Yani: Şu o helâk ettiğimiz
karyeler. Ve onlar daha önce zikri geçen Nûh ve Âd ve Lût ve Hûd ve Şuâyb'ın karyeleridir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Ârâf Sûresi , 101. âyetin
tefsîrinde]
986
Bu açıklama İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ َ }ِ َ06ْ َْ ا% ِ /Min embâihâ]' Yani:
Haberlerinden." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, En'âm
Sûresi, 101. âyetin tefsîrinde]
987
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ *ِ ا8 ُ َ َrَ$/Ama onlara zulmettiler]' Ama onlara küfrettiler."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 13. cilt, 12. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ َ *ِ ا8 ُ َ r َ َ$/Ama onlara zulmettiler]' Yani: (Âyetlerin,)
Allah indinden olduğunu inkâr ettiler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 135. sayfa]
233
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Firavun) dedi ki: 'Eğer bir âyet ile gelmiş isen, imdi onu getir, eğer
sâdıklardan isen.'(106)
Bunun üzerine asasını ilkâ etti. Hemen o zaman o, mübîn bir yılan
(oldu).(107)988
Firavun kavminden ileri gelenler dediler ki: 'Muhakkak ki bu, elbette âlîm bir
sihircidir.'(109)
'Arzınızdan sizi ihrâc etmeyi murâd eder.(' Firavun dedi ki: ')O hâlde ne
emredersiniz?'(110)990
Ve sihirciler Firavun'a geldi. Dediler ki: 'Muhakkak ki bizim için, elbette bir
ücret vardır, eğer biz gâlibler olur isek (değil mi)?'(113)
988
Şuarâ Sûresi'nin 32. âyeti ile aynıdır
989
Şuarâ Sûresi'nin 33. âyeti ile aynıdır
990
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ََ َ َذا ?َ ْ ُ ُون$/O hâlde ne emredersiniz?]' Yani: Firavun dedi
ki: '[ ََ َ َذا ?َ ْ ُ ُون$/O hâlde ne emredersiniz?]' Ve: 'Bu, ileri gelenlerin söylediklerindendir.' (de)
denilmiştir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, A'raf
Sûresi, 110. âyetin tefsîrinde]
991
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْL ِ ْاَر
ُ هAََ َوا/'Onu alıkoy ve kardeşi(ni)']' Onu hapset ve kardeşi(ni)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-
Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt, 268. sayfa (762.)]
َ ِ* ُ ﱢ/Tüm âlîm sihircileri]' Yani: Sihirde mahâretli ve
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍ 3 ٖ َ ٍ 2ِ .
992
sanatında çok bilgili olan tüm sihircileri." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî,
Fethu'l-Kadîr, 730. sayfa (tek cilt olarak basım)]
234
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Ey Mûsâ, ya sen ilkâ et, ya biz olalım ilkâ edenler.'(115)
(Mûsâ) dedi ki: 'İlkâ edin.' Bunun üzerine ilkâ ettiklerinde, insânların
gözlerini sihirlediler ve onları korkuttular ve azîm bir sihir ile geldiler.(116)
Böylece hakk vâkî olmuş ve onların amel etmiş oldukları bâtıl olmuştur.(118)
Firavun dedi ki: 'Size izin vermeden önce ona îmân ettiniz. Muhakkak ki bu,
elbette oradan ehlini ihrâc etmek için şehirde kendisini kurduğunuz bir
tuzaktır. Artık yakında ilmedersiniz.'(123)
993
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َن8ُ $ِ ْ َ-/Uydurdukları]' Yalan(dan yaptık)ları." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt, 274. sayfa (778.)]
994
Şuarâ Sûresi'nin 47. âyeti ile aynıdır
995
Şuarâ Sûresi'nin 48. âyeti ile aynıdır
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُواD" ِ Fْ ُ-/Fesâd çıkarmaları]' Bu fesâdtan murâd:
996
235
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Mûsâ kavmine dedi ki: 'Allah'tan istiâne dileyin ve sabredin. 997 Muhakkak ki
arz Allah'ındır, kullarından dilediğini ona vâris buyurur. Ve âkibet
muttakîler998 içindir.'(128)999
Dediler ki: 'Sen bize gelmeden önce eziyyet edildik ve bize gelmenin
ardından.' (Mûsâ) dedi ki: 'Ola ki Rabbiniz, düşmanınızı helâk eder ve arzda
halîfe sizi yapar, böylece nasıl amel edeceğinize nazar eder.'(129)
Fakat onlara bir hasene geldiğinde derler ki: 'Bu bizim içindir.' Ve onlara bir
kötülük isâbet edince, Mûsâ ve beraberindekileri uğursuz sayarlardı. Dikkat
edin, onların uğursuzluğu ancak Allah indindedir. Ve lâkin ekserîsi
ilmetmezler.(131)
Ve dediler ki: 'Âyetten her ne kendisini bize getirsen, onunla bize sihir etmek
için, yine biz sana îmân etmeyiz.'(132)
Firavun'un emrine muhâlefettir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 205. sayfa]
997
İmâm Tâkiyyuddîn el-Hilâli ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ُ وا0ِ ْ1ِ َواXّ ٰ *ِ ا8ُ 3 ٖ َ&. ْ ا/Allah'tan istiâne dileyin ve
sabredin.]' Düşmanlarınıza karşı sadece Allah ( $ &'') )( ! وdan istiâne/yardım dileyin. Allah ( -
+,')وnin nusreti gelinceye dek de o düşmanlardan sâdır olup da size isâbet eden eziyyetlere sabredin.
İstiâne ve sabır ile, Allah (+, و- )'nin, 'size nusret edeceğine ve düşmanınızı helâk edeceğine' dâir
vaadine nâil olacaksınız." [Muhammed Tâkiyyuddîn el-Hilâli, Sebîlu'r-Reşâd Fî Hedyi Hayri'l-İbâd,
1. cilt, 406. sayfa]
998
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Suddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ%3@ ُ & ٖﱠ/Muttakîler]' Onlar, mü'minlerdir." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 7. cilt, 285. sayfa (806.)]
999
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3@ َ ُ ِﻟ ْ ُ & ٖﱠ0=ِ َ َوا ْﻟ/Ve âkibet muttakîler içindir.]' Yani: Cennet,
takvâ edenler içindir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-
Kur'ân, Ârâf Sûresi'nin 128. âyetinin tefsîrinde]
236
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve üzerlerine azâb1000 vâkî olduğunda, dediler ki: 'Ey Mûsâ, indindeki ahidten
dolayı Rabbine bizim için duâ et, eğer azâbı bizden kaldırırsan, elbette sana
îmân ederiz ve elbette seninle beraber İsrâîl oğullarını irsâl ederiz.'(134)
1000
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( #.ر
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: '[Wَ ْ اﻟ ﱢ/Ricz]' Azâb." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 13. cilt, 71. sayfa]
1001
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demektedir: "'[ َ ﱢ3ا ْﻟ/Yemmi]' Yani: Deniz." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 273. sayfa]
1002
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ ُ وا01 ْ ِ ا# ٖ َ* # ٰ َ # ٰ "
َ َ ِ* َ -ٖٔ َ ا. ْ Tُ ا ْﻟbَ ُ َر*ﱢqَ ِ 7َ ْq َو?َ ﱠ/Ve Rabbinin
güzel kelimesi İsrâîl oğulları üzerine sabrettiklerinden dolayı tamamlandı.]' İmdi, Allah'ın bu
âyette, O (/ و+,)'nın, kendisiyle kelâm eylediği bir kelime(si) olduğunu ilmet." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 335. sayfa]
1003
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َْ َ ٍم ﻟ1َ ا# ٰ َ َن8ُFُ ْ َ-/Kendi putlarına âkifler olan]' Allah'ın
dûnundan onlara ibâdet ediyorlardı." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 273. sayfa]
1004
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِL3$ٖ ْ ُﱠ ٌ َ ھ0َ& ُ َُ) ِءHاِنﱠ ٰھ/Muhakkak ki bunlar, kendilerinin
içinde bulunduğu yok olacaktır.]' Yani: Helâk olacaktır. Yani: Muhakkak ki ibâdet eden ve
kendisine ibâdet edilen (de) helâk olmuşlardır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî,
el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Ârâf Sûresi, 139. âyetin tefsîrinde]
237
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
1005
Dedi ki: 'Allah'tan gayrı bir ilâh mı size arayayım? Ve O, âlemlerin
üzerine sizi tafdîl etmiştir.'(140)
Ve Mûsâ'ya otuz gece vâde verdik ve bir on ile onu tamamladık. Böylece
Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. Ve Mûsâ kardeşi Hârûn'a
dedi ki: 'Kavmimin içinde benim halîfem ol ve ıslâh et ve fesâd çıkaranların
yoluna tâbi olma.'(142)
Ve Mûsâ belirlediğimiz vakit için gelip ve Rabbi ona kelâm edince, dedi ki:
'Rabbim, bana (Kendini) göster, Sana nazar edeyim.' Buyurdu ki: 'Beni asla
göremezsin ve lâkin dağa nazar et, artık o mekânını kararlı tutarsa, o
takdirde Beni görürsün. Derken Rabbi dağa tecellî edince, onu paramparça
kıldı ve Mûsâ baygın düştü. Nihâyet ayılınca, dedi ki: 'Subhânsın, Sana tevbe
ettim ve ben, mü'minlerin evveli(yim).'(143)
Buyurdu ki: 'Ey Mûsâ, muhakkak ki Ben, risâletlerim ile ve kelâmım ile
insânlar üzerine seni seçtim. İmdi sana verdiğimi al ve şükredenlerden
ol.'(144)
Ve onun için levhalarda her şeyden bir vaaz1007 yazdık ve her şey hakkında
tafsîlât. Artık onları kuvvet ile al ve kavmine emret, onları en güzeli ile
alsınlar. Fâsıkların diyârını size göstereceğim.(145)
1005 ّ ٰ َ 3ْ ]َ َا
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[َ=َ ل/Dedi ki]' Yani: Mûsâ (dedi ki). '[ ْ ُ 3Rْٖ *َﷲِ ا
ٰ
ً اِﻟ/'Allah'tan gayrı bir ilâh mı size arayayım?]' Allah'tan gayrı kendisini tâzîm edeceğiniz bir ilâh
mı sizin için taleb edeyim?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 210. sayfa]
1006
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌ 3rَٖ ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ٌءsَ َ*/Rabbinizden azîm bir belâ
vardı]' Yani: 'Büyük bir nimet ve bol bir ikrâm. Veya onlardan sudûr edip de size isâbet eden o azâbta
Rabbiniz tarafından sizin üzerinize arz olunan azâmetli bir imtihân vardır.' Mûsâ bunları anlatıp da
onlara vaaz verince bu işten vazgeçtiler." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Tefsîru's-Sa'dî, 342.
sayfa (tek cilt olarak basım)]
1007
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ً r َ ِ 8ْ َ /Vaaz]' Yani: Tezkire/hatırlatma."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt,
214. sayfa]
238
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Mûsâ kavmine gazablı, esefli rücû ettiğinde, dedi ki: 'Ardımdan ne kötü
bana halef oldunuz. Rabbinizin emrine acele mi ettiniz?' Ve levhaları ilkâ etti
ve kardeşini başından tuttu, onu kendisine çekti. (Hârûn) dedi ki: 'Anamın
oğlu, muhakkak ki kavim, beni zayıf gördüler. Ve neredeyse beni katlettiler.
Artık benimle düşmanları sevindirme ve zâlimler kavmiyle beraber beni
kılma.'(150)
1008
Ebu'ş-Şeyh el-İsfehâni ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Muhammed bin Yûsuf el-Firyâbi ( ﷲ#.')رın
şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[< ﱢTَ ِ ا ْﻟ3ْ Rَ *ِ ض َ ?ِ َ-ْ ٰا%َ ُْ ِ ف1َ .
ِ ْ ْا)َر#$ِ َﱠ ُون0َ َ&َ- َ%-5ٖ اﻟﱠ# َ /Arzda haksızlıkla o
kibirlenenleri âyetlerimden uzaklaştıracağım.]' Onların kalblerini, emrim hakkında tefekkür
etmekten men' edeceğim." [Ebu Muhammed AbdUllah bin Muhammed bin Câfer el-İsfehâni,
Kitâbu'l-Azame, 1. cilt, 225. sayfa (11.)]
1009
Parantez içindeki açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demiştir: "'[ُوه5ُ ,اِ? َﱠ/Onu ittihâz
ettiler]' Yani: Onu ilâh ittihaz ettiler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 143. sayfa]
239
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bu dünyâda ve Âhiret'te bir hasene bizim için yaz. Muhakkak ki biz Sana
tevbe ettik.1013 (Allah) buyurdu ki: 'Azâbım, onu dilediğime isâbet ettiririm.
Ve rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Böylece o takvâ edenler ve zekâtı verenler
için onu yazacağım. Ve onlar ki, onlardır âyetlerimize îmân edenler.'(156)
1010
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ َوﻟَ ﱠqَ . َ ْ%َ #. َ 8ُ _ َ Rَ ا ْﻟ/Ve Mûsâ'dan gazab sükût edince]' Artık Mûsâ'dan gazab
ُ ^
gidince." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 7. cilt, 361. sayfa (1021.)]
1011
Bu açıklama İmâm İbn Cevzî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ُ L َ 8ْ َ=/Kavmehu]' Mânâsı: Kavminden."
[Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 521. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
1012
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[bَ ُ &َ &ْ $ِ ) اِ ﱠ#َ اِنْ ِھ/Bu, fitnenden başkası değildir]' Bu, azâbından başkası değildir, onu
dilediğine isâbet ettirirsin ve onu dilediğinden uzaklaştırırsın." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 2. cilt, 352. sayfa]
1013
Bu açıklama Saîd bin Cubeyr ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Saîd bin
Cubeyr ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ6Dْ ُھ/Hudna]' Tevbe ettik." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 13. cilt, 153. sayfa]
1014
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ%-5ٖ اَﻟﱠ
240
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Ey insânlar, muhakkak ki ben, cemîân size Allah'ın bir Resûlu('yum).
O ki, semâlar ve arzın mülkü O'nundur. O'ndan başka ilâh yoktur. Hayât
verir ve öldürür. O hâlde Allah'a ve ümmî Nebî Resûlu'ne îmân edin, 1019 o ki,
Allah'a ve O'nun kelimelerine îmân eder. Ve ona tâbi olun, umulur ki siz
hidâyet edilirsiniz.'(158)1020
ْا)ُ ﱢ ﱠ#
# ﱠ0ِ لَ اﻟ ﱠ8.ُ نَ اﻟ ﱠ8ُ 0ِ َ&ﱠ-/Onlar ki -ümmî Nebî- Resûl'e tâbi olurlar]' Bu, Muhammed ( ﷲ
')وdir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 354. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[وف ِ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ ُھ ْ ِ* ْﻟ-/Mârûfu onlara emreder]' Yani: Îmânı (onlara
1015
emreder). '[ ِ َ ْ ُ ا ْﻟ%ِ َ ْ ُ 3 ٰ ْ َ- َو/ Ve münkerden onları nehyeder]' Yani: Şirkten (onları nehyeder)." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 289. sayfa]
1016
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[~ َ ِ} َ0,َ ِ ُ ا ْﻟ3ْ َ َ ﱢ ُمTَ ُ- َو/Ve habîs olanları üzerlerine harâm eder]' Ve bunlar, domuz eti ve
ribâ/faiz ve Allah'ın harâm eylediği, ama onların kendi kendilerine helâl ettikleri yiyeceklerdir."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 355. sayfa]
1017
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ُ Lَ َ َلWِ 6ْ ُى ا5ٖ َر اﻟ ﱠ8ا اﻟ ﱡ8ُ َ0 َوا?ﱠ/Ve onunla beraber o inzâl
edilen Nûr'a tâbi olanlar]' Yani: Üzerine (inzâl edilen). Yani: Kur'ân('a tâbi olanlar)." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 146. sayfa]
1018
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُTِ Fْ ُ ُھ ُ ا ْﻟbَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte onlar, onlardır felâh bulanlar]' Yani:
Dünyâ ve Âhiret'te (onlardır felâh bulanlar)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ârâf Sûresi, 157. âyetin tefsîrinde]
ٰ
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[# ْا)ُ ﱢ ﱢ# ُ ِ َو َرXّ *ِ ا8ُ ِ ٰ َ$/O hâlde Allah'a ve
ﱢ0ِ اﻟ ﱠLِ ِﻟ8.
1019
ümmî Nebî Resûlu'ne îmân edin]' kavlinde Nebî ( و ﷲ ): 'Hıfzında olanı kıraat edemez'
açısından ümmî değil, yazamama ve kitâblarda olanı okuyamama açısından ümmîdir. Nitekim o,
Kur'ân'ı en güzel şekilde hıfzetmiştir." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn
Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 17. cilt, 235. sayfa]
1020
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ونD& ? ه ﻟ8 0?و ا/Ve ona tâbi olun, umulur ki
siz hidâyet edilirsiniz]' Dînî ve dünyevî maslahatlarınızda (ona tâbi olun). Nitekim ona tâbi
olmadığınız vakit uzak bir dalâlete düşersiniz." [AbdurRahmân ibn Nâsır es-Sa'dî, Tefsîru's-Sa'dî,
346. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1021
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[#.8 ٰ ُ ِم8ْ َ= ْ% ِ َو/Ve Mûsâ'nın kavminden]' Yani: İsrâîl
oğulları. '[ٌ ا ُ ﱠ/Ümmet]' Yani: Cemaat/topluluk. '[< ﱢTَ ُونَ ِ* ْﻟDْ َ-/Hakk ile hidâyet ederler]' Yani: Hakka
irşâd ederler ve dâvet ederler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 290. sayfa]
241
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
pınar ondan fışkırdı. Her boy kendi meşrebini ilmetti. Ve üzerlerine bulutu
gölge yaptık. Ve üzerlerine kudret helvası ve bıldırcın inzâl ettik. (Buyurduk
ki:) 'Sizi rızıklandırdığımızın paklarından yiyin.' Ve Bize zulmetmediler ve
lâkin nefislerine onlar zulmetmiş oldular.(160)
Ve hani onlara denildi ki: 'Şu karyede iskân edin ve dilediğiniz yerden ondan
yiyin ve deyin ki: 'Hıtta.'1023 Ve kapısından secde ederek dâhil olun, sizin için
hatâlarınızı mağfiret edelim. Muhsinlere ziyâde edeceğiz.'(161)
Ve denizin o hazırında olan karyeden onlara suâl et. Hani cumartesinde haddi
aşıyorlardı. Hani onların cumartesi günü balıkları akın akın kendilerine
geliyordu. Ve cumartesi yapmadıkları gün, onlara gelmiyordu. Onların
fâsıklık etmiş olmalarından dolayı işte böyle kendilerini ibtilâ ettik.(163)1025
Ve hani onlardan bir ümmet demişti ki: 'Allah'ın kendilerini helâk edeceği
veya şiddetli bir azâbla azâblandıracağı bir kavme neden vaaz ediyorsunuz?'
Dediler ki: 'Rabbinize bir mâzeret (beyân edelim). Ve umulur ki onlar takvâ
ederler.'(164)1026
1022
Yâkûb (م/ $ا )'ın oğullarının soyundan olan oniki kabileye verilen isim
1023
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ U ﱠ2/Hıtta]'
ِ Mânâsı: Hatâlarımızı(n yükünü) bizden azalt."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 1. cilt, 143. sayfa]
1024
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[" َ ِء َ اﻟ ﱠ% ِ ًاW ْ ِر/Semâdan
bir ricz]' Yani: Semâdan bir azâb." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 225. sayfa]
1025
Îmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُھ8ُ 0ْ َ6 bَ ِﻟ5َٰ 7/İşte böyle onları ibtilâ ederiz]' (İşte böyle) onları
sınarız." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 293.
sayfa]
1026
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رyine dedi ki: "'[ َن8ُ@َ&ﱠ- ْ ُ َوﻟَ َ ﱠ/'Ve umulur ki onlar takvâ ederler.']' Yani:
(Umulur ki) Allah'a onlar takvâ ederler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 294. sayfa]
242
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve hani Rabbin, elbette Kıyâmet Günü'ne kadar üzerlerine onlara kötü azâbı
tattıracak kimse ba's edeceğini bildirmişti.1027 Muhakkak ki Rabbin, elbette
ikâbı süratli olandır. Ve muhakkak ki O, elbette Gafûr'dur, Rahîm'dir.(167)
Derken Kitâb'a vâris halefler onların ardından halef oldu. Şu ednânın arazını
alıyorlardı ve diyorlardı ki: 'Bize mağfiret edilecek.'1029 Ve eğer onun misli
bir araz onlara gelirse, onu (da) alırlar. Üzerlerine Kitâb mîsâkı alınmadı mı,
Allah üzere hakktan başkasını söylemeyecekler diye?1030 Ve onun içindekini
tedrîs etmişlerdi. Ve Âhiret diyârı o takvâ edenler için daha hayırlıdır. Daha
akletmiyor musunuz?(169)
1027
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnn şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ب ِ ا5َ َ ْ َء اﻟ8.
ُ ْ ُ ُ 8" ُ َ- ْ% َ ِ َ 3ٰ @ِ ِم ا ْﻟ8ْ َ- # ِ ْ ِا ٰﻟ3ْ َ َ ﱠ%َMَ 0ْ َ3َ ﻟbَ * َو ِا ْذ ?َ َذﱠنَ َر ﱡ/Ve hani Rabbin, elbette Kıyâmet
Günü'ne kadar üzerlerine onlara kötü azâbı tattıracak kimse ba's edeceğini bildirmişti.]' Bu,
cizyedir. Ve onlara kötü azâbı o tattıracak olanlar Muhammed ( و ﷲ ) ve Kıyâmet Günü'ne
kadar onun ümmetidir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 359. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ض ِ ْ ْا)َر#ِ$ ْ ُﱠ ْ َ ھUَ= َو/Ve arzda onları böldük]' Yani: (Ve
1028
arzda) onları tefrîk ettik. '[ َن8ُTِ ﻟQ ِ ْ ُ ُ اﻟ ﱠ/Onlardan sâlihler vardır]' Yani: Mü'minler. '[ ََو ِ ْ ُ ْ دُون
ٰ
bَ ذ ِﻟ/Ve onlardan bunun dûnunda vardır.]' Yani: Küffâr. '[ ْ َ ُھ68ْ َ َ* َو/Ve onları ibtilâ ettik]' Onları
sınadık. '[ت ِ َ|ﱢ3"ت َواﻟ ﱠ َ Tَ ِ* ْﻟ/Haseneler ve kötülükler ile]' Yani: Sıkıntı ve rahatlık ile. '[ ْ ُ ﻟَ َ ﱠ
ِ َ"
َن8ُ ِ ْ َ-/Umulur ki onlar rücû ederler.]' İmâna (umulur ki onlar rücû ederler)." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 150. sayfa]
1029
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ َن8ُﻟ8ُ@َ- َو#6ْٰ ا ْا)َد5َ ض ٰھ
"'[ َ ََ ُ ﻟFRْ ُ 3. َ َ َ َون5ُ Aُ ْ َ-/Şu ednânın arazını alıyorlardı ve diyorlardı ki: 'Bize
mağfiret edilecek.']' Şu dünyâ hayâtında karşılarına çıkan herhangi bir şeyi, eğer işlerine geliyorsa,
helâl-harâm demeden hemen alıyorlardı. Bir de üstelik mağfiret bekliyorlardı. Onlar, yarın aynısı olsa
yine aynı şekilde davranırlardı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 278. sayfa]
1030
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ِﷲ ّ ٰ #َ َ ا8ُﻟ8ُ@َ- )َ ْب ا َن ُ َM3 ٖ ْ ِ 3ْ َ َ 5ْ Aَ ْHُ- ْ َاَﻟ
ِ َ&ِ ْق اﻟ
ْ
ﱠTَ اِ ﱠ) اﻟ/Üzerlerine Kitâb mîsâkı alınmadı mı, Allah üzere hakktan başkasını söylemeyecekler
<
diye?]' Yani: Onlardan, Allah üzere bâtıl söylemeyeceklerine dâir Tevrât'ta ahid alınmıştı." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 228.
sayfa]
243
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve âyetleri işte böyle tafsîl ederiz. 1034 Ve umulur ki onlar rücû ederler.(174) 1035
Âyetleri -kulların onları tedebbür etmesi için- beyân ederiz. '[ َن8ُ ِ ْ َ- ْ ُ َوﻟَ َ ﱠ/Ve umulur ki onlar rücû
ederler.]' Küfürden Tevhîd'e (umulur ki onlar rücû ederler)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlimu't-Tenzîl, 3. cilt, 300. sayfa]
1036
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%- ٖوRَ َْ اﻟ% ِ /İğvâ edenlerden]' Yani: Dalâlete
düşenlerden." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 2. cilt, 233. sayfa]
244
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, cinler ve insânlardan bir çoğunu Cehennem için var ettik.
Onların kalbleri vardır, onunla fehmetmezler. Ve onların gözleri vardır, onlar
ile görmezler. Ve onların kulakları vardır, onlar ile işitmezler. İşte onlar
davarlar gibidir, bilakis onlar daha dalâlettedir. İşte onlar, onlardır
gâfiller.(179)
Ve en güzel isimler Allah'ındır. O hâlde onlar ile O'na duâ edin. Ve O'nun
isimlerinde o ilhâd edenleri1037 bırakın. Onlar amel etmiş olduklarıyla
cezâlandırılacaklardır.(180)
Ve halk ettiklerimizden bir ümmet Hakk ile hidâyet ederler ve onunla adâleti
uygularlar.(181)
1037
İmâm Suyûtî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َُونDTِ ْ ُ-/İlhâd edenler]' Şirk koşanlar." [Ebu'l-Fadl Celâleddîn bin Muhammed bin Ebî Bekr es-
Suyûtî, Durru'l-Mensûr fi't-Tefsîr bi'l-Me'sûr, A'raf Sûresi, 180. âyetin tefsîrinde]
1038
Bu açıklama Süddî ( ﷲ#.')رa aittir. İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın
şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ ُ ِرDْ َ&"ْ َ.
َ /Senestedricuhum]' Onları yakalayacağız." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn, 7. cilt, 487. sayfa (1393.)]
1039
Kalem Sûresi'nin 45. âyeti ile aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ىDْٖ 37َ ِانﱠ
ٌ%3&ٖ َ /Muhakkak ki tuzağım metîndir.]' Yani: (Tuzağım) şiddetlidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 236. sayfa]
245
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah kimi dalâlete düşürürse, artık ona hidâyet edecek yoktur ve tuğyânları
içinde onları bırakır, bocalarlar.(186)
Saat'ten1041 sana suâl ederler, ne zaman demir atacağını. 1042 De ki: 'Onun ilmi
ancak Rabbimin indindedir. Onun vaktini O'ndan başkası tecelli ettiremez.
Semâlar ve arzda ağır basmıştır, ansızın size gelişten başkası değildir.' Senden
suâl ederler, sanki sen onu biliyor gibi. De ki: 'Onun ilmi ancak Allah
indindedir. Ve lâkin insânların ekserîsi ilmetmezler.'(187)
De ki: 'Allah'ın dilediği dışında nefsim için bir menfaata mâlik değilim ve ne
(de) bir zarara. Ve gaybı ben ilmetse idim, elbette hayırdan çoğaltırdım ve
kötülük bana temâs etmezdi. Îmân edenler kavmi için bir inzâr edici ve bir
tebşîr ediciden başkası değilim.'(188)1043
O, O ki, bir nefisten sizi halk etmiş ve kendisi ile sükûnet bulması için
zevcesini ondan var etmiştir. Nihâyet onu sarınca, hafif bir yük yüklenmiş de
(bir süre) onunla geçirmiştir. Derken ağırlaşınca, Rabbleri Allah'a duâ ettiler
ki: 'Eğer bir sâlih (çocuk) bize verirsen, elbette biz şükredenlerden
oluruz.'(189)
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُ هDَ ْ َ* ٍ~-Dٖ 2َ ی َ ﱢ0ِ َ$/İmdi hangi söze onun ardından]' Kur'ân'ın
1040
ardından. '[ َن8ُ ِ ْHُ-/Îmân ederler]' Tasdîk ederler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 156. sayfa]
1041
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Sûresi Tefsîri, 202. sayfa]
1042
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[bَ َ68ُ َ|" ْ َ-/Sana suâl ederler]' Yani: Seni
yalanlayanlar, Sana karşı inâd edenler suâl ederler. '[ َ 3.ٰ ْ ُ َﱠ ن-َ" َ ِ ا اﻟ ﱠ%ِ َ /Saat'in ne zaman demir
atacağını]' Saat'in hangi vakit geleceğini, mahlûkatı ne zaman saracağını suâl ediyorlar."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 353. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
1043
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌ -5ٖ َ6 )َ اِ ﱠ6َاِنْ ا/Bir inzâr ediciden başkası değilim]' Kendisiyle
geldiğimi tasdîk etmeyen için (bir inzâr ediciden/uyarıcıdan başkası değilim). '[ ٌ 3>ٖ َ* َو/Ve bir tebşîr
edici]' Cennet ile (tebşîr edici/müjdeleyici). '[ َن8ُ ِ ْHُ- ٍم8ْ َ@ ِﻟ/Îmân edenler kavmi için]' Tasdîk edenler
(kavmi için)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt,
311. sayfa]
246
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat bir sâlih (çocuk) onlara verince, kendilerine verdiğinde O'na şerîkler
kılmışlardır. Oysa Allah, şirk koşmalarından teâlâdır.(190)1044
Ve onlar için bir nusret vermeye güç yetiremezler ve ne (de) nefislerine bir
nusret verebilirler.(192)
Ve eğer onları hidâyete dâvet etseniz size tâbi olmazlar. Onları dâvet etseniz
veya siz sussanız, sizin üzerinize müsâvîdir.(193)
Onlar için ayaklar mı var, onlarla yürüyecek veya onlar için eller mi var,
onlarla tutacak veya onlar için gözler mi var, onlarla görecek veya onlar için
kulaklar mı var, onlarla işitecek? De ki: 'Çağırın şerîklerinizi, sonra bana
tuzak kurun da beni bekletmeyin.'(195)
Ve eğer onları hidâyete dâvet etseniz işitmezler. Ve sen, onların sana nazar
ettiklerini görürsün ve (oysa) onlar görmezler.(198)
Ve eğer şeytândan bir dürtme seni dürterse, o takdirde Allah'a istiâze et. 1046
Muhakkak ki O, Semî'dir, Alîm'dir.(200)
1044
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#َ?َ َ ﻟ/Teâlâdır]' Yücedir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 333. sayfa]
1045
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ 5ِ Aُ
ِ ُ ْ َواْ ُ ْ ِ* ﻟ8َ Fْ َ ا ْﻟ/Sen afvı al ve mârûf ile emret ve câhillerden îrâz et.]' Bu, Allah
َ%3 ٖ ِھkَ ْ اﻟ%َِ ْْف َواَ ْ ِض
( $ &'') )( ! وnın Nebî ( و ﷲ )'e emrettiği ve delâlet buyurduğu ahlâktır." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 373. sayfa]
247
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlara bir âyet getirmediğinde, derler ki: 'Onu derleyip toplasaydın ya!'
De ki: 'Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene tâbi olurum. Bu, Rabbinizden
basîretlerdir1049 ve îmân eden bir kavim için hidâyet ve rahmettir.'(203)
1046
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِXّ ٰ *ِ 5ْ ِ َ&. ْ َ$/O takdirde Allah'a istiâze et.]'
Yani: Allah'a sığın." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 243. sayfa]
1047
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ ُ6ا8َ Aْ ِ َوا/Ve kardeşleri]' Yani müşriklerin şeytân kardeşleri."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 162. sayfa]
1048
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Âli ibn Talha ( ﷲ#.')رtan, o da İbn Abbâs ( ﷲ ر
ِ @ْ ُ- )َ ُ ﱠY #َ ﱢR ا ْﻟ#$ِ ْ ُ َ6ﱡوDُ َ- ْ ُ ُ6ا8َ Aْ َو ِا/Ve kardeşleri onları azgınlığın
# )'dan, Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ َ ُونQ
içine çekerler, sonra bırakmazlar.]' kavli hakkında şöyle dediğini tahric etmiştir: "İnsanlar amel
etmekte oldukları kötülüklerden geri durmaz ve ne (de) şeytânlar onları alıkoyar." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 376. sayfa]
1049
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ُ }ِ Q َ َ*/Rabbinizden basîretlerdir]' Onları kabul edenler,
bunlar vâsıtasıyla basîrete nail olurlar; Şöyle de denilmiştir: 'Basîretler: 'Hüccetler, burhanlar/deliller'
anlamına gelmektedir.' Zeccac: 'Basîretler, 'tarîkler/yollar' mânâsına gelmektedir.' demiştir."
[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 730. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
1050
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ%3 ٖ $ِ Rَ َ ا ْﻟ% ِ ْ%ُ َ? )َ َو/Ve gâfillerden olma]' Allah'tan ve O'nun
Dîninden (gâfillerden olma)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 163. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ َ%3 ٖ ِ$ َRَ ا ْﻟ% ِ ْ%ُ َ? )َ َو/Ve gâfillerden olma]' Allah'ın
zikrinden (gâfillerden olma)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 245. sayfa]
1051
Secde âyetlerinin ilkidir. İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Ve bu, icmâ ile tilâvet edene ve
dinleyene secde etmesinin teşrî kılındığı Kur'ân'da ilk secde (âyeti)dir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, A'raf Sûresi, 206. âyetin tefsîrinde]
248
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Enfâlden1052 sana suâl ederler. De ki: 'Enfâl, Allah ve Resûl içindir. Öyleyse
Allah'a takvâ edin ve aranızı ıslâh edin. Ve Allah ve Resûlu'ne itaat edin, eğer
mü'minler iseniz.(1)1053
Mü'minler ancak onlardır ki, Allah zikredilince kalbleri ürperir. 1054 Ve O'nun
âyetleri onlara tilâvet edilince, îmânlarını ziyâdeleştirir1055 ve Rabblerine
tevekkül ederler.(2)
İşte onlar, onlardır hakkıyla mü'minler. Onlar için Rabbleri indinde dereceler
ve mağfiret ve kerîm bir rızık vardır.(4)
1052
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ لF6‰ا/Enfâl]' Ganîmetlerdir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 382.
sayfa]
1053
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ ُ&ْ 7ُ ْ ُ اِنLَﻟ8. ّ ٰ ا8ُ 3 َوا َٖط/Ve Allah ve
ُ ﷲ َ َو َر
Resûlu'ne itaat edin, eğer mü'minler iseniz.]' Kuşkusuz îmân, Allah'a ve Resûlu'ne itaate dâvet
eder. Nitekim Allah'a ve Resûlu'ne itaat etmeyen kimse, mü'min değildir. Allah'a ve Resûlu'ne itaati
noksan olan kişinin bu hâlinin sebebi, îmânının noksan olmasıdır." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî,
Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 357. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1054 ّ ٰ َ 7ِ َ اِ َذا ُذ%-5ٖ نَ اﻟﱠ8ُ ِ ْH ُ ْﱠ َ اﻟ6ِا/Mü'minler ancak
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ ُ*8ُ ُ = ْqَ ِ ﷲ ُ َو
onlardır ki, Allah zikredilince kalbleri ürperir.]' Öyle ki kuşkusuz 'ürperme' kelimesi, öğüt
sebebiyle kalbte hâsıl olan etkilenme ve yumuşamadır. Artık bundan dolayı derinin titrediğini ve
gözlerin yaşardığını görürsün. Yumuşama, insânın bâtınî olan kalbe girdiği vakit, Allah'ın şehâdeti ile,
insânın zâhiri olan deriye de girer. Bu durumda insânın tüm vücûdu etkilenir. Bu, hareket etmeyi ve
rahatsız olmayı değil de sükûneti, bağırıp çağırmayı değil de sükûtu beraberinde getirir. İşte bu, öncü
Selefin hâlidir." [Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-Şâtıbî, el-İ'tisâm, 2. cilt, 116. sayfa]
1055
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Buhârî ( ﷲ#. )رve diğer imâmlar, bu ve benzeri
âyetlerden: 'Îmânın ziyâdeleştiği ve kalblerde fazlalaştığı' delîlini çıkarmışlardır. Ümmetin
cumhûrunun mezhebi de budur. Üstelik Şafiî, Ahmed bin Hanbel ve Ebu Ubeyd ( ﷲ#. )رgibileri ve
onların yanısıra pek çok imâm, bu hususta icmâ olduğunu nakletmişlerdir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Enfâl Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
249
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Onların bu durumu) Rabbinin seni evinden hakk ile ihrâc ettiği gibidir. Ve
muhakkak ki mü'minlerden bir fırka (savaşı) elbette kerih görüyor idi.(5)
Ve hani Allah size iki tâifeden birinin muhakkak sizin olduğunu vaad
ediyordu. Ve siz güçsüz olanın sizin olmasını arzu ediyordunuz. Ve Allah
kelimeleriyle hakkı hakk göstermek ve kâfirlerin arkasını kesmek murâd
ediyordu.(7)
(Bu) hakkı hakk ve bâtılı bâtıl olarak göstermesi içindir. Velev ki mücrimler
kerih görse.(8)
Hani Kendisinden bir emniyyet olarak sizi bir uyuklama sarıyordu. 1058 Ve sizi
onunla tathir etmek için ve sizden şeytânın riczini gidermek ve kalblerinizi
bağlamak ve onunla ayaklarınızı sabit kılmak için üzerinize semâdan su inzâl
ediyordu.(11)1059
Hani Rabbin meleklere: 'Ben sizinle beraberim. Artık o îmân edenlere sebât
verin. Ben o küfredenlerin kalblerine dehşet ilkâ edeceğim. O halde
1056
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%ﱠ3َ0َ? َ Dَ ْ َ*/Tebeyyün etmesinin ardından]' Mânâsı:
Onun, kendilerine vermiş olduğu vaadteki sıdkı/doğruluğu bir kez daha apaçık ortaya çıktıktan sonra,
vaadinde onları tasdîk etmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 249. sayfa]
1057
yardım ve destek istemek
1058
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile AbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ ')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Kıtâlde uyuklama, Allah (+, و- )'den bir emniyyettir. Ve namazda uyuklama ise
şeytândandır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 388. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ِنU َ 3ْ > َ ِھ5ْ ُ- َو/Ve sizden şeytânın
اﻟ ﱠWَ ْ _ َ ْ ُ ْ ِر
1059
riczini gidermek]' Yani: şeytânın vesvesesini (gidermek için). '[ ْ ُ ِ*8ُ ُ= # ٰ َ i َ *ِ ْ َ3 َو ِﻟ/Ve kalblerinizi
bağlamak için]' Yani: Korkuyu izâle ederek kalblerinizi güçlendirmek ve sebatkâr kılmak için.
'[َا َمD=ْ َ) ْاLِ *ِ َqﱢ0َMُ- َو/ve onunla ayaklarınızı sabit kılmak]' Yani yağmurla ıslanan kum üzerinde
ayaklarınızı sâbit kılmak." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 236. sayfa]
250
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte bu sizin için, artık tadın onu. Ve kâfirler için ateş azâbı vardır.(14)
Ve kim o gün onlara -kıtal için bir tarafa çekilme veya (diğer) bir bölükte
mevki alma dışında- arkasını dönerse, gerçekten Allah'tan bir gazaba
uğramıştır ve yurdu Cehennem'dir. Ve (o) ne kötü varış yeridir.(16)
İmdi onları katletmediniz ve lâkin Allah onları katletti. Ve attığın zaman sen
atmadın ve lâkin Allah attı. Ve mü'minleri kendinden güzel bir belâ ile ibtilâ
etmek için (bunu yapmıştır).1061 Muhakkak ki Allah, Semi'dir, Alîm'dir.(17)
Eğer fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir. Ve eğer nihâyet verirseniz,
artık o sizin için hayırlıdır. Ve eğer avdet ederseniz Biz (de) avdet ederiz. Ve
topluluğunuz -velev ki çok olsa- bir şey size fayda vermez. Ve Allah,
mü'minler ile beraberdir.(19)
1060
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ Lَﻟ8. ُ ﷲ َ َو َرّ ٰ ا8= َ ﱡ/Allah'a ve Resûlu'ne şikâk etmeleri]' Yani:
Allah ve Resûlu'nun emrinden ayrıldılar, onlara isyân ettiler ve şeytâna itaat ettiler. '[ َﷲ ّٰ <
ِ =ِ >
َ ُ- ْ% َ َو
َُ Lﻟ8.
ُ َو َر/Ve kim Allah'a ve Resûlu'ne şikâk ederse]' Yani: Kim Allah'ın emrine ve Resûlu'nun emrine
muhâlefet eder ve onların (yani Allah ve Resûlu'nun) taatından ayrılırsa, '[ُِ اﻟْ ِ @َ بD-Dَٖ َ ﷲ ّ ٰ َ ِنﱠ$/o takdirde
muhakkak ki Allah'ın ikâbı şiddetlidir]' âyeti o kimse hakkındadır. Allah o kimsenin cezâsını
dünyâda, Hakk düşmanlarından intikâm aldığı gibi intikâm alarak; Âhiret'te ise Cehennem ateşinde
muhalled kılarak şiddetlendirir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 13.
cilt, 433. sayfa]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً " َ 2َ ًءsَ َ * ُLْ ِ َ%3 ٖ ِ Hْ ُ ا ْﻟ#َ ِ 0ْ ُ3 َو ِﻟ/Ve mü'minleri kendinden güzel bir
1061
belâ ile ibtilâ etmek için (bunu yapmıştır).]' Burada: '[ ًءsَ َ*/Belâ]' Nimettir. Ve mânâ: Mü'minleri
güzel bir nimet ile nimetlendirmesi için (bunu yapmıştır)." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî
el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 531. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1062
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ Lَﻟ8. ّ ٰ ا8ُ 3ا َٖط/Allah'a ve Resûlu'ne itaat edin]' Size
ُ ﷲَ َو َر
251
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer Allah onlarda bir hayır ilmetseydi, elbette onlara işittirirdi. Ve eğer
onlara işittirecek olsaydı, elbette onlar yüz çevirirlerdi. Ve onlar îrâz
edenlerdir.(23)
Ey o îmân edenler, sizi, size hayât verecek olana1066 dâvet ettiklerinde Allah'a
ve Resûlu'ne icâbet edin. Ve Allah'ın kişi ve onun kalbi arasına girdiğini ve
sizin O'na haşr edileceğinizi ilmedin.(24)1067
emrettiklerinde ve nehyettiklerinde (itaat edin). '[ُ Lْ َ ا8ْ ﻟﱠ8َ َ? )َ َو/Ve ondan yüz çevirmeyin]' Yani: Allah
Resûlu ( و ﷲ )'e sırtınızı dönmeyin." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 13. cilt, 457. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ َ " ْ َ? ْ ُ&6ْ َ َوا/Ve siz işitiyorsunuz]' Kur'ân'ı ve vaazını (siz
1063
işitiyorsunuz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt,
243. sayfa]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َن8ُ َ " َ ا8َُ =َ ﻟ%-5ٖ ﻟﱠ7َ ا8ُ68ُ َ? )َ َو/Ve o: 'İşittik.'
ْ َ- )َ ْ ِ ْ َ َو ُھ.
1064
diyenler gibi olmayın. Ve onlar işitmezler.' Onlar müşrikler, veya münâfıklar, veya yahûdiler ya da
bu sayılanların tümüdür. Muhakkak ki onlar fehmetmeksizin ve amel etmeksizin kulakları ile işitirler.
Bu itibarla onlar, asla işitmemiş kimse gibidirler. Çünkü işittikleri şeyler onlara bir fayda
vermemiştir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 533. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
1065
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َوابﱢDاﻟ ﱠ/Debelenenler]' Halk edilenler/yaratılanlar." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 163. sayfa]
1066
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle der: "Şübhesiz ki fâideli bir hayât ancak Allah ( ! ()
$ &'')وya ve Resûlu ( و ﷲ )'e icâbet etmek sûreti ile hâsıl olur. Kendisi için bu icâbet hâsıl
olmayan kişinin hayâtı yoktur. Böyle bir kimsenin olsa olsa ancak en rezil hayvanâtla müşterek
hayvanca bir hayâtı olabilir. Temiz ve hakîkî haâat, zâhiren ve bâtınen Allah ( $ &'') )( ! وya ve
Resûlu ( و ﷲ )'e icâbet eden kimsenin hayâtıdır. Böyle kimseler, ölseler bile hayât
sahibidirler. Onların gayrı ise, bedenen yaşıyor olsalar bile aslen ölüdürler. Bunun için, insânların
hayât bakımından en kâmil olanı, Resûl ( و ﷲ )'in dâvetine en kâmil icâbet eden kimsedir.
Nebî ( و ﷲ )'in dâvet buyurduğu her şeyde hayât vardır. Dâvetin bir cüz'ünü kaçıran kimse,
hayâtın da bir cüz'ünü kaçırmış demektir. Bir kimse, Nebî'ye icâbet ettiği nisbette hayât sâhibidir."
[Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, el-Fevâid, 87. sayfa]
1067
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ّ ٰ ا ا َنﱠ8 ُ َ ْ َوا/Ve Allah'ın kişi ve onun kalbi arasına girdiğini ilmedin]
etmiştir: "'[َ اﻟْ َ ْ ِء%ْ3َ* ُل8Tُ َ - َﷲ
(Allah,) mü'min ile küfür arasına girer ve kâfir ile îmân arasına girer." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 394. sayfa]
1068
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ً 1 َ َ%-5ٖ ﱠ اﻟﱠ%َ03Qُ
ﱠAَ ْ ُ ْ ِ ا8 ُ َ ظ ٖ ? )َ ً َ &ْ $ِ ا8ُ@ َوا?ﱠ/Ve sizden
hâsseten o zulmedenlere isâbet etmeyen fitneden vikâye edin.]' Mânâsı: Zâlimlere ve zâlim
olmayanlara isâbet eden azâbtan vikâye edin/sakının." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
252
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler, eğer Allah'a takvâ ederseniz, sizin için bir furkân kılar ve
sizden kötülüklerinizi keffâretler ve size mağfiret eder. Ve Allah, azîm fazl
sâhibidir.(29)
Ve hani demişlerdi ki: 'Allah'ım, eğer bu, senin indinden o hakk olansa, o
takdirde üzerimize semâdan taş yağdır veya bize elîm bir azâb getir.'(32)
Ve Allah onlara -ve sen onların içindeyken- azâb eder olmadı. Ve Allah onlara
-ve onlar istiğfâr ederlerken- azâb edici olmaz.(33)
Ve Allah'ın onlara azâb etmemesi için onlar için ne var? Ve onlar Mescidi'l-
Harâm'dan alıkoyuyorlar. Ve onlar onun evliyâsı değillerdir. Onun evliyâsı
muttakîlerden başkası değildir. Ve lâkin ekserîsi ilmetmezler.(34)
253
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Bu,) Allah'ın habîs olanı tayyibten temyiz etmesi ve habîsin bazısını bazısının
üzerine kılması içindir. Böylece onu cemîân yığar da onu Cehennem'in içinde
kılar. İşte onlar, onlardır hüsrâna uğrayanlar.(37)
Ve onlarla kıtâl edin, tâ ki fitne olmasın1073 ve Dîn tümüyle Allah için olsun.
Ama eğer nihâyet verirlerse,1074 o takdirde muhakkak ki Allah amel
ettiklerine Basîr'dir.(39)
Ve ganîmet aldığınız bir şeyin, öyle ki beşte birinin Allah için ve Resûlu için ve
karâbet sâhibleri için ve yetîmler ve miskînler ve yolda kalmışlar (için)
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ+َ . َ Dْ َ= َ /Selefte olan]' Yani: İslâm'dan önce geçmişte kalan
1071
günahları." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 3. cilt, 356.
sayfa]
1072
İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ا8ُ َ&ْ َ- َْ ُ وا اِنF7َ َ%-5ٖ =ُ ْ ﻟِ ﱠ/O küfredenlere de ki: 'Eğer nihâyet
verirlerse']' Yani: Onlar, içerisinde bulundukları küfür ve düşmanlık ve inâda (nihâyet verirlerse) ve
İslâm'a dâhil olur ve itâata ve (Allah'a) yönelirlerse, onların selefte/geçmişte -yani küfürlerinden ve
günâhlarından ve hatâlarından- olanlar mağfiret olunur." Devamla İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َْواِن
دُوا8ُ َ-/Ve eğer avdet ederlerse]' Yani: İçerisinde bulundukları hâl üzere (devam ederlerse). '[ ْq^ َ َ Dْ َ@َ$
%ِ 3ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟq ﱠ.
ُ /Gerçekten evvelkilerin sünneti devam etmiş olacaktır]' Yani: Gerçekten evvelkilerdeki
sünnet devam etmiş olacaktır. Şöyle ki eğer onlar yalan söyler ve inâdları üzere devâm ederlerse,
onlara azâb ve cezâlandırma ile mukâbele ederiz." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Enfal Sûresi, 38. âyetin tefsîrinde]
1073
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahric
etmiştir: "'[ٌ َ &ْ $ِ َن8ُ َ? )َ #ّ&ٰ 2َ ْ ُھ8ُ ?ِ َ= َو/Ve onlarla kıtâl edin, tâ ki fitne olmasın]' Yani: (Ve onlarla kıtâl
edin,) tâ ki şirk olmasın." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 401. sayfa]
1074
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُ%-Dّ ٖ اﻟ/Dîn]' Yani: İslâm. '[ا8ْ َ َ&6ْ َ ِ ِن ا$/Ama eğer nihâyet
verirlerse]' Küfürlerine (nihâyet/son verirlerse)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 177. sayfa]
254
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
olduğunu ilmedin, 1075 eğer siz Allah'a ve furkân günü, 1076 iki topluluğun
karşılaştığı gün, 1077 kulumuz üzerine inzâl ettiğimize îmân etmiş iseniz. Ve
Allah, her şey üzerine Kadîr'dir.(41)
Hani siz yakın vâdîde idiniz ve onlar uzak vâdîdeydiler. Ve kervan sizden
aşağıdaydı. Ve eğer vaadleşmiş olsaydınız, elbette mîâdınızda1078 ihtilâf
ederdiniz. Ve lâkin Allah, fiil edilmiş olan bir işi kazâ etmek için, helâk olan
beyyineden helâk olması ve hayatta kalacak olan beyyineden hayât bulması
için (böyle yaptı). Ve muhakkak ki Allah, elbette Semî'dir, Alîm'dir.(42)
Hani Allah onları sana uykunda az gösteriyordu. Ve eğer onları sana çok
gösterseydi, elbette gevşerdiniz ve elbette iş hakkında nizâ ederdiniz. Ve lâkin
Allah selâmete erdirdi. Muhakkak ki O, sadırların özüne Âlîm'dir.(43)
ٰ
İmâm İbn Nasr el-Mervezî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ُL " َ ُ Aُ ِXّ ِ َ َنﱠ$ ٍءKْ َ ْ% ِ ْ ُ& ْ ِ ]َ َ ﱠ6َا ا8 ُ َ ْ َوا
1075
255
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
256
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer onlar barışa yanaşırlarsa, artık sen (de) ona yanaş. Ve Allah üzere
tevekkül et. Muhakkak ki O, O'dur Semî, Alîm.(61)
1081
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ا8@0./Öne geçtiklerini]' Yani: Bize gâlib
geldiklerini" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'n, 2. cilt, 236. sayfa]
1082
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ونWk - ) 6إ/Muhakkak ki onlar âciz
bırakamazlar.]' Yani: "Şübhesiz ki onlar Allah ( $ &'') )( ! وyı âciz bırakamazlar. Allah ( $ &') )( ! و
onları gözetlemektedir." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri
Kelâmi'l-Mennân, 369. Sayfa (tek cilt olarak basım)]
1083
Şeyhulİslam İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رder ki: "Kim Sünnet'e tâbi olursa, Allah ona yeter. Allah
ّ ٰ bَ ُ 0"
( $ &' ) )( ! وşöyle buyurmuştur: '[ َ%3 ٖ ِ ْH ُ َْ اﻟ% ِ bَ َ َ0 ا?ﱠ%ِ َ ﷲُ َو ْ 2َ # ﱡ0ِ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey Nebî, Allah sana yeter
ve mü'minlerden sana tâbi olana.]' Her kim ki Resûl'e tâbi olursa, kuşkusuz Allah ona yeter; yani
Allah onun kifâyet edicisi, hidâyet edicisi ve yardımcısı olur. Yani Allah'ın kifâyeti ve hidâyeti ona
yeter ve Allah onun yardımcısı ve rızık vericisidir." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn
AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 28. cilt, 34. sayfa]
257
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey Nebî! Mü'minleri kıtâle teşvik et. Sizden sabreden yirmi (kişi) olursa, iki
yüz (kişiy)e gâlib gelirler. Ve sizden yüz (kişi) olursa, o küfredenlerden bin
(kişiy)e gâlib gelirler. Çünkü onlar fıkhetmeyen bir kavimdir.(65)
Şimdi Allah sizden hafifletti ve ilmetti ki, içinizde bir zaaf var. O hâlde sizden
sabreden yüz (kişi) olursa, ikiyüz (kişiy)e gâlib gelirler ve sizden bin (kişi)
olursa, ikibin (kişiy)e gâlib gelirler, Allah'ın izni ile. Ve Allah, sabredenler ile
beraberdir.(66)
Bir nebî için arzda ağır basıncaya kadar onun esirleri olamaz. Dünyâ arazını
murâd ediyorsunuz. 1084 Ve Allah, Âhiret'i murâd ediyor. Ve Allah Azîz'dir,
Hakîm'dir.(67)
Eğer Allah'tan bir yazı geçmiş olmasaydı, elbette size aldığınızdan dolayı
azîm bir azâb temâs ederdi.(68)
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ 36Dون ض اﻟD- ?/Dünyâ arazını murâd ediyorsunuz.]'
1084
Yani: Dünyânın zevâl bulan/geçici olan metâsını murâd ediyorsunuz." [Cemâleddîn el-Kasimî,
Mehâsinu't-Te'vîl, 8. Cüz, 3038. sayfa]
258
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
1085
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Usâme ibn Zeyd ( ﷲ ')رtan, Nebî ( و ﷲ )'in şöyle
buyurduğunu tahrîc etmiştir: "'İki millet ehli birbirine vâris olamaz. Ve müslüman kâfire ve kâfir
müslümana vâris olamaz.' Sonra: '[ ٌ 30َٖ 7 " ٌد ِ ْ ْا)َر#$ِ ٌ َ &ْ $ِ ْ%ُ َ? ُه8ُ َ Fْ َ? )• اِ ﱠ
َ َ $ض َو ُ ْ َ* َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve
ٍ ْ َ * َ ُء3^ ُ ْ ا َْو ِﻟ
o küfredenler, onların bazısı bazısının velîleridir. Eğer onu fiil etmezseniz, arzda bir fitne ve
büyük bir fesâd olur.]' (âyetini) kıraat etti." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-
Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (2979.); Hâkim hadîsin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî
ona muvâfakat etmiştir.]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahric etmiştir:
"'[ٍ•ْ َ* َ ُء3^ ُ ْ ا َْو ِﻟ ُ ْ َ* َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve o küfredenler, onların bazısı bazısının velîleridir.]' Yani: Mîrâsta.
'[ُ ه8ُ َ Fْ َ? )اِ ﱠ/Eğer onu fiil etmezseniz]' Yani: Mîrâsta size emir buyurduğunu almazsanız. [ #$ِ ٌ َ &ْ $ِ ْ%ُ َ?
ٌ 30َٖ 7 " ٌدَ َ$ض َو ْ
ِ ْا)َر/Arzda bir fitne ve büyük bir fesâd olur]'" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 2. cilt, 424. sayfa]
1086
Akrabalar
259
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah ve Resûlu'nden Hacc-ı Ekber günü insânlara bir bildiridir ki, Allah
ve Resûlu müşriklerden berîdir. O halde tevbe ederseniz, artık o sizin için
hayırlıdır. Ve yüz çevirirseniz, o takdirde Allah'ı âciz bırakamayacağınız
ilmedin. Ve o küfredenleri elîm bir azâb ile tebşîr et.(3)
1087
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "Sadece (bu sûrenin) evvelinde Besmele çekilmez. Çünkü
sahâbeler, ana mushafta (bu sûrenin) evveline Besmele'yi yazmamışlar ve bu hususta mü'minlerin
emîri Osmân bin Affân ( ﷲ ')رa iktidâ etmişlerdir/uymuşlardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tevbe Sûresi'nin başında]
1088
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[Lٖ ِﻟ8. ّ ٰ َ% ِ ٌ*َ َ ا َءة/Allah ve Resûlu'nden berâettir]'
ُ ﷲِ َو َر
Müfessirler şöyle demişlerdir: 'Allah Resûlu ( و ﷲ ), Tebük'e çıktığı vakit, münâfıklar
ortaya türlü çeşit iftirâ ve yalan salıyor; müşrikler ise, kendileri ile Allah Resûlu ( و ﷲ )
arasında daha önceden yapılmış olan ahidleri bozuyorlardı. Bunun üzerine Allah (+, و- ), müşriklerle
yapılan ahidlerin feshedilmesini emir buyurmuştur. Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ً َ6 َ3Aِ ٍم8ْ َ= ْ% ِ ﱠ%َ$ ,ََ ? َواِ ﱠ/Ve
bir kavmin hiyânetinden korkarsan]' [Enfal Sûresi, 58. âyet] şeklindeki kavli, bu husûsa işaret
buyurmaktadır.'
Zeccâc demiştir ki: ''[ٌ*َ َ ا َءة/Berâetun]' kelimesi; yani 'Müşrikler şayet ahidlerini bozarlarsa, Allah ve
Resûlu onlara ahidler vermekten ve bu ahidlere bağlı kalmaktan berîdir' anlamına gelmektedir.'
ْ ُ َْ اﻟ% ِ ْ ُ?Dْ َ َ َھ%-5ٖ اﻟﱠ#َاِﻟ/müşriklerden o ahidleştiklerinize]' kavlindeki hitâb, her ne kadar onlarla
'[ َ%37ٖ ِ >
ahidleşen ve akitleşen zât Nebî ( و ﷲ ) olsa da, Nebî ( و ﷲ )'in ashâbına da
şâmildir. Çünkü Nebî, müşriklerle bu ahidleri yapmış ve ashâbı da buna râzı olmuştur. Bu nedenle,
sahabîler de sanki bu ahid ve akitleri kendileri yapmış gibidirler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 8. sayfa]
260
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Müşrikler için, Allah indinde ve Resûlu indinde nasıl bir ahid olabilir?
Mescidi'l-Harâm indinde o ahidleştikleriniz müstesnâ. Bu itibarla onlar size
istikâmetli oldukça, siz (de) onlara istikâmetli olun. Muhakkak ki Allah,
muttakîlere muhabbet eder.(7)
Allah'ın âyetleri ile az bir değer satın aldılar da insânları O'nun yolundan
alıkoydular. Muhakkak ki onların amel etmiş oldukları ne kötüdür.(9)
Fakat tevbe ederler ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirlerse, artık (onlar)
Dîn'de kardeşlerinizdir.1091 Ve ilmedenler kavmi için âyetleri tafsîl ederiz.(11)
1089
İmâm Muhammed bin Nasr el-Mervezî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ا8ُ* َ? َْ ِن$/Fakat tevbe ederlerse]' Putları
ve onlara ibâdet etmeyi bırakırlarsa." Devamla ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah'a ibâdette ihlâsın
ardından ismen nass kılınan ilk farz namazdır." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Nasr bin Yahyâ el-
Mervezî, Ta'zîmu Kadri's-Salât, 86.-87. sayfalar]
1090
Bu iki kelime hakkındaki açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen
bir sened ile Âli ibn Talha ( ﷲ#.')رtan, o da İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın, şöyle dediğini tahric
etmiştir: "'[لnا/illen]' Yani: Akrabalık. Ve: '[ 5اﻟ/zimmeten]' Ahidleşmedir." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 431. Sayfa]
1091
İmâm Lâlekâi ( ﷲ#. )رsahîh bir sened iler İmâm Evzaî ( ﷲ#. )رşöyle dediğin itahrîc etmiştir:
"Dîn, o tasdîktir. Ve o, îmân ve ameldir. Bu itibarla Allah (+, و- ) Dîn'i söz ve amel olarak
vasıflandırmış ve şöyle buyurmuştur: '[%ِ -Dّ ٖ اﻟ#$ِ ْ ُ ُ6ا8َ Aْ ِ َ$ َ ة87 ٰﱠWا اﻟ8ُ َ?ةَ َو ٰا8 ٰ Q
ا اﻟ ﱠ8 ُ َ =َا َوا8ُ* َ? َْ ِن$/Fakat tevbe
ederler ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirlerse, artık (onlar) Dîn'de kardeşlerinizdir.]'
[Tevbe Sûresi, 11. âyet] Ve şirkten tevbe etmek îmândır. Ve namaz ve zekât ise ameldir." [İmâm
Lâlekâi, Şerhu Usûli İ'tikâdi Ehli's-Sünne'de, 2. cilt, 753. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Dinde kardeş olmaları namazı ikâme etme fiilleriyle
bağlantılı olmuştur. Şayet kılmazlarsa mü'minlerin kardeşleri değillerdir. Yine Allah ( $ &'') )( ! وnın:
'[ٌ ة8َ Aْ نَ ِا8ُ ِ Hْ ُ ﱠ َ ا ْﻟ6 ِا/Mü'minler ancak kardeşlerdir.]' [Hucurât Sûresi, 10. âyet] âyeti ile de mü'min
olamamaktadırlar." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye,
Kitâbu's-Salât ve Hukmu Târikuhâ, 59. sayfa]
261
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlarla mukâtele edin, Allah, elleriniz ile onlara azâb etsin ve onları alçaltsın
ve üzerlerine size nusret buyursun ve mü'minler kavminin sadırlarına şifa
versin.(14)
1092
Yani: Küfrün önderleriyle, liderleriyle, elebaşlarıyla. İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ ا اَ ِ} ﱠ8ُ ?ِ َ@َ$
ِْ ُ ا ْﻟ/Artık küfrün imâmlarıyla kıtâl edin]' kavlinde geçen '[َ اَ ِ} ﱠ/Eimme]' kelimesi, 'imâm'
F
kelimesinin cemîsidir/çoğuludur. Bazı âlimlerin kavline göre '[ ِ Fْ ُ اَ ِ} ﱠ َ ا ْﻟ/Küfrün imâmları]' ifadesi ile
murâd olunan kimseler, Ebu Cehil gibi, Utbe, Şeybe ve Ümeyye bin Halef gibi Kureyş liderleridir.
Ama bu, uzak bir anlamdır. Şübhesiz ki bu âyet, Berâe/Tevbe sûresinde yer almaktadır. Bu âyet nâzil
olduğu ve insânlar üzerine kıraat edildiği vakit, Allahu ( $ &') Kureyşin müşrik liderlerinin kökünü
kazımıştı ve geride sadece müslüman Kureyşliler veya müslümanlarla barışık Kureyşliler kalmıştı.
'[ ِ Fْ ُ ْا اَ ِ} ﱠ َ اﻟ8ُ ?ِ َ@َ$/Artık küfrün imâmlarıyla kıtâl edin]' kavli ile murâd olunan mânânın şöyle olması
muhtemeldir: Yani, antlaşmaları bozmaya cüret eden, dîne ta'nda bulunan bir kimse, küfürde asıl ve
önder olur. Böyle bir kimse, bu vecih üzere küfrün imâmlarından biri olarak addedilir. '[ َ اَ ِ} ﱠ
ِ Fْ ُ ا ْﻟ/Küfrün imâmları]' ifadesi ile kasdolunan kimselerin yine, küfürde önde giden ve küfre reislik
eden kimseler olmaları da muhtemeldir. Küfrün imâmları ile savaşmak, onlara tâbi olanlar ile de
savaşmak demektir ve şübhesiz ki onların dokunulmazlığı yoktur." [Ebu AbdUllah Muhammed bin
Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Tevbe Sûresi, 12. âyetin tefsîrinde]
262
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rabbleri onları Kendinden bir rahmet ve rızâ ve cennetler ile tebşîr eder.
Orada onlar için mukîm1093 nîmetler vardır.(21)
1093
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ 3@ٖ ُ /Mukîm]' Daimî olan ve hiç ayrılmayan."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt,
236. sayfa]
1094 ّ ٰ ُ 7ُ َ Q
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ٍة3Mَٖ 7 َ%ا ِط8َ َ #$ٖ ُﷲ َ َ6 Dْ َ@َﻟ/Andolsun ki, Allah size
birçok vatanda nusret vermiştir]' Yani: Allah'ın, Nebî ( و ﷲ )'e ve mü'minlere nusret
verdiği Bedir günü ve o (diğer) günler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 199. sayfa]
263
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve yahûdiler dediler ki: 'Üzeyr, Allah'ın oğludur.' Ve nasârâ dedi ki: 'Mesih,
Allah'ın oğludur.' Bu, onların ağızlarıyla söyledikleridir. Önceden o
küfredenlerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları katletsin. Nasıl
çevriliyorlar?(30)
1095
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ر02‰ا/Ahbâr]' kelimesi '[0)./Hıbr]' kelimesinin çoğulu olup
'güzel kavleden, konuşan kimse' anlamına gelmektedir. '[ ن0اﻟ ھ/Ruhbân]' kelimesi ise '[Fراھ/Râhib]'
sözcüğünün çoğulu olup '[H)رھ/Rahbe]' kökünden gelmektedir. Ruhbân nasrânilerin âlimleri ve ahbâr
yahûdilerin âlimleridir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 567.
sayfa (tek cilt olarak basım)]
1096
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Adiyy bin Hatîm ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî
( و ﷲ )'e gelmiştim ve boynumda altından bir haç vardı. Bunun üzerine buyurdu ki: 'Ey
Adiyy, kendinden şu putu at.' Ve Berâe (Tevbe) Sûresi'nden (şu âyeti) kıraat ettiğini işittim: '[ وا5ُ ,اِ? َﱠ
ْ دُو ِن% ِ ً* َ* َْ ُ ْ اَر6 َ0َ َر ُھ ْ َو ُر ْھ0 ْ2َا/Allah'ın dûnundan, ahbârlarını ve ruhbânlarını rabbler ittihaz ettiler]'
Buyurdu ki: 'Gerçi kuşkusuz onlar, kendilerine ibâdet etmiyor idiler. Ve lâkin onlar, eğer bir şeyi
kendilerine onlar helâl etmiş olduklarında, onu helâl sayarlardı ve eğer üzerlerine bir şeyi
harâm ettiklerinde, onu harâm sayarlardı.'" [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i
Tirmizî (3095.); Şeyh el-Elbânî hadîs için 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de: 'Hasendir' demiştir]
1097
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُ Lَ6 Tَْ 0. ُ /O, subhândır]' (Allah,) Nefsini tenzîh
etmektedir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt,
202. sayfa]
1098
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahric etmiştir:
ّ ٰ َر8ُ6 ُاHFِ Uْ ُ - ُْونَ اَنD- ٖ ُ-/Murâd ediyorlar ki Allah'ın nûrunu ağızları ile söndürsünler.]'
"'[ ْ ِ ا ِھ8َ $ْ َ *ِ ِﷲ
264
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, Resûlu'nu hidâyet ve hakk Dîn ile, bütün dînlerin üzerine çıkarmak
için irsâl etmiştir. Velev ki müşrikler kerih görse.(33)1099
Ey o îmân edenler, sizin için ne var ki, size: 'Allah yolunda neferlik edin.'
denildiğinde, arza çakılıp kaldınız? Âhiret'ten dünyâ hayatına mı râzı
oldunuz? Fakat dünyâ hayâtının metâsı, Âhiret'te azdan başka değildir.(38)
Neferlik etmeseniz, elîm bir azâb ile sizi azâblandırır ve sizden gayrı bir
kavimle (sizi) tebdîl eder. Ve O'na bir şeyle zarar veremezsiniz. Ve Allah, her
şey üzerine Kadîr'dir.(39)
Murâd ediyorlar ki kelâmlar ile İslâm'ı söndürsünler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
2. cilt, 443. sayfa]
1099
Saff Sûresi'nin 9. âyeti ile aynıdır. Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#. )رbu âyeti zikrettikten sonra demiştir ki:
"Bize bu âyet, tüm dînlerin üzerine hükmü, üstünlüğü ve egemenliği ile geleceğin İslâm'ın olacağını
müjdelemektedir. O hâlde müslümanların, Rabbleri (+, و- )'ye dönmek, Rabblerinin Kitâbı'nı
uygulamak, Resûlu ( و ﷲ )'in Sünneti'ne tâbi olmak, (Allah'ın) harâmlarından sakınmak,
O'nu râzı edecek şeylerde birleşmek suretiyle, kendilerini buna hazırlamaları gerekir. Şübhesiz ki bu
hâkimiyetin gerçekleşmesi için müslümanların mânevi, maddi ve silâh gücü olarak güçlerine geri
dönmeleri gerekir ki küfür kuvvetlerine gâlib gelebilsinler." [Muhammed Nâsiruddîn el-Elbânî,
Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha, 1. cilt, 31.-32. sayfalar (ihtisâr edilmiştir)]
265
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ona nusret etmeseniz de Allah ona nusret etmiştir. Hani o küfredenler onu
ihrâc etmişlerdi, ikinin ikincisi olarak. Hani ikisi mağaradaydı, hani
arkadaşına demişti ki:1100 'Hüzünlenme, muhakkak ki Allah bizimledir.'
Böylece Allah, onun üzerine sekînetini inzâl etti ve kendilerini görmediğiniz
ordular ile onu teyid etti ve o küfredenlerin kelimesini en alçak kıldı. Ve
Allah'ın kelimesi, o, en yücedir. 1101 Ve Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir.(40)
Hafif ve ağır neferlik edin. 1102 Ve mâllarınız ve nefisleriniz ile Allah yolunda
cihâd edin. Bu, sizin için daha hayırlıdır, eğer siz ilmeder iseniz.(41)
Eğer yakın bir araz olsaydı1103 ve kolay bir sefer, elbette sana tâbi olurlardı.
Ve lâkin meşakkatli yol üzerlerine uzak geldi. Ve Allah'a yemin edeceklerdir
ki: 'Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber hurûc ederdik.' Nefislerini
helâka ediyorlar. Ve Allah ilmeder, muhakkak ki onlar elbette
yalancılardır.(42)
Allah'a ve Âhiret Günü'ne o îmân edenler, malları ve nefisleri ile cihâd etmeye
senden izin istemezler. Ve Allah muttakîleri ilmedendir.(44)
Ve eğer hurûc etmeyi murâd etselerdi, elbette onun için bir hazırlık
hazırlarlardı. Ve lâkin Allah onların (savaşa) ba's edilmelerini kerih gördü de
onları geri bıraktı. Ve: 'Oturanlar ile beraber oturun.' denildi.(46)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[Lٖ 0ِ 2ِ Q َ ُل ِﻟ8ُ@َ- اِ ْذ/Hani arkadaşına demişti
1100
ki]' Yani: İlim ehlinin ittifâkı ile Ebu Bekir ( ﷲ ')رa (demişti ki)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 311. sayfa]
1101
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[#ٰ Fْ "
َ ُ وا اﻟ ﱡF7َ َ%-5ٖ ِ َ َ اﻟﱠ7َ َ َ َ َو/Ve o küfredenlerin kelimesini en alçak kıldı]' Ve o, Allah'a şirk
koşmadır. '[ َ3ْ ُ ا ْﻟ#َ ﷲِ ِھ ّ ٰ ُ َ ِ 7َ َو/Ve Allah'ın kelimesi, o, en yücedir.]' (Bu,) '[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ ilâhe
illAllah]'tır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 8. cilt, 429. sayfa (1102.)]
1102
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[)ً َ@Yِ ً َو$ َFAِ ُ واFِ 6ْ ِا/Hafif ve ağır neferlik edin.]' Genç
ve yaşlı (neferlik edin)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 2. cilt, 207. sayfa]
1103
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ ً0- ٖ َ= ‚ ً َ َ َ ن7َ 8ْ َﻟ/Eğer yakın bir araz olsaydı]' Yani:
Yakın bir ganîmet (olsaydı)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 207. sayfa]
266
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlardan kimi der ki: 'Bana izin ver ve beni fitneye düşürme.' Dikkat
edin, onlar fitnenin içine düşmüşlerdir. Ve muhakkak ki Cehennem, elbette
kâfirleri ihâta edendir.(49)
Eğer sana bir hasene isâbet ederse üzülürler. Ve eğer bir musîbet isâbet
ederse, derler ki: 'Önceden işimizi almıştık.'1104 Ve yüz çevirirler ve onlar
ferahlanırlar.(50)
De ki: 'Bize, Allah'ın bizim için yazdığından başkası isâbet etmez. O bizim
Mevlâ'mızdır. Ve Allah üzere, öyleyse mü'minler tevekkül etsin.'(51)
De ki: 'Gönüllü veya kerhen infâk edin, sizden asla kabul edilmeyecek.
Muhakkak ki siz bir fâsıklar kavmi oldunuz.'(53)
267
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Eğer bir melce veya mağaralar veya girilecek bir delik bulsalardı, elbette -ve
onlar koşarak- ona (doğru) yüz çevirirlerdi.(57)
Ve onlardan kimi sadakalar hakkında sana dil uzatır. İmdi kendilerine ondan
verilirse râzı olurlar. Ve eğer ondan verilmezse, o zaman onlar kızarlar.(58)
Ve onlardan o kimseler ki Nebî'ye ezâ ederler ve derler ki: 'O bir kulaktır.' De
ki: 'O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a îmân eder ve mü'minlere (de)
îmân eder.1109 Ve sizden o îmân edenler için bir rahmettir. Ve onlar ki,
Allah'ın Resûlu'ne ezâ ederler, onlar için elîm bir azâb vardır.(61)
Sizi râzı etmek için, sizin için Allah'a yemin ederler. Ve Allah ve Resûlu'nu
râzı etmeleri ehakktır,1110 eğer mü'minler iseler.(62)
1105
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ ْ ِ َ ﱠ ُ ْ ﻟ6ِِ اXّ ٰ *ِ َن8ُFِ ْTَ- َو/Ve Allah'a yemin ederler,
muhakkak ki onlar elbette sizlerdendir (diye).]' Yani: Sizin dîniniz üzeredirler (diye). '[ ْ ُ ْ ِ ْ َو َ ُھ
َن8ُ= َ Fْ َ- ٌم8ْ َ= ْ ُ َو ٰﻟ ِ ﱠ/Ve onlar sizden değillerdir. Ve lâkin onlar korkak bir kavimdir.]' Onlar, üzere
bulundukları hâlin ortaya çıkmasından korkarlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ
el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 59. sayfa]
1106
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ 3ْ َ َ َ%3 ٖ ِ َ َوا ْﻟ/ve onun üzerine âmil olanlar]' Yani: Bu işte
çalışanlar, emek harcayanlar ve imâmın bu iş için vekalet vererek zekât toplamak üzere gönderdiği
tahsildarlar" [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Tevbe
Sûresi, 86. âyetin tefsîrinde]
1107
Yani: Zekat verilerek kalbleri İslâm'a ısındırılacak olanlar
1108
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِ اﻟ ﱢ =َ ب#$ِ َو/Ve gözetimdekiler]' Yani: Her köle." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 213. sayfa]
1109
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ٌ اُ ُذن8َ نَ ُھ8ُﻟ8ُ@َ- َو# ﱠ0ِ ْ ذُونَ اﻟ ﱠHُ- َ%-5ٖ َو ِ ْ ُ ُ اﻟ ﱠ/Ve onlardan o kimseler ki Nebî'ye ezâ ederler ve
derler ki: 'O bir kulaktır.']' Yani O, herkesi dinler. '[ َ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ ُ ِﻟ% ِ ْHُ-ِ َوXّ ٰ *ِ ُ% ِ ْHُ-/Allah'a îmân eder ve
mü'minlere (de) îmân eder.]' Yani: Allah'a îmân eder ve mü'minleri tasdîk eder" [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 469. sayfa]
1110
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Muhabbetin cinsi, Allah ( $ &' )') رك وve
Resûlu ( و ﷲ ) için olur, (örneğin) itaat etmek gibi. Öyle ki kuşkusuz itaat, Allah ve Resûlu
içindir. Râzı etmek de Allah ve Resûlu'nedir. '[ُه8‚ ﱡ2ََ ُ اLُﻟ8.
ُ ْ ُ - ْ< اَن ّ ٰ َو/Ve Allah ve Resûlu'nu râzı
ُ ﷲُ َو َر
etmeleri ehakktır.]" [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, el-Ubûdiyye,
49. sayfa]
268
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İlmetmiyorlar mı ki, kim Allah'a ve Resûlu'ne karşı hudûtu aşarsa, artık onun
için, içinde muhalled olacağı Cehennem ateşinin olduğunu? İşte bu, azîm bir
aşağılanmadır.(63)
Ve eğer onlara suâl etsen, elbette derler ki: 'Biz ancak (lâfa) dalmıştık ve
şakalaşıyorduk.' De ki: 'Siz Allah ile ve O'nun âyetleri ile ve O'nun Resûlu ile
mi istihzâ etmekte idiniz?'(65)
Özür dilemeyin, siz îmân etmenizin ardından küfrettiniz. Eğer sizden bir
tâifeden affedersek, bir tâifeye mücrimler olmaları sebebiyle azâb
edeceğiz.(66)
1111
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ@$ِ َ ُ ُر ا ْﻟ5َ ْTَ-/Münâfıklar hazer ederler]' Yani: Münâfıklar
haşyet duyarlar/korkarlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 4. cilt, 68. sayfa]
1112
Münâfık kadınlar
1113
(Sımsıkı) yumarlar
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle değini tahrîc etmiştir: "'[ ا8" ُ َ6
1114
ْ ُ َ3" ّٰ
ِ َ َ$ َﷲ/Onlar Allah'ı unuttular, artık (Allah da) onları unuttu.]' Onlar hayrı unuttular; şerri
unutmadılar." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 471. sayfa]
1115
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ 3@ٖ ُ /Mukîm]' Yani: Dâimî/sürekli." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 326.
sayfa]
269
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlardan kimi Allah'a ahdetti ki: 'Eğer fazlından bize verirse, elbette
sadaka vereceğiz ve elbette sâlihlerden olacağız.'(75)
1116
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِ َ تFِ َ? ْH ُ /Mu'tefikât]' kelimesi hakkında denilmiştir ki: 'Bu
kelime ile 'Lût kavmi' murâd olunmaktadır. Çünkü onların toprağı/yurdu, tersyüz olmuş ve onların
başına geçmişti.' Katâde'nin kavli böyledir. Yine, 'Dünya başlarına yıkıldı' denildiği gibi;
'[ِ َ تFِ َ? ْH ُ ا ْﻟ/Mu'tefikât]' kelimesi de, helâk edilen herkesi içerir' şeklinde de söylenmiştir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Tevbe Sûresi, 70. âyetin
tefsîrinde]
1117
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ن ﷲ8 3U- و/Ve Allah'a itaat ederler]' Farzlarda (Allah'a
itaat ederler). '[Lﻟ8.و ر/ve O'nun Resûlu'ne]' Onlar için Sünnet kıldıklarında (Resûl'e itaat ederler)."
[Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Tevbe Sûresi, 71.
âyetin tefsîrinde]
1118
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ُ َ07ْ َ ﷲِ ا ّ ٰ َ% ِ ٌان8َ ْ‚ َو ِر/Ve Allah'tan bir rızâ en
büyüktür.]' Yani: Allah'ın onlardan razı olması, bundan daha büyüktür." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 60. sayfa]
1119
Tahrîm Sûresi'nin 9. âyeti ile aynıdır
270
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat (Allah) fazlından onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirdiler.
Ve onlar îrâz edenlerdir.(76)
Bunun üzerine O'na mülâki olacakları güne kadar, Allah'a vaad ettiklerine
muhâlefet etttiklerinden dolayı ve tekzîb etmiş olduklarından dolayı onların
kalblerine bir nifâk soktu.(77)
Onlar için istiğfâr et veya onlar için istiğfâr etme. Eğer onlar için yetmiş defa
istiğfâr etsen de Allah onlara mağfiret etmeyecektir. Bu, onların Allah'a ve
Resûlu'ne küfretmelerindendir. Ve Allah, fâsıklar kavmine hidâyet etmez.(80)
Öyleyse Allah seni onlardan bir tâifeye rücû ettirir de onlar hurûc etmek için
senden izin isterlerse, o zaman de ki: 'Benimle beraber asla hurûc etmeyin,
ebeden. Ve asla benimle beraber düşmanla kıtâl etmeyin. Muhakkak ki siz
evvel defa oturmaya râzı oldunuz. Artık geride kalanlarla beraber
oturun.'(83)
1120
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ِ ٖه0ْ َ= # ٰ َ ْ ُ@َ? )َ َو/Ve kabri üzerinde kıyâm etme.]' Ve
(kabri) üzerinde durma ve defnini üstlenme." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 82. sayfa]
1121
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah ( $ &'), Resûlu ( و ﷲ )'e münâfıklardan berî
olmasını, onlardan birisi ölürse (cenâze namazını) kılmamasını ve kabrinde durarak ona istiğfâr edip
271
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve: 'Allah'a îmân edin ve Resûlu ile beraber cihâd edin.' diye bir sûre inzâl
edildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve dediler ki:
'Bizi bırak, oturanlarla beraber olalım.'(86)
Ve onları bindirmen için sana o gelenlerin üzerine (de bir sorumluluk) yoktur.
Dedin ki: 'Sizi üzerine bindirecek bulamam.' İnfâk edecek bulamadıklarından
geri döndüler ve hüzünden gözleri gözyaşından doldu.(92)
Ancak yol, senden o izin isteyenlerin -ve onlar zengindir- aleyhinedir. Ve onlar
geride kalanlarla beraber olmaya râzı oldular. Ve Allah, onların kalblerinin
üzerini mühürlemiştir. Artık onlar ilmetmezler.(93)
duâ etmemesini emretmiştir. Çünkü onlar Allah'a ve Resulu'ne küfretmiş ve bu hal üzere ölmüşlerdir.
Bu ise nifâkı bilinen herkes için genel bir hükümdür." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tevbe Sûresi, 84. âyetin tefsîrinde]
1122
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ب ْ
ِ ا)َ ْ َ ا/Ârâbiler]' Onlar bâdiyede/çölde iskân
eden bedevî Arablardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 337. sayfa]
272
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlara rücû ettiğinizde, sizden özür dilerler. De ki: 'Özür dilemeyin, asla size
inanmayız.1123 Allah, haberlerinizden bize bildirmiştir. Ve Allah ve Resûlu
amellerinizi görecektir. Sonra gayb ve müşâhede edilenin Âlim'ine
döndürülürsünüz. Böylece sizin amel etmiş olduklarınızı size bildirir.'(94)
Onlardan râzı olmanız için size yemin ederler. Fakat onlardan razı olursanız,
artık muhakkak ki Allah fâsıklar kavminden razı olmaz.(96)
Ve ârâbilerden kimi, infâk ettiğini bir ziyan ittihaz eder. Ve sizin için (kötü)
devirleri1125 bekler. Kötü devir, onların üzerinedir. Ve Allah Semî'dir,
Alîm'dir.(98)
1123
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ُ َ َ ﻟ% ِ Hْ ُ6 ْ%َﻟ/Asla size inanmayız]' Asla sizi tasdîk etmeyiz."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 85. sayfa]
1124
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌN ْ ﱠ ُ ْ ِر6 ِا/Muhakkak ki onlar ricstir]' Yani onlar
kirli, pis kimselerdir. Onlarla vakit kaybetmeye değmez. Kınama ve cezâlandırma onlara fayda
vermez." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân,
398. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1125
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ }ِ َواDاﻟ ﱠ/Devâir]' kelimesi, 'dâire' kelimesinin
çoğuludur. Dâire, nîmetten belâya dönen hâl demektir. Yani onlar, kötü niyet ve pis kalb ile infâk
ederek cehâlete yatırım yaparlar." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Tevbe Sûresi, 98. âyetin tefsîrinde]
1126
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ@*ِ " اﻟ ﱠ/öne geçenler]' Onlar, îmân, hicret,
cihâd ve Allah'ın dînini ikâme etme hususlarında bu ümmetin öne geçenleridir." '[ ْ ُھ8ُ َ0َ ا?ﱠ%-5ٖ َواﻟﱠ
" ٍن
َ ْ2ِ *ِ /ve onlara ihsân ile o tâbi olanlar]' İtikâdta, kavillerde ve amellerde (onlara ihsân ile tâbi
olanlar). Bunlar, zemmedilmekten berî olan ve kendileri için medhin en büyüğünün hâsıl olduğu
kişilerdir. Allah'ın en fazîletli ikramları da onlar içindir." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-
273
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve diğerleri günahlarını itiraf ettiler. Onlar sâlih bir ameli ve diğer bir kötüyü
karıştırdılar. Ola ki Allah üzerlerine tevbelerini kabul eder. Muhakkak ki
Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.(102)
Onların mallarından bir sadaka al. Bununla onları tathîr ve onları tezkiye
edersin. Ve onlar üzerine salât et, 1127 muhakkak ki senin salâtın onlar için
sükûnettir.1128 Ve Allah Semî'dir, Alîm'dir.(103)
274
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onun içinde ebeden kıyâm etme.1131 Evvel günden takvâ üzerine tesis edilen
mescid, onun içinde kıyâm etmene elbette daha ehakktır. Onun içinde tâhir
olmaya muhabbet eden adamlar vardır. Ve Allah tâhir olanlara muhabbet
eder.(108)
O halde binâsını Allah'tan takvâ ve rızâ üzerine tesis eden kimse mi hayırlıdır,
yoksa binâsını yıkılmakta bulunan bir uçurumun kenarına tesis edip de
onunla beraber Cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Ve Allah,
zâlimler kavmine hidâyet etmez.(109)
1130
118. âyetin dipnotuna bakınız
1131
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Âli ibn Talha ( ﷲ#.')رtan, o da İbn Abbâs ( ﷲ ر
# )'nın, Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[‚ َ ا ًراِ ًاDkِْ " َ ُوا5,َ ا? َﱠ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve onlar ki zarar vermek için mescid
ittihaz ederler]' kavli hakkında şöyle dediğini tahric etmiştir: "Onlar Ensardan bir grup insândı. Bu
kişiler bir mescid binâ ettiler. Ebu Âmir onlara dedi ki: 'Mescidinizi yapın! Gücünüz yettiği kadar da
kuvvet ve silah toplayın. Muhakkak ki ben, rumların meliki Kayser'e gideceğim. Rum diyarından bir
ordu getirip Muhammed'i ve ashâbını buradan çıkaracağım.' Mescidlerini inşâ edip tamamlayınca
Nebî ( و ﷲ )'e gelerek dediler ki: 'Mescidimizin inşâsını tamamladık. Senin orada namaz
kılmanı ve bize bereket duâsı eylemeni arzu ediyoruz.' Bunun üzerine Allah ( $ &') )( ! و: '[ ِL3$ٖ ْ ُ@َ? )َ
ًاDَ*َا/Onun içinde ebeden kıyâm etme.]' (âyetini) inzâl etti." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 2. cilt, 486. sayfa]
1132
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ً َ0-ر/Kuşku]'
ٖ Şekk/şübhe. '[ ْ ُ ُ*8ُ ُ= Oَ ﱠUَ@َ? ْ ِا ﱠ) اَن/kalbleri parçalanmadıkça]' Yani: Ölüm."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 488. sayfa]
1133
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ُ ُ َ اﻟَ ُ ْ ِ* َنﱠ ﻟ8َ ْ َ" ُ ْ َوا ّ ٰ اِنﱠ
َ ُF6ْ ََ ا%3 ٖ ِ ْHُ َ ا ْﻟ% ِ ﷲَ ا ْ &َ ٰ ى
َ ﱠkَ ا ْﻟ/Muhakkak ki Allah, mü'minlerden nefislerini ve mallarını -Cennet onlar için olmak üzere-
satın almıştır.]' kavli şu mânâya gelmektedir: Şübhesiz ki Allah ( $ &') )( ! و, müslümanlara, malları
ve canları ile Allah yolunda cihâd etmelerini emretmiştir. Allah (+, و- ) buna sevap olarak onlara
Cenneti vaad etmiş ve bunu alış-veriş konumunda addetmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 350. sayfa]
275
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
yapmış olduğunuz o alış-verişiniz ile istibşâr edin. 1134 Ve işte bu, azîm başarı
odur.(111)
Tevbe edenler, ibâdet edenler, hamd edenler, seyâhat edenler, 1135 rükû
edenler, secde edenler, mârûfu emredenler ve münkerden nehyedenler ve
Allah'ın hudûtlarını muhâfaza edenler. Ve mü'minleri tebşîr et.(112)
Ve İbrâhîm'in babası için istiğfâr etmesi, ona vaad ettiği vaad dışında değildi.
Fakat kendisine onun bir Allah düşmanı olduğu tebeyyün edince, ondan
teberrî etti.1137 Muhakkak ki İbrâhîm, elbette çok içli, halîmdi.(114)1138
Allah bir kavme hidâyet etmesinin ardından, onlara takvâ edeceklerini beyân
etmedikçe, onları dalâlete düşürecek değildir. Muhakkak ki Allah, her şeye
Âlîm'dir.(115)
1134
Müjdelenin, sevinin
1135
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Ve amellerin en fazîletlisi oruçtur. Ve o, yemek ve
içmek ve cima' gibi lezzetleri terketmektir. Ve burada 'seyâhat' ile murâd olunan işte budur. Ve (Allah
$ &' ) )( ! وbundan dolayı: [ َن8Tُ }ِ " اﻟ ﱠ/seyâhat edenler]' buyurmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tevbe Sûresi, 112. âyetin tefsîrinde]
1136
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%37ٖ ِ > ْ ُ ْ ُ وا ِﻟFِ Rْ َ&" ْ َ- ْاَن/müşrikler için istiğfâr
etmeleri olmaz]' Yani: Allah'a küfreden ve O (+, و- )'nin yanısıra gayrına ibâdet eden kimseler için
istiğfâr etmeleri olmaz. '[ ِ 3Tٖ kَ ْب اﻟ ُ Tَ ْ1َﱠ ُ ْ ا6ََ ﻟَ ُ ْ ا%ﱠ3َ0َ? َ Dِ ْ َ* ْ% ِ #*ٰ ْ ُ= #ُوﻟ ٖ ا ا8ُ6 7َ 8ْ َ َوﻟ/onların Cahîm ashâbı
oldukları kendilerine tebeyyün etmesinin ardından, -velev ki karâbet sahibleri olsalar ] Şübhesiz
ki bu halde onlar için istiğfâr dilemek, fayda vermeyen bir hatadır; Nebî ( و ﷲ )'e ve
mü'minlere yaraşmayan bir fiildir. Çünkü onlar şirk üzere ölmüş iseler, veya onların şirk üzere
öldükleri biliniyor ise; muhakkak ki onlar aleyhine azâb kelimesi hakk olmuş ve onlar üzerine ateşte
ebedî kalış vâcib olmuştur. Şefaatçilerin şefaati de, istiğfâr dileyenlerin istiğfârı da onlara fayda
vermeyecektir." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-
Mennân, 405. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1137
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ٰ
ِ ّ ِ ﱞوDُ َ ُLﱠ6َُ اLََ ﻟ%ﱠ3َ0َ? َ َ ﱠ$ ُﱠ ه-ِھَ اDَ َ ٍة َوDَ ِ 8ْ َ ْ%َ ) اِ ﱠLِ 3*َٖ )ِ َ 3َ ُر اِ ْ* ٰ ٖھFRْ ِ&.
etmiştir: "'[ُ Lْ ِ ََ ﱠ ا0َ? X ْ نَ ا7َ َ َو/Ve İbrâhîm'in
babası için istiğfâr etmesi, ona vaad ettiği vaad dışında değildi. Fakat kendisine onun bir Allah
düşmanı olduğu tebeyyün edince, ondan teberrî etti.]' Yani: babası sağ olduğu sürece onun için
istiğfâr diledi. Ama babası ölünce onun için istiğfâr dilemekten vazgeçti." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 491. sayfa]
1138
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ)َ ﱠواه/çok َ içli]' Yani: Tüm işlerde Allah ( ! ()
$ &'')وya çok rücû eden; zikri, duâyı, istiğfârı ve Rabbine inâbe etmeyi/yönelmeyi çokça yapandır.'
[ ٌ 3 ٖ 2/halîm]'
َ Yani: Halka karşı merhamet sahibidir." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-
Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 405. sayfa (tek cilt olarak basım)]
276
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o geri kalan üçünün üzerine (de tevbelerini kabul etti).1139 Nihâyet Arz
üzerlerine bütün genişliğiyle dar gelmişti ve nefislerinin üzerlerine (de) dar
gelmişti. Ve Allah'tan, O'na (sığınmaktan) başka bir sığınağın olmadığını
anladılar. Sonra tevbekâr olmaları için üzerlerine tevbelerini kabul etti.
Muhakkak ki Allah, O Tevvâb'tır, Rahîm'dir.(118)
1139
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِ َM ٰ ﱠM اﻟ#َ َ َو/Ve üçünün üzerine]' Yani: Tebûk
gazvesinden o geri kalanların tevbesini kabul etti. Ve onlar ilk âyette, Allah (+, و- )'nin '[ َ ُونAَ َو ٰا
ِﷲّ ٰ ِ ْ َ)ِ َن8ْ َ ْ ُ /Ve diğerleri Allah'ın emrine bırakılmışlardır.]' [Tevbe Sûresi, 106. âyet] şeklindeki
kavlinde Allah'ın emrine bırakılan kimselerdir. Ve onlar: Kâ'b ibn Mâlik ve Hilâl ibn Umeyye ve
Murâre ibn Rebî '( ﷲ ')رdur." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 236. sayfa]
1140
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%3=ٖ ِدQ اﻟ ﱠOَ َ ا8ُ68ُ7ﷲَ َوّ ٰ ا8ُ@ا ا?ﱠ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o îmân edenler!
Allah'a takvâ edin ve sâdıklar ile beraber olun.]' Yani: Sâdık/doğru olun ve sâdıklığa yapışın ve
(sâdıklık) ehliyle beraber olun. Ve helâk olmaktan necât bulun. Ve işlerinizde bir ferâhlık ve çıkış
yolu kılsın." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tevbe
Sûresi, 119. âyetin tefsîrinde]
Bid'atçı tasavvufçu/tarikatçı çevreler bu âyeti, sâdık addettikleri sahte şeyhleri uğruna istismar edip
şöyle derler: "Allah, sâdıklardan olan şeyhimizle beraber olmanızı emrediyor. Ona mürîd olmazsanız
helâk olursunuz." Aslında bunların istediği, milletin doğru yolu bulup mutlu olması değil; bilakis
insanları korkutup, kendilerine bağlayıp, onların mallarından istifade etmektir. Kaldı ki bu mezkur
şeyhler kesinlikle sâdıklardan/doğrulardan değillerdir. Şayet onlar sâdık/doğru olsalardı, insanlara
İslâm'ın doğru anlayışı olan Selefi Menhec'i öğretirlerdi. Vakıa ise zıddınadır. Yani bırakın Selefi
Menhec'i tâlim etmeyi, kendi aralarında rekabet ettikleri halde, tüm sufi tâifeleri birleşip, hatta
kelâmcı tâifesinden -paradoksal bir biçimde sufiler ile adeta yağcılık seviyesinde dost olan- çömezleri
de yanlarına alarak, Selef'in yolunda olanlara karşı savaş açmaktadırlar. Bu da bu şeyhlerin veya şeyh
bilinenlerin sâdıklardan/doğrulardan olmadığına ve bid'atçılardan olduklarına en büyük delildir.
[Hazırlayan]
1141
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ﱠ َرFُ ْ• اﻟ ُ 3Rٖ َ-/Küffârı gayzlandıracak]' Yani: Onları
gazablandıracak/öfkelendirecek." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 236. sayfa]
277
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
basmazlar ve düşmana karşı bir başarıya nâil olmazlar ki, karşılığında, onlar
için sâlih bir amel yazılmasın. Muhakkak ki Allah, muhsinlerin ecrini zâyi
etmez.(120)
Ve küçük ve ne (de) büyük bir nafaka infâk etmezler ve bir vâdiyi katetmezler
ki, onlar için, Allah'ın onların amel etmiş olduklarından daha güzeliyle onlara
karşılık vermesi için yazılmış olmasın.(121)
Ve bir sûre inzâl edildiğinde, bunun üzerine onlardan kimi der ki: 'Bu,
hanginizin îmânını ziyâdeleştirdi?' Fakat îmân edenlere gelince, artık (inzâl
edilen sûre) onların îmânlarını ziyâdeleştirmiştir.1144 Ve onlar birbirlerini
tebşîr ederler.(124)
1142
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ً ﱠ$ ٰ 7 ُ واFِ ْ َ3نَ ِﻟ8ُ ِ ْH ُ ْ نَ اﻟ7َ َ َو/Ve mü'minlerin toptan neferlik etmeleri olmaz.]' Mü'minlerin
cemîân neferlik etmeleri ve Nebî ( و ﷲ )'i yalnız bırakmaları olmaz. '[ ْ ُ ْ ِ ٍ َ = ْ $ِ ﱢ7ُ ْ% ِ َ َFَ6 )َ 8ْ َ َ$
ٌ َF}ِ ط
َ /O hâlde onlardan her fırkadan bir tâife neferlik etmeseler olmaz mı?]' Yani bir topluluk,
yani seriyyeler. Onun izni olmadan seriyyeye çıkmazlar. Onlar seriyyede iken Kur'ân âyetleri nâzil
oluyordu. Seriyyeye çıkmayıp da orada kalanlar bu âyetleri Nebî ( و ﷲ )'den öğreniyorlardı.
Sefere çıkmamış olanlar, seriyyeden dönenlere şöyle diyorlardı: 'Şübhesiz ki Allah, siz burada yok
iken, Nebîniz üzerine Kur'ân âyetleri inzâl etti ve biz o âyetleri öğrendik.' Seriyye ehli de oturup,
kendileri orada değil iken, Nebîleri ( و ﷲ )'e Allah ( $ &'') )( ! وnın inzâl ettiği âyetleri
öğreniyorlardı. Sonra başka seriyyeler gönderiliyordu. Allah (+, و- )'nin '[%ِ -Dّ ٖ اﻟ#$ِ ا8ُ َ@ﱠFَ&َ3 ِﻟ/Dîn'de
tefakkuh etmek için]' kavli şuna işaret etmektedir: Onlar, Allah'ın, Nebîsi ( و ﷲ )'e inzâl
ettiği âyetleri öğreniyorlardı. Sefere çıkmayanlar, seriyyeler döndüğü zaman, öğrenmiş olduklarını
onlara da öğretsinler ki böylece onlar da hazer etsinler/sakınsınler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 501.-502. sayfalar]
1143
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َرُون5َ ْTَ - ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/Umulur ki onlar hazer ederler.]' (Umulur
ki onlar) muhâlif amel etmezler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 111. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle buyurur: '[ٌ َرة8. ُ ْqَﻟWِ 6ْ ُ َواِ َذا َ ا/Ve bir sûre
1144
inzâl edildiğinde]' Bunun üzerine münâfıklardan: '[ ً6 َ - ٖه ٖا5ِ ُ ٰھL?ْ ُ ْ زَا َد- ُل اَ ﱡ8ُ@َ- ْ% َ /Kimi der ki: 'Bu,
hanginizin îmânını ziyâdeleştirdi?']' Yani: Bazısı bazısına der ki: 'Bu sûre hanginizin îmânını
ziyâdeleştirdi/artırdı?' Allah ( $ &' ) )( ! وbuyurur ki: '[ َ ِْ> ُون0َ&" ْ َ- ْ ً َو ُھ6 َ -َا َد ْ? ُ ْ ٖاWَ$ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ َ ﱠ اﻟﱠ$/Fakat
îmân edenlere gelince, artık (inzâl edilen sûre) onların îmânlarını ziyâdeleştirmiştir. Ve onlar
birbirlerini tebşîr ederler.]' Ve bu âyet, îmânın ziyadeleşeceğine ve noksanlaşabileceğine delâlet
278
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir defa veya iki defa fitneye uğratılırlar,
sonra tevbe etmezler. Ve onlar tezekkür etmezler.(126)
Ve bir sûre inzâl edildiğinde, onlardan bazısı bazısına nazar eder. 'Sizi birisi
görüyor mu?' (diyerek) dönüp giderler. Allah, onların fıkhetmeyen bir kavim
olmalarından dolayı onların kalblerini döndürmüştür.(127)
Andolsun ki, size nefislerinizden azîz bir Resûl gelmiştir ki, sizin sıkıntıya
düşmeniz ona ağır gelir,1146 üzerinize hırslıdır, 1147 mü'minlere rauftur,
merhametlidir.(128)
Fakat yüz çevirirlerse, artık de ki: 'Allah bana yeter.1148 O'ndan başka ilâh
yoktur. Ben O'na tevekkül ettim. Ve O, azîm arşın Rabbidir.'(129)
eden delillerin en büyüklerinden biridir. Selef ve halefin âlimlerinin ekserîsinin mezhebi odur.
Birçoklarından bu husus üzerine icmâ bile nakledilmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tevbe Sûresi, 124. âyetin tefsîrinde]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ِ " ِ ْ ِر#" اِ ٰﻟ
ً ْ ِر/Ricslerine rics]' Yani: Pislik. Onlar
1145
küfür, fâsid itikad ve içlerinde gizlediklerinin gayrını izhâr etmekten dolayı rics/pislik üzeredirler.
Onlar bu rics hâli üzere sâbit kalmış, kâfir ve münâfıklar olarak ölünceye dek de bu duruma devam
etmişlerdir. '[ ٌ َ َض/Maraz]' Şekk ve nifâktır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî,
Fethu'l-Kadîr, 607. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1146
'[ِL3ْ َ َ Wٌ -Wَٖ /Ona ağır gelir]' olarak meâllendirdiğimiz kelimeler hakkında Şeyh AbdurRahmân es-
Sa'dî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ &ِ َ َ ِ ﱡL3ْ َ َ Wٌ -Wَٖ /Sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir]' Yani: Size
meşakkat ve sıkıntı veren durumlar ona da sıkıntı ve meşakkat verir." [AbdurRahmân bin Nâsır es-
Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 409. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1147
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌ„- ٖ 2َ
ْ ُ 3ْ َ َ /Üzerinize hırslıdır]' Dalâlete düşenlere Allah'ın hidâyet bahşetmesi husûsunda hırslıdır/çok
isteklidir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 2. cilt, 505. sayfa]
1148
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ُ ﷲ ّٰ # ْ 2َ ْ ُ@َ$ ا8ْ ﻟﱠ8َ َ? َْ ِن$/Fakat yüz çevirirlerse, artık de ki: 'Allah bana yeter.']' Yani:
َ 0ِ "
Küffâr, Allah Resûlu ( و ﷲ )'den yüz çevirirlerse." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 2. cilt, 505. sayfa]
279
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
280
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, güneşi bir ziyâ ve ayı bir nûr kılmıştır. Ve senelerin adedini ve hesâbı
ilmetmeniz için ona menziller takdîr etmiştir. Allah, bunları (boş yere) halk
etmemiştir, ancak hakk ile. O, ilmeden bir kavim için ayetlerini tafsîl
etmektedir.(5)
Ve eğer Allah, hayrı acele isteyen insanlara şerri acele verseydi,1156 elbette
onlara ecelleri kazâ edilirdi.1157 Artık Bize mülâki olmayı o ummayanları,
tuğyânları içinde bırakırız, bocalarlar.(11)
1152
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َُٶاD0ْ َ-
ُ هDُ 3 ٖ ُ- ُ ﱠY <
َ ْ ,َ ا ْﻟ/Mahlukâtı bidâyeten var eder, sonra onu iâde eder]' Ona hayât verir, sonra onu
öldürür." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 4. sayfa]
1153
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah ( $ &'') )( ! وnın kavli: '[ ِ 3ْ ف اﻟﱠ ْ #$ِ ِانﱠ
ِ sَ ِ&Aا
َواﻟ ﱠ َ ِر/Muhakkak ki gece ile gündüzün ihtilâfında]' Yani: Müteâkiben gelmelerinde. Biri gelince
diğeri gitmekte; biri gittiğinde ise diğeri gelmekte; ve bunda herhangi bir gecikme/aksama vukû
bulmamaktadır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yûnus
Sûresi, 6. âyetin tefsîrinde]
1154
"Seni tesbîh ve tenzîh ederiz."
1155
Selâmlaşmaları
1156
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ 8ْ ََوﻟ
281
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve insâna bir zarar temâs ettiğinde, yan üstü yatarken veya otururken veya
kıyamdayken Bize duâ eder. Fakat ondan zararını kaldırınca, ona temâs etmiş
bir zarar için Bize asla duâ etmemiş gibi geçer gider. Müsriflere kendilerinin
amel etmiş oldukları işte böyle ziynetlendirilmiştir.(12)
Sonra onların ardından arzda halîfeler sizi kıldık, nasıl amel edeceğinize
nazar etmemiz için.(14)1159
De ki: 'Eğer Allah dileseydi, üzerinize onu tilâvet edemezdim ve onu size
bildirmezdi. Öyle ki içinizde ondan önce bir ömür sürmüştüm. Daha
akletmiyor musunuz?'(16)
Şu hâlde Allah üzere yalan iftirâ eden veya O'nun âyetlerini tekzîb edenden
kim daha zâlimdir? Muhakkak ki o, mücrimler felâh bulmazlar.(17)
ِ 3ْ ,َ ﻟ َ ُ ْ ِ* ْﻟkَْ ِ&.
ْ >ﱠ ا س اﻟ ﱠِ ﷲُ ﻟِ ﱠ ّ ٰ ُ ﱢkَ ُ-/Ve eğer Allah, hayrı acele isteyen insânlara şerri acele verseydi]'
hakkında demiştir ki: "Bu, adamın, nefsi ve malı üzerinde, icâbet olunması kerih olan şeyi isteyerek
duâ etmesidir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 7. sayfa]
1157
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ ُ َ َ ِ ْ ا3ْ َ اِﻟ#َ ^ ِ ُ@َﻟ/Elbette onlara ecelleri kazâ
edilirdi.]' Böylece topluca helâk edilirler ve ölürlerdi." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 369. sayfa]
1158
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ا8 ُ َ َﻟَ ﱠ ظ/Zulmettikleri zaman]' şirk koştukları
(zaman)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 124.
sayfa]
1159
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ َ ْ َ? َ+ْ37َ َ r ُ ْ َ ِﻟ/Nasıl amel edeceğinize nazar
etmemiz için.]' Sizi imtihân etmesi ve nasıl amel edeceğinize nazar etmesi için." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 370. sayfa]
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ِ 3ْ ]َ ِ*@ُ ْٰا ٍنq ٍ َ ﱢ3َ* َ ُ? َ- ِ ْ ٰا3ْ َ َ # ٰ &ْ ُ? َو ِا َذا
ِ ْ}َ ا6نَ ِﻟ@َ َء8ُ ْ َ- )َ َ%-5ٖ ت =َ َل اﻟﱠ
1160
K اِﻟ َ ﱠ#28 ِ َ@ْ ?ِ ْ% ِ ُ LَﻟD ا َنْ اُ*َ ﱢ#نُ ٖﻟ8ُ َ- َ ْ ُ= ُ Lﱢ ْﻟDَ* ا اَ ْو5َ ھ/Ve
ٰ ُ- َ )ُ اِ ﱠO0ِ اِنْ اَ?ﱠ#"ٖ Fْ َ6 ٸ ٰ onların üzerine beyyin âyetlerimiz
tilâvet edildiğinde, Bize mülâki olmayı o ummayanlar dediler ki: 'Bunun gayrı bize bir Kur'ân
getir veya onu tebdîl et.' De ki: 'Onu nefsimin tarafından tebdîl etmem benim için olamaz. Bana
vahyedilenden başkasına tâbi olmam.]' Allah Resûlu ( و ﷲ )'in Sünnetlerinin hepsinin
vahiy ile Sünnet kılınmış olduğuna delildir. Sünnet, sikâ râvilerin rivayeti ile sahih bir sûrette
nakledilmişse, ona tâbi olmak gerekir." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb,
Nuketu'l-Kur'ân, 4. cilt, 376. sayfa]
282
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve insânlar tek ümmetten başka değil idi. 1162 Sonra ihtilâf ettiler. Ve eğer
Rabbin tarafından geçmiş bir kelime olmasaydı, onların aralarında ihtilâf
ettikleri hakkında elbette kazâ edilirdi.(19)
Ve derler ki: 'Onun üzerine Rabbinden bir âyet inzâl edilmeli değil miydi?' O
hâlde de ki: 'Gayb ancak Allah'ındır. İmdi bekleyin, muhakkak ki ben (de)
sizinle beraber bekleyenlerden(im).'(20)
O, O ki, kara ve denizde sizi seyr ettirir. Hattâ gemiler içinde olduğunuzda ve
onlarla tayyib bir rüzgâr ile cereyân ettiğinde ve onunla ferahlandıklarında,
ona çılgınca bir rüzgâr gelir ve her mekândan dalgalar onlara gelir ve
zannederler ki onlarla ihâta edilmişlerdir. Dîni O'na hâlis kılarak Allah'a duâ
ederler: 'Eğer bizi bundan necât buyurursan, elbette şükredenlerden
olacağız.'(22)
Fakat onları necât buyurunca, hemen onlar arzda haksızlıkla bâğîlik ederler.
Ey insânlar, bâğîliğiniz, dünyâ hayâtının bir metâsı olarak ancak
1161
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َن87ُ ِ > ْ ُ- َ ﱠ# ُ َو?َ َ ٰﻟLَ6 Tَْ 0.
ُ /O, subhândır
ve şirk koşmalarından teâlâdır.]' Yani: Kendisine şirk koşmalarından münezzeh ve yücedir."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 858. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
1162
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah ( $ &') )( ! و, bu şirkin insânlar içerisinde sonradan
icâd edilmiş, asılsız bir sûrette ortaya konulmuş olduğunu haber verir. Şübhesiz ki insânların tümü tek
bir dîn üzere idiler ki o da İslâm'dır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Yûnus Sûresi, 19. âyetin tefsîrinde]
1163
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: '[ اِ َذا
َ ?ِ َ- ٰا#$ٖ ٌ ْ َ ْ ُ َﻟ/Onların âyetlerimiz hakkında bir tuzakları vardır]' İstihzâ ve tekzîb." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 11. sayfa]
1164
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ َ . ُ اِنﱠ ُر/Muhakkak ki resûllerimiz]' Yani: Hafaza
(melekleri). '[ َنَ َ ?َ ْ ُ ُون8ُ0ُ& ْ َ-/Kurduğunuz tuzakları yazıyorlar]' Yani: Müşrikler(in kurduğu
tuzakları yazıyorlar)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 2. cilt, 249. sayfa]
283
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dünyâ hayatının meseli, ancak semâdan onu inzâl ettiğimiz bir su gibidir.
Böylece onunla insânların ve davarların yedikleri arzın nebâtı birbirine
karışır. Nihâyet Arz süsünü alıp ve ziynetlenip ve ehli onun üzerine kâdirler
olduklarını zannettiklerinde, gece veya gündüz ona emrimiz gelir de onu hasat
edilmiş kılarız ki dün yerinde yokmuş gibi gibi olur. Tefekkür eden bir kavim
için âyetleri işte böyle tafsîl ederiz.(24)
1165
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ّٰ
"'[ُﷲ/Allah]' O, es-Selâm'dır ve '[دار/Dâr]'ı Cennet'tir. " [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
3. cilt, 13. sayfa]
1166
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Selef, '[ َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' ve ehlini
Ebu Bekir, Ömer ve Allah Resûlu ( و ﷲ )'in ashâbı ( ﷲ )رolarak tefsîr etmişlerdir.
'[َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' tıpkı tefsîr ettikleri gibidir. Nitekim o '[ط َ َا1 ﱢ/Sırât]' onların
üzerinde oldukları yoldu. Aynı şekilde Nebîleri ( و ﷲ )'in yoluydu." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, 1. cilt, 94. sayfa]
1167
Şeyh Muhammed Nasıruddîn el-Elbânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ َ دَة- َو ِز# ٰ " ْ Tُ ا ا ْﻟ8ُ "
َ ْ2ََ ا%-5ٖ ِﻟ ﱠ/O güzellik
yapanlara, daha güzeli]' yani: Cennet. '[ٌَ َدة- َو ِز/ve ziyâde]' Yani: Âhirette Allah'ı görmek vardır."
Hadis Sahîh-i Müslim'de sahih senedi ile şöylece gelmiştir: Allah Resûlu ( و ﷲ ) buyurdu
ki: 'Onlar için güzele daha güzeli (vardır)...', buyurdu ki: 'Cennet (vardır)', '...ve ziyâde (vardır).',
Allah'ı görmektir.'
Mu'tezile ve aynı şekilde şia (rü'yeti) inkâr etmiştir. Onlar akîdede mu'teziledir; şia akîdede
mu'teziledir." Devamla Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "Onların Kur'ân'ı te'vîl etmeleri, kendilerini
Resûl ( و ﷲ )'den gelen sahih hadisleri inkâra sürüklemiştir ve böylece Fırka-i Naciyye'den
olmaktan çıkmışlardır. 'Benim ve ashâbımın üzerinde olduğu üzere olandır.' [Hasendir. Bknz.:
Sahîhu Sünen-i Tirmizî, 2641. hadîs]
Resûl, mü'minlerin Rabblerini göreceklerine îmân üzere idi. Çünkü bu, Sahîhayn'da, içlerinde Ebu
Said el-Hudrî'nin, Enes bin Malik'in bulunduğu Resûl ( و ﷲ )'in ashâbından bir topluluğun,
Sahîhayn dışında da Ebu Bekir es-Sıddık ve diğerlerinden (nakledilen) hadislerde gelmiştir.
Nebî ( و ﷲ ) buyurmuştur ki: 'Şübhesiz ki siz, dolunay gecesi ayı nasıl zahmet çekmeden
görüyorsanız, Kıyâmet Günü de Rabbinizi öylece göreceksiniz.' [Bunu Buhari (554) ve Müslim
(182, 183 ve 633) tahrîc etmiştir.]" [Şeyh Muhammed Nasıruddîn el-Elbânî, Dâvetimiz, "Selefî Dâvet
Menheci Hakkında 40 Nebevî Hadîs" isimli çalışmanın içinde. Te'lif: Saîd es-Selefî, 366.-367.
284
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onları cemîân haşr edeceğimiz gün, sonra o şirk koşanlara deriz ki: 'Siz ve
şerîkleriniz mekânınıza!' Artık onların aralarını ayırmışızdır. Ve şerîkleri
derler ki: 'Siz bize ibâdet ediyor değil idiniz.'(28)
İşte orada her nefis selefte olan1169 ile ibtilâ edilir.1170 Ve Hakk Mevlâları
Allah'a döndürülürler. 1171 Ve onların iftirâ etmiş oldukları kendilerinden
sapmıştır.(30)
Öyle ki işte budur hakk Rabbiniz Allah. Artık hakkın ardından dalâletten
başka ne vardır? Böyleyken nasıl döndürülürsünüz?(32)
İşte Rabbinin kelimesi o fâsıklar üzerine böyle hakk olmuştur ki onlar îmân
etmezler.(33)
De ki: 'Sizin şerîklerinizden mahlûkâtı bidâyeten var eden, sonra onu iâde
eden var mı?' De ki: 'Allah, mahlûkâtı bidâyeten var eder, sonra onu iâde
eder. Öyleyken nasıl çevrilirsiniz?'(34)
sayfalar]
1168
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
1169
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْqَFَ . ْ َ َ ا/Selefte olan ile]' Yani: Önceden
takdîm etmiş oldukları ile." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 381. sayfa]
1170
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahric etmiştir, demiştir ki: "'[ bَ ُھ َ ِﻟ
ْ ٍَ َ اNFْ َ6 ﱡ7ُ ا8ُ 0ْ َ?/İşte orada her nefis selefte olan ile ibtilâ edilir.]' Sınanır." [Hikmet bin Beşîr bin
ْqَFَ .
Yâsîn, 3. cilt, Tefsîru's-Sahîh, 16. sayfa]
1171
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[< ﱢTَ ْ ُ ُ اﻟ3 ٰﻟ8ْ َ ِﷲّ ٰ #َ َو ُردﱡوا ِاﻟ/Ve hakk Mevlâları Allah'a
döndürülürler.]' Rabbleri Hakk'tır. Ve '[< ﱢTَ ا ْﻟ/el-Hakk]' Allah (+, و- )'nin isimlerinden bir isimdir."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 255. sayfa]
285
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Sizin şerîklerinizden hakka hidâyet eden var mı?' De ki: 'Allah hakka
hidâyet eder. Artık hakka hidâyet eden mi tâbi olmaya ehakktır, yahut
hidâyet edilmedikçe hidâyet bulamayan mı? Artık sizin için ne var? Nasıl
hükmedersiniz?'(35)
Ve ekserîsi zandan başkasına tâbi olmaz. Muhakkak ki zan, hakka karşı bir
şey yarar sağlamaz. 1172 Muhakkak ki Allah, fiil ettiklerine Alîm'dir.(36)
Yoksa, onu iftirâ etti mi diyorlar? De ki: 'Öyleyse onun misli bir sûre ile gelin
ve Allah'ın dûnundan gücünüzün yettiklerini dâvet edin, eğer sâdıklar
iseniz.'(38)
Ve onlardan kimi ona îmân eder1174 ve onlardan kimi ona îmân etmez. Ve
Rabbin, fesâd çıkaranları en iyi ilmedendir.(40)
1172
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ًّ ظ َ ) َ ُ ُھ ْ اِ ﱠM7ْ َُ اO0ِ َ&ﱠ- َ َو/Ve ekserîsi zandan
başkasına tâbi olmaz.]' Zan: Şekk/şübhe ve yakîn arasındaki haldir. '[ < ﱢTَ َ ا ْﻟ% ِ # ٖ Rْ ُ - )َ ﱠ%ﱠrاِنﱠ اﻟ
ً|3ْ َ /Muhakkak ki zan, hakka karşı bir şey yarar sağlamaz.]' Mânâsı: Muhakkak ki zan, hiçbir
sûrette hakkın yerini tutamaz. [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 383. sayfa]
1173
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Bu, Kur'ân'ın i'câzının ve beşerin onun ne bir mislini ve ne onun
misli on âyeti ve ne de sûrelerinden birinin misli bir sûreyi getirmeye güç yetiremeğinin bir beyânıdır.
Çünkü o; fesâhati ve belâğati ve vecîzliği ve tatlılığı ve dünyâ ve Âhirete fayda verecek zengin
mânâları içermesi sebebiyle ancak zâtında ve sıfatlarında ve fiillerinde ve kavillerinde hiç bir şeyin
kendisine benzemeyeceği Allah indinden olabilir. O'nun kelâmı mahlûkâtın kelâmına benzemez. Ve
bunun için Allah ( $ &') )( ! و: '[ِﷲّ ٰ ْ دُو ِن% ِ &َ ٰ ىFْ ُ- ْا ا ْﻟ@ُ ْٰانُ اَن5َ نَ ٰھ7َ َ َو/Ve bu Kur'ân Allah'ın dûnundan
(başkası tarafından) iftirâ edilmiş olamaz.]' buyurmuştur. Yani bu Kur'ân'ın bir misli ancak ve ancak
yine Allah indinden olabilir. Ve bu beşer kelâmına benzemez. '[ِL-ْ Dَ َ- َ%ْ3َ* ى5ٖ < اﻟﱠ َ -Dٖ ْQَ? ْ%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin o
önündekinin tasdiki]' Yani daha önceki kitâbları tasdik eder, onlar üzerine hakimdir ve onlarda
meydana gelen tahrif, te'vîl ve değiştirmeleri beyân eder. '[ َ%3 ٖ َْ رَبﱢ ا ْﻟ َ ﻟ% ِ Lِ 3$ٖ _ْ َ -ب َ) َر ٖ Fْ َ? َو/ve
ِ َ&ِ َ ا ْﻟ3Q
Kitâb'ın tafsîlidir. Onda bir kuşku yoktur. Âlemlerin Rabbindendir.]' Yani: Hükümleri, helâl ve
harâmları şifa verici ve kâfi bir şekilde ve hak üzere beyân eder. Kuşkusuz o, âlemlerin Rabbi
Allah'tan inzâl edilmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Yûnus Sûresi, 37. âyetin tefsîrinde]
1174
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ *ِ ُ% ِ ْHُ- ْ% َ /kimi ona îmân eder]' Yani: ...kimi Kur'ân'a
îmân eder." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlimu't-Tenzîl, 4. cilt, 134.
sayfa]
286
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer seni tekzîb ederlerse, bu durumda de ki: 'Benim amelim benim içindir
ve sizin ameliniz sizin içindir. Benim amel ettiğimden berîsiniz ve ben sizin
amelinizden berîyim.'(41)
Ve gündüzden bir saatten başka kalmamışlar gibi onları haşr edeceği gün,
aralarında tanışacaklardır. Allah'a mülâki olmayı o tekzîb edenler hüsrâna
uğramışlardır. Ve onlar hidâyet bulanlar olmamışlardır.(45)
Ve eğer onlara o vaad ettiğimizin bazısını sana göstersek veya seni vefât
ettirsek de onların merciileri Bizedir. Sonra Allah fiil ettikleri üzerine
şâhidtir.(46)
Ve her ümmet için bir resûl vardır. Artık onlara resûlleri geldiğinde,
aralarında adâlet ile kazâ edilir. Ve onlar zulmedilmezler.(47)
De ki: 'Ben nefsim için Allah'ın dilediğinden başka bir menfaata ve ne (de) bir
zarara mâlikim değilim. Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiğinde,
artık ne bir saat tehîr edebilirler ve ne (de) takdîm edebilirler.(49)1176
De ki: 'Gördünüz mü, eğer size onun azâbı geceleyin veya gündüzün gelirse,
mücrimler ondan neyi acele ediyorlar?'(50)
'(Bu azâb) vukû bulduktan sonra -şimdi mi- ona îmân ettiniz? Ve siz onu acele
istiyor idiniz.'(51)
1175
Bu âyet Enbiyâ Sûresi'nin 38. âyeti, Neml Sûresi'nin 71. âyeti, Sebe Sûresi'nin 29. âyeti, Yasîn
Sûresi'nin 48. âyeti ve Mülk Sûresi'nin 25. âyeti ile aynıdır
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ً َ . ْ َ- sَ َ $ ْ ُ ُ َ َ ِﻟ ُ ﱢ اُ ﱠ ٍ اَ َ ٌ اِ َذا َ َء ا/Her ümmet
َ َ ُونAِ ْ َ&"
1176
için bir ecel vardır. Ecelleri geldiğinde, artık ne bir saat tehîr edebilirler]' Allah'ın azâbından
(tehîr edemezler) onlara indiği vakit. '[ َن8 ُ Dِ @ْ َ&"
ْ َ- )َ َو/ve ne (de) takdîm edebilirler]' Ecellerinden
önceki azâbı (takdîm edemezler)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 261. sayfa]
287
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve senden haber istiyorlar: 'O hakk mıdır?' De ki: 'Evet, Rabbime andolsun
ki, muhakkak ki o elbette hakktır. Ve siz âciz bırakıcılar değilsiniz.'(53)
Ve eğer arzın içindekiler zulmeden her nefsin olsaydı, onu elbette fedâ ederdi.
Ve azâbı gördüklerinde nedâmetlerini gizlerler. Ve aralarında adâlet ile kazâ
edilir. Ve onlar zulmedilmezler.(54)
De ki: 'Allah'ın fazlı ile ve rahmeti ile.' Öyleyse bununla artık ferahlansınlar.
O, onların cem ettiklerinden daha hayırlıdır.(58)
De ki: 'Allah'ın sizin için rızıktan inzâl ettiğini gördünüz mü? Böylelikle siz
ondan harâm ve helâl kıldınız.' De ki: 'Allah mı sizin için izin verdi, yoksa siz
Allah üzere iftirâ mı ediyorsunuz?(59)
Ve sen bir işte olmazsın ve ondan, Kur'ân'dan tilâvet etmezsin ve sizler bir
amelden amel etmezsiniz ki, Biz sizin üzerinize ona daldığınızda şâhid
olmayalım. Ve Rabbinden arzda ve ne (de) semâda zerre miskâlinden gizli
kalmaz. Ve bundan daha küçük ve ne (de) daha büyük yoktur ki, mübîn bir
Kitâb'ta olmasın.(61)
1177
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah ( $ &') )( ! و, kerîm Resûlu'ne inzâl etmiş olduğu azîm
Kur'ân ile halk ettiklerine nîmet bahşederek şöyle buyurur: '[ ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ٌ r َ ِ 8ْ َ ْ ُ ?ْ َ َءDْ َ= س
ُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey
insanlar! Size Rabbinizden bir mev'ize gelmiştir]' Yani fuhşiyyâttan sakındıran bir mev'ize/öğüt
gelmiştir. '[ُو ِرD ﱡQ اﻟ#$ِ َ َِ ٌء ﻟF ِ َو/ve sadırlardakine bir şifâ]' Yani sadırlardaki/göğüslerdeki şekk ve
şübhelere bir şifâ. O, sadırlardaki kir ve pisliği izâle edicidir, bir hidâyet ve rahmettir. Yani Allah
( $ &'') )( ! وdan hidâyet ve rahmet onunla hâsıl olur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yûnus Sûresi, 57. âyetin tefsîrinde]
288
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dikkat edin, muhakkak ki semâlarda kim var ve arzda kim var Allah'ındır.
Ve Allah'ın dûnundan o duâ edenler şerîklere tâbi olmaz. Zandan başkasına
tâbi olmazlar ve onlar yalan söyleyenlerden1180 başkası değildir.(66)
1178
Ebu Hureyre ( ﷲ ')رtan, demiştir ki: "Allah Resûlu ( و ﷲ ) buyurdu ki:
'Muhakkak ki Allah'ın kullarından öyle kullar vardır ki kendileri nebî değillerdir ama nebîler
ve şehîdler onlara gıbta eder.' Denildi ki: Onlar kimdir? Umulur ki biz onlara muhabbet ederiz.'
Buyurdu ki: 'Onlar, aralarında akarabalık ve neseb bağı olmadığı hâlde Allah'ın nûru ile
birbirlerine muhabbet eden bir kavimdir. Ve yüzleri nûrdur. Nûrdan minberler üzerindedirler.
İnsânların korkacağı zaman onlar korkmayacaklar ve insânların hüzünleneceği zaman onlar
ّ ٰ َ َء3ا ََ) اِنﱠ ا َْو ِﻟ/Dikkat edin! Muhakkak ki
hüzünlenmeyeceklerdir.' Sonra: '[ َن8ُ6Wَ ْTَ- ْ ُ ِ ْ َو َ) ھ3ْ َ َ ٌف8ْ Aَ )َ ِﷲ
Allah'ın evliyâsı, üzerlerine bir korku yoktur ve onlar hüzünlenmeyeceklerdir.]' (âyetini) kıraat
buyurdu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-
Sahîhayn (4/170.); Hâkim hadîsin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah ( $ &' ) )( ! وhaber veriyor ki O'nun velîleri, Rabblerinin
onları tanımladığı gibi îmân eden ve takvâ sahibi olan kullardır. Takvâlı olan herkes Allah'ın velîsidir.
'[ ْ ِ 3ْ َ َ ٌف8ْ Aَ )/Üzerlerine
َ korku yoktur]' Âhiret'te korku duymayacaklardır. '[ َن8ُ6Wَ ْTَ- ْ َو َ) ُھ/Ve onlar
hüzünlenmeyeceklerdir.]' Dünyâda arkalarında bıraktıklarına (hüzünlenmeyeceklerdir)." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,Yûnus Sûresi, 62. âyetin tefsîrinde]
Görüldüğü üzere Allah ( $ &'') )( ! وnın evliyâsının/dostlarının tanımlaması budur. Yoksa günümüzde
etrafına bir kaç çömez toplayıp, onlara şöyle dedirtmek değildir: 'Falanca evliyâdır, tüm dünyâ için
görevlidir, yağan yağmur bile onun yüzü suyu hürmetinedir.' Bu şeytânın evliyâları, gerçek Allah
dostları olan Selef alimleri gibi heybesinde bir kuru ekmek ile diyâr-diyâr dolaşıp Allah'ın Dînine
dâvet etmezler, bilakis sapık bir dîn anlayışlarıyla kitâb-dergi veya ticâret ve benzeri şeyler ile
müslümanların parasını sömürürler ve lüks bir hayat içinde yaşarlar ve her fırsatta Allah'ın yolundan
yazılı veya görsel yolla alıkoyarlar, çünkü gerçek Dîn ortaya çıkınca kendilerinin dolandırıcılığının
ortaya çıkacağını gayet iyi bilirler. [Hazırlayan]
1179
İbn Ebî Âsım ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Ubâde ibn Sâmit ( ﷲ ْ ُ0ﻟَ ُ ُ ا ْﻟ
')رa bir adamın: '[ > ٰ ى
َ36ْ D ِة اﻟ ﱡ83ٰ Tَ ا ْﻟ#$ِ /Onlar için dünyâ hayâtında büşrâ vardır]' kavli hakkında suâl ettiğini tahrîc etmiştir.
Bunun üzerine Ubâde ibn Sâmit demiştir ki: "Allah Resûlu ( و ﷲ )'e bundan ben de suâl
ettim, o vakit buyurdu ki: 'O, mü'minin nefsi için gördüğü veya ona gösterilen rüyâdır. Ve o,
Rabbinin kuluyla kelâm buyurduğu kelâmındandır.'" [Ebu Bekr Ahmed bin Amr ibn Ebî Âsım,
Kitâbu's-Sunne (487.). Şeyh el-Elbânî: Bundan ben de Senedi sahîhtir.' demiştir.]
1180
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle der: "'[ َن8ُ1 ُ ,ْ َ-/Yahrusûn]' Yani: Yalan
söyleyenler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2.
cilt, 266. sayfa]
289
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dünyâda (onlar için) bir metâ vardır. Sonra merciileri Bizedir. Sonra küfreder
olmalarından dolayı onlara şiddetli azâbı tattıracağız.(70)
Ve üzerlerine Nûh'un haberini tilâvet et. Hani kavmine demişti ki: 'Ey
kavmim! Eğer benim makâmım ve Allah'ın âyetleriyle tezkîr etmem sizin
üzerinize büyüyorsa, artık Allah üzere tevekkül ettim, o halde işinizi ve
şerîklerinizi cem' edin. Sonra üzerinize işiniz gam olmasın. Sonra bana kazâ
edin ve beklemeyin.'(71)1183
'Artık yüz çevirirseniz, zâten sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim
Allah'tan başkası üzere değildir. Ve bana müslümanlardan olmam
emredildi.'(72)
1181
ُ ًاDَﷲُ َوﻟ
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُLَ6 Tَْ 0. ّ ٰ 5َ ,ا ا? َﱠ8ُ=َ ﻟ/Dediler ki: 'Allah, bir evlâd
ittihaz etmiştir.' O, subhândır.]' Allahu ( $ &') tümüyle bundan münezzehtir." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 395. sayfa]
1182
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ا5َ ٰ *ِ ٍنU َ ْ. ُ ْ% ِ ْ 7ُ َDْ ِ ْ ِان/İndinizde buna bir
sultân yoktur.]' Yani: (İndinizde) buna bir hüccet yoktur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 395. sayfa]
1183
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ً ] ﱠ ُ ْ ُ 3ْ َ َ ْ 7ُ ُ ْ َْ ا%ُ َ- )َ ُ ﱠY/Sonra üzerinize işiniz gam
olmasın.]' Yani: Hiçbir şey gizli kapaklı kalmasın, her şey açıkça olsun. '[K ُ =ْ ُ ﱠ اY/Sonra bana
ا اِﻟ َ ﱠ8^
kazâ edin]' Yani: Elinizden geleni yapın, tüm gayretinizi sarf edin. '[ ُ و ِنrِ ْ ُ? )َ َو/Ve beklemeyin.]' Bir
an bile (beklemeyin). Yani: Şübhesiz ki siz buna güç yetiremezsiniz." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 120. sayfa]
290
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Mûsâ dedi ki: 'Size hakk gelince (böyle) mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir?
Ve sihirciler felâh bulmazlar.'(77)
Bunun üzerine sihirciler gelince, (Mûsâ) onlara dedi ki: 'Siz ilkâ edeceğinizi
ilkâ edin.'(80)
Böylece onlar ilkâ edince (Mûsâ) dedi ki: 'Sizin getirdiğiniz sihirdir.
Muhakkak ki Allah onu iptal edecektir. Muhakkak ki Allah, fesâd
çıkaranların amelini ıslâh etmez.(81)
1184
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ َ6ِ ٰا*َ َءL3ْ َ َ َ6Dْ َ َ ﱠ َو/Babalarımızı üzerinde
bulduğumuzdan]' kavli ile şunu demek istiyorlardı: Şübhesiz ki biz onları putlara ibâdet ederken
bulduk. Bizler de onların dîni üzereyiz." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 269. sayfa]
1185
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ُء- ِ 0ْ ِ نَ ﻟَ ُ َ ا ْﻟ8ُ َ? َو/Ve kibriyâ ikinizin olması]' Yani azâmet
ve hükümdarlık ve saltanatın arzda (ikinizin olması için mi geldiniz?) Burada arz kelimesi ile 'Mısır'
toprağı murâd olunmaktadır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Yûnus Sûresi, 78. âyetin tefsîrinde]
1186
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Lٖ ِ 8ْ َ= ْ% ِ ٌ ﱠ- اِ ﱠ) ُذ ﱢر#.8 ٰ ُ َ ِﻟ%َ َ َ ٰا$/Artık Mûsâ'ya
kavminden bir zürriyetten başkası îmân etmedi.]' Mânâsı:Artık Mûsâ'ya kavminden bir azınlıktan
başkası îmân etmedi." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 399. sayfa]
291
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Mûsâ dedi ki: 'Ey kavmim, eğer siz Allah'a îmân etmiş iseniz, artık O'na
tevekkül edin, eğer müslümanlar iseniz.'(84)
Bunun üzerine dediler ki: 'Allah üzere biz tevekkül ettik. Rabbimiz! Bizi
zâlimler kavmi için bir fitne kılma.'(85)1187
İmdi mi? Ve sen daha önce isyân etmiştin ve fesâd çıkaranların olmuştun.(91)
1187
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%3 ٖ ﱠ ِﻟr ِم اﻟ8ْ َ@ْ ْ& َ ً ِﻟ$ِ َ ْ َ ْkَ? )َ َ َر*ﱠ/Rabbimiz! Bizi zâlimler
kavmi için bir fitne kılma.]' Yani: Bizi onlara mağlûb etme! Bizi onların eliyle helâk etme! Eğer
mağlûb olursak onlar, bizim hakk üzere olmadığımız zannına kapılırlar ki bu da onların tuğyânını
artırır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 146.
sayfa]
1188
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Ve Mûsâ Firavun'a gitmeden önce dedi ki: '[َ 3اب ْا) َٖﻟ َ 5َ َ َ َ ُوا ا ْﻟ- #ّ&ٰ 2َ ا8ُ ِ ْHُ- sَ َ $ ْ ِ *ِ 8ُ ُ = # ٰ َ ْدDُ ْ َوا/ve
onların kalblerinin üzerini şiddetlendir. Artık elîm azâbı görünceye kadar onlar îmân
etmezler.]' Bunun üzerine Allah ona icâbet etti, Firavun ile îmân arasına girdi. Nihâyet Firavun suya
gark oldu ve îmân ona fayda vermedi." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 31. sayfa]
1189
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ًواDْ َ ً َو3Rْ َ*/Bâğîlik ile ve adâvet ile]'
Zulmederek ve haddi aşarak." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 402. sayfa]
1190
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ ُ َ َ0?ْ َ َ$/Onlara tâbi oldular]' Onlara yetiştiler ve
kavuştular." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt,
148. sayfa]
292
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık bugün senin bedenini necât buyuracağız, halefindekilere bir âyet 1191
olman için. Ve muhakkak ki, insânlardan ekserîsi âyetlerimizden elbette
gâfillerdir.(92)
Şimdi sana inzâl ettiğimizden şekk içinde isen, o zaman senden önce Kitâb'ı o
kıraat edenlere suâl et. 1192 Andolsun ki, Rabbinden hakk sana gelmiştir. Bu
nedenle kuşkulananlardan sakın olma.(94)
Keşke bir karye îmân etmiş olsaydı da îmânı ona bir menfaat sağlayanı.
Ancak Yûnus'un kavmi îmân edince, onlardan dünyâ hayâtında aşağılayıcı
azâbı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar metâlandırdık.(98)
1191
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ً َ-ا/Âyet]' ٰ Böylece bilinir ki sen, Allah (+, و- )'nin helâk
ettiği ve suya gark ettiği zelîl/hakîr bir kulsun." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 272. sayfa]
1192
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[bَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ بَ َ&ِ َْ ْ@ َ ؤُنَ اﻟ- َ%-5ٖ "|َ ِ اﻟ ﱠْ َ$ bَ ْ3َ ْﻟ َ اِﻟWَ 6ْ َ ِ ﱠ اb َ ﱟ#$ٖ َqْ 7ُ َْ ِن$/Şimdi sana inzâl ettiğimizden şekk içinde
isen, o zaman senden önce Kitâb'ı o kıraat edenlere suâl et.]' O, AbdUllah ibn Selâm ( ﷲ ر
)'dır. Kendisi Kitâb ehlinden idi ve Allah Resûlu ( و ﷲ )'e îmân etmişti." [Ebu
Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-
Tâbiîn, 8. cilt, 907. sayfa (2358.)]
Yine İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Dahhâk ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
'[bَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ ب ْ َ$ bَ ْ3َ ْﻟ َ اِﻟWَ 6ْ َ ِ ﱠ اb َ ﱟ#$ٖ َqْ 7ُ َْ ِن$/Şimdi sana inzâl ettiğimizden şekk içinde
َ َ&ِ َ ْ@ َ ؤُنَ ا ْﻟ- َ%-5ٖ "|َ ِ اﻟ ﱠ
isen, o zaman senden önce Kitâb'ı o kıraat edenlere suâl et.]' Takvâ ehline ve Nebî ( ﷲ
')وe erişen îmân ehline (suâl et)." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 8. cilt, 906. sayfa (2357.)]
293
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bir nefis için -Allah'ın izni dışında- îmân etmesi mümkün değildir. Ve ricsi
o akletmeyenlerin üzerlerine kılar.(100)1193
De ki: 'Semâlar ve arzda ne var nazar edin.' Ve îmân etmeyen bir kavme
âyetler ve inzârlar yarar sağlamaz.(101)
De ki: 'Ey insânlar, eğer benim Dîn'imden şekk içinde iseniz, artık ben,
Allah'ın dûnundan o ibâdet ettiklerinize ibâdet etmem. Ve lâkin sizi o vefât
ettirecek olan Allah'a ibâdet ederim. Ve ben, mü'minlerden olmakla
emrolundum.'(104)
Ve: 'Vechini hanîf olarak Dîn'e ikâme et ve sakın müşriklerden olma.' diye
(emrolundum).(105)1194
Ve eğer Allah sana bir zarar temâs ettirirse, artık O'ndan başka onu bir
açacak yoktur. Ve eğer sana bir hayır murâd ederse, artık O'nun fazlını
reddedecek yoktur. Onu kullarından dilediğine nasîb eder. Ve O, Gafûr'dur,
Rahîm'dir.(107)
De ki: 'Ey insânlar! Rabbinizden hakk size gelmiştir. Artık kim hidâyet
bulursa, o takdirde ancak nefsi için hidâyet bulmuştur. Ve kim dalâlete
1193
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َن8ُ @ِ ْ َ- )َ َ%-5ٖ اﻟﱠ#َ َ N
َ ْ ْ َ ُ اﻟ ﱢkَ- َو/Ve ricsi o akletmeyenlerin üzerlerine kılar.]' Öfkeyi (o
akletmeyenlerin üzerlerine kılar)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 36. sayfa]
1194
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ًF3 ٖ 2َ %- ِ Dّ ٖ ِﻟbَ َ ْ َواَنْ اَ=ِ ْ َو/Ve: 'Vechini hanîf olarak
Dîn'e ikâme et diye (emrolundum).']' Mânâsı: Allah için, muhlis olarak dîn üzere müstakîm olmakla
emrolundum." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 2. cilt, 408. sayfa]
294
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
1195
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ٍ 37ٖ 8َ *ِ ْ ُ 3ْ َ َ َ6َ َو َ ا/Ve ben sizin üzerinize bir vekîl
değilim.]' Üzerinize kefîl değilim, amellerinizi muhâfaza etmekle mükellef değilim." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 155. sayfa]
295
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Elif, Lâm, Râ. Bir Kitâb. Âyetleri ihkâm edilmiş, sonra Hakîm, Habîr
ledûnnundan1196 tafsîl edilmiştir;(1)1197
'Ve Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin, müsemmâ bir ecele
kadar güzel bir metâ ile sizi metâlandırsın ve her fazl sâhibine fazlını versin.
Ve eğer yüz çevirirseniz, öyle ki kuşkusuz büyük bir günün üzerinize
azâbından korkarım.'(3)
1196
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍ 30ٖ Aَ ٍ 3 ٖ 2َ ُْنDَْ ﻟ% ِ /Hakîm, Habîr ledûnnundan]'
Yani: Hakîm, Habîr indinden." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 411. sayfa]
1197
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ا َﻟ
ُ ﱢ$ ُ ﱠY ُ Lُ? َ-ْ ٰاqَ ِ ْ2ُ&َ بٌ ا7ِ /Elif, Lâm, Râ. Bir Kitâb. Âyetleri ihkâm edilmiş, sonra
ٍ 30ٖ Aَ ٍ 3 ٖ 2َ ُْنDَْ ﻟ% ِ ْqَ Q
Hakîm, Habîr ledûnnundan tafsîl edilmiştir.]' Allah, âyetlerini bâtıldan berî edip muhkem kılmış,
sonra onları ilmi ile tafsîl etmiş, helâlini ve harâmını ve tâatini ve mâsıyyetini beyân etmiştir."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 39. sayfa]
1198
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ﷲ ّ ٰ )ُوا ِا ﱠDُ0ْ َ? )َا ﱠ/Allah'tan başkasına ibâdet etmeyesiniz
diye.]' Yani: Bu muhkem ve tafsîl edilmiş Kur'ân, tek ve şerîki olmayan Allah'a ibâdet için inzâl
edilmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hûd Sûresi,
2. âyetin tefsîrinde]
1199
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌ 3>ٖ َ* ٌ َو-5ٖ َ6 ُ Lْ ِ ْ ُ َ ﻟ# ٖ ﱠ6ِا/'Muhakkak ki ben sizin
için O'ndan bir nezîr ve beşîr(im).']' Mânâsı: Âsilere inzâr edici/uyarıcı ve itaat edenlere tebşîr
ediciyim/müjdeleyicim." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 411. sayfa]
296
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
kıldığı yeri ve tevdî edildiği yeri ilmeder. 1200 Hepsi mübîn bir Kitâb'tadır.(6)
Ve O, O ki, semâlar ve arzı altı günde halk etmiştir. Ve arşı su üzerinde idi,
hanginizin daha güzel amel edeceğini ibtilâ etmek için. 1201 Ve eğer dersen ki:
'Muhakkak ki siz, ölümün ardından ba's edileceksiniz.' Elbette o küfredenler
derler ki: 'Bu, mübîn bir sihirden başkası değildir.'(7)
Ve eğer onlardan azâbı sayılı bir ümmete kadar tehir etsek, 1202 elbette: 'Onu
habseden nedir?' derler.1203 Dikkat edin! (Azâb) onlara geleceği gün onlardan
çevrilecek değildir. Ve istihzâ etmekte oldukları onları kuşatacaktır.(8)
Ve eğer insana Bizden bir rahmet tattırır, sonra onu ondan çekip alırsak,
muhakkak ki o, elbette yeise düşer, çok küfrândadır.(9)1204
Ve eğer ona temâs eden bir zararın ardından ona bir nimet tattırırsak, elbette
der ki: 'Kötülükler benden gitti.' Muhakkak ki o, elbette ferahlanır, iftihâr
eder.(10)1205
Şimdi belki sen, sana vahyedilenin bazısını terkedeceksin. Ve: 'Ona bir hazine
inzâl edilseydi veya onunla birlikte bir melek gelseydi.' diye demelerinden
1200
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[دع8&" اﻟ/Tevdî edilen yer]' Sülbdedir. '[ @&" اﻟ/Karar kılınan yer]' Yeryüzünün üzerinde veya
arzda olandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 11. cilt, 654. sayfa]
1201
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ 7ُ 8َ ُ 0ْ َ3 ِﻟ/Sizi ibtilâ etmek için]' Sizi sınamak için."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 280. sayfa]
1202
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahric
etmiştir: "'[ٍُودَةDْ َ ٍ ا ُ ﱠ#اب اِ ٰﻟ
َ 5َ َ َ َ ْ ُ ُ ا ْﻟ6 ْ Aَْ ا ﱠ%cِ َ َوﻟ/Ve eğer onlardan azâbı sayılı bir ümmete kadar tehir
etsek]' Mahdûd/Sınırlı bir ecele kadar (tehir etsek)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3.
cilt, 44. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُ L" ُ 0ِ ْTَ- َ ﱠ%ُﻟ8ُ@َ3َﻟ/elbette: 'Onu habseden
1203
nedir?' derler.]' Mânâsı: Elbette o küfredenler derler ki: 'Hangi şey onu habseder?' Yani: Azâbı."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt,
415. sayfa]
1204
Ebu'l-Muzafferes-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[ ٌر8ُF7َ ٌس8ُ|َ3َُ ﻟLﱠ6ِا/muhakkak ki o, elbette
yeise düşer, çok küfrândadır.]' Yani: Allah ( $ &'') )( ! وnın rahmetinden ümîdini çokça keser;
Allah'ın nimetine karşı çok küfrânda bulunur/nankörlük eder." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 416. sayfa]
1205
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ٌر8,ُ َ$ َ ِ ٌحFَُ ﻟLﱠ6ِا/Muhakkak ki o, elbette ferahlanır, iftihâr
eder.]' Şerlidir, şımarıktır. Ferahlanmak/Sevinmek: Arzu duyulana nail olmak sûreti ile kalbte
hissedilen bir lezzettir. Fahr/İftihar ise: pek çok menkıbe anlatarak insanlara karşı büyüklük
taslamaktır, gurura kapılmaktır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 164. sayfa]
297
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
dolayı sadrın daralacak. Sen ancak bir nezîrsin. Ve Allah her şey üzerine
vekîldir.(12)
Yoksa, onu iftirâ etti mi diyorlar? De ki: 'O halde onun misli iftirâ olarak on
sure getirin ve Allah'ın dûnundan gücünüzün yettiklerini dâvet edin, eğer
sâdıklar iseniz.(13)
Bunun üzerine eğer size icâbet etmezlerse, o takdirde (Kur'ân'ın) Allah'ın ilmi
ile inzâl edildiğini ve O'ndan başka ilâh olmadığını ilmedin. 1206 Artık siz
müslümanlar mısınız?(14)1207
Kim dünyâ hayatını ve ziynetini murâd eder ise, orada onlara amellerini îfâ
ederiz ve onlar orada eksikliğe uğratılmazlar.(15)
İşte onlar, onlardır ki, kendileri için Ahîret'te ateşten başkası yoktur. Ve
orada yaptıkları boşa gitmiştir. Ve onların amel etmiş oldukları bâtıldır.(16)
Böylece Rabbinden bir beyyine üzere olan1208 ve ondan bir şâhid izleyen1209 ve
ondan önce bir imâm ve bir rahmet olarak Mûsâ'nın Kitâb'ı bulunan kimse
(gibi) midir? İşte onlar ona îmân ederler. Ve hiziblerden kim ona
küfrederse, 1210 artık onun varacağı yer ateştir. Öyleyse ondan bir kuşku içinde
1206
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "Allah (/ و+,) muhkem tenzîlinde buyurdu ki: '[ Dُ َ > ّ ٰ %ِ ِ ٰﻟ
ْ َ- ُﷲ
ْ َ ْ َ َ ْ َ
Lٖ ِ ِ *ِ ُLﻟWَ 6 اbَ 3ْ َل اِﻟWَ 6 ِ* َ ا/Lâkin Allah sana inzâl ettiğini, onu Kendi ilmi ile inzâl ettiğine şâhidlik
eder.]' [Nisâ Sûresi, 166. âyet] Ve (+, و- ) şöyle buyurdu: '[ ِ ْ ِ *ِ َلWِ 6ْ ُﱠ َ ا6َا ا8 ُ َ ْ َ $ ْ ُ َ ا ﻟ8ُ03kَٖ &" ْ َ- ْ َ ِﻟﱠ$
ّٰ
ِﷲ/Bunun üzerine eğer size icâbet etmezlerse, o takdirde (Kur'ân'ın) Allah'ın ilmi ile inzâl
edildiğini ilmedin]' [Hûd Sûresi, 14. âyet] Allah bize, şübhesiz ki Kur'ân'ı ilmi ile inzâl ettiğini
bildirmektedir. Ve O (+, )> ؤهbize, bir dişinin ancak O'nun ilmi ile hâmile kalıp vaz' edebileceğini
haber vermektedir. Allah (/ و+,), Kur'ân'ı ilmi ile inzâl ettiğini, dişilerin ancak O'nun ilmi ile hâmile
kalıp çocuk vaz' edebileceklerini bize haber vererek, ilmi Nefsine izâfe etmiştir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 22. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ ِ " ْ ُ ْ ُ&6ْ ََ َ ْ ا$/Artık siz müslümanlar mısınız?]' Burada
1207
istifhâm/soru lafzı gelmiştir. Bunun mânâsı emirdir. Yani: Müslüman olunuz!" [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 165. sayfa]
1208
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[Lْ َر* ٖﱢ% ِ ٍ َ ﱢ3َ* # ٰ َ َ ن7َ ْ%َ َ$َا/Böylece Rabbinden bir beyyine
üzere olan]' (Allah), sadece dünyâyı taleb eden kimse ile Âhiret'i taleb eden kimse arasında büyük bir
fark ve derin bir ayrım bulunduğunu beyân etmektedir. Mânâ şöyledir: Nebî ( و ﷲ )'e ittibâ
ve Allah'a imân etmede Rabbinden bir beyyine üzerine olan kimse, dünyâ hayâtını ve ziynetini murâd
eden diğeri gibi olur mu?" [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 651.
sayfa (tek cilt olarak basım)]
1209
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ُ Lْ ِ ٌDهُ َ ِھ8ُ &ْ َ- َو/ve ondan bir şâhid izleyen]' Berâberinde, Allah'tan (görevli) muhâfız bir melek
vardır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 46. sayfa]
1210
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#.8 ٰ ُ بُ َ&7ِ /Mûsâ'nın Kitâb'ı]' Bundan murâd
Tevrât'tır. '[ً َ ْ2َاِ َ ً َور/bir imâm ve bir rahmet olarak]' Yani: Tevrât, kendisine tâbi olan için bir
imâm ve bir rahmet olmuştur. Ve o Kur'ân'ı tasdîk edicidir, Nebî ( و ﷲ ٰ ا
)'e şâhidtir. '[ bَ cِ ُوﻟ
298
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim Allah üzere yalan iftirâ edenden daha zâlimdir? İşte onlar Rabblerine
arzedilecekler ve şâhidler diyeceklerdir ki: 'Bunlar Rabbleri üzerine o yalan
söyleyenlerdir.' Dikkat edin! Allah'ın lâneti zâlimler üzerinedir.(18)
İki fırkanın meseli âmâ ve sağır ile gören ve duyan gibidir. İkisi meselce
müsâvî olurlar mı? Daha tezekkür etmiyor musunuz?(24)
Ve andolsun ki, Nûh'u kavmine irsâl ettik. (Dedi ki:) 'Ey Kavmim, ben sizin
için mübîn bir nezîrim.'(25)
'Allah'tan başkasına ibâdet etmeyin diye. Muhakkak ki ben, elîm bir günün
üzerinize azâbından korkarım.'(26)
Lٖ ِ* َن8ُ ِ ْHُ-/İşte onlar ona îmân ederler.]' Bazıları demiştir ki: Bundan murâd muhâcirler ve ensârdır.
Ve bazıları (da) şöyle demiştir: Bundan murâd Kitâb ehlinden müslüman olanlardır. '[Lٖ *ِ ْ ُF ْ َ- ْ% َ َو/Ve
kim ona küfrederse]' Yani: Resûl'e (küfrederse). '[ب ِ َاW ْ2َ)َ ْا% ِ /Hiziblerden]' Onlar, Nebî ( ﷲ
')وe karşı hizibler oluşturdular. Yani, kendi kabîlelerinden, Kureyş ve diğer kabîlelerden bölükler
teşkîl edip Nebî ( و ﷲ )'e karşı birlik oldular." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 419. sayfa]
1211
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ&َ ُونFْ َ- ا8ُ6 7َ َ ْ ُ ْ َ ‚ ﱠ
َ َو/Ve onların iftirâ etmiş
oldukları kendilerinden sapmıştır.]' Yani: Meleklerin ve putların şefaat edeceklerine dair
besledikleri zanları boşa çıkmıştır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 422. sayfa]
299
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
bizim mislimiz bir beşerden başkası olarak görmüyoruz. 1212 Ve sana tâbi
olanları görmüyoruz, ancak onlar ki, onlar ilk bakışta en rezillerimizdir. Ve
sizin için üzerimizde bir fazlınızı (da) görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılar
olduğunuzu zannediyoruz.'(27)
(Nûh) dedi ki: 'Ey kavmim! Gördünüz mü, eğer ben Rabbimden bir beyyine
üzere oldu isem ve bana indinden bir rahmet vermiş de sizin üzerinize gizli
kalmışsa, -ve siz onu kerih gördüğünüz hâlde- biz sizi ona zorlayacak
mıyız?'(28)
'Ve ey kavmim, buna karşı ben sizden bir mâl istemiyorum. Benim ecrim
Allah'tan başkası üzere değildir. Ve ben o îmân edenleri tard edecek
değilim. 1213 Muhakkak ki onlar Rabblerine mülâki olacaklardır. Ve lâkin ben,
câhillik eden bir kavim sizi görüyorum.'(29)
'Ve ey kavmim! Allah'a karşı bana kim nusret eder, eğer onları tard edersem?
Daha tezekkür etmiyor musunuz?'(30)1214
(Nûh) dedi ki: 'Onu size ancak Allah getirir, eğer dilerse. Ve siz âciz
bırakıcılar değilsiniz.(33)
Ve size nasîhat etmeyi murâd ettiğimde, benim nasîhatim size bir menfaat
1212
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ َ َ Mْ ِ > ً ا َ َ* ) اِ ﱠbَ - ٰ َ6 َ /Seni bizim mislimiz
bir beşerden başkası olarak görmüyoruz]' Yani: Bizim mislimiz bir insân (olarak görüyoruz).
Senin bizim üzerimize bir fazîletin yoktur." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn
Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 649. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1213
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ ِر ِد اﻟﱠU
َ *ِ َ6َ َو َ ا/Ve ben o îmân edenleri tard
edecek değilim.]' Bu âyette onların, mezkûr nebîden, mü'minleri tard etmesini/kovmasını talep
ettiklerine dâir bir delîl vardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 425. sayfa]
1214
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ َ ُون7 ﱠ5َ َ? )َ /tezekkür etmiyor musunuz?]' Vaaz (dinlemiyor
musunuz?)" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt,
172. sayfa]
300
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
sağlamaz, eğer Allah sizi iğvâ etmeyi1215 irâde etmiş ise. O, sizin Rabbinizdir
ve O'na rücû ettireleceksiniz.(34)
Yoksa, onu iftirâ etti mi diyorlar? De ki: 'Eğer onu ben iftirâ etmişsem, artık
cürmüm benim üzerimedir. Ve ben, sizin cürümlerinizden berîyim.'(35)
Ve Nûh'a vahyedildi ki: 'Kavminden îmân etmiş olanlardan başkası asla îmân
etmeyecektir. O hâlde, onların fiil etmiş olduklarından dolayı yeise
düşme.'(36)
Nihâyet emrimiz gelip ve tennûr feverân edince,1218 buyurduk ki: 'Her çiftten
1215
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Müfessirlerin çoğuna göre: '[ ْ ُ َ-8ِ Rْ ُ-/sizi iğvâ
etmeyi]' ifadesi, 'sizi dalâlete düşürmeyi' anlamına gelmektedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 426. sayfa]
1216
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َ 3ِ ْ2ُ ِ َ َو َو3 ْ َ *ِ bَ ْ ُF ا ْﻟOِ َ ْ1 َوا/Ve gözlerimiz(in önünde) ve vahyimiz ile]' Allahu ( $ &')'nın gözleri(nin
önünde) ve vahyi ile." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 2.
cilt, 304. sayfa]
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "Allah (+, و- ), Nebîsi Nûh ( ') ات ﷲe şöyle
buyurmuştur: '[ َ 3ِ ْ2ُ ِ َ َو َو3 ْ َ *ِ bَ ْ ُF ا ْﻟOِ َ ْ1 َوا/Ve gözlerimiz(in önünde) ve vahyimiz ile gemiyi yap.]' [Hûd
Sûresi, 37. âyet] Ve O (/ و+,) buyurmuştur ki: '[ َ ِ ُ3 ْ َ *ِ ْ ٖ ىkَ?/Gözlerimiz(in önün)de cereyân eder.]'
[Kamer Sûresi, 14. âyet] Ve O (+, و- ), Mûsâ'yı zikrederken şöyle buyurmuştur: '[ #ّ ٖ ِ ً ﱠ0Tَ َ bَ ْ3َ َ ُqْ3َ@َواَ ْﻟ
K ٖ 3ْ َ # ٰ َ Oَ َ ْQُ& َو ِﻟ/Ve üzerine Benden bir muhabbet ilkâ ettim. Ve gözüm üzere yetiştirilmen için.]'
[Tâhâ Sûresi, 39. âyet] Ve buyurdu ki: '[ َ ِ ُ3 ْ َ *ِ bَ ﱠ6ِ َ$ bَ ْ ِ َر*ﱢTُ ْ ِﻟ0ِ ْ1 َوا/Ve Rabbinin hükmüne sabret.
Çünkü muhakkak ki sen gözlerimiz(in önün)desin.]' [Tûr Sûresi, 48. âyet] Şu halde her mü'minin
üzerine Hâlık ve Bâri'nin Nefsi için isbât ettiği 'Gözü' isbât etmek, vâcibtir. Ve gayrı mü'min ise:
Allah'ın muhkem tenzîlinde (Kendisi için) isbât ettiğini Allah ( $ &'')') رك وdan nefyeden kimsedir."
[Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 96.-97.
sayfalar]
1217
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ 3@ٖ ُ ٌاب5َ َ ِL3ْ َ َ ﱡTِ َ- َو/Ve üzerine mukîm azâb
inecek]' Mânâsı: Dâimi azâbın onun üzerine nâzil olacağını ifade etmektedir ki bu azâb, suya gark
olmaktır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
2. cilt, 428. sayfa]
1218
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
301
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ikişer tane ve -aleyhine söz geçmiş olanlar müstesnâ- ehlini ve îmân etmiş
olanları yükle.'1219 Ve azı dışında onunla beraber îmân etmemişti.(40)1220
Ve (Nûh) dedi ki: 'Binin içine. Allah'ın ismi iledir onun cereyân etmesi ve
durması. Muhakkak ki Rabbim, elbette Gafûr'dur, Rahîm'dir.'(41)
(Oğlu) dedi ki: 'Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.' (Nûh) dedi ki:
'Bugün Allah'ın emrinden -kime rahmet etmişse müstesnâ- koruyacak
yoktur.' Ve ikisinin arasına dalga girdi, böylece gark olanlardan oldu.(43)
Ve denildi ki: 'Ey Arz! Suyunu yut ve ey semâ (suyunu) tut.' Ve su çekildi ve
emir kazâ edildi. Ve (gemi) Cûdi üzerine istivâ etti. 1221 Ve denildi ki: 'Zâlimler
kavmi için uzaklık olsun!'(44)1222
"'[ ُر8َ َر اﻟ&ﱠ ﱡ$ َو/Ve tennûr feverân edince]' Su bir âyet olarak oradan fışkırmıştır. Ehli ile ve gemide
kendisiyle birlikte bulunanlarla ona binmesi için." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, 3. cilt, Tefsîru's-
Sahîh, 53. sayfa]
1219
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ َ َواَ ْھ/ve ehlini]' Mânâsı: Ve ehlini yükle.
'[ُل8ْ َ@ِ ا ْﻟL3ْ َ َ < َ ْ% َ )اِ ﱠ/aleyhine söz geçmiş olanlar müstesnâ]' Yani: Oğlu ve hanımı. '[ َ%َ ْ ٰا% َ َو/ve
َ َ0.
îmân etmiş olanları]' Mânâsı: Ve îmân etmiş olanları taşı!" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 131. sayfa]
1220
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ 3 ٖ َ= )ُ اِ ﱠLَ َ َ% َ َو َ ٰا/Ve azı dışında onunla beraber îmân
etmemişti.]' Aralarında 1000 seneden 50 yıl eksik (yani 950 yıl) gibi uzun bir süre kalmasına, kâim
olmasına rağmen çok az bir kısım ona îmân etmişti." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hud Sûresi, 40. âyetin tefsîrinde]
1221
Yerleşti, kararlaştı
1222
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ٖ ِ ﻟr ِم اﻟ ﱠ8ْ َ@ْ ًا ِﻟDْ ُ* َ 3=ٖ َو/ Ve denildi ki: 'Zâlimler kavmi için
uzaklık olsun!']' Yani: Onlar için helâk, hüsrân ve Allah'ın rahmetinden uzaklık olsun! Şübhesiz ki
onlar tümüyle helâk olmuş ve onlara ait tek bir kalıntı dahî kalmamıştır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hûd Sûresi, 44. âyetin tefsîrinde]
302
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Nûh) dedi ki: 'Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, hakkında ilmim olmayanı
Senden istemekten Sana istiâze ederim. Ve eğer benim için mağfiret etmez ve
bana merhamet etmezsen, ben hüsrâna düşenlerden olurum.(47)
Denildi ki: 'Ey Nûh! Bizden bir selâm ve senin üzerine ve seninle beraber olan
ümmetler üzerine bereketler ile (gemiden) in. Ve ümmetleri metâlandıracağız.
Sonra Bizden onlara elîm azâb temâs edecek.'(48)
Ve Âd'a kardeşleri Hûd'u (irsâl ettik). Dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a ibâdet
edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh yoktur. Siz iftirâ edenlerden başkası
değilsiniz.'(50)
'Ey kavmim, onun üzerine sizden bir ecir istemiyorum. Benim ecrim, o beni
yaratandan başkası üzerine değildir.1224 Daha akletmiyor musunuz?'(51)
'Ve ey kavmim, Rabbinize istiğfâr edin, sonra O'na tevbe edin, üzerinize
semâyı bolca irsâl etsin ve kuvvetinize kuvvet size ziyâde etsin. Ve mücrimler
olarak yüz çevirmeyin.'(52)
Dediler ki: 'Ey Hûd, bize bir beyyine ile gelmedin. Ve biz senin sözünden
ilâhlarımızı terk ediciler değiliz. Ve biz sana îmân ediciler (de) değiliz.'(53)1225
1223
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َb ْ ?ِ
ا5َ ِ ٰھ0ْ َ= ْ% ِ bَ ُ 8ْ َ= )َ َ َوqْ6ََ ?َ ْ َ ُ َ اqْ 7ُ َ bَ 3ْ َ َ ِاﻟ328 ِ ْ3Rَ َ ِء ا ْﻟ06ْ َْ ا% ِ /Bunlar gayb haberlerindendir, sana onları
ٖ ُ6 _
vahyediyoruz. Önce onları ilmetmiyor idin ve ne (de) kavmin.]' Bu vahiy Kur'ân'dır. Muhammed
( و ﷲ )'in de kavminin de, Nûh (م/ $ا ) ve kavminin ne yaptığına dair bir ilimleri yoktu.
Eğer Allah (+, و- ) Kitâb'ında o ( و ﷲ )'e bunu beyân etmemiş olsaydı, o ( و ﷲ )
ve ashâbı bu hususta bir mâlûmât sahibi olmayacaklardı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 3. cilt, 56. sayfa]
1224
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[#6ٖ َ U َ َ$ ى5ٖ اﻟﱠ#َ َ )ى ِا ﱠَ ِ ْ َ ِانْ ا/Benim ecrim, o beni yaratandan başkası üzerine değildir.]' Yani: Beni
halk edenden (başkası üzerine değildir). " [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 57.
sayfa]
1225
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٍ َ ﱢ3َ0*ِ َ َ&cْ ِ َ ُد8َُ ھ- ا8ُ=َ ﻟ/Dediler ki: 'Ey Hûd, bize bir
beyyine ile gelmedin. ]' Yani: Açık bir hüccet ile. '[bَ ِﻟ8ْ َ= ْ%َ َ &ِ َ ٰا ِﻟ#7ٖ ُ ِ*&َ ِر%ْTَ6 َ َو/Ve biz senin sözünden
ilâhlarımızı terk ediciler değiliz. ]' Yani: Sözün sebebiyle. '[ َ%3 ٖ ِ Hْ ُ *ِ bَ َ ُ ﻟ%ْTَ6 َ َو/Ve biz sana îmân
ediciler (de) değiliz.]' Yani: Tasdîk ediciler (değiliz)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 435. sayfa]
303
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Biz: 'Bazı ilâhlarımız seni kötü çarpmıştır.' (demekten) başka (bir söz)
söylemeyiz.' (Hûd) dedi ki: 'Muhakkak ki ben Allah'ı şâhid tutuyorum ve siz
(de) şâhid olun ki, ben sizin şirk koştuklarınızdan berîyim.'(54)
O'nun dûnunda (ki ilâhlarda)n. Artık bana cemîân tuzak kurun, sonra
bekletmeyin.(55)
'Artık yüz çevirirseniz, gerçekten ben kendisiyle irsâl edildiğimi size tebliğ
ettim. Ve Rabbim sizin gayrınız bir kavmi halîfe yapar. Ve siz O'na bir şey ile
zarar veremezsiniz. Muhakkak ki Rabbim her şey üzerine Hafîz'dır.'(57)1227
Ve Semûd'a kardeşleri Sâlih'i (gönderdik), dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a ibâdet
edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh yoktur. O sizi arzdan inşâ etmiştir ve sizi
1226
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
1227
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ٌ•3Fٖ 2َ ٍءKْ َ ﱢ7ُ # ٰ َ #ّ*ٖ ِانﱠ َر/Muhakkak ki Rabbim her şey
üzerine Hafîz'dır]' Yani: Muhakkak ki Rabbim tüm mahlukâtı üzerinde hıfz ve ilim sâhibidir. Ve O
bana bir kötülükle ulaşmanızdan beni muhâfaza edendir/koruyandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 15. cilt, 365. sayfa]
1228
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Dٍ 3 ٖ َ ﱠ ٍر0 َ ﱢ7ُ َ ْ َا ا8ُ َ0 َوا?ﱠ/Ve inâdçı her cebbârın emrine
tâbi oldular]' Yani: Küfür üzere birbirlerine tâbi oldular. Anîd ise: Hidâyete karşı inâdlaşan ve ondan
ictinâb eden kimsedir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 2. cilt, 296. sayfa]
304
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
orada mamûr kılmıştır. 1229 Öyleyse O'na istiğfâr edin, sonra O'na tevbe edin.
Muhakkak ki Rabbim Karîb'tir, 1230 Mucîb'tir.'(61)1231
Dediler ki: 'Ey Sâlih, bundan önce içimizde ümit beslenen biri idin.
Babalarımızın ibâdet ettiklerine bizi ibâdet etmekten mi nehyediyorsun? Ve
muhakkak ki biz, elbette bizi dâvet ettiğinden kuşkulu bir şekk içindeyiz.(62)
(Sâlih) dedi ki: 'Ey kavmim! Gördünüz mü, eğer ben Rabbimden bir beyyine
üzerinde isem ve bana kendinden bir rahmet vermişse, o halde O'na isyân
edersem bana Allah'tan kim nusret eder? Öyleyse sizin bana hasardan gayrı
ziyâdeniz olmaz.(63)
'Ve ey kavmim, Allah'ın bu dişi devesi sizin için bir âyettir.1232 Bu nedenle onu
bırakın, Allah'ın arzında yesin ve kötülük ile ona temâs etmeyin, sonra yakın
bir azâb sizi yakalar.'(64)
Nihâyet emrimiz gelince, Bizden bir rahmet ile Sâlih'i ve onun beraberindeki
o îmân edenleri ve o günün aşağılayıcılığından necât buyurduk. Muhakkak ki
Rabbin, O Kaviyy'dir,1233 Azîz'dir.(66)
1229
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "[ض َ 6ْ َ ا8َ ُھ/O sizi arzdan inşâ etmiştir] Yani: Sizi
ِ َْ ْا)َر% ِ ْ 7ُ َ >
ibtidâen/ilk önce ondan halk etmiş, babanız Âdem'i de ondan halk etmiştir. [ َ 3$ٖ ْ 7ُ َ َ ْ َ&. ْ َوا/ve sizi
orada mamur kılmıştır] Yani: Sizi (arzı) imâr edenler kılmıştır. Siz, arzı ma'mûr eder ve orada
ürünler yetiştirirsiniz." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Hud Sûresi, 61. âyetin tefsîrinde]
1230
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[_- @اﻟ/Karîb]' O ( $ &'') )( ! وnın
isimlerindendir. Ve O'nun yakınlığı iki türlüdür:
1. Umumi yakınlık. Ve O ( $ &'') )( ! وnın ilmi her şeyi tümüyle ihâta etmiştir. Ve O ( $ &') )( ! و
insana, şah damarından daha yakındır. Ve bunun mânâsı umumi beraberliktir.
2. Husûsi yakınlık: Kendisine duâ ve ibâdet ve muhabbet edenlere olan yakınlığı. Ve bu, muhabbeti
ve nusreti, hareket ve sükûnda desteği ve duâ edenlere icâbeti ve kendisine ibâdet edenlere kabul ve
sevâbı gerektiren bir yakınlıktır." [AbdurRahmân ibn Nâsır es-Sa'dî, Hakku'l-Vazıhu'l-Mübîn, 64.
sayfa]
1231
İbn Manzûr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[_3k اﻟ/Mucîb]' Allah ( $ &'') )( ! وnın isimlerindendir. Ve O,
duâya ve istemeye, kabul etme ve verme ile mukâbele eder." [Ebu'l-Fadl Muhammed ibn Mukerrem
ibn Alî ibn Manzûr, Lisânu'l-Arab, 1. Cilt, 616. sayfa]
1232
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ً َ-ﻟَ ُ ْ ٰا/Sizin için bir âyettir]' Yani: Nübüvvetimin
sıdkına/doğruluğuna delâlet eden bir mucizedir." [Cemâleddîn el-Kasimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 9. Cüz,
3462. sayfa]
1233
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رdiyor ki: "Allah '[ ىﱡ8ِ َ@ا ْﻟ/Kaviyy]'dir. Kuvvet O'nundur,
kuvvetinde O'nun misli hiçbir şey yoktur." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn
Kayyim el-Cevziyye, es-Savâiku'l-Mürsele ale'l-Cehmiyye ve'l-Muattıla, 3. cilt, 1020. sayfa]
305
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve hanımı kâim idi, bunun üzerine güldü. Artık onu İshâk ve İshâk'ın
arkasından Yâkûb ile tebşîr ettik.(71)
Dedi ki: 'Veyl olsun bana! Ben vilâdet edecek miyim?1236 Ve ben yaşlı bir
kadınım ve bu eşim bir şeyhtir.1237 Muhakkak ki bu elbette acâib bir
şeydir.'(72)
1234
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ Tَْ 3Q َ َ%-5ٖ اﻟﱠ5َ Aََ َوا/Ve o zulmedenleri sayha aldı]' Yani: Dişi
ا اﻟ ﱠ8 ُ َ ظ
deveyi kesmelerini takip eden dördüncü gün onları sayha/korkunç ses alıverdi. Onlara sayha edildi de
ölüp gittiler." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 664. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
1235
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[> ٰ ى ْ ُ0 َ ِ* ْﻟ3 ُ َ اِ ْ* ٰ ٖھ.
ُ َ َءتْ ُرDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki,
resûllerimiz İbrâhim'e büşrâ ile geldiler.]' Resûllerden murâd meleklerdir." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlimu't-Tenzîl, 4. cilt, 60. sayfa]
1236
'Ben bir çocuk dünyâya getirecek miyim?' mânâsında. Tüm meâller hep bir ağızdan: 'Ben
doğuracak mıyım?' diye meâllendirmişlerdir. Günümüzde bile bir kadının ulu orta bir cemaat içinde:
'Ben doğuracak mıyım?' diyeceğini düşünmüyorum. Helel hele azîm bir resûlun hanımının böyle bir
cümleyi melekler topluluğu karşısında bu şekilde söylemeyeceğini tahmin ediyorum. En doğrusunu
Allah ilmeder. [Hazırlayan]
1237
Yani yaşlı, ihtiyar mânâsında. Yûsuf Sûresi'nin 78. âyetine bakınız [Hazırlayan]
1238
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Dٌ 3kٖ َ Dٌ 3 ٖ 2َ ُLﱠ6ِا/Muhakkak ki O Hamîd'tir,
Mecîd'tir.]' Yani: Sıfatları hamîd olandır. Çünkü O azze ve cellenin sıfatları kemâl sıfatlarıdır. O,
fiilleri hamîd olandır. Çünkü O (+, و- )'nin fiilleri ihsandır, cömertliktir, iyiliktir, hikmettir, adâlettir,
hakkaniyettir. Ve '[D3k /Mecîd]' Mecd: Sıfatların azâmeti ve vüs'atidir/genişliğidir. Kemâl sıfatları O
(+, و- )'nindir. En kâmil, en tamam, en şümullü her kemâl sıfatı O (+, و- )'nindir." [AbdurRahmân
bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 444. sayfa (tek cilt olarak
306
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylece İbrâhîm'den korku gidince ve ona büşrâ gelince, Lût kavmi hakkında
Bizimle mücâdele etmeye başladı.(74)1239
(Melekler dediler ki:) 'Ey İbrâhîm bundan îrâz et! Muhakkak ki o, Rabbinin
emri gelmiştir. Ve muhakkak ki onlar, onlara reddolunamaz bir azâb
gelecektir.(76)
Ve kavmi kendisine (doğru) koşarak ona geldi ve önceden (de onlar bu)
kötülükleri amel eder idiler. Dedi ki: 'Ey kavmim! İşte kızlarım, onlar sizin
için daha tâhirdir. Artık Allah'a takvâ edin ve beni konuklarım içinde küçük
düşürmeyin. Sizden raşîd bir adam yok mu?'(78)
Ve kavmi ona koşarak geldi ve bundan önce (de bu) kötülükleri amel eder
idiler. Dedi ki: 'Ey kavmim! İşte kızlarım, onlar sizin için daha tâhirdir. Artık
Allah'a takvâ edin ve beni konuklarım içinde küçük düşürmeyin. Sizden raşîd
bir adam yok mu?'(78)
Dediler ki: 'Andolsun ki, sen bizim için senin kızlarında bir hakk olmadığını
ilmediyorsun. Ve muhakkak ki sen, elbette ne murâd ettiğimizi
ilmediyorsun.'(79)
(Lût) dedi ki: 'Benim için size karşı bir kuvvetim olsaydı veya şiddetli bir
rükne dayanabilseydim.'(80)1241
basım)]
1239
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ ُ ِدﻟkَ ُ-/Bizimle mücâdele etmeye başladı]' Bizimle hasımlaşmaya/tartışmaya başladı."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 62. sayfa]
1240
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ٌ 3 ٖ Tَ َ َ ﻟ3اِنﱠ اِ ْ* ٰ ٖھ/Muhakkak ki İbrâhîm, elbette halîmdir]'
Yani: Kötülük edenden acele intikâm alan birisi değildir. '[ٌاَ ﱠواه/içlidir]' Çok hisli birisidir.
'[ ٌ_3 ٖ ُ /münîb]' Yani, Allah ( $ &'') )( ! وnın sevdiği ve razı olduğu her hususta O'na rücû edendir.
İbrâhîm (م/ $ا )'ın mezkûr güzel sıfatlarını saymaktan kasıt, mücâdeleye sevk eden unsurun
beyânıdır ki o, kalb inceliği ve çok merhametli olmaktır." [Cemâleddîn el-Kasimî, Mehâsinu't-Te'vîl,
9. Cüz, 3468. sayfa]
1241
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Dٍ -Dَٖ %ٍ 7ْ ُر#ةً ا َْو ٰا ٖوى اِ ٰﻟ8 ِ* ُ ْ = ُ ﱠ# ا َنﱠ ٖﻟ8ْ َ=َ َل ﻟ/(Lût) dedi
ki: 'Benim için size karşı bir kuvvetim olsaydı veya şiddetli bir rükne dayanabilseydim.']'
Kuvvet burada 'bedensel kuvvet' veya 'tâbilerle elde edilen kuvvet' anlamındadır. Ve '[Dٍ -Dَٖ %ٍ 7ْ ُر/veya
şiddetli bir rükne]' Mânâsı: Aşîretin koruyuculuğudur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
307
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Ey Lût, muhakkak ki biz Rabbinin resûlleriyiz. Onlar sana asla
ulaşamayacaklar. Artık gecenin bir kıtasında1242 ehlin ile yola çık. Ve sizden
biri (ardına) iltifat etmesin. Hanımın müstesnâ! Muhakkak ki o, onlara isâbet
eden ona isâbet edecektir. Muhakkak ki onlara vaad edilen zaman
sabahtır.1243 Sabah yakın değil mi?'(81)
Ve Medyen'e kardeşleri Şuayb'ı (irsâl ettik). Dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a
ibâdet edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh yoktur. Ve ölçüyü ve mîzanı
noksanlaştırmayın. Muhakkak ki ben, hayır içinde sizi görüyorum. 1244 Ve
muhakkak ki ben, ihâta eden bir günün üzerinize azâbından korkarım.(84)
'Ve ey kavmim! Ölçü ve tartıyı adâlet ile1245 ifâ edin. Ve insânların eşyâlarını
eksiltmeyin ve arzda fesâd çıkaranlar olarak taşkınlık etmeyin.'(85)
'Allah'ın bakiyyeti sizin için daha hayırlıdır, eğer mü'minler iseniz. 1246 Ve ben,
sizin üzerinize bir muhâfız değilim.'(86)
308
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Şuayb) dedi ki: 'Ey kavmim! Gördünüz mü, eğer ben Rabbimden bir beyyine
üzerinde isem ve beni Kendinden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa? Ve ben
sizi kendinden nehyettiklerimde muhâlefet etmeyi murâd etmiyorum. 1248 Ben
gücümün yettiği kadar ıslâhtan başkasını murâd etmiyorum. Ve ben
muvaffâk olamam, ancak Allah ile. O'na tevekkül ettim ve O'na inâbe
ettim.'(88)
'Ve ey kavmim! Bana olan şikâkınız size cürüm işletmesin1249 ki Nûh kavmine
veya Hûd kavmine veya Sâlih kavmine isâbet edenin misli size isâbet etmesin.
Ve Lût kavmi sizden uzak değildir.'(89)
'Ve Rabbinize istiğfâr edin, sonra O'na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim
Rahîm'dir, Vedûd'tur.'(90)1250
(Şuayb) dedi ki: 'Ey kavmim! Benim aşîretim sizin üzerinize Allah'tan daha
mı azîzdir? Ve O'nu arkanıza atılmış (bir şey) ittihaz ettiniz. Muhakkak ki
Rabbim, amel ettiklerinize Muhît'tir.'(92)
'Ve ey kavmim, mekânetiniz üzere amel edin, 1252 muhakkak ki ben (de) amel
edeceğim. Yakında kendisini alçaltıcı azâbın kime geleceğini ve kimin o
1247
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُD3 ٖ ُ اﻟ ﱠ3 ٖ Tَ َ ا ْﻟq6ْ َ)َ bَ ﱠ6 ِا/Muhakkak ki sen, elbette sen halîm
ve raşîdsin.]' Yani: Sen, kavminin içinde hilm ve rüşd ile vasıflanmışsın. Onlar şunu demek
istiyorlar: 'Emrettiğin şey, senin durumunla ve âşina olunan hâlinle mutabık değildir." [Cemâleddîn
el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 9. Cüz, 3478. sayfa]
1248
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ Lْ َ ْ ُ 3 ٰ 6ْ َ َ ا#َ ُ ْ اِ ٰﻟF ِﻟAَ ُُ اَنْ اD- َو َ ا ُٖر/Ve ben sizi kendinden
nehyettiklerimde muhâlefet etmeyi murâd etmiyorum.]' Böylelikle âyet beyân etmiştir ki,
kavlin/sözün fiile muhâlefet etmesi, kavlin yalan olduğunu gösterir." [Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-
Şâtıbî, el-Muvâfakât, 5. cilt, 269. sayfa]
1249
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#=ٖ َ@ ِ ْ ُ ْ ِ َ ﱠkَ- )/Bana َ olan şikâkınız size cürüm
işletmesin]' Mânâsı: Bana olan şikâkınız size günâh kesbettirmesin ve sizi cürüm yüklenmeye teşvîk
etmesin. Şikâkınız yani: 'fiilen bana muhâlif olmanız' demektir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 452. sayfa]
1250
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[ َودُو ٌد/Vedûd]' Yani: Kendisine yönelen ve tevbe edene karşı
muhabbet sâhibidir. O ( $ &') )( ! و, o kimseyi sever ve muhabbet eder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 12. cilt, 64. sayfa]
1251
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[bَ U ُ َر ْھ/Rahtın]' Aşîretin. O, kavminin
himâyesinde idi." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlimu't-Tenzîl, 4.
cilt, 197. sayfa]
1252
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ ُ &ِ َ6 َ َ # ٰ َ ا8ُ َ ْ ِم ا8ْ َ= َ- َو/Ve ey kavmim,
mekânetiniz üzere amel edin]' İmkânınız ve konumunuz üzere amel edin!" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
309
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Firavun ve onun ileri gelenlerine. Fakat onlar Firavun'un emrine tâbi oldular.
Ve Firavun'un emri reşîd değildi.(97)1255
Burada ve Kıyâmet Günü bir lânete tâbi tutuldular. Ne kötü bir destektir
onlara verilen destek.(99)
310
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki bunda, Âhiret azâbından korkanlar için elbette bir âyet vardır.
Bu, insanların onun için cem edileceği bir gündür. Ve bu, şâhidlik edilen bir
gündür.(103)1259
Gün gelince, O'nun izni olmadan bir nefis tekellüm edemez. Artık onlardan
şakî olanlar var ve saîd olanlar var.(105)1260
İmdi o şakî olanlara gelince, artık onlar ateştedirler. Onlar için orada şiddetli
bir ses var ve zayıf bir ses var.(106)1261
1258
İbn Mâce ( ﷲ#.)ر, Ebu Mûsâ el-Eş'arî ( ﷲ ')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "Allah Resûlu
( و ﷲ ) buyurdu ki: "'Muhakkak ki Allah, zâlime mühlet verir. Sonra onu yakalayınca,
(artık) onu salıvermez.' Sonra: '[ٌ َ ِظ ﻟ ٰ
َ # َ َ ا ْﻟ@ُ ٰ ى َو ِھ5Aََ اِ َذا اbَ ُ َر*ﱢ5Aَْ اbَ ِﻟ5َ7 َو/Ve işte Rabbinin yakalaması
böyledir, karyeleri -ve onlar zulmetmektedirler- yakaladığında.]' [Hûd Sûresi, 102. âyet] (âyetini)
kırâat etti." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Yezid bin Mâce el-Kazvînî, Sünen-i İbn Mâce (4090.);
Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Sünen-i İbn Mâce'de hadis için: "Sahîhtir" demiştir.]
1259
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ً َ-)ٰ َ bَ ٰذ ِﻟ#$ٖ اِنﱠ/Muhakkak ki bunda, elbette bir âyet
vardır]' Elbette bir ibret vardır. '[س ُ ُ اﻟ ﱠLَع ﻟ ٰ
ٌ 8ُ ْk َ ٌم8ْ َ- bَ ِذﻟ/Bu, insanların onun için cem edileceği bir
gündür.]' Yani Kıyâmet Günü. '[ٌد8ُ > ٰ
ْ َ ٌم8ْ َ- bَ َوذ ِﻟ/Ve bu, şâhidlik edilen bir gündür.]' Yani: Ona semâ
ve Arz ehli şâhidlik eder." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 4. cilt, 199. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Dٌ 3 ٖ . َ َو#َ ِ ْ ُ ْ َ ِ@ ﱞ$/Artık onlardan şakî olanlar
1260
var ve saîd olanlar var.]' Şekâvet: Belâ/İmtihan sebeplerinin kuvvetli olmasıdır. Saadet ise: Nimet
sebeplerinin kuvvetli olmasıdır. Bu âyetin mânâsı Ehl-i Sünnet indinde şöyledir: Onların içerisinde
önceden şekâvet işlemiş olan şakîler, ve önceden saadet işlemiş olan saîdler vardır." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 179. sayfa]
1261
Bu açıklamlar İbn Abbâs ( # ﷲ ')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs
(# ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ٌ 3$َٖ ز/Zefîr]' Şiddetli bir ses. [< ٌ 3 ٖ َ /Şehîk]' Zayıf bir
ses" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 70. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َرْض ُ )اتُ َو ْا8َ ٰ " اﻟ ﱠq َ
ِ َ َ َ دَا3$ٖ َ%-Dٖ ِﻟA/Orada
1262
muhalledlerdir,
semâlar ve Arz devam ettikçe]' İbn Cerîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: 'Bir şeyi ebedî olarak devamlılık ile
nitelemek istedikleri zaman: 'Bu, semâlar ve Arz devam ettiği sürece dâim olacaktır.' demek Arabların
âdetinden idi. Aynı zamanda Arabların şöyle bir tâbirleri daha vardı: 'Gece ve gündüz peşpeşe geldiği
sürece o bâki kalacaktır.' Onlar bu ifade ile: 'Ebedîyen kalacaktır' demek istiyorlardı. Allah ( ! ()
$ &' )وonlara, aralarında mârûf olan lisân ile hitâb etmiş ve şöyle buyurmuştur: '[ q ِ َ َ َ دَا3$ٖ َ%-Dٖ ِﻟAَ
ُ )اتُ َو ْا8َ ٰ "
َرْض اﻟ ﱠ/Orada muhalledlerdir, semâlar ve arz devam ettikçe]'' [İbn Cerîr'in sözü burada
bitti]
Derim ki: '[َرْض ُ )اتُ َو ْا8َ ٰ "
ِ اﻟ ﱠq َ دَا/Semâlar ve arz devam ettikçe]' kavli ile murâd olunan şey
muhtemelen bugünkü semâlar ve Arz değil de onların cinsidir. Çünkü muhakkak ki Âhiret âleminde
311
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
tebdîl olunmuş/değiştirilmiş semâlar ve Arz olacaktır. Nitekim Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle buyurmuştur:
'[ ُات8َ ٰ "
ض َواﻟ ﱠِ ْ َ ْا)َر3ْ ]َ َرْض
ُ ) ُل ْاDَ ﱠ0ُ? َم8ْ َ-/Arzın başka bir arza tebdîl edildiği gün.]'" [İbrâhîm Sûresi, 48.
âyet]." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hûd Sûresi, 107.
âyetin tefsîrinde]
1263
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[و ٍذ5ُ ْk َ َ 3ْ ]َ َ ًءU َ /Kesintisiz bir vergidir.]'
Yani: Allah'ın onlara bahşettiği mukîm/kalıcı nimetler ve yüksek lezzet şübhesiz ki dâimîdir,
süreklidir, ve herhangi bir vakitte kesilmeyecektir. Kerîm Allah'tan fazlını dileriz." [AbdurRahmân
bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 450. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
1264
Fussilet Sûresi'nin 45. âyeti ile aynıdır
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ َ ا ُ ِ ْت7َ ْ ِ@َ&. ْ َ$/Artık emrolunduğun gibi istikâmetli
1265
ol]' İslâm üzere ol. '[bَ َ َ ب َ َ ? ْ% َ َو/ve beraberindeki tevbe edenler (de). ]' Yani: Mü'minler, onlar ki
şirkten tevbe etmişlerdir. '[ا8ْ Rَ Uْ َ? )َ َو/Ve tuğyân etmeyin.]' ki İslâm'dan rücû
etmeyesiniz/dönmeyesiniz!" [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 312. sayfa]
1266 َ َ ة8 ٰ Q
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ ِ 3ْ َ اﻟﱠ% ِ ًFَ اﻟ ﱠ َ ِر َو ُزﻟKِ َ$ َ ط َواَ ِ= ِ اﻟ ﱠ
ِﱢ|َ ت3" ْ
َ اﻟ ﱠ%ْ0 ِھ5ُ- ت َ
ِ " ْ
َ Tَ اِنﱠ اﻟ/Ve namazı, gündüzün iki tarafında ve geceden gündüze yakın saatlerde
ikâme et. Muhakkak ki haseneler, kötülükleri giderir.]' kavli, beş vakit namazın hatâları sildiğine
delâlet etmektedir. Nitekim Allah Resûlu ( و ﷲ ) şöyle buyurmuştur: 'Beş vakit namazın
misâli, sizden birinin evinin önünde akan ve onun içinde her gün beş defa yıkandığı bir nehir
gibidir. Böyle birinde hiç kirden bir iz kalır mı?' [Buhârî ve İmâm Ahmed tahric etmiştir] '[ Kِ َ$ َ ط َ
اﻟ ﱠ َ ِر/gündüzün iki tarafında]' Sabah ve ikindi (namazları). '[ ِ 3ْ َ اﻟﱠ% ِ ًFَ َو ُزﻟ/ve geceden gündüze yakın
312
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
zikrâdır.(114)1268
Ve senin Rabbin karyeleri -ve onun ehli ıslâh ediciler iken- bir zulüm ile helâk
eder olmadı.(117)
saatlerde]' Akşam ve yatsı (namazları). Ve bu mevzuda sonra şöyle buyurmuştur: '[ ك8 ِ ُﻟDُ ةَ ِﻟ8 ٰ Q
اَ ِ= ِ اﻟ ﱠ
3ﱠ ﻟ
ِْ ِ َا < " َ
] # ﻟٰ ا N
ِ ِ ْ >
ﱠ اﻟ/Güneşin kaymasından gecenin kararmasına kadar namazı ikâme et]' Ve bu
öğlen (namazı)dır. '[ ِ 3ْ "<ِ اﻟﱠ َ ]َ #اِ ٰﻟ/gecenin kararmasına kadar]' İkindi, akşam ve yatsı namazları bu
kavlin medlûlüne dâhil olmuştur. Sonra buyurur ki: '[دًا8ُ > ْ َ َ ن7َ ِ ْkَFْ ِ اِنﱠ =ُ ْٰانَ ا ْﻟkَFا ْﻟ/ve fecrin
Kur'ân'ı(nı da). Muhakkak ki fecrin Kur'ân'ı müşâhede olunandır.]' [İsrâ Sûresi, 78. âyet] İşte
bunlar beş (vakit) namazın Kur'ân'da zikridir." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb,
Nuketu'l-Kur'ân, 1. cilt, 606. sayfa]
1267
İmâm İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#.)ر, AbdUllah ibn Mes'ud ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Bir adam Nebî ( و ﷲ )'e geldi ve dedi ki: 'Ben Medîne'nin kenarında oturan bir kadını
elledim; ona temas ettim ama kendisiyle ilişkiye girmedim. İşte ben buyum. Şimdi benim hakkımda
dilediğini kazâ et!' Bunun üzerine Ömer ona dedi ki: 'Andolsun ki, eğer sen kendini örtmüş olsaydın,
Allah da seni örterdi!' Nebî (م/ $ا ) ise herhangi bir cevâb vermedi. Bunun üzerine adam kalkıp
gitti. Derken Nebî, arkasından bir adam göndererek onu çağırdı ve ona şu âyeti tilâvet etti: '[ ِ =ِ ََوا
ِﱢ|َ ت3" َ اﻟ ﱠ%ْ0 ِھ5ْ ُ- ت ِ َ" َ َة8 ٰ Q
َ Tَ ْ ِ اِنﱠ اﻟ3ْ َ اﻟﱠ% ِ ًFَ اﻟ ﱠ َ ِر َو ُزﻟKِ َ$ َ ط اﻟ ﱠ/Ve namazı, gündüzün iki tarafında ve gecenin
gündüze yakın saatlerde ikâme et. Muhakkak ki haseneler, kötülükleri giderir.]' Bunun üzerine
kavimden bir adam dedi ki: 'Bu sadece ona mı mahsûs, ey Allah'ın Resûlu?' Buyurdu ki: 'Bilakis bu,
insânların umûmu içindir.'" [Ebu Bekr Abdİllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe, Müsnedu İbn Ebi
Şeybe, 1. cilt, 131. Sayfa (173.)]
1268
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ%- ٖ 7ِ ا5 ٰ ى ِﻟ ﱠ7ْ ِذbَ ذ ِﻟ/Bu, ٰ zikredenler için bir
zikrâdır.]' Yani: Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 466. sayfa]
1269
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٍ ﱠ3@ِ َ* ا8ُاُوﻟ/Bakiyye sâhibleri]' Yani taat ve dîn ve akıl ve
basîret ashâbı." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Hud
Sûresi, 116. âyetin tefsîrinde]
1270
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رdiyor ki: "Allah ( $ &') )( ! و, cemaat ve uzlaşmayı
emretmiş, fırkalaşma ve ihtilâftan nehyetmiş, rahmet ehlinin ihtilâf etmediklerini haber vermiş ve
şöyle buyurmuştur: '[bَ * َ َر ﱡ2ِ ْ َر%َ )َ اِ ﱠ%3Fٖ ِ َ&,ْ ُ َن8َُاﻟWَ- )َ َو/Ve ihtilâf edenler zâil olmayacaklardır.
Rabbinin merhamet ettiği kimseler müstesnâ!]' [Hûd Sûresi, 118.-119. âyetler] Bunun için, Resûl
( و ﷲ )'e en çok tâbi olan insanlar, Sünnet'e müntesib tâifelerin hepsi içerisinde, ihtilâfa en
az düşen kimselerdir. Sünnet'e yakın olan herkes, mut'ezile ve râfıza gibi Sünnet'ten uzak olan
kimselerden daha az ihtilâflı olur. Mu'tezilîlerin ve rafızîlerin en ihtilâflı tâifeler olduklarını görürsün.
313
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve semâlar ve arzın gaybı Allah'ındır. Ve bütün işler O'na rücû ettirilir. 1274
Bu itibarla O'na ibâdet et ve O'nun üzere tevekkül et. Ve Rabbin amel
ettiklerinizden gâfil değildir.(123)1275
Felsefecilerin ihtilâfı ise sayılabilecek gibi değildir." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn
AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 9. cilt, 230. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َادَ َكHُ$ Lٖ *ِ ُqﱢ0َMُ6 َ ِ . ُ َ ِء اﻟ ﱡ06ْ َْ ا% ِ bَ 3ْ َ َ َ@ُ„ﱡ6 sًُّ 7 َو/Ve
1271
kendisiyle senin gönlünü tesbit edeceğimiz resûllerin haberlerinden hepsini senin üzerine kıssa
ediyoruz.]' Mânâsı: Gönlünü onlarla sâbit kılmak için, resûllerin haberlerinden ihtiyaç duyduğun her
şeyi sana kıssa ediyoruz/anlatıyoruz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 469. sayfa]
1272
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ ٰ ى ِﻟ7ْ ٌ َو ِذr َ ِ 8ْ َ َو/ve mü'minlere bir mev'ize ve bir
zikrâ.]' Yani ümmetleri helâk eden şeylere karşı tedbîr almaları için bir ibret; dîn edinmeleri vacîb
olan sırâtı hatırlatmak; onu yol ve sîret edinmektir." [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 9.
Cüz, 3500. sayfa]
1273
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ ِ َ ﱠ6َِ ِ& ُ ْ ا6 َ َ # ٰ َ ا8ُ َ ْ نَ ا8ُ ِ Hْ ُ- )َ َ%-5ٖ َو=ُ ْ ِﻟ ﱠ/Ve o
îmân etmeyenlere de ki: 'Mekânetiniz üzere amel edin, muhakkak ki biz (de) amel ederiz.]'
Mânâsı: O, daha önce beyân ettiğimiz üzerine tehdît ve vaîdtir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2. cilt, 469. sayfa]
ٰ
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ض ِ ت َو ْا)َ ْر
ِ ا8َ ٰ " ُ 3]َ X
ْ_ اﻟ ﱠ ِ ّ ِ َو/Ve semâlar ve arzın gaybı
1274
Allah'ındır.]' Yani: O'ndan başkası onu ilmedemez. '[ُ L ﱡ7ُ ُ ْ َ ) ْاOُ َ ْ ُ- Lِ 3ْ َ َواِﻟ/Ve bütün işler O'na rücû
ettirilir.]' Kıyâmet Günü (bütün işler O'na rücû ettirilir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 314. sayfa]
1275
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Bu itibarla Allahu ( $ &'), Kendine ibâdeti ve O'nun üzere
tevekkülü emretmiştir. Öyle ki kuşkusuz O, O'nun üzere tevekkül edene ve O'na yönelene kâfidir.
'[ َن8ُ َ ْ َ? ٍ َ ﱠ$ِ Rَ *ِ bَ * َو َ َر ﱡ/Ve Rabbin amel ettiklerinizden gâfil değildir.]' Yani: Ey Muhammed, seni
tekzîb edenlerin üzerinde olduğu, O'nun üzere gizli değildir. Bilakis O, onların hâllerini ilmeder ve
buna binâen dünyâ ve Âhiret'te onlara tam olarak karşılıklarını verecektir ve iki diyârda onlara karşı
sana ve hizbine nusret edecektir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Hûd Sûresi, 123. âyetin tefsîrinde]
314
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Biz, onu Arabça bir Kur'ân olarak inzâl ettik. Umulur ki siz
akledersiniz.(2)1278
Hani Yûsuf, babasına demişti ki: 'Ey Babacığım! Muhakkak ki ben, onbir
yıldız ve güneş ve ayı gördüm. Onları bana secde ediyorlar gördüm.(4)
(Babası) dedi ki: 'Ey oğulcuğum, rüyânı kardeşlerine kıssa etme, o zaman
senin için bir tuzak hazırlarlar. Muhakkak ki şeytân insan için mübîn bir
düşmandır.'(5)1279
Ve işte böyle Rabbin seni seçecek ve hâdiselerin tevîlini sana tâlim edecek 1280
ve üzerine ve Yâkûb ailesi üzerine nimetini tamamlayacak, onu önceden
1276
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[%ِ 30ٖ ُ ا ْﻟ/Mübîn]' Mânâsı: Helâlını ve harâmını beyân
eder." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3.
cilt, 6. sayfa]
1277
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َِ تُ ا ْﻟ ِ&َ ب- ٰاbَ ْ ?ِ اﻟ/Elif, Lâm, Râ. Bunlar, Kitâb'ın
âyetleridir]' Yani: Bu Kur'ân'ın ayetleri." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 315. sayfa]
1278
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8ُ @ِ ْ َ? ْ ُ ًّ ﻟ َ َ ﱠ3*ِ َ َ ً6=ُ ْ ٰء/Onu Arabî bir Kur'ân olarak. Umulur
ki siz akledersiniz.]' Yani: Mânâlarını ilmetneniz ve içindekileri fehmetmeniz/anlamanız için onu
sizin dilinizde inzâl ettik." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 4. cilt, 211. sayfa]
1279
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌ%30ٖ ُ ﱞوDُ َ " ِن َ 3ْ >
َ ْ6sِ ْ نَ ِﻟU اِنﱠ اﻟ ﱠ/Muhakkak ki şeytân
insan için mübîn bir düşmandır.]' Mânâsı: Şübhesiz ki şeytân, bunu onlara süslü gösterir ve
düşmanlığından -kadîm/eski düşmanlığından- dolayı onları buna teşvik eder." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 8. sayfa]
1280
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِ~- ٖد2ََ ) ِ ْا-ْ ?َ ْ ٖو% ِ bَ ُ ُ َ ﱢ- َو/ve hâdiselerin tevîlini sana tâlim
edecek]' Burada murâd olunan rüyâ tâbiridir. Bu, te'vîl olarak tesmiye olunmuştur. Çünkü o,
uykusunda gördüğü şey üzere durumunu te'vîl etmektedir/yorumlamaktadır. Te'vîl, durumun âkibetine
dâir yorum getirmektir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlimu't-
Tenzîl, 4. cilt, 214. sayfa]
315
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Yûsuf'u katledin veya onu bir yere atın, babanızın teveccühü size kalsın. Ve
ondan sonra sâlih bir kavim olursunuz.'(9)
Onlardan bir söyleyici dedi ki: 'Yûsuf'u katletmeyin ve onu bir kuyunun
dibine ilkâ edin, bazı kervanlar onu alsın, eğer fâiller iseniz!'(10)
(Babalarına) dediler ki: 'Ey babamız! Sana ne oluyor, Yûsuf hakkında bizden
emîn olmuyorsun? Ve muhakkak ki biz, onun için nasîhat edicileriz.'(11)
'Yarın onu bizimle irsâl et, gezsin ve oynasın. Ve muhakkak ki biz onu elbette
muhâfaza edicileriz.'(12)
Dediler ki: 'Eğer kurt -ve biz bir topluluk iken- onu yerse, muhakkak ki biz o
zaman elbette hüsrâna uğrayanlar oluruz.'(14)
1281
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ َ0 ْQُ ُ% ْTَ6 َ ِ ﱠ َو3*ِ َ ا#_ﱡ اِ ٰﻟ2ََ ا/Babamıza bizden daha
muhabbetlilerdir. Ve biz bir topluluğuz.]' Yani: Biz bir cemaat/topluluk olduğumuz hâlde. Bu iki
kardeş, nasıl olur da bir cemaatten daha muhabbetli/sevgili addedilebilir?" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yûsuf Sûresi, 8. âyetin tefsîrinde]
1282
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ْ َ- )َ ْ ا َو ُھ5َ َ ﱠ ُ ْ ِ* َ ْ ِ ِھ ْ ٰھcﱢ0َ ُ&َِ ﻟL3ْ َ َ اِﻟ3ْ 2َ َوا َْو/Ve ona vahyettik ki: 'Elbette bu işlerini -ve onlar
"'[ َ> ُ ُون
şuurunda değillerken- kendilerine bildireceksin.]' Allah, derin bir kuyu içerisine atılmış olan
Yûsuf'a, kendisine yapmış oldukları şeyi onlara haber vereceğini vahyetmiştir. Ve onlar ise bu vahyin
şuurunda değildiler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 81. sayfa]
316
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Ey babamız! Muhakkak ki biz müsâbaka etmek için gitmiş ve
Yûsuf'u metâmızın indinde bırakmıştık. Fakat kurt onu yemiş. Ve sen bize
îmân edici değilsin, 1283 velev ki sâdıklar olsak.'(17)
Ve gömleğinin üzerinde yalancı bir kan ile geldiler. Dedi ki: 'Bilakis
nefisleriniz sizi bir işe sürüklemiş. Artık (bana gereken) güzel bir sabırdır. Ve
vasf ettikleriniz üzerine istiâne dilenilecek Allah'tır.(18)1284
Ve bir kervan geldi ve sucularını irsâl ettiler. Böylece kovasını (kuyuya) saldı.
Dedi ki: 'Ey Büşrâ! Bu bir oğlandır.' Ve onu bir ticâret malı olarak sakladılar.
Ve Allah amel ettiklerini ilmedendir.(19)
Ve onu ucuz bir fiyata, sayılı dirheme sattılar. Ve onlar onun hakkında değer
vermeyenlerden oldular.(20)
Ve Mısır'dan onu o satın alan, hanımına dedi ki: 'Ona kalacağı yerinde ikrâm
et. Belki bize menfaat sağlar veya onu evlâd ittihaz ederiz.' Ve işte böyle
Yûsuf'u arzda -ve ona hâdiselerin tevîlinden tâlim etmemiz için- temkîn
ettik. 1285 Ve Allah, emrinin üzerine gâlibtir ve lâkin insanların ekserîsi
ilmetmezler.(21)
1283
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ َ ﻟ%ٍ ِ Hْ ُ *ِ َq6ْ َ َو َ ا/Ve sen bize îmân edici değilsin]'
Yani: Sen bizi tasdîk edecek değilsin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 15. sayfa]
1284
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahric etmiştir: "'[ َ # ٰ َ ُ"& َ َ ن ّ ٰ َو
ْ ُ ﷲُ ا ْﻟ
َن8ُFQَ ِ ?/Ve vasf ettikleriniz üzerine istiâne dilenilecek Allah'tır.]' Yani: Yalanlarınıza karşı
(istiâne/yardım dilenilecek Allah'tır)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 81. sayfa]
ٰ
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ض ِ ْ ْا)َر#$ِ َ+ُ.8ُ3 َ ﱠ ﱠ ِﻟbَ ِﻟ5َ7 َو/Ve işte böyle Yûsuf'u arzda temkîn
1285
ettik]' Yani: Onu Mısır toprağında temkîn ettik/yerleştirdik. Yani onu katledilmekten kurtarmak ve
derin kuyudan çıkarmak sûreti ile Yûsuf'u arzda temkîn ettik ve onu hazînelerin üzerine sorumlu
kıldık." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 226.
sayfa]
1286
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َŠَ َ* َوﻟَ ﱠ/Ve ulaştığında]' Yani: Yûsuf (م/ $ا ).
'[ُهDاَ ُ ﱠ/şiddetliliğine]' Yani: Aklı kemâle ulaştığında ve hilkati/yaratılışı tamamlandığında." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yûsuf Suresi, 22. âyetin tefsîrinde]
317
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, (kadın) onu arzulamıştı ve (Yûsuf da) onu arzulamıştı, eğer
Rabbinin burhânını görmüş olmasaydı. İşte böyle, kötülüğü ve fuhşiyyâtı
ondan uzaklaştırmak için (burhânımızı gösterdik). Muhakkak ki o, ihlâslı
kullarımızdandır.(24)
(Yûsuf) dedi ki: 'O nefsimden murâd almak istedi.' Ve (kadının) ehlinden bir
şâhid şöyle şâhidlik etti: 'Eğer gömleği önden yırtılmış ise o takdirde (kadın)
doğru söylemiştir ve o yalancılardandır.'(26)
'Ve eğer gömleği arkadan yırtılmış ise o vakit (kadın) yalan söylemiştir. Ve o
sâdıklardandır.'(27)
'Yûsuf! Sen bundan îrâz et. Ve sen (ey kadın) istiğfâr et! Muhakkak ki sen
hatâ edenlerden oldun.'(29)
1287
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َ َ َ ذ/MaâzAllah]' Yani: Allah'a istiâze ederim/sığınırım."
Devamla der ki: "'[#ّ*ٖ ُ َرLﱠ6 ِا/Muhakkak ki o rabbimdir]' Burada o: 'Zevcin Kıtfîr sâhibimdir.' demeyi
murâd etmektedir. '[ی َ ا8َ Mْ َ َ%َ" ْ2َا/Kalacağım yeri güzel tutmuştur]' Yani: O benim menzilimi keremli
tutmuştur. Müfessirlerin çoğunun kavli bu cihettedir.
Şöyle de denilmiştir: '[#ّ*ٖ ُ َرLﱠ6ِا/Muhakkak ki o, rabbimdir]' kavlinde geçen: '[ُه/Hu]' zamîri Allah
( $ &'') )( ! وya râcidir. Bundan murâd olunan şudur: Şübhesiz ki Allah benim rabbimdir ve O,
kalacağım yeri güzel tutmuştur. Yani Allah bana yurt vermiş ve O bana derin kuyu sınavından
kurtulmayı nasîb etmiştir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 4. cilt, 228. sayfa]
318
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
onu büyüttüler ve ellerini kestiler ve dediler ki: 'Allah için hâşa, 1288 bu bir
beşer değildir. Bu, kerîm bir melekten başkası değildir.'(31)
(Kadın) dedi ki: 'İşte bu, beni hakkında o levmettiğinizdir. Ve andolsun ki, ben
onun nefsinden murâd almak istedim de o sakındı. Ve eğer benim ona
emrettiğimi fiil etmezse, elbette zindana atılacak ve elbette küçük
düşürülenlerden olacaktır.'(32)1289
(Yûsuf) dedi ki: 'Rabbim! Zindan bana, beni kendisine dâvet ettiklerinden
daha muhabbetlidir. Ve eğer benden onların hilelerini uzaklaştırmazsan,
onlara eğilim gösterir ve câhillerden olurum.'(33)
Sonra âyetleri görmelerinin ardından, mutlaka bir süreye kadar onu zindana
atmak onlara uygun geldi.(35)1290
Ve onunla beraber zindana iki genç dâhil oldu. İkisinden biri dedi ki:
'Muhakkak ki ben (rüyâmda) şarâb sıktığımı gördüm.' Ve diğeri dedi ki:
'Muhakkak ki ben (rüyâmda) başımın fevkinde bir ekmek taşıdığımı gördüm,
ondan kuşlar yiyor. Bize bunun tevîlini bildir. Muhakkak ki biz, seni
muhsinlerden görüyoruz.'(36)
(Yûsuf) dedi ki: 'Onunla rızıklandırıldığınız yemek size gelmez ki, ben o size
gelmeden onun tevîlini size bildirmiş olmayayım. Bu Rabbimin bana tâlim
ettiğindendir. Muhakkak ki ben, Allah'a îmân etmeyen bir kavmin milletini
terkettim. Ve onlar Âhiret'e (de) kâfirlerdir onlar.'(37)
1288
Âdem ibn İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِXّ ٰ ِ ش
َ 2/Allah
َ için hâşa]' Allah'a istiâze ederiz/sığınırız." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 3. cilt, 275. sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%- ٖ ]ِ Q َ اﻟ ﱠ% ِ ً68ُ َ3َ َوﻟ/Ve elbette küçük
1289
düşürülenlerden olacaktır]' Yani: zelîllerden (olacaktır)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah
ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 324. sayfa]
1290
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: " '[ ْ ُ ََا ﻟDَ* ُ ﱠY/Sonra onlara uygun geldi]' Yani: Onlara
zâhir oldu. '[َِ ت-)اٰ ْ َ َراَ ُواDِ ْ َ * ْ% ِ /Âyetleri görmelerinin ardından]' Bu âyetler, gömleğin yırtılması,
gencin sözü, kadınların bıçaklarla ellerini kesmeleri ve onun cemâlinden bir nebzeyi temâşâ etmeleri
netîcesinde akıllarının gitmesidir. '[%ٍ 32ٖ #ّ&ٰ 2َ ُL ُ ﱠkُْ "َ3َﻟ/Mutlaka bir süreye kadar onu zindana atmak]'
Yani: 'Bir müddete kadar onu habsetmek' mânâsına gelmektedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 29. sayfa]
319
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve ben babalarım İbrâhîm ve İshâk ve Yâkûb'un milletine ittibâ ettim. Bizim
için Allah'a bir şey şirk koşmamız olamaz. Bu, Allah'ın bizim üzerimize
fazlındandır ve insanların üzerine. Ve lâkin insanların ekserîsi
şükretmezler.'(38)
1291
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[D2‰ اD2ا8اﻟ/Vâhid, Ehad]' O ( $ &') )( ! و,
O ki kemâlâtın tümüyle tevhîd edilendir. Kemâlin, celâlin, cemâlin, hamdin, hikmetin, rahmetin ve
başka kemâl sıfatların tümünde tektir. Bu itibarla bu sıfatlarda O'nun ne eşi ne benzeri ve ne de dengi
vardır. Bu asla mümkün değildir. Bu itibarla O ( $ &' ) )( ! وhayâtında, kayyumiyyetinde, ilminde,
kudretinde, azametinde, celâlinde, cemâlinde, hamdinde, hikmetinde, rahmetinde ve bundan gayrı
sıfatlarında el-Ehad'tır, tektir. O bu sıfatlardan her sıfatta kemâlin had safhasıyla vasfedilmiştir.
Böyleyken kula düşen, Allah'ın mutlak kemâlini itiraf ederek, aklıyla, kavliyle ve ameliyle O ( -
+,')وyi tevhîd etmesi, vahdâniyyetinde ve ibâdet çeşitlerinde O'nu tek kılmasıdır." [AbdurRahmân bin
Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 5. cilt, 486. sayfa]
1292
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ اﻟ@ ھ/Kâhir]' Yarattıklarını kudretine boyun eğdiren ve
onları Kendisine ibâdet ettiren, onlar üzerinde yücelik sahibi olandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 7. cilt, 103. sayfa]
1293
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ= َ ﱢFَ& ُ ٌ َءاَرْ *َ ب/Müteferrik rabbler mi]' Yani: Allah'ın
dûnundan o ibâdet ettiğiniz küçük ve büyük ve orta (boy) putlar.' [ُ ﷲ ّ ٰ ٌ ا َِم3ْ A/Hayırlıdır,
َ yoksa Allah
mı?]' Yani: Şübhesiz, Allah onlardan hayırlıdır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 326. sayfa]
1294
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ 7ُ &ُ ْ َو ٰا*َ ُؤ6ْ َ َھ ا8ُ ُ&3ْ ﱠ. َ َ ًء. ْ َاِ ﱠ) ا/Ancak sizin ve
babalarınızın tesmiye ettiği isimlerdir]' Yani: Bu putlar, mânâdan yoksun mücerred isimlerdir. Ve
Allah ( $ &'') )( ! وnın kavli: '[ ٍنU َ ْ. ّ ٰ َلWَ 6ْ َ َ ا/Allah, onlar hakkında bir sultân inzâl
ُ ْ% ِ َ *ِ ُ ﷲ
etmemiştir.]' Yani: Bir Hüccet inzâl etmemiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 32. sayfa]
1295
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رceyyid bir sened ile Ebu Âliye ( ﷲ#.')رnin şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ُ ﱠ ه-ُوا ِا ﱠ) ِاDُ0ْ َ? )َِ اَ َ َ ا ﱠXّ ٰ ِ ) ْ ُ ِا ﱠTُ ْ ِا ِن اﻟ/Hüküm Allah'tan başkasının değildir. O'ndan başkasına ibâdet
etmemenizi emretmiştir.]' Dînin esası şerîki/ortağı olmayan tek Allah'a ihlâs üzerinedir." [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 88. sayfa]
1296
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ ِذﻟ/Bu]' ٰ Yani: Allah'ın azâmetinin kemâline delâlet eden
'Tevhîd'. Öyle ki O'ndan gayrı, O'na müşâreket/ortaklık edemez. '[ُ ﱢ3َ@ُ ا ْﻟ%-Dّ ٖ اﻟ/Kayyim Dîn'dir]' Yani:
Hakk, müstakîm/dosdoğru, sâbit Dîn'dir. '[ َن8ُ َ ْ َ - )َ س ِ َ َ اﻟ ﱠM7ْ َﱠ ا%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin insanların ekserîsi
ilmetmezler.]' Yani: Cehâletlerinden dolayı ilmetmezler. İşte bunun için onların çoğu müşrik
olmuştur." [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 9. Cüz, 3542. sayfa]
320
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve melik dedi ki: 'Muhakkak ki ben, (rüyâmda) yedi semîz inek görüyorum,
onları yedi arık (inek) yiyor ve yedi yeşil sümbül1299 ve diğerleri kuru. Ey ileri
gelenler! Rüyâm hakkında bana fetvâ verin, eğer rüyâ tâbir ediyor iseniz.(43)
Ve o ikisinden necâta eren, nice zaman sonra hatırladı. 'Ben size onun tâbirini
bildiririm, öyleyse beni (zindana) irsâl edin.' dedi.(45)
'Yûsuf, ey sıddık!1300 Bize: 'Yedi semîz inek, onları yedi arık (inek) yiyor ve
yedi yeşil sümbül ve diğerleri kuru.' hakkında fetvâ ver. Umarım ki insanlara
(senin tâbirin ile) rücû ederim. Umulur ki onlar ilmederler.'(46)
Dedi ki: 'Yedi sene âdetiniz üzere zirâat yapın. Artık hasat ettiğinizi -
yiyeceğinizden biraz müstesnâ- böylece sümbülünde bırakın.'(47)
'Sonra bunun ardından yedi şiddetli (sene) gelecek. Onlar için takdîm
ettiğinizi -saklıyacağınızdan biraz hâric- yerler.'(48)
'Sonra bunun ardından bir yıl gelecektir, insânlar onda bol yağmura
kavuşturulacak ve onda (mahsülleri) sıkacaklar.'(49)
1297
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ً اAَ ُ L َر*ﱠ#@ْٖ "َ3َ$/böylece rabbine içki sunacak]'
Yani: Hizmet etmekte olduğu sâhibine içki sunacak ve bu da onun hapisten çıkmasını gerektirecektir."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 460. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
1298
Âdem ibn Ebu İyâs ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahric
ْ
etmiştir: "'[bَ َر* ﱢDَ ْ ِ #6ْٖ 7ُ اذ/Beni rabbinin indinde zikret.]' Bu sözü, zindan arkadaşlarından, kurtulacak
olana söylemiştir. Yûsuf (م/ $ا ) şöyle diyordu: 'Beni melikin indinde zikret/an!'" [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 88. sayfa]
1299
Yani: Başak
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[< َ اﻟ ﱢ-ُ اَ ﱡ+ُ.8ُ-/Yûsuf, ey sıddık!]' Yani:
ُ -Dّ ٖ Q
1300
Sözlerinde ve fiillerinde sadâkati çok olan!" [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-
Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 461. sayfa (tek cilt olarak basım)]
321
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve melik dedi ki: 'Onu bana getirin.' Bunun üzerine irsâl edilen ona gelince,
(Yûsuf) dedi ki: 'Rabbine rücû et1301 de ellerini o kesen kadınların hâli neydi
ona suâl et.1302 Muhakkak ki Rabbim, onların tuzaklarına ilmedendir.'(50)
(Yûsuf dedi ki:) 'Bu, benim ona gıyâbında ihânet etmediğimi ve Allah'ın
hâinlerin tuzaklarını hidâyete erdirmeyeceğini ilmetmesi içindir.'(52)
Ve melik dedi ki: 'Onu bana getirin, onu nefsime tahsîs edeyim.'1303 Bunun
üzerine onunla kelâm edince, dedi ki: 'Muhakkak sen bugün indimizde 1304
temkîn sâhibi, 1305 emînsin.'(54)
Dedi ki: 'Beni arzın hazineleri üzerine kıl. 1306 Muhakkak ki ben muhâfaza
edenim, ilmedenim.'(55)1307
1301
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ َر*ﱢ# ِا ٰﻟOْ ِ ْار/Rabbine rücû et]' Yani: Sâhibin melike."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 248. sayfa]
1302
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Oْ ِ ْار
ْ َ$ bَ َر* ﱢ#اِ ٰﻟ/Rabbine rücû et de kadınların durumu neydi ona suâl et]' Allah'ın Nebîsi
ْ ُ َ *َ لُ اﻟ ﱢLْ َ|"
ِة8َ "
(م/ $ا ), kendisi için bir mâsumiyet delîli tebeyyün edinceye dek zindandan çıkmak istememiştir."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 91. sayfa]
1303
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[#"ٖ Fْ َ ُ ِﻟL ْQِ ,َْ &. ٖ &}ْ اbُ ِ َ َو=َ لَ ا ْﻟ/Ve melik dedi
ْ َ اLٖ *ِ #68ُ
ki: 'Onu bana getirin, onu nefsime tahsîs edeyim.']' Mânâsı: Onu kendime hâs/özel kılayım. Benim
hâricimde kimse onu kendine tahsîs etmesin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 40. sayfa]
1304
Bu açıklama Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رaittir, der ki: "'[ َ -ْ Dَ َﻟ/Ledeynâ]' Yani:
İndimizde." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-
Mennân, 463. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1305
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌ%3 ٖ َ /Temkîn sâhibi]' Mânâsı: Konum ve emânet/güvenilirlik
sâhibi." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 701. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ض ِ ْ ْا)َر%ِ }ِ َاWAَ # ٰ َ # ٖ ْ َ ْ ا/Beni arzın hazineleri
1306
üzerine kıl.]' Burada Arz, Mısır toprağıdır. Hazîneler ise gıda ve mallardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 40. sayfa]
1307
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
322
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve işte böylece arzda Yûsuf'u temkîn ettik. 1308 Orada dilediği yerde
oturabiliyordu. Rahmetimizi dilediğimize nasîb ederiz. Ve muhsinlerin ecrini
zâyi etmeyiz.(56)
Ve elbette Âhiret ecri, o îmân edenler ve takvâ eder olanlar için daha
hayırlıdır.(57)
Ve onların techizâtlarını techîz edince, 1311 dedi ki: 'Bana sizin babanızdan olan
kardeşinizi getirin. Ölçeği îfâ ettiğimi görmüyor musunuz? Ve ben misafir
ağırlayanların en hayırlısıyım.'(59)
'İmdi eğer onu bana getirmezseniz, artık indimde sizin için bir ölçek yoktur.
Ve bana yaklaşmayın.'(60)
etmiştir: "'[ٌ 3 ٖ َ ٌ•3Fٖ 2َ #ّ6ٖ ِا/Muhakkak ki ben muhâfaza edenim, ilmedenim.]' İdâreme verilen şeyi
muhâfaza edenim, onun emrini (ilmedenim)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 91.
Sayfa]
1308
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ+ُ.8ُ3 َ ﱠ ﱠ ِﻟbَ ِﻟ5َٰ 7 َو/Ve işte böylece Yûsuf'u temkîn ettik]' Yani:
İşte böyle acîb/ilginç temkîni arzda Yûsuf'a verdik. Yani: Onun için bir mekân kıldık." [Muhammed
bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 701. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1309
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِL3ْ َ َ ا8ُ Aَ Dَ َ$ َ+ُ.8ُ- ُ ة8َ Aْ ِ َو َ َء ا/Ve Yûsuf'un kardeşleri geldiler
ve üzerine dâhil oldular.]' Yani: Onlara kıtlık isâbet ettiğinde, azık almak için Mısır'a geldiler. Bu ise
Kur'ân'ın mucîzevî ihtisârındandır/kısaltmalarındandır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Yûsuf Sûresi, 58. âyetin tefsîrinde]
1310
Bu açıklama İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رaittir, demiştir ki: "'[ َُ ُ ْ ِ ُونLَﻟ/Lehû munkirûn]' Yani: Onu
tanıyamadılar. Çünkü kendileri ondan, o daha küçük bir çocuk iken ayrılmışlar ve onu bir kervana
satmışlardı. Onlar kervanın onu nereye götürdüğünü de bilmiyorlardı. Ayrıca onun birgün böyle bir
mevkîye geleceği akıllarının ucundan bile geçmiyordu. Bunun için onu tanıyamadılar. Ama o, onları
tanımıştı." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yûsuf Suresi,
58. âyetin tefsîrinde]
1311
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ َ ِز ِھkَ *ِ ْ ُھWَ َوﻟَ ﱠ َ ﱠ/Ve onların techizâtlarını techiz
edince]' '[ زI$ا/Cehâz]', bir beldeden diğerine nakledilen çok kıymetli metâ/eşya demektir.
'[- IC$ا/Techîz]' kelimesinin mânâsı ise burada şu şekildedir: Şübhesiz ki o, onların yiyecek ihtiyacını
giderdi, malzemeyi onlara teslîm etti ve onların beldelerine dönüşlerini kolaylaştırdı." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 43. sayfa]
323
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylece babalarına rücû ettiklerinde, dediler ki: 'Ey babamız! Ölçek bizden
men' edildi. Artık kardeşimizi bizimle irsâl et, ölçek alalım. Ve muhakkak ki
biz, onun için elbette muhâfaza edicileriz.'(63)
(Yâkub) dedi ki: 'Onun hakkında sizden emîn olabilir miyim? Ancak önceden
onun kardeşi hakkında sizden emîn olduğum gibi.'1312 İmdi Allah'tır en hayırlı
muhâfaza edici ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.'(64)
Ve dedi ki: 'Ey oğullarım! Bir kapıdan dâhil olmayın ve farklı kapılardan
dâhil olun. 1314 Ve Allah'tan bir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah'tan
başkasının değildir. 1315 O'na tevekkül ettim. Ve O'na artık tevekkül edenler
tevekkül etsinler.'(67)
1312
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ=َ ل/Dedi ki:]' Yâkûb (م/ $ا ) onlara dedi ki:
'[ُ 0ْ َ= ْ% ِ Lِ 3Aَٖ ا# ٰ َ ْ ُ ُ &ْ ِ َ َ ا7َ )ِ اِ ﱠLْ3َ َ ْ ُ ُ َ َھ ْ ٰا/Onun hakkında sizden emîn olabilir miyim, ancak önceden
onun kardeşi hakkında sizden emîn olduğum gibi.]' Yani: Vaktiyle Yûsuf'u koruyacağınıza dair
daha kuvvetli bir söz vermiştiniz. Ama buna rağmen, mezkûr sağlam akdinize/sözünüze vefâ
göstermediniz. Artık bundan gayrı sizin bu kardeşinize sahib çıkacağınıza ve onu koruyacağınıza
güvenemem. Ben ancak Allah ( $ &'') )( ! وya güvenirim." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî,
Tefsîru's-Sa'dî, 464. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1313
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ُ ِ* ط َ Tَ ُ- ْاِ ﱠ) اَن/İhâta edilmeniz müstesnâ]' Tâkat/Güç yetiremeyecek derecede mağlub edilmeniz
müstesnâ" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 92. sayfa]
1314
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ٍ َ = َ ﱢFَ& ُ ٍاب8َ *ْ َْ ا% ِ ا8ُ Aُْ َواد/Ve farklı kapılardan dâhil olun]' Onlar sûret ve güzellik ile gelmişlerdi. Bu
nedenle, onlar hakkında insânların nefislerinden korkmuştu." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 3. cilt, 93. Sayfa]
1315
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِXّ ٰ ِ ) ْ ُ ِا ﱠTُ ِا ِن ا ْﻟ/Hüküm Allah'tan başkasının değildir.]'
Yani: Emir ve kazâ etme/hüküm verme (ancak) Allah'ındır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed
el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Yûsuf Sûresi, 67. âyetin tefsîrinde]
324
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Melikin su kabını yitirdik. Ve kim onu getirirse bir deve yükü
vardır. Ve ben ona kefîlim.'(72)1316
Dediler ki: 'TAllahi, 1317 elbette ilmediyorsunuz ki arzda fesâd çıkarmak için
gelmedik ve hırsızlar (da) olmadık.'(73)
1316
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ٌ 3 ٖ َز/Zeîm]' Kefîl." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 334. sayfa]
1317
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِXّ ٰ َ?/TAllahi]' Yani: VAllahi. Bu kelime, yemin ederken
baştaki '[و/Vâv]' harfinin '[ت/Tâ]' harfi ile tebdîl olunmasıyla/değiştirilmesiyle mahsûs kılınmıştır.
Allah ( $ &'') )( ! وnın sâir isimlerinde, yemin ederken baştaki '[و/Vâv]' harfinin '[ت/Tâ]' harfi ile
tebdîl olunması husûsu yoktur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 261. sayfa]
1318
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ+ُ.8ُ3َ ِﻟ6Dْ 7ِ bَ ِﻟ5َٰ 7/İşte Yûsuf için böyle bir tedbîr
yaptık.]' Yani: Bu tedbîri onun için kolaylaştırdık. İşbu tedbîr vasıtası ile o, kınanmış olmayan bir
duruma vâsıl olmuştur." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri
Kelâmi'l-Mennân, 466. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1319
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ
ِ ٖد#$ٖ ُ هAََ َ ا5Aُ ْ َ3 نَ ِﻟ7َ /Melikin dîninde kardeşini al(ıkoy)ması olmazdı]' Bu ancak, Allah ( ! ()
bِ ِ َ ْ اﻟ%-
$ &'')وnın tedbîren kurduğu bir fiildir. Yûsuf (م/ $ا ) bu fiili, sebeb/mâzeret olarak ileri sürmüştür."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 95. sayfa]
325
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Eğer çalmışsa, önceden onun bir kardeşi de çalmıştı. O vakit
Yûsuf onu nefsinde gizledi ve onu onlara açıklamadı. Dedi ki: 'Siz şerrli bir
konumdasınız ve Allah sizin vasfettiğinizi çok iyi ilmedendir.'(77)1321
Dediler ki: 'Ey Azîz! Muhakkak ki onun büyük bir şeyh1322 babası var. Bu
nedenle onun yerine birimizi al. Muhakkak ki biz, seni muhsînlerden
görüyoruz.'(78)
1320
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ٌ 3 ٖ َ ٍ ْ ِ ﱢ ٖذى7ُ ق َ 8ْ َ$ َو/Ve her ilim sahibinin fevkinde bir alîm vardır.]' hakkında demiştir ki: "Allah
( $ &'') )( ! وnın fevkinde ilim yoktur. (İlim,) O'ndan gelmiş ve âlimler (o ilmi) öğrenmişlerdir. Ve
(ilim yine) O'na avdet edecektir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
16. cilt, 193. sayfa]
1321
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ِ Fْ َ6 #$ٖ ُ+ُ.8ُ- ﱠ َھ.
"'[ ْ ُ َ َھ ﻟDِ 0ْ ُ- ْ َ َوﻟLٖ " َ َ َ$/O vakit Yûsuf onu nefsinde gizledi ve onu onlara açıklamadı.]'
Onun, nefsinde gizlediği ise şu kavlidir: '[ َن8ُFQَ ّ ٰ ً َو6 َ َ &ُ ْ َ ﱞ6ْ َا/Siz şerrli bir konumdasınız
ِ ? َ ِ* ُ َ ْ َ ﷲ ُ ا
ve Allah sizin vasfettiğinizi çok iyi ilmedendir.]'" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3.
cilt, 95. sayfa]
1322
'[ {ٌْ 3َ Şeyh]' Yani: Yaşlı, ihtiyar mânâsında. Müslümanlar yaşlılarına veya âlimlerine veya bazen
genç olduğu hâlde ilimliyse hocalara, öğretmenlere hürmeten: '[ {ٌ 3ْ َ Şeyh]' derler. Bir tarikatın başına
geçip avânelerine, milleti kandırmaları için uçar-kaçar hikayeleri anlattıran veya yazdıran sahtekâr
şeyhlerin İslâm'da bir karşılığı yoktur. Bu sözde şeyhler ancak yaşlı olmaları hasebiyle şeyhlerdir,
yoksa İslâmi ilimlere hocalık veya öğretmenlik yapma cihetiyle değil, çünkü öğretileri tamamen bâtıl
üzere kuruludur. Bazen kendileri veya bazen hempaları vasıtasıyla Kur'ân, Sünnet ve Selefi Sâlihin
menhecine uymayan saçma sapan hikayelerle dolu basılı vb. şeylerin müridler tarafından satın
alınmasının mecbur olduğu tâlimâtını verirler. Amaç ancak hizmet adı altında mensublarının veya
sempatizanlarının paraları ile ceplerini doldurmak -bazen gizli, bazen açıktan- lüks bir hayat
sürmektir. Dînimiz tertemizdir, böyle ihânet çetelerine ihtiyacımız yoktur. İhânet kelimesini bilinçli
kullanıyoruz, çünkü bunlar hakkı bilinçli bir şekilde gizlemekte ve insânları dolandırmaktadırlar.
Oysa 'Selef' insânlardan hizmetinin karşılığında bir ücret taleb etmemiştir. Allah ( $ &' ) )( ! وsamimi
kullarını Selef'in menheci üzere Kitâb'ından ve Resûlu ( و ﷲ )'in Sünnet'inden ayırmasın.
Âmin. [Hazırlayan]
326
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Siz babanıza rücû edin de: 'Ey babamız! Muhakkak ki oğlun hırsızlık etti ve
biz ilmettiğimizden başkasına şâhidlik etmedik. Ve gaybın muhâfızları (da)
değil idik.'1323 deyin.'(81)
(Yâkûb) dedi ki: 'Bilakis, nefisleriniz sizi bir işe sürüklemiştir. Artık (bana
düşen) güzel bir sabırdır. Belki Allah onları bana cemîân getirecektir.
Muhakkak ki O, O'dur Alîm, Hakîm.(83)
(Yâkûb) dedi ki: 'Ben tasamı ve hüznümü ancak Allah'a şikâyet ederim ve ben
Allah'tan sizin ilmetmediğinizi ilmediyorum.'(86)
Bunun üzerine (Mısır'a gidip) Yûsuf'un yanına dâhil olduklarında, dediler ki:
'Ey azîz! Bize ve ehlimize darlık temâs etti. Ve değersiz bir sermaye ile
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ _ ِ 3ْ Rَ ْ ِ ﱠ ﻟ7ُ َ َو
1323
َ%3rٖ ِ$ 2َ /Ve gaybın muhâfızları (da) değil idik.]' Onun çalınacağını hissetmemiştik/düşünmemiştik."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 96. sayfa]
1324
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ -َ
َ+ُ.8ُ- # ٰ َ #Fٰ .َ َا/Ey Yûsuf'un üzerindeki esefim!]' Yani: (Yûsuf için Yâkûb'un) hüznü." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 96. sayfa]
1325
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ 3rَٖ 7 8َ ُ َ$/Artık o üzüntüsünü içinde saklıyordu]' Yani: O
sükût ediyor ve durumunu bir mahlûka şikâyet etmiyordu." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yûsuf Suresi, 84. âyetin tefsîrinde]
1326
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِXّ ٰ َ? ا8ُ=َ ﻟ/Dediler ki: 'TAllahi]' Bu bir
kasemdir/yemindir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 2. cilt, 337. sayfa]
1327
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[N"T&اﻟ/Tahassüs]' Hayır için söylenir. Ve:
'[J IC$ا/Tecessüs]' ise şerr hakkında kullanılır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yûsuf Suresi, 87. âyetin tefsîrinde]
1328
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ َو
ِﷲ ّٰ ح ِ ْ َر ْو% ِ ا8" ُ َ|-ْ َ?/Ve Allah'ın revhınden yeise düşmeyin.]' Yani: Allah'ın rahmetinden (yeise
düşmeyin/ümit kesmeyin)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 97. sayfa]
327
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
geldik. 1329 Artık bize ölçüyü ifâ et ve bize tasaddukta bulun. Muhakkak ki
Allah, sadaka verenlere karşılığını verir.'(88)
(Yûsuf) dedi ki: 'Siz câhiller iken, Yûsuf ve kardeşine ne fiil işlediğinizi
ilmettiniz mi?'(89)
(Kardeşleri) dediler ki: 'Doğrusu sen misin? Elbette sen Yûsuf'sun.' Dedi ki:
'Ben Yûsuf'um ve bu kardeşim. Allah üzerimize minnette bulunmuştur.
Muhakkak ki kim takvâ eder ve sabrederse, artık muhakkak ki Allah
muhsinlerin ecrini zâyi etmez.'(90)
(Kardeşleri) dediler ki: 'TAllahi, andolsun ki Allah seni bizim üzerimize üstün
kılmıştır. Ve biz, elbette hatâ edenlerden olmuştuk.'(91)
(Yûsuf) dedi ki: 'Bugün sizin üzerinize bir kınama yoktur. Allah sizi mağfiret
etsin. Ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.'(92)
'Bu gömleğimle gidin de onu babamın yüzünün üzerine ilkâ edin, görür hâle
gelsin. Ve cemîân ehlinizle bana gelin.'(93)
1329
İmâm Ziyâeddîn el-Makdisî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "'[ٍ 3 ٰ ْW ُ ٍ َ ^
َ 0ِ *ِ َ cْ ِ َو/Ve değersiz bir sermaye ile geldik.]' Eski bir çuval,
birkaç mızrak, ip ve az bir şey (ile geldik)." [Ebu Abdİllah Ziyâeddîn bin AbdilVâhid el-Makdisî, el-
Ehâdîsu'l-Muhtâre, 11. cilt, 120.-121. sayfalar (113.)]
1330
İmâm Ziyâeddîn el-Makdisî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile yine İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ+ُ.8ُ- Žَ -ُ ٖرD ِ َ)َ #ّ6ٖ ِا/Muhakkak ki ben, hakîkaten Yûsuf'un kokusunu
buluyorum]' Yaklaşık olarak Basra ile Kûfe arası bir mesâfeden onun kokusunu bulmuştur." [Ebu
Abdillah Ziyâeddîn bin AbdilVâhid el-Makdisî, el-Ehâdîsu'l-Muhtâre, 11. cilt, 122.-123. sayfalar
(126.)]
ٰ
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِ -Dٖ َ@ ا ْﻟbَ ِﻟsَ ‚ َ #Fٖ َ ﻟbَ ﱠ6ِِ اXّ َ? ا8ُ=َ ﻟ/Dediler ki: 'TAllahi, muhakkak ki
1331
sen elbette eski dalâletinin içindesin.']' Yani: Ehlinden onun huzûrunda bulunanlar dediler ki: 'Sen,
ey Yâkûb, Yûsuf'u aşırı sevmenden dolayı, eskiden üzerinde bulunduğun doğru düşünme yolundan
uzaklaşmış bir hâldesin. Yûsuf'u unutmuyor ve onu hiç aklından çıkarmıyorsun.'" [Muhammed bin
Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 713. sayfa (tek cilt olarak basım)]
328
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nihâyet tebşîr edici gelip de onu yüzünün üzerine ilkâ edince, hemen görür
hâle döndü. Dedi ki: 'Size demedim mi, muhakkak ki ben Allah'tan sizin
ilmetmediğinizi ilmediyorum.'(96)
Dediler ki: 'Ey babamız! Bizim için günahlarımıza istiğfâr et, muhakkak ki
biz hatâ edenler olduk.'(97)
Dedi ki: 'Sizin için Rabbime istiğfâr edeceğim. Muhakkak ki O, O'dur Gafûr,
Rahîm.'(98)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ش ِ ْ َ ا ْﻟ/Arş]' Melikin serîri/tahtı." [Ebu'l-Muzaffer
1332
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 66. sayfa]
1333
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ُ ُ Lَ ﱡ وا ﻟAَ َو/Ve onun için secdeye kapandılar]' Bu, sizden öncekiler arasında bir selâmlaşma
"'[ًاDk ﱠ.
şekli idi. Onlar birbirlerini böyle selâmlıyorlardı. Allah, bu ümmete selâmı bahşetmiştir, Cennet
ehlinin tahıyyesi/selâmlaşması. Bu, Allah ( $ &'')') رك وnın, onlar daha bu dünyâda iken kendilerine
sunduğu bir ikrâm ve O'ndan bir nimettir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 98.
sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "Bu, onların şeriatlerinde câri idi. Onlar kendilerinden
daha büyük bir kimseye selâm verirken ona secde ediyorlardı. Bu, Âdem (م/ $ا )'dan Îsâ (
م/ $')اın şerîatine kadar câiz olarak gelegelmiştir. Ama böyle bir secde, bu ümmete harâm kılınmıştır.
Bu ümmetin şerîatinde secde, Cenâb-ı Rabb ( $ &'') )( ! وya mahsûs kılınmıştır. Katâde ve
diğerlerinin sözünün içeriği budur. Buradan maksat şudur: Şübhesiz ki bu secde, onların şerîatinde
câiz idi. Bunun için ona secde etmişlerdi." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yûsuf Suresi, 100. âyetin tefsîrinde]
1334
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ِانﱠ
َ َ- َ ٌ ِﻟ+3Uٖ َ ﻟ#ّ*ٖ َر/Muhakkak ki Rabbim dilediğine Latîf'tir.]' Yûsuf'a lutfetmiş, durumu onun lehine
> ُء
çevirmiş; onu hapisten çıkarmış, ehlini bâdiyeden/çölden getirtmiş, şeytânın vesvesesini ve kardeşleri
aleyhine kışkırtmasını onun gönlünden söküp çıkarmıştır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 3. cilt, 99. sayfa]
329
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Rabbim! Bana mülkten verdin ve hâdiselerin tevîlini bana tâlim ettin. 1335
Semâlar ve arzı yaratan! Sen, dünyâ ve Âhiret'te benim velîmsin. Beni
müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihlere ilhâk buyur.'(101)
İşte bu, gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Ve sen, işlerinde icmâ
ettiklerinde -ve onlar tuzak kurarken- onların indinde1336 değil idin.(102)
Ve sen onun üzerine onlardan bir ücret istemiyorsun. O, âlemler için bir
zikirden başkası değildir.(104)1338
De ki: 'Bu, benim yolumdur. Basîret üzere Allah'a dâvet ederim, 1341 ben ve
bana tâbi olanlar. Ve ben Allah'ı tesbîh ederim ve ben müşriklerden
değilim.'(108)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[~ ِ - ٖد2ََ ) ِ ْا-ْ ? َ ْ ٖو% ِ # ٖ َ& ْ َو َ ﱠ/Ve hâdiselerin tevîlini bana
1335
tâlim ettin]' Yani: Rüyâ ilmini tâlim ettin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 68. sayfa]
1336
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ ْ ِ -ْ Dَ َﻟ/Ledeyhim]' Onların indinde."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 340. sayfa]
1337
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah'ın halk ettikleri hakkındaki Sünneti böyledir.
Muhakkak ki hakk ehli, bâtıl ehli yanında azdır." [Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-Şâtıbî, el-İ'tisâm,
1. cilt, 12. sayfa]
1338
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[8َ اِنْ ُھ/O, değildir.]' O, yani Kur'ân değildir '[ ٌ 7ْ اِ ﱠ) ِذ/zikirden
başkası]' Öğüt ve hatırlatma(dan başkası)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 197. sayfa]
1339
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ِXّ ٰ *ِ ْ َُ ُ ھM7ْ َُ ا% ِ Hْ ُ- َ َو/Ve onların ekserîsi Allah'a îmân etmezler]' Onların îmâna ait hâlleri,
kendilerine 'Semâyı kim halk etti/yarattı ve arzı kim halk etti ve dağları kim halk etti?' diye sorulduğu
zaman, müşrik oldukları hâlde bu sorulara 'Allah'tır!' diye cevâb vermeleridir." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 99. sayfa]
1340
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
1341
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Yani: Bu, o ( و ﷲ )'in Allah'a bir basîret, yakîn, aklî ve
şer'î bir burhân üzere dâvet ettiği yöntemi, yolu ve Sünnet'idir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
330
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahibleri için bir ibret vardır. (Kur'ân)
iftirâ edilmiş bir söz değildir. 1343 Ve lâkin o önündekinin tasdîki ve her şeyin
tafsîlidir.1344 Ve îmân eden bir kavim için hidâyet ve rahmettir.(111)1345
331
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Elif, Lâm, Mîm, Râ. İşte bunlar Kitâb'ın âyetleridir.1346 Ve Rabbinden sana o
inzâl edilen, hakktır. Ve lâkin insânların ekserîsi îmân etmezler.(1)
1346
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ﱡTَ ا ْﻟbَ ْ َر*ﱢ% ِ bَ 3ْ َ َل اِﻟWِ 6ْ ُى ا5ٖ َواﻟﱠ/Ve Rabbinden sana o inzâl edilen, hakktır.]' Yani: Bu Kur'ân (hakktır)."
"'[<
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 103. sayfa]
1347
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "Öyle ki biz, Allah (+, و- )'nin haberine îmân ederiz.
Hâlık'ımız arşının üzerine istivâ buyurmuştur. Allah'ın kelâmını tebdîl etmeyiz. Ve -mu'attila ve
cehmiyyenin dediği gibi- bize söylenenden başka bir kavil söylemeyiz. Mu'attila ve cehmiyye şöyle
der: 'O, arşı üzerine istivâ değil istivlâ etmiştir.' Böylelikle onlara söylenenden başka bir kavle tebdîl
etmişlerdir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb,
233. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ِ اﻟْ َ ْ ش#َ َ ٰ ى8َ&. ْ ُ ﱠ اY/Sonra arş üzerine istivâ
buyurmuştur.]' [Ârâf Sûresi, 54. âyet] kavli hakkında, insânlar pek çok söz söylemişlerdir." Devamla
der ki: "Bu konuda Mâlik ve Evzaî ve Sevrî ve Leys ibn Sa'd ve Şafiî ve Ahmed ve İshâk ibn Râhûye
ve eski ve yeni diğer müslüman imâmlardan Selefi Sâlih'in mezhebine sülûk edilmelidir/girilmelidir.
Ve bu yol, bu âyeti tekyîf ve teşbîh ve tâ'tîl etmeden, geldiği gibi kabûl etmektir. Teşbîhçilerin
zihinlerine hemen gelen zâhir mânâ, Allah ( $ &'') )( ! وdan nefyolunmuştur. Muhakkak ki Allah,
mahlukâtından bir şey O'na benzemez. '[ ُ 3Q اﻟ ﱠ8َ ٌء َو ُھKْ َ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ
ٖ َ0 ا ْﻟOُ 3 ٖ " َ 3َﻟ/O'nun misli gibi bir şey
yoktur. Ve O, Semî'dir, Basîr'dir.]' [Şûrâ Sûresi, 11. âyet] Bilakis durum; imâmların -[Buhârî'nin
hocası] Nuaym bin Hammâd el-Huzâî onlardandır- dediği gibidir: 'Kim Allah'ı mahlukâtına teşbîh
ederse kâfir olur. Kim Allah'ın kendisiyle nefsini vasfettiklerini inkâr ederse kâfir olur. Allah'ın nefsini
vasfettiği ve Resûlu'nun (vasfettiklerinde) teşbîh yoktur.' [İmâm Zehebî, 'el-Uluvv'da sahîh bir sened
ile zikretmiştir. Şeyh el-Elbânî de bunu 'Muhtasar el-Uluvv'da (184. sayfa) tashîh etmiştir.] Kim Allah
( $ &' ) )( ! وiçin sârih âyetlerde ve sahîh haberlerde vârid olan şeyleri Allah ( $ &'') )( ! وnın
Celâl'ine layık vecih üzere isbât eder ve Allah ( $ &'') )( ! وdan noksanlıkları nefyederse, işte o,
hidâyet yoluna sulûk etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Ârâf Sûresi, 54. âyetin tefsîrinde]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#ًّ " َ ُ ٍ َ َ)/Müsemmâ
ِ
1348
bir ecel için]' Yani: Mâlûm/bilinen bir
vakte kadar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt,
293. sayfa]
1349
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[#ًّ "َ ُ ٍ َ َ)ِ ْ ٖ ىkَ- ﱞ7ُ َ َ َ@ َوا ْﻟN َ اﻟ ﱠ, ﱠ.
َ ْ> َ َو/Ve güneş ve ayı musahhar etti. Hepsi müsemmâ bir ecel için
cereyân ediyor.]' Dünyâ, yani dünyânın fenâ bulması." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
3. cilt, 104. sayfa]
332
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve senden iyilikten önce kötülüğü acele isterler. Ve onlardan önce emsâller 1350
geçmiştir. Ve muhakkak ki Rabbin, insânlara zulümleri üzerine elbette
mağfiret sâhibidir. Ve muhakkak ki Rabbinin ikâbı, elbette şiddetlidir.(6)
Ve o küfredenler derler ki: 'Onun üzerine Rabbinden bir âyet inzâl edilmeli
değil miydi?' Sen ancak bir inzâr edicisin. Ve her kavim için bir hidâyet edici
vardır.(7)1351
333
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, korku olarak ve umut olarak şimşeği size gösterir ve ağır bulutları
inşâ eder.(12)
1353
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ُ 30َٖ ا ْﻟ/el-Kebîr]' O ki, her şey O'nun dûnundadır. '[ا ْﻟ ُ &َ َ ِل/el-
Muteâl]' Kudretiyle her şey üzerine âlî/yüce olandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 16. cilt, 366. sayfa]
1354
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِﷲ ّ ٰ ِ ْ َْ ا% ِ ُLَ68r
ُ َF ْTَ-/Allah'ın emrinden onu muhâfaza ederler]' Allah'ın izni ile. İzleyenler, Allah'ın
emrindendir ve onlar meleklerdir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 111. sayfa]
1355
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍم8ْ َ@*ِ َ ُ ﱢ3Rَ ُ- )َ َ ﷲ ّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki Allah, bir
kavimdekini değiştirmez]' Mânâsı: Bir kavimdeki nimetten bir şeyi değiştirmez. '[ َ ﱢ ُ وا3Rَ ُ- #ّ&ٰ 2َ
ِْ "ِ ُF6ْ َ *ِ /Nefislerindekini değiştirinceye kadar]' Mâsıyyet ile (nefislerindekini değiştirinceye kadar)."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 82.
sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ ْ ِ " ّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki
ِ ُF6ْ َ *ِ َ ﱢ ُ وا3Rَ ُ - #ّ&ٰ 2َ ٍم8ْ َ@*ِ َ ُ ﱢ3Rَ ُ - )َ َ ﷲ
Allah, bir kavimdekini değiştirmez, nefislerindekini değiştirinceye kadar.]' Mânâsı: Muhakkak ki
Allah, bir kavme bir resûl gönderir ve onlar da o resûlu tekzîb ederlerse, Allah onları helâk eder."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 120. sayfa]
Ve Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍم8ْ َ@*ِ َ ُ ﱢ3Rَ ُ- )َ َ ﷲ ّ ٰ ِانﱠ/Muhakkak ki Allah bir
kavimdekini değiştirmez]' Nimet, ihsân ve maîşet genişliğini değiştirmez. '[ َ ﱢ ُ وا3Rَ ُ - #ّ&ٰ 2َ
ِْ "ِ ُF6ْ َ *ِ /Nefislerindekini değiştirinceye kadar]' Îmândan küfre ve tâatten mâsıyyete veya Allah'ın
nimetlerine şükretmekten o nimetlerle taşkınlık yapmaya intikâl ederlerse, bu takdirde Allah,
nimetleri onlardan çekip alır. Aynı şekilde kullar, nefislerindeki mâsîyeti değiştirir ve Allah'a itaate
intikâl ederlerse, Allah da bu durumda onların içinde bulunduğu meşakkati hayra, sürûra/sevince,
hoşnutluk ve rahmete dönüştürür." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî
Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 479. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1356
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ 8َُ َوھ
ِلTَ ِ ا ْﻟDُ -Dَٖ /Ve O, mihâli şiddetli olandır]' Yani: Kuvveti ve sınaması." Devamla İmâm Taberî ( #.ر
)ﷲşöyle demiştir: "Allah, O'na karşı tuğyân eden, isyân eden ve küfründe mütemâdi olan kimseyi
cezâlandırma husûsunda sınaması şiddetli olandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 16. cilt, 394. sayfa]
334
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Semâların ve arzın Rabbi kimdir?' De ki: 'Allah.' De ki: 'Artık onun
dûnundan nefisleri için ne bir menfaata ve ne bir zarara mâlik olmayan
evliyâyı mı (ilâh) ittihaz ettiniz?'1361 De ki: 'Âmâ ve gören müsâvî olur mu?
Veya zulmetler ve nûr1362 müsâvî olur mu?' Yoksa Allah'a, O'nun halk etmesi
gibi halk eden şerîkler kıldılar, böylece onlara müteşâbih mi oldu?1363 De ki:
'Allah her şeyin Hâlık'ıdır. Ve O Vâhid'tir, Kahhâr'dır.'(16)
Semâdan su inzâl etti de vâdiler mikdârlarınca sel oldu. O vakit sel üste çıkan
köpüğü yüklendi. Ve bir süs eşyası veya bir metâ yapmak isteğiyle ateşin
üzerinde erittiğinizden onun misli bir köpük vardır. İşte Allah hakkı ve bâtılı
böyle darb eder. İmdi köpüğe gelince, artık atılır gider. Ve insanlara menfaatı
olana gelince, böylece arzda kalır. İşte Allah böyle misâller darb eder.(17)
1357
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[< ﱢTَ ة ُ ا ْﻟ8َ ْ ُ َدLَﻟ/Hakk dâvet O'nundur.]' Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet etmektir."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 113. sayfa]
1358
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ 6ِ ْ دُو% ِ َن8ُ Dْ َ- َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve O'nun dûnundan o duâ
ettikleri]' Yani: Allah ( $ &'') )( ! وnın dûnundan ibâdet ettikleri putlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 205. sayfa]
ٰ
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ X ِ ّ ِ َو
1359
ً ْ ھ7َ ً َو8ْ ط َ ِت َو ْا)َرْ ض ِ ا8َ ٰ " اﻟ ﱠ#$ِ ْ% َ Dُ kُْ "َ-/ Ve Allah'a, semâlar ve arzdakiler secde eder, isteyerek ve
kerhen.]' İmdi mü'mine gelince, bu durumda isteyerek secde eder. Ve kâfire gelince, bu durumda
istemeyerek secde eder." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 113. sayfa]
1360
Secde âyetidir
1361
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ َء3 ا َْو ِﻟLٖ 6ِ ْ دُو% ِ ْ ُ?5ْ ,َ ? َﱠ$َا/De ki: 'Artık onun
dûnundan evliyâyı mı (ilâh) ittihaz ettiniz?']' Mânâsı: Siz, Allah'ın sizin halk ettiği, semâlar ve
arzın Hâlık'ı olduğunu ikrâr etmenize rağmen, O ( $ &'') )( ! وnın dûnundan velîler, yani putlar ittihaz
ettiniz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3.
cilt, 86. sayfa]
1362
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ُ 3Q ٖ َ0 َوا ْﻟ# ٰ ْ َ)ا/Âmâ
ْ ve gören]'e gelince: Kâfir ve mü'mindir. Ve '[ ُر8 ُ َ تُ َواﻟ ﱡrاﻟ ﱡ/zulmetler ve nûr]'a
gelince: Dalâlet ve hidâyettir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 114. sayfa]
ٰ
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َء7َ َ ُ X ِ ّ ِ ا8ُ َ َ اَ ْم/Yoksa Allah'a şerîkler (mi)
1363
kıldılar]' Yani: Allah'a şerîkler/ortaklar mı kıldılar ki onlar '[ ْ ِ 3ْ َ َ < َ َ&َ$ Lٖ @ِ ْ ,ََ 7 ا8ُ@َ A/O'nun
ُ ْ ,َ ْ َ اﻟLَ* > َ halk
etmesi gibi halk eden, böylece onlara müteşâbih mi oldu?]' Yani: Allah'ın halk ettiklerine
benzeyen şeyler mi halk ettiler? Âyetin mânâsı: Onların da bildiği üzere, putlar kesinlikle Allah'ın
halk ettiği gibi halk edemezler; bu nedenle de Allah'a ibâdet edildiği gibi putlara ibâdet edilmesi
yakışık almaz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 87. sayfa]
335
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O hâlde Rabbinden sana inzâl edilenin hakk olduğunu ilmeden kimse, o âmâ
kimse gibi midir? Ancak akıl sâhibleri tezekkür ederler.(19)
336
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, rızkı dilediğine genişletir ve takdîr eder. Ve onlar dünyâ hayâtı ile
ferahlanmaktadırlar. Ve dünyâ hayâtı, Âhiret'te bir metâdan başkası
değildir.(26)
Ve o küfredenler derler ki: 'Onun üzerine Rabbinden bir âyet inzâl edilmeli
değil miydi?' De ki: 'Muhakkak ki Allah, dilediğini dalâlete düşürür ve
yöneleni Kendisine hidâyet eder.'(27)1370
Onlar ki îmân etmişlerdir ve kalbleri Allah'ın zikri ile mutmain olmuştur. 1371
Dikkat edin! Kalbler, Allah'ın zikri ile mutmain olur.(28)
İşte böylece seni bir ümmete -onlardan önce ümmetler geçmiştir1373 sana o
vahyettiğimizi onların üzerine tilâvet etmen için irsâl ettik. Ve onlar
Rahmân'a küfrederler. De ki: 'O benim Rabbimdir. O'ndan başka ilâh
yoktur. O'na tevekkül ettim ve O'nadır tevbem.'(30)
1370
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[بَ َ6َْ ا% َ ِL3ْ َى اِﻟDْٖ َ- َو/ve yöneleni Kendisine hidâyet eder]' Yani: Tevbe edip Allah'a yöneleni" [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 118. sayfa]
1371
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 7ْ 5ِ *ِ ْ ُ ُ*8ُ ُ= ﱡ%cِ َ Uْ َ? َو/Ve kalbleri Allah'ın zikri ile
mutmain olmuştur.]' Yani: Onların kalbleri, lisanları ile Allah ( $ &'') )( ! وyı zikrederek, Kur'ân
tilâveti ile, tesbîh '[ ن ﷲT0./SubhanAllah]', tahmîd '[X D Tاﻟ/Elhamdulİllah]', tekbîr '[ 07ﷲ أ/Allahu
Ekber]' ve tevhîd '[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ ilâhe illAllah]' ile veya bunları gayrından dinlemek sûreti ile
sükûnet bulur ve ünsiyet duyar." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr,
730. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1372
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: '[ ْ ُ َ ﻟ#*ٰ 8ط ُ /Tubâ onlar içindir]' Sevinç ve göz aydınlığı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 118. sayfa]
1373
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٌ َ ُ ِ َ ا0ْ َ= ْ% ِ ْqَ Aَ Dْ َ=/onlardan önce ümmetler
geçmiştir]' Yani: Onlardan önce ümmetler (geçip) mâzi olmuştur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 93. sayfa]
337
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah'ın vaadi gelinceye kadar zâil olmaz. 1374 Muhakkak ki Allah, vaadine
muhâlefet etmez.(31)
Öyleyse her nefsin kesbettiği üzerinde kâim olan O kimdir? Ve onlar Allah'a
şerîkler kıldılar. De ki: 'Onları isimlendirin. Yoksa siz O'na arzda ilmetmediği
mi bildireceksiniz ya da kavlin zâhirini mi?1375 Bilakis o küfredenlere
tuzakları ziynetli gösterilmiştir. Ve onlar yoldan alıkonuldular. Ve Allah, kimi
dalâlete düşürürse, artık onun için bir hidâyet edici yoktur.(33)
Onlar için dünyâ hayatında bir azâb vardır. Ve Âhiret azâbı elbette daha
meşakkatlidir. Ve onlar için Allah'tan bir vikâye edici yoktur.(34)1376
Ve işte böylece onu Arabça bir hüküm olarak inzâl ettik. Ve eğer sana ilimden
gelmesinin ardından onların hevâlarına ittibâ edersen, senin için Allah'a karşı
bir velî ve bir vikâye edici yoktur.(37)1377
1374
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ َو
ٌ َ ا = َ ِر8ُ َ 1َ َ *ِ ْ ُ ُ03Qُ ٖ ? َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َا ُل اﻟﱠWَ-/Ve o küfredenlere yaptıklarından dolayı felâketin isâbet etmesi
zâil olmaz]' Yani: Onların kötü amelleri amel etmesinden dolayı. Ve '[ ْ ْ دَا ِر ِھ% ِ ً0- ٖ َ= ﱡTَُ ? ا َْو/veya
diyârlarından yakına inmesi]' kavli: Senin, ey Muhammed, (onların diyârlarından yakınına inmen).
ّ ٰ Dُ ْ َو#َ ?ِ ْ َ- #ّ&ٰ 2/Allah'ın
'[ِﷲ َ vaadi gelinceye kadar]' Ve Allah'ın vaadi, Mekke'nin fethidir." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 119. sayfa]
1375
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ٍ ِھr َ *ِ اَ ْم/Ya da zâhirini mi]' Yani: Zâhirine mi
bağlanıyorsunuz? '[ ِل8ْ َ@َ ا ْﻟ% ِ /Kavlin]' Kavlin işitilenine mi? Ve o hakîkatte bâtıldır, onun aslı yoktur."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 321. sayfa]
1376
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ق ٍ ْ َوا% ِ ِﷲّ ٰ َ% ِ ْ ُ َ َو َ ﻟ/Ve onlar için Allah'tan bir
vikâye edici yoktur.]' Onları Allah'ın azâbından kurtaracak bir vikâye edici/koruyucu yoktur. Bu
itibarla azâbını onlara tevcîh edince ona mâni olacak yoktur." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî,
Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 484. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1377
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ِ ْ ِ َ ا ْﻟ% ِ َ َ َء َكDَ ْ َ*/sana ilimden gelmesinin
338
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, senden önce resûller irsâl ettik ve onlar için zevceler ve bir
zürriyet kıldık. Ve bir resûl için -Allah'ın izni dışında- bir âyet ile gelmesi
mümkün değildir. Her ecel için bir kitâb vardır.(38)1378
Ve eğer onlara o vaad ettiğimizin bazısını sana göstersek veya seni vefât
ettirsek, o takdirde senin üzerine ancak tebliğdir. Ve hesâb Üzerimizedir.(40)
ardından]' Yani: Kur'ân'dan. '[ٍ َو َ) َواق#ْ َوﻟِ ﱟ% ِ ِﷲ ّ ٰ َ% ِ bَ َ َ ﻟ/senin için Allah'a karşı bir velî ve bir
vikâye edici yoktur]' Yani: Bir nusret edici ve muhâfaza edici (yoktur)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 98. sayfa]
1378
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ٌ&َ ب7ِ ٍ َ َ ِﻟ ُ ﱢ ا/Her ecel için bir kitâb vardır.]' Âdemoğullarının ecelleri bir kitâbtadır." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 16. cilt, 487. sayfa]
1379
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ُqِ0Mْ ُ-> ُء َو ّ ٰ ا8Tُ ْ َ-/Allah dilediğini imhâ eder ve sâbit bırakır.]' Allah ( $ &' ) )( ! وsenenin
َ َ- َ ُﷲ
Kadir Gecesinde her şeyi tertîp eder. Allah o gece, ecel, rızık ve miktarlardan dilediğini siler. Sadece
şekâveti/bedbahtlığı ve saâdeti silmez, çünkü bu ikisi kuşkusuz sâbittir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 16. cilt, 479. sayfa]
1380
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُهDَ ْ ِ َو
ِاُ ﱡم ا ْﻟ ِ&َ ب/Ve ana Kitâb O'nun indindedir.]' Yani Kitâb'ın cümlesi ve aslı." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 125. sayfa]
1381
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Lٖ ِ ْ Tُ _ ِﻟ َ ْ ُ ُ َ) ُ َ@ﱢTَ- ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah hükmeder ve O'nun
hükmünün peşine düşecek yoktur.]' O'nun yargısını geri çevirecek yoktur. Ve O'nun hükmünü
geçersiz kılacak yoktur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 4. cilt, 197. sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ب ِ " َ Tِ ْ اﻟOُ - ٖ .
َ 8َ َو ُھ/Ve O, hesâbı süratli olandır.]' Yani:
1382
Azâbı (süratli olandır). Resûllerini tekzîb edenlerden bir kavme azâb etmeyi murâd edince, onlara
azâbı göz açıp kapamaktan daha hızlıdır. Bununla müşrikleri korkutmaktadır." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 360. sayfa]
1383
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ﱠا ِرD اﻟ#َ0@ْ ُ ْ%َ ﱠ ُر ِﻟFُ َْ ْ َ ُ اﻟ3. َ َو/Ve küffâr ilmedecektir, diyârın
âkıbeti kimin içindir.]' Yani: Küffâr, ateşe dâhil olunca/girince, mü'minler de Cennet'e dâhil olunca,
kâfirler Âhiret yurdunun âkibetinin kimin için olduğunu ilmedeceklerdir." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 328. sayfa]
339
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[sً . َ ْ ُ َqْ"َﻟ/'Sen bir mürsel değilsin.]' Yani: Allah, seni irsâl
1384
340
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Elif, Lâm, Râ. (Bu) bir Kitâb'tır, onu sana inzâl ettik. Rabblerinin izniyle
insânları zulmetlerden nûra, Azîz, Hamîd'in Sırât'ına ihrâc etmen için.(1)1387
Onlar ki, dünyâ hayâtını, Âhiret üzerine tercih ederler ve Allah'ın yolundan
alıkoyarlar ve onu eğriltmek isterler. İşte onlar uzak bir dalâlet içindedir.(3)
Ve onlara beyân etmesi için kavminin dilinden başkasıyla bir resûl irsâl
etmedik. Bu itibarla Allah dilediğini dalâlete düşürür ve dilediğine hidâyet
eder. Ve O, Azîz'dir, Hakîm'dir.(4)
1387
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ 3ْ َ ْﻟ َ ه ُ اِﻟWَ 6ْ َ&َ بٌ ا7ِ /Bir Kitâb'tır, onu sana inzâl ettik.]'
Mânâsı: Bu bir Kitâb'tır, onu sana inzâl ettik. Ve Allah ( $ &'') )( ! وnın kavli: '[ ت َ اﻟ ﱡ% ِ س
ِ َ ُr َ ِ َج اﻟ ﱠ,ُْ &ِﻟ
ِر8 اﻟ ﱡ#َاِﻟ/insanları zulmetlerden nûra ihrâc etmen için.]' Mânâsı: Dalâletten hidâyete ve küfürden
îmâna ve gayydan/azgınlıktan rüşde. Ve (şöyle de) denilmiştir: Bid'attan Sünnet'e. Allah ( ! ()
$ &'')وnın kavli: '[ ْ ِ ِ* ِ ْذ ِن َر*ﱢ/Rabblerinin izniyle]' Yani: Rabblerinin emriyle. Ve (şöyle de) denilmiştir:
Rabblerinin ilmiyle. '[Dِ 3 ٖ Tَ ا ْﻟWِ -Wٖ َ ْ َ ا ِط اﻟ1 ِ #اِ ٰﻟ/Azîz, Hamîd'in Sırât'ına]' Sırât: O, Dîn'dir. Ve Azîz,
Hamîd: O, Allah ( $ &'') )( ! وdır. Ve Azîz'in mânâsı: Gâlib'tir. Ve Hamîd'in mânâsı: O, fiillerinde
hamde müstehakk olandır. Çünkü O, ya lütûf edici veyahut da âdildir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 102. sayfa]
1388
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رın sahîh bir sened ile şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ ?ِ َ- ٰ ِ* #.8
ٰ ُ َْ. َ ْ اَرDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, Mûsâ'yı âyetlerimiz ile irsâl ettik]' kavli hakkında
demiştir ki: "Beyyineler ile." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 128. sayfa]
1389
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Ubeyy bin Ka'b ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah
Resûlu ( و ﷲ )'den işittim: 'Mûsâ (مs" اﻟL3 ) kavmi arasında onlara 'Allah'ın günlerini'
tezkîr ediyordu. Ve Allah'ın günleri O'nun nimetleri ve O'nun belâlarıdır/sınamalarıdır.'
buyurdu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-
Sahîhayn (4/1850); Hadîs sahîhtir]
341
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Mûsâ dedi ki: 'Eğer siz ve arzdakiler cemîân küfretseniz, artık muhakkak
ki Allah elbette Ganî'dir, Hamîd'tir.'(8)
Resûlleri demişti ki: 'Semâlar ve arzı yaratan Allah hakkında şekk mi var?
Günahlarınızdan sizi mağfiret etmek ve sizi müsemmâ bir ecele kadar tehir
etmek1393 için sizi dâvet ediyor.' Dediler ki: 'Siz mislimiz bir beşerden başkası
değilsiniz. 1394 Bizi babalarımızın ibâdet eder olduklarından alıkoymayı murâd
ediyorsunuz. O hâlde bize mübîn bir sultân ile gelin.'(10)1395
1390
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌ 3rَٖ ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ٌءsَ َ * ْ ُ ِ ٰذﻟ#$ٖ َو/Ve bunda Rabbinizden
azîm bir belâ vardı.]' Denilmiştir ki: Şübhesiz ki belâ, mihnettir/sıkıntıdır." Devamla şöyle demiştir:
"Ayrıca denilmiştir ki onun mânâsı: Allah ( $ &'') )( ! وdan gelen azîm bir sınavdır/denemedir."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt,
105. sayfa]
1391
İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Fudayl ibn İyâz ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc tetmiştir: "'[ ْ ُ ﱠ6Dَ -ْ َ َ ْ ?ُ ْ َ) َٖز%cِ َﻟ/Eğer şükrederseniz, elbette size ziyâde ederim.]' Bana olan
itaatinizi (elbette size ziyâde ederim)." [Ebu Osman Saîd ibn Mansûr el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn
Mansûr, 6. cilt, 7. sayfa (1178.)]
1392
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ِ ا ِھ8َ $ْ َ ا#$ٖ ْ ُ َ-Dِ -ْ ََ َ دﱡوا ا$/bunun üzerine onlar ellerini ağızlarına götürdüler]' Onlar, resûllerin
getirdiklerini reddettiler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 129. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[#ًّ " َ ُ ٍ َ َ ا# ْ اِ ٰﻟ7ُ َ Aَ ﱢHُ- َو/Ve sizi müsemmâ bir ecele
1393
kadar tehîr etmek]' Ecellerinizin tam olarak biteceği zamana kadar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 107. sayfa]
1394
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ُ Mْ ِ ٌ > َ َ* )&ُ ْ اِ ﱠ6ْ َا اِنْ ا8ُ=َ ﻟ/Dediler ki: 'Siz mislimiz bir
beşerden başkası değilsiniz.]' Yani: Size vahyedilmiyor." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah
ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 364. sayfa]
1395
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%ٍ 30ٖ ُ ٍنU َ ْ"
ُ *ِ َ68ُ?ْ َ$/O hâlde bize mübîn bir sultân ile gelin.]'
Dâvânızın sahîh olduğuna dâir mübîn bir hüccet ile gelin." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 339. sayfa]
342
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Resûlleri onlara dedi ki: 'Biz, misliniz bir beşerden başkası değiliz. Ve lâkin
Allah kullarından dilediğinin üzerine minnette bulunur. Ve bizim size -
Allah'ın izni müstesnâ- bir sultân ile gelmemiz olamaz. Ve Allah üzere, öyleyse
mü'minler tevekkül etsin.'(11)
'Ve bizim için ne var, yollarımızı bize hidâyet etmişken Allah üzere tevekkül
etmeyelim? Ve biz, elbette bize ettiğiniz ezâya sabredeceğiz. Ve Allah'a o
halde tevekkül edenler tevekkül etsinler.'(12)
Ve elbette onların ardından arza sizi iskân edeceğiz. 1397 Bu, makâmımdan
korkan ve vaadimden korkan içindir.(14)
1396
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ &ِ ِ ﱠ#$ٖ دُنﱠ8ُ َ &َا َْو ﻟ/Veya mutlaka milletimize avdet edersiniz]'
Onlar bu kavilleri ile şunu kastediyorlardı: 'Ya (dâvânızdan) vazgeçersiniz ya da eninde sonunda
bizim dînimize geri dönersiniz.'" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 339. sayfa]
1397
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah ( $ &'') )( ! وnın fiili şöyle olmuştur: Şübhesiz ki
O, Resûlu'nu gâlib kılmış ve ona nusret vermiştir. Onun Mekke'den çıkması sebebi ile ona Allah
yolunda kıtâl eden ensâr, yardımcılar ve ordular kılmıştır. Allah, Nebîsini dâima cesâretlendirmiş, tâ
ki onu bağrından çıkarıp atmış olan Mekke'yi Nebî'ye fethedilmiş buyurmuş, onu orada temkîn etmiş
ve ona düşmanlık edenlerin burunlarını yere sürtmüştür. Allah ( $ &' ) )( ! وarzın sâirini de ona
açmış, tâ ki insanlar fevc fevc Allah'ın dînine girmişlerdir. En kısa zamanda, yeryüzünün doğu ve batı
diyârlarında Allah'ın kelimesi ve dîni, sâir dînler üzerine üstün gelmiştir. Ve bundan dolayı Allah
( $ &'') )( ! وnın şöyle buyurmuştur: '[ َ%3 ٖ ِﻟr ﱠ اﻟ ﱠ%َ ِ ْ ُ َ ِ ْ َر ﱡ* ُ ْ ﻟ3ْ َ اِﻟ#2ٰ َ َ ْو$* ْ ِھDِ ْ َ * ْ% ِ َرْض
َ )" ِ َ ﱠ ُ ُ ْا
ْ ُ َ َوﻟ/Bunun
üzerine Rabbleri onlara vahyetti ki: 'Elbette zâlimleri helâk edeceğiz. Ve elbette onların
ardından arza sizi iskân edeceğiz.']' [İbrâhîm Suresi, 13.-14. âyetler]." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İbrâhîm Suresi, 13.-14. âyetlerin tefsîrinde]
1398
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ﱠ ٍر0 َ /Cebbâr]' Mütekebbir/büyüklenen." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 365. sayfa]
1399
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رın sahîh bir sened ile şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ا8Tَُ &Fْ َ&.
ْ َوا/Ve fetih istediler]' Resûllerin tümü. Yani: Onlar, kavimlerine karşı zafer taleb
etmişlerdir. '[Dٍ 3 ٖ َ /İnâdçı]' Hakka karşı inâd edip ona engel olan kavimlerine karşı." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 378. sayfa]
343
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Görmedin mi, Allah'ın semâlar ve arzı hakk ile halk ettiğini? Eğer dilerse sizi
giderir ve yeni bir halk getirir.(19)
Ve iş kazâ edilince, şeytân der ki:1403 'Muhakkak ki Allah size hakk vaadi vaad
etti. Ve ben (de) size vaad ettim, bunun üzerine size yalancı çıktım. Ve benim
için sizin üzerinizde -sizi dâvet edip, böylelikle bana icâbet etmeniz müstesnâ-
bir sultân olmadı.1404 O hâlde beni levmetmeyin ve nefsinizi levmedin. Ve ben
sizi kurtarıcı değilim ve siz beni kurtarıcı değilsiniz. Muhakkak ki ben,
önceden beni şerîk koşmanıza küfrettim. Muhakkak ki zâlimler, onlar için
elîm bir azâb vardır.(22)
1400
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ•3 ٖ ] َ ٌاب5َ َ Lٖ }ِ ْ َو َرا% ِ َو/Ve arkasından galîz bir
azâb vardır.]' Yani: Şiddetli (bir azâb vardır). Ve galîz azâb, bu muhalleden Ateş'te olmaktır." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 110.
sayfa]
1401
Fâtır Sûresi'nin 17. âyeti ile aynıdır. İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Yani (Allah için)
imkânsız değildir. Çünkü O ( $ &') )( ! و, her şey üzerine Kâdir'dir. Ve şübhesiz ki Allahu ( $ &'),
sevâbı umulmaya ve ikâbından korkulmaya hakk sahibi olandır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-
San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 744. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1402
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً 3 ٖ َ ِXّ ٰ ِ َو*َ َ زُوا/Ve cemîân Allah'a
bârizdirler.]' Yani: Allah'a, cemîân kabirlerinden çıkacaklardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 111. sayfa
1403
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُ نU َ 3ْ >
َو=َ َل اﻟ ﱠ/Ve şeytân der ki]' Yani iblîs. '[# ِ ُ= ﻟَ ﱠ/iş
َ ^
kazâ edilince]' Yani: İş tamâm olunca, Cennet ehli Cennet'e ve ateş ehli ateşe girince." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 345. sayfa]
1404
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍنU َ ْ.ُ ْ% ِ ْ ُ 3ْ َ َ # َ نَ ِﻟ7َ َ َو/Ve benim için sizin
üzerinizde bir sultân olmadı.]' Yani: Teyîd üzere bir hüccet (olmadı)." [AbdurRahmân bin Nâsır es-
Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 492. sayfa (tek cilt olarak basım)]
344
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Görmedin mi, Allah nasıl darb-ı mesel etmiştir? Güzel bir kelime, aslı sâbit ve
dalı semâda güzel bir ağaç gibidir.(24)1406
Meyvesini Rabbinin izniyle her zaman verir. Ve Allah, insânlar için darb-ı
meseller eder. Umulur ki onlar tezekkür ederler.(25)
Ve habîs bir kelimenin meseli habîs bir ağaç gibidir. Arzın fevkinden
koparılmış, onun için bir karâr yoktur.(26)1407
1405
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌمsَ . َ َ 3$ٖ ْ ُ ُ&ﱠ3Tَِ ?/Orada tahıyyeleri Selâm'dır.]'
Orada selâmı verenin kim olduğu husûsunda üç kavil vardır. Bu kavillerden biri: 'Selâmı veren, Allah
( $ &'') )( ! وdır.' şeklindedir. Diğer kavil ise selâmı verenlerin melekler olduğunu söylemektedir.
Üçüncü kavle göre ise onlar birbirlerine selâm vermektedirler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 113. Sayfa]
1406
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ً َ0ﱢ3ط َ ً َ ِ 7َ /Güzel bir kelime]' Lâ ilâhe illAllah'a şehâdet etmektir. '[ٍ َ0ﱢ3ط َ ٍ ةkََ >7َ /güzel bir
ağaç gibidir]' Ve bu, mü'mindir. '[ ٌqِ* َY َ ُ ْ1َا/aslı sâbit]' Lâ ilâhe illAllah, mü'minin kalbinde sâbittir.
'[" َ ِء اﻟ ﱠ#ِ$ َ ُ ْ َ$ َو/ve dalı semâda]' Mü'minin ameli onunla semâya yükseltilir." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 135. sayfa]
1407
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ٍ َM30۪ Aَ َ ِ َ 7 َ َM َ و/Ve habîs bir kelimenin meseli]' Ve bu, şirktir. '[ٍ َM30ٖ Aَ َ ٍةkََ >7َ /habîs bir ağaç
gibidir]' Yani: Kâfir. '[ْ =َ َ ا ٍر% ِ َ َق ْا)َرْ ضِ َ ﻟ ِ 8ْ َ$ ْ% ِ ْqﱠMُ& ْ ا/Arzın fevkinden koparılmış, onun için bir
karâr yoktur.]' Şirkin, kâfirin tutunabileceği ne bir aslı ne de bir burhânı vardır. Allah ( $ &') )( ! و,
şirk ile işlenmiş hiçbir ameli kabul etmez." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîr es-Sahîh, 3. cilt, 136.
sayfa]
1408
Berâ ibn Âzib ( ﷲ )رdemiştir ki: Nebî ( و ﷲ ) buyurmuştur ki: "'[ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ ﷲ ُ اﻟﱠ ّ ٰ ُqﱢ0َMُ-
ﱠ َ ْ
ِq*ِ M ِل اﻟ8ْ @ ِ* ﻟ/Allah, o îmân edenleri sâbit kavil ile sâbitleştirir.]' kabir azâbı hakkında inzâl
edilmiştir. Böylece ona şöyle denilecek: 'Rabbin kim?' Bunun üzerine diyecektir ki: 'Rabbim
Allah'tır ve Nebîm Muhammed ( . وL3 ﷲ# 1)'dir.' İşte Allah ( وW )'nin: '[ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ ﷲ ُ اﻟﱠ ّ ٰ ُqﱢ0َMُ-
َ ِةAِ )ا ٰ ْ #$ِ َ َو36ْ D ِة اﻟ ﱡ83ٰ Tَ ا ْﻟ#$ِ q
ِ ِ * ﱠ Mاﻟ ل 8َ
ِ ْ ِ@ْ
ﻟ */Allah, o îmân edenleri dünyâ hayatında ve Âhiret'te sâbit kavil
ile sâbitleştirir.]' kavli budur." [Sahîh bir hadistir. İmâm Muslim, Sahîh'inde (Cennet Kitâbı ve
Sıfatı, Nimetleri ve Ehli, 2871a) tahrîc etmiştir.]
İmam Âcurrî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Berâ ibn Âzib'ten, '[ َ36ْ Dةِ اﻟ ﱡ83ٰ Tَ ا ْﻟ#$ِ q ّ ٰ ُqﱢ0َMُ-
ِ ِ* ﱠM ِل اﻟ8ْ َ@ا ِ* ْﻟ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ ﷲ ُ اﻟﱠ
ٰ
ِ َ ةAِ ) ْا#$ِ َو/Allah, o îmân edenleri dünyâ hayatında ve Âhiret'te sâbit kavil ile tesbît eder.]' (âyeti
hakkında): 'Kabir azâbı hakkında inzâl edilmiştir.' demiştir." [Sahih bir eserdir. Ebu Bekr Muhammed
bin Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şeriâ'da (1272. sayfa, 839.) ve İmâm Muslim, Sahîh'inde (Cennet
Kitâbı ve Sıfatı, Nimetleri ve Ehli, 2871b) tahrîc etmiştir.]
345
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
1409
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ًّ ا./Sırran]'
ِ Yani: Gizlice. '[ً َ36ِ sََ /Alenen]' Yani:
Açıkça." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 372. sayfa]
1410
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah ( $ &' ) )( ! وkullarına kendisine taat ile ibâdet
etmeyi ve mahlûkâta ihsân etmeyi ve namazı ikâme etmeyi -ki bu tek ve şerîki olmayan Allah'a
ibâdettir-, Allah'ın kendilerine rızıklandırdıklarından infâkta bulunmak suretiyle zekâtlarını edâ
etmeyi ve akrabalara harcamada bulunmayı ve yabancılara ihsân etmeyi emretmiştir. Ve burada
namazların ikâmesinden murâd; vakitlerini, hudûtlarını, rükûunu, secdesini ve huşûunu muhâfaza
etmektir. Ve Allah ( $ &' ) )( ! وrızık olarak verdiklerinden sırran, yani gizliden ve aleni, yani açıktan
infâkı emretmiştir. Kullar nefislerini kurtarmak için bunlara koşmalıdır. '[ ٌم8ْ َ- #َ ?ِ ْ َ- ْ ِ ا َن0ْ َ= ْ% ِ /Bir gün
gelmeden önce]' Ve bu Kıyâmet Günü'dür. '[ٌلsَ Aِ )َ َوLِ 3$ٖ Oٌ 3ْ َ* )/Ve
َ kendisinde ne bir alış-verişin ve ne
bir dostluğun olmadığı]' Yani: Nefsinin salıverilmesine karşılık olarak hiç kimseden bir fidye kabul
edilmeyecektir. Allah ( $ &'') )( ! وnın buyurduğu gibi: '[َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ )َ َ ٌ َو-Dْ $ِ ْ ُ ْ ِ 5ُ Aَ ْHُ- )َ َم8ْ َ3َ ْﻟ$/Artık
bugün sizden bir fidye alınmaz ve ne (de) o küfredenlerden.]' [Hadîd Sûresi, 15. âyet] Ve: [ )َ َو
ٌلsَ A/Ve
ِ ne bir dostluğun]' kavli hakkında İbn Cerîr: 'Denildi ki orada hiç bir dostun dostluğu yoktur.
İkâbı hakk eden kimse, bir dostun dostluğu yardımı ile bağışlanmayacaktır. Bilakis orada, adâlet
vardır!' demiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
İbrâhîm Suresi, 31. âyetin tefsîrinde]
1411
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demiştir: "'[%ِْ 3َ0}ِ دَا/Dâibeyni]'
Mânâsı: Şübhesiz ki o ikisi (ay ve güneş), gevşeklik göstermez ve duraklamaz. Arapçada bir şeyin
'de'eb' etmesi, o şeyin bir âdet üzere cereyân etmesi demektir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 118. sayfa]
1412
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "[ﱠ ٌرF7َ /Çok küfrânda bulunandır] Yani: İnsân, Allah'ın ona
bahşetmiş olduğu nimetlere karşı şiddetle nankörlük eder; bu nimetleri vermiş olmasından dolayı
Allah ( $ &'') )( ! وya lâyık-ı vechile ve üzerine vâcib olduğu sûrette şükretmez de, bilakis bu
nimetleri inkâr eder." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 749. sayfa
346
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Hamd, Allah içindir. O ki, ihtiyarlık üzere bana İsmâîl'i ve İshâk'ı hibe etti.
Muhakkak ki Rabbim, elbette duâyı işitendir.'(39)
insânların hesâb için ayağa kalkacağı gün." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
347
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Arzın başka bir arza tebdîl edildiği gün. 1419 Ve Vâhid, Kahhâr Allah'a
bârizdirler.(48)
348
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu, insânlar için bir tebliğdir. Ve onunla inzâr edilmeleri için. Ve ilmetmeleri
için ki ancak O tek ilâhtır. Ve akıl sahiblerinin tezekkür etmesi için.(52)
1420
Bu açıklama İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ ْ ُ ُ 3* َ ٖا. َ /Serâbiluhum]' Yani:
Onların gömlekleri." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 2. cilt, 378. sayfa]
1421
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ ا ٍنUِ َ= ْ% ِ ْ ُ ُ 3* َ ا.
َ /Onların gömlekleri katrândandır]' Yani:
Onların üzerlerine o giyecekleri elbiseleri katrândandır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İbrâhîm Sûresi, 50. âyetin tefs3irinde]
349
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bir karyeyi -ve onun mâlûm bir kitâbı olmaksızın- helâk etmedik.(4)
Ve dediler ki: 'Ey o üzerine Zikir inzâl edilen, muhakkak ki sen, elbette bir
mecnûnsun.'(6)
Muhakkak ki Biz, Zikr'i Biz inzâl ettik. Ve muhakkak ki Biz, onu elbette
muhâfaza edenleriz.(9)1426
1422
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[%ٍ 30ٖ ُ َو=ُ ْٰا ٍن/Ve mübîn Kur'ân]' Allah'a yemin olsun ki Kur'ân'ın hidâyeti, rüşdü ve hayrı tebeyyün
etmiştir/apaçık olmuştur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 146. sayfa]
1423
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Âyet, onların içinde bulundukları küfürden dolayı
nedâmet duyacaklarını: 'Dünyâ diyârında keşke müslümanlarla birlikte olsaydık.' diye temennîde
bulunacaklarını haber vermektedir. Yine denilmiştir ki: 'Bundan murâd olunan şudur ki her kâfir, ölüm
ânı geldiğine: 'Keşke mü'min olsaydım.' diye arzu edecektir.' Diğer bir kavle göre ise bu, Kıyâmet
Günü ile ilgili bir haberdir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Hicr Suresi, 2. âyetin tefsîrinde]
1424
Mu'minûn Sûresi'nin 43. âyeti ile aynıdır
1425
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ﱢTَ َ َ اِ ﱠ) ِ* ْﻟcِ ٰ َ ْ ُل اﻟWُ َ ﱢ6 َ /Hakk dışında melekleri inzâl etmeyiz.]' (Ancak) risâlet ve azâb ile irsâl
"'[<
ederiz." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 1. cilt, 378. sayfa]
1426
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &') )( ! و, inzâl ettiğini bu ümmet için
muhâfaza buyurmuştur. Allah ( $ &' ) )( ! وbuyurdu ki: '[ َن8r ُ $ِ Tَ َ ُ ﻟLَﱠ ﻟ6 َ َو ِا7ْ ﱢ5 ْﻟ َ اﻟWَ ﱠ6 ُ%ْTَ6 ﱠ6 ِا/Muhakkak ki
350
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, senden önce evvelki topluluklara (da resûller) irsâl ettik.(10)
Elbette derler ki: 'Gözlerimiz ancak sarhoş edilmiştir, 1428 bilakis biz
sihirlenmiş bir kavimiz.'(15)
Kulak hırsızlığı eden müstesnâ. Artık ona bir ateş parçası tâbi olur.(18)1429
Biz, Zikr'i Biz inzâl ettik. Ve muhakkak ki Biz, onu elbette muhâfaza edenleriz.]' Kur'ân'ın
tefsîrinde veya hadîsin nakli ya da tefsîrinde bir hata yapılsa, şübhesiz ki Allah ( $ &') )( ! و, ümmet
içerisinde bunu beyân edecek, hatâ yapanın hatâsına ve yalan söyleyenin yalanına dair delîli
zikredecek kimseler ikâme eder. Şübhesiz ki bu ümmet, dalâlet üzere ictimâ etmez. Bu ümmet
içerisinde, Kıyâmet'e kadar hakk üzere zâhir bir tâife hep olacaktır. Çünkü bu ümmet, ümmetlerin
âhiridir, onların Nebîsi ( و ﷲ )'den sonra nebî gelmeyecektir, onların Kitâb'ından sonra
kitâb gelmeyecektir. Daha önceki ümmetler tebdîl ve tağyîr yaptıkları zaman, Allah ( $ &') )( ! و
onlara beyânda emir ve nehiyde bulunacak bir nebî gönderiyordu. Muhammed ( و ﷲ )'den
sonra ise bir nebî yoktur. Allah ( $ &') )( ! و, inzâl buyurduğu zikri muhâfaza edeceğini garanti
etmiştir. Şübhesiz ki bu ümmet, dalâlet üzere ictimâ etmez. Bilakis Allah ( $ &') )( ! و, her asırda bu
ümmet için, onlar ile dînini muhâfaza edeceği, onlar ile sapkınların tahrîfini, dalâlete düşürenlerin
haksızlığını ve cahillerin tevîlini bertaraf edeceği, ilim ve Kur'ân ehline mensub kimseleri ikâme
eder." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Cevâbu's-Sahîh Limen
Beddele Dîne'l-Mesîh, 3. cilt, 38.-39. sayfalar]
1427
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ Lُ ُ " ْ َ6 bَ ِﻟ5َٰ 7/İşte böylece onu sülûk ettiririz]' Yani: Küfrü,
tekzîbi ve resûllerle istihzâ etmeyi evvelki milletlerin kalblerine sülûk ettirdiğimiz gibi. '[ُ Lُ ُ " ْ َ6/Onu
sülûk ettiririz]' Onu dâhil ederiz/sokarız." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 370. sayfa]
1428
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ6 ُرQ
َ *ْ َ ﱢ َ تْ ا.
ُ /Gözlerimiz sarhoş edilmiştir]' (Gözlerimize) sedd çekilmiştir." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 150. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "Yani: Sarhoşu aklını örten şey bürüyüp kapladığı gibi,
onları da gözlerini örten şey bürüyüp kaplamıştır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî,
el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Hicr Sûresi, 15. âyetin tefsîrinde]
1429
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ Lَ َ0?ْ َ َ$/Artık ona tâbi olur]' Ona tâbi olur, ona kavuşur veya ona
yetişir. '[ ٌ ِ َ ب/Bir ateş parçası]' Yıldız veya tutuşturulmuş parlak ateştir." [Muhammed bin Alî eş-
Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 758. sayfa (tek cilt olarak basım)]
351
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve arzı yaydık ve ona sâbit dağlar ilkâ ettik ve orada ölçülmüş her şeyden1430
bitirdik.(19)
Ve hazineleri indimizde olmayan bir şey yoktur. Ve onu mâlûm bir mikdâr
dışında inzâl etmeyiz.(21)
Ve aşılayıcı rüzgârlar irsâl ettik. Böylece semâdan su inzâl ettik de sizi onunla
suladık. Ve siz onun için hazinedar değilsiniz.(22)
Ve andolsun ki, insânı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan halk
ettik.(26)
1430
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ% ِ
زُو ٍن8ْ َ ٍءKَْ ﱢ7ُ /Ölçülmüş her şeyden]' Bir kader ile takdîr olunmuş (her şeyden)." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 17. cilt, 80. sayfa]
1431
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
'[ َ%3=ٖ ُ ِ* َ ا ِزLَ"&ُ ْ ﻟْ َ ْ ﻟ% َ َو/Ve sizin kendisine rızık vericiler olmadıklarınıza]' Debelenenler ve davarlar."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 152. sayfa]
1432
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[“ َ -ِ َ َ /Mâişetler]' Yani: Allah'ın orada onlar için
çıkardıkları ve Âdem oğullarının îmal ettiklerindendir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 382. sayfa]
1433
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ُ ْ ِ َ%3 ٖ Dِ @ْ َ&" ْ ُ ا ْﻟ/Sizden müstakdimler]' Evvelki kuşaklardır. '[ َ%- ٖ Aِ ْ َ&" ْ ُ ا ْﻟ/Müstehirler]' Muhammed
( و ﷲ ) ümmetidir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 154. sayfa]
1434
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "Müfessirlerin cumhûrunun indinde '[ نﱠkَ ا ْﻟ/Cânn]' cinlerin
babasıdır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 761. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
1435
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, AbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Bu
semûm/yakıcı rüzgâr, cânnın kendisinden o halk edildiği semûmun yetmiş cüzünden bir cüzdür."
Sonra: '[م8 ِ ُ" َ ِر اﻟ ﱠ6 ْ% ِ ُ 0ْ َ= ْ% ِ ُ َ ْ@ َ هAَ نﱠkَ َوا ْﻟ/Ve cânn, önce semûm ateşinden onu halk ettik.]' (âyetini)
kıraat etti. [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-
352
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Bu itibarla onu tesviye ettiğim ve ruhumdan onun içine nefhettiğimde, artık
secde ediciler olarak onun için (yere) kapanın.'(29)1436
(Allah) buyurdu ki: 'Ey İblîs! Senin için ne var ki, secde edenler ile beraber
olmuyorsun?'(32)
(İblîs) dedi ki: 'Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan halk ettiğin
bir beşere secde edici olmam.'(33)
(Allah) buyurdu ki: 'Öyleyse oradan hurûc et. Artık muhakkak ki sen recm
edilmişsin.(34)1438
(İblîs) dedi ki: 'Rabbim! O halde bana ba's edilecekleri güne kadar süre
ver.'(36)1440
(İblîs) dedi ki: 'Rabbim, beni iğvâ ettiğinden dolayı, elbette onlar için arzda
ziynetlendirme yapacağım ve elbette onların hepsini iğvâ edeceğim;'(39)1443
Sahîhayn (2/474); Hâkim eserin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
1436
Sâd Sûresi'nin 72. âyeti ile aynıdır
1437
Sâd Sûresi'nin 73. âyeti ile aynıdır
1438
Sâd Sûresi'nin 77. âyeti ile aynıdır. İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir ki: "'[ 3 رbّ6•$/Artık
muhakkak ki sen recm edilmişsin.]' Yani: Her hayır ve ikrâmdan kovulmuş bir hâldesin. Şübhesiz
ki kovulan kimse, taş ile recm edilir veya şeytân, alevler ile recm edilir. Bu, şeytânın kapıldığı
şübheye verilecek cevâbı ihtivâ eden bir tehdittir. Muhakkak ki, kıyâs yolunu tutarak nass ile çelişen
kimse, racîmdir, mel'ûndur." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 10. Cüz, 3756. sayfa]
1439
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%ِ -Dّ ٖ ِم اﻟ8ْ َ-/Dîn Günü]' Hesâb (Günü). Yani: Kıyâmet
Günü." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 385.
sayfa]
1440
Sâd Suresi'nin 79. âyeti ile aynıdır
1441
Sâd Suresi'nin 80. âyeti ile aynıdır
1442
Sâd Suresi'nin 81. âyeti ile aynıdır
353
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onun yedi kapısı vardır. Her bir kapı için onlardan taksîm edilmiş bir cüz
vardır.(44)
1443
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[# ٖ َ&-ْ 8َ ]ْ َرَبﱢ *ِ َ ا/Rabbim, beni iğvâ ettiğinden dolayı]'
Beni dalâlete düşürdüğünden (dolayı). Ve şöyle de denilmiştir: Beni rahmetinden mahrum
bıraktığından (dolayı). '[ِ ْا)َرْ ض#$ِ ْ ُ َ ﱠ ﻟ%َ ﱢ-)ُ َز/elbette
َ onlar için arzda ziynetlendirme yapacağım]'
Dünyâ sevgisini ve Sana isyân etmeyi (ziynetlendireceğim). '[ ْ ُ َ ﱠ-8ِ ]ْ ُ)َ َو/ve elbette onları iğvâ
edeceğim]' Yani: Elbette onları dalâlete düşüreceğim." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 381. sayfa]
1444
Sâd Sûresi'nin 83. âyeti ile aynıdır. İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ُ ُ ْ ِ َ دَ َك0 ِ )اِ ﱠ
َ%3Q ٖ َ ,ْ ُ ا ْﻟ/'Onlardan ihlâslı kulların müstesnâ.']' Muvahhidler (olan kulların müstesnâ)." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 385. sayfa]
1445
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyledediğini tahrîc etmiştir: "'[ ا5َ ٰھ
ٌ 3@َٖ &"ْ ُ Kط َ َ ﱠ ٌ َ ا1/Bu,
ِ Bana (varan) mustakîm bir Sırât'tır.]' kavli hakkında demiştir ki: "Hakk,
Allah'a rücû eder ve O'nun yoluna varır. (Bu yol) bir şeye doğru sapma göstermez." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 158. sayfa]
1446
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ٌ نU َ ْ.
ُ ْ ِ 3ْ َ َ bَ َ ﻟNْ
َ 3ََ ٖدى ﻟ0 ِ ِانﱠ/Muhakkak ki kullarım
üzerinde senin bir sultânın yoktur]' Yani: Allah'ın hidâyet ettiğini dalâlete düşürmeye gücün
yetmez." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt,
385. sayfa]
1447
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ويRاﻟ/Gâvî]' Hakkı bilen ve terk edendir."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 500. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
1448
Zâriyât Sûresi'nin 15. âyeti ile aynıdır
354
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hani onun yanına dâhil olmuşlardı da demişlerdi ki: 'Selâm.' (İbrâhîm de) dedi
ki: 'Muhakkak ki biz sizden endişe edicileriz.'(52)
Dediler ki: 'Endişe etme! Muhakkak ki biz seni alîm bir oğul ile tebşîr
ediyoruz.'(53)
Dedi ki: 'Bana yaşlılık temâs etmişken mi beni tebşîr ediyorsunuz? O halde
beni ne ile tebşîr ediyorsunuz?'(54)
Dediler ki: 'Seni hakk ile tebşîr ediyoruz. Artık sen ümidini kesenlerden
olma.'(55)
Dedi ki: 'Ve Rabbinin rahmetinden dalâlete düşenlerden başka kim ümit
keser?'(56)
Dediler ki: 'Bilakis, sana onların kendisinde kuşku eder oldukları ile
geldik.'(63)
1449
Zâriyât Sûresi'nin 31. âyeti ile aynıdır
1450
Zâriyât Sûresi'nin 32. âyeti ile aynıdır
1451
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ6 ْﱠرDَ=/Takdîr ettik]' Yani: Hükmettik. '[ َ% ِ َﱠ َ ﻟ6ِا
َ%- ٖ *ِ Rَ ا ْﻟ/muhakkak ki o, elbette kalacaklardandır.]' Yani: Azâbta geri kalanlardandır." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 144.
sayfa]
1452
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ٌم ُ ْ َ ُون8ْ َ= ْ ُ ﱠ6 ِا/Muhakkak ki siz münker bir
kavimsiniz.]' Yani: Ben sizi tanımıyorum." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 386. sayfa]
355
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık gecenin bir kıtâsında ehlin ile yola çık. 1453 Ve onların arkalarına tâbi ol.
Ve sizden biri iltifât etmesin. 1454 Ve emredildiğiniz yere geçin gidin.(65)
1453
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ِ ْ3َ اﻟﱠ% ِ Oٍ U ْ @ِ *ِ bَ ِ ِ ِ* َ ْھ.ْ َ َ$/Artık gecenin bir kıtâsında
ehlin ile yola çık.]' Yani: Gecenin bir kısmında." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 388. sayfa]
1454
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ اَ ْد*َ َر ُھOْ 0ِ َوا?ﱠ/Ve onların arkalarına tâbi ol.]' Ona ehlinin arkasında olmasını, yürüdükleri zaman
arkalarından peşlerini takip etmesini emretti."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ َو
ٌD2َ َْ ِ ْ ُ ْ اqFِ َ&ْ َ-/Ve sizden biri (ardına) iltifât etmesin.]' Kimse ardına iltifât etmesin ve dönmesin."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 164. sayfa]
1455
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ ْ َ) ْاbَ ٰذ ِﻟLِ 3ْ َ َ اِﻟ3ْ ^ َ َ= َو/Ve ona bu emri kazâ ettik]'
Mânâsı: Muhakkak ki biz, Lût kavmi hakkında buyurduğumuz emri hükme bağladık ve
kesinleştirdik." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 145. sayfa]
1456
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Selefe ve halefe mensup müfessirlerin çoğu -
bizâtihî Selef bu hususta herhangi bir anlaşmazlık içinde değildir-, Allah ( $ &'') )( ! وnın bu âyette
geçen [ﻟَ َ ْ ُ َك/Ömrüne andolsun ki] kavlinin, Resûlu ( و ﷲ )'in hayâtı üzerine Allah'tan
gelen bir kasem olduğunu belirtmiştir. Rabb (+, و- )'nin Nebî ( و ﷲ )'in hayâtına yemin
etmesi, onun en büyük fazîletlerindendir. Bu, başka hiç kimseye nasip olmayan bir meziyyettir.
Zemahşerî ise bu fikirde değildir. Ona göre burada edilen yemin, Lût (م/ $ا )'ın hayâtı üzerinedir
ve bu kavil, meleklerin kavlindendir. Zemahşerî der ki: 'O, bir kavli murâd etmek üzere yapılan bir
yemindir. Yani melekler, Lût (م/ $ا )'a: '[ﻟَ َ ْ ُ َك/Ömrüne andolsun ki]' demişlerdir.'
Lafızda, kasemin kimin hayatı üzerine yapıldığına dair bir delil yoktur. Ama lafzın zâhiri ve siyâkı,
ta'til ve itizâl ehlinin değil de, ancak Selefin fehminin daha güzel olduğuna delâlet emektedir." [Ebî
Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Aksâmu'l-Kur'ân, 272.-273.
356
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık onlardan (da) intikâm aldık. Ve muhakkak ki ikisi, elbette mübîn bir
imâmdadır.(79)1463
sayfalar]
1457
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%3= > ُ Tَ 3ْ Q ْ? ُ ُ اﻟ ﱠ5َ Aََ َ$/Derken işrak vaktine
girdiklerinde onları bir sayha aldı.]' Yani: Güneşin işrâk ettiği/aydınlatmaya başladığı vakte
girdiklerinde. İşrâk vakti onların üzerine inen ukûbet, en şiddetli idi." [AbdurRahmân bin Nâsır es-
Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 502. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1458
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, Allah ( ! ()
$ &'')وnın: '[ َ%3 ٖ . ٍ َ-)ٰ َ bَ ِ ٰذﻟ#$ٖ اِنﱠ/Muhakkak ki bunda, elbette mütevessimler için âyetler
ﱢ8َ َ& ُ ْ ت ِﻟ
vardır.]' kavli hakkında demiştir ki: "Firâset sahibleri için."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Âli ibn Talha ( ﷲ#.')رtan, o da İbn Abbâs ( ﷲ ر
# )'ın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nazar edenler/bakanlar için."
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رise Katâde ( ﷲ#.')رın sahîh bir sened ile şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"İbret alanlar için." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 165. sayfa. En doğrusunu
Allah ilmeder.]
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "[ ٍ 3@ٖ ُ ٍ 30ٖ " َ 0ِ َﻟ/elbette mukîm bir yoldadır.] Yani o, insanların
1459
üzerinde yürüdüğü, henüz bozulmamış/silinmemiş sâbit bir yoldur. Ve onlar, bu eserleri müşâhede
ederler." [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 10. Cüz, 3763. sayfa]
1460
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ً َ-)/elbette َٰ bir âyet vardır]' Onlarla istidlâl edilen alâmetler
vardır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 668. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
1461
'Gerçekten' diye meâllendirdiğimiz: '[ ْ ِان/in]' sözcüğü hakkında Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( #.ر
)ﷲdemiştir ki: "Mânâ ehli demiştir ki: '[ ْاِن/in]' (kelimesi) te'kîd içindir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 147. sayfa]
1462
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِ َ -ْ َ)ب ْا ُ Tَ ْ1َا/Eyke ashâbı]' Onlar Şuayb (م/ $ا )'ın
kavmidir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Hicr Sûresi, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
78. âyetin tefsîrinde]
1463
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki:
'[%ٍ 30ٖ ُ ِ َ ٍم0ِ َﻟ/elbette mübîn bir imâmdadır.]' Vâzıh/Açık bir yoldadır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 166. sayfa]
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[%ٍ 30ٖ ُ ِ َ ٍم0ِ َﻟ/Elbette mübîn bir imâmdadır.]' Yani: Onlar,
açık bir yol üzerindedir. Onlar, Lût kavmine yakın idiler. Onlar, zaman itibarı ile Lût kavminden sonra
idiler ama mekân itibarı ile karşı karşıya idiler. Zaten Şuayb (م/ $ا ) da kavmini uyarırken bu
sebebe binâen: '[Dٍ 3 ٖ َ 0*ِ ْ ُ ْ ِ ط8 ٍ ُ ُم ﻟ8ْ َ= َ َو/Ve Lût kavmi sizden uzak değildir.]' [Hûd Sûresi, 89. âyet]
357
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3
َ ٖ k
َ ْ
ﻟ ا Ž
َ ْ
F Q
ﱠ اﻟ/O hâlde (onlara) güzel davranışlarla davran.]' kavli hakkında demiştir ki: "Bu hüküm
daha sonra sizden nesh olunmuştur. Bunu müteâkiben Allah, onlar Allah'tan başka ilâh olmadığına ve
Muhammed'in O'nun kulu ve resûlu olduğuna şehâdet edene kadar kendileriyle kıtâl edilmesine ve
bunun gayrının onlardan kabul edilmemesine dâir zikrini emretti." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 168. sayfa]
1467
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ 3 ٖ َ ْق اﻟُ s ﱠ,َ ا ْﻟ8َ ُھbَ اِنﱠ َر*ﱠ/Muhakkak ki Rabbin, O Hallâk'tır,
Alîm'dir.]' Yani: Tüm mahlûkâtın Hâlık'ıdır, onların ahvâlini, içlerinden kimin sâlih kimin şerli
olduğunu ilmedendir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 768.
sayfa (tek cilt olarak basım)]
1468
Ashâb'tan Ebu Saîd ibn Muallâ ( ﷲ )رdemiştir ki: "Allah Resûlu ( و ﷲ ) şöyle
buyurmuştur: 'Hamd, âlemlerin Rabbi Allah içindir. O, '[#6ٖ َM َ َ ا ْﻟ% ِ ً 0ْ . َ /ikililerden yedi]'dir [yani
Fâtiha Sûresi] ve o bana verilen o azîm Kur'ân'dır.'" [Sahîhtir. Buhârî (Kitâbu't-Tefsîr, 4703.) ve
diğerleri tahrîc etmiştir.]
1469
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً اَزْ َوا/Çiftler hâlinde]' Sınıflar hâlinde." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 4. cilt, 392. sayfa]
358
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilâh kılarlar. Artık yakında
ilmedeceklerdir.(96)
1470
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ #َ َ َ ْﻟWَ 6ْ َ َ ا7َ
َ%3 ٖ "َِ &@ْ ُ ا ْﻟ/Taksîm edicilerin üzerlerine inzâl ettiğimiz gibi.]' Bazına îmân ettiler ve bazına küfrettiler,
yahûdi ve nasârâ." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr
(4706.)]
1471
İmâm Buhârî ( ﷲ#. )رyine İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ%-5ٖ اَﻟﱠ
َ%3^ ٖ ِ َن ٰ
ْا ُ @ْ
ﻟ ا ا8ُ َ َ /Onlar ki, Kur'ân'ı parça parça kıldılar.]' kavli hakkında demiştir ki: "Onlar Kitâb
ehlidir, (Kur'ân'ı) cüz cüz böldüler, böylelikle bazına îmân ettiler ve bazına küfretttiler." [Ebu
Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4705.)]
1472
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ُ َ ْHُ? َ *ِ َ ْعD ْ1 َ$/Artık sana emredileni açıkça söyle]' Kur'ân'ı, namazda cehren oku." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 41. sayfa]
1473
İmâm İbn Kesîr ( )رşöyle demiştir: "Buhârî ( ﷲ#. )رder ki: 'Sâlim ( ﷲ#.)ر: ''[ ُ%3@ٖ َ3ا ْﻟ/Yakîn]'
Ölümdür.' demiştir.' [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr,
Hicr Sûresi'nin tefsîrinin sonunda] Bu Sâlim, o [Umer ibn Hattab'ın torunu] Sâlim bin AbdUllah bin
Umer'dir (م )ر." İmâm İbn Kesîr ( )رdevâmla şöyle der: "Ve yakînden murâdın, mârifet
olduğunu ileri süren mülhidlerin de hatâ ettiklerini bununla delîl getirilir. Ve onların indinde, bir
kimse mârifete ulaştığında, ondan teklîf/ibâdet mükellifiyeti düşer. Ve bu küfür ve dalâlet ve
cehâlettir. Çünkü enbiyâ (م/ $ا ) ve onların ashâbı; insânlar içinde Allah ( $ &'') )( ! وyı en iyi
ilmeden ve Allah'ın hukûkunu ve sıfâtlarını ve O'nun müstehakk olduğu tâzîmi en iyi ilmedenlerdi. Ve
bununla birlikte onlar insânların en çok ibâdet edenleri ve vefâtlarına kadar hayırlara en fazla devâm
edenleri idiler. Ve burada yakînden murâd, kadîmen dediğimiz gibi ancak ölüm olabilir. Ve hamd ve
minnet Allah'adır. Ve hidâyet için Allah'a hamdederiz. Ve O'ndan istiâne/yardım diler ve O'na
tevekkül ederiz. Ve hâllerin en mükemmeli ve güzeli üzere bizi vefât ettirmesi O'ndan istenilir. Ve
muhakkak ki O, Cevâd ve Kerîm'dir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Hicr Sûresi, 99. âyetin tefsîrinde]
359
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah'ın emri gelmiştir, bu itibarla ona acele etmeyin. 1474 O, subhândır ve şirk
koşmalarından teâlâdır.(1)1475
'Benden başka ilâh yoktur. Öyleyse bana takvâ edin.' diye inzâr etmeleri
için1476 kullarından dilediği üzerine melekleri emrinden rûh ile inzâl eder.(2)
Ve davarları (da) halk etmiştir. Sizin için onlarda ısınma ve menfaatler vardır
ve onlardan yersiniz.(5)
1474
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ ه8ُ kِْ َ&" ّ ٰ ُ ْ َ ا#?ٰ َا/Allah'ın emri gelmiştir, bu itibarla
ْ َ? sَ َ $ ِﷲ
ona acele etmeyin.]' Yani: Şübhesiz ki azâb gelmiştir, yakındır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 395. sayfa]
1475
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن87ُ ِ > ْ ُ- َ ﱠ# ُ َو?َ َ ٰﻟLَ6 Tَْ 0.
ُ /O, subhândır ve
şirk koşmalarından teâlâdır.]' Yani: Kendisine şirk koşmalarından münezzeh ve yücedir."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 858. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
1476
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْاَن
ِن8ُ@ َ ?ﱠ$ َ6ََ ِا ﱠ) اLُ َ) ِا ٰﻟLﱠ6َ ُروا ا5ِ 6ْ َا/'Benden başka ilâh yoktur. Öyleyse bana takvâ edin.' diye inzâr etmeleri
için]' Allah, resûlleri ancak Allah'ın tek olarak tevhîd edilmesi ve O'nun emrine itaat edilmesi ve
O'nun gazabından sakınılması için göndermiştir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt,
173. sayfa]
1477
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#َ?َ َ ﻟ/Teâlâdır]' Yücedir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 333. sayfa]
1478
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Bu, menîdir. Az olduğundan dolayı: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]'
olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' 'Az su' anlamına gelmektedir. Bazen: 'Çok su'
anlamında da kullanılmaktadır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Hac Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
1479
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "(Allah,) insân cinsinin halk edilişinin nutfeden olduğuna
dikkat çekmiştir. Yani güçsüz, zayıf bir şeyden olduğuna. Ama o insân, bağımsızlaşıp büyüyünce,
Rabbi ( $ &') ile çekişmeye başlar, O'nu tekzîb eder ve O'nun resûllerine karşı harb eder. Halbuki insân
ancak kul olmak için halk edilmiştir, hâsım olmak için değil." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nahl Sûresi, 4. âyetin tefsîrinde
360
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve yolu doğrultmak Allah üzeredir. Ve ondan eğrisi (de) vardır. 1480 Ve eğer
dilese, elbette topluca size hidâyet ederdi.(9)
O, O ki, semâdan sizin için su inzâl eder. İçecek ondandır ve içinde otlattığınız
ağaçlar (da) ondandır.(10)
Ve O, O ki, ondan taze et yemeniz ve ondan giyeceğiniz bir süs eşyası ihrâc
etmeniz için denizi musahhar etmiştir. Ve gemilerin onda yara yara gittiğini
1480
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ِ 30ُ اﻟ" ٖﱠD ْQَ= ِﷲّ ٰ #َ َ َو/Ve yolu doğrultmak Allah'ın üzerinedir.]' Beyân etmek (Allah'ın üzerinedir)."
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ّ ٰ #َ َ َو/Ve yolu doğrultmak Allah'ın üzerinedir.]' Hakk yol Allah üzerinedir."
"'[ ِ 30ُ اﻟ" ٖﱠD ْQَ= ِﷲ
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رtan şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ٌ }ِ َ َ ْ ِ َو/Ve ondan eğrisi (de) vardır.]' Muhtelif hevâlar."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ٌ }ِ َ َ ْ ِ َو/Ve ondan eğrisi (de) vardır.]' "Yani: Yoldan (eğrisi de vardır), şeytânın yolundan."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 175. sayfa]
1481
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ََ ﱠ ُونFَ&َ- ٍم8ْ َ@َ ً ِﻟ-)ٰ َ bَ ِ ٰذﻟ#$ٖ اِنﱠ/Muhakkak ki bunda, elbette
tefekkür edenler kavmi için bir âyet vardır.]' Yani: Allah'tan başka ilâh olmadığına delâlet ve
hüccet vardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nahl
Sûresi, 11. âyetin tefsîrinde]
361
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve arzda sizi sarsar diye sâbit dağlar ilkâ etti. Ve nehirler ve yollar (da).
Umulur ki siz hidâyet edilirsiniz.(15)1482
Öyleyse halk eden, halk etmeyen gibi midir? Daha tezekkür etmiyor
musunuz?(17)
Ve Allah'ın dûnundan o duâ ettikleri bir şey halk edemezler. Ve onlar halk
edilmektedir.(20)
1482
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َُونDَ&ْ َ? ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/Umulur ki siz hidâyet edilirsiniz.]' Yani:
Beldelerden nereye yönelirseniz, böylelikle sapmazsınız ve yolunuzu şaşırmazsınız." [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Nahl Sûresi, 15. âyetin tefsîrinde]
1483
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َُونDَ&ْ َ- ْ ُْ ِ ھkت َو ِ* ﻟ ﱠ
ٍ َ sََ َو/Ve alâmetler. Ve onlar yıldız ile ihtidâ ederler.]' Alâmetler: Yıldızlardır.
Ve şübhesiz ki Allah ( $ &' )') رك وbu yıldızları ancak üç haslet için halk etmiştir: Onları semâ için bir
ziynet kılmıştır. Onları kendileri ile yön bulunur kılmıştır. Ve onları şeytânlar için taşlanmalar
kılmıştır. Kim ki bundan başka bir sanıya kapılırsa o, re'yini kaybetmiş, kanaatinde hatâ etmiş,
nasîbini zâyi etmiş ve hakkında ilminin bulunmadığı bir şeyi yüklenmiştir." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 178. sayfa]
1484
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َھ8Q ّ ٰ َ َ ْ 6ِ ﱡواDُ َ ? ْ َواِن/Ve eğer
ُ ْTُ? )َ ِﷲ
Allah'ın nîmetini saysanız onu ihsâ edemezsiniz.]' Yani: Onu saymaya tâkatınız yetmez. Ve şöyle
(de) denilmiştir: Onun şükrünü edâ etmeye tâkatınız yetmez." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 164. sayfa]
362
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ َ%3 ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟ3 ٖط. َ َ ا ا8ُ=َ ﻟ/'Evvelkilerin satırları.'
1485
derler.]' Yani: Evvelkilerin yalanları." Devamla şöyle demiştir: "Evvelkilerin kıssaları (da)
denilmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 166. sayfa]
1486
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َ َ Dْ َ=
ّ ٰ #َ?َ َ$ ْ ِ ِ 0ْ َ= ْ% ِ َ%-5ٖ اﻟﱠ/Onlardan o öncekiler (de) tuzak kurmuşlardı. Bunun üzerine
Dِ ِ ا8َ َ@َ ا ْﻟ% ِ ْ ُ َ6 َ3ْ ُ* ُ ﷲ
Allah onların binalarına temellerinden geldi.]' Evet vAllahi, Allah'ın emri onlara aslından gelmişti.
'[ ْ ِ ِ=8ْ َ$ ْ% ِ ُ+@ْ " ِ ُ اﻟ ﱠ3ْ َ َ ﱠ,َ َ$/Böylece fevklerinden tavan üzerlerine çöktü.]' Tavan: Evlerin en üst
kısmıdır. Ve evleri onların başlarına yıkıldı. Nihâyet Allah onları helâk etti ve onları yerle bir etti.
'[ َ> ُ ُون ْ َ- )َ ~ُْ 32َ ْ% ِ اب ُ 5َ َ ُ ُ ا ْﻟ3?ٰ َ َوا/Ve azâb onlara şuurunda olmadıkları yerden geldi.]'" [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 180. sayfa]
1487
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ِ 3$ٖ َن8=> ﱡ َ ُ? ْ ُ&ْ 7ُ َ%-5ٖ اﻟ ﱠ# َ }ِ 7َ َ ُ َ%ْ-َ ُل ا8ُ@َ- َو/Ve buyuracak
ki: 'Uğurlarında o şikâk etmiş olduğunuz şerîklerim nerede?']' Uğurlarında mü'minlere
düşmanlık ettiğiniz (şerîklerim nerede)?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 168. sayfa]
1488
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ " َ /Nefislerine zulmedenler' Yani: Onlar,
ِ ُF6ْ َ ا# ٖ ِظ ﻟ
kendilerini helâk mahallerine götürerek nefislerine zulmetmişlerdir. '[َ َ " ا اﻟ ﱠ8ُ َ@َ َ ْﻟ$/O vakit teslimiyet
gösterirler]' Yani: Teslîm olurlar. Yani: Allah'ın rubûbiyetini ikrâr ederler ve ölüm anında boyun
eğerler." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Nahl
Sûresi, 28. âyetin tefsîrinde]
363
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Adn cennetleri, onlara dâhil olurlar, altlarından nehirler cereyân eder. Onlar
için orada istedikleri vardır. Allah muttakîlerin karşılığını işte böyle verir.(31)
Onlar ki, melekler onları tayyib olarak vefât ettirirler. 1489 Derler ki: 'Selâm
üzerinize olsun. Cennet'e -sizin amel etmiş olduklarınızdan dolayı- dâhil
olun.'(32)
Ve o şirk koşanlar dediler ki: 'Allah dileseydi, O'nun dûnundan bir şeye
ibâdet etmezdik. Biz ve ne (de) babalarımız. Ve O'nun dûnundan bir şeyi
harâm etmezdik.' Onlardan o öncekiler (de) işte böyle fiil ettiler. O hâlde
resûller üzerine mübîn bir tebliğden başka ne vardır?(35)
Ve andolsun ki, her ümmette: 'Allah'a ibâdet edin ve tâğûttan ictinâb edin.'
diye bir resûl ba's ettik. Artık onlardan kimine Allah hidâyet etti ve onlardan
kiminin üzerine dalâlet hakk oldu. 1491 O halde arzda seyr edin de tekzîb
edenlerin âkibeti nasıl oldu nazar edin.'(36)
1489
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%30 ٖﱢ3َ َ ُ طcِ ٰ َ ْ ُ ُ اﻟ3ّ$ٰ 8َ َ&َ? َ%-5ٖ اَﻟﱠ/Onlar ki, melekler onları
tayyib olarak vefât ettirirler.]' Yani: 'Şirkten temizlenmiş pâk olarak.' Yine denilmiştir ki onun
mânâsı şöyledir: 'Onların vefâtı temiz ve kolay olur.'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 170. sayfa]
1490
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ َ cِ ٰ َ َ ُ ُ ا ْﻟ3?ِ ْ َ? ْ ُونَ اِ ﱠ) ا َنr ُ ْ َ- ْ َھ/Meleklerin kendilerine
gelmesinden başkasını mı bekliyorlar? ]' Ruhlarını kabzetmek için (gelmelerini). '[ ُ ْ َ ا# َ ?ِ ْ َ- ا َْو
bَ َر*ﱢ/veya Rabbinin emrinin gelmesinden]' Yani: Kıyâmet Günü. Şöyle de denilmiştir: 'Azâb' '[ bَ ِﻟ5َٰ 7
ْ ِ ِ 0ْ َ= ْ% ِ َ%-5ٖ َ َ َ اﻟ ﱠ$/İşte onlardan o öncekiler (de) böyle fiil ettiler.]' Yani: Küfrettiler. '[ُ ﷲ ّٰ ُ ُ َ َ ظ َ َ َو/Ve
Allah onlara zulmetmemiştir.]' Onlara azâb etmesi ile (onlara zulmetmemiştir). '[ ْ ُ " َ ُF6ْ َا ا8ُ6 7َ ْ%ِ َو ٰﻟ
َن8ُ ِ rْ َ-/Ve lâkin nefislerine onlar zulmetmiş oldular]'." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 18. sayfa]
1491
Şeyh Muhammed Emin Şankitî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ا80 & وا ﷲ و اD0 ) أن ا8. أ ر7 †$ M * D@و ﻟ
ت8] Uاﻟ/Ve andolsun ki, her ümmette: 'Allah'a ibâdet edin ve tâğûttan ictinâb edin.' diye bir
resûl ba's ettik.]' Allah (/ و+,), bu âyet-i kerîmede, her ümmete, Allah'a tek olarak ibâdet etmeyi ve
Allah'ın gayrına ibâdet etmekten ictinâb etmeyi tebliğ için bir resûl gönderdiğini zikretmektedir. İşte
bu: '[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ ilâhe illAllah]'ın mânâsıdır. Çünkü Kelime-i Tevhîd, nefiy ve isbâttan terkîb
olunmuştur. Nefiy kısmı, tüm ibâdet çeşitlerinde, Allah ( $ &'') )( ! وdan başka tüm mabudların terk
edilmesidir. İsbât kısmı ise, Allah (/ و+,)'nın, tüm ibâdet türlerinde, resûllerinin ( ات ﷲ و
/ /Allah'ın salavât ve selâmı üzerlerine olsun) lisânları üzere teşrî buyurmuş olduğu vecih üzere
364
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve olanca yeminleriyle Allah'a kasem ettiler: 'Allah mevtâ olanı ba's etmez!'
Bilakis, O'nun üzerine hakk bir vaadtir. Ve lâkin insanların ekserîsi
ilmetmezler.(38)1492
Bir şey için kavlimiz, onu murâd ettiğimizde ancak ona: 'Ol!' buyurmamızdır.
Böylece olur.(40)
365
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık kötülük için o tuzak kuranlar, Allah'ın onları arza geçirmesinden veya
azâbın onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmesinden emîn midir?(45)
1493
Ankebût Sûresi'nin 59. âyeti ile aynıdır
1494
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رşöyle der: "(Allah) haber vermiştir ki O, ancak kendilerine
vahyettiği adamları irsâl etmiş; onlara melekleri de kadınları da irsâl etmemiştir." [Ebu'l-Abbâs
Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Cevâbu's-Sahîh Limen Beddele Dîne'l-Mesîh, 6.
cilt, 382.-383. sayfalar]
1495
İmâm Tâkiyyuddîn el-Hilâli ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Âlimler, Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ َ ا اَ ْھ8ُ َ|" ْ َ$
ﱢ
َن8 ُ َ ْ َ? )َ ْ ُ&ْ 7ُ ْ ِ اِن7ْ 5اﻟ/O hâlde zikir ehline suâl edin, eğer siz ilmetmeyen iseniz.]' kavli ile şu hücceti
çıkarmışlardır: Dînin asıllarına ve teferruâtına dâir bir şey bilmeyen kimsenin üzerine, Kur'ân ehline
suâl etmek vâcibtir. Kur'ân ehli ise ancak hadîs ehli olur." Devamla şöyle demiştir: "Resûl ( ﷲ
')وin mîrâsı, Kur'ân ve Sünnet'e münhasırdır. Fıkıh da Kur'ân ve Sünnet'in anlaşılmasına
münhasırdır." [Muhammed Tâkiyyuddîn el-Hilâli, Sebîlu'r-Reşâd Fî Hedyi Hayri'l-İbâd, 3. cilt, 246.
sayfa]
1496
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki:
"'[ت ِ َ ﱢ3َ0ا ْﻟ/Beyyineler]' Âyetler. '[ ِ ُ* ﱡWاﻟ/Ve zubur]' Kitâblardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 17. cilt, 211. sayfa]
1497
İmâm İbn Nasr el-Mervezî ( ﷲ#. )رşöyle der: "(Âlimler) Sünnet'in; Allah'ın Kitâb'ında mücmel
bir şekilde farz kıldıklarının tefsîri olduğunda birleşmişlerdir. Bunun üzerine onu tefsîr etmemişler,
tefsîrini ve beyânını Allah Resûlu ( و ﷲ )'e bırakmışlardır. Allah (+, و- ): '[ َ 7ْ ﱢ5 اﻟbَ 3ْ َ ْﻟ َ ِاﻟWَ 6ْ ََوا
ْ ِ 3ْ َ َل اِﻟWُ ﱢ6 َ س ِ ﱠ ِ ﻟ َ%ﱢ 3َ 0ُ &ﻟ
ِ /Ve Zikr'i sana inzâl ettik, kendilerine tenzîl edileni insânlara beyân etmen
için.]' buyurmuştur." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Nasr bin Yahyâ el-Mervezî, Kitâbu's-Sunne, 262.
sayfa]
İmâm Âcurrî ( ﷲ#. )رSünnet inkarcısına hitâben demiştir ki: "Ey câhil! Şübhesiz ki Allah, farzlarını
topluca inzâl etmiştir. Ve Nebîsi ( و ﷲ )'e kendilerine inzâl edileni insânlara beyân etmesini
emretmiştir. Allah (+, و- ): '[ ْ ِ 3ْ َ َل اِﻟWُ ﱢ6 َ س ﱢbَ 3ْ َ ْﻟ َ اِﻟWَ 6ْ َ َوا/Ve Zikr'i sana inzâl ettik,
ِ َ ِﻟ ﱠ%ﱢ3َ0ُ& َ ِﻟ7ْ 5اﻟ
kendilerine nâzil edileni insânlara beyân etmen için.]' buyurmuştur." [Ebu Bekr Muhammed bin
Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şeriâ, 410. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ِ 3ْ َ َل اِﻟWُ ﱢ6 َ س ِ َ ِﻟ ﱠ% ﱢ3َ0ُ& َ ِﻟ7ْ ﱢ5 اﻟbَ 3ْ َ ْﻟ َ اِﻟWَ 6ْ َ َوا/Ve Zikr'i sana inzâl
ettik, kendilerine nâzil edileni insânlara beyân etmen için.]' Resûl ( و ﷲ ), vahyin beyân
edicisi idi. İlim ehli: 'Kuşkusuz ki Kitâb'ın beyânı Sünnet'tedir.' demiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 174. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ ْ ِ 3ْ َ َل اِﻟWُ ﱢ6 َ س ِ َ ﻟِ ﱠ% ﱢ3َ0ُ& َ ِﻟ7ْ ﱢ5 اﻟbَ 3ْ َ ْﻟ َ اِﻟWَ 6ْ َ َوا/Ve Zikr'i sana inzâl
ettik, kendilerine nâzil edileni insânlara beyân etmen için.]' '[ َ 7ْ 5اﻟ/Zikir]' ﱢ kelimesi ile vahyi
murâd etmektedir. Nebî ( و ﷲ ), vahyin beyân edicisi idi. Ve Kitâbın beyân edilmesi
Sünnet'ten taleb edilir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
5. cilt, 21. sayfa]
366
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah buyurmuştur ki: 'İki ilâh ittihâz etmeyin. O, ancak tek ilâhtır. Artık
yalnız Benden korkun.'(51)
Ve nimetten size ne varsa, böylece Allah'tandır. Sonra size bir zarar temâs
ettiğinde, hemen O'na yalvarırsınız.(53)
Sonra sizden zararı kaldırdığında, o vakit sizden bir fırka Rabblerine şirk
koşarlar.(54)
1498
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َ ُونAَا
ِ َو ُھ ْ د/Ve onlar boyun eğmişlerdir.]' Yani: Küçülmüş olanlar (olarak)." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 186. sayfa]
1499
Secde âyetidir
1500
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ َ ُونHْ ُ- َ َن8ُ َ Fْ َ- ِ= ِ ْ َو8ْ َ$ ْ% ِ ْ ُ نَ َر*ﱠ8ُ$ ,َ َ-/Fevklerinden
Rabblerinden korkarlar ve emrolunduklarını fiil ederler.]' Celîl (/ و+,) bize bu âyette,
Rabbimizin, meleklerin, semâlarda ve arzda olan her canlının fevkinde olduğunu bildirmiştir. Aynı
şekilde meleklerin kendilerinin fevkinde olan Rabblerinden korktuklarını birdirmiştir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 256. sayfa]
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َْ َ ُونHُ- َ َن8ُ َ Fْ َ- ِ= ِ ْ َو8ْ َ$ ْ% ِ ْ ُ نَ َر*ﱠ8ُ$ ,َ َ-/Fevklerinden
Rabblerinden korkarlar ve emrolunduklarını fiil ederler.]' kavli, Allah (+, $/ ,)'un bizâtihi arşın
üzerinde, semâda olduğuna delildir. Ve arzda, ancak herşeyi ihâta eden ilmi vardır." [Ebu Ahmed
Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 2. cilt, 68. sayfa]
1501 ّ ٰ َ 3ْ Rَ َ$َا/Böyleyken Allah'ın gayrısından mı
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ@ﷲِ ?َ&ﱠ
vikâye ediyorsunuz?]' Yani: (Allah'ın gayrısından mı) korkuyorsunuz?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 178. sayfa]
367
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlardan biri bir kız ile tebşîr edildiğinde -ve o öfkelidir- vechi simsiyah
kesilir.(58)
Âhiret'e o îmân etmeyenler için kötü mesel vardır.1506 Ve en âlâ mesel Allah
içindir.1507 Ve O, Azîz'dir, Hakîm'dir.(60)
Ve eğer Allah insânları zulümleri ile1508 muâheze etseydi, onun üzerinde bir
debelenen bırakmazdı. 1509 Ve lâkin onları müsemmâ bir ecele tehir ediyor. 1510
1502
Rûm Sûresi'nin 34. âyeti ile aynıdır
1503
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِXّ ٰ َ?/TAllahi!]' (Bu,) Allah'ın Nefsi ile ettiği bir
kasemdir/yemindir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 2. cilt, 406. sayfa]
1504
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ًُ ِ ﱠ َر َز ْ= َ ھ03Q ٖ َ 6 َن8ُ َ ْ َ- )َ َ نَ ِﻟ8ُ َ ْkَ- َو/Ve kendilerini
rızıklandırdıklarımızdan ilmetmediklerine bir nasîb kılıyorlar]' (Burada) câhilliklerinin bir başka
çeşidi zikredilmektedir: Ve onlar, zarar veya fayda verip vermediğini bilmedikleri şeylere -ki bunlar
putlardır- yakınlaşmak için mallarından bir pay ayırmaktadırlar." Devamla İmâm Kurtubî ( ﷲ#.)ر
şöyle demiştir: "Sonra Allah (+, و- ), haber kipinden hitâb kipine rücû ederek buyurur ki: '[ ِXّ ٰ َ?
ْ ُ&َﻟ/TAllahi, elbette suâl edileceksiniz.]' Ve bu suâl edilme azarlanmadır. '[ َ&َ ُونFْ َ? ْ ُ&ْ 7ُ َ ﱠ/iftirâ
ﱠ%ُ َ|"
eder olduklarınızdan]' Yani 'size bunları Allah'ın emrettiği' şeklinde uydurduğunuz yalanlardan suâl
olunacaksınız." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Nahl Sûresi, 56. âyetin tefsîrinde]
1505
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َِ َ ت0ِ ا ْﻟXّ ٰ ِ َن8ُ َ ْkَ- َو/Ve kızları Allah'a kılarlar]' Bu
onların: 'Şübhesiz ki melekler, Allah'ın kızlarıdır.' şeklindeki sözlerinin mânâsıdır. '[ُ Lَ6 Tَْ 0. ُ /O,
subhândır]' Allah'ın onların kavlinden tenzîhinin beyânıdır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 179. sayfa]
1506
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ِء8َ ُ اﻟ" ْﱠM َ ِ َ ةAِ )ٰ ْ *ِ َن8ُ ِ ْHُ- )َ َ%-5ٖ ِﻟ ﱠ/Âhiret'e o
îmân etmeyenler için kötü mesel vardır.]' Kim ki: 'Muhakkak ki O, melekleri doğurmuştur.' derse,
veya 'Muhakkak ki O, akılları veya nefisleri doğurmuştur.' derse, şübhesiz ki o kimse, Âhirete îmân
etmiyordur. Bundan ötürü onun için kötü mesel vardır." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn
AbdilHalîm ibn Teymiyye, Der'u Te'âruzi'l-Akl ve'n-Nakl, 7. cilt, 388. sayfa]
ٰ
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ X ِ ّ ِ َو
1507
# ٰ ْ َ )َ ُ ْاM َ ا ْﻟ/Ve en âlâ mesel Allah içindir.]' İhlâs ve Tevhîd (Allah içindir)." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 189. sayfa]
1508
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ِ ِ ْ r ُ *ِ /Zulümleri ile]' Yani: Küfürleri ile." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 181.
sayfa]
368
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
1509
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ 3ْ َ َ َ ?َ َ َك/Onun üzerinde bırakmazdı]' Yani: Arzın
üzerinde." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 26.
sayfa]
1510
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah ( $ &') )( ! و, zulmetmelerine rağmen halk
ettiklerine olan hilmini haber veriyor. Şübhesiz ki O, şayet onları kesbettiklerinden dolayı muâhaze
etseydi, yeryüzü üstünde hiçbir debelenen/canlı bırakmazdı. Yani O, Âdem oğullarının helâk
edilmesine tâbi olarak yeryüzünün tüm debelenenlerini helâk ederdi. Fakat Rabb (+, $/ ,) hilim
sahibidir, (onların günahlannı) örter ve bekler. '[#ًّ " َ ُ ٍ َ َ ا# ِا ٰﻟ/Müsemmâ bir ecele]' Yani: Onlara cezâ
verme husûsunda acele etmez. Çünkü onlara bunu yapsaydı, birini bırakmazdı." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Nahl Sûresi, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, 61. âyetin tefsîrinde]
1511
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediği tahrîc
edilmiştir: "'[# ٰ " ْ Tُ ْب اَنﱠ ﻟَ ُ ُ اﻟ
َ 5ِ َ " َ&ُ ُ ُ ا ْﻟ
ِ ُ اَ ْﻟ+Qَ
ِ ? َو/Ve en güzelin onlar için olduğu yalanını dilleri vasf
ediyor.]' Kureyş: 'Oğullar bizim içindir ve kızlar Allah'ındır.' diyordu." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 190. sayfa]
1512
Bu açıklama Saîd ibn Cubeyr ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened
ile Saîd ibn Cubeyr ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َن8ط ُ َ Fْ ُ ْ ُ ﱠ6َ َوا/Ve ennehum
mufretûn]' Ateşte terkolunacaklardır." [Ebu Osman Saîd ibn Mansûr el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn
Mansûr, 6. cilt, 57. sayfa (1225.)]
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رise Mucâhid ( ﷲ#.')رın sahîh bir sened ile şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َن8طُ َ Fْ ُ ْ ُ ﱠ6َ َوا/Ve ennehum mufretûn]' Ateşte unutulucaklardır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 190. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ ِ ْ0َ= ْ% ِ ٍ َ ُ ا# ْ َ اِ ٰﻟ. ٰ
َ ْ اَرDْ َ@َِ ﻟXّ َ?/TAllahi! Andolsun ki
1513
senden önceki ümmetlere (resûller) irsâl ettik]' VAllahi! Andolsun ki senden önceki ümmetlere
(resûller) irsâl ettik. '[ ْ ُ ََ نُ اَ ْ َ ﻟU3ْ > َ ﻟَ ُ ُ اﻟ ﱠ%ﱠ-Wَ َ$/de şeytân onlara amellerini ziynetlendirdi]' Yani:
Küfürlerini ve inkârlarını (ziynetlendirdi). '[ َم8ْ َ3 ُ ُ ا ْﻟ3 َو ِﻟ ﱡ8َ ُ َ$/Artık o, bugün onların velîsidir]' şeytân'ı
onların velîsi olarak isimlendirdi, çünkü onlar şeytâna itaat ediyorlardı." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 183. sayfa]
1514
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Resûlu ( و ﷲ )'e buyurur ki: 'Muhakkak ki O,
bu Kitâb'ı ancak hakkında o ihtilâf ettiklerini insânlara beyân etmen için üzerine inzâl etmiştir. Bu
nedenle Kur'ân, hakkında nizâlaştıkları her şeyde insânlar arasında fasledicidir/ayırdedicidir.'
'[ًىD َو ُھ/Ve hidâyet olması]' Yani: Kalbler için (hidâyet olması). '[ً َ ْ2َ َور/Ve rahmet olması]' Yani:
Ona sarılanlar için (rahmet olması)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
369
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah, semâdan bir su inzâl etmiş, böylece arza ölümünün ardından onunla
hayât vermiştir. Muhakkak ki bunda, elbette işitenler kavmi için bir âyet
vardır.(65)
Ve Allah sizi halk etmiştir, sonra vefât ettirecektir. Ve sizden, ilmin ardından
bir şeyi ilmetmesin diye ömrünün en rezîl çağına döndürülenler vardır.
Muhakkak ki Allah, Alîm'dir, Kadîr'dir.(70)
370
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah'ın dûnundan, onlar için semâlar ve arzdan bir rızık olarak bir şeye
mâlik olmayan ve (buna) gücü yetmeyenlere ibâdet ediyorlar.(73)
Öyleyse Allah için meseller darb etmeyin. Muhakkak ki Allah, ilmeder ve siz
ilmetmezsiniz.(74)1520
Allah, bir şey üzerine kudreti yetmeyen köle bir kulu ve Bizden güzel bir rızık
ile rızıklandırdığımız, böylece o ondan sırran1521 ve cehren infâk edeni darb-ı
mesel eder. (Bunlar) müsâvî olurlar mı? Hamd, Allah içindir. Bilakis, ekserîsi
ilmetmezler.(75)
Ve Allah, iki adamı (da) darb-ı mesel eder: İkisinden biri dilsizdir ve bir şeye
kudreti yetmez ve sahibi üzerine bir yüktür, onu nereye tevcih etse bir hayır
getirmez. O ve adâlet ile emreden ve Sırât-ı Mustakîm1522 üzere olan müsâvî
olur mu?(76)
1518
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُﷲ ّ ٰ َو
َْز
ً " ْ ا َوا ُ ُ ْ َ ُ َ
ِ F6ْ ا% ِ ْ َ َ َ ﻟ/Ve Allah size nefislerinizden zevceler kılmıştır.]' Ve Allah, Âdem'i halk etti,
sonra ondan zevcesini halk etti, sonra sizin için oğullar ve torunlar kıldı." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 193. sayfa]
1519
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ت َ اﻟ ﱠ% ِ ْ ُ َ= َو َر َز/Ve pak olanlardan sizi
ِ َ0ﱢ3U
rızıklandırmıştır]' Yani: Helâl nimetlerden (rızıklandırmıştır)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 188. sayfa]
1520
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َن8ُ 3Uَٖ &" ْ َ- )َ |ً َو3ْ َ ضِ ْاتِ َو ْا)َر8َ ٰ " ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ َُونDُ0ْ َ- َو/Ve Allah'ın dûnundan, onlar
َ اﻟ ﱠ% ِ ً= ﻟَ ُ ْ ِر ْزbُ ِ ْ َ- )َ َ ِﷲ
için semâlar ve arzdan bir rızık olarak bir şeye mâlik olmayan ve (buna) gücü yetmeyenlere
ibâdet ediyorlar.]' Allah'ın dûnundan ibâdet edilen bu putlar, kendilerine ibâdet edenlere ne rızık
vermeye, ne zarar vermeye, ne fayda vermeye, ne hayat vermeye ve ne de dirilmeye kâdirdir. '[ sَ َ$
ٰ
ََ لM ْ َ) ْاXِ ّ ِ ا8ُ* ِ ْ^َ?/Öyleyse Allah için meseller darb etmeyin.]' kavline gelince: Şübhesiz ki O, Ahad'tır,
Samed'tir' doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve O'na bir denk olmamıştır. '[ )َ ْ ُ&6ْ ََ ْ َ ُ َوا- َ ﷲ ّ ٰ اِنﱠ
َن8ُ َ ْ َ?/Muhakkak ki Allah ilmeder ve siz ilmetmezsiniz.]' Ey insânlar, Allah sizin misâl getirdiğiniz
ve darb ettiğiniz mesellerin hatâsını ve doğrusunu ve sâir şeylerin de hangisinin doğru, hangisinin
hatâlı olduğunu ilmeder. Siz bunların hangisinin doğru, hangisinin hatâlı olduğunu ilmetmezsiniz."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 17. cilt, 260. sayfa]
1521
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ًّ ا./Sırran]' ِ Yani: Gizlice." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 372. sayfa]
1522
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
371
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah halk ettiklerinden sizin için gölgeler kılmıştır. Ve sizin için dağlardan
barınaklar kılmıştır. Ve sizin için harâretten vikâye eden elbiseler ve kötü
durumunuzdan vikâye eden elbiseler1524 kılmıştır. İşte nîmetini sizin üzerinize
böylece tamamlar, umulur ki siz teslîm olursunuz.(81)
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Selef, '[ َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' ve ehlini
Ebu Bekir, Ömer ve Allah Resûlu ( و ﷲ )'in ashâbı ( ﷲ )رolarak tefsîr etmişlerdir.
'[َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' tıpkı tefsîr ettikleri gibidir. Nitekim o '[ط َ َا1
ﱢ/Sırât]' onların
üzerinde oldukları yoldu. Aynı şekilde Nebîleri ( و ﷲ )'in yoluydu." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, 1. cilt, 94. sayfa]
1523
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Sûresi Tefsîri, 202. sayfa]
1524
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ﱠTَ ُ ُ ا ْﻟ3@َٖ ?/Harâretten vikâye eder]' Harâretin
zararını sizden def' eder. Allah ( $ &') )( ! و, bu âyet-i kerîmede, özel olarak 'sıcak' kelimesinden
bahsetmiş ama 'soğuk' kelimesini zikretmemiştir. Allah (+, و- ), 'sıcak' ve 'soğuk' şeklindeki iki zıt
kavramdan sadece birini zikretmekle iktifâ etmiş, diğerinden bahsetmemiştir. Çünkü sıcaktan koruyan
şey, soğuktan da koruyacaktır. Özel olarak 'sıcak' kavramının zikredilmiş olmasının vechi ise, o
toplumun içinde yaşadığı ülkenin çok sıcak olması ve 'sıcaktan korunma'nın onlar için 'soğuktan
korunmak'tan daha büyük bir ehemmiyet arzetmesidir. '[ ْ ُ . َ ْ َ* ْ ُ 3@َٖ ? َ 3* َ ٖا.
َ َو/ve kötü durumunuzdan
vikâye eden elbiseler]' ifadesinde ise, kendisi ile yaralanmaktan, darp edilmekten ve ok isâbet
etmesinden korundukları zırh ve kalkanlardan bahsedilmektedir. Mânâ şudur ki bu elbiseler, harbte
birbirlerine isâbet eden sıkıntıya karşı onları sağlam kılar." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî
el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 796. sayfa (tek cilt olarak basım)]
372
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve her ümmetten bir şâhid ba's edeceğimiz gün. Sonra o küfredenlere izin
verilmez ve onlardan (Allah'ı) hoşnut etmeleri istenmez.(84)1525
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ0َ&ْ َ&" ْ ُ- ْ ُ َو َ) ھ/ve onlardan (Allah'ı) hoşnut etmeleri
1525
istenmez]' Yani, onlardan (Allah'ı) râzı etmeleri istenmez ve onlar, Rabblerini râzı etmekle mükellef
tutulmayacaklardır. Çünkü Âhiret, mükellefiyetlerin olacağı bir diyâr değildir. Onların dünyâya rücû
edip tevbe etmelerine de izin verilmeyecektir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Nahl Sûresi, 84. âyetin tefsîrinde]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[اب َ 5َ َ ا ا ْﻟ8 ُ َ ََ ظ%-5ٖ َواِ َذا َراَ اﻟﱠ/Ve o zulmedenler azâbı
1526
gördüklerinde]' Yani: İçine dâhil olduklarında. Yani müşrikler. '[ ْ ُ ْ َ ُ+ﱠF,َ ُ- sَ َ$/artık onlardan
hafifletilmez]' Azâb (hafifletilmez). '[ َ ُونr َ ْ ُ- ْ َو َ) ُھ/Ve onlara süre verilmez.]' Allah'tan kendilerine
tehir etmesini ve tevbe edebilmeleri için onları dünyâya döndürmesini istediler, fakat (Allah) onlara
tehir etmedi." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2.
cilt, 414. sayfa]
1527
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[َ َ " ّ ٰ #َا اِﻟ8ْ َ@ َواَ ْﻟ/Ve o gün Allah'a teslîmiyeti ilkâ ederler.]' O gün zelîl olur ve teslimiyet
اﻟ ﱠ5ٍ cِ َ 8ْ َ- ِﷲ
gösterirler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 197. sayfa]
1528
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ&َ ُونFْ َ - ا8ُ6 7َ َ ْ ُ ْ َ ‚ ﱠ َ َو/Ve onların iftirâ etmiş
oldukları kendilerinden sapmıştır.]' Yani: Şeytânın kendilerine ziynetlendirdiği ve ilâhlarından
umdukları şefaatleri zâil olacaktır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Nahl Sûresi, 87. âyetin tefsîrinde]
1529
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً6 َ30ْ ?ِ /Tibyân]' Yani: Geçmişin hayır ihtivâ eden faydalı her ilmi,
gelecek olanın ilmi, helâl ve harâmların tümü, insânların Dînleri, dünyâları, geçimleri ve Âhiret'leri
husûsunda muhtâc oldukları her şey tibyân edilmiştir/hakkıyla ve eksiksiz beyân edilmiştir."
[Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 10. Cüz, 3849. sayfa]
373
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek ümmet kılardı. Ve lâkin dilediğini
dalâlete düşürür ve dilediğine hidâyet buyurur. Ve elbette amel etmekte
olduklarınızdan suâl olunacaksınız.(93)1534
1530
Yani: Akrabalara, yakınlara
1531
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[" ِن َ ْ2)ا ّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki Allah, adâlet ve ihsânı emrediyor]' '[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ
ِ ْ ِْل َوDَ َ ْ ُ ُ ِ* ْﻟ- َ ﷲ
ilahe illAllah]'a şehâdet etmektir. '[" ِن ِ ْ َو/ve ihsânı]' Emrettiği ve nehyettiği hususlarda, sıkıntıda
َ ْ2)ا
ve genişlikte, câna hoş gelmeyen ve hoş gelen şeylerde Allah için, O (+, $/ ,)'na itaat üzere
sabretmektir. İşte bu, O'nun farzlarını edâ etmektir. Ve: '[#*ٰ ْ ُ@ٸ ِذى ا ْﻟ ِ َ&- َو ٖا/ve karâbet sahiblerine
vermeyi]' kavli: Rahîmler/hısımlar. '[> ِء َ ْTَF ا ْﻟ%ِ َ # ٰ ْ َ- َو/Ve fuhşiyyâttan nehyediyor]' Zinâ(dan
nehyediyor). '[Kِ Rْ َ0 َوا ْﻟ/ve bâğîlikten]' Kibir ve zulümden. '[ ْ ُ r ُ ِ َ-/Size vaaz ediyor]' Size tavsiye
ediyor. '[ َ ُون7 ﱠ5َ َ? ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/umulur ki siz tezekkür edersiniz]'." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 3. cilt, 200. sayfa]
1532
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ َو
ًY َ 6ْ َ ٍة ا8 =ُ ﱠDِ ْ َ* ْ% ِ َ َْ ﻟW]َ ْq^ َ َ@َ6 #&ٖ ﻟﱠ7َ ا8ُ68ُ َ?/Ve ipliğini kuvvetle bükmesinin ardından çözüp bozan (kadın)
gibi olmayın.]' Şayet bir kadının, ipliğini kuvvetle büktükten sonra çözüp bozduğunu işitseydiniz
şöyle derdiniz: 'Ne ahmak kadın!' İşte bu, ahdini bozan kimseler için Allah ( $ &'') )( ! وnın darb
etmiş olduğu bir meseldir. '[ ْ ُ َ 3ْ َ* sً Aَ َ ُ ْ َد6 َ ْ-َونَ ا5ُ ,?َ& ِﱠ/yemînlerinizi aranızda bir hile ittihaz edersiniz]'
Aranızda bir hıyânet ve zulüm ittihaz edersiniz. '[ٍ ْ ا ُ ﱠ% ِ #*ٰ ْ اَر# َ نَ اُ ﱠ ٌ ِھ8ُ َ ? ْاَن/Bir ümmet bir ümmetten
daha çoktur diye]' Bir kavim bir kavimden daha izzetli ve daha çok diye." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 202. sayfa]
1533
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ *ِ ُﷲ ّ ٰ ُ 7ُ 8ُ 0ْ َ- َ ﱠ6ِا/Allah, bununla sizi ancak ibtilâ
eder.]' Yani sizi sınar. '[ َن8ُFِ َ&,َْ ? Lِ 3$ٖ ْ ُ&ْ 7ُ َ ِ َ 3ٰ @ِ َم ا ْﻟ8ْ َ- ْ ُ َﱠ ﻟ%َ ﱢ3َ0ُ3َ َوﻟ/Ve elbette Kıyâmet Günü ihtilâfta
olduğunuz şeyleri size beyân edecektir.]' Küfür ve îmândan (ihtilâfta olduğunuz şeyleri size beyân
edecektir/açıklayacaktır)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 417. sayfa]
1534
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ َ ْ َ? ْ ُ&ْ 7ُ ﱠ َ ﱠ%ُ َ|" ْ ُ&َ َوﻟ/Ve elbette amel etmekte
olduklarınızdan suâl olunacaksınız.]' Yani: Kıyâmet Günü. Mânânın hakîkati şudur ki Allah ( ! ()
$ &' )وşunu murâd etmektedir: 'Şübhesiz ki Ben, dalâlet verme ve hidâyet vermeye dâir eylediğim
fiillerden suâl olunmam. Siz ise hayır ve şerre dâir işlediğiniz amellerden suâl olunursunuz.'" [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 198.
sayfa]
374
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah'ın ahdi ile az bir değer satın almayın. Ancak Allah'ın indindeki, o,
sizin için daha hayırlıdır, eğer siz ilmeder iseniz.(95)
Kim, erkek veya kadından -ve o mü'min olduğu halde- sâlih amel işlerse, artık
elbette ona güzel bir hayât yaşatırız. Ve elbette onlara ecirlerini, onların amel
etmiş olduklarının en güzeli ile vereceğiz.(97)1537
İmdi Kur'ân'ı kıraat ettiğinde, artık recm edilmiş şeytândan Allah'a istiâze
et.(98)1538
1535
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ُ َ 3ْ َ* sً Aََ د/Aranızda hile]' Aranızda hıyânet." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt,
203. sayfa]
1536
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َء8ا اﻟ"ﱡ8ُ=و5ُ َ? َو/Kötülüğü tadarsınız]' Azâb ile. '[ َ *ِ
ِّ ٰ ِ 30ٖ .
ﷲ َ ْ%َ ْ ُ? ْدDَ 1
َ /Ve Allah'ın yolundan alıkoymanızdan dolayı]' Yani: Ahdi bozmanız sûretiyle
insânlar üzerine ahdi bozma yolunu kolaylaştırdınız. '[ٌ 3rَٖ ٌاب5َ َ ْ ُ َ َوﻟ/Ve sizin için azîm bir azâb
vardır.]' Yani: Büyük (bir azâb vardır)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 199. sayfa]
1537
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Bu, Allah ( $ &'') )( ! وdan sâlih amel işleyenlere bir
vaadtir. Ve bu, Âdem oğullarından kadın veya erkekten Allah'ın Kitâb'ına ve Nebîsi ( ﷲ
')وin Sünnet'ine uygun ve kalbi Allah'a ve Resûlu'ne îmân etmiş halde işlediği ameldir. Ve bu amel,
Allah ( $ &'') )( ! وnın onu işleyenlere dünyâda temiz bir hayat yaşatması ve Âhiret diyârında
işledikleri amellerden daha güzeli ile onlara karşılık vermesi için, Allah indinden emrolunmuş, meşrû
kılınmış bir ameldir. Ve temiz bir hayat, hangi cihetten olursa olsun rahatın her türlüsünü içerir."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nahl Sûresi, 97. âyetin
tefsîrinde]
1538
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "Bu, Allah ( $ &'') )( ! وdan Nebîsi ( و ﷲ )'in
lisânı üzere kullarına emridir. Onlar Kur'ân kıraat etmeyi murâd ettiklerinde, recm edilmiş şeytândan
Allah'a istiâze etmekle/sığınmakla emrolunmuşlardır. Ve bu emir, vâcib değil mendûbtur. Ebu Ca'fer
İbn Cerîr ve imâmlardan diğerleri bunda icmâ olduğunu nakletmektedirler." Devamla İbn Kesîr ( #.ر
)ﷲşöyle demiştir: "Ve kıraatın başında istiâze etmekteki mânâ, okuyucunun kırâatine şeytânın
müdâhale etmemesi, onu karıştırmaması, onu tedebbür/düşünme ve tefekkürden alıkoymamasıdır.
Bunun için cumhûrun mezhebi, istiâzenin ancak tilâvetten önce edilmesi cihetindedir." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nahl Sûresi, 98. âyetin tefsîrinde]
375
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ancak onun sultânı -onlar ki onu velî edinirler ve onlar ki, onlar onunla
(Allah'a) şirk koşarlar- üzerinedir.(100)1539
Ve bir âyetin mekânını bir âyet ile tebdîl ettiğimizde -ve Allah ne tenzîl ettiğini
çok iyi ilmeder- derler ki: 'Sen ancak bir iftirâcısın.' Bilakis, ekserîsi
ilmetmezler.(101)
Ve andolsun ki, onların: 'Ona bir beşer tâlim ediyor.' dediklerini ilmediyoruz.
O ilhâd ettiklerinin lisânı A'cemî'dir1540 ve bu, mübîn Arabça bir
lisândır.(103)1541
İkrâh edilen ve kalbi îmân ile mutmain olan müstesnâ, îmânının ardından
Allah'a küfreder ve lâkin küfre sadrını açarsa, artık onların üzerine Allah'tan
bir gazab vardır ve onlar için azîm bir azâb vardır.(106)1542
1539
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ﱠ6ِا
ُ Lَ68ْ ﻟﱠ8َ َ&َ- َ%-5ٖ اﻟﱠ#َ َ ُ Lُ6 U َ ْ.
ُ /Ancak onun sultânı -onlar ki onu velî edinirler- üzerinedir.]' Ona o itaat
edenler ve ona ibâdet edenler (üzerinedir)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 205.
sayfa]
1540
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[Lِ ْ3َُونَ ِاﻟDTِ ْ ُ- ى5" نُ اﻟﱠ َ ِﻟ/O ilhâd ettiklerinin]' Yani o meylettikleri ve
kendisine işaret ettikleri kişinin lisânı. '[# ِ ﱞkَ ْ َا/A'cemî]' Arab çöllerinde/köylerinde konaklamış olsa
bile, Arabça lisânı fasih olmayan kimsedir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 45. sayfa]
1541
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &') )( ! و, müşriklerin söylemiş oldukları yalan, iftirâ
ve bühtândan haber vererek buyuruyor ki onlar: 'Şübhesiz ki bize okumakta olduğu Kur'ân'ı
Muhammed'e ancak bir beşer öğretiyor.' diyorlar ve bir Kureyş boyunun kölesi olarak aralarında
bulunan A'cemî (Arap olmayan) bir adama işâret ediyorlardı. O A'cemî, Safâ tepesi yanında satış
yapan bir satıcı idi. Belki de Allah Resûlu ( و ﷲ ), onun yanına oturuyor ve onunla bazı
şeyler konuşuyordu. O adamın dili A'cem lisânı idi ve o, Arapça bilmiyordu. Veyahut da o adam,
sorulanlara ancak elinden geldiği kadar cevap verebilecek derecede az bir miktar lisan biliyordu.
Bunun için Allah ( $ &') )( ! و, onların bu iftirâlarını reddederek şöyle buyurmuştur: '[ َُونDTِ ْ ُ- ى5ٖ " نُ اﻟﱠ َ ِﻟ
ٌ%30ٖ ُ K " نٌ َ َ ِ* ﱞ َ ا ِﻟ5َ َو ٰھ# ِ ﱞkَْ َ اLِ 3ْ َاِﻟ/O ilhâd ettiklerinin lisânı A'cemî'dir ve bu mübîn Arabça bir
lisândır.]' Yani: Kur'ân. Yani: Fesâhatı, belâğatı ve önceden irsâl edilen nebîlere tenzîl edilen tüm
kitâbların mânâlarından daha kâmil olan tam şümûllü mânâları ile bu Kur'ân'ı getiren bir kimse nasıl
olur da bunu bir beşerden öğrenir, nasıl olur da bunu A'cemî (Arap olmayan) bir adamdan öğrenir?
Zerre kadar aklı olan biri böyle bir şeyi söylemez." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nahl Sûresi, 103. âyetin tefsîrinde]
376
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Her nefsin nefsiyle mücâdele ederek geleceği gün. Ve her nefse amel ettiği ifâ
edilir. Ve onlar zulmedilmezler.(111)
Ve Allah îmân etmiş olan, mutmain bir karyeyi darb-ı mesel eder. Her
mekândan rızkı bolca ona gelmiş, derken Allah'ın nimetlerine küfretmiştir. 1543
O vakit Allah, onların yapmış olduklarından dolayı açlık ve korku elbisesini
ona tattırmıştır.(112)
Ve andolsun ki, onlara kendilerinden bir resûl geldi de onu tekzîb ettiler,
böylece azâb onları -ve onlar zulmederlerken- yakaladı.(113)
Üzerinize ancak meyte ve kan ve domuz eti ve Allah'tan gayrısı için kesileni
harâm etmiştir. O bakımdan kim çaresiz kalırsa, bâğîlikten gayrı ve sınırı
aşmadan (yiyebilir).1544 Öyle ki kuşkusuz Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.(115)
1542
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Allah ( $ &') )( ! و, îmân ettikten sonra küfre düşen kimsenin üzerine Allah'tan bir gazap ve onun
için büyük bir azâb olduğunu haber vermiştir. İkrâh olunan, bu sûretle düşmanından kurtulmak için
lisânı küfür lafzını telaffuz eden ama îmân dolu kalbiyle buna muhâlefet eden kimseye gelince, onun
aleyhine bir sıkıntı yoktur. Çünkü Allah ( $ &') )( ! و, kulları ancak, kalblerin onayladığı şeyler ile
muâhaze eder." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 206. sayfa]
1543
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ ُ 6ْ َ *ِ َْ َ تFَ َ$/Derken Allah'ın nimetlerine
küfretmiştir.]' Yani: Allah'ın üzerindeki nimetlerini inkâr etmiştir. Ve ondan daha âzîmi, Muhammed
( و ﷲ )'in kendilerine ba's edildiğini (inkâr etmiştir)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nahl Sûresi, 112. âyetin tefsîrinde]
1544
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ ﱠ6ِا
َمD&َ َ َواﻟ ﱠ3ْ َ ْْ ُ ُ اﻟ3َ َ ﱠ َم2/Üzerinize
َ ancak meyte ve kanı harâm etmiştir]' Ve şübhesiz ki İslâm, Allah'ın
her bir kötülükten tâhir ettiği/temizlediği bir Dîn'dir. Ey Âdem oğlu, Allah senin için orada, bunlardan
377
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah üzere yalan iftirâ etmek için dillerinizin yalan vasfetmesiyle: 'Bu
helâldir ve bu harâmdır.' demeyin. Muhakkak ki Allah üzere o yalan iftirâ
edenler iflâh olmazlar.(116)1545
Sonra muhakkak ki Rabbin, o cehâlet ile kötü amel işleyenlere, sonra bunun
ardından tevbe edenlere ve ıslâh olanlara muhakkak ki Rabbin, onun
ardından elbette Gafûr'dur, Rahîm'dir.(119)
Muhakkak ki İbrâhîm bir ümmet idi. Allah'a hanîf olarak1547 kunut ederdi. 1548
Ve müşriklerden olmamıştı.(120)
bir şeye çaresiz kaldığında bir genişlik kılmıştır. '[ َ *َ غٍ َو َ) َ ٍد3ْ ]َ ﱠU ُ ‚
ْ ا%ِ َ َ$/O bakımdan kim çaresiz
kalırsa, bâğîlikten gayrı ve sınırı aşmadan (yiyebilir).]' Yemesinde bâğîlikten gayrı/saldırmaksızın
ve helâl bir seçenek bulduğu anda yemeyi bırakarak sınırı aşmadan (yiyebilir)." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 208. sayfa]
1545
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "Hakkında açıkça bir nas bulunmayan herhangi bir mesele için:
'Bu helâldir!' veya: 'Bu harâmdır!' demek, Selef'in öncülerinin âdeti değildi. Onlar, Allah ( ! ()
$ &'')وnın şu kavlinden korkarak böyle demekten sakınırlardı: '[ ٌلsَ 2َ ا5َ ب ٰھ َ 5ِ َ ْ" َ&ُ ُ ُ اﻟ
ِ ُْ اَﻟ+Q
ِ َ? َ ا ِﻟ8ُﻟ8ُ@َ? )َ َو
َن8Tُ ِ Fْ ُ- )َ ب ّ ٰ #َ َ َ&َ ُونFْ َ- َ%-5ٖ ب اِنﱠ اﻟ ﱠ
َ 5ِ َ ﷲِ ا ْﻟ ّ ٰ #َ َ &َ ُ واFْ َ& َ ا ٌم ِﻟ2َ ا5َ َو ٰھ/Ve Allah üzere yalan iftirâ etmek için
َ 5ِ َ ﷲِ ا ْﻟ
dillerinizin yalan vasfetmesiyle: 'Bu helâldir ve bu harâmdır.' demeyin. Muhakkak ki Allah
üzere o yalan iftirâ edenler iflâh olmazlar.]'" [Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-Şâtıbî, el-İ'tisâm, 55.
sayfa]
1546
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ 3ابٌ ا َٖﻟ5َ َ ْ ُ َ ٌ َوﻟ3 ٖ َ= ٌ َ &َ ع/Az bir metâdır. Ve onlar için
elîm bir azâb vardır.]' Yani: Onların dünyadaki yaşantısı az bir metâdır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 131. sayfa]
1547
İmam Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ F3 2/Hanîf olarak]' İslâm dîni üzere istikâmetli bir
müslüman olarak. Ve şöyle de denilmiştir: İhlâs sâhibi olarak." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 50. sayfa]
1548
Hafız İbn AbdilBerr ( ﷲ#.)ر, AbdUllah ibn Mes'ud ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ‰ا/Ümmet]' Hayrı tâlim eden. Ve '[q6 @اﻟ/Kunut eden]' İtaat eden." [Sahih bir eserdir. Hafız İbn
AbdilBerr ( ﷲ#.' )رCâmi'ul-Beyâni'l-İlm ve Fadlihi'de (500.) nakletmiştir. Kezâ Ebu Nuaym
'Hilye'de; Taberânî 'Kebîr'de ve Hâkim 'Müstedrek'te tahric etmişlerdir. Hâkim demiştir ki: 'Şeyhaynin
(yani Buhâri ve Müslim) şartına göre sahihtir.' Ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
1549
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
378
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rabbinin yoluna, hikmet ve güzel vaaz ile dâvet et. Ve onlarla -o ki, o en güzel
olan ile- mücâdele et.1550 Muhakkak ki Rabbin, O, yolundan dalâlete düşenleri
en iyi ilmedendir. Ve O, hidâyet bulanları (da) en iyi ilmedendir.(125)
Ve eğer ikâb edecekseniz, 1551 o hâlde kendisiyle ikâb edildiğinizin misliyle ikâb
edin. 1552 Ve eğer sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha
hayırlıdır.(126)
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ِ 30ٖ . َ #اُ ْدعُ ِا ٰﻟ/Rabbinin yoluna dâvet et]' Rabbinin dînine.
1550
'[ِ َ " َ Tَ َ ِ ا ْﻟr ِ 8ْ َ ْ َ ِ َوا ْﻟTِ ِ* ْﻟ/hikmet ve güzel vaaz ile]' Yani: Kur'ân (ile). '[ ُ%َ" ْ2َ ا#َ ِھ#&ٖ َو َ ِد ْﻟ ُ ْ ِ* ﻟﱠ/Ve onlarla
-o ki, o en güzel olan ile- mücâdele et.]'" [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 423. sayfa]
1551
Yani: Eğer cezâlandıracaksanız
1552
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َْو ِا ن
Lٖ *ِ ْ ُ &0ْ =ِ 8ُ َ ِ Mْ ِ *ِ ا8ُ0=ِ َ َ $ ْ ُ&0ْ َ= َ /Ve eğer ikâb edecekseniz, o hâlde kendisiyle ikâb edildiğinizin misliyle
ikâb edin.]' Haddi aşmayın!" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 11. sayfa]
1553
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Ve: '[ا8ْ َ@َ ا?ﱠ%-5ٖ اﻟﱠ/o takvâ edenlerle]'nin mânâsı: Yani harâmları
terkedenlerle. '[ َن8ُ " ِ ْT ُ ْ َ ُھ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve onlar ki, onlardır ihsân edenler.]' Yani: Tâatleri fiil edenler.
Allah bunları muhâfaza eder, himâye eder, onlara nusret verir, onları destekler, onları düşmanları ve
muhâlifler üzerine muzaffer eyler." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Nahl Sûresi, 128. âyetin tefsîrinde]
379
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Mûsâ'ya Kitâb'ı verdik1556 ve onu İsrâîl oğulları için bir hidâyet kıldık,
Benim dûnumdan bir vekîl ittihaz etmeyin diye.(2)1557
Ve Kitâb'ta İsrâîl oğullarına kazâ ettik ki: 'Elbette arzda iki defa fesâd
çıkaracaksınız ve elbette büyük bir kibirle kibirleneceksiniz.'(4)1558
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٖهDِ 0ْ َ ِ* ٰ ى. ْ َى ا5ٖ نَ اﻟﱠTَْ 0. ُ /Subhân'dır O ki, kulunu
1554
götürmüştür]' Subhân: Allah'ın her bir kötülükten tenzîh edilmesidir. Onun hakîkati, Allah'ın
mübâlağa vasfı ile ta'zîmi ve O'nun tüm noksanlardan berî olmak ile vasfedilmesidir." Devamla şöyle
demiştir: "Ve Allah ( $ &'') )( ! وnın kavli: '[ ٖهDِ 0ْ َ ِ* ٰ ى.
ْ َا/kulunu götürmüştür]' Birini gece yürüyüşüne
çıkaran kimse hakkında Arapçada: 'Onu isrâ etti.' denilir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 212.-213.. sayfa]
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Bu âyet, İsrâ'nın sübûtuna delâlet etmektedir. İsrâ, Nebî ( ﷲ
و )'in bir gece Beytu'l-Makdis'e götürülmesidir." Devamla İmam Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle
demiştir: "Selefin ve müslümanların çoğunluğunun mezhebi, İsrâ'nın ceseden ve uyanıklık halinde
vukû bulduğudur ve hakk olan budur." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 10. Cüz, 3887-
3889. sayfalar]
1555
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdiyor ki: "O ki, O, nefsini vasfettiği gibidir: Semî'dir, Basîr'dir. Ve
kimin mâbûdu semî/işiten, basîr/gören değil ise, o takdirde o, Semî/İşiten, Basîr/Gören Allah'a
küfretmiştir. Hâlık, Bârî'den gayrısına ibâdet etmektedir. O ki, O, Semî'dir, Basîr'dir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 106. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ب َ َ&ِ ْ اﻟ#. َ 8 ُ َ 3ْ َ? َو ٰا/Ve Mûsâ'ya Kitâb'ı verdik]'
1556
Yani: Mûsâ'ya Kitâb'ı verdik. Ve o, Tevrât'tır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 217. sayfa]
1557
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[وا5ُ ,ا ﱠَ) ?َ& ِﱠ/İttihaz etmeyin diye]' İttihaz etmemeniz için.
ً 7ٖ َو#6ُو
'[s3 ٖ ْ د% ِ /Benim dûnumdan bir vekîl]' Yani: Velî. O'nun dûnundan ne bir yardımcı ve ne de bir
mâ'bûd (ittihaz etsinler). Çünkü Allah ( $ &' ) )( ! وirsâl ettiği her nebînin üzerine, tek O'na ibâdet
etmelerini ve O'na şirk koşmamalarını inzâl etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İsrâ Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
1558
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ﱠ%ُ ْ َ&َ َوﻟ/Ve elbette kibirleneceksiniz]' Yani: Elbette
380
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra onların üzerine sizi tekrar döndürdük. Ve size mallar ve oğullar ile
imdâd ettik. Ve sizi nefer olarak daha çok kıldık.(6)
Eğer ihsân ederseniz nefsiniz için ihsân edersiniz. Ve eğer kötülük ederseniz
artık (o da) onun içindir. Böylece diğerinin vâdesi gelince, yüzlerinizi kara
etmeleri için ve daha evvel dâhil oldukları gibi mescide dâhil olmaları için ve
ele geçirdiklerini mahvetmeleri için (düşmanlarınızı gönderdik).(7)
Ola ki Rabbiniz size merhamet eder. Ve eğer (fesadçılığa) avdet ederseniz, Biz
(de) avdet ederiz. Ve Cehennem'i kâfirler için bir hisâr kıldık.(8)
Ve Âhiret'e o îmân etmeyenlere, onlar için elîm bir azâb hazırladığımızı (tebşîr
eder).(10)
Ve insân şerre duâ eder hayra duâsı (gibi). Ve insân çok aceleci olmuştur.(11)
büyüklenmeye kapılacak, bağyedecek ve kibre düşeceksiniz. '[ ً ا30َٖ 7 ًا8ّ ُ ُ /Büyük bir kibirle]' ' Yani:
Azîm bir kibirle." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 218. sayfa]
1559
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ُ 3ُوﻟ ٰ ُ اD ْ َ ِ َذا َ َء َو$/Artık ikisinden evvelinin vadesi
geldiğinde]' Yani: İki ifsâdın ilkinin vâdesi geldiğinde '[Dٍ -Dٖ َ ٍ *َ ْس#ُوﻟ ٖ َ دًا ﻟَ َ ا0 ِ ْ ُ 3ْ َ َ َ Mْ َ َ*/üzerinize
şiddetli güç sahibi kullarımızı ba's ettik]' Yani: Halk ettiklerimiz içerisinde şiddetli be's sahibi bir
orduyu üzerinize musallat ettik. '[س ٍ ْ َ*/Be's]': 'Kuvvet, donanım ve şiddetli bir sulta' anlamına
ُ kَ َ$/de diyârların aralarına sokuldular]' Yani: Sizin yurdunuza mâlik
gelmektedir. '[َ ِر-Dلَ اﻟ ﱢsَ Aِ ا8.
oldular, evlerinizin içlerine girdiler. Yani: Yurdunuzun ortasına kadar girdiler ve hiç kimseden
korkmaksızın giderek-gelerek tasarrufta bulundular." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İsrâ Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
1560
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[)8 ً ُ ْFَ ًاD ْ َو/Ve (bu) fiil edilmiş bir vaad idi.]' Yani: Dönüşü
olmayan, yerine gelmiş bir hüküm idi." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu
li-Ahkâm'il-Kur'ân, İsrâ Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
1561
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ُم8َ =ْ َ ا#َ ِھ#&ٖ ى ِﻟ ﱠDْٖ َ- َا ا ْﻟ@ُ ْٰان5َ ھ/Muhakkak
ٰ ki bu Kur'ân hidâyet
eder, ona ki, o en doğrudur.]' Yani: Müstakîm/dosdoğru yola. Ve şayet ondaki tüm mânâlar kâmil
olmasaydı, bu mânânın hakîkaten ona ıtlâk edilmesi sahîh olmazdı." [Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-
Şâtıbî, el-Muvâfakât, 4. cilt, 184. sayfa]
381
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve her insânın kuşunu boynuna onu doladık. 1564 Ve Kıyâmet Günü onun için
bir kitâb ihrâc ederiz, ona neşredilmiş olarak mülâki olur.(13)
Kitâbını kıraat et! Bugün üzerine hesâb edici olarak nefsin kâfidir.(14)
Kim hidâyet bulmuşsa, artık ancak nefsi için hidâyet bulmuştur. Ve kim
dalâlete düşmüşse, artık ancak kendi aleyhine dalâlete düşmüştür. Ve bir yük
taşıyan, başkasının yükünü yüklenmez. 1565 Ve bir resûl ba's edinceye kadar
azâb ediciler olmadık.(15)1566
Kim âcileyi murâd ediyor ise, irâde ettiğimize orada dilediğimizi onun için
acele olarak veririz. Sonra ona Cehennem'i kılarız. Zemmedilmiş, kovulmuş
olarak ona yaslanır.(18)1568
1562
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ68ْ Tَ َ /Mahvettik]' Mânâsı: Sildik." [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, İsrâ Sûresi, 12. âyetin tefsîrinde]
1563
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[s3 ً Q ٖ Fْ َ? ُ ْ َ هQ
َ ﱠ$/Tafsilâtıyla tafsîl ettik]' Yani: Mübîn bir sûrette onu beyân ettik." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 229. sayfa]
1564
Vekî' bin Cerrâh ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[Lٖ @ِ ُ ُ #$ٖ ُط ِ} َ ه َ ُ ْ َ هWَ " ٍن اَ ْﻟ َ 6ْ ِ ﱠ ا7ُ َو/Ve her insânın kuşunu boynuna onu doladık.]' Yani: Amelini
(boynuna onu doladık)." [Ebu Sufyân Vekî' bin Cerrâh, Kitâbu'z-Zühd (370.)]
1565
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ٰ ىAُْ ُر َوا ِز َرةٌ ِوزْ َر اWِ َ? )َ َو/Ve bir yük taşıyan, başkasının
yükünü yüklenmez.]' Yani: Kimse kimsenin günah yükünü üstlenmez. Hiç kimse, bir başkasının
günâhından dolayı muâhaze edilmez." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 82. sayfa]
1566
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رder ki: "Bu, inzâr gelmeden önce muâheze edilmeyeceğine dâirdir. Allahu
( $ &')'nın: '[)8 ً .ُ ~ َر َ َ 0ْ َ6 #ّ&ٰ 2َ َ%3*ٖ 5 ﱠ ُ َ ﱢ7ُ َ َو/Ve bir resûl ba's edinceye kadar azâb ediciler olmadık.]'
şeklindeki kavli ile Nefsinden verdiği haber buna delâlet etmektedir. O'nun halk ettikleri hakkındaki
âdeti: 'Ancak resûllerin irsâl edilmesinin ardından edilen muhâlefet cezâlandırılır.' biçiminde câri
olmuştur." [Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-Şâtıbî, el-Muvâfakât, 4. cilt, 200. sayfa]
1567
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ 3$ٖ َ &ْ ُ /onun mütreflerine]' Yani: Nîmet
içinde yaşayanlarına." Devamla şöyle demiştir: "'[ َ 3$ٖ ا8ُ@" َ َFَ$/artık orada fâsıklık yaparlar]' Yani:
Orada isyân ederler. '[ُل8ْ َ@ َ ا ْﻟ3ْ َ َ < ﱠTَ َ$/Böylece kavil aleyhlerine hakk olur]' Yani: Aleyhlerine azâb
vacîb olur." '[ ً ا3 ٖ Dْ َ? َ َھ6 ْ ﱠDَ َ$/Bunun üzerine orayı tedmîr ederek dumûra uğratırız]' Yani: Onları
mutlak sûrette helâk ederiz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 228. sayfa]
1568
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ% َ
Dُ - ٖ ُ6 ْ% َ > ُء ِﻟ َ َ6 َ َ 3$ٖ ُ Lَﱠ ْ َ ﻟkَ َ َ ِ َ ا ْﻟDُ - ٖ ُ- َ ن7َ /Kim âcileyi murâd ediyor ise, irâde ettiğimize orada
382
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim Âhiret'i murâd ve onun için -ve o mü'min olduğu halde- sa'y ile sa'y
ederse, o takdirde işte onların sa'yları meşkûr1569 olur.(19)
Nazar et, onların bazısını bazısı üzerine nasıl tafdîl ettik. Ve elbette Âhiret,
dereceler bakımından daha büyüktür ve faziletçe daha büyüktür.(21)1570
Allah ile beraber başka bir ilâh kılma! O vakit zemmedilmiş, tek başına
bırakılmış olarak oturursun.(22)
dilediğimizi onun için acele olarak veririz.]' Kimin arzusu, hüznü, talebi ve niyeti dünyâ olursa,
Allah ( $ &' ) )( ! وo kimse için orada, o kulun dilediği şeyi âcilen verir, sonra onu Cehennem'e
muztar/mecbur bırakır. '[ ًرا82ُْ D َ ً 8ُ 5ْ َ َ 3 ٰ ْQَ- َ ُ َ َ ﱠLَُ ﱠ َ َ ْ َ ﻟY/Sonra ona Cehennem'i kılarız.
Zemmedilmiş, kovulmuş olarak ona yaslanır.]' Allah'ın nîmeti husûsunda zemmedilmiş, Allah'ın
gazâbı içerisinde kovulmuş olarak." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 237. sayfa]
1569
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ% َ َو
ًرا8ُ > ْ َ ْ ُ ُ 3ْ . ٰ َ$ ٌ% ِ Hْ ُ 8َ َ َ َو ُھ3ْ .
َ َ ن7َ bَ cِ ُوﻟ َ َ َ ﻟ# ٰ . ٰ ْ اَ َرا َد/Ve kim âhireti murad ederse ve onun için -ve
َ َ ةَ َوAِ )ا
o mü'min olduğu halde- sa'y ile sa'y ederse, o takdirde işte onların sa'yları meşkûr olur.]'
hakkında demiştir ki: "Allah onların hasenelerini ödüllendirir ve onların kötülüklerini affeder."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 238. sayfa]
1570
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ r ُ 6ْ ُا
ٍ•ْ َ* # ٰ َ ْ ُ ^ َ ْ َ* َ ْ ^َ ﱠ$ َ+ْ37َ /Nazar et, bazılarını bazısı üzerine nasıl tafdîl ettik.]' Yani: Dünyâda.
'[s3 ً ^ ٖ Fْ َ? ُ َ07ْ ََ ُ َد َر َ تٍ َوا07ْ َ َ ة ُ اAِ sٰ ْ َ َوﻟ/Ve elbette Âhiret, dereceler bakımından daha büyüktür ve faziletçe
daha büyüktür.]' Şübhesiz ki mü'minler için Cennette menziller vardır. Ve şübhesiz ki onlar için
amellerine göre fazîletler vardır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 238. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً6 " َ ْ2ِ ا%ِ ْ-Dَ ا ِﻟ8َ َو ِ* ْﻟ/Ve vâlideyne ihsânda bulunmanızı]'
1571
Yani valideyne güzel davranmayı, onlara iyilik etmeyi ve şefkat göstermeyi emretmiştir." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 85. sayfa]
1572
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ * َر ﱡ#^ ٰ َ= َو/Ve Rabbin kazâ etti]' Mânâsı: Ve
Rabbin emretti." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 231. sayfa]
1573
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ?َ@ُ ْ ﻟَ ُ َ اُفﱟsَ َ $/Artık onlara 'öf' (bile) deme]' Yani onlara,
içerisinde en küçük bir sitem geçen hiçbir şey söyleme." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, İsrâ Sûresi, 23. âyetin tefsîrinde]
1574
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ=َو
ً - ٖ 7َ )ً 8ْ َ= َ ُ َﻟ/Ve onlara kerîm söz söyle]' Yani: Yumuşak hoş söz söyle." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 230. sayfa]
383
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti aramak için onlardan îrâz edersen,
o vakit onlara yumuşak bir söz söyle.(28)1577
1575
Urve ( ﷲ#.')رtan, şöyle demiştir: "'[ِ َ ْ2َ اﻟ ﱠ% ِ ﱢل5اﻟ ِ•ْ ﻟَ ُ َ َ َ َح ﱡFAا ْ َو/Ve ikisine merhametten alçak
gönüllülük kanadını indir.]' O ikisinin sevdiği bir şeyden onları mahrum etme!" [Ebu Abdİllah
Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Edebu'l-Mufred (9.); Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Edebu'l-Mufred'te
demiştir ki: 'İsnâdı sahîhtir.' (7.)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ L@ﱠ2َ #*ٰ ْ ُ@ت َذا ا ْﻟ ِ َو ٰا/Ve karâbet sâhibine hakkını ver]'
1576
Bununla insanın akrabaları murâd edilmiştir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 89. sayfa]
1577
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Yani: Akrabâların ve kendilerine bir şeyler vermeyi
sana emrettiğimiz kimseler senden istediklerinde, şâyet yanında bir şey yoksa ve onlara verecek bir
nafaka bulunmadığı için veremeyecek olursan: '[ ًرا8" ُ 3ْ َ )ً 8ْ َ= ْ ُ ََ@ُ ْ ﻟ$/O vakit onlara yumuşak bir söz
söyle.]' Yani: onlara kolaylık verici ve yumuşak bir vaad ver: 'Allah'ın rızkı geldiği zaman inşâAllah
size ulaştıracağız.' Allah ( $ &'') )( ! وnın '[ ًرا8" ُ 3ْ َ )ً 8ْ َ= ْ ُ ََ@ُ ْ ﻟ$/O vakit onlara yumuşak bir söz
söyle.]' kavli, 'vaad et/söz ver' anlamında tefsîr edilmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İsrâ Sûresi, 28. âyetin tefsîrinde]
1578
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ @ِ ُ ُ #ﻟ َ ً اِ ٰﻟ8ُ Rْ َ َ َكDَ- ْ َ ْkَ? )َ َو/Ve elini boynuna bağlanmış kılma]'
Yani elini, az önce bahsi geçen [26. âyette] hakk sahibi akrabalara, miskînlere ve yolda kalmışlara
infâk etmekten ve bağışta bulunmaktan çekmeyesin. Şayet infâk ve ihsândan yüz çevirirsen, elini
boynuna dolamış, almaya ve vermeye muktedir olmayan bir kimse menzilesine düşmüş olursun."
[Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz, 3923. sayfa]
1579
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( #.ر
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ً Uْ A/Hıten]'
ِ Yani: Hatâ." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
384
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah'ın o harâm kıldığı bir nefsi katletmeyin, hakk ile müstesnâ. Ve kim
mazlûmen katledilirse, o hâlde Biz onun velîsi için bir yetki kılmışızdır. O
halde katletmede isrâf etmesin. 1582 Muhakkak ki o, mansûr olandır.(33)1583
Ve ölçtüğünüzde ölçüyü ifâ edin. Ve doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı ve
sonuç bakımından daha güzeldir.(35)
katletmede aşırı gitmesin. Müsle yapmasın (burnunu, kulaklarını ve diğer organlarını kesmesin) veya
kâtil olmayana kısas uygulamasın." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, İsrâ Sûresi, 33. âyetin tefsîrinde]
İmam Kâsimî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ًرا8Q ُ ْ َ َ ن7َ ُLﱠ6ِا/Muhakkak ki o mansûr olandır]' Yani: Allah'ın
1583
ona, kendisi lehine kısası vacip eyleyerek nusret/yardım etmiş olması, maktûlün velîsi için yeterlidir.
Artık o velî, buna herhangi bir ilâvede bulunmasın." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11.
Cüz, 3926. sayfa]
1584
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ُ هD اَ ُ ﱠŠَ ُ 0ْ َ-/Şiddetliliğine ulaşıncaya]' Yani: Yetîm
büluğ çağına ulaşıncaya, akıl bâliğ ve reşîd oluncaya kadar. O, büluğ çağına ulaşınca artık velîye
ihtiyâcı kalmaz, kendi kendisinin velîsi olur ve malı ona iâde edilir. [AbdurRahmân bin Nâsır es-
Sa'dî, Tefsîru's-Sa'dî, 532. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1585
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[Dِ ْ َ ا ِ* ْﻟ8ُ$ َوا َْو/Ve ahdi ifâ edin.]' Yani: Hakka muvâfık olan
hususlarda üzerinde ahitleştiklerinizi îfâ edin. '[)ًُ H" ْ َ َ ن7َ Dَ ْ َ ِانﱠ ا ْﻟ/Muhakkak ki ahid, mes'ûl olandır.]'
Ahdi yapanlar ondan mes'ûldur." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 21. sayfa]
385
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunlar Rabbinin sana hikmetten vahyettiğidir. Ve Allah ile beraber başka bir
ilâh kılma, sonra levmedilmiş ve kovulmuş olarak Cehennem'e ilkâ
edilirsin.(39)
Ve andolsun ki, bu Kur'ân'da tezekkür etmeleri için tasrîf ettik. 1586 Ve (bu,)
onların nefretinden başkasını ziyâde etmemiştir.(41)
De ki: 'Eğer dedikleri gibi onunla beraber ilâhlar olsaydı, o zaman arşın
sâhibine elbette bir yol ararlardı.'(42)1587
Yedi semâ ve arz ve onların içindekiler O'nu tesbîh ederler. Ve bir şey yoktur
ki, O'nu hamd ile tesbîh etmesin. Ve lâkin siz onların tesbîhini fıkhetmezsiniz.
Muhakkak ki O Halîm, Gafûr olandır.(44)
1586
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki "'[ا ا ْﻟ@ُ ْٰا ِن5َ ٰھ#$ٖ َ $ْ ﱠ1 َ Dْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki bu Kur'ân'da tasrîf ettik]'
Yani: Bu Kur'ân'da zikredilen ibretleri, hikmetleri, meselleri, hükümleri, hüccetleri ve bilgilendirmeyi
tasrîf ettik/açıkladık." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
5. cilt, 95. sayfa]
1587
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
َ ِ ِذى ا ْﻟ َ ْ ش#ا اِ ٰﻟ8ْ Rَ َ&*ْ )َ اِ ًذا/O zaman arşın sâhibine elbette bir yol ararlardı]' Durum onların
ً 0ٖ .
"'[s3
dediği gibi olmasa da, arşın sâhibine yaklaşmak için bir yol ararlardı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 253. sayfa]
1588
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ُ Lَ6 Tَْ 0. ُ /O, subhândır]' (Allah,) Nefsini tenzîh eder. " [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 2. cilt, 202. sayfa]
1589
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[# َو?َ َ ٰﻟ/Ve teâlâdır]' Ve yücedir." [AbdurRahmân
bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 858. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
386
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nazar et, sana nasıl darb-ı mesel ettiler de dalâlete düştüler. Artık bir yola güç
yetiremezler.(48)
Sizi dâvet edeceği gün, hemen O'na hamd ile icâbet edersiniz ve az (zaman)dan
başka kalmadığınızı zannedersiniz.(52)
Rabbiniz sizi daha iyi ilmeder. Dilerse size rahmet eder veya dilerse size azâb
eder. Ve seni onların üzerine bir vekîl irsâl etmedik.(54)
De ki: 'O'nun dûnundan o iddia ettiklerinize duâ edin. İmdi onlar sizden
darlığı kaldırmaya mâlik değillerdir ve ne (de) değiştirmeye.'(56)
1590
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "Allah,
İbrâhim'i halîl/dost edinmiş, Mûsâ ile kelâm etmiştir. Ve Allah, Îsâ'yı Âdem'in misâli gibi kılmış, onu
topraktan yaratmış, sonra ona şöyle buyurmuştur: 'Ol!' Bunu müteâkiben o oluvermiştir. Ve o da,
Allah'ın kulu ve resûludur, Allah'ın kelimesinden ve rûhundandır. Allah, Süleymân'a, kendisinden
sonra hiç kimseye bahşedilmeyen bir mülk vermiştir. O (+, و- ) Dâvud'a Zebûr'u vermiştir. Bize
tahdîs olunduğu üzere Zebûr, Allah'ın ona tâlim etmiş olduğu bir duâdır, hamdetme ve şânını övmedir.
Zebûr'un içerisinde helâl, harâm, farzlar ve hadler zikredilmemiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 13. cilt, 433. sayfa]
387
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte onların o duâ ettikleri, Rabblerine -hangisi daha yakın (olacak diye)- vesile
ararlar. Ve O'nun rahmetini umarlar ve O'nun azâbından korkarlar. 1591
Muhakkak ki Rabbinin azâbı hazer olunandır.(57)1592
Ve bir karye yoktur ki, Biz onu Kıyâmet Günü'nden önce helâk etmiş veya
şiddetli bir azâb ile azâb etmiş olmayalım. Bu, Kitâb'ta satır satır yazılmış
olandır.(58)
Ve Bizi âyetler irsâl etmekten -evvelkilerin onları tekzîb etmesi dışında- men
eden yoktur. Ve Semûd'a dişi deveyi görünür (bir âyet) olarak verdik de onlar
onunla zulmettiler. Ve âyetleri korkutma dışında irsâl etmeyiz.(59)
1591
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Mânâsı: Allah'ın dûnunda ibâdet ettiğiniz
melekler, nebîler ve sâlihler de Rabblerine yaklaşmak isterler, O (+, و- )'den korkarlar ve O'na recâ
eylerler. O hâlde siz nasıl ki Allah'ın kulları iseniz, onlar da öylece Allah'ın kullarıdırlar. Öyleyse
niçin, hem siz hem de onlar Allah'ın kulları olduğunuz hâlde, Allah'ın dûnundakilere ibâdet
ediyorsunuz?" [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Tarîku'l-
Hicreteyn ve Bâbu's-Saadeteyn, 262.-263. sayfalar]
1592
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[و ًرا5ُ ْT َ َ ن7َ bَ اب َر*ﱢ َ 5َ َ اِنﱠ/Muhakkak ki Rabbinin
azâbı hazer olunandır.]' Yani: O'nun azâbından şiddetle sakınmak ve o azâbın sebeplerinden
korunmak gerekir." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-
Mennân, 536. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1593
İmam Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِ طَ ِ* ﻟ ﱠ س2ََ اbَ اِنﱠ َر*ﱠbَ َ َواِ ْذ =ُ ْ َ ﻟ/Ve hani sana demiştik:
'Muhakkak ki Rabbin insânları ihâta etmiştir.']' Yani: İnsanlar, O ( $ &'') )( ! وnın kabzasındadır,
O'nun meşîeti dışına çıkmaya kudretleri yoktur. Bu itibarla O (+, و- ), senin muhâfızındır ve seni
onlara karşı koruyandır. O hâlde onlardan korkma ve Allah'ın sana emir buyurmuş olduğu risâletin
teblîği vazîfesini icrâ et!" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 5. cilt, 102. sayfa]
1594
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs'ın ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ ْ َ َ َ َو
ا ْﻟ@ُ ْٰا ِن#$ِ َ َ 68ُ ْ َ ْ َ ةَ اﻟkس َواﻟ> َﱠ
ِ ﱠ ﻟ
ِ ً َ ْ
& $
ِ )ﱠ ا
ِ ك
َ َ -
ْ ر
َ َ ا #&ٖ ﱠ ﻟ ا َ -ءْ ﱡ اﻟ/Ve sana o gösterdiğimiz rüyâyı ve Kur'ân'da
lânetlenmiş ağacı insânlar için bir fitne olması dışında yapmadık] O, Allah Resûlu ( ﷲ
و$آ ')وe İsrâ gecesi gözle gösterilmiş olan rüyâdır. '[† اﻟ@ ان$ 68 ة اﻟk>واﻟ/Ve Kur'ân'da
lânetlenmiş ağaç]' (Bu,) zakkum ağacıdır." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-
Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4726.)]
388
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Şu benim üzerime o mükerrem kıldığını görüyor musun? Eğer beni
Kıyâmet Günü'ne kadar tehir edersen, azı dışında onun zürriyetini elbette
kendime bağlayacağım!'(62)
(Allah) buyurdu ki: 'Git! Artık onlardan kim sana tâbi olursa, o hâlde
muhakkak ki Cehennem sizin cezânızdır, tam bir cezâ olarak!'(63)
Rabbiniz, O ki, O'nun fazlından aramanız için sizin için denizde gemileri
yürütendir. Muhakkak ki O, sizin için çok merhametli olandır.(66)
Ve size denizde bir darlık temâs ettiğinde O'ndan başka kime duâ ediyorsanız
kaybolur. Fakat sizi karaya necât buyurunca îrâz edersiniz. Ve insân
küfrânda bulunandır.(67)
O hâlde kara cânibi1596 sizi yere geçirmesinden veyâ üzerinize taşlı bir kasırga
irsâl etmesinden emin mi oldunuz? Sonra sizin için bir vekîl bulamazsınız.(68)
Yahut sizi oraya bir defa daha iâde etmesinden, derken üzerinize rüzgârdan
bir kasırga irsâl etmesinden, böylece küfretmenizden dolayı sizi gark
etmesinden emin mi oldunuz? Sonra aleyhimize sizin için onun öcünü
alacak1597 bulamazsınız.(69)
1595
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌ نU َ ْ.
ُ ْ ِ 3ْ َ َ bَ َ ﻟNَْ 3ََ ٖدى ﻟ0 ِ اِنﱠ/Muhakkak ki kullarım, onlar
üzerinde senin bir sultânın yoktur]' Allah ( $ &') )( ! و, mü'min kullarını desteklediğini, onları
muhâfaza ettiğini ve kendilerini recm edilmiş/taşlanmış şeytândan koruduğunu haber vermektedir.
Bunun için Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle buyurmuştur: '[s3 ً 7ٖ َوbَ ِ* َ *ﱢ#Fَٰ 7 َو/Ve vekîl olarak Rabbin kâfîdir.]'
Yani: Muhâfaza edici, destekleyici ve nusret verici olarak." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İsrâ Sûresi, 65. âyetin tefsîrinde]
1596
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ َ ﱢ0_ ا ْﻟ َ 6ِ َ /Kara cânibi]' Yani: Karadan taraf."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt,
261. sayfa]
1597
Bu açıklama yine Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رaittir, der ki: "'[ ً 30َٖ ?/Tebîân]' Yani: Öç
alacak. O, öç talep eden kimsedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 262. sayfa]
389
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bütün insânları imâmları ile dâvet edeceğimiz gün. 1599 Artık kime kitâbı
sağından verilirse, o vakit işte onlar kitâblarını kıraat ederler ve bir fetîl
zulmedilmezler.(71)1600
Ve kim burada âmâ olursa, artık o Âhiret'te (de) âmâdır ve yolca daha
dalâlettedir.(72)1601
Ve eğer sana sebât vermiş olmasaydık, elbette onlara az kalsın az bir şey
meyledecektin.(74)1603
O zaman elbette sana hayatın kat kat ve memâtın kat kat tattırırdık.1604 Sonra
kendin için, Aleyhimize bir nasîr bulamazdın.(75)
1598
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah ( $ &') )( ! و, Âdem oğluna nasıl şeref bahşettiğini,
onları en güzel ve en kâmil sûretler üzere halk ederek kendilerine nasıl ikrâm ettiğini haber veriyor."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İsrâ Sûresi, 70. âyetin
tefsîrinde]
1599
Şeyh Muhammed Emin Şankitî ( ﷲ#. )رder ki: "Seleften bazıları: 'Ve bu Ashâbu'l-Hadîs için en
büyük şereftir, çünkü onların imâmı Nebî ( و ﷲ )'dir.' demiştir." [Muhammed Emin Şankitî,
Edvâu'l-Beyân, 3. Cilt, 729. sayfa]
1600
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َ* َ&7ِ ََ ْ@ َ ؤُن- bَ cِ ُوﻟ ٰ َ$ Lٖ ِ 3 ٖ َ3*ِ ُLَ* َ&7ِ #َ ?ِ ْ اُو% َ َ$/Artık kime
kitâbı sağından verilirse, o vakit işte onlar kitâblarını kıraat ederler]' Ve: '[اﻟ & ب/Kitâb]' O,
iyiliklerin ve kötülüklerin sayfalarıdır.'[s3 ً &ٖ َ$ َن8 ُ َ rْ ُ- )َ َو/Ve bir fetîl zulmedilmezler]' Yani: Onların
hakkından fetîl kadar bile eksiltilmez. Ve: '[ 3&Fاﻟ/Fetîl]' Çekirdeğin içinde bulunan şeydir. Ve (yine)
denilmiştir ki: '[ 3&Fاﻟ/Fetîl]' Parmaklar arasında eğirilip bükülen şeydir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 264. sayfa]
1601
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ٰ ْ #ِ$ 8َ ُ َ$ # ٰ ْ َ ٖه ا5ِ ٰھ#$ٖ َ ن7َ ْ% َ َو/Ve kim burada âmâ olursa, artık o Âhiret'te (de) âmâdır]'
"'[# ٰ ْ َ َ ةِ اAِ )ا
Dünyâda, Allah'ın ona semâların, arzın, dağlar ve yıldızların halk edilişi gibi âyetlerini göstermesine
karşı âmâdır/kördür. '[# ٰ ْ َ َ ِة اAِ )ا ٰ ْ #$ِ 8َ ُ َ$/Artık o Âhiret'te (de) âmâdır]' Görmediği gaybî Âhirette de
ً 0ٖ .
'[s3 َ ‚ﱡ َ َ َوا# ٰ ْ َا/Âmâdır ve yolca daha dalâlettedir]' [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-
San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 2. Cilt, 382.-383. sayfalar]
1602
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[s3 ً ٖ Aَ و َك5ُ , َواِ ًذا َ)? َﱠ/Ve o zaman elbette halîl seni ittihâz
edeceklerdi]' Yani: Şayet onların istediğini yaparsan, elbette seni halîl/dost edinecekler ve insânlara,
senin onların küfrünü onayladığını ve onların şirkine razı olduğunu belirteceklerdir." [Cemâleddîn el-
Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz, 3955. sayfa]
1603
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رaittir, demiştir ki: "'[ ُ%7َ ْ َ?/Terkenu]' Yani: Meyledecektin."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 112. sayfa]
390
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve geceden, artık sana nâfile olarak onunla teheccüd et. Ola ki Rabbin seni
Makâmem Mahmûd'a ba's eder.(79)1607
Ve de ki: 'Rabbim! Dâhil olacağım yere beni sıdk ile dâhil et. Ve hurûc
edeceğim yerden (de) beni sıdk ile hurûc ettir. Ve bana ledûnnundan1608 nasîr
bir sultân kıl.'(80)1609
Ve de ki: 'Hakk geldi ve bâtıl yok oldu. 1610 Muhakkak ki bâtıl yok
olucudur.'(81)1611
1604
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[تِ َ َ َْ اﻟ+ْ ‚
ِ ةِ َو83ٰ Tَ َْ اﻟ+ْ ‚ِ اِ ًذا َ)َ َذ ْ= َ َك/O zaman elbette sana hayatın kat kat ve memâtın kat kat
tattırırdık.]' Dünyâ azâbı ve Âhiret azâbı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 276.
sayfa]
İmam Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ِ . ُ ْ ُر% ِ bَ َ 0ْ َ= َ ْ .
َ ْ اَرDْ َ= ْ% َ َ ﱠ.
ُ /Senden önce irsâl ettiğimiz
1605
resûllerimiz hakkında bir Sünnet'tir]' Yani: Allah ( $ &'') )( ! وnın resûller hakkındaki Sünnet'i,
ümmetleri o resûlleri tekzîb ettiğinde, nebîleri aralarında bulunduğu müddetçe onlara azâb etmemek;
ama nebîleri onların arasından ayrılınca o ümmetlere azâb etmek şeklindedir." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 113. sayfa]
1606
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ ة8 ٰ Q اَ ِ= ِ اﻟ ﱠ/Namazı ikâme et]' Yani: Beş (vakit) namazı. '[ ك8 ِ ُﻟDُ ِﻟ
ِN ْ >اﻟ ﱠ/Güneşin kaymasından]' Yani: Göğün ortasında zevâl vaktine ermesinden. Yani: Öğlen ve
ikindi namazı. '[ ِ 3ْ "<ِ اﻟﱠ َ ]َ #اِ ٰﻟ/Gecenin kararmasına kadar]' Yani: Gecenin koyulaşmasına ve
kararmasına kadar. Akşam namazı, gecenin belirmesi vaktindedir. Yatsı namazı ise, gecenin
koyulaşması vaktindedir. Gecenin karanlığı, şafak kaybolduğu zamandır. '[ِ ْkَF َو=ُ ْٰانَ ا ْﻟ/Ve fecrin
Kur'ân'ı(nı da)]' Ve bu sabah manazıdır. '[دًا8ُ > ْ َ َ ن7َ ِ ْkَF ِانﱠ =ُ ْٰانَ ا ْﻟ/Muhakkak ki fecrin Kur'ân'ı
şâhid olunandır.]' Gece melekleri ve gündüz melekleri ona şâhidlik ederler." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 34. sayfa]
1607
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Umer ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "İnsânlar
Kıyâmet Günü'nde diz çökmüş olarak geçerler. Her ümmet nebîsine tâbi olur. Derler ki: 'Ey falan,
şefaat et! Ey falan şefaat et!' Nihâyet şefaat Muhammed ( و ﷲ )'de son bulur. İşte bu,
Allah'ın onu Makâm-ı Mahmûd'a ba's edeceği/göndereceği gündür." [Ebu Abdİllah Muhammed bin
İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4718.)]
1608
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[bَ ْ6Dُ َْ ﻟ% ِ /Ledunnundan]' İndinden." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 36. sayfa]
İmam Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ً ا3Q ٖ َ6/Nasîr]' Zikredilenlere karşı bana nusret/yardım
1609
edecek. '[ ً6 U َ ْ.
ُ /Sultân]' Yani: Hüccet." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz, 3975.
sayfa]
391
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Kur'ân'dan -ki o, mü'minler için bir şifâ ve bir rahmettir- inzâl ediyoruz.
Ve (bu) zâlimlerin hüsrânından başkasını ziyâde etmez.(82)1612
De ki: 'Herkes yapısı üzerine amel eder. 1615 O hâlde Rabbiniz, kim o yolca
daha hidâyette olanı en iyi ilmedendir.'(84)
1610
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ =ُ َو
< ﱡTَ ْ َ َء اﻟ/Ve de ki: 'Hakk geldi]' Kur'ân (geldi). '[ُ َ ِط0< ا ْﻟ َ َو َز َھ/Ve bâtıl yok oldu]' Bâtıl helâk oldu. Ve
o şeytândır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 281. sayfa]
Şeyh Şankitî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[< ﱡTَ ا ْﻟ/Hakk]' Bu, İslâm Dîni'nin azîm Kur'ân'ı ve Nebevî
Sünnet'idir. Ve âyette murâd olunan: '[ُ َ ِط0ا ْﻟ/Bâtıl]' ise, Allah'a şirk koşmak ve İslâm Dîni'ne muhâlif
mâsıyyetlerdir." [Muhammed Emin Şankitî, Edvâu'l-Beyân, 3. cilt, 735. sayfa]
1611
İmâm Buhârî ( ﷲ#. )رAbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî
( و ﷲ ) Mekke'ye girdi. Ve Beyt'in çevresinde 360 put vardı. [Resûl ( و ﷲ )] elinde
bir değnekle onları devirmeye başladı. Ve diyordu ki: '[ ً =8ُ نَ َزھ7َ َ َ ِط0َ ِط ُ اِنﱠ ا ْﻟ0< ا ْﻟ ﱡTَ َو=ُ ْ َ َء ا ْﻟ/Ve de
َ < َو َز َھ
ki: 'Hakk geldi ve bâtıl yok oldu. Muhakkak ki bâtıl yok olucudur.']'" [Ebu Abdİllah Muhammed
bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4720.)]
1612
AbdUllah ibn Mübârek ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Bu Kur'ân meclisine oturan her kişi, oradan ancak ya bir ziyâde ile ya da bir noksan ile
kalkar. Allah'ın kazâ olunmuş hükmü şöyledir: '[" ًرا اﻟ ﱠDُ -Wٖ َ- )َ َ َو%3 ٖ ِ ْH ُ ْ ْ َ ٌ ِﻟ2ََ ٌء َورF ِ /Mü'minler
َ Aَ )َ اِ ﱠ%3 ٖ ِﻟr
için bir şifâ ve rahmettir. Ve (bu) zâlimlerin hüsrânından başkasını ziyâde etmez.]'" [AbdUllah
ibn Mübârek, Kitâbu'z-Zühd (788.)]
1613
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ 0ِ 6ِ kَ *ِ ٰ َ6 َو/Ve cânibi ile uzaklaşır]' Yani: Nefsini Bizden
uzaklaştırdı. Yani 'duâ ederek Allah'a yaklaşmayı' terk etti." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 123. sayfa]
1614
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ . ً Hُ َ- َ ن7َ > ﱡ َواِ َذا َ ﱠ/Ve ona şerr temâs ettiğinde yeise düşen olur.]' Ümitsizliği düşen (olur)."
ُ اﻟ ﱠL"
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 282. sayfa]
1615
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ=
Lٖ &ِ َ 7ِ َ # ٰ َ ُ َ ْ َ - ﱞ7ُ /De ki: 'Herkes yapısı üzerine amel eder.]' Bireysel olarak tabîatı üzere (amel
eder)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 283. sayfa]
Vekî' bin Cerrâh ( ﷲ#.)ر, Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُ َ ْ َ- ﱞ7ُ ْ ُ=
Lٖ &ِ َ 7ِ َ # ٰ َ /De ki: 'Herkes yapısı üzerine amel eder.]' Niyyeti üzerine (amel eder)." [Sahîh bir eserdir.
Ebu Sufyân Vekî' bin Cerrâh, Kitâbu'z-Zühd (350.)]
1616
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnı şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[اﻟ ﱡ و ُح/Rûh]' Melektir."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[وح ُ اﻟ ﱡ/Rûh]' O, Cebraîl'dir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 283. sayfa]
392
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Eğer insânlar ve cinler bu Kur'ân'ın bir mislini getirmek üzere ictimâ
etseler, onun mislini getiremezler. Velev ki, onların bazısı bazısına zahîr 1617
olsun!'(88)
Ve andolsun ki Biz bu Kur'ân'da insânlar için her meselden tasrîf ettik. 1618
Öyleyken insânların ekserîsi ancak küfürde direttiler.(89)
Ve dediler ki: 'Bizim için arzdan bir pınar fışkırtana kadar sana asla îmân
etmeyeceğiz.'(90)
'Veya iddiâ ettiğin gibi semâyı parça parça üzerimize düşüresin veya Allah'ı
ve melekleri karşımıza getiresin.'(92)
'Veya senin altından bir evin olsun veya semâya çıkasın. Ve çıktığına,
üzerimize kendisini kıraat edeceğimiz bir kitâb inzâl edene kadar asla îmân
etmeyeceğiz.' De ki: 'Rabbim subhândır.1619 Ben ancak resûl olan bir beşer
değil miyim?'(93)
De ki: 'Eğer arzda mutmâin hâlde yürüyen melekler olsaydı, elbette semâdan
onların üzerine resûl bir melek inzâl ederdik.'(95)
393
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlar, semâları ve arzı o halk eden Allah'ın, onların mislini halk etmeye
kâdir olduğunu görmediler mi? Ve onlar için onda kuşku olmayan bir ecel
kılmıştır. Öyleyken zâlimler ancak küfürde direttiler.(99)
Dedi ki: 'Andolsun ki, bunları hüccet1625 olarak semâlar ve arzın Rabbinden
başkasının inzâl etmediğini ilmediyorsun. Ve muhakkak ki ben, hakîkaten ey
Firavun, seni helâk olmuş1626 zannediyorum.'(102)
1621
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ 6ِ ْ دُو% ِ َ َء3 ﻟَ ُ ْ ا َْو ِﻟDَ kَِ ? ْ%َ َ$/Artık onlar için O'nun
dûnundan asla velîler bulamazsın]' Yani onlara yol gösterecek ve onları O ( $ &'') )( ! وnın
kahrından muhâfaza edecek ensâr/yardımcılar bulamazsın." [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-
Te'vîl, 9. Cüz, 4002. sayfa]
1622
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ق ِ ْ َ َ3>
ِ َF6ْ )ا َ
ْ A/İnfâk haşyetiyle]' Geçim korkusuyla. " [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3.
cilt, 290. sayfa]
1623
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Şâ'bi ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Oَ " ْ ?ِ
ٍﱢ َ ت3َ* ت ٰ
ٍ َ-ا/Dokuz beyyin âyet]' Tûfân ve çekirge ve güve ve kurbağalar ve kan ve seneler ve
semerelerden noksanlaşma ve asâsı ve eli." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 291.
sayfa]
1624
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah ( $ &') )( ! و, beyyin/apaçık dokuz âyet ile Mûsâ
(م/ $ا )'ı ba's ettiğini haber veriyor. Bunlar, Mûsâ'nın nübüvvetinin sıhhatine ve kendisini Firavun'a
irsâl eden hakkında verdiği haberlerde sıdkına dâir kat'î delillerdir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İsrâ Sûresi, 101. âyetin tefsîrinde]
1625
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ َ }ِ Q َ َ*/Basâira]' Yani: Hüccetler." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 42. sayfa]
1626
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir, diyor ki: "'[ ًرا8ُ0Mْ َ /Mesbûran]' Helâk olmuş." [Senedi
394
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onun ardından İsrâîl oğullarına buyurduk ki: 'Arzda sâkin olun. Artık
Âhiret vaadi geldiğinde cemîân1627 sizi getireceğiz.'(104)
Ve onu hakk ile inzâl ettik ve hakk ile nâzil oldu. Ve seni mübeşşir ve nezîr
olman dışında irsâl etmedik.(105)
Ve Kur'ân, onu insanlar üzerine dura dura kıraat etmen için onu tefrîk ettik.
Ve onu tenzîlen inzâl ettik.(106)1628
De ki: 'Ona îmân edin veya îmân etmeyin. Muhakkak ki ondan önce o ilim
verilenler, kendilerine tilâvet edildiğinde, yüzleri (üzeri)ne1629 secdeye
kapanırlar.'(107)1630
Ve derler ki: 'Rabbimiz subhândır. 1631 Eğer Rabbimiz vaad etti ise, elbette
mef'ûldur.'(108)1632
De ki: 'Allah'a duâ edin veya Rahmân'a duâ edin. Hangisiyle duâ ederseniz,
nihâyet en güzel isimler O'nundur.' Ve namazında cehretme ve onu gizleme.
Ve bunun arasında bir yolu ara.(110)1633
sahîhtir. Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 292. sayfa]
1627
Bu açıklama yine Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile
Mucâhid ( ﷲ#.')رa şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ًF3Fٖ َﻟ/Lefîfen]' Yani: Cemîân/topluca." [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 292. sayfa]
1628
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ َ َ ْ= َ ه$ ً6 َو=ُ ْٰا/Ve Kur'ân, onu tefrîk ettik]' Yani: Onu parça
parça, bölüm bölüm inzâl ettik." Devamla şöyle der: "'[~ ٍ ْ ُ #ٰ َ س
ِ اﻟ ﱠ#َ َ ُ ِﻟ&َ ْ@ َ اَه/insanlar üzerine dura
dura onu kıraat etmen için]' Yani yavaş yavaş, acele etmeden ve dikkatlice. Şübhesiz ki böyle kıraat
etmek, hıfzetmek için daha kolay, fehmetmek için daha elverişlidir. '[s- ً Wٖ ْ َ? ُ ْﻟ َ هWَ ﱠ6 َو/Ve tenzîlen onu
inzâl ettik]' Yani indimizden hâllere ve maslahatlara göre (onu inzâl ettik)." [Cemâleddîn el-Kasımî,
Mehâsinu't-Te'vîl, 10. Cüz, 4008.-4009. sayfalar]
1629
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َْذ=َ ِنsْ ِﻟ/Li'l-ezkâni] Yüzleri (üzeri)ne."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 294. sayfa]
1630
Secde âyetidir
1631
münezzehtir, uzaktır
1632
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[)8 ً ُ Fْ َ َﻟ/Elbette mef'ûldur]' Yani: Olmuştur, vukû
bulmuştur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 136.
sayfa]
395
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve de ki: 'Hamd, Allah içindir. O ki, bir veled ittihaz etmemiştir. Ve O'nun
için mülkte bir şerîk olmamıştır. Ve zelillikten (dolayı) bir velîsi olmadı.'1634 Ve
O'nu tekbîr ettikçe tekbîr et.(111)
1633
İmâm Buhârî ( ﷲ#. )رİbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َ ْkَ? )َ َو
ْqِ$ ,َُ ? )َ َوbَ ?ِ sَ Qَ *ِ /Ve namazında cehretme ve onu gizleme.]' Bu âyet, Allah Resûlu ( و ﷲ )
Mekke'de gizlenirken inzâl edilmiştir. Ashâbına namaz kıldırdığında sesini Kur'ân ile yükseltti.
Müşrikler bunu işitince Kur'ân'a, onu inzâl edene ve onun getirdiklerine sövdüler. Bunun üzerine
Allah ( $ &') )( ! و, Nebîsi ( و ﷲ )'e şöyle buyurdu: '[bَ ِ?sَ Q
َ *ِ ْ َ ْkَ? )َ َو/Ve namazında
cehretme]' Yani kıraatını cehretme/yükseltme. Aksi takdirde müşrikler bunu işitir ve Kur'ân'a
söverler. '[ َ *ِ ْq$ِ ,َُ ? )َ َو/Ve onu gizleme]' Ashâbından gizleme. Eğer gizlersen, onu işittiremezsin.
'[s3 ً 0ٖ .َ bَ َ ٰذ ِﻟ%ْ3َ* Šَِ &*ْ َوا/Ve bunun arasında bir yolu ara.]'" [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-
Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4722.)]
1634
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ َو َﻟ
َ ﱡ% ِ #
ﱢل5اﻟ ُ َو ِﻟ ﱞLَْ ﻟ%ُ َ-/Ve zelillikten (dolayı) bir velîsi olmadı]' Kimse ile antlaşma yapmamıştır. Kimsenin
yardımını (da) arzulamaz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 17. cilt,
590. sayfa]
396
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hamd, Allah içindir. O ki, kulunun üzerine Kitâb'ı inzâl etmiştir. Ve onun için
bir eğrilik kılmamıştır.(1)
Dosdoğru olarak. Ledûnnunden1636 şiddetli bir azâb ile inzâr etmesi ve o sâlih
amel eden mü'minlere güzel bir ecrin olduğunu tebşîr etmesi için.(2)
Ve: 'Allah, bir evlâd ittihaz etmiştir.' o diyenleri (de) inzâr etsin.(4)
Ve ola ki sen, bu hadîse îmân etmiyorlar diye, esef ile eserleri üzerine nefsini
tüketeceksin.(6)1638
1635
İmâm Muslim ( ﷲ#.)ر, Ebû'd-Derdâ ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî (
و )ﷲ: 'Kim Kehf Sûresi'nin evvelinden on âyet ezberlerse, deccâldan korunmuş olur.'
buyurmuştur." [Ebu'l-Huseyn Muslim bin Haccâc el-Kuşeyrî en-Nişâbûrî, Câmiu's-Sahîh, Salat'ul-
Mus'afirîn (809.)]
1636
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً 8َ ِ ُ Lَْ َ ْ ﻟkَ- ْ َﱢ ً * َوﻟ3َ=/Ve onun için bir eğrilik kılmadı. Dosdoğru olarak.]' Kitâb'ı adâlet
üzere, dosdoğru olarak inzâl etti ve onun için bir karışıklık kılmadı."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ُL6ْ Dُ َﻟ/Ledunnundan]' Yani: İndinden." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 297.
sayfa]
1637
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍ ْ ِ ْ% ِ Lٖ *ِ ْ ُ َ َ ﻟ/Onların onun hakkında bir ilmi
yoktur]' Yani: Bu iftirâ ettikleri ve uydurdukları kavle dâir onların bir ilmi yoktur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kehf Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ " َ Fْ َ6 ٌOAِ َ* bَ َ َ َ ﱠ$/Ve ola ki sen nefsini tüketeceksin]'
1638
Yani: Nefsini/kendini katledeceksin. '[ ْ َ ِر ِھY ٰا# ٰ َ /Eserleri üzerine]' Yani: Onların ardından. '[ ْ َ ِانْ ﻟ
ِ~-Dٖ Tَ ا ا ْﻟ5َ ٰ *ِ ا8ُ ِ ْHُ-/]' Yani: Kur'ân'a. '[ ًF.
َ َا/Esef ile]' Onlara hüzünlenerek." [Ebî Abdİllah Muhammed
ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 48. sayfa]
397
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Biz senin üzerine onların haberini hakk ile kıssa ediyoruz. Muhakkak ki onlar
Rabblerine îmân etmiş gençlerdi. Ve onların hidâyetlerini
1643
ziyâdeleştirmiştik.(13)
1639
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &') )( ! و, dünyâyı zevâl bulan bir ziynetle süslenmiş
fâni bir diyâr kıldığını, onu istikrâr diyârı değil de ancak bir imtihan diyârı kıldığını haber vermiştir."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kehf Suresi, 7. âyetin
tefsîrinde]
1640
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir. "'[ ا َْم
ً0kََ َ ?ِ َ-ْ ٰا% ِ ا8ُ6 7َ ِ 3= َواﻟ ٖﱠ+ْ
ِ َ ب ا ْﻟ َ 1ََ ا َنﱠ اqْ0"
َ Tْ ِ 2َ /Yoksa Ashâb-ı Kehf ve Rakîm'in, âyetlerimizden bir
acîbe olduğunu mu hesâb ettin?]' Bundan daha acâyib âyetlerimiz olmuştur."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Dahhâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[+ْ ِ َ ا ْﻟ/Kehf]' O, vâdî mağarasıdır. '[ ِ 3=اﻟ ٖﱠ/Rakîm]' Vâdînin ismidir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 298. sayfa]
1641
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Yani: Mağaraya dâhil olduklarında üzerlerine uyku ilkâ
ettik, böylece senelerce uyudular." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Kehf Sûresi, 11. âyetin tefsîrinde]
1642
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "Ve âyetin zâhiri şöyledir ki, iki hizibten birisi, onlar mağarada az
bir süre kaldıklarını zanneden delikanlılardır. İkinci hizib ise, delikanlıların onların zamanında ba's
edildikleri şehir ehlidir. Şehir halkı da delikanlıların durumu ile ilgili olarak bir târîh hesâbı yapmıştı.
Ve bu kavil müfessirlerden cumhûrundur." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Kehf Sûresi, 12. âyetin tefsîrinde]
1643
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &' ) )( ! وonların delikanlılar -ve onlar gençler idiler-
olduklarını zikretmektedir. Onlar, hakkı daha kabûl edici; bâtılın dîninde isyân eden ve umut arayan
yaşlılardan yolca daha hidâyetlilerdir. Bunun için, Allah ( $ &'') )( ! وnın ve Resûlu ( ﷲ
')وin dâvetine icâbet edenlerin ekserîsi gençler olmuştur. Kureyş'in yaşlılarına ve umûmuna gelince
onlar, dînleri üzere kalmışlardır. Onların ancak az bir kısmı müslüman olmuştur." Devamla şöyle
demiştir: "'[ًىDَ ُھ ْ ُھ6 َو ِز ْد/Ve onların hidâyetlerini ziyâdeleştirdik.]' Buhâri ve diğerleri gibi pek çok
imâm, bu ve emsâl âyetleri istidlâl ederek, îmânın ziyâdeleştiğine ve fazlalaştığına ve îmânın
ziyâdeleştiğine ve noksanlaştığına zâhib olmuşlardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kehf Sûresi, 13. âyetin tefsîrinde]
398
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onları, aralarında suâl etmeleri için işte böyle ba's ettik. Onlardan bir
sözcü dedi ki: 'Ne kadar kaldınız?' Dediler ki: 'Bir gün veya bir günün bazısı.'
Dediler ki: 'Rabbiniz ne kadar kaldığınızı daha iyi ilmeder. Artık birinizi bu
gümüş paranız ile şehre ba's edin de nazar etsin hangisinin taamı daha temiz,
1644
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ِ *ِ 8ُ ُ= # ٰ َ َ Uْ َ* َو َر/Ve onların kalblerini bağlamıştık.]' Îmân ile (bağlamıştık)." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 299. sayfa]
1645
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ U ً U
َ َ /Şataten]' Yalandır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 299. sayfa]
1646
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[%ٍ ﱢ3َ* ٍنU َ ْ"
ُ *ِ ْ ِ 3ْ َ َ َن8ُ?ْ َ- )َ 8ْ َﻟ/Onların üzerine beyyin bir
sultân getirmeli değil mi idiler?]' Yani: Böyle yapmalı değil mi idiler? Yoksa kapıldıkları şeyin
apaçık sahîh bir delîl olduğunu düşünerek, o şeyin sıhhatinden emin mi oldular?" [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kehf Sûresi, 15. âyetin tefsîrinde]
1647 ّ ٰ Dِ ْ َ- ْ% َ /Allah kime
Şeyh Şankitî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ًاD ِ ْ ُ ًّ3 ُ َو ِﻟLََ ﻟDkَِ ? ْ%َ َ$ ْ ِ ْ^ُ- ْ% َ َوDِ َ&ْ ُ ا ْﻟ8َ ُ َ$ ُ ﷲ
hidâyet ederse, artık o hidâyet bulmuştur ve kimi dalâlete düşürürse, artık onun için asla bir
mürşid bir velî bulamazsın.]' Allah (/ و+,) bu ayet-i kerimede şöyle beyân etmiştir: Muhakkak ki
hidâyet ve dalâlet tek O'nun elindedir. Kime hidâyet etmiş ise artık onu kimse dalâlete düşüremez ve
kimi dalâlete düşürmüş ise artık kimse ona hidâyet edemez." [Muhammed Emîn Şankitî, Edvâu'l-
Beyân, 4. cilt, 53. sayfa]
399
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
böylece ondan size bir rızık getirsin ve (insânlara) latîf davransın ve şuur
ettirmesin sizi birine.'(19)
'Muhakkak ki onlar, eğer üzerinize zâhir olurlarsa sizi recm ederler veya sizi
milletlerine iâde ederler. Ve asla iflâh olmazdınız o zaman ebeden.'(20)1648
Ve işte Allah'ın vaadinin hakk olduğunu ve Saat'in, 1649 onda kuşku olmadığını
ilmetmeleri için böyle onları buldurduk. Hani onlar aralarında onların işini
nizâ ediyorlardı. Bunun üzerine dediler ki: 'Onların üzerine bir binâ kurun.
Rabbleri onları daha iyi ilmeder.' Onların emri üzerine o galebe etmiş olanlar
dediler ki: 'Onların üzerine bir mescid ittihaz edeceğiz.'(21)
Ve bir şey için: 'Muhakkak ki ben bunu yarın fiil edeceğim.' deme.(23)
1648
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ ْ3َ َ َ ُ واrْ َ- ْ ِان/Eğer üzerinize zâhir olurlarsa]' Yani: Şehir
halkı size muttalî olur ve yerinizi öğrenir(se). '[ ْ 7ُ 8 ُ ُ ْ َ-/Sizi recm ederler]' Onlar sizi recm ile
katlederler ki bu katletme, katletme şekillerinin en kötüsüdür. Recm etmek sûreti ile insanları
katletmek, o kavmin bir âdeti idi. Bunun için âyette, katletme şekillerinden biri olan 'recm', husûsî
olarak zikredilmiştir. '[ ْ ِ &ِ ِ ﱠ#$ٖ ْ 7ُ ُوD3 ٖ ُ- ا َْو/veya sizi milletlerine iâde ederler]' Yani: Allah'ın size
hidâyet etmeden önce üzerinde olduğunuz millete. '[ًاDَ*َا ِاذًا ا8Tُ ِ Fْ ُ? ْ%َ َوﻟ/Ve asla iflâh olmazdınız o
zaman ebeden.]' Âyette geçen: '[اِ ًذا/O zaman]' edâtında şartın mânâsı vardır. Yani, 'Eğer onların
dinine rücû ederseniz, artık asla iflâh olmazdınız o zaman ebeden. Ne dünyâda ve ne de Âhiret'te."
[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 853. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
1649
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Sûresi Tefsîri, 202. sayfa]
1650
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِ_ْ3Rَ َر ْ ً ِ* ْﻟ/(Bu) gaybı recm etmektir]' Yani o, zan ile
konuşmak ve yakînsiz varsayımdır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
Kadîr, 854. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1651
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ َو
ِ Fْ َ&"
ًاD2ََ ِ ْ ِ ْ ُ ْ ا3$ٖ q ْ َ?/Ve onlar hakkında bir fetvâ isteme onlardan birinden.]' Kitâb ehlinden (bir
fetvâ isteme)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 302. sayfa]
400
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Allah onların ne kadar kaldıklarını daha iyi ilmeder.' Semâlar ve arzın
gaybı O'nundur. O ne güzel görür ve ne güzel işitir!1652 Onlar için, O'nun
dûnundan başka bir velî yoktur. Ve hükmünde birini şerîk etmez.(26)
İşte onlar, onlar içindir altlarından nehirler cereyân eden Adn cennetleri.
Orada altından bilezikler ile süslenecekler. Ve ince ve kalın ipekten yeşil
elbiseler giyecekler. Orada tahtlar üzerine dayanmışlardır. Ne güzel bir
sevâbtır ve ne güzel bir kalma yeridir.(31)
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Oْ ِ . ْ َ َواLٖ *ِ ْ Qْ ِ *َا/O ne güzel görür ve ne güzel işitir!]' Yani
1652
tüm mevcudâtı ne kadar hakkıyla görür ve tüm işitilecekleri ne kadar güzel işitir! Hiçbir şey ona gizli
kalmaz ve hiçbir şey onun görmesini ve duymasını örtemez." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-
Te'vîl, 11. Cüz, 4048. sayfa]
1653
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "İmdi bizim ve Hicaz, Tihâme, Yemen, Irak, Şam ve Mısır
ehli tüm ulemâmızın mezhebi şudur: Allah'ın nefsi hakkında isbât ettiğini biz (de) isbât ederiz. Bunu
dillerimizle ikrâr ederiz ve bunu kalblerimizle tasdîk ederiz. Hâlık'ımızın Vechi'ni mahlûkâtından
birinin vechine teşbîh etmeyiz/benzetmeyiz. Rabbimiz mahlûkâtına teşbîhten azîzdir ve ta'tilcilerin
(Allah'ın sıfatlarını inkâr edicilerin) kavillerinden yücedir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn
Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 26. sayfa]
Şeyh Muhammed Emîn Şankıtî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: '[L 8اﻟ/Vecih]' mahlûkâtın sıfâtlarına
benzerlikten tam anlamıyla tenzîh edilerek îmân edilmesi gereken sıfâtlardandır." [Muhammed Emîn
Şankıtî, Edvâu'l-Beyân, 6. cilt, 505. sayfa]
1654
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ L- ٰ8َ ھOَ َ0َ َوا?ﱠ6 ِ 7ْ ْ ِذ%َ ُ Lَ0ْ َ= َ ْ َF]ْ َ ْ ا% َ Oْ Uِ ُ? )َ َو/Ve kalbini zikrimizden
gâfil ettiğimize itaat etme. Ve (o) hevâsına ittibâ etmiştir]' Böylelikle (âyetin bu kısmı) durumu iki
durum arasında sınırlandırmıştır: Zikre tâbi olmak ve hevâya tâbi olmak." [Ebu İshâk İbrâhîm bin
Mûsâ eş-Şâtıbî, el-İ'tisâm, 1. cilt, 65. sayfa]
401
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlar için iki adamı darb-ı mesel et. Onlardan birine iki üzüm bahçesi
kıldık. Ve çevrelerini hurma ağaçlarıyla donattık ve ikisinin arasında bir
ekinlik kıldık.(32)
Her iki bahçe meyvelerini verdi ve ondan bir şey zulmetmedi. 1655 Ve ikisinin
arasından bir nehir fışkırttık.(33)
Arkadaşı ona -ve (o da) onunla muhâvere ederek- dedi ki: 'Seni o topraktan,
sonra bir nutfeden1660 halk edip, sonra seni bir adam olarak tesviye edene
küfür mü ediyorsun?'(37)1661
1655
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً|3ْ َ ُ Lْ ِ ْ ِ rْ َ? ْ َ َوﻟ/Ve ondan bir şey zulmetmedi]' Yani:
Meyvelerinden bir şey noksan bırakmadı." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî,
Fethu'l-Kadîr, 859. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1656
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌ َ َY/Semereleri]' Yani o iki bahçenin haricinde başka malı da
vardı." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz, 4057. sayfa]
1657
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Yani onunla mücâdele ediyor ve hasımlaşıyor ve ona karşı
iftihâr ediyor ve liderlik taslıyordu." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Kehf Sûresi, 34. âyetin tefsîrinde]
1658
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َ ً اFَ6 ﱡW َ َ َ ً) َواbَ ْ ِ ُ َM7ْ ََ ا6َا/Ve nefer bakımından senden
daha izzetliyim]' Yani: Adamlar ve yardımcılar bakımından (senden daha izzetliyim)." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 62. sayfa]
1659
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Sûresi Tefsîri, 202. sayfa]
1660
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Bu, menîdir. Az olduğundan dolayı:
'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' 'Az su' anlamına gelmektedir. Bazen:
'Çok su' anlamında da kullanılmaktadır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Hac Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
1661
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "Allahu ( $ &'), o şahsın mü'min arkadaşının, ona vaaz
vererek, Allah'a karşı içinde bulunduğu küfür ve gururdan dolayı onu azarlayarak kendisine verdiği
cevâbı haber veriyor: '[sً ُ َرbَ -8ّ ٰ .
َ ُ ﱠY ٍ َ FUْ ُ6 ْ% ِ ُ ﱠY ٍْ ?ُ َ اب% ِ bَ َ @َ Aَ ى5ٖ َ ْ تَ ِ* ﻟﱠF7َ َا/'Seni o topraktan, sonra bir
nutfeden halk edip, sonra seni bir adam olarak tesviye edene küfür mü ediyorsun?']' Bu, onu
halk eden ve insanı halk etmeye çamurdan başlayan Rabbine karşı isyâna düşmesinden ötürü o kâfiri
inkâr etmeye ve onun tavrının ne kadar büyük bir gaflet olduğuna dâir ikrârdır. O insan, Âdem'dir.
Sonra onun neslini, önemsiz bir sudan müteşekkil çamurdan kılmıştır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kehf Sûresi, 37. âyetin tefsîrinde]
402
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Bu itibarla ola ki Rabbim bana senin bahçenden daha hayırlısını verir. Ve
semâdan onun üzerine bir azâb1663 irsâl eder de yalçın bir toprak kesilir.'(40)
'Veya onun suyu çekilir de onu taleb etmeye asla güç yetiremezsin.'(41)
Ve onlara dünyâ hayâtını darb-ı mesel et. Bir su gibi, onu semâdan inzâl
ederiz, derken arzın nebâtı onunla birbirine karışır, böylece rüzgârların
savurduğu bir çöp kırıntısı olur. Ve Allah her şey üzerine muktedir
olandır.(45)
Mâl ve oğullar dünyâ hayâtının ziynetidir. Ve bâki kalacak sâlih (ameller) 1665
Rabbin indinde sevâbca daha hayırlıdır ve emelce daha hayırlıdır.(46)1666
1662
Şeyh Muhammed Emin Şankitî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ًاD2ََ ا#ّ*ٖ َ *ِ َو َ) اُ ْ ِ ُك#ّ*ٖ ﷲ ُ َر ّ ٰ 8َ ﻟ ِ ﱠ ُھ/Lâkin
ٰ O
Allah benim Rabbimdir ve birini Rabbime şirk koşmam.]' Bu mü'min zâtın, kâfir arkadaşına
şöyle dediğini beyân etmektedir: 'Sen kâfirsin! Fakat ben, kâfir değilim! Bilakis ben, ibâdetimi beni
yaratan Rabbime hâlis kılmaktayım. Yani çünkü benim Rabbim, benim O'na ibâdet etmemi hakk
etmektedir. Çünkü yaratılmış olanlar, aynı benim muhtaç olduğum gibi, kendilerini yaratan bir Hâlık'a
muhtaçtırlar. Yaratılmış olan, aynen benim mükellef olduğum gibi, Hâlık'ına ibâdet etmekle
mükelleftir.'" [Muhammed Emin Şankitî, Edvâu'l-Beyân, 4. Cilt, 134. sayfa]
1663
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile
Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ً6 َ0" ْ 2/Husbânen]'
ُ Azâb." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 307. sayfa]
1664
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[< ﱢTَ ِ ا ْﻟXّ ٰ ِ ُ َ-)َ 8َ ا ْﻟbَ ُھ َ ِﻟ/İşte burada velâyet, hakk olan
Allah'ındır.]' Mânâsı: Orada Allah velâyeti alır. O gün, velâyete mâlik hiçbir kul kalmaz. Orada
velâyet sadece Allah'ındır. Böylece müşriklerin velâyeti kabul edilmez.]." [Ebî Abdİllah Muhammed
ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 65. sayfa]
1665
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
َ تُ اﻟ ﱠ3=ِ َ0 َوا ْﻟ/Ve bâkiyâtu's-sâlihâtu]' Bu zikirdir, '[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ ilahe illAllah]' ve
etmiştir: "'[ ُ تTَ ِﻟQ
403
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve dağları seyr ettireceğimiz gün. Ve arzı bâriz olarak görürsün. 1667 Ve onları
haşr ederiz. Artık onlardan birini bırakmayız.(47)
Ve Rabbin üzere saf saf arzedilirler. Andolsun ki, evvel defa sizi halk ettiğimiz
gibi Bize geldiniz. Bilakis sizin için bir mev'id1668 kılmayacağımızı iddia
etmiştiniz.(48)
Ve (Allah'ın): 'O iddia ettiğiniz şerîklerime nidâ edin!' buyuracağı gün. Bunun
üzerine onları dâvet ederler de onlar kendilerine icâbet etmezler. Ve onların
aralarına bir uçurum kılarız.(52)
404
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, bu Kur'ân'da insanlar için her meselden tasrîf ettik. 1670 Ve
insan, ekser şeyden cedel eden olmuştur.(54)
Ve hani Mûsâ delikanlısına demişti: 'İki denizin cem' olduğu yere ulaşıncaya
kadar durmayacağım veya uzun bir zaman gideceğim.'(60)
bu Kur'ân'da insanlar için her meselden tasrîf ettik.]' Mânâsı: Ve andolsun ki, insanlar için ihtiyaç
duydukları her meseli beyân ettik." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 69. sayfa]
1671
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رtan sahîh
bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[sً ُ0ُ=/Kubulen]' Ansızın." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 314. sayfa]
1672
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ا8^ ُ 2ِْ Dُ3 ِﻟ/Liyudhidû]' İbtâl etmek için."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 182. sayfa]
1673
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ًاD ِ 8ْ َ ْ ِ ِ ِ ْ َ ِ َو َ َ ْ َ ﻟ/Ve onların helâk
edilmeleri için bir vâde kıldık.]' Yani: Ne öne alınabilecekleri ve ne de tehir edilebilecekleri takdîr
edilmiş bir vakit kıldık." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri
Kelâmi'l-Mennân, 559. sayfa (tek cilt olarak basım)]
405
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Gördün mü, kayaya sığındığımızda, o vakit muhakkak ki ben balığı
unuttum. Ve onu zikretmemi bana şeytândan başkası unutturmadı. Ve (balık)
denizde acâyib bir şekilde yolunu ittihaz etti.'(63)
(Mûsâ) dedi ki: 'Bizim aramakta olduğumuz budur.' Hemen eserleri üzerine
geri döndüler.(64)1674
Mûsâ ona dedi ki: 'Sana tâlim edilenlerden bana bir rüşd1676 tâlim etmen
üzere sana tâbi olabilir miyim?'(66)
(Adam) dedi ki: 'Muhakkak ki sen, benimle sabra asla güç yetiremezsin.'(67)
(Mûsâ) dedi ki: 'İnşâAllah beni sabırlı bulacaksın. Ve senin emrine isyân
etmem.'(69)
1674
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[=َ َل/Dedi ki]' Mûsâ (dedi ki). '[Šِْ 0َ6 ﱠ7ُ َ bَ ذ ِﻟ/'Bizim ٰ aramakta
olduğumuz budur.']' Yani: Taleb ettiğimiz (budur). '[ Q ً Q َ َ = َ َ ِر ِھY ٰا# ٰ َ ﱠاDَ? َْ ر$/Hemen eserleri üzerine
geri döndüler.]' O geldikleri eseri/izi araştırarak döndüler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 187. sayfa]
1675
İmâm Buhârî ( ﷲ#. )رUbeyy bin Ka'b ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah
Resûlu ( و ﷲ )'i: 'Mûsâ (مs" اﻟ3 ), İsrâîl oğullarından bir topluluk içerisinde iken
kendisine bir adam gelip dedi ki: 'Senden daha âlim bir adam var mı, biliyor musun?' Mûsâ
dedi ki: 'Hayır.' Bunun üzerine Allah, Mûsâ'ya şöyle vahyetti: 'Evet var. Kulumuz Hıdır.'
Bunun üzerine Mûsâ, o kul ile nasıl buluşabileceğine dair bir yol suâl etti. Allah, balığı onun için
bir âyet kıldı. Ve Mûsâ'ya denildi ki: 'Balığı kaybettiğin zaman dön, muhakkak ki sen ona
kavuşacaksın.' Mûsâ, denizdeki balığın izini takib ediyordu. Mûsâ'nın delikanlısı Mûsâ'ya dedi
ki: '[ َت8ُTُ ا ْﻟq3"ٖ َ6 #ّ6ٖ ِ َ$ ِ َ ة, ْﱠQ اﻟ#َ َ اِﻟ-ْ َ اِ ْذ اَ َوqْ-َاَ َرا/Gördün mü, kayaya sığındığımızda, o vakit muhakkak
ki ben balığı unuttum.]' Mûsâ dedi ki: '[ Q ً Q ٰ
َ َ= َ َ ِر ِھY ٰا# ٰ َ ﱠاDَ? َْ ر$ ِŠْ0َ6 ﱠ7ُ َ bَ ذ ِﻟ/'Bizim aramakta
olduğumuz budur.' Hemen eserleri üzerine geri döndüler.]' 'Derken kulumuz Hıdır'ı buldular.'
Sonrasında Allah'ın Kitâb'ında kıssa ettiiği hususlar vukû buldu.' buyururken işittim." [Ebu
Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-İlm (17. bâb, 16. hadîs)]
1676
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD ْ ُر/Rüşd]' Yani: Rüşd sahibi bir ilim. Yani: hidâyet ve hayra
isâbet eden bir ilim." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz, 4078. sayfa]
406
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Adam) dedi ki: 'O hâlde bana tâbi olursan, bu durumda bir şeyden bana suâl
etme, kendisinden bir zikir ben sana tahdîs edene kadar.'(70)
Bunun üzerine gittiler. Nihâyet, bir gemiye bindiklerinde (adam) onu deldi.
(Mûsâ) dedi ki: 'Ehlini gark etmek için mi onu deldin? Andolsun ki, acâyib 1677
bir şey yaptın.(71)
(Adam) dedi ki: 'Muhakkak ki sen, benimle sabretmeye asla güç yetiremezsin,
demedim mi?'(72)
(Mûsâ) dedi ki: 'Unuttuğumdan dolayı beni muâheze etme. Ve işimde bana
zorluk çıkarma.'(73)
Bunun üzerine gittiler. Nihâyet, bir oğlan ile karşılaştıklarında, hemen (adam)
onu katletti. (Mûsâ) dedi ki: 'Tertemiz bir nefsi katletmedin mi, bir nefsin
(karşılığının) gayrısı ile? Andolsun ki sen, çok acâyib1678 bir şey yaptın.'(74)
(Adam) dedi ki: 'Muhakkak ki sen, benimle sabretmeye asla güç yetiremezsin,
sana demedim mi?'(75)
(Mûsâ) dedi ki: 'Ardından bir şeyden sana suâl edersem, artık benimle
arkadaşlık etme, (çünkü) ledûnnumdan bir özre ulaştın.(76)1679
Bunun üzerine gittiler. Nihâyet bir karye ehline geldiklerinde, ehlinden taam
istediler, fakat onlar o ikisini konuk etmekten kaçındılar. Derken orada
yıkılmayı murâd eden bir duvar buldular da (adam) onu düzeltti. (Mûsâ) dedi
ki: 'Eğer dileseydin, elbette üzerine bir ücret ittihaz ederdin.'(77)
(Adam) dedi ki: 'Bu, benim aram ve senin aranın ayrılışıdır. Sana, üzerinde
sabretmeye güç yetiremediğinin tevîlini bildireceğim.'(78)
1677
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[اِ ْ ً ا/İmren]' Acâyib (bir şey yaptın)."
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رın ise sahîh bir sened ile şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ِا ْ ً ا/İmren]' Münker (bir şey yaptın)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 320.
sayfa]
1678
Bu açıklama yine İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ُ ْ ً ا6/Nukran]' kelimesi (71. âyette geçen) '[اِ ْ ً ا/İmren]'
kelimesinden daha şiddetlidir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 321. sayfa]
1679
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ًرا5ُْ #ّ6ٖ Dُ َْ ﻟ% ِ َqRْ َ َ* Dْ َ=/(Çünkü) ledûnnumdan bir özre
ulaştın]' Yani: (Çünkü) benim cihetimden bir özür buldun." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-
Te'vîl, 11. Cüz, 4082. sayfa]
407
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Gemiye gelince, imdi (o) miskinlerin idi, denizde amel ederlerdi. Artık ben
onu ayıblı etmeyi murâd ettim. Ve arkalarında her gemiyi gasbederek alan bir
melik vardı.'(79)
'Ve oğlana gelince, imdi ebeveyni mü'min idi, bunun için onları tuğyâna ve
kâfirliğe sürüklemesinden haşyet ettik.'(80)
'Ve duvara gelince, imdi (o) şehirdeki iki yetîm oğlanın idi. Ve altında onlar
için bir hazine vardı. Ve onların babası sâlih idi.1681 Rabbin, onların
şiddetliliğine1682 ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini
ihrâc etmelerini murâd etti. Ve onu kendi işim olarak fiil etmedim. Bu,
üzerine sabretmeye güç yetiremediğinin tevîlidir.'(82)
Muhakkak ki Biz, onu arzda temkîn ettik1684 ve ona her şeyden bir sebeb
verdik.(84)1685
1680
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ً ة87َٰ ز/Tezkiyece]' Yani küfür ve tuğyândan temizlikçe."
[Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz, 4083. sayfa]
1681
İmâm Ebu Dâvud ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ Tً ِﻟ1َ َ ُھ8ُ*َ نَ ا7َ َو/Ve onların babası sâlih idi.]' Babalarının sâlih olmasına binâen onları
muhâfaza etmiştir. (Allah) o çocukların (da) sâlih olduğunu zikretmemiştir." [Ebu Dâvud Süleymân
bin el-Eş'as bin İshâk es-Sicistânî, Kitâbu'z-Zühd, 292. sayfa (346.)]
1682
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ُھD اَ ُ ﱠRَ ُ 0ْ َ- ْاَن/Şiddetliliğine ulaşmalarını]' Yani: Akıllarının
kuvvetlenmesi ve görüşlerinin kâmil olması." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz,
4084. sayfa]
1683
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Ebu Tufeyl ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "Alî
( ﷲ ')رa Zilkarneyn'den suâl edildi. Bunun üzerine: 'O, Allah'a karşı samîmî bir kul idi. Allah da
onu sevmişti. O, kavmini Allah'a dâvet etti. Yaşadığı asırda onu darb ettiler ve o öldü. Allah onu
diriltti. Yine kavmini Allah'a dâvet etti. O asırda da onu dövdüler ve o öldü. Bunun üzerine 'Zu'l-
karneyn/İki asır sahibi' olarak isimlendirildi.' dedi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 93. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ض ِ ْ ْا)َر#$ِ ُ Lَﱠ َ ﱠ ﱠ ﻟ6ِا/Muhakkak ki Biz, onu arzda temkîn
1684
ettik]' Vatân verdik. Temkîn: Sebeplerin hazırlanmasıdır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 198. sayfa]
1685
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً0َ0.َ ٍءKَْ ﱢ7ُ ْ% ِ ُ َ ه3ْ َ? َو ٰا/ve ona her şeyden bir sebeb verdik.]' İlim (verdik)." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 323. sayfa]
408
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nihâyet güneşin battığı yere ulaşınca, onu siyah balçıklı bir pınarda batıyor
buldu. Ve onun indinde bir kavim buldu. Buyurduk ki: 'Ey Zu'l-Karneyn, ya
azâb etmen ya hakklarında bir güzellik ittihaz etmendir.'(86)
Dedi ki: 'Zulmedene gelince, artık ona azâb edeceğiz. Sonra Rabbine
döndürülür de O, ona nukrâ azâbı ile azâb eder.'(87)1687
Ve îmân eden ve sâlih amel edene gelince, artık onun için çok güzel bir
karşılık vardır. Ve ona emrimizden bir kolaylık söyleyeceğiz.(88)1688
Nihâyet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onlar için onun dûnundan bir örtü
kılmadığımız bir kavmin üzerine doğar buldu.(90)
Nihâyet iki seddin arasına ulaşınca, onların dûnunda bir kavim buldu, 1693
neredeyse bir sözü fıkhetmiyorlardı.(93)1694
1686
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ Oَ َ0?ْ َ َ$/Derken bir sebebe tâbi oldu.]' Arzın menzillerine ve işâretlerine tâbi oldu." [Hikmet bin
"'[ ً0َ0.
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 323. sayfa]
1687
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile yine Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ُ Lُ*5ُ َ ﱢ6 َف8ْ "َ َ$ َ َ ظ َ ْ% َ =َ َل اَ ﱠ/Dedi ki: 'Zulmedene gelince, artık ona azâb edeceğiz.']' O
katledilir. '[ ُ ْ ً ا6 ً*ا5َ َ ُLُ*5ُ َ ﱢ3َ$ L َر* ٖﱢ#ُ َ ﱡد اِ ٰﻟ- ُ ﱠY/Sonra Rabbine döndürülür de O, ona nukrâ azâbı ile azâb
eder.']' kavli: Sonra katlinin/katledilmesinin akabinde Allahu ( $ &')'ya döndürülür ve O ona azîm bir
azâb eder. '[ اﻟ/Nukr]' kelimesinin anlamı budur. Ve o, Cehennem azâbıdır." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 323. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[" ً ا ْ ُ- َ6 ِ ْ َْ ا% ِ ُ Lَ ُل ﻟ8ُ@َ .
َ َو/Ve ona emrimizden bir kolaylık
1688
söyleyeceğiz]' Yani: Ona yumuşak söz söyleriz ve ona emrimizden kolaylık ile muâmele ederiz."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 200. sayfa]
1689
92. âyet ile aynıdır
1690
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رtan sahîh
bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ً ا0ْ A/Hubran]' ُ İlmen." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 324. sayfa]
1691
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً ا0ْ Aُ Lِ -ْ Dَ َ َ ِ* َ ﻟUْ 2ََ اDْ َ= َو/Ve onun indindekini ilmen ihâta
etmişizdir.]' Yani: Onun indinde ve beraberinde mevcut olan orduyu (ihâta etmişizdir)." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 201. sayfa]
1692
89. âyet ile aynıdır
1693
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً 8ْ َ= َ ِ 6ِ ْ دُو% ِ Dَ َ َو/Onların dûnunda bir kavim buldu]' Yani:
İki seddin önünde." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5.
cilt, 201. sayfa]
1694
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[)ً 8ْ َ= َن8ُ َ@Fْ َ- َ َ َ دُون- )َ ً 8ْ َ = َ ِ 6ِ ْ دُو% ِ Dَ َ َو/Onların
409
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Zu'l-Karneyn) dedi ki: 'Rabbimin beni içinde temkîn ettiği daha hayırlıdır.
Artık siz bana kuvvet ile yardım edin, sizin aranıza ve onların arasına sağlam
bir engel yapayım.'(95)
'Bana demir kütleleri getirin.' Nihâyet iki yamacın arası bir seviyeye gelince,
dedi ki: 'Körükleyin!' Tâ ki onu ateş hâline getirince, dedi ki: 'Bana erimiş
bakır getirin, onun üzerine dökeyim.'(96)
(Zu'l-Karneyn) dedi ki: 'Bu Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vaadi
gelince, onu dümdüz kılacaktır. Ve Rabbimin vaadi hakk olandır.(98)
Ve o gün onların bazısını bazısı içinde dalgalanır bir halde bırakırız. Ve Sûr'a
nefhedilir de onları toptan toplamışızdır.(99)
Onlar ki, zikrimden gözleri bir perde içinde olanlardır ve işitmeye güç
yetiremez olmuşlardır.(101)1697
dûnunda bir kavim buldu, neredeyse bir sözü fıkhetmiyorlardı]' Kelâmlarının yabancı olması ve
insanlardan uzak olmalarından dolayı (neredeyse bir sözü fıkhetmiyorlardı)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kehf Sûresi, 93. âyetin tefsîrinde]
1695
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ
"'[ ً ْ A/Bir harc]' Bir ücret." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 324. sayfa]
1696
Ebu Hûreyre ( ﷲ ')رtan, demiştir ki: "Nebî ( و ﷲ ) sedd hakkında buyurmuştur ki:
'Her gün onu kazarlar. Tâ ki güneşin ışığını neredeyse görebilecek dereceye gelirler. İşte o
zaman başlarındaki kişi der ki: 'Haydi dönün, yarın tekrar kazacaksınız.' Allah ise seddi
eskisinden daha sağlam kılar. Fakat onların süresi dolup da Allah kendilerini insanların üzerine
göndermeyi murâd edince başlarındaki kimse der ki: 'İnşâAllah yarın onu yine kazacaksınız.'
İnşâAllah diye belirttikten sonra ertesi gün seddin yanına gelirler ve onu bıraktıkları hâlde
bulurlar. Onu delerler ve insanların üzerine hurûc ederler. Ulaştıkları suyu içip bitirirler.
İnsanlar onlardan kaçarlar. Onlar oklarını göğe fırlatırlar. Bu oklar sırf kan olarak geri döner.
Bunun üzerine derler ki: 'Arzdakileri kahrettik. Semâdakilerin de işini bitirdik.' Bunun üzerine
Allah onların üzerine deve kurdu sürüsüne benzeyen hayvanlar gönderir. Bu hayvanlar onları
boyunlarından yakalar ve böylece onlar helâk edilirler. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin
olsun ki, arzın hayvanları onların etlerini yiyerek canlanır, semizlenir ve bundan hoşnut olur.'"
[Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3153.); Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Sunen-i
Tirmizî'de hadîs için: 'Sahîhtir' demiştir]
410
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlar ki, dünyâ hayâtında sa'yleri boşa gitmiştir. Ve onlar işi iyi yaptıklarını
hesâb ederler.(104)1700
1697
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ
ً ْ. َ َن8ُ 3Uَٖ &" ْ َ-/Ve işitmeye güç yetiremez olmuşlardır]' Akletmezler ve haberi duymaya güç
yetiremezler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, 3. cilt, Tefsîru's-Sahîh, 326. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[_ ِ Tَ َ$َا/Hesâb mı ediyorlar?]' Yani: Zannediyorlar mı?
َ "
1698
'[َ َء3 اَ ْو ِﻟ#6ُو ٖ ْ د% ِ َ ٖدى0 ِ وا5ُ ,َ& ِﱠ- َْ ُ وا ا َنF7َ َ%-5ٖ اﻟﱠ/O küfredenler kullarımı dûnumdan velîler ittihâz
edeceklerini]'
Suâl: Onun kulları kimdir?
Cevâb: Her şey Allah'ın kuludur. '[ًاD0ْ َ %ِ ٰ ْ2 اﻟ ﱠ#?ِ ض اِ ﱠ) ٰا ِ ْت َو ْا)َر
ِ ا8َ ٰ " اﻟ ﱠ#$ِ ْ% َ ﱡ7ُ ْاِن/Semâlar ve arzda olan
herkes istisnâsız Rahmân'a gelecektir kul olarak.]' [Meryem Sûresi, 93. âyet]
Suâl: Allah'ın dûnundan velî ittihaz edinilenler, yani Allah'ın dûnundan ibâdet edilenler kimlerdir,
nelerdir?
Cevâb: Meleklere ibâdet edilmiştir. Resûllere ibâdet edilmiştir. Güneşe ibâdet edilmiştir. Aya ibâdet
edilmiştir. Ağaçlara ibâdet edilmiştir. Taşlara ibâdet edilmiştir. İneklere ibâdet edilmiştir. Allah'tan
âfiyet dileriz. Şeytân, Âdem oğluna her yoldan gelir. '[ َ َء3 ا َْو ِﻟ#6ُو ٖ ْ د% ِ /Kullarımı dûnumdan velîler]'
Yani: Allah (+, و- )'nin velâyetini unutarak, duâ ettikleri ve kendilerinden istigâse/medet diledikleri
(sahte) rabbler.
Suâl: Yani bunu yapan bu kimseler, yardım edileceklerini mi zannediyorlar?
Cevâb: Hayır, yardım edilmezler. Böyle zanneden kimsenin aklından zoru var demektir. '[ َ َ َ َ ﱠ6Dْ َ& ْ َﱠ ا6ِا
)ًُ Wُ6 َ%- ٖ $ِ َ ْ ِﻟ/Muhakkak ki Biz, Cehennem'i kâfirler için bir konak olarak hazırladık]' Yani: Allah
(+, و- ) ateşi hazırlamıştır. Kâfirler için '[)ًُ Wُ6/bir konak olarak]'. Âyette geçen: '[لW اﻟ/Nuzul]'
kelimesinin mânâsı, ev sâhibinin misâfirine sunduğu şeydir. Bu kelimenin: '[ل- #$ا/Munzil]' Yani:
'Misâfir eden' mânâsına gelmesi de muhtemeldir. Her ikisi de sahîhtir. Onlar orada konaklarlar. Ve o,
kendilerine sanki bir ziyâfet imiş gibi verilir. Ve (o), ne kötü ziyâfettir! [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Kehf Sûresi Tefsîri, 141. sayfa]
1699
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Mus'ab ibn Sa'd ibn Ebî Vakkâs ( ﷲ#. )رşöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Babam'a: '[)ً َ ْ َ َ ا%- ٖ " َ Aَْ )ْ *ِ ْ ُ ُcﱢ0َ ُ6 ْ =ُ ْ َھ/De ki: 'Size amelce en çok hüsrâna uğrayanları bildirelim
mi?']' hakkında suâl ettim: 'Onlar harûriyye/haricîler midir?' Dedi ki: 'Hayır. Onlar yahûdîler ve
nasârâdır, yahûdîlere gelince, onlar Muhammed ( و ﷲ )'i tekzîb etmişlerdir. Ve nasârâya
gelince, onlar Cennet'e kâfir olmuşlar ve demişlerdir ki: 'Orada bir yiyecek ve içecek yoktur.' Ve
harûriyye, onlar ki mîsâklarının ardından Allah'ın ahdini bozanlardır.' Ve Sa'd onları: 'Fâsıklar' olarak
isimlendirir idi." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr
(4728.)]
1700
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ3ْ6Dةِ اﻟ ﱡ83ٰ Tَ ا ْﻟ#$ِ ْ ُ ُ3ْ . َ ‚ ﱠ َ َ%-5ٖ اَﻟﱠ/Onlar ki, dünyâ hayâtında
sa'yleri boşa gitmiştir]' Yani: Onlar, meşrû râzı olunan makbûl Şerîat'ın gayrı üzere bâtıl ameller
işlemişlerdir. '[ ً ْ 1 ُ َن8ُ " ِ ْTُ- ْ ُ ﱠ6َنَ ا8ُ0" َ ْTَ- ْ َو ُھ/Ve onlar iyi iş yaptıklarını hesâb ederler.]' Yani: Onlar
bir şey üzere olduklarına, kendilerinin makbûl ve mahbûb/sevilen kimseler olduklarına i'tikad
ederler." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kehf Sûresi,
104. âyetin tefsîrinde]
411
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Ben ancak sizin misliniz bir beşerim. Bana, sizin ilâhınızın ancak tek
ilâh olduğu vahyediliyor. Artık Rabbine mülâki olmayı kim umuyorsa, o hâlde
sâlih amel işlesin ve Rabbine ibâdette birini şirk koşmasın.'(110)1703
1701
Vekî' bin Cerrâh ( ﷲ#. )رashâbtan Ka'b bin Ucre ( ﷲ ')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"Kıyâmet Günü bir adam getirilir, dâne ile tartılır ama (terâzi) onu tartamaz. Sonra bir sivrisinek
kanadı ile tartılır ama (terâzionu da tartamaz." Sonra: '[ ً6 ْ َ ِ َوز3ٰ @ِ َم ا ْﻟ8ْ َ - ْ ُ َ ُ ﻟ3@ٖ ُ6 sَ َ$/Bu nedenle Kıyâmet
Günü onlar için bir terâzi ikâme etmeyiz.]' (âyetini) kıraat etmiştir. [Hasen bir eserdir. Ebu Sufyân
Vekî' bin Cerrâh, Kitâbu'z-Zühd (363.)]
1702
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[#?ٖ َ-وا ٰا5ُ , َوا? َﱠ/Ve âyetlerimi ittihaz etmişlerdir]' Yani:
Kur'ân'ı. '[ ًواWُ ُھ# ٖ .
ُ َو ُر/Ve resûllerimi istihzâ]' Yani: Alay ve eğlence konusu." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 211. sayfa]
1703
İmâm Tirmizî ( ﷲ#. )رEbu Sa'd bin Ebî Fudâle el-Ensârî ( ﷲ ')رın -ve (o) ashâbtantır-
şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah Resûlu ( و ﷲ )'den işittim, buyurdu ki: 'Allah,
insânları Kıyâmet Günü, içinde bir kuşku olmayan bir günde topladığında, bir münâdi şöyle
nidâ eder: 'İşlediği bir amelde Allah'a birini şirk koşan, sevâbını Allah'ın gayrının indinden
taleb etsin. İşte şübhesiz ki Allah, şeriklerin şirkinden en müstağnîdir.''" [Ebu Îsâ Muhammed bin
Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3154.); Şeyh el-Elbânî, 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de hadîs için:
'Hasendir' demiştir]
412
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bana vâris olsun ve Yakûb ailesine vâris olsun. Ve Rabbim, onu rızâna erişen
kıl.(6)
'Ey Zekeriyyâ! Muhakkak ki Biz, seni bir oğul tebşîr ile ediyoruz, ismi Yahyâ.
Bundan önce ona bir isimdaş kılmadık.'(7)1708
(Zekeriyyâ) dedi ki: 'Rabbim, benim için bir oğul nasıl olur? Ve hanımım kısır
oldu ve ihtiyarlıktan son noktaya ulaştım.'(8)
1704
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[#ّ ٖ ِ ُ r ْ َ َ ا ْﻟ%َ َوھ#ّ6ٖ ِ=َ لَ رَبﱢ ا/Demişti ki: 'Rabbim!
Muhakkak ki ben, bende kemikler gevşedi]' Yani: Yaşlılıktan dolayı inceldi ve zayıfladı. '[ َ َ َ& ْ َوا
ُ ْاﻟ ﱠ ا/ve baş ihtiyarlık aleviyle tutuştu]' Yani: Baştaki saçlar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
س
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 277. sayfa]
1705
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًّ3@ِ َ رَبﱢbَ ِ} َ ُD*ِ ْ%ُ7َ َوﻟَ ْ ا/Ve Rabbim, Sana duâlarımda şakî
olmadım.]' Yani: Sana duâ etmekle her dâim mutluyum." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 88. sayfa]
1706
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[#َ ا ِﻟ8َ َ ا ْﻟ/Velîlerim] Asâbe/Baba tarafından olan akrabalar." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 3. cilt, 332. sayfa]
1707
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ ْ6Dُ َْ ﻟ% ِ #َ َ_ْ ٖﻟ$/Artık bana ledûnnunden hibe et]'
İndinden. '[ ًّ3 َو ِﻟ/Velî]' Yani: Evlâd/çocuk." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 88. sayfa]
1708
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ ُ 0ْ َ= ْ% ِ ُ Lَْ َ ْ ﻟkَ6 ْ َﻟ/Daha önce ona bir isimdaş kılmadık.]' Ondan önce hiç kimseye
"'[ ًّ3 ِ .
'[#3ٰ ْTَ-/Yahyâ]' ismi verilmemişti." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 333. sayfa]
413
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Böyledir. Rabbin: 'O Bana kolaydır. Ve bundan önce seni halk ettim
ve sen bir şey değildin.' buyurdu.'(9)1709
(Zekeriyyâ) dedi ki: 'Rabbim, benim için bir âyet1710 kıl.' Buyurdu ki: 'Âyetin,
insanlarla üç gece kelâm edememendir, sapasağlam olduğun halde.'(10)
'Ey Yahyâ! Kitâb'ı kuvvet ile tut!1711 Ve ona sabî iken hikmet verdik.'(12)1712
Ve selâm onun üzerinedir doğduğu gün ve öleceği gün ve diri olarak ba's
edileceği gün.(15)
1709
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ=َ ل/Dedi ki]' Yani: Melek, hayrete düştüğü şeye cevâben
Zekeriyâ'ya dedi ki: '[ ٌ%ﱢ3 َھK َ َ ﱠ8َ ُھbَ * = َ لَ َر ﱡbَ ِﻟ5َٰ 7/'Böyledir. Rabbin: 'O Bana kolaydır.' buyurdu.']'
Yani: Senden ve -başka hanımdan değil de- işte bu zevcenden bir çocuk vücûda getirmek O'nun için
kolaydır. '[ ٌ%ﱢ3 َھ/Heyyinun]' Yani: Allah'a kolaydır. Sonra Allah ona, hakkında suâl ettiği şeyden daha
acâyibini zikretti ve buyurdu ki: '[ ً|3ْ َ bُ َ? ْ َ ُ َوﻟ0ْ َ= ْ% ِ bَ ُ&@ْ َ Aَ Dْ َ= َو/Ve bundan önce seni halk ettim ve sen
bir şey değildin.']'" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Meryem Sûresi, 9. âyetin tefsîrinde]
1710
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ً َ-ا/Âyet]' ٰ Hanımımın hâmileliğine bir delâlet." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 220. sayfa]
1711
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ 5ِ Aُ
ٍة8ب ِ*@ُ ﱠَ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb'ı kuvvet ile tut!]' Allah (+, و- )'ye itaat husûsunda ciddiyetle (Kitâb'ı) tut!" [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 334. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ًّ30ِ 1 َ َ ْ Tُ َ هُ ا ْﻟ3ْ َ? َو ٰا/Ve ona sabî iken hikmet verdik]' Yani: O
1712
henüz küçücük bir çocuk iken kendisine, fehm/anlayış ve ilim, ciddiyet ve azim, hayra yönelme, hayrı
metânetle işleme ve o uğurda gayret gösterme meziyyetlerini ihsân ettik." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Meryem Sûresi, 12. âyetin tefsîrinde]
1713
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs
(# ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ﱠ6Dُ َ ْ ﻟ% ِ ً6 َ 2َ َو/Ve hanânem mil ledunnâ]' Ve
indimizden bir rahmet (verdik)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 334. sayfa]
1714
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ًة87َٰ ز/Zekât]' Sâlih amel." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 334. sayfa]
1715
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ًّ3=ِ ْ َ ً6 َ َ /Şarkta bir mekâna]' Şark/Doğu tarafından bir mekâna." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 334. sayfa]
414
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O vakit onların dûnundan bir hicâb ittihaz etti. Derken ona rûhumuzu irsâl
ettik. 1716 Bunun üzerine ona düzgün bir beşer olarak görünmüştü.(17)
(Meryem) dedi ki: 'Muhakkak ki ben, senden Rahmân'a istiâze ederim, eğer
takvâ eden isen.(18)1717
(Rûh) dedi ki: 'Ben sana tertemiz bir oğul hibe etmek için ancak Rabbinin bir
resûluyum.'(19)
(Meryem) dedi ki: 'Benim -ve bana bir beşer temâs etmemiş iken- nasıl oğlum
olur? Ve ben bir bağiyye1718 değilim.'(20)
(Rûh) dedi ki: 'Böyledir. Rabbin: 'O bana kolaydır. Ve onu insanlar için bir
âyet ve Bizden bir rahmet kılacağız. Ve emir kazâ edilmiştir.' buyurdu.'(21)
Nihâyet doğum sancısı onu bir hurma ağacının gövdesine yöneltti. Dedi ki:
'Keşke bundan önce ölseydim ve unutulup gitseydim!'(23)
Derken ona (melek) aşağısından nidâ etti ki:1719 'Hüzünlenme, Rabbin alt
(taraf)ından bir su arkı kılmıştır.'(24)
'Ve hurma ağacının gövdesini kendine doğru silkele, üzerine taze hurma
dökülsün.'(25)
1716
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ً* kَ 2ِ ْ ِ 6ِ ْ دُو% ِ َْت5,َ ? َﱠ$/O vakit onların dûnundan bir hicâb ittihaz etti.]' Duvarlardan bir hicâb
ittihâz etti."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ َْ َر$/Derken ona rûhumuzu irsâl ettik.]' hakkında demiştir ki: "Bize zikrolunduğuna
َ َ ُر3ْ َ ْ َ اِﻟ.
"'[ َ 2و
göre ona irsâl edilen, Cibrîldir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 178. sayfa]
1717
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًّ3@ِ َ ? َqْ 7ُ ْ اِنbَ ْ ِ %ِ ٰ ْ2ذُ ِ* ﻟ ﱠ8ُ َ ا#ّ6ٖ ِا/Muhakkak ki ben, senden
Rahmân'a istiâze ederim, eğer takvâ eden isen.]' Ona Allah'ı hatırlatarak: 'Eğer Allah'tan
korkuyorsan.' demek istemiştir. İşte bu, kötülüğü def' etme husûsunda en kolay olan tedbîrdir. O, bu
yolu deneyerek öncelikle onu Allah (+, و- ) ile korkutmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Meryem Sûresi, 18. âyetin tefsîrinde]
1718
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "[ ًّ3Rِ َ*/Bağiyye] Zâniye/zinâ eden kadın." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Meryem Sûresi, 28. âyetin tefsîrinde]
1719
Bu açıklama Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ &ِ ْTَ? ْ% ِ َ -َ َ ٰد$/Derken ona aşağısından nidâ etti ki]'
Melek (nidâ etti ki)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 337. sayfa]
415
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derken onunla kavmine geldi, onu yüklenerek. Dediler ki: 'Ey Meryem!
Andolsun ki sen çirkin bir şey getirdin.'(27)
'Ey Hârûn'un kızkardeşi, baban kötü bir kimse değil idi ve annen bir bağiyye
değil idi.'(28)
Bunun üzerine ona işâret etti. Dediler ki: 'Beşikte olan bir sabî ile nasıl kelâm
edelim?'(29)
(Îsâ) dedi ki: 'Muhakkak ki ben, Allah'ın kuluyum. Bana Kitâb'ı verdi1720 ve
beni bir nebî1721 kıldı.'(30)
'Ve nerede olsam beni mübârek kıldı. Ve hayâtta olduğum müddetçe bana
namazı ve zekâtı tavsiye etti.'(31)
'Ve vâlideme iyilik etmemi (de). Ve beni şakî bir cebbâr kılmadı.'(32)1722
Allah için bir evlâd ittihâz etmesi olamaz. O, subhândır.1723 Bir emri kazâ
edince, artık sadece ona: 'Ol.' der. Böylece olur.(35)
1720
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ #َ ِ - ?ٰ ٰا
َ َ&ِ ا ْﻟ/Bana Kitâb'ı verdi]' Geçmişte bana Kitâb'ı vermeye hükmetmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
ب
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 190. sayfa]
1721
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Resûl değil de sadece Nebî olan ile kelâm buyrulur ve onun üzerine vahiy iner ama o (resûl olarak)
irsâl olunmaz." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 338. sayfa]
1722
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ًّ3@ِ َ ﱠ ًرا0 َ # ٖ ْ َ ْkَ - ْ َ َوﻟ/Ve beni şakî bir cebbâr
kılmadı.]' Cebbâr, kibirlenen demektir. Şakî ise, Allah'a isyân edendir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 291. sayfa]
ٰ
ُ Dٍ َْ َوﻟ% ِ 5َ ,َ& ِﱠ- ْ ا َنX
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ُLَ6 Tَ 0ْ . ِ ّ ِ َ ن7َ َ /Allah için bir evlâd ittihâz
1723
etmesi olamaz. O, subhândır.]' (Allah,) nefsini söylediklerinden tenzîh etmiştir." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 95. sayfa]
416
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat hizibler kendi aralarından ihtilâf ettiler.1725 Artık veyl olsun azîm bir
günü müşâhede edeceklerinden o küfredenlere.(37)
Ve emir kazâ edildiğinde hasret günüyle onları inzâr et.1726 Ve onlar gaflet
içindedir.1727 Ve onlar îmân etmezler.(39)
Hani babasına demişti ki: 'Ey babam, işitmeyen ve görmeyen ve senden bir
şeyi gidermeyen şeylere niçin ibâdet ediyorsun?'(42)
'Ey babam, muhakkak ki ben, Rahmân'dan bir azâb sana temâs etmesinden
korkarım. O zaman şeytâna bir velî olursun.'(45)
1724
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Suresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
1725
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ُ W ْ2َ)َ ْا+َ َ&Aْ َ$/Fakat hizibler kendi aralarından ihtilâf ettiler.]' Kitâb ehli (kendi
"'[ ْ ِ ِ 3ْ َ* ْ% ِ َاب
aralarından ihtilâf ettiler)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 339. sayfa]
1726
Şeyh Muhammed Emin Şankitî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[" ةTاﻟ/Hasret]' Elden kayıp giden ve tekrar
tedârik edilmesi mümkün olmayan şeylere karşı hissedilen çok şiddetli pişmanlık ve kendini paralama
anlamındadır. Ve: '[ار56)ا/İnzâr] Tehdit tarzında bildiri yapmak anlamındadır. Yani: İnsânları Kıyâmet
Günü ile inzâr et." [Muhammed Emin Şankitî, Edvâu'l-Beyân, 4. Cilt, 352. sayfa]
1727
İmâm İbn Hibbân ( ﷲ#.)ر, Ebu Saîd el-Hudrî ( ﷲ ')رtan, Nebî ( و ﷲ )'in şöyle
buyurduğunu tahrîc etmiştir: "'[ٍ َ Fْ ]َ #$ٖ ْ ُ ْا)َ ْ ُ َوھ# ِ ُ= اِ ْذ/Emir kazâ edildiğinde. Ve onlar gaflet
َ ^
içindedir.]' (Bu uyarı) dünyâdadır." [Nûreddîn el-Heysemî, Mevâridu'z-Zamân ilâ Zevâidi İbn
Hibbân (1750.) Şeyh el-Elbâni 'Sahîhu Mevâridu'z-Zamân'da (1466.) hadîs için: "Sahîhtir" demiştir.]
1728
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ ِ?ْ َ- ْ َ َ اﻟْ ِ ْ ِ َ ﻟ% ِ #6ٖ َ َءDْ َ=/Sana gelmeyen ilimden
gelmiştir.]' Yani: Sana gelmeyen, Allah'ı ilmetme ve mârifet/tanıma gelmiştir." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 294. sayfa]
417
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(İbrâhîm) dedi ki: 'Selâm üzerinedir. Rabbime senin için istiğfâr edeceğim. 1729
Muhakkak ki O, bana lütufkâr1730 olandır.'(47)
Ve onlara rahmetimizden hibe ettik ve onlar için alî bir doğruluk lisânı
kıldık.(50)1732
Ve Kitâb'ta Mûsâ'yı zikret. Muhakkak ki o, ihlâslı idi ve bir resûl, bir nebî
idi.(51)
Ve ona Tûr'un sağ cânibinden nidâ ettik ve gizlice konuşmak için (Kendimize)
onu yaklaştırdık.(52)1733
Ve Kitâb'ta İsmâîl'i zikret. Muhakkak ki o, vaadinde sâdık idi ve bir resûl, bir
nebî idi.(54)
1729
Açıklama için Tevbe Suresi'nin 114. âyetine bakınız
1730
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ًّ3Fِ 2/Hafiyyen]'َ Lütufkâr." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 341. sayfa]
1731
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًّ3@ِ َ #ّ*ٖ َ ِء َرDُ *ِ َن87ُ َ ا ﱠَ) ا#"َ
ٰ /Ola ki Rabbime duâ etmekle
şakî olmam.]' Yani: Ola ki Rabbime duâ etmekle saadete ulaşırım." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 98. sayfa]
1732
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "Yani: Üzerlerine güzel senâlar ile senâ ettik. Çünkü tüm
milletler üzerlerine güzel senâ ederler." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu
li-Ahkâm'il-Kur'ân, Meryem Suresi, 50. âyetin tefsîrinde]
1733
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ِر8U_ِ اﻟ ﱡ6ِ َ ْ% ِ ُ َ ه-ْ َ َد6 َو/Ve ona Tûr'un cânibinden nidâ
ْ
ettik]' Yani: Dağın (yanından). '[%ِ َ -ْ َ)ا/Sağ]' Yani: Onun sağ cânibinden, Musa'nın sağ cânibinden. O,
o ateşten bir kor umarak oraya gidince ateşin parladığını görmüş ve ona yönelmişti. Ateşi kendisine
nisbetle Tûr'un sağ cânibinde, vâdinin kıyısının yanında bulmuştu. Bunun üzerine Allahu ( $ &') ona
kelâm buyurmuş, nidâ etmiş, onu yaklaştırmış ve onunla münâcat etmişti/gizlice söyleşmişti." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Meryem Suresi, 52. âyetin
tefsîrinde]
418
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine onların ardından, namazı zâyi eden ve şehvetlerine tâbî olan
bir halef onlara halef oldu. 1736 Böylece yakında Gayya'ya mülâki
olurlar.(59)1737
Tevbe eden ve îmân eden ve sâlih amel eden müstesnâ. Ve işte onlar Cennet'e
dâhil olacaklardır ve onlara bir şey ile zulmedilmeyecektir.(60)
1734
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رın: "'[ ًّ3ِ َ ً6 َ َ َُ ْ َ ه$ َو َر/Ve onu alî bir mekâna kaldırdık.]'
kavli hakkında şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Enes bin Mâlik ( ﷲ )ر, Nebî ( و ﷲ )'in
şöyle buyurduğunu: 'Mîrâca çıkarıldığımda İdrîs'i dördüncü semâda gördüm.' bize tahdîs
etmiştir." [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3157.); Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#.)ر,
Sahîhu Sünen-i Tirmizî'de hadis için: 'Sahîhtir' demiştir.]
1735
Secde âyetidir
1736
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ٌ+ْ Aَ ْ ِھDِ ْ َ * ْ% ِ َ+َ ,َ َ$/Bunun üzerine onların ardından bir
halef onlara halef oldu]' Yani: Zikredilen nebîlerden sonra gelen bir halef ki onlar kötü bir kavimdi."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 240. sayfa]
1737
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ًّ3]َ َن8ْ َ@ْ َ- َف8ْ "
َ َ$/Böylece yakında Gayya'ya mülâki olurlar.]' Hüsrân ile (karşılaşırlar)."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 343. sayfa]
1738
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ 3$ٖ َن8ُ َ " َ
ْ َ- )/Orada işitmezler]' Cennet'te (işitmezler).
'[ا8ً Rْ َﻟ/Lağviyyât]' Bâtıl, fuhş ve fuzûli kelâm işitmezler. '[ ً sَ . َ ) ِا ﱠ/Selâm müstesnâ]' Yani: Bilakis
orada selâm/esenlik duyarlar. Yani kendisinden selâmet/esenlik hissedecekleri söz işitirler." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 242. sayfa]
419
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Cibrîl dedi ki:) 'Ve Rabbinin emri olmadan tenezzül etmeyiz. Önümüzdekiler
ve arkamızdakiler ve bunun arasındakiler O'nundur. Ve Rabbin unutkan
olmadı.'(64)1739
Ve insân der ki: 'Öldüğümde mi, hakîkaten yakında diri olarak ihrâc
edilirim?'(66)
Ve insân tezekkür etmez mi1741 ki onu bundan önce halk ettik. Ve (o) bir şey
değil idi.(67)
Öyleyse Rabbine andolsun ki, elbette onları ve şeytânları haşr edeceğiz. Sonra
elbette Cehennem'in çevresinde onları diz üstü hazır edeceğiz.(68)
Sonra, elbette her bir topluluktan çekip çıkaracağız, Rahmân'a karşı onların
hangisi en şiddetli isyankârdır.(69)
Sonra elbette Biz -onları ki, onlar ona yaslanmaya evlâdır- en iyi
ilmederiz.(70)
1739
İmâm Buhârî ( ﷲ#. )رİbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah Resûlu
( و ﷲ ), Cibrîl'e dedi ki: 'Ziyâret ettiğinden daha çok bizi ziyâret etmene ne mânidir?'
Bunun üzerine: '[ َ َFْ Aَ َ َ َو-Dْٖ -ََ ا%ْ3َ* َ ُLَ ﻟbَ ُل ِا ﱠ) ِ* َ ْ ِ َر* ﱢWَ&َ َ ﱠ6 َ َو/Ve Rabbinin emri olmadan tenezzül
etmeyiz. Önümüzdekiler ve arkamızdakiler O'nundur.]' (âyeti) inzâl edilmiştir." [Ebu Abdİllah
Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4731.)]
1740
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ًّ3 ِ .
َ ُLَ َھ ْ ?َ ْ َ ُ ﻟ/O'nun için bir isimdaş ilmediyor musun?]' Rabbin mislini veya benzerini
ilmediyor musun?" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 345. sayfa]
İmâm Kasımî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ ًّ3 ِ . َ ُ Lَ َھ ْ ?َ ْ َ ُ ﻟ/O'nun için bir isimdaş ilmediyor musun?]'
Allah ( $ &'') )( ! وnın bir benzerini ve dengini ilmediyor musun? Allah'a yönelirsin, yüzünü O ( -
+,')وye döndürürsün ve O (da) sana talebini bol bol ihsân eder. Âyetin cümlesi, Allah'a tek olarak
ibâdet etmenin vücûbunun ikrârıdır. Yani: Allah ( $ &'') )( ! وnın misli/benzeri olmadığı kesindir ve
böylece, Allah'ın gayrı kimse ve bir şey, kendisine ibâdet edilme hakkına sahib değildir. Allah'ın
emrine teslîm olmak, O'na hakkıyla ibâdet etmek ve bu ibâdetin meşakkatlerine sabretmek şarttır."
[Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 12. Cüz, 4156. sayfa]
1741
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُ 7ُ 5ْ َ- )َ اَ َو/Ve tezekkür etmez mi]' Yani: Tezekkür ve
tefekkür etmez mi?" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5.
cilt, 245. sayfa]
1742
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Mürre el-Hemedânî'ye
Allah (+, و- )'nin: '[ َو ِانْ ِ ْ ُ ْ ِا ﱠ) َوا ِر ُد َھ/Ve sizden oraya varmayacak yoktur.]' kavli hakkında suâl
420
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlardan önce kaç kuşağı helâk ettik, onlar metâca ve manzaraca1745 daha
güzeldiler.(74)
De ki: 'Kim dalâlette ise, o takdirde bir müddet Rahmân ona müddet versin.
Nihâyet kendilerine vaad edilen ya azâbı veya Saat'i1746 gördüklerinde, o
zaman kimin mekânca daha şerrli ve askerce daha zayıf olduğunu
ilmedecekler.(75)
ettim. Bunun üzerine AbdUllah bin Mes'ûd'un kendilerine şöyle dediğini söyledi: 'Dedi ki: 'Allah
Resûlu ( و ﷲ ) şöyle buyurdu: '(Her) insân ateşe vârid olur, sonra da amelleriyle oradan
çıkarlar. (Çıkanların) ilki yıldırım parıltısı gibidir. Sonra rüzgar gibi, sonra atın koşması gibi,
sonra devenin üzerindeki binici gibi, sonra bir kimsenin koşması, sonra yürümesi gibi.''' [Ebu
Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3159.); Tirmizî: 'Hasen hadîstir' der. Şeyh el-
Elbânî ise 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de: 'Sahîhtir' demiştir]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ًّ3^ ِ @ْ َ ً ْ&2َ bَ َر*ﱢ# ٰ َ َ ن7َ /(Bu,) Rabbinin üzere
1743
kesin kazâ edilmiş olandır.]' Yani: Onun uygulaması lüzumlu (bir kazâdır/hükümdür.)" [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 309.
sayfa]
1744
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allahu ( $ &'), kâfirlere dâir şunu haber veriyor ki onlar,
üzerlerine Allah'ın delâleti zâhir, hücceti apaçık, burhânı vâzıh âyetleri tilâvet edildiğinde karşı
çıkarlar ve ondan yüz çevirirler ve îmân eden kimseler hakkında onlara karşı kibirlenerek ve üzerinde
oldukları bâtıl dînin sıhhatine dâir deliller getirmeye çalışarak konuşurlar. Bu sûretle onlar şöyle
derler: '[ ًّ-Dِ َ6 ُ%َ" ْ2َ ٌ َ @َ ً َوا3ْ A/Makam
َ olarak daha hayırlı ve sohbet meclisleri daha güzeldir?]'
Evleri en güzel olan, rütbeleri en yüksek olan, sohbet meclisleri en hoş olanlar kimlerdir?
'[ ًّ-Dِ َ6/Nediyy]' kelimesi, erkeklerin sohbet için toplandıkları meclis demektir. Yani onların sohbet
meclisleri daha mâmûrdur, yol ve uğrak yeri olarak daha çoktur. Onlar şunu kastediyorlardı: 'Biz bu
mesâbede bulunup da nasıl bâtıl üzere oluruz? Erkam bin Ebî Erkam'ın evinde veya benzer evlerde
gizlenip saklanan şu kimseler nasıl olur da hakk üzere olurlar?'" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Meryem Suresi, 73. âyetin tefsîrinde]
1745
Bu iki kelimenin açıklaması İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ ًY َYَا/Eseesen]' Yani:
Metâca/malca. '[ً -ْٔ َو ِر/Ve rıy'en]' Yani: Manzaraca." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 102. sayfa]
1746
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
1747
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın: '[ ُ تTَ ِﻟQ َ تُ اﻟ ﱠ3=ِ َ0 َوا ْﻟ/Ve bâki
olan sâlihât]' kavli hakkında şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ ilahe illAllah]' ve '[ ﷲ
421
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Şimdi âyetlerimize o küfredeni gördün mü? Ve dedi ki: 'Elbette mâl ve evlâd
bana verilir.'(77)
Ve Allah'ın dûnundan ilâhlar ittihaz ettiler, onlara bir izzet olması için.(81)1749
Görmedin mi, Biz, kâfirler üzerine şeytânları irsâl ettik? Onları kışkırttıkça
kışkırtıyorlar.(83)
Bu itibarla aleyhlerinde acele etme, onlar için ancak bir sayı sayıyoruz.(84)1751
Rahmân'ın indinde bir ahid ittihaz etmiş olanlar müstesnâ onlar şefaate mâlik
olmayacaklardır.(87)1752
422
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlardan önce kaç kuşağı helâk ettik. Onlardan birini hissediyor veya
onların bir fısıltısını işitiyor musun?(98)
423
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
1757
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ
#@ْٰ >َ& ا ْﻟ@ُ ْٰانَ ِﻟbَ 3ْ َ َ َ ْﻟWَ 6ْ َا/Kur'ân'ı senin üzerine meşakkat çekmen için inzâl etmedik.]' Hayır, VAllahi
onu bir meşakkat kılmamıştır. Ve lâkin onu bir rahmet ve bir nûr ve Cennet'e bir delîl kılmıştır."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 354. sayfa]
1758
İmâm Lâlekâi ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Sufyân ibn Üyeyne ( ﷲ#.')رtan Rabî'a bin Ebî
AbdirRahmân ( ﷲ#.')رa: '[ِ ا ْﻟ َ ْ ش#َ َ ٰ ى8َ&. ْ ُ ﱠ اY/Sonra arş üzerine istivâ buyurmuştur.]' kavlinden
şöyle suâl edildiğini tahrîc etmiştir: "Nasıl istivâ etmiştir?" Demiştir ki: "İstivâ bilinmeyen değildir ve
keyfiyyet(i) akledilemez ve risâlet Allah'tandır ve tebliğ etmek resûlun üzerinedir ve üzerimize (de
düşen) tasdîk etmektir." [Ebu'l-Kâsım HibetUllah bin Hasen bin Mansûr el-Lâlekâi, Şerhu Usûli
İ'tikâdi Ehli's-Sünne, 1. cilt, 328. Sayfa (665.)]
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Öyle ki biz, Allah (+, و- )'nin haberine îmân ederiz.
Hâlık'ımız arşının üzerine istivâ buyurmuştur. Allah'ın kelâmını tebdîl etmeyiz." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 233. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ِ اﻟْ َ ْ ش#َ َ ٰ ى8َ&. ْ ُ ﱠ اY/Sonra arş üzerine istivâ
buyurmuştur.]' [Ârâf Sûresi, 54. âyet] kavli hakkında, insânlar pek çok söz söylemişlerdir." Sonra
İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle devam eder: "Bu konuda Mâlik ve Evzaî ve Sevrî ve Leys ibn Sa'd ve Şafiî
ve Ahmed ve İshâk ibn Râhûye ve eski ve yeni diğer müslüman imâmlardan Selefi Sâlih'in mezhebine
sülûk edilmelidir/girilmelidir. Ve bu yol, bu âyeti tekyîf ve teşbîh ve tâ'tîl etmeden, geldiği gibi kabul
etmektir. Teşbîhçilerin zihinlerine hemen gelen zâhir mânâ; Allah ( $ &'') )( ! وdan nefyolunmuştur.
Muhakkak ki Allah, mahlukâtından bir şey O'na benzemez. '[ ُ 3Q اﻟ ﱠ8َ ٌء َو ُھKَْ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ
ٖ َ0 ا ْﻟOُ 3 ٖ " َ 3َﻟ/O'nun
misli gibi bir şey yoktur. Ve O, Semî'dir, Basîr'dir.]' [Şûrâ Sûresi, 11. âyet] Bilakis durum;
imâmların -[Buhârî'nin hocası] Nuaym bin Hammâd el-Huzâî onlardandır- dediği gibidir: 'Kim Allah'ı
mahlukâtına teşbîh ederse kâfir olur. Kim Allah'ın kendisiyle nefsini vasfettiklerini inkâr ederse kâfir
olur. Allah'ın nefsini vasfettiği ve Resûlu'nun (vasfettiklerinde) teşbîh yoktur.' [İmâm Zehebî, 'el-
Uluvv'da sahîh bir isnâd ile zikretmiştir. Şeyh el-Elbânî de bunu 'Muhtasar el-Uluvv'da (184. sayfa)
tashîh etmiştir.] Kim Allah ( $ &' ) )( ! وiçin sârih âyetlerde ve sahîh haberlerde vârid olan şeyleri
Allah ( $ &'') )( ! وnın Celâl'ine layık vecih üzere isbât eder ve Allah ( $ &'') )( ! وdan noksanlıkları
nefyederse; işte o, hidâyet yoluna sulûk etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ârâf Sûresi, 54. âyetin tefsîrinde]
424
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hani bir ateş görmüştü de ehline demişti ki: 'Durun, muhakkak ki ben bir
ateş gördüm. Umulur ki ben ondan size bir kor getiririm veya ateşin indinde
bir hidâyet edici bulurum.'(10)1762
'Muhakkak ki Ben, Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. O halde bana
ibâdet et ve zikrim için namazı ikâme et.'(14)
1759
Ebu'ş-Şeyh el-İsfehâni ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Zeyd ibn Eslem ( ﷲ ')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[#Fٰ Aَْ " ﱠ َوا
َ ْ َ ُ اﻟ ﱢ-/Sırrı ve daha gizliyi ilmeder]' Kulların sırlarını ve daha gizliyi
ilmeder. '[#Fٰ Aَْ ا/Daha gizli]' Onun (insânın) bilinmeyen sırrıdır.]" [Ebu Muhammed AbdUllah bin
Muhammed bin Câfer (Ebu'ş-Şeyh) el-İsfehâni, Kitâbu'l-Azame, 2. cilt, 516. sayfa (168.)]
1760
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[# ٰ " ْ Tُ ْ َ ُء اﻟ. ّٰ َ
ْ َ) ُ ْاLَ ﻟ8َ ُ َ اِ ﱠ) ھLﷲُ َ) اِ ٰﻟ/Allah, O'ndan başka ilâh
yoktur. En güzel isimler O'nundur.]' Yani: O ki, senin üzerine Kur'ân'ı inzâl etmiştir. O, Allah'tır, O
ki, O'ndan başka ilâh yoktur. O, en güzel isimler ve en âlî/yüce sıfatlar sahibidir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tâhâ Suresi, 8. âyetin tefsîrinde]
1761
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[#.8 ٰ ُ ~- ُ Dٖ 2َ /Mûsâ'nın hadîsi]' Mûsâ'nın kıssası."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tâhâ Suresi, 9. âyetin
tefsîrinde]
1762
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ًىD اﻟ ﱠ ِر ُھ#َ َ ُD ِ َا َْو ا/Veya ateşin üzerinde
bir hidâyet edici bulurum]' Veya ateşin indinde beni hidâyet edecek/bana kılavuzluk yapacak ve yol
gösterecek bulurum." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 322. sayfa]
1763
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[# ٰ " ْ َ? َ *ِ N ٍ Fْ َ6 ﱡ7ُ ىWٰ ْkُ& ِﻟ/Her nefsin, sa'yının karşılığını
1764
görmesi için]' Yani: Amel ettiği hayrın ve şerrin karşılığını görmesi için." [Ebu Muhammed el-
425
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Öyleyse ona îmân etmeyen ve hevâsına tâbi olan kimse seni ondan
alıkoymasın, sonra helâk olursun!'(16)1765
(Mûsâ) dedi ki: 'O benim asâm, onun üzerine dayanırım ve onunla
koyunlarımın üzerine yaprak silkelerim. Ve benim için onda başka yararlar
(da) vardır.'(18)
Bunun üzerine onu ilkâ etti, derken o zaman o, sa'y eden bir yılan
(oldu).(20)1766
(Allah) buyurdu ki: 'Tut onu ve korkma. Onu evvelki sîretine iâde
edeceğiz.'(21)1767
'Ve elini koynuna sok, başka bir âyet olarak kusursuz bembeyaz hurûc
etsin.'(22)
'Sözümü fıkhetsinler.'(28)1769
yılan (oldu).]' Yani: Gidip gelen bir yılan" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 326. sayfa]
1767
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[#ُوﻟ ٰ ) َ ?َ َ ْا3.ٖ َھDُ 3 ٖ ُ .
َ /Onu evvelki sîretine iâde
edeceğiz.]' Yani ilk şekline. Yani asâyı." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 113. sayfa]
1768
Nâziat Sûresi'nin 17. âyeti ile aynıdır
1769
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[K ٖﻟ8ْ َ= ا8ُ َ@Fْ َ-/Sözümü fıkhetsinler.]' Yani:
426
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Kardeşim Hârûn'u.'(30)
'Ve andolsun ki, senin üzerine başka defa (da) minnette bulunmuştuk.'(37)1773
'Onu tâbût içine koy da onu suya bırak, böylece su onu sâhile ilkâ etsin, Bana
düşman ve ona düşman onu alsın diye. Ve üzerine Benden bir muhabbet ilkâ
ettim. Ve gözüm üzere yetiştirilmen için.'(39)1774
Sırtımı onunla kuvvetlendir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 328. sayfa]
1772
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ا َ ْ ٖ ی#$ٖ ُL7ْ ِ ْ َ َوا/Ve işimde onu şerîk et.]' Yani: Nübüvvet
ve tebliğ ve risâlette." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
5. cilt, 271. sayfa]
1773
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٰ ىAُْ َ ﱠ ة ً اbَ ْ3َ َ َ َ ﱠDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, senin
üzerine başka defa (da) minnette bulunmuştuk.]' Yani: Bu defadan başka bir defa da sana nimet
vermiştik." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 329. sayfa]
1774
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "Allah (+, و- ), Nebîsi Nûh ( ') ات ﷲe şöyle
buyurmuştur: '[ َ 3ِ ْ2ُ ِ َ َو َو3 ْ َ *ِ bَ ْ ُF ا ْﻟOِ َ ْ1 َوا/Ve gözlerimiz(in önünde) ve vahyimiz ile gemiyi yap.]' [Hûd
Sûresi, 37. âyet] Ve O (/ و+,) buyurmuştur ki: '[ َ ِ ُ3 ْ َ *ِ ْ ٖ ىkَ?/Gözlerimiz(in önün)de cereyân eder.]'
[Kamer Sûresi, 14. âyet] Ve O (+, و- ), Mûsâ'yı zikrederken şöyle buyurmuştur: '[ #ّ ٖ ِ ً ﱠ0Tَ َ bَ ْ3َ َ ُqْ3َ@َواَ ْﻟ
K ٖ 3ْ َ # ٰ َ Oَ َ ْQُ& َو ِﻟ/Ve üzerine Benden bir muhabbet ilkâ ettim. Ve gözüm üzere yetiştirilmen için.]'
[Tâhâ Sûresi, 39. âyet] Ve buyurdu ki: '[ َ ِ ُ3 ْ َ *ِ bَ ﱠ6ِ َ $ bَ ْ ِ َر* ﱢTُ ْ ِﻟ0ِ ْ1 َوا/Ve Rabbinin hükmüne sabret.
Çünkü muhakkak ki sen gözlerimiz(in önün)desin.]' [Tûr Sûresi, 48. âyet] Şu halde her mü'minin
üzerine Hâlık ve Bâri'nin Nefsi için isbât ettiği Gözü isbât etmek, vâcibtir. Ve gayrı mü'min ise:
427
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve diyordu ki: 'Ona bakacak bir
kimseyi size göstereyim mi?' Derken, gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye
seni annene rücû ettirdik. Ve sen bir nefsi katletmiştin de seni gamdan necât
buyurmuştuk. Ve seni fitneden fitneye uğratmıştık. Böylece Medyen ehli
içinde senelerce kalmıştın. Sonra bir kader üzerine geldin, ey Mûsâ!'(40)
'Artık ona yumuşak söz söyleyin. Umulur ki o tezekkür eder veya haşyet
duyar.'(44)1778
Allah'ın muhkem tenzîlinde (Kendisi için) isbât ettiğini Allah ( $ &'')') رك وdan nefyeden kimsedir."
[Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 96.-97.
sayfalar]
1775
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Rabbimiz, Nefsinin, halk ettiklerinin nefsi gibi
olmasından münezzehtir. O, nefsi olmayan bir yokluk olmaktan da azîzdir. Allah (+, ه0?)ذ, Nebîsi
Muhammed ( و ﷲ )'e şöyle buyurmuştur: '[ ْ ُ & ََ_ َر*ﱡ7َ ْ ُ ْ3َ َ ٌمsَ . َ ْ ُ@َ$ َ ?ِ َ- ٰ *ِ َن8ُ ِ ْHُ- َ%-5ٖ َواِ َذا َ َء َك اﻟﱠ
َ َ ْ2 اﻟ ﱠLِ " ِ Fْ َ6 # ٰ َ /Ve âyetlerimize o îmân edenler sana geldiğinde, artık de ki: 'Selâm üzerinize
olsun! Rabbiniz Nefsi üzere rahmeti yazmıştır']' Rabbimiz bize ilmettirmiştir ki O'nun, üzerine
rahmeti yazdığı bir Nefsi vardır." Devamla İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah (ه0? ذ+,), kelîmi
Mûsâ'ya buyurdu ki: '[#.8 ٰ ُ َ- ٍرDَ َ= # ٰ َ َqْc ِ ُ ﱠY*K"ٖ Fْ َ ِﻟbَ ُ&ْ َ U َ ْ1 َوا/'Sonra bir kader üzerine geldin, ey
Mûsâ! Ve Ben, seni Nefsime seçtim.']' [Tâhâ Sûresi, 40.-41. âyetler] Böylece Allah, Kendisinin,
O'na kelîmi Mûsâ (م/ $ا )'ı seçtiği bir Nefsi olduğunu isbât etmiştir. Ve (/ و+,) şöyle
buyurmuştur: [َ ِد0 ِ ﷲُ َرؤُفٌ ِ* ْﻟ ّ ٰ ُ َوL" ّ ٰ ُ 7ُ ُر5 ﱢTَ ُ- َو/Ve Allah, sizi Nefsinden tahzîr eder. Ve Allah,
َ Fْ َ6 ُ ﷲ
kullarına Rauf'tur.]' [Âl-i İmrân, 30. âyet] Yine Allah, bu âyette (de) Kendisinin bir Nefsi olduğunu
isbât etmiştir. RûhUllah Meryem oğlu Îsâ, Rabbine hitâb ederek şöyle demiştir: '[ ُ َ ْ َ َو َ) ا#"ٖ Fْ َ6 #$ٖ َ ُ َ ْ َ?
ِ 8ُ3Rُ ْ ُم اﻟsَﱠ
ب ِ Fْ َ6 #$ٖ َ /'Nefsimdekini ilmedersin ve (ben,) Nefsindekini ilmedemem.
َq6ْ َ اbَ ﱠ6 ِاbَ "
Muhakkak ki Sen, Sensin gaybleri en iyi ilmeden.']' [Mâide Sûresi, 116. âyet] Böylelikle RûhUllah
Meryem oğlu Îsâ (da), mâbûdunun bir Nefsi olduğunu bildirmiştir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk
ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 11.-12. sayfalar]
1776
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[#?ٖ َ- ٰ *ِ َك8Aَُ َ َواqْ6َاِ ْذھَ_ْ ا/Sen ve kardeşin âyetlerim ile
git.]' Yani: Delîllerim ile." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 331. sayfa]
1777
Bu açıklama Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ3ِ َ? )َ َو/Ve lâ teniyee]' Zayıflık göstermeyin."[Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 359. sayfa]
1778
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[#>ٰ ,ْ َ- ُ ا َْو7 ﱠ5َ َ&َ- ُLﱢ ً ﻟَ َ ﱠ3َ ً) ﻟ8ْ َ= ُLَ) ﻟ8 َ ُ@َ$/Artık ona yumuşak
söz söyleyin. Umulur ki o tezekkür eder veya haşyet duyar.]' Bu âyette büyük bir ibret vardır.
Şöyle ki, Firavun son derece sapkınlık ve kibir içinde idi. Mûsâ ise Allah'ın halk ettikleri içinde seçkin
idi. Buna rağmen Mûsâ, Firavun'a ancak lutf ve yumuşaklık ile hitâb etmişti." Devamla şöyle
demiştir: "'[#>ٰ ,ْ َ- ُ ا َْو7َ ﱠ5َ&َ- ُLﻟَ َ ﱠ/Umulur ki o tezekkür eder veya haşyet duyar.]' Yani: Umulur ki o,
içinde bulunduğu dalâlet ve helâktan döner. '[#> ٰ ,ْ َ- ا َْو/veya haşyet duyar]' Yani: Rabbinin
haşyetinden dolayı bir tâat ortaya koyar." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tâhâ Suresi, 44. âyetin tefsîrinde]
428
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Rabbimiz! Muhakkak ki biz, bize karşı ifrât etmesinden1779 veya
tuğyân etmesinden korkarız.'(45)
Böylece ona gidin de deyin ki: 'Muhakkak ki biz, Rabbinin resûlleriyiz. Artık
İsrâîl oğullarını bizimle irsâl et ve onlara azâb etme. Sana Rabbinden bir âyet
ile geldik. Ve selâm, hidâyete tâbi olanın üzerinedir.'(47)
'Muhakkak ki biz, azâbın, tekzîb edenin ve yüz çevirenin üzerine olacağı bize
vahyedilmiştir.'(48)
(Mûsâ) dedi ki: 'Rabbimiz O ki, her şeye hilkatini veren, sonra hidâyet
edendir.'(50)1780
(Mûsâ) dedi ki: 'Onların ilmi Rabbimin indinde bir kitâbtadır. Rabbim dalâlet
etmez ve unutmaz.'(52)1781
'O ki, sizin için arzı bir beşik kıldı ve onda size yollar açtı ve semâdan bir su
inzâl etti.' Böylece onunla türlü nebattan çiftler ihrâc ettik.(53)
Sizi ondan halk ettik ve sizi oraya iâde edeceğiz. Ve sizi ondan bir kere daha
ihrâc edeceğiz.(55)1783
1779
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْاَن
َ 3ْ َ َ طَ ُ Fْ َ-/Bize karşı ifrât etmesinden]' Ondan bir cezâlandırma gelmesinden." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 359. sayfa]
1780
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
ٰ َا/Her şeye hilkatini veren, sonra hidâyet edendir.]' kavli hakkında
etmiştir: "'[ىDَٰ ُ ﱠ ھY ُ Lَ@ْ Aَ ٍءKَْ ﱠ7ُ #Uْ
demiştir ki: "Her şeye, o şey için uygun olanı vermiş, sonra onu, bu verdiğine hidâyet etmiştir." [Ebu
Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 3. cilt, 17. sayfa]
1781
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[#"ٰ ْ َ- )َ َو#ّ*ٖ ^ ﱡ َر َ
ِ َ- )/Rabbim dalâlet etmez ve unutmaz.]' Rabbim hatâ etmez ve unutmaz."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 360. sayfa]
1782
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir, 128. âyete bakınız
429
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Firavun) dedi ki: 'Sihrin ile bizi arzımızdan ihrâc etmek için mi geldin, ey
Mûsâ?'(57)
'Öyleyse biz (de) sana onun misli bir sihir elbette getireceğiz. Artık bizim
aramızda ve senin aranda bir vâde kıl,1784 müsâvî bir mekân, 1785 ona ne biz
muhâlefet edelim ve ne (de) sen.'(58)
Mûsâ onlara dedi ki: 'Veyl olsun size! Allah üzere yalan iftirâ etmeyin, sonra
sizi azâb ile yok eder. Ve iftirâ eden kaybetmiştir.'(61)
Dediler ki: 'Bu ikisi elbette iki sihirci, başka değil. Sihirleriyle sizi arzınızdan
ihrâc etmeyi ve örnek tarîkâtınızı gidermeyi murâd ediyorlar.'(63)1788
1783
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ 7ُ َ @ْ َ Aَ َ ْ ِ /Sizi ondan halk ettik]' Yani: Arzdan.
'[ ْ 7ُ Dُ 3 ٖ ُ 6 َ 3$ٖ َو/Ve sizi oraya iâde edeceğiz]' Yani: Ölüm ânında '[ ٰ ىAُْ ِ ُ ُ ْ ?َ َرة ً ا,ْ ُ6 َ ْ ِ َو/Ve sizi ondan bir
kere daha ihrâc edeceğiz.]' Yani: Haşr ânında." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 335. sayfa]
1784
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ًاD ِ 8ْ َ bَ َ 3ْ َ*ْ َ َ َو3َ* ْ َ ْ َ$ Lٖ ِ Mْ ِ ٍ ْTِ"*ِ bَ َ ﱠ3?ِ ْ َ َ َ$/Öyleyse biz (de)
sana onun misli bir sihir elbette getireceğiz. Artık bizim aramızda ve senin aranda bir vâde kıl]'
Yani: Aramızda bir süre ve buluşma vakti belirle." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ
el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 279. sayfa]
Şeyh Şankıtî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ى8ً . ُ ً6 َ َ /Müsâvî bir mekân]' Yani: İnsâf ve adâlet gereği
1785
olarak, tüm insanların hâzır olmasına imkân vermek için." [Muhammed Emin Şankitî, Edvâu'l-Beyân,
4. cilt, 536. sayfa]
1786
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِ َ -Wّ ٖ ُم اﻟ8ْ َ- ْ 7ُ ُD ِ 8ْ َ =َ َل/(Mûsâ) dedi ki: 'Vâdeniz, ziynet günü]' Bu, onların bayram günü idi. '[ َ > َ ْTُ- َْواَن
#Tً ‚ ُ س ُ اﻟ ﱠ/Ve insânların toplanacağı kuşluk vaktidir]' Vermiş oldukları o söz için bir araya
gelirler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 361. sayfa]
1787
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َ 3ْ َ* ْ ُا اَ ْ َ ھ8ُ َ&َ َ َز$/Derken işlerini aralarında nizâlaştılar]'
Yani: Münâzara ve müşâvere ettiler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 280. sayfa]
1788
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[# ٰ Mْ ُ @َ ِ& ُ ُ ا ْﻟ- ٖ U َ *ِ َ0 َھ5ْ َ- َو/Ve örnek tarîkâtınızı gidermeyi]' Sizin örnek yolunuzu ortadan
kaldırmayı (murâd ediyorlar). Ve onlar, İsrâîl oğullarıdır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 3. cilt, 362. sayfa]
430
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Öyleyse, hilelerinizi toplayın, sonra saf saf gelin. Ve bugün üstün gelen felâh
bulmuştur.'(64)
Dediler ki: 'Ey Mûsâ, ya sen ilkâ et veya biz olalım ilkâ edenlerin evveli.'(65)
(Mûsâ:) 'Bilakis, siz ilkâ edin.' dedi de o zaman ipleri ve âsâları sihirlerinden
ona sa'y ediyor hayalini verdi.(66)
Ve sağ elindekini ilkâ et, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları ancak bir
sihirci hîlesidir. Ve sihirci nereye gelse felâh bulmaz.(69)
(Firavun) dedi ki: 'Size izin vermeden önce ona îmân ettiniz. Muhakkak ki o,
elbette sihri o size tâlim eden büyüğünüzdür. O bakımdan, elbette ellerinizi ve
1789
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رaittir, dedi ki: "'[N َ َ ا َْو/Evcese]' Yani: Nefsinde
bir korku buldu." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 340. sayfa]
1790
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[# ٰ ْ َ)ا/Âlâ]' ْ Yani: Gâlib olan sensin. Yani: Gâlibiyyet
ve zafer senindir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5.
cilt, 284. sayfa]
1791
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Peki Mûsâ (م/ $ا ) hakkında ne dersin? Hani Firavun,
sihircilerin gelmesi için ondan bir zaman tâyin etmesini taleb etmişti. Mûsâ da ziynet gününün duhâ
vakti için onlara vaad etmişti/söz vermişti. Ziynet günü ise bayram günü demektir. Nitekim insanlar
bayram günlerinde ziynetlerini takınırlar. Bu buluşma gece değil de gündüzün ortasında vukû buldu.
Herkes toplandığı vakit: '[&َ ٰ ى$ْ ا%ِ َ ب ٍ ا5َ َ *ِ ْ ُ َ&Tِْ "ُ3َ$ ً*5ِ 7َ ِﷲ
َ Aَ Dْ َ=ب َو ّ ٰ #َ َ &َ ُ واFْ َ? )َ ْ ُ َ -ْ َو#.8 ٰ ُ ْ ُ َ=َ َل ﻟ/Mûsâ
onlara dedi ki: 'Veyl olsun size! Allah'a yalan iftirâ etmeyin, sonra sizi azâb ile yok eder. Ve
iftirâ eden perişan olmuştur.']' [Tâhâ, 61. âyet] Allah (+, و- ) şöyle buyurmuştur: '[ ْ ُا اَ ْ َ ھ8ُ َ&َ َ َز$
ٰ ى8 ْk ﱡ وا اﻟ ﱠ.
َ َ َ ُ ْ َوا3ْ َ*/Derken işlerini aralarında nizâlaştılar ve gizlice fısıldaştılar.]' [Tâhâ Suresi, 62.
âyet] Âyetin başında ki: '[ َف/Fe]' harfi tertîbe, tâkibe ve sebebe delâlet eder. Yani Mûsa (م/ $ا ) bu
kelâmı edince hemen aralarında nizâlaşmaya/tartışmaya başladılar. Nizâlaşma ise başarısızlık
demektir. Tıpkı Allah (+, و- )'nin dediği gibi: '[ ْ ُ Tُ -َ_ ٖر َ ھ5َْ ?ا َو8ُ >َ Fْ َ&َ$ ا8ُ َو َ) ?َ َ َز/ve nizâlaşmayın. O
takdirde gevşersiniz ve rüzgârınız gider.]' [Enfâl Suresi, 46. âyet] '[ ﱡ وا. َ َ َ ُ ْ َوا3ْ َ* ْ ا ا َ ْ َ ُھ8ُ َ&َ َ َز$
ٰ ى8 ْkاﻟ ﱠ/Derken işlerini aralarında nizâlaştılar ve gizlice fısıldaştılar.]' [Tâhâ Suresi, 62. âyet] Mûsâ
(م/ $ا )'ın bu kelâmının netîcesi ise Mûsâ'ya karşı olmak için gelen bu sihircilerin onun safına
geçmeleri, secdeye kapanmaları ve Firavun onların karşılarında olmasına rağmen: '[ َا ٰا َ ﱠ ِ* َبﱢ ٰھ ُون8ُ=َ ﻟ
ٰ ُ َو/Dediler ki: 'Hârûn ve Mûsâ'nın Rabbine îmân ettik.']' [Tâhâ Suresi, 70. âyet] diye îlân
#.8
etmeleridir. Liderleri çok kuvvetli olan büyük bir topluluğun karşısında, tek bir kimseden sudûr eden
hakk kelime ne kadar tesirli olmuştur!" [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Likâu'l-Bâbi'l-Meftûh,
211. likâ]
431
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Beyyinelerden bize gelen ve o bizi yaratan üzerine asla seni
seçmeyiz. Artık kazâ edeceğini kazâ et, ancak bu dünyâ hayâtına kazâ
edersin.'(72)
Ve kim O'na sâlih ameller işlemiş bir mü'min olarak gelirse, artık işte onlar,
onlar için en yüksek dereceler vardır;(75)
'Ey İsrâîl oğulları! Sizi düşmanınızdan necât buyurduk ve size Tûr'un sağ
cânibini1794 vaad ettik. Ve üzerinize helva ve bıldırcın inzâl ettik.'(80)
1792
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ً ِ ْk ُ /Mücrim olarak]' Yani: Müşrik olarak. Yani (kim)
şirk üzere ölürse." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5.
cilt, . sayfa]
1793
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[#7ّ ٰ Wَ َ? ْ% َ ُٶاWٰ َ bَ َو ٰذ ِﻟ/Ve bu, tezekkî edenlerin
karşılığıdır.]' Yani: Günahlardan temizlenenlerin (karşılığıdır). Ve denildi ki: ''[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ ilâhe
illAllah]' diyenlerin karşılığıdır.'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 344. sayfa]
1794
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ%َ -ْ َ) ِر ْا8U_ اﻟ ﱡ
َ 6ِ َ /Ve size Tûr'un sağ cânibini]' Yani: Dağın
sağ (taraf)ını." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3.
cilt, 122. sayfa]
432
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve muhakkak ki Ben, tevbe eden ve îmân eden ve sâlih amel işleyen, sonra
hidâyet bulan için elbette Gaffâr'ım.'(82)1797
Dedi ki: 'Onlar, işte onlar eserim üzereler. Ve ben Rabbim, razı olman için
Sana acele ettim.'(84)
(Allah) buyurdu ki: 'Böylece muhakkak ki Biz, senin ardından kavmini fitneye
düşürdük ve Sâmirî onları dalâlete düşürdü.'(85)
Bunun üzerine Mûsâ gazablı ve esefli kavmine rücû etti. Dedi ki: 'Ey kavmim,
Rabbiniz size güzel bir vaadi vaad etmedi mi? Şu halde üzerinize ahid uzadı
mı, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazabın inmesini murâd ettiniz de bana
olan vaadinize muhâlefet ettiniz?(86)
1795
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ 7ُ َ =ْ َ تِ َ َر َز0ﱢ3ط َ ْ% ِ ا8ُ 7ُ /Sizi rızıklandırdığımızın
paklarından yiyin]' Sizi rızıklandırdığımız helâldan yiyin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 345. sayfa]
1796
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ٰ ى8َ ھDْ َ@َ$/Fekad hevâ]' Şakî olmuştur."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 365. sayfa]
1797
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
َ َ? ْ% َ ِﱠ ٌر ﻟFRَ َ ﻟ#ّ6ٖ ِ َوا/Ve muhakkak ki Ben, tevbe eden için elbette Gaffâr'ım]' Şirkten (tevbe
etmiştir: "'[ب
eden için) '[ َ% َ َو ٰا/Ve îmân eden]' Allah'ı tevhîd eden. '[ Tً ِﻟ1 َ َ ِ َ َو/V e sâlih amel işleyen]' Farzları
edâ eden. '[ىDَٰ &ُ ﱠ ا ْھY/Sonra hidâyet bulan]' Yani: Şübhe etmeyen." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 365. sayfa]
İmâm İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رise hasen bir sened ile Zeyd bin Eslem ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Bu dînin ehli için olmazsa olmaz 4 husus şunlardır: [1] İslâm dâvetine dâhil olmak. [2]
Kesinlikle îmân etmek. Allâh'ı, evvelinden âhirine tüm resûlleri, Cenneti, ateşi, öldükten sonra
ba'sı/dirilmeyi tasdîk etmek. [3] Mutlak sûrette îmânını tasdîk eden amel işlemek. [4] Kesinlikle
kendisi ile amelini güzelleştireceği ilim öğrenmek. Sonra: '[ىDَٰ &ُ ﱠ ا ْھY Tً ِ ﻟ1 َ َ ِ َ َ َو% َ ب َو ٰا
َ َ? ْ% َ ﱠ ٌر ِﻟFRَ َ ﻟ#ّ6ٖ ِ َوا/Ve
muhakkak ki Ben, tevbe eden ve îmân eden ve sâlih amel işleyen, sonra hidâyet bulan için
elbette Gaffâr'ım.]' (âyetini) kıraat etti." [Ebu Bekr Abdİllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe,
Kitâbu'l-Îmân (236.)]
433
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derken onlar için, böğürmesi olan bir buzağı cesedi1798 ihrâc etti. Bunun
üzerine dediler ki: 'Bu sizin ilâhınızdır ve Mûsâ'nın ilâhıdır, fakat
unuttu.'(88)
Böyleyken görmüyorlar mı, onlara bir söz ile rücû etmiyor ve onlar için ne bir
zarara ve ne (de) bir menfaate mâlik olabiliyordu.(89)
Ve andolsun ki, Hârûn onlara daha önce demişti ki: 'Ey kavmim, siz ancak
onunla fitneye düşürüldünüz. Ve muhakkak ki Rabbiniz Rahmân'dır. Öyleyse
bana tâbî olun ve emrime itaat edin.'(90)
Dediler ki: 'Mûsâ bize rücû edene kadar asla ona âkifler olmaktan
vazgeçmeyeceğiz.'(91)1799
(Mûsâ döndüğünde) dedi ki: 'Ey Hârûn, ne sana mâni oldu, dalâlete düşmüş
onları gördüğünde?(92)
(Hârûn) dedi ki: 'Ey anamın oğlu! Sakalımdan tutma ve ne (de) başımdan.
Muhakkak ki ben: 'İsrâil oğullarının arasında tefrîka çıkardın ve sözümü
gözetmedin.' demenden haşyet ettim.'(94)
(Sâmirî) dedi ki: 'Ben onların görmediğini gördüm. Böylece resûlun eserinden
bir avuç avuçladım da onu attım. 1801 Ve işte nefsim bana böyle hoş
gösterdi.'(96)
1798
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ًاD" َ َ /Cesed]' Denilmiştir ki: Başı olmayan bir
cesed/heykel. Yine denilmiştir ki: Ne fayda veren ne de zarar veren bir cesed/heykel." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 349.
sayfa]
1799
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle demiştir: "'[ َ%3Fٖ 7ِ َ ِL3ْ َ َ َ َح0ْ َ6 ْ%َا ﻟ8ُ=َ ﻟ/Asla ona
âkifler olmaktan vazgeçmeyeceğiz]' Yani: Ona ibâdeti ikâme etmeye devam edeceğiz." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 350.
sayfa]
1800
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َ$ َ=َ ل
ی
ِ ِ ﱡ.َ َ- bَ ُ0Uْ A/(Mûsâ)
َ dedi ki: 'Öyleyse senin amacın nedir ey Sâmirî?']' Ne oluyor sana ey
Sâmirî?" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 367. sayfa
1801
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ ُ?5ْ َ0َ َ$ ِل8.
ُ َ ِ اﻟ ﱠYَْ ا% ِ ً ^
َ 0ْ َ= ُq ْ^َ0َ@َ$/Böylece resûlun eserinden bir avuç avuçladım da onu attım.]'
Cibrîl'in atının toynağının altından. Sâmirî onu, İsrâîl oğullarının mücevherâtının üzerine serpti. Bu
sûretle, böğürtüsü olan bir buzağı cesedi/heykeli şekillendi. Onun böğürtüsü, içindeki hafif bir rüzgâr
434
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Mûsâ) dedi ki: 'O hâlde git! Artık muhakkak ki hayatta senin için: '(Bana)
temâs etmeyin.' diye söylemen vardır. Ve muhakkak ki senin için asla
muhâlefet edemeyeceğin bir vâde vardır. Ve ilâhına nazar et, o üzerine âkiflik
edip durduğun. 1802 Elbette onu yakacağız, sonra denizde onu elbette bir
savuruşla savuracağız.'(97)
İlâhınız ancak Allah'tır. O ki, O'ndan başka ilâh yoktur. O, ilmen her şeyi
kuşatmıştır.(98)
Kim ondan îrâz ederse, artık muhakkak ki o, Kıyâmet Günü bir yük 1804
taşıyacaktır.(100)
Ve sana dağlardan suâl ederler. O halde de ki: 'Rabbim onları bir savuruşla
savuracaktır.'(105)
sesi idi." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, 3. cilt, Tefsîru's-Sahîh, 367. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[س َ ِ )َ َل8ُ@َ? ْ ِة اَن83ٰ Tَ ا ْﻟ#$ِ bَ َ َ ِنﱠ ﻟ$ ْ_ََ ْذھ$ َ=َ ل/Dedi ki: 'O
َ "
1802
halde git! Artık muhakkak ki hayâtta senin için: '(Bana) temâs etmeyin.' diye söylemen vardır.]'
Yani: Hani sen, senin olmayan bir şeyi almış ve ona dokunmuştun. Kendisi onu Resûl'un izinden
almış ve ona dokunmuştu. Senin dünyadaki cezân: '[س َ " َ
َ ِ )/(Bana) temâs etmeyin.]' demektir. Yani:
İnsanlara dokunmaman ve onların da sana dokunmamasıdır. '[ًاD ِ 8ْ َ bَ َ َواِنﱠ ﻟ/Ve muhakkak ki senin için
bir vâde vardır]' Yani: Kıyâmet Günü. '[ُ LَFَ ,ُْ ? ْ%َﻟ/Asla muhâlefet edemeyeceğin]' Yani: Senin için
ondan asla bir kaçış olmayan '[bَ ِ اِ ٰﻟ# ْ اِ ٰﻟr
ُ 6ْ َوا/Ve ilâhına nazar et]' Yani: İbâdet ettiğin şeye] '[ َqْ ظ َ ى5ٖ اﻟﱠ
ًF7ِ َ ِL3ْ َ َ /O üzerine âkiflik edip durduğun]' Yani: Ona ibâdeti ikâme ettiğin şeye. Yani buzağıya"
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tâhâ Suresi, 97. âyetin
tefsîrinde]
1803
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ﱠ6Dُ َْ ﻟ% ِ /Ledûnnumuzdan]' İndimizden. '[ ً ا7ْ ِذ/bir
zikir]' Yani: Kur'ân." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 3. cilt, 126. sayfa]
1804
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َم8ْ َ-
َ ِ ِوزْ ًرا3ٰ @ِ ا ْﻟ/Kıyâmet Günü bir yük]' (Kıyâmet Günü) bir günâh." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 367. sayfa]
435
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O gün dâvetçiye tabî olurlar. Onun için bir eğrilik yoktur. 1805 Ve sesler
Rahmân için kısılmıştır. Artık hafif bir sesten başkasını duymazsın.(108)
Ve kim sâlih amellerden -ve o mü'min olduğu halde- işlerse, artık zulümden
korkmaz ve ne (de hakkının) çiğnenmesinden.(112)1807
Ve işte onu Arabça bir Kur'ân olarak böyle inzâl ettik. Ve onda vaîdleri tasrîf
ettik, umulur ki onlar takvâ ederler veya onlar için bir zikir ihdâs
eder.(113)1808
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[# َ ِ ﱠاDنَ اﻟ8ُ 0ِ َ&ﱠ- 5ٍ cِ َ 8ْ َ-/O gün dâvetçiye tabî olurlar.]'
1805
Sûr'un sahibine. Yani: Kabirlerinden çıktıkları zaman ona koşarlar. '[ُ Lَ َج ﻟ8َ ِ )/Onun َ için bir eğrilik
yoktur.]' Yani: Ona icâbet etmekten kaçamazlar. Ne sağa ne de sola meyledebilirler." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 128. sayfa]
1806
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً ْ ِ Lٖ *ِ َن8U ُ 3Tٖ ُ- )َ َو/ve O'nu, ilmen ihâta edemezler]' Yani:
Allah ( $ &'') )( ! وya. O'nun zâtının ilmini ihâta edemezler ve ne sıfatlarının ve ne de mâlumatının."
[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 923. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
1807
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: " '[ ْ% َ َو
ٌ% ِ Hْ ُ 8َ تِ َو ُھTَ ِ ﻟQ
َ اﻟ ﱠ% ِ ْ َ ْ َ-/Ve kim sâlih amellerden -ve o mü'min olduğu halde- işlerse]' hakkında
demiştir ki: "Allah ancak, îmân içerisinde olan ameli kabul eder."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnu şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً ْ^َظ ْ ً َو َ) ھ ُ ُ ف,َ َ- sَ َ$/artık zulümden korkmaz ve ne (de hakkının) çiğnenmesinden.]'
Âdem oğlu Kıyamet Günü, günahları artırılarak zulmedilmekten de, haseneleri husûsunda hakkı
yenilerek zulmedilmekten de korkmaz." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 369.
sayfa]
1808
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Dِ 3 ٖ 8َ َ ا ْﻟ% ِ Lِ 3$ٖ َ $ْ ﱠ1 َ َو/Ve onda vaîdleri tasrîf
ettik]' Yani: Vaîdi zikrederek onda kavli tasrîf ettik. '[ َن8ُ@َ&ﱠ- ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/Umulur ki onlar takvâ ederler]'
Yani: (Umulur ki) şirkten ve mâsıyyetten vikâye ederler. '[ ً ا7ْ ث ﻟَ ُ ْ ِذ ُ Dِ ْTُ- ا َْو/Veya onlar için bir zikir
ihdâs eder]' Yani: Kur'ân onlar için bir ibret ihdâs eder de ondan ibret alırlar." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 357. sayfa]
436
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, bundan önce Âdem'e ahid verdik de unuttu ve onda bir azim
bulmadık.(115)
Bunun üzerine buyurduk ki: 'Ey Âdem! Muhakkak ki bu, senin için ve zevcen
için bir düşmandır. Öyleyse sizi Cennet'ten ihrâc ettirmesin de meşakkata
düşürmesin.'(117)1812
Derken şeytân ona vesvese verdi, dedi ki: 'Ey Âdem, sana muhalledlik ağacına
ve yok olmayan bir mülke delâlet edeyim mi?'(120)1814
1809
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رder ki: "'[b اﻟ/Melik]' O, O ki, emreden ve nehyeden, mükâfât
ve cezâ veren, hakir kılan ve ikrâm eden ve izzetlendiren ve zelîl kılandır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn
Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Miftâhu Dâru's-Saadeh, 1. cilt, 107. sayfa]
1810
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[َ?#َ َ ﻟ/Teâlâdır]' Yücedir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 333. sayfa]
1811
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ 3ْ َ اِﻟ#^ ٰ @ْ ُ- ْاَن/Sana kazâ edilmeden]' Yani vahyi sana
tamamlanmadan. Müfessirler derler ki: 'Nebî ( و ﷲ ), Cebrâil'den vahyi alırken, kendisine
nâzil olan âyetlerin şevki ile, hemen onları okumaya başlıyor ve Cibrîl'nin vahyi tamamlamasını
beklemiyordu. Allah, Nebî ( و ﷲ )'i bundan nehyetmiştir.'" [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî
es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 923. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1812
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#.)ر, Hasen el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ% ِ َ ُ ِ َ ﱠ,ْ ُ- sَ َ$
#@ْٰ >َ&َ$ ِ ﱠkَ ا ْﻟ/'Öyleyse sizi Cennet'ten ihrâc ettirmesin de meşakkata düşürmesin.']' Bununla dünyâ
meşakkatini kasdetmektedir. Âdem oğlu, meşakkate düşmedikçe ve yorulmadıkça dünyadan bir şey
alamaz." [Râvileri sikâdır. Ebu Bekr AbdUllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe, Musannef, 8. cilt, 268.
sayfa]
1813
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#Tٰ ْ^َ? )َ َو/Ve ne (de) güneşte yanman]' Yani: Güneşe bâriz
olmayacaksın ki onun hararetini duyasın, çünkü Cennet'te güneş yoktur. Orada ancak uzayıp giden
gölge vardır. Fecrin tulûundan güneşin tulûuna kadar (ki zaman) gibidir." [Ebu AbdUllah Muhammed
bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Tâhâ Suresi, 119. âyetin tefsîrinde]
1814
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ- =َ َل
# ٰ 0ْ َ- )َ bٍ ْ ُ َوDِ ْ ,ُ َ ةِ ا ْﻟkََ # ٰ َ bَ ٰا َد ُم َھ ْ اَ ُدﻟﱡ/Dedi ki: 'Ey Âdem, sana muhalledlik ağacına ve yok olmayan
bir mülke delâlet edeyim mi?]' Eğer ondan yersen, Allah gibi bir mülke mâlik olursun.'[ َ% ِ َ68ُ َ? ا َْو
َ%-Dٖ ِﻟ,َ ا ْﻟ/Veya muhalledlerden olursunuz]' [A'râf Suresi, 20. âyet] O takdirde ebeden ölmezsiniz."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 371. sayfa]
437
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Bazınız bazısına düşman olarak inin cemîân oradan. Fakat Benden
size bir hidâyet geldiğinde, o vakit kim hidâyetime tabi olursa, artık dalâlete
düşmez ve meşakkat çekmez.'(123)
Ve kim zikrimden îrâz ederse, o takdirde muhakkak ki onun için dar bir
maîşet vardır. 1816 Ve onu Kıyâmet Günü âmâ olarak haşr ederiz.(124)
Der ki: 'Rabbim! Niçin beni -ve (dünyâda) gören olduğum hâlde- âmâ olarak
haşr ettin?'(125)
(Allah) buyurur ki: 'İşte böyle! Sana âyetlerimiz gelmişti de sen onları
unuttun. Ve bugün sen (de) işte böyle unutulursun.'(126)
Öyleyse onlar için bir hidâyet olmadı mı? Onlardan önce nice kuşaklar helâk
ettik. Onların meskenlerinde yürüyorlar. Muhakkak ki bunda, elbette takvâ
sahibleri için1817 âyetler vardır.(128)
1815
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ َ ُ ُ? ٰا8ْ . َ /Sevâtları]' Yani: Avret (yer)leri."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt,
360. sayfa]
1816
İmâm İbn Hibbân ( ﷲ#.)ر, Ebu Hureyre ( ﷲ ')رtan, Nebî ( و ﷲ )'in şöyle
buyurduğunu tahrîc etmiştir: "'[ ً ْ ‚ َ ً >
َ 3 ٖ َ ُ Lََ ِنﱠ ﻟ$/O takdirde muhakkak ki onun için dar bir maîşet
vardır]' (Bu,) kabir azâbıdır." [Nûreddîn el-Heysemî, Mevâridu'z-Zamân ilâ Zevâidi İbn Hibbân
(1751.) Şeyh el-Elbâni 'Sahîhu Mevâridu'z-Zamân'da (1467.) hadîs için: "Hasendir" demiştir.]
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Ebu Saîd el-Hudrî ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
َ ً >
etmiştir: "'[ ً ْ ‚ َ 3 ٖ َ ُLََ ِنﱠ ﻟ$/O takdirde muhakkak ki onun için dar bir maîşet vardır]' (Bu,) kabir
azâbıdır." [Ebu Bekr AbdUllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe, Musannef, 8. cilt, 207. sayfa]
1817
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[# ٰ اﻟ ﱡ#)ُو ِﻟ/Li ِ ûlî'l-nühâ]' Takvâ sahibleri
için" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 374. sayfa]
1818
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌ َ َا
#ًّ "
َ ُ /Belirlenmiş bir süre]' Dünyâ." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 374. sayfa]
438
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve ehline namaz ile emret ve ona devam et.1820 Senden bir rızık istemiyoruz.
Biz seni rızıklandırıyoruz. Ve âkibet takvânındır.(132)
Ve dediler ki: 'Rabbinden bir âyet ile bize gelmeli değil miydi?' Ve evvelki
sahîfelerdekinin1821 beyyinesi onlara gelmedi mi?(133)
Ve eğer onları bundan önce bir azâb ile helâk etmiş olsaydık, elbette
diyeceklerdi ki: 'Rabbimiz, bize bir Resûl irsâl etseydin olmaz mıydı? Böylece
zillete düşmemizden ve aşağılanmamızdan önce âyetlerine tâbî olurduk.(134)
1819
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[N
ِ ْ> ِ ُط
ع اﻟ ﱠ8 ُ َ 0ْ َ= bَ َر*ﱢDِ ْ Tَ *ِ ْŽﱢ0.
َ َو/Ve güneşin doğuşundan önce Rabbini hamd ile tesbîh et]' Bu sabah
namazıdır. '[ َ *ِ َ ُ] ُ و0ْ َ= َو/Ve onun batışından önce]' (Bu) ikindi namazıdır. '[ ِ 3ْ ٸ اﻟﱠ ِ َ6ْ ٰا% ِ َو/Ve gecenin
vakitlerinde]' (Bu) akşam ve yatsı namazıdır. '[ َواَ ْط َافَ اﻟ ﱠ َ ِر/Ve gündüzün etrafında]' (Bu da) öğlen
namazıdır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 375. sayfa]
1820
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ 3ْ َ َ ْ 0ِ U َ ْ1ةِ َوا8 ٰ Q
ِ* ﻟ ﱠbَ َ َواْ ُ ْ اَ ْھ/Ve ehline namaz ile emret ve ona
devam et.]' Yani: Namazı ikâme etmeyi emrederek onları Allah'ın azâbından kurtar. Sen de onu fiil
etmeye sabret!" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tâhâ
Sûresi, 132. âyetin tefsîrinde]
1821
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ٰ ) ْا+
"'[#ُوﻟ ِ Tُ Q
اﻟ ﱡ#$ِ /Ve evvelki sahîfelerde]' Tevrât ve İncîl('de)." [Ebu Bekr AbdUllah ibn Muhammed
ibn Ebi Şeybe, Musannef, 8. cilt, 350. sayfa]
1822
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ى ﱢ8ِ "
اﻟ ﱠ/Seviyy]' Mustakîm/dosdoğru." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 305. sayfa]
1823
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ=/De ki]' Yani: Ey Muhammed! Seni tekzîb eden,
sana muhâlefet eden, küfrü ve inâdı üzere devam eden kimselere de ki: '[ ٌ„ ﱞ ُ &َ َ *ﱢ7ُ /Herkes
beklemektedir]' Yani: Bizden ve sizden (herkes beklemektedir). '[ا8Q ُ َ&َ َ *ﱠ$/Öyleyse bekleyin]'
Öyleyse gözetleyin. '[ى ﱢ8ِ "
اط اﻟ ﱠ ِ َQ
ب اﻟ ﱢ َ َ$/Artık yakında kim dümdüz Sırât ashâbı
ُ Tَ ْ1َْ ا% َ َن8ُ َ ْ َ&"
ilmedeceksiniz]' Yani: Dosdoğru yol (ashâbı). '[ىDَٰ & ا ْھ%ِ َ َو/Ve kim hidâyet bulmuş]' Hakka ve doğru
yola." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tâhâ Sûresi, 135.
âyetin tefsîrinde]
439
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rabblerinden onlara bir muhdes zikir -ve onlar alay ederek onu
dinlemesinler- gelmemiştir.(2)1825
Onların kalbleri gâfildir. 1826 O zulmedenler gizlice şöyle fısıldaştılar: 'Bu sizin
misliniz bir beşer değil mi? Öyleyse sihre mi kapılacaksınız? Ve siz
görüyorsunuz.'(3)
Bilakis, dediler ki: 'Karışık düşlerdir. Bilakis onu iftirâ etmiştir. Bilakis o bir
şâirdir. İmdi evvelkilere irsâl edildiği gibi bize bir âyet getirsin.'(5)1827
Onlardan önce helâk ettiğimiz bir karye îmân etmedi. Şimdi onlar mı îmân
edecekler?(6)
1824
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Cureyc ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ 2ِ ِب ﻟِ ﱠ س
"'[ ْ ُ ُ* " َ َ َ&=ْ ِا/İnsânlara hesâbları yaklaşmıştır.]' Onlara vaad edilen (yaklaşmıştır)." [Ebu
Bekr AbdUllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe, Musannef, 8. cilt, 317. sayfa]
1825
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ْ% ِ ْ ِ 3?ٖ ْ َ- َ
ٍ َD ْT ُ ْ ِ ْ َر*ﱢ% ِ ٍ 7ْ ِذ/Rabblerinden onlara bir muhdes zikir gelmemiştir]' Üzerlerine Kur'ân'dan bir şey
ث
nâzil olmamıştır '[ َن8ُ0َ ْ َ- ْ ُه ُ َوھ8ُ َ َ&. ْ اِ ﱠ) ا/ve onlar alay ederek onu dinlemesinler]'." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 377. sayfa]
1826
Bu açıklama yine İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile
Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: " '[ً َ3 َ) ِھ/Lehiyeten]' Gâfildir." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 377. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ َ ْا)َ ﱠوﻟ. ِ ْ َ اُر7َ ٍ َ- ٰ *ِ َ ?ِ ْ َ3ْ َ$/İmdi evvelkilere irsâl edildiği gibi
1827
bize bir âyet getirsin.]' Yani: Sâlih (م/ $ا )'ın devesi ve Mûsâ (م/ $ا )'ın ve Îsâ (م/ $ا )'ın
âyetleri/mucizeleri gibi." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Enbiyâ Suresi, 5. âyetin tefsîrinde]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ِ 3ْ َ ِاﻟ#28 ٖ ُ6 )ً َ ِا ﱠ) ِرbَ َ 0ْ َ= َ ْ . َ ْ َو َ اَر/Ve senden önce, kendilerine
1828
vahyettiğimiz adamlardan başkasını irsâl etmedik.]' Yani: Şübhesiz ki Biz, evvelkilere melekleri
irsâl etmedik. Ancak kendilerine vahyettiğimiz adamlar irsâl ettik." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
440
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Andolsun ki, size bir Kitâb inzâl ettik. Zikriniz ondadır. Daha akletmiyor
musunuz?(10)
Ve zulmetmekte olan nice karyeyi helâk ettik. 1831 Ve onlardan sonra başka bir
kavim inşâ ettik.(11)
Azâbımızı gördüklerinde. Yani: Helâk edilmelerinden önce. '[ َ ْ ِ ْ ِا َذا ُھ/O zaman onlar oradan]'
Karyeden. '[ َن8ُ^7ُ ْ َ-/Kaçıyorlardı]' Firâr ediyorlardı." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 142. sayfa]
441
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık onların bu davaları, onları biçilmiş (ekin) ve sönmüş (ateş) kılana kadar
zâil olmadı. (15)
Eğer bir eğlence ittihaz etmeyi murâd etseydik, elbette ledûnnumuzdan onu
ittihaz ederdik, 1834 (ama böyle) fiil edenler olmadık.(17)
Eğer ikisi içinde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, elbette ikisi fesâda uğrardı. O
hâlde arşın Rabbi Allah subhândır1837 vasıflandırmalarından.(22)
1833
İmâm Suyûtî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َو
َ%30ٖ ِ )َ َ ُ َ 3ْ َ* َ َرْض َو َ )" َ َء َو ْا َ ْ@ َ اﻟ ﱠAَ /Ve semâ ve arzı ve ikisi arasındakileri oyuncular olarak halk
etmedik.]' Biz, ikisini abes olarak halketmedik ve ne (de) bâtıl olarak." [Ebu'l-Fadl Celâleddîn bin
Muhammed bin Ebî Bekr es-Suyûtî, ed-Durru'l-Mensûr fi't-Tefsîr bi'l-Me'sûr, Enbiyâ Sûresi, 16.
âyetin tefsîrinde]
1834
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ﱠ6Dُ َْ ﻟ% ِ َُ ه65ْ ,)? َﱠ/Elbette
َ ledûnnumuzdan onu ittihaz ederdik]' İndimizden (onu ittihaz ederdik). Ve
Cennet' halk etmezdik ve ne ateşi ve ne ölümü ve ne (de) hayâtı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 421. sayfa]
1835
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasen el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َن8ُFQَ ِ ? ُ ِ ﱠ-ْ 8َ َوﻟَ ُ ُ ا ْﻟ/Ve vasfettiklerinizden dolayı veyl olsun size.]' VAllahi o veyl, her
yalancı vasfedici için Kıyâmet Günü'ne kadardır." [Ebu Bekr AbdUllah ibn Muhammed ibn Ebi
Şeybe, Musannef, 8. cilt, 258. sayfa]
1836
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َ> ُون ِ ْ ُ-/Neşredecekler]' Diriltecekler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 18. cilt, 424. sayfa]
1837
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ Lَ6 Tَْ 0. ُ /O, subhândır.]' (Allah,) nefsini dediklerinden
tenzîh etmiştir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3.
cilt, 144. sayfa]
1838
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ
ْ ُ- ْ َ ُ َو ُھFْ َ- "|َ ُ َ ﱠ
َن8ُ َ|" ْ ُ-/Fiil ettiğinden suâl olunmaz. Ve onlar suâl olunurlar.]' Kullarına fiil
ettiğinden suâl olunmaz. Kullar ise amellerinden suâl olunurlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 426. sayfa]
442
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve senden önce: 'Benden başka ilâh yoktur. Artık Bana ibâdet edin.' diye ona
vahyetmeden bir resûl irsâl etmedik.(25)1839
Kavilde O'nun önüne geçmezler. Ve onlar O'nun emri ile amel ederler.(27)1841
1839
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َو
ُو ِنDُ0 ْ َ$ َ6َ َ اِ ﱠ) اLُ َ) اِ ٰﻟLﱠ6َِ اL3ْ َ اِﻟ#28
ٖ ُ6 )ل اِ ﱠ8ُ ْ َر% ِ bَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ َ ْ .
ٍ . َ ْاَر/Ve senden önce: 'Benden başka ilâh yoktur.
Artık Bana ibâdet edin.' diye ona vahyetmeden bir resûl irsâl etmedik.]' Resûller ihlâs ve tevhîd
ile irsâl edilmişlerdir. (Dil ile) söyleyip ikrâr etmedikçe bir amel onlardan kabul edilmez. Şerîatlar
muhteliftir. Tevrât'ta bir şerîat vardır. İncîl'de bir şerîat vardır. Kur'ân'da da bir şerîat vardır. Helâl,
harâm ve bunların tümü, Allah'a karşı ihlâsta ve O'nu birlemede ve tevhîd etmededir." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 427. sayfa]
1840
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ Lَ6 Tَْ 0. ُ /O, subhândır.]' Nefsini, dediklerinden tenzîh
etmiştir. '[ َن8ُ َ ْ ُ ٌَ د0 ِ ْ َ*/Bilakis ikrâm edilmiş kullardır (onlar).]' Yani: Melekler. Onlar, Allah üzere
keremli (kullardır)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 3. cilt, 144. sayfa]
1841
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِل8ْ َ@ ُ ِ* ْﻟLَ68ُ@0ِ " َ
ْ َ- )/Kavilde O'nun önüne geçmezler.]'
Bu, Allah'tan meleklere bir senâdır. '[ ِل8ْ َ@ُ ِ* ْﻟLَ68ُ@0ِ " َ
ْ َ- )/Kavilde O'nun önüne geçmezler.]' kavlinin
mânâsı: Onlar, O'nun hilâfına bir kavil etmezler. Bu, Allahu ( $ &')'nın '[ َی ِ Dَ- َ%ْ3َ* ا8 ُ Dا َ) ?ُ@َ ﱢ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-
Lٖ ِﻟ8. ّٰ
ُ ﷲِ َو َر/Ey o îmân edenler! Allah ve Resûlu'nun önüne geçmeyin]' [Hucurât Suresi, 1. âyet] kavli
gibidir. Yani: Kitâb ve Sünnet hilâfına bir kavil etmeyin. Âişe ( ﷲ ')رdan rivâyetle, Nebî (
و ')ﷲin şöyle buyurduğu sâbit olmuştur: 'Kim Dîn'imizde, ondan olmayan bir şeyi ihdâs
ederse, o reddolunmuştur.' [Buhârî ve Muslim tahrîc etmiştir] Dinde ihdâs etmek, Kitâb ve Sünnet'e
muhâlif söz söylemektir. Ve Allah ( $ &'') )( ! وnın kavli: '[ َن8ُ َ ْ َ- َو ُھ ْ ِ* َ ْ ِ ٖه/Ve onlar O'nun emri ile
amel ederler.]' Mânâsı: Onlar, kavlen olsun fiilen olsun asla Allahu ( $ &')'ya muhâlefet etmezler."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt,
179. sayfa]
1842
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )ِا ﱠ
#^َ ٰ ? ْ ار%ِ َ ِﻟ/Râzı olduğundan başkasına]' Kendisinden râzı olduğu kimseden başkasına." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 429. sayfa]
443
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve arzda onları sarsmasın diye sağlam dağlar kıldık. Ve orada geniş yollar
kıldık. Umulur ki onlar ihtidâ ederler.(31)1843
Ve O, O ki, gece ve gündüz ve güneş ve ayı halk etmiştir. Hepsi bir felekte
yüzerler.(33)
Ve senden önce bir beşer için muhalledlik kılmadık. Öyleyse, eğer sen ölürsen,
o vakit onlar muhalledler mi olacak?(34)
Her nefis ölümü tadacaktır. Ve bir fitne olarak şerr ve hayır ile sizi ibtilâ
edeceğiz. Ve Bize rücû ettirileceksiniz.(35)1844
1843
Nahl Suresi'nin 16. âyeti için yapılan açıklamaya bakınız
1844
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ِ 3ْ ,َ > ﱢ َوا ْﻟ
ْ ِ* ﻟ ﱠ7ُ 8ُ 0ْ َ6 َو/Ve şerr ve hayır ile sizi ibtilâ edeceğiz]' Şiddet ve rahatlık ile, sağlık
ve hastalık ile, zenginlik ve fakirlik ile, helâl ve harâm ile, itaat ve mâsıyyet ile, hidâyet ve dalâlet ile
sizi sınayacağız. '[ َن8ُ َ ْ ُ? َ 3ْ َ َواِﻟ/Ve Bize rücû ettirileceksiniz.]' Bize döndürülürler ve iyisi ile kötüsü
ile amellerine göre karşılık alırlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
18. cilt, 440. sayfa]
1845
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َ &َ ُ ٰا ِﻟ7ُ 5ْ َ-/İlâhlarınızı zikreden]' Yani kötülükle ve
ayıplayarak (ilâhlarınızı zikreden)." [Ebu AbdUllah Muhammed ibn Ahmed el-Kurtubî, El-Câmi'lî-
Ahkâmi'l-Kur'ân, Enbiyâ Suresi, 36. âyetin tefsîrinde]
1846
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki:
َ 6ْ )ا
"'[ ٍ kََ ْ% ِ ُ" ن ِْ < ُ
َ ِ A/İnsân aceleden halk edilmiştir]' Aceleci olarak halk edilmiştir." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 385. sayfa]
1847
Bu âyet Yûnus Sûresi'nin 48. âyeti, Neml Sûresi'nin 71. âyeti, Sebe Sûresi'nin 29. Âyeti, Yasîn
Sûresi'nin 48. âyeti ve Mülk Sûresi'nin 25. âyeti ile aynıdır
444
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, senden önce resûller ile istihzâ edilmiş, bu yüzden onlardan o
maskaralığa alanları, kendisiyle onların istihzâ etmiş oldukları
kuşatmıştır.(41)1849
Yoksa onlar için kendilerini dûnumuzdan men' edecek ilâhlar mı var? 1850
Onlar nefislerine nusret etmeye güç yetiremezler. Ve Bizden onlara sâhib
çıkılmaz.(43)
Ve eğer onlara Rabbinin azâbından bir esinti temâs etse, elbette derler ki:
'Veyl olsun bize, muhakkak ki biz zâlimler olduk.'(46)
Ve Kıyâmet Günü için adâlet terazilerini koyacağız. Artık bir nefse bir şey ile
zulmedilmez. Ve eğer hardaldan bir dâne miskâli olsa, onu getiririz. Ve hesâb
görücü olarak Biz kifâyet ederiz.(47)
1848
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ُونr َ ْ ُ- ْ ُ َو َ) ھ/Ve onlara süre verilmez.]' tehir
(edilmez)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt,
147. sayfa]
1849
En'âm Sûresi'nin 10. âyeti ile aynıdır
1850
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ 6ِ ْ دُو% ِ ْ ُ ُ َ ْ َ? ٌ َ اَ ْم ﻟ َ ُ ْ ٰا ِﻟ/Yoksa onlar için
kendilerini dûnumuzdan men' edecek ilâhlar mı var?]' Yani: Onlara bir zarar vermeyi murâd
ettiğimizde, bu zararı ve üzerlerine inen şerri onlardan def' etmeye gücü yeten bir ilâhları mı var?"
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 611. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
1851
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[#ِ ْ28َ ْ ِ* ْﻟ7ُ ُر5ِ 6ْ ُﱠ َ ا6=ُ ْ ِا/De ki: 'Sizi ancak vahiy ile inzâr
ediyorum.']' Yani: Sizi Kur'ân ile korkutuyorum." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ
el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 321. sayfa]
1852
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ َو
َرُون5َ ْ ُ- َ َ َء اِ َذاDﱡ ﱡ اﻟ ﱡQ اﻟOُ َ "
ْ َ-/Ve sağırlar inzâr edildiklerinde dâveti işitmezler.]' Şübhesiz ki kâfir,
Allah'ın Kitâb'ına karşı sağırdır, mü'minin ve îmân ehlinin işittiği gibi işitmez onu, ondan
faydalanmaz ve onu akletmez." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18.
cilt, 450. sayfa]
445
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, Mûsâ ve Hârûn'a Furkân'ı verdik. 1853 Ve muttakîler için bir
ziyâ ve bir zikir olarak.(48)
Ve bu, bir mübârek zikirdir, onu inzâl ettik. Şimdi siz onu inkâr mı
ediyorsunuz?(50)
Ve andolsun ki, daha önce İbrâhîm'e rüşdünü vermiştik. 1855 Ve onu ilmedenler
idik.(51)
Hani babası ve kavmine demişti ki: 'Sizin onlara o âkif olduğunuz 1856 bu
timsâller1857 nedir?'(52)
Dedi ki: 'Andolsun ki, siz ve babalarınız mübîn bir dâlalet içinde
olanlarsınız.'(54)
Dediler ki: 'Bize hakk ile mi geldin, yoksa sen eğlenenlerden misin?'(55)
1853
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ُ ْ =َ نF َو ٰھ ُونَ ا ْﻟ#.8 ٰ ُ َ 3ْ َ? ٰاDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, Mûsâ ve
Hârûn'a Furkân'ı verdik.]' Yani: Hakk ile bâtılı tefrîk eden/ayıran Kitâb. Ve bu Tevrât'tır." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 322. sayfa]
1854
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
1855
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, Allah ( ! ()
$ &'')وnın: '[ُ 0ْ َ= ْ% ِ ُهDَ ْ َ ُر3 َ اِ ْ* ٰ ٖھ3ْ َ? ٰاDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, daha önce İbrâhîm'e rüşdünü vermiştik.]'
kavli hakkında demiştir ki: "Onu daha küçükken hidâyet etmiştik." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 455. sayfa]
1856
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َن8ُF7ِ َ َ َ&ُ ْ ﻟ6ْ َ ا#&ٖ اﻟﱠ/Sizin onlara o âkif olduğunuz]'
Onlara ibâdet etmeyi ikâme etmekte olduğunuz." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 150. sayfa]
1857
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ُ 3Yٖ َ اﻟ&ﱠ/Timsâller]' Putlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18.
cilt, 455. sayfa]
1858
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Ve '[ِXّ ٰ َ?/tAllahi]' deki '[ َت/t]' kasemde/yeminde sadece
446
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derken onları paramparça kıldı, onlardan bir büyüğü hâric. Ola ki onlar ona
mürâcaat ederler.(58)1859
Dediler ki: 'Biz onları (kötülükle) zikreden1860 bir delikanlı duyduk, ona:
'İbrâhîm' denilirmiş.'(60)
Dediler ki: 'O halde onu insanların gözü önüne getirin. Ola ki onlar şâhidlik
ederler.'(61)
Dedi ki: 'Bilakis! Onu, onların şu büyükleri fiil etmiştir. O halde onlara suâl
edin, eğer nutuk edenler iseler.'(63)
Bunun üzerine nefislerine rücû ettiler de dediler ki: 'Muhakkak ki siz, siz
zâlimlersiniz.'(64)1861
Sonra (eski) kafaları üzerine döndüler1862 de: 'Andolsun ki, bunların nutuk
etmeyeceğini sen ilmediyorsun.' (dediler).(65)
(İbrâhîm) dedi ki: 'Öyleyse Allah'ın dûnundan bir şeyle size bir menfaat
sağlamayana ve size bir zarar vermeyene mi ibâdet ediyorsunuz?'(66)
Allah'ın ismine hâs bir husustur." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Enbiyâ Suresi, 57. âyetin tefsîrinde]
1859
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ ﻟَ َ ﱠ
َن8ُ ِ ْ َ- Lِ 3ْ َاِﻟ/Ola ki onlar ona mürâcaat ederler.]' Umulur ki onlar tezekkür ederler veya basîret
edinirler ümîdi ile onlara böyle bir tertip hazırladı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 459. sayfa]
1860
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ ُھ7ُ 5ْ َ-/Onları (kötülükle) zikreden]' Yani:
Onları ayıplayan." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 388. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ َن8 ُ ِ ﻟr ِ ُF6ْ َ ا#ا اِ ٰﻟ8ُ َ َ َ$/Bunun
&ُ ُ اﻟ ﱠ6ْ َ ﱠ ُ ْ ا6ِا ا8َُ@َ ﻟ$ ْ ِ "
1861
üzerine nefislerine rücû ettiler de dediler ki: 'Muhakkak ki siz, siz zâlimlersiniz.']' Mânâsı:
Fikirlerine ve akıllarına müraacat ettiler ve dediler ki: 'Şübhesiz ki sizler zâlimlersiniz.' Yani, kendi
nefsinden bir şeyi def' edemeyen şeylere ibâdet ettiğiniz için zâlimlersiniz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 389. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ِ .ُ ِ ُرؤ# ٰ َ ا8"ُ ِ ُ6 ُ ﱠY/Sonra (eski) kafaları üzerine
1862
döndüler]' Yani aslında kendilerinin zâlim kimseler olduklarını ikrâr ettikleri hâlde küfre dönüş
yaptılar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 326.
sayfa]
447
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Onu yakın ve ilâhlarınıza nusret edin, eğer fâiller iseniz.'(68)
Ve ona bir tuzak kurmayı murâd ettiler de onları daha çok hüsrâna
uğrayanlar kıldık.(70)
Ve ona İshâk'ı ve nâfile olarak Yâkûb'u hibe ettik. 1864 Ve hepsini sâlihler
kıldık.(72)
Ve Lût, ona bir hüküm ve ilim verdik. Ve onu, o habîs ameller işlemekte olan
bir karyeden1865 necât buyurduk. Muhakkak ki onlar kötü, fâsık bir kavim
idiler.(74)
Ve Nûh, hani daha önce nidâ etmişti de ona icâbet etmiştik, 1866 nihâyet onu ve
ehlini azîm bir sıkıntıdan necât buyurmuştuk.(76)
1863
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ َاُفﱟ ﻟ/Yuh size]' Yani: Kokuşmuşluk ve kir size
olsun! '[ِﷲّ ٰ ْ دُو ِن% ِ َُونDُ0ْ َ? َ َو ِﻟ/ve Allah'ın dûnundan ibâdet ettiklerinize]' Yani putlara. Ve Allah
( $ &'') )( ! وnın kavli: '[ َن8ُ @ِ ْ َ? sَ َ$َا/Artık akletmiyor musunuz?]' Yani: Sizin, bunu bilecek bir aklınız
yok mu?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
3. cilt, 389.-390. sayfalar]
1864
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ً َ ِ$ َ6 ب8 َ ُ@ْ َ-< َو َ Tْٰ .ِ ُ اLَ َ ﻟ0ْ َو َو َھ/Ve ona İshâk'ı ve nâfile olarak
Yâkûb'u hibe ettik.]' Yani: Ziyâde olarak. Çünkü o, İshâk için duâ etmişti. Yâkûb ise herhangi bir
duâ olmaksızın kendisine ziyâde olarak verilmişti. Böylece bu, nâfile olmuştur. Yani istediği şeye
ziyâde olmuştur." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Enbiyâ Sûresi, 72. âyetin tefsîrinde]
1865
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[~ َ ِ} َ0,َ ْ ? َ ْ َ ُ ا ْﻟqَ6 7َ /habîs ameller işlemekte olan]' Mânâsı:
O karye ehli, çirkin fiiller irtikab ediyordu. Âyette geçen '[ - @اﻟ/karye]' kelimesi ile kasdedilen, o
karyenin halkıdır. Onların işlemiş oldukları pis ve çirkin fiiller, livâta/homoseksüellik gibi fiillerdi."
[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 941. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
448
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve sizin için, sizi kötü durumunuzdan1867 koruması için zırh sanatını ona tâlim
ettik. Artık siz şükredenler misiniz?(80)
Bunun üzerine ona icâbet ettik de zarardan kendisinde olanı kaldırdık. Ve ona
ehlini ve onlarla beraber bir mislini verdik,1868 indimizden bir rahmet ve
ibâdet edenler için bir zikrâ.(84)1869
1866
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allahu ( $ &'), kendisini tekzîb ettikleri vakit kavmi
aleyhine duâ eden, kulu ve Resûlu Nûh (م/ $ا )'a icâbet ettiğini haber vermektedir." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Enbiyâ Sûresi, 76. âyetin tefsîrinde]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ . ِ ْ َ* ْ% ِ /Kötü durumunuzdan]' Yani: Harbte sizi
1867
düşmanlarınızdan (koruması için)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 335. sayfa]
1868
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, Allah ( ! ()
$ &'')وnın kavli: '[ ْ ُ َ َ ْ ُ َ Mْ ِ ُ َوLَ َ هُ اَ ْھ3ْ َ? َو ٰا/Ve ona ehlini ve onlarla beraber bir mislini verdik]'
hakkında şöyle demiştir: "Allah onun ehlini aynen diriltti ve onların mislini kendilerine ziyâde etti."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 507. sayfa]
1869
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%-Dٖ *ِ َ ْ ٰ ى ِﻟ7ْ َو ِذ/Ve ibâdet edenler için bir zikrâ]'
Yani: İbâdet edenler için bir vaaz ve ibret" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 401. sayfa]
449
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine ona icâbet ettik ve onu gamdan necât buyurduk. Ve işte
mü'minleri böyle necât buyururuz.(88)
Ve Zekeriyyâ, hani Rabbine nidâ etmişti: 'Rabbim! Beni ferden bırakma. 1871
Ve Sen vârislerin en hayırlısısın.'(89)
Bunun üzerine ona icâbet ettik ve ona Yahyâ'yı hibe ettik. Ve kendisi için
zevcesini ıslâh ettik. 1872 Muhakkak ki onlar, hayırlarda koşuşanlar idiler. Ve
umarak ve korkarak Bize duâ ederlerdi. Ve Bize huşû duyanlar idiler.(90)
Ve işlerini aralarında parça parça ettiler. 1875 Hepsi Bize rücû edeceklerdir.(93)
1870
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, Allah ( ! ()
$ &'')وnın: '[ ِ Fْ ِ ْ َو َذا اﻟ/ve Zu'l-Kifl]' kavli hakkında demiştir ki: "O, nebî olmayan sâlih bir zattır. O,
emrini kavmine ulaştırmak, bu emri onlar için ikâme etmek ve aralarında adâlet ile hükmetmek üzere
bir nebîye kefil olmuştur. Bunu yapmış ve bu nedenle de '[ ِ Fْ ِ ْ َذا اﻟ/Zu'l-Kifl]' (yani: Kefâlet sahibi')
olarak isimlendirilmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt,
509. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ ْ دًا$ #6ْر ٖ 5َ َ? )َ رَبﱢ/Rabbim! Beni ferden bırakma.]'
1871
Yani: Tek bırakma." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 405. sayfa]
1872
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, Allah ( ! ()
$ &'')وnın: '[ُ L َ ُ ز َْوLَْ َ ﻟTَ ْ1َ َوا/Ve kendisi için zevcesini ıslâh ettik]' kavli hakkında demiştir ki::
"Zevcesi kısır idi. Allah onu doğurgan kılmış ve o hanımdan kendisine Yahyâ'yı hibe etmiştir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 520.-521. sayfalar]
1873
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ َ ْ َ$ ْqَ Q َ ْ2َ ا#&ٖ َواﻟﱠ/Ve o fercini koruyan]' (Fercini)
harâmdan muhâfaza eden. Ve (Allah ( $ &' ) )( ! وbu âyet ile) Meryem binti İmrân'ı murâd etmiştir."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 353. sayfa]
1874
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Âli ibn Talha ( ﷲ#.')رın İbn Abbâs ( # ﷲ ')رdan,
Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ً ةDَ 2ا ِ اُ ﱠ &ُ ُ ْ ا ُ ﱠ ً َو/ümmetiniz, bir ümmettir]' kavli hakkında şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Dîniniz bir dîndir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
18. cilt, 523. sayfa]
450
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim -ve o mü'min olduğu halde- sâlih amellerden işlerse, artık onun sa'yı
için küfrân yoktur.1876 Ve muhakkak ki Biz, onun için yazıcılarız.(94)
Nihâyet Ye'cüc ve Me'cüc (seddi) açıldığı ve onların her tepeden akın ettikleri
zaman.(96)
Onlar için orada derin bir iç çekiş vardır! Ve onlar orada işitmezler.(100)
Muhakkak ki, o kendileri için Bizden güzellik geçmiş olanlar, işte onlar ondan
uzaklaştırılmışlardır.(101)
1875
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ َ 3ْ َ* ْ ا اَ ْ َ ُھ8ُ U َو?َ@َ ﱠ/Ve işlerini aralarında parça
parça ettiler.]' Yani: Kitâb ehli. Yani: Emrolundukları dinlerini parça parça ettiler. Yani İslâm'ı parça
parça ettiler ve başka bir dîne girdiler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 160. sayfa]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[Lٖ ِ3ْ " َ َانَ ِﻟFْ 7ُ sَ َ$/artık onun sa'yı için küfrân yoktur]' Yani onun
1876
ameli inkâr edilmez, mükâfâtı zâyi edilmez. Küfür, îmânın zıddıdır. Küfür de aynı şekilde, nimeti
inkâr etmek olup şükrün zıddıdır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
Kadîr, 947. sayfa (tek cilt olarak basım)]
1877
İbn Batta el-Ukberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, Allah ( ! ()
$ &'')وnın: '[ َن8ُ ِ ْ َ- )َ ْ ُ ﱠ6ََ ٍ ا َ ْھ َ ْ َ َھ ا- ْ َ= # ٰ َ َ ا ٌم2َ َو/Ve kendisini helâk ettiğimiz bir karye üzerine
harâmdır ki onlar rücû edemezler.]' kavli hakkında demiştir ki: "Onlar tevbeye rücû edemezler."
[Ebî Abdİllah UbeydUllah ibn Muhammed ibn Batta el-Ukberî, el-İbâne an Şerîati'l-Fırkati'n-Nâciyye
(1789.)]
451
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, Zikr'in ardından Zebûr'da Arz'a, ona sâlih kullarımın vâris
olacağını yazmıştık.(105)1879
Muhakkak ki bunda, ibâdet edenler kavmi için elbette bir tebliğ vardır.(106)
De ki: 'Bana ancak, ilâhınızın bir ilâh olduğu vahyediliyor. Artık siz
müslüman oluyor musunuz?'(108)
Buna rağmen yüz çevirirlerse, o takdirde de ki: 'Size eşit olarak bildirdim ve
size vaad edilen yakın mı yoksa uzak mı bilmiyorum.'(109)
'Ve bilmem, belki o sizin için bir fitnedir ve bir zamana kadar bir
metâdır.'(111)1881
1878
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رdan hasen bir sened ile tahrîc etmiştir,
َ 7َ /Yazılı kâğıt tomarlarının dürülmesi gibi]' kavli hakkında
Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ِ_ُ&ُ ْ ِ ﱢ ﻟk اﻟ" ِﱢK ﱢU
demiştir ki: "Sayfanın kitâba dürülmesi gibi." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt,
398. sayfa]
1879
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ِر8ُ*Wاﻟ ﱠ/Zebûr'da]' Kitâb('ta). '[ِ 7ْ ﱢ5 اﻟDِ ْ َ* ْ% ِ /Zikir'in ardından]' Allah indindeki Ummu'l-
Kitâb/Kitâbların Anası."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, Allah ( ! ()
َ )اَنﱠ ْا/Arz'a]' kavli hakkında demiştir ki: "Cennet." '[ َن8ُTِ ﻟQ
$ &'')وnın: '[َرْض َ َ ِد0 ِ َ ُY ِ َ-/ona sâlih
ى اﻟ ﱠ
kullarımın vâris olacağını yazmıştık.]' [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 18. cilt, 547. ve 549. sayfalar]
1880
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%3 ٖ َ ْ َ ً ِﻟ ْ َ ﻟ2َ ْ َ َك اِ ﱠ) ر.
َ ْ َو َ اَر/Ve seni âlemler için rahmet
dışında irsâl etmedik.]' Allahu ( $ &'), Muhammed ( و ﷲ )'i âlemler için bir rahmet
kıldığını haber veriyor. Yani onu tüm âlemler için rahmet olarak irsâl etmiştir. Kim bu rahmeti kabul
eder ve bu nimete şükrederse, dünyâ ve Âhiret'te mes'ûd olur. Kim de onu reddeder ve onu inkâr
ederse, dünyâ ve Âhiret'te hüsrâna uğrar." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Enbiyâ Suresi, 107. âyetin tefsîrinde]
1881
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ L َواِنْ اَد ْٖرى ﻟَ َ ﱠ/Ve bilmem, belki o sizin için]' Yani: Belki de
sizden azâbın tehîr edilmesi, zikri geçmeyen bir anlama gelmektedir. '[ٌ َ &ْ $ِ /Bir fitnedir]' Bir
sınamadır. '[ ْ ُ َﻟ/Sizin için]' Nasıl şeyler yaptığınızı görmek için. '[%ٍ 32ٖ #ع ِا ٰﻟ ٌ َ& َ َو/Ve bir zamana kadar
bir metâdır]' Yani: Ecelleriniz bitene kadar metâlanırsınız." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 360. sayfa]
452
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Ey Rabbim! Hakk ile hükmet. Ve Rabbimiz, vasfettikleriniz üzerine
istiâne dilenilecek Rahmân'dır.'(112)1882
1882
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[< ﱢTَ ْ ُ ْ ِ* ْﻟ2=َ لَ رَبﱢ ا/Dedi ki: 'Ey Rabbim! Hakk ile
hükmet.']' Yani: Biz ve hakkı tekzîb eden kavmimiz arasında kesin hüküm ver. Ve Allah ( ! ()
ِ ? َ # ٰ َ ُ"&َ َ ن
$ &'')وnın kavli: '[ َن8ُFQَ ْ ُ ُْ اﻟ% ٰ ْ2 َو َر ﱡ* َ اﻟ ﱠ/Ve Rabbimiz, sizin vasfettiklerinize karşı istiâne
dilenilecek Rahmân'dır.]' Yani: Dediklerine ve uydurdukları yalanlara karşı. Onlar türlü türlü tekzîb
ve iftirâ atıyorlardı. Ve Allah, bu hususta size karşı istiâne/yardım dilenilecek olandır." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Enbiyâ Sûresi, 112. âyetin tefsîrinde]
453
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onu göreceğiniz gün, her emziren emzirdiğinden geçer ve her hâmile kadın
hamlini vaz' eder. 1884 Ve insanları sarhoş görürsün ve onlar sarhoş değillerdir.
Ve lâkin Allah'ın azâbı şiddetlidir.(2)
Onun üzerine yazılmıştır ki, 1885 kim ona velî olursa,1886 o takdirde muhakkak
ki (şeytân)1887 onu dalâlete düşürür1888 ve onu alevli ateşin azâbına
sürükler.(4)1889
Ey insânlar, eğer ba'stan bir kuşku içinde iseniz, öyle ki kuşkusuz Biz, size
beyân etmek için sizi topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan,
sonra belli ve belirsiz bir mudgadan halk ettik. 1890 Dilediğimizi rahimlerde
1883
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ َ ْ 2َ ٍ ْ 2َ ت ِ ﱡ َذا7ُ Oُ ^
َ َ? َو/Ve her hâmile kadın hamlini vaz'
1884
eder.]' Yani: O günün dehşetinden çocuğunu düşürür." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 363. sayfa]
1885
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
'[ُ Lﱠ6َ اLِ 3ْ َ َ _
َ &ِ 7ُ /Onun üzerine yazılmıştır ki]' Şeytân üzerine yazılmıştır." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin
Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 2. cilt, 32. sayfa]
1886
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ% َ
ُ ﱠ)ه8َ َ?/Kim onu velî edinirse]' (Kim) ona tâbi olursa." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 566. sayfa]
1887
Bu açıklama İmâm Taberî ( ﷲ#.')رa, demiştir ki: "'[ُLﱠ6َا/Ennehû]' Muhakkak ki şeytân." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 566. sayfa]
1888
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُL^ ﱡ ِ ُ-/Onu dalâlete düşürür]' Yani: Kim ona velî/dost olursa,
onu dalâlete düşürür." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
5. cilt, 366. sayfa]
1889
Bu açıklama yine İmâm Taberî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[Lِ -Dْٖ َ-/Yehdîhi]' (Onu) sürükler."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 567. sayfa]
1890
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Buyurdu ki: '[ٍ_-ْ َر#$ٖ ْ ُ &ْ 7ُ ْس اِن ُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey insânlar, eğer
bir kuşku içinde iseniz]' Yani bir şübhe içinde (iseniz). '[~ ِ ْ َ0َ ا ْﻟ% ِ /ba'stan]' O, Kıyâmet Günü iâde
454
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
müsemmâ bir ecele kadar kararlaştırırız. Sonra sizi bir çocuk olarak ihrâc
ederiz, sonra şiddetliliğinize ulaşmanız için. 1891 Ve sizden kimi vefât eder ve
sizden kimi ömrün en rezil çağına döndürülür, ilmin ardından bir şeyi
ilmetmez olsun diye. Ve arzı kupkuru görürsün, derken üzerine suyu inzâl
inzâl ettiğimizde, kıpırdar ve kabarır ve her güzel çiftten (nebatlar) bitirir.(5)
Allah'ın yolundan dalâlete düşürmek için1893 yanını eğip büker.1894 Onun için
dünyâda bir aşağılanma vardır ve ona Kıyâmet Günü yangın azâbını
tattıracağız.(9)
olunmaktır; ruhların ve cesetlerin dirilmesidir. '[ب ٍ ْ ? ُ َ ا% ِ ْ 7ُ َ @ْ َ Aَ ﱠ6ِ َ$/Öyle ki kuşkusuz Biz, sizi
topraktan halkettik]' Yani: Sizin için topraktan yarattığı bir asıldan. O, Âdem (م/ $ا )'ın
kendisinden halk edildiği asıldır. '[ٍ َFUْ ُ 6 ْ% ِ ُ ﱠY/Sonra bir nutfeden]' Yani: Sonra onun neslini önemsiz
bir sudan müteşekkil çamurdan kılmıştır. '[ٍ َR ْ^ ُ ْ% ِ ُ ﱠY ٍ َ@َ َ ْ% ِ ُ ﱠY/Sonra bir alakadan, sonra bir
mudgadan]' Şöyle ki nutfe, kadının rahminde istikrâr kılınca, kırk gün böylece kalır. Bu nutfeye,
kendisine birleşen şeyler ilâve edilir. Sonra o, Allah'ın izniyle kırmızı bir alakaya/kan pıhtısına
dönüşür. Kırk gün de böylece kalır. Sonra değişim geçirir ve mudgaya/et parçasına dönüşür. Mudga:
şekli ve hatları belli olmayan et parçası demektir. Sonra o şekillenmeye ve biçimlenmeye başlar ve
ondan bir baş, eller, göğüs, karın, uyluklar, ayaklar ve sâir uzuvlar sûret bulur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hac Suresi, 5. âyetin tefsîrinde]
1891
İmam Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ 7ُ ﱠDُ َا ا8Rُ ُ 0ْ َ&ُ ﱠ ِﻟY/Sonra şiddetliliğinize ulaşmanız için]'
Yani: Kemâl ve kuvvete (ulaşmanız için). [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 367. sayfa]
1892
1. âyete bknz.
1893
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ ْ%َ ^ ﱠ ِ ُ3 ِﻟ/Allah'ın yolundan dalâlete
düşürmek için]' Yani: Allah'ın dîninden insânları dalâlete düşürmek için." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 423. sayfa]
1894
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[Lٖ ِFUْ ِ #َ 6ِ َY/Yanını eğip büker]' Yani: Kasılarak ve
kibirlenerek." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt,
368. sayfa]
455
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve insanlardan kimi Allah'a kıyıdan ibâdet eder. 1895Artık ona bir hayır isâbet
ederse, onunla mutmain olur. Ve ona bir fitne isâbet ederse, vechi üzerine
döner, (o) dünyâ ve Âhiret hüsrâna uğramıştır. İşte o mübîn hüsrândır.(11)
Zararı menfaatinden daha yakın olana duâ eder. Elbette ne kötü bir mevlâdır
ve elbette ne kötü bir yoldaştır.(13)1897
Ve işte onu beyyin âyetler olarak böyle inzâl ettik. Ve şübhesiz ki Allah irâde
ettiğine hidâyet eder.(16)
456
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Her ne zaman oradan gamdan hurûc etmeyi murâd ettiklerinde, oraya iâde
edilirler. 'Yangın azâbını tadın!' (denilir).(22)
1899
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ا8ُ7 َ ْ ََ ا%-5ٖ س َواﻟﱠ8
َ kُ َ ٰرى َوا ْﻟQ َ َھ دُوا َواﻟ ﱠ%-5ٖ ا َواﻟﱠ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ اِنﱠ اﻟﱠ/Muhakkak ki o îmân edenler ve o
َ َ َواﻟ ﱠ%3|ٖ *ِ Q
yahûdiler ve sâbiîler ve nasârâ ve mecusîler ve o şirk koşanlar]' Sâbiîler: Meleklere ibâdet eden,
kıbleye namaz kılan ve Zebûr okuyan bir kavimdir. Mecûsiler: Güneşe, aya ve ateşe ibâdet ederler. Ve
o şirk koşanlar ise putlara ibâdet ederler. Dinler altıdır. Beşi şeytânın ve biri Rahmân'ındır." [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 405.-406. sayfalar]
1900
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ َ 3ْ َ* ُ Q ّ ٰ اِنﱠ/Aralarını fasledecektir]' Aralarında
ِ Fْ َ- َﷲ
hükmedecektir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt,
371. sayfa]
1901
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َِ اﻟ ﱠ س% ِ ٌ 3Mَٖ 7 َو/Ve insânlardan çoğu]' Yani:
Müslümanlar. '[اب ُ 5َ َ ْ اﻟLِ 3ْ َ َ < ﱠ2َ ٌ 3Mَٖ 7 َو/Ve çoğu üzerine azâb hakk olmuştur.]' Bunlar kâfirlerdir. Burada
azâb onların üzerine ancak, secdeyi terk etmeleri nedeniyle hakk olmuştur. Âyetin mânâsı şöyledir:
İnsanların çoğu secde etmeye karşı direnmiş ve üzerlerine azâb hakk olmuştur. '[ ْ% ِ ُLََ َ ﻟ$ ُﷲ ّ ٰ %ِ ِ ُ- ْ% َ َو
ُ ْ ِ ٍم/Ve Allah kimi alçaltırsa, artık ona ikrâm edecek yoktur.]' Yani: Allah kimi şakî/bedbaht
eylerse, artık onu saîd/mutlu kılacak yoktur. Bazıları da şöyle demiştir: Allah kimi önemsiz kılarsa,
Allah kimi zelîl ederse, atık onun için bir ikrâm yoktur. Yani kimse ona ikrâm edemez." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 428.
sayfa]
1902
Secde âyetidir
1903
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ِ َر*ﱢ#$ٖ ا8 ُ Q ْ ْ َ ِنQAَ ان
َ َ&Aا ِ 5َ ھ/Bu
ٰ ikisi, Rabbleri hakkında hasımlaşan iki hasımdır.]' Ba's/Dirilme
hakkında birbirleriyle tartışan mü'min ve kâfir gibi" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, 3. cilt, Tefsîru's-
Sahîh, 406. sayfa]
457
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve hani İbrâhîm'e: 'Bana bir şeyi şirk koşma ve beytimi tavâf edenler ve
kıyâm edenler ve rükû edenler ve secde edenler için tathir et.' diye beytin
mekânını belirlemiştik.(26)
Ve insânlar içinde Hacc'ı duyur.1906 Sana gelsinler yaya olarak ve tüm uzak
yollardan gelen her arık binek üzerinde.(27)
1904
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ِل8ْ َ@َ ا ْﻟ% ِ ِ_ﱢ3U اﻟ ﱠ#َُوا اِﻟD َو ُھ/Ve sözün tayyibine hidâyet
edilmişlerdir]' Ve Rabbleri onları dünyâda: '[ إ) ﷲL) إﻟ/Allah'tan başka ilâh yoktur]'a hidâyet
etmiştir. '[Dِ 3 ٖ Tَ َ ا ِط ا ْﻟ1 ِ #ُوا اِ ٰﻟD َو ُھ/Ve Hamîd'in Sırât'ına hidâyet edilmişlerdir]' Rabbleri onları
dünyâda Hamîd Rabbin yoluna hidâyet etmiştir. Ve O'nun yolu: O'nun dînine, mahlûkâtına Şeriât
kıldığı ve ona sülûk etmelerini emrettiği İslâm dînine hidâyet etmiştir. '[Dِ 3 ٖ Tَ ا ْﻟ/Hamîd]' Mânâsı: O,
halk etmiş olduğu velîler indinde mahmûdtur/hamd edilendir. Ve Allah'a ve Resûlu'ne o îmân edenlere
gelince, öyleyse Allah'ın sâlih amellerden emrettiğine itaat ederlerse, o takdirde muhakkak ki Allah
onları altlarından nehirler cereyân eden Adn Cennetlerine dâhil edecektir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 594. sayfa (ihtisâr edilmiştir)]
1905
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ٍ ْ r ُ *ِ ٍدTَ ِْ ِ* ِﻟL3$ٖ ُ ِ ْد- ْ% َ َو/Ve kim orada zulüm ile ilhâdı murâd ederse]' Şirki (murâd
ederse)."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُ ِ ْد- ْ% َ َو
ُ ِ* ٍدTَ ِ ِ* ِ ْﻟL3$/Ve
ٍْr ٖ kim orada zulüm ile ilhâdı murâd ederse]' Orada kötü amel işlerse." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 409. sayfa]
1906
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[” ﱢTَ اﻟ ﱠ سِ ِ* ْﻟ#$ِ ْ َوا ﱢَذن/Ve insânlar içinde Hacc'ı duyur.]' Yani:
İnsânlar içinde, onları Hacc'a, binâ etmeni sana emrettiğimiz bu Beyt'e dâvet ederek nidâ et." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hacc Suresi, 27. âyetin
tefsîrinde]
458
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte böyle. Ve kim Allah'ın hürmetlerine tâzîm ederse, artık o onun için Rabbi
indinde daha hayırlıdır. Ve sizin üzerinize tilâvet edilenler müstesnâ davarlar
sizin için helâl kılındı. O halde putların pisliğinden ictinâb edin ve
yalandan1908 ictinâb edin.(30)
Allah için, O'na şirk koşmayarak hanîfler (olun). Ve kim Allah'a şirk koşarsa,
artık sanki (o) semâdan düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr
onu uzak bir mekâna sürüklüyordur.(31)
Sizin için onlarda musemmâ bir ecele kadar menfaatler vardır. Sonra onların
mahalli1910 Beyti'l-Atîk'tir.(33)
Ve büyük baş hayvanları (da) sizin için Allah'ın şiârlarından kıldık. Onlarda
sizin için bir hayır vardır. Öyleyse onlar (kurban edilmek üzere) kâim oldukları
halde1911 üzerlerine Allah'ın ismini zikredin. Bunun üzerine yanları üzere
1907
İmam Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ َMَFَ? ا8^ ُ @ْ َ3ُ ﱠ ْﻟY/Sonra kirlerini kazâ etsinler]' Sonra Hacc'larının
menâsikinden olanı kaza etsinler/yerine getirsinler: Saçlarını kessinler ve bıyıklarından alsınlar ve
cemrelere (taş) atsınlar ve Beyt'i tavâf etsinler. '[ ْ و َر ُھ5ُ ُ6 ا8ُ$8ُ3 َو ْﻟ/Ve nezîrlerini îfâ etsinler]' Ve
kurbanlıklardan Allah'a nezrettikleri/adadıkları deve ve benzeri diğer hayvanları îfâ etsinler. '[ ا8ُ$8 ﱠU َ ﱠ3َو ْﻟ
ِ<3&ٖ َ ْ اﻟq
ِ 3ْ َ0 ِ* ْﻟ/Ve Beyti'l-Atîk'i tavâf etsinler]' Ve Allah'ın Beytu'l-Harâm'ını tavâf etsinler." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 614. sayfa]
İmâm İbn Nasr el-Mervezî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ِ<3&ٖ َ ِ ا ْﻟq3ْ َ0ا ِ* ْﻟ8ُ$8 ﱠU َ ﱠ3 َو ْﻟ/Ve Beyti'l-Atîk'i tavâf
etsinler]' Tavâfın adedini ve keyfiyyetini Allah Resûlu ( و ﷲ ) Sünneti ile beyân etmiştir."
[Ebu Abdİllah Muhammed bin Nasr bin Yahyâ el-Mervezî, Kitâbu's-Sunne, 322. sayfa]
1908
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid
( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ﱡ و ِرW َل اﻟ8ْ َ=/Kavle'z-zûr]' Yalan." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 414. sayfa]
1909
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ }ِ َ َ ْ r ُ َ ﱢ- ْ% َ َو/Ve kim Allah'ın şiârlarına tâzîm ederse]' Kurbanlıkları iyi büyütür, besler ve
güzelleştirirse." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 415. sayfa]
1910
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ ﱡTِ َ ُ ﱠY/Sonra onların mahalli]' Yani: Onların kesilme yeri."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 385. sayfa]
1911
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Ziyâeddîn el-Makdisî ( ﷲ#. )رsahîh bir
459
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onların etleri asla Allah'a nâil olmaz ve ne (de) kanları. Ve lâkin O'na sizden
takvâ nâil olur. İşte onları böyle sizin için musahhar etmiştir, sizi hidâyet
ettiğinden dolayı Allah'ı tekbîr etmeniz için. Ve muhsinleri tebşîr et!(37)
Onlar ki, eğer onları arzda temkîn edersek, namazı ikâme ederler ve zekâtı
verirler ve mârûfu emrederler ve münkerden nehyederler. Ve işlerin âkibeti
Allah'adır.(41)
Ve eğer seni tekzîb ediyorlarsa, işte onlardan önce Nûh kavmi ve Âd ve Semûd
(da) tekzîb etmişti.(42)
Böylece nice karyeyi -ve onlar zulmetmekteyken- helâk ettik. Artık duvarları
çatılarının üzerine çökmüş ve kuyuları ve sağlam köşkleri kullanılmaz
olmuştur.(45)
sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ افﱠ8َ 1 َ /Savâff]' Kâim oldukları
halde." [Ebu Abdillah Ziyâeddîn bin AbdilVâhid el-Makdisî, el-Ehâdîsu'l-Muhtâre, 11. cilt, 176. sayfa
(163.) ]
1912
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً ا3Mَٖ 7 ِﷲ ّٰ ُ .
ْ َ ا3$ٖ ُ 7َ 5ْ ُ- Dُ ِ "
َ َ َو/Ve içlerinde Allah'ın ismi çok
zikredilen mescidler]' Yani Muhammed ( و ﷲ )'in ümmetinden müslümanların mescidleri.
'[ُ ُ هQ ّ ٰ َ نﱠQ
ُ ْ َ- ْ% َ ُ ﷲ ُ ْ َ3َ َوﻟ/Ve elbette Allah, O'na nusret edene nusret verir.]' Yani: Dînine ve Nebîsine
nusret edene (nusret verir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 5. cilt, 389. sayfa]
460
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Öyleyse arzda seyr etmediler mi, bu sebeble kendileri için onunla akledecek
kalbleri veya onunla işitecekleri kulakları olsun? Fakat gerçek şu ki, gözler
âmâ olmaz ve lâkin o sadırların içindeki kalbler âmâ olur.(46)
De ki: 'Ey insânlar! Ben sizin için ancak mubîn bir inzâr ediciyim.'(49)1913
İmdi o îmân edenler ve sâlih ameller işleyenler, onlar için mağfiret ve kerîm
bir rızık vardır.(50)1914
Ve senden önce, bir temennî ettiğinde, onun temennî ettiğine şeytânın ilkâ
etmediği1916 bir resûl irsâl etmedik ve ne (de) bir nebî. Fakat Allah, şeytânın
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ٌ%30ٖ ُ ٌ -5ٖ َ6 ْ ُ ََ ﻟ6َﱠ َ ا6س ِا ُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ- ْ ُ=/De ki: 'Ey insânlar!
1913
Ben sizin için ancak mubîn bir inzâr ediciyim.']' Yani: Beni size Allah ancak, şiddetli bir azâbın
öncesinde sizi inzâr edici/uyarıcı olarak irsâl etmiştir. Sizin hesâbınıza dâir hiçbir şey bana ait
değildir. Sizin durumunuz Allah'a aittir. Eğer dilerse, size azâbı âcilen verir. Eğer dilerse onu sizden
te'hîr eder. Eğer dilerse O'na tevbe edenin tevbesini kabul eder. Ve eğer dilerse, üzerine şekâveti
yazdığı kimseyi dalâlete düşürür. O, dilediğini fiil eden, murâd eden ve seçendir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hac Sûresi, 49. âyetin tefsîrinde]
1914
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌ - ٖ 7َ ق ٌ ْ َو ِرز/Ve kerîm bir rızık]' Kerîm rızık,
ebediyen kesilmeyen rızıktır. Yine denilmiştir ki: O, Cennettir. " [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 446. sayfa]
1915
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ%-Wٖ ِ َ ُ َ ?ِ َ- ٰا#$/Âyetlerimizde
ٖ âciz bırak(maya kalkış)ıcılar olarak] Allah'ın âyetlerini tekzîb
ederler, böylece Allah'ı âciz bırakacaklarını zannederler ve asla O'nu âciz bırakamazlar."
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"İnsanları Nebî ( و ﷲ )'e ittibâ etmekten alıkoymaya yeltenen yelteniciler." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 421. sayfa]
1916
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Konuştuğunda şeytân onun sözüne ilkâ eder. Fakat Allah şeytânın ilkâ ettiğini ibtâl eder ve âyetlerini
muhkem kılar." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (Hac
Suresi Bölümü)]
İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[Lٖ &ِ ﱠ3ِ ْ ُ ا#$ٖ ُ نU اﻟ ﱠ#َ@ اَ ْﻟ#ّ ٰ َ َ? اِ ﱠ) اِ َذا/Bir temennî ettiğinde, onun temennî
َ 3ْ >
ettiğine şeytânın ilkâ etmediği]' Bunda Allah'tan Resûlu ( / ') ات ﷲ وe tesellî vardır. Yani:
Bunlar seni hüzünlendirmesin. Gerçekten senden önceki resûl ve nebîlere de bunun misli isâbet
etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hac Sûresi, 52.
âyetin tefsîrinde]
461
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Elbette onları râzı olacakları bir yere dâhil edecektir. Ve muhakkak ki Allah,
elbette Alîm'dir, Halîm'dir.(59)
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[Dٍ 3 ٖ َ* ق ٍ َ@ ِ #Fٖ َﻟ/Elbette uzak bir şikâk içindedir]' Yani: Şiddetli
1917
bir muhâlefet içerisindedir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 5. cilt, 395. sayfa]
1918
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Suresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Selef, '[ َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' ve ehlini
Ebu Bekir, Ömer ve Allah Resûlu ( و ﷲ )'in ashâbı ( ﷲ )رolarak tefsîr etmişlerdir.
'[َ 3@َٖ &" َ َا1
ْ ُ ط ا ْﻟ ﱢ/Sırât-ı Mustakîm]' tıpkı tefsîr ettikleri gibidir. Nitekim o '[ط َ َا1
ﱢ/Sırât]' onların
üzerinde oldukları yoldu. Aynı şekilde Nebîleri ( و ﷲ )'in yoluydu." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, 1. cilt, 94. sayfa]
1919
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
1920
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allahu ( $ &'), kâfirlerden haber vererek onların hâlâ bir
kuşku içinde olduklarını beyân etmektedir. '[ٍ َ- ْ ِ #$/Kuşku ٖ içinde olmaktan]' Yani bu Kur'ân'a karşı
bir şekk ve şübhe içinde olmaktan." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Hac Sûresi, 55. âyetin tefsîrinde]
462
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte böyle. Ve kim kendisine edilen ikâbın misli ile ikâb ederse1921 sonra ona
bâğîlik edilirse, elbette Allah ona nusret verecektir. Muhakkak ki Allah,
elbette Afûvv'dur, Gafûr'dur.(60)
Görmedin mi, Allah'ın semâdan bir su inzâl ettiğini? Böylece arz yemyeşil
olur. Muhakkak ki Allah, Latîf'tir, Habîr'dir.(63)
Görmedin mi, Allah'ın, sizin için arzdakileri ve emriyle denizde cereyân eden
gemileri musahhar ettiğini ve semâyı izni olmaksızın arzın üzerine düşmesin
diye tuttuğu(nu)? Muhakkak ki Allah, insânlara, elbette Rauf'tur,
Rahîm'dir.(65)
Ve O, O ki, size hayât vermiştir, sonra sizi öldürecek, sonra (yine) hayât
verecektir. Muhakkak ki insân, elbette küfrânda bulunandır.(66)1923
Her ümmet için bir ibâdet tarzı kıldık. Onlar onu uygularlar. Bu itibarla
emirde seninle nizâlaşmasınlar.1924 Ve Rabbine dâvet et. Muhakkak ki sen,
elbette mustakîm bir hidâyet üzeresin.(67)
misliyle ikâb ederse]' Kendisine zulmedilenin misli zulüm ile cezâlandırırsa." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 397. sayfa]
1922
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[# ا ْﻟ َ ِ ﱡ8َ ُھ/O Aliyy'dir]' Yani: Allah, el-Aliyy'dir. Kudretiyle
mahlukâtı üzerinde uluvv ve irtifâ' sâhibidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, Câmî'ul-Beyân, 3. cilt, 13. sayfa]
1923
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ 33ٖ ْTُ - ُ ﱠY ْ ُ ُ&3 ٖ ُ- ُ ﱠY ْ 7ُ َ3 ْ2َى ا5ٖ اﻟﱠ8َ َو ُھ/Ve O, O'ki size
hayât vermiştir, sonra sizi öldürecek, sonra (yine) hayât verecektir.]' Birinci hayat veriş,
inşâdır/doğmadır. İkinci hayat veriş ise kabirlerden diriliştir. '[ ٌر8ُFَ َ " نَ ﻟ َ 6ْ )ا
ِ ْ ِانﱠ/Muhakkak ki insân,
elbette küfrânda bulunandır.]' Yani: Elbette Allah'ın nimetlerine küfrânda bulunandır/nankörlük
edendir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
3. cilt, 453. sayfa]
1924
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ِ ْ َ) ْا#$ِ bَ ُ َ ِز ُ ﱠ- sَ َ$/Bu itibarla emirde seninle
nizâlaşmasınlar.]' Yani: Onlardan hiçbiri, ümmetin için teşrî olunan hususlarda seninle
nizâlaşmasın/tartışmasın. Her asırda şerîatler olmuştur." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Hac Sûresi, 67. âyetin tefsîrinde]
463
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey insânlar! Bir darb-ı mesel edildi, artık onu dinleyin! Muhakkak ki Allah'ın
dûnundan o duâ ettikleriniz asla bir sineği halk edemezler, velev ki onun için
ictimâ etseler. Ve eğer sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan
kurtaramazlar. Taleb eden zayıftır ve taleb edilen (de).(73)1926
1925 َ ْ.
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً6 U ُ /Bir sultân]' Bir hüccet." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 399. sayfa]
1926
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allahu ( $ &'), putların hakirliğine ve onlara ibâdet edenlerin
akıllarının zayıflığına dikkat çekerek buyuruyor ki: '[ٌ َM َ ب َ ِ‚ُ سُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey insânlar! Bir darb-ı
mesel edildi]' Yani: Allah'ı bilmeyen câhillerin, O'na şirk koşanların ibâdet ettiklerine dâir '[ ا8ُ ِ َ&. ْ َ$
ُ Lَﻟ/artık onu dinleyin]' Yani: Susun ve anlayın! '[ ا8ُ َ َ& ْ ا8ِ َا ُذ*َ *ً َوﻟ8ُ@ُ ,ْ َ- ْ%َﷲِ ﻟ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ َن8ُ Dْ َ? َ%-5ٖ اِنﱠ اﻟﱠ
ُ Lَﻟ/Muhakkak ki Allah'ın dûnundan o duâ ettikleriniz asla bir sineği halkedemezler, velev ki
onun için ictimâ etseler.]' Yani: İbâdet ettiğiniz tüm putlar ve denkleri, tek bir sinek yaratmaya güç
yetirebilmek üzere bir araya gelseler; buna muktedir olamazlar. '[ُ Lْ ِ ُوه5ُ @ِ ْ َ&" ْ َ- )َ ً|3ْ َ ب ُ ُ ﱡ0ْ ُ "
ُ َ*5اﻟ ْ َ- ْ َواِن/Ve
eğer sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan kurtaramazlar.]' Yani: onlar bir sinek bile
yaratabilmektem âcizdirler. Hatta daha da acısı, onlar bir sineğe karşı koymaktan ve eğer onlardan bir
şey kapıp götürürse bu sineğe karşı bir şey yapabilmekten dahî âcizdirler. Sinek, üzerlerinde bulunan
hoş bir şeyi kapıp götürse, onlar da o şeyi kurtarmaya çalışsalar, buna güç yetiremezler. Sinek,
Allah'ın mahlûkâtının en zayıf ve en âcizlerindendir. Bunun için: '[ب8 ُ ُU ْ َ _ َوا ْﻟ َ اﻟ ﱠ+ُ ‚
ُ ِ ﻟU َ /Taleb eden
zayıftır ve taleb edilen (de).]' buyurmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hac Sûresi, 73. âyetin tefsîrinde]
1927
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ِر ٖهDْ َ= < ّ ٰ ُرواDَ َ= َ /Allah'ın kadrini hakkıyla takdîr
ﱠ2َ َ ﷲ
464
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler, rükû edin ve secde edin ve Rabbinize ibâdet edin ve hayır
fiil edin, umulur ki siz felâh bulursunuz.(77)1928
Ve Allah uğruna hakk cihâd ile mücâhede edin. O, sizi seçmiştir ve Dîn'de
sizin için bir güçlük kılmamıştır. Babanız İbrâhim'in milleti. O, sizi bundan
önce ve bunda müslümanlar olarak isimlendirmiştir, Resûl'un üzerinize şâhid
olması ve insânlar üzerine şâhidler olmanız için. 1929 Artık namazı ikâme edin
ve zekâtı verin ve Allah'a îtisâm edin. 1930 O, Mevlâ'nızdır. İşte ne güzel Mevlâ
ve ne güzel nusret edici.(78)
edemediler.]' Bir sinekten bile kendilerini koruyamayan şeyleri Allah'a şirk koşarlarsa, onlarda insaf
aranmaz demektir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5.
cilt, 400. sayfa]
1928
Bu âyetin secde âyeti olup olmadığı husûsunda ihtilâf vardır. En doğrusunu Allah ilmeder.
[Hazırlayan]
1929
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir: "'[ َ%3 ٖ ِ " ْ ُ ُ ُ ا ْﻟ3 ّ ٰ .
َ 8َ ُھ
ُ 0ْ َ= ْ% ِ /O, sizi bundan önce müslümanlar olarak isimlendirmiştir]' Allah, sizi müslümanlar olarak
isimlendirmiştir."
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ْ ُ 3ْ َ َ ًاD3 ٖ َ ُل8.
ُ نَ اﻟ ﱠ8ُ َ3 ِﻟ/Resûl'un sizin üzerinize şâhid olması için]' ki o Resûl, size tebliğ etmiştir.
'[ا8ُ68ُ َ? َو/Ve olmanız]' Sizin (olmanız). '[س ِ اﻟ ﱠ#َ َ َا َءDَ ُ /İnsânlar üzerine şâhidler]' Resûllerin onlara
tebliğde bulunduğuna dâir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 425. sayfa]
1930
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِXّ ٰ *ِ ا8 ُ Qَ ِ & ْ َوا/Ve Allah'a îtisâm edin]' Denilmiştir ki: Allah'a
îtisam etmek, o Kitâb ve Sünnet'e yapışmaktır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 404. sayfa]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ِXّ ٰ *ِ ا8ُ Qَ ِ & ْ َوا/Ve Allah'a îtisâm edin]' Allah'ın Dîn'ine
yapışın." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 976. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
465
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat kim bunun ötesini isterse, o zaman işte onlar, onlardır haddi
aşanlar.(7)1934
1931
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[8ِ Rْ اﻟ ﱠ/Lağviyyâttan]' Bâtıl(dan)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 18. cilt, 440. sayfa]
1932
Meâric Sûresi'nin 29. âyeti ile aynıdır
1933
Meâric Suresi'nin 30. âyetiyle aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُ 3ْ ]َ
َ%3 ٖ 8ُ َ /Levmedilmiş değillerdir]' Kınanmış değillerdir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 463. sayfa]
1934
Meâric Sûresi'nin 31. âyeti ile aynıdır
1935
Meâric Sûresi'nin 32. âyeti ile aynıdır
1936
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mesrûk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َن8r َ # ٰ َ ْ َ ُھ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve onlar ki, onlar namazları üzerine muhâfızlık ederler.]' kavli
ُ $ِ Tَ ُ- ْ ِ ?ِ ا8َ َ 1
"(Namazların) vakitlerine." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 426. sayfa]
466
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra nutfeyi bir alaka halk ettik. Derken alakayı bir mudga1938 halk ettik.
Derken mudgaya kemikler halk ettik. Derken kemiklere bir et giydirdik.
Sonra onu başka bir hilkat olarak inşâ ettik. İşte halk edenlerin en güzeli
Allah tebârekedir.(14)
Ve andolsun ki, fevkinizde yedi yol halk ettik. Ve halk ettiklerimizden gâfiller
olmadık.(17)
Ve semâdan bir kader ile bir su inzâl ettik de onu arzda iskân ettik. Ve
muhakkak ki Biz, onu gidermek üzerine (de) elbette kâdirler(iz).(18)
Ve bir ağaç, Sîna dağından hurûc eder, yağ ile biter ve yiyenler için bir
katıktır.(20)
Ve andolsun ki, Nûh'u kavmine irsâl ettik de dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a
ibâdet edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh yoktur. Daha takvâ etmiyor
musunuz?'(23)
Bunun üzerine kavminden o küfreden ileri gelenler dediler ki: 'Bu, sizin
misliniz bir beşerden başkası değildir. Sizin üzerinize efdâl olmayı murâd
1937
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Bu, menîdir. Az olduğundan dolayı:
'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Az sudur. Bazen, çok su anlamında da
kullanılır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Hac
Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
1938
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ٍ َ@َ َ /Alaka]' Donmuş-pıhtılaşmış kandır. '[ٍ َR ْ^ ُ /Mudga]'
Bir çiğnemlik ettir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Hac Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
467
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'O, kendisinde cinnet bulunan bir adamdan başkası değildir. Bu itibarla bir
zamana kadar onu gözetleyin.'(25)
(Nûh) dedi ki: 'Rabbim, beni tekzîb etmeleri sebebiyle bana nusret ver.'(26)1939
Ve de ki: 'Rabbim! Beni mübârek bir menzile inzâl et. 1942 Ve Sen, inzâl
edenlerin en hayırlısısın.'(29)
1939
39. âyet ile aynıdır
1940
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "İmâm İbni Fûrek, 'Müteşâbihu'l-Hadîs/Müşkilu'l-Hadis ve
Beyânuhu' isimli eserde, şöyle demiştir: 'Arkadaşlarımız, Allah (+, و- ) için 'ayn/göz' sıfatının isbât
edilmesi husûsunda ihtilâf etmişlerdir. Onlardan kimisi: 'Ayn ile murâd olunan göz/basar ve
görmedir/rüyettir' demiştir, kimisi de: 'Bu hususta kavletmenin yolu, yed/el ve vech/yüz gibi
hususlarda kavletmenin yolu gibidir.' demiştir.
Selefin mezhebi şudur: (Allah'a ait) sıfatlar, teşbihten/benzetmeden ve temsîlden/örneklendirmeden
ve tekyîften/keyfiyetlendirmeden münezzehtir. Aynı şekilde sıfatların isbâtı da, hem bu sayılanlardan
(yani teşbih-temsîl-tekyîften) ve hem de tahrif ve te'vîlden münezzehtir." [Cemâleddîn el-Kâsimî,
Mehâsinu't-Te'vîl, 12. Cüz, 4397. sayfa]
1941
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bِ ْ ُF ا ْﻟ#َ َ bَ َ َ ْ% َ َ َوq6ْ ََ اqْ-8َ َ&. ْ َ ِ َذا ا$/İmdi sen ve
beraberindekiler, geminin üzerine istivâ ettiğinde]' Yani: İstikrarlı bir biçimde çıkıp oturduğunda.
Burada: '[اء8&.)ا/istivâ]', 'yükselme, çıkma' anlamında (da) olabilir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 472. sayfa]
1942
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ 7ً َ َر0 ُ )ًَ Wْ ُ # ٖ ْﻟWِ 6ْ َ َو=ُ ْ رَبﱢ ا/Ve de ki: 'Rabbim! Beni
mübârek bir menzile inzâl et.']' Bunu, gemiden indiği zaman Nûh'a buyurmuştur." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 199. sayfa]
1943
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رyine şöyle demektedir: "'[ َ%3 ٖ َ&0ْ ُ َ ﱠ ﻟ7ُ ْ َواِن/Ve hakîkaten (Biz), elbette
mübtelâ edici olanlarız.]' Yani: Resûllerin, Allah'a ibâdete dâir onunla irsâl olunduğu şeyi.
'[ء/CﺑMا/İbtilâ]' sözcüğünün mânâsı: 'sınama' şeklindedir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 199. sayfa]
468
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derken onların içine: 'Allah'a ibâdet edin. Sizin için O'ndan gayrı bir ilâh
yoktur. Daha takvâ etmiyor musunuz?' (desin) diye onlardan bir resûl irsâl
ettik.(32)
'Ve eğer misliniz bir beşere itaat ederseniz, muhakkak ki siz, o vakit elbette
hüsrâna uğrarsınız.'(34)
'O, Allah üzere yalan iftirâ eden bir adamdan başkası değildir. Ve biz ona
îmân edenler değiliz.'(38)
(Resûl) dedi ki: 'Rabbim, beni tekzîb etmeleri sebebiyle bana nusret
ver.'(39)1946
Derken onları sayha hakk ile alıverdi de onları bir sel süprüntüsü kıldık.
Artık zâlimler kavmi için uzaklık olsun.(41)1947
1944
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: '[ َ%- ٖ Aَ ً ٰا6 ْ َ= ْ ِھDِ ْ َ * ْ% ِ َ6ْ >
َ 6ْ َُ ﱠ اY/Sonra onların ardından
başka bir kuşak inşâ ettik.]' Yani: Başka bir kavim (inşâ ettik). " [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 473. sayfa]
1945
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[ ْ ُ ﱠ6َ ً اr َ ِ ْ&ُ ْ ?ُ َ ا*ً َو7ُ ﱠ ُ ْ اِ َذا ِ ﱡ& ْ َو6َ ْ ا7ُ Dُ ِ َ-َا
َن8ُ َ ,ْ ُ /'Size, öldüğünüz ve toprak ve kemik olduğunuzda, ihrâc edileceğinizi mi vaad ediyor?']'
Mânâ: Size, ölüp gittikten ve kabre gömüldükten sonra kabirlerinizden hurûc edeceğinizi
mi/çıkacağınızı mı vaad ediyor?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 474. sayfa]
1946
26. âyet ile aynıdır
1947 ِم اﻟ ﱠ8ْ َ@ْ ًِا ﻟDْ ُ0َ$/Artık zâlimler kavmi için uzaklık olsun.]'
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3 ٖ ِ ﻟr
469
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra resûllerimizi ardı ardına irsâl ettik. Her ne zaman bir ümmete resûlu
geldikçe, onu tekzîb ettiler de onların bazısını bazısına tâbi ettik1950 ve onları
ehadîs1951 kıldık. Artık îmân etmeyen bir kavim için uzaklık olsun.(44)1952
Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn'u âyetlerimiz ve mübîn bir sultân ile irsâl
ettik.(45)1953
Bunun üzerine dediler ki: 'Bizim mislimiz iki beşere mi îmân edeceğiz? Ve
onların kavmi bize âbidlerdir.'(47)1955
Yani onlar için helak olma vardır. Ve şöyle (de) denilmiştir: Onlar için Allah'ın rahmetinden uzak
olma vardır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Mü'minûn Sûresi, 41. âyetin tefsîrinde]
1948
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ%- ٖ Aَ ً ٰا6 ِھ ْ =ُ ُ وDِ ْ َ * ْ% ِ َ6ْ > َ 6ْ َُ ﱠ اY/Sonra onların
ardından başka kuşaklar inşâ ettik.]' Yani: Başka kavimler (inşâ ettik)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 476. sayfa]
1949
Hicr Sûresi'nin 5. âyeti ile aynıdır
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ^ ً ْ َ* ْ ُ ^ َ ْ َ * َ ْ َ0?ْ َ َ $ ُ ه8ُ*5َ ﱠ7 َ ُ ﻟ8.ُ ﱠ َ َ َء اُ ﱠ ً َر7ُ /Her ne zaman
1950
bir ümmete resûlu geldikçe, onu tekzîb ettiler de onların bazısını bazısına tâbi ettik]' Yani:
Kendisiyle onları helâk ettiğimiz azâbı, bir ümmetten diğerine devam ettirdik." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 201. sayfa]
1951
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "[~- َ ٖد2ََ َو َ َ ْ َ ھُ ْ ا/Ve onları ehadîs kıldık] ifadesinde geçen
َ ٖد2ََ ا/Ehâdîs]' kelimesi, 'uhdûse' kelimesinin çoğuludur. Ve 'uhdûse' kelimesi, bir şey hakkında
'[~-
tahdis edilenler/anlatılanlar anlamına gelmektedir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Mü'minûn Sûresi, 44. âyetin tefsîrinde]
1952
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ ِ ْHُ- )َ ٍم8ْ َ@ًا ِﻟDْ ُ0َ$/Artık îmân etmeyen bir kavim
için uzaklık olsun.]' Ne şakîdir onlar. Yazıklar olsun onlara. Onların alış-verişi ne kötüdür!"
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 645. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%ٍ 30ٖ ُ ٍنU َ ْ. ُ َ ِ? َ َو- ٰ *ِ َ هُ ٰھ ُونAََ َوا#.8 ٰ ُ َْ.َ ُْ ﱠ اَرY/Sonra
1953
Mûsâ ve kardeşi Hârûn'u âyetlerimiz ve mübîn bir sultân ile irsâl ettik.]' Yani: Beyyin/apaçık bir
hüccet ile ki bunlar dokuz âyettir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 476. sayfa]
1954
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ ُ وا0 ْ َ &. ْ َ$ Lٖ }ِ sَ َ نَ َو8ْ َ ْ $ِ #اِ ٰﻟ/Firavun ve onun ileri gelenlerine.
Bunun üzerine kibirlendiler]' Büyüklendiler ve îmân etmekten geri durdular. '[ َ%3 ً َ ٖﻟ8ْ َ= ا8ُ6 7َ َو/Ve âlî
bir kavim oldular]' Zulüm ile başkalarını ezen kibirli bir kavim oldular." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 419. sayfa]
1955
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ا8َُ@َ ﻟ$/Bunun üzerine dediler ki]' Yani: Firavun ve kavmi
(dediler ki): '[ َ ِ Mْ ِ %ِْ - َ >
َ َ0ُ ِﻟ% ِ ْHُ6َا/Bizim mislimiz iki beşere mi îmân edeceğiz?]' Yani: Mûsâ ve
470
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hârûn'a. '[ َُونD*ِ َ َ َ ُ ُ َ ﻟ8ْ َ= َو/Ve onların kavmi bize âbidlerdir.']' Bize itaat edicilerdir, zelîl bir sûrette
bize boyun eğicilerdir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
5. cilt, 419. sayfa]
1956
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ِ ٍة َذا8َ *ْ َر#اِ ٰﻟ/Ve ikisini, oturmaya elverişli ve akarsulu bir tepeye yerleştirdik.]' Meyveli
'[%ٍ 3 ٖ َ ت =َ َ ا ٍر َو
ve sulak bir tepeye ki orası Beytu'l-Makdistir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt,
432. sayfa]
1957
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َِ ت0ﱢ3U َ اﻟ ﱠ% ِ ا8ُ 7ُ ُ . ُ َ اﻟ ﱡ-َ اَ ﱡ-/Ey resûller! Paklardan
yiyin]' Yani: Helâl rızıktan yiyin!" [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 202. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ً ةDَ 2ا ِ ٖه ا ُ ﱠ &ُ ُ ْ اُ ﱠ ً َو5ِ َواِنﱠ ٰھ/Ve muhakkak ki bu ümmetiniz, bir
1958
ümmettir.]' Yani: Ey nebîler topluluğu, dîniniz birdir ve milletiniz birdir. Ve bu, şerîki olmayan tek
Allah'a ibâdete dâvet etmektir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Mu'minûn Suresi, 52. âyetin tefsîrinde]
1959
Şeyhulİslâm İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ُز*ُ ً ا/Zubur]' Kitâblar. Yani: Her bir
kavim, Allah'ın Kitâbı'nın gayrında bid'at edilmiş bir kitâba ittibâ ettiler ve böylece fırkalaşanlardan
ve ihtilâf edenlerden oldular. Çünkü fırkalaşan ve ihtilâf edenler, mahzâ haniflik üzere değillerdir.
Mahzâ haniflik, mahzâ İslâm'dır." [Ebu'l-Abbâs Ahmed ibn Abdu'l-Halîm ibn Teymiyye, Minhâcu's-
Sunne en-Nebeviyye, 5. cilt, 263.-265. sayfalar]
471
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nihâyet refah içinde olanlarını azâb ile aldığımızda, o zaman onlar yalvararak
yardım isterler.(64)
1960
AbdUllah ibn Mübârek ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: '[ا8َْ ?نَ َ ٰا8ُ? ْHُ- َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve onlar ki, vereceklerini verirler]' Kendilerine verilenlerden
verirler. '[ َن8ُ ِ َر*ﱢ ِ ْ َرا#ﱠ ُ ْ اِ ٰﻟ6َ َو ِ َ ٌ ا/Ve Rabblerine rücû edeceklerinden kalbleri ürperir.]' Onlar
güzel amellerini, bu amellerin kendilerini Rabbleri'nin azâbından kurtaramayabileceği
haşyeti/korkusu taşıyarak işlerler." [Ebu AbdurRahmân AbdUllah ibn Mübârek, Kitâbu'z-Zühd ve'r-
Rekâik (15.)]
1961
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[< ﱢTَ < ِ* ْﻟ
ُ Uِ ْ َ- ٌ&َ ب7ِ َ -ْ Dَ َ َوﻟ/Ve ledûnnumuzda hakk ile
nutuk eden bir Kitâb vardır.]' Yani: İndimizde hakk ile nutuk eden bir Kitâb vardır." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 481.
sayfa]
1962
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ٍ] ْ َ ة َ #$ٖ ْ ُ ُ*8ُ ُ= ْ َ*/Bilakis, kalbleri bundan bir dalgınlık
içindedir.]' Yani: Bir gaflet ve cehâlet içindedir. '[ا5َ ْ ٰھ% ِ /bundan]' Yani: Kur'ân'dan. '[ ْ% ِ َوﻟَ ُ ْ ا َ ْ َ ٌل
bَ ِدُو ِن ٰذﻟ/Ve onlar için bunun dûnundan ameller vardır.]' Yani kâfirlerin, bunun dûnundan -yani
mü'minlerin amellerinin dûnundan- aleyhlerine hükmolunmuş, mâsiyet ve hatâlardan müteşekkil pis
amelleri vardır.'[ َن8ُ ِ َ َ َ ُھ ْ ﻟ/Onlar ona âmildirler.]' Onlar kaçınılmaz olarak bu amelleri işleyecek
ve bu sûretle ateşe gireceklerdir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 422. sayfa]
1963
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ِ ً ا. َ /Geceleyin toplanarak]' Geceleyin meclis oluşturarak. Bu Kur'ân hakkında
'[ َ ُ ونkُْ َ?/saçmalıyordunuz]' kötü söz ile" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 435.
sayfa]
472
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık kavli tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki babalarına gelmeyen
mi gelmiştir?(68)1964
Yoksa: 'Onda cinnet vardır.' mı diyorlar? Bilakis, hakk ile onlara gelmiştir ve
ekserîsi hakkı kerîh görürler.(70)
1964
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َل8ْ َ@*ﱠ ُ وا ا ْﻟDَ ﱠ- ْ َ َ$َا/Artık kavli tedebbür etmezler mi?]'
Yani: Kendilerine gelen kavli ki o, Kur'ân'dır. '[ َ%3َ ْتِ ٰا*َ َء ُھ ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟ- ْ َاَ ْم َ َءھُ ْ َ ﻟ/Yoksa onlara evvelki
babalarına gelmeyen mi gelmiştir?]' Yani: Onlara, kendilerinden öncekilere gelmeyen bir şeyin
geldiğini mi zannediyorlar? Mânâsı: Muhakkak ki Biz onlara, evvelkilere gönderdiğimiz gibi bir
Resûl gönderdik." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 483. sayfa]
1965
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ِ ِھ7ْ 5ِ *ِ ْ َ ُھ3ْ َ?َ*َ ْ ا/Bilakis, onlara zikirlerini getirdik.]' Kur'ân'ı (getirdik)." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 435. sayfa]
1966
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
َ
"'[ٌ ً ْ A/Harâc]' Ücret." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 435. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍ 3@َٖ &" ْ ُ اط ِ #اِ ٰﻟ/Sırât-ı Mustakîm'e]' Yani: Hakk
ٍ َ1
1967
473
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nihâyet onların üzerine şiddetli azâb sahibi bir kapı açtığımızda, o zaman
onlar onun içinde ümitsizliğe kapıldılar.(77)
1969
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ ْ 7ُ َ َذ َرا/Zeraekum]' Yani:
Sizi halk etmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 486. sayfa]
1970
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِ َواﻟ ﱠ َ ِر3ْ فُ اﻟﱠsَ ِ&Aا
ْ ُLَ َوﻟ/Ve gece ve gündüzün ihtilâfı O'nundur.]'
Yani: Gece ve gündüzün musahhar edilmesi, O (/ و+,)'nın emrindendir. Gece ve gündüz, birbirlerini
iştiyakla talep eder, takip eder, birbirlerinden çözülmezler ve ikisinin arasına başka bir zaman dilimi
girmez." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mu'minûn
Suresi, 80. âyetin tefsîrinde]
1971
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُY8ُ ْ0َ َﱠ ﻟ6 َء ِا/Muhakkak ki biz hakîkaten ba's
mı edileceğiz?']' Yani: Haşr (mı edileceğiz?)" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 486. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[ َ%3 ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟ3 ٖط. َ َا اِ ﱠ) ا5َ اِنْ ٰھ/'Bu, evvelkilerin
1972
474
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah bir evlâd ittihaz etmemiştir. Ve O'nunla beraber olan bir ilâh yoktur. O
zaman elbette her ilâh halk ettiği ile giderdi ve elbette onların bazısı bazısı
üzerine üstün gelirdi.1975 Allah, vasıflandırmalarından subhândır.(91)1976
1973
"Bir tefsîr dersinde '[ ْ ِ -Dْٖ -َق ا ّ ٰ Dُ َ-/Allah'ın eli onların ellerinin fevkindedir.]' [Fetih Sûresi, 10.
َ 8ْ َ$ ِﷲ
ّ ٰ
âyet] âyetindeki: '[ِ ﷲDُ َ-/Allah'ın eli]' sıfatı hakkında: 'Allah'ın minneti onların üzerinedir, Allah'ın
kuvveti onlarladır.' denmesi üzerine bir genç: 'Bu (şekildeki) tefîr, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat'ın
akîdesinden değildir.' diyerek buna karşı çıkar ve dersi yapan hoca tarafından aşırı bir tepkiye mâruz
kalır. Değerli âlim AbdulAziz bin AbdUllah bin Bâz ( ﷲ#. )رolay üzerine: '[ِﷲ ّ ٰ Dُ َ-/Allah'ın eli]'
hakkında ilgili makâma şöyle yazmıştır:
Cevâb: 'Sana, Allah ( $ &'')') رك وnın: '[D-/El]' sıfatı ve azîz kitâbında kendi nefsini vasfettiği veyahut
Muhammed ( و ﷲ )'in mutahhar Sünnet'inde O'nu vasfettiği diğer sıfatlarının isbâtında
neye îtikad ettiğimizi ifâde edeceğim. Onların (sıfatların) isbâtı hakiki bir isbât ile, Allah ( ! ()
$ &'')وnın celâline lâyık bir şekilde olmak üzere, tahrîf, tâtil, tekyîf ve temsîl olmaksızın Allah'a aittir.
Ve Allah'ın misli gibi hiçbir şeyin olmadığına îmân ederiz. O Semî'dir, Basîr'dir. [Bknz.: Şûrâ Sûresi,
11. Ayet]
O'ndan kendi nefsini vasfettiği hiçbir şeyi nefyetmeyiz. Kelimin mevzîsini tahrîf etmez, sıfatlarını
mahlukâtının sıfatlarıyla tekyîf ve temsîle gitmeyiz. Çünkü O ( $ &' ) )( ! وçok yücedir, O'nun eşi ve
dengi yoktur. O ( $ &' ) )( ! وmahlûkâtıyla kıyâs edilmez. Ve bu, sahâbe ve tâbiînden olan ümmetin
Selef'inin, üç fazîletli asırda onların menhecini seyredenlerin ve bugünümüze kadar onların yoluna
sülûk edenlerin mezhebidir.
İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: 'Birçok kimse Selef'in icmâsının şöyle olduğunu anlatmıştır:
Bârî (/ و+,)'nın sıfatları keyfiyyet ve teşbîhin nefyiyle birlikte zâhirleri üzerine cereyân eder.
Böylece deriz ki: Muhakkak Allah ( $ &'') )( ! وnın eli ve sem'i (herşeyi işitmesi) vardır. Ama 'elin
mânâsı kudret, sem'în mânâsı ilimdir' demeyiz.'" [Mecmûu'l-Fetâvâ, 6. Cild, 351.sayfa] [Bu cevâb,
üstadın bürosu tarafından 17/09/1408 hicrî tarihinde 2/2823 no'su ile yayınlanmıştır.]
1974
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ ُونTَْ "ُ? #ّ6ٰ َ َ $ ْ ُ= ِXّ ٰ ِ َن8ُﻟ8ُ@َ3. َ /Diyecekler ki: 'Allah'ındır.'
De ki: 'Öyleyse nasıl sihirleniyorsunuz?']' Yani: Nasıl aldanıyor, O'nun tevhîdinden ve taatinden
nasıl ayrılıyorsunuz? Ve mânâsı: Hakk size nasıl bâtıl olarak görünüyor?" [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 5. cilt, 427. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "[• ٍ ْ َ* # ٰ َ ْ ُ ^
ُ ْ َ * sَ َ َ َوﻟ/Ve elbette bazıları bazısı üzerine üstün
1975
gelirdi.] Yani: Gâlib gelirdi. Ve melikler arasında âdet olduğu üzere, kuvvetli olan, zayıf olana
meydan okurdu. Mağlub olan zayıf da, ilâhlığı hak etmezdi." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed
el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Mu'minûn Suresi, 91. âyetin tefsîrinde]
1976
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُFQ ِ َ- ﷲِ َ ﱠ ّ ٰ َ نTَْ 0.
ُ /Allah, vasıflandırmalarından
subhândır.]' O, (vasıflandırmalarından) Nefsini tenzîh eder." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 488. sayfa]
1977
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#َ?َ َ ﻟ/Teâlâdır]' Yücedir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
475
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sen kötülüğü -o ki, o en güzel olan ile- def et. Biz, onların vasfettiklerini daha
iyi ilmederiz.(96)
Nihâyet onlardan birine ölüm gelince, der ki: 'Rabbim! Beni rücû ettirin.'(99)
Böylece kimin mîzânları ağır gelirse, o takdirde işte onlar, onlardır felâh
bulanlar.(102)
Ve kimin mîzânları hafif gelirse, o takdirde işte onlar, onlardır ki, nefislerini
hüsrâna uğratanlardır, Cehennem'de muhalledlerdir.(103)
Âyetlerim üzerinize tilâvet edilir olmadı mı? O vakit siz onları tekzîb
ediyordunuz.(105)
476
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Rabbimiz, bizi oradan ihrâc et! Artık dönersek, o halde muhakkak ki biz
zâlimleriz.'(107)1980
Derler ki: 'Bir gün veya bir günün bazısı kaldık. Artık sayanlara suâl et!'(113)
(Allah) buyuracak ki: 'Azın dışında kalmadınız, eğer siz ilmetse idiniz.'(114)
O halde sizi abes yere halk ettiğimizi ve Bize rücû ettirilmeyeceğinizi mi hesâb
ettiniz?(115)1981
İşte hakk Melik1982 Allah teâlâdır. O'ndan başka ilâh yoktur. Kerîm arşın
Rabbidir.(116)1983
1979
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َ ُ?8َ @ْ ِ َ 3ْ َ َ ْqَ0َ ]َ /Üzerimize şekâvetimiz gâlib geldi]' Onların üzerine yazılmış olan
şekâvet/bedbahtlık." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden
ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn (8/2508.)]
1980
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8 ُ ِظ ﻟ َ ﱠ6ِ َ$ َ6Dْ ُ َْ ِن$ َ ْ ِ َ ْ ِ Aَْ َر*ﱠ َ ا/'Rabbimiz, bizi oradan ihrâc
et! Artık dönersek, o halde muhakkak ki biz zâlimleriz.']' Yani: Bizi dünyâ yurduna geri döndür.
Eğer bizden sâdır olan eski amellere dönersek, o takdirde şübhesiz ki cezâyı hakkeden zâlimler
oluruz." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mu'minûn
Suresi, 107. âyetin tefsîrinde]
1981
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Rebî' ibn Enes ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ًMَ0 َ ْ 7ُ َ @ْ َ Aَ َ ﱠ6َ&ُ ْ ا0ْ "ِ Tَ َ$َا/O hâlde sizi abes yere halk ettiğimizi mi hesâb ettiniz?]' Sizi abes olarak
halk etmedim. Ve lâkin sizi ibâdet için halk ettim." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 8. cilt (2512.)]
1982
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رder ki: "'[b اﻟ/Melik]' O, O ki, emreden ve nehyeden, mükâfât
ve cezâ veren, hakir kılan ve ikrâm eden ve izzetlendiren ve zelîl kılandır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn
Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Miftâhu Dâru's-Saadeh, 1. cilt, 107. sayfa]
1983
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[< ّ ٰ #ََ&َ َ ﻟ$/İşte Hakk, Melik Allah
ﱡTَ ا ْﻟbُ ِ َ ْﷲُ اﻟ
teâlâdır.]' Muhakkak ki O, Melik'tir, Hakk'tır. Abes bir şey yaratmaktan münezzehtir. '[ رَبﱡ8َ َُ ِا ﱠ) ھLَ) ِا ٰﻟ
477
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim Allah ile beraber diğer bir ilâha duâ ederse, onun hakkında kendisinin
burhânı yoktur, 1984 artık onun hesâbı ancak Rabbinin indindedir. Muhakkak
ki o, kâfirler felâh bulmazlar.(117)
ِ - ٖ َ ْش اﻟ
ِ ْ َ ا ْﻟ/O'ndan başka ilâh yoktur. Kerîm arşın Rabbidir.]' Arş'ı zikretmiştir. Çünkü o, tüm
mahlûkâtın tavanıdır. Ve onu kerîm olarak vasfetmiştir, yani: şekil îtibârı ile güzel görünümlüdür."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mu'minûn Sûresi, 116.
âyetin tefsîrinde]
1984
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki:
'[Lٖ ِ* ُLَ) *ُ ْ َھ نَ ﻟ/Onun
َ hakkında kendisinin burhânı yoktur]' Onun hakkında kendisinin beyyinesi
yoktur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 442. sayfa]
478
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Bu) bir sûredir, onu inzâl ettik ve onu farz buyurduk. 1985 Ve onda beyyin
âyetler inzâl ettik. Umulur ki siz tezekkür edersiniz.(1)
Zâniye ve zânî, artık ikisinden her birine yüz celde vurun. Ve Allah'ın
Dîn'inde ikisine acıyacağınız tutmasın, eğer Allah'a ve Âhiret Günü'ne siz
îmân ediyor iseniz. Ve ikisinin azâbına mü'minlerden bir tâife şâhidlik
etsin.(2)
Zânî, bir zâniye veya müşrikeden başkasını nikâhlamaz. Ve zâniye, onu bir
zânî veya müşrikten başkası nikâhlamaz. 1986 Ve mü'minler üzerine bu harâm
edilmiştir.(3)
1985
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ََ َ‚ْ َ ھ$ َو/Ve onu farz buyurduk]' Onu beyân ettik."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ َ‚ْ َ َھ$ َو/Ve onu farz buyurduk]' Helâli emrettik ve harâmdan nehy ettik." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 443. sayfa]
1986
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Bu, zinâ eden kimsenin ancak zinâ eden bir kadınla veya
müşrik bir kadınla ilişkiye girdiğine dâir Allahu teâlâdan gelen bir haberdir. Yani bu kimsenin zinâ
talebine ancak, âsi zinâcı/zinâkâr bir kadın veya bunu harâm görmeyen müşrik bir kadın karşılık
verebilir. '[ً 7َ ِ > ْ ُ َ ً اَ ْو36ِ ِا ﱠ) زَاŽُ ِ ْ َ- )َ #6 ٖﱠاWاَﻟ/Zânî, bir zâniye veya müşrikeden başkasını nikâhlamaz.]'
Yine aynı şekilde. '[ َ اِ ﱠ) زَا ٍنTُ ِ ْ َ- )َ ُ َ36ِ ﱠاW َواﻟ/Ve zâniye, onu bir zânîden başkası nikâhlamaz.]' Yani:
Zinâsı ile âsi olan. '[> ِ ٌك ْ ُ ا َْو/veya müşrik]' Bunun harâmlığına inanmayan." Devamla İbn Kesîr ( #.ر
)ﷲşöyle demiştir: "İbn Abbâs ( # ﷲ )رdemiştir ki: ''[ً 7َ ِ >
ْ ُ َ ً اَ ْو36ِ اِ ﱠ) زَاŽُ ِ ْ َ- )َ #6 ٖﱠاWاَﻟ/Zânî, bir
zâniye veya müşrikeden başkasını nikâhlamaz.]' Bu, nikâh ile değildir. O ancak cimâ iledir. Zinâ
eden bir kadınla ancak, zinâ eden veya müşrik olan bir erkek zinâ edebilir. Bu, İbni Abbas'tan gelen
sahih bir isnâdtır. Bu haber, başka vecihlerle de ondan rivâyet edilmiştir. Ve Mücâhid ve İkrime ve
Saîd ibn Cübeyr ve Urve ibn Zübeyr ve Dahhâk ve Mekhûl ve Mukâtil ibn Hayyân ve bir çoklarından
bu şekilde rivâyet edilmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Nûr Sûresi, 3. âyetin tefsîrinde]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine şöyle demiştir: "'[ت َ ْT ُ ا ْﻟ/Muhsanât]' Ve bunlar hür, bâliğ, iffetli
ِ َQ
1987
(kadınlardır)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûr
Sûresi, 4. âyetin tefsîrinde]
479
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki ifk1989 ile o gelenler, sizden bir topluluktur.1990 Onu sizin için bir
şerr hesâb etmeyin, bilakis o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için
günahtan kesbettiği vardır. Ve onlardan onun büyüğünü o üstlenen, onun için
azîm bir azâb vardır.(11)
1988
Âl-i İmrân Sûresi'nin 89. âyeti ile aynıdır
1989
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bِ $ْ )ا/İfk]'ِْ yalanın en şiddetli olanıdır."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt,
509. sayfa]
1990
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Bu on âyetin tamâmı, münafıklardan ifk ve bühtân ehli
söyledikleri salt yalanla kendisine iftirâ attıklarında, mü'minlerin annesi Âişe ( ﷲ )رhakkında
nâzil olmuştur. Onların iftirâsı, Allah (+, و- )'yi Nebîsi ( و ﷲ ) lehine gayrete getirmiş,
bunun üzerine Allah ( $ &') )( ! و, Âişe ( ﷲ ')رnın suçsuzluğunu dâir -Allah Resûlu ( ﷲ
و )'in ırzını korumak için- inzâl etmiştir. Allahu ( $ &'): '[ ْ ُ ْ ِ ٌ َ0 ْQُ bِ ْ$)ِ ْ *ِ َ َ ُؤ%-5ٖ اِنﱠ اﻟﱠ/Muhakkak
ki ağır iftirâ ile o gelenler, sizden bir topluluktur.]' buyurmuştur. Yani sizin içinizden bir
topluluktur. Yani onlar bir veya iki kişi olmayıp bilakis bir topluluktur. Bu lânetin başını çeken kişi:
münafıkların reisi AbdUllah bin Übeyy bin Selûl idi. O bu iftirâyı derliyor ve orada burada yayıyordu.
Hatta bu iftirâ, bazı müslümanların zihinlerine bile girmişti. Onlar da bu hususta konuşmuş ve bazıları
'olabilir' bile diyebilmişti. Durum, bir aya yakın bir süre bu şekilde kaldı. Nihâyet Kur'ân âyetleri
inzâl edildi. Konunun detayı, sahîh hadislerde geçmektedir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûr Suresi, 11. âyetin tefsîrinde]
1991
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine şöyle demiştir: "Bu, Allah ( $ &'') )( ! وdan Âişe ( ﷲ )ر
480
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, onun misline ebeden avdet etmeyesiniz diye size vaaz ediyor, eğer
mü'minler iseniz.(17)
kıssasında kötü söze daldıklarında ve ifk olayı aralarında zikrolunduğunda mü'minleri te'dîb
etmesidir. Bu itibarla Allah ( $ &' ) )( ! وbuyurmuştur ki: '[ُ ه8ُ ُ&ْ ِ . َ َ) اِ ْذ8ْ َﻟ/Onu işittiklerinde olmaz
mıydı]' Yani mü'minlerin annesi ( ﷲ َ
')رya atılan iftirâ kelâmı işittiklerinde '[ َن8ُ ِ ْHُ ﱠ ا ْﻟ%ظ
ِ ُF6ْ َ *ِ ُْ ِ َ تH ُ َوا ْﻟ/Mü'minler ve mü'mineler nefislerinde hayırlı bir zanda bulunsalardı]' Yani
ً ا3ْ Aَ ْ ِ "
bu kelâmı nefislerine kıyâs etmelilerdi. Eğer bu onlara
layık değilse, o halde mü'minlerin annesi, yolun başında ve sonunda evleviyetle ondan daha berî/uzak
olmalı değil miydi?" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûr
Suresi, 12. âyetin tefsîrinde]
1992
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِL3$ٖ ْ ُ & ْ^َ$َ َ ا#$ٖ ْ ُ " ﻟَ َ ﱠ/Elbette içine daldığınızda(n dolayı) size
azîm bir azâb temâs ederdi]' Yani: İfk söylemine dalmanız sebebiyle." Devamla şöyle demiştir:
"Mânâsı: 'Şübhesiz ki Ben, size dünyâda bol bol nimet verdim. 'Mühlet verme', bu nimetler
içerisindedir. Âhirette de afvetme ile rahmet ederim. Şayet Ben size, 'mühlet verme' ve 'Âhiret'te
rahmet eyleme' gibi nimetleri bahşetmeseydim, ifk söylemine dalmanız nedeniyle sizi âcilen
cezâlandırırdım.'" [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1002. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
481
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O gün Allah onlara hakk dînlerini îfâ edecektir. 1996 Ve onlar Allah'n mübîn
Hakk olduğunu ilmedeceklerdir.(25)1997
1993
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ِنU َ 3ْ >اتِ اﻟ ﱠ8َ ُUAُ ا8ُ 0ِ ا َ) ?َ&ﱠ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o îmân edenler,
şeytânın adımlarına tâbî olmayın!]' Yani onun yollarına ve izlediklerine ve emrettiklerine (tâbî
olmayın). '[ِ َ ْ ُ ْ> ِء َواﻟ َ ْTَFَ ْ ُ ُ ِ* ْﻟ- ُ Lﱠ6ِ َ$ ِنUَ 3ْ >
ت اﻟ ﱠ ِ ا8َ ُUAُ Oْ 0ِ َ&ﱠ- ْ% َ َو/Ve kim şeytânın adımlarına tâbî olursa,
artık muhakkak ki o fuhşiyyâtı ve münkeri emreder]' Ve bu, (şeytânın adımlarına tâbî olmaktan)
en fasih ve en belîğ ve en veciz bir ibare ile nefret ettirmek ve sakındırmaktır. Sonra Allah ( ! ()
$ &' )وşöyle buyurur: '[ًاDَ*َ اDٍ 2ََ ْ ا% ِ ْ ُ ْ ِ K7َٰ ُ َ زLُ& َ ْ2َ ُ ْ َور3ْ َ َ ِﷲ ّ ٰ ُ ْ^َ$ )َ 8ْ َ َوﻟ/Ve Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve
rahmeti olmasaydı, sizden biriniz ebeden temize çıkamazdı]' Yani şayet O dilediğini tevbe etme
ve O'na rücû etme ile rızıklandırmamış ve nefislerin şirkinden ve fücurundan ve kirlerinden ve
onlarda olan kötü huylardan temizlememiş olsaydı -herkes kendisine göre- hiç kimse nefsini
temizleyemez ve hayra ulaşamazdı. '[> ُء َ َ- ْ% َ #7ّ ٖ Wَ ُ- َ ﷲّ ٰ ﱠ%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin Allah dilediğini temize çıkarır]'
Yani mahlûkâtından dilediğini temize çıkarır, dilediğini ise helâk edici dalâlete ve azgınlığa idlâl eder.
'[ٌO3 ٖ . َ ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah Semî'dir]' Yani kullarının sözlerini en iyi işitendir. '[ٌ 3 ٖ َ /Alîm'dir]' Onlardan
hidâyet ve dalâleti kimin hakk ettiğini (en iyi ilmedendir)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûr Suresi, 21. âyetin tefsîrinde]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِ َ تQ َ ْT ُ ا ْﻟ/Muhsan]' İffetli. '[ِتsَ $ِ Rَ ا ْﻟ/Gâfil]' Fuhuştan
1994
482
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler! Evlerinizden başka evlere izin alıp1999 ve ehli üzerine selâm
verinceye kadar dâhil olmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, umulur ki siz
tezekkür edersiniz.(27)
Öyleyse orada birini bulamadığınızda, o zaman size izin verilene kadar oraya
dâhil olmayın. Ve eğer size: 'Rücû edin.' denildiğinde, o takdirde rücû edin. O
sizin için daha temizdir. Ve Allah, amel ettiklerinize Alîm'dir.(28)
Meskûn olmayan, içinde sizin için bir metâ olan evlere dâhil olmanızda sizin
üzerinize bir günah yoktur. Ve Allah açığa vurduğunuzu ve gizlediğinizi
ilmeder.(29)
483
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, size beyyin âyetler ve sizden önce o geçenlerden bir mesel ve
muttakîler için bir mev'ize2002 inzâl ettik.(34)
Allah semâların ve arzın nûrudur. O'nun nûrunun meseli, içinde lamba olan
bir kandil yuvası gibidir. Lamba bir cam içindedir. Cam, incimsi bir yıldız
gibidir. Mübârek bir zeytin ağacından -ne şarklıdır ve ne (de) garblıdır-
tutuşturulur. Neredeyse yağı ziyâ verir, velev ki kendisine ateş temâs etmese.
Nûr üzerine nûrdur. Allah dilediğini nûruna hidâyet eder. Ve Allah insanlara
darb-ı meseller eder. Ve Allah, her şeye Alîm'dir.(35)
2001
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Şeriat'te mükâtebenin mânâsı: Bir kişinin, taksitler hâlinde
ödenmek üzere kölesi ile belli bir mal üzerinde anlaşmasıdır. Böylece köle onu ödediği zaman,
hürriyetine kavuşur." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-
Kur'ân, Nûr Sûresi, 33. âyetin tefsîrinde]
2002
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3@ ً ِﻟ ْ ُ & ٖﱠr َ ِ 8ْ َ َو/Ve muttakîler için bir mev'ize]'
Yani: Size, muttakîler için bir mev'ize/öğüt inzâl ettik. O mev'ize, vaad, vaîd, tergîb/teşvik ve
terhîbe/korkutmaya şâmildir. Muttakîler onunla öğüt alır; Allah'ın kerih gördüğü şeyden, Allah'ın
muhabbet ettiğine/sevdiğine yönelirler." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-
Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 664. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2003
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ّ ٰ َت اَ ِذن
etmiştir: "'[Oَ َ$ ْ ُ? ْﷲ ُ اَن ٍ 8ُ3ُ* #$ٖ /Allah'ın, yükseltilmesine izin verdiği evlerde]' Ve bunlar mükerrem
484
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Veya derin denizdeki zulmetler gibidir, onu bir dalga bürür, onun fevkinden
bir dalga, onun fevkinden bir bulut. Bazısı bazısının fevkinde zulmetler. Elini
ihrâc etse, neredeyse onu göremez. Ve Allah, kime nûr kılmamışsa, artık onun
için nûr yoktur.(40)
Görmedin mi, Allah'ı, semâlar ve arzdakilerin ve saf saf kuşların O'nu tesbîh
ettiğini? Hepsi namazını ve tesbîhini ilmetmiştir. 2004 Ve Allah, onların fiil
ettiklerine Alîm'dir.(41)
Görmedin mi, Allah'ın bulutları sürdüğünü? Sonra aralarını telif eder, sonra
onları üst üste kılar, böylece yağmurun onların arasından hurûc ettiğini
görürsün. Ve semâdan, içindeki (bulut) dağlarından dolu inzâl eder de onu
dilediğine isâbet ettirir ve dilediğinden onu çevirir. Neredeyse şimşeğinin
parıltısı gözleri giderecektir.(43)
485
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah, her debeleneni sudan halk etmiştir. İşte onlardan kimi batnı üzerine
yürür ve onlardan kimi iki ayak üzerine yürür ve onlardan kimi dört (ayak)
üzerine yürür. Allah, dilediğini halk eder. Muhakkak ki Allah, her şey üzerine
Kadîr'dir.(45)
Ve derler ki: 'Allah'a ve Resûl'e îmân ettik ve itaat ettik.'2007 Sonra onlardan
bir fırka bunun ardından yüz çevirir. Ve işte onlar mü'minler değillerdir.(47)
vardır]' Yani: Akıl ve basîret ehli için, Allahu ( $ &')'nın kudreti ve tevhîdine dâir bir delâlet vardır."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 54. sayfa]
2006
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍ 3@َٖ &" ْ ُ اط ٍ َ 1/Sırât-ı
ِ Mustâkim]' Yani: Hakk Dîn."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt,
541. sayfa]
ٰ
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ْ ط َ َ ل َوا8
ِ . ُ ِ َو ِ* ﻟ ﱠXّ *ِ نَ ٰا َ ﱠ8ُﻟ8ُ@َ- َو/Ve derler ki: 'Allah'a ve
2007
Resûl'e îmân ettik ve itaat ettik.']' Yani münâfıklar böyle söylerler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 55. sayfa]
2008
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ‚ ِ ْ ُ ْ ُ ْ ِ < ٌ - ٖ َ$ َ ُ ْ ِا َذا3ْ َ* َ ُ ْTَ3 ِﻟLٖ ِﻟ8. ّ ٰ #َا ِاﻟ8 ُ َو ِا َذا ُد/Ve
ُ ﷲِ َو َر
Allah'a ve Resûlu'ne aralarında hükmetmesi için dâvet edildiklerinde, hemen onlardan bir
fırka îrâz eder.]' Yani: Allah ( $ &'') )( ! وnın, Resûlu ( و ﷲ ) üzerine inzâl ettiği hidâyete
ittibâ etmeleri taleb edildiğinde, ondan îrâz ederler ve nefislerinde ona ittibâ etmekten kibirlenirler."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûr Sûresi, 48. âyetin
tefsîrinde]
2009
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine der ki: "Allah ( $ &') )( ! و, Allah'a ve Resûlu'ne icâbet eden
mü'minlerin sıfatlarını haber veriyor. Onlar ki, Allah'ın Kitâb'ı ve Resûlu'nun Sünnet'i dışında bir dîn
aramazlar. Bu itibarla buyurur ki: '[ َ ْ ِ . َ ا8ُﻟ8ُ@َ- ْ َ ُ ْ ا َن3ْ َ* َ ُ ْTَ3 ِﻟLٖ ِﻟ8.ُ ﷲِ َو َر ّ ٰ #َا اِﻟ8ُ َ اِ َذا ُد%3 ٖ ِ Hْ ُ َل ا ْﻟ8ْ َ= َ ن7َ َ ﱠ6ِا
َ
َ ْ َواَط/ Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlu'ne dâvet edildiklerinde, mü'minlerin
kavli ancak: 'İşittik ve itaat ettik.' demeleri olmuştur.]' Yani: işitir ve itaat ederiz. Ve Allah ( ! ()
$ &' )وonları felâh ile vasıflandırmıştır. Ve bu, taleb edilene nail olmak ve korkulandan selâmet
ٰ َوا/Ve işte onlar, onlardır felâha erenler.]'
bulmaktır. Allah ( $ &') )( ! و: '[ َن8Tُ ِ Fْ ُ ُھ ُ ا ْﻟbَ cِ ُوﻟ
486
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Allah'a itaat edin ve Resûle itaat edin.' Fakat yüz çevirirseniz, artık
onun üzerine ancak yükletilendir ve sizin üzerinize size yükletilendir. Ve ona
itaat ederseniz, hidâyet bulursunuz. 2012 Ve Resûl'un üzere mübîn bir tebliğden
başkası yoktur.(54)
Allah, sizden o îmân eden ve sâlih amel işleyenlere, elbette onları arzda halîfe
yapacağını vaad etmiştir, onlardan o öncekileri halîfe yaptığı gibi. Ve elbette
onlara kendileri için o râzı olduğu Dîn'lerini temkîn edecektir.2013 Ve elbette
buyurmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûr
Sûresi, 51. âyetin tefsîrinde]
2010
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Lﻟ8. ﷲ و رOU- % و/Ve kim Allah'a ve
Resûlu'ne itaat ederse]' Yani: Kim Allah'a emrettiklerinde itaat eder ve Resûlu'ne Sünnet olarak
ortaya koyduklarında itaat ederse. Ve: '[“ ﷲ,- و/Allah'tan haşyet duyarsa]' kavli. Yani: Mâzîde
olanlarda. Ve kavli: '[L@&- و/Ve O'na takvâ ederse]' Yani: İstikbalde olacaklarda O'ndan sakınırsa. Ve
kavli: '[ونW} F ھ اﻟbcˆوﻟ$/O takdirde işte onlar, onlardır başarıya ulaşacaklar]' Yani: Onlar necât
bulacaklardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 3. cilt, 543. sayfa]
2011
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ َ $ط َ ٌ َ ْ ُ و َ ا8 ُ "ِ @ْ ُ? )َ ْ ُ=/De ki: 'Kasem etmeyin, itaatınız
mârûftur]' Yani bu hususta yemin etmeyin ve bizi razı etmek için yapmacık çabalara düşmeyin.
Sizden istenen emir, mârûf bir itaattir. Nefis bunu yadırgamaz, inkâr etmez. Çünkü bunda güçlük
yoktur. Yemin etmeksizin, mü'minlerin itaat ettiği gibi siz de mârûf ile itaat edin." [Cemâleddîn el-
Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 12. Cüz, 4543. sayfa]
2012
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َل8. ّ ٰ ا8ُ 3=ُ ْ ا َٖط/De ki: 'Allah'a itaat edin ve
ُ ا اﻟ ﱠ8ُ 3ﷲَ َوا َٖط
Resûle itaat edin.']' Yani: Allah'ın Kitâb'ına ve Resûlu'nun Sünnet'ine ittibâ edin. '[ا8ْ ﻟﱠ8َ َ? َْ ِن$/Fakat
yüz çevirirseniz]' Yani: Ondan yüz çevirir ve onun size getirdiklerini terk ederseniz. '[ َ ِL3ْ َ َ َ ﱠ6ِ َ$
َ ﱢ2/Artık
ُ onun üzerine ancak yükletilendir]' Yani: Risâletin tebliği ve emânetin edâ edilmesi.
'[ ْ ُ&ْ ﱢ2ُ َ ْ ُ 3ْ َ َ َو/Ve sizin üzerinize size yükletilendir.]' Yani: Onu kabul etmek ve ona tâzîm etmek ve
muktezâsını yerine getirmektir. '[ُواDَ&ْ َ? ُه8ُ 3Uُٖ ? ْ َو ِان/Ve ona itaat ederseniz hidâyet bulursunuz]' Ve bu,
onun Sırât-ı Mustakîm'e dâvet etmesinden dolayıdır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûr Suresi, 54. âyetin tefsîrinde]
2013
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "Bu, Allah ( $ &'') )( ! وdan Resûlu ( / ات ﷲ و
)'e onun ümmetini arzda halîfeler kılacağı hakkında bir vaadtir. Yani insanlar üzerine imâmlar ve
idareciler kılınacaklarına dair. Ve onlar ile beldeler ıslâh olacak ve kullar onlara boyun eğecek ve
onların korkularından sonra, onlar için (bu durumu) emniyet ve onları hâkim kılma ile tebdîl
edecektir. Ve Allah ( $ &' )') رك وbunu yerine getirmiştir. Ve hamd ve minnet O'nadır." Ve İbn Kesîr
( ﷲ#. )رdevamla şöyle demiştir: "Sahih'te Allah Resûlu ( و ﷲ ) şöyle buyurmuştur:
'Muhakkak ki Allah, arzı benim için dürdü. Böylece doğularını ve batılarını gördüm. Ve
ümmetimin mülkü ondan benim için dürülenine ulaşacaktır.' [Muslim, 2889] Biz Allah ve
Resûlu'nun bize vaad ettiklerinde dolanıp durmaktayız. Ve Allah ve Resûlu doğru söylemiştir. Bu
itibarla Allah'tan, O'na ve Resûlu'ne îmân etmeyi ve bizden râzı olacağı şekilde Vechi'nin şükrünü
487
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve namazı ikâme edin ve zekâtı verin ve Resûl'e itaat edin. Umulur ki siz
rahmete erdirilirsiniz.(56)2014
yerine getirmeyi dileriz." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Nûr Suresi, 55. âyetin tefsîrinde]
2014
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "Allah ( $ &') )( ! و, kullarına namazı ikâme etmelerini -
ve o, tek ve şerîki olmayan Allah'a ibâdettir- ve zekâtı vermelerini -ve o, mahlûkâtın zayıflarına ve
fakirlerine ihsânda bulunmaktır- ve Allah Resûlu ( و ﷲ )'e itaat eder durumda olmalarını -
yani kendilerine emrettiklerinde arkasından gitmelerini- ve yasakladıklarını terketmelerini emrediyor.
Umulur ki Allah, bundan dolayı onlara rahmet eder. Ve hiç şübhe yoktur ki, bunları fiil edene Allah
merhamet edecektir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Nûr Sûresi, 56. âyetin tefsîrinde]
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ض ِ ْ ْا)َر#ِ$ َ%-Wٖ kِْ ُ َ ُ واF7َ َ%-5ٖ ﱠ اﻟﱠ%َ0"
َ ْTَ? )َ /O küfredenlerin (Allah'ı)
2015
arzda âciz bırakıcı olduğunu hesâb etme]' Yani: Allah ( $ &'') )( ! وyı âciz bırakacaklarını sanma!
Bilakis (O), onları idrâk etmiştir." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 12. Cüz, 4546. sayfa]
2016
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Bu vakitler sizin için üç avrettir." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 61. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Nْ َ 3َ َ$
2017
488
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Âmâ üzerine bir güçlük yoktur ve topal üzerine bir güçlük yoktur ve marazlı
üzerine bir güçlük yoktur. Ve sizin nefisleriniz üzerinize, evlerinizde veya
babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek
kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya
amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın
evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına mâlik olduğunuz
(evlerde) veya arkadaşlarınızın (evlerinde) yemek yemenizde üzerinize (bir
güçlük) yoktur. Cemîân veya ayrı ayrı yemenizde sizin üzerinize bir günah
yoktur. İmdi evlere dâhil olduğunuzda, artık nefisleriniz üzerine Allah'ın
indinden bir tahiyye olarak2018 selâm verin, mübârek ve tayyib. İşte sizin için
Allah âyetleri böyle beyân buyurur. Umulur ki siz akledersiniz.(61)
Cilbâblarını/dış elbiselerini. '[ ﱠ%ُ َ ٌ ﻟ3ْ Aَ َ%Fْ Fِ ْ َ&" ْ َ- ْ َواَن/Ve iffetli olmaları, onlar için daha hayırlıdır.]'
Cilbâblarını giymeleri, onlar için daha hayırlıdır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3.
cilt, 482. sayfa]
2018
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِﷲ ّ ٰ Dِ ْ ِ ْ% ِ ً ﱠ3Tَِ ?/Allah'ın indinden bir tahiyye olarak]' Bu
cümle, masdar üzerine mansub olarak gelmiştir. Yani: Kendinizi bir selâm/tahiyye ile selâmlarsınız."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 66. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍ ْ َ ا# ٰ َ ُ Lَ َ ا8ُ6 7َ َو ِا َذاLٖ ِﻟ8. ٰ
ُ ِ َو َرXّ *ِ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ نَ اﻟﱠ8ُ ِ ْH ُ ْﱠ َ اﻟ6ِا
2019
ٰ
ْ َ- #ّ&2َ ا8ُ0 َھ5ْ َ- ْ َ ﻟOٍ ِ َ /Mü'minler ancak Allah ve Resûlu'ne o îmân edenlerdir. Ve onunla
ُ ه8ُ6"&َ ْ ِذ
beraber cemiyetli bir iş üzerinde olduklarında, ondan izin almadan gitmezler.]' Bu, İslâm
âdâbından bir edebin tâlimidir. Cemiyetli iş, müslümanların toplandığı her iştir. Denilmiştir ki: O,
cihâdtır. Şöyle de denilmiştir: O, Cuma ve iki bayramdır. Yine şöyle de denilmiştir: Müslümanların
İmâmla beraber üzerinde ictimâ ettikleri her itaattir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 553. sayfa]
2020
İmâm İbn Nasr el-Mervezî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[اَ ْ ِ ٖه/Onun Emri]' Ve o ( ﷲ
')وin emri: Onun yoludur ve menhecidir ve sünnetidir." [Ebu Abdİllah Muhammed ibn Nasr el-
Mervezî, Kitâbu's-Sünneh, 65. sayfa]
2021
İmâm Ebu Nuaym el-İsfahânî ( ﷲ#.)ر, Usman bin Umer ( ﷲ#. )رşöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Bir adam (İmâm) Mâlik ( ﷲ#.')رa gelip bir meseleden suâl eder, o da: 'Allah Resûlu ( ﷲ
)وşöyle şöyle buyurdu.' der. Adam: 'Senin görüşün ne?' der. Bunun üzerine (İmâm) Mâlik der ki:
489
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
490
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Tebârake2024 O ki, âlemlere bir inzâr edici olması için kulu üzerine Furkân'ı
inzâl edendir.(1)2025
Ve O'nun dûnundan, bir şey halk etmeyen ve kendileri halk edilmiş olan
ilâhlar ittihaz ettiler. Ve onlar nefisleri için bir zarara mâlik değillerdir ve ne
(de) bir menfaate. Ve ölüme mâlik değillerdir ve ne hayâta ve ne (de)
nuşûra.(3)2027
Ve o küfredenler dediler ki: 'Bu, onun iftirâ ettiği bir ifkten2028 başkası
değildir. Ve ona başka bir kavim yardım etmiştir. Böylece onlar zulüm ve
asılsız bir söz ile geldiler.(4)
2024
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "Allah ( $ &' ) )( ! وburada '[َ َر َك0َ?/Tebârake]' kelimesini
kavletmiştir. '[َ َر َك0َ?/Tebârake]' fiili, '[H?0)$ا/bereket]' kelimesinin '[+ N'/tefâ'ul]' bâbı olup 'istikrarlı ve
dâimî bereket' anlamına gelmektedir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Furkân Suresi, 1. âyetin tefsîrinde]
2025
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َُ ْ =َ نFلَ ا ْﻟWَ ﱠ6 ى5ٖ اﻟﱠ/O ki, Furkân'ı inzâl edendir.]' Yani:
Kur'ân'ı. O'nun Furkânı: Helâli ve harâmıdır. Şöyle de denilmiştir: O, hakk ile bâtılın arasını tefrîk
ettiği/ayırdığı için '[ َُ ْ =َ نFا ْﻟ/Furkân]' olarak isimlendirilmiştir." Devamla şöyle demiştir: "'[ # ٰ َ
ٖهDِ 0ْ َ /Kulu üzerine]' Yani: Muhammed ( و ﷲ )'e. '[ َ%3 ٖ َ نَ ِﻟ ْ َ ﻟ8ُ َ3 ِﻟ/Âlemlere bir inzâr edici
olması için]' Yani: İnsânlara ve cinlere. '[ ً ا-5ٖ َ6/Nezîr]' Eğer îmân etmezlerse, dünyâ ve Âhirette onları
Allah'ın azâbına karşı bir inzâr edici/uyarıcı olarak." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 252. sayfa]
2026
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ً ا-Dٖ @ْ َ? ُ َرهDَ@َ ﱠ$ ٍءKَْ ﱠ7ُ <
َ َ Aَ َو/Ve her şeyi halk etti de onu bir mikdâr ile takdîr etti.]' Halk etmesi ve
ıslâh etmesi. Ve O ( $ &' ) )( ! وbunu mâlûm bir kader ile kılmıştır." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim
er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 8. cilt (2662.)]
2027
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ًرا8ُ>ُ6 )َ َو/Ve ne (de) nuşûra]' Yani: Ölümden
sonra dirilişe." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 4. cilt, 6. sayfa]
2028
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[b$nا/İfk]' O, yalandır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 487. sayfa]
491
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Bu Resûl için ne var, taam yiyor ve çarşılarda yürüyor. Ona bir
melek inzâl edilip de onunla beraber bir nezîr olmalı değil miydi?'(7)
'Veya ona bir hazine ilkâ edilseydi yahut ondan yiyeceği bir bahçesi olsaydı.'
Ve zâlimler dediler ki: 'Sihirlenmiş bir adamdan başkasına tâbi
olmuyorsunuz.'(8)
Nazar et, nasıl sana darb-ı meseller ettiler de dalâlete düştüler. Artık bir yola
güç yetiremezler.(9)
Tebârake O ki, eğer dilerse sana bundan daha hayırlısını kılar, altlarından
nehirler cereyân eden Cennetler. Ve senin için saraylar kılar.(10)
Bilakis, Saat'i tekzîb ettiler. 2031 Ve Saat'i tekzîb edenler için bir çılgın alev
hazırladık.(11)
Ve elleri boyunlarına bağlı olarak oradan dar bir mekâna ilkâ edildiklerinde
orada helâkı2032 dâvet ederler.(13)
Bugün bir helâkı dâvet etmeyin. Ve bir çok helâkı dâvet edin.(14)
De ki: 'Bu mu daha hayırlıdır, yoksa o muttakîlere vaad edilen, onlar için bir
ödül ve dönüş yeri muhalledlik Cennet'i mi?(15)
2029
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رyine sahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ َا ا8ُ َو=َ ﻟ/Ve dediler ki: 'Evvelkilerin satırlarıdır]' Yani: Evvelkilerin yalanları ve
"'[ َ%3 ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟ3 ٖط.
bâtılları." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 487. sayfa]
2030
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِL3ْ َ َ # ٰ ْ ُ? #َ ِ َ$/Böylece onun üzerine imlâ edilir]'
Yani: Üzerine okunur. Çünkü Kur'ân, yazılmadan önce okunuyor, sonra yazıya dökülüyordu." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 7. sayfa]
2031
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ِ َ " ا ِ* ﻟ ﱠ8ُ*5َ ﱠ7 ْ َ*/Bilakis, Saat'i tekzîb ettiler.]'
Yani: Kıyâmet'i (tekzîb ettiler)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 9. sayfa]
2032
Bu açıklama yine Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رaittir, demiştir ki: "'[ ًرا8ُ0ُY/Subûrâ]' Yani:
helâkı." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4.
cilt, 10. sayfa]
492
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derler ki: 'Sen subhânsın! Bizim için senin dûnundan velîler ittihâz etmek
yakışır değildir. Ve lâkin onları ve babalarını metâlandırdın, nihâyet zikri
unuttular2034 ve helâk olmuş2035 bir kavim oldular.'(18)
Melekleri görecekleri gün, mücrimler için o gün bir büşrâ yoktur ve derler ki:
'(Size büşrâ) yasaktır, yasak.'(22)
Cennet ashâbının o gün karâr yeri daha hayırlı ve dinlenecekleri yer daha
güzeldir.(24)
2033
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir senedle Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َم8ْ َ-َو
ّ ٰ ُون
َُ) ِءHَ ٖدى ٰھ0 ِ ْ ُ&ْ َ ْ‚َ&ُ ْ ا6ْ َ ُل َءا8ُ@َ3َ$ ِﷲ ِ ْ د% ِ َُونDُ0ْ َ - َ > ُ ُھ ْ َو
ُ ْTَ-/Ve onları ve Allah'ın dûnundan ibâdet
ettiklerini haşr edeceği gün, o vakit buyurur ki: 'Şu kullarımı siz mi dalâlete düşürdünüz?]'
(Sorulanlar) İsâ ve Uzeyr ve Meleklerdir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 490.
sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ 7ْ ﱢ5ا اﻟ8" ُ َ6 #ّ&ٰ 2/Nihâyet
َ
2034
zikri unuttular]' Yani: Senin
zikrini unuttular ve Senden gâfil oldular. Şöyle de denilmektedir: Senin inzâl etmiş olduğun hakkı
terk ettiler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 4. cilt, 12. sayfa]
2035
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs
(# ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ًرا8ُ*/Bûran]' Helâk olmuş." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 490. sayfa]
493
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Mülk o gün hakktır, Rahmân'ındır. 2036 Ve kâfirler üzerine zorlu bir gün
olacaktır.(26)
Ve zâlimin ellerini ısıracağı gün, diyecektir ki: 'Ya keşke ben, Resûl ile
beraber bir yol ittihaz etseydim.'(27)2037
Ve işte böyle her nebî için mücrimlerden bir düşman kıldık. Ve Rabbin, Hâdî
olarak ve Nasîr olarak kâfîdir.(31)2042
2036
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[%ِ ٰ ْ2< ِﻟ ﱠ ﱡTَ ْ اﻟ5ٍ cِ َ 8ْ َ- bُ ْ ُ اَ ْﻟ/Mülk o gün hakktır, Rahmân'ındır]'
Yani o gün, Allah'ın gayrı kimse mülk iddiâ edemez. O gün, kahredici ve şâmil sulta/otorite O ( ! ()
$ &'')وnındır." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 13. Cüz, 4574. sayfa]
2037
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ -َ
ً 0ٖ .
s3 ُ اﻟ ﱠOَ َ ُت5ْ , ا? َﱠ#ِ َ&3ْ َﻟ/Ya keşke ben, Resûl ile beraber bir yol ittihaz etseydim.]' Allah'a itaat
َ ِل8.
etmeyi (bir yol ittihaz etseydim)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, . sayfa]
2038
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir:
"'[ ً6sَ ُ$/Falanı]' Şeytân'ı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 493. sayfa]
2039
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[s3 َ
ً ٖ A/Halîl]' Arkadaş ve dost." [Ebu AbdUllah Muhammed bin
Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Furkân Suresi, 28. âyetin tefsîrinde]
2040
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle der: "Öyleyse kim ki Allah Resûlu ( و ﷲ )'den
gayrını halîl/dost edinir; kendi kavil ve reyleri uğruna Resûl ( و ﷲ )'in getirdiğini
terkederse, şübhesiz ki o kimse, bu sözleri söylecektir." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî
Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Risâletu't-Tebûkiyye, 51. sayfa]
2041
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "' '[ ًرا8kُْ َ /Mehcûr]' Yani: Terkedilmiş,
böylece ondan îrâz ettiler ve ona îmân etmediler ve içindekiler ile amel etmediler." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 82. sayfa]
2042
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً- ھَ ِدbَ ِ* َ *ﱢ#Fَٰ 7 َو/Ve Rabbin, Hâdî olarak kâfîdir]'
O, seni hidâyet eder, gayeyi, dîninin ve dünyânın maslahatlarını senin için hâsıl eder. '[ ً ا3Q ٖ َ6 َو/Nasîr
olarak]' Düşmanlarına karşı sana nusret verir, dîn ve dünyâ işinde her mekrûhu senden def' eder.
O'nunla iktifâ et ve O'na tevekkül et." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân
fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 681. sayfa (tek cilt olarak basım)]
494
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlar sana bir mesel ile gelmezler ki, sana hakkı ve tefsîrin daha güzelini
getirmiş olmayalım.(33)
Ve seni gördüklerinde, seni istihzâ dışında ittihaz etmezler.2046 (Derler ki:) 'Bu
mu, Allah'ın resûl olarak o ba's ettiği?'(41)
2043
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ #$ٖ ُ ْﻟ َ هWَ 6ْ َﱠ ا6ِا
ِرDْ َ@ َ ِ ا ْﻟ3ْ َﻟ/Muhakkak ki Biz, onu Kadr gecesinde inzâl ettik.]' Kur'ân, dünyâ semâsına Kadr
gecesinde cümlesi birden inzâl edilmiştir. (Bundan önce) yıldızların mevkisindeydi de Allah bir
kısmını bir kısmının akâbinde Resûlu ( و ﷲ )'in üzerine inzâl ediyordu. Allah (+, و- ) şöyle
buyurur: '[s3 ً ?ٖ ْ َ? َُا َد َك َو َر?ﱠ ْ َ هHُ$ Lٖ *ِ َqﱢ0َMُ ِﻟbَ ِﻟ5َٰ 7 ً ةDَ 2ا
ِ ا ْﻟ@ُ ْٰانُ ُ ْ َ ً َوLِ 3ْ َ َ َلWُ ﱢ6 )َ 8ْ ََ ُ وا ﻟF7َ َ%-5ٖ َو=َ َل اﻟﱠ/Ve o küfredenler
dediler ki: 'Kur'ân onun üzerine cümlesi birden inzâl edilmeli değil miydi?' Onunla senin
gönlüne sebât vermek ve onu bir tertîl ile tertîl etmemiz için işte böyle (yaptık).]'" [Furkân Sûresi,
32. âyet] [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn
(4/1850); Hâkim eserin Buhârî ve Müslîm'in şartına göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona
muvâfakat etmiştir.]
Âyetin son kısmı için İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُ َادَ َك َو َر?ﱠ ْ َ هHُ$ Lٖ ِ* َqﱢ0َMُ ِﻟbَ ِﻟ5َٰ 7
s3 ً ?ْٖ َ?/Onunla senin gönlüne sebât vermek ve onu bir tertîl ile tertîl etmemiz için işte böyle
(yaptık)]' Yani: Ve açık seçik onu beyân ettik." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 269. sayfa]
2044
yok ederek, perişan ederek
2045
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً ا3Mَٖ 7 bَ َ ٰذ ِﻟ%ْ3َ* ً6 َو=ُ ُ و/Ve bunlar arasında birçok kuşakları]'
Yani: Ve kuşakları helâk ettik. Yani: Ümmetleri." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 261. sayfa]
2046
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ًواWُ اِ ﱠ) ُھbَ َ6و5ُ ,َ& ِﱠ- ْ َواِ َذا َراَ ْو َك اِن/Ve seni gördüklerinde, seni istihzâ
dışında ittihaz etmezler]' Yani: Seninle alay ederler. Onların Resûle yaptıkları muâmele, sadece
495
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Gördün mü hevâsını ilâh ittihaz edeni?2048 O hâlde sen mi onun üzerine bir
vekîl2049 olacaksın?(43)
Ve O, O ki, geceyi sizin için bir elbise ve uykuyu bir dinlenme kılar. Ve
gündüzü yayıl(ıp çalış)ma kılar.(47)
Ve andolsun ki, onu aralarında tezekkür etmeleri için tasrîf ettik. 2051 Öyleyken
insânların ekserîsi ancak küfürde direttiler.(50)
onunla istihzâ etmek olmuştur." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr,
1043. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2047
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ &ِ َ ِْ ٰاﻟ%َ َ ^ ﱡ ِ ُ 3َ َد ﻟ7َ ْاِن/Neredeyse bizi
ilâhlarımızdan hakîkaten saptıracaktı]' Yani: Az kalsın bizi ilâhlarımızdan saptıracaktı." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 21. sayfa]
2048
İmâm İbn Kesîr ( )رdiyor ki: "Yani: Nefsinin hevâsına göre hangi şeyi benimsemiş ve güzel
görmüşse, onun dîni ve onun mezhebi o olmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Furkân Suresi, 43. âyetin tefsîrinde]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Ve bazı eserlerde (denilir ki): 'Semâ ve arzda,
hevâdan daha büyük (sahte) mâbud yoktur.' Ve bazıları da: 'O en büyük tağuttur.' demiştir." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 21. sayfa]
2049
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ً 7ٖ َو/Vekîl]' Nusret edici/yardımcı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 497.
"'[s3
sayfa]
2050
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ًرا8ُ ط َ " َ ِء َ ًء
َ اﻟ ﱠ% ِ َ ْﻟWَ 6ْ َ َوا/Ve semâdan tahûr bir su inzâl
ettik.]' Su, özünde tâhirdir/temizdir, gayrı için de mutahhirdir/temizleyicidir." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 87. sayfa]
496
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Öyleyse kâfirlere itaat etme ve onunla büyük cihâd ile2052 onlarla cihâd
et.(52)2053
Ve O, O ki, sudan bir beşer halk etmiş, sonra neseb ve hısımlık ona kılmıştır.
Ve Rabbin, Kadîr olandır.(54)
De ki: 'Ben onun üzerine -Rabbine bir yol ittihaz edinmeyi dileyenden başka-
sizden bir ücret istemiyorum.'(57)
2051
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Bir sene,
diğer bir seneden daha fazla yağmur alıyor değildir. Ve lâkin Allah, yağmuru mahlûkâtı arasında tasrîf
eder/dağıtır." Sonra: '[ ْ ُ َ 3ْ َ* ُ َ ه$ْ ﱠ1
َ Dْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, onu aralarında tasrîf ettik]' (âyetini) kıraat
etti. [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn
(2/403); Hâkim eserin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
2052
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً ا30َٖ 7 ِ َ دًا/Büyük cihâd ile]' Şiddetli bir şekilde." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 90. sayfa]
2053
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ%- ٖ $ِ َ ا ْﻟOِ Uِ ُ? sَ َ$/Öyleyse kâfirlere itaat etme]'
Onların seni Allah'a itaatten nehyettiklerinde (itaat etme).'[Lٖ *ِ ْ ُھDْ َو َ ِھ/Ve onunla onlarla cihâd et]'
Ku'ran ile. Ve bu, kıtâl ile emrolunmadan önce dil ile cihâdtır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 264. sayfa]
2054
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً ا3 ٖ َ ظL َر* ٖﱢ# ٰ َ ُ $ِ َ نَ ا ْﻟ7َ َو/Ve kâfir, Rabbinin
aleyhine zahîr olandır]' Yani: Mâsiyette şeytâna yardımcıdır/destekçidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 27. sayfa]
İmam Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[† ﱢTَ ا ْﻟ/Hayy]': O Hayy ki ölmez. O'ndan gayrı Rabb ittihâz
2055
edenlerin öldüğü gibi (nesli) tükenip yok olmaz. Aynı şekilde kendisinden gayrı ilah varolduğunu
iddiâ edenler gibi de yok olmaz. O halk ettiklerine şu hüccet ile karşı çıkmıştır: Tükenmeyen ve
ölmeyeni bırakıp da, yok olup tükenen, zâil olan ve ölen hiçbir şeye ibâdet etmek gerekmez. Nitekim
ilâh dâim olandır, ölmeyendir, tükenmeyen ve bitmeyendir. Ve O, Allah'tır. O ki, O'ndan başka ilâh
yoktur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 3. cilt, 109. sayfa]
497
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O ki, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri altı günde halk etmiştir, sonra arş
üzerine istivâ buyurmuştur.2056 Rahmân'dır, artık O'nu Habîr'e suâl et.(59)
Tebârake O ki, semâda burclar kılmıştır. Ve orada bir lamba ve nûrlu bir ay
kılmıştır.(61)
2056
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "Öyle ki biz, Allah (+, و- )'nin haberine îmân ederiz.
Hâlık'ımız arşının üzerine istivâ buyurmuştur. Allah'ın kelâmını tebdîl etmeyiz. Ve -mu'attila ve
cehmiyyenin dediği gibi- bize söylenenden başka bir kavil söylemeyiz. Mu'attila ve cehmiyye şöyle
der: 'O, arşı üzerine istivâ değil istivlâ etmiştir.' Böylelikle onlara söylenenden başka bir kavle tebdîl
etmişlerdir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb,
233. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ِ اﻟْ َ ْ ش#َ َ ٰ ى8َ&. ْ ُ ﱠ اY/Sonra arş üzerine istivâ
buyurmuştur.]' [Ârâf Sûresi, 54. âyet] kavli hakkında, insânlar pek çok söz söylemişlerdir." Sonra
İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle devam eder: "Bu konuda Mâlik ve Evzaî ve Sevrî ve Leys ibn Sa'd ve Şafiî
ve Ahmed ve İshâk ibn Râhûye ve eski ve yeni diğer müslüman imâmlardan Selefi Sâlih'in mezhebine
sülûk edilmelidir/girilmelidir. Ve bu yol, bu âyeti tekyîf ve teşbîh ve tâ'tîl etmeden, geldiği gibi kabul
etmektir. Teşbîhçilerin zihinlerine hemen gelen zâhir mânâ; Allah ( $ &'') )( ! وdan nefyolunmuştur.
Muhakkak ki Allah, mahlukâtından bir şey O'na benzemez. '[ ُ 3Q اﻟ ﱠ8َ ٌء َو ُھKَْ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ
ٖ َ0 ا ْﻟOُ 3 ٖ " َ 3َﻟ/O'nun
misli gibi bir şey yoktur. Ve O, Semî'dir, Basîr'dir.]' [Şûrâ Sûresi, 11. âyet] Bilakis durum;
imâmların -[Buhârî'nin hocası] Nuaym bin Hammâd el-Huzâî onlardandır- dediği gibidir: 'Kim Allah'ı
mahlukâtına teşbîh ederse kâfir olur. Kim Allah'ın kendisiyle nefsini vasfettiklerini inkâr ederse kâfir
olur. Allah'ın nefsini vasfettiği ve Resûlu'nun (vasfettiklerinde) teşbîh yoktur.' [İmâm Zehebî, 'el-
Uluvv'da sahîh bir isnâd ile zikretmiştir. Şeyh el-Elbânî de bunu 'Muhtasar el-Uluvv'da (184. sayfa)
tashîh etmiştir.] Kim Allah ( $ &' ) )( ! وiçin sârih âyetlerde ve sahîh haberlerde vârid olan şeyleri
Allah ( $ &'') )( ! وnın Celâl'ine layık vecih üzere isbât eder ve Allah ( $ &'') )( ! وdan noksanlıkları
nefyederse; işte o, hidâyet yoluna sulûk etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ârâf Sûresi, 54. âyetin tefsîrinde]
2057
Secde âyetidir
2058
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ً َ Fْ Aِ َ َواﻟ ﱠ َ َر3ْ ى َ َ َ اﻟﱠ5ٖ اﻟﱠ8َ َو ُھ/Ve O, O ki, geceyi ve gündüzü
birbirine halef kılmıştır]' Yani biri diğerinin -hiç ara vermeden- hemen arkasından gelir. Bu gidince
öbürü; öbürü gidince de bu gelmektedir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Furkân Suresi, 62. âyetin tefsîrinde]
2059
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( #.ر
')ﷲtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ً68َْ ھ/Hevn]' Vakâr ve sekînet ile." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 3. cilt, 502. sayfa]
498
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlar ki, Allah ile beraber başka bir ilâha duâ etmezler. Ve Allah'ın o
harâm ettiği nefsi katletmezler, hakk ile müstesnâ. Ve zînâ etmezler. Ve kim
bunu fiil ederse, ağır azâba uğrar.(68)
Kıyâmet Günü onun için azâb katlanır ve orada aşağılanmış olarak muhalled
kalır.(69)
Tevbe eden ve îmân eden ve amel-i sâlih amel eden müstesnâ. Artık işte onlar,
Allah onların kötülüklerini iyiliklere tebdîl eder. Ve Allah Gafûr, Rahîm
olandır.(70)
Ve kim tevbe eder ve sâlih amel işlerse, artık muhakkak ki o, tevbesi kabul
edilmiş olarak Allah'a döner.(71)2061
2060
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً ا8َ َ= bَ َِ ٰذﻟ%ْ3َ* َ ن7َ َو/Ve bunun arasında bir ortalama olur.]'
(Bundan) kasıt, israf ve cimrilik arasında vasatlıktır/orta yoldur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 95. sayfa]
2061 ّ ٰ #َب اِﻟ8ُ
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً* َ& َ ِﷲ ُ &َ- ُ Lﱠ6ِ َ$ Tً ِﻟ1 َ َ? ْ% َ َو/Ve kim tevbe eder ve
َ َ ِ َ ب َو
sâlih amel işlerse, artık muhakkak ki o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.]' Yani eğer
ölümünden önce tevbe ederse, onun tevbesi kabul olur." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 268. sayfa]
2062
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Câmiu's-Sahîh'inde: "Allah Resûlu ( و ﷲ )'in Sünnetlerine
Uymak Babı" isminde bir bölüm açarak şöyle der: "Allahu ( $ &')'nın: '[ ً َ َِ ا%3@ َوا ْ َ ْ َ ِﻟ ْ ُ & ٖﱠ/'Ve bizi
muttakîlere imâm kıl.']' kavli. (Ve bizi,) bizden öncekilere uyan ve ardımızdakileri ise bize uyan
(îmâmlar kıl.) Ve İbn Avn ( ﷲ#.')رtan(, demiştir ki): 'Üç şey var ki onlara hem kendim için hem de
kardeşlerim için muhabbet ederim: [1] Bu Sünneti tâlim etmeleri ve hakkında suâl etmeleri. [2]
499
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Duânız olmasa, Rabbim size değer vermez. Oysa siz tekzîb ettiniz,
öyleyse (size azâb) yakında kaçınılmaz olacaktır.'(77)
Kur'ân'ı fehmetmeleri ve hakkında insânlardan suâl etmeleri. [3] Hayırda hâric, insânları kendi
hallerine bırakmaları." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu'l-
İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sunne (2. bab). AbdUllah ibn Avn el-Basrî, hicri 151 senesinde vefât etmiştir,
tâbiindendir]
2063
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[َ َ$ ْ Rُ ا ْﻟ/Oda]' Yani: Cennetteki yüksek derece.
'[َ َ$ ْ Rُ ا ْﻟ/Oda]' Yükseltilmiş her binâ. '[ً ﱠ3Tَِ ?/Tahiyye]' Yani: Mülk. Şöyle de denilmiştir: 'Dâimâ bâki
kalmak.' '[ ً sَ . َ َو/Ve selâm]' Yani: Bazıları bazısını selâmlarlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 100. sayfa]
500
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Eğer dilersek üzerlerine semâdan bir âyet inzâl ederiz de ona boyunlarını
eğmek zorunda kalırlar.(4)
2064
Kasas Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2065
Kasas Sûresi'nin 2. âyeti ile aynıdır
2066
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ثDT % 2 اﻟ% /Rahmân'dan muhdes]' Yani:
Muhdes/yeni olarak inzâl ettiği. Ve o tenzîl edilişinde muhdestir/yenidir." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 107. sayfa]
2067
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رtan sahîh bir isnad ile tahric etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َو
ٍثDَ ْT ُ %ِ ٰ ْ2َ اﻟ ﱠ% ِ ٍ 7ْ ْ ِذ% ِ ْ ِ 3?ٖ ْ َ-/Ve onlara Rahmân'dan muhdes bir zikir gelmemiştir ki]' 'Allah'ın
Kitâbı'ndan bir şey gelmemiştir ki '[ َ%3‚ ٖ ِ ْ ُ ُ Lْ َ ا8ُ6 7َ )اِ ﱠ/ondan îrâz etmiş olmasınlar]'" [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 3. sayfa]
2068
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ٍ - ٖ 7َ ٍ ﱢ ز َْوج7ُ ْ% ِ َ 3$ٖ َ &ْ َ06ْ َا/orada her kerîm çiftten nicelerini bitirdik]' Arzın nebâtından,
hayvanların ve insanların yediklerinden (nicelerini bitirdik)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 3. sayfa]
2069
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir isnad ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ٰ
etmiştir: "'[ً َ-ا/Âyet]' Alâmet." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 4. sayfa]
2070
67., 103., 121., 174., ve 190. âyet ile aynıdır
501
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve sadrım daralır ve dilim açılmaz, bu itibarla Harûn'a (da) irsâl et.'(13)2072
'Ve onlar için benim üzerimde bir suç var, bundan dolayı beni
katletmelerinden korkuyorum.'(14)
(Allah) buyurdu ki: 'Hayır! İmdi ikiniz âyetlerimizle gidin. Muhakkak ki Biz,
sizinle beraberiz, işiticileriz.'(15)2073
(Firavun) dedi ki: 'İçimizde çocukken senin mürebbin biz değil miydik?2074 Ve
içimizde ömründen senelerce kaldın.'(18)
(Mûsâ) dedi ki: 'Ve ben dalâlete düşmüşlerden iken onu fiil ettim.'(20)
2071
68., 104., 122., 140., 159., 175. ve 191. âyet ile aynıdır
2072
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ٰھ ُون# ْ اِ ٰﻟ. ِ َْ َر$/Bu itibarla Harûn'a (da) irsâl et]' Bana
yardımcı olması ve risâleti tebliğ üzere beni desteklemesi için (irsâl et)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 108. sayfa]
2073
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "Ve Allah (+, و- ) kelîmi Mûsâ'ya ve kardeşi Hârûn'a
( ) اتbuyurmuştur ki: '[ َن8ُ ِ َ &" ْ ُ ْ ُ َ َ ﱠ6َِ ِ? َ ا- ٰ *ِ َ0 َ ْذ َھ$ sَ ﱠ7/'Hayır! İmdi ikiniz âyetlerimizle gidin.
Muhakkak ki Biz, sizinle beraberiz, işiticileriz.']' Böylece Allah (/ و+,) mü'min kullarına
(Firavun'un), kelîmi Mûsâ'ya ve kardeşine söylediklerini işittiğini bildirmiştir. Ve bu o söylediğim
cinstendir: Hâlık'ın işitmesi, mahlûkun işitmesi gibi değildir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn
Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 108. sayfa]
2074
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رtan sahîh bir isnâd ile tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ًاD3 َ َو ٖﻟ3$ٖ bَ ُ َ *ﱢ6 ْ َاَﻟ/'İçimizde çocukken senin mürebbin biz değil miydik]' Firavun ailesi onu bulup
aldı. Böylece delikanlı olana kadar ona mürebbi/yetiştirici oldu." [Hikmet bin Beşîr Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 5. sayfa]
2075
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%- ٖ $ِ َ َ ا ْﻟ% ِ َq6ْ َ َوا/Ve sen kâfirlerdensin]' Yani: Sen
nimetlerime kâfirsin." [Ebu'l Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 41. sayfa]
502
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Bunun üzerine sizden korkunca, sizden firar ettim. Derken Rabbim bana
hikmet hibe etti ve beni mürsellerden kıldı.'(21)
(Firavun) dedi ki: 'Muhakkak ki o size irsâl edilen resûlunuz, elbette bir
mecnûndur.'(27)
(Mûsâ) dedi ki: 'Doğu ve batı ve ikisi aralarındakilerin Rabbidir, eğer siz
akleden iseniz.'(28)
(Firavun) dedi ki: 'Eğer benden gayrı bir ilâh ittihaz edersen, elbette seni
zindana atılanlardan kılarım.'(29)
(Mûsâ) dedi ki: 'Velev ki sana mübîn bir şey ile gelmişsem (de) mi?'(30)
Bunun üzerine asasını ilkâ etti. Hemen o zaman o, mübîn bir yılan
(oldu).(32)2078
2076
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ٖ َنُ َو َ رَبﱡ اﻟْ َ ﻟ8ْ َ ْ $ِ =َ َل/Firavun dedi ki: 'Ve âlemlerin
Rabbi nedir?']' Senin kendini, O'nun bana irsâl ettiği bir resûl olduğunu zannettiğin âlemlerin Rabbi
nedir?" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 111.
sayfa]
2077
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Yani: Sizin halk ediciniz ve Firavun ve onun zamanından o
önce olan evvelki babalarınızın halk edicisi." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Şuarâ Suresi, 26. âyetin tefsîrinde]
2078
A'raf Sûresi'nin 107. âyeti ile aynıdır
2079
A'raf Sûresi'nin 108. âyeti ile aynıdır
503
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Firavun) çevresindeki ileri gelenlere dedi ki: 'Muhakkak ki bu, elbette alîm
bir sihircidir.'(34)
(Firavun) dedi ki: 'Size izin vermeden önce ona îmân ettiniz. Muhakkak ki o,
elbette sihri o size tâlim eden büyüğünüzdür. Artık elbette yakında
ilmedersiniz. Elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazdan keseceğim ve elbette
topluca sizi asacağım.'(49)
2080
A'raf Sûresi'nin 121. âyeti ile aynıdır
2081
A'raf Sûresi'nin 122. âyeti ile aynıdır
504
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2082
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ َ0ﱠ ُ ْ ُ &ﱠ6ِا/muhakkak ki siz tâbi olunacaksınız]'
Yani: Firavun ve kavmi sizi takib edecek." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 47. sayfa]
2083
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ٍ ْ َ ﱠ% ِ ْ َ ْ َ ُھAَْ َ$/Böylece onları bahçeler ve pınarlardan ihrâc ettik]' Yani: dünyâda. Allah
"'[ ٍن8ُ3 ُ ت َو
onları, dünyâda bahçelerinden ihrâc etmiştir." [Hikmet bin Beşîr Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 8.
sayfa]
2084
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ%3=ٖ ِ > ْ ُ ْ ُھ8ُ َ0?ْ َ َ$/Bunun üzerine gün doğarken onlara
tâbi oldular]' Yani: Güneşin işrak vaktinde onlara yetiştiler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 115. sayfa]
2085
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن87ُ َرDْ ُ َﱠ ﻟ6ِا/'Muhakkak ki biz, hakîkaten idrâk edilmişleriz]'
Bunu, yürüyüşleri nihâyete erip de denizin kenarına geldikleri vakit söylemişlerdi. Orası, Kızıldeniz
idi. Deniz onların önünde idi; Firavun ise orduları ile beraber onlara yetişmişti." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Şuarâ Sûresi, 61. âyetin tefsîrinde]
2086
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%ِ -Dْٖ َ3. َ #ّ*ٖ َر#َ ِ َ /Muhakkak ki Rabbim
505
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine Mûsâ'ya: 'Asân ile denize darb et.' diye vahyettik. Böylece
(deniz) yarıldı da her parçası azîm bir dağ gibi oldu.(63)
'Veya size bir menfaat sağlıyorlar (mı?) Veya zararları dokunuyor (mu?)'(73)
benimledir, beni hidâyet edecektir]' Mânâsı: 'Muhakkak ki Rabbim, muhâfaza etme ve nusret
verme ile benimledir. '[%ِ -Dْٖ َ3.
َ /Beni hidâyet edecektir]' Yani: Necâtın/kurtuluşun yoluna delâlet
edecektir. Ve hidâyet, o necâtın yoluna delâlet etmedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 50. sayfa]
2087
Saffat Sûresi'nin 82. âyeti ile aynıdır
2088
Âkif(ler): Kişinin kendisini hakk veya bâtıl olan ibâdete hasretmesi ve onda devamlı ve ısrarlı
olması.
2089
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َن8 ُ Dَ =ْ َ)ا/Eski]'
ْ Yani: Evvelki." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 117. sayfa]
506
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2090
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[%ِ 33ٖ ْTُ - ُ ﱠY # ٖ ُ&3 ٖ ُ- ى5ٖ َواﻟﱠ/Ve O ki, beni öldürür, sonra
bana hayat verir.]' Yani: Beni dünyâda öldürür, sonra bana Âhiret'te hayat verir." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 54. sayfa]
2091
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[%ِ -Dّ ٖ َم اﻟ8ْ َ-/Dîn Günü]' Yani: Hesâb Günü." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 118. sayfa]
2092
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%- ٖ Aِ )ا ٰ ْ #$ِ ق
ٍ Dْ 1
ِ َ" ن
َ ِ ﻟ# َوا ْ َ ْ ٖﻟ/Ve sonrakiler içinde benim için
bir lisân-ı sıdk kıl]' Yani: Ve benim için, ardımdan kendisi ile zikredileceğim güzel bir zikir kıl! Ve
hayırda bana iktidâ edilsin/uyulsun." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Şuarâ Suresi, 84. âyetin tefsîrinde]
2093
İbrâhim (م/ $ا )'ın babası için mağfiret dilemesi hakkında Tevbe Sûresi'nin 114. âyetine
bakınız
2094
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ٍ 3 ٖ .
َ _ٍ ْ َ@*ِ /Selîm bir kalb ile]' Şirkten selîm (bir kalb ile).'" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 10. sayfa]
2095
azgınlar
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ت ِ َو*ُ ﱢ َز/Ve bâriz olur]' Yani: Zâhir olur. '[ُ 3Tٖ kَ ا ْﻟ/Cahîm]' Yani:
2096
Cehennem. '[ َ%- ٖوRَ ْ ِﻟ/gâvîler için]' Yani: Hidâyetten dalâlete düşen/sapan kâfirler için" [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Şuarâ Sûresi, 91. âyetin tefsîrinde]
507
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2097
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِXّ ٰ َ?/TAllahi]' Bu: '[ت/Te]' harfi ile bir kasemdir/yemindir. Ve
kasem harfleri üçtür: '[ب/Be]' ve '[و/Vav]' ve '[ت/Te]'." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Şuarâ
Suresi Tefsîri, 165. sayfa]
Bu harfler ile yeminler şöyledir: '[P ﺑ/Bİllahi]' ve '[وﷲ/VAllahi]' ve '[P '/TAllahi]'. En doğrusunu Allah
ilmeder. [Hazırlayan]
2098
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رbu iki âyet hakkında şöyle demiştir: "'[ َ%3 ٖ $ِ َ ْ% ِ َ ََ َ ﻟ$/Artık bizim için
şefaatçiler yok.]','[ ٍ 3 ٖ 2َ < َ )َ َو/'Ve ne (de) sıcak bir dost.]' kavlinde ateş ehlinden haber
ٍ -Dٖ 1
vermektedir. Bu Allah (+, $/ ,) tarafından, Allah Resûlu ( و ﷲ )'den gayrısının, mü'minler
kavminden bazısının bazısına ve dostun dostuna şefaatçi kılınacağına delildir." [Ebu Ahmed
Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 3. cilt, 530. sayfa]
2099
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ً ﱠ ة7َ َ َ ا َنﱠ ﻟ8ْ َ َ$/İmdi bizim için bir kere daha
olsaydı]' Yani rücû etme/dönüş (dünyâya olsaydı)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 57. sayfa]
508
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim âlemlerin Rabbinden
başkası üzerine değildir.'(109)2102
(Nûh) dedi ki: 'Ve onların amel etmiş olduklarına bir ilmim yoktur.'(112)
2100
125., 143., 162. ve 178. âyetler ile aynıdır
2101
110., 126., 131., 144., 150., 163. ve 179. âyetler ile aynıdır
2102
127., 145., 164. ve 180. âyet ile aynıdır
2103
Şeyh Muhammed Emin Şankitî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ Tًْ &َ$ ْ ُ َ 3ْ َ* َو# ٖ 3ْ َ* ْŽَ&$ْ َ$/Artık aramı ve aralarını
bir fetih ile fethet]' Yani: 'Benim aram ile onların arasında bir hüküm ile hüküm ver.' Ve onun
Rabbinden istemiş olduğu bu hüküm, küfrün helâk edilmesi, kendisinin ve onunla beraber îmân
edenlerin necâta erdirilmesidir." [Muhammed Emin Şankitî, Edvâu'l-Beyân, 6. cilt, 417. sayfa]
509
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim âlemlerin Rabbinden
başkası üzerine değildir.'(127)
'Siz her yüksek yere bir âyet2104 binâ edip, abesle mi uğraşıyorsunuz?'(128)
Dediler ki: 'Bize vaaz etsen de veya vaaz edicilerden olmasan da bizim
üzerimize müsâvîdir.'(136)
2104
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ -ا/bir âyet]' Binalar." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 13. sayfa]
2105
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ونD ,? ﻟ/Ola ki muhalled kalasınız]' Yani: Sanki o
binalar içerisinde hâliden/ebedî kalacaksınız. Ve bunun mânâsı: 'Muhakkak ki onlar bu sağlam
yapılara, sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi güveniyorlardı.' şeklindedir. [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 123. sayfa]
2106
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ&> ْ U َ َ* َواِ َذا/Ve yakaladığınızda]' Mü'minleri
(yakaladığınızda). '[ َ%-ﱠ ٖر0 َ ْ ُ&> َ َ*/Cebbârlar olarak yakalıyorsunuz]' Haksızlıkla katlederek." [Ebî
ْ U
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 282. sayfa]
2107
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8ُ َ ْ َ? َ ِ* ْ 7ُ ﱠDَ َى ا5ٖ ا اﻟﱠ8ُ@ َوا?ﱠ/Ve ilmettikleriniz ile size o imdâd
edene takvâ edin.]' Yani: İlmettiğiniz şeylerin hayrından size lutfedene (takvâ edin)." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 123. sayfa]
2108
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا5َ ِانْ ٰھ
510
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylece onu tekzîb ettiler, bunun üzerine onları helâk ettik. Muhakkak ki
bunda, elbette bir âyet vardır. Ve ekserîsi mü'minler değil idi.(139)
'Ve onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim âlemlerin Rabbinden
başkası üzerine değildir.'(145)
'Bahçeler ve pınarlarda.'(147)2109
'Sen, mislimiz bir beşerden başkası değilsin. O hâlde bir âyet getir, eğer
sâdıklardan isen.'(154)
ُ ُ Aُ )اِ ﱠ/Bu, evvelkilerin halk etmesinden başkası değildir.]' Onların yalanlarıdır." [Hikmet bin
َ%3< ْا)َ ﱠو ٖﻟ
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 13. sayfa]
2109
Duhân Sûresi'nin 52. âyeti ile aynıdır
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3$ٖ ِ " ْ ُ ا ْﻟ/Müsrifler]' Yani: Haddi aşanlar. Bu itibarla müsrif,
2110
haddini aşan kimsedir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Şuarâ Sûresi Tefsîri, 234. sayfa]
2111
185. âyet ile aynıdır
511
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Sâlih) dedi ki: 'Bu bir dişi devedir. Onun için bir içiş ve mâlûm bir gün sizin
için bir içiş vardır.'(155)
'Ve ona kötülük ile temâs etmeyin, o zaman azîm bir günün azâbı sizi
yakalar.'(156)
Böylece azâb onları yakaladı. Muhakkak ki bunda, elbette bir âyet vardır. Ve
ekserîsi mü'minler değil idi.(158)
'Ve onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim âlemlerin Rabbinden
başkası üzerine değildir.'(164)
2112
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%3 ٖ ََ ا ْﻟ َ ﻟ% ِ /Âlemlerden]' Yani: Âdem oğullarından."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 126. sayfa]
2113
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "Yani: Karyeden (ihrâc edilenlerden)." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 63. sayfa]
2114
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ َ ْ َ - ِ ﱠ/Amel ettiklerinden]' Yani habîs amel(lerin)den." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 126. sayfa]
512
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim âlemlerin Rabbinden
başkası üzerine değildir.'(180)
2115
Saffat Sûresi'nin 135. âyeti ile aynıdır
2116
Saffat Suresi'nin 136. âyeti ile aynıdır
2117
Neml Suresi'nin 58. âyeti ile aynıdır
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%- ٖ " ِ ,ْ ُ َْ اﻟ% ِ /Eksik verenlerden]' İnsânların hakklarını
2118
ölçek ve tartı ile noksan verenlerden (olmayın)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 127. sayfa]
ْ ُ ا ْﻟ/Mustakîm]' Dosdoğru." [Muhammed bin Sâlih el-
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ِ 3@َٖ &"
2119
513
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve sen, mislimiz bir beşerden başkası değilsin. Ve doğrusu seni, hakîkaten
yalancılardan zannediyoruz.'(186)
Böylece onu tekzîb ettiler. Derken gölge gününün azâbı onları yakaladı.
Muhakkak ki o, azîm bir günün azâbı oldu.(189)
Ve İsrâîl oğulları âlimlerinin2123 onu ilmetmesi, onlar için bir âyet2124 olmadı
mı?(197)
Böylece onu onların üzerine kıraat etse, ona îmân eden olmazlardı.(199)
2121
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ُ%3 ٖ َ)ِ اﻟ ﱡ و ُح ْاL*ِ َلWَ َ6/Onu, Rûhu'l-Emîn inzâl etmiştir.]' (Bu) Cibrîl'dir." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 17. sayfa]
2122
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3 ُز*ُ ِ ْا)َ ﱠو ٖﻟ#Fٖ َُ ﻟLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, elbette evvelkilerin
zuburunda vardır.]' Yani: Şübhesiz ki üzerinde şerîatlerin icmâ etmiş olduğu hükümleri itibarı ile bu
Kur'ân, nebîlerin evvelki kitâblarında vardır. '[ *Wاﻟ/Zubur]' kelimesi 'kitâblar' anlamına gelmekte
olup tekili '[ر8*ز/zebûr]' şeklindedir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
Kadîr, 1067. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2123
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ْ ِ ا# ٖ َ* ُ َ ٰ ُ‘ا/İsrâîl oğulları âlimleri]' Onların alimlerinden AbdUllah ibn Selâm ve diğerleri
"'[َ -ٖٔ َ ا.
(gibi) onlardan müslüman olanlar." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 17. sayfa]
2124
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ً َ-ا/Âyet]' ٰ Yani: alâmet." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 66. sayfa]
514
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O hâlde Allah ile beraber başka bir ilâha duâ etme, sonra azâb edilenlerden
olursun.(213)
2125
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
ِ 8ُ ُ= #$ٖ ُ َ ْ َ ه.
etmiştir: "'[ َ%3 ٖ ِ ْk ُ ب ا ْﻟ َ bَ ِﻟ5َٰ 7/İşte böyle onu mücrimlerin kalblerine soktuk.]' Şirki
(kalblerine soktuk)." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 2. cilt,
345.-346. sayfalar]
2126
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ ِ* َن8ُ ِ ْHُ- )/Ona َ îmân etmezler]' Yani: Kur'ân'a." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 130. sayfa]
2127
Saffât Sûresi'nin 176. âyeti ile aynıdır
2128
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ٖ ظ ِﻟ َ ﱠ7ُ َ ٰ ى َو7ْ ِذ/(Bu,) bir zikrâdır. Ve zâlimler
olmadık.]' Yani: Beyyine gelmedikçe onlara azâb eder olmadık." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 289. sayfa]
2129
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Müşrikler, Kur'ân'ı Muhammed ( و ﷲ )'in
dilinin üzerine şeytânın ilkâ ettiğini/attığını söylüyorlardı. Bunun üzerine, zikri celîl olan Allah ( -
+, )وbuyurdu ki: '[ ُ%3َ ٖط3> اﻟ ﱠLِ ِ* ْqَﻟW َو َ ?َ َ ﱠ/Ve onu şeytânlar inzâl etmemiştir]' Yani: Kur'ân'ı (şeytânlar
inzâl etmemiştir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6.
cilt, 130. sayfa]
515
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine sana isyân ederlerse, artık de ki: 'Muhakkak ki ben, sizin amel
ettiklerinizden berîyim.'(216)
2130
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "Hassaten en yakın akrabalarını inzâr et. Çünkü onların durumu
ile ilgilenmek evlâdır. Onları hakka hidâyet etmek önceliklidir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-
San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1068. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2131
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ٍ 3Yَٖ ﱠ ٍك ا$َ ﱢ ا7ُ /Her günahkar iftirâcı]' İnsânlardan her yalancı (üzerine tenezzül ederler/inerler)."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 22. Sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َO ْ " نَ اﻟ ﱠ8ُ@ْ ُ-/Kulak verirler]' Yani: Kulak hırsızlığı
2132
yaparak meleklerden dinlerler. Bu işittiklerini de kâhinlere ilkâ ederler. '[ َن8ُ* ِذ7َ ْ َ ُ ُھM7ْ َ َوا/ve onların
ekserîsi yalancıdır]' Çünkü onlar, bu işittikleri şeylere pek çok yalan katarlar." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 135. sayfa]
2133
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ََ ُونR ُ ُ ُ ا ْﻟ0ِ َ&ﱠ- > َ َ ا ُء
َواﻟ ﱡ/Ve şâirler, onlara gâvîler tâbi olurlar.]' Onlar kâfirlerdir, onlara
cinlerin ve insânların dalâlette olanları tâbi olur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
22. sayfa]
2134
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َن8ُ 3 ٖ َ- ﱢ َوا ٍد7ُ #$/her
ٖ vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar]' Bir kavmi bâtıl ile medhederler ve bir kavmi
(de) bâtıl ile kötülerler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 22. sayfa]
2135
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َن8ُ َ Fْ َ- )َ َ َن8ُﻟ8ُ@َ- ْ ُ ﱠ6َ َوا/Ve onlar, fiil etmediklerini söylerler.]' Onların sözlerinin ekserîsi
yalandır. Bu âyet ile müşriklerin şâirlerini kastetmiştir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
4. cilt, 22. sayfa]
516
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2136
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رyine hasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
ُ َ Dِ ْ َ* ْ% ِ ُ واQ
etmiştir: "'[ا8 ُ ِ ظ َ َ&6ْ َوا/Ve zulmedilmelerinin ardından öclerini alanlar]' Mü'minleri
hicveden kâfirler aleyhine reddiye verenler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 24.
sayfa]
517
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlar ki, namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Ve onlar, Âhiret'e onlar
yakîn ederler.(3)2137
İşte onlar, onlardır ki, kötü azâb onlar içindir. Ve onlar, Âhiret'te onlar en
çok hüsrâna uğrar.(5)
Hani Mûsâ, ehline demişti ki: 'Muhakkak ki ben bir ateş gördüm, ondan size
bir haber getireceğim veya size bir parlak ateş koru getiririm, umulur ki siz
ısınırsınız.'(7)
'Ve asânı ilkâ et.' Derken onu yılan gibi kıvrıldığını görünce dönüp kaçtı,
arkasına bakmadı. 'Ey Mûsâ, korkma, muhakkak ki Ben(im) ledûnnumda 2140
mürseller korkmazlar.'(10)
2137
Lukmân Sûresi'nin 4. âyeti ile aynıdır
2138
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٍ 3 ٖ َ ٍ 3 ٖ 2َ ُْنDَْ ﻟ% ِ /Hakîm ve Alîm'in
ledûnnundan]' Yani: O'nun indinden." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 77. sayfa]
2139
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َ نTَْ 0.
ُ /Allah subhândır]' Yani: Allah ( $ &'') )( ! وyı
tüm noksanlıklar ve ayıblardan tenzîh etmektir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Neml Sûresi
Tefsîri, 58. sayfa]
518
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve elini koynuna dâhil et, kusursuz bembeyaz hurûc etsin. (Bu,) Firavun ve
kavmine dokuz âyet içindedir. Muhakkak ki onlar, fâsıklar kavmi
olmuşlardır.'(12)
Nitekim görünen âyetlerimiz onlara gelince, dediler ki: 'Bu mübîn bir
sihirdir.'(13)
Ve onu inkâr ettiler -ve nefisleri onu kesin bildiği hâlde- zulmederek ve
büyüklenerek. Şimdi nazar et, fesâd çıkaranların âkibeti nasıl olmuş.(14)
Ve andolsun ki, Dâvud ve Süleymân'a ilim verdik. Ve dediler ki: 'Hamd, Allah
içindir. O ki, bizi mü'min kullarından çoğunun üzerine tafdîl etmiştir.'(15)
Ve Süleymân, Dâvud'a vâris oldu ve dedi ki: 'Ey insânlar, bize kuş dili tâlim
edildi ve bize her şeyden verildi. Muhakkak ki bu, elbette mübîn fazldır.'(16)
Nihâyet karınca vadisi üzerine geldiklerinde, bir karınca dedi ki: 'Ey
karıncalar, meskenlerinize dâhil olun, Süleymân ve ordusu -ve onlar
şuurunda değillerken- sizi ezmesinler.'(18)
Bunun üzerine onun sözünden gülercesine tebessüm etti ve dedi ki: 'Rabbim!
Beni, bana ve vâlideynime o nimetlendirdiğin nimetlere şükretmeye ve râzı
olacağın sâlih ameller işlemeye sevk et. Ve rahmetin ile beni sâlih kullarına
dâhil et.'(19)
2140
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ی َ ﱠDَﻟ/Ledûnnumda]' Yani: İndimde." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 295. sayfa]
2141 ِ َواﻟ ﱠN6ْ )ا
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َن8ُ َز8ُ- ْ ُ َ$ ِ 3ْ U ِ ْ ﱢ َو%kِ َ ا ْﻟ% ِ ُ ُده8ُ ُ َ% ٰ 3ْ َ "
ُ > َ ِﻟ
ِ 2ُ َو/Ve
Süleymân için cinler ve insanlar ve kuşlardan ordusu haşredildi.]' Yani: Süleymân için cinler ve
insanlar ve kuşlardan ordusu toplandı." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Neml Suresi, 17. âyetin tefsîrinde]
519
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derken çok geçmeden (Hudhud) geldi de dedi ki: 'Senin ihâta etmediğini ihâta
ettim ve sana Sebe'den yakîn bir haber ile geldim.'(22)2144
'Muhakkak ki ben, onlara meliklik eden ve ona her şeyden verilmiş ve azîm
bir arşı olan2145 bir kadın buldum.'(23)
'Allah'a secde etmemeleri için,2147 O ki, semâlar ve arzdaki saklı olanı ihrâc
eder. Ve gizlediklerinizi ve îlân ettiklerinizi ilmeder.'(25)2148
(Süleymân) dedi ki: 'Sâdık mısın yoksa yalancılardan (mı) oldun nazar
edeceğiz.'(27)
2142
İmâm Ziyâeddîn el-Makdisî ( ﷲ#.)ر, hasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "'[ًاD-Dَٖ ً*ا5َ َ ُL*َ ﱠ5َ)ُ ﱢ/Elbette
َ onu şiddetli bir azâbla azâblandıracağım]'
Onun azâbı: Tüylerinin yolunmasıdır." [Ebu Abdİllah Ziyâeddîn bin AbdilVâhid el-Makdisî, el-
Ehâdîsu'l-Muhtâre, 13. cilt, 21. sayfa (22.) ]
2143
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ ْ"
"'[%ٍ 30ٖ ُ ٍنU ُ *ِ #ّ ٖ َ3?ِ ْ َ3َا َْو ﻟ/Veya hakîkaten bana mübîn bir sultân ile gelir]' Yani: Mübîn bir özür ile
(gelir)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 29. sayfa]
2144
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[%ٍ 3@ٖ َ- ٍ َ0َ *ِ ٍ َ0. َ ْ% ِ bَ ُ&cْ ِ َو/Ve sana Sebe'den yakîn bir haber ile
geldim]' Yani: Hakk bir haber ile (geldim)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 298. sayfa]
2145
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ٌ 3rَٖ ٌ َوﻟَ َ َ ْش/Ve azîm bir arşı olan]'
Yani: Devasa bir taht." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 90. sayfa]
2146
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ُون
ِ ْ د% ِ N ُونَ ِﻟ ﱠDkُْ "َ- َ َ 8ْ َ=?ُ َ َوDْ َ َو/Onu ve kavmini Allah'ın
ِ ْ>
dûnundan güneşe secde ederken buldum]' Saba Melikesi bu kadının ve onun Saba kavminin,
Allah'ın dûnundan güneşe secde ettiklerini ve ona ibâdet ettiklerini buldum. Ve Allah ( $ &'') )( ! وnın
kavli: '[ ْ ُ َ نُ ا َ ْ َ ﻟU َ 3ْ >َ ﻟَ ُ ُ اﻟ ﱠ%ﱠ- َو َز/Ve şeytân onlara amellerini ziynetlendirmiş]' İblîs onlara, güneşe
ibâdet etmelerini ve Allah'ın dûnundan güneşe secde etmelerimi güzel göstermiş ve bunu onlara
sevdirmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 19. cilt, 447. sayfa]
2147
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِXّ ٰ ِ ُواDkُْ "َ- )َا ﱠ/Allah'a secde etmemeleri için]'
Mânâsı: Secde etmemeleri için şeytân onlara amellerini ziynetlendirmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 90. sayfa]
2148
Secde âyetidir
520
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Bu mektûbum ile git ve onu onlara ilkâ et, sonra onlardan çekil de nazar et
neye rücû edecekler.'(28)
(Melike) dedi ki: 'Ey ileri gelenler! Muhakkak ki bana, kerîm bir mektûb ilkâ
edildi.'(29)
Dedi ki: 'Ey ileri gelenler! İşim hakkında bana bir fetvâ verin. Siz şâhidlik
edinceye kadar ben bir işte kesin olmadım.'(32)
(Melike) dedi ki: 'Muhakkak ki melikler, bir karyeye dâhil olduklarında, onu
ifsâd ederler. Ve ehlinin izzetlilerini zelîl kılarlar. Ve işte onlar böyle fiil
ederler.'(34)
Bunun üzerine (elçi) Süleymân'a geldiğinde, dedi ki: 'Mal ile bana imdâd mı
ediyorsunuz? Oysa Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. 2151
Bilakis, siz hediyeniz ile ferahlanırsınız.'(36)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[K ا َ َ ﱠ8ُ ْ َ? )َا ﱠ/Bana ululuk taslamayın]' Yani:
2149
'Bana karşı azîmli olmayın.' Ve şöyle de denilmiştir: 'Bana karşı kibirlenmeyin.' Ve mânâsı: İcâbet
etmekten imtinâ etmek ve terketmektir. Bu itibarla şübhesiz ki icâbetten imtinâ ve terk, ululuk
taslamak ve kibirlenmektir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 94. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ .َ ْ ُ ا ْﻟ/Mürseller]' Onlar hediye ile gönderilenlerdir."
2150
521
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlara rücû et! Artık elbette onlara geleceğiz, onların ona karşı
koyamıyacakları ordular ile. Ve elbette onları oradan -ve onlar küçük
düşürülmüş hâlde- zillet içinde ihrâc edeceğiz.'(37)
(Süleymân) dedi ki: 'Ey ileri gelenler! Hanginiz bana onun arşını2152 getirir,
müslümanlar olarak bana gelmelerinden önce?'(38)2153
Cinlerden bir ifrît dedi ki: 'Ben, makâmından kâim olmadan önce2154 onu sana
getiririm. Ve muhakkak ki ben, onun üzerine elbette kuvvetliyim,
emînim.'(39)
Kitâb'tan o indinde bir ilim olan dedi ki: 'Ben, gözünü kapayıp açmadan önce
onu sana getireceğim.' Derken onu indinde karar kılmış halde görünce, dedi
ki: 'Bu, Rabbimin fazlındandır, şükür mü edeceğim veya küfrânda mı
bulunacağım beni ibtilâ etmek içindir. 2155 Ve kim şükrederse, artık ancak nefsi
için şükretmiştir. Ve kim küfrânda bulunursa, o takdirde muhakkak ki
Rabbim Ganîyy'dir, Kerîm'dir.'(40)2156
(Süleymân) dedi ki: 'Arşını tanınmaz hale getirin, tanıyacak mı, 2157 yoksa o
tanımayanlardan mı olacak nazar edelim.'(41)
Böylece (Melike) gelince, denildi ki: 'Arşın böyle mi?' Dedi ki: 'Sanki o, odur.
Ve bize ondan önce ilim verilmişti ve biz müslüman olmuştuk.'(42)
2152
23. âyete bakınız
2153
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ%3 ٖ ِ " ٖ ?ْ َ- ْ َ ا َن0ْ َ=/Müslümanlar olarak bana gelmelerinden önce]' kavli hakkında şöyle
ْ ُ #68ُ
dediğini tahrîc etmiştir: "İtaatkârlar olarak (bana gelmelerinden önce)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 29. sayfa]
2154
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[bَ ِ َ@ َ ْ% ِ َم8ُ@َ? ْ َ ا َن0ْ َ=/Makâmından kâim olmadan önce]' Yani: Meclisinden (kâim
olmadan/kalkmadan önce)."[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 29. sayfa]
2155
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[#6ٖ 8َ ُ 0ْ َ3 ِﻟ#ّ*ٖ َ^ْ ِ َر$ ْ% ِ ا5َ ھ/Bu,
ٰ Rabbimin fazlındandır, beni ibtilâ
etmek içindir]' Onunla beni sınaması etmek (içindir)." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Neml
Suresi Tefsîri, 220. sayfa]
2156
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ - اﻟ/Kerîm]' Hoş, hayrı çok olan, faydası
yüce olan. Her şeyin en güzeli ve en efdaline de 'kerîm' denilir. Ve Allah nefsini kerem ile
vasıflandırmıştır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye,
Beyân fî Aksâmi'l-Kur'ân, 286. sayfa]
2157
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( #.ر
')ﷲtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ىDَٖ &ْ َ?َا/Etehtedî]' Tanıyacak mı?" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 30. sayfa]
522
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ona denildi ki: 'Saraya dâhil ol.' Bunun üzerine onu görünce, derin bir su
hesâb etti ve baldırlarından açtı. Dedi ki: 'Muhakkak ki o, billurdan döşenmiş
bir saraydır.' Dedi ki: 'Rabbim! Muhakkak ki ben, nefsime zulmettim2158 ve
Süleymân ile alemlerin Rabbine teslîm oldum.'(44)
Ve andolsun ki, Allah'a ibâdet edin diye Semûd'a kardeşleri Sâlih'i irsâl ettik.
İşte o zaman onlar hasımlaşan iki fırka oldular.(45)
(Sâlih) dedi ki: 'Ey kavmim, neden iyilikten önce kötülüğü acele istiyorsunuz?
Allah'a istiğfâr etseniz olmaz mı? Umulur ki siz rahmete erdirilirsiniz.'(46)
Allah'a kasem ederek dediler ki: 'Hakîkaten, ona ve ehline gece baskını
yapalım. Sonra velîsine elbette deriz ki: 'Ehlinin helâkına şâhid olmadık. Ve
muhakkak ki biz, hakîkaten sâdıklarız.'(49)
Ve bir tuzak kurdular. Ve (Biz de) -ve onlar şuurunda değillerken- bir tuzak
kurduk.(50)
Artık nazar et, tuzaklarının âkibeti nasıl oldu, çünkü onları ve kavimlerini
cümleten dumûra uğrattık.(51)
2158
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[#"ٖ Fْ َ6 ُq ْ َ َ ظ#ّ6ٖ ِْ رَبﱢ اqَ=َ ﻟ/Dedi ki: 'Rabbim!
Muhakkak ki ben, nefsime zulmettim]' Yani: şirk ile." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 102. sayfa]
2159
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "Ve '[ َن8ُ َ&Fْ ُ? ٌم8ْ َ= ْ ُ&6ْ َ*َ ْ ا/Bilakis siz fitneye
uğratılan bir kavimsiniz]' kavli. Yani: İmtihan edilen ve sınava tabi tutulan. Ve 'azâb edilen' de
denilmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 4. cilt, 105. sayfa]
2160
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ً َ-)ٰ َ bَ ِ ٰذﻟ#$ٖ ِانﱠ/Muhakkak ki bunda, elbette bir âyet vardır]'
(Muhakkak ki bunda,) elbette bir ibret vardır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 171. sayfa]
523
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine onu ve ehlini necât buyurduk, hanımı müstesnâ, onu geride
kalanlardan takdîr ettik.(57)
Yahut semâları ve arzı halk eden ve size semâdan bir su inzâl eden mi (daha
hayırlıdır)? Böylece onunla güzellik sahibi bahçeler bitirdik. Sizin için onun
ağacını bitirmeniz mümkün değildir. Allah ile beraber bir ilâh mı var?
Bilakis, onlar (Allah'a) muâdil tutan bir kavimdir.(60)
Yahut arzı karargâh kılan ve onun içinde nehirler kılan ve onun için sâbit
dağlar kılan ve iki deniz arasında bir engel kılan mı (daha hayırlıdır)? Allah ile
beraber bir ilâh mı var? Bilâkis, ekserîsi ilmetmezler.(61)
Yahut duâ ettiğinde zorda kalmışa icâbet eden ve kötülüğü gideren ve sizi
arzın halîfeleri kılan mı (daha hayırlıdır)? Allah ile beraber bir ilâh mı var?
Azdır tezekkür ettiğiniz.(62)
2161
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
َ َ&َ- ٌَ س6ُﱠ ُ ْ ا6ِا/Muhakkak ki onlar, tatahhur eden insanlardır.]' VAllahi ortada bir ayıp
"'[ َ ﱠ ُونU
olmadığı hâlde onları ayıplıyorlardı. Yani: 'Onlar kötü amellerden tatahhur eden/temizlenen
insânlardır.' diyorlardı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 32. sayfa]
2162
Şuarâ Sûresi'nin 173. âyeti ile aynıdır
2163
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#َ?َ َ ﻟ/Teâlâdır]' Yücedir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 333. sayfa]
524
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yahut mahlûkatı bidâyeten var eden, 2164 sonra onu iâde eden2165 ve semâdan
ve arzdan sizi rızıklandıran mı (daha hayırlıdır)? Allah ile beraber bir ilâh mı
var? De ki: 'Burhânınızı getirin, eğer sâdıklar iseniz.'(64)
De ki: 'Arzda seyr edin2169 de mücrimlerin âkibeti nasıl oldu nazar edin.'(69)
2164
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[< َ ْ ,َ ُٶا ا ْﻟDَ 0ْ َ-/Mahlûkatı bidâyeten var eden]' Yani: Rahimlerin
içinde ve rahimlerin dışında onu mevcûd kılmaya başlar. Kimse bunu yapmaya güç yetiremez."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Neml Suresi Tefsîri, 378. sayfa]
2165
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُ هDُ 3 ٖ ُ- ُ ﱠY/Sonra onu iâde eden]' Yani: Ölümlerinin
ardından onlara hayat iâde eden." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 109. sayfa]
2166
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs
(# ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ ُ ْ ِ ادﱠا َر َك/Dereke ilmuhum]' (Âhiret hakkında)
ilimleri kaybolmuştur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 34. sayfa]
2167
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ ْ ِ b َ ﱟ#$ٖ ْ ُ*َ ْ ھ/Bilâkis onlar, ondan bir şekk
içindedir.]' Yani: Âhiret('ten). '[ َن8ُ َ َ ْ ِ ْ *َ ْ ُھ/Bilâkis onlar, ona âmâdır.]' Yani: Ona
âmâlardır/körlerdir. Oradaki hesâbın ve azâbın ne olduğunu bilmezler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 309. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟ3 ٖط. َ َا اِ ﱠ) ا5َ اِنْ ٰھ/'Bu, evvelkilerin satırlarından
2168
başkası değildir.']' Yani: Evvelkilerin yalanı ve bâtılından (başkası değildir)." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 309. sayfa]
2169
gezin, dolaşın
2170
Bu âyet Yûnus Sûresi'nin 48. âyeti, Enbiyâ Sûresi'nin 38. âyeti, Sebe Sûresi'nin 29. âyeti, Yasîn
Sûresi'nin 48. âyeti ve Mülk Sûresi'nin 25. âyeti ile aynıdır.
525
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Öyleyse Allah üzere tevekkül et. Muhakkak ki sen, mübîn bir hakk
üzere(sin).(79)
2171
İbn Ebi Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱠ% ِ َو ٰﻟ
َ> ُ ُون ْ َ- )َ ْ َ َ ُھM7ْ َا/Ve lâkin ekserîsi şükretmezler.]' Şübhesiz ki mü'min, onun üzerine ve halkın üzerine
Allah'ın bahşettiği nimetlere elbette şükreder." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 9. cilt, (2918.)]
2172
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allahu ( $ &') her şeyi Levh-i Mahfuza yazmıştır. Şöyle ki:
'[%ٍ 30ٖ ُ ب ٍ َ&7ِ #$ٖ )ض ِا ﱠ اﻟ ﱠ#$ِ ٍ َ0}ِ ]َ ْ% ِ َ َو/Ve semâ ve arzda mübîn bir Kitâb'ta olmayan bir gâib
ِ ْ" َ ِء َو ْا)َر
yoktur.]' Yazmaktan ise ilim lüzûm eder. Çünkü bilinmeyen şey, yazılamaz." [Muhammed bin Sâlih
el-Useymîn, Neml Suresi Tefsîri, 420. sayfa]
2173
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o]' Yani: Kur'ân." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 176. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ ِ ْ Tُ *ِ ْ ُ َ 3ْ َ* #^ ٖ @ْ َ- bَ ِانﱠ َر* ﱠ/Muhakkak ki Rabbin,
2174
onların arasında hükmü ile kazâ edecektir.]' Böylece mü'minleri Cennet'e dâhil edecek ve kâfirleri
de ateşe dâhil edecektir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 3. cilt, 311. sayfa]
2175
Şeyhulİslâm Ebu'l-Abbas İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رder ki: "İtikâd ediyorum ki ölü, dirinin hitâbını
işitmez. Allahu ( $ &')'nın: '[#?ٰ 8ْ َ ا ْﻟOُ ِ " ْ ُ? )َ bَ ﱠ6 ِا/Muhakkak ki sen, mevtâya işittiremezsin.] âyeti buna
delâlet etmektedir." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-
Fetâvâ, 20. cilt, 34. sayfa]
526
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve söz onların üzerine vâki olduğunda, onlar için arzdan bir dabbe ihrâc
ederiz, onlara insânların âyetlerimize yakîn etmiş olmadıklarını kelâm
eder.(82)
Görmediler mi ki, içinde sükûnet bulmaları için geceyi kıldık ve gündüzü (de)
gösterici. Muhakkak ki bunda, elbette îmân edenler kavmi için âyetler
vardır.(86)
Kim hasene ile gelirse, artık onun için ondan daha hayırlısı vardır. Ve onlar o
gün korkudan emindirler.(89)
Ve kim kötülük ile gelirse, artık vecihleri ateşte sürtülür. (Onlara denir ki:)
'Amel etmiş olduklarınızdan başkasıyla mı cezâlandırılıyorsunuz?'(90)
2176
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ٍءKْ َ ﱠ7ُ َ%َ@?ْ َى ا5ٖ اﻟﱠ/O her şeyi sapasağlam yapan]' O, her şeyi sapasağlam yapmış ve tesviye
etmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 19. cilt, 506. sayfa]
2177
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah Resûlu
( و ﷲ ) Mekke'nin fethi günü şöyle buyurdu: 'Muhakkak ki Allah, bu beldeyi harâm
etmiştir. Onun dikeni kesilmez ve av hayvanı ürkütülmez ve yitiğini kimse alamaz, sahibini
bulmak için olursa hâric.'" [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh,
527
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
528
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Mûsâ ile Firavun'un haberinden hakk ile üzerine tilâvet edeceğiz, îmân eden
bir kavim için.(3)
Ve Mûsâ'nın annesine: 'Onu emzir, derken üzerine korkunca da onu suya ilkâ
et ve korkma ve hüzünlenme. Muhakkak ki Biz, onu sana döndüreceğiz ve
onu mürsellerden kılacağız.' diye vahyettik.(7)
Bunun üzerine Firavun ailesi onu, onlar için bir düşman ve hüzün olması için
bulup aldılar. Muhakkak ki Firavun ve Hâmân ve askerleri, hatâ edenler
olmuşlardı.(8)
2179
Şuarâ Sûresi'nin 2. âyeti ile aynıdır
2180
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Dُ - ٖ ُ6َو
ِ ْ ْا)َر#ِ$ ا8ُF ِ ^
ض ْ َ ا%-5ٖ اﻟﱠ#َ َ ﱠ% ُ َ6 ْاَن/Ve arzda o zaafa uğratılanlar üzerine minnette bulunmayı murâd
ْ ُ&.
ediyorduk]' İsrâîl oğulları (üzerine)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 42. sayfa]
2181
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َرُون5َ ْTَ- ا8ُ6 7َ َ ْ ُ ْ ِ /Onlardan hazer etmiş olduklarını]'
Hazer etmek, zarardan sakındırmak demektir. Şöyle ki onlara kendi helâklerinin, İsrâîl oğullarından
bir adamın elinde olduğu haber verildiğinde, ondan korku duymakta idiler. Bunun üzerine Allah
onlara, hazer etmiş olduklarını gösterdi." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 190. sayfa]
529
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Firavun'un hanımı dedi ki: 'Benim için ve senin için bir göz aydınlığı, onu
katletmeyin. Ola ki bize menfaat sağlar veya onu evlâd ittihaz ederiz.' Ve
onlar şuurunda değillerdi.(9)
Ve kızkardeşine dedi ki: 'Onu izle.' Böylece onu uzaktan gözetledi. Ve onlar
şuurunda değillerdi.(11)
Böylece onu annesine geri döndürdük ki, gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin
ve Allah'ın vaadinin hakk olduğunu ilmetsin diye. Ve lâkin ekserîsi
ilmetmezler.(13)
Ve (Mûsâ,) ehlinin gaflet üzere olduğu bir sırada şehre dâhil oldu. Derken
orada iki adam buldu, mukâtele ediyorlardı, bu şîasından2185 ve şu
düşmanından. 2186 Bunun üzerine o şîasından, o düşmanına karşı ondan
yardım istedi. Böylece Mûsâ ona bir yumruk vurdu da üzerine kazâ etti. 2187
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8Tُ 1 ِ َ6/Nasîhatçı]' Yani: İhlâslı." [Muhammed bin Sâlih
2182
530
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Mûsâ) dedi ki: 'Rabbim! Muhakkak ki ben nefsime zulmettim, artık bana
mağfiret et.' Bunun üzerine onu mağfiret etti. Muhakkak ki O, O'dur Gafûr,
Rahîm.(16)
Ve şehrin öbür ucundan bir adam sa'y ederek geldi, dedi ki: 'Ey Mûsa,
Muhakkak ki ileri gelenler, seni katletmek için hakkında aralarında
görüşüyorlar. Hemen hurûc et, muhakkak ki ben, sana nasîhat
edenlerdenim.'(20)
Böylece korkup (etrafı) gözetleyerek oradan hurûc etti. Dedi ki: 'Rabbim,
zâlimler kavminden beni necât buyur.'(21)
Ve Medyen'e doğru teveccüh ettiğinde, dedi ki: 'Ola ki Rabbim, beni düz yola
hidâyet eder.'(22)
2188
'Yaşı büyük ihtiyar' mânâsında. Yûsuf Suresi'nin 78. âyetine bakınız.
531
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine ikisi için suladı, sonra gölgeye çekildi de dedi ki: 'Rabbim!
Muhakkak ki ben, hayırdan bana inzâl edeceğine fakîrim.'(24)2189
Nihâyet ikisinden biri hayâ üzere yürüyerek ona geldi, dedi ki: 'Muhakkak ki
babam, bizim için sulamanın ücretini sana ödemek için seni dâvet ediyor.'
Bunun üzerine ona gelip ve kıssayı ona kıssa edince, dedi ki: 'Korkma,
zâlimler kavminden necât buldun.'(25)
İkisinden biri dedi ki: 'Ey babacığım, onu ücretle tut. Muhakkak ki ücretle
tuttuklarının en hayırlısıdır, kuvvetli, emîndir.(26)
Dedi ki: 'Muhakkak ki ben, bana sekiz yıl ücretli çalışman üzere şu iki
kızımdan birini sana nikâhlamayı murâd ediyorum. Fakat on (yıl)a
tamamlarsan, artık (o) senin indindendir. Ve ben sana meşakkat vermeyi
murâd etmiyorum. İnşâAllah beni sâlihlerden bulacaksın.'(27)
Dedi ki: 'Bu benim aramda ve senin arandadır. Bu iki süreden hangisini kazâ
edersem, 2190 artık benim üzerime bir düşmanlık yoktur. Ve Allah,
söylediklerimiz üzerine vekîldir.'(28)
Artık Mûsâ süreyi kazâ edince, 2191 ehliyle yola çıktı. Tûr cânibinden bir ateş
fark etti. Ehline dedi ki: 'Durun, muhakkak ki ben bir ateş gördüm. Umulur
ki ondan size bir haber getiririm veya ateşten bir kor, umulur ki siz
ısınırsınız.'(29)
Derken ona geldiğinde, vâdinin sağ kıyısından, mübârek yerdeki ağaçtan: 'Ey
Mûsâ, muhakkak ki Ben, Ben alemlerin Rabbi Allah'ım.' diye nidâ edildi.(30)
Ve: 'Asânı ilkâ et.' diye. Fakat onu hareket ediyor görünce, sanki o bir yılan,
dönüp kaçtı ve arkasına bakmadı. 'Ey Mûsâ! Beri gel ve korkma. Muhakkak
ki sen, emînlerdensin.'(31)
2189
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ٌ 3@ٖ َ$ ٍ 3ْ Aَ ْ% ِ /Hayırdan fakîrim]' Taamdan bir şey(e fakîrim)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 48. sayfa]
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رdedi ki: "'[ ُqْ3^ َ َ=/Kazâ edersem]' Yani: Onu bitirirsem/tamamlarsam."
2190
532
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz hurûc etsin. Ve korkudan kanadını 2192
kendine çek. İşte bu ikisi Rabbinden, Firavun ve ileri gelenlerine iki
burhândır. Muhakkak ki onlar, fâsık bir kavim olmuşlardır.'(32)
(Mûsâ) dedi ki: 'Rabbim! Muhakkak ki ben, onlardan bir nefsi katlettim. Bu
nedenle beni katletmelerinden korkarım.'(33)
'Ve kardeşim Hârûn, o lisânca benden daha fasîhtir. İmdi beni tasdîk eden bir
yardımcı olarak benimle beraber onu irsâl et. Muhakkak ki ben, beni tekzîb
etmelerinden korkarım.'(34)
(Allah) buyurdu ki: 'Pazını kardeşin ile şiddetlendireceğiz ve ikinize bir sultân
kılacağız, 2193 artık âyetlerimiz ile size ulaşamayacaklar. Siz ikiniz ve size tâbi
olanlar gâliblersiniz.'(35)
Bunun üzerine Mûsâ onlara beyyin âyetlerimiz ile geldiğinde, dediler ki: 'Bu
iftirâ edilmiş bir sihirden başkası değildir. Ve evvelki babalarımızda bunu
işitmedik.'(36)2194
Ve Mûsâ dedi ki: 'Rabbim, indinden kimin hidâyet ile geldiğini ve diyârın
âkibetinin kim için olacağını daha iyi ilmeder. Muhakkak ki o, zâlimler iflâh
olmaz.'(37)
Ve Firavun dedi ki: 'Ey ileri gelenler! Sizin için benden gayrı bir ilâh
ilmetmiyorum. Öyleyse benim için çamur üzerinde ateş yak, ey Hâmân! Sonra
bana bir kule yap, umulur ki Mûsâ'nın ilâhına muttalî olurum. 2195 Ve
muhakkak ki ben, elbette onu yalancılardan zannediyorum.'(38)
2192
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ 2َ َ َ /Kanadını]' Yani: Elini." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 325. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ 3Aَٖ *ِ َ َكD^ ُ َ.
ُ َ D> ﱡ َ =َ َل/(Allah) buyurdu ki: 'Pazını kardeşin
2193
ile şiddetlendireceğiz]' Yani: Seni kardeşin ile kuvvetlendireceğiz. '[ ً6 َUْ . ُ َ ُ َ ْ َ ُ ﻟkَ6 َو/Ve ikinize bir
sultân kılacağız]' Hüccet ve burhân (kılacağız)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 208. sayfa]
2194
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3 ٰا*َ ِ} َ ْا)َ ﱠو ٖﻟ#$ٖ ا5َ ٰ *ِ َ ْ ِ . َ َ َو/Ve evvelki
babalarımızda bunu işitmedik.]' Yani: Gelip geçmiş ecdâdımız içerisinde (bunu işitmedik)." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 140.
sayfa]
2195
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ Lِ اِ ٰﻟ# اِ ٰﻟOُ ِ ط
اَ ﱠ#ّ ٖ َ َ ﻟ2ًْ 1
َ #َ ْ َ ْ ٖﻟ$ %3ّ ٖ اﻟ#َ َ ُ َ ھَ َ ن- # ٖﻟDْ =ِ َ َ ْو$
ِ U
ٰ ُ /Öyleyse benim için çamur üzerinde ateş yak, ey Hâmân! Sonra bana bir kule yap, umulur
#.8
ki Mûsâ'nın ilâhına muttalî olurum.]' Yani: Hem vezîri hem maiyyetindekilerin idarecisi ve hem de
devletinin danışmanı olan Hâmân'a, kendisi için çamur üzerinde ateş yakmasını, bu sûretle kule
yapımı için kiremit elde etmesini emretti. O, yüksek ve zarif bir saray yaptırmak istiyordu." [Ebu'l-
533
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine onu ve askerlerini yakaladık da suya attık. Artık nazar et,
zâlimlerin âkibeti nasıl oldu.(40)
Ve lâkin Biz kuşaklar inşâ ettik de onların üzerinden ömür geçti. Ve Medyen
ehli içinde yaşıyor değildin, onlar üzerine âyetlerimizi tilâvet edesin. Ve lâkin
Biz irsâl edenler olduk.(45)2199
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kasas Sûresi, 38. âyetin
tefsîrinde]
2196
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ اﻟ ﱠ ِر#َنَ ِاﻟ8ُ Dْ َ- ً َو َ َ ْ َ ُھ ْ اَ ِ} ﱠ/Ve onları ateşe dâvet eden
imâmlar kıldık.]' Bu, imâmlığın hayırda olduğu gibi şerrde de olabileceğine delildir. Çünkü
imâmlığın mânâsı, kişinin bulunduğu ve üzerinde olduğu hususta, önder edinildiği bir örneğe
dönüşmesidir." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 3. cilt, 569.
sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ب َ َ&ِ ا ْﻟ#.َ 8 ُ َ 3ْ َ? ٰاDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, Mûsâ'ya
2197
Kitâb'ı verdik]' Yani: Tevrât'ı. '[#ُوﻟ ٰ ) َ ا َ ْھ َ ْ َ ا ْﻟ@ُ ُونَ ْاDِ ْ َ * ْ% ِ /Evvelki kuşakları helâk etmemizin
ardından]' Onlar Nûh kavmi, Âd ve Semûd, Lût kavmi, Şuayb kavmi ve diğerleridir. '[ َ }ِ Q َ َ*
ِ ِﻟ ﱠ س/İnsânlar için basîretler]' Yani: Başkaları için delâletler/rehberlikler '[ َ ُون7 ﱠ5َ َ&َ- ْ ُ ْ َ ً ﻟ َ َ ﱠ2ًَى َورD َو ُھ/ve
hidâyet ve rahmet olarak. Umulur ki onlar tezekkür ederler]' Yani: Delâletlerle/rehberliklerle
öğüt alırlar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 4. cilt, 142. sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َqْ 7ُ َ َو/Ve sen değildin]' Ey Muhammed! '[# ْ ِ* ﱢRَ ْ_ اﻟ
ِ 6ِ kَ *ِ /batı
2198
cânibinde]' Yani: Dağın batısı. '[ َ ْ َ) ْا#. َ 8 ُ # َ اِ ٰﻟ3ْ ^ َ َ= اِ ْذ/Mûsâ'ya emri kazâ ettiğimizde]' Yani:
َ اﻟ ﱠ% ِ َqْ 7ُ َ َو/Ve şâhidlerden (de) değildin.]' Yani: Buna şâhid
Risâlet(i verdiğimizde). '[ َ%-Dٖ > ِھ
olmadın." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt,
327. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ٖ . ِ ْ ُ ﱠ7ُ َو ٰﻟ ِ ﱠ/Ve lâkin Biz irsâl edenler
2199
olduk.]' Yani: Onları irsâl edenler Biziz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 143. sayfa]
534
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlara ellerinin takdîm ettiğinden dolayı2202 bir musîbet isâbet edip de:
'Rabbimiz, bize bir resûl irsâl etseydin, böylece âyetlerine ittibâ etseydik ve
mü'minlerden olsaydık.' diyecek olmasalardı (seni irsâl etmezdik).(47)
Fakat onlara indimizden hakk geldiğinde, dediler ki: 'Mûsâ'ya verilenin misli
(ona da) verilmeli değil miydi? Ve onlar daha önce Mûsâ'ya verilene
küfretmemişler miydi? Dediler ki: 'İki sihir birbirini destekledi.' Ve dediler
ki: 'Muhakkak ki biz, hepsine kâfirleriz.'(48)2203
De ki: 'Öyleyse Allah'ın indinden bir kitâb getirin. O, ikisinden daha çok
hidâyete erdirsin, ona ittibâ edeyim, eğer sâdıklar iseniz.(49)
Artık sana icâbet etmezlerse, o hâlde ilmet ki, onlar hevâlarına tâbi
olmaktadırlar. Ve kim, Allah'tan bir hidâyet olmaksınızın hevâsına tâbi
olandan daha dalâlettedir?2204 Muhakkak ki Allah, zâlimler kavmine hidâyet
etmez.(50)2205
2200
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ِر8U_ِ اﻟ ﱡ6ِ kَ *ِ َqْ 7ُ َ َو/Ve Tûr'un cânibinde değildin]'
Allah'ın Mûsâ ile üzerinde kelâm buyurduğu dağın kenarında değildin." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 211. sayfa]
2201
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[bَ ْ َر* ﱢ% ِ ً َ ْ2َْ ر%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin Rabbinden bir rahmet olarak]'
Yani: Lâkin bunu, Bizden size bir rahmet olarak fiil ettik." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî
el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1104. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2202
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ -Dْٖ -َْ اqَ D ِ* َ = َ ﱠ/Ellerinin takdîm ettiğinden dolayı]'
Onların üzerinde bulunduğu şirk sebebiyle." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 328. sayfa]
2203
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َھ َ اr َ َ? ْ َ ا ِنT./'İki
ِ sihir birbirini destekledi.']' Tevrât ve Kur'ân (birbirini destekledi)."
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile tahrîc etmiştir Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ َ ُون$ِ 7َ ﱠ ِ* ُ ﱟ6ِا/'Muhakkak ki biz, hepsine kâfirleriz.']' Dediler ki: Muhammed'e
verilene de aynı şekilde küfrederiz." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 53. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رder ki: "'[ Oَ َ0 ا?ﱠ%ِ ‚ ﱡ ِ ﱠ َ َْ ا% َ ا َءھُ ْ َو8َ نَ ا َ ْھ8ُ 0ِ َ&ﱠ- َ ﱠ6ََ ْ َ ْ ا$ bَ َ ا ﻟ8ُ03kَٖ &"
ْ َ- ْ َ َ ِنْ ﻟ$
2204
ِﷲّ ٰ َ% ِ ًىD ِ ُھ3ْ Rَ ِ* ُL- ٰ8َھ/Artık sana icâbet etmezlerse, o hâlde ilmet ki, onlar hevâlarına tâbi
olmaktadırlar. Ve kim, Allah'tan bir hidâyet olmaksınızın hevâsına tâbi olandan daha
dalâlettedir?]' Böylelikle durumu üçüncüsü olmayan iki kısma ayırmıştır: Ya Allah ( $ &'')') رك وya,
Resûl ( و ﷲ )'e ve getirdiğine icâbet etmek veya hevâya tâbi olmak. Bu itibarla Resûl (
و ')ﷲin getirmediği her şey, öyle ki o, hevâdandır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn
Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Îlâmu'l-Muvakkıîn an Rabbi'l-Âlemîn, 1. cilt, 81. sayfa]
2205
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%3 ٖ ِ ﻟr َم اﻟ ﱠ8ْ َ@ى ا ْﻟDِ ْ َ- )َ َﷲ ّ ٰ ِانﱠ/Muhakkak ki Allah,
zâlimler kavmine hidâyet etmez.]' Yani müşriklere, onlar ki şirkleri üzere ölmüşlerdir." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 329. sayfa]
535
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve dediler ki: 'Eğer seninle beraber hidâyete tâbî olursak arzımızdan atılırız.'
Ve onları ledûnnumuzdan bir rızık olarak her şeyin semeresinin kendisinde
toplandığı emîn hareme2210 temkîn etmedik mi? Ve lâkin ekserîsi
ilmetmezler.(57)
2206
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Dْ َ@ََوﻟ
َل8ْ َ@ ْ َ ﻟَ ُ ُ ا ْﻟ1
َو ﱠ/Ve andolsun ki, kavli birbiri ardınca onlara ulaştırdık.]' Allah, mâzidekilere nasıl
muâmele ettiğini ve O'nun nasıl muâmele edici olduğunu Ku'ân-ı Kerîmde haber vererek, kavli birbiri
ardınca onlara ulaştırmıştır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 53. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ ِ Hْ ُ- Lٖ *ِ ْ ُھLٖ ِ 0ْ َ= ْ% ِ ب َ َ&ِ ْ َ ُھ ُ اﻟ3ْ َ?َ ٰا%-5ٖ اَﻟﱠ/Ondan önce o
2207
kendilerine kitâb verdiklerimiz, onlar ona îmân ederler.]' Bu âyet haber veriyor ki, İsrâîl
oğullarından kendilerine Kur'ân'dan önce Kitâb verilen bir kavim, Kur'ân'a îmân ediyorlardı.
AbdUllah bin Selâm ve Selmân bunlar arasında yer almaktadırlar. Nasrâni âlimlerden müslüman
olanlar da bu kapsama dâhildirler." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Kasas Suresi, 52. ayetin tefsîrinde]
2208 ٰ ا/İşte onlar(a), ecirleri iki kere
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[%ِ ْ3َ? نَ اَ ْ َ ُھ ْ َ ﱠ8ْ َ? ْHُ- bَ cِ ُوﻟ
verilecektir.]' İlk Kitâba ve son Kitâba îmân ettikleri için. '[َ ُ وا01 َ َ *ِ /Sabretmelerinden dolayı]'
Dînleri üzere sabretmelerinden dolayı." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 214. sayfa]
2209
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[8َ Rْ اﻟ ﱠ/Lağviyyât]' Yani bâtıl kelâm." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 147.
sayfa]
2210
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ﱠ6Dُ َ ْ ﻟ% ِ /Ledûnnumuzdan]' İndimizden. '[ ً َ 2/Harem]' َ Yani:
Hürmet sahibi bir mekân. Ve kuşkusuz insânların nefislerinde, Mekke-i Mükerreme için azîm bir
536
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Rabbin, ana şehirlerinde üzerlerine âyetlerimizi tilâvet eden bir resûl irsâl
etmedikçe karyeleri helâk edici olmadı. Ve Biz karyeleri -ve ehli zâlimler
müstesnâ- helâk edici olmadık.(59)
Öyleyse güzel bir vaad kendisine vaad ettiğimiz kimse -ki o, ona mülâki
olacaktır-, dünyâ hayâtının metâsı ile metâlandırdığımız -sonra o, Kıyâmet
Günü (azâba) hazırlandırılmışlardandır- gibi midir?(61)
Ve onlara nidâ edip de: 'O öne sürmüş olduğununuz şerîklerim nerede?'
buyuracağı gün.(62)2212
hürmet vardır. Câhiliyyede bile bu hürmet gösteriliyordu. '[ ً ِ ا/Emîn]' ٰ Yani: Ehli emîn/emniyet
içerisinde." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Kasas Suresi Tefsîri, 285. sayfa]
2211
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ َ&> َ 3 ٖ َ ْ َ تUِ َ*/Mâişetiyle şımarmış]' Yani: Şerr
işleyerek ve tuğyân ederek (maîşetiyle/geçimiyle şımarmış)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 216. sayfa]
2212
74. âyet ile aynıdır
2213
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ -ْ 8َ ]َ َ 7َ ْ ُ َ ھ-ْ 8َ ]ْ َ َ ا-ْ 8َ ]ْ َ َ ا%-5ٖ َُ) ِء اﻟﱠHھ/Şunlar
ٰ o iğvâ ettiklerimizdir, kendimizi iğvâ ettiğimiz gibi
onları iğvâ ettik.]' Onlar şeytânlardır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 57.
sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ َ -ْ 8َ ]ْ َ َ ا%-5ٖ َُ) ِء اﻟﱠH َر*ﱠ َ ٰھ/Rabbimiz! Şunlar o
iğvâ ettiklerimizdir]' Gayya/azgınlığa dâvet ettiklerimizdir. '[ َ -ْ 8َ ]َ َ 7َ ْ ُ َ ھ-ْ 8َ ]ْ َا/Kendimizi iğvâ
ettiğimiz gibi onları iğvâ ettik]' Kendimizi dalâlete düşürdüğümüz gibi onları dalâlete düşürdük."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt,
151. sayfa]
2214
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ 3ْ ََ اِﻟ6َْ ﱠ ا0َ?/Sana (onlardan) berî olduğumuzu bildiriyoruz.]'
Yani bazımız bazımızdan berî olduğunu bildirecek. Ve şeytânlar kendilerine itaat edenlerden berî
olduğunu bildirecek. Ve reisler kendilerinin söylediklerini kabul edenlerden berî olduğunu
bildirecek." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Kasas
Sûresi, 63. âyetin tefsîrinde]
537
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve denir ki: 'Şerîklerinizi dâvet edin.' Nihâyet onları dâvet ederler, fakat
onlara icâbet etmezler ve azâbı görürler. Keşke onlar hidâyet bulmuş
olsalardı.(64)
Fakat tevbe eden ve îmân eden ve sâlih amel işleyen kimseye gelince, artık ola
ki iflâh olanlardan olur.(67)
Ve Rabbin, dilediğini halk eder ve seçer. Onlar için seçmek olamaz. Allah,
subhândır ve şirk koşmalarından teâlâdır.(68)2216
De ki: 'Gördünüz mü, eğer Allah geceyi Kıyâmet Günü'ne kadar üzerinize
sürekli kılsa, Allah'tan gayrı size bir ışık getirecek ilâh kimdir? Daha
dinlemiyor musuz?'(71)
De ki: 'Gördünüz mü, eğer Allah gündüzü Kıyâmet Günü'ne kadar üzerinize
sürekli kılsa, Allah'tan gayrı size içinde sükûnet bulacağınız bir geceyi
getirecek ilâh kimdir? Daha görmüyor musunuz?'(72)
Ve sizin için, içinde sükûnet bulmanız için ve O'nun fazlından aramanız için
geceyi ve gündüzü kılması O'nun rahmetindendir. Ve umulur ki siz
şükredersiniz.(73)
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3 ٖ . َ ْ ُ & ُ ُ ا ْﻟ0ْ َ َ َ َذا ا/'Mürsellere ne cevâb verdiniz?']'
2215
Kuşkusuz ki insânlar, resûllere îmân etmekten suâl edilirler." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Kasas Suresi Tefsîri, 294. sayfa]
2216
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ِﷲ ّ ٰ َ نTَْ 0.
ُ /Allah, subhândır]' (Allah,) Nefsini tenzîh eder.
ْ ُ- َ ﱠ# َو?َ َ ٰﻟ/Ve şirk koşmalarından teâlâdır]' (Ve şirk koşmalarından) yücedir." [Ebî Abdİllah
'[ َن87ُ ِ >
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 333. sayfa]
2217
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ ِةAِ )ا ٰ ْ َو#ُوﻟٰ ) ْا#$ِ /Evvelde ve Âhiret'te]' Dünyâda
ve Âhiret'te." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 4. cilt, 153. sayfa]
538
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlara nidâ edip de: 'O öne sürmüş olduğununuz şerîklerim nerede?'
buyuracağı gün.(74)2218
Muhakkak ki Kârûn, Mûsâ'nın kavminden idi. Fakat onlara karşı bağyetti. 2219
Ve ona, muhakkak ki anahtarları hakîkaten kuvvet sâhibi topluluğa ağır
gelen hazinelerden verdik. Hani kavmi ona demişti ki: 'Böbürlenme,
muhakkak ki Allah, böbürlenenlere muhabbet etmez.'(76)
Dedi ki: 'O bana ancak indimde olan bir ilim üzere verilmiştir.'2220 Ve
ilmetmedi mi, Allah'ın, kendisinden önceki kuşaklardan, kuvvetçe ondan daha
şiddetli ve topladığı daha çok olan kimseleri helâk ettiğini? Ve mücrimler
günahlarından suâl olunmaz.(78)
Derken ziyneti içinde kavmi üzerine hurûc etti. Dünyâ hayâtını o murâd
edenler dediler ki: 'Keşke Kârûn'a verilenin misli bize (de) verilseydi.
Muhakkak ki o, elbette azîm bir pay sâhibidir.'(79)
Ve o ilim verilenler dediler ki: 'Veyl olsun size! Îmân eden ve sâlih amel
işleyen kimseler için Allah'ın sevâbı daha hayırlıdır. Ve sabredenlerden
başkası ona mülâki olamaz.'(80)2221
2218
62. âyet ile aynıdır
2219
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ِ 3ْ َ َ #Rٰ َ0َ$/Fakat onlara karşı bağyetti.]' Firavunun bir işçisi
idi. Onlara düşmanlık etmiş ve onlara zulmetmişti." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 334. sayfa]
2220
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah ( $ &') )( ! و, Kârun'un kavmine cevâbını haber
vermiştir. Ona nasîhatte bulunduklarında ve onu hayra irşâd ettiklerinde, demişti ki: '[ ٍ ْ ِ # ٰ َ ُLُ&3?ُو ٖ ﱠ َ ا6ِا
ىDٖ ْ ِ /Dedi ki: 'O bana ancak indimde olan bir ilim üzere verilmiştir.']' Yani: Ben, söylediklerinize
ihtiyaç duymuyorum. Artık muhakkak ki Allah ( $ &' ) )( ! وbu malı bana, ancak ona müstehak
olduğumu ilmettiği için ve bana muhabbet ettiği için vermiştir. Öyle ki bana onun takdiri, ancak Allah
( $ &'') )( ! وnın benim buna ehil olduğumu ilmetmesindendir" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kasas Sûresi, 78. âyetin tefsîrinde]
2221
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ْ ِ ا ا ْﻟ8ُ?َ اُو%-5ٖ َو=َ َل اﻟﱠ/Ve o ilim verilenler dediler ki]' Ve
onlar mü'minlerdir, müşriklere (dediler ki); '[ ٌ 3ْ Aَ ِﷲ ّ ٰ اب
ُ 8َ َY/Veyl olsun size! Allah'ın sevâbı daha
hayırlıdır]' Yani: Cennet (daha hayırlıdır). '[ َ 3ّ@ٰ َ ُ- )َ َو/Ve ona mülâki olamaz]' Ona verilmez. Yani
539
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte Âhiret diyârı. Onu, arzda ululuk ve ne (de) fesâd çıkarmak o murâd
etmeyenler için kılarız. Ve âkibet muttakîler içindir.(83)2223
Kim hasene ile gelirse, artık onun için ondan daha hayırlısı vardır. Ve kim
kötülük ile gelirse, artık o kötü ameller işleyenler, kendilerinin amel etmiş
olduklarından başkasıyla cezâlandırılmazlar.(84)
Muhakkak ki Kur'ân'ı senin üzerine O farz kılan, elbette seni dönülecek bir
yere döndürecektir. 2224 De ki: 'Rabbim, hidâyet ile gelen kim ve mübîn bir
dalâlet içinde olan kim, daha iyi ilmeder.'(85)
Cennet ona verilmez. '[ َ ِ* ُونQ اِ ﱠ) اﻟ ﱠ/Sabredenlerden başkası ]' Ve onlar mü'minlerdir." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 336. sayfa]
2222
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِﷲ ّ ٰ ُون
ِ ْ د% ِ /Allah'ın dûnundan]' Burada '[دُو ِن/Dûn]'
'Gayrından' mânâsındadır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Kasas Sûresi Tefsîri, 366. sayfa]
2223
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Müslim el-Batîn ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir
ki: "'[ض ِ ْ ْا)َر#$ِ ًا8ّ ُ ُ /Arzda ululuk]' Haksızlıkla kibirlenmektir. Ve: '[" دًا َ َ$/Fesâd çıkarmak]' Malı
haksızlıkla almaktır."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir: "'[ َ%3@ َ ُ ِﻟ ْ ُ & ٖﱠ0=ِ َ َوا ْﻟ/Ve
âkibet muttakîler içindir.]' Yani: Cennet muttakîler içindir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 61. sayfa]
َ َ َ$ ى5ٖ اِنﱠ اﻟ ﱠ
')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ض
2224
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ
َ َ ٍد# ا ْﻟ@ُ ْٰانَ ﻟَ َ ا ﱡد َك ِا ٰﻟbَ 3ْ َ َ /Muhakkak ki Kur'ân'ı senin üzerine O farz kılan, elbette seni dönülecek
bir yere döndürecektir.]' Mekke'ye (döndürecektir)." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-
Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4773.)]
2225
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ا8 ُ ْ َ? َqْ 7ُ َ َو/Ve ümid etmiyor idin]' Yani:
ummuyor idin. '[ب ُ َ&ِ ا ْﻟbَ ْ3َ اِﻟ#@ٰ ْ ُ- ْاَن/Kitâb'ın sana ilkâ edileceğini]' Yani: Kur'ân'ın sana
vahyedileceğini. '[bَ ْ َر*ﱢ% ِ ً َ ْ2َ ِا ﱠ) ر/Rabbinden bir rahmet olmasaydı]' Mânâsı: Lâkin Rabbin, sana
merhamet etti ve sana Kur'ân'ı verdi." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 163. sayfa]
540
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah ile beraber başka bir ilâha duâ etme. O'ndan başka ilâh yoktur.
O'nun Vechi dışında her şey helâk olacaktır. 2226 Hüküm O'nundur ve O'na
rücû ettirileceksiniz.(88)
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ِام7ْ )ا ِ ْ ِل َوsَ kَ ُذو ا ْﻟbَ ُ َر* ﱢL ْ َو#@ْٰ 0َ- َو/Ve Rabbinin Vechi
2226
bâkidir. Celâl ve ikrâm sahibidir.]' [Rahmân Sûresi, 27. âyet] kavlinde Kendisini celâl ve ikrâm ile
vasıflandırmıştır. Ve Kendisinden helâki nefyetmiştir. Allah, halk ettikleri içerisinde üzerlerine helâk
hükmü verilenleri helâk etmiştir. Çünkü Allah onları bâkilik için değil de fânilik için halk etmiştir.
Rabbimiz, Kendisinden bir şeyin helâk olmasından münezzehtir. Çünkü bâki olmak O'nun zâtının
sıfatlarındandır. Ve buyurdu ki: '[ُ Lَ ْ اِ ﱠ) َوbٌ ِ ٍء َھ ﻟKَْ ﱡ7ُ /O'nun Vechi dışında her şey helâk olacaktır.]'
[Kasas Sûresi, 88. âyet] Ve Nebîsi ( و ﷲ )'e şöyle buyurmuştur: '[ َن8ُ Dْ َ- َ%-5ٖ َ اﻟﱠOَ bَ " َ Fْ َ6 ْ 0ِ ْ1َوا
ُ Lَ ْ ُونَ َوD- ٖ ُ- #> ﱢ ِ َ وةِ َوا ْﻟDٰ Rَ ْ َر*ﱠ ُ ْ ِ* ﻟ/Ve sabah ve akşam O'nun Vechi'ni murâd ederek Rabblerine o duâ
edenlerle beraber nefsini sabırlı tut.]' [Kehf Sûresi, 28. âyet] Yine şöyle buyurmuştur: '[ ق ُ ِ> ْ َ ِ ا ْﻟXّ ٰ ِ َو
ِّ ٰ ُ L ْ َ ﱠ َوMَ$ ا8 ﱡﻟ8َ ُ? َ َ -ْ َ َ$ ب
ﷲ ُ ِ َ َْ
R ْ
ﻟ او/Ve Allah'ındır doğu ve batı. O halde nereye dönerseniz, artık Allah'ın
Vechi oradadır.]' [Bakara Sûresi, 115. âyet] Allah, Nefsi/Kendisi için, celâl ve ikrâm ile vasfettiği bir
Vech isbât etmiş ve Vechi için bekâ hükmünü vermiş ve ondan helâki nefyetmiştir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 24.-25 sayfalar]
Şeyh Şankıtî ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ُ Lَ ْ اِ ﱠ) َوbٌ ِ ٍء َھ ﻟKْ َ ﱡ7ُ /O'nun Vechi dışında her şey
helâk olacaktır.]' Ve: '[L 8اﻟ/Vecih]' mahlûkâtın sıfâtlarına benzerlikten tam anlamıyla tenzîh
edilerek îmân edilmesi gereken sıfâtlardandır." [Muhammed Emîn Şankıtî, Edvâu'l-Beyân, 6. cilt,
505. sayfa]
541
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim cihâd ederse, artık ancak nefsi için cihâd eder. Muhakkak ki Allah,
elbette âlemlerden müstağnîdir.(6)
2227
Bu âyet Bakara Sûresi'nin 1. âyeti, Âl-i İmrân Sûresi'nin 1. âyeti, Rûm Sûresi'nin 1. âyeti,
Lukmân Sûresi'nin 1. âyeti ve Secde Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2228
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ َ&Fْ ُ- )/Fitneye
َ uğratılmadan]' Muhakkak ki Allah
( $ &' ) )( ! وîmân eden kullarını, onların indindeki îmâna göre ibtilâ edecektir/sınayacaktır." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ankebût Sûresi, 2. âyetin
tefsîrinde]
2229
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا َْم
ِﱢ|َ ت3" نَ اﻟ ﱠ8ُ َ ْ َ- َ%-5ٖ _ اﻟ ﱠ
َ "
ِ 2/Yoksa
َ kötülükleri o amel edenler]' Yani: (Yoksa) şirk koşanlar, Bizden
kaçabileceklerini mi zannettiler?"
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْاَن
َ68ُ@0ِ "ْ َ-/Bizden kaçabileceklerini mi]' Bizi âciz bırakabileceklerini mi (hesâb ediyorlar?)" [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 64. sayfa]
542
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o îmân edenleri ve sâlih ameller işleyenleri, elbette onları sâlihler içine 2231
dâhil edeceğiz.(9)
Ve insânlardan kimi derler ki: 'Allah'a îmân ettik.' Fakat Allâh uğrunda bir
ezâya uğratılınca, insânların fitnesini Allah'ın azâbı gibi kılar. Ve eğer
Rabbinden bir nusret gelirse, elbette derler ki: 'Muhakkak ki biz, sizinle
beraber olanlardık.' Ve Allah, âlemlerin sadırlarındakini en iyi ilmeden değil
midir?(10)
Ve andolsun ki, Nûh'u kavmine irsâl ettik de onların içinde elli yılı müstesnâ
bin sene kalmıştır. Derken onları tûfân -ve onlar zâlimler iken-
yakalamıştır.(14)2233
2230
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "Bu,
Sa'd bin Ebî Vakkâs hakkında nâzil olmuştur. O hicret ettiği zaman annesi şöyle demişti: 'VAllahi, o
dönünceye kadar eve girmeyeceğim.' Bunun üzerine Allah, o ikisine ihsân/iyilik etmesini, ama şirkte
onlara itaat etmemesini inzâl buyurmuştur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 65.
sayfa]
2231
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%3Tٖ ِ ﻟQ
اﻟ ﱠ#$ِ /Sâlihler içine]' Yani: Sâlihlerle beraber.
Ve onlar Cennet ehlidir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 3. cilt, 341. sayfa]
2232
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir: "'[ ﱠ%ُ ِ ْTَ3ََوﻟ
ْ ُ َ@َ ﻟYْ َا/Ve elbette ağırlıklarını yüklenirler]' Yani: Günâhlarını (yüklenirler). '[ ْ ِ @َ ِﻟYْ ََ اOَ )ً َ@Yْ َ َوا/Ve kendi
ağırlıklarıyla beraber ağırlıklar]' Dalâlete düşürdükleri kimselerin günâhlarını da yüklenirler."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 67. sayfa]
2233
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Bu, Allahu ( $ &')'dan kulu ve resûlu Muhammed ( ﷲ
و )'e bir teselli etmedir. Nûh (م/ $ا )'dan şöyle haber veriyor ki o, kendilerini bu müddet
zarfında gece-gündüz, gizlice ve açıkça Allahu ( $ &')'ya dâvet etmiş ama bu onların ancak hakktan
kaçmalarını, ondan yüz çevirmelerini ve onu tekzîb etmelerini artırmıştır. Ve onunla beraber onlardan
-azı müstesnâ- îmân eden olmamıştır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Ankebût Suresi, 14. âyetin tefsîrinde]
543
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylece onu ve gemi ashâbını necât buyurduk. Ve onu âlemlere bir âyet
kıldık.(15)2234
Ve İbrâhîm, hani kavmine demişti ki: 'Allah'a ibâdet edin, O'na takvâ edin.
Bu, sizin için daha hayırlıdır, eğer siz ilmeder iseniz.'(16)2235
Ve eğer tekzîb ederseniz, gerçekten sizden önceki ümmetler (de) tekzîb ettiler.
Ve Resûl'un üzere mübîn bir tebliğden başkası yoktur.(18)
Ve görmediler mi Allah halk etmeye nasıl başlıyor, sonra onu iâde ediyor?
Muhakkak ki bu, Allah üzere kolaydır.(19)
De ki: 'Arzda seyr edin de nazar edin halk etmeye nasıl başlamış. Sonra Allah
âhir inşâyı inşâ edecektir. 2237 Muhakkak ki Allah, her şey üzerine
kadîrdir.'(20)
Ve (Allah'ı) siz arzda âciz bırakıcılar değilsiniz ve ne (de) semâda. Ve sizin için
Allah'ın dûnundan bir velî yoktur ve ne (de) bir nâsir.(22)
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِ َ 3Fٖ " َ Tَ ْ1َ َ ه ُ َوا3ْ kَ 6ْ َ َ$/Böylece onu ve gemi ashâbını necât
ب اﻟ ﱠ
2234
buyurduk.]' Yani gark edilmekten/boğulmaktan. '[ َو َ َ ْ َ َھ/Ve onu kıldık]' Yani gemiyi. '[ً َ-ا/bir ٰ
âyet]' Yani bir ibret." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
6. cilt, 236. sayfa]
2235
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ 3 َواِ ْ* ٰ ٖھ/Ve İbrâhîm]' Mânâsı: Ve İbrâhîm'i irsâl
ettik. '[ُ ه8ُ@ﷲَ َوا?ﱠ ّ ٰ ُواDُ0 ْ اLِ ِ 8ْ َ@اِ ْذ =َ َل ِﻟ/Hani kavmine demişti ki: 'Allah'a ibâdet edin, O'na takvâ edin]'
Yani: Allah'a itaat edin ve mâsiyetten hazer edin. '[ َن8ُ َ ْ َ ? ْ ُ&ْ 7ُ ْ ٌ ﻟ َ ُ ْ اِن3ْ Aَ ْ ُ ذ ِﻟ/Bu, ٰ sizin için daha
hayırlıdır, eğer siz ilmeder iseniz.]' Yani: Allah'a ibâdet etmek ve O'na takvâ etmek sizin için daha
hayırlıdır, eğer siz ilmeden iseniz. Ve şöyle (de) denilmiştir: '[َ ﷲ ّ ٰ ُواDُ0 ْ ا/Allah'a ibâdet edin]' Yani:
Allah'ı Tevhîd edin. Ve Kur'ân'daki tüm '[ دة0 /İbâdet]' kelimeleri, '[D328&اﻟ/Tevhîd]' anlamına
gelmektedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 4. cilt, 172.-173. sayfalar]
2236
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ً $ْ ِنَ ا8ُ@ُ ,َْ ? َو/Ve ifk halk ediyorsunuz]' Yalan uyduruyorsunuz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 19. sayfa]
2237
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ=
< ُ 6ْ َ $ ِ ْا)َرْ ض#$ِ ُ وا3./De
َ ْ ,َ ْا َ اﻟDَ َ* َ+ْ37َ ُ واr ٖ ki: 'Arzda seyr edin de nazar edin halk etmeye nasıl
başlamış]' Semâlar ve arzın halk edilişi. '[َ َ ةAِ )ا ٰ ْ َ > َة
ْ ™ اﻟ ﱠ ُ > ّ ٰ ُ ﱠY/Sonra Allah âhir inşâyı inşâ
ِ ْ ُ- ُ ﷲ
edecektir]' Yani: Ölümden sonra ba's edilme/diriltilme." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
4. cilt, 68. sayfa]
544
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine (İbrâhîm'in) kavminin cevâbı: 'Onu katledin veya onu yakın!'
demekten başka olmadı. Böylece Allah O'nu ateşten necât buyurdu.
Muhakkak ki bunda, elbette îmân edenler kavmi için âyetler vardır.(24)
Ve (İbrâhîm) dedi ki: 'Ancak dünyâ hayâtında aranızda sevgi için Allah'ın
dûnundan putları (ilâh) ittihaz ettiniz. Sonra Kıyâmet Günü bazınız bazısına
küfredecek2239 ve bazınız bazısına lânet edecektir. Ve yurdunuz ateştir ve sizin
için nusret ediciler yoktur.'(25)2240
Bunun üzerine Lût ona îmân etti ve dedi ki: 'Muhakkak ki ben, Rabbime bir
muhâcirim. Muhakkak ki O, O'dur Azîz, Hâkim.'(26)
Ve Lût, hani kavmine demişti ki: 'Muhakkak ki siz, elbette sizden önce
âlemlerden birinin onu yapmadığı fuhşiyyâtı getiriyorsunuz.'(28)
2238
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ }ِ َ@ﷲِ َو ِﻟ ّٰ تِ َ- ٰ *ِ َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve Allah'ın âyetlerine ve O'na
mülâki olmaya o küfredenler]' Yani: Ba'sı/Dirilişi ve sonrasını inkâr edenler ve Allah ( ! ()
$ &'')وnun resûllerinin kendilerine haber verdiği ile amel etmeyenler. '[bَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte onlar]' Âyetleri ve
likâya/kavuşmaya kâfir olan kimselere işâret edilmiştir. '[#&ٖ َ ْ2َْ ر% ِ ا8" ُ cِ َ-/Rahmetimden yeise
düşmüşlerdir]' Yani: Şübhesiz ki onlar, dünyâda Allah'ın rahmetinden yeise düşmüşlerdir/ ümit
kesmişlerdir. Allah'ın inzâl edilen kitâbları da, resûllerinin onlara verdikleri haberler de kendilerinde
yer bulmamıştır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1117. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
2239 ّ ٰ ُون
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ ِ 3ْ َ* َ ﱠدة8َ َ ً6 َYﷲِ ا َْو ِ ْ د% ِ ْ ُ?5ْ ,ﱠ َ ا? َﱠ6ِ َو=َ َل ا/Ve (İbrâhîm) dedi ki:
'Ancak aranızda sevgi için Allah'ın dûnundan putları (ilâh) ittihaz ettiniz]' Yani: Bazınız
bazınızın dünyâ hayâtındaki putlara ibâdetine muhabbet besliyor. '[• ٍ ْ َ0*ِ ْ ُ ^ُ ْ َ * ُ ُF ْ َ- ِ َ 3ٰ @ِ َم ا ْﻟ8ْ َ- ُ ﱠY/Sonra
Kıyâmet Günü bazınız bazınıza küfredecek]' Yani bazınız bazınızdan berî olduğunu
bildiredecektir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3.
cilt, 345. sayfa]
2240
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Yani: Kıyâmet Arâsatından sonra varışınız ve dönüşünüz
ateşedir. Size yardım edecek hiçbir nâsır/yardımcı da yoktur. Sizi Allah'ın azâbından kurtarack bir
kurtarıcı da yoktur. İşte bu, kâfirlerin hâlidir. Mü'minler (durumu) ise bunun hilâfınadır." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ankebût Sûresi, 25. âyetin tefsîrinde]
545
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Rabbim, fesâd çıkaranlar kavmi üzerine bana nusret ver.'(30)
Dedi ki: 'Muhakkak ki orada Lût var.' Dediler ki: 'Biz, orada kim olduğunu
daha iyi ilmederiz. Elbette onu ve geride kalanlardan olacak hanımı dışında
ehlini necâta erdireceğiz.'(32)
Ve andolsun ki, akleden bir kavim için oradan beyyin bir âyet bıraktık.(35)
Ve Medyen'e kardeşleri Şuayb'ı (irsâl ettik), böylece dedi ki: 'Ey kavmim!
Allah'a ibâdet edin. Ve Âhiret Günü'nü ümid edin. Ve arzda fesâd çıkararak
taşkınlık etmeyin.'(36)
Fakat onu tekzîb ettiler. Bu nedenle amansız bir sarsıntı onları yakaladı da
diyârlarında çökekalanlar oldular.(37)
2241
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ ُ . ُ َوﻟَ ﱠ َ َءتْ ُر/Ve resûllerimiz geldiklerinde]' Yani:
Melekler (geldiklerinde). '[> ٰ ى ْ ُ0 َ ِ* ْﻟ3اِ ْ* ٰ ٖھ/İbrâhîm'e büşrâ ile]' İshâk('ın büşrâsı/müjdesi) ile." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 346. sayfa]
2242
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ًاW ْ ِر/Ricz]' Yani: Azâb." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 70. sayfa]
546
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
kimini arza batırdık2243 ve onlardan kimini gark ettik. 2244 Ve Allah, onlara
zulmetmiş değil idi ve lâkin nefislerine onlar zulmetmiş idiler.(40)
Allah, semâlar ve arzı hakk ile halk etmiştir. Muhakkak ki bunda, elbette
mü'minler için bir âyet vardır.(44)
Ve Kitâb ehli ile -o ki, o en güzel ile hâric- mücâdele etmeyin, onlardan o
zulmedenler müstesnâ. Ve deyin ki: 'O bize inzâl edilene îmân ettik ve size
inzâl edilen(e).2245 Ve ilâhımız ve ilâhınız tektir. Ve biz, O'na teslîm
olanlarız.'(46)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َرْض َ )ِ ْاL*ِ َ Fْ " َ Aَ ْ% َ ْ ُ ْ ِ َو/Ve onlardan kimini arza
2243
batırdık]' Yani: Kârûn('u arza batırdık)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 181. sayfa]
2244
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ ْ ِ َ$
ً01ِ 2َ ِL3ْ َ َ َ ْ . َ ْْ اَر% َ /Böylece onlardan kiminin üzerine taş fırtınası irsâl ettik]' Ve onlar Lût
kavmidir. '[ُ Tَْ 3Q ُ اﻟ ﱠL?ْ 5َ Aََ ْ ا%َ ْ ُ ْ ِ َو/Ve onlardan kimini şiddetli bir ses yakaladı]' Şuayb kavmini.
'[ َ =ْ َ ]ْ َْ ا%َ ْ ُ ْ ِ َو/Ve onlardan kimini gark ettik]' Firavun kavmini." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 71. sayfa]
2245
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )اِ ﱠ
ْ ُ ْ ِ ا8 ُ َ ظ َ َ%-5ٖ اﻟﱠ/Onlardan o zulmedenler müstesnâ]' Onlar, 'Allah ile beraber bir ilâh vardır' veya
'O'nun bir evlâdı vardır' veya 'O'nun bir şerîki vardır' veya 'Allah'ın eli sıkıdır' veya 'Allah fakîrdir'
dediler veya Muhammed ( و ﷲ )'e eziyyet ettiler. '[ ْ ُ 3ْ َ َل ِاﻟWِ 6ْ ُ َ َوا3ْ َ َل ِاﻟWِ 6ْ ُى ا5ٖ ا ٰا َ ﱠ ِ* ﻟﱠ8ُﻟ8ُ= َو/ Ve deyin
ki: 'O bize inzâl edilene îmân ettik ve size inzâl edilen(e).]' Kitâb ehlinden bunları söylemeyenlere
(böyle deyin)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 72. sayfa]
547
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve işte sana Kitâb'ı böyle inzâl ettik. Artık kendilerine o Kitâb verdiklerimiz
ona îmân ederler. Ve şunlardan (da) ona îmân edenler vardır. 2246 Ve
âyetlerimizi kâfirlerden başkası inkar etmez.(47)
Ve ondan önce kitâb tilâvet etmiş değildin ve sağ elin ile onu yazmadın, o
zaman bâtıla uyanlar kuşkuya düşerlerdi.(48)
Dediler ki: 'Onun üzerine Rabbinden âyetler inzâl edilmeli değil miydi?' De
ki: 'Âyetler ancak Allah indindedir ve ben ancak mübîn bir inzâr
ediciyim.'(50)
Ve üzerlerine tilâvet edilen Kitâb'ı senin üzerine inzâl etmemiz onlara kifâyet
etmedi mi? Muhakkak ki bunda, elbette îmân edenler kavmi için bir rahmet
ve bir zikrâ2249 vardır.(51)
Ve azâbı senden acele isterler. Ve müsemmâ bir ecel olmasaydı, elbette azâb
onlara gelirdi. Ve elbette ansızın -ve onlar şuurunda değillerken- onlara
gelecektir.(53)
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ *ِ َن8ُ ِ ْHُ- بَ َ&ِ ْ َ ھُ ُ اﻟ3ْ َ?َ ٰا%-5ٖ َ ﻟﱠ$/Bu itibarla kendilerine o
2246
Kitâb verdiklerimiz ona îmân ederler.]' Yani: Onlardan îmân edenler vardır. '[ َُ) ِءHْ ٰھ% ِ َو/Ve
şunlardan (da)]' Yani arab müşriklerden. '[Lٖ *ِ ُ% ِ ْHُ- ْ% َ /Ona îmân edenler vardır.]' Yani: Kur'ân'a."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 349. sayfa]
2247
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[8َ *َ ْ ُھ/Bilakis o]' Yani: Kur'ân." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt, 179.
sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ ْ ِ ْا اﻟ8ُ?َ اُو%-5ٖ ُو ِر اﻟﱠD1 ُ #$ٖ ٌﱢ َ ت3َ* ٌَ ت- ٰا/O ilim verilenlerin
2248
sadırlarında beyyin âyetlerdir]' Yani: Nebî ( و ﷲ ) ve mü'minler(in sadırlarında)." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 350. sayfa]
2249
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٰ ى7ْ َو ِذ/Ve bir zikrâ]' Öğüt ve hatırlatma."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 3. cilt,
187. sayfa]
2250
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Suresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
548
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer onlara: 'Semâlar ve arzı kim halk etti ve güneşi ve ayı musahhar etti?'
suâl etsen, elbette derler ki: 'Allah.' O hâlde nasıl çevriliyorlar?(61)2255
Allah, rızkı kullarından dilediğine yayar ve onun için takdîr eder. Muhakkak
ki Allah, her şeye Âlîm'dir.(62)
Ve eğer onlara: 'Kim semâdan su inzâl edip de onunla arza ölümünden sonra
hayât verir?' suâl etsen, elbette derler ki: 'Allah.' De ki: 'Hamd, Allah içindir.'
Bilâkis, ekserîsi akletmezler.(63)
2251
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ٌ َ .
ِ َوا#‚َْر
ٖ ِانﱠ ا/Muhakkak ki arzım geniştir.]' Bu yüzden hicrette bulunun ve mücâhede
edin." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 74. sayfa]
ِ 8ْ َ ٍْ َذا ِ}@َ ُ اﻟNFْ َ6 ﱡ7ُ /Her nefis ölümü tadacaktır.
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ َ ْ ُ? َ 3ْ َُ ﱠ اِﻟY ت
2252
Sonra Bize rücû ettirileceksiniz.]' Her nerede olursanız olun, ölüm size yetişir. O halde Allah'a ve
Allah'ın size emrettiğine itaat içerisinde olun. O, sizin için daha hayırlıdır. Şübhesiz ki ölümden
kurtuluş da kaçış da yoktur. Sonra dönüş ve varış, Allah'adır. Kim O'na itaat etmiş ise, onu en fazîletli
mükâfât ile ödüllendirir ve ona bol sevâb bahşeder." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ankebût Sûresi, 57. âyetin tefsîrinde]
2253
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Ebu Mâlik el-Eş'arî ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah
Resûlu ( و ﷲ )'den işittim: 'Şübhesiz ki Cennet'te odalar vardır, dışları içlerinden ve
içleri dışlarından görünür. Allah onları, yemek yedirenler ve yumuşak konuşanlar ve oruca
devam edenler ve insanlar uyurken namaz kılanlar için hazırlamıştır.' buyurdu." [Ebu Abdİllah
Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (1/321); Hâkim
Müslim'in şartına göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
2254
Nahl Sûresi'nin 42. âyeti ile aynıdır
2255
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ َ $ ْHُ- #ّ6ٰ َ َ$/O hâlde nasıl çevriliyorlar?]' Yani: Öyleyse itirâf
ettikleri hâlde nasıl oluyor da sadece O'na ibâdet etmekten yüz çeviriyor, zarar ve fayda vermeyen
şeyleri ibâdette şirk koşuyorlar?" [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 5. cüz, 404. sayfa]
549
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat gemiye bindiklerinde, dîni Allah'a hâlis kılarak O'na duâ ederler de
onları karaya necât buyurunca, o zaman onlar şirk koşarlar.(65)2257
Ve kim Allah üzere yalan iftirâ edenden veya kendisine geldiğinde hakkı
tekzîb edenden daha zâlimdir? Cehennem'de kâfirler için bir kalacak yer yok
mu?(68)
2256
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َو ِانﱠ
ٰ ْ ﱠا َرDاﻟ/Ve muhakkak ki Âhiret diyârı, elbette gerçek hayât odur]' İçinde ölüm
ُان8َ َ3Tَ ا ْﻟ#َ ِ َ َ ةَ ﻟAِ )ا
olmayan bir hayât (elbette gerçek hayât odur)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
76. sayfa]
2257
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رyine hasen bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َن87ُ ِ > ْ ُ- ْ َ ﱢ ِا َذا ُھ0 ا ْﻟ#َ ُ ْ ِاﻟ3 ّkٰ َ6 ﻟَ ﱠ/Onları karaya necât buyurunca, o zaman onlar şirk koşarlar]'
Mahlûkatın tümü, Allah'ın kendilerinin Rabbi olduğunu ikrâr ederler, sonra bunun ardından şirk
koşarlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 60. sayfa]
2258
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ َاَ َوﻟ
ْ ِ ِﻟ8ْ 2َ ْ% ِ س ُ ُ اﻟ ﱠ+ﱠU,ََ &ُ- َ ً ٰا ِ ً َو2َ َ ْ َ َ ﱠ6ََ َ ْوا ا-/Ve Harem'i -ve çevrelerinde insânlar kapılıp
götürülürken- emîn kıldığımızı görmediler mi?]' Onlar için bunda bir âyet vardı. Şübhesiz ki diğer
insanlar savaşıyor ve birbirlerini kapıp götürüyorlardı ama onlar emniyyet içerisinde idiler. '[ ِ َ ِط0 ْﻟ0ِ َ$َا
َن8ُ ِ ْHُ-/Artık bâtıla mı îmân ediyorlar]' Yani: (Artık) şirke mi (îmân ediyorlar)? '[ َُ ُونF ْ َ- ِﷲ ّ ٰ ِ َ ْ ِ *ِ َو/Ve
Allah'ın nimetlerine küfür mü ediyorlar]' Yani: Karşı mı geliyorlar?" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 77. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ َ ُ0. ُ ْ ُ َ ﱠ-Dِ ْ َ َ َ ﻟ3$ٖ ُواDَ َ َھ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve Hakkımızda o
2259
cihâd edenler, elbette onları yollarımıza hidâyet ederiz.]' Allah ( $ &' ) )( ! وhidâyeti cihâd ile
alâkalandırmıştır. Bu nedenle insânların en kâmil olanı, cihâdı en âzimli yerine getirenleridir. Ve
(insanların) en yükümlü olduğu cihâd nefis ile cihâdtır ve hevâ ile cihâdtır ve şeytân ile cihâdtır ve
dünyâ ile cihâdtır. Artık kim bu dördünde Allah için cihâd ederse, Allah onu, kendisini Cennet'e
ulaştıracak rızâ yollarına hidâyet eder. Ve kim de cihâdı terkederse, terki nisbetinde bu hidâyetten
mahrûm kalır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, el-
Fevâid, 58. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ%3 ٖ " ّ ٰ َواِنﱠ/Ve muhakkak ki Allah, elbette
ِ ْT ُ َ ا ْﻟOَ َﷲ َ ﻟ
muhsinler ile beraberdir.]' (Allah,) dünyâlarında onlara zafer vererek ve yardım ederek ve
550
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ukbâlarında kendilerine sevâb ve mağfiret bahşederek (muhsinler ile beraberdir)." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 256. sayfa]
551
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2260
Bu âyet Bakara Sûresi'nin 1. âyeti, Âl-i İmrân Sûresi'nin 1. âyeti, Ankebût Sûresi'nin 1. âyeti,
Lukmân Sûresi'nin 1. âyeti ve Secde Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2261
'[#َ6اَ ْد/Ednâ]' kelimesinin karşılığını neredeyse tüm Türkçe meâller 'en yakın' olarak vermiştir. Bu
kelimeyi biz tercüme etmedik, çünkü dilimizde nâdiren de olsa bu kelime aynen aslî şekliyle 'en aşağı'
veya 'en alçak' mânâsında kullanılagelmiştir. Âyette muhtemelen bu mânâ kastedilmiştir, çünkü Kitâb
ehli rûmların ve mecûsî/ateşe tapan farslıların yaptığı bu savaş, günümüzde: '[Q #$ا0()$ا/Ölü Deniz]'
olarak bilinen yerde vukû bulmuştur. Bu da dünyânın en alçak/aşağı yeridir. Bu bilgiye günümüzde
netteki modern ansiklopedilerden rahatça ulaşabilirsiniz. Oysa bu âyet inzâl edildiği dönemde bu bilgi
bilinmiyordu. En doğrusunu Allah ilmeder. [Hazırlayan]
2262
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ q0 ] اﻟ
رض‰ ا#6† أد$ اﻟ وم/Elif, Lâm, Mîm. Rum(lar) mağlûb oldu. Arzın ednâsında.]' Mağlûb edildiler ve
gâlib geldiler. Müşrikler, fars ehlinin rûmlar üzerine üstün gelmelerini arzu ediyorlardı. Çünkü
kendileri ve onlar putperest idiler. Ve müslümanlar, rûmların farslara üstün gelmelerini arzu
ediyorlardı. Çünkü onlar Kitâb ehli idiler. Böylece (bu mesele) Ebu Bekir'e zikredildi de Ebu Bekir,
Allah Resûlu ( و ﷲ )'e durumu zikretti. Buyurdu ki: 'Doğrusu onlar gâlib geleceklerdir.'
Bunun üzerine Ebu Bekir müşriklere (bunu) zikretti. O vakit dediler ki: 'Senin aran ile bizim aramızda
bir müddet kıl, artık şayet biz üstün gelirsek bizim için şöyle şöyle ve şayet siz üstün gelirseniz size
şöyle şöyle olsun.' Böylelikle süreyi beş sene olarak belirledi. Fakat (rûmlar) üstün gelemediler,
böylece bunu Nebî ( و ﷲ )'e zikrettiler. Buyurdu ki: '(Bu süreyi) daha aşağı kılamaz
mıydın?' (Ravilerden biri) dedi ki: Sanıyorum ki on (sene dedi). Ebû Saîd dedi ki: ''[O^0اﻟ/Bid'ı]'
10'dan azdır.' Dedi ki: 'Bundan sonra Rumlar üstün geldiler. İşte bundan dolayı Allah ( ! ()
$ &'')وnın: '[ِ اﻟ ﱡو ُمqَ0ِ ]ُ * اﻟ/Elif, Lâm, Mîm. Rum(lar) mağlûb oldu.]' şu kavline kadar: '[ ن8 H ح اﻟF-
> ء- % Q - ﷲQ */Ve o gün mü'minler ferahlanacaklardır; Allah'ın nusreti ile. Dilediğine
nusret eder.]' buyurur. Sufyân dedi ki: 'Onların, Bedir günü üzerlerine gâlib geldiklerini işittim.'"
[Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3193.) Şeyh el-Elbânî 'Sahihu Sünen-i
Tirmizî'de eser için: 'Sahihtir' demiştir]
552
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra, Allah'ın âyetlerini -ve onlar ile istihzâ eder olmuşlardı- tekzîb
etmelerinden dolayı o kötülük yapanların âkibeti çok kötü oldu.(10)
Allah, mahlûkâtı bidâyeten var eder, sonra onu iâde eder. 2266 Sonra O'na rücû
ettirileceksiniz.(11)
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#ًّ " َ ُ ٍ َ َ َوا/Ve müsemmâ bir ecel]' Yani: Mâlûm bir vakte
2263
kadar. O vakit gelince fâni olur. Ve o, Kıyâmet'tir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ
el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 262. sayfa]
2264
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ) َ ُ َ ِا ﱠ3ْ َ* َ َرْض َو َ )ت َو ْاِ ا8َ ٰ " ّٰ <
ﷲُ اﻟ ﱠ َ َ Aَ َ ْ ِ " ِ ُF6ْ َ ا#$ٖ َ ﱠ ُ واFَ&َ- ْ َاَ َوﻟ
ﱢTَ ِ* ْﻟ/Nefislerinde tefekkür etmediler mi? Allah, semâlar ve arzı ve ikisi arasındakileri hakk ile
<
ve müsemmâ bir ecel dışında halk etmemiştir.]' Yani: Eğer semâların ve arzın halk edilişi
husûsunda tefekkür etselerdi, onları halk edenin, Kıyâmet Günü mahlûkâtı ba's edeceğini/dirilteceğini
ilmederlerdi." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3.
cilt, 356. sayfa]
2265
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ ُون$ِ َ َٸ َر*ﱢ ِ ْ ﻟ ِ َ@ِ ِ* سِ َ اﻟ ﱠ% ِ ً ا3Mَٖ 7 َواِنﱠ/Ve muhakkak
ki insânlardan çoğu Rabblerine mülâki olmaya elbette kâfirlerdir.]' Yani: İnkâr edicilerdir.
Rabblerine mülâki olmaları, Kıyâmet Günü ba's edilmeleridir/diriltilmeleridir." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 198. sayfa]
2266
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ هDُ 3 ٖ ُ - ُ ﱠY < ّٰ َ
َ ْ ,َ ْ ُٶا اﻟDَ 0ْ َ- ُﷲ/Allah, mahlûkâtı bidâyeten var eder,
sonra onu iâde eder]' Yani: Onları bidâyeten/başlangıçta halk eder, ölümden sonra onları hayat
sahibi olarak iâde eder." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 6. cilt, 263. sayfa]
2267
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ُم8ُ@َ?/Kâim olacağı]' Yani: Geleceği. '[ُ َ " اﻟ ﱠ/Saat]'
Yani: Bununla murâd olunan, ba'sın/dirilişin Saat'idir. O ahdolunan büyük günde yani Saat'te, insânlar
kabirlerinden Allah (+, و- )'ye doğru kalkarlar." [Rûm Suresi Tefsîri, Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, 72. sayfa]
553
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmdi o îmân edenlere ve sâlih ameller işleyenlere gelince, artık onlar bir
ravzada sevindirilirler.(15)2270
Ve O'nun âyetlerindendir ki sizi topraktan halk etmiştir. Sonra siz bir beşer
olunca intişâr edersiniz.(20)2271
2268
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ٰ ُ‘اFُ ْ ِ }ِ 7َ َ ُ ْ% ِ ْ ُ َْ ﻟ%ُ َ - ْ َ َوﻟ/Ve onlar için
şerîklerinden şefaatçılar olmayacaktır]' Yani: Allah'a şerîkler ittihaz ettikleri o putlar (onlar için
şefaatçılar olmayacaktır)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 200. sayfa]
2269
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ َن8ُ= َ ﱠFَ&َ- 5ٍ cِ َ 8ْ َ- ُ َ " ُم اﻟ ﱠ8ُ@َ? َم8ْ َ- َو/Ve Saat'ın kıyâm
edeceği gün, o gün tefrîk edilirler.]' Yani: Cennet ehli ateş ehlinden ayrılır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 200. sayfa]
2270
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َ ﱠ$
ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ اﻟﱠ/İmdi o îmân edenlere gelince]' Allah'a ve Resûlu'ne (îmân edenlere gelince). '[ ا8ُ ِ َ َو
ت
ِ Tَ ِﻟQاﻟ ﱠ/Ve sâlih ameller işleyenlere]' Allah'ın onu kendilerine emrettiği ile amel ederler, kendilerini
ondan nehyettiğinden ise uzak dururlar. '[ ََ ُون0 ْTُ- ٍ ‚ َ َر ْو#$ٖ ْ ُ َ$/Bir ravzada sevindirilirler.]' Onlar
reyhanlarda, birbirlerine sarmaş dolaş olmuş nebâtât/bitkiler içerisinde, Cennetlerde türlü çeşit
çiçekler arasında sevindirilirler. Ve onlar semâ ile ve bereketli güzel yaşam ile lezzet bulurlar."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 80. sayfa]
2271
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رyine hasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ٍْ ?ُ َ اب% ِ ْ ُ َ @َ Aَ ْ ا َنLٖ ?ِ َ-ْ ٰا% ِ َو/Ve O'nun âyetlerindendir ki sizi topraktan halk etmiştir.]' Âdem (
م/ $')اı topraktan halk etmiştir. '[ َ> ٌ ?َ ْ& َِ> ُون َ َ* ْ ُ&6ْ َُ ﱠ اِ َذا اY/Sonra siz bir beşer olunca intişâr edersiniz]'
Yani: Zürriyeti intişâr eder/yayılır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 81. sayfa]
2272
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ً " ُ ْ اَ ْز َوا َ َ Aَ ْ ا َنLٖ ?ِ َ-ْ ٰا% ِ َو/Ve O'nun âyetlerindendir
ِ ُF6ْ َْ ا% ِ ْ ُ َ < ﻟ
ki, sizin için nefislerinizden zevceler halk etmiştir.]' Yani: Sizin için, size zevce/eş olsunlar diye
kendi cinsinizden dişiler halk etti." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Rûm Sûresi, 21. âyetin tefsîrinde]
554
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve O, O ki, mahlûkâtı bidâyeten var eder, sonra onu iâde eder. Ve o, O'na pek
kolaydır. Ve semâlar ve arzda en âlâ meseller O'nundur. 2275 Ve O, Azîz'dir,
Hakîm'dir.(27)
Sizin için nefislerinizden bir darb-ı mesel etti: Sizi rızıklandırdığımızda, sizin
için sağ ellerinizin mâlik olduklarından şerîkleriniz mi var, böylece siz onda
müsâvî olasınız, nefislerinizden korktuğunuz gibi onlardan korkasınız? 2276
Akleden bir kavim için âyetleri işte böyle tafsîl ederiz.(28)
2273
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ% ِ َو
ُ )" َ ُء َو ْا
َرْض ِ* َ ْ ِ ٖه َم اﻟ ﱠ8ُ@َ? ْ ا َنLٖ ?ِ َ- ٰا/Ve O'nun âyetlerindendir ki, semâ ve arz O'nun emriyle kâimdir.]'
Direksiz ayakta dururlar. '[ َن8 ُ ُ ,َْ ? ْ ُ&6ْ َض اِ َذا ا ِ َْ ْا)َر% ِ ً ة8َ ْ ْ َد7ُ َ ُ ﱠ اِ َذا َدY/Sonra arzdan sizi bir dâvet ile
dâvet ettiğinde, o zaman hurûc edersiniz.]' Onları dâvet eder de arzdan hurûc ederler." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 82. sayfa]
2274
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رyine hasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ُL ﱞ َﻟ7ُ
َن8ُ&6ِ َ=/Hepsi O'na kânitlerdir.]' Yani: İtaatkârdır. Allah'ın, Rabbi ve Hâlikı olduğunu ikrâr edicidir."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 83. sayfa]
')رnın: '[ ت اﻟ ﱠ#$ِ # ٰ ْ َ)َ ُ ْاM َ ُ ا ْﻟLََوﻟ
ِ ا8َ ٰ "
2275
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ
ِ ْ َو ْا)َر/Ve semâlar ve arzda en âlâ meseller O'nundur]' kavli hakkında şu âyeti okuduğu tahrîc
ض
etmiştir: '[ ٌءKْ َ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ َ 3َﻟ/O'nun misli gibi bir şey yoktur]' [Şura Suresi, 11. âyet] [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 83. sayfa]
2276
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Bu, Allahu ( $ &')'nın O'nunla beraber gayrına ibâdet eden
ve O'na şerikler koşan müşriklere darbettiği bir meseldir. Bununla birlikte onlar, şerîk ve denk
koştuklarının Allah'ın kulu, Allah'ın meleği olduklarını itiraf ediyorlardı. Nitekim onlar telbiye
getirirken şöyle diyorlardı: 'Lebbeyk, Senin şerîkin yoktur. Yalnız bir şerîk müstesnâ. O Senin
şerîkindir. Sen ona ve onun mâlik olduklarına mâliksin.' Allahu ( $ &') şöyle buyurmuştur: '[ ْ ُ َ ب ﻟ َ َ‚ َ
ُْ" ِ ُF6ْ َْ ا% ِ sً َM َ /Sizin için nefislerinizden bir darb-ı mesel etti]' Yani: nefislerinizden şâhid olduğunuz
555
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Öyleyse hanîf olarak vechini Dîn'e ikâme et. 2277 İnsanları o üzerinde yarattığı
Allah'ın fıtratı(na).2278 Allah'ın halk edişi için bir tebdîl yoktur. 2279 Bu,
dosdoğru Dîn'dir. Ve lâkin insanların ekserîsi ilmetmezler.(30)
Onlardan ki, dînlerini fırkalara ayırmış ve bölük bölük olmuşlardır. 2282 Her
hizib yanındakiyle ferahlanır.(32)2283
ve anladığınız '[ا ٌء8َ . َ Lِ 3$ٖ ْ ُ&6ْ َ َ$ ْ 7ُ َ =ْ َ َر َز#$ٖ َء7َ َ ُ ْ% ِ ْ ُ ُ 6 َ -ْ َْ اqَ َ َ َ ْ% ِ ْ ُ َ َھ ْ ﻟ/Sizi rızıklandırdığımızda,
sizin için sağ ellerinizin mâlik olduklarından şerîkleriniz mi var, böylece siz onda müsâvî
olasınız]' Yani: Sizden birisi, malına kölesinin ortak olmasına ve ikisinin bu mala müsâvî derecede
mâlik olmasına râzı olmaz. '[ ْ ُ " َ ُF6ْ ََ ِ& ُ ْ اF3,َٖ 7 ْ ُ َ68ُ$ ,ََ ?/nefislerinizden korktuğunuz gibi onlardan
korkasınız]' Yani: malları taksim etmekten korkarsınız."
Ebu Miclez ( ﷲ#. )رdemiştir ki: 'Şübhesiz ki sen, kölenin senin malını böleceğinden korkmazsın.
Çünkü bu mal o kölenin değildir. İşte Allahu ( $ &') da böyledir; O'nun şerîki yoktur.' [İmâm Taberî
( ﷲ#. )رhasen bir sened ile tahrîc etmiştir]
Mânâ şu ki sizden birisi bunu yapmaya yanaşmaz. O hâlde nasıl olur da Allahu ( $ &')'ya
halkettiklerinden denkler koşarsınız?" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Rûm Suresi, 28. âyetin tefsîrinde]
2277
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[%ِ -Dّ ٖ ِﻟbَ َ ْ َ َ ِ= ْ َو$/Öyleyse vechini Dîn'e ikâme et]' Yani:
Dînini Allah için hâlis kıl!" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 6. cilt, 269. sayfa]
2278
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِﷲ ّ ٰ َ َتUْ $ِ /Allah'ın fıtratı(na)]' İslâm('a)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 20. cilt, 97. sayfa]
2279
İmâm Suyûtî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ
ِﷲ ّ ٰ ِ<ْ ,َ َ ِﻟ-Dْٖ 0َ?/Allah'ın halk edişi için bir tebdîl yoktur.]' Yani: Allah'ın Dîni için (bir tebdîl/değiştirme
yoktur)." [Ebu'l-Fadl Celâleddîn bin Muhammed bin Ebî Bekr es-Suyûtî, Durru'l-Mensûr fi't-Tefsîr
bi'l-Me'sûr, Rûm Sûresi, 30. âyetin tefsîrinde]
2280
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[Lِ 3ْ ََ ِاﻟ%303ٖ ٖ ُ /O'na yönelin]' Yani: O'na, tevbe ve ihlâs ile rücû
edin. Ve O'na, emirlerinde ve nehiylerinde itaat edin." [[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-
Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1134. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2281
Allah Resûlu ( و ﷲ ) buyurdu ki: 'Muhakkak ki kişi arasında ve şirk ve küfrün
arasında namazın terki vardır.' [Sahih bir hadistir. Muslim, Kitâbu'l-İmân'da (82.) tahric etmiştir]
Yine Nebî ( و ﷲ ) şöyle buyurmuştur: 'Kul arasında ve şirk veya küfür arasında
namazın terki vardır.' [Tirmizî tahrîc etmiştir. Şeyh el-Elbâni 'Sahihu Sünen-i Tirmizî'de (2619.)
hadîs için: 'Sahihtir' demiştir]
Ve Allah Resûlu ( و ﷲ ) yine şöyle buyurur: 'Kul ve şirk arasında namazı terketmekten
başka bir şey yoktur. Bu itibarla onu terkettiğinde şirk koşmuştur.' [İbn Mâce tahrîc etmiştir.
Şeyh el-Elbâni 'Sahihu Sünen-i İbn Mace'de (1089/892) hadis için: 'Sahihtir' demiştir]
2282
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ% ِ
ً َ3 ِ ا8ُ6 7َ َ ُ ْ َو-ا ٖد8ُ= َ ﱠ$ َ%-5ٖ اﻟﱠ/Onlardan ki, dînlerini fırkalara ayırmış ve bölük bölük olmuşlardır.]'
556
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yoksa onların üzerine bir sultân mı inzâl ettik2285 de o, O'na şirk koşmakta
oldukları hakkında konuşuyor?(35)
Onlar yahûdiler ve nasârâdır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 85. sayfa]
2283
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً َ3 ِ ا8ُ6 7َ َ ُ ْ َو-ا ٖد8ُ= َ ﱠ$ َ%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ /Onlardan ki, dînlerini fırkalara
ayırmış ve bölük bölük olmuşlardır.]' Yani: Muhtelif fırkalar hâline gelmişlerdir. Onlar yahûdiler ve
nasârâdır. Ve şöyle de denilmiştir: 'Onlar bu ümmetin bid'at ehlidir.' '[ َن8ُ2 ِ َ$ ْ ِ -ْ Dَ َب *ِ َ ﻟ ٍ ْW2ِ ﱡ7ُ /Her hizib
yanındakiyle ferahlanır.]' Yani: Yanlarındaki ile râzı olurlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 271. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Bizden önceki dinlerin ehli, reyler ve bâtıl meseller üzerinde
aralarında fırkalara ayrılmışlardır. Ve onlardan her bir fırka kendisinin bir şey üzere olduğunu iddia
etmiştir. Ve bu ümmet de aralarında hepsi dalâlette olan fırkalara ayrılmıştır. Birisi hâric hepsi
dalâlettedir. Ve onlar, Allah'ın Kitâb'ına ve Allah Resûlu ( و ﷲ )'in Sünnet'ine ve Sahabe ve
Tabiîn'den ilk öncülerin ve eski ve yeni zamanda müslümanların imâmlarının üzerinde bulunduklarına
yapışan Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat'tır. Ve rivâyet edildiği gibi, Allah Resûlu ( و ﷲ )'e bu
fırkalar içindeki Fırka-ı Nâciyye'den suâl edilmiştir. Bunun üzerine: 'Benim ve ashâbımın üzerinde
olduğu üzere olandır.' [Tirmizî tahrîc etmiştir (2641.) Şeyh el-Elbânî, 'Sahihu Sünen-i Tirmizî'de
hadis için: 'Hasendir' demiştir] buyurmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Rûm Sûresi, 32. âyetin tefsîrinde]
2284
Nahl Sûresi'nin 55. âyeti ile aynıdır
2285
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً6 U َ ْ.
ُ ْ ِ 3ْ َ َ َ ْﻟWَ 6ْ َاَ ْم ا/Yoksa onların üzerine bir sultân mı inzâl
ettik]' Hüccet ve Kitâb (mı inzâl ettik?)" [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Rûm Sûresi Tefsîri,
206. sayfa]
2286
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah ( $ &') karâbet sâhibine hakkını vermeyi emretmiştir.
'[ُ L@ﱠ2َ #*ٰ ْ ُ@ َذا ا ْﻟ/Karâbet sâhibine hakkını ver]' Yani: iyilik et ve sılâ-i rahîm yap. '[ َ%3 ٖ " ْ ِ َوا ْﻟ/Ve
miskîne]' Miskîn, hiçbir şeyi olmayan ve kendisine infâkta bulunulan veya bir şeyiolan ama ona
yeterli gelmeyen kimsedir. '[ ِ 30َ اﻟ" ٖﱠ%ْ* َوا/ve yol oğluna]' O, nafakaya ve seferinde lâzım olan şeylere
ihtiyâc duyan yolcudur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
557
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, O ki, sizi halk etti, sonra sizi rızıklandırdı, sonra sizi öldürür, sonra size
hayât verir. Şerîklerinizden bunlardan bir şeyi fiil eden var mı? O, subhândır
ve şirk koşmalarından teâlâdır.(40)2288
İnsânların ellerinin kesbettiğinden dolayı kara ve denizde fesâd zuhur etti, 2289
o amellerininin bazısını onlara tattırması için. Umulur ki onlar rücû
ederler.(41)2290
De ki: 'Arzda seyr edin de o öncekilerin âkibeti nasıl oldu nazar edin.' Ekserîsi
müşrikler idi.'(42)
Öyleyse vechini kayyim Dîn'e ikâme et, Allah'tan onun geri çevrilmesi
olmayan bir gün gelmeden önce. O gün (insânlar) ayrılırlar.(43)2291
558
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, O ki, rüzgârları irsâl eder de bir bulut kaldırır. Böylece onu nasıl
dilerse semâda yayar ve onu parça parça kılar. Derken yağmurun, onların
arasından hurûc ettiğini görürsün. Nihâyet kullarından onu dilediğine isâbet
ettirdiğinde, o zaman onlar sevinirler.(48)
Artık Allah'ın rahmetinin eserlerine nazar et. Arz'a, ölümünün ardından nasıl
hayât veriyor. Muhakkak ki O, ölülere elbette hayât verecektir. Ve O, her şey
üzerine Kadîr'dir.(50)
Ve eğer bir rüzgâr irsâl etsek de o ekini sararmış görseler, elbette onun
ardından küfrânda bulunmaya başlarlar.(51)
2292
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َُونDَ ْ َ- ْ ِ " ِ ُF6ْ َsِ َ$/Bu durumda nefisleri için döşemiş olurlar]' (Cennet'te) yatakları tesviye
ederler/düzeltirler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 87. sayfa]
2293
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahric etmiştir: "'[ َbﱠ6ِ َ$
#?ٰ 8ْ َ ُ ا ْﻟO ِ "
ْ ُ? )/Oَ halde muhakkak ki sen mevtâya işittiremezsin]' Bu, Allah'ın kâfir için bir darb-ı
meselidir: Nitekim mevtânın/ölünün dâveti işitmediği gibi, kezâ kafir de işitmez. '[ َ َءD ﱠ اﻟ ﱡQ ْ ُ? )َ َو
ُ اﻟ ﱡO ِ "
َ%- ٖ *ِ Dْ ُ ا8ْ اِ َذا َوﻟﱠ/Ve dâveti sağırlara işittiremezsin, arkalarını dönmüş giderlerken.]' Buyuruyor ki:
Şayet arkasını dönmüş giden bir sağıra seslensen, o seni işitmez. Aynı şekilde kâfir de, işitmez ve
işittiğinden faydalanmaz." [Hikmet bin Beşîr binYâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 88. sayfa]
2294
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Buyurur ki: 'Nitekim, cesetlerindeki ölülere işittirmek senin
559
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, O ki, sizi bir zaaftan halk etti, sonra zaafın ardından bir kuvvet kıldı,
sonra kuvvetin ardından bir zaaf ve saç aklığı kıldı. Dilediğini halk eder. Ve
O, Alîm'dir, Kâdir'dir.(54)
Ve Saat'in kıyâm edeceği gün, 2295 mücrimler bir saatten başka kalmadıklarına
kasem ederler. İşte böyle çevriliyorlar idi.(55)2296
Ve o ilim ve îmân verilenler dediler ki: 'Andolsun ki, Allah'ın Kitâb'ında ba's
gününe kadar kaldınız. İşte bu ba's günüdür. Ve lâkin siz ilmetmeyenler
oldunuz.'(56)
Ve andolsun ki, bu Kur'ân'da insanlar için her darb-ı meseli ettik. Ve eğer
onlara bir âyet ile gelsen, elbette o küfredenler derler ki: 'Siz bâtılla
uğraşanlardan başkası değilsiniz.'(58)2298
kudretin dâhilinde değildir. Ve kelâmını, işitmeyen sağırlara ulaştıramazsın. Aynı zamanda onlar buna
arkalarını da dönmüşlerdir. Aynı şekilde, hakka karşı kör olanları hidâyete erdirmeye ve onları
dalâletlerinden döndürmeye de kudretin yetmez. Bilakis bunlara kâdir olan, Allahu ( $ &')'dır.
Şübhesiz ki O dilerse, dirilerin seslerini kudreti ile ölülere işittirmeye kâdirdir. O, dilediğini hidâyete
erdirir, dilediğini dalâlete düşürür. O'nun dışında kimsenin buna kudreti yetmez.' Bunun için Allahu
( $ &') şöyle buyurmuştur: '[ َن8ُ ِ " ْ ُ ْ ُ َ$ َ ?ِ َ- ٰ *ِ ُ% ِ ْHُ- ْ% َ )ُ اِ ﱠO ِ "ْ ُ? ْاِن/Âyetlerimize îmân edenlerden
başkasına işittiremezsin. İşte onlar müslümanlardır.]' Yani: Boyun eğen, icâbet eden, itaat
edenlerdir. İşte hakkı işitip de ona tâbi olanlar bunlardır. Bu, mü'minlerin hâlidir. Evvelki ise kâfirlerin
misâlidir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Rûm Sûresi,
53. âyetin tefsîrinde]
2295
12. âyete bakınız
2296
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğinitahrîc etmiştir: "'[ َم8ْ َ-َو
َن8ُ َ$Hْ ُ- ا8ُ6 7َ bَ ِﻟ5َٰ 7 ٍ َ .
َ َ 3ْ ]َ ا8ُM0ِ َنَ َ ﻟ8ُ ِ ْk ُ " ُ ا ْﻟ
ِ @ْ ُ- ُ َ "
ُم اﻟ ﱠ8ُ@َ?/Ve Saat'ın kıyâm edeceği gün, mücrimler bir
saatten başka kalmadıklarına kasem ederler. İşte böyle çevriliyorlar idi.]' Yani: Dünyâda
yalanlıyorlar. '[ َن8ُ َ$ ْHُ-/Çevriliyorlar]' doğruluktan çevriliyorlar ve doğruluğu terkedip yalana
sapıyorlar." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 89. sayfa]
Âyetin: '[ َن8ُ0َ&ْ َ &" ْ ُ- ْ َو َ) ُھ/Ve onlardan (Allah'ı) hoşnut etmeleri istenmez.]' kısmı Nahl Sûresi, 84.
2297
âyetin ve Câsiye Sûresi, 35. âyetin son kısmı ile aynıdır. Nahl Suresi'nin 84. âyetinin tefsîrinde İmâm
Kurtubî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini nakletmiştik: "'[ َن8ُ0َ&ْ َ&" ْ ُ- ْ َو َ) ُھ/Ve onlardan (Allah'ı) hoşnut
etmeleri istenmez]' Yani, onlardan (Allah'ı) râzı etmeleri istenmez ve onlar, Rabblerini râzı etmekle
mükellef tutulmayacaklardır. Çünkü Âhiret, mükellefiyetlerin olacağı bir diyâr değildir. Onların
dünyâya rücû edip tevbe etmelerine de izin verilmeyecektir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed
el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Nahl Sûresi, 84. âyetin tefsîrinde]
2298
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍ َM َ ﱢ7ُ ْ% ِ ا ا ْﻟ@ُ ْٰا ِن5َ ٰھ#$ٖ س ِ ‚ َ ْ* َ ِﻟ ﱠ
َ Dْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, bu
Kur'ân'da insanlar için her darb-ı meseli ettik.]' Yani: Hakkı onlara beyân ettik. Ve bunu onlara
îzâh ettik. Hakkı, mübîn olarak görsünler ve ona tâbi olsunlar diye kendilerine bu hususta darb-ı
meseller ettik. '[ َن8ُ Uِْ 0 ُ )&ُ ْ اِ ﱠ6ْ ََ ُ وا اِنْ اF7َ َ%-5ٖ ﱠ اﻟ ﱠ%َﻟ8ُ@َ3َ َ ٍ ﻟ-ٰ *ِ ْ ُ َ&cْ ِ ْ%cِ َ َوﻟ/Ve eğer onlara bir âyet ile gelsen,
elbette o küfredenler derler ki: 'Siz batıl şeyler uyduranlardan başkası değilsiniz.']' Yani: Hangi
560
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
âyeti görürlerse görsünler, kendi görüşleri ile ister aynı olsun ister farklı olsun, onlar o âyete îmân
etmezler, onun sihir ve bâtıl olduğuna inanırlar. Nitekim ayın yarılması husûsunda ve diğerlerinde de
böyle söylemişlerdi." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Rûm Sûresi, 58. âyetin tefsîrinde]
2299
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[< ّ ٰ Dَ ْ ْ اِنﱠ َو0ِ ْ1 َ$/Öyleyse sen sabret. Muhakkak ki
ﱞ2َ ِﷲ
Allah'ın vaadi hakktır] Yani: Muhâlefet ve inâdlarına sabret, artık muhakkak ki Allah ( $ &') )( ! و
sana vaad ettiği nusretini yerine getirecek ve âkibeti dünyâ ve Âhiret'te sana ve sana tâbi olanların
üzerine kılacaktır. '[ َن8ُ =ِ 8ُ- )َ َ%-5ٖ اﻟﱠbَ ﱠ ﱠF,َِ &"
ْ َ- )َ َو/Ve o yakîn etmeyenler seni hafifliğe götürmesinler]'
Yani: Bilakis, Allah'ın seni irsâl etmiş olduğu üzere sâbit ol. Bu itibarla muhakkak ki o, hakkında hiç
bir kuşku olmayan hakktır. Ve ondan sapma. Ve onun dışında tâbi olunacak bir hidâyet yoktur. Bilakis
hakk külliyyen ona münhasırdır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Rûm Sûresi, 60. âyetin tefsîrinde]
561
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlar ki, namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Ve onlar, Âhiret'e onlar
yakîn ederler.(4)2302
İşte onlar Rabblerinden bir hidâyet üzeredir. Ve işte onlar, onlardır felâh
bulanlar.(5)2303
2300
Bu âyet Bakara Sûresi'nin 1. âyeti, Âl-i İmrân Sûresi'nin 1. âyeti, Ankebût Sûresi'nin 1. âyeti,
Rûm Sûresi'nin 1. âyeti ve Secde Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2301
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Bu Kur'ân'ı, muhsinler/ihsân edenler için bir hidâyet, şifâ
ve rahmet kılmıştır. Onlar ki kendileri, şerîate tâbi olmada güzel amel etmişler, farz kılınan namazları,
-ve o farzları takip eden nafile namazları tertîb üzere olsun olmasın- usûl ve vakitlerine riâyet ederek
ikâme etmişler, üzerlerine farz olan zekâtı hak sahiplerine vermişler, akrabaya ve yakınlara sılâ-i
rahîm yapmışlar, Âhiret yurdundaki karşılığa yakînen îmân etmişler, bunun sevâbını sadece Allah'tan
arzu etmişler, O'na karşı riyâ içinde olmamışlar, insanlardan bir karşılık ve teşekkür de
beklememişlerdir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Lukmân Sûresi, 3. âyetin tefsîrinde]
2302
Neml Sûresi'nin 3. âyeti ile aynıdır
2303
Bakara Sûresi'nin 5. âyeti ile aynıdır
2304
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Ebu Umâme ( ﷲ ')رtan Nebî ( و ﷲ )'ın şöyle
buyurduğunu tahrîc etmiştir: "'Şarkıcı câriyeleri satmayın, onları satın almayın ve onlara şarkı
söylemeyi öğretmeyin. Onlar üzerinde yapılan ticârette hayır yoktur. Ve onların kazancı
harâmdır.' Ve şu âyet, bunun misli hakkında inzâl edilmiştir: '[ ْ%َ ^ ﱠ ِ ُ3~ِ ِﻟ-Dٖ Tَ ْ اﻟ8َ ْ َ>&َ ٖ ى ﻟ
ْ َ- ْ% َ َِ اﻟ ﱠ س% ِ َو
ّ ٰ ِ 30ٖ .
ٍ ْ ِ ِ 3ْ Rَ *ِ ِﷲ َ /Ve insânlardan kimi ilimsizce Allah'ın yolundan dalâlete düşürmek için boş
hadîse müşterî çıkarlar.]'" [Ebu İsâ Muhammed ibn Îsâ ibn Sevre et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî
(3195); Şeyh el-Elbânî Sahihu Sünen-i Tirmizî'de hadis için: 'Hasendir' demiştir]
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Saîd bin Cubeyr ( ﷲ#.')رtan Ebu's-Sahbâ el-Bekrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "AbdUllah bin Mes'ud ( ﷲ ')رa şu âyet hakkında suâl edilmiştir: '[ ْ% َ َِ اﻟ ﱠ س% ِ َو
ِﷲّ ٰ ِ 30ٖ .
َ ْ%َ ^ ﱠ ِ ُ3~ ِﻟِ -Dٖ Tَ ا ْﻟ8َ ْ َ>&َ ٖ ى ﻟ
ْ َ-/Ve insânlardan kimi Allah'ın yolundan dalâlete düşürmek için boş
562
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte bu, Allah'ın halk ettiğidir. İmdi gösterin bana, O'nun o dûnundakiler ne
halk etmiştir?2306 Bilakis, zâlimler mübîn bir dalâlet içindedir.(11)
Ve andolsun ki, Lukmân'a Allah'a şükret diye hikmet verdik. 2307 Ve kim
şükrederse, artık ancak kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse, o
takdirde muhakkak ki Allah Ganiyy'dir, Hamîd'tir.(12)
Ve hani Lukmân oğluna -ve o ona vaaz ediyordu- demişti ki: 'Ey oğulcuğum!
Allah'a şirk koşma! Muhakkak ki şirk, elbette azîm bir zulümdür.'(13)
hadîse müşterî çıkarlar.]' Bunun üzerine demiştir ki: '(Bu) şarkıdır, VAllahi, O ki Kendisinden
başka ilâh yoktur.' Bunu üç defa tekrarlamıştır." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim
en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (2/411); Hâkim: 'Sahîhtir' der ve İmâm Zehebî ise: 'Senedi
hasendir' demiştir]
2305
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ِ 3 ٖ َ ﱠ تُ اﻟ ﱠ/Naîm Cennetleri]' Tüm
Cennetleri kapsayan bir isimdir. Çünkü Cennetlerin hepsi, kendisi ile nimete nâil olunan türlü çeşit
yiyecek, içecek, giysi, şekil, güzel koku, iç açıcı manzara, geniş meskenler ve sâir görülen ve
görülmeyen nimetler ihtivâ etmektedir." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn
Kayyim el-Cevziyye, Hâdî'l-Ervâh,75. sayfa]
2306
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ 6ِ ْ دُو% ِ َ%-5ٖ < اﻟﱠ َ َ Aَ َ َذا#6و
ٖ َ َ ُر$/İmdi gösterin bana, O'nun
o dûnundakiler ne halk etmiştir?]' Yani: Allah (+, و- )'nin dışındakiler ne halk etmiştir? Bu
meydan okuma ve Kur'ân'da geçen tüm meydan okumalar, mevcut olması mümkün olmayan
hususlardır. Çünkü şayet o şey mümkün olsaydı, meydan okuma, içinde hiçbir fayda olmayan bir boş
söz olurdu." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Lukmân Suresi Tefsîri, 70. sayfa]
2307
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[َ َ ْ Tِ َْ اﻟ% ٰ @ْ ُ َ ﻟ3ْ َ? ٰاDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, Lukmân'a hikmet verdik]' Nübüvvet vermeksizin fıkıh, akıl
ve kavilde isâbet verdik. " [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 93. sayfa]
563
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer hakkında bir ilmin olmayanı Bana şirk koşasın diye seninle mücâhede
ederlerse, o takdirde onlara itaat etme. Ve dünyâda onlara mârûf üzere sâhib
çık.2308 Ve Bana yönelenin yoluna tâbi ol. Sonra merciiniz Bana'dır. Böylece
sizin amel etmiş olduklarınızı size bildireceğim.(15)
2308
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً$َ َ ْ ُ و36ْ D اﻟ ﱡ#$ِ َ ُ 0ْ 2ِ 1 َ َو/Ve dünyâda onlara
mârûf üzere sâhib çık.]' Yani: Dünyâda onlara birr/iyilik ve sıla/bağlılık ile sâhib çık." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 231.
sayfa]
2309
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ َو
ّ ٰ اِنﱠ2ً َ َ ض
ٍر8,ُ َ $ &َ ٍل,ْ ُ ﱠ7ُ ِ_ﱡTُ- )َ َﷲ ِ ْ ْا)َر#ِ$ “ِ ْ َ? )َ س َو ِ ﱠ َك ِﻟ ﱠDAَ ْ ﱢQ
َ ُ?/Ve insânlara yanağını çevirme. Ve
arzda böbürlenerek yürüme. Muhakkak ki Allah, kendini beğenip iftihâr edenin tümüne
muhabbet etmez.]' Onu kibirlenmekten nehyetmiştir. '[ ٍر8,ُ َ$ &َ ٍل,ْ ُ ﱠ7ُ _ﱡTِ ُ - )َ َﷲ ّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki Allah,
kendini beğenip iftihâr edenin tümüne muhabbet etmez.]' kavli, övünüp duran kibirli kimselere
mâtûftur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 96. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ 3ِ > ْ َ #$ٖ Dْ Qِ =ْ َوا/Ve yürüyüşünde muktesid ol]' Yani: Yürüyüşün
2310
orta halli olsun, at koşturur gibi de koşarak da olmasın." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 289. sayfa]
2311
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "Allah ( $ &') )( ! و, halk ettiklerinin dikkatini dünyâ ve
Âhiret'te kendilerine bahşettiği nimetlere çekerek buyuruyor ki O, gece gündüz aydınlandıkları
yıldızları, orada halkettiği bulutları, yağmur, kar ve dolusuyla semâlardakileri onlara musahhar
etmiştir. Semâyı onlar için muhâfaza edilmiş bir tavan kılmıştır. Onlar için arzda halk ettiği istikrâr,
nehirler, ağaçlar, ekin ve ürünler de onların emrine verilmiştir. Ve Allah, zâhir/görülen ve
bâtın/görülmeyen nîmetlerini onlara, resûller göndererek, kitâblar inzâl ederek ve şübheyi gidererek
ihsân etmiştir. Sonra tüm bunlara rağmen insanların hepsi îmân etmemiştir. Bilakis onlardan, Allah
hakkında mücâdele edenler çıkmıştır. Yani: Tevhîdine ve resûller irsâl etmesine karşı çıkanlar
olmuştur. Onların bu husustaki mücâdelesi ilimsizcedir. Onların mücâdelesi sahîh bir hüccete de
564
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlara denildiğinde: 'Allah'ın inzâl ettiğine tâbi olun.' Derler ki: 'Bilakis,
babalarımızı üzerinde bulduğumuza tâbi oluruz.'2312 Velev ki şeytân onları
çılgın ateş azâbına dâvet ediyor ise (de) mi?(21)
Ve kim vechini -ve o muhsin olduğu halde- Allah'a teslîm ederse, o takdirde en
sağlam kulpa yapışmıştır. 2313 Ve işlerin âkibeti Allah'adır.(22)
Ve eğer onlara suâl etsen: 'Semâları ve arzı kim halk etti?' Elbette derler ki:
'Allah.' De ki: 'Hamd, Allah içindir.' Bilakis, ekserîsi ilmetmezler.(25)
dayanmaz, sahih mu'teber bir kitâba da dayanmaz. Bunun için Allahu ( $ &'): '[ ِﷲ ّ ٰ #$ِ ِد ُلkَ ُ- ْ%َ س
ِ َ اﻟ ﱠ% ِ َو
ْ
ٍ 3 ٖ ُ ٍ&َ ب7ِ )َ ًى َوD ِ ِ ٍ َو َ) ُھ3ْ Rَ *ِ /Ve insânlardan kimi ilimsiz ve hidâyet edicisiz ve münîr bir Kitâb'ı
olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.]' buyurmuştur. '[ ٍ 3 ٖ ُ ب ٍ َ&7ِ /Münîr bir Kitâb]' Yani:
Apaçık, aydınlatan (bir Kitâb)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Lukmân Sûresi, 20. âyetin tefsîrinde]
2312
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[ُ ُ َ َ ﻟ3=ٖ َواِ َذا/Ve onlara denildiğinde]' Yani: Allah'ın
tevhîdine karşı mücâdele eden bu kimselere '[ُ ﷲ ّ ٰ َلWَ 6ْ َا َ ا8ُ 0ِ ا?ﱠ/Allah'ın inzâl ettiğine tâbi olun.]' Yani:
Resûlu'ne inzâl ettiği mutahhar/tertemiz şerîate. '[ َ6 ٰا*َ َءLِ 3ْ َ َ َ6Dْ َ َ َوOُ 0ِ َ&ﱠ6 ْ َ* ا8ُ=َ ﻟ/Derler ki: 'Bilakis,
babalarımızı üzerinde bulduğumuza tâbi oluruz.']' Yani: Onların, eski atalarına tâbi olmaktan
başka bir hüccetleri olmamıştır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Lukmân Sûresi, 21. âyetin tefsîrinde]
2313
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "Allahu ( $ &'), vechini Allah'a teslîm eden, yani ameli
O'na hâlis kılan, O'nun emirlerine uyup şerîatına tâbi olan kimseden haber vermektedir. Bunun için:
'[ ٌ%" ِ ْT ُ 8َ َو ُھ/Ve o muhsin olduğu halde]' buyurmuştur. Yani: Allah'ın emrettiğine ittibâ ederek,
yasakladığını terk ederek amelinde ihsân sâhibi olarak. '[#@ٰ Yْ 8ُ ِ* ﻟْ ُ ْ َو ِة ا ْﻟbَ " ْ اDِ َ@َ$/O takdirde en
َ ْ َ &.
sağlam kulpa yapışmıştır]' Yani: Allah'tan, kendisine azâb etmeyeceğine dâir sağlam bir mîsâk
almıştır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Lukmân
Sûresi, 22. âyetin tefsîrinde]
2314
Ebu'ş-Şeyh el-İsfehâni ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir,
demiştir ki: "'[ ٍ Tُْ *َْ َ ُ ا0. َ ٖهDِ ْ َ* ْ% ِ ُ هDَ ُ ﱡ- ُ ْTَ0 ٌم َوا ْﻟsَ =ْ َ َ ةٍ اkََ ْ% ِ ض ِ ْ ْا)َر#$ِ َ ا َنﱠ8ْ َ َوﻟ/Velev ki arzdaki ağaçlardan
kalem ve deniz (mürekkep olsa), onun ardından yedi deniz ona katılsa]' Eğer arzın ağacı kalem
kılınsa ve denizin suyu bir mürekkep içinde kılınsave Allah (+, و- ) de: 'Şu ve şu benim
565
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ne halk edilmeniz ve ne (de) ba's edilmeniz bir nefis gibi2315 olmaktan başka
değildir.2316 Muhakkak ki Allah, Semî'dir, Basîr'dir.(28)
Ve onları gölgeler gibi dalgalar sardığında, Dîni O'na hâlis kılarak Allah'a
duâ ederler. Böylece onları karaya necât buyurduğumuzda, artık onlardan
muktesid olan vardır. 2320 Ve herbir gaddâr,2321 küfrânda bulunandan başkası
âyetlerimizi inkar etmez.(32)
emrimdendir.' buyursa idi, elbette denizin suyu biter ve kalemler kırılırdı." [Ebu Muhammed
AbdUllah bin Muhammed bin Câfer (Ebu'ş-Şeyh) el-İsfehâni, Kitâbu'l-Azame, 2. cilt, 504. sayfa
(165.)]
2315
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ٍةDَ 2ا
ِ َوNٍ Fْ َ 7َ / bir nefis gibi]' Aza ve çoğa: '[ ْ%ُ7/Ol]' buyurur; '[ ُن8ُ َ3َ$/Böylece olur.]'" [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 98. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٍةDَ 2ا ٍ Fْ َ 7َ )ُ ُ ْ ِا ﱠMْ َ * )َ ْ@ُ ُ ْ َوAَ َ /Ne halk edilmeniz ve ne
ِ َوN
2316
(de) ba's edilmeniz bir nefis gibi olmaktan başka değildir.]' Yani: Tüm insanları halk etmesi ve
Meâd/Dönüş Günü onları ba's etmesi, O'nun kudretine nisbetle, ancak tek bir nefsi halk etmesi nisbeti
gibidir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Lukmân Sûresi,
28. âyetin tefsîrinde]
2317
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رon şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[#ًّ " َ ُ ٍ َ َ ا#ْ ٖ ى اِ ٰﻟkَ- ﱞ7ُ َ َ َ@ َوا ْﻟN َ اﻟ ﱠ, ﱠ.
َ ْ> َ َو/Herbirinin belirli bir süreye kadar cereyân ettiğini]'
Bunun içi onların hepsinin bir vakti, mâlûm bir sınırı vardır. Hiçbiri bu süreyi ne aşabilir ne de
geçebilir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 98. sayfa]
2318
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِL6ِ ْ دُو% ِ َن8ُ Dْ َ- َ /Ve O'nun dûnundan duâ ettikleri]' Yani:
O'ndan başka duâ ettikleri." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Lukmân Suresi Tefsîri, 179. sayfa]
2319
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#ا ْﻟ َ ِ ﱡ/Aliyy]' Yani: Her türlü ayıp, kötülük ve
noksanlıktan âlî olandır. Ve O'nun uluvvunun kemâlinin bir göstergesi de O'nun üzerinde hiçbir şeyin
olmamasıdır, bilakis O her şeyin üzerindedir." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn
Kayyim el-Cevziyye, Şifâu'l-Alîl fi Mesâili'-Kadâ ve'l-Kader, 2/512]
2320
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%-Dّ ٖ ُ اﻟLََ ﻟ%3Q ٖ ِ ,ْ ُ َﷲ ّ ٰ ا8ُ َ َد/Dîn'i O'na hâlis kılarak
Allah'a duâ ederler]' Yani: Duâda ihlâslı olurlar. '[Dٌ Qَ ِ &@ ُ ْ ُ ِ $ َ ﱢ0 ا ْﻟ#َ ُ ْ اِﻟ3 ّkٰ َ6 َ َ ﱠ$/Artık onlardan
ْ ْ َ
muktesid olan vardır]' Yani: Verdiği söze vefâ göstermek bağlamında fiilinde adâletli olan vardır.
ِ &@ْ ُ /Muktesid]' Yani: Kavlinde muktesid/orta halli olup isrâf etmeyen. Onlardan isrâf eden de
'[Dٌ Qَ
vardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4.
566
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey insânlar! Rabbinize takvâ edin. Ve bir günden haşyet duyun ki, baba
evlâdından (bir şey) ödeyemez ve evlâd, o (da) babasından bir şey ödeyemez.
Muhakkak ki Allah'ın vaadi hakktır.2322 Bu itibarla dünyâ hayâtı sizi
aldatmasın. Ve aldatıcı, Allah ile sizi aldatmasın.(33)2323
567
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, O ki, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri altı günde halk etmiştir,
sonra arş üzerine istivâ buyurmuştur. 2328 Sizin için O'nun dûnundan bir velî
yoktur2329 ve ne (de) bir şefaatçı. Daha tezekkür etmiyor musunuz?(4)
2326
Bu âyet Bakara Sûresi'nin 1. âyeti, Âl-i İmrân Sûresi'nin 1. âyeti, Ankebût Sûresi'nin 1. âyeti,
Rûm Sûresi'nin 1. âyeti ve Lukmân Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır.
2327
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َر5ِ ُ&ِﻟ
َُونDَ&ْ َ- ْ ُ ﻟَ َ ﱠbَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ ٍ -5ٖ َ6 ْ% ِ ْ ُ 3?ٰ َ ً َ ا8ْ َ=/Senden önce bir nezîr gelmemiş bir kavmi inzâr etmen içindir.
Umulur ki onlar hidâyet bulurlar.]' Ümmî bir ümmet idiler, Muhammed ( و ﷲ )'den önce
onlara bir nezîr/uyarıcı gelmemişti." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 102. sayfa]
2328
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "Öyle ki biz, Allah (+, و- )'nin haberine îmân ederiz.
Hâlık'ımız arşının üzerine istivâ buyurmuştur. Allah'ın kelâmını tebdîl etmeyiz. Ve -mu'attila ve
cehmiyyenin dediği gibi- bize söylenenden başka bir kavil söylemeyiz. Mu'attila ve cehmiyye şöyle
der: 'O, arşı üzerine istivâ değil istivlâ etmiştir.' Böylelikle onlara söylenenden başka bir kavle tebdîl
etmişlerdir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb,
233. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ش ِ ْ َ ا ْﻟ#َ َ ٰ ى8َ&. ْ ُ ﱠ اY/Sonra arş üzerine istivâ
buyurmuştur.]' [Ârâf Sûresi, 54. âyet] kavli hakkında, insânlar pek çok söz söylemişlerdir." Sonra
İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle devam eder: "Bu konuda Mâlik ve Evzaî ve Sevrî ve Leys ibn Sa'd ve Şafiî
ve Ahmed ve İshâk ibn Râhûye ve eski ve yeni diğer müslüman imâmlardan Selefi Sâlih'in mezhebine
sülûk edilmelidir/girilmelidir. Ve bu yol, bu âyeti tekyîf ve teşbîh ve tâ'tîl etmeden, geldiği gibi kabul
etmektir. Teşbîhçilerin zihinlerine hemen gelen zâhir mânâ; Allah ( $ &'') )( ! وdan nefyolunmuştur.
Muhakkak ki Allah, mahlukâtından bir şey O'na benzemez. '[ ُ 3Q اﻟ ﱠ8َ ٌء َو ُھKَْ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ
ٖ َ0 ا ْﻟOُ 3 ٖ " َ 3َﻟ/O'nun
misli gibi bir şey yoktur. Ve O, Semî'dir, Basîr'dir.]' [Şûrâ Sûresi, 11. âyet] Bilakis durum;
imâmların -[Buhârî'nin hocası] Nuaym bin Hammâd el-Huzâî onlardandır- dediği gibidir: 'Kim Allah'ı
mahlukâtına teşbîh ederse kâfir olur. Kim Allah'ın kendisiyle nefsini vasfettiklerini inkâr ederse kâfir
olur. Allah'ın nefsini vasfettiği ve Resûlu'nun (vasfettiklerinde) teşbîh yoktur.' [İmâm Zehebî, 'el-
Uluvv'da sahîh bir isnâd ile zikretmiştir. Şeyh el-Elbânî de bunu 'Muhtasar el-Uluvv'da (184. sayfa)
tashîh etmiştir.] Kim Allah ( $ &' ) )( ! وiçin sârih âyetlerde ve sahîh haberlerde vârid olan şeyleri
Allah ( $ &'') )( ! وnın Celâl'ine layık vecih üzere isbât eder ve Allah ( $ &'') )( ! وdan noksanlıkları
nefyederse; işte o, hidâyet yoluna sulûk etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
568
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Semâdan arza kadar emri tedbîr eder. Sonra saydığınızdan bin sene mikdârı
olan bir günde O'na yükselir.(5)
O ki, halk ettiği her şeyi güzel yapmıştır. Ve insanı halk etmeye çamurdan
başlamıştır.(7)
Sonra onu tesviye etmiştir ve içine ruhundan nefh buyurmuştur. Ve sizin için
işitme ve görme ve gönüller kılmıştır. Ne az şükrediyorsunuz!(9)
De ki: 'Sizin için o vekîl edilen Ölüm Meleği sizi vefât ettirecektir. 2332 Sonra
Rabbinize rücû ettirileceksiniz.'(11)
fi'l-Arz]' Yani: Arzda helâk olduğumuzda (mı?)" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 244. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ض َ ا َءاِ َذا8ُ َو=َ ﻟ/Ve dediler ki: 'Arzda
ِ ْ ْا)َر#ِ$ َ ْ َ ‚
2331
helâk olduğumuzda mı]' Yani: Çürümüş kemik ve toprak hâline geldiğimizde mi? '[ < ٍ ْ Aَ #Fٖ َﱠ ﻟ6َِءا
Dٍ -Dٖ َ /Muhakkak ki biz mi, hakîkaten yeni bir hilkatte olacağız?]' Ve bu, inkâr üzere gelen bir
istifhâmdır. Yani: 'Şübhesiz ki biz, öldükten sonra diriltilmeyeceğiz.' demek istiyorlardı." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 381. sayfa]
2332
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "O ruhları kabzeden melek, tek bir melektir ve ismi '[ ُbَ َ
ٰ
ِت8ْ َ ا ْﻟ/Ölüm Meleği]'dir. Allah ( $ &'') )( ! وnın buyurduğu (gibi): '[ ْ ُ *ِ َ 7ى ُو ﱢ5ٖ تِ اﻟﱠ8ْ َ ْ اﻟbُ َ َ ْ ُ 3ّ$8َ َ&َ- ْ ُ=/De
ki: 'Sizin için o vekîl edilen Ölüm Meleği sizi vefât ettirecektir]' Ve onu 'Azrâîl' olarak
isimlendirmek, Nebî ( و ﷲ )'den sâbit değildir. O ancak İsrâîl oğullarının haberlerindendir."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Şerhu'l-Mümteâ, 5/244-245]
2333
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ =ِ 8 ُ ﱠ6ِا/Muhakkak ki biz yâkin edenleriz]' Yani: Tasdîk
edenleriz. Ve (yine) denilmiştir ki: 'Muhammed ( و ﷲ )'in getirdiğini tasdîk edenleriz.' Şimdi
onlar, dünyâya tekrar döndürülme talepleri husûsundaki hırslarından dolayı, kendi nefislerini 'yakîn'
ile temize çıkarmaya çalışmışlardır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
Kadîr, 1151. sayfa (tek cilt olarak basım)]
569
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık kendileri için, onların amel etmiş olduklarına karşılık olarak, gözlerin
aydınlığından ne saklandığını bir nefis ilmedemez.(17)2335
O îmân eden ve sâlih ameller işleyenlere gelince, artık kendileri için konukluk
olarak Me'vâ Cennetleri vardır, onların amel etmiş olduklarından dolayı.(19)
2334
Secde âyetidir
2335
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Ebu Hureyre ( ﷲ ')رtan Allah Resûlu ( و ﷲ )'ın şöyle
buyurduğunu tahrîc etmiştir: ""Allahu (# )? ﻟbuyurdu ki: 'Sâlih kullarıma bir gözün görmediği,
bir kulağın duymadığı ve beşer hatırına gelmeyen, muttalî olduklarınıza benzemeyen nîmetler
hazırladım.'' Sonra: '[ َن8ُ َ ْ َ- ا8ُ6 7َ َ *ِ َا ًءW َ %ٍ ُ3 ْ َ ْ =ُ ﱠ ِة ا% ِ ْ ُ َ ﻟ#َ Fِ Aُْ ٌ َ اNFْ َ6 ُ َ ْ َ? sَ َ$/Artık kendileri için,
onların amel etmiş olduklarına karşılık olarak, gözlerin aydınlığından ne saklandığını bir nefis
ilmedemez.]' (âyetini) kıraat buyurdu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-
Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4780.)]
2336
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ% َ َ$َا
ِ َ $ َ ن7َ ْ%َ 7َ ً ِ ْHُ َ ن7َ /Öyleyse mü'min olan, fâsık olan gibi midir? Müsâvî değillerdir.]'
ْ َ- )َ ً@.
َن8ُ َ&"
Hayır vAllahi, onlar ne dünyâda, ne ölüm anında ve ne de Âhiret'te müsâvî/eşit değillerdir." [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 107. sayfa]
2337
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َدُون/Dûnunda]' (Büyük azâbtan) önce." [Muhammed bin
570
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kim, Rabbinin âyetleri tezkîr edildikten sonra onlardan îrâz edenden daha
zâlimdir? Muhakkak ki Biz, mücrimlerden intikâm alıcılarız.(22)
Ve andolsun ki, Mûsâ'ya Kitâb'ı verdik. Bu itibarla sen ona mülâki olmaktan
kuşkuda olma. Ve onu İsrâîl oğulları için bir hidâyet kıldık.(23)2339
571
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2344
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رtan sahîh bir sened ile tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ِ &َF َم ا ْﻟ8ْ َ-/Fetih Günü]' Kıyâmet Günü." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 109.
"'[Žْ
sayfa]
2345
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ ُونr َ ْ ُ- ْ ُ َو َ) ھ/Ve onlara süre verilmez.]' Yani:
Tevbe etmek veya özür beyân etmek için onlara mühlet verilmez. Şübhesiz ki tevbe etmek ve özür
beyân etmek için dünyâda onlara mühlet verilmişti." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 253.-254. sayfalar]
572
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, bir adam için içinde iki kalb kılmamıştır2349 ve kendilerinden zıhâr
yaptığınız2350 zevcelerinizi anneleriniz kılmamıştır2351 ve evlâdlıklarınızı
2346
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[َ ﷲ ّ ٰ <ﱠ
ِ ? ا# ﱡ0ِ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey Nebî! Allah'a takvâ et]' Bu, yüksekten
aşağı üzerine yapılan bir tenbihtir. Şübhesiz ki O, kulu ve Resûlu'ne bunu emrettiğinde, diğerlerinin
de daha evlâ ve daha yaraşır bir yolla bu emre itat etmesi gerekir. '[ َ%3@ٖ $ِ َ ُ َْ َواﻟ%- ٖ $ِ َ ا ْﻟOِ Uُِ ? )َ َو/Ve
kâfirlere ve münâfıklara itaat etme]' Yani: Onları dinleme ve onlarla istişâre etme! '[ ً 3 ٖ َ َ ن7َ َﷲ ّ ٰ اِنﱠ
3 2/Muhakkak
ً َٖ ki Allah Alîm, Hakîm olandır.]' Yani: O, emirlerine tâbi olmana ve O'na itaat
etmene en hakk sâhibi olandır. Şübhesiz O, işlerin netîcelerine Alîm'dir, kavillerinde ve fiillerinde
Hakîm'dir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahzâb
Sûresi, 1. âyetin tefsîrinde]
2347
Şeyhulİslâm Ebu'l-Abbas İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ ْ َر*ﱢ% ِ bَ ْ3َ اِﻟ#28 ٰ ُ- َ Oْ 0ِ َوا?ﱠ/Ve Rabbinden
sana vahyedilene tâbi ol.]' Nebî'ye, ona vahyettiği Kitâb'a ve Hikmet'e -ki bu onun Sünnet'idir- ittibâ
etmesini ve Allah'a tevekkül etmesini emretmiştir." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm
ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 28. cilt, 441. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[bَ ْ َر* ﱢ% ِ bَ ْ3َ اِﻟ#28 ٰ ُ- َ Oْ 0ِ َوا?ﱠ/Ve Rabbinden sana vahyedilene
tâbi ol.]' Yani: Kur'ân ve Sünnet'ten (sana vahyedilene tâbi ol)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahzâb Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
2348
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ #َ َ ْ 7 ﱠ8َ َ? َو/Ve Allah'a tevekkül et.]' Yani:
Allah'a güven. '[s3ً 7ٖ ِ َوXّ ٰ *ِ #Fَٰ 7 َو/Ve vekîl olarak Allah kâfidir.]' Yani: Muhâfaza edici olarak Allah sana
yeter. Şöyle de denilmişir: Sana rızık veren kefîl olarak Allah yeter." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 256.-257. sayfalar]
2349
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[Lٖ ِ$8ْ َ #$ٖ %ِ 3ْ َ0ْ َ= ْ% ِ ٍ ُ َ ِﷲ ُ ﻟ ّ ٰ َ َ َ َ /Allah, bir
adam için içinde iki kalb kılmamıştır]' Bu lafzın altnda şunu bulacaksın ki kalbin ancak bir veçhesi
vardır. O bir cihete meylettiği zaman, diğer cihetlere meyletmeyecektir. Kulun, birisiyle Allah'a itaat
edip O'nun emirlerine tâbi olacağı ve O'na tevekkül edeceği; diğeriyle ise gayrına itaat edeceği iki
adet kalbi yoktur. Bilakis kulun tek bir kalbi vardır. Şayet o, Rabbini tevekkül, muhabbet ve takvâ ile
birlemezse, bunları O'nun gayrına sarf edecektir." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr
ibn Kayyim el-Cevziyye, Ravdatu'l-Muhibbîn, 308. sayfa]
2350
Zıhâr hakkında İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "(Adamın hanımına şöyle demesidir:) 'Sen
benim için annemin sırtı gibisin.'" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Ahzâb Sûresi, 4. âyetin tefsîrinde]
573
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onları babaları(na nisbet) ile çağırın. Ve o, Allah indinde daha adâletlidir. 2353
Fakat onların babalarını ilmetmiyorsanız, o takdirde onlar sizin Dîn'de
kardeşlerinizdir ve dostlarınızdır. Ve hakkında hatâ ettiklerinizde üzerinize
bir günâh yoktur ve lâkin kalblerinizin bile bile yaptığında vardır. Ve Allah
Gafûr, Rahîm olandır.(5)
Sâdıklara sadâkatlerinden suâl etmek için. Ve kâfirler için elîm bir azâb
hazırlamıştır.(8)
2351
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َو
ْ ُ ?ِ َ ﱠ ا ُ ﱠ%ُ ْ ِ َ ِھ ُونr َ ُ ? šٖ ّ َ َ َ اَزْ َوا َ ُ ُ ا ٰﻟ/ve kendilerinden zıhâr yaptığınız zevcelerinizi analarınız
kılmamıştır]' O eşini senin annen kılmamıştır. Erkek, eşine zıhâr yaptığında, şübhesiz ki Allah o
hanımı o erkeğin annesi kılmamıştır. Ama Allah bu hususta keffâret tayin etmiştir." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 111. sayfa]
2352
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َ َ َ َ َو
ْ 7ُ ْ اَ ْ* َ َء7ُ َ َء3 ِ اَ ْد/ve evlâdlıklarınızı oğullarınız kılmamıştır]' [Evlâdlığını senin oğlun kılmamıştır. Bir
adam birini, kendi oğlu olmadığı hâlde 'oğlum' diye çağırıyorsa işte (bu): '[ ْ ُ ا ِھ8َ $ْ َ *ِ ْ ُ ُ ﻟ8ْ َ= ْ ُ ذ ِﻟ/Bunlar ٰ
ağızlarınızla söylediklerinizdir.]'" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 111. sayfa]
2353
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, AbdUllah ibn Ömer ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir::
"Allah Resûlu ( و ﷲ )'in azâdlısı Zeyd bin Hârise ( ﷲ َ ْ=َ ا8َ ُھ ْ ِ ٰ)*َ ِ} ِ ْ ُھ8ُ اُ ْد
')رyı: '[ َDْ ِ ُi"
ّٰ
ِﷲ/Onları babaları(na nisbet) ile çağırın. Ve o, Allah indinde daha adâletlidir.]' âyeti nâzil
oluncaya kadar 'Zeyd bin Muhammed/Muhammed'in oğlu Zeyd' diye çağırıyorduk." [Ebu Abdİllah
Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4782.)]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ Dَ ْ ِ ُi"
َ =ْ َ ا8َ ھُ ْ ِ ٰ)*َ ِ} ِ ْ ُھ8ُ اُ ْد/Onları babaları(na nisbet) ile
çağırın. Ve o, Allah indinde daha adâletlidir.]' Bu, İslâm'ın ilk dönemlerinde mevcûd olan ve
yabancı çocukları evlâd edinip onları kendi oğlu gibi görmeye cevâz veren durumu nesheden bir
emirdir. Allah ( $ &')') رك و, bu çocukların neseplerinin öz babalarına nisbet edilmesini emir
buyurmuştur. Şübhesiz ki bu, adâlet, hakkaniyet ve iyiliktir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahzâb Suresi, 5. âyetin tefsîrinde]
2354
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ِم2َ ْا ْا)َر8ُ َواُوﻟ/Ve rahîm sâhibleri]' Akrabalık sâhibleri"
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Ahzâb Suresi Tefsîri, 65. sayfa]
2355
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْاِ ﱠ) اَن
ً $َ }ِ ُ ْ َ ْ ُ و3 ا َْو ِﻟ#ا ِا ٰﻟ8ُ َ Fْ َ?/dostlarınıza bir mârûf fiil etmeniz müstesnâ]' Şirk ehlinden dostlarınıza
tavsiyede bulunun. Ve onlar için mîrâs yoktur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
114. sayfa]
574
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte orada mü'minler ibtilâ edildiler2358 ve şiddetli bir zelzele ile sarsıldılar.(11)
Ve hani onlardan bir tâife demişti ki: 'Ey Yesrib ehli! Sizin için duracak yer
yok. Artık rücû edin.' Ve onlardan bir fırka Nebî'den izin istiyorlardı.
Diyorlardı ki: 'Muhakkak ki evlerimiz avrettir.'2359 Ve onlar avret değildi.
Onlar firâr etmekten başkasını murâd etmiyorlardı.(13)
2356
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Âişe ( ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ% ِ ِ= ُ ْ َو8ْ َ$ ْ% ِ ْ 7ُ اِ ْذ َ ُؤ
َ ِ َ َ T ْ
ﻟ ا ب8ُ ُ ُ @ْ
ﻟ ا q َ Rَ *
ِ ََ ُ َو ر Q *
ْ َ ْ
)ا q
ِ َ
] َا
ز ْ
ذ ِ َ ْ ِ َ َF.
ا و ُ ْ ْ َا/Hani size fevkinizden ve sizin en aşağınızdan
gelmişlerdi. Ve hani gözler kaymış ve kalbler gırtlaklara ulaşmıştı.]' Bu Hendek günüdür." [Ebu
Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu'l-Megâzî (4103.)]
2357
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ68ُ rِ اﻟ ﱡXّ ٰ *ِ َن8 ﱡr ُ َ? َو/Ve Allah'a (türlü) zanlar ile zanda
bulunuyordunuz.]' Yani: Zanlar muhtelif muhtelif oldu. Münâfıklar, Muhammed ( و ﷲ )
ve ashâbının ( ﷲ )رyok olacağı zannına kapıldılar. Mü'minler ise nusret ve zaferin kendileri
lehine olacağı zannını beslediler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 331. sayfa]
2358
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[#َ ِ ُ&*ْ ا/İbtilâ edildiler]' Yani: Sınandılar." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 390. sayfa]
2359
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ اِنﱠ
ٌ َرة8ْ َ َ َ?8ُ3ُ*/Muhakkak ki evlerimiz avrettir.]' Evlerimizin soyulmasından korkuyoruz." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 117. sayfa]
2360
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ِر َھU َ =ْ َ ْ ا% ِ ْ ِ 3ْ َ َ ْqَ Aُِ د8ْ َ َوﻟ/Ve eğer çevrelerinden üzerlerine dâhil olunsa]' Yani: Medîne'nin
çevrelerinden üzerlerine dâhil olunsa/girilse '[َ َ &ْ Fِ ا ا ْﻟ8ُ }ِ . ُ ُ ﱠY/sonra fitne çıkarmaları istense]' Yani:
şirk. '[ َھ8َْ ?)/Elbetteَٰ onu yaparlardı]' Elbette onu getirirlerdi. '[ ً ا3"ٖ َ- )ا ِ* َ اِ ﱠ8ُMﱠ0َ َ? َ َو/Ve onunla az
(vakit) dışında kalmazlardı]' Hesâb ettikleri şeyi nefislerinin hoşnut olacağı kısa bir süre
yaparlardı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 117. sayfa]
2361
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[)ًُ H" ّ ٰ ُDْ َ َ ن7َ َو/Ve Allah'a verilen ahid suâl
ْ َ ِﷲ
575
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Eğer siz ölüm veya katledilmekten firâr ederseniz, firâr size asla
menfaat sağlamaz. Ve o zaman azdan başka metâlandırılmazsınız.'(16)
De ki: 'Kimdir o kimse ki, sizi Allah'tan koruyabilir, eğer Allah sizin için bir
kötülük murâd ederse veya sizin için bir rahmet murâd ederse?' Ve kendileri
için Allah'ın dûnundan2362 bir velî bulamazlar ve ne (de) bir nusret edici.(17)
edilecek olandır.]' Yani: Ondan suâl edileceksiniz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 267. sayfa]
2362
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "[ِﷲ ّ ٰ َ% ِ /Allah'ın dûnundan]' Yani: (Allah'ın) gayrından"
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Ahzâb Suresi Tefsîri, 138. sayfa]
2363
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ 3ْ َ ِ ْ َھ ُ ﱠ ِاﻟ6ِ ا8َ Aْ )ِ ِ َ%3 ٖ }ِ َ@َ ِ ْ ُ ْ َوا ْﻟ%3=ٖ 8ﷲ ُ ا ْﻟ ُ َ ﱢ ّ ٰ ُ َ ْ َ- Dْ َ=/Allah, sizden
alıkoyanları ve kardeşlerine: 'Bize gelin!' diyenleri ilmediyor.]' Onlar birbirlerine, firâr etmeyi
emrediyorlardı. Bu, engel olma girişimidir. '[س َ ْ َ 0نَ ا ْﻟ8ُ?ْ َ- )َ َو/Ve zora gelemezler]' Yani: Kıtâle. '[ )ِا ﱠ
s3ً ٖ َ=/azı müstesnâ]' Yani: Ancak az bir kısmı sorun çıkarmadan gelir. Çünkü o, Allah'tan gayrı
içindir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt,
393. sayfa]
2364
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ ْ3َ َ ً ﱠT ِ َا/Sizin üzerinize kıskançtırlar.]' Allah yolunda
infâk etmek ve yardım etmek hsususlarında cimridirler. '[ ُو ُرDَ? bَ 3ْ َ ُونَ اِﻟr ُ ْ َ- ْ ُ َ&-ْ َفُ َرا8ْ ,َ َ ِ َذا َ َء ا ْﻟ$
ْ ُ ُ ُ3 ْ َا/Derken korku gelince, gözleri dönerek sana nazar ettiklerini görürsün.]' Başlarındaki
gözleri korku ve korkaklıktan dönüyordu. '[ِت8ْ َ َْ اﻟ% ِ Lِ ْ3َ َ #>ٰ Rْ ُ - ى5ٖ ﻟﱠ7َ /Ölümden üzerine o baygınlık
çöken gibi]' Yani: Ölümden üzerine o baygınlık çöken kimse gibi dönüyordu. Bu şu sebeptendir ki,
ölüme yaklaşan ve ölüm emâreleri kendisini kuşatan kimsenin aklı gider, gözleri belerir ve onları
َ َ ِ َذا ذَھ$/Böylece korku gidince incitirler]' Size eziyyet ederler ve
َ ُف8ْ ,َ َ_ ا ْﻟ
kırpamaz bile. '[ ْ 7ُ 8ُ@َ .
emniyet hâlinde size sataşırlar. '[َا ٍدD2ِ ٍ َ " ِ ِ* َ ْﻟ/Keskin diller ile]' Sivri diller ile. '[ِ 3ْ ,َ ا ْﻟ#َ َ ً ﱠT ِ َا/Hayır
üzere kıskançlık ederek]' Ganîmet esnâsında mü'minlere karşı cimrilik ederler." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 334.-335 sayfalar]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[دﱡوا8َ َ- َاب ُ W ْ2َ)َ ْتِ ْا- ْا َواِن8ُ0 َھ5ْ َ- ْ ََاب ﻟ
َ W ْ2َ)نَ ْا8ُ0" َ ْTَ-/Hiziblerin
2365
gitmediğini hesâb ediyorlar. Ve eğer hizibler gelse, isterler]' Münâfıklar. '[ب ِ ْا) َ ْ َ ا#$ِ َﱠ ُ ْ *َ دُون6َ ا8ْ َﻟ/Ki
bedevî arabların içinde onlar bulunsunlar]' Yani: Çölde bedevî arablarla birlikte." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 394. sayfa]
576
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Andolsun ki, sizin için Allah Resûlu'nde güzel bir örnek olmuştur, Allah'ı ve
Âhiret Günü'nü umar olanlar ve Allah'ı çok zikredenler için.(21)2366
2366
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Bu âyet-i kerîme, Allah Resûlu ( و ﷲ )'in kavillerini,
fiillerini ve hâllerini örnek almak husûsunda büyük bir asıldır. Bunun için Allah ( $ &')') رك و
insanlara, Nebî ( و ﷲ )'in Ahzâb günü göstermiş olduğu sabrını, dayanıklılığını, sadâkatini
ve Rabbi (+, و- )'den ferahlık bekleyişini örnek almayı emir buyurmuştur. Allah'ın salavâtı ve selâmı
Dîn gününe kadar dâima onun üzerine olsun. Bunun için Allahu ( $ &'), Ahzâb günü durumları
hakkında endişeye kapılan, sıkıntıya düşen, sarsılan ve çalkantıya sürüklenenler için şöyle
buyurmuştur: [ٌ َ " َ 2َ ٌ ة8َ . ّ ٰ ِل8.
ْ ُﷲِ ا ُ َر#$ٖ ْ ُ َ نَ ﻟ7َ Dْ َ@َﻟ/Andolsun ki, sizin için Allah Resûlu'nde güzel bir
örnek olmuştur] Yani: Ona uysanıza, o ( و ﷲ )'in niteliklerini kendinize örnek alsanıza!
Bunun için Allahu ( $ &'): [ ً ا3Mَٖ 7 َﷲ ّ ٰ َ 7َ َ َ َوذAِ )ا
ٰ ْ َم8ْ َ3ﷲَ َوا ْﻟّ ٰ ا8 ُ ْ َ- َ ن7َ ْ% َ ِﻟ/Allah'ı ve Âhiret Günü'nü umar
olanlar ve Allah'ı çok zikredenler için] buyurmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahzâb Sûresi, 21. âyetin tefsîrinde]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[ ً 3 ٖ " ْ َ?ً َو6 َ - َو َ زَا َدھُ ْ اِ ﱠ) ٖا/Ve (bu) îmân ve teslîmiyyetten
2367
başkasını onlara ziyâde etmemiştir.]' (Bu,) insânlara ve hallerine nisbetle îmânın ziyâdeleştiğine ve
kuvvetlendiğine bir delîldir, imâmların cumhûrunun: 'Şübhesiz ki o, ziyâdeleşir ve noksanlaşır.' dediği
gibi." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahzâb Sûresi, 22.
âyetin tefsîrinde]
2368
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ ْ ِ َ$
ُ Lَ0 ْTَ6 #^ ٰ َ = ْ% َ /Bu itibarla onlardan kimi sözünü kazâ etmiştir]' Ahdini yerine getirmiş, katledilmiş
veya yaşamaya devam etmiştir. '[ ُ rَِ &ْ َ- ْ% َ ْ ُ ْ ِ َو/ve onlardan kimi beklemektedir]' İçinde cihâd olan
günü, ahdini yerine getirmeyi, katledilmeyi veya ona mülâki olma husûsunda sıdkını isbât etmeyi
beklemektedir." İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle
demiştir: "'[s- ً Dْٖ 0َ? ا8ُﻟD َو َ *َ ﱠ/Ve bir tebdîl ile tebdîl etmemişlerdir.]' Dîn'lerinde şikâyetçi olmadılar,
tereddüte düşmediler ve onu başka bir şeyle de değiştirmediler:" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 121. sayfa]
2369
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ِ 3ْ َ َ ب8َُ &َ- َ اِنْ َ َء ا َْو%3@ٖ $ِ َ ُ ْب اﻟ َ 5ُ َ ﱢ- َو/Ve dilerse münâfıklara azâb etmesi veya üzerlerine tevbelerini
kabul etmesi içindir]' Dilerse onlara azâb eder veya onları nifâktan îmâna çıkarır." [Ebu Bekr
AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 3. cilt, 115. sayfa]
577
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve eğer siz, Allah'ı ve Resûlu'nu ve Âhiret Diyârı'nı murâd ediyor iseniz, o
takdirde muhakkak ki Allah, sizden muhsinât2371 için azîm bir ecir
hazırlamıştır.'(29)
Ey Nebî'nin kadınları! Sizden kim bir mübeyyin bir fuhşiyyât ile gelirse, ona
azâb iki kat katlanır. Ve bu, Allah üzere kolay olandır.(30)
Ve sizden kim Allah'a ve Resûlu'ne kunût eder2372 ve sâlih amel işlerse, ona
ecrini iki defa veririz. Ve onun için kerîm bir rızık hazırlamışızdır.(31)
578
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bir mü'min ve ne (de) bir mü'mine için, Allah ve Resûlu bir işe kazâ
ettiğinde, onlar için işlerinde muhayyerliğin olması mümkün değildir.2377 Ve
''[ N
َ ْ اﻟ ﱢ/Rics]' Günahtır.' Lugâtta: '[N َ ْ اﻟ ﱢ/Rics]' Yiyecek ve amellerden tiksinti duyulan pis olan her
şey veya fuhşiyyâttır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 3. cilt, 398. sayfa]
2374
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "Burada Ehl-i Beyt için tefsîrimiz âyetin siyâkının tâyin ettiği
üzere Resûl ( و ﷲ )'in zevceleridir. Bu kavlimiz ise âyeti siyâkından çıkarıp Allah ( -
+,')وnin kelâmını ayrıştıran râfizîlere muhâliftir. Nitekim onlar derler ki: ''[ ُ ُ ْ َ _ ّ ٰ ُD- ٖ ُ- َ ﱠ6ِا
َ ِھ5ْ ُ3ﷲ ُ ِﻟ
Nَ ْ اﻟ ﱢ/Allah sizden ancak ricsi gidermeyi ve sizi tathîr bir şekilde tâhir etmeyi murâd ediyor]'
Allah burada sadece Âl-i Beyt'ten dört (kişiyi, yani Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i) murâd etmiştir.
Resûl ( و ﷲ )'in zevcelerine gelince, Allah onlardan kiri izâle etmeyi murâd etmiyor.' İşte bu
sebepden dolayı Âişe ( ﷲ ')رya -ve (bundan) Allah'a sığınırız- fuhuş iftirası atarlar ve bu
yaptıklarına aldırış bile etmezler.
Ve ben, kardeşimiz İhsân İlâhî Zahîr ( ﷲ#.')رın şiadan bir adama reddiye verdiği bir (ses kaydı)
kasetini dinledim. Bu âyet hakkında şiddet ve kuvvetle kelâm ediyor ve şöyle diyordu: 'Bu âyeti sırf
dört Âl-i Beyt'e sarfeden kimsenin ne arab dilinden ne de kelâm üslûblarından bir haberi vardır. Yoksa
o bu âyeti, mü'minlerin annelerine yöneltilmiş tüm bu âyetlerin arasından nasıl ayrıştırıp çıkarır?!'"
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Ahzâb Sûresi Tefsîri, 236.-237. sayfalar]
2375
İbn Batta el-Ukberî ( ﷲ#. )رsahîh olarak Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِ َ ْ Tِ ﷲِ َوا ْﻟ ّ ٰ َِ ت-ْ ٰا% ِ ﱠ%ُ ?ِ 8ُ3ُ* #$ٖ # ٰ &ْ ُ- َ َ ْن7ُ اذ
ْ َو/Ve evlerinizde Allah'ın âyetleri ve Hikmet'ten tilâvet
edileni tezekkür edin.]' (Tilâvet edilen) Kur'ân ve Sünnet'tir." [Ebî Abdİllah UbeydUllah ibn
Muhammed ibn Batta el-Ukberî, el-İbâne an Şerîati'l-Fırkati'n-Nâciyye, 1. cilt, 345. sayfa (218.)]
Şeyhulİslâm Ebu'l-Abbas İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[َ َ ْ Tِ ا ْﻟ/Hikmet] Sünnet'tir.
Çünkü Allah, Nebîsinin zevcelerine, evlerinde tilâvet edilen Kitâb ve Hikmet'i tezekkür etmelerini
emir buyurmuştur. '[ب َ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb] Kur'ân'dır. Resûlun bunun dışında tilâvet ettiği ise Sünnet'tir."
[Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 1. cilt, 6. sayfa]
2376
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِ&َ ت6ِ َ@َ َوا ْﻟ%3&ٖ 6ِ َ@ َوا ْﻟ/Ve kânit erkekler ve kânit
kadınlar]' İtaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 283. sayfa]
2377
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Haşîm bin Cubeyr ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir: "Tâvus
( ﷲ#. )رikindiden sonra iki rekat namaz kılardı, bunun üzerine İbn Abbâs ( # ﷲ )رona dedi ki:
'Bunu terk et.' O da dedi ki: 'Bırakmam.' O zaman İbn Abbâs dedi ki: 'Bu durumda gerçek şu ki Nebî
( و ﷲ ) ikindiden sonra namaz kılmaktan nehyetmiştir. Ve (bundan) azâb mı görürsün veya
ecir mi alırsın bilmiyorum. Çünkü Allah ( $ &') )( ! و: '[ ْ ُ اَ ْ ً ا ا َنLُﻟ8. ّ ٰ #^
ُ ﷲ ُ َو َر َ َ= ْ ِ َ ٍ اِ َذاHُ )َ َو%ٍ ِ Hْ ُ نَ ِﻟ7َ َ َو
ھ
ِْ ِ ْ َ ا ْ% ُ ة
ِ ََِ ُُ 3, ْ
ﻟ ا َ ﻟ َن8 ُ َ - /Ve bir mü'min ve ne (de) bir mü'mine için, Allah ve Resûlu bir işe kazâ
579
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
kim, Allah'a ve Resûlu'ne isyân ederse, artık mübîn bir dalâletle dalâlete
düşmüş olur.(36)
Nebî'nin üzerine, Allah'ın ona farz ettiğinde bir güçlük olmaz. (Bu,) daha önce
o geçenler içinde Allah'ın Sünnetidir. Ve Allah'ın emri, takdîr edilmiş bir
kader olandır.(38)
ettiğinde, onlar için işlerinde muhayyerliğin olması mümkün değildir.]' buyurmuştur.'" [Ebu
Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (1/110);
Hâkim eserin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Bu âyet tüm işlerde umûmîdir. Ve şöyle ki: Eğer Allah ve Resûlu bir şeye
hükmederse, o zaman hiç kimsenin bu hükme muhâlefet etme hakkı da yoktur; bu hükmün yerine
başka birinin ihtiyârını/tercihini, rey veya kavlini alma hakkı da yoktur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahzâb Sûresi, 36. âyetin tefsîrinde]
2378
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ط ً ا َ ِ ْ َ َوDٌ -ْ َز#^ ٰ َ= َ َ ﱠ$/Nihâyet Zeyd ondan bağını kazâ
ettiğinde]' Yani: Artık ona ihtiyâcı ve rağbeti kalmadığında. Bu da Zeyd ( ﷲ ')رın, hanımını
gönüllü olarak boşamış olduğuna delildir. Zeyd'in ona artık rağbeti kalmamıştı. Zeyd onu baskı ve
ikrâh altında kalarak değil, gönüllü olarak boşamıştı." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Ahzâb
Sûresi Tefsîri, 302. sayfa]
2379
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Enes bin Mâlik ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Zeyneb
binti Cahş ( ﷲ )ر, Nebî ( و ﷲ )'in zevceleri arasında iftihâr ederek şöyle dermiş: 'Sizi
ehliniz tezvîc etti/evlendirdi ve beni yedi semânın fevkinden Allah tezvîc etti.'" [Ebu Abdİllah
Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tevhîd (7421.)]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ﱠ%ُ ْ ِ ا8ْ ^ َ َ= َ ِ} ِ ْ اِ َذا3 ِ اَزْ َواجِ اَ ْد#$ٖ ٌ َ ج2َ َ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ اﻟ#َ َ َن8ُ َ- )َ
2380
580
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, sizi zulmetlerden nûra ihrâc etmek için üzerinize salât eder ve
melekleri (de). 2382 Ve (O,) mü'minlere Rahîm olandır.(43)
O'na mülâki olacakları gün tahiyyeleri Selâm'dır. Ve onlar için kerîm bir ecir
hazırlamıştır.(44)
Ey Nebî! Muhakkak ki Biz, seni bir şâhid olarak ve bir mübeşşir olarak ve bir
nezîr olarak irsâl ettik.(45)
Ve mü'minlere -Allah'tan onlar için büyük bir fazlın olduğunu- tebşîr et.(47)
2381
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ
ْ ُ ْ ِر َ ِﻟ% ِ Dٍ 2َ َ اَ*َ اDٌ ﱠTَ ُ َ ن7َ /Muhammed, adamlarınızdan birinin babası değildir]' (Bu) Zeyd hakkında
inzâl edilmiştir, muhakkak ki o, o Nebî ( و ﷲ )'in öz oğlu değildi. Andolsun ki onun kendi
erkek evlâdı dünyâya gelmiştir. Şübhesiz ki o, Kâsım'ın ve İbrâhim'in ve Tayyib'in ve Mutahhar'ın
babasıdır. '[ َ%ّ3ٖ 0ِ ? َ َ اﻟ ﱠAَ ﷲِ َو ّ ٰ َل8.
ُ ْ َر%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin Allah'ın Resûlu ve nebîlerin hâtemidir]' Yani: Onların
sonuncusudur." [Hikmet bin Beşîr Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 131. sayfa]
2382
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ 3ْ َ َ #ّ ٖ Q َ ُ- ى5ٖ اﻟﱠ8َ ُھ/O, O ki, üzerinize salât eder]' Yani:
Size rahmet eder. '[ُ Lُ&َ cِ ٰ َ َو/Ve melekleri]' Yani: Size istiğfâr ederler. Müfessirler: '[ةsQاﻟ/Salât]'
(kelimesini) Allah'a nisbet edildiğinde 'rahmet' olarak ve meleklere nisbet edildiğinde 'istiğfâr' olarak
tefsîr ederler." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Ahzâb Suresi Tefsîri, 327. sayfa]
2383
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ً3 ِ َودَا
ِﷲ ّ ٰ #َاِﻟ/Ve Allah'a bir dâvetçi]' Allah'tan başka ilâh olmadığına diye şehâdet etmeye (bir dâvetçi)."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 281. sayfa]
581
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun ardından, sana (başka) kadınlar helâl değildir ve ne (de) onları (başka)
zevceler ile -velev ki güzellikleri hoşuna gitse- tebdîl etmek, sağ elinin mâlik
oldukları müstesnâ. Ve Allah her şey üzerine Rakîb olandır.(52)2387
Ey o îmân edenler! Nebî'nin evlerine dâhil olmayın, sizin için taama -vaktine
nazar etmeksizin- izin verilmesi müstesnâ. Ve lâkin dâvet edilirseniz, artık
2384
İmâm Taberî ( ﷲ#. رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ َ6ﱡوDَ&ْ َ ? ٍةDْ ِ ﱠ% ِ ﱠ%ِ 3ْ َ َ ْ ُ َ َ َ ﻟ$ ﱠ%ُھ8 ِ اَنْ ? َ َ "ﱡ0ْ َ= ْ% ِ ﱠ%ُھ8 ُ ُ &@ْ ط ﱠ ِ َ ِ ْH ُ ْْ & ُ ُ اﻟT َ َ6 ا اِ َذا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o
َ ُ ﱠY ت
îmân edenler! Mü'mineleri nikâhlayıp, sonra onlara temâs etmeden talâk verirseniz, artık sizin
için onlar üzerinde sayacağınız bir iddet yoktur] Bir kadını nikâhlayıp da kendisine temâs etmeden
o kadını boşayan erkek hakkındadır. Bu şekilde boşanmış olan bir kadın, kendisini boşayan erkekten
ayrılır ve dilediği kimse ile evlenebilmek için iddet süresinin geçmesini beklemesi gerekmez.
ً ٖ َ 2ا
'[s3 ً َ.
َ ﱠ%ُھ82 ُﱢ. َ ﱠ َو%ُھ8ُ َ َ &ﱢ$/O hâlde onları metâlandırın ve onları güzel bir bırakışla bırakın]'
Eğer erkek, o kadın için bir mehrin adını koymuşsa, o kadına ancak bu mehrin yarısını verir. Eğer
erkek, bu kadına herhangi bir mehir tâyin etmemiş ise, gücü yettiği oranda kadını metâlandırır. Ve işte
'güzelce salıverme' denilen durum budur." [Hikmet bin Beşîr Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 134.
sayfa]
2385
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ﱠ%ُ َرھ8 ُ ُا/Ücretlerini]' Yani: Mehirlerini." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 295.
sayfa]
2386
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ﱠ%ُ ُ ُ3 ْ َ ا َنْ ?َ@َ ﱠ ا#6ْٰ اَد/Gözlerinin aydın için olması ednâdır]'
Durumun bu vecih üzere vâki olması, onların gözlerinin aydın olması için en münâsib olanıdır. Çünkü
bu husustaki hükmün tercihinin Allah (+, و- )'ye ait olduğunu bildikleri zaman, onların gözleri aydın
olur." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Ahzâb Sûresi Tefsîri, 396. sayfa]
2387
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً03=ٖ ٍء َرKَْ ﱢ7ُ # ٰ َ ُ ﷲ ّ ٰ َ ن7َ َو/Ve Allah her şey üzerine
Rakîb olandır.]' Yani: İşleri murâkabe eden, onların nereden gelip nereye gittiğini bilen, en
mükemmel nizâm ve en güzel muhkemlik ile onların tedbîrini ikâme edendir." [AbdurRahmân bin
Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 786. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
582
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
dâhil olun. Nihâyet taam ettiğinizde, hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin.
Muhakkak ki bu, Nebî'ye eziyyet etmiş olur, fakat sizden hayâ ediyor. Ve
Allah hakktan hayâ etmez. Ve eğer onlardan bir metâ isterseniz, artık hicâbın
arkasından isteyin. 2388 Bu, sizin kalbiniz ve onların kalbi için daha tâhirdir. Ve
sizin için Allah Resûlu'ne eziyyet etmeniz ve ne (de) onun ardından zevcelerini
nikâhlamanız ebeden olamaz. Muhakkak ki bu, Allah indinde âzimdir.(53)
Eğer bir şeyi açıklar veya gizlerseniz, o takdirde muhakkak ki Allah her şeye
Alîm olandır.(54)
metâ isterseniz, artık hicâbın arkasından isteyin]' Yani: Örtünün arkasından. Böylece 'Hicâb
Âyeti'nin ardından bir kişinin Allah Resûlu ( و ﷲ )'in hanımlarından bir kadına -peçeli olsun
veya peçesiz- bakması olamaz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 370. sayfa]
2389
İmâm Taberî ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رın hasen bir isnâd ile bu âyet hakkında şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Böylelikle kadınlara, âyette zikredilen kimselerden hicâblanmaları gerekmediği
ruhsatı verilmiştir." [Hikmet bin Beşîr Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 140. sayfa]
2390
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Suresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Tüm sesleri işitir, gizlisini ve açığını.
Ve O, tüm mevcudâtı görür, irisini ufağını, küçüğünü ve büyüğünü. Ve O'nun ilmi her şeyi ihâta
etmiştir." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-
Sâlikîn, 3. cilt, 266. sayfa]
2391
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Ebu'l-Âliye ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah'ın salâtı,
meleklerin indinde onun üzerine senâ etmesidir. Ve meleklerin salâtı duâdır." İbn Abbâs ( ﷲ ر
# )'nın (ise) şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َن8 ﱡQ َ ُ-/Salât ederler]' Bereket dilerler." Devamla
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Ka'b ibn Ucre ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Ey Allah'ın
Resûlu! Sana selâm vermeyi biliyoruz. Ama senin üzerine salât nasıldır?' Allah Resûlu ( ﷲ
)و: 'Deyin ki: '[ Dٍ ﱠTَ َ #َ َ اَﻟ ﱠ ُ ﱠ *َ ِر ْك،ٌD3kِ َ ٌD3 ِ 2َ bَ ﱠ6ِ َ إ3 آ ِل إِ ْ* َ ا ِھ#َ َ َqْ3 ﱠ1 َ اَﻟ ﱠ ُ ﱠ
َ َ 7َ Dٍ ﱠTَ ُ آ ِل#َ َ َوDٍ ﱠTَ ُ #َ َ ﱢ1
ٌD3kِ َ ٌD3 ِ 2َ bَ ﱠ6 َ ِإ3آل ِإ ْ* َ ا ِھ
ِ #َ َ َq ْ
7 ر
َ َ * َ
7 D
ٍ T
َ
َ ِ َ ﱠآل #َ َ و
َ /Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in âline salât
eyle, İbrâhîm'in âline salât ettiğin gibi. Muhakkak ki Sen, Hamîd'sin, Mecîd'sin. Allah'ım!
Muhammed'i ve Muhammed'in âlini mübârek kıl, İbrâhîm'in âlini mübârek kıldığın gibi.
Muhakkak ki Sen, Hamîd'sin, Mecîd'sin.]' buyurdu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-
Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4797. ve öncesi)]
583
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İnsânlar sana Saat'ten2396 suâl ediyorlar. De ki: 'Onun ilmi ancak Allah
indindedir.' Ve ne bilirsin, umulur ki Saat yakında olur.(63)
Muhakkak ki, Allah kâfirlere lânet etmiştir ve onlar için bir çılgın alev
hazırlamıştır.(64)
2392 ٰ
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[#6ْٰ اَدbَ ذ ِﻟ/Bu ednâdır]' Daha uygundur." [Muhammed
bin Sâlih el-Useymîn, Ahzâb Suresi Tefsîri, 487. sayfa]
2393
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Allahu ( $ &'), Resûlu ( و ﷲ )'e müslüman mü'mine
kadınlara, hâssaten şereflerinden dolayı zevceleri ve kızlarına, üzerlerine cilbâblarından -câhiliyye
simgelerinden ve cariye simgelerinden ayrılabilmesi için- salmalarını emretmesini buyuruyor. Ve
cilbâb, hımârın/örtünün üzerindeki ridâdır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahzâb Sûresi, 59. âyetin tefsîrinde]
2394
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[bَ َ ﱠ- ِ Rْ ُ َﻟ/Lenuğriyenneke]' Elbette seni
onların üzerine musallat edeceğiz." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 144. sayfa]
2395 ّٰ َ ﱠ.
Ebu Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ 0ْ َ= ْ% ِ ا8ْ َ Aَ َ%-5ٖ اﻟﱠ#$ِ ِﷲ ُ /(Bu,) daha önce o
geçenler içinde Allah'ın Sünnet'idir.]' Ve bu fiilin mislini (bundan önce de) fiil etmişlerdir." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 308.
sayfa]
2396
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Lukmân Sûresi Tefsîri, 202. sayfa]
584
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ateşin içinde yüzlerinin çevrileceği gün. Derler ki: 'Ah, keşke biz Allah'a itaat
etseydik ve Resûl'e itaat etseydik!'(66)2397
Rabbimiz! Onlara azâbtan iki kat ver ve onlara büyük bir lânetle lânet et.(68)
Ey o îmân edenler! Mûsâ'ya o eziyyet edenler gibi olmayın. Nihâyet Allah onu,
onların dediklerinden temize çıkardı. Ve Allah indinde itibarlı idi.(69)
Sizin için amellerinizi ıslâh etsin ve sizin için günâhlarınızı mağfiret buyursun.
Ve kim Allah'a ve Resûlu'ne itaat ederse, artık (o) azîm bir başarıyla başarıya
ulaşmıştır.(71)
Muhakkak ki Biz, emâneti semâlar ve Arz ve dağlar üzerine arz ettik de onu
yüklenmekten kaçındılar ve ondan çekindiler. Ve onu insân yüklendi.
Muhakkak ki o, çok zâlim, çok câhil olandır.(72)
(Bu,) Allah'ın, münâfıklara ve münâfıkalara ve müşriklere ve müşrikelere
azâb etmesi ve mü'minler ve mü'mineler üzerine tevbelerini kabul etmesi
içindir. Ve Allah, Gafûr, Rahîm olandır.(73)
2397
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رdedi ki: "(Bu) topluluk o zaman Allah ( $ &'') )( ! وya itaat
etmeyi ve Resûlu ( و ﷲ )'e itaat etmeyi temennî edecek, (ama) bu onlara bir menfaat
sağlamayacaktır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, er-
Risâletu't-Tebûkiyye, 52. sayfa]
2398
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َر*ﱠ
َ6َ َ ا َء07ُ َد?َ َ َو.
َ َْط َ َﱠ ا6ِا/Rabbimiz! Muhakkak ki biz sâdatlarımıza ve büyüklerimize itaat ettik]'
Yani: Şerr ve şirkte reislerimize (itaat ettik)." [Hikmet bin Beşîr binYâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
146. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[s3 َ َ َ$/Böylece bizi yoldan dalâlete
َ 0َ اﻟ" ٖﱠ68‚ ﱡ
2399
düşürdüler]' Mânâsı: Bizi hakk yoldan alıkoydular." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 309. sayfa]
2400
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا8ُ@ا?ﱠ
ًاD-Dٖ . ّٰ
َ )ً 8ْ َ= ا8ُﻟ8ُ=ﷲَ َو/Allah'a takvâ edin ve doğru söz söyleyin.]' Yani: Âdil (söz söyleyin). (Devamla)
Katâde şöyle demiştir: Yani konuşurken ve amel ederken her zaman doğru söz söyleyin.
'[D-D"اﻟ/Sedîd]' Sıdk/doğruluk." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 147. sayfa]
585
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Arza gireni ve ondan hurûc edeni ve semâdan nüzûl edeni ve oraya yükseleni
ilmeder. Ve O, Rahîm'dir, Gafûr'dur.(2)
Ve o küfredenler dedi ki: 'Saat2401 bize gelmez.' De ki: 'Bilakis, gaybı ilmeden
Rabbime andolsun ki elbette size gelecektir. O'ndan semâlarda zerre miskâli
gizli kalmaz ve ne (de) arzda. Ve bundan daha küçük yoktur ve ne (de) daha
büyük ki mübîn bir Kitâb'ta olmasın.'(3)
Ve o ilim verilenler görürler ki, Rabbinden sana o inzâl edilen, o hakktır. 2404
Ve Azîz, Hamîd'in Sırâtı'na hidâyet eder.(6)
2401
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
2402
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َb cِ ُوﻟ ٰ ا
ٌ َ ةFِ Rْ َ ْ ُ َﻟ/İşte onlar, onlar içindir mağfiret]' Günâhları için (mağfiret). '[ ٌ - ٖ 7َ ق ْز
ٌ َو ِر/ve kerîm bir
rızık]' Cennet." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 150. sayfa]
2403
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc eder:
"'[ َ%-Wٖ ِ َ ُ َ ?ِ َ- ٰا#$ٖ 8ْ َ . َ َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve âyetlerimizde âciz bırak(maya kalkış)ıcılar olarak o sa'y edenler]'
Yani: (Allah'ı) âciz bırakamazlar. '[ٌ 3 ا َٖﻟWٍ ْ ْ ِر% ِ ٌاب5َ َ ْ ُ َ ﻟbَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte onlar, onlar için, elîm kötü bir azâb
vardır]' Dedi ki: '[W اﻟ/Ricz]' Kötü azâbtır. '[ 3ﻟ‰ا/Elîm]' Acı vericidir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 151. sayfa]
2404
Yine İmam Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[< ﱠTَ ْ اﻟ8َ ُھbَ ْ َر* ﱢ% ِ bَ 3ْ َ َل ِاﻟWِ 6ْ ُى ا5ٖ ا ا ْﻟ ِ ْ َ اﻟﱠ8ُ?َ اُو%-5ٖ َ َ ى اﻟ ﱠ- َو/Ve o ilim verilenler görürler ki, Rabbinden sana o
inzâl edilen o hakktır.]' (Bunlar) Muhammed ( و ﷲ )'in ashâbıdır." [Hikmet bin Beşîr
binYâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 151. sayfa]
586
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o küfredenler dedi ki: 'Sizi bir adam üzerine delâlet edelim mi? Size
bildiriyor ki, külliyyen darmadağan dağıldığınızda, muhakkak ki siz
hakîkaten yeni bir hilkat içinde olacaksınız.'(7)2405
'Allah üzere yalanı mı iftirâ ediyor, yoksa onda bir cinnet mi var?' Bilakis!
Âhiret'e o îmân etmeyenler, azâb ve uzak bir dalâlet içindedir.(8)2406
Ve andolsun ki, Dâvud'a Bizden bir fazîlet verdik. 'Ey dağlar ve kuşlar,
onunla beraber tesbîh edin.'2407 Ve onun için demiri yumuşattık.(10)
Geniş zırhlar îmâl et ve dokumasında takdîr et2408 diye. Ve sâlih amel işleyin.
Muhakkak ki Ben, amel ettiklerinize Basîr'im.(11)
2405
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Bu, mülhîd kâfirlerin Saat-i Kıyâmet'i nasıl uzak
gördüklerini ve bunu haber veren Resûl ( و ﷲ ) ile nasıl istihzâ ettiklerini Allah (+, و- )'nin
haber vermesidir. '[ق ٍ W ﱠ ُ َ ﱠ7ُ ْ ُ &=ْ Wُ ُ ْ اِ َذا ُ ﱢcﱢ0َ ُ- ٍ ُ َر# ٰ َ ْ ُ ﻟﱡDُ َ6 ْ َ ُ وا َھF7َ َ%-5ٖ َو=َ َل اﻟﱠ/Ve o küfredenler dedi ki: 'Sizi
bir adam üzerine delâlet edelim mi? Size bildiriyor ki, külliyyen darmadağan dağıldığınızda]'
Yani: Bedenleriniz toprakta parça parça dağıldığında, içindeki her şey gittiğinde ve un ufak
olduğunda. '[ ْ ُ ﱠ6ِا/Muhakkak ki siz]' Yani: Bu halden sonra. '[Dٍ -Dٖ َ < ٍ ْ Aَ #Fٖ َﻟ/Hakîkaten yeni bir hilkat
içinde olacaksınız]' Yani: Yeniden diriltilecek ve bundan sonra rızıklandırılacaksınız. Bu haber
vermede muhakkak ki iki ihtimal zuhûr etmektedir: Ya o, Allahu ( $ &')'ya kasten iftirâ atarak bunu
kendisine Allah'ın vahyettiğini söylüyor veya onun böyle bir kastı yok ama bunak veya mecnûnun
karıştırdığı gibi karıştırıyor." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Sebe Sûresi, 7. âyetin tefsîrinde]
2406
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine der ki: "Dediler ki: '[ٌ ِ ﱠLٖ *ِ *ً اَ ْم5ِ 7َ ِﷲ ّ ٰ #َ َ &َ ٰ ى$ْ َا/Allah üzere yalanı mı
iftirâ ediyor, yoksa onda bir cinnet mi var?]' Allah (+, و- ), onları reddederek buyuruyor ki: '[ ِ َ*
Dِ 3 ٖ َ0 ِل ا ْﻟsب َواﻟ^ َﱠِ ا5َ َ ْ اﻟ#ِ$ ِ َ ةAِ )ٰ ْ *ِ َن8ُ ِ ْHُ- )َ َ%-5ٖ اﻟﱠ/Bilakis, Âhiret'e o îmân etmeyenler, azâb ve uzak bir
dalâlet içindedir]' Yani iş onların iddia ettikleri gibi veya onların gidişatları gibi değildir. Bilakis,
Muhammed ( و ﷲ ) o sâdıktır, iyidir ve râşidtir. O, hakk ile gelendir. Ve onlar yalancı,
beyinsiz câhillerdir. '[ب ِ ا5َ َ ْ اﻟ#$ِ /Azâb içindedir]' Yani kendilerini Allahu ( $ &')'nın azâbına sevkeden
küfürdedirler. '[D3 ٖ َ0 ِل ا ْﻟs َواﻟ^ َﱠ/Ve uzak bir dalâlet (içindedir)]' Dünyâda hakktan (uzaktır)." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Sebe Sûresi, 8. âyetin tefsîrinde]
2407
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid
( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[#*ٖ اَ ﱢو/Evvibî]' Tesbîh edin." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 152. sayfa]
2408
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْﱢرDَ=َو
" ْ ِد
اﻟ ﱠ#$ِ /Ve dokumasında takdîr et]' Onları ateş kullanmadan yapıyor ve demirle dövmüyor, sonra
onları dokuyordu."
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[" ْ ِد اﻟ ﱠ#$ِ ْﱢرDَ= َو/Ve dokumasında takdîr et]' Çivileri ve halkaları ölçülü kullan. Çivileri çok inceltme
ve çok büyük de tutma ki kolay ve akıcı çalışabilesin." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
4. cilt, 152. sayfa]
587
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylece üzerine ölümü kazâ ettiğimizde, değneğini yiyen bir arz dâbbesinden
başkası2412 ölümü üzerine onlara delâlet etmedi. Nihâyet (Süleymân ölü olarak)
yere kapanınca, cinlere tebeyyün etti ki, eğer gaybı ilmetmiş olsalardı
aşağılayıcı azâb içinde kalmazlardı.(14)
Andolsun ki, Sebe için meskenlerinde bir âyet vardı: Sağ ve soldan iki bahçe.
'Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Tayyib bir belde ve Gafûr bir
Rabb.'(15)
Derken îrâz ettiler de üzerlerine Arim selini2413 irsâl ettik. Ve bahçelerini ekşi
yemişli ağaçlar ve acı ılgın ve az bir şey sedir ağacı olan iki bahçeye tebdîl
ettik.(16)
2409
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[Žَ - ّ ٖ َ اﻟ% ٰ 3ْ َ " ُ َو ِﻟ/Ve Süleymân'a
rüzgârı.]' Yani: Ve Süleymân'a rüzgârı musahhar ettik." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 320. sayfa]
2410
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ُ ﱡُو َھ َ ْ ٌ َو َر َوD]ُ /Onun sabah esişi bir ay ve onun akşam esişi bir ay(lık yoldu).]' Bir aylık
"'[ ٌ ْ َ َ 2ا
yol gidiyor ve bir aylık yol dönüyordu." (Devamla) Katâde ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Bir gün içinde iki
aylık yol alıyordu." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 153. sayfa]
2411
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِL-ْ Dَ َ- َ%ْ3َ* ُ َ ْ َ - ْ% َ ﱢ%kِ َْ اﻟ% ِ َو/Ve cinlerden kimi onun
önünde çalışırdı.]' Zâhir olan şu ki onlar müşâhede ediliyorlardı." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Sebe Suresi Tefsîri, 109. sayfa]
2412
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ُ Lَ?َ " ِ ْاِ ﱠ) دَا*ﱠ ُ ْا)َر/Değneğini yiyen bir arz dâbbesinden başkası]' Asâsını yiyen bir
َ ْ ِ ُ 7ُ ْ َ? ض
ağaç kurdu." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 154. sayfa]
2413
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine Âli ibn Talha ( ﷲ#.')رtan, o da İbn Abbâs ( ﷲ ر
# )'nın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ اﻟْ َ ِ ِم3ْ . َ /Arim seli]' Şiddetli bir sel. Allah'ın bu seli onların
üzerine göndermek için vâsıta buyurmuş olduğu şey, bana zikredildiğine göre, Allah'ın onların
seddleri üzerine saldığı farelerdir. Bu fareler o sedd içinde bir oyuk açmıştı." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 156. sayfa]
588
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, iblîs, üzerlerine zannını tasdîk etti. Böylelikle ona tâbi
oldular,2416 mü'minlerden bir fırka müstesnâ.(20)
Ve onun onlar üzerinde bir tasallutu olmamıştır. (Bu,) ancak Âhiret'e îmân
edeni, ondan şekk içinde olan o kimseden ilmetmemiz içindir. Ve Rabbin her
şey üzerine Hafîz'dir.(21)
2414
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ 3$ٖ َ 7ْ *َ َر#&ٖ ا ْﻟ@ُ َ ى اﻟﱠ/orada o bereketlendirdiğimiz karyeler arasında]' Şam karyeleri."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ =ُ ً ى
ً ظ ِھ َ ة َ /Zâhir karyeler]' Peşipeşine gelen, birbirine bağlı karyeler. '[ َ%3 ٖ ِ ﱠ ً ٰا-َ َوا# َ َ ِﻟ3َ َ ﻟ3$ٖ ُ وا3./Geceleri
ٖ
ve gündüzleri orada emîn olarak seyr edin.]' Zulmedilmekten ve aç kalmaktan korkmuyorlardı.
Ancak sabah yolculuklarına çıkıyor, kaylûle/öğle uykusuna yatıyor, istirâhat ediyor, bahçe ve nehir
sahiplerinin kasabasında da geceliyorlardı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 156.
sayfa]
2415
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[~- َ ٖد2ََ َ ْ َ ھُ ْ اkَ َ$/Böylece onları ehâdîs kıldık.]', Onları, haberleri
insanlara tahdîs edilen bir kavim kıldık. Ve mânâsı: Onları, hâl ve âkibetlerinden ibret alınması için,
kendilerinden sonra gelen ümmetlerin onların fiillerinden teâccüb ederek bahsettikleri olaylara sahib
bir kavim kıldık." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1195. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
2416
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "Mânâsı: İblisin onlara dâir bir zannı vardı: Onları iğvâ
ettiği/saptırdığı zaman, kendisine tâbi olacaklarını zannediyordu. Nitekim onları bu hal üzere buldu
da." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1195. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
2417
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِ ُ=
ْ ِ ْ ٍك% ِ َ ِ 3$ٖ ْ ُ َض َو َ ﻟ ِ ْ ْا)َر#ِ$ )َ اتِ َو8َ ٰ " ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ ْ ُ& ْ َ َ َز%-5ٖ ا اﻟﱠ8ُ ا ْد/De ki: 'Allah'ın
اﻟ ﱠ#ِ$ ٍ@َ َل َذ ﱠرةMْ ِ َن8ُ ِ ْ َ - )َ ِﷲ
dûnundan o iddia ettiklerinize duâ edin, semâlarda zerrenin miskâline mâlik değillerdir ve ne
(de) arzda. Ve onlar için ikisinde bir şeriklik yoktur.]' Allah'ın ne semâda ne de arzda bir şerîki
vardır. '[ ْ ُ ْ ِ ُ Lَ َو َ ﻟ/Ve O'nun için onlardan yoktur]' Allah'ın dûnundan o duâ edilenlerden. '[ ْ% ِ
ٍ 3ٖ ظَ /Bir destekçi]' Bir şey ile O'na yardımcı olacak (yoktur)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 157. sayfa]
589
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Rabbimiz aramızı cem edecek,2418 sonra aramızı hakk ile açacaktır. Ve
O, Fettâh'tır, 2419 Âlîm'dir.(26)
Ve başka değil, ancak bütün insânlar için bir tebşîr edici ve bir inzâr edici seni
irsâl ettik. 2421 Ve lâkin insânların ekserîsi ilmetmezler.(28)
2418
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ * َ َ َر ﱡ3ْ َ* Oُ َ ْkَ- ْ ُ=/De ki: 'Rabbimiz aramızı cem edecek]'
Yani: Mahlûkâtın arasını Kıyâmet Günü bir düzlükte cem' edecek/biraraya getirecek, sonra aramızı
hakk ile ayıracaktır. Yani: Aramızda adalet ile hükmedecek; bunu müteâkiben her amel edene,
ameline göre, hayır ise hayır, şerr ise şerr karşılığını verecektir. O gün, izzet, nusret ve ebedî saadet
kimin lehine imiş ilmedeceksiniz." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Sebe Suresi, 26. âyetin tefsîrinde]
2419
Şeyh Saîd el-Kahtânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ حCN$ا/Fâtih]' Hükmedendir. Ve: '[& حFاﻟ/Fettâh]'
mübâlağa kalıplarındandır. Bu durumda: '[& حFاﻟ/Fettâh]' O, muhsin ve cömert hakemdir" Devamla
şöyle demiştir: "Bu itibarla Rabb ( $ &') )( ! و, '[ُ 3 ٖ َ َْ&ﱠ ُح اﻟFا ْﻟ/Fettâh'tır, Âlîm'dir]' O ki itaat eden
kullarına cömerlik ve kereminin hazînelerini açar ve düşmanlarına ise bunun zıddını açar. Ve bu,
O'nun fazlı ve adâletinden dolayıdır." [Saîd ibn Alî ibnVehf el-Kahtânî, Şerhu Esmâİllahi'l-Hüsnâ fî
Dav'i'l-Kitâbi ve's-Sünneti, 152.-153. sayfalar]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َء7َ َ ُ Lٖ *ِ ْ ُ&@ْ Tَ َْ اَﻟ%-5ٖ اﻟﱠ# َ 6ِ =ُ ْ اَ ُرو/De ki: 'O'na, o şerîkler ilhâk
2420
ettiklerinizi bana gösterin.]' Yani: kendilerini O'na, yani Allah'a ilhâk ettikleriniz, ibâdette O'na
şerîk koştuklarınız da halk ediyor ve rızık veriyorlar mı? '[sَ ﱠ7/Hayır!]' Ne halk ediyorlar ve ne de
rızık veriyorlar. '[Wُ -Wٖ َ ﷲ ُ ا ْﻟ ّ ٰ 8َ *َ ْ ُھ/Bilakis, O Allah'tır, Azîz'dir]' Emri gâlib gelendir.
'[ُ 3 ٖ Tَ ا ْﻟ/Hakîm'dir]' Halk ettiklerini idâresinde hüküm ve hikmet sâhibidir. O hâlde nasıl olur da
O'nun, mülkünde şerîki olur? [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 6. cilt, 399. sayfa]
2421
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َو
ً ا-5ٖ َ6 ً ا َو3>ٖ َ* ِﱠ ً ِﻟ ﱠ س$ 7َ ) ْ َ َك اِ ﱠ.
َ ْاَر/Ve başka değil, ancak bütün insânlar için bir tebşîr edici ve bir inzâr
edici seni irsâl ettik.]' Allah ( $ &') )( ! و, Muhammed ( و ﷲ )'i arablara ve acemlere irsâl
etmiştir. Onların Allah'a en keremli olanları, O'na en itaatkâr olanlardır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 159. sayfa]
590
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Sizin için vaad edilmiş bir gün vardır. Ondan ne bir saat tehîr
edebilirsiniz ve ne (de) takdîm edebilirsiniz.'(30)
Ve bir karyeye bir nezîr irsâl etmedik ki oranın mütrefleri2424 şöyle dememiş
olsun: 'Muhakkak ki biz, sizinle irsâl edilene kâfirleriz.'(34)
2422
Bu âyet Yûnus Sûresi'nin 48. âyeti, Enbiyâ Sûresi'nin 38. âyeti, Neml Sûresi'nin 71. âyeti, Yasîn
Sûresi'nin 48. âyeti ve Mülk Sûresi'nin 25. âyeti ile aynıdır.
2423
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ%َﻟ
Lِ -ْ Dَ َ- َ%ْ3َ* ى5ٖ ا ا ْﻟ@ُ ْٰا ِن َو َ) ِ* ﻟﱠ5َ ٰ *ِ َ% ِ ْHُ6/Asla bu Kur'ân'a îmân etmeyiz ve ne (de) onun o önündekine]'
Müşrikler dedi ki: Bu Kur'ân'a îmân etmeyeceğiz ve ne (de) o önündeki kitâblara ve nebîlere."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 160. sayfa]
2424
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َھ8ُ$ َ &ْ ُ /Oranın mütrefleri]' Onlar, onların şerrdeki reis ve önderleridir." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 160. sayfa]
2425
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ ِ َ تِ ٰا$ ُ Rُ ا ْﻟ#$ِ ْ َو ُھ/Ve onlar odalarda emniyyet
içindedir.]' Yani: Cennetin odalarında, azâbtan emîn olarak. Şöyle de denilmiştir: Ölümden emîn
591
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve âyetlerimizde (Bizi) aciz bırakmaya o sa'y edenler, işte onlar azâbın içine
hazır edileceklerdir.(38)2426
(Melekler) derler ki: 'Subhânsın, 2430 Sensin, onların dûnundan velîmiz. Bilakis,
cinlere onlar ibâdet ediyor idiler. Ekserîsi onlara îmân etmişlerdi.(41)2431
olarak. Ayrıca şöyle de kavledilmiştir: Hüzünlerden emîn olarak." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 337. sayfa]
2426
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ?ِ َ- ٰا#$ٖ َن8ْ َ " ْ َ- َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve âyetlerimizde o sa'y edenler]'
Delillerimizi ve hüccetimizi ve Kitâb'ımızı ibtâl etmek için (o sa'y edenler/koşturanlar).
'[ َ%-Wٖ ِ َ ُ /(Bizi) aciz bırakmaya]' İnâd ederek Bizi geçebileceklerini zannederler. '[ ِاب5َ َ ْ اﻟ#$ِ bَ cِ ُوﻟ ٰ ا
َ^ ُون َ ْT ُ /İşte onlar azâbın içine hazır edileceklerdir]' Yani: Cehennem'de zebâniler onları oraya
hazır edeceklerdir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Sebe Suresi, 38. âyetin tefsîrinde]
2427
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ُرDِ @ْ َ-َ ِد ٖه َو0 ِ ْ% ِ > ُء ُ "
َ ْ اﻟ ﱢ زi
َ َ- ْ% َ ق ِﻟ ُ 0ْ َ- #ّ*ٖ =ُ ْ اِنﱠ َر/De ki: 'Muhakkak
ki Rabbim, rızkı kullarından dilediğine genişletir ve onun için takdîr eder]' Yani: Hikmetinden
dolayı buna çok mal ile genişlik verir ve diğerine az mal verir ve rızkını ciddi bir şekilde takdîr
eder/daraltır. O'nun bunda başkasının idrâk edemeyeceği hikmetleri vardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Sebe Sûresi, 39. âyetin tefsîrinde]
2428
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ LُFِ ,ْ ُ- 8َ ُ َ$/Artık O, ona halef verir]' Yani:
Onun arkasından başkasını verir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 337. sayfa]
2429
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: " '[ ْ% ِ ْ ُ&@ْ َF6ْ ََو َ ا
َ%3=ٖ ُ اﻟ ﱠا ِز3ْ Aَ 8َ ُ َو ُھLُFِ ,ْ ُ- 8َ ُ َ$ ٍءKَْ /Ve bir şeyden ne infâk ederseniz, artık O, onu halef verir. Ve O, rızık
verenlerin en hayırlısıdır.]' Ne isrâfa ve ne (de) cimriliğe düşerek." [Ebu Abdİllah Muhammed bin
İsmâil el-Buhârî, Edebu'l-Mufred (443.); Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Edebu'l-Mufred'te demiştir ki: 'İsnâdı
sahîhtir.' (344.)]
2430
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ا8ُ=َ ﻟ/Derler ki]' Bu fiildeki zamîr, meleklere râcidir (yani
melekler derler ki). '[bَ َ6 Tَْ 0. ُ /Subhânsın]' Seni şerîkten tenzîh ederek. Yani: Şübhesiz ki biz Seni,
bizim ve gayrının Sana şerîkler olmasından tenzîh ediyoruz. Allah ( $ &'') )( ! وnın tenzîhi iki şeyden
olur: Onların birisi, O'nun noksanlıktan tenzîh edilmesi ve ikincisi ise mahlûklara benzemekten tenzîh
edilmesidir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Sebe Sûresi Tefsîri, 251. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[bَ َ6 Tَ 0ْ . ُ ا8ُ=َ ﻟ/(Melekler) derler ki: 'Subhânsın.']' Yani: Seni
2431
tenzîh ederiz. '[ ْ ِ 6ِ ْ دُو% ِ َ 3َ َو ِﻟ ﱡq6ْ َا/Sensin, onların dûnundan velîmiz]' Yani: O velî edindiğimiz
Rabbimiz Sensin. Ve Sana itaat ederiz ve ibâdette ihlâsımız Sanadır. '[ ْ ِ *ِ ْ َ ُ ُھM7ْ َﱠ ا%kِ ُونَ ا ْﻟDُ0ْ َ- ا8ُ6 7َ ْ َ*
َن8ُ ِ ْH ُ /Ekserîsi onlara îmân etmişlerdi]' Yani: İblîse ve avânelerine itaat ediyorlardı." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Sebe Sûresi, 41. âyetin
tefsîrinde]
592
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık bazınız bazısına bir menfaata mâlik değilsiniz ve ne (de) bir zarara. Ve
o zulmedenlere buyuracağız ki: 'Tadın, o kendisini tekzîb etmiş olduğunuz
ateşin azâbını!'(42)
De ki: 'Size ancak: 'Allah için ikişerli veya ferden kıyâm edin.' diye bir vaaz
vereceğim. Sonra tefekkür edin: Arkadaşınızda bir cinnet yoktur. O, sizin için
şiddetli azâbın önünde bir nezîrden başkası değildir.'(46)
De ki: 'Bir ücret sizden istemedim, o takdirde o sizin içindir. Ecrim, Allah'tan
başkası üzere değildir. Ve O, her şey üzerine Şâhid'tir.(47)
2432
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[&َ ً ىFْ ُ bٌ $ْ ِا اِ ﱠ) ا5َ ا َ ٰھ8ُ َو=َ ﻟ/Ve dediler ki: 'Bu,
iftirâ edilen ifkten başkası değildir.']' Yani: 'Kur'ân, uydurulmuş bir yalandır.' (dediler)." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 339.
sayfa]
2433
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َو
َ َ68. ٰ
ُ ُرDْ َ- ٍ_ُ&7ُ ْ% ِ ْ َ ُھ3ْ َ?ا/Ve onlara ders yapacakları kitâblardan vermedik.]' Yani: Kıraat edecekleri
(kitâblardan vermedik). '[ٍ -5ٖ َ6 ْ% ِ bَ َ 0ْ َ= ْ ِ 3ْ َ ْ َ ِاﻟ. َ ْ َو َ اَر/Ve onlara senden önce bir nezîr irsâl etmedik.]'
Buyuruyor ki: Ve senin bu kavminin müşriklerine ey Muhammed, söyledikleri hususlarda, senden
önce onları be'simize/azâbımıza karşı uyaran bir nebî irsâl etmedik." Devamla İmâm Katâde ( ﷲ#.)ر
şöyle demiştir: "Allah, Arablara Kur'ân'dan önce bir kitâb inzâl etmemiş, Muhammed ( ﷲ
')وden önce onlara bir nebî irsâl etmemiştir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
162. sayfa]
2434
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ْ َ ُھ3ْ َ?> َر َ ٰا َ ْ ِ ا8Rُ َ َ* َ َو/Ve onlara verdiklerimizin onda birine ulaşamamışlardır.]
Dünyâdaki kuvvetin (onda birine)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 162. sayfa]
2435
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ 3 ٖ َ6 َ ن7َ َ+ْ3َ َ$/Artık nasıl oldu inkârım?]' Yani: Azâb etme ve
cezâlandırma sûreti ile nasıl oldu onları inkârım/reddedişim? İşte bunlar da böyle bir azâbtan
sakınsınlar." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1202. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
593
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve derler ki: 'Ona îmân ettik.' Ve onlar için uzak bir mekândan (îmânı) elde
etmek nerede?(52)2438
2436
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ =ُ ْ اِنﱠ
< ﱢTَ ْفُ ِ* ﻟ5ِ @ْ َ- #ّ*ٖ َر/De ki: 'Muhakkak ki Rabbim Hakk'ı fırlatır.]' Yani: Vahiy ile." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 163. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Yani hücceti beyân eder ve onu galib/zâhir kılar." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Sebe Sûresi, 48. âyetin
tefsîrinde]
2437
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ =ُ ْ َ َء
< ﱡTَ ا ْﻟ/De ki: 'Hakk geldi.']' Yani: Kur'ân. '[ُD3 ٖ ُ - َ َ ِط ُ َو0ئ ا ْﻟ ُ Dِ 0ْ ُ- َ َو/Ve bâtıl ne başlatabilir ve ne iâde
edebilir.]' Bâtıl: iblîs'tir. Yani iblîs hiç kimseyi halk edemez da ba's edemez/diriltemez de." [Hikmet
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 163. sayfa]
2438
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[Lٖ *ِ ا َ ﱠ/Ona ٰ îmân ettik]' Yani: Kıyâmet Günü derler
ki: 'Allah'a ve meleklerine ve kitâblarına ve Resûlu'ne îmân ettik.' Devamla İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle
demiştir: "'[Dٍ 3 ٖ َ* ْ َ َ ٍن% ِ ش ُ ﻟَ ُ ُ اﻟ&ﱠ َ ُو#ّ6ٰ َ َوا/Ve onlar için uzak bir mekândan (îmânı) elde etmek
nerede?]' Yani: Onlar nasıl îmâna gelebilirler? Ve onlar îmânın kabul edileceği mahalden
uzaklaşmışlar ve Âhiret diyârına göç etmişlerdir. Ve o Âhiret ibtilâ/sınav diyârı değil cezâ diyârıdır.
Artık şayet dünyâda iken îmân etmiş olsalardı, îmânları onlara bir menfaat sağlardı. Ve lâkin Âhiret
diyârına göç ettikten sonra, uzaktan bir şeyi elde etmeye çalışan kimse için böyle bir yolun mümkün
olmaması gibi, îmânın kabul edilmesine de bir yol yoktur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Sebe Sûresi, 52. âyetin tefsîrinde]
2439
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Dْ =َ َو
ُ 0ْ َ= ْ% ِ Lٖ *ِ َ ُ واF7َ /Ve daha önce ona küfretmişlerdi.]' Yani: Dünyâda îmâna (küfretmişlerdi). '[ َن8ُ$5ِ @ْ َ-َو
Dٍ 3 ٖ َ* ْ َ َ ٍن% ِ _ ِ 3ْ Rَ ِ* ْﻟ/Ve uzak bir mekândan gayba atı(p tutu)yorlardı.]' Yani: Zanna dayanarak gaybı
recm ediyorlar/taşlıyorlar, 'Ba's/Diriliş yok', 'Cennet de yok' 'Ateş de yok' diyorlardı." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 164. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Onları [Nebî ( و ﷲ )'e] şâir derken görürsün ve
onları kâhin derken görürsün ve onları sihirb3az derken görürsün ve onları mecnun derken görürsün.
Ve onları, bundan başka daha birçok batıl sözler ederken görürsün. Ve onlar, gaybı ve ba's olunmayı
ve neşri vaadi tekzîb ediyorlardı." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Sebe Sûresi, 53. âyetin tefsîrinde]
594
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2440
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
ْ َ- َ َ%ْ3َ* َ ُ ْ َو3ْ َ* َ 32ٖ َو/Ve onların arasıyla iştâh duydukları arasına engel
etmiştir: "'[ َن8ُ َ&>
konulmuştur]' Onlar ile îmân arasına engel konulmuştur." [Ebu Bekr AbdUllah ibn Muhammed ibn
Ebi Şeybe, Musannef, 13. cilt, 527. sayfa]
595
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, insânlar için rahmetten neyi açarsa, artık onu tutacak yoktur. 2441 Ve
neyi tutarsa, artık onun ardından onu irsâl edecek yoktur. 2442 Ve O, Azîz'dir,
Hakîm'dir.(2)
Ve eğer seni tekzîb ediyorlarsa (üzülme), öyle ki senden önce (de) resûller
tekzîb edilmişlerdi.2444 Ve işler Allah'a rücû ettirilecektir.(4)2445
2441
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Žَِ &Fْ َ- َ
ّٰ
ٍ َ ْ2َْ ر% ِ ِﷲُ ِﻟ ﱠ س/Allah, insânlar için rahmetten neyi açarsa]' Yani: Hayırdan. '[ َ َ ﻟbَ " ِ ْ ُ sَ َ$/artık onu
tutacak yoktur]' Hiç kimse onu hapsedemez." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
165. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٖهDِ ْ َ * ْ% ِ ُLَ َ ﻟ. ِ ْ ُ sَ َ $ bْ "
ِ ْ ُ- َ َو/Ve neyi tutarsa, artık
2442
onun ardından onu irsâl edecek yoktur.]' Yani: O, bir şeye mâni' olursa, artık onu Allah'tan sonra
irsâl edecek/gönderecek yoktur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 345. sayfa]
2443
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ْ ُ 3ْ َ َ ِﷲ ّ ٰ َqَ ْ ِ6 ُ وا7ُ اذ
ْ س ُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey insânlar, Allah'ın
üzerinizdeki nîmetini zikredin.]' Bu zikrin mânâsı şükürdür." [Ebu AbdUllah Muhammed bin
Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtır Sûresi, 3. âyetin tefsîrinde]
2444
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َْو ِا ن
ُ ْ ُرqَ*5ُ ﱢ7 Dْ َ@َ$ َك8ُ*5َُ ﱢ-/Ve eğer seni tekzîb ediyorlarsa (üzülme), öyle ki senden önce (de)
bَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ ٌ .
resûller tekzîb edilmişlerdi.]' İşittiğiniz gibi Nebîsini tesellî ediyor." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 439. sayfa]
2445
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &' )') رك وbuyurdu ki: 'Ey Muhammed, eğer Allah'a
şirk koşan bu müşrikler seni tekzîb eder ve onlara getirdiğin Tevhîd husûsunda sana muhâlefet
ederlerse, senden önce gelmiş resûllerde senin için bir örnek vardır. Şübhesiz ki onlar da kavimlerine
aynı böyle beyyinelerle geldiler ve onlara Tevhîd'i emrettiler. Kavimleri de onları yalanladı ve onlara
muhâlefet ettiler.' '[ ُر8 ُ ُ) ْاOُ َ ْ ُ? ِﷲ ّ ٰ #َ َو ِاﻟ/Ve işler Allah'a rücû ettirilecektir.]' Yani: 'Bundan dolayı
onlara en uygun karşılığı vereceğiz.'" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Fâtır Sûresi, 4. âyetin tefsîrinde]
596
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki şeytân, sizin için bir düşmandır, bu nedenle düşman onu ittihaz
edin. Hizbini ancak alevli ateşin ashâbından olmaları için dâvet eder.(6)2449
O küfredenler, onlar için şiddetli bir azâb vardır. Ve o îmân edenler ve sâlih
ameller işleyenler, onlar için mağfiret ve büyük bir ecir vardır.(7)
O hâlde kötü ameli kendisine ziynetlendirilip de onu güzel gören kimse (sâlih
amel eden gibi) midir?2450 Öyle ki kuşkusuz Allah, dilediğini dalâlete düşürür
ve dilediğine hidâyet eder. Bu itibarla nefsin üzerlerine hasretlerle
gitmesin. 2451 Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarına Alîm'dir.(8)
Ve Allah, O ki, rüzgârları irsâl etmiştir. Derken bir bulut kaldırır. Böylece
onu ölü bir beldeye süreriz de onunla ölümünün ardından arza hayât veririz.
İşte nüşûr2452 böyledir.(9)
2446
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[< ّ ٰ َD ْ س اِنﱠ َو
ﱞ2َ ِﷲ ُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey insânlar, muhakkak
ki Allah'ın vaadi hakktır.]' Yani: Kıyâmet'in vaadi hakktır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 346. sayfa]
2447
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ3ْ6Dةُ اﻟ ﱡ83ٰ Tَ ْﱠ ُ ُ اﻟ6 ﱠRُ َ ? sَ َ$/Öyleyse dünyâ hayâtı sizi
aldatmasın]' Yani: Allah'ın, velîleri için ve resûllerine tâbi olanlar için hazırlamış olduğu büyük
hayra nisbeten düşük bir geçim olan dünya hayâtı sizi aldatmasın. Bu fâni çiçek karşılığında şu
bâkîden gaflete düşmeyin." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Fâtır Suresi, 5. âyetin tefsîrinde]
2448
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ُ و ُرRَ ا ْﻟ/Aldatıcı]' Şeytândır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20.
cilt, 439. sayfa]
2449
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ اِ نﱠ
ّوًاDُ َ ُوه5ُ ,َ ? ِﱠ$ ﱞوDُ َ ْ ُ َ نَ ﻟU
َ 3ْ >
اﻟ ﱠ/Muhakkak ki şeytân, sizin için bir düşmandır, bu itibarla onu düşman
ittihaz edin.]' Ona düşmanlık etmek, her müslüman üzerine bir hakktır. Ona düşmanlık etmek,
Allah'a itaat ederek ona düşmanlık etmektir. '[ُ Lَ* ْW2ِ ا8ُ Dْ َ- َ ﱠ6ِا/Hizbini ancak dâvet eder.]' Hizbini ve
evliyâsını/dostlarını (dâvet eder). '[ِ 3 ٖ " ب اﻟ ﱠ ِ Tَ ْ1َْ ا% ِ ا8ُ68ُ َ3 ِﻟ/Alevli ateşin ashâbından olmaları için]
Yani: Ateşe onları sevk etmek için. İşte bu, onun düşmanlığıdır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 166. sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً " َ 2َ َُ َ ٰاه$ Lٖ ِ َ َ ُء8. ُ ُLََ ﻟ% ﱢ-ْ ُز% َ َ$َا/O hâlde kötü ameli kendisine
2450
ziynetlendirilip de onu güzel gören kimse (sâlih amel eden gibi) midir?]' Böyle bir kimse, îmân
eden ve sâlih amel işleyen kimse gibi midir? Yani: Onlar müsâvî/eşit değillerdir." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 25. sayfa]
2451
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ve Hasan el-Basrî ( ﷲ#. )رşöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ٍ" َ ات ُ Fْ َ6 ْ_َھ5َْ ? sَ َ$/Bu itibarla nefsin üzerlerine hasretlerle gitmesin.]' Yani:
َ 2َ ْ ِ 3ْ َ َ bَ "
Bu seni onlara karşı hüzünlendirmesin." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 20. cilt, 441. sayfa]
2452
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُر8ُ>اﻟ ﱡ/Nüşûr]' O, ölülerin yeryüzünde neşredilmesi ve
öldükten sonra diriltilmeleridir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtır Sûresi Tefsîri, 76. sayfa]
597
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kim izzeti murâd ediyor ise, artık izzet cemîân Allah'ındır. 2453 Pak kelime
O'na çıkar ve onu sâlih amel yükseltir. 2454 Ve kötülükleri o tuzak kuranlar,
onlar için şiddetli bir azâb vardır. Ve işte onların tuzağı, o boşa çıkar.(10)
Ve Allah sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden2455 halk etmiştir. Sonra sizi
çiftler kılmıştır. Ve bir dişi hâmile kalamaz ve vaz' edemez, ancak O'nun
ilmiyle. Ve bir Kitâb'ta olmaksızın ne ömrü uzatılana çok ömür verilir ve ne
(de) onun ömründen noksanlaştırılır. Muhakkak ki bu, Allah üzere
kolaydır.(11)
Ve iki deniz müsâvî olmaz. Şu tatlıdır, susuzluğu giderir, onun içimi kolaydır.
Ve şu çok tuzludur, acıdır. Ve hepsinden taze et yersiniz. Ve kendisini
giyeceğiniz bir süs ihrâc edersiniz. Ve O'nun fazlından istemeniz için onda
gemilerin yara yara gittiğini görürsün. Ve umulur ki siz şükredersiniz.(12)
Geceyi gündüzün içine sokar ve gündüzü gecenin içine sokar. Ve güneş ve ayı
musahhar etmiştir. Hepsi müsemmâ bir ecele kadar cereyân eder. İşte budur
2453
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً 3 ٖ َ ُ ةWِ اﻟْ ِ ﱠLّ ٰ ِ َ $ َ ةW اﻟْ ِ ﱠDُ - ٖ ُ- َ ن7َ ْ% َ /Kim izzeti murâd ediyor ise,
artık izzet cemîân Allah'ındır]' Yani: Kim dünyâ ve Âhiret'te azîz olmaya muhabbetli ise, o halde
Allah ( $ &'') )( ! وya itaata iltizâm etsin. Çünkü muhakkak ki O, kendisine itaat edenin maksadının
hâsıl olmasını sağlar. Çünkü Allah ( $ &') )( ! و, dünyâ ve Âhiret'in Mâlik'idir. Ve izzet
cemîan/bütünüyle O'nundur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Fâtır Sûresi, 10. âyetin tefsîrinde]
2454
İmâm Lâlekâi ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah (+, و- ) şöyle buyurmuştur: '[ ُ َ َ ْﱢ_ َواﻟ ُ 3Uُ ا ْﻟ َ ِ ُ اﻟ ﱠDَ Q
ْ َ- Lِ 3ْ َاِﻟ
Žُ ِﻟQاﻟ ﱠ/Pak kelime O'na çıkar ve onu sâlih amel yükseltir.]' [Fâtır Suresi, 10. âyet] Ve (yine) şöyle
buyurmuştur: '[َرْض َ )َ ِ* ُ ُ ْا+" ِ ,ْ َ- ْ" َ ِء اَن
اﻟ ﱠ#$ِ ْ% َ ْ ُ&ْ ِ َ َءا/Semâdakinin arza sizi batırmasından emîn
misiniz?]' [Mülk Sûresi, 16. âyet] Ve (yine) şöyle buyurmuştur: '[ ْ ُ 3ْ َ َ ُ . ِ ْ ُ-َ ِد ٖه َو0 ِ قَ 8ْ َ$ ُ ا ْﻟ@َ ِھ8َ َو ُھ
ً r َ َF2/Ve
َ O, kullarının fevkinde Kâhir'dir. Ve üzerinize hafazayı irsâl eder.]' [En'âm Suresi, 61.
âyet] Böylelikle bu âyetler, Allah ( $ &'') )( ! وnın semâda olduğuna ve ilminin arzında ve semâsında
her mekânı ihâta ettiğine delâlet ederler." [Ebu'l-Kâsım HibetUllah bin Hasen bin Mansûr el-Lâlekâi,
Şerhu Usûli İ'tikâdi Ehli's-Sünne, 1. cilt, 319. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُDَ ْQَ- Lِ 3ْ َِاﻟ
ُ Lُ َ $ ْ َ- Žُ ِﻟQ
ﱢ_ َواﻟْ َ َ ُ اﻟ ﱠ ا ْﻟ َ ِ ُ اﻟ ﱠ/Güzel kelime O'na çıkar ve onu sâlih amel yükseltir.]' Allah, kavli
ُ 3U
ancak amel ile kabûl eder. Kim kavleder ve güzel amel işlerse Allah ondan kabul eder." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 445. sayfa]
İmâm Acurrî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Žُ ِﻟQ ُ ا ْﻟ َ ِ ُ اﻟ ﱠDَ ْQَ- Lِ 3ْ َاِﻟ/Pak kelime O'na çıkar ve
ُﱢ_ َواﻟْ َ َ ُ اﻟ ﱠ3U
onu sâlih amel yükseltir.]' O ( $ &'), güzel sözün hakîkatinin, Allahu ( $ &')'ya amel ile yükseltilmesi
olduğunu haber vermiştir. Eğer amel yoksa, bunu diyenin sözü bâtıl olur ve o reddedilir. Tevhîd'ten
daha öncelikli güzel bir söz yoktur. Ve sâlih ameller içerisinde, farzları edâ etmekten daha öncelikli
bir amel yoktur." [Ebu Bekr Muhammed bin Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şerî'a, 2. cilt, 632. sayfa]
2455
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Bu, menîdir. Az olduğundan dolayı: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]'
olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' 'Az su' anlamına gelmektedir. Bazen: 'Çok su'
anlamında da kullanılmaktadır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Hac Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
598
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Eğer onlara duâ ederseniz, duânızı işitmezler. Velev ki işitseler, sizin için
cevâb veremezler. Ve Kıyâmet Günü, sizin şirkinize küfrederler. Ve Habîr'in
misli (kimse) sana bildiremez.(14)2459
Ve bir yük taşıyan, başkasının yükünü yüklenmez. Ve eğer yükü ağır olan (bir
başkasını) onu taşımaya dâvet etse, ondan bir şey yüklenilmez, velev ki karâbet
sâhibi olsun. Sen, ancak Rabblerine gaybte o haşyet duyanları ve namazı
ikâme edenleri inzâr edersin. Ve kim tezekkî ederse,2461 o takdirde ancak
kendi nefsi için tezekkî etmiştir.2462 Ve Allah'adır dönüş.(18)
2456
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٍ َ َ)ِ
#ًّ " َ ُ /müsemmâ bir ecel için]' Mâlûm/bilinen bir ecel için. Öyle bir sınır ki ne azaltılabilir ve ne (de)
aşılabilir. '[bُ ْ ُ ُ ا ْﻟLَﷲ ُ َر ﱡ* ُ ْ ﻟ ّ ٰ ُ ُ ذ ِﻟ/İşte
ٰ budur Rabbiniz Allah. Mülk O'nundur.]' Yani: O, O ki, bunları
fiil edendir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 169. sayfa]
2457
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ Dْ َ? َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve o duâ ettikleriniz]' ibâdet ettikleriniz. '[ ْ% ِ
Lٖ 6ِ دُو/O'nun dûnundan]' Yani: O'nun gayrından/O'ndan başka. Ve onlar putlardır." [Muhammed bin
Sâlih el-Useymîn, Fâtır Suresi Tefsîri, 124. sayfa]
2458
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٍ 3 ٖ Uْ =ِ ْ% ِ َن8ُ ِ ْ َ- َ /Bir kıtmîre mâlik değillerdir]' O, hurma
çekirdeğinin zarıdır. Ve o, hurma çekirdeğinin üzerinde bulunan ince zardır." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 6. cilt, 417. sayfa]
2459
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: " '[ ْاِ ن
ْ ُ َ ا ﻟ8ُ* kََ &.
ْ ا َ ا8ُ ِ . َ 8ْ َ ْ َوﻟ7ُ ا ُد َ َء8ُ َ "ْ َ- )َ ْ ُھ8ُ Dْ َ?/Eğer onlara duâ ederseniz, duânızı işitmezler. Velev ki
işitseler, sizin için cevâb veremezler.]' Yani ne sizin duânızı kabul edebilir ve ne (de) bu husûsta size
bir menfaat sağlayabilirler. '[ ْ ُ 7ِ ْ > ِ *ِ َُ ُونF ْ َ- ِ َ 3ٰ @ِ َم ا ْﻟ8ْ َ- َو/Ve Kıyâmet Günü, sizin şirkinize küfrederler.]'
Onlara koştuğunuz şirki inkâr ederler. Şirkinize râzı olmaz ve şirkinizi ikrâr etmezler. '[ ُ Mْ ِ bَ ُcﱢ0َ ُ- )َ َو
َ
ٍ 30ٖ A/Ve Habîr'in misli (kimse) sana bildiremez.]' Ve Allah, Habîr'dir. Kıyâmet günü onların hâli
böyle olacaktır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 169. sayfa]
2460
İbrâhîm Sûresi'nin 20. âyeti ile aynıdır. İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[Wٍ -Wٖ َ *ِ /Azîz]' Yani
(Allah'a) imkânsız ve zor değildir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
Kadîr, 1209. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2461
arınırsa, temizlenirse
2462
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َْواِ ن
َ ِ ْ 2ِ #@َ َ ٌ اِ ٰﻟMْ ُ ُعDْ َ?/Ve eğer yükü ağır olan (bir başkasını) onu taşımaya dâvet etse]' Yani: Günâhlarını
taşımaya dâvet etse '[#*ٰ ْ ُ= نَ َذا7َ 8ْ َ ٌء َوﻟKْ َ ُLْ ِ ْ َ ْTُ- )/Ondan َ bir şey yüklenilmez, velev ki karâbet
sâhibi olsun]' Yakın akraba bile olsa, onun günahlarından bir şeyi taşımaz. Ona, kendi günahlarının
gayrından hiçbir şey yüklenmez. '[ِ_3ْ Rَ ْنَ َر*ﱠ ُ ْ ِ* ﻟ8ْ > َ ,ْ َ- َ%-5ٖ ُر اﻟﱠ5ِ ْ ُ?/Sen, ancak Rabblerine gaybte o haşyet
duyanları inzâr edersin]' Yani: Ateşten ve Hesâbtan korkanları inzâr edersin. '[ #7ّ ٰ Wَ َ&َ- َ ﱠ6ِ َ$ #7ّ ٰ Wَ َ? ْ% َ َو
599
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Biz, seni hakk ile -bir tebşîr edici ve bir inzâr edici- irsâl ettik.
Ve içlerinde bir inzâr edici gelip geçmiş olmayan bir ümmet yoktur.(24)
ِ Fْ َ ِﻟ/Ve kim tezekkî ederse, o takdirde ancak kendi nefsi için tezekkî etmiştir.]' Yani: Kim sâlih
Lٖ "
bir ameli amel ederse, o takdirde ancak kendi nefsi için amel etmiştir." [Ebu Muhammed ibn Ebi
Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 13. cilt, 162.
sayfa (639.)]
2463
Şeyh el-Elbâni ( ﷲ#. )رder ki: "Kitâb ve Sünnet'te mevtânın/ölülerin işittiğine dâir bir delil
mevcûd değildir. Hatta nassların zâhiri ölülerin işitmediğine delâlet eder. Allah ( $ &'') )( ! وnın şu
kavlindeki gibi: '[ ِر8ُ0ُ@ ا ْﻟ#$ِ ْ% َ Oٍ ِ " ْ ُ *ِ َq6ْ َ َو َ ا/Ve sen, kabirdekilere işittiremezsin.]' [Fâtır Sûresi, 22.
âyet] Yine Muhammed ( و ﷲ )'in mescidte iken ashâbına yönelik şu kavlinde olduğu gibi:
'Cuma günü bana salâvatı çoğaltın. Nitekim sizin salâvatınız bana ulaşır.' Burada Nebî ( ﷲ
و ): 'Salâvatınızı duyarım.' dememiştir. Çünkü diğer bir hadiste geçtiği üzere, ona salavâtı
ulaştıran meleklerdir: 'Muhakkak Allah'ın seyyâh/dolaşan melekleri vardır. Onlar bana
ümmetimden selâmı ulaştırırlar.' [Bunu Nesâi ve Ahmed sahîh bir sened ile rivâyet etmişlerdir.]
Böylelikle Muhammed ( و ﷲ )'in Cumâ günü kendisine getirilen salâvatları duymadığı,
bilakis bu salavâtın ona ulaştırıldığı sarîh bir meseledir." [Muhammed Nasıruddîn el-Elbâni,
Silsiletu'l-Ehadîs ed-Daifa, 1147. hadîs]
2464
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ِ ُ* ﱡW َو ِ* ﻟ/Ve zubur ile]' Yani: İbrâhîm'in suhufu gibi
yazılı kitâblar ile. '[ ِ 3 ٖ ُ ْب اﻟ ِ َ&ِ َو ِ* ْﻟ/Ve münîr kitâb ile]' Tevrât ve İncîl gibi." [Muhammed bin Alî eş-
Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1210. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2465
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َك8ُ*5َُ ﱢ- ْ َواِن/Ve eğer seni tekzîb ediyorlarsa]' Yani: Kureyş
küffârı. '[ ْ ِ ِ 0ْ َ= ْ% ِ َ%-5ٖ ب اﻟ ﱠ َ ﱠ5َ7 Dْ َ@َ$/(üzülme), çünkü onlardan o öncekiler (de) tekzîb etmişlerdi]' Resûl
( و ﷲ )'i tesellî ederek, önceki müşriklerin de nebîlerini tekzîb ettiklerini haber vermektedir.
'[ت ِ َ ﱢ3َ0 ُ ُ ْ ِ* ْﻟ.
ُ َ َء ْ? ُ ْ ُر/Resûlleri onlara beyyineler ile gelmişlerdi.]' Yani zâhir mucizelerle ve vâzıh
şerîatlerle geldiler." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Fâtır Sûresi, 25. âyetin tefsîrinde]
600
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Görmedin mi, Allah'ın semâdan bir su inzâl ettiğini? Böylece onunla renkleri
muhtelif semereler ihrâc ettik. Ve dağlardan, renkleri muhtelif beyaz ve
kırmızı yollar ve simsiyah taşlar vardır.(27)
(Bu,) onlara ecirlerini ifâ etmesi ve fazlından ziyâde etmesi içindir. Muhakkak
ki O, Gafûr'dur, Şekûr'dur.(30)
2466
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ُا8ٔ ٰ َ ُ َ ِدهِ ا ْﻟ0 ِ ْ% ِ َ ﷲ ّ ٰ #َ>,ْ َ- َ ﱠ6ِا/Allah'tan, kullarından ancak âlimler haşyet duyar.]' Onlar ki,
Allah'ın her şey üzerine Kadîr olduğunu ilmederler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4.
cilt, 172. sayfa]
AbdUllah ibn Ahmed ibn Hanbel ( ﷲ#. )رhasen bir isnâd ile babasının Kitâbu'z-Zühd'ünün
Zevâid'inde Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Îmân, Allah (+, و- )'den
gıyâben haşyet duyan, Allah'ın rağbet ettiği şeylere rağbet eden, Allah'ın kızdığı şeyleri terk eden
kimsenin îmânıdır." Sonra Hasan: '[ُا8ٔ ٰ َ ُ َ ِد ِه ا ْﻟ0 ِ ْ% ِ َ ﷲ ّ ٰ #َ>,ْ َ- َ ﱠ6ِا/Allah'tan, kullarından ancak âlimler
haşyet duyar.]' (âyetini) tilâvet etti." [AbdUllah ibn Ahmed ibn Hanbel, Zevâidi Kitâbu'z-Zühd
(1308.)]
2467
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ًّ ا./Sırran]' ِ Yani: Gizlice. '[ً َ36ِ sََ /Alenen]' Yani:
Açıkça." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri, 3. cilt, 372. sayfa]
2468
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِL-ْ Dَ َ- َ%ْ3َ* َ ِ=ً ﻟD ﱢQ َ ُ /Önündekileri tasdîk edicidir]' Kendinden önce gelip geçmiş olan kitâbları tasdîk
edicidir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 172. sayfa]
2469
İmâm Ahmed bin Hanbel ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Ebu'd-Derdâ ( ﷲ ')رtan, Allah Resûlu
( و ﷲ )'ın şöyle buyurduğunu tahrîc etmiştir: "'[Lٖ " ِ Fْ َ ظ ِﻟ ٌ ِﻟ
َ ْ ُ ْ ِ َ$/Artık onlardan nefsine
zulmeden vardır]' Yani zâlim. Bu durumda ondan alınır. Bu, sıkıntı ve üzüntüdür. '[ ْ ُ ْ ِ َو
Dٌ Qَ ِ &@ْ ُ /ve onlardan muktesid vardır.]' Kolay bir hesâb ile muhâsebe edilenler vardır. '[ < َ ْ ُ ْ ِ َو
ٌ *ِ .
ِﷲ ّ ٰ ت ِ* ِ ْذ ِن
ِ َ ا3ْ ,َ ِ* ْﻟ/Ve onlardan Allah'ın izni ile hayırlarda öne geçen vardır.]' Onlar ki hesâba
çekilmeden Cennete dâhil olurlar." [Ebu Abdİllah Ahmed bin Muhammed bin Hanbel eş-Şeybânî
el-Mervezî, el-Müsned (5/194)]
601
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Adn Cennetleri, onlara dâhil olurlar. Orada altından bilezikler ve inci ile
süslenirler. Ve orada elbiseleri ipektir.(33)
Ve derler ki: 'Hamd, Allah içindir. O ki, bizden hüznü gidermiştir. Muhakkak
ki Rabbimiz, elbette Gafûr'dur, Şekûr'dur.'(34)
'O ki, bizi fazlından ikâmet diyârına yerleştirendir. Bize orada bir yorgunluk
temâs etmez. Ve bize orada bir usanç (da) temâs etmez.'(35)
Ve onlar orada bağrışırlar: 'Ey Rabbimiz! Bizi ihrâc et. O amel etmiş
olduğumuzun gayrı sâlih amel edelim.' (Onlara denilir ki:) 'Ve size ömür
vermedik mi? Tezekkür eden onda tezekkür ederdi. Ve size nezîr gelmişti.
Öyleyse tadın (azâbı). Artık zâlimler için bir nusret edici yoktur.'(37)
O, O ki, sizi arzda halîfeler kılmıştır. 2471 Artık kim küfrederse, o takdirde
küfrü aleyhinedir. Rabbleri indinde kâfirlerin küfrü kızgınlıktan başkasını
ziyâde etmez. Ve kâfirlerin küfrü hüsrândan başkasını ziyâde etmez.(39)2472
2470
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allahu ( $ &') semâlâr ve arzın gaybını ilmettiğini ve gönüllerin
gizlediklerini ve vicdanların muhtevâsını ilmettiğini haber vermektedir. Ve (O) her amel edene,
amelinin karşılığını verecektir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Fâtır Suresi, 38. âyetin tefsîrinde]
2471
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 8َُ ھ
ِ ْ ْا)َر#$ِ َ+}ِ sَ Aَ ْ ُ َ َ َ ى5ٖ اﻟﱠ/O, O ki, sizi arzda halîfeler kılmıştır.]' Bir ümmetten sonra bir ümmet ve
ض
bir kuşaktan sonra bir kuşak." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 176. sayfa]
2472
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ ُ هFْ 7ُ ِL3ْ َ َ َ $ َ َF7َ ْ%َ َ$/Artık kim küfrederse, o takdirde küfrü
aleyhinedir.]' Buyuruyor ki: Sizden kim Allah'a küfrederse, ey insânlar, artık küfrünün zararı onun
kendi aleyhinedir. O bu fiili ile başkasına zarar veremez. Çünkü o, başkasının değil kendi
yaptıklarının cezâsını çekecektir. '[ ً&@ْ َ )َ َر*ﱢ ِ ْ اِ ﱠDْ ِ ْ ُ ُ ھFْ 7ُ َ%- ٖ $ِ َ ْ اﻟDُ -Wٖ َ- )َ َو/Rabbleri indinde kâfirlerin
küfrü kızgınlıktan başkasını ziyâde etmez.]' Allahu ( $ &') buyuruyor ki: Rabbleri indinde kâfirlerin
küfrü ancak, Allah'ın rahmetinden uzak olmalarını ziyâde eder. '[" ًرا َ Aَ ) ُ ھُ ْ اِ ﱠFْ 7ُ َ%- ٖ $ِ َ ا ْﻟDُ -Wٖ َ- )َ َو/Ve
kâfirlerin küfrü hüsrândan başkasını ziyâde etmez.]' Buyuruyor ki: Kâfirlerin, Allah'a küfretmesi
onların helâklerinden başkasını ziyâde etmez." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 480. sayfa]
602
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
şerîklik mi var? Yoksa onlara bir Kitâb verdik de ondan bir beyyine üzerinde
midirler?2473 Bilakis zâlimler, onların bazısı bazısına aldatmadan başka bir
vaad etmezler.(40)
Ve yeminlerinin en güçlüsü ile Allah'a kasem etmişlerdi, eğer onlara bir nezîr
gelse, elbette ümmetlerden birinden daha hidâyette olacaklardı. Fakat onlara
bir inzâr edici gelince, onlara nefretten başkasını ziyâde etmedi.(42)2474
Arzda kibirlendiler ve kötü tuzak kurdular. 2475 Ve kötü bir tuzak, ehlinden
başkasını kuşatmaz. O halde evvelkilerin sünnetinden başkasını mı gözetirler?
Artık asla Allah'ın Sünneti için bir tebdîl bulamazsın. Ve asla Allah'ın
Sünneti için bir tahvîl (de) bulamazsın.(43)2476
2473
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ=
َِ ْا)َرْ ض% ِ ا8ُ@َ Aَ َ َذا#6و ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ َن8ُ Dْ َ? َ%-5ٖ ُ اﻟﱠ7ُ َء7َ َ ُ ْ ُ&-ْ َاَ َرا/De ki: 'Allah'ın dûnundan o duâ ettiğiniz
ٖ ﷲِ اَ ُر
şerîklerinizi gördünüz mü? Gösterin bana, onlar arzdan ne halk etmişlerdir?']' VAllahi onlar
orada hiçbir şey halk etmemişlerdir. '[ِات8َ ٰ " اﻟ ﱠ#$ِ اَ ْم ﻟَ ُ ْ ِ ْ ٌك/'Yoksa onlar için semâlarda bir şerîklik
mi var?']' Hayır, vAllahi onlar için orada bir şeriklik yoktur. '[ُ Lْ ِ ٍ َ ﱢ3َ* # ٰ َ ْ ُ َ$ ً * َ&7ِ ْ َ ُھ3ْ َ?اَ ْم ٰا/Yoksa
onlara bir Kitâb verdik de ondan bir beyyine üzerinde midirler?]' Buyuruyor ki: Yoksa onlara bir
kitâb verdik de o kitâb mı kendilerine şirk koşmalarını emrediyor?" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 176. sayfa]
2474
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Kâtade ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َ ﱠ$
ٌ -5ٖ َ6 ْ ُ َ َءھ/Fakat onlara bir inzâr edici gelince]' Ve o (inzâr edici), Muhammed ( و ﷲ )'dir."
Devamla İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًرا8ُFُ6 ) َ زَا َدھُ ْ اِ ﱠ/Onlara nefretten başkasını ziyâde
etmedi]' Allah'a îmân etmeye, hakka tâbi olmaya, hidâyet yoluna girmeye dâir kendilerine resûllerin
gelmesi, nefretinlerinden ve kaçışlarından başkasını ziyâde etmemiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 483. sayfa]
2475
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ ْ َ َو
™ ِﱢ3"اﻟ ﱠ/Ve kötü tuzak kurdular]' Ve o (kötü tuzak) şirktir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 177. sayfa]
2476
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[s- ً 8ٖ ْTَ? ِﷲ ّٰ q ِ "ﱠُ َ ِﻟDkَِ ? ْ%َ َوﻟs- ّ ٰ ِq" ﱠ
ً Dْٖ 0َ? ِﷲ ُ ِﻟDَ kَِ ? ْ%َ َ$/Artık asla Allah'ın
Sünneti için bir tebdîl bulamazsın. Ve asla Allah'ın Sünneti için bir tahvîl (de) bulamazsın.]'
Yani: Allah, azâbı kâfirler aleyhine icrâ etmiş ve bunu onlar hakkında bir sünnet kılmıştır. Allah, bunu
hakk edene işte böyle azâb eder. Hiç kimse bunu tebdîl etmeye/değiştirmeye veya tahvîl
etmeye/başkalaştırmaya ya da azâbı kendisinden uzaklaştırıp başkasına yönlendirmeye güç yetiremez.
Sünnet, yol demektir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-
Kur'ân, Fâtır Sûresi, 43. âyetin tefsîrinde]
603
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
semâlarda Allah'ı âciz bırakacak olan bir şey yoktur ve ne (de) arzda. 2477
Muhakkak ki O, Alîm, Kadîr olandır.(44)
2477
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ض ِ ْ ْا)َر#$ِ )َ ت َو اﻟ ﱠ#$ِ ٍءKْ َ ْ% ِ ُهWَ kِْ ُ 3ﷲُ ِﻟ
ِ ا8َ ٰ " ّ ٰ َ ن7َ َ َو/Ve semâlarda
Allah'ı âciz bırakacak olan bir şey yoktur ve ne (de) arzda.]' Buyuruyor ki: Muhammed ( ﷲ
و )'i tekzîb eden ve Allah'a şirk koşan bu putperest müşrikler Bizi âciz bırakamazlar. Biz onları
helâk etmeyi murâd ettiğimiz zaman, arzda kaçıp kurtulamazlar. Çünkü semâlarda ve arzda, Allah'ın
murâd ettiğini âciz bırakacak bir şey yoktur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 485. sayfa]
2478
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ا8ُ0" َ 7َ َ *ِ س َ ﷲ ُ اﻟ ﱠ ّ ٰ ُ5Aَاِ Hُ- 8ْ َ َوﻟ/Ve eğer Allah,
insânları kesbettikleri sebebiyle muâhaze etseydi]' Kabahat ve mâsıyyetlerinden dolayı. '[ َ ?َ َ َك
َ # ٰ َ /(Arzın) sırtında bir debelenen bırakmazdı.]' Yani: İnsanların kesbettiği günahlar
ٍ ْ دَا*ﱠ% ِ َظ ْ ِ ھ
sebebiyle arzda bir debelenen bırakmazdı. '[#ًّ " َ ُ ٍ َ َ ا# ُ ھُ ْ اِ ٰﻟAَ ﱢHُ- ْ%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin, onları müsemmâ bir
ecele kadar tehir eder.]' Yani: Mâlûm bir müddete kadar '[ ً ا3Q ٖ َ* َ ِد ٖه0 ِ *ِ َ ن7َ َ ﷲّ ٰ َ ِنﱠ$ ْ ُ ُ َ ََ ِ َذا َ َء ا$/Derken
ecelleri geldiğinde, o takdirde kuşkusuz Allah, kullarına Basîr olandır.]' Yani: Onların amellerini
görendir. Bu amellere binâen, iyiye iyi ve kötüye kötü olacak şekilde onların karşılığını verecektir. "
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt,
365. sayfa]
604
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yâ, Sîn.(1)
2479
Yasîn Sûresi hakkında muhtelif bid'atçı mihrâkların sımsıkı tutunduğu ve yaydığı bazı meşhûr
zayıf ve mevzû/uydurma hadîsler mevcuttur:
"[ات > *@ اء? = اءة اﻟ@ آنL&_ ﷲ ﻟ7 N- = أ% وN- و= _ اﻟ@ آن0 = †ء إن ﻟ/Muhakkak ki her şeyin
bir kalbi vardır. Ve Kur'ân'ın kalbi Yasîn'dir. Ve kim Yasîn'i okursa, Allah onun okumasına,
Kur'ân'ı on kere okumuş (gibi sevab) yazar.]" İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, bu hadîs hakkında şöyle
demiştir: "Bu hadîs, garîbtir. Bu hadîsi ancak Humeyd bin AbdurRahmân'ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
Ve Basra'da, Katâde'nin hadisi ancak bu vecih ile bilinir. Ve (râvilerden) Hârun Ebû Muhammed
mechûl bir şeyhtir/ihtiyardır."
Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#.' )رDaifu Sunen-i Tirmizî'de der ki: "Bu hadis, mevzudur/uydurmadır." Şeyh el-
Elbânî, diğer eseri 'Zayıf Hadisler Silsilesi'nde ise şöyle demiştir: "Tirmizî, bu hadîsin râvilerinden
Hârun Ebû Muhammed'in mechûl olduğunu söylemiştir. Zehebî bu hadîsin onun uydurduğunu [yani
Hârun Ebû Muhammed'in] zikretmiştir. Ebu Hâtim, bu hadisin bâtıl olduğunu ve aslının olmadığını
bildirmiştir."
"[ 7 ?8 # N- ا= ؤوا/Mevtânız/ölüleriniz üzerine Yâsîn okuyun.]" Ebu Davûd 'Cenâzeler
Bölümü'nde, (3121.) bu rivâyeti zikretmektedir. [Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#.' )رDaifu Sunen-i Ebi Davûd'ta
bu hadis için: 'Zayıftır' demiştir.]
Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#. )رyine Sunen-i İbn Mâce'de (1438. hadîs) "Cenâzeler Bölümü"nde nakledilen:
"[N- † - 7 ?8 D ا= ءوھ/Onu -yâni Yasîn'i- mevtânızın yanında okuyun.]" hadîsi için de kezâ:
"Zayıftır" demiştir. [Bknz. Daifu Sunen-i İbn Mâce, 308. Hadîs]
Şeyh Bekr Ebu Zeyd, Şeyh Sâlih bin Fevzân ve AbdulAzîz âlu'ş-Şeyh'e şöyle bir soru tevcih
edilmiştir: "Ölülere sevâb bağışlamak amacıyla Yasîn Sûresi'nin okunmasının hükmü nedir? Bu
bilinen bir şey midir? Eğer değil ise, bilinir olmadığına dair delil nedir?" Cevab: "Mükâfâtını ölülere
bağışlamak için Kur'ân okumak bir bid'attır. Bununla ilgili bir delîl yoktur. Yâsîn Sûresi'nin ölüm
döşeğindeki bir kimse için okunması zayıf bir hadîste geçmiştir. Fakat bu delîl olarak yeterli değildir.
Bu sebepten dolayı bu işi yapmak câiz değildir." [Bknz.: Fetâva'l-Lecneti'd-Dâima, 2/2/188]
2480
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِ 3 ٖ Tَ َوا ْﻟ@ُ ْٰا ِن ا ْﻟ/Andolsun Hakîm Kur'ân'a.]' Yani: Önünden ve
ardından ona bâtılın gelemeyeceği muhkem/sağlam (Kur'ân'a andolsun)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer
ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yâsîn Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
2481
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah ( $ &') )( ! و, Kitâbı ile Resûlu'nun
sıdkına, onun nübüvvetinin ve risâletinin sıhhatine yemin etmiştir. Buna yemin edenin ve üzerine
yemin edilenin kadrini iyice düşün." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim
el-Cevziyye, et-Tibyân fî Aksâmi'l-Kur'ân, 271. sayfa]
605
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Babaları inzâr edilmeyen bir kavmi inzâr etmen için, çünkü onlar
gâfillerdir.(6)
Andolsun ki, ekserîsinin üzerine kavil hakk olmuştur.2483 Artık onlar îmân
etmezler.(7)
Ve önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd kıldık, böylece onları sardık.
Artık onlar görmezler.(9)
Ve üzerlerine müsâvîdir, ha onları inzâr ettin veya onları inzâr etmedin, îmân
etmezler.(10)
Ve onlar için karye ashâbını darb-ı mesel et, hani oraya mürseller
gelmişti.(13)
Hani onlara iki (resûl) irsâl ettik de onları tekzîb ettiler. Bunun üzerine onlara
üçüncü ile izzet verdik. Böylece dediler ki: 'Muhakkak ki biz, size irsâl
edilenleriz.'(14)
2482
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ # ٰ َ
ٍ ٖ ْ ُ اط
3 @َ &" ٍ َ 1/Sırât-ı
ِ Mustakîm üzerinde(sin).]' Yani: İslâm üzerinde(sin)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 490. sayfa]
2483
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُل8ْ َ@< ا ْﻟ ﱠ2َ Dْ َ@َﻟ/Andolsun ki, kavil hak olmuştur]'
Yani: Ekserîsinin üzerine kavil vâcib olmuştur. 'Kavlin vâcib olması'nın mânâsı, 'azâb ile
hükmedilmesinin vâcib olması'dır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 367. sayfa]
2484
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Oَ َ0ا?ﱠ
ﱢ
َ 7ْ 5اﻟ/Zikr'e tâbi olanı]' Kur'ân'a tâbi olanı." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 179.
sayfa]
2485
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: " '[ ﱠ7ُ َو
%ٍ 30ٖ ُ اِ َ ٍم#$ٖ ُ َ ه3ْ Q
َ ْ2َ ٍء اKَْ /Ve her şeyi İmâm-ı Mübîn'de ihsâ ettik.]' Her şey Allah indinde bir Kitâb'ta
ihsâ edilmiştir/sayılmıştır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt,
499. sayfa]
606
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Siz, mislimiz beşerden başkası değilsiniz. Ve Rahmân bir şey inzâl
etmemiştir. Siz tekzîbçilerden başkası değilsiniz.'(15)
Dediler ki: 'Rabbimiz ilmeder, muhakkak ki biz, sizin için elbette irsâl
edilmişleriz.'(16)
Ve şehrin uzağından bir adam sa'y ederek geldi, dedi ki: 'Ey kavmim!
Mürsellere tâbi olun.'(20)
'Ve benim için ne var, o beni yaratana ibâdet etmeyeyim? Ve O'na rücû
ettirileceksiniz.'(22)
'O'nun dûnundan ilâhlar mı ittihaz edeyim?2490 Eğer Rahmân bana bir zarar
murâd ederse, onların şefaati bana bir yarar sağlamaz ve beni
kurtaramazlar.'(23)2491
2486
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ا8ُ َ&ْ َ? ْ َْ ﻟ%cِ َﻟ/Eğer nihâyet vermezseniz]' Size tâbi olmaya ve
üzerinde bulunduğumuz hâli terketmeyebizi dâvet etmeye nihâyet vermezseniz." [Muhammed bin
Sâlih el-Useymîn, Yâsîn Suresi Tefsîri, 65. sayfa]
2487
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱠ6ا ِا8ُ=َ ﻟ
ْ ُ *ِ َ6 ْ ﱠ3Uَ َ?/Dediler ki: 'Muhakkak ki biz, sizinle uğursuzlandık.']' Dediler ki: Eğer bize bir şerr
isâbet ederse, bu ancak sizin yüzünüzdendir. '[ ْ ُ ﻟَ َ ْ ُ َ ﱠ/Elbette sizi recm ederiz]' Taş ile (elbette sizi
recm ederiz).'[ٌ 3ابٌ ا َٖﻟ5َ َ " ﱠ ُ ْ ِ ﱠَ َ ﱠ3َ َوﻟ/Ve elbette bizden size elîm bir azâb temâs eder]' (Ve elbette)
bizden size acı verici bir azâb ulaşır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 181. sayfa]
2488
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا8ُ=َ ﻟ
ْ ُ َ َ ْ 7ُ ُ }ِ ط َ /Dediler ki: 'Uğursuzluğunuz sizinledir.]' (Mürseller dediler ki:) Amelleriniz sizinledir.
'[ ْ ُ? ْ 7ْ ُذ ﱢ%}ِ َا/Size tezkîr edildi diye mi (uğursuzlandınız)?]' Size Allah'ı zikrettik/hatırlattık diye mi
bizimle uğursuzluğa kapıldınız?" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 181. sayfa]
2489
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'["|َ ُ ُ ْ ا َ ْ ً ا ْ َ- )َ ْ%َ ا8ُ 0ِ اِ?ﱠ/Sizden bir ücret istemeyenlere tâbi
olun.]' Yani: Eğer onlar töhmet edilecek kimseler olsalardı sizden mâl taleb ederlerdi. '[ َُونDَ&ْ ُ ْ َو ُھ/Ve
onlar hidâyet bulmuşlardır.]' Böylece onlar sizi hidâyete götüren kimselerdir." [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Yâsîn Sûresi, 21. âyetin tefsîrinde]
607
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Denildi ki: 'Cennet'e dâhil ol.'2492 Dedi ki: 'Keşke kavmim ilmetseydi!'(26)
Ve onun ardından kavmi üzerine semâdan bir ordu inzâl etmedik. Ve inzâl
edecekler (de) değil idik.(28)
Ey kullar üzerindeki hasret!2495 Onlara bir resûl gelmiyordu ki, onunla istihzâ
ediyor olmasınlar.(30)2496
2490
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ً َ ٰا ِﻟLٖ 6ِ ْ دُو% ِ 5ُ , َءاَ? ِﱠ/O'nun dûnundan ilâhlar mı ittihaz
edeyim?]' Allah'ın dûnundan ilâhlara mı ibâdet edeyim? Yani O'ndan başka bir mâbûda mı ibâdet
edeyim?" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 507. sayfa]
2491
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Yâsîn'in Sâhibi, O'nun dûnunda ibâdet/kulluk
edilen ilahların bâtıl olduklarını haber vermiştir. '[ ْ ُ ُ& َ َFَ #ّ ٖ َ %ِ Rْ ُ? )َ ^ ﱟ ُ *ِ ُ% ٰ ْ2ُ ِ ْد ِن اﻟ ﱠ- ْ ٰا ِﻟ َ ً اِنLٖ ِ6ْ دُو% ِ ُ5,َءاَ? ِﱠ
و ِن5ُ @ِ ْ ُ- )َ |ً َو3ْ َ /'O'nun dûnundan ilâhlar mı ittihaz edeyim? Eğer Rahmân bana bir zarar murâd
ederse, onların şefaati bana bir yarar sağlamaz ve beni kurtaramazlar.']' Kulluk eden kimse,
mâbûdundan, ona ihtiyaç duyduğu zaman kendisine fayda vermesini murâd eder. Ancak beni yaratan
Rahmân, bana bir zarar vermeyi murâd ederse, işte şu ilâhların kendisiyle beni bu zarardan
kurtarabilecekleri hiçbir kudretleri yoktur. O ilâhların, bu zarardan kurtulabilmem için bana şefaatçi
olabilecek şanları da makamları da yoktur." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn
Kayyim el-Cevziyye, es-Savâiku'l-Mürsele ale'l-Cehmiyye ve'l-Muattıla, 2. cilt, 496.-497. sayfalar]
2492
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ 3=ٖ
َ ﱠkَ ِ ا ْﻟAُْ اد/Denildi ki: 'Cennet'e dâhil ol.']' Denilmiştir ki: 'Ona Cennet vâcib olmuştur.' (Mucâhid)
dedi ki: Bu, sevâbı gördüğü zamandır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 182.
sayfa]
2493
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "Kavminin, resûllerin dînine rağbet etmeleri için, Allah'ın onu
mağfiret ettiğini ve ona ikrâmda bulunduğunu onlara bildirmeyi temennî etti." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 15. sayfa]
2494
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َو
َ%3 ٖﻟWِ ْ ُ ﱠ7ُ َ " َ ِء َوَ اﻟ ﱠ% ِ Dٍ ْ ُ ْ% ِ ٖهDِ ْ َ* ْ% ِ Lٖ ِ 8ْ َ= # ٰ َ َ ْﻟWَ 6ْ َا/]' Hayır vAllahi, Allah onun katledilmesinden sonra
onun kavmini uyarmamıştır. '[ َُونD ِ Aَ ْ َ ِ َذا ُھ$ ًَةD2ا ِ ً َوTَ 3ْ 1
َ )ْ اِ ﱠqَ6 7َ ْاِن/Bir sayhadan başka olmadı. İşte o
zaman onlar sönüverdiler.]'" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 183. sayfa]
2495
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ-
َ ِد0 ِ ْ اﻟ#َ َ ً" َ ة ْ 2/Ey
َ kullar üzerindeki hasret!]' Resuller ile alay etmeleri, onların üzerine bir hasret
olmuştur." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 183. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ً" َ ة ْ 2/Hasret]'
َ Şiddetli nedâmet/pişmanlık." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 15. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ُٶنWِ ْ َ&" ْ َ- Lٖ *ِ ا8ُ6 7َ )ل اِ ﱠ8
ٍ .ُ ْ َر% ِ ْ ِ 3?ٖ ْ َ- َ /Onlara bir
2496
resûl gelmiyordu ki, onunla istihzâ ediyor olmasınlar.]' Yani: Onu tekzîb ediyor ve onunla
istihzâ/alay ediyorlardı." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 375. sayfa]
608
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve ölü toprak onlar için bir âyettir. Ona hayât verdik ve ondan hubûbat ihrâc
ettik, böylelikle ondan yerler.(33)
Ve gece onlar için bir âyettir. Ondan gündüzü sıyırırız da o zaman onlar
karanlıkta kalırlar.(37)
Ve güneş (de) kendi karar yeri için cereyân eder. Bu, Azîz, Alîm'in
takdîridir.(38)
Ve aya menziller takdîr ettik, kadîm bir hurma dalı gibi avdet edene
kadar.(39)
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ^ ُون َ ْT ُ َ -ْ Dَ ٌَ ﻟO3 ٖ َ ﱞ ﻟَ ﱠ7ُ ْ َواِن/Ve hepsi toplandığı zaman,
2497
609
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Bizim, zürriyetlerini dolu bir gemide taşımamız onlar için bir âyettir.(41)
Ve eğer dilersek onları gark ederiz, o takdirde kendileri için çığlıklarına koşan
yoktur. Ve onlar kurtarılmazlar.(43)
etmiştir: "'[ َن8ُTَ0" ْ َ- bٍ َ َ$ #$ٖ ﱞ7ُ َو/Ve hepsi bir felekte yüzerler.]' Yün eğirme âletinin feleği/ekseni gibi bir
felektedir/eksendedir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt,
519.-521. sayfalar]
2501
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َن8ُ07َ ْ َ- َ Lٖ ِ Mْ ِ ْ% ِ ْ ُ َ َ ْ@ َ ﻟAَ َو/Ve onlar için, mislinden bineceklerini halk ettik.]' Davarlardan (halk
ettik)."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َن8ُ07َ ْ َ- َ Lٖ ِ Mْ ِ ْ% ِ ْ ُ َ َ ْ@ َ ﻟAَ َو/Ve onlar için, mislinden bineceklerini halk ettik.]' Onlar, kendilerinden
faydalanılan gemilerdir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 186. sayfa]
2502
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ْ َ ً ِ ﱠ2َاِ ﱠ) ر/Bizden bir rahmet müstesnâdır]'
Mânâsı: Şübhesiz ki onların kurtarılışı Bizim rahmetimiz iledir. '[%ٍ 32ٖ # َو َ &َ ً اِ ٰﻟ/ve bir süreye kadar]'
Mâlûm bir süreye kadar metâlanmaları için." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 380. sayfa]
2503
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ -Dْٖ -ََ ا%ْ3َ* َ ا8ُ@ َ ﻟَ ُ ُ ا?ﱠ3=ٖ َو ِا َذا/Ve onlara denildiğinde:
'Önünüzdekinden vikâye edin]' Allah'a şirk koşan ve O'nun Resûlu Muhammed ( و ﷲ )'i
tekzîb eden şu müşriklere, 'Allah'ın sizden önce geçmiş olan intikâmlarından ve başlarına bunlar
gelmiş olan sizden önceki ümmetlerin mâruz kaldığı felâketlerden vikâye edin/sakının! Yoksa
şirkinizden ve O'nun Resûlu'nu tekzîb etmenizden dolayı misli sizin de başınıza gelir.' denildiği
zaman. '[ ْ ُ َ Fْ Aَ َ َو/Ve arkanızdakinden]' Buyuruyor ki: Eğer üzerinde bulunduğunuz küfrünüzden
dolayı helâk olursanız, işte bu başınıza gelecek helâkinizden sonra onların uğrayacağı şeyden vikâye
edin. '[ َن8ُ 2َ ْ ُ? ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/Umulur ki siz rahmete erdirilirsiniz]' Buyuruyor ki: Eğer siz bundan
sakınırsanız, şirkinizden tevbe ederek ve îmân ile O'na muttakî olursanız ve üzerinize vâcib kıldığı
farzları husûsunda O'na itaat etmeye sarılırsanız, Rabbiniz elbette size rahmet eder." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 525.-526. sayfalar]
2504
En'âm Sûresi'nin 4. âyeti ile aynıdır
2505
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ% َ ُ ِ U ّ ٰ ُ ُ َ =ا ِ ﱠ َر َز8ُ@Fِ 6ْ َ َ ﻟَ ُ ْ ا3=ٖ َو ِا َذا
ْ ُ6َا ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ ُ وا ِﻟ ﱠF7َ َ%-5ٖ ﷲ ُ =َ َل اﻟﱠ
610
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derler ki: 'Veyl olsun bize! Kim bizi uyku yerimizden ba's etti?' 'Bu,
Rahmân'ın vaad ettiğidir.2508 Ve mürseller doğru söylemişler.'(52)
Tek sayhadan başka olmadı. İşte o zaman onların hepsi ledûnnumuza2509 hazır
bulundurulacaklardır.(53)
ُ L َ َ ﷲُ ا َ ْط ّ ٰ > ُء َ َ- 8ْ َﻟ/Ve onlara denildiğinde: 'Allah'ın sizi rızıklandırdığından infâk edin.' O
küfredenler o îmân edenlere dediler ki: 'Allah'ın dilediğinde ona taam vereceği kimseye, biz mi
taam vereceğiz?']' Bu onların, kendilerince bir hüccete dayanarak infâk etmekten yüz çevirmeleridir.
Onların buradaki maksadı istihzâ etmektir. Allahu ( $ &') onlara, şu kavli ile cevâb vermiştir: '[ ْ ُ&6ْ َاِنْ ا
%ٍ 30ٖ ُ ٍلsَ ‚ َ #$ٖ )اِ ﱠ/Siz mübîn bir dalâlet içindesiniz, başka değil.']' Çünkü onların yaptığı, emre itaat
etmekten kaçmaktır. '[ا8ُ@Fِ 6ْ َا/İnfâk edin]' Emrine karşısında ya: 'evet' ya da: 'hayır' diye cevâb
verilebilir. Yani ya emre itaat edilir ya da emre karşı isyân edilir. Onlar, itirâz edilemez olan mutlak
meşîeti sûistimal ederek infâktan kaçınmaya dâir bir delil bulma yoluna döndüklerinde bu,
bilmedikleri bir yerden onların aleyhine dönmüştür. Velhâsıl kelâm onlar, mutlak meşîeti sûistimal
ederek mutlak meşîete itirâz etmişlerdir. Çünkü Allah onları, 'infak etme' ile mükellef kılmayı dilemiş,
onlar ise buna karşı sanki şunu demeye getirmişlerdir: 'Bunu neden bizden taleb etmeyi diliyor ki?
Şayet onları doyurmak isteseydi, kendilerini elbette doyururdu.' Onların delil çıkarma yöntemi,
başlıbaşına dalâletten ibârettir." [Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-Şâtıbî, el-Muvâfakât, 4. cilt, 165.
sayfa]
2506
Bu âyet Yûnus Sûresi'nin 48. âyeti, Enbiyâ Sûresi'nin 38. âyeti, Neml Sûresi'nin 71. âyeti, Sebe
Sûresi'nin 29. âyeti ve Mülk Sûresi'nin 25. âyeti ile aynıdır
2507
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ sَ $َ
ً َ 31 ِ 8َْ ? َن8ُ 3Uَٖ &" ْ َ-/Artık bir vasiyyet etmeye güç yetiremezler]' Yani: İçinde bulundukları durumda
vasiyyet edemezler. '[ َن8ُ ِ ْ َ- ْ ِ ِ ا َ ْھ# َو َ) اِ ٰﻟ/ve ehllerine rücû edemezler]' Bunu yapacak zamanları
olmaz." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 186. sayfa]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ً َ 31 ْ َ- sَ َ$/Artık bir vasiyyet etmeye güç
ِ 8َْ ? َن8ُ 3Uَٖ &"
yetiremezler]' Yani: Bazınız bazınıza, onun lehinde ve aleyhinde olanı vasiyyet etmeye güç
yetiremez veya ona tevbe etmeyi ve mâsıyyetlerden uzaklaşmayı tavsiye etmeye güç yetiremez.
Bilakis, çarşı-pazarlarında ve bulundukları yerlerde ölürler. '[ َن8ُ ِ ْ َ- ْ ِ ِ اَ ْھ# َو َ) اِ ٰﻟ/ve ehillerine rücû
edemezler]' Yani: Oradan çıkarak öldükleri evlerine dönemezler. Şöyle de denilmiştir: Mânâsı:
ehillerine/ailelerine dönüp de bir kavil edemezler." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-
Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1227. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2508
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ -َ
َ6Dِ َ = ْ َ ْ% ِ َ َMَ َ * ْ% َ َ َ -ْ َو/'Veyl olsun bize! Kim bizi uyku yerimizden ba's etti?']' Bu sözü kâfirler
söylerler. '[ ُ% ٰ ْ2َ اﻟ ﱠDَ ا َ َو5َ ھ/Bu, ٰ Rahmân'ın vaad ettiğidir.]' Rahmân'ın beyân ettiğidir. Bu sözü
mü'minler söylerler. Bu, ba's/diriliş sırasındadır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 532.-533 sayfalar]
611
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık bugün bir nefse bir şey zulmedilmez. Ve amel etmiş olduklarınızdan
başkasıyla cezâlandırılmazsınız.(54)
Onlar için orada meyveler vardır. Ve onlar için ne dâvet ederlerse 2510
vardır.(57)
2509
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ -ْ Dَ َﻟ/Ledûnnumuza]' Yani: İndimize." [Muhammed bin
Sâlih el-Useymîn, Yâsîn Suresi Tefsîri, 191. sayfa]
2510
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ ﱠDَ- َ /Ne dâvet ederlerse]' Yani: Neyi temennî
ederlerse." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
4. cilt, 383. sayfa]
2511
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٍ 32ٖ ب َر ْ َر ﱟ% ِ /Rahîm Rabbden]' Yani: Onlara rahîm bir Rabbden.
Çünkü O, dünyâda geçmiş cürümlerinden dolayı onları cezâlandırmamıştır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 521. sayfa]
2512
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[)ً 8ْ َ= ٌمsَ . َ /Kavlen bir selâm]' Onlar için Allah'ın kavlen
söylediği bir selâm vardır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 49. sayfa]
2513
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ْ ُ ْ3َ اِﻟDْ َ ْ َ اَﻟَ ْ ا/Ahid vermedim mi size]' Yani:
Emir vermedim mi size? '[ َ نU ُوا اﻟ ﱠDُ0ْ َ? )َ ْ ٰا َد َم ا َن# ٖ َ* َ-/Ey Âdem oğulları: 'Şeytâna ibâdet etmeyin.'
َ 3ْ >
diye]' Yani: Şeytâna itaat etmeyin, şeytâna ibâdet etmek, ona itaat etmektir. '[ ٌ%30ٖ ُ ﱞوDُ َ ْ ُ َُ ﻟLﱠ6ِا/
muhakkak ki o, sizin için mübîn bir düşmandır]' Yani: Düşmanlığı beyyin/apaçık bir düşmandır."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt,
384. sayfa]
Şeyh Muhammed Emin Şankitî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ ُ Lﱠ6 نَ ِاU ُوا اﻟ ﱠDُ0ْ َ ? )َ ْ ٰادَ َم ا َن# ٖ َ* َ- ْ ُ 3ْ َ ِاﻟDْ َ ْ َ اَﻟَ ْ ا
َ ْ3>
ٌ%30ٖ ُ ﱞوDُ َ ْ ُ َﻟ/Ahid vermedim mi size, ey Âdem oğulları: 'Şeytâna ibâdet etmeyin, muhakkak ki o,
sizin için mübîn bir düşmandır.' diye?]' Allah (/ و+,)'dan başka ibâdet edilen her şey tağuttur. Bu
konuda en büyük payı şeytân alır." [Muhammed Emin Şankitî, Edvâu'l-Beyân, 1. Cilt, 228. sayfa]
2514
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ 3@َٖ &" ْ ُ ط ٌ َا1 ِ ا5َ ٰھ#6ُو
ٖ Dُ0 ْ َوا َِن ا/'Ve Bana ibâdet edin, bu Sırât-ı
Mustakîm'dir.' diye.]' Yani size, Ben'den başka tüm ilâh ve denkleri bırakıp Bana ibâdet edin ve
Bana itaat edin!' diye emretmedim mi?" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 20. cilt, 542. sayfa]
612
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve ona şiiri tâlim etmedik ve ona yakışmaz (da). O, bir zikirdir ve mübîn bir
Kur'ân'dır, başka değil.(69)
2515
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ً ا3Mٖ 7َ sًّ 0ِ ِ ْ ُ ْ ِ ‚ ﱠ َ َ اDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, sizden çoğu
toplumları dalâlete düşürmüştür.]' Ve andolsun ki, şeytân sizden pek çok halkı itaatimden ve
ulûhiyette Beni birlemekten alıkoymuştur. Tâ ki onlar, şeytâna ibâdet etmiş ve Benim dûnumda ibâdet
ettikleri ilâhlar edinmişlerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20.
cilt, 543. sayfa]
2516
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رâyet hakkında demiştir ki: "Bu, kâfir ve münâfıkların Kıyâmet
Günü'ndeki hâlidir. Onlar o gün, dünyâda işlemiş oldukları cürümleri inkâr eder ve bunları
işlemediklerine dâir yemin ederler. Bunun üzerine Allah onların ağızları üzerine mühür vurur ve
uzuvları ne amel işlemiş olduklarını nutuk eder/söyler." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Yâsîn Sûresi, 65. âyetin tefsîrinde]
2517
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
َ َاQ
"'[ط اﻟ ﱢ/Sırât(a)]' Yani: Yol(a)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
20. cilt, 546. sayfa]
2518
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ْ َ ُھ,ْ "
َ َ َ > ُء ﻟ
َ َ6 8ْ َ َوﻟ/Ve eğer dileseydik, elbette onları meshederdik]' Eğer dileseydik onları kötürüm
kılardık da ayağa kalkamazlardı. Ve eğer dileseydik onları âmâ/kör kılardık da ileri-geri hareket
edemezlerdi." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 3. cilt, 145.
sayfa]
2519
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allahu ( $ &'), Âdem oğlu hakkında onun, yaşı ne kadar
ilerlemişse, kuvvetli dönemlerinden sonra o derece zayıflığa iâde edildiğini, dinçlikten acziyete
döndürüldüğünü haber vermektedir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Yâsîn Suresi, 68. âyetin tefsîrinde]
613
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve insan, onu bir nutfeden2522 halk ettiğimizi görmedi mi? Bir de bakarsın o,
mübîn bir hasım oluvermiş.(77)
Ve Bize -ve halk edilişini unutarak- mesel darb etti. Dedi ki: 'Kim kemiklere -
ve onlar çürümüştür- hayât verecek?(78)
De ki: 'Evvel defa onları O inşâ eden, onlara hayât verecektir. Ve O, tüm
mahlûkâta Alîm'dir.'(79)
O ki, sizin için yeşil ağaçtan ateş kılmıştır da şimdi siz ondan
yakıyorsunuz.(80)
2520
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ وا5ُ , َوا? َﱠ/Ve Allah'ın dûnundan ittihaz ettiler]'
Onlar Allah'ın dûnundan ilâhlar edindiler, yani onlar Allah'tan gayrı ilâhlar edindiler." [Muhammed
bin Sâlih el-Useymîn, Yâsîn Suresi Tefsîri, 279. sayfa]
2521
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ
ْ ُْ َ ھQَ6 َن8ُ 3Uَٖ &"
ْ َ-/Onlar, kendilerine nusret etmeye güç yetiremezler.]' ilâhlar (kendilerine
nusret/yardım etmeye güç yetiremezler). '[ َ^ ُون َ ْT ُ ٌDْ ُ ْ ُ َ َو ُھ ْ ﻟ/Ve kendileri onlar için hazır
erlerdir.]' Müşrikler dünyâda ilâhlar uğruna öfkeye kapılırlar. Bu ne onlara hayır getirir, ne de
kendilerine isâbet edecek olanı def' eder. Onlar ancak putlardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 552. sayfa]
2522
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Bu, menîdir. Az olduğundan dolayı:
'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' 'Az su' anlamına gelmektedir. Bazen:
'Çok su' anlamında da kullanılmaktadır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Hac Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
614
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve semâlar ve arzı O halk eden, onların mislini halk etme üzerine Kâdir değil
midir? Bilakis! Ve O, Hallâk'tır, Alîm'dir.(81)2523
O'nun emri ancak, bir şeyi murâd ettiğinde, ona: 'Ol!' buyurmasıdır. Böylece
olur.(82)
Öyleyse subhândır her şeyin melekûtu O elinde olan. 2524 Ve O'na rücû
ettirileceksiniz.(83)2525
2523
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ق ُ s ﱠ,َ ا ْﻟ/Hallâk'tır]' Defalarca halk eden
demektir. '[ُ 3 ٖ َ ا ْﻟ/Alîm'dir]' Halk ettiklerini ilmedendir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 390. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ٍءKْ َ ﱢ7ُ ُت8ُ َ َ ٖهDِ َ3*ِ ى5ٖ نَ اﻟﱠTَْ 0" ُ َ$/Öyleyse subhândır her
2524
şeyin melekûtu O elinde olan.]' Her şeyin mülkü ve hazîneleri O elinde olanı tenzîh etmektir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 557. sayfa]
2525
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ َ ْ ُ? Lِ 3ْ َ َو ِاﻟ/Ve O'na rücû ettirileceksiniz.]' Yani:
Kıyâmet Günü O'na döndürüleceksiniz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 390. sayfa]
615
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve sürdükçe sürenler(e).(2)
Bir kapıp çarpan müstesnâ. O zaman ona delici bir ateş parçası tâbi
olur.(10)2528
İmdi fetvâ iste onlardan:2529 'Kendilerini halk etmek mi daha şiddetli, yoksa
halk ettiklerimizi mi?2530 Muhakkak ki Biz, yapışkan bir çamurdan onları
halk ettik.(11)
2526
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ًّF1َ ِﱠ ت$ Q
َواﻟ ﱠ/Andolsun saf saf dizilenlere.]' Allah'ın bir mahlûka/yaratılmışa, sonra bir mahlûka,
sonra bir mahlûka etmiş olduğu bir yemindir. '[ِﱠ ت$ Q اﻟ ﱠ/Sâffât]' Semâda saf saf duran meleklerdir."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 558. sayfa]
2527
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[# ‰ اœ اﻟ/Melei'l-Âlâ]' Dünyâ semâsı ve daha
fevkinde/yukarısında olanlardır. Ve onların her biri, arzın topluluklarına izâfeten 'a'lâ/yüce' olarak
isimlendirilmiştir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Sâffât Sûresi, 8. âyetin tefsîrinde]
2528
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُ Lَ َ0?ْ َ َ$/O zaman ona tâbi olur]' ona yetişir. '[ ٌِ َ ب
ٌ_ِ= َY/delici bir ateş parçası]' Hedefini ıskalamayıp onu öldüren veya yakan ya da aklını başından alan
parlak güçlü bir yıldız." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 7. cilt, 35. sayfa]
616
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Çünkü o ancak korkunç bir sestir. İşte o zaman onlar nazar ederler.(19)
2529
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ِ &ِ Fْ َ&.
ْ َ$/İmdi fetvâ iste onlardan]' Burada murâd olunan,
'şer'î fetvâ istemek' şeklinde değildir. Onunla murâd olunan ancak lügavî fetvâdır. Yani: Onların haber
vermelerini iste ve onlara sor." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Sâffât Suresi Tefsîri, 35. sayfa]
2530
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ِ &ِ Fْ َ&.ْ َ$/İmdi fetvâ iste onlardan]' Yani: Müşriklerden.
Yani: Soru sorma bâbından suâl et onlara. Çünkü onlarla böyle hüccetleşilir. '[ ْ% َ ْ@ً ا َ ْمAَ Dاَ ُھ ْ اَ َ ﱡ
َ @ْ َ A/Kendilerini
َ halk etmek mi daha şiddetli, yoksa halk ettiklerimizi mi?]' Yoksa semâ mı? Yani:
Şübhesiz onu halketmek onları halketmekten daha şiddetlidir/çetindir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 57. sayfa]
2531
öğüt verildiğinde, nasîhat edildiğinde
2532
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َواِ َذا
َ ُون7ُ 5ْ َ- )َ ُ وا7 ُذ ﱢ/Ve tezkîr edildiklerinde, tezekkür etmezler.]' Yani: Faydalanmaz ve görmezler"
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 196. sayfa]
2533
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ً َ- َواِ َذا َرا َْوا ٰا/Ve bir âyet gördüklerinde]' Üzerlerine bir
âyet tilâvet edildiğinde." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 4. cilt, 57. sayfa]
2534
Vâkia Sûresi'nin 48. âyeti ile aynıdır
2535
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُم8ْ َ- ا5َ ٰھ
%ِ -Dّ ٖ اﻟ/Bu Dîn Günü'dür]' Allah o gün kulları amelleri ile yargılar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 20. cilt, 546. sayfa]
2536
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ ُم8ْ َ-
ِ ْQَFا ْﻟ/Fasl Günü]' Yani: Kıyâmet Günü." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 21. cilt, 26. sayfa]
2537
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[> ُ وا ُ ْ2ُا/Haşredin]' Yani: Sevk edin!" [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 58. sayfa]
617
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve bizim sizin üzerinizde bir sultamız olmadı, bilakis siz tuğyân etmiş bir
kavim olmuştunuz.'(30)
'Böylece biz sizi iğvâ ettirdik. Muhakkak ki biz (de) gâvîler idik.'(32)2541
2538
Şeyh Muhammed Emin Şankitî ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &'') )( ! وnın bu âyet-i kerîmede geçen
'[ ْ ُو ُھDَ ْھ$/Artık onları ihtidâ edin]' kavli, ihtidâ kelimesinin genel anlamdaki muhtevâsı dâhilinde
olup, 'onlara delâlet edin ve onları Cahîmin sırâtına/yoluna irşâd edin', yani 'onları, oraya sülûk
etmeleri için Ateşin yoluna sevkedin' demektir. Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ ْ ُو ُھDَ ْھ$/Artık onları ihtidâ
edin]' kavlindeki zamir, üçe râcidir. Yani bu zamir ile, (a) zâlimler (b) o zâlimlerin eşleri ve (c)
Allah'ın dûnunda ibâdet ettikleri şeyler ve kimseler kastedilmektedir." [Muhammed Emin Şankitî,
Edvâu'l-Beyân, 6. cilt, 745. sayfa]
2539
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ْ ُھ8ُF=ِ َو/Ve onları tevkîf edin.]' Yani: Onları hapsedin.
Bu, onlar ateşe dâhil olmadan öncedir. '[ َن8ُﻟ8ُc" ْ َ ْ ُ ﱠ6 ِا/Muhakkak ki onlar, suâl olunacaklardır.]' La
ilâhe illAllah'tan (suâl olunacaklardır)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 58. sayfa]
2540
Tûr Sûresi'nin 25. âyeti ile aynıdır
2541
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%- ﱠ َ] ٖو7ُ ﱠ6ِ ْ ا7ُ َ -ْ 8َ ]ْ َ َ$/'Böylece biz sizi iğvâ ettirdik.
Muhakkak ki biz (de) gâvîler idik.']' Yani: Sizi dalâlete düşürdük. Muhakkak ki biz (de) dalâlette
olanlardık." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 4. cilt, 397. sayfa]
618
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve derler ki: 'Muhakkak ki biz, hakîkaten mecnûn bir şâir için mi ilâhlarımızı
terk edeceğiz?'(36)
Naîm Cennetlerinde.(43)2545
2542
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[< ﱢTَ َ َء ِ* ْﻟ/Hakk ile geldi]' Yani: Tevhîd'i, vaadı, vaîdi/uyarıyı
kapsayan Kur'ân (ile geldi). '[ َ%3 ٖ . َ ْ ُ ْق اﻟ
َ D ﱠ1
َ َو/Ve mürselleri tasdîk etti]' Yani: Nebî ( و ﷲ ),
evvelki mürsellerin getirmiş olduğu Tevhîd'i, vaîdi ve Âhiret yurdunun isbâtını tasdîk etmiş ve onlara
muhâlefet etmemiştir. Ve Nebî ( و ﷲ ), kendisinden önceki resûllerin getirmemiş olduğu
herhangi bir şeyi getirmiş de değildir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
Kadîr, 1288. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2543
74., 128. ve 160. âyet ile aynıdır
2544
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َb cِ ُوﻟ ٰ ا
ٌم8ُ ْ َ قٌ ْﻟَ ُ ْ ِرز/İşte onlar, onlar içindir mâlûm rızık.]' Cennet'te mâlûm bir rızık." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 201. sayfa]
2545
Vâkia Sûresi'nin 12. âyeti ile aynıdır
2546
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ ْ ِ 3ْ َ َ ُ فU َ ُ-
%ٍ 3 ٖ َ ْ% ِ س ٍ ْ َ *ِ /Onların üzerine Maîn'den (doldurulmuş) kâseler ile dolaşılır.]' Akan içkiden
(doldurulmuş) kâseler. Ve: '[%ٍ 3 ٖ َ /Maîn]' Akan (demektir)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 201. sayfa]
2547
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُھDَ ْ ِ /Onların indinde]' Yani: Cennet ashâbı indinde ki
onlar, Allah'ın ihlâsa erdirilmiş kullarıdır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Sâffât Suresi Tefsîri,
109. sayfa]
619
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlardan bir sözcü der ki: 'Muhakkak ki benim bir yakınım vardı.'(51)2548
2548
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #6ّ ٖ ِا
ٌ%- ٖ َ= # نَ ٖﻟ7َ /'Muhakkak ki benim bir yakınım vardı.']' Şeytân" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 45. sayfa]
َ ُ َ ا ْﻟ% ِ َ ﻟbَ ُل اَ ِ} ﱠ8ُ@َ-/Derdi ki: 'Muhakkak ki sen,
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3= ٖﱢDQ
2549
hakîkaten tasdîk edenlerden misin?']' Yani: Ba'sı/diriltilmeyi tasdîk edenler(den misin?)" [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 400.
sayfa]
2550
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِXّ ٰ َ?/TAllahi]' VAllahi." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 41. sayfa]
2551
Bu açıklama İmâm Süddî ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( #.ر
ِ ﻟَ&ُ ْ ٖد/Le turdîne]' Hakîkaten beni helâk edecektin." [Hikmet
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[%-
bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 203. sayfa]
620
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, Nûh Bize nidâ etmişti. Bu itibarla hakîkaten ne güzel icâbet
edenleriz.(75)
2552
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُ ﱠ اِنﱠY
ِ ٖ ا ْﻟ#َ َ ْ ِ َ ُ ْ َ ِ)ﻟ/Sonra, muhakkak ki onların merciileri elbette Cahîm'edir.]' Onlar Cehennem
3T k
َ
ateşinden bir sıkıntı ve azâb içindedir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 21. cilt, 56. sayfa]
2553
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ِ 3$ٖ َ ْ . َ ْ اَرDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, onların içinde irsâl
ettik]' Onlardan öncekilerin içinde '[ َ%- ٖر5ِ ْ ُ /inzâr ediciler]' yani: resûller (irsâl ettik)." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 63. sayfa]
2554
40., 128. ve 160. âyet ile aynıdır
2555
108. ve 129. âyet ile aynıdır
621
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2556
121. ve 131. âyetler ile ve Murselât Sûresi'nin 44. âyeti ile aynıdır
2557
111. ve 132. âyet ile aynıdır
2558
Şuarâ Sûresi'nin 66. âyeti ile aynıdır
2559
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[َ 3 َ ِ) ْ* ٰ ٖھLٖ &ِ َ 3 ٖ ْ% ِ َواِنﱠ/Ve muhakkak ki, hakîkaten İbrâhîm onun yolunda olanlardandı.]'
(Nûh'un) dîninin ehlindendi."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ% ِ َواِنﱠ
َ 3 َ ِ) ْ* ٰ ٖھLٖ &ِ َ 3 ٖ /Ve muhakkak ki, hakîkaten İbrâhîm onun yolunda olanlardandı.]' (Nûh'un) menheci
ve sünneti üzereydi."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ% ِ َواِنﱠ
َ 3 َ ِ) ْ* ٰ ٖھLٖ &ِ َ 3 ٖ /Ve muhakkak ki, hakîkaten İbrâhîm onun yolunda olanlardandı.]' (Nûh'un) dîni ve
milleti üzere." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 61. sayfa]
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Yani îmânda ve tevhîde güçlü dâvette onun yolunda olanlardan
ve ona tâbi olanlardandır." [Cemâleddîn el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 14. Cüz, 5045. sayfa]
2560
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "Allahu ( $ &') buyuruyor ki: "Hani İbrâhîm Rabbine, şirkten selîm
ve tevhîdi O'na hâlis kılan bir kalb ile gelmişti." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 62. sayfa]
2561
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َُونD- ٖ ُ? ِﷲ ّ ٰ َ ً ٰا ِﻟ َ ً دُونFْ }ِ َا/'Allah'ın dûnunda uydurma
ilâhlar mı murâd ediyorsunuz?']' Allah'ın gayrında yalan(dan) bir mâbûd mu murâd ediyorsunuz?"
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 62. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ً َ ً ٰا ِﻟFْ }ِ َا/Uydurma ilâhlar mı]' Yani: Uydurma
ilâhlardan taleb ediyorsunuz. 'Taleb ediyorsunuz' sözünün mânâsı, yani: 'Allahu ( $ &')'dan istenecek
şeyleri onlardan istiyorsunuz.' şeklindedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 404. sayfa]
2562
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َ$
َ%3 ٖ َظ ﱡ ُ ْ ِ* َبﱢ ا ْﻟ َ ﻟ َ /'Öyleyse, âlemlerin Rabbine zannınız nedir?']' O'nun gayrına ibâdet etmiş
olduğunuz hâlde, O'na kavuştuğunuz zaman ne olacağını zannediyorsunuz?" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 63. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Sufyân ( ﷲ#. )رdemiştir ki: '[ ٌ 3@ٖ . َ #ّ6ٖ ِا/'Muhakkak ki ben,
2563
622
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Onun için bir binâ binâ edin de onu alevli ateşin içine ilkâ
edin.'(97)
Böylece ona bir tuzak kurmayı murâd ettiler, fakat onları en sefiller
kıldık.(98)
Artık onunla beraber sa'y etmeye başlayınca, 2565 dedi ki: 'Ey oğulcuğum!
Muhakkak ki ben, uykumda seni kestiğimi görüyorum. Artık nazar et ne
görüyorsun. Dedi ki: 'Ey Babacığım, emrolunduğunu fiil et. İnşâAllah, beni
sabredenlerden bulacaksın.'(102)
sûretle o, onların ilâhları (putları) ile yalnız kalmayı murâd etmişti." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Sâffât Sûresi, 91. âyetin tefsîrinde, senedi sahîhtir.]
2564
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, sahîh bir sened ile Huzeyfe ( ﷲ ')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"Nebî ( و ﷲ ) şöyle buyurmuştur: 'Muhakkak ki Allah, her sanatkârın ve sanatının
ّ ٰ َو/'Ve Allah sizi ve amel ettiklerinizi
sanatkârıdır.' Ve bâzıları şu âyeti tilâvet etti: '[ َن8ُ َ ْ َ ? َ َ@ َ ُ ْ َوAَ ُﷲ
halk etmiştir.']' [Saffat Suresi 96. âyet] Böylece o ( و ﷲ ), sanatın/yapılanın ve ehlinin
mahlûk olduğunu haber vermiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Halku Ef'âli'l-
İbâd, 33. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[K َ ْ"ُ اﻟ ﱠLَ َ Šَ َ َ* َ َ ﱠ$/Artık onunla beraber sa'y etmeye
2565
başlayınca]' Yani: Biz ona oğlunu hibe ettik. Bu oğul dünyâ işlerinde babası ile beraber sa'y
etmeye/koşmaya, ona işlerinde yardımcı olmaya başlayınca." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed
el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Sâffât Sûresi, 102. âyetin tefsîrinde]
623
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylece ikisi (de Allah'ın emrine) teslim olup ve onu alnı üzerine
yatırdığında.(103)
2566
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ُ%30ٖ ُ َ ٰ ُ‘ا ا ْﻟ0 ا ْﻟ8َ ُ َا ﻟ5َ اِنﱠ ٰھ/Muhakkak ki bu, elbette o mübîn
belâdır.]' Yani: Vâzıh açık sınamadır. Şöyle ki o, oğlunu kesmekle emrolunmuş, buna istinâden
hemen, Allahu ( $ &')'nın emrine teslîm olarak, O'na itaat ederek koşarcasına bu emri tatbîk etmeye
koyulmuştur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Sâffât
Sûresi, 106. âyetin tefsîrinde]
2567
78. ve 129. âyet ile aynıdır
2568
81. ve 132. âyet ile aynıdır
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌ%" ِ ْT ُ َ ِ &ِ ﱠ-ْ ُذ ﱢر% ِ َو/Ve ikisinin zürriyetinden muhsin vardır]'
2569
Yani: Allah'a itaat eden eden, O'na itaatini güzel yapan mü'min. '[ ٌ%30ٖ ُ Lٖ " ِ Fْ َ ظ ِﻟ ٌ ِﻟ
َ َو/Ve nefsine mübîn
zâlim]' Yani: Allah'a küfreden, küfrü ile de Allah'ın azâbını ve O'nun elîm cezâlandırmasını kendi
üstüne çeken kimse. '[ ٌ%30ٖ ُ /Mübîn]' Yani o, Allah'a küfretmesi sûretiyle, nefsine olan zulmünü apaçık
etmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 26. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ ٌ%30ٖ ُ Lٖ " ِ Fْ َ ٌ َوظَ ِﻟ ٌ ِﻟ%" ِ ْT ُ َ ِ &ِ ﱠ-ْ ُذ ﱢر% ِ َو/Ve ikisinin
zürriyetinden muhsin ve nefsine mübîn zâlim vardır.]' Yani: (İkisinin zürriyetinden) muvahhid ve
müşrik vardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 4. cilt, 410. sayfa]
2570
Şeyh Şankıtî ( ﷲ#. )رdedi ki: "Allah (/ و+,), başka âyetlerde o ikisi üzerine olan minnetini
zikretmektedir. Örneğin: '[ ٰ ىAُْ َ ﱠ ة ً اbَ 3ْ َ َ َ َ ﱠDْ َ@َ* َوﻟ#.8ٰ ُ َ- bَ َ ْ ﻟH. ٖ اDْ َ= َ=َ ل/(Allah) buyurdu ki: 'Sana
ُ َq3?ُو
istediğin verilmiştir, ey Mûsa!' Ve andolsun ki, senin üzerine başka defa (da) minnette
624
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
bulunmuştuk.]' [Taha Suresi, 36.-37. âyetler] şeklinde gelen âyetlerde bu husus zikredilmektedir.
Kendisi ile beraber kardeşi Hârûn'a da risâlet verilmesi için yaptığı duâya icâbet edilmesi, Mûsâ (
م/ $')اın kabul edilen dileklerinden biri idi. Mâlûm olduğu üzere risâlet minnetlerin en
büyüklerindendir." [Muhammed Emîn Şankitî, Edvâu'l-Beyân, 6. cilt, 757. sayfa]
2571
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ب َ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb'ı]' Tevrât'ı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt,
94. sayfa]
2572
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ا َطQاﻟ ﱢ
َ 3@َ
ٖ & "
ْ ُ ا ْﻟ/Sırât-ı Mustakîm]' İslâm." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
21. cilt, 95. sayfa]
2573
80. ve 131. âyetler ile ve Murselât Sûresi'nin 44. âyeti ile aynıdır
2574
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[sًْ َ* َن8ُ Dْ َ?َا/Ba'l'e mi duâ ediyorsunuz?]' Ba'l, onların
ibâdet etmekte oldukları bir putun ismiydi. Yani: Bir puta ibâdet ediyor ve hayrı ondan mı taleb
ediyorsunuz?" [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1249. sayfa (tek
cilt olarak basım)]
2575
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ ﱠ6ِ َ$
َ^ ُون َ ْT ُ َﻟ/Artık muhakkak ki onlar, elbette hazır edilirler.]' Allah'ın azâbına (hâzır edilirler)."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 210. sayfa]
625
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2576
40.,74. ve 160. âyet ile aynıdır
2577
78. ve 108. âyet ile aynıdır
2578
80. ve 131. âyetler ile ve Murselat Suresi'nin 44. âyeti ile aynıdır
2579
81. ve 111. âyet ile aynıdır
2580
Şuarâ Sûresi'nin 171. âyeti ile aynıdır
2581
Şuarâ Sûresi'nin 172. âyeti ile aynıdır
2582
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ٌ 3 ٖ ُ 8َ َو ُھ/Ve o (nefsini) levmederken]' Ve o, günahkârdır. Ve levmeden, günahkârdır." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 108. sayfa]
2583
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ُه65ْ َ0َ َ$
626
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmdi fetvâ iste onlardan:2585 'Kızlar Rabbin için ve oğullar onlar için mi?'(149)
Yoksa melekleri -ve onlar şâhidler iken- dişi olarak mı halk ettik?(150)
Ve O'nun arasında ve cinler arasında bir neseb kıldılar. Ve andolsun ki, cinler
ilmederler: Muhakkak ki onlar, hakîkaten hazır edilirler.(158)2590
ِ* ْﻟ َ َ ا ِء/Derken onu alana attık.]' İçinde hiçbir şeyin, hiçbir bitkinin olmadığı bir toprağa (attık)."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 111. sayfa]
2584
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ 3@ٖ . َ 8َ َو ُھ/Ve o hastaydı.]' Yani: Bedenen zayıf idi."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Sâffât Sûresi tefsîrinde]
2585
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ِ &ِ Fْ َ&.
ْ َ$/İmdi fetvâ iste onlardan]' "Nebîsi Muhammed
( و ﷲ )'e: 'Ey Muhammed, Kureyş'ten kavminin müşriklerine suâl et.' buyurdu." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 117. sayfa]
2586
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ% ِ
ْ ِ ِ $ْ ِا/İfklerinden]' Yalanlarından." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
21. cilt, 118. sayfa]
2587
Kalem Sûresi'nin 36. âyeti ile aynıdır
2588
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ ُون7َ ﱠ5َ? sَ َ$َا/Daha tezekkür etmiyor musunuz?]'
Yani: Daha vaaz dinlemiyor/öğüt almıyor musunuz?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 418. sayfa]
2589
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌ نU َ ْ.
ُ
ٌ%30ٖ ُ /mübîn bir sultân]' Yani mübîn/apaçık bir mâzeret." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, . sayfa]
2590
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ْ ُ ﱠ6ِا
627
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve bizden (kimse) yoktur ki, onun mâlûm bir makamı olmasın.'(164)2595
َ^ ُون َ ْT ُ َﻟ/Muhakkak ki onlar, hakîkaten hazır edilirler.]' Muhakkak ki onlar, hesâba hâzır
edileceklerdir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, 4. cilt, Tefsîru's-Sahîh, 214. sayfa]
2591
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُFQ ّ ٰ َ نTَْ 0.
ِ َ- ﷲِ َ ﱠ ُ /Allah, vasıflandırmalarından
subhândır.]' Nefsini, bu çirkin söze binâen Kendisini vasıflandırdıklarından tenzîh etmiştir." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 419.
sayfa]
2592
40., 74. ve 128. âyet ile aynıdır
2593
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِل1 َ
ِ 3Tٖ kَ ا ْﻟ/Cahîm'e yaslanan]' Siz bu bâtılınızla, kullarımdan hiçbirini dalâlete düşürecek değilsiniz. Siz
ancak, ateş ehlinin amelini işleyerek sizi velî/dost edinenleri dalâlete düşürebilirsiniz." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 214. sayfa]
2594
İmâm Âcurrî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ%3 ٖ ?ِ َF*ِ ِL3ْ َ َ ْ ُ&6ْ َ ِ * َ ا3Tٖ kَ ْ ِل اﻟ1
َ 8َ ْ ُھ% َ )اِ ﱠ/O'nun aleyhinde siz fitneye düşürücüler
değilsinizdir. Cahîm'e yaslanan o kimse müstesnâ.]' Şeytânlar, dalâletleri ile fitneye düşüremezler,
ancak Allah ( $ &')'nın Cahîm'e yaslanmayı kendisine vâcib kıldığı kimseleri (fitneye düşürürler)."
[Ebu Bekr Muhammed bin Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şeriâ, 2. cilt, 714. sayfa (311.)]
2595
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َو
ٌم8ُ ْ َ ُ َ @َ ٌمLَ ِ ﱠ اِ ﱠ) ﻟ/'Ve bizden (kimse) yoktur ki, onun mâlûm bir makamı olmasın.']' Bunlar
meleklerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 126. sayfa]
2596
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın bu üç ayet hakkında şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "(Kâfirler,) Muhammed ( و ﷲ )'in bi'setinden önce şunu demiştir: 'Şayet
indimizde evvelkilerden bir zikir olsaydı, Allah'ın hâlis kullarından olurduk.' Ama kendilerine
Muhammed ( و ﷲ ) geldiği zaman onu inkâr ettiler. Artık yakında ilmedecekler." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 129. sayfa]
628
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2597
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ ُونQْ َ َ $ ْ ْ ُھQْ
ِ 0ُ- َف8ْ " ِ *َ َوا/Ve onları gör. Nihâyet yakında görürler.]' Gör bak onlar yakında, bugünden
sonra kendilerine ne olacağını göreceklerdir. Onlar Kıyâmet günü, Allah'ın emrini nasıl zâyi
ettiklerini; Allah'ı, Resûlu'nu ve Kitâbı'nı nasıl inkâr ettiklerini göreceklerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 132. sayfa]
2598
Şuarâ Sûresi'nin 204. âyeti ile aynıdır
2599
159. âyete bakınız
2600
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3 ٖ َ ِ رَبﱢ اﻟْ َ ﻟXّ ٰ ِ Dُ ْ Tَ َوا ْﻟ/Ve hamd, âlemlerin Rabbi Allah içindir.]'
Hamd, cin ve insân topluluklarının Rabbi Allah içindir." Devamla İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle
demiştir: "Kulları için gelen her nimet O'ndandır. Ve hamd O'na hâlistir. O'nun şerîki yoktur. Aynı
şekilde, onların indindeki nimetlerinde de şerîki yoktur. Bilakis tüm nimetler O'nun tarafından ve
O'nun indindendir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 134.
sayfa]
629
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlardan önce nice kuşakları helâk ettik. O vakit nidâ ettiler ve kurtulma
vakti değildi.(3)2604
'İlâhları tek ilâh mı kıldı? Muhakkak ki bu, elbette acâib bir şeydir!'(5)
2601
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Ebu Husayn ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ِذى ﱢ/Zikir sâhibi]' Şeref sâhibi."
"'[ِ 7ْ 5اﻟ
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِذى
ﱢ
ِ 7ْ 5اﻟ/Zikir sâhibi]' İçi zikir/hatırlatma dolu." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 139.-140. sayfalar]
2602
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِ 7ْ ﱢ5 َوا ْﻟ@ُ ْٰا ِن ِذى اﻟ/Zikir sâhibi Kur'ân'a andolsun.]' Bu, Allah ( ') رك
$ &'')وnın bu Kur'ân'a etmiş olduğu bir kasemdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 139. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ق ٍ َ@ ِ ةٍ َوW ِ ﱠ#$ٖ َ ُ واF7َ َ%-5ٖ *َ ِ اﻟﱠ/Bilakis o küfredenler bir
2603
izzet ve bir şikâk içindedir]' Yani: Şübhesiz ki bu Kur'ân'da, tezekkür eden için zikir, ibret alan için
ibret vardır. Ancak kâfirler ondan faydalanmadılar, çünkü onlar: '[ٍةW ِ ﱠ#$ٖ /İzzet içindedir]' Yani: Ona
karşı bir kibir ve hamiyyet (içindedir). '[ق ٍ َ@ ِ َو/Ve şikâk]' Yani: Ona karşı bir muhâlefet ve inâdlaşma
ve ayrılık (içindedir). [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Sâd Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
2604
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ٍَ َ َ ص%32ٖ َ َو َ)ت/ve kurtulma vakti değildi]' Bu, firâr etme vakti değildi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 144. sayfa]
2605
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ْ ُ ْ ِ ٌر5ِ ْ ُ ْ ا اَنْ َ َء ُھ8ُ0kَِ َو/Ve onlara kendilerinden bir inzâr edicinin gelmesine teâccüb ettiler]'
Yani Muhammed ( و ﷲ )'in (gelmesine)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 149. sayfa]
2606
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٌاب5َ ﱠ7 ٌ 2ِ . َ ا5َ ُونَ ٰھ$ِ َ ْ َو=َ َل اﻟ/Ve kâfirler dediler ki:
'Bu, kezzâb bir sihircidir.']' Yani: Çok yalancı bir sahtekârdır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 425. sayfa]
630
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Başka değil hepsi resûlleri tekzîb ettiler, böylece ikâbım hakk oldu.(14)2609
Ve dediler ki: 'Rabbimiz! Bizim için hesâb gününden önce payımızı acele
ver.'(16)2610
2607
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ِةAِ )ا ٰ ْ ِ اﻟْ ِ ﱠ#$ِ /Âhir millette]' Yani: Îsâ (م/ $ا )'ın milleti.
Çünkü Îsâ (م/ $ا ), Muhammed ( و ﷲ )'den önce âhir/son Resûl'dur, onun arasında ve
Muhammed ( و ﷲ ) arasında Nebî yoktur." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Sâd Sûresi
Tefsîri, 36. sayfa]
2608
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[َِ ب0. ْ َ) ْا#$ِ ا8ُ@َ? ْ َ3ْ َ$/Öyleyse sebebler içinde yükselsinler.]' Semânın yolları ve kapıları (içinde
yükselsinler)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 156. sayfa]
2609
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱞ7ُ ِْان
ِ< ِ @َ ب ﱠTَ َ$ َ .
ُ ب اﻟ ﱡ َ ﱠ5َ7 )اِ ﱠ/Başka değil hepsi resûlleri tekzîb ettiler, böylece ikâbım hakk oldu.]'
Bunların hepsi resûlleri tekzîb etmişler, böylece azâb onların üzerine hakk olmuştur." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 160. sayfa]
2610
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: '[ َ U ﱢ ْ ﻟَ َ ِ= ﱠkَ /Bizim için payımızı acele ver]' Azâbımızı (acele ver)." [Ebu Bekir Muhammed
ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 228. sayfa]
2611
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َذا
ْ
Dِ -ْ َ)ا/Güç sâhibi]' Allah'a itaatte kuvvet sâhibi. '[ ٌُ اَوﱠابLﱠ6ِا/Muhakkak ki o evvâb idi]' Günâhtan rücû
ederdi."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُLﱠ6ِا
ٌاَوﱠاب/Muhakkak ki o evvâb idi]' Yani: Allah'a, çokça namaz ile itaatkar olan idi." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 221. sayfa]
631
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Muhakkak ki bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var ve benim bir
koyunum var. Böyleyken dedi ki: 'Onu bana bırak.' Ve hitâbette beni
bastırdı.'(23)
'Ey Dâvud! Muhakkak ki Biz, seni arzda bir halîfe kıldık. O hâlde insânlar
arasında hakk ile hükmet. Ve hevâya tâbi olma. O takdirde seni Allah'ın
yolundan dalâlete düşürür.2616 Muhakkak ki Allah'ın yolundan o dalâlete
2612
Şeyh Useymîn ( #. )ﷲ رşöyle demiştir: "'[ُ Lَ ْ ُ َ6 ْدDَ َ َو/Ve onun mülkünü şiddetlendirdik]' Yani:
Onun mülkünü kuvvetlendirdik." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Sâd Suresi Tefsîri, 92 . sayfa]
2613
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddi ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ ْQَ$َو
ب َ
ِ ِ ا ْﻟ/Ve fasl-ı hitâb]' Kazâ/hüküm ilmi." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 221.
U ,
sayfa]
2614
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱠ%َو َظ
دَا ُو ُد/Ve Dâvud zann etti]' Dâvud ilmetti." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 21. cilt, 181. sayfa]
2615
Secde âyetidir
Şeyh Şankıtî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allahu ( $ &') bu âyette şöyle buyurur: '[ < ِ َ اﻟ ﱠ%ْ3َ* ْ ُ ْ2 َ$
ﱢTَ ْس ِ* ﻟ
2616
ِّ ٰ ِ 30ٖ .
ﷲ َ ْ%َ b ﱠ ^
َ ِ ُ 3َ $ ى ٰ8 ْ
ﻟ ا
َ ِ ِO 0ﱠ &َ ? )َ و
َ /O hâlde insânlar arasında hakk ile hükmet. Ve hevâya tâbi olma. O
632
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yoksa o îmân edenleri ve sâlih ameller işleyenleri, arzda fesâd çıkaranlar gibi
kılar mıyız? Yoksa muttakîleri, fâcirler gibi kılar mıyız?(28)
(Bu) bir Kitâb'tır, onu sana inzâl ettik, mübârektir. 2619 Âyetlerini tedebbür
etmeleri için2620 ve akıl sâhiblerinin tezekkür etmesi için.(29)
takdirde seni Allah'ın yolundan dalâlete düşürür.]' Nebîsi Dâvud'a burada insânlar arasında hakk
ile hükmetmesini emretmiş ve onu, o hususta hevâya tâbi olmaktan nehyetmiştir. Muhakkak ki
hevâya tâbi olmak, Allah yolundan dalâlete düşmenin sebebidir. '[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ . ِ ُ3َ$/O takdirde seni
َ ْ%َ bَ ^ ﱠ
Allah'ın yolundan dalâlete düşürür.]' kavlindeki: '[ َف/Fe]' sebebe işâret etmeye delâlet etmektedir."
[Muhammed Emîn Şankıtî, Edvâu'l-Beyân, 7. cilt, 25. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ" ب َ Tِ ْ َم اﻟ8ْ َ-/Hesâb Günü]' Kıyâmet Günü." [Muhammed bin
2617
633
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Rabbim! Beni mağfiret et ve bana bir mülk hibe et, ardımdan
kimseye yaraşmasın. Muhakkak ki Sen, Sensin Vehhâb.'(35)
Böylece onun için rüzgârı musahhar ettik, emriyle dilediği yere yumuşakça
cereyân ederdi.(36)
Ve ona Bizden bir rahmet ve akıl sâhibleri için bir zikrâ olarak, ehlini ve
onlarla beraber onların bir mislini hibe ettik.(43)
'Ve eline bir demet sap al da onunla darb et. Ve yeminini bozma.' Muhakkak
ki Biz, onu sabırlı bulduk. Ne güzel kul! Muhakkak ki o evvâb idi.(44)2627
2624
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ _ﱠ2ُ
ِ 3ْ ,َ ا ْﻟ/Hayır muhabbeti]' Yani: Mal ve at(lar)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 193.-194. sayfalar]
2625
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ بkَ Tِ ا َرتْ *ِ ْﻟ8َ َ? #ّ&ٰ 2/Nihâyet
َ hicâb ile gizlendi.]' Yani:
Güneş, hicâb ile gizlendi." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 440. sayfa]
2626
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ًاD" َ َ Lِ ﱢ3.ِ ْ 7ُ # ٰ َ َ 3ْ َ@ َواَ ْﻟ/Ve kürsüsünün üzerine bir cesed ilkâ ettik]' Âsır denilen bir şeytânı ilkâ
ettik." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 197. sayfa]
2627
'[ ٌُ اَوﱠابLﱠ6 ِا/Muhakkak ki o evvâb idi.]' için 17. âyete bakınız. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir
sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan, âyet hakkında şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "[Eyyûb (م/ $ا )'ın]
hanımı ona bir meseleyi arzetmiş ve şeytân da kadını bir şeye sevketmiştir. Bunun üzerine [Eyyûb
634
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(م/ $ا )] şöyle demiştir: "Şu şu konuda kelâm ederse." -ki onun bunu demesine ancak sabırsızlığı
itmiştir- Hal böyleyken Allah'ın Nebî'si bu kelâmının ardından Allah kendisine şifâ verirse hanımına
yüz celde ile vuracağına dair yemin eder. Sonra üzerinde doksan dokuz sap olan bir dal getirilmesini
emreder. Asıl olan ise yüze tamamlamasıdır. Bunun üzerine hanımına bir defa vurur. Böylece Allah'ın
Nebî'si sözünü tutmuş olur. Allah ise ümmetine hafifletmiştir. Nitekim Allah Rahîm'dir." [Hikmet bin
Beşîr binYâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 226. sayfa]
2628
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ىDْٖ -َ) ْا#اُو ِﻟ/Eller sâhibleri]' Kuvvet ve ibâdet ve basîret sâhibleri. '[ ِرQ َ *ْ َ) َو ْا/Ve gözler]' Dînde fıkıh
(sâhibleri)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 227. sayfa]
2629
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ﱠا ِرDاﻟ/Diyârı]' Yani: Âhiret diyârı. Ve '[ َ ى7ْ ِذ/Tezekkür eden]'
Cennet'i (tezekkür eden/düşünen)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 95. sayfa]
2630
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱠ6ِا
َ ِﻟ,َ *ِ ْ ْ َ ُھQَ Aَْ ا/Muhakkak ki Biz, onları hâlisane diyârı tezekkür eden ihlâslı (kimseler)
ﱠا ِرD َ ى اﻟ7ْ ٍ ِذQ
yaptık.]' Bununla Allah onları ihlâslı yapmıştır. Onlar, Âhiret'e ve Allah'a dâvet ediyorlardı." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 217. sayfa]
2631
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ َ 3$ٖ َ%3cٖ ِ ُ &ﱠ/Orada dayanmışlardır.]' Denilmiştir ki:
Çardakların altında serîrlerin üzerine kurulmuşlardır. '[ٍ َ ة3Mَٖ 7 ٍ َ 7ِ َF*ِ َ 3$ٖ َن8ُ Dْ َ-/Orada bol meyve dâvet
ederler]' Yani: Her ne taleb ederlerse bulurlar ve taleb ettikleri şeyler, istedikleri gibi gelir. '[ٍ َو َ َ اب/ve
meşrûbât]' Yani hangi türden bir içecek dilerlerse, hizmetçiler onu kendilerine getirir." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Sad Sûresi, 51. âyetin tefsîrinde]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ب َ Tِ ِم ا ْﻟ8ْ َ3ُونَ ِﻟD َ 8ُ? َ ا5َ ھ/Bu,
ِ " ٰ
2632
Hesâb Günü için size vaad
edilendir.]' Yani: Bu, nüşûr edilmelerinin ve kabirlerinden çıkıp Ateşten selâmet bulmalarının
ardından oraya varacakları, Allah'ın muttakî kullarına vaad etmiş olduğu Cennet'in sıfatına dâir
635
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Budur. Ve muhakkak ki tuğyân edenler için, elbette varılacak şerrli bir yer
vardır.(55)
Derler ki: 'Bilakis siz, size merhaba olmasın. Siz onu bize takdîm ettiniz. Artık
(o) ne kötü karargâh!'(60)
Derler ki: 'Rabbimiz! Bize bunu kim takdîm ettiyse, artık ona ateşte azâbı bir
kat kat ziyâde et.'(61)
'Onları maskara ittihaz etmiştik, 2634 yoksa onlardan gözler kaydı mı?'(63)2635
De ki: 'Ben ancak bir inzâr ediciyim. Ve Allah'ın dışında bir ilâh yoktur.
Vâhid'tir, Kahhâr'dır.(65)2636
zikretmiş olduğumuz şeydir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Sâd Sûresi, 53. âyetin tefsîrinde]
2633
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ اَزْ َوا ٌجLٖ ِ ْ َ ْ% ِ ُ Aَ َو ٰا/Ve onun şeklinden başka çift çift vardır.]' Azâbtan (çeşitli) renkler."
[Ebu Bekr AbdUllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe, Musannef, 8. cilt, 99. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ًّ- ِ ,ْ . ِ ْ َ ُھ65ْ ,اَ? َﱠ/Onları maskara ittihaz etmiştik]' Yani:
2634
Kuşkusuz siz onları maskara edinmiş, onlarla alay etmiş, dalga geçmiş, bundan berî oldukları hâlde
onları ayıb ve şerr ile vasfetmiştiniz." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Sâd Suresi Tefsîri, 220.
sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ُرQ َ *ْ َ)ْ َ ْ ُ ُ ْاq]َ اَ ْم زَا/Yoksa onlardan gözler kaydı
2635
mı?]' Yani: Gözler onlardan uzak mı oldu? Ve mânâsı: Şübhesiz ki onlar ateşte bizimle beraberdir ve
(lâkin) onları göremiyoruz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 451. sayfa]
636
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'O hâlde onu tesviye ettiğim ve ruhumdan onun içine nefhettiğimde, artık
secde ediciler olarak onun için (yere) kapanın.'(72)2639
(Allah) buyurdu ki: 'Ey iblîs, iki elimle halk ettiğime secde etmene ne mâni
oldu?2641 Kibirlendin mi yoksa üstünlerden mi oldun?'(75)
2636
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ْ ُ=/De ki]' Ey Muhammed! Kavminin müşriklerine de ki:
'[ ٌر5ِ ْ ُ َ6َﱠ َ ا6ِا/Ben ancak bir inzâr ediciyim]' Ey Kureyş topluluğu, şiddetli bir azâbın önünde sizi
uyarıcıyım. Sizi, O'nu inkâr etmenize karşılık olarak Allah'ın size göndereceği azâbına ve öfkesine
karşı uyarmaktayım. Ondan sakının ve tevbe ederek bu azâbın başınıza gelmesini önleyin. '[ ٍLْ اِ ٰﻟ% ِ َ َو
ا ْﻟ@َ ﱠ ُرDُ 2ا ّ ٰ ) ِا ﱠ/Ve Allah'ın dışında bir ilâh yoktur. Vâhid'tir, Kahhâr'dır.]' Buyuruyor ki:
ِ 8َ ﷲُ ا ْﻟ
Allah'tan başka ibâdet edilmeye layık hiçbir ma'bûd yoktur. Rubûbiyyet ancak O'na yakışır. Her şey
O'nun iki elindedir. Her halk edilen, O'na ibâdet eder. Vâhid'tir, öyle ki mülkünde şerîk olması O'na
yakışmaz. Sâhibe/bayan arkadaş edinmek de O'na yakışmaz. O, dûnundaki her şeyi kudreti ile
Kahhâr'dır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 234.-235.
sayfalar]
2637
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Böylece her mükellefe, Allah ( $ &'') )( ! وnın mutlak olarak
'[ﱠ ُرFRَ ا ْﻟ/Gaffâr]' olup, bunu her yönüyle hakettiğini bilmesi vâcibtir. Yine bilmeleri gerekir ki,
kullarının günahlarını O'ndan gayrısı mağfiret etmez. Hatâsından sonra tevbe edeni mağfiret etmesi
Kitâb'ında vârid olmuştur, bunda ihtilâf yoktur. Nitekim nasslar husûsiyyeti değil umûmiyyeti kapsar.
Bu itibarla, kim hatâsından korkar ve tevbesinde sâdık olursa, Allah ( $ &' ) )( ! وonu affedip
mağfiret eder ve o kimse hiç günâhı olmayan biri hâline gelir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin
Ahmed el-Kurtubî, el-Esnâ fî şerhi Esmâİllahi'l-Hüsnâ, 1. cilt, 157.-158. sayfalar]
2638
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ َن8ُ‚ ِ ْ ُ ُ Lْ َ ْ ُ&6ْ َا/Siz ondan îrâz edicilersiniz.]' Sizler
ondan yüz çeviriyor, onu ilmetmiyor, Allah'ın onun içindeki hüccetlerini tasdîk etmiyorsunuz." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 236. sayfa]
2639
Hicr Sûresi'nin 29. âyeti ile aynıdır
2640
Hicr Sûresi'nin 30. âyeti ile aynıdır
2641
Şeyhulİslâm Ebu Osmân es-Sâbunî ( ﷲ#. )رder ki: "Şübhesiz ki Kitâb'a ve Sünnet'e yapışan
'Hadîs Ashâbı', Allah onların yaşayanlarını korusun ve ölenlerine rahmet etsin, Allah ( $ &'') )( ! وnın
637
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten halk ettin ve onu çamurdan halk
ettin.'(76)
(Allah) buyurdu ki: 'Öyleyse oradan hurûc et. Artık muhakkak ki sen recm
edilmişsin.'(77)2642
(İblîs) dedi ki: 'Rabbim! O hâlde bana ba's edilecekleri güne kadar süre
ver.'(79)2644
vahdâniyetine, Resûl ( و ﷲ )'in risâletine ve nübüvvetine şehâdet ederler ve onlar Rabbleri
(+, و- )'yi, vahyinin ve tenzîlinin söylediği veya sahîh haberlerde ve âdil sikaların ondan naklettikleri
üzere Resûl'un şehâdet ettiği sıfâtlarla tanırlar.
Allah (+, $/ ,) için, O'nun, Kitâbı'nda ve Resûlu ( و ﷲ )'in lisânında kendisi için isbât ettiği
şeyleri O (+, $/ ,) için isbât ederler. O'nun sıfâtlarının yaratılmışların sıfâtına teşbihine/benzediğine
itikâd etmezler ve derler ki: 'O (+, $/ ,) Âdem'i eliyle yarattı.' Allah ( $ &'') )( ! وnın şu kavlinde
hakkında nas ettiği gibi, âyet şöyledir: '[ی ُ ٖ *ْ َِ ا- َ=َ ل/(Allah) buyurdu ki: 'Ey
ﱠDَ َ3*ِ ُq@ْ َ Aَ َ ِﻟDَ kُْ "َ? ْ ا َنbَ َ َ َ َ N3
iblîs, iki elimle halk ettiğime secde etmene ne mâni oldu? Kibirlendin mi yoksa üstünlerden mi
oldun?'(75)]' [Sâd Sûresi, 75. âyet]
Onlar, mu'tezile ve cehmiyyenin -Allah onları helâk etsin- tahrîf ettiği gibi, iki el ifadesini 'iki nimet'e
veya 'iki kudret'e hamlederek kelâmı yerinden tahrîf etmezler. Bu iki ele bir keyfiyyet biçmezler veya
o iki eli Müşebbihe'nin -Allah onları perişan etsin- teşbih ettiği gibi, yaratılmışların ellerine teşbih
etmezler/benzetmezler. Kur'ân'ın zikri ile indiği ve hakklarında sahîh haberler gelen 'işitme, görme,
göz, yüz, ilim, kuvvet, kudret, izzet, azâmet, irâde, meşîet, kavil, kelâm, rızâ, öfke, hayât, yakaza,
sevinç, gülme' ve diğer tüm sıfâtları hakkında da bunlardan hiçbirini halkın, yaratılmışların sıfâtlarına
teşbîh etmeden böyle söylerler.
Bilakis bunlarda Allah ( $ &'') )( ! وnın ve Resûlu ( و ﷲ )'in buyurduğu şeye üzerlerinde
fazlalık olmaksızın, üzerlerine ilâve yapmadan, keyfiyyet belirlemeden, teşbîh etmeden, tahrf
etmeden, tebdîl etmeden/değiştirmeden, tağyir etmeden, arabların anladığı ve üzerinde anlaştığı
haberin lafzına münker bir te'vîlle yok etmeden ulaşırlar.
Onu zâhir üzere icrâ ederler ve onun ilmini Allah'a havâle ederler. Onun te'vîlini Allah'tan başka
kimsenin bilmediğini ikrâr ederler. Allah'ın, ilimde derinleşenler hakkında, onların şöyle söyle
söylediğini haber verdiği âyette olduğu gibi: '[ ا8ُ ُ ِا ﱠ) اُوﻟ7 ﱠ5َ ﱠ- َ َر*ﱢ َ َوDِ ْ ِ ْ% ِ ﱞ7ُ Lٖ *ِ نَ ٰا َ ﱠ8ُﻟ8ُ@َ- ِ ْ ِ ْ اﻟ#$ِ َن8,ُ .
ِ َواﻟ ﱠا
َِ ب0ا)َ ْﻟ/Ve
ْ ilimde derinleşenler derler ki: 'Biz ona îmân ettik, hepsi Rabbimizin indindendir.' Ve
akıl sahiblerinden başkası tezekkür edemez.]' [Âl-i İmrân Sûresi, 7. âyet]" [Ebu Osmân İsmâîl bin
Abdi'r-Rahmân es-Sâbunî, Akîdetu's-Selef ve Ashâbi'l-Hadîs, 21. sayfa]
2642
Hicr Sûresi'nin 34. âyeti ile aynıdır. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ ْ ِ ْ ُجAْ َ$/Öyleyse oradan
hurûc et.]' Yani: Cennet'ten. Katâde (senedi hasendir) demiştir ki: '[ٌ 3 ٖ َرbَ ﱠ6ِ َ$/Artık muhakkak ki sen
recm edilmişsin.']' Ve '[ 3 اﻟ/Recm edilmek]' Lanete uğramaktır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 240. sayfa]
2643
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%ِ -Dّ ٖ ِم اﻟ8ْ َ- #اِ ٰﻟ/Dîn Günü'ne kadar]' Yani:
Kıyâmet Günü'ne kadar. Ve (yine) denilmiştir ki: Hesâb Günü'ne kadar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 455. sayfa]
2644
Hicr Sûresi'nin 36. âyeti ile aynıdır
2645
Hicr Sûresi'nin 37. âyeti ile aynıdır
638
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dedi ki: 'Öyleyse senin izzetine (yemin ederim ki), elbette onların hepsini iğvâ
edeceğim;'(82)2647
2646
Hicr Sûresi'nin 38. âyeti ile aynıdır
2647
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%3 ٖ َ ْ َ َ ﱠ ُ ْ ا-8ِ ]ْ ُ)/Elbette َ onların hepsini iğvâ edeceğim]'
Elbette Âdem oğullarının hepsini dalâlete düşüreceğim." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 241. sayfa]
2648
Hicr Sûresi'nin 40. âyeti ile aynıdır
2649
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ =َ َل
ُل8ُ=َ< ا ﱡTَ َ ْﻟ$/(Allah) buyurdu ki: 'İşte Hakk ve Ben hakkı kavlederim.']' Allah ( $ &') )( ! و
ﱠTَ < َوا ْﻟ
buyurdu ki: 'Ben Hakk'ım ve Ben hakkı kavlederim.'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 242. sayfa]
2650
İmâm Buhârî ( ﷲ#. )رAbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Ey
insânlar! Kim bir şey ilmediyorsa, böylece onu söylesin ve kim ilmetmiyorsa, o zaman desin ki: '[ ﷲ
أ/Allah en iyi ilmedendir]'. O takdirde şübhesiz ki adamın ilmetmediği şeyler için: '[ ﷲ أ/Allah
en iyi ilmedendir]' demesi ilimdendir. Ve şübhesiz ki Allah ( $ &') )( ! و, Nebîsi ( و ﷲ )'e
ْ َ=ُ ْ َ ا/De ki: 'Onun üzerine sizden bir ücret
buyurmuştur ki: '[ َ%3Fٖ َ اﻟْ ُ &َ َ ﱢ% ِ َ6َْ ا َ ْ ٍ َو َ ا% ِ ِL3ْ َ َ ْ ُ ُ َ|.
istemiyorum ve ben mütekelliflerden değilim.']' [Sa'd Suresi, 86. âyet]" [Ebu Abdİllah Muhammed
bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr, '[ َ%3Fٖ َ ا ْﻟ ُ &َ َ ﱢ% ِ َ6َ َو َ ا/ve ben mütekelliflerden
değilim]' Babı'nda (4809)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ ْ ُ=
َ%3Fٖ َ اﻟْ ُ &َ َ ﱢ% ِ َ6َْ اَ ْ ٍ َو َ ا% ِ Lِ ْ3َ َ ْ ُ ُ َ|.
ْ َا/De ki: 'Onun üzerine sizden bir ücret istemiyorum ve ben
mütekelliflerden değilim.']' Kur'ân'a karşılık sizden bir ücret veya bana bir şey vermenizi
istemiyorum. Ve ben, mütekelliflerden yani 'Allah'ın onlara emretmediği bir şeyi kafalarından
uydurup da kendi başlarına mükellefiyet getiren kimselerden' değilim." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 243. sayfa]
2651
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[8َ ُھ/O]' Yani: Kur'ân." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 350. sayfa]
2652
Tekvîr Sûresi'nin 27. âyeti ile aynıdır
2653
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[%ٍ 32ٖ َDْ َ* ُ َ َه0َ6 ﱠ%ُ َ ْ َ&َ َوﻟ/Ve elbette onun haberini bir sürenin ardından ilmedeceksiniz.]' Tekzîb
639
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ettiğinizin haberini Kıyâmet Günü ilmedeceklerdir. Bu, dünyâdan bir sürenin ardından olacaktır ve o,
Kıyâmet Günü'dür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 244.
sayfa]
640
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Biz, Kitâb'ı sana hakk ile inzâl ettik. Bu itibarla Dîn'i O'na hâlis
kılarak Allah'a ibâdet et.(2)2655
Dikkat edin, hâlis Dîn Allah'ındır.2656 Ve onlar ki, O'nun dûnundan evliyâ
ittihaz ettiler. (Derler ki:) 'Onlara -bizi Allah'a yakın yaklaştırmaları dışında-
ibâdet etmiyoruz.'2657 Muhakkak ki Allah, onların kendisinde ihtilâf ettikleri
hakkında aralarında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah, tekzîb eden ve
kâfir olan o kimseye hidâyet etmez.(3)
Eğer Allah bir evlâd ittihaz etmeyi murâd etseydi, elbette halk etiklerinden
dilediğini seçerdi. O, subhândır. O, Allah'tır, Vâhid'tir, Kahhâr'dır.(4)
2654
Câsiye Sûresi'nin 2. âyeti ve Ahkâf Sûresi'nin 2. âyeti ile aynıdır
2655
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[< ﱢTَ ب ِ* ْﻟ
َ َ&ِ ا ْﻟbَ 3ْ َ ْﻟ َ اِﻟWَ 6ْ َﱠ ا6ِا/Muhakkak ki Biz, Kitâb'ı sana
hakk ile inzâl ettik.]' Allahu ( $ &'), Nebîsi Muhammed ( و ﷲ )'e buyuruyor ki: Muhakkak
ki Biz sana, ey Muhammed, Kitâbı inzâl ettik. Yani Kitâb ile (kastolunan) Kur'ân'dır. '[< ﱢTَ ِ* ْﻟ/Hakk
ile]' Yani: Adâlet ile. Buyuruyor ki: Sana, hakkı ve adâleti emreden bu Kur'ân'ı inzâl ettik. Dîni O'na
hâlis kılarak Allah'a ibâdet etmen, işte bu hakk ve adâlet muhtevâsındandır. Çünkü din, O'nun içindir;
zarar vermeye de fayda vermeye de mâlik olmayan putlar için değildir. '[ َ%-Dّ ٖ ُ اﻟLَ ﻟQ ّ ٰ Dِ ُ0 ْ َ$/Bu
ً ِ ,ْ ُ َ ﷲ
itibarla Dîn'i O'na hâlis kılarak Allah'a ibâdet et.]' Buyuruyor ki: Taat ile Allah'a huşû eyle ey
Muhammed! Ulûhiyyeti O'na hâlis kıl; ibâdette O'nu birle, putperestlerin yaptığı gibi, ibâdetinde O'na
şerîk koşma." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 248. sayfa]
2656
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ٰ
"'[„ ُ ِﻟ,َ ُ ا ْﻟ%-Dّ ٖ اﻟX
ِ ّ ِ )ََ ا/Dikkat edin, hâlis Dîn Allah'ındır.]' Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet
etmektir." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 3. cilt, 171. sayfa]
2657
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ
#Fٰ ﷲِ ُز ْﻟّ ٰ #ََ ِاﻟ68ُ* ُ@َ ﱢ3 ُھ ْ ِا ﱠ) ِﻟDُ ُ0ْ َ6/(Derler ki:) 'Onlara -bizi Allah'a yakın yaklaştırmaları dışında- ibâdet
etmiyoruz.']' Bu sözü Kureyş, putları için; onlardan öncekiler ise melekler için, Meryem oğlu Îsâ ve
Üzeyr için söylüyorlardı."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ
#Fٰ ﷲِ ُز ْﻟ ّ ٰ #ََ اِﻟ68ُ* ُ@َ ﱢ3 ُھ ْ اِ ﱠ) ِﻟDُ ُ0ْ َ6/(Derler ki:) 'Onlara -bizi Allah'a yakın yaklaştırmaları dışında- ibâdet
etmiyoruz.']' Şöyle diyorlardı: 'Onlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir. Kıyâmet Günü bizi
Allah'a yaklaştıracak olan da bunlardır.' Ve: '[#Fٰ ُز ْﻟ/Zulfâ]' Yakın(lıktır)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 251.-252. sayfa]
641
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Semâlar ve arzı hakk ile halk etti. Geceyi gündüzün üzerine sarar ve gündüzü
gecenin üzerine sarar. 2658 Ve güneş ve ayı musahhar etmiştir. Hepsi,
müsemmâ bir ecele kadar cereyân eder. Dikkat edin! O, Azîz'dir,
Gaffâr'dır.(5)
Sizi bir nefisten halk etti, sonra zevcesini ondan kıldı. Ve sizin için
hayvanlardan sekiz eş inzâl etti. Annelerinizin batnında üç karanlık içinde, 2659
bir hilkatin ardından bir hilkatle sizi halk eder. İşte budur Rabbiniz Allah.
Mülk O'nundur. O'ndan başka ilâh yoktur. Böyleyken nasıl
döndürülürsünüz?(6)
Ve insâna bir zarar temâs ettiğinde, O'na yönelerek Rabbine duâ eder. Sonra
ona Kendinden bir nîmet verdiğinde, O'na daha önce duâ etmiş olduğunu
unutur ve O'nun yolundan dalâlete düşürmek için Allah'a denkler kılar. 2661
De ki: 'Küfrün ile biraz metâlan, muhakkak ki sen ateş ashâbındansın.'(8)
2658
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ِ 3ْ اﻟﱠ#َ َ ُر اﻟ ﱠ َ َر8ُ َ ﱢ- اﻟ ﱠ َ ِر َو#َ َ َ 3ْ ُر اﻟﱠ8ُ َ ﱢ-/Geceyi gündüzün üzerine sarar ve gündüzü gecenin üzerine
sarar.]' Geceyi götürünce gündüzü onun üzerine sarar ve gündüzü götürünce de geceyi onun üzerine
sarar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 254. sayfa]
2659
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #$ٖ
ٍ~ ٰ َY ٍظ ُ َ ت ُ /Üç karanlık içinde]' Üç karanlık: Batn, rahîm ve plasentadır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 258. sayfa]
2660
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ ْ َ # ﷲ َ َ] ِ ﱞّ ٰ َ ِنﱠ$ ُ ُ واF ْ َ? ْ ِان/Eğer küfrederseniz, o takdirde
muhakkak ki Allah sizden müstağnîdir.]' Buyuruyor ki O, gayrındaki mahlûkattan müstağnîdir.
'[ َ Fْ ُ َ ِد ِه ا ْﻟ0 ِ ِﻟ#‚ْ
ٰ َ- )َ َو/Ve kulları için küfre râzı olmaz.]' Yani küfrü sevmez ve onu emretmez. '[ َْواِن
ُْ َُ ﻟL‚ َ ْ َ- > ُ ُ وا ْ َ?/Ve eğer şükrederseniz, sizin için ona razı olur.]' Yani sizin için onu sever ve
fazlından size ziyâde eder. '[ ٰ ىAُْ ُر َوا ِز َرةٌ ِوزْ َر اWِ َ? )َ َو/Ve bir yük taşıyan, başkasının yükünü
yüklenmez.]' Yani bir nefis, bir nefsin yükünü yüklenmez. Bilakis herkes, kendi nefsinin emrinden
sorumludur. '[ُو ِرD ﱡQت اﻟ ِ ا5َ *ِ ٌ 3 ٖ َ ُLﱠ6ِنَ ا8ُ َ ْ َ ? ْ ُ&ْ 7ُ َ ِ* ْ ُ ُcﱢ0َ ُ3َ$ ْ ُ ُ ِ ْ َ ْ ُ َر*ﱢ#ُ ﱠ اِ ٰﻟY/Böylece sizin amel etmiş
olduklarınızı size bildirir. Muhakkak ki O, sadırların özüne Âlîm'dir.]' Yani bir şey O'na gizli
kalmaz." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zümer Sûresi,
6. âyetin tefsîri]
2661
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddi ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َ َ َو
ٰ
ِِّ
َادًاD6ْ َ اX/Ve Allah'a denkler kılar]' Adamlardan denkler (kılar). Allah'a isyânda onlara itaat eder."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 235. sayfa]
642
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yoksa o, gece vakitlerinde secde eden ve kıyâma duran, Âhiret'ten hazer eden
ve Rabbinin rahmetini uman2662 kânit kimse (gibi) midir?2663 De ki: 'O
ilmedenler ve o ilmetmeyenler müsâvî olur mu?' Ancak akıl sâhibleri tezekkür
ederler.(9)2664
De ki: 'Muhakkak ki ben, Dîn'i O'na hâlis kılarak Allah'a ibâdet etmekle
emrolundum.'(11)2666
De ki: 'Muhakkak ki ben, eğer Rabbime isyân edersem, azîm bir günün
azâbından2668 korkarım.'(13)2669
2662
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: " '[Lْ َ َ َر* ٖﱢ2َا ر8 ُ ْ َ- َ ةَ َوAِ )ا ٰ ْ ُر5َ ْTَ-/Âhiret'ten hazer eden ve
Rabbinin rahmetini uman]' Yani: İbâdeti hâlinde korku ve ümit üzere olunması gerekir. Zaten
ibâdet de böyle olmalıdır. Hayat süresince korku daha gâlib gelmelidir. Bunun için Allahu ( $ &'):
ٰ ْ ُر5َ ْTَ-/Âhiret'ten hazer eden ve Rabbinin rahmetini uman]' buyurmuştur.
'[Lْ َ َ َر* ٖﱢ2َا ر8 ُ ْ َ- َ ة َ َوAِ )ا
Ölüm ânında ise, ümit o kişi üzerine gâlib olmalıdır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zümer Sûresi, 9. âyetin tefsîrinde]
2663
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌqِ6 َ= 8َ ْ ُھ% اَ ﱠ/Kânit kimse (gibi) midir?]' Yani:
İtaat eden (kimse (gibi) midir?)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 460. sayfa]
2664
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8 ُ َ ْ َ- )َ َ%-5ٖ نَ َواﻟﱠ8 ُ َ ْ َ- َ%-5ٖ ى اﻟﱠ8ِ َ&" ْ َ- ْ َھ/De ki: 'O ilmedenler ve o
ilmetmeyenler müsâvî olur mu?']' Allahu ( $ &') âlimleri medhetmiş ve câhilleri zemmetmiştir. Ve
(bu âyet) tezekkür etmenin ilimsiz mümkün olmadığına da delildir." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî
el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 4. cilt, 13. sayfa]
2665
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allahu ( $ &'), Kendisine itaat etmeye ve takvâ sahibi
olmaya devam etmelerini kullarına emrederek buyuruyor ki: '[ #$ٖ ا8ُ " َ ْ2ََ ا%-5ٖ ا َر*ﱠ ُ ْ ِﻟ ﱠ8ُ@ا ا?ﱠ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ ِد اﻟﱠ0 ِ َ- ْ ُ=
ٌ َ" ٰ
َ 2َ َ36ْ Dهِ اﻟ ﱡ5ِ ھ/(Tarafımızdan) de ki: 'Ey o îmân eden kullarım! Rabbinize takvâ edin. Bu dünyâda
o iyilik edenler için bir iyilik vardır.]' Yani: Bu dünyâda güzel amel işleyenler için, dünyâlarında ve
Âhiret'lerinde hasene/iyilik vardır. " [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Zümer Sûresi, 10. âyetin tefsîrinde]
2666
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ َ%-Dّ ٖ ُ اﻟLَ ﻟQ ً ِ ,ْ ُ َ ﷲّ ٰ َDُ0 ْ َ ا ُ ِ ْتُ اَنْ ا#ّ6ٖ ِ=ُ ْ ا/De ki:
'Muhakkak ki ben, Dîn'i O'na hâlis kılarak Allah'a ibâdet etmekle emrolundum.']' Yani:
Tevhîd'i O'na hâlis kılarak. Ve Tevhîd'in ihlâsı şudur: O'na, O'ndan gayrısını şirk koşmaman." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 462.
sayfa]
2667
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ%3 ٖ ِ " ْ ُ ْنَ اَ ﱠولَ اﻟ87ُ َا/Bana müslümanların evveli olmam]' Bu
ümmetten." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt,
106. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٍ 3rَٖ ٍم8ْ َ- اب َ 5َ َ /Azîm bir günün azâbı]' Yani: Kıyâmet Günü'nün
2668
azâbı. İşte bu, korkusunun azîm olacağı gündür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 270. sayfa]
643
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Artık siz (de) O'nun dûnundan dilediğinize ibâdet edin.'2670 De ki: 'Muhakkak
ki hüsrâna uğrayanlar, Kıyâmet Günü'nde nefislerini ve ehillerini o hüsrâna
uğratanlardır. Dikkat edin! Bu, o mübîn hüsrândır.'(15)
Onlar ki kavli işitirler de onun en güzeline tâbi olurlar. İşte onlar, onlardır ki,
Allah kendilerine hidâyet etmiştir. Ve işte onlar, onlardır akıl sâhibleri.(18)
O hâlde üzerine azâb kelimesi hakk olanı mı? Artık sen ateşteki kimseyi mi
kurtaracaksın?(19)2672
Lâkin Rabblerine o takvâ edenler, onlar için odalar vardır, onların fevkinde
(de) binâ edilmiş odalar vardır. Altlarından nehirler cereyân eder. (Bu,)
Allah'ın vaadidir.2673 Allah, vaadine muhâlefet etmez.(20)
Görmedin mi, Allah'ın semâdan bir su inzâl ettiğini? Böylece onu arzdaki
menbâlara ulaştırmıştır. Sonra onunla renkleri muhtelif ekinler ihrâc eder,
2669
En'âm Sûresi'nin 15. âyeti ile aynıdır
2670
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Lٖ 6ِ ْ دُو% ِ ْ ُ&cْ ِ َ ُواDُ0 ْ َ$/'Artık siz (de) O'nun dûnundan
dilediğinize ibâdet edin.']' Yani: O'nun gayrından. gayrında, melik olsun, velî olsun, ağaç-taş-güneş
veya ay olsun neye dilerseniz ibâdet edin; yani herhangi birine ibâdet edin, bu beni ilgilendirmez.
Ben, Allah'a muhlis kalacağım. Siz, dilediğinize ibâdet edin." [Zümer Suresi Tefsîri, Muhammed bin
Sâlih el-Useymîn, 133. sayfa]
2671
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
'[ َت8]ُ Uاﻟ ﱠ/Tâğût]' Şeytân."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َت8]ُ U ا اﻟ ﱠ8ُ0َ َ& ْ َ ا%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve tâğûttan o ictinâb edenler]' Yani: Allah'ın
dûnundan tüm ibâdet şeylere ibâdet etmekten ictinâb edenler/çekinenler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 272.-273. sayfalar]
2672
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِاب5َ َ ْ ِ َ ُ اﻟ7َ ِL3ْ َ َ < ﱠ2َ ْ% َ َ$َا/O hâlde üzerine azâb kelimesi hakk
olanı mı]' Rabbinin evvel ilminde, O'na küfretmesine binâen üzerine azâb kelimesi hakk olan kimseyi
mi (kurtaracaksın) ey Muhammed? '[ اﻟ ﱠ ِر#ِ$ ْ%َ ُ5@ِ ْ ُ? َq6ْ َ َ$َا/Artık sen ateşteki kimseyi mi
kurtaracaksın?]' Ateşte olan kimseyi sen mi kurtaracaksın ey Muhammed? Üzerine azâb kelimesi
hakk olmuş kimseyi mi kurtaracaksın sen?" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 21. cilt, 275. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِﷲ ّ ٰ َD ْ َو/(Bu,) Allah'ın vaadidir.]' Mü'minlere o vaad
ettiği, yani Cennet'tir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 4. cilt, 108. sayfa]
644
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
sonra kurur. Artık onu sararmış görürsün, sonra onu çer çöp kılar.
Muhakkak ki bunda, elbette akıl sâhibleri için bir zikrâ vardır.(21)
O hâlde, sadrını Allah'ın İslâm için açıp da, o, Rabbinden bir nûr üzere olan
kimse(, kalbi mühürlenen kimse gibi) midir?2674 Artık Allah'ın zikrinden
kalbleri kasvetlenmiş olanlara veyl olsun. İşte onlar mübîn bir dalâlet
içindedir.(22)
O hâlde Kıyâmet Günü kötü azâbı yüzü ile vikâye eden kimse (azâbtan emîn
olan gibi) midir?2677 Ve zâlimlere denilir ki: 'Kesbetmiş olduğunuzu tadın!'(24)
Ve andolsun ki, insânlar için bu Kur'ân'da her meselden darb ettik. Umulur
ki onlar tezekkür ederler.(27)
2674
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Lْ َر* ٖﱢ% ِ ٍر8ُ6 # ٰ َ 8َ ُ َ$ ِمsَْ .s ِ ْ َره ُ ِﻟDْ 1 ّ ٰ ْ َ َ َح% َ َ$َا/O hâlde,
َ ُﷲ
sadrını Allah'ın İslâm için açıp da, o, Rabbinden bir nur üzere olan kimse(, kalbi mühürlenen
kimse gibi) midir?]' Yani: Bu kimse ile, kalbi katı olup da hakktan uzaklaşan kimse müsâvî/eşit
midir?" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zümer Sûresi,
22. âyetin tefsîrinde]
2675
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[~ ّٰ َ
ِ -Dٖ Tَ َْ اﻟ%َ" ْ2َ َل اWَ ﱠ6 ُﷲ/Allah, hadîsin en güzelini
inzâl etmiştir.]' Yani: Kur'ân'ı. Ve onu [ِ~-Dٖ Tَ ا ْﻟ/hadîs]' olarak isimlendirmiştir. Çünkü Kur'ân, Allah'ın
inzâl ettiği hadîsidir/sözüdür. Şöyle de denilmiştir: Yani: Kelâmın en güzelini (inzâl etmiştir)."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt,
466. sayfa]
2676
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
َ َ& ُ /Müteşâbih]' Âyet âyete, harf de harfe benzemektedir. '[#
"'[ ً *ِ > َ 6ِ َM َ /Mesâni]' Allah, onda ikişerli
olarak farzları ve hükümleri ve hadleri (zikretmiştir)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 279.-280 sayfa]
2677
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ِ ا5َ َ ْ َء اﻟ8.
"'[ب ُ Lٖ ِ ْ 8َ *ِ #@َ& ٖﱠ- ْ% َ َ$َا/O halde kötü azâbı yüzü ile vikâye eden kimse (azâbtan emin olan gibi)
midir?]' Ateşin içinde yüzü üstü yere kapaklanır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 281. sayfa]
645
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Eğrilik sâhibi olmayan Arabça bir Kur'ân. Umulur ki onlar takvâ ederler.(28)
Allah bir mesel darb etti: Bir adam, onda birbiriyle çekişen şerîkler var. Ve
bir adama ait olan bir adam var. İkisi, meselde müsâvî olur mu?2678 Hamd,
Allah içindir. Bilâkis, ekserîsi ilmetmezler.(29)
Artık Allah üzere yalan söyleyen ve ona geldiğinde sıdkı tekzîb edenden 2680
daha zâlim kimdir?2681 Cehennem'de kâfirler için bir kalacak yer yok mu?(32)
2678
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "
Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ ٍ ُ َ َ ً ِﻟ. َ sً ُ نَ َو َر8ُ"7ِ >
َ َ& ُ ُء7َ َ ُ ِL3$ٖ sً ُ َر/Bir adam, onda birbiriyle çekişen
şerîkler var. Ve bir adama ait olan bir adam var]' kavli hakkında demiştir ki: "Bu bâtıl ilâh ve
hakk ilâhın misâlidir. Yani: müşrik ve ihlâs sâhibi mü'min (için)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 239. sayfa]
2679
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُ ﱠY
َن8ُ Qَ ِ &,َْ ? ْ ُ َ َر*ﱢDْ ِ ِ َ 3ٰ @ِ َم ا ْﻟ8ْ َ- ْ ُ ﱠ6ِا/Sonra muhakkak ki siz, Kıyâmet Günü Rabbinizin indinde
hasımlaşacaksınız.]' İslâm ehli ve küfr ehli (hasımlaşacaktır)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 287. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ب َ 5َ ﱠ7َو
2680
646
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah kime hidâyet ederse, artık onun için bir dalâlete düşürücü yoktur.
Allah, Azîz, intikâm sâhibi değil midir?(37)
Ve eğer onlara suâl etsen: 'Semâlar ve arzı kim halk etti?' Elbette derler ki:
'Allah.' De ki: 'O hâlde gördünüz mü? Allah'ın dûnundan ibâdet ettikleriniz,
eğer Allah bana bir zarar murâd ederse, onlar O'nun zararını kaldırabilirler
mi? Veya bana bir rahmet murâd ederse, onlar O'nun rahmetini tutabilirler
mi? De ki: 'Allah bana yeter. Tevekkül edenler O'nun üzerine tevekkül
ederler.'(38)
De ki: 'Ey kavmim! Mekânınız üzere amel edin. Muhakkak ki ben (de) amel
ediyorum. Artık yakında ilmedersiniz.(39)2684
Kendisini aşağılayacak bir azâb kime gelecek ve onun üzerine mukîm bir azâb
inecek?(40)2685
Muhakkak ki Biz, senin üzerine Kitâb'ı, insanlar için hakk ile inzâl ettik. O
halde kim hidâyet bulursa, artık kendi nefsi lehinedir. Ve kim dalâlete
düşerse, o takdirde ancak kendi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Ve sen onların
üzerine bir vekîl değilsin.(41)
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Nْ َ 3َاَﻟ
2683
ُ هDَ 0ْ َ ف ّٰ
ٍ َ *ِ ُﷲ/Allah, kuluna kâfi değil mi?]' Evet kâfidir. Ve Allah, kuluna vaad etmiş olduğu gibi,
elbette ona kâfi olacak, onu azîz kılacak ve ona nusret verecektir. '[Lٖ ِ6ْ دُو% ِ َ%-5ٖ ِ* ﻟﱠbَ َ68ُ$8 ﱢ,َ ُ- َو/Ve seni
O'nun o dûnundakiler ile korkutuyorlar.]' Seni, O'nun dûnundaki ilâhları ile korkutuyorlar." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 294.-295. sayfalar]
2684
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ُ ِ&َ6 َ َ # ٰ َ /Mekânınız üzere]' Bakış açınıza göre (amel edin). '[ٌ ِ َ #ّ6ٖ ِا/Muhakkak ki ben amel
ediyorum.]' Böylece ben de, Allah'ın benden önce gelmiş olan nebîlerinin ameli üzere amel
َ َ$/Artık yakında ilmedersiniz.]' Allah'ın imtihânı size geldiği vakit, bizden
ediyorum. '[ َن8 ُ َ ْ َ? َف8ْ "
kimin haklı kimin bâtıl, kimin reşîd kimin sapkın olduğunu ilmedersiniz." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 241. sayfa]
2685
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِL-Wٖ ,ْ ُ- ٌاب5َ َ ِL3?ٖ ْ َ- ْ% َ /Kendisini aşağılayacak bir azâb kime
gelecek]' Kendisini aşağılayacak bir azâba uğrayacak kişiye, ona gelmemiş olanbir azâb gelecektir.
Yani bu azâb onu zelîl ve aşağılık kılacaktır. '[ ٌ 3@ٖ ُ ٌاب5َ َ Lِ 3ْ َ َ ﱡTِ َ- َو/Ve üzerine mukîm bir azâb
inecek]' Onun üzerine, kendisinden hiç ayrılmayacak daimî bir azâb inecektir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 297. sayfa]
647
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ecele kadar2687 irsâl eder. Muhakkak ki bunda, elbette tefekkür edenler kavmi
için âyetler vardır.(42)
Fakat insâna bir zarar temâs ettiğinde, Bize duâ eder. Sonra Bizden ona bir
nîmet verdiğimizde, der ki: 'O bana ancak bir ilim üzerine verilmiştir.'
Bilakis, o bir fitnedir. Ve lâkin ekserîsi ilmetmezler.(49)
Onlardan o öncekiler (de) onu söylemişti. Ama kesbetmiş oldukları onlara bir
yarar vermedi.(50)
2686
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[#^ ٰ َ=/Kazâ ettiğini]' Yani: Hükmettiğini." [Muhammed
bin Sâlih el-Useymîn, Zümer Suresi Tefsîri, 298. sayfa]
َ ُ ٍ َ َ ا#اِ ٰﻟ/Müsemmâ bir ecele kadar]' Ölüme kadar."
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[#ًّ "
2687
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 113. sayfa]
648
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Rabbinize yönelin ve azâbın size gelmesinden önce O'na teslîm olun. Sonra
size nusret edilmez.(54)
Ve Rabbinizden size inzâl edilenin en güzeline tâbi olun, azâbın size -ansızın
ve siz şuurunda değilken- gelmesinden önce.(55)2690
Veya: 'Eğer Allah bana hidâyet etmiş olsaydı, elbette muttakîlerden olurdum.'
diyecektir.(57)
Veya azâbı gördüğü zaman: 'Benim için bir kere daha (dünyâya dönüş) olsaydı
da muhsinlerden olsam.' diyecektir.(58)
2688
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ِ "ِ ُF6ْ َ ا# ٰ َ ا8ُ$ َ .
ْ ََ ا%-5ٖ اﻟﱠ/Nefisleri üzerine o isrâf etmiş]' Câhiliyyede cana kıymış." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 307. sayfa]
2689
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Bu âyet-i kerîme, âsi kâfirlerin tümü ve diğer âsiler
için tevbeye ve (Allah'a) yönelmeye bir dâvet olup, günâhından tevbe edip dönüş yapan herkesin tüm
günahlarını -bu günahlar her ne olursa olsun, isterse deniz köpüğü kadar çok olsun- Allah'ın mağfiret
edeceğini haber vermektedir. Ama (bunun), tevbe edilmeksizin mağfirete hamledilmesi doğru
değildir. Çünkü şirk, ondan tevbe etmeyen kimse için mağfiret edilmeyecektir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zümer Sûresi, 53. âyetin tefsîrinde]
2690
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ ْ َر*ﱢ% ِ ْ ُ 3ْ َ َل اِﻟWِ 6ْ َُ َ ا%َ" ْ2َا ا8ُ 0ِ َوا?ﱠ/Ve Rabbinizden size
inzâl edilenin en güzeline tâbi olun]' Yani: Rabbinizden size o inzâl edilen güzele. '[ً َ&Rْ َ*/Bağdeten]'
Yani: Ansızın. '[ َ> ُ ُون ْ َ? )َ ْ ُ&6ْ َ َوا/ve siz şuurunda değilken]' Yani: Siz ilmetmeden." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 476.-477. sayfa]
2691
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( #.ر
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ِﷲ ّٰ _
ِ ْ َ /Fi cenbİllah]' Allah'ın emrinde." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 699. sayfa]
2692
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[#?ٰ َ " ْ 2َ َ-/Ey hasretim]' Ey nedâmetim/pişmanlığım." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 129. sayfa]
649
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2693
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ%- ٖ 7ِ > ّ ٰ ِ َ*/Bilakis, Allah'a artık ibâdet et ve
َ اﻟ ﱠ% ِ ْ%ُ7 َوDْ ُ0 ْ َ$ َ ﷲ
şükredenlerden ol.]' Yani: Sen ve sana tâbi olup seni tasdîk edenler, ibâdeti, şerîki olmayan tek
Allah'a hâlis kılın." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Zümer Sûresi, 66. âyetin tefsîrinde]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُLُ&^ َ 0ْ َ=/Kabzasındadır]' Bu arzın cemîân Allah (+, و- )'nin
2694
elinde olmasıdır. Ama bunun keyfiyyetine gelince, öyle ki en iyi Allah onu ilmeder." [Muhammed bin
Sâlih el-Useymîn, Zümer Sûresi Tefsîri, 449. sayfa]
2695
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن87ُ ِ > ْ ُ- َ ﱠ# ُ َو?َ َ ٰﻟLَ6 Tَْ 0.
ُ /O, subhândır ve
şirk koşmalarından teâlâdır.]' Yani: Kendisine şirk koşmalarından münezzeh ve yücedir."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 858. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
650
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve her nefse amel ettiği ifâ edilir. Ve O, onların fiil ettiklerini en iyi
ilmedendir.(70)
Ve derler ki: 'Hamd, Allah içindir, O ki, vaadini bize gerçekleştirdi ve arza
bizi vâris yaptı.2700 Cennet'ten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. Artık amel
edenlerin ecri ne güzeldir.'(74)
2696
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ب ُ َ&ِ ا ْﻟ/Kitâb]' Amellerinin Kitâbı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 21. cilt, 335. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[< ِ ُ= َو/Ve aralarında hakk ile kazâ edilir]' Yani:
ﱢTَ ْ َ ُ ْ ِ* ﻟ3ْ َ* #َ ^
2697
Adâlet ile (hükmedilir). '[ َن8 ُ َ rْ ُ- )َ ْ َو ُھ/Ve onlar zulmedilmezler.]' Yani: Onların kötülükleri ziyâde
edilmez ve haseneleri de noksanlaştırılmaz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 132. sayfa]
2698
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ْq@ ﱠ2َ ْ%ِ َو ٰﻟ
َ%- ٖ $ِ َ ا ْﻟ#َ َ ِاب5َ َ ْ ِ َ ُ اﻟ7َ /Ve lâkin azâb kelimesi kâfirler üzerine hakk olmuştur.]' Amellerinden dolayı
(azâb kelimesi kâfirler üzerine hakk olmuştur.)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 337. sayfa]
2699
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir:
'[ ْ ُ&0ْ ط/Tertemizsiniz]'
ِ Allah'ın itaatinde temiz kimseler oldunuz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 342. sayfa]
2700
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle der: "'[ َ َYَوا َْو َر
َرْض
َ )ا/Ve ْ arza bizi vâris yaptı]' Cennet arzına (bizi vâris yaptı)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 342. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[< ﱢTَ َ ُ ْ ِ* ْﻟ3ْ َ* # ِ ُ= َو/Ve aralarında hakk ile kazâ
َ ^
2701
651
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rabbi Allah içindir.]'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 484. sayfa]
652
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hâ, Mîm.(1)2702
Onlardan önce Nûh kavmi tekzîb etmişti ve onların ardından hizibler (de). Ve
her ümmet, resûllerini yakalamak için yeltendi. Ve bâtıl ile mücâdele ettiler,
onunla hakkı gidermek için. 2706 Bunun üzerine onları yakaladım. O vakit
ikâbım nasıl oldu?(5)
2702
Bu âyet Fussilet Sûresi'nin 1. âyeti, Şûrâ Sûresi'nin 1. âyeti, Zuhruf Sûresi'nin 1. âyeti, Duhân
Sûresi'nin 1. âyeti, Câsiye Sûresi'nin 1. âyeti ve Ahkâf Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2703
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِ 3 ٖ َ ْ اﻟWِ -Wٖ َ ﷲِ ا ْﻟ ّ ٰ َ% ِ ب ِ َ&ِ ُ ا ْﻟ-Wٖ ْ َ?/Kitâb'ın tenzîli Allah'tandır,
Azîz, Alîm.]' Yani: Bu Kitâb'ın inzâl edilmesi -ki o Kur'ân'dır-, izzet ve ilim sâhibi Allah'tandır."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mü'min/Gâfir Sûresi, 2.
âyetin tefsîrinde]
2704
Bu açıklama Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Suyûtî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( #.ر
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ِل8ْ U ِذى اﻟ ﱠ/Zi't-Tavl]' Nimetler sâhibi." [Ebu'l-Fadl Celâleddîn
bin Muhammed bin Ebî Bekr es-Suyûtî, Durru'l-Mensûr fi't-Tefsîr bi'l-Me'sûr, Mü'min/Gâfir Sûresi,
3. âyetin tefsîrinde]
2705
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ sَ $َ
ِدsَ 0ِ ا ْﻟ#$ِ ْ ُ ُ0 ُرْ َك ?َ@َ ﱡRْ َ-/Bu itibarla beldelerde dolaşmaları seni aldatmasın.]' Oralarda sefer yapmaları,
gidip gelmeleri (seni aldatmasın)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
21. cilt, 352. sayfa]
2706
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[< ﱠTَ ا ْﻟLِ ِ* ا8^
ُ 2ِْ Dُ3َ ِط ِ ِﻟ0ا ِ* ْﻟ8ُ َو َ َدﻟ/Ve bâtıl ile mücâdele ettiler,
onunla hakkı gidermek için.]' Yani: Açık-berrak hakkı reddetmek için şübhe vâsıtasıyla karşı
koydular." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mü'min/Gâfir
Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
653
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve kötülüklerden onları vikâye et. Ve Sen o gün kimi kötülüklerden vikâye
edersen, o vakit ona rahmet etmişsindir. Ve işte bu, azîm başarı odur.'(9)
Derler ki: 'Rabbimiz, iki kez bizi öldürdün ve iki kez bizi ihyâ ettin, 2707 artık
günâhlarımızı itirâf ettik. Şimdi hurûca bir yol var mı?'(11)2708
Bu, tek Allah'a duâ edildiğinde küfretmeniz ve O'na şirk koşulunca îmân
etmeniz sebebiyledir. Artık hüküm Allah'ındır, Aliyy, Kebîr.(12)
O, O ki, âyetlerini size gösterir ve sizin için semâdan rızık inzâl eder. Ve
(Allah'a) yönelenden başkası tezekkür etmez.(13)
Öyleyse Dîn'i O'na hâlis kılarak Allah'a duâ edin. Velev ki kâfirler kerih
görse.(14)2709
2707
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ اَ َ &ﱠ
%ِْ 3َ&َ Yْ &َ َ ا3ْ َ3 ْ2َ َوا%ِْ 3َ&َ Yْ ا/İki kez bizi öldürdün ve iki kez bizi ihyâ ettin]' Onlar babalarının sulblerinde ölü
idiler. Sonra Allah onları dünyâda ihyâ etti/diriltti. Sonra kendisinden kaçınılmaz olan ölüm ile onları
öldürdü. Sonra Kıyâmet Günü ba's için onları ihyâ etti. Bu nedenle iki hayât ve iki ölüm bunlardır."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 254. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍ 30ٖ . ٍ ُ Aُ #َ َ ْ ِا ٰﻟ$/Şimdi hurûca bir yol var
َ ْ% ِ وج
2708
mı?]' Yani: Şimdi ateşten hurûca/çıkışa bir yol var mı?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 9. sayfa]
2709
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[ َ%-Dّ ٖ ُ اﻟLََ ﻟ%3Q ّ ٰ ا8ُ َ ْد$/Öyleyse Dîn'i O'na
ٖ ِ ,ْ ُ َ ﷲ
hâlis kılarak Allah'a duâ edin.]' Yani: Tevhîdi O'na hâlis kılarak (duâ edin). Ve mânâsı: Allah'ı
tevhîd edin ve O'na bir şeyi şerîk koşmayın. '[ َ ُون$ِ َ ْ ِه َ اﻟ7َ 8ْ َ َوﻟ/Velev ki kâfirler kerih görse.]' Yani:
Velev ki kâfirler öfkelense." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 10. sayfa]
654
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onların bâriz olacakları gün, onlardan bir şey Allah üzee gizli kalmaz. Bugün
mülk kimindir? Allah'ındır, Vâhid, Kahhâr.(16)2712
Bugün her nefis kesbettiğinin karşılığını alır. Bugün zulüm yoktur, muhakkak
ki Allah, hesâbı serî görendir.(17)
Ve yaklaşan gün ile onları inzâr et, 2713 o zaman kalbler gırtlaklara
dayanmıştır, yutkunur (durur)lar. Zâlimler için sıcak bir dost yoktur ve ne (de)
itaat edilen bir şefaatçi.(18)
Ve Allah hakk ile kazâ eder. Ve O'nun dûnundan o duâ ettikleri bir şey ile
kazâ edemezler.2715 Muhakkak ki Allah, O, Semî'dir, Basîr'dir.(20)2716
2710
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ِقs َم اﻟ& َﱠ8ْ َ-/Buluşma günü]' Kıyâmet Günü'nün isimlerindendir. Allah onu tâzîm etmiş ve
kullarını ondan sakındırmıştır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 255. sayfa]
2711
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ #@ِ ْ ُ-
ْ اَ ْ ِ ٖه% ِ وحَ اﻟ ﱡ/Emrinden rûhu ilkâ eder]' Emrinden vahiy (ilkâ eder)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 255. sayfa]
2712
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Saat(-i Kıyâmet)'in önünden bir münâdî şöyle nidâ edecek: 'Ey insânlar, Saat size geldi!'
Öyle ki onu ölüler ve hayâttakiler işitecek." (Devamla İbn Abbâs) dedi ki: "Ve Allah dünyâ semâsına
nüzûl eder ve buyurur ki: '[ ا ْﻟ@َ ﱠ ِرDِ 2ِ ا8َ ِ ا ْﻟXّ ٰ ِ َم8ْ َ3 ا ْﻟbُ ْ ُ ا ْﻟ%ِ َ ِﻟ/Bugün mülk kimindir? Allah'ındır, Vâhid,
Kahhâr.]'" [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm Müsneden ani'r-Resûl
ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, 13. cilt, 299. sayfa (1138.)]
2713
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِ َ$ا) ِز ٰ ْ َم8ْ َ- ْ ِرْ ُھ56ْ َ َوا/Ve yaklaşan gün ile onları inzâr et]'
Yani: Kıyâmet ile (onları inzâr et)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 128. sayfa]
2714
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُ َ ْ َ-
%ِ ُ 3 ْ َ) ِ} َ َ ْاA/Gözlerin
َ hâinliğini ilmeder]' Gözlerin, Allah'ın kendisinden nehyettiğine baktığını
ilmeder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 370. sayfa]
2715
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[< ﱢTَ ِ* ْﻟ#^ ٖ @ْ َ- ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah hakk ile kazâ eder.]' Yani:
Adâlet ile (kazâ eder/hükmeder). '[Lٖ 6ِ ْ دُو% ِ َن8ُ Dْ َ- َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve O'nun dûnundan o duâ ettikleri]' Yani:
Putlara ve benzer şeylere (o duâ ettikleri). '[ ٍءKَْ >*ِ َن8ُ^@ْ َ- )/Bir َ şey ile kazâ edemezler]' Yani: Bir şey
ile hüküm veremezler, çünkü onların elinde bir şey yoktur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 14. sayfa]
2716
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "O ki, O, nefsini vasfettiği gibidir: Semî'dir, Basîr'dir. Ve
kimin mâbûdu semî/işiten, basîr/gören değil ise, o takdirde o, Semî/İşiten, Basîr/Gören Allah'a
küfretmiştir. Hâlık, Bârî'den gayrısına ibâdet etmektedir. O ki, O, Semî'dir, Basîr'dir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 106. sayfa]
655
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Böylece indimizden bir hakk ile onlra geldiğinde, dediler ki: 'Onunla beraber
o îmân edenlerin oğullarını katledin ve kadınlarını hayâtta bırakın.' Ve
kâfirlerin tuzağı dalâlette olmaktan başkası değildir.(25)2719
Ve Firavun dedi ki: 'Bırakın beni Mûsâ'yı katledeyim. Ve Rabbine duâ etsin.
Muhakkak ki ben, dîninizi tebdîl edeceğinden veya arzda fesâd izhâr
edeceğinden korkarım.'(26)2720
Ve Mûsâ dedi ki: 'Muhakkak ki ben, Hesâb Günü'ne îmân etmeyen her
mütekebbirden Rabbime ve Rabbinize istiâze ederim.'(27)2721
Ve Firavun ailesinden, îmânını gizleyen mü'min bir adam dedi ki: 'Bir adamı,
'Rabbim Allah'tır!' diyor diye katledecek misiniz? Ve size Rabbinizden
beyyineler ile gelmiştir. Ve eğer yalancı ise, o takdirde yalanı aleyhinedir. Ve
2717
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ٍنUْ . ُ َو/Sultân]' Hüccet ve burhân." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mü'min/Gâfir Sûresi, 23. âyetin tefsîrinde]
2718
Hûd Sûresi'nin 96. âyeti ile aynıdır
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍلsَ ‚ َ #$ٖ )َ اِ ﱠ%- ٖ $ِ َ ا ْﻟDُ 3ْ 7َ َ َو/Ve kâfirlerin tuzağı
2719
dalâlette olmaktan başkası değildir]' Yani: Helâkın içinde (olmaktan başkası değildir)." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 15. sayfa]
2720
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #6ّ ٖ ِا
ُْ َ - َل ٖدDَ ﱢ0ُ- ْ فُ ا َنAََ ا/'Muhakkak ki ben, dîninizi tebdîl edeceğinden korkuyorum.']' Yani: üzerinde
bulunduğunuz durumunuzu tebdîl edeceğinden. '[َ" د َ َFض ا ْﻟ ِ ْا)َ ْر#$ِ َ ِ rْ ُ- ْا َْو ا َن/Veya arzda fesâd izhâr
edeceğinden]' Onun indinde fesâd: 'Allah'a itaat ile amel edilmesi' idi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 371.-372. sayfalar]
2721
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ َو َر* ﱢ#ّ*ٖ َ *ِ ُت5ُْ #ّ6ٖ ِ ا#.8 ٰ ُ َ َو=َ ل/Ve Mûsâ dedi ki:
'Muhakkak ki ben, Rabbime ve Rabbinize istiâze ederim.']' Tefsîr ehli şöyle demiştir: Mûsâ,
Firavun'un kelâmını işitince Allah'a istiâze etti/sığındı ve O'na ilticâ ederek: '[ #ّ*ٖ َ *ِ ُت5ُْ #ّ6ٖ ِا
ْ ُ َو َر*ﱢ/'Muhakkak ki ben, Rabbime ve Rabbinize istiâze ederim.']' dedi. '[ٍ ﱢ0َ َ& ُ ﱢ7ُ ْ% ِ /Her
mütekebbirden]' Yani: Her kibirlenenden. '[ب ِ "َ Tِ ِم ا ْﻟ8ْ َ3*ِ ُ% ِ ْHُ- )/Hesâb
َ Günü'ne îmân etmeyen]' Ve:
'[ِ" ب َ Tِ ِم ا ْﻟ8ْ َ3*ِ /Hesâb Günü]' Kıyâmet Günü'dür." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 16. sayfa]
656
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
eğer sâdık ise, o size vaad ettiklerinin bazısı size isâbet eder. Muhakkak ki
Allah, müsrif yalancı o kimseye hidâyet etmez.'(28)2722
'Ey kavmim! Bugün mülk sizin içindir, arzda zâhirsiniz. 2723 Fakat Allah'ın
hışmından kim bize nusret eder, eğer bize gelirse?' Firavun dedi ki: 'Size
görüşümden başkasını göstermem. Ve rüşd yolundan başkasına sizi hidâyet
etmem.'(29)2724
Ve o îmân eden dedi ki: 'Ey kavmim, Muhakkak ki ben, hizibler gününün
mislinden üzerinize korkarım.'(30)2725
Arkanızı dönüp kaçacağınız gün, sizin için Allah'tan bir koruyacak yoktur. Ve
Allah, kimi dalâlete düşürürse, artık onun için bir hidâyet edici yoktur.(33)
Ve andolsun ki, daha önce size Yûsuf beyyineler ile gelmişti de onun size
getirdiğinden şekk içinde olmaktan ayrılmamıştınız. Nihâyet (Yûsuf) helâk
2722
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َﷲ ّ ٰ اِنﱠ
ٌاب5َ ﱠ7 ٌ" ِ ف
ْ ُ 8َ ُْ ھ% َ ىDْٖ َ- )َ /Muhakkak ki Allah, müsrif yalancı o kimseye hidâyet etmez.']' Şirk ile
nefsi aleyhine isrâf eden müşrik kimseye (hidâyet etmez)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 377. sayfa]
2723
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِ ْا)َرْ ض#$ِ َ%- ٖ ظ ِھ َ /Arzda zâhirsiniz]' Yani: Onlara baskın
çıkma husûsunda Mısır arzı üzerinde gâlibsiniz." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 132. sayfa]
2724
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ُ ْ اِ ﱠ) َ ا َٰرى- َ ا ُٖر/'Size görüşümden başkasını göstermem.']'
O, bu husûsta yalan söylemiş, iftirâ etmiş, Allah'a, Resûlu'ne ve beraberindekilere ihânet etmiş, onları
aldatmış ve onlara nasîhat etmemiştir. '[ َ اﻟ ﱠ َ ِد30ٖ . َ ) ُ ْ اِ ﱠ-Dْٖ َو َ اَھ/'Ve rüşd yolundan başkasına size
hidâyet etmem.']' Yani: Sizi ancak hakk, sıdk ve rüşd/doğruluk yoluna dâvet ediyorum. Her ne kadar
kavmi ona itaat etmiş ve tâbi olmuş olsa da, o aynı şekilde bu husûsta da yalan söylemiştir." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mü'min/Gâfir Sûresi, 29. âyetin
tefsîrinde]
2725
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َِابW ْ2َ) ِم ْا8ْ َ- َ Mْ ِ ْ ُ ْ3َ َ ُ فAََ ا#ّ6ٖ ِا/'Muhakkak ki ben, hizibler
gününün mislinden üzerinize korkarım.']' Yani: Gelip geçen ümmetlerin azâbı misli(nden
korkarım)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt,
132. sayfa]
2726
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َم8ْ َ-
اﻟ&ﱠ َ ِد/Nidâlaşma günü]' Kıyâmet günü, ateş ehli Cennet ehline nidâ eder/seslenir." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 380. sayfa]
657
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
olunca,2727 dediniz ki: 'Allah, onun ardından asla bir resûl ba's etmez.' İşte
Allah, o müsrif kuşku duyanı böyle dalâlete düşürür.(34)2728
Ve Firavun dedi ki: 'Ey Hâmân! Bana bir kule binâ et, umulur ki sebeblere
ulaşırım.'(36)2729
Ve o îmân eden dedi ki: 'Ey kavmim! Bana tâbî olun, sizi doğru yola hidâyet
edeyim.'(38)2730
2727
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ َ ِا َذا َھ#ّ&ٰ 2/Nihâyet َ (Yûsûf) helâk olunca]' Ölünce."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 148. sayfa]
2728
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah ( $ &')'nın kavli: '[ ٌ" ِ ف ّٰ ^ ﱡ
ْ ُ 8َ ْ ُھ% َ ُﷲ ِ ُ- bَ ِﻟ5َٰ 7
ٌ ُ ْ ?َ ب/İşte Allah, o müsrif kuşku duyanı böyle dalâlete düşürür.]' Yani: Nefsi aleyhine küfür ve
zulümle isrâf eden(i böyle dalâlete düşürür)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 20. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ب ْ َ)ُ ْاŠُ *ْ َ اKّ ٖ َ َﻟ/Umulur ki sebeblere ulaşırım]' Yani:
َ َ0.
2729
Kapılara." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt,
134. sayfa]
2730
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ِن8ُ 0ِ ِم ا?ﱠ8ْ َ= َ- َ%َ ى ٰا5ٖ َو=َ لَ اﻟﱠ/Ve o îmân eden dedi ki: 'Ey kavmim!
Bana tâbî olun]' Bu, Firavun ailesinden mü'minin söylediklerinin devâmıdır. Yani, Dîn'de bana iktidâ
َ ْ 7ُ Dِ اَ ْھ/sizi doğru yola hidâyet edeyim]' Yani: Hidâyet yoluna. Ve bu Cennet'tir.
edin/uyun. '[ َ اﻟ ﱠ َ ِد30ٖ .
Ve şöyle (de) denilmiştir: (Bu sözler) Mûsâ (م/ $ا )'ın sözlerindendir." [Ebu AbdUllah Muhammed
bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Mü'min/Gâfir Sûresi, 38. âyetin tefsîrinde]
2731
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ دَا ُر ا ْﻟ@َ َ ا ِر# ٰ ْ َو ِانﱠ/Ve muhakkak ki Âhiret, o istikrâr
َ َ ة َ ِھAِ )ا
diyârıdır.]' Cennet, ehli ile istikrâr bulmuş, ateş de ehli ile istikrâr bulmuştur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 389. sayfa]
658
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve ey kavmim! Benim için ne var, sizi necâta dâvet ediyorum ve siz beni ateşe
dâvet ediyorsunuz.'(41)
'Beni, Allah'a küfretmeye ve hakkında bir ilmim olmayanı O'na şirk koşmaya
dâvet ediyorsunuz. Ve ben sizi Azîz, Gaffâr'a dâvet ediyorum.'(42)
2732
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Vehb ( ﷲ#.')رın: '[ ْ ُ َ ُل ﻟ8ُ=َ ُونَ َ ا7ُ 5َْ &" َ َ$/Artık size
söylediklerimi tezekkür edeceksiniz.]' hakkında İbn Zeyd ( ﷲ#.')رa şöyle sorduğunu tahrîc
etmiştir: "Bu, Âhirette mi olacak?" Dedi ki: "Evet!" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 394. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ َ ُل ﻟ8ُ=َ ُونَ َ ا7ُ 5َْ &" َ َ$/Artık size söylediklerimi
tezekkür edeceksiniz.]' Yani: Azâbı gördüğünüz zaman (tezekkür edeceksiniz/hatırlayacaksınız)."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 22.
sayfa]
2733
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ُم8ُ@َ?/Kâim olacağı]' Yani: Geleceği. '[ُ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Yani:
Bununla murâd olunan, ba'sın/dirilişin Saat'idir. O ahdolunan büyük günde yani Saat'te, insânlar
kabirlerinden Allah (+, و- )'ye doğru kalkarlar." [Rûm Suresi Tefsîri, Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, 72. sayfa]
2734
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Bu âyet Ehli Sünnet'in kabirlerdeki berzah azâbı üzerine
delil olarak aldığı büyük bir asıldır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Mü'min/Gâfir Sûresi, 46. âyetin tefsîrinde]
Şeyh AbdulAziz bin Baz ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "Ehli Sünnet ve'l-Cemaat kabir azâbına ve nimetine
îmân ederler. Şübhesiz ki o (kabir azâbı), ruh ve cesedin ikisi üzerine hakktır, fakat rûhun nasîbi daha
çoktur. Nitekim Allah (+, و- ), Firavun ailesi hakkında: '[ ًّ3>َ ِ ّوًا َوDُ ]ُ َ 3ْ َ َ َن8ُ‚ َ ْ ُ- اَﻟ ﱠ ُر/Ateş! Onun
üzerine sabah ve akşam arzolunurlar]' buyurmuştur. İşte böylece, sâlih ölü kabrinde
nimetlendirilir, sâlih olmayan kabrinde azâb olunur. Kıyâmet Günü, ba's ve neşirden sonra, azâb daha
şiddetlidir, nîmet daha büyüktür." [AbdulAziz bin AbdUllah bin Baz, Fetvâlar Mecmuası ve Çeşitli
Makaleler, cilt: 28]
Günümüzda bazı bid'atçı hadîs düşmanları tarafından kabir azâbı inkâr edilmektedir. Muhaddis Şeyh
Muhammed Nasıruddîn el-Elbânî ( ﷲ#. )رkabir azâbının zikredildiği hadisler hakkında şöyle der:
"Bu konudaki hadîsler mütevatirdir ve bu hadislerin âhad olduğu zannı ile şübhe etmeye yer yoktur.
Onların âhad olduğunu kabul etsek bile, bu hadîsleri almak vacîbtir, çünkü Kur'ân onlara şâhidlik
etmektedir. Allah ( $ &' ) )( ! وbuyurmuştur ki: '[ ا ٰا َل8ُ Aِْ " َ ُ اَد ِ ّوًا َوDُ ]ُ َ 3ْ َ َ َن8ُ‚ َ ْ ُ- اَﻟ ﱠ ُر
ُم اﻟ ﱠ8ُ@َ? َم8ْ َ-ًّ َو3>َ
659
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Bekçiler) derler ki: 'Ve size resûlleriniz beyyineler ile gelmedi miydi?' Derler
ki: 'Evet.' (Bekçiler de derler ki:) 'Öyleyse duâ edin.' Ve kâfirlerin duâsı
dalâlette olmaktan başkası değildir.(50)2737
ِاب5َ َ ْ اﻟDنَ اَ َ ﱠ8ْ َ ْ $ِ /Ateş! Onun üzerine sabah ve akşam arzolunurlar. Ve Saat kâim olacağı gün: 'Âl-i
Firavun'u azâbın en şiddetlisine dâhil edin!' (denilir).]' Kur'ân'da bu hususa şâhidlik eden bir şey
bulunmadığını kabûl etsek bile, bu akîdeyi isbât etmek için bu (sahîh hadîsler) tek başına yeterlidir.
Akîdenin 'sahîh âhad hadisler' ile sâbit olmadığı cihetindeki zan, İslâm'a sokulmuş bâtıl bir zandır.
Önder imâmlardan hiçbiri -dört (imâm) ve diğerleri gibi- bunu söylememişlerdir. Aksine bu, Allah'tan
bir delîl ve hüküm olmaksızın bazı kelâmcıların getirdiği şeylerdendir." [Muhammed Nasıruddîn el-
Elbânî, Sahîh Hadîsler Silsilesi, 158.-159. hadîslerden sonraki beyânât]
2735
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ اﻟ ﱠ ِر#$ِ َن8 ﱡTَ َ&َ- َواِ ْذ/Ve ateş içinde
hüccetleşirlerken]' Yani: Ateş içinde (birbirleriyle) hasımlaşırlarken." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 24. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ً03Q ٖ َ6/Nasîb]' Yani: Bir cüz/parça." [Ebî Abdİllah
2736
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 136. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍلsَ ‚ َ #$ٖ )َ اِ ﱠ%- ٖ $ِ َ ْا َو َ دُ ٰ ُ‘ا اﻟ8ُ َ ْد$/(Bekçiler de derler
2737
ki:) 'Öyleyse duâ edin. Ve kâfirlerin duâsı dalâlette olmaktan başkası değildir.]' Yani: (Kâfirlerin
duâsı) helâk ve bâtıldadır. Ve mânâsı onların duâsına icâbet edilmez." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 25. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ب ِ َ0 ْا)َ ْﻟ# ٰ ى ِ)ُو ِﻟ7ْ َو ِذ/ve bir zikrâdır akıl sâhibleri için]' Yani:
2738
Akıl sahipleri için bir mev'izedir/öğüttür." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Mü'min/Gâfir Sûresi, 54. âyetin tefsîrinde]
660
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Saat, 2741 elbette gelecektir, onda bir kuşku yoktur. Ve lâkin
insanların ekserîsi îmân etmezler.(59)
Ve Rabbiniz buyurdu ki: 'Bana duâ edin, size icâbet edeyim. Muhakkak ki
Bana ibâdet etmekten o kibirlenenler, onlar aşağılanmış olarak Cehennem'e
dâhil olacaklardır.'(60)2742
2739
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِﷲ ّٰ تِ َ- ٰا#$ٖ َن8ُ ِدﻟkَ ُ - َ%-5ٖ ِانﱠ اﻟﱠ/Muhakkak ki Allah'ın
âyetlerinde o mücâdele edenler]' Yani: Tekzîb ile Allah'ın âyetlerini def' etme uğrunda mücâdele
edenler. '[ ْ ُ 3?ٰ َ ٍن اU َ ْ.ُ ِ 3ْ Rَ *ِ /Kendilerine bir sultân gelmeksizin]' Yani: Kendilerine bir hüccet gelmediği
hâlde '[ ٌ 0ْ 7ِ )ُو ِر ِھ ْ اِ ﱠD1 ُ #$ٖ ْاِن/Onların sadırlarında bir kibirden başkası yoktur]' Yani: Onların
sadırlarında/göğüslerinde kibirden başkası yoktur. Onların sadırlarındadeki kibir, tevhîdi ikrâr etmeye
karşı büyüklenmeleridir. Ve şöyle (de) denilmiştir: 'O, Muhammed ( و ﷲ )'e karşı gâlib ve
üstün gelme isteğidir.' '[ِL3Rٖ َ ِﻟ0*ِ ْ َ ُھ/Kendilerinin ulaşamayacakları]' Yani: Onlar murâdlarına
eremeyeceklerdir. Onların murâdı, Muhammed ( و ﷲ )'in helâk edilmesi ve onun ashâbının
helâk edilmesi ve onun izinin yeryüzünden silinmesi ve onların tarihin tozlu sayfalarına gömülmeleri
idi. '[ِXّ ٰ *ِ 5ْ ِ َ&.
ْ َ$/Öyleyse Allah'a istiâze et.]' Yani: Bu kavil üzere, deccâlın şerrinden Allah'a istiâze
et/sığın!" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
5. cilt, 26.-27. sayfalar]
2740
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "O ki, O, nefsini vasfettiği gibidir: Semî'dir, Basîr'dir. Ve
kimin mâbûdu semî/işiten, basîr/gören değil ise, o takdirde o, Semî/İşiten, Basîr/Gören Allah'a
küfretmiştir. Hâlık, Bârî'den gayrısına ibâdet etmektedir. O ki, O, Semî'dir, Basîr'dir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 106. sayfa]
2741
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
2742
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Numân bin Beşîr ( ﷲ ')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "Nebî (
و ')ﷲden işittim, buyurdu ki: '[ دة0 اﻟ8 ء ھDاﻟ/Duâ, o ibâdettir.]' Sonra şöyle kıraat buyurdu:
ِ نَ َ َ ﱠ َ د8ُ Aُ Dْ َ3.
'[ َ%- ٖ Aَا ْ َ - َ%-5ٖ _ْ ﻟَ ُ ْ اِنﱠ اﻟﱠkِ َ&.
َ #?َٖ َ د0 ِ ْ%َ َ ُون0ِ ْ َ&" ٖ َو=َ َل َر ﱡ* ُ ُ ا ْد/Ve Rabbiniz buyurdu ki:
ْ َ ا#68ُ
'Bana duâ edin, size icâbet edeyim. Muhakkak ki Bana ibâdet etmekten o kibirlenenler, onlar
aşağılanmış olarak Cehennem'e dâhil olacaklardır.']' [Mü'min Suresi, 60. âyet]." [Ebu Îsâ
Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3247.); Tirmizî hadis için: 'Hasen-sahîhtir' demiştir.
Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Sünen-i Tirmizî'de hadîs için: 'Sahîhtir' demiştir]
661
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, O ki, geceyi onda sükûnet bulmanız ve gündüzü (de) görmeniz için sizin
için kıldı. Muhakkak ki Allah, elbette insânlar üzerine fazl sâhibidir. Ve lâkin
insânların ekserîsi şükretmezler.(61)
İşte budur Rabbiniz Allah. Her şeyin Hâlık'ıdır. O'ndan başka ilâh yoktur.
Öyleyken nasıl çevrilirsiniz?(62)
Allah, O ki, sizin için arzı bir karâr ve semâyı bir binâ kılmıştır. Ve sizi tasvîr
edip de sûretlerinizi güzelleştirmiştir. Ve pak olanlardan sizi rızıklandırmıştır.
İşte budur Rabbiniz Allah. Ve Allah tebârektir, âlemlerin Rabbi'dir.(64)2743
O, Hayy'dır. O'ndan başka ilâh yoktur, öyleyse Dîn'i O'na hâlis kılarak O'na
duâ edin. 2744 Hamd, âlemlerin Rabbi Allah içindir.(65)
2743
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[َرْض =َ َ ا ًرا ّٰ َ
َ )ى َ َ َ ﻟ َ ُ ُ ْا5ٖ ﷲُ اﻟﱠ/Allah, O'dur ki sizin için arzı bir
karâr kılmıştır]' Yani: Orasını sizin için, üzerinde yaşadığınız, tasarrufta bulunduğunuz ve omuzları
üstünde yürüdüğünüz bir karâr/istikrâr mekânı, bir sergi ve bir beşik kılmış ve sizi sarsmaması için de
orayı dağlarla pekiştirmiştir. '[" َ َء ِ* َ ًء َواﻟ ﱠ/Ve semâyı bir binâ]' Yani: Âlemin mahfûz/korunaklı tavanı
ُ َ%َ" ْ2َ َ$ ْ 7ُ َر8 ﱠ1
olarak '[ ْ 7ُ َر8َ 1 َ َو/Ve sizi tasvîr edip de sûretlerinizi güzelleştirmiştir.]' Yani: Sizi en
güzel şekilde halk etmiş; ahsen-i takvîm üzere size sûretlerin en mükemmelini bahşetmiştir. '[ ْ ُ َ=َو َر َز
َ اﻟ ﱠ% ِ /Ve pak olanlardan sizi rızıklandırmıştır.]' Yani: Dünyâdaki yiyecek ve içeceklerden. Ve
َِ ت0ﱢ3U
O, diyârın ve meskenin ve rızıkların halk edicisinin Kendisi olduğunu zikretmiştir. Çünkü O, Hâlık'tır,
Rezzâk'tır.'[ َ%3 ٖ َ ﷲُ رَبﱡ اﻟْ َ ﻟ ّ ٰ َ َر َك0َ&َ$ ْ ُ *ﷲ ُ َر ﱡّ ٰ ُ ُ ذ ِﻟ/İşte
ٰ Rabbiniz Allah budur. Ve Allah tebârektir,
âlemlerin Rabbi'dir.]' Yani: O, teâlâdır/yücedir ve mukaddestir ve münezzehtir, âlemlerin tümünün
Rabbidir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mü'min/Gâfir
Sûresi, 64. âyetin tefsîrinde]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ%-Dّ ٖ ُ اﻟLََ ﻟ%3Q ٖ ِ ,ْ ُ ُ ه8ُ َ ْد$/öyleyse Dîn'i O'na hâlis
2744
kılarak O'na duâ edin]' İhlâs üzere duâ etmek, O'nunla beraber başkasına duâ etmemektir." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 30. sayfa]
2745
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ /Allah'ın dûnundan]' Yani: Allah'tan
başkasından" [Gâfir Sûresi Tefsîri, Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, 457. sayfa]
2746
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Bu, menîdir. Az olduğundan dolayı: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]'
olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' 'Az su' anlamındadır. Bazen: 'Çok su' anlamında da
kullanılmaktadır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Hac Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
662
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
vardır. Ve (bu da) müsemmâ bir ecele ulaşmanız içindir.2747 Ve umulur ki siz
akledersiniz.(67)
O, O ki, hayât verir ve öldürür. Öyle ki bir emri kazâ edince, artık sadece
ona: 'Ol.' der. Böylece olur.(68)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[#ًّ " َ ُ sً َ َا ا8Rُ ُ 0ْ َ& َو ِﻟ/Ve (bu da) müsemmâ bir ecele
2747
ulaşmanız içindir.]' Yani: Sizin için takdîr edilen hayâta (ulaşmanız içindir)." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 30. sayfa]
2748
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ /Allah'ın dûnundan]' O'nunla beraber. Ve
bunlar putlardır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Gafîr (Mü'min) Sûresi Tefsîri, 487. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ا َ ﱠ8‚ ﱡ َ ا8ُ=َ ﻟ/Derler ki: 'Bizden uzaklaştılar.]'
2749
Yani: Hani nerede size yardım edecek olanlar? Bunun üzerine derler ki: Muhakkak ki onlar kayboldu
ve bizden uzaklaştılar. '[ ً|3ْ َ ُ 0ْ َ= ْ% ِ ا8ُ Dْ َ6 ْ%ُ َ6 ْ َ *َ ْ ﻟ/'Bilakis, biz bundan önce bir şeye duâ etmiyor
idik.']' Yani: Önceden, bizden zararı def' eden veya bize bir menfaat sağlayan bir şeye duâ
ّٰ ^ ﱡ
etmiyorduk. '[ َ%- ٖ $ِ َ ﷲ ُ ا ْﻟ ِ ُ- bَ ِﻟ5َٰ 7/'İşte Allah kâfirleri böyle dalâlete düşürür.]' Yani: Hakktan (böyle
dalâlete düşürür)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 31. sayfa]
663
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, senden önce resûller irsâl ettik. Onlardan senin üzerine kıssa
ettiklerimiz var ve onlardan senin üzerine kıssa etmediklerimiz var. Ve bir
resûl için -Allah'ın izni dışında- bir âyet ile gelmesi mümkün değildir. Artık
Allah'ın emri geldiğinde, hakk ile kazâ edilir ve bâtıla düşenler orada hüsrâna
uğrarlar.(78)2750
Allah, O ki, sizin için davarlar var etti, onlardan binmeniz ve onlardan
yemeniz için.(79)
2750
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِﷲ ّ ٰ َ ٍ اِ ﱠ) ِ* ِ ْذ ِن- ٰ *ِ #
َ ?ِ ْ َ- ْل ا َن8
ٍ . ُ َ نَ ِﻟ7َ َ َو/Ve bir resûl için Allah'ın
izni olmadan bir âyet getirmesi olamaz.]' Yani: Allah bu hususta ona izin verene kadar (bir âyet
getirmesi olamaz). Bunun sebebi şöyledir: Onlar Nebî ( و ﷲ )'den kendilerine bir âyet
getirmesini istiyorlardı. Ama âyet gelir de kavim ona îmân etmezse, Allah onları helâk eder. '[ َ ِ َذا َ َء$
ِﷲ ّ ٰ ُ ْ َا/Artık Allah'ın emri geldiğinde]' Azâbı (geldiğinde). '[< ﱢTَ ِ* ْﻟ#َ ^ِ ُ=/Hakk ile kazâ edilir]' Yani:
Tekzîb etmeleri sebebi ile Allah onları helâk eder. '[ َن8ُ Uِ 0ْ ُ ا ْﻟbَ " َ ُھ َ ِﻟ ِ Aَ َو/Ve orada hüsrâna uğrarlar.]'
Onlara azâb geldiği zaman '[ َن8ُ Uِْ 0 ُ ا ْﻟ/bâtıla düşenler]' müşrikler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 143. sayfa]
2751
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: '[ ا82ُ ِ َ$
ِ ْ ِ َ ا ْﻟ% ِ ْ َ ُھDْ ِ َ *ِ /Kendilerinin indindeki ilimden dolayı ferahlandılar]' Onlar diyorlardı ki: 'Biz
onlardan daha iyi ilmediyoruz, bize azâb edilmeyecek ve biz ba's edilmeyeceğiz/diriltilmeyeceğiz.'
ْ َ- Lٖ *ِ ا8ُ6 7َ َ ْ ِ *ِ ق
'[ َ ُٶنWِ ْ َ&" َ 2َ َو/Ve istihzâ etmekte oldukları onları kuşattı.]' Resûllerinin kendilerine
getirdiği hakk (onları kuşattı)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21.
cilt, 422.-423. sayfa]
664
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2752
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: '[ ُbَ - ْ َ َ$
َ ْ َ* ُ ُ ْ ﻟ َ ﱠ َرا َْوا6 َ -َِ ُ ُ ْ اFْ َ-/Ama hışmımızı gördüklerinde, îmânları onlara bir menfaat sağlamış
َ.
olmadı.]' Dünyâda Allah'ın azâbını gördüklerinde, o anda îmân etmek kendilerine bir menfaat
sağlamadı. '[َ ِد ٖه0 ِ #$ٖ ْqَ Aَ Dْ َ= #&ٖ ﷲِ اﻟﱠ ّ ٰ َq ﱠ.
ُ /(Bu,) Allah'ın kullarında o geçen Sünneti'dir.]' Buyuruyor
ki: Allah'ın daha önce geçenler hakkındaki Sünneti böyle olmuştur. Onlar Allah'ın azâbını gözleri ile
gördüklerinde, o anda îmân etmek kendilerine bir menfaat sağlamamıştır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 424. sayfa]
2753
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ ُون$ِ َ ْ اﻟbَ ِ" َ ُھ َ ﻟ ِ Aَ َو/Ve orada kâfirler hüsrâna
uğramışlardır.]' Yani: Orada kâfirler helâk olmuşlardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 35. Sayfa]
665
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hâ, Mîm.(1)2754
Âyetleri tafsîl edilmiş bir Kitâb. İlmeden bir kavim için Arabça Kur'ân'dır.(3)
Tebşîr edici ve inzâr edicidir. Fakat ekserîsi îrâz etmiştir. Artık onlar
işitmezler.(4)2755
De ki: 'Ben ancak sizin misliniz bir beşerim. Bana vahyediliyor ki, ilâhınız
ancak bir ilâhtır. Artık O'na doğrulun ve O'ndan mağfiret dileyin. Ve
müşrikler için veyl olsun.'(6)
2754
Bu âyet Mü'min/Gâfir Sûresi'nin 1. âyeti, Şûrâ Sûresi'nin 1. âyeti, Zuhruf Sûresi'nin 1. âyeti,
Duhân Sûresi'nin 1. âyeti, Câsiye Sûresi'nin 1. âyeti ve Ahkâf Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2755
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[ ً ا-5ٖ َ6 ً ا َو3>ٖ َ*/Tebşîr edici ve inzâr edicidir.]'
Mânâsı: Kur'ân, tebşîr edici/müjdeleyici ve inzâr edicidir/uyarıcıdır. Bu itibarla Kur'ân, mü'minleri
tebşîr eder, kâfirleri inzâr eder. '[ َن8ُ َ " ْ َ- )َ ْ ُ َ$ ْ َ ُ ُھM7ْ َ ض ا
َ َ ْ َ َ$/Fakat ekserîsi îrâz etmiştir. Artık onlar
işitmezler.]' Yani: Kur'ân'a kulak vermezler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 36. sayfa]
2756
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "[ٍ ﱠ7ِ َ ا#$ٖ َ ُ*8ُ ُ= ا8ُ َو=َ ﻟ/Ve dediler ki: 'Kalblerimiz perdeler
içindedir]' Yani: kılıflar içindedir. [ِL3ْ ََ اِﻟ68ُ Dْ َ? ِ ﱠ/Bizi dâvet ettiğine]' Ey Muhammed! Onu
akledemiyoruz. [ ٌ =ْ َ َو6ِ ٰا َذا#$ٖ َو/Ve kulaklarımızda bir ağırlık vardır]' Ona karşı bir sağırlık vardır ve
bu nedenle onu duyamıyoruz. [ ٌ بkَ 2ِ bَ ِ 3ْ َ* ِ َ َو3ْ َ* ْ% ِ َو/Ve bizim aramızda ve senin aranda bir hicâb
vardır.]' Ne dediğini fıkhedemiyoruz/anlayamıyoruz. '[ َن8ُ ِ َ َ ﱠ6َِ ْ َ ْ ا$/O hâlde sen amel et,
muhakkak ki biz (de) amel ediyoruz]' Yani: Sen Dîn'in ile amel et, artık muhakkak ki biz (de)
dînimiz ile amel ediyoruz." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 145.-146. sayfa]
666
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Hakîkaten siz, arzı iki günde halk edene gerçekten küfür mü
ediyorsunuz ve O'na denkler kılıyorsunuz? İşte O, âlemlerin Rabbidir.'(9)
Sonra semâya -ve o duman halinde idi- istivâ etti2759 de ona ve arza buyurdu
ki: 'İtaatle veya kerhen gelin.' Dediler ki: 'İtaat ediciler olarak geldik.'(11)
Böylece onları, iki günde yedi semâvât olarak kazâ etti ve her semâda emrini
vahyetti.2760 Ve dünyâ semâsını kandiller ile ziynetlendirdik ve muhâfaza ettik.
İşte bu, Azîz, Alîm'in takdîridir.(12)
İmdi eğer îrâz ederlerse, o vakit de ki: 'Âd ve Semûd yıldırımı misli bir
yıldırım ile sizi inzâr ettim.'(13)
2757
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رyine şöyle demiştir: "'[ﱠ ٍم-َ اَرْ *َ َ ِ ا#$/Dört ٖ gün içinde]' Dört günün
tamamlanmasında. Yani: İki günde arzı halk etti ve iki günde gıdalarını yarattı ve sonra dört günü
cem' etti ve buyurdu ki: '[ َ%3 ٖ }ِ " ِﻟ ﱠ/İsteyenler için]' Yani: Bu husûsta suâl edenler için. '[ ﱠ ٍم-َ اَرْ *َ َ ِ ا#$ٖ
اء8َ .َ /dört gün içinde müsâvî]' Yani: Musâvî/eşit. Yani: (Musâvî/eşit) günler." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 146.-147. sayfa]
2758
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َﱠرDَ=َو
َ َ?ا8َ =ْ َ َ ا3$/Ve
ٖ orada gıdalarını takdîr etti]' Orada kulların rızıklarını, bu gıdaları takdîr etti." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 435. sayfa]
Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[" َ ِء ْ ُ ﱠ اY/Sonra semâya istivâ etti]' kavli için Bakara Sûresi'nin
اﻟ ﱠ#َٰ ى اِﻟ8َ&.
2759
667
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Semûd'a gelince, öyle ki onlara hidâyet ettik. Fakat onlar hidâyet üzerine
âmâlığa muhabbet ettiler. Böylece onları kesbetmiş olduklarından dolayı
alçaltıcı azâb yıldırımı yakaladı.(17)
Ve onlar cildlerine derler ki: 'Niçin aleyhimize şâhidlik ettiniz?' Derler ki:
'Bizi, o her şeyi nutuk ettiren Allah nutuk ettirdi. Ve O, sizi evvel defa halk
etti ve O'na rücû ettirileceksiniz.'(21)
Ve işte bu zannınız, Rabbiniz hakkında o zannınız, sizi helâk etti. 2762 Böylece
hüsrâna uğrayanlardan oldunuz.(23)
Şimdi eğer sabrederlerse, artık ateş onlar için kalacak yerdir. Ve eğer bir
hoşnûdluk isteseler, artık onlar hoşnûd edilenlerden değildir.(24)2763
2761
Bu açıklamalar İmâm Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile
Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ً ا1 َ ْ1 َ /Sarsaran]' Üzerlerine şiddetli zehir
saçan." '[ٍ" ت َ Tِ َ6/Nehısâtin]' Uğursuz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 21. cilt, 444. ve 446. sayfalar]
2762
Bu açıklama İmâm Süddî ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( #.ر
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْ ُ -اَرْ ٰد/Erdâkum]' Helâk etti." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 274. sayfa]
2763
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ا8ُ0&ِ ْ َ &" ْ َ- ْ َواِن/Ve eğer bir hoşnûdluk isteseler]' Yani,
eğer bir hoşnûdluk talep etseler. Hoşnûdluk, insanın, ağırına giden bir şey yaptıktan sonra, muhabbet
ettiği bir şeye dönmesidir. '[ َ%30َٖ &ْ ُ َ ا ْﻟ% ِ ْ َ َ ُھ$/Artık onlar hoşnûd edilenlerden değildir]' Yani:
Muhabbet ettikleri şeye rücû ettirilmezler. Ve şöyle (de) denilmiştir: 'Onların muhabbet ettikleri şey,
Allah'ın kendilerini dünyâya iâde etmesi, böylece Allah'a ibâdet ve itaat etmeleri idi.'" [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 47. sayfa]
2764
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[َ َء6 َ ُ=/Karînler]' Yani: Şeytânlar. '[ ا8ُ ﱠ-Wَ َ$
ْ ُ َﻟ/Artık onlar için ziynetlendirdiler]' Yani: Şeytânlar onlar için ziynetlendirdiler." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 48. sayfa]
668
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte bu, Allah düşmanlarının cezâsı ateştir. Onlar için orada -âyetlerimizi
inkâr etmiş olmalarının bir cezâsı olarak- muhalledlik diyârı vardır.(28)
2765
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahric etmiştir:
"'[Lِ 3$ٖ ا8ْ Rَ َوا ْﻟ/Ve onda lağviyyât yapın]' Allah Resûlu ( و ﷲ ) Kur'ân kıraat ederken ıslık çalın
ve araya söz karıştırın.' Kureyş öyle fiil ederdi." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
275. sayfa]
2766
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِانﱠ
ْ ُ ﱠ اY ُﷲ
ا8 ُ َ@َ&. ّ ٰ َ *ا َر ﱡ8َُ =َ ﻟ%-5ٖ اﻟﱠ/Muhakkak ki o: 'Rabbimiz Allah'tır!' diyenler, sonra istikâmetli
olanlar]' Allah'a ibâdet üzere ve itaat üzere (istikâmetli olanlar)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 465.-466. sayfa]
2767
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Zeyd ibn Eslem ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ا8ُ6Wَ ْTَ? )َ ا َو8ُ$ ,ََ ? )َا ﱠ/'Korkmayın ve hüzünlenmeyin.' diye]' Önünüzdekinden korkmayın ve
geride kalana üzülmeyin. '[ َُونDَ 8ُ? ْ ُ&ْ 7ُ #&ٖ ﱠ ِ اﻟﱠkَ َواَ* ِْ> ُ وا ِ* ْﻟ/'Ve o sizin vaad olunduğunuz Cennet ile
tebşîr edilin.']' Müjde üç yerdedir: [1] Ölüm ânında [2] Kabirde [3] Baas/Diriliş ânında." [Ebu Bekr
AbdUllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe, Musannef, 8. cilt, 262. sayfa]
2768
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ D َ َ ?َ ﱠ3$ٖ ْ ُ َ َوﻟ/ve orada dâvet ettiğiniz sizin
içindir]' Yani: Temennî ettiğiniz (sizin içindir)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 51. sayfa]
669
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve iyilik ve ne (de) kötülük müsâvî olmaz. Sen (kötülüğü) -o ki, o en güzel olan
ile- def et. Artık o zaman, senin aranda ve onun arasında o adâvet bulunan, o
sıcak bir dost gibidir.(34)
Ve eğer şeytândan bir dürtüş seni dürtecek olursa, o takdirde Allah'a istiâze
et. Muhakkak ki O, O'dur Semî, Alîm.(36)2771
2769
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ% َ َو
ْ ُ َ ا ْﻟ% ِ # ٖ ﱠ6ِ َو=َ لَ اTً ِ ﻟ1
َ%3 ٖ ِ " ّ ٰ #َْ دَ َ اِﻟ% ً) ِ ﱠ8ْ َ= ُ%َ" ْ2َا/Ve Allah'a dâvet eden ve sâlih amel işleyen ve:
َ َ ِ َ ﷲِ َو
'Muhakkak ki ben müslümanlardanım.' diyenden daha güzel sözlü kimdir?]' Bu, Allah Resûlu
( و ﷲ )'dir."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ%3 ٖ ِ " ْ ُ َ ا ْﻟ% ِ # ٖ ﱠ6ِ َو=َ لَ اTً ِﻟ1
َ َ ِ َ ﷲِ َو ّ ٰ #َْ َد َ اِﻟ% ً) ِ ﱠ8ْ َ= ُ%َ" ْ2َْ ا% َ َو/Ve Allah'a dâvet eden ve sâlih amel
işleyen ve: 'Muhakkak ki ben müslümanlardanım.' diyenden daha güzel sözlü kimdir?]' Bu,
sözünü amelinin, girdiği yeri çıktığı yerin, gizlisini âşikârının, müşâhede edileni gaybının tasdîk ettiği
bir kuldur. Münâfık ise, sözüne amelinin, girdiği yere çıktığı yerin, gizlisine âşikârının ve müşâhede
edileni gaybının muhâlif olduğu kimsedir. [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 21. cilt, 468.-469. sayfalar]
2770
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ • ﱟ2َ
ٍ 3rَٖ /Azîm bir pay]' Cennet'tir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21.
cilt, 472. sayfa]
2771
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِXّ ٰ *ِ 5ْ ِ َ&. ْ َ$/o takdirde Allah'a istiâze et]' Tuzak ve şerrinden
(Allah'a istiâze et/sığın). '[ُO3 ٖ " اﻟ ﱠ8َ ُ ُھLﱠ6ِا/Muhakkak ki O, O'dur Semî]' Elbette istiâzene (Semî'dir).
'[ُ 3 ٖ َ ا ْﻟ/Alîm]' Senin fiil ettiklerine ve sözlerine (Alîm'dir)." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fussilet Sûresi , 36. âyetin tefsîrinde]
2772
Secde âyetidir
2773
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Süddî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahric etmiştir:
"'[ً َ ِ A/Huşû َ içinde]' Kupkuru bir toprak olarak." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4.
cilt, 278. sayfa]
670
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer onu a'cemce bir Kur'ân kılsaydık,2776 elbette derlerdi ki: 'Âyetleri
tafsîl edilmeli değil miydi? A'cemce mi ve bir âraba?' De ki: 'O,2777 o îmân
edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır.' Ve o îmân etmeyenlerin kulaklarında
bir ağırlık vardır ve o (Kur'ân) üzerlerine bir âmâlıktır. İşte onlara uzak bir
mekândan nidâ edilir.(44)2778
2774
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ ?ِ َ- ٰا#$ٖ َُونDTِ ْ ُ-/Âyetlerimizde o ilhâd edenler]' Bunlar şirk ehlidir. Ve '[ دTا)ﻟ/İlhâd]' Küfür ve
şirktir."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ ?ِ َ- ٰا#$ٖ َُونDTِ ْ ُ-/âyetlerimizde o ilhâd edenler]' Âyetlerimizi tekzîb edenler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 477. sayfa]
2775
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ُ واF7َ
ِ* ﱢ/Zikre küfrettiler.]' Kur'ân'a küfrettiler. '[Wٌ -Wَٖ ٌُ ﻟَ ِ&َ بLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, elbette azîz bir
ِ 7ْ 5ﻟ
Kitâb'tır.]' Allah onu azîz eylemiştir. Çünkü o, kelâmıdır. Ve onu, bâtıldan muhâfaza buyurmuştur."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 479. sayfa]
2776
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ًّ3 ِ kَ ْ َ ً ا6 َ َ ْ َ هُ =ُ ْٰا8ْ َ َوﻟ/Ve eğer onu a'cemce bir Kur'ân
kılsaydık]' Yani: Arabların gayrısının dilinde." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fussilet Sûresi, 44. âyetin tefsîrinde]
2777
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[8َ ُھ/O]' Yani: Kur'ân." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 57. sayfa]
2778
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Saîd ibn Cubeyr ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[# ِ ﱞkَْ َُ َءاLُ? َ-ْ ٰاqَ Q
َو َ َ ِ* ﱞK ُ ﱢ$ )َ 8ْ َﻟ/Elbette derlerdi ki: 'Âyetleri tafsîl edilmeli değil miydi? A'cemce mi
ve bir âraba?']' Eğer bu Kur'ân a'cemce olsaydı, derlerdi ki: Muhammed bir Arab olduğu hâlde
A'cemce bir Kur'ân (mı getirdi)?"
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ%-5ٖ ِﻟ ﱠ8َ =ُ ْ ُھ
َ ٌءF ِ ًى َوDا ُھ8ُ َ ا/De ٰ ki: 'O, o îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır.]' Allah onu, mü'minler için
bir nur, bereket ve şifâ kılmıştır."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ َ%-5ٖ َواﻟﱠ
#ً َ ْ ِ 3ْ َ َ 8َ ِ ْ َو ْ= ٌ َو ُھ6ِ ٰا َذا#$ٖ َن8ُ ِ ْHُ-/Ve o îmân etmeyenlerin kulaklarında bir ağırlık vardır ve o
(Kur'ân) üzerlerine bir âmâlıktır.]' Kur'ân'a karşı kör ve sağır oldular. Artık ondan istifâde etmez ve
onu arzu etmezler."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ bَ cِ ُوﻟ ٰ ا
Dٍ 3 ٖ َ* ْ َ َ ٍن% ِ َُ َ د َْون-/İşte onlara uzak bir mekândan nidâ edilir.]' Emri yakından kabul etmeyi zâyi
671
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kim bir sâlih amel işlerse, artık nefsi içindir. Ve kim kötülük ederse, o
takdirde aleyhinedir. Ve Rabbin, kullara zulmedici değildir.(46)
Ve daha önce duâ etmiş oldukları onlardan sapmıştır. Ve onlar için kaçacak
bir yer olmadığını anlamışlardır.(48)
Ve insan hayır için duâ etmekten usanmaz ve eğer ona şerr temâs ederse,
hemen yeise düşer, ümitsiz olur.(49)
Ve eğer ona temâs eden bir zararın ardından Bizden bir rahmet tattırırsak,
elbette der ki: 'Bu, benim içindir ve Saat'in kâim olacağını zannetmiyorum.
Ve eğer Rabbime rücû ettirilirsem, muhakkak ki benim için, O'nun indinde
elbette daha güzeli vardır.' Bu itibarla elbette o küfredenlere amel ettiklerini
bildireceğiz. Ve elbette onlara galîz bir azâbtan tattıracağız.(50)
De ki: 'Gördünüz mü, eğer Allah indinden olansa, sonra ona küfretmişseniz,
kim uzak bir şikâk içinde bulunandan daha dalâlettedir?'(52)2782
ettiler. Tevbe ederler, îmân ederler ve onlardan kabul edilirdi. Ama direndiler. " [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 482.-485. sayfalar]
2779
Hûd Sûresi'nin 110. âyeti ile aynıdır
2780
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
2781
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Dٍ 3 ٖ َ ْ% ِ َ ِ ﱠ/Bizden bir şâhid yoktur]' Yani:
İçimizde, onların kavlinin ve zannettiklerinin hakk olduğuna şehâdet edecek hiç kimse yoktur."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 58.
sayfa]
2782
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ Dِ ْ ِ ْ% ِ َ ن7َ ْ&ُ ْ اِن-ْ َ=ُ ْ اَ َرا/De ki: 'Gördünüz mü,
eğer Allah indinden olansa]' Mânâsı: De ki: 'Ey küffâr gördünüz mü, eğer Allah indinden olansa?'
Yani: Kur'ân. '[Lٖ *ِ ْ ُ? ْ َF7َ ُ ﱠY/Sonra ona küfretmişseniz]' Yani: Kur'ân'a (küfretmişseniz). '[ 8َ ُْ ھ% ‚ ﱡ ِ ﱠ َ َْ ا% َ
ٍ َ@ ِ #$/Kim
Dٍ 3 ٖ َ * ق ٖ uzak bir şikâk içinde bulunandan daha dalâlettedir?]' Yani: (Kim,) hakka karşı
672
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
büyük bir inâd içinde bulunandan (daha dalâlettedir?) Ve mânâsı: Şübhesiz ki siz ey kâfirler,
şikâk/bölünme ve dalâlet içindesiniz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 60. sayfa]
2783
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٍ َ- ْ ِ #$/Fî ٖ miryetin]' Şekk içinde. '[ ْ ِ ْ ِﻟ@ َ ِء َر*ﱢ% ِ /Rabblerine
mülâki olmaktan]' Derler ki;: Biz ba's edilmeyecek/diriltilmeyecek ve Allah'a mülâki olmayacağız.
'[ٌi3Tٖ ُ ٍءKَْ ُ ِ* ُ ﱢLﱠ6ا ََ) ِا/Dikkat edin! Muhakkak ki O, her şeye Muhît'tir.]' O'nun ilmi her şeyi ihâta
etmiştir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt,
160. sayfa]
673
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hâ, Mîm.(1)2784
2784
Bu âyet Mü'min/Gâfir Sûresi'nin 1. âyeti, Fussilet Sûresi'nin 1. âyeti, Zuhruf Sûresi'nin 1. âyeti,
Duhân Sûresi'nin 1. âyeti, Câsiye Sûresi'nin 1. âyeti ve Ahkâf Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2785
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[# ا ْﻟ َ ِ ﱡ8َ َو ُھ/Ve O, Aliyy'dir]' Buyuruyor ki: O, her şeyin üzerine
uluvv/yücelik ve irtifâ/yükseklik sâhibidir. Her şey O'nun dûnundadır/aşağısındadır. Çünkü o şeyler,
O'nun hâkimiyeti içinde olup, kudreti onların üzerine câri ve meşîeti onlarda vâkidir.
'[ُ 3rٖ َ ا ْﻟ/Azîm'dir]' Öyle ki, azâmet ve kibriyâ ve cebriyyet O'nundur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 500. sayfa]
2786
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َر اُ ﱠم ا ْﻟ@ُ ٰ ى5ِ ْ ُ& ِﻟ/Ümmü'l-Kurâ'yı inzâr etmen
için]' Yani: Ümmü'l-Kurâ ehlini. Ve bu Mekke'dir. '[ َ َﻟ8ْ 2َ ْ% َ َو/Ve çevresindekileri]' Yani: Ve
çevresindekilerin ehlini inzâr etmen (için). '[ِO ْ kَ َم ا ْﻟ8ْ َ- َر5ِ ْ ُ? َو/Ve Toplanma Günü'nden inzâr etmen]'
Yani: Kıyâmet Günü'nden (inzâr etmen). O, içinde semâ ehlinin ve arz ehlinin toplanacağı gündür. '[ )َ
ِL3$ٖ _ْ َ - َر/Kendisinde kuşku olmayan]' Yani: Gelmesinde şekk olmayan. '[ #$ِ < ٌ - ٖ َ$ ﱠ ِ َوkَ ْ اﻟ#$ِ <ٌ - ٖ َ$
3
ِ ٖ "ﱠ اﻟ/Bir fırka Cennet'te ve bir fırka çılgın ateştedir]' Onlar Cennet'e ve çılgın ateşe şeklinde fırka
fırka ayrılır ve asla bir araya gelmezler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 63.-64. sayfalar]
674
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer Allah dileseydi, elbette onları tek ümmet kılardı. Ve lâkin dilediğini
rahmetine dâhil eder. Ve zâlimler, onlar için bir velî yoktur ve ne (de) bir
nusret edici.(8)
Yoksa onlar O'nun dûnundan velîler mi ittihaz ettiler? Fakat Allah, O'dur
velî. Ve O, mevtâya hayât verir. Ve O, her şey üzerine Kadîr'dir.(9)
Ve bir şeyde ihtilâf ederseniz, artık O'nun hükmü Allah'adır. İşte budur
Rabbim Allah. O'nun üzerine tevekkül ettim. Ve O'na yönelirim.(10)
2787
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌءKَْ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ َ 3َﻟ/O'nun misli gibi bir şey yoktur.]'
Yani: Ne zâtında, ne isimlerinde, ne sıfâtlarında ve ne de fiillerinde, mahlûkatından O ( $ &')'ya
benzeyen ve misil olan bir şey yoktur. Çünkü O'nun tüm isimleri güzeldir; sıfâtları, kemâl ve azâmet
sıfâtıdır. O ( $ &')'nın fiilleri ise, O'na bir şerîk olmaksızın, o fiilleri ile azîm mahlûkatı var etmiştir.
Her cihetten kemâl ile tek ve eşsiz olduğu için, O'nun misli bir şey yoktur.' '[O3 " اﻟ8و ھ/Ve O,
Semî'dir,]' Farklı farklı dillerde, muhtelif ihtiyâçları dile getiren tüm sesleri işitir. [ 3Q0اﻟ/Basîr'dir.]
O, karanlık gecede, kapkara kayanın üstündeki siyah karıncanın kımıldayışını görür. Yine O,
besinlerin, çok küçük hayvanların uzuvlarındaki akışını, ve suyun ağaç dallarındaki hassas hareketini
görür. Bu ve benzeri âyetler, sıfatların isbâtı ve mahlûkatın Allah'a benzerlik arz etmesinin nefyi
husûsunda Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat mezhebleri lehine delildir. Allahu ( $ &')'nın: '[ Lٖ ِ ْM ِ 7َ Nْ َ 3َﻟ
ٌءKْ َ /O'nun misli gibi bir şey yoktur.]' kavlinde müşebbiheye; '[ ُ 3Q ٖ َ0ُ ا ْﻟO3 ٖ "
اﻟ ﱠ8َ َو ُھ/Ve O, Semî'dir,
Basîr'dir.]' şeklindeki kavlinde ise mu'attılaya reddiye vardır." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî,
Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 888. sayfa (tek cilt olarak basım)]
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "O ki, O, nefsini vasfettiği gibidir: Semî'dir, Basîr'dir. Ve
kimin mâbûdu semî/işiten, basîr/gören değil ise, o takdirde o, Semî/İşiten, Basîr/Gören Allah'a
küfretmiştir. Hâlık, Bârî'den gayrısına ibâdet etmektedir. O ki, O, Semî'dir, Basîr'dir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 106. sayfa]
2788
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ 0ُ 7َ
ْ ُ ْ اﻟ#َ َ /Kendisine dâvet ettiğin müşrikler üzerinde büyüdü.]' Müşrikler onu inkâr
ِL3ْ َھُ ْ اِﻟ8ُ Dْ َ? َ َ%37ٖ ِ >
ettiler ve Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet etmek onlara büyüdü. İblîs ve orduları Tevhîd'e
karşı mücâdele ettiler. Allah ( $ &' )') رك وise, Tevhîd'i tamamlamaya, ona nusret vermeye, onu felâha
ulaştırmaya ve düşmanlık edenlere karşı onu muzaffer kılmaya kesin hükmetmiştir." [Ebu Ca'fer ibn
675
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kim Âhiret ekinini murâd ediyor ise, onun için ekininde ziyâde ederiz. Ve kim
dünyâ ekinini murâd ediyor ise, ona ondan veririz. Ve onun için Âhiret'te bir
nasîb yoktur.(20)2793
676
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yoksa onlar için şerikler mi var, Allah'ın kendisine izin vermediğini Dîn'den
onlar için teşrî edecek? 2794 Ve eğer fasl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında
kazâ edilirdi. Ve muhakkak ki zâlimler, onlar için elîm bir azâb vardır.(21)2795
İşte bu, Allah'ın, o îmân eden ve sâlih ameller işleyen kullarına o tebşîr
ettiğidir. De ki: 'Onun üzerine sizden akrabalıkta sevgiden başka bir ücret
istemiyorum.'2797 Ve kim bir iyilik kazanırsa, onun için onda bir iyilik ziyâde
ederiz. Muhakkak ki Allah, Gafûr'dur, Şekûr'dur.(23)
Yoksa: 'Allah üzere bir yalan iftirâ etti.' mi diyorlar? Fakat Allah dilerse,
kalbinin üzerine mühür vurur. Ve Allah bâtılı mahveder. Ve kelimeleri ile
hakkı tahakkuk ettirir. Muhakkak ki O, sadırların özüne Âlîm'dir.(24)
2793
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ن7َ ْ% َ
_
ٍ 3Q ٖ َ6 ْ% ِ َ ِةAِ )ا ٰ ْ #$ِ ُLَ ِ ْ َ َو َ ﻟLٖ ِ? ْHُ6 َ36ْ Dْث اﻟ ﱡ ْٰ ث
َ 2َ Dُ - ٖ ُ- َ ن7َ ْ% َ َوLٖ Yِ ْ 2َ #$ٖ ُ Lَ ْد ﻟWِ َ6 َ ِةAِ )ا َ ْ 2َ Dُ - ٖ ُ-/Kim Âhiret ekinini
murâd ediyor ise, onun için ekininde ziyâde ederiz. Ve kim dünyâ ekinini murâd ediyor ise, ona
ondan veririz. Ve onun için Âhiret'te bir nasîb yoktur.]' Kim ki dünyâsını Âhireti üzerine tercih
ederse, onun Âhiretteki nasîbini ancak ateş kılarız. Ayrıca onun dünyâ ekinini de ziyâde etmez, bilakis
ona sadece kendisi için tâyin ve taksîm edilmiş olanı veririz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 521.-522. sayfalar]
2794
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ ﷲ ّ ٰ Lِ *ِ َْ ْذَن- ْ َ َ ﻟ%- ِ Dّ ٖ َ اﻟ% ِ ْ ُ َ ا ﻟ8ُ َ َ ُ‘ا7ٰ َ ُ ْ ُ َاَ ْم ﻟ/Yoksa onlar için
şerikler mi var, Allah'ın kendisine izin vermediğini Dîn'den onlar için teşrî edecek?]' Öyleyse
onlar için Allah'ın izin vermediği şirki kendilerine şerîat yapan ilâhları mı var? Ve bu imkansız
olduğuna göre, o halde Allah şirki şerîat kılmamıştır. Böyleyken onlar şirki nereden bir dîn
ediniyorlar?" [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Şûrâ
Sûresi, 21. âyetin tefsîrinde]
2795
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ِ ْQَF ِ َ ُ ا ْﻟ7َ )َ 8ْ َ َوﻟ/Ve eğer fasl kelimesi olmasaydı]'
(Onlara) dünyâda, Âhiret azâbı ile azâb edilmeyecektir. '[ ْ ُ َ 3ْ َ* #َ ^ ِ ُ@َﻟ/Elbette aralarında kazâ
edilirdi]' Bu durumda mü'minler Cennet'e dâhil olurlar ve müşrikler de ateşe dâhil olurlar." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 167. sayfa]
2796
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ِ *ِ ٌOِ= َوا8َ َو ُھ/Ve o, onlara vâki olur]' Yani: Onların o
korktukları kendilerine vâki olacaktır. Bundan kaçış yoktur. Bu onların Meâd/Kıyâmet Günü'ndeki
hâlidir. Onlar bu korku ve ürperti içerisinde olacaklardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Şûrâ Sûresi, 22. âyetin tefsîrinde]
2797
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )اِ ﱠ
#*ٰ ْ ُ@ ا ْﻟ#$ِ َ ﱠدة8َ َ ا ْﻟ/Akrabalıkta sevgiden başka]' Bana tâbi olmanız, beni tasdîk etmeniz ve akrabalığıma
riâyet etmenizdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 526.
sayfa]
677
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer Allah, rızkı kulları için yaysaydı, elbette arzda bâğîlik ederlerdi. Ve
lâkin dilediğini bir mikdâr ile inzâl eder. Muhakkak ki O, kullarına Habîr'dir,
Basîr'dir.(27)
Ve siz arzda âciz bırakıcılar değilsiniz. Ve sizin için Allah'ın dûnundan2800 bir
velî yoktur ve ne (de) bir nusret edici.(31)2801
2798
Şeyh Saîd el-Kahtânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Ve Allah'ın (+, و- )'nin velâyeti/dostluğu
başkalarınının velâyeti gibi değildir. '[ ُ 3Q ٖ َ0ُ ا ْﻟO3 ٖ " اﻟ ﱠ8َ ُی ٌء َوھ
ْ شَ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ َ 3َﻟ/O'nun misli gibi bir şey
yoktur. Ve O, Semî'dir, Basîr'dir]' Bu itibarla O ( $ &') )( ! و, âlemin ve mahlûkâtın işlerini
üstlenendir. Ve O ( $ &' ) )( ! وyönetmenin mâlikidir. Ve O: '[# ِﻟ ﱡ8َ ا ْﻟ/Veliyy'dir]'. O ki, mahlûkâtını,
Dîn'lerinde ve dünyâlarında ve Âhiret'lerinde onlara fayda verenlere yöneltendir. Ve O ( $ &') )( ! و,
nefsini bu isim ile isimlendirmiştir. Ve bu Esmâu'l-Hüsnâ'dandır." [Saîd ibn Alî ibn Vehf el-Kahtânî,
Şerhu Esmâİllahi'l-Hüsnâ fî Dav'i'l-Kitâbi ve's-Sünneti, 209. sayfa]
2799
Vekî' bin Cerrâh ( ﷲ#.)ر, Dahhâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Bir adam Kur'ân'ı
öğrenmiş ve sonra onu unutmuş ise, bu ancak bir günahtan dolayıdır." Sonra: '[ َ 0ِ َ$ ٍ َ03Q ٖ ُ ْ% ِ ْ ُ َ * 1
َ ََو َ ا
ٍ 3Mَٖ 7 ْ%َ ا8ُFْ َ- ُ ْ َو-Dْٖ -َْ اqَ0"
َ 7َ /Ve size musîbetten ne isâbet ederse, işte ellerinizin kesbettiği
yüzündendir. Ve (O,) çoğundan afveder.]' (âyetini) kıraat etti ve dedi ki: "Hangi musîbet, Kur'ân'ı
unutmaktan daha azîm olabilir ki?" [Sahîh bir eserdir. Ebu Sufyân Vekî' bin Cerrâh, Kitâbu'z-Zühd
(320.)]
2800
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ ُون
ِ ْ د% ِ /Allah'ın dûnundan]' Yani: O'nun gayrından."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Şurâ Sûresi Tefsîri, 262. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ض ِ ْ ْا)َر#ِ$ َ%-Wٖ kِْ ُ *ِ ْ ُ&6ْ َ َو َ ا/Ve siz arzda âciz bırakıcılar
2801
değilsiniz.]' Bunu müşriklere buyuruyor: Allah'ın, sizi diriltme ve sonra size azâb etme kudretine
engel olabilecek değilsiniz. '[#ْ َو ِﻟ ﱟ% ِ ِﷲ ّ ٰ ُون
ِ ْ د% ِ ْ ُ َ َو َ ﻟ/Ve sizin için Allah'ın dûnundan bir velî
yoktur]' O'nun azâbını sizden men edebilecek (bir velî yoktur). '[ ٍ 3Q ٖ َ6 )َ َو/Ve ne (de) bir nasîr]' Size
nusret edecek kimse (de yoktur)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 169. sayfa]
678
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve âyetlerimizde o mücâdele edenler ilmetsin ki, onlar için kaçacak bir yer
yoktur.(35)
İşte bir şeyden size verilen, sadece dünyâ hayâtının metâsıdır. Ve Allah'ın
indindeki, o îmân edenler ve Rabbleri üzerine tevekkül edenler için daha
hayırlı ve daha bâkidir.(36)
Ve bir kötülüğün cezâsı, misli bir kötülüktür. Fakat kim affeder ve ıslâh
ederse, artık onun ecri Allah üzeredir. Muhakkak ki O, zâlimlere muhabbet
etmez.(40)
2802
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "VAllahi istişâre
edip de hâl-i hâzır durumlarının en iyisine hidâyet olunmayan bir kavim yoktur." Sonra: '[ رى8ُ ٰ ْ َواَ ْ ُ ُھ
ْ ُ َ 3ْ َ*/Ve işleri aralarında şûrâdır.]' (âyetini) tilâvet etmiştir. [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-
Buhârî, Edebu'l-Mufred (258.); Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Edebu'l-Mufred'te demiştir ki: 'İsnâdı sahîhtir.'
(114.)]
2803
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ %ِ َ ََوﻟ
ٰ َ$ Lٖ ِ ْ ظ
َ ْ% ِ ْ ِ 3ْ َ َ َ bَ cِ ُوﻟ
ٍ 30ٖ . ُ Dَ ْ َ* َ Q
َ َ&6ْ ا/Ve elbette kim zulmedilmesinin ardından nusret bulursa, artık
işte onlar, onlar aleyhine bir yol yoktur.]' Bu, insânlar arasında olan kısâs hakkındadır. Ama şayet
bir adam sana zulmetse, ona zulmetmen sana helâl olmaz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 550. sayfa]
679
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah kimi dalâlete düşürürse, artık onun ardından kendisi için bir velî
yoktur. Ve zâlimlerin, azâbı gördüklerinde: 'Geri dönmeye bir yol var mı?'
dediklerini görürsün.(44)
Ve onları (ateşin) üzerine arz olunurlarken görürsün, 2804 zilletten huşû etmiş
halde,2805 gizlice göz ucuyla nazar ederler. Ve o îmân edenler derler ki:
'Muhakkak ki hüsrâna uğrayanlar, Kıyâmet Günü nefislerini ve ehllerini o
hüsrâna uğratanlardır.' Dikkat edin! Muhakkak ki zâlimler, sürekli bir azâb
içindedir.(45)
O halde eğer îrâz ederlerse, artık seni onların üzerine muhâfız irsâl etmedik.
Senin üzerine (düşen,) tebliğden başkası değildir. Ve muhakkak ki Biz, insâna
Kendimizden bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlanır. Ve eğer onlara
ellerinin takdîm ettiğinden dolayı bir kötülük isâbet ederse, o takdirde
muhakkak ki insân, küfrânda bulunandır.(48)
Veya onları erkekler ve dişiler olarak çift verir ve dilediğini kısır kılar.
Muhakkak ki O, Alîm'dir, Kadîr'dir.(50)
Ve bir beşer için Allah'ın onunla kelâm etmesi olamaz. Ancak vahiyle veya bir
hicâb arkasından veya bir resûl irsâl eder de izniyle dilediğini vahyeder. 2807
Muhakkak ki O, Alîyy'dir, Hakîm'dir.(51)
2804
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ 3ْ َ َ َن8ُ‚ َ ْ ُ - ْ ُ - ٰ َ? َو/Ve onları üzerine arz olunurlarken
görürsün]' Yani: Ateş(in üzerine)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 172. sayfa]
2805
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Huşû: Allah (+, و- ) için duyulan korku ve haşyettir. '[لﱢ5اﻟ َ ﱡ% ِ َ%3 ٖ ِ A/Zilletten
َ huşû etmiş hâlde]'
Onlara inen korku, kendilerini zelîl etmiş ve O'na huşû etmişlerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 552.-553. sayfalar]
2806
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ
ٍ kَ ْ َ ْ% ِ ْ ُ َﻟ/Sizin için bir melce yoktur]' Bir kurtuluş yeri yoktur. '[ٍ 3 ٖ َ6 ْ% ِ ْ ُ َ َو َ ﻟ/Ve ne (de) sizin için
bir inkâr]' Yardım edecek bir yardımcı (da size yoktur)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 555. sayfa]
680
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve işte sana böyle emrimizden bir rûh vahyettik. 2808 Sen kitâb nedir bilmiyor
idin ve ne (de) îmân. 2809 Ve lâkin onu bir nûr kıldık,2810 onunla kullarımızdan
dilediğimize hidâyet ederiz. Ve muhakkak ki sen, elbette Sırât-ı Mustakîm'e
hidâyet edersin.(52)2811
2807
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah bu âyette -ilimle ve resûller (aracılığıyla) kelâm
ettiği cihetleri özetlemiştir: '[ َ Lٖ 6ِ ِ* ِ ْذ# ِ ُ3َ$ )8
َ 28 ً . ِ ْ ُ- بٍ اَ ْوkَ 2ِ ائ
ُ َ َر. ّ ٰ ُ Lَ ُ َ ﱢ- ْ> ٍ اَن
ِ ْ َو َر% ِ ً اَ ْو3 ْ2ﷲ ُ اِ ﱠ) َو َ َ0 نَ ِﻟ7َ َ َو
> ُء
َ َ-/Ve bir beşer için Allah'ın onunla kelâm etmesi olamaz. Ancak vahiyle veya bir hicâb
arkasından veya bir resûl irsâl eder de izniyle dilediğini vahyeder.]' (Bunlar) Allah'ın beşerden
bazısıyla kelâm ettiği cihetlerdir. Böylece bazısına vahiy ile kelâm ettiğini, bazısına hicâb arkasından,
bazısına da resûl irsâl edip izniyle dilediğini vahyettiğini bildirmiştir." [Ebu Bekir Muhammed ibn
İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 332.-333. sayfa]
2808
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ6 ِ ْ َْ ا% ِ 2و
ً ُر/Emrimizden bir rûh]' Emrimizden bir rahmet." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 559.-560 sayfalar]
2809
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْٖرىDَ? َqْ 7ُ َ /Sen bilmiyor idin]' Vahiyden önce (bilmiyor idin)."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 201. sayfa]
2810
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ ْ َ َ ْ َ ه%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin onu kıldık]' Yani: Kur'ân'ı. '[ ًرا8ُ6/Bir
nûr]' Yani: Zulmete/karanlığa karşı bir ışık." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 174. sayfa]
2811
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ىDْٖ َ&َ ﻟbَ ﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki sen, elbette hidâyet edersin]'
Yani dâvet ve irşâd edersin. '[ىDْٖ َ&َ ﻟbَ ﱠ6ِ َوا/Sırat-ı Mustakîm'e]' İçinde bir eğrilik olmayan doğru bir
Dîn'e." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Şûrâ Suresi,
52. âyetin tefsîrinde]
2812
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُر8 ُ ُ) ُ ْا3Qَ ٖ ? ِﷲ ّ ٰ #َا ََ) ِاﻟ/Dikkat edin! İşler Allah'a döner.]'
Buyurur ki (+, $/ ,): Dikkat edin ey insânlar! Âhirette işleriniz Allah'a döner ve O, aranızda adâletle
hükmeder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 561. sayfa]
681
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hâ, Mîm.(1)2813
Artık müsrif bir kavim oldunuz diye, Zikr'i2818 sizden uzaklaştırıp vaz mı
geçelim?(5)
2813
Bu âyet Mü'min/Gâfir Sûresi'nin 1. âyeti, Fussilet Sûresi'nin 1. âyeti, Şûrâ Sûresi'nin 1. âyeti,
Duhân Sûresi'nin 1. âyeti, Câsiye Sûresi'nin 1. âyeti ve Ahkâf Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2814
Duhân Sûresi'nin 2. âyeti ile aynıdır
2815
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رaittir, demiştir ki: '[ َ -ْ Dَ َﻟ/Ledûnnumuzda]' Yani:
İndimizde." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 91. sayfa]
2816
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ِ ا ُ ﱢم ا ْﻟ ِ&َ ب#$ٖ ُLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, ana Kitâb'tadır.]' Kitâb'ın aslındadır ve cümlesi bizim
indimizdedir." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 3. cilt, 194.
sayfa]
2817
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ #ﻟَ َ ِ ﱞ
ٌ 3 ٖ 2/Elbette
َ alîyydir, hakîmdir.]' (Allah,) onun yerini ve fazîletini ve şerefini haber vermektedir."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 657. sayfa]
2818
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ 7ْ 5اﻟ ﱢ/Zikr]' Yani: Kur'ân." [Ebî Abdİllah Muhammed
ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 175. sayfa]
2819
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رaittir, der ki: "'[ > ً Uْ َ*/Batşen]' Yani: Kuvvetçe."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 91.
682
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer onlara suâl etsen: 'Semâlar ve arzı kim halk etti?' Elbette derler ki:
'Onları Azîz, Alîm halk etti.'(9)
O ki, arzı sizin için bir beşik kıldı. Ve sizin için orada yollar kıldı. Umulur ki
siz hidâyet edilirsiniz.(10)2821
Ve O ki, semâdan bir mikdâr ile su inzâl etmiştir. Derken onunla meyte bir
beldeyi neşrederiz. 2822 İşte böyle ihrâc edileceksiniz.(11)2823
Sırtları üzerine istivâ etmeniz için. 2824 Sonra üzerine istivâ ettiğinizde
Rabbinizin nîmetini zikredin2825 ve deyin ki: 'Subhândır O ki, bize bunları
musahhar etti. Ve (yoksa) biz ona güç yetirenler olmazdık;'(13)
sayfa]
2820
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ%3َ ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟM َ #^ ٰ َ َو/Ve evvelkilerin meseli geçmiştir]' Evvelkilerin cezâsı (geçmiştir)." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîr es-Sahîh, 4. cilt, 298. sayfa]
2821
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َُونDَ&ْ َ? ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/Umulur ki siz hidâyet edilirsiniz.]' Yani:
Seferinizde maksadınıza (hidâyet edilirsiniz/ulaştırılırsınız)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 207. sayfa]
2822
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[Lٖ *ِ َ6 ْ > َ 6ْ َ َ$/Derken onunla neşrederiz]' Yani: Derken
onunla hayât veririz." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 4. cilt, 177. sayfa]
2823
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ى5ٖ َواﻟﱠ
َن8ُ َ ,ُْ ? bَ ِﻟ5َٰ 7 ً&3ْ َ ً ةDَ ْ َ* Lٖ *ِ َ6 ْ >
َ 6ْ َ َ$ ٍرDَ َ@*ِ " َ ِء َ ًء
َ اﻟ ﱠ% ِ َلWَ ﱠ6/Ve O ki, semâdan bir mikdâr ile su inzâl etmiştir.
Derken onunla meyte bir beldeyi neşrederiz. İşte böyle ihrâc edileceksiniz.]' Allah'ın bu su ile ölü
toprağı ihyâ ettiği gibi, Kıyâmet Günü öylece ba's olunursunuz/diriltilirsiniz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 573. sayfa]
2824
kurulmanız, yerleşmeniz
2825
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِر ٖه8ُ ظ ُ # ٰ َ ا8ُ َ&"
ْ َ& ِﻟ/Sırtları üzerine istivâ etmeniz
için.]' Bu, hem gemi sırtlarına hem de hayvanların sırtlarına şâmildir. Yani: onların üstünde karar
kılmanız için. '[ِLْ3َ َ ْ ُ&-ْ 8َ َ&. ْ ِ ْ َ َ َر*ﱢ ُ ْ اِ َذا ا6 ُ وا7ُ 5َْ ? ُ ﱠY/Sonra üzerlerine istivâ ettiğinizde Rabbinizin
nimetini zikredin]' Onları müsahhar eden Rabbinizin nîmetini itirâf edin ve bundan dolayı O
( $ &')'ya senâ edin." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri
Kelâmi'l-Mennân, 899. sayfa (tek cilt olarak basım)]
2826
Alî ibn Rabîa ( ﷲ#.')رtan, demiştir ki: "Alî ( ﷲ ')رya binmesi için bir hayvan getirildiğine
şâhid oldum. Böylece ayağını üzengiye basınca dedi ki: '[*" ﷲ/Allah' ismi ile]' (Bineğin) sırtı
üzerine çıkıp yerleşince dedi ki: '[X D Tاﻟ/Hamd Allah'adır]' Sonra şöyle dedi: '[ * َن8ُ0ِ َ@ْ ُ َ َر*ﱢ َ ﻟ#ﱠ اِ ٰﻟ6َِوا
َ%36ٖ ِ @ْ ُ ُ Lَ ﱠ ﻟ7ُ َ ا َو5َ َ ﻟَ َ ٰھ, ﱠ. َ ى5ٖ نَ اﻟﱠTَْ 0. ُ /Subhândır O ki, bize bunları musahhar etti. Ve (yoksa) biz ona
güç yetirenler olmazdık. Ve muhakkak ki biz, Rabbimize elbette döneceğiz]' [Zuhruf Suresi, 13.-
14. âyetler] Sonra üç kere dedi ki: '[X D Tاﻟ/Hamd Allah'adır]' Sonra üç kere dedi ki: '[ 07ﷲ أ/Allah
en büyüktür]' Sonra da söyle dedi: '[q6ب إ) أ865 اﻟFR- ) L6•$ † ﻟF] $ †"F6 q † ظ6 إb6 T0./Sen
683
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlardan biri, Rahmân'a darb-ı mesel ettiği ile tebşîr edildiğinde -ve o
öfkelidir- vechi simsiyah kesilir.(17)
Yoksa ondan önce onlara bir Kitâb verdik de onlar ona mı sarılıyorlar?(21)
Bilakis, dediler ki: 'Muhakkak ki biz, babalarımızı bir ümmet üzere bulduk
ve muhakkak ki biz, onların eserleri üzere hidâyet bulmuşlarız.(22)2831
Subhânsın. Muhakkak ki ben nefsime zulmettim, o halde beni mağfiret et. Artık muhakkak ki
senden başka günahları mağfiret edecek yoktur.]' Sonra güldü. Bunun üzerine ona dedim ki: 'Ey
mü'minlerin emiri, hangi şey sizi güldürdü?' Dedi ki: 'Nebî ( و ﷲ )'i benim yaptığım gibi
yaptıktan sonra gülerken gördüm ve ona dedim ki: 'Ey Allah'ın Resûlu, hangi şey sizi güldürdü?'
Buyurdu ki: 'Muhakkak ki senin Rabbin, bir kulunun, günahları O'ndan başka kimsenin
mağfiret edemeyeceğini ilmederek: 'Beni mağfiret et!' dediğinde teâccüb eder.'" [Ebu Davud
tahric etmiştir (2602.). Şeyh el-Elbânî, Sahihu Sunen-i Ebi Davud'ta hadis için: "Sahîhtir" demiştir.
Bu rivayet, Sahîh Duâ ve Zikir kitâblarında: "Binek veya Taşıta Binerken Yapılacak Duâ" bölümünde
nakledilmektedir.]
2827
İmâm Buhârî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ْ ًءاW ُ َ ِد ٖه0 ِ ْ% ِ ُ Lَا ﻟ8ُ َ َ َو/Ve O'nun için kullarından bir cüz kıldılar.]' Muâdil/denk (kıldılar)." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Halku Ef'âli'l-İbâd, 168. sayfa]
2828
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[%ٍ 30ٖ ُ ُ 3ْ ]َ ِمQ َ ,ِ ْ اﻟ#ِ$ 8َ َو ُھ/ve o hasımlaşmada
mübîn olmayanı mı?]' Yani: Cedelleşmede/tartışmada hücceti zayıf olan, ifade de zayıf olan."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 95.
sayfa]
2829
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[ ٍ ْ ِ ْ% ِ bَ ِﻟ5ٰ *ِ ْ ُ َ َ ﻟ/Onların bu husûsta bir
ilmi yoktur.]' Yani: Onların: 'Şübhesiz ki melekler, Allah'ın kızlarıdır!' sözleri husûsunda bir ilmi
yoktur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5.
cilt, 96. sayfa]
2830
Bu açıklama İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ َن8ُ1 ُ ,ْ َ - ) ِانْ ھُ ْ ِا ﱠ/İn hum illâ yahrusûn]'
Yani: Yalan söylüyor ve uyduruyorlar." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Zuhruf Sûresi, 20. âyetin tefsîrinde]
684
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve işte böyle senden önce bir karyeye bir inzâr edici irsâl etmedik ki
mütrefleri şöyle dememiş olsun: 'Muhakkak ki biz, babalarımızı bir ümmet
üzere bulduk. Ve muhakkak ki biz, onların eserleri üzere iktidâ
edenleriz.(23)2832
Dedi ki: 'Velev ki babalarınızı üzere bulduğunuzdan daha hidâyet edici ile size
gelmişsem de mi?' Dediler ki: 'Muhakkak ki biz, sizinle irsâl edilene
kâfirleriz.'(24)
Bunun üzerine onlardan intikâm aldık. Öyleyse nazar et, tekzîb edenlerin
âkibeti nasıl oldu.(25)
Ve onu, ardından gelecekler içinde bâki bir kelime kıldı.2833 Umulur ki onlar
rücû ederler.(28)2834
2831
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َ6Dْ َ ﱠ َو6ِا
ٍ اُ ﱠ# ٰ َ َ6 ٰا*َ َء/'Muhakkak ki biz, babalarımızı bir ümmet üzere bulduk]' Bunu Kureyş müşrikleri
söylemişlerdir. Onlar şöyle demişlerdir: 'Şübhesiz ki biz, babalarımızı bir dîn üzere bulduk.' '[ # ٰ َ ﱠ6َو ِا
ٰ
َُونDَ&ْ ُ ْ َ ِر ِھYا/Ve muhakkak ki biz, onların eserleri üzere hidâyet bulmuşlarız.]' Dediler ki:
'Şübhesiz bu hâl üzere onlara tâbi olmaktayız.'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 584. ve 586. sayfalar]
2832
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir:
"'[ َھ8ُ$ َ &ْ ُ /Mütrefleri]' Şirkteki komutanları ve reisleri. '[ َُونDَ&@ْ ُ ْ َ ِر ِھY ٰا# ٰ َ ﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki biz,
onların eserleri üzere iktidâ edenleriz.]' Ve bu hâl üzere onlara tâbi olmuşlardır." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 586.-587. sayfalar]
2833
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[Lٖ 0ِ @ِ َ #$ٖ ً َ 3=ِ َ* ً َ ِ 7َ َ َ َ َ َو/Ve onu, ardından gelecekler içinde bâki bir kelime kıldı]' Bu, Lâ ilahe
illAllah'a şehâdet etmektir. Ve onun ardından, zürriyetinde Tevhîd'i söyleyenler zail olmayacaktır."
[Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 301. sayfa]
2834
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8ُ ِ ْ َ- ْ ُ ﻟَ َ ﱠ/Umulur ki onlar rücû ederler.]' Umulur ki Mekke
ehli, bu Dîn'e tâbi olur ve üzerinde bulundukları şeyden İbrâhîm'in Dîn'ine rücû ederler." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 211. sayfa]
2835
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َُ) ِءHُ ٰھqْ *َ ْ َ &ﱠ/Bilakis, onları metâlandırdım]' Yani:
Müşrikleri. '[ ْ ُ َو ٰا*َ َءھ/Ve babalarını]' Yani: Dalâletleri içinde uzun ömürler geçirdiler. '[ < ﱡTَ َ َءھُ ُ ا ْﻟ#ّ&ٰ 2َ
ٌ%30ٖ ُ ٌل8.
ُ َو َر/Kendilerine hakk ve bir mübîn resûl gelinceye kadar]' Yani: Risâleti ve inzâr edişi
beyyin bir resûl" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zuhruf
Sûresi, 28. âyetin tefsîrinde]
685
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat hakk kendilerine gelince, dediler ki: 'Bu bir sihirdir. Muhakkak ki biz,
ona kâfirleriz.'(30)
Ve dediler ki: 'Bu Kur'ân, iki karyeden2836 azîm bir adam üzerine inzâl
edilmeli değil miydi?'(31)
Ve kim, Rahmân'ın zikrine âmâ olursa, ona bir şeytân sardırırız. Artık o,
onun karînidir.(36)
Nihâyet Bize geldiğinde (arkadaşına) der ki: 'Keşke benim aramda ve senin
aranda iki doğu uzaklığı olsaydı! Fakat ne kötü arkadaşmışsın!'(38)
2836
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[%ِ 3ْ َ&َ- ْ َ@َ ا ْﻟ% ِ /İki karyeden]' Bunlar Mekke ve
Tâif'tir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5.
cilt, 99. sayfa]
ِ س اُ ﱠ ً َو
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ًَةD2ا ُ نَ اﻟ ﱠ8ُ َ- ْ َ) اَن8ْ َ َوﻟ/Ve eğer insanlar tek ümmet
2837
olacak olmasaydı]' Yani: Eğer küfür üzerine birleşip, dünyâya ve süsüne meyledecek olmasaydılar."
[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1339. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ِ 30 اﻟ" ٖﱠ%ِ َ ْ ُ َ6ﱡوDQ ُ َ3َﱠ ُ ْ ﻟ6ِ َوا/Ve muhakkak ki onlar,
2838
elbette onları yoldan alıkoyarlar]' Yani: Şeytânlar onları hakk yoldan alıkoyarlar. '[ ْ ُ ﱠ6َنَ ا8ُ0" َ ْTَ-َو
َُونDَ&ْ ُ /Ve hesâb ederler ki, onlar hidâyet bulmuşlardır]' Yani kâfirler hesâb ederler ki, şeytânların
irşâdı ile hidâyet bulmuşlardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 102. sayfa]
686
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yahut onlara o vaad ettiğimizi sana gösteririz. İmdi muhakkak ki Biz, onların
üzerlerine muktedirleriz.(42)
Ve andolsun ki, Mûsâ'yı âyetlerimiz ile Firavun ve ileri gelenlerine irsâl ettik
de dedi ki: 'Muhakkak ki ben, âlemlerin Rabbinin resûluyum.'(46)
2839
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن87ُ ِ َ&> َ َم اِ ْذ8ْ َ3َ َ ُ ُ ا ْﻟFْ َ- ْ%َ َوﻟ/Ve bugün azâbta
ْ ُ ِاب5َ َ ْ اﻟ#$ِ ْ ُ ﱠ6َظ َ ْ &ُ ْ ا
müşterek olmanız -çünkü zulmetmiştiniz- asla size bir menfaat sağlamaz.]' Yani: Ateşte
toplanmanız ve elîm azâba iştirâk etmeniz size bir menfaat sağlamayacaktır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zuhruf Suresi, 39. âyetin tefsîrinde]
2840
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
2841
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُLﱠ6َِوا
bَ ِ 8ْ َ@ َو ِﻟbَ َ ٌ ﻟ7ْ 5ِ َﻟ/Ve muhakkak ki o, elbette senin için ve kavmin için bir zikirdir.]' Nebîsi ( ﷲ
)وüzerine o inzâl ettiği Kur'ân ve nübüvvet, kendisi için ve kavmi için bir zikir olmamış mıdır?"
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 611. sayfa]
2842
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ َ|" ْ ُ? َف8ْ .
َ َو/Ve yakında suâl olunacaksınız.]' Kur'ân'dan
ve onun hakkını ikâme etmede iltizâm etmenizden suâl olunacaksınız." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 216. sayfa]
2843
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%ِ ٰ ْ2ْ دُو ِن اﻟ ﱠ% ِ /Rahmân'ın dûnundan]' O'ndan başka."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Zuhruf Sûresi Tefsîri, 168. sayfa]
2844
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً َ ٰا ِﻟ%ِ ٰ ْ2ْ دُو ِن اﻟ ﱠ% ِ َ ْ َ َ َ ِ َ ا. ُ ْ ُر% ِ bَ ِ 0ْ َ= ْ% ِ َ ْ .
َ ْْ اَر%َ ْ َ|.
ْ َو
َُونDَ0ْ ُ-/Ve senden önce irsâl ettiğimiz resûllerimizden suâl et! Rahmân'ın dûnundan ibâdet
edilecek ilâhlar kılmış mıyız?]' Yani: Resûllerin tümü, senin insânları dâvet ettiğin, şerîki tek Allah'a
ibâdet etmeye dâvet etmişler, putlara ve (Allah'a) denk tutulanlara ibâdet etmekten nehyetmişlerdir."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zuhruf Sûresi, 45. âyetin
tefsîrinde]
687
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve dediler ki: 'Ey sihirci, indindeki ahidten dolayı bizim için Rabbine duâ et.
Muhakkak ki biz, elbette hidâyet bulmuşlar oluruz.'(49)2846
Ve Firavun kavmi içinde nidâ etti, dedi ki: 'Ey kavmim! Mısır mülkü ve şu
altımdan cereyân eden nehirler benim için değil mi? Daha görmüyor
musunuz?'(51)
'Yoksa ben, bundan daha hayırlı değil miyim? O ki, o bir zavallıdır ve
neredeyse beyân edemiyor.'(52)2847
'O halde üzerine altından bilezikler ilkâ edilmeli, yahut onunla beraber
iktirân eden2848 melekler gelmeli değil miydi?'(53)
Derken kavmini hafife aldı da onlar kendisine itaat ettiler. Muhakkak ki onlar
fâsıklar kavmi idiler.(54)
2845
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ?ِ َ- ٰ *ِ ْ َ َ ﱠ َ َء ُھ$/Fakat kendilerine âyetlerimiz
ile gelince]' Yani: Mucize ve delâletlerle (gelince). '[ َن8ُ Tَ ْ^َ - َ ْ ِ ْ اِ َذا ُھ/Onlar o zaman, bunlara
gülüyorlardı]' Yani: İstihzâ eden tekzîb edicilerin gülmeleri." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 106. sayfa]
2846
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ا8ُ َو=َ ﻟ/Ve dediler ki]' Azâbı gözleriyle gördüklerinde Mûsâ'ya
dediler ki: '[ ُ 2ِ " َ اﻟ ﱠLﱡ-ََ ا-/Ey sihirci]' 'Ey kâmil, mahâretli âlim!' Bunu ancak, ona saygı ve tazîm
göstermek için söylemişlerdir. Çünkü sihir onların nezdinde büyük bir ilim ve övülen bir sıfat idi.
Şöyle de denilmiştir: Onun mânâsı 'Ey sihri ile bizi mağlûb eden!' şeklindedir. '[ Dَ ِ َ َ ِ* bَ ا ْدعُ ﻟَ َ َر*ﱠ
َكDَ ْ ِ /İndindeki ahidten dolayı bizim için Rabbine duâ et.]' Yani: 'Hani eğer îmân edersek bizden
azâbı kaldıracağına dâir O'nun sana ahid verdiğini bize haber vermiştin ya, işte O'ndan bizden azâbı
kaldırmasını iste! '[ َُونDَ&ْ ُ َﱠ َ ﻟ6ِا/Muhakkak ki biz, elbette hidâyet bulmuşlar oluruz.]' 'Îmân etmiş
oluruz.' Bunun üzerine Mûsâ duâ etti ve (azâb) onların üzerinden kaldırıldı ama îmân etmediler." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 217. sayfa]
2847
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َ ُد- )َ َو
ُ%30ٖ ُ-/Ve neredeyse beyân edemiyor]' Yani: Lisânı/dili kusurlu." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 619. sayfa]
2848
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ%36ٖ ِ َ&@ْ ُ ُ َ cِ ٰ َ ا ْﻟ/İktirân eden melekler]' Birlikte yürüyen melekler." Diğer bazıları da: 'Peşpeşe gelen
melekler.' demişlerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt,
621. sayfa]
688
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve dediler ki: 'Bizim ilâhlarımız mı hayırlı, yoksa o mu?' Onu sana bir
cedelden başka olarak darb(-ı mesel) etmediler. Bilakis onlar hasım bir
kavimdir.(58)2851
2849
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َ ﱠ$
َ68ُF. ٰ
َ ا/Nihâyet Bizi eseflendirdiklerinde]' (Nihâyet) Bizi gazablandırdıklarında." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 622. sayfa]
2850
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ًFَ .َ ْ َ ْ َ ُھkَ َ$/Artık onları bir selef kıldık]' Ateşe selef/önde gidenler (kıldık). '[ َ%- ٖ Aِ sٰ ْ ِ ﻟsً َM َ َو/Ve
sonrakiler için bir mesel]' Yani: Sonrakiler için bir vaaz/öğüt." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 623.-624. sayfa]
2851
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Ebû Umâme ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah Resûlu
( و ﷲ ) buyurdu ki: 'Hidâyet üzere olduktan sonra dalâlete düşen bir kavme ancak cedel
verilir.' Sonra Allah Resûlu ( و ﷲ ) şu âyeti: '[ َن8ُ Q ِ Aَ ٌم8ْ َ= ْ ُ ًَ) *َ ْ ھD َ ) اِ ﱠbَ َ هُ ﻟ8ُ* َ ‚
َ َ /Onu sana
bir cedelden başka olarak darb(-ı mesel) etmediler. Bilakis onlar hasım bir kavimdir.]' (âyetini)
tilâvet etti." [Zuhruf Suresi, 58. âyet] [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3253.);
Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de hadîs için: 'Hasendir' demiştir]
2852
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِL3ْ َ َ َ ْ َ 6ْ ٌَ اD0ْ َ ) اِ ﱠ8َ ُاِنْ ھ/O, üzerini nimetlendirdiğimiz bir
kuldan başkası değildir.]' Yani: Îsâ (م/ $ا ) ancak, üzerini Allah'ın nübüvvet ve risâlet ile
nimetlendirdiği bir kuldur. '[َ -ٖٔ َ ا. ْ ِ ا# ٖ َ0 ِﻟsً َM َ ُ َو َ َ ْ َ ه/Ve onu İsrâîl oğulları için bir mesel kıldık.]' Yani:
(Onu), dilediğimiz üzerine güç yetireceğimize bir delîl ve bir hüccet ve burhân (kıldık)." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zuhruf Sûresi, 59. âyetin tefsîrinde]
2853
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ِ ْ ْا)َر#$ِ ً َ cِ ٰ َ ْ ُ ْ ِ َ ْ َ kَ َﻟ/Elbette sizden arzda melekler kılardık, halef olurlardı.]' Sizin
"'[ َن8ُFُ ,ْ َ- ض
yerinize arzı îmâr eden melekler kılardık."
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ً َ cِ ٰ َ
َن8ُFُ ,ْ َ - ض
ِ ْ ْا)َر#$ِ /Arzda melekler halef olurlardı]' Âdem oğullarının yerine, birbirlerine halef olan
melekler kılardık." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 630.
sayfa]
689
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Îsâ beyyineler ile geldiğinde, dedi ki: 'Size hikmet ile ve hakkında o ihtilâf
ettiğinizin bazısını size beyân etmek için geldim. O halde Allah'a takvâ edin ve
bana itaat edin.'(63)
Fakat aralarından hizibler ihtilâf ettiler. Artık o zulmedenlere elîm bir günün
azâbından veyl olsun.(65)
2854
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
2855
İmâm İbn Hibbân ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رdan, Nebî ( و ﷲ )'in şöyle
buyurduğunu tahrîc etmiştir: "'[ِ َ " ُ ﻟ َ ِ ْ ٌ ِﻟ ﱠLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, elbette Saat için bir ilimdir]' Îsâ
ibn Meryem'in Kıyâmet Günü'nden önce nüzûludur." [Nûreddîn el-Heysemî, Mevâridu'z-Zamân
ilâ Zevâidi İbn Hibbân (1758.) Şeyh el-Elbâni 'Sahîhu Mevâridu'z-Zamân'da (1472.) hadîs için:
"Hasen-Sahîhtir" demiştir.]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٌ 3@َٖ &" ْ ُ ٌ َ اط1
ِ ا5َ ن ٰھ8
ِ ُ 0ِ َوا?ﱠ/'Ve bana tâbi olun, bu Sırât-ı
2856
Mustakîm'dir.']' Ve bu İslâm'dır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 191. sayfa]
2857
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
690
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve nidâ ederler ki: 'Ey Mâlik! Rabbinin aleyhimize kazâ etmesi için (duâ et).'
(Mâlik) der ki: 'Muhakkak ki siz, kalıcılarsınız.'(77)2859
Andolsun ki, size hakk ile geldik. Ve lâkin ekseriyyetiniz hakkı kerih
görenlerdir.(78)2860
Yoksa bir işi sağlam mı tuttular? Artık muhakkak ki Biz (de) sağlam
tutanlarız.(79)2861
2858
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%3 ٖ ِ ﻟr ا ھُ ُ اﻟ ﱠ8ُ6 7َ ْ%ِ ظ َ ْ َ ھُ ْ َو ٰﻟ َ َ َو/Ve onlara
zulmetmedik. Ve lâkin onlar zâlimler oldular.]' Mânâsı: Muhakkak ki Biz onlara, amellerine göre
karşılık verdik. Ve onlar aleyhine bir şey ziyâde etmedik." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 117. sayfa]
2859
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َ د َْوا6 َو/Ve nidâ ederler ki:]' Ve onlar
ateştedir. Kendileri için bir istirâhat hâsıl olur umudu ile nidâ ederler. '[bَ َ َر*ﱡ3ْ َ َ • ِ @ْ َ3 ِﻟbُ َِ َ ﻟ-/'Ey
Mâlik! Rabbinin üzerimize kazâ etmesi için (duâ et).']' Yani: 'Bizi öldürsün de istirâhat edelim.
Şübhesiz ki biz, şiddetli bir gam ve galîz bir azâb içindeyiz. Buna sabredecek, dayanacak gücümüz
kalmadı.' Bunun üzerine ateşin bekçisi Mâlik, üzerlerine Allah'ın kazâ etmesi için duâ etmesini
kendisinden taleb ettiklerinde onlara: '[ َن8ُM7ِ َ ْ ُ ﱠ6ِ=َ لَ ا/(Mâlik) der ki: 'Muhakkak ki siz,
kalıcılarsınız.']' Yani: Orada mukîmsiniz/kalıcısınız, oradan ebeden çıkmayacaksınız."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 907. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
2860
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[< ﱢTَ ْ ْ ِ* ﻟ7ُ َ cْ ِ Dْ َ@َﻟ/Andolsun ki, size hakk ile geldik.]'
Kur'ân ile (geldik). Bunu hayâttakilere buyurmaktadır. '[ َن8ُ ِرھ7َ < ﱢTَ ْ ْ ِﻟ7ُ َ َM7ْ َﱠ ا%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin
ekseriyyetiniz hakkı kerih görenlerdir.]' Yani: Îmân etmeyenlerdir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 195. sayfa]
2861
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ا اَ ْ ً ا8 ُ َ *ْ َاَ ْم ا/Yoksa bir işi sağlam mı tuttular?]'
Mânâsı: 'Onlar azmetti ve yalanlama üzerine icmâ ettiler.' '[ َن8 ُ ِ 0ْ ُ ﱠ6ِ َ$/Artık muhakkak ki Biz (de)
sağlam tutanlarız.]' kavli, yani: Biz, hîle ve tuzaklarını boşa çıkarmak sûretiyle onlara mukâbele
eder ve tuzaklarının cezâsını kendilerine veririz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 117. sayfa]
2862
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir:
"'[ ْ ِ -ْ Dَ َﻟ/Onların ledûnnunda]' Yani: Onların indinde." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 647. sayfa]
691
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Eğer Rahmân için bir evlâd olsa, o takdirde (ona) ibâdet edenlerin
evveli ben (olurdum).'(81)2864
O hâlde onları bırak, o vaad edilen günlerine mülâki oluncaya kadar dalsınlar
ve oynasınlar.(83)2866
Ve O'nun dûnundan o duâ ettikleri şefaat etmeye mâlik değillerdir. Hakk ile
şehâdet edenler müstesnâ. Ve onlar ilmederler.(86)2870
2863
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ - ٰ8 ْkَ6 ﱠ ھُ ْ َو. ْ َ6 )َ ﱠ6َنَ ا8ُ0"
ِ Oُ َ " َ ْTَ- اَ ْم/Yoksa Bizim, onların
sırlarını ve fısıltılarını işitmediğimizi mi hesâb ediyorlar?]' Sırlarını ve ilân ettiklerini. '[ ْ ِ -ْ Dَ َ ُ َ ﻟ. ُ َو ُر
َن8ُ0ُ& ْ َ-/Ve onların ledûnnunda resûllerimiz yazmaktadırlar.]' Yani: Biz, onların üzerinde oldukları
hâli ilmetmekteyiz. Melekler (de) onların amellerini -küçük ve büyük- yazmaktadırlar." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zuhruf Sûresi, 80. âyetin tefsîrinde]
2864
İbn Ebî Hâtim ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ٌDَ َوﻟ%ِ ٰ ْ2 نَ ِﻟ ﱠ7َ ْ=ُ ْ اِن/De ki: 'Eğer Rahmân için bir evlâd olsa]' Rahmân için bir evlâd
olmamıştır. '[ َ%-Dٖ *ِ َ َ اَ ﱠو ُل ا ْﻟ6َ َ$/O takdirde (ona) ibâdet edenlerin evveli ben (olurdum).]' (Ona) şehâdet
edenler(in evveli ben (olurdum))." [Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm
Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn 13. cilt, 338. cayfa (1209.)]
2865
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ َ نTَْ 0. ُ /Subhândır]' Nefsini/Kendini tenzîh eder. '[ َ ﱠ
َن8ُFQ ِ َ-/Vasıflandırmalarından.]' Tekzîb etmelerinden." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 196. sayfa]
2866
Meâric Sûresi'nin 42. âyeti ile aynıdır
2867
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Katâde ( ﷲ#.')رtan hasen bir sened tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 8َُ َوھ
ٌ Lض اِ ٰﻟ
ِ ْ ْا)َر#$ِ ٌ َوL" َ ِء اِ ٰﻟ
اﻟ ﱠ#$ِ ى5ٖ اﻟﱠ/Ve O, O ki, semâda ilâhtır ve arzda ilâhtır]' Semâda ibâdet edilen ve
arzda ibâdet edilendir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Halku Ef'âli'l-İbâd, 45.
sayfa]
2868
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ َر َك0َ? َو/Ve tebârektir]' Yani: Ayıblardan ve noksanlardan sâlim
olma O'nun şânındandır. Çünkü O, aliyy, azîm Rabbdır, eşyânın Mâlikidir. O ki, işlerin dizginleri
O'nun elindedir, çözer ve bağlar." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Zuhruf Sûresi, 85. âyetin tefsîrinde]
2869
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
2870
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ )َ َو
َ َ َF> ِ اﻟ ﱠL6ِ ْ دُو% ِ َن8ُ Dْ َ- َ%-5ٖ اﻟﱠbُ ِ ْ َ-/Ve O'nun dûnundan o duâ ettikleri şefaat etmeye mâlik değillerdir.]'
Îsâ ve Uzeyr ve melekler. '[< ﱢTَ َ ِ* ْﻟDِ َ ْ%َ ) ِا ﱠ/Hakk ile şehâdet edenler müstesnâ.]' Buyurdu ki: İhlâs
kelimesi ile şehâdet edenler müstesnâ. '[ َن8ُ َ ْ َ - ْ َو ُھ/Ve onlar ilmederler.]' Allah'ın hakk olduğunu
(onlar ilmederler). Îsâ, Uzeyr ve melekler (hakkında ise) şöyle buyuruyor: Îsâ, Uzeyr ve melekler,
692
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer onlara kendilerini kimin halk ettiğini suâl etsen, elbette: 'Allah!'
derler. Öyleyse nasıl çevriliyorlar?(87)
ancak hakk ile şehâdet edenler için şefaat ederler. Ve O hakkı ilmeder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 654. sayfa]
2871
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Lٖ ِ 3=ٖ َو
َن8ُ ِ ْHُ- )َ ٌم8ْ َ= َُ) ِءHَ رَبﱢ اِنﱠ ٰھ-/Onun: 'Ey Rabbim! Muhakkak ki bunlar, îmân etmeyen bir kavimdir.'
demesine andolsun.]' Allah (+, و- ), Muhammed ( و ﷲ )'in kavlini temize çıkarmıştır."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ رَبﱢ- Lٖ ِ 3=ٖ َو
َن8ُ ِ Hْ ُ- )َ ٌم8ْ َ= َُ) ِءH ِانﱠ ٰھ/Onun: 'Ey Rabbim! Muhakkak ki bunlar, îmân etmeyen bir kavimdir.'
demesine andolsun.]' Bu, kavmini Rabbine şikâyet eden Nebîniz (م/ $ة و ا/8$ا )'in kavlidir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 21. cilt, 656. sayfa]
693
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hâ, Mîm.(1)2872
Muhakkak ki Biz, onu bir mübârek gecede inzâl ettik. Muhakkak ki Biz, inzâr
edici olanız.(3)
2872
Bu âyet Mü'min/Gâfir Sûresi'nin 1. âyeti, Fussilet Sûresi'nin 1. âyeti, Şûrâ Sûresi'nin 1. âyeti,
Zuhruf Sûresi'nin 1. âyeti, Câsiye Sûresi'nin 1. âyeti ve Ahkâf Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır.
2873
Zuhruf Sûresi'nin 2. âyeti ile aynıdır
2874
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ُ َ Fْ ُ- َ 3$/Onda
"'[ ٍ 3 ٖ 2َ ٍ ْ َ ﱡ ا7ُ ق ٖ her hikmetli emir tefrîk edilir.]' Kadir gecesinde o seneden gelecek
seneye kadar olacak her emir, hayât ve ölüm tefrîk edilir. O gece, maîşet ve musîbetlerin tümü takdîr
edilir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 9. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3 ٖ . ِ ْ ُ ﱠ7ُ ﱠ6َِ ا6Dِ ْ ِ ْ% ِ اَ ْ ً ا/İndimizden bir emir olarak. Muhakkak
2875
ki Biz, irsâl edici olanız.]' İndimizden bir emir olarak, bu mübârek gecede her hikmetli iş tefrîk
olunur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 11. sayfa]
2876
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[bَ ْ َر*ﱢ% ِ ً َ ْ2َر/Rabbinden bir rahmet olarak.]'
Yani: Kur'ân'ın inzâl edilmesi, Rabbinden bir rahmettir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 122. sayfa]
694
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Allah'ın kullarını bana iâde edin. Muhakkak ki ben, sizin için emîn bir
resûlum.' (desin) diye.(18)
Ve: 'Allah üzere ululuk taslamayın. 2882 Muhakkak ki ben, mübîn bir sultân ile
size geliyorum.' diye.(19)2883
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[اب َ 5َ َ ْْ َ ﱠ اﻟ+> ِ 7ْ َر*ﱠ َ ا/Rabbimiz! Azâbı bizden kaldır]' Yani:
2877
Bu sıkıntı kendilerine isâbet eden kâfirler, onlardan bu sıkıntıyı kaldırmasını isteyerek Rabblerine
yalvarıp yakarırlar. Ve derler ki: 'Şübhesiz ki eğer Sen onu bizden kaldırırsan, biz de Sana îmân eder,
dûnundaki tüm mâbûdları terkedip Sana ibâdet ederiz.'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 19. sayfa]
2878
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ٰ ى7ْ 5اﻟ/Zikrâ]' ﱢ Mânâsı: Hatırlatma ve
öğüt. '[ ٌ%30ٖ ُ /Mübîn]' Yani: Vâzıh/açık" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 123.-124. sayfa]
2879
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱠYُ
ٌن8ُ ْk َ ٌ ا ُ َ ﱠ8ُُ َو=َ ﻟLْ َ ا8ْ ﻟﱠ8َ َ?/Sonra ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: 'Tâlim edilmiş bir
mecnûndur.']' Muhammed (م/ $ة و ا/8$ا )'dan yüz çevirdiler ve dediler ki: '[ ٌن8ُ ْk َ ٌ ُ َ ﱠ/Tâlim
edilmiş bir mecnûndur.]'" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 316. sayfa]
2880
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir: "İbn
Abbâs dedi ki: 'İbn Mes'ûd demiştir ki: ''[ ٰ ى0ْ ُ > َ ا ْﻟ َ Uْ َ0ا ْﻟ/Büyük bir yakalayış]' (Bu,) Bedir günüdür.' Ve
ben (ise): 'Bu, Kıyâmet Günü'dür.' diyorum.'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 23. sayfa]
2881
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌل8. ُ َر
ٌ - ٖ 7َ /kerîm bir resûl]' Mûsâ (م/ $ا )." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 22. cilt, 24. sayfa]
2882
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ
ِﷲ ّ ٰ #َ َ ا8ُ ْ َ?/Allah üzere ululuk taslamayın]' Yani: Allah'a karşı bâğîlik etmeyin." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 26. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%3 ٍ 0ٖ ُ ٍنU ُ *ِ ْ ُ 3?ٖ ٰا#ّ6ٖ ِا/Muhakkak ki ben, mübîn
َ ْ"
2883
bir sultân ile size geliyorum]' Yani: Apaçık bir hüccet ile (size geliyorum)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 125. sayfa]
695
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine Rabbine: 'Bunlar, mücrim bir kavimdir.' diye duâ etti.(22)
Ve denizi açık bırak. Muhakkak ki onlar, gark olmuşlar olan bir ordudur.(24)
696
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Günahkârların taamıdır.(44)
2888
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[َِ ت-)ا ٰ ْ َ% ِ ْ َ ُھ3ْ َ? َو ٰا/Ve onlara âyetlerden verdik.]' Yani:
Hüccetler ve burhânlar ve hârikulâde olaylar. '[ ٌ%30ٖ ُ ٌاH ٰ َ* Lِ 3$ٖ َ /içinde mübîn bir belâ bulunan]' Yani:
Onunla hidâyet bulacaklar için zâhir ve açık bir sınama." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Duhân Sûresi, 33. âyetin tefsîrinde]
2889
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahric etmiştir, der ki: "'[ ِ ْQَF َم ا ْﻟ8ْ َ- اِنﱠ
َ%3 ٖ َ ْ َ@َ ?ُ ُ ْ ا3 ٖ /Muhakkak ki fasl günü, onların cümleten mikâtıdır]' İnsanların aralarının amellerine
göre fasl edileceği, aralarında hüküm verileceği gün." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4.
cilt, 319. sayfa]
2890
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ ُW-Wٖ َ َ ا ْﻟq6ْ َ اbَ ﱠ6ِا
ُ - ٖ َ ا ْﻟ/Muhakkak ki sen, sendin âziz, kerîm]' Yani: İddianca." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
697
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bahçeler ve pınarlarda.(52)2891
698
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hâ, Mîm.(1)2894
Ve sizin halk edilişinizde ve yaydığı debelenende, yakîn eden bir kavim için
âyetler vardır.(4)
Bunlar Allah'ın âyetleridir. Onları üzerine hakk ile tilâvet ediyoruz. İmdi
hangi söze Allah ve O'nun âyetlerinin ardından îmân ederler?(6)2896
Üzerine tilâvet edilen Allah'ın âyetlerini işitir, sonra onları işitmemiş gibi
müstekbirce ısrâr eder. Artık onu elîm bir azâb ile tebşîr et.(8)
Ve âyetlerimizden bir şey ilmettiğinde, onu istihzâ ittihaz eder.2898 İşte onlar
için alçaltıcı bir azâb vardır.(9)
2894
Bu âyet Mü'min/Gâfir Sûresi'nin 1. âyeti, Fussilet Sûresi'nin 1. âyeti, Şûrâ Sûresi'nin 1. âyeti,
Zuhruf Sûresi'nin 1. âyeti, Duhân Sûresi'nin 1. âyeti ve Ahkâf Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2895
Zümer Sûresi'nin 1. âyeti ve Ahkâf Sûresi'nin 2. âyeti ile aynıdır
2896 ّ ٰ َDْ َ* ٍ~-Dٖ 2َ ی
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ ِ ْHُ- Lٖ ?ِ َ-ﷲِ َو ٰا َ ﱢ0ِ َ$/İmdi hangi söze Allah ve O'nun
âyetlerinin ardından îmân ederler?]' (Allah,) Kendisine şirk koşanlara şöyle buyuruyor: 'Ey kavim,
Allah'ın sizin üzerinize tilâvet buyurmuş olduğu bu sözünün ardından ve size izhâr ettiği hüccetleri ve
delillerinin ardından hangi söze îmân ediyorsunuz? Tüm bu hüccet ve deliller ile size birliğini ve sizin
için O'ndan başka bir Rabb olmadığını göstermektedir. Eğer O'nun sözünü ve âyetlerini tekzîb
ediyorsanız, artık hangi sözü tasdîk ediyorsunuz?'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 62. sayfa]
2897
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رaittir, der ki: "'[ ٍ 3Yَٖ ﱠ ٍك ا$َا/Effâkin esîm]' Yani:
Fâcir yalancı." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 135. sayfa]
699
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah, O ki sizin için denizi musahhar etti, O'nun emriyle içinde gemilerin
cereyân etmesi için ve O'nun fazlından aramanız için. Ve umulur ki siz
şükredersiniz.(12)
Kim sâlih bir amel işlerse, artık nefsi içindir. Ve kim kötülük yaparsa, o
takdirde aleyhinedir. Sonra Rabbinize rücû ettirileceksiniz.(15)
2898
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ًواWُ َ َھ ُھ5,|ً ا? َﱠ3ْ َ َ ?ِ َ-ْ ٰا% ِ َ ِ َ َواِ َذا/Ve âyetlerimizden bir şey
ilmettiğinde, onu istihzâ ittihaz eder.]' Kur'ân'dan bir şey hıfzettiğinde, ona küfreder ve onu
maskaraya alma ve istihzâ/alay etme ittihaz eder." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Câsiye Sûresi, 9. âyetin tefsîrinde]
2899
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًىDا ُھ5َ ھ/Bu ٰ bir hidâyettir.]' Yani: Kur'ân, halk
edilmişler için bir hidâyettir. '[ٌ 3 ا َٖﻟWٍ ْ ْ ِر% ِ ٌاب5َ َ ْ ُ َﻟ/Onlar için elîm riczden bir azâb vardır]'
Cehennem'den acı verici bir azâb." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 136. sayfa]
2900
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[ ْ ُ َ 3ْ َ* ً3Rْ َ*/Aralarındaki bâğîlik]' Yani:
Hasedlik, zulüm ve hakka karşı inâd etmek." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 139. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: " '[ ِ ْ َ)َ ْا% ِ ت ٍ َ ﱢ3َ* ْ َ ُھ3ْ َ? َو ٰا/Ve onlara emirden beyyineler verdik.]'
2901
Yani: Hüccetler, burhânlar ve kat'î deliller verdik. Üzerlerine hüccetler ikâme olundu (ama) sonra
onlar bunun ardından, hüccetin ikâmesi akabinde ihtilâfa düştüler. Bu ancak bazılarının bazılarına
bâğîlik etmeleri nedeniyle olmuştur. '[bَ اِنﱠ َر*ﱠ/Muhakkak ki Rabbin]' Ey Muhammed! '[ َم8ْ َ- ْ ُ َ 3ْ َ* #^ ٖ @ْ َ-
َن8ُFِ َ&,ْ َ- Lِ 3$ٖ ا8ُ6 7َ َ 3$ٖ ِ َ 3ٰ @ِ ا ْﻟ/Kıyâmet Günü kendisinde onların ihtilâf etmiş oldukları hakkında,
700
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra seni emirden bir şeriât üzere kıldık. 2902 Öyleyse ona tâbi ol2903 ve o
ilmetmeyenlerin hevâlarına tâbi olma.(18)2904
Bu, insânlar için basîretlerdir. Ve yakîn eden bir kavim için hidâyet ve
rahmettir.(20)2905
Ve Allah, semâlar ve arzı hakk ile ve her nefsin kesbettiği ile karşılığı
verilmesi için halk etmiştir. Ve onlar zulmedilmezler.(22)
Şimdi hevâsını kendine ilâh ittihaz etmiş ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini
dalâlete düşürmüş2906 ve kulağı ve kalbi üzerine mühür vurmuş ve gözü
aralarında kazâ edecektir.]' Yani: Âdil hükmü ile aralarında kesin hüküm verecektir. Bunda bu
ümmete, onların (yani kâfirlerin) yoluna girmemeleri ve onların menhecini tâkib etmemeleri
husûsunda bir tahzîr/uyarı vardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Câsiye Sûresi, 17. âyetin tefsîrinde]
2902
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: " '[ ُ ﱠY
ِ ْ َ)َ ْا% ِ ٍ َ - ٖ َ # ٰ َ َ َ ْ َ َك/Sonra seni emirden bir şeriât üzere kıldık. ]' Şeriât: Dîn'dir. Ve (şu âyeti)
kıraat etti: '[bَ ْ3َ َ اِﻟ3ْ 2َ ى اَ ْو5ٖ َواﻟﱠ28 ّ ٰ َ َو%ِ -Dّ ٖ َ اﻟ% ِ ْ ُ َ ع ﻟ
ً ُ6 Lٖ *ِ #1 َ َ َ /Sizin için Dîn'den, kendisiyle Nûh'a tavsiye
ettiğini ve sana o vahyettiğimizi teşrî buyurdu]' [Şûrâ Sûresi, 13. âyet] Öyle ki Nûh onların evveli
ve sen onların âhirisin." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt,
71.-72. sayfalar]
2903
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ ْ 0ِ َ ?ﱠ$/Öyleyse ona tâbi ol]' Yani: Şerîat'a tâbi ol, o
ki Allahu ( $ &')'dan sana gelmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 139. sayfa]
2904
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8 ُ َ ْ َ- )َ َ%-5ٖ ا َء اﻟ ﱠ8َ اَ ْھOْ 0ِ َو َ) ?َ&ﱠ/Ve o ilmetmeyenlerin hevâlarına
tâbi olma]' Yani: Kâfirlerin murâdına tâbi olma. Çünkü onlar ona: 'Babalarının dînine dön çünkü
onlar senden daha fazîletlidir.' diyorlardı." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 244. sayfa]
2905
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ا5َ ٰھ
ٌ َ ْ2ًَى َورDس َو ُھ ِ ِ} ُ ِﻟ ﱠQ َ َ*/Bu, insânlar için basîretlerdir. Ve hidâyet ve rahmettir]' O, Kur'ân'dır."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 72. sayfa]
2906
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٍ ْ ِ # ٰ َ ُ ﷲ ّ ٰ ُL‚ ﱠَ َ َوا/Ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini dalâlete
düşürmüş]' Yani: Ona tâlim ettiği bir ilim üzere." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-
Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1358. sayfa (tek cilt olarak basım)]
701
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
üzerine bir perde kılmış kimseyi gördün mü? Artık ona Allah'tan sonra kim
hidâyet eder? Daha tezekkür etmiyor musunuz?(23)2907
De ki: 'Allah size hayât veriyor. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi Kıyâmet
Günü'ne cem edecek. Onda bir kuşku yoktur. Ve lâkin insanların ekserîsi
ilmetmezler.'(26)
Ve Allah'ındır semâlar ve arzın mülkü. Ve Saat kâim olacağı gün, 2909 o gün
bâtıla sapanlar hüsrâna uğrayacaklardır.(27)2910
Ve her ümmeti dizleri üzere görürsün. 2911 Her ümmet kitâbına dâvet edilir. 2912
Bugün amel etmiş olduklarınızın karşılığı verilecektir.(28)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[Lٖ ِ ْ . َ # ٰ َ َ َ&Aَ َو/Ve kulağı üzerine
2907
mühürlediği]' Yani: Kulağının üzerini mühürlemiştir, böylece onu hakkı işitmez kılmıştır. '[Lٖ 0ِ ْ َ= َو/Ve
kalbi]' Yani: Ve kalbinin üzerini mühürlemiştir, böylece onu hakkı kabûl etmez kılmıştır. '[ # ٰ َ َ َ َ َو
ً > َوةَ ]ِ ِ ٖهQ َ َ*/Ve gözü üzerine bir perde kıldığı]' Yani: Bir örtüdür, böylece hakkı görmez. '[ Lِ -Dْٖ َ- ْ% َ َ$
ِﷲّ ٰ Dِ ْ َ* ْ% ِ /Artık ona Allah'tan sonra kim hidâyet eder?]' Yani: Eğer Allah ona hidâyet etmiyorsa, o
zaman kim ona Allah'tan sonra hidâyet eder? '[ َ ُون7َ ﱠ5َ? sَ َ$َا/Daha tezekkür etmiyor musunuz?]' Yani:
Vaaz/öğüt almıyor musunuz?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 141.-142. sayfalar]
2908
Nebî ( و ﷲ ) şöyle buyurmuştur: "Dehre sebbetmeyin/sövmeyin, çünkü muhakkak ki
Allah, o Dehr'dir." [Sahih bir hadistir, Buhârî ve Muslîm tahrîc etmiştir]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ُ ْھDاﻟ ﱠ/Dehr]'
Zamandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 78. sayfa]
2909
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ُم8ُ@َ?/Kâim olacağı]' Yani: Geleceği. '[ُ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Yani:
Bununla murâd olunan, ba'sın/dirilişin saatidir. O ahdolunan büyük günde yani Saat'te, insânlar
kabirlerinden Allah (+, و- )'ye doğru kalkarlar." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Rûm Sûresi
Tefsîri, 72. sayfa]
2910
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ Uِْ 0 ُ ْ" ُ اﻟ َ ,ْ َ- 5ٍ cِ َ 8ْ َ-/O gün bâtıla sapanlar
hüsrâna uğrayacaklardır]' (O gün) kâfirler helâk olacaklardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 144. sayfa]
2911
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َو?َ ٰ ى
ً َ3Yِ َ ٍ ﱠ اُ ﱠ7ُ /Ve her ümmeti dizleri üzere görürsün.]' Bu Kıyâmet Günü'dür. '[ً َ3Yِ َ /Câsiye]' (Mânâsı:)
Dizleri üzere." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 82. sayfa]
2912
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ِ* َ&7ِ # ِا ٰﻟ# ٰ Dْ ُ? ٍ ﱡ ا ُ ﱠ7ُ /Her ümmet kitâbına dâvet
edilir.]' Hesâbına dâvet edilir. Ve bu, meleklerin onların hakkında yazdığı kitâbtır." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 216. sayfa]
702
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat o îmân eden ve sâlih ameller işleyenlere gelince, artık Rabbleri onları
rahmetine dâhil edecektir. İşte bu, mübîn başarı odur.(30)
2913
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[< ﱢTَ ْ ُ ْ ِ* ﻟ3ْ َ َ <ُ Uِ ْ َ- َ ُ* َ&7ِ ا5َ ھ/Bu
ٰ kitâbımızdır, üzerinize
hakkı nutuk ediyor]' Yani: Amellerinizi hakk ile izhâr ediyor/gösteriyor." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 144. sayfa]
2914
yazıyorduk, kaydediyorduk
2915
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[ا8ُ ِ َ َ ُﱢ|َ ت3. َ ْ ُ ََا ﻟDَ* َو/Ve onlar için amel
ettiklerinin kötülükleri ortaya çıkmış]' Yani: Amel ettiklerinin kötülükleri onlar için zâhir olmuştur.
ْ َ- Lٖ *ِ ا8ُ6 7َ َ ْ ِ *ِ ق
'[ َ ُٶنWِ ْ َ&" َ 2َ َو/ve istihzâ etmekte oldukları onları kuşatmıştır]' Yani: Onunla istihzâ
ettikleri şeyler, cezâ olarak onlara inmiş ve kendilerini kuşatmıştır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 146. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle demekte: "'[ َ%- ٖ 1 ِ َ6 ْ% ِ ْ ُ َ َو َ ﻟ/ve sizin için nusret
2916
ediciler yoktur]' Yani: Azâbımızı sizden men' edecek kimse yoktur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 146. sayfa]
Bu âyetin: '[ َن8ُ0َ&ْ َ &" ْ ُ- ْ ُ َو َ) ھ/Ve onlardan (Allah'ı) hoşnud etmeleri istenmez]' kısmı Nahl Sûresi,
2917
84. âyetin ve Rûm Sûresi, 57. âyetin son kısmı ile aynıdır. Nahl Sûresi, 84. âyetin tefsîrinde İmâm
Kurtubî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini nakletmiştik: "'[ َن8ُ0َ&ْ َ&" ْ ُ- ْ َو َ) ُھ/Ve onlardan (Allah'ı) hoşnud
etmeleri istenmez]' Yani: Onlardan (Allah'ı) râzı etmeleri istenmez ve onlar, Rabblerini râzı etmekle
mükellef tutulmayacaklardır. Çünkü Âhiret, mükellefiyetlerin olacağı bir diyâr değildir. Onların
dünyâya rücû edip tevbe etmelerine de izin verilmeyecektir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed
el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Nahl Sûresi, 84. âyetin tefsîrinde]
703
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ ُء- ِ 0ْ ِ ا ْﻟ/Kibriyâ]' Yani: Azâmet ve uluvv/yücelik."
2918
704
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hâ, Mîm.(1)2919
Semâlar ve arzı ve ikisi arasındakileri hakk ile ve müsemmâ bir ecel dışında
halk etmedik. Ve o küfredenler inzârdan îrâz ederler.(3)
2919
Bu âyet Mü'min/Gâfir Sûresi'nin 1. âyeti, Fussilet Sûresi'nin 1. âyeti, Şûrâ Sûresi'nin 1. âyeti,
Zuhruf Sûresi'nin 1. âyeti, Duhân Sûresi'nin 1. âyeti ve Câsiye Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
2920
Zümer Sûresi'nin 1. âyeti ve Câsiye Sûresi'nin 2. âyeti ile aynıdır
2921
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ا5َ ِ ٰھ0ْ َ= ْ% ِ ب ٍ َ&ِ *ِ #68ُ ٖ &-ا/Bana,
ٖ bundan önce bir kitâb
getirin]' Yani: Sizin zannettiğiniz(in hakk olduğuna) delâlet eden, Kur'ân'dan önce (vahyedilmiş) bir
kitâb getirin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 148. sayfa]
2922
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%- ٖ $ِ 7َ ْ ِ ?ِ َ َد0 ِ *ِ ا8ُ6 7َ َو/Ve onların ibâdetlerine kâfirler
olurlar.]' Yani: Mâbûdlar/ibâdet edilenler, müşriklerin kendilerine ibâdet etmelerini inkâr eder, yani
onlara karşı çıkar ve onları tekzîb ederler." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî,
Fethu'l-Kadîr, 1362. sayfa (tek cilt olarak basım)]
705
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Veya derler ki: 'Onu iftirâ etti.'2923 De ki: 'Onu iftirâ etmişsem, o takdirde
Allah'tan benim için bir şeye mâlik olamazsınız. O, içine daldığınızı en iyi
ilmedendir. O, aramda ve aranızda Şehîd2924 olarak kâfidir. Ve O, Gafûr'dur,
Rahîm'dir.(8)
De ki: 'Resûllerden bir ilk olan değilim. Ve bana ne fiil edileceğini bilmem ve
ne (de) size. Bana vahyedilenden başkasına tâbi olmam. 2925 Ve ben, mübîn bir
nezîrden başkası değilim.'(9)
De ki: 'Gördünüz mü? Eğer (Kur'ân) Allah indinden ise ve siz ona
küfretmişseniz ve İsrâil oğullarından bir şâhid onun misli üzerine şâhidlik
edip de îmân etmişse ve siz kibirlenmişseniz (zâlim olmaz mısınız)? Muhakkak
ki Allah, zâlimler kavmini hidâyet etmez.'(10)
Ve o küfredenler, o îmân edenler için dediler ki: 'Eğer bir hayır olsaydı, ona
(îmânda) bizi geçemezlerdi. 2926 Ve onlar, onunla hidâyet bulamayınca da
diyeceklerdir ki: 'Bu eski bir ifktir.'(11)2927
Ve ondan önce bir imâm ve bir rahmet olarak Mûsâ'nın Kitâb'ı var. Ve bu, o
zulmedenleri inzâr etmek ve muhsinleri tebşîr etmek için Arab lisânıyla tasdîk
edici bir Kitâb'tır.(12)
2923
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُ L- ٰ َ&$ْ نَ ا8ُﻟ8ُ@َ- اَ ْم/Veya derler ki: 'Onu iftirâ etti.']'
Yani: 'Muhammed bu Kur'ân'ı, nefsi indinden iftirâ etmiştir ve o, Allah indinden değildir.' (derler)."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 919. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
2924
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Sûresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
2925
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ً Dْ *ِ
ِ. ُ َ اﻟ ﱡ% ِ /Resûllerden bir ilk]' Ondan önce de resûller olmuştur." Devamla İmâm Taberî ( ﷲ#.)ر
demiştir ki: "'[K اِﻟَ ﱠ#28
ٰ ُ- َ ) اِ ﱠOُ 0ِ اِنْ اَ?ﱠ/Bana vahyedilenden başkasına tâbi olmam.]' Size emrettiğim
husûslarda ve fiil ettiğim her fiilde ittibâ ettiğim şeyler ancak, Allah'ın bana vahyettiği bir vahiydir. "
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 99. ve 102. sayfalar]
2926
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle der: "'[ َ%-5ٖ َو=َ لَ اﻟﱠ
َ َ ً ا3ْ Aَ َ ن7َ 8ْ َا ﻟ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ ُ وا ِﻟ ﱠF7َ /Ve o küfredenler, o îmân edenler için dediler ki: 'Eğer bir
ِL3ْ ََ اِﻟ68ُ@َ0.
hayır olsaydı, ona (îmânda) bizi geçemezlerdi.]' Bunu, câhiliyyede, onlardan daha azîz olan bir grup
insân söylemiştir. Onlar şöyle demişlerdir: 'Allah'a yemin olsun ki, eğer bu hayırlı olsa idi,
falancaoğulları ve filancaoğulları bu hususta bizi geçemezlerdi.' Halbuki Allah ( $ &')') رك و, rahmetini
dilediğine tahsîs eder ve Allah, rahmeti ile dilediğine ikrâm eder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 109. sayfa]
2927
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[Lٖ *ِ ُواDَ&ْ َ- ْ َ َواِ ْذ ﻟ/Ve onlar, onunla hidâyet
bulamayınca]' Yani: Kur'ân ile ve Muhammed ( و ﷲ )'in getirdiği ile (hidâyet
bulamayınca). '[ٌ -Dٖ َ = bٌ ْ$ا ِا5َ ھ/Bu ٰ eski bir ifktir.']' Yani: Eskilerin sözü gibi bir söz olup kizb/yalan ve
sahtedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
5. cilt, 153. sayfa]
706
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve insâna, vâlideynine ihsân etmeyi tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle haml
etti ve onu güçlükle vaz' etti. Onun hamli ve sütten kesilmesi otuz aydır.
Nihâyet şiddetliliğine ulaşınca2928 ve kırk seneye ulaşınca der ki: 'Rabbim!
Beni, üzerime ve vâlideynimin üzerine o nimetlendirmiş buyurduğun
nimetine ve kendisinden râzı olacağın sâlih amel işlemeye yönelt. Ve
zürriyetimi benim için ıslâh et. Muhakkak ki ben sana tevbe ettim ve
muhakkak ki ben müslümanlardanım.'(15)
İşte onlar, onlardır ki, kendilerinden amel ettiklerinin en güzelini kabûl ederiz
ve onların kötülüklerinden geçeriz, Cennet ashâbı içindedir(ler). (Bu,) o vaad
olundukları sâdık vaadtır.(16)
2928
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ُ هD اَ ُ ﱠŠَ َ َ* اِ َذا#ّ&ٰ 2َ /Nihâyet şiddetliliğine ulaşınca]' Yani:
Kuvvetlenip ve tam bir adam olduğunda." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahkâf Sûresi, 15. âyetin tefsîrinde]
2929
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ َجAُْ ا َنْ ا# ٖ 6ِ َاD ِ َ?َِ اُفﱟ ﻟَ ُ َ اL-ْ Dَ ِاﻟ8َ ى =َ َل ِﻟ5ٖ َواﻟﱠ/Ve o ki, vâlideynine: 'Öf ikinize! Bana ihrâc
edileceğimi mi vaad ediyorsunuz?]' O, vâlideynine eziyyet eden, ba'sı/dirilişi tekzîb eden fâcir
kâfirdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 118. sayfa]
2930
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ﷲ ّ ٰ َ ِنM3Rَٖ &"
ْ َ-/Allah'a istiğâse ederek]' Yani onun hidâyet
bulması için Allah'a duâ eden, veya onun küfründen Allah'a istiğâse ederek/sığınarak. '[ ْ% ِ ٰاbَ َ -ْ َو/Veyl
olsun sana, îmân et!]' Yani: Ba's edilişi/dirilişi tasdîk et! '[< ّ ٰ َD ْ اِنﱠ َو/Muhakkak ki Allah'ın
ﱞ2َ ِﷲ
vaadi hakktır.]' Yani: İçinde muhâlefet olmayan sıdktır/doğruluktur. '[ا5َ ُل َ ٰھ8ُ@َ3َ$/Bunun üzerine der
ki: 'Bu, değildir]' Yani: Vâlideyninin ona söyledikleri. '[ َ%3 ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟ3 ٖط. َ َ ِا ﱠ) ا/Evvelkilerin satırlarından
başkası]' Yani: Onların efsânelerinden ve yazdıkları asılsız şeylerden (başkası)." [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Ahkâf Sûresi, 17. âyetin tefsîrinde]
707
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Âd'ın kardeşini zikret. Hani Ahkâf'ta kavmini inzâr etmişti. 2932 Ve onun
önünden ve onun ardından: 'Allah'tan başkasına ibâdet etmeyin. Muhakkak
ki ben, azîm bir günün azâbından üzerinize korkarım.' diye inzâr ediciler
geçmişti.(21)
Dediler ki: 'Sen, ilâhlarımızdan bizi çevirmek için mi bize geldin? O hâlde
bize vaad ettiğini getir, eğer sâdıklardan isen.'(22)
Dedi ki: 'İlim, ancak Allah indindedir. Ve kendisiyle irsâl edildiğimi size tebliğ
ediyorum. Ve lâkin ben, câhillik eden bir kavim sizi görüyorum.'(23)
Nihâyet vâdilerine doğru yönelen bir bulut olarak onu gördüklerinde, dediler
ki: 'Bu, bize yağmur getiren bir buluttur.' Bilakis, o, kendisini sizin acele
istediğiniz bir rüzgârdır, içinde elîm bir azâb vardır;(24)2933
2931
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ36ْ Dَ ِ? ُ ُ اﻟ ﱡ32َ #$ٖ ْ ُ ?ِ َ0ﱢ3ط َ ْ ُ&0ْ ا َْذ َھ/Dünyâ hayâtınızda
tayyibâtınızı giderdiniz]' Öyle ki, dünyâ ile tatmîn oldunuz, onun lezzetlerine aldandınız ve onun
şehvetlerine râzı oldunuz. Onun tayyibâtı/güzellikleri sizi Âhiretiniz için çalışmaktan alıkoydu ve
başıboş hayvanlar gibi metâlanıp durdunuz. İşte sizin payınız, Âhiretiniz değil de budur."
[AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 922. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
2932
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
ِ َ@ ْ2َ)ْ *ِ ُL َ 8ْ َ= َر5َ 6ْ َ َ ٍد ِا ْذ اAََ ْ ا7ُ اذ
"'[ف ْ َو/Ve Âd'ın kardeşini zikret. Hani Ahkâf'ta kavmini inzâr etmişti.]'
kavli hakkında demiştir ki: '[@ ف2)ا/Ahkâf]' kelimesi, Arabların '[ E($ا/hıkf]' olarak adlandırdıkları ve
'dağ şeklinde olan kum' anlamına gelen kelimenin çoğuludur. Ancak bu kumlar bir araya gelerek
'[@ ف2)ا/Ahkâf]'ı oluşturur." (Devamla) şöyle demiştir: "Âd'ın kardeşi, Hûd (م/ $ا )'dır." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 125. sayfa]
2933
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ َ َ ﱠ َرا َْوه$/Nihâyet onu gördüklerinde]' Yani: Vaad
olundukları azâbı gördüklerinde. '[ ‚ ً َ ِر/Bir bulut olarak]' Yani: Semânın bir tarafında beliren ve
sonra semâyı kaplayan bir bulut olarak. '[ ْ ِ &ِ َ- َ ا َْو ِد0ِ @ْ َ&" ْ ُ /Vâdilerine doğru yönelen]' Onların üzerlerine
(doğru yönelen). '[ َ6 ُ Uِ ْ ُ ٌا َ ِرض5َ ا ٰھ8ُ=َ ﻟ/Dediler ki: 'Bu, bize yağmur getiren bir buluttur']' Allahu
( $ &') buyurdu ki: '[ٌ 3ابٌ ا َٖﻟ5َ َ َ 3$ٖ ٌŽ- ٖرLٖ *ِ ْ ُ&ْ kَْ َ&. ْ َ ا8َ *َ ْ ُھ/'Bilakis, o, kendisini sizin acele istediğiniz bir
rüzgârdır, içinde elîm bir azâb vardır;]' Ve bu rüzgâr, çadırları ve içindekileri, havada uçuşan
çekirgeler gibi görününceye dek sürüklemeye başlamıştır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 263. sayfa]
708
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Her şeyi dumûra uğratır, Rabbinin emri ile. Derken meskenlerinden başka
görünmez olmuşlardır. Mücrimler kavmini işte böyle cezâlandırırız.(25)
Dediler ki: 'Ey kavmimiz! Muhakkak ki biz, Mûsâ'nın ardından inzâl edilmiş,
kendinden öncekini tasdîk eden, hakka ve mustakîm yola hidâyet eden2937 bir
Kitâb dinledik.'(30)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ َ ُھQ َ َ6 )َ 8ْ َ َ$/Öyleyse onlara nusret etmeli değil
2934
miydi]' Mânâsı: Onlara yardım etmeli değil miydi? '[ً َ ً ٰا ِﻟ6 َ* ْ ُ= ِﷲ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ وا5ُ ,َ َ ا?ﱠ%-5ٖ اﻟﱠ/Allah'ın
dûnundan yakınlaştırıcı olarak o ittihaz ettikleri ilâhlar]' Yani: Azâbımızı, putlar onlardan men'
etmeli değil miydi? '[ ً6 َ* ْ ُ=/yakınlaştırıcı olarak]' Bunu ancak şunun için söylemiştir; çünkü onlar:
'Muhakkak ki bizim bunlara ibâdet edişimiz bizi Allah'a yaklaştırıyor!' diyorlardı." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 161. sayfa]
2935
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ُ ُ $ْ ِ اbَ َو ٰذ ِﻟ/Ve bu, onların ifkleri]' Yani: Söylemiş oldukları
yalanları." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 264.
sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ﱢ%kِ َْ اﻟ% ِ َ ً اFَ6 bَ 3ْ َ َ اِﻟ$ْ َ 1 َ َواِ ْذ/Ve hani cinlerden bir neferi
2936
sana yönlendirmiştik.]' Cinlerden bir tâifeyi. '[ا8ُ&Q ِ 6ْ َا ا8ُ^ ُ وهُ =َ ﻟَ 2َ َ َ ﱠ$ َنَ ا ْﻟ@ُ ْٰان8ُ ِ َ&"
ْ َ-/Kur'ân'ı dinleyen.
Böylece ona hazır bulunduklarında, demişlerdi ki: 'Susun!']' Yani: Dinleyin! Bu, onların
gösterdiği bir edeb idi. '[# ِ ُ= َ َ ﱠ$/Nihâyet (Kur'ân) bitince]' Okunması tamamlanınca. '[ ْ ِ ِ 8ْ َ= #ا ِا ٰﻟ8ْ َوﻟﱠ
َ ^
َ%- ٖر5ِ ْ ُ /İnzâr ediciler olarak kavimlerine döndüler.]' Yani: Kavimlerine döndüler ve Allah Resûlu
( و ﷲ )'den dinledikleri ile onları inzâr ettiler/uyardılar." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ahkâf Sûresi, 29. âyetin tefsîrinde]
2937
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[< ﱢTَ ْ اﻟ#َى اِﻟDْٖ َ-/Hakka hidâyet eden]' Doğruya irşâd eden ve
içinde Allah'ın rızâsı olana delâlet eden. '[ ٍ 3@َٖ &" ْ ُ < َ # َو ِا ٰﻟ/Ve mustakîm yola]' İçinde eğrilik olmayan
ٍ -ٖ ط
bir yola ki o, İslâm'dır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt,
140. sayfa]
709
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ey kavmimiz! Allah'ın dâvetçisine icâbet edin ve ona îmân edin, (Allah) sizin
için günâhlarınızdan mağfiret etsin ve sizi elîm bir azâbtan kurtarsın.'(31)2938
Ve kim Allah'ın dâvetçisine icâbet etmezse, artık arzda (Allah'ı) âciz bırakıcı
değildir ve onun için O'nun dûnundan velîler yoktur. İşte onlar, mübîn bir
dalâlet içindedir.(32)
Ve o küfredenler ateş üzere arz edileceği gün (denir ki): 'Bu, hakk değil
midir?' Derler ki: 'Bilakis, Rabbimize andolsun!' Der ki: 'Öyleyse -sizin
küfretmiş olmanızdan dolayı- tadın azâbı.'(34)
2938
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ِﷲ ّ ٰ #َ ِ ا دَا8ُ03 ٖ َ َ َ ا8ْ َ= َ-/Ey kavmimiz! Allah'ın
dâvetçisine icâbet edin]' Yani Muhammed ( و ﷲ )'e. '[Lٖ *ِ ا8ُ ِ َو ٰا/Ve ona îmân edin]' Yani:
Onu tasdîk edin. '[ ٍ 3ابٍ ا َٖﻟ5َ َ /Elîm bir azâb]' Yani: Ateş." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 163. sayfa]
2939
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ِ .
ُ َ اﻟ ﱡ% ِ ْمW َ َ 7َ ْ 0ِ ْ1 َ$/O hâlde sabret, resûllerden azîm sâhiblerinin sabrettikleri gibi.]'
ِ َ ْا اﻟ8َُ َ اُوﻟ01
Resûllerin hepsi azîm sâhibi idi. Allah ancak, azîm sâhibi olanları resûl ittihâz etmiştir. O halde
onların sabrettikleri gibi sabret!" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
22. cilt, 145. sayfa]
2940
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٌغsَ َ*/Bir tebliğdir.]' Yani: Bu, bir tebliğdir. Ve o,
Kur'ân'a işâret etmektedir. '[ َن8ُ@. ِ َF ُم ا ْﻟ8ْ َ@ اِ ﱠ) ا ْﻟbُ َ ْ ُ- ْ َ َ$/Artık fâsıklar kavminden başkası helâk edilir
mi?]' Yani: Kâfirler. Ve: '[<. Fاﻟ/Fâsık]' Allah'a itaatten hûruc edendir/çıkandır. Ve işte bu kâfir(in
hâli)dir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
5. cilt, 165.-166. sayfalar]
710
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2941
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ /Allah yolu]' Hidâyet yolu, yani İslâm." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 234. sayfa]
2942
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُ َ‚ ﱠ اَ ْ َ ﻟ َ َا/Amellerini idlâl etmiştir]' Allah onların amellerini,
hidâyet üzere olmayan ve doğruluk üzere olmayan bir dalâlet kılmıştır. Çünkü o ameller, şeytânın
yolunda işlenmiş olup istikâmet üzere değildir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 151. sayfa]
2943
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #ّ&ٰ 2َ
ُ Tَ ا ْﻟOَ ^
ْب ا َْوزَا َر َھ َ َ?/Harb ağırlıklarını bırakıncaya kadar]' Şirk olmayıncaya kadar." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 157. sayfa]
711
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve nice karye var ki, onlar seni o ihrâc eden karyenden2947 kuvvetçe daha
şiddetliydi.2948 Onları helâk ettik, artık onlar için bir nusret edici
yoktur.(13)2949
2944
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْاِ ن
ْ 7ُ ْ Q ّ ٰ ُ واQ
ُ ْ َ- َﷲ ُ ْ َ?/Eğer Allah'a nusret ederseniz, (O da) size nusret eder]' Çünkü Kendisinden
isteyene vermesi ve O'na yardım edene yardım etmesi Allah üzerine bir hakktır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 161. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رise der ki: "'[ ْ 7ُ ْ Q ّ ٰ ُ واQ
ُ ْ َ- َﷲ ُ ْ َ? ْاِن/Eğer Allah'a nusret ederseniz,
size nusret eder]' Mânâsı: Allah'ın Nebîsine veya Allah'ın Dînine nusret/yardım ederseniz, (Allah da)
size nusret eder. Ve Allah'ın nusret etmesi ise muhâfaza etmesi ve hidâyet vermesidir." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 170.
sayfa]
2945
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ َ َاD=ْ َْ اqﱢ0َMُ- َو/Ve ayaklarınızı sâbitleştirir]' Onlara karşı sizi
kuvvetlendirir ve size cesâret verir, tâ ki onların sayısı çok ve sizin sayınız az olsa bile onlardan
çekinmezsiniz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 161. sayfa]
2946
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َ‚ ﱠ اَ ْ َ ﻟ َ َا/Amellerini idlâl etmiştir]' Allah onların
amellerini, hidâyetsiz ve istikâmetsiz işlenmiş kılmıştır. Çünkü o ameller, Rahmân'a itaat içerisinde
değil de şeytâna itaat içerisinde işlenmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 161. sayfa]
2947
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: '[ ْ% ِ
ٍ َ- ْ َ=/Karyenden]' Onun karyesi Mekke'dir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 165. sayfa]
2948
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ً ة8 =ُ ﱠD ا َ َ ﱡ#َ ِھ/Onlar kuvvetçe daha şiddetliydi]'
Oraların ehli kuvvetçe daha şiddetliydi." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
712
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
için bir nusret edici yoktur.]' Yani: Azâbımızı onlardan men' edecek kimseleri olmamıştır." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 173.
sayfa]
2950
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[bَ ْ3َ ِاﻟOُ ِ َ&" ْ َ- ْ%َ ْ ُ ْ ِ َو/Ve onlardan seni dinleyenler vardır.]' Bunlar münâfıklardır. '[َ ْ ِ ا ا ْﻟ8ُ?َ اُو%-5ٖ ِﻟ ﱠ/O
ilim verilenlere]' Sahâbe ( ﷲ ')رdur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 170. sayfa]
2951
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُا َءھ8َ ا اَ ْھ8ُ َ0 َوا?ﱠ/Ve hevâlarına tâbi olmuşlardır]'
Yani: Küfre tâbi olmada hevâlarına tâbi olmuşlardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 173. sayfa]
2952
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
2953
İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ً َ&Rْ َ* ْ ُ َ3?ِ ْ َ? ْ" َ َ ا َن ُ ْ َ- ْ َ َ$/Artık onlar, Saat'in kendilerine
ُونَ اِ ﱠ) اﻟ ﱠr
ansızın gelmesinden başkasını mı bekliyorlar?]' Yani: Onlar bundan gâfil iken (kendilerine ansızın
gelmesinden). '[ َ ط ُ اَ ْ َ ا/Onun şartları]' Yani onun yaklaşmasının emâreleri." Devamla der ki: "Allah
Resûlu ( و ﷲ )'in ba's edilmesi Saat'in şartlarındandır. Çünkü o, resûllerin sonuncusudur.
Allah ( $ &' ) )( ! وonunla Dîn'i kemâle erdirmiş ve onunla âlemlerin üzerine hüccetini ikâme
etmiştir. Ve o ( / ) ات ﷲ وSaat'in emârelerini ve şartlarını haber vermiş, bu hususları beyân
etmiş ve kendisinden önce hiçbir nebîye verilmeyen bir kesinlikle îzah etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Muhammed Sûresi, 18. âyetin tefsîrinde]
2954
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #6ّ ٰ َ َ$
ُْ - ٰ ْ
7 ذِ ْ ُ ?ْ ﻟَ ُ ْ ِا َذا َ َء/Fakat onlara geldiğinde, onlar için tezekkür etmeleri neye yarar?]' Kendilerine
713
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmdi ilmet ki, Allah'tan başka ilâh yoktur.2955 Ve günâhın için ve mü'minler ve
mü'mineler için istiğfâr et. 2956 Ve Allah, dolaştığınız yeri ve kalacağınız yeri
ilmeder.(19)
Ve o îmân edenler derler ki: 'Bir sûre inzâl edilmiş olsaydı.' Fakat muhkem ve
içinde kıtâl zikredilen bir sûre inzâl edildiğinde, o kalblerinde maraz olanların
ölümden üzerlerine baygınlık gelmişlerin nazarıyla sana nazar ettiklerini
görürsün. Artık (ölüm) onlar için evlâdır.(20)
İşte onlar, onlardır ki, Allah, kendilerine lânet etmiştir. Böylece onları
sağırlaştırmış ve gözlerini âmâ etmiştir.(23)
Saat geldiği vakit, tezekkür etmeleri veya tevbe etmeleri neye yarar ki?" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 173. sayfa]
2955
Hammûd bin Câbir bin Mubârek el-Hârisî der ki: "İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Sahîh'inde şöyle bir
bab açar ve der ki: 'İlim, Kavil ve Amelden Öncedir Bâbı.'" Ve bu âyeti şâhid/delil getirir ve şu
bilgileri verir: "Aynî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: 'Yani bu, ilmin sözden ve amelden önce geldiğinin
beyânı hakkında bir babtır. Bununla, bir şeyin önce bilindiğini, sonra söylendiğini ve (sonra da)
onunla amel edildiğini murâd etmiştir. İlim, bu ikisinden önce gelir. Aynı şekilde ilim, şeref
bakımından da bu ikisinden önce gelir. Çünkü o (ilim), kalbin amelidir ve kalb de beden uzuvlarının
en şereflisidir.' [Umdetu'l-Kârî, 2/476] İbni Hacer ( ﷲ#. )رder ki: 'İbn'ul-Münîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki:
'Bununla ilmin, söz ve amelin sıhhati hususunda şart olduğunu; ilim olmadan söz ve amelin muteber
olmadığını; ilmin sözden ve amelden önce geldiğini murâd etmiştir. Çünkü ilim, ameli sıhhatli kılan
niyetin sahîh kılıcısıdır. Zihne bazılarının ilmin durumunu küçülterek ve ilmin talebinde gevşek
davranarak söyledikleri: 'Şübhesiz ki amel olmadan ilim fayda vermez' sözü zihne gelmesin diye
musannif buna dikkat çekmiştir.''" [Feth'ul-Bârî, 1/160] [Hammûd bin Câbir bin Mubârek el-Hârisî,
Menhecu's-Selefi fî Nakdi'l-Bida'î ve Dâveti Ehlihâ, 19. sayfa]
2956
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Ebu Hureyre ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "[ bَ 0ِ 6ْ 5َ ِ ْ ﻟFِ Rْ َ&.
ْ َوا
ِْ ِ َ تH ُ َْ َواﻟ%3 ٖ ِ ْH ُ ْ َو ِﻟ/Ve günâhın için ve mü'minler ve mü'mineler için istiğfâr et.]' Nebî ( ﷲ
)وşöyle buyurdu: 'Muhakkak ki ben, hakîkaten günde Allah'a yetmiş kere istiğfâr ederim.'"
[Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3259.); Tirmizî hadîs için: 'Hasen-Sahîhtir'
demiştir; Şeyh el-Elbânî ise 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de: 'Sahîhtir' demiştir]
2957
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌ َ ط َ
ٌلٌ َ ْ ُ وف8ْ َ= َو/İtaat ve mârûf bir söz!]' Allah, bunu münâfıklara emretmiştir. '[ ُ ْ َ ) َم ْاWَ َ َ ِ َذا$/Fakat iş
azmolunca]' İş (başa) geldiği zaman." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 22. cilt, 176. sayfa]
2958
akrabalık bağlarınızı
714
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu, onların Allah'ın inzâl ettiğini o kerih görenlere: 'İşin bazısında size itaat
edeceğiz.' demelerindendir. 2962 Ve Allah onların sırlarını ilmeder.(26)
2959
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َىDُ َ ﻟَ ُ ُ ا ْﻟ% ﱠ3َ0َ? َ Dِ ْ َ* ْ% ِ /Kendilerine hidâyet
tebeyyün etmesinin ardından]' Yani: Hakk, kendileri için vâzıh/açık olmasının ardından." [Ebu'l-
Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1312. sayfa (tek
cilt olarak basım)]
2960
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ اِ نﱠ
َىDُ َ ﻟَ ُ ُ ا ْﻟ%ﱠ3َ0َ? َ Dِ ْ َ* ْ% ِ ْ اَ ْد*َ ِر ِھ# ٰ َ ﱡواDَ? َْ ار%-5ٖ اﻟﱠ/Muhakkak ki kendilerine hidâyet tebeyyün etmesinin
ardından arkaları üzerine o irtidât edenler]' Onlar, ehl-i kitâba mensûb Allah düşmanlarıdır.
Bunlar, Allah'ın Nebîsi Muhammed ( و ﷲ )'in ve özeliklerini kendi indlerinde bilir ama
sonra onu inkâr ederler. '[ ْ ُ َ َل ﻟ8 ﱠ. َ /Onlar için süslemiş]' Onlar için ziynetlendirmiş." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 180.-181. sayfalar]
2961
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َ ﻟ# ٰ ْ َ َوا/ve kendilerini (uzun) emellere
düşürmüştür]' Yani: Onlara uzun ömür vermek sûretiyle kendilerine mühlet vermiştir. Bu kavil,
Allahu ( $ &')'ya râcidir. Mânâsı: Ve Allahu ( $ &') kendilerini (uzun) emellere düşürmüştür." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 182.
sayfa]
2962
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ ْ ُ ﱠ6َ *ِ bَ ٰذ ِﻟ
َ
ِ ْ • ْ
)ا ِ ْ َ* #$ٖ ْ ُ ُ 3Uٖ ُ . َ ُﷲ ّ ٰ َلWَ ﱠ6 َ ا8ُ ِ ھ7َ َ%-5ٖ ا ِﻟ ﱠ8ُ=َ ﻟ/Bu, onların Allah'ın inzâl ettiğini o kerih görenlere:
'İşin bazısında size itaat edeceğiz.' demelerindendir.]' Bunlar, münâfıklardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 182. sayfa]
715
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Öyleyse gevşemeyin ve barışa -ve siz üstünler iken- dâvet etmeyin. Ve Allah,
sizinle beraberdir ve asla amellerinizi eksiltmez.(35)2966
Dünyâ hayâtı ancak bir oyun ve eğlencedir. Ve eğer siz îmân eder ve takvâ
ederseniz, ecirlerinizi size verir ve mâllarınızı sizden istemez.(36)
Eğer onları sizden isteyip de sizi zorlasa, cimrilik edersiniz ve (bu, ahlâki)
hınçlarınızı ihrâc eder.(37)
2963
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ .
َ ْ%َ ﱡواD1 َ َ ُ وا َوF7َ َ%-5ٖ اِنﱠ اﻟﱠ/Muhakkak ki o küfredenler ve
Allah'ın yolundan alıkoyanlar]' Buyuruyor ki: Muhakkak ki, Allah'ın tevhîdini inkâr eden ve
insânları, resûllerin kendisiyle ba's edildiği/gönderildiği (Allah'ın) Dîn'inden o alıkoyanlar!'[ ا8=َو َ ﱡ
ىDٰ ُ َ ﻟَ ُ ُ ا ْﻟ%ﱠ3َ0َ? َ Dِ ْ َ* ْ% ِ َل8.ُ اﻟ ﱠ/ve kendilerine hidâyet tebeyyün etmesinin ardından Resûl'e şikâk
edenler]' Buyuruyor ki: Resûlu Muhammed ( و ﷲ )'e muhâlefet ettiler; Ona karşı savaştılar
ve onun ba's edilmiş bir nebî ve irsâl edilmiş bir resûl olduğunu bilmelerinin ardından ona eziyyet
ettiler. Halbuki onlar, kendisini tanımakla vâzıh/açık yolu ve onun Allah'ın Resûlu olduğunu
bilmişlerdi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 186. sayfa]
2964
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ ﷲ ّ ٰ ^ ﱡ وا ُ َ- ْ%َﻟ/Allah'a asla bir şey zarar veremezler]'
Yani: Allah'tan bir şeyi eksiltemezler. '[ ْ ُ َ ا َ ْ َ ﻟi ُ 0ِ ْTُ3.َ َو/ve onların amellerini boşa çıkaracaktır]'
Yani: Onların amellerini bâtıl kılacaktır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 184. sayfa]
2965
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &') )( ! و, mü'min kullarına, O'na itaat etmelerini ve
Resûlu ( و ﷲ )'e (de) itaat etmelerini emretmiş ve şöyle buyurmuştur: '[ ا8ُ 3ا ا َٖط8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-
َل8. اﻟ ا8 3 َط او ّ ٰ
ﷲ/Ey
ُ ﱠ ُ ٖ َ َ o îmân edenler! Allah'a itaat edin ve Resûle itaat edin.]' Yani: 'Allah'ın Kitâb'ı
ve Resûlu'nun Sünnet'inde zikrolunan şerîata dâir emrolunduğunuz husûslarda Allah'a ve Resûlu'ne
itaat ediniz.' Sonra da Allah ( $ &') )( ! و, kullarını, kafirlerin küfür üzerinde ısrâr ederek yaptıklarını
boşa çıkarmaları gibi amellerini ibtâl etmekten nehyetmiş ve: '[ ْ ُ َ ا اَ ْ َ ﻟ8ُ Uِْ 0ُ? )َ َو/Ve amellerinizi ibtâl
etmeyin.]' buyurmuştur." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1378.
sayfa (tek cilt olarak basım)]
2966
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ sَ $َ
ا8ُ ِ َ?/Öyleyse gevşemeyin]' Zayıflık göstermeyin!"
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ sَ َ$
ِْ" اﻟ ﱠ#َا اِﻟ8ُ Dْ َ?ا َو8ُ ِ َ?/Öyleyse gevşemeyin ve barışa dâvet etmeyin.]' İki tâife içerisinde, rakibine ilk
yenilenler siz olmayın. '[ َن8ْ َ ْ َ)&ُ ُ ْا6ْ َ َوا/Ve siz üstünler iken]' Siz, Allah'a onlardan daha evlâ iken. '[ ْ%ََوﻟ
ْ ُ َ ْ ا َ ْ َ ﻟ7ُ َ &ِ َ-/Ve amellerinizi asla eksiltmez]' Amelleriniz husûsunda size zulmetmez." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 188. ve 190. sayfalar]
716
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İşte siz böylesiniz: Allah yolunda siz infâk etmeye dâvet edilirsiniz, fakat
sizden kimisi cimrilik eder. Ve kim cimrilik ederse, o takdirde ancak
nefsinden cimrilik eder. Ve Allah, Ganîyy'dir ve siz fukarâdır. Ve eğer yüz
çevirirseniz, 2967 sizden başka bir kavmi (yerinize) tebdîl eder, sonra emsâliniz
olmazlar.(38)
2967
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: '[ا8ْ ﻟﱠ8َ َ&َ? ْ َو ِان/Ve eğer yüz çevirirseniz]' Îmândan (yüz
çevirirseniz)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4.
cilt, 247. sayfa]
717
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
2968
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Suresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
2969
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ًاW-Wَٖ ْ ً اQَ6 ُ ﷲ ّ ٰ َ َكQ ُ ْ َ- َو/Ve Allah'ın sana azîz bir
nusretle nusret etmesi (içindir).]' Yani: İçerisinde zillet olmayan bir izzetle nusret etmesidir." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 191.
sayfa]
2970
İmâm Âcurrî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ْ ِ 6ِ َ - ٖاOَ َ ً6 َ -ْ دَادُوا ٖاWَ3َ ِﻟ%3 ٖ ِ ْH ُ ب ا ْﻟ ِ 8ُ ُ= #$ٖ َ َ 3 ٖ "
َل اﻟ ﱠWَ 6ْ َى ا5ٖ اﻟﱠ8َ ُھ/O, O ki, mü'minlerin kalblerine,
îmânlarını îmân ile ziyâde etmeleri için sekîneti inzâl etmiştir.]' Şübhesiz ki Allah ( $ &') )( ! و
Nebîsi Muhammed ( و ﷲ )'i: 'Allah'tan başka ilâh yoktur.' şehâdeti ile ba's etmiştir.
Mü'minler kelime-i şehâdeti tasdîk edince Allah onlara namâzı ziyâde etmiştir. Namazı tasdîk
ettiklerinde Allah onlara orucu ziyâde etmiştir. Orucu tasdîk ettiklerinde onlara zekâtı ziyâde etmiştir.
Zekâtı tasdîk ettiklerinde onlara haccı ziyâde etmiştir. Haccı tasdîk ettiklerinde onlara cihâdı ziyâde
etmiştir. Sonlar onlar için Din'lerini kemâle erdirmiştir. Bunun üzerine Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle
buyurmuştur: '[ ً - َم ٖدsَْ .)ا ٖ َو َر#&ٖ َ ْ 6ِ ْ ُ ْ3َ َ ُq ْ َ ?ْ َ َ ُ ْ َوا-ُ ﻟ َ ُ ْ ٖدqْ َ 7ْ َ َم ا8ْ َ3اَ ْﻟ/Bugün sizin için dîninizi
ِ ْ ُ ُ َُ ﻟq3‚
kemâle erdirdim ve üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için Dîn olarak İslâm'a râzı
oldum.]'" [Ebu Bekr Muhammed bin Hüseyin el-Âcurrî, Kitâbu'ş-Şeriâ, 556. sayfa (196.)]
İmâm Ebu Bekir el-Hallâl ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Uyeyne ( ﷲ#.')رa îmândan suâl edildiğini
o da bunun üzerine şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Kavil ve ameldir. Ziyâdeleşir ve noksanlaşır.
'[ِXّ ٰ ِ ِ ْ َو6ِ َ - ٖاOَ َ ً6 َ -ْ دَادُوا ٖاWَ3 ِﻟ/Îmânlarını îmân ile ziyâde etmeleri için]' (ayetini) okumadın mı?'" [Ebu
Bekir Ahmed bin Muhammed el-Hallâl, es-Sunne, (1042. rivâyet)]
İmam Acurrî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile AbdurRezzâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini nakletmiştir:
"Ma'mer'i ve Sufyân es-Sevrî'yi ve Mâlik bin Enes'i ve İbn Cureyc'i ve Sufyân ibn Uyeyne ( ﷲ#.')رı
işittim: 'İmân, kavil ve ameldir, ziyâdeleşir ve noksanlaşır.' diyorlardı." [Ebu Bekr Muhammed el-
Acurrî, 2. cilt, Kitâbu'ş-Şerîa, 606. sayfa (243.)]
718
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Biz, seni bir şâhid olarak ve bir mübeşşir olarak ve bir nezîr
olarak irsâl ettik.(8)
Muhakkak ki sana o bîat edenler, ancak Allah'a bîat etmişlerdir. Allah'ın eli
onların ellerinin fevkindedir. O bakımdan kim (ahdini) bozarsa, artık ancak
nefsi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah'a verdiği ahdi ifâ ederse, o zaman
ona azîm ecir verecektir.(10)
2971
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ68ُ اﻟُ َ َوا َ ْھ8َ ْ ََ َ ْ& َ اRَ َِ ْا)َ ْ َ اب% ِ َن8ُF ﱠ,َ ُ ا ْﻟbَ َ ُل ﻟ8ُ@َ3.
َ /A'râbilerden geri bırakılanlar sana diyeceklerdir
ki: 'Bizi mâllarımız ve ehlimiz meşgul etti.]' Bunlar Medîne a'râbileri/bedevîleri: Cüheyne ve
Müzeyne (kabîleleri idi). Mekke'ye çıkarken onlardan kendisine tâbi olmalarını istemişti." Devamla
İmâm Mucâhid ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Ve (onlar ise): 'Meşgûlüz!' şeklinde mâzeret ileri
sürmüşlerdi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 212. sayfa]
2972
Bu açıklama yine Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid
( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ًرا8ُ* ً 8ْ َ=/Kavmen bûran]' Helâke uğramış (bir kavim).
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 214. sayfa]
2973
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ َ*
719
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
A'râbilerden geri bırakılanlara de ki: 'Siz, şiddetli savaş ehli2975 bir kavme
dâvet olunacaksınız. Onlarla kıtâl edersiniz veya müslüman olurlar. Bu
durumda eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ecir verir. Ve eğer bundan
720
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
önce yüz çevirdiğiniz gibi yüz çevirirseniz, elîm bir azâbla size azâb
eder.'(16)2976
Âmâ üzerine güçlük yoktur ve topal üzerine güçlük yoktur ve marazlı üzerine
güçlük yoktur. Ve kim Allah'a ve Resûlu'ne itaat ederse, onu altlarından
nehirler cereyân eden Cennetlere dâhil eder. Ve kim yüz çevirirse, ona elîm
bir azâbla azâb eder.(17)
Andolsun ki, Allah, ağaç altında sana bîat ettikleri zaman, mü'minlerden râzı
olmuştur. 2977 Bunun üzerine onların kalblerindekini ilmetmiş, böylece
üzerlerine sekîneti inzâl etmiş ve kendilerine yakın bir fethi sevâb olarak
vermiştir;(18)2978
Ve Allah size alacağınız bol ganîmetler vaad etmiştir. Böylece bunu size âcilen
vermiş ve insânların ellerini sizden çekmiştir. Ve (bu,) mü'minler için bir âyet
olması ve sizi Sırât-ı Mustakîm'e2979 hidâyet etmesi içindir.(20)
2976
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َن8ُ ِ " ْ ُ- َ ُ ْ ا َْو68ُ ?ِ َ@ُ?/Onlarla kıtal edersiniz veya müslüman
olurlar]' Yani onlarla cihâd ve kıtâl size şerân meşrûdur. Bu böylece onların aleyhlerine devam eder.
Size ise onlara karşı nusret vardır. Ya da teslîm olurlar ve kıtâlsiz, seçerek Dîn'inize girerler. '[ َْ ِن$
ا8ُ 3Uُٖ ?/Bu durumda eğer itaat ederseniz]' Yani icâbet ederseniz, cihâda giderseniz ve üzerinize
düşeni edâ ederseniz. '[ُ 0ْ َ= ْ% ِ ْ ُ&3ْ ﻟﱠ8َ َ? َ 7َ ا8ْ ﻟﱠ8َ َ&َ? ْ" ً َواِن َ 2َ ﷲ ُ ا َ ْ ً ا ّ ٰ ُ ُ ?ِ ْHُ-/Allah size güzel bir ecir verir. Ve
eğer bundan önce yüz çevirdiğiniz gibi yüz çevirirseniz]' Yani Hudeybiyye zamanında çağrılıpta
geri kaldığınızda. '[ ً 3ا*ً ا َٖﻟ5َ َ ْ ُ *ْ 5ُ َ ﱢ-/Elîm bir azâbla size azâb eder]'." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Fetih Sûresi, 16. âyetin tefsîrinde]
2977
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Câbir ( ﷲ ')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir:
"Hudeybiye günü bin dört yüz kişiydik. Ömer elini tutarken biz de ona ağacın altında -Semura ağacı-
bîat ettik. Kaçmayacağımız üzerine bîat etmişken, ölüm üzerine bîat etmedik, yani Nebî ( ﷲ
')وe." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 226. sayfa]
2978
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ َ* َYََوا
ً0- ٖ َ= Tًْ &َ$/ ve kendilerine yakın bir fethi sevâb olarak vermiştir]' Ve bu Hayber'(in fethi)dir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 228. sayfa]
2979
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ اطQاﻟ/Sırât]' Yoldur. '[ 3@&" اﻟ/Mustakîm]' (ise)
'[ اطQاﻟ/Sırât]'ın sıfatıdır. Ve o, içinde eğriliği olmayan ve ondan sapılmayan demektir." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Fâtiha Suresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
2980
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ 3ْ َ َ ُرواDِ @ْ َ? ْ َ ٰ ى ﻟAُْ َوا/Ve başka (ganîmetler), onların
üzerine (henüz) kudretiniz yetmemektedir]' Yani: Âcem arâzisi. Ve şöyle de denmiştir: Mekke
arâzisi. Ve şöyle de denmiştir: Allah'ın fethettiği ve Saat(-i Kıyâmet)'e kadar fethedeceği tüm
arâziler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
721
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
722
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Andolsun ki, Allah, Resûlu'nun rüyâsını hakk ile tasdîk etmiştir. Elbette
Mescidi'l-Harâm'a inşâAllah emîn olduğunuz hâlde, başlarınızı kazıtarak ve
(saçlarınızı) kısaltarak dâhil olacaksınız, korkmayacaksınız. 2986 Fakat sizin
ilmetmediğinizi ilmetmiştir, böylece bunun dûnundan yakın bir fetih
kılmıştır.(27)
O, O ki, Resûlu'nu hidâyet ve hakk Dîn ile -onu bütün dînlerin üzerine zâhir
buyurmak için- irsâl etmiştir. 2987 Ve Şehîd2988 olarak Allah kâfidir.(28)
sağlamıştı. Ve onlar ona ehakk ve ona ehil olanlardı.]' Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet
etmektir." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 3. cilt, 229. sayfa]
2986
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Dْ َ@َﻟ
< ﱢTَ َ ِ* ْﻟ-ُ اﻟ ﱡ ْءLَﻟ8. ّٰ ق
ُ ﷲُ َر َ Dَ 1
َ /Andolsun ki, Allah, Resûlu'nun rüyâsını hakk ile tasdîk etmiştir.]' Allah
Resûlu ( و ﷲ ) kendisinin ve ashâbının Beyt'i tavaf ettiğini söyledi. Bunun üzerine Allah
onun rüyâsını tasdîk etti ve buyurdu ki: [ )َ َ%- ٖ Q َ َ ُر ُؤ%3@ٖ ﱢTَ ُ َ%3 ٖ ِ ﷲُ ٰا
ُ ْ َو ُ @َ ﱢ. ّ ٰ َ ا َم اِنْ َ َءTَ ْ اﻟDَ kِْ "َ ﱠ ا ْﻟ%ُ Aُْ Dَ&َﻟ
َن8ُ$ ,ََ ?/Elbette Mescidi'l-Harâm'a inşâAllah emîn olduğunuz hâlde, başlarınızı kazıtarak ve
(saçlarınızı) kısaltarak dâhil olacaksınız, korkmayacaksınız.]'"
Yine İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir:
"'[ا8 ُ َ ْ َ? ْ َ َ َ ِ َ َ ﻟ$/Fakat sizin ilmetmediğinizi ilmetmiştir]' Aralarında mü'min erkek ve mü'minelerin
olduğu bir mekândan onu geri çevirmiştir. Allah (bu bildiğini) hidâyet etmeyi dilediğini rahmetine
dâhil etmek için tehir etmiştir. '[ ً0- ٖ َ= Tًْ &َ$ bَ ُون ٰذ ِﻟ ِ ْ د% ِ َ َ kَ َ$ ا8 ُ َ ْ َ ? ْ َ َ َ ِ َ َ ﻟ$/böylece bunun dûnundan size
yakın bir fetih kılmıştır]' Hayber. Hudeybiyye'den döndüklerinde Allah, Hayber'i onlara açmıştır,
fethetmelerini sağlamıştır. Oranın (ganîmetlerini) Hudeybiyye ehli arasında taksîm etmiştir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 257.-259. sayfalar]
2987
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &') mü'minleri Resûl (ات ﷲ )'nin düşmanlarına
ve ve sâir Arz ehline karşı nusreti ile tebşîr ederek şöyle buyurmuştur: '[ %ِ -ى َو ٖدDٰ ُ ُ *ِ ْﻟLَﻟ8. ُ َ َر. َ ْى اَر5ٖ اﻟﱠ8َ ُھ
ﱢTَ ا ْﻟ/O, O ki, Resûlu'nu hidâyet ve hakk Dîn ile irsâl etmiştir.]' Yani faydalı ilim ve sâlih amel ile
<
(irsâl etmiştir)." Devamla İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[Lٖ ﱢ7ُ %ِ -Dّ ٖ اﻟ#َ َ ُ ِ َ هrْ ُ3 ِﻟ/Onu bütün dînlerin
üzerine zâhir buyurmak için]' Yani: Sâir arz ehlinden tüm dînlerin ehli üzerine." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Feth Sûresi, 28. âyetin tefsîrinde]
2988
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ًاD3 ٖ َ /Şehîd]' Yani: Gözetici, her şey üzerine muttalî."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ Suresi Tefsîri, 2. cilt, 283. sayfa]
2989
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َ% ِ sًْ ^َ$/Allah'tan fazl]' Ve bu -onları Cennetine dâhil ederek
lutfetmesinden dolayı- Allah'ın onlara rahmetidir. '[ ً6ا8َ ْ‚ َو ِر/Ve rızâ]' Ve Rabblerinin onlardan râzı
olmasından dolayı. '[ ِد8kُ " َ ِ اﻟ ﱡYَْ ا% ِ ْ ِ ِھ8 ُ ُو#$ٖ ْ َ ُھ3./Sîmâları
ٖ secde eserinden vecihlerindedir]'
Vecihlerindeki alâmet namazlarındaki secdenin eseridir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 261. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[Lٖ ِ=8. ُ # ٰ َ ٰ ى8َ&. ْ َ$/Derken gövdesi üzerine
2990
istivâ etmiştir]' Yani gövdesi üzerinde dik turmuştur. [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 210. sayfa]
723
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
hoşuna gider. (Bu,) onlar ile küffârı öfkelendirmek içindir.2991 Allah, onlardan
o îmân eden ve sâlih ameller işleyenlere mağfiret ve azîm bir ecir vaad
etmiştir.(29)2992
2991
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ _ ُ kِْ ُ-
َ ﱡ رﱠاWاﻟ/ziraatçıların hoşuna gider]' Güzelliği ziraatçıların hoşuna gider. '[ﱠ َرFُ ْ• ِ* ِ ُ اﻟ
ع َ 3Rٖ َ3 ِﻟ/(Bu,) onlar ile
küffârı öfkelendirmek içindir.]' Yani mü'minler ve çoklukları ile. Nitekim bunun meseli/örneği
İncîl'de vardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 270. sayfa]
2992
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً 3rَٖ َ ةً َوا َ ْ ً اFِ Rْ َ ْ ُ ْ ِ ِ تTَ ِﻟQ ّ ٰ َDَ َو/Allah,
ا اﻟ ﱠ8ُ ِ َ ا َو8ُ َ َ ٰا%-5ٖ ﷲ ُ اﻟﱠ
onlardan o îmân eden ve sâlih ameller işleyenlere mağfiret ve azîm bir ecir vaad etmiştir.]' Yani:
Cennet (vaad etmiştir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 4. cilt, 259. sayfa]
724
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve eğer onlar, sen onlara hurûc edinceye kadar sabretselerdi, elbette onlar
için hayırlı olurdu. Ve Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.(5)
2993
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[Lﻟ8.ي ﷲ ورD- %3* ا8 D@? ) ا8 ا%-5 اﻟ- أ-/Ey o îmân edenler! Allah ve Resûlu'nun önüne
geçmeyin]' Kitâb ve Sünnet'e muhâlif olanı söylemeyin." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 364. sayfa]
2994
İmâm Ebu Bekir el-Hallâl ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Bu kavim, amelleri boşa çıkaran ameller bulunduğunu görmüyor. Ve Allah (+, و- )
buyurdu ki: '[ )َ ْ ُ&6ْ ََ اَ ْ َ ﻟ ُ ُ ْ َواiَ0 ْTَ? ْ َ ْ•ٍ اَن0^ ُ ْ ِﻟ
ِ ْ َ* ِ ْ kََ 7 ِل8ْ َ@ ُ ِ* ْﻟLَْ َ ُ وا ﻟkَ? )َ َو# ﱢ0ِ تِ اﻟ ﱠ8ْ 1
َ قَ 8ْ َ$ ْ ُ َ?ا8َ ْ1َا ا8ُ َ $ ْ َ? )َ
َُ ُون >
ْ َ ?/Ey o îmân edenler! Seslerinizi Nebî'nin sesinin fevkine yükseltmeyin. Ve ona sözü -ve siz
şuurunda olmadan amelleriniz boşa gitmemesi için- bazınızın bazısına bağırdığınız gibi
bağırmayın.]'" [Ebu Bekir Ahmed bin Muhammed el-Hallâl, es-Sunne (1506. rivâyet)]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Şayet onların (yani ashâbın) seslerini Allah
Resûlu ( و ﷲ )'in sesinden daha fazla yükseltmeleri amellerinin boşa gitmesine sebep
olabiliyorsa, kendi görüşlerini, akıllarını, arzularını, siyaset ve bilgilerini Allah Resûlu ( ﷲ
')وin getirdiğinin önüne almaları ve ondan yüksek tutmaları nasıl olmalı? Bu durum amelleri haydi
haydi boşa çıkarmaz mı?" [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-
Cevziyye, Îlâmu'l-Muvakkıîn an Rabbi'l-Âlemîn, 1. cilt, 51. sayfa]
2995
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Öyle ki kuşkusuz O ( $ &')') رك و, hucurât, yani kadınlarının
evlerininin arkasından, nidâ edenleri zemmetmiştir. Nitekim arapların kabaları böyle yapardı. İşte
bunun üzerine şöyle buyurmuştur: '[ َن8ُ @ِ ْ َ- )َ ْ َ ُ ُھM7ْ َا/Ekserîsi akletmezler]'" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hucurât Sûresi, 4. âyetin tefsîrinde]
725
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler, eğer size bir fâsık bir haberle gelirse, hemen araştırın ki
cehâlet ile bir kavme isâbet edersiniz de fiil ettiğinizin üzerine nedâmet
duyanlar olursunuz.(6)2996
Ve ilmedin ki içinizde Allah Resûlu vardır. Eğer birçok işte size itaat etseydi,
elbette sıkıntıya düşerdiniz. 2997 Ve lâkin Allah sizi îmâna muhabbet ettirdi ve
onu kalblerinizde ziynetlendirdi. Ve size küfrü ve fâsıklığı ve isyânı kerih
buyurdu. İşte onlar, onlardır râşidler.(7)2998
Ve eğer mü'minlerden iki tâife kıtâl ederlerse, o vakit aralarını ıslâh edin.
Artık şayet onlardan biri diğeri üzerine bâğîlik ederse, o takdirde Allah'ın
emrine dönünceye kadar o bâğîlik edenle kıtâl edin. Artık şayet dönerse, o
zaman aralarını adâletle ıslâh edin ve (onlara) adâletli davranın. Muhakkak ki
Allah, âdil davrananlara muhabbet eder.(9)
Ey o îmân edenler! Bir kavim bir kavmi maskaralığa almasın, ola ki onlar
kendilerinden daha hayırlıdırlar. Ve kadınlar kadınları (maskaralığa almasın),
ola ki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Ve nefislerinizi karalamayın ve
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[< ٌ . ِ َ$ ْ 7ُ ِانْ َ َء/Eğer size bir fâsık gelirse]'
2996
Dediler ki: Fâsık burada yalancı (demek)tir. Luğavi manası ise -beyân ettiğimiz gibi- Allah'ın
itaatinden çıkan kimsedir. '[ٍ َ َ ﻟkَ ِ* ً 8ْ َ= ا8ُ03Qُ ٖ ? ْا اَن8ُ ﱠ3َ0َ&َ$/Hemen araştırın ki cehâlet ile bir kavme
isâbet edersiniz]' Manası: Cehâlet ile bir kavme isâbet etmeyesiniz diye. İsâbetin buradaki mânâsı:
Katletme, esîr ve ganîmet alma ile kan isâbetidir. '[ َ%3 ٖ َ ِد6 ْ ُ &ْ َ َ$ َ # ٰ َ ا8Tُ 0ِ ْQُ?/Fiil ettiğinizin üzerine
nedâmet duyanlar olursunuz]' Yani: Fiilinize pişman hale gelirsiniz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 217. sayfa]
2997
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Ebu Sâîd el-Hudrî ( ﷲ )رşöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ا ا َنﱠ8ُ َ ْ َوا
ّ ٰ َل8.
ْ &َ ْا) َ ْ ِ ﻟَ َ ِ ﱡ% ِ ٍ 3Mَٖ 7 #$ٖ ْ ُ ُ 3Uٖ ُ- 8ْ َﷲِ ﻟ ُ ُ ْ َر3$/Ve
ٖ ilmedin ki içinizde Allah Resûlu vardır. Eğer birçok işte
size itaat etseydi, elbette sıkıntıya düşerdiniz.]' İşte Nebîniz ( و ﷲ ) ve işte en hayırlı
îmâmlarınız. Şayet Nebî ( و ﷲ ) pek çok işte onlara itaat etseydi, onlar sıkıntıya düşerlerdi.
Ya bugünkü hâliniz nice olurdu?" [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3269.);
Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de eser için: 'İsnâdı sahîhtir' demiştir]
2998
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ _ﱠ َ 02َ
ْ ُ *ِ 8ُ ُ= #$ٖ ُ Lَ ﱠ- َ نَ َو َز-) ُ ُ ْ ٖا3ْ َاِﻟ/sizi îmâna muhabbet ettirdi ve onu kalblerinizde ziynetlendirdi]' Onu ve
güzelliğinin ziynetini onlara sevdirdi. '[ق َ 8" ُ ُF َ َوا ْﻟFْ ُ ُ ُ ا ْﻟ3ْ َ ﱠ هَ اِﻟ7َ َو/Ve size küfrü ve fâsıklığı kerih
buyurdu]' Yalanı ve isyânı. Nebî ( و ﷲ )'e isyân. '[ َُونD ِ ھُ ُ اﻟ ﱠاbَ cِ ُوﻟ ٰ ا/İşte onlar, onlardır
râşidler.]' Allah'ın fazlı ve nimeti. Allah münâfıkların hepsini Kur'ân'da yalancılar olarak
isimlendirdi. Ve fâsık, Allah'ın Kitâbı'ndaki tüm yalancılardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 291.-292 sayfa]
726
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
lâkablar ile atışmayın. 2999 Îmânın ardından fâsıklık ne kötü bir isimdir. Ve
kim tevbe etmezse, bu durumda işte onlar, onlardır zâlimler.(11)
Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir dişiden halk ettik. Ve sizi
birbirinizle tanışmanız için şûbeler ve kabîleler kıldık. Muhakkak ki Allah
indinde en mükerrem olanınız en takvâlınızdır.3002 Muhakkak ki Allah,
Alîm'dir, Habîr'dir.(13)
A'râbîler3003 dedi ki: 'Biz îmân ettik.' De ki: 'Siz îmân etmediniz ve lâkin deyin
ki: 'Biz İslâm olduk.'3004 Ve îmân henüz sizin kalblerinizin içine dâhil
2999
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ
ٍم8ْ َ= ْ% ِ ٌم8ْ َ= ْ ,َْ "َ-/Bir kavim bir kavmi maskaralığa almasın.]' Bir kavim bir kavimle fakir bir
kimsenin zengin veya fakir bir kimseden istemesinden dolayı alay etmesin. Bir kimse bir kimseye
iyilikte bulunursa onunla alay etmesin. '[ ْ ُ " َ ُF6ْ َُوا اW ِ ْ َ? )َ َو/Ve nefislerinizi karalamayın]' Kötü
konuşmayın. '[ُِوا ِ* ْ)َ ْﻟ@َ بWَ* َ َ? )َ َو/Ve lâkablarla atışmayın]' Bir kimsenin müslüman olmasına rağmen
küfürle çağrılmasıdır.
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رyine sahîh bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رa Allah (+, و- )'nin: '[ ُواWَ* َ َ? )َ َو
ِ ِ* ْ)َ ْﻟ@َ ب/Ve lâkablarla atışmayın]' kavli hakkında suâl edildiğini ve cevâben şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "Bu bir kimsenin bir kimseye: 'Ey münâfık! Ey kâfir!' demesidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 300. sayfa]
3000
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ﱢ%r اﻟ ﱠ/Zann]' İnsânda birini birine tercih ettiği iki ihtimalin
bulunmasıdır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Hucurât Sûresi Tefsîri, 49. sayfa]
3001
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ا8" ُ "
ﱠkََ ?/Tecessüs]' İnsânların ayıplarını aramaktır. Allahu
( $ &') insânların setredilmiş/örtülmüş durumlarını araştırmaktan ve kusurlarını tâkib etmekten
nehyetmiştir, ta ki Allah'ın örttükleri ortaya çıkmasın." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 342. sayfa]
3002
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Allahu ( $ &') insanlara haber vererek onları bir tek nefisten
halkettiğini, ondan da eşini var ettiğini söylemektedir. O ikisi ise Âdem ile Havvâ'dırlar. Keza bütün
insanlar Âdem ve Havvâ gibi topraktan gelme nisbetindeki şerefte eşittirler. Onlar ancak Allah'a itaat
ve Resûlu'nu ittibâ olacak şekilde dîni işlerde birbirlerine üstün gelebilirler. İşte bu yüzden Allahu
( $ &') gıybet ve insânların birbirlerini hâkir görmelerinden nehyettikten sonra hepsinin beşeriyette eşit
olduğuna dikkat çekmiştir. '[ا8ُ$َ ِ} َ ِﻟ&َ َ َر0َ=*ً َو8ُ ُ ْ 7ُ َ ْ َ َ َو#Mٰ 6ْ ُ ٍ َوا7َ ْ َذ% ِ ْ 7ُ َ @ْ َ Aَ ﱠ6ِس ا
ُ َ اﻟ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey insânlar!
Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir dişiden halk ettik. Ve sizi tanışmanız için şûbeler ve
kabîleler kıldık.]' Yani: Aralarında tanışma hâsıl olması için. Hepsi kabîlelerine rücû eder. '[ ْ ُ َ َ 7ْ َ اِنﱠ ا
ّ ٰ َDْ ِ /Muhakkak ki Allah indinde en mükerrem olanınız en takvâlınızdır.]' Yani: Allahu
ْ ُ 3@ْٰ ?َﷲِ ا
( $ &') indinde ancak takvâ ile üstün olursunuz, asâletle değil." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hucurât Sûresi, 13. âyetin tefsîrinde]
3003
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[اب ْ
ُ َ ْ َ)ا/A'râbîler]' Tıpkı bedevîler gibi çölde yaşayan
kimsedir. A'râbîler kendileriyle iftitâr ettiler." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Hucurât Sûresi
Tefsîri, 60. sayfa]
727
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3004
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Zührî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir,
demiştir ki: "'[ َ ْ َ . ْ َا ا8ُﻟ8ُ= ْ%ِ ا َو ٰﻟ8ُ ِ ْHُ? ْ َ اب ٰا َ ﱠ =ُ ْ ﻟ
ُ َ ْ َ )ِ ْاqَ=َ ﻟ/A'râbîler dedi ki: 'Biz îmân ettik.' De ki:
'Siz îmân etmediniz ve lâkin deyin ki: 'Biz İslâm olduk.']' Muhakkak ki İslâm 'Kelime'dir ve îmân
da ameldir." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 3. cilt, 233.-
234. sayfalar]
3005
Şeyhulİslam İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رder ki: "Burada cihâdın da, şübheye düşmemenin de farz
olduğu beyân edilmektedir. Cihâd her ne kadar farz-ı kifaye olsa da, işin başında bütün mü'minler
cihâd ile muhâtabtırlar. Hepsi de onun farz olduğuna îmân etmekle yükümlüdür. Farz-ı ayn olması
halinde, onu yerine getirmekte kararlı olmaları gerekir. İşte bundan dolayı Nebî ( و ﷲ ):
'Kim gazaya çıkmaksızın ve içinde gaza etmek niyeti taşımaksızın ölürse, nifâktan bir şube
üzere ölür.' buyurmuştur. Bu hadisi Müslim [keza Ebû Dâvud ve Nesaî] tahric etmiştir. Bu hadiste,
içinden cihâd niyeti geçirmeyen kimsenin nifâktan bir şube üzere öleceği haber verilmektedir." [Ebu'l-
Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 4. cilt, 14.-15. sayfalar]
Buradaki cihâdtan maksad Allah ( $ &'') )( ! وnın ve Resûlu ( و ﷲ )'in emrettiği cihadtır.
Yoksa günümüzdeki gibi -kafirlere ve müşriklere dokunmayıp- sadece müslümanların başını kesen
tekfirci-hâricî zihniyetin sözde cihâdı değildir!!! [Hazırlayan]
3006
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َن8َ ُ ﱡ-
ا8 ُ َ .
ْ َ اَنْ اbَ 3ْ َ َ /Müslüman oldular diye seni minnet altında bırakıyorlar.]' Nebî ( و ﷲ )'e
gelip, şöyle diyerek onu minnet altında bıraktılar: 'Şübhesiz biz kıtâl olmadan müslüman olduk. Ben-i
filân ve ben-i filân gibi seninle kıtâl etmedik. Bunun üzerine Allah Nebîsi ( و ﷲ )'e şöyle
buyurdu: '[ ْ ُ=/De ki:]' Onlara (de ki): '[ َ ِن-sٖ ْ ِ ُ ْ ﻟ-Dَٰ ُ ْ ا َنْ ھ3ْ َ َ ﱡ% ُ َ- ُﷲ ّ ٰ ِ َ* ْ ُ َ sَ .
ْ ِ اKا َ َ ﱠ8 َ) ?َ ُ ﱡ/De ki:
'Müslüman olmanızla beni minnet altında bırakmayın. Bilakis Allah -sizi îmâna hidâyet
buyurdu diye- sizi minnet altında bırakır]' [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 320.-321. sayfa]
728
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bilakis, onlara kendilerinden bir inzâr edici geldi diye teâccüb ettiler de
kâfirler dediler ki: 'Bu, acâyib bir şeydir;'(2)
Öyleyse fevklerindeki semâya nazar etmediler mi, nasıl onu binâ ettik ve onu
ziynetlendirdik? Ve onun bir çatlağı yoktur.(6)
Ve arz, onu uzattık ve onda sâbit dağlar yerleştirdik. Ve orada her iç açıcı
çiftten bitirdik.(7)
3007
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[Dِ 3kٖ َ ا ْﻟ/Mecîd]' Hayrı çok olan." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 355. sayfa]
3008
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Dْ َ=
ْ ُ ْ ِ َرْض ُ ُ@ْ َ? َ َ ْ ِ َ /Arzın onlardan ne noksanlaştırdığını ilmederiz.]' Arzın onlardan ne
ُ )„ ْا
yediğini (ilmederiz)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 329.
sayfa]
3009
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٍ_3 ٖ ُ Dٍ 0ْ َ ِﻟ ُ ﱢ/Her yönelen kul için]' Yani: İşlerinde
Allah ( $ &'') )( ! وya rücû eden (kula)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 236. sayfa]
3010
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened Mucâhid ( #.ر
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ً َ ةQِْ 0َ?/Tebsıraten]' Bir basîret." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 376. sayfa]
3011
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ٰ ى7ْ َو ِذ/Ve bir zikrâ]' Yani: Onunla kalb sâhibleri
tezekkür eder/hatırlar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 236. sayfa]
729
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kullar için rızık olarak. Ve onunla meyte bir beldeyi ihyâ ettik. 3012 İşte hurûc
böyledir.(11)3013
Ve Eyke ashâbı ve Tubbâ kavmi. Hepsi resûlleri tekzîb etti. Böylece vaîdim
hakk oldu.(14)3015
O halde evvel halk ediliş ile güçsüz mü düştük? Bilakis, onlar yeni bir halk
edilişten kuşku içindedir.(15)3016
Ve andolsun ki, insânı halk ettik ve nefsinin ona verdiği vesveseyi ilmederiz.
Ve Biz ona şah damarından daha yakınız.(16)
3012
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ ِد0 ِ ْ ِ ِرزْ =ً ﻟ/Kullar için rızık olarak.]' Yani: Kullara rızık
olması için onu filizlendirdik. '[Lٖ *ِ َ 3ْ َ3 ْ2َ َوا/Ve onunla ihyâ ettik]' Yani yağmur ile. '[ ً&3ْ َ ًةDَ ْ َ*/Meyte bir
beldeyi]' Yani kuru, üzerinde bir bitkinin olmadığı (bir belde), sonra orada bitkiler filizlendi." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 270. sayfa]
3013
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ُ و ُج,ُ ا ْﻟbَ ِﻟ5َٰ 7/İşte hurûc böyledir]' Kabirlerden (hurûc/çıkış
böyledir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 357.
sayfa]
3014
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[اﻟ س/Ress]' Etrafında bir kavmin olduğu bir
kuyudur, o kavim o kuyuya nisbet edilmiştir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 271. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Dِ 3 ٖ < َو ﱠTَ َ $ َ . َ ﱠ5َ7 ﱞ7ُ /Hepsi resûlleri tekzîb
ُ ب اﻟ ﱡ
3015
etti. Böylece vaîdim hakk oldu]' Yani: Vaîdim/tehdidim ve azâbım üzerlerine hakk oldu." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 238.
sayfa]
3016
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ *َ ْ ُھ
Dٍ -Dٖ َ <ٍ ْ Aَ ْ% ِ ٍN0ْ َ ﻟ#$/Bilakis,
ٖ onlar yeni bir halk edilişten kuşku içindedir.]' Yani: Şekk (içindedir).
Ve: '[Dٍ -Dٖ َ < ٍ ْ A/Yeni
َ bir halk ediliş]' Ölümden sonraki ba's edilmedir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 341. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ %3 ِ ٖ َ3 ا ْﻟ%ِ َ
3017
ٌD3 ٖ َ= > َ ِل اﻟ ﱢ%َِ َو/Sağında ve solunda oturan]' Sağındaki hasenâtı/iyilikleri yazandır. Solundaki de
seyyiâtı/kötülükleri yazandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22.
cilt, 345. sayfa]
730
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve her nefis gelmiştir, beraberinde bir sevk edici ve bir şâhid vardır.(21)3022
Andolsun ki, sen bundan gaflette idin. İmdi senden perdeni açtık, artık bugün
senin gözün keskindir.(22)
O ki, Allah ile beraber, başka bir ilâh kılandır. O halde onu şiddetli azâbın
içine ilkâ edin.(26)
Karîni3024 der ki: 'Rabbimiz! Onu ben tuğyân ettirmedim ve lâkin o derin bir
dalâlet içinde idi.'(27)
3018
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[َ ِن3 ا ْﻟ ُ &َ َ@ﱢ#َ&َ َ@ﱠ- اِ ْذ/iki telâkki edici telâkki ederlerken]' Yani
iki kâtib melek." Devamla şöyle demiştir: "Yani onun işlediği amelleri telâkki ederler ve yazarlar."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 272. sayfa]
3019
İmâm Ebu Dâvud ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile İkrime ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ٌD3&َٖ ٌ_3=ٖ َرLِ -ْ Dَ َ ٍل ِا ﱠ) ﻟ8ْ َ= ْ% ِ ُ•ِFْ َ- َ /Kavilden telaffuz etmez ki, yanında hazır gözetleyici bulunmasın.]'
Bu gözetleyici, onun ecir alacağı şeyi de işlediği günâhı da yazar." [Ebu Dâvud Süleymân bin el-Eş'as
bin İshâk es-Sicistânî, Kitâbu'z-Zühd, 371. sayfa (469.)]
3020
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ِت8ْ َ ْ ْ َ ةُ اﻟ. َ /Ölüm sekerâtı]' İnsâna ölüm
yaklaşınca ilhâk eden bir bayılma ve taşkınlıktır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 240. sayfa]
3021
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ِر8 ﱡQ اﻟ#ِ$ {َ Fِ ُ6 َو/Ve Sûr'a nefhedilir.]' Yani: Ba's nefhedilmesi.
'[Dِ 3 ٖ 8َ ُم ا ْﻟ8ْ َ- bَ ٰذ ِﻟ/Bu, vaîd günüdür.]' Yani: O gün, vaîd günü, Allah'ın kafirlere azâb edeceğini vaad
ettiği gündür." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt,
360. sayfa]
3022
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ < ٌ }ِ .
َ
Dٌ 3 ٖ َ َو/Bir sevk edici ve bir şâhid vardır]' Allah'ın emrine sevkeden bir sevkedici. Ve amel ettiğine
şâhid olan bir şâhid." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 348.
sayfa]
3023
'[ُ Lُ - ٖ َ=/Karîni]' Yani: Yakın arkadaşı, yoldaşı. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َو=َ َل
ُLُ - ٖ َ=/Ve karîni der ki]' Yani: Melek." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 242. sayfa]
3024
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki:
"'[ُLُ - ٖ َ=/Karîni]' Şeytân." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt,
357. sayfa]
731
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Cehennem'e: 'Doldun mu?' buyuracağımız gün. Ve der ki: 'Daha ziyâde var
mı?'(30)
Bu, size vaad edilendir, her bir muhâfaza eden tevbekâr için;(32)3028
Rahmân'a gaybte haşyet duyan3029 ve yönelmiş bir kalb ile gelen (için).(33)
3025
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demekte: "'[ی ﱠDَ َﻟ/Ledeyye]' İndimde." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 274. sayfa]
3026
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Dِ 3 ٖ 8َ ْ ُ ْ *ِ ْﻟ3َُ اِﻟq ْ D =َ ﱠDْ َ= َو/Ve size vaîdimi takdîm
etmiştim]' Yani: Size resûl ba's ettim ve Kitâb inzâl ettim. Ve emrimi ve nehyimi ve vaadimi ve
vaîdimi beyân ettim." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 244. sayfa]
3027
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ
ی ﱠDَ َ ُل ﻟ8ْ َ@ ُل ا ْﻟDَ ﱠ0ُ-/İndimde kavil tebdîl edilmez]' Ben, hükmedeceğimi hükmettim." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 359. sayfa]
3028
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[•ٍ 3Fٖ 2/Muhâfazaَ eden]' Yani: Ahdini muhâfaza edip de
bozmayan ve dönmeyen. '[ٍاَ ﱠواب/Tevbekar]' Yani: Tevbeye pişmanlıkla rücû eden." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kâf Sûresi, 32. âyetin tefsîrinde]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[_ ِ 3ْ Rَ َْ ِ* ﻟ% ٰ ْ2 اﻟ ﱠ# ِ Aَ ْ% َ /Rahmân'a gaybte haşyet
َ >
3029
duyan]' (Burada) özellikle, '[ِ_3ْ Rَ ِ* ْﻟ/Gaybte]' kelimesini kavil buyurmuştur. Çünkü onlar, ba's edilişe
ve Cennet'e ve ateşe ve sevaba ve ikâba îmân ederler ki, bunların tümü gaybtır." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 244. sayfa]
3030
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َھ8ُ Aُْ اُد
ٍمsَ "
َ *ِ /Ona selâm ile dâhil olun]' Onlar Allah'ın azâbından selâmet bulurlar ve onlara selâm verilir.
ٰ
'[ ِد8ُ ,ُ ْ ُم اﻟ8ْ َ- bَ ذ ِﻟ/Bu, muhalledlik günüdür.]' Muhalled kılınırlar vAllahi, artık ölmezler. (Orada) ikâmet
ederler, artık ayrılmazlar. Nimetlendirilirler, artık zarar görmezler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 366. sayfa]
3031
Bu açıklama İmâm Taberî ( ﷲ#.')رa aittir,demiştir ki: "'[ َ -ْ Dَ َ َوﻟ/Ve ledeynâ]' Ve indimizde." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 366. sayfa]
3032
İmâm Muslim ( ﷲ#.)ر, Suheyb ibn Sinân er-Rûmî ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Allah Resûlu ( و ﷲ ) buyurdu ki: 'Onlar için güzele daha güzeli (vardır)...', buyurdu ki:
'Cennet (vardır)', '...ve ziyâde (ise) Allah'ı görmektir.'" [Ebu'l-Huseyn Muslim bin Haccâc el-
Kuşeyrî en-Nişâbûrî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu'l-Îmân, Ahîrette Mü'minlerin Rabblerini Göreceklerinin
İsbâtı Bâbı'nda, (297.-298.)]
İmâm Mâlik ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "İnsanlar, Kıyâmet Günü gözleriyle Allah ( $ &'') )( ! وya
bakacaklardır." [İsnâdı sahîhtir. Acurrî, Kitâbu'ş-Şerîa'da (574.) ve Lâlekâi, el-İtikad'ta (870.) ve Ebu
732
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki bunda, elbette kalbi olan veya -ve o şâhid iken- kulak veren için
bir zikrâ vardır.(37)
Ve andolsun ki, semâlar ve arzı ve ikisi arasındakileri altı günde halk ettik. Ve
Bize bir yorgunluk temâs etmedi.(38)3034
733
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3037
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[< ﱢTَ َ ِ* ْﻟTَْ 3Q
نَ اﻟ ﱠ8ُ َ "
ْ َ- َم8ْ َ-/Sayhayı hakk ile işitecekleri
gün.]' Yani: Hakk ile gelecek olan sûra üfleyiş. Ki onların ekserîsi ondan kuşku duyuyorlardı." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kâf Sûresi, 42. âyetin
tefsîrinde]
3038
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِ ُ وج,ُ ُم ا ْﻟ8ْ َ- bَ ِذﻟ/Bu, ٰ hurûc günüdür.]' Yani:
Amellerin hesâbı için kabirlerden (hurûc/çıkış) ve Cennet ve Ateş'e dâhil olma." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 248. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle demiştir: "'[ ً َ ا. ِ ْ ُ ْ َ َرْض ُ >@ﱠ
ُ )< ْا َ َ? َم8ْ َ-/Arzın
3039
onlardan sürâtle ayrılacağı gün.]' Yani: Sayhayı duydukları vakit oyalanamayacaklar. Mânâsı:
Sayhayı duyduklarında, Arz onlardan ayrılacak ve oyalanma ve zaman olmadan hurûc edecekler."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt,
248.-249. sayfa]
3040
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٌ 3"ٖ َ- َ 3ْ َ َ ٌ > ٰ
ْ 2َ bَ ذ ِﻟ/Bu haşrdır, Üzerimize kolaydır.]' Yani:
Bu iâde (tekrar diriltme) Üzerimize çok kolaydır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kâf Sûresi, 44. âyetin tefsîrinde]
3041
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َن8ُﻟ8ُ@َ- َ *ِ ُ َ ْ َُ ا% ْTَ6/Biz ne söylediklerini en iyi
ilmedeniz.]' Yani: Allah'ın ve Resûlu'nun üzerine şirkten ve yalandan söylediklerini." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 249.
sayfa]
3042
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ﱠ ٍر0kَ ِ* ْ ِ 3ْ َ َ َq6ْ َ َو َ ا/Ve sen, üzerlerine bir cebbâr
değil(sin)dir.]' Onları İslâm'a zorlayarak üzerlerine hâkim değil(sin)dir. Sen ancak bir
müzekkir/hatırlatıcı olarak gönderildin. '[Dِ 3 ٖ َو/Vaîdimden]' Yani: Bana isyân edenlere azâb olarak
vaad ettiklerim." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7.
cilt, 367. sayfa]
3043
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ِ* ْﻟ@ُ ْٰا ِن7َ ﱢ5َ$/O hâlde Kur'ân ile tezkîr et]' Yani:
Onunla vaaz et." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-
Tefsîr, 1346. sayfa (tek cilt olarak basım)]
734
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
735
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3050
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ &ِ ُ=
َن8ُ1 ﱠا,َ ا ْﻟ/Katlolunsun koyu yalancılar!]' Allah Resûlu ( و ﷲ ) üzerine o yalan uydurmuş
olan kavim. Bir tâife demiştir ki: 'O, ancak bir sihircidir, getirdiği sihirdir.' Ve bir tâifede demiştir ki:
'O, ancak bir şâirdir, getirdiği bir şiirdir.' Ve bir tâife demiştir ki: 'O, ancak bir kâhindir, getirdiği
kehânettir. [s3 ً 1َٖ * ُ ْ َ ة ً َواLِ 3ْ َ َ # ٰ ْ ُ? #
َ ِ َ$ َ َ0َ&َ&7ْ َ ا%3 ُ ْا)َ ﱠو ٖﻟ3 ٖط.
َ َا ا8ُ َو=َ ﻟ/Ve dediler ki: 'Evvelkilerin satırlarıdır,
onları yazdırmıştır. Artık onun üzerine sabah ve akşam imlâ edilir.']' [Furkân Sûresi, 5. âyet]
Allah Resûlu ( و ﷲ ) üzerine bu şekilde yalan uydurdular." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 400. sayfa]
3051
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs
(# ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َن8ُ ھ. َ #$ٖ ْ َ ُھ%-5ٖ اَﻟﱠ/Ellezîne hum fî ğamratin
َ ٍ] ْ َ ة
sâhûn.]' (Onlar ki, onlardır) dalâletleri için diretenler." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
4. cilt, 387. sayfa]
3052
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[%ِ -Dّ ٖ ُم اﻟ8ْ َ- َﱠ ن-َنَ ا8ُ َ|"
ْ َ-/Suâl ederler ki: 'Dîn Günü ne vakittir?']' 'Dîn Günü ne zamandır?' veya: 'Dîn
günü ne zaman olacakır?' derler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
22. cilt, 401. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Tekzîb etmek ve istihzâ etmek için derler ki: 'Ey Muhammed!
Cezâ günü, yani Kıyâmet Günü ne vakittir?'" [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 372. sayfa]
3053
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ َم ُھ8ْ َ-
َن8ُ َ&Fْ ُ- اﻟ ﱠ ِر#َ َ /Onların ateş üzerinde fitneye uğratılacakları gün.]' Ateşte azâb görürler, orada
yanarlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 402. sayfa]
3054
Hicr Sûresi'nin 45. âyeti ile aynıdır
3055
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ * ُ ْ َر ﱡ3?ٰ َ َ ٰا%-5ٖ Aِ ٰا/Rabblerinin kendilerine
verdiğini alırlar.]' Alma(ları)nın mânâsı: Cennet'e dâhil olmaları ve sevâb olarak vaad edildiklerine
ulaşmalarıdır. '[ َ%3 ٖ " ِ ْT ُ bَ ِ َ ٰذﻟ0ْ َ= ا8ُ6 7َ ْ ُ ﱠ6ِا/Muhakkak ki onlar, bundan önce muhsinler idiler.]' Yani:
(Bu) nâil olduklarına nâil olmadan önce dünyâda muhsinler idiler. Ve ihsânın buradaki mânâsı Allah
( $ &')'ya itaattir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 253. sayfa]
736
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hani onlar, onun yanına dâhil olmuşlardı da: 'Selâm.' demişlerdi. (İbrâhîm de)
demişti ki: 'Selâm, münkerler kavmi.'(25)3061
O vakit onlardan bir korku içine düştü. Dediler ki: 'Korkma!' Ve onu alîm bir
oğul ile3062 tebşîr ettiler.(28)
3056
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َ ُونFِ Rْ َ&" ْ َ-/İstiğfâr ederlerdi.]' Namaz kılarlardı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 413. sayfa]
3057
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ #$ِ َو
َ%3 ٖ =ِ 8ُ ْ َ تٌ ِﻟ-ض ٰا ْ
ِ ْا)َر/Ve arzda yakîn edenler için âyetler vardır;]' (Yakîn edenler) arzda yürüdüğü
zaman, ibretler ve azâmetli âyetler görür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 22. cilt, 419. sayfa]
3058
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َُونD َ 8ُ? َ " َ ِء ِرزْ = ُ ُ ْ َو
اﻟ ﱠ#$ِ َو/Ve semâda rızkınız ve size vaad edilen vardır.]' Cennet, semâdadır.
Vaad olunduğunuz hayır ve şerr de semâdadır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 421. sayfa]
3059
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[~-D2/Hadîs(i)]' Yani: Haber(i)." [Muhammed bin Sâlih
el-Useymîn, Zâriyât Sûresi Tefsîri, 133. sayfa]
3060
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رder ki: " '[ َ%3 ٖ َ ْ ُ ْ َ اﻟ3 اِ ْ* ٰ ٖھ+ْ
ِ 3‚ ُ Dٖ 2َ bَ 3?ٰ َ َھ ْ ا/İbrâhîm'in ikrâm
َ ~-
edilen konuklarının hadîsi sana geldi mi?]' Ve onlar Allah'ın o Lut kavminin helâki için irsâl ettiği
meleklerdir. Ve (Allah,) onlara İbrâhîm'e uğramalarını emretmiştir. İbrâhîme'e konuklar sûretinde
gelmişlerdir." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-
Mennân, 955. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3061
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ ٌم ُ ْ َ ُون8ْ َ=/Münkerler kavmi]' Yani: Garîbler/yabancılar
(kavmi), sizi tanımıyoruz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 7. cilt, 376. sayfa]
3062
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٍمsَ Rُ *ِ
ٍ 3 ٖ َ /alîm bir oğul ile]' İsmâîl (ile)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 22. cilt, 426. sayfa]
737
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bunun üzerine hanımı bir çığlık içinde yöneldi de vechine vurdu. Ve dedi ki:
'Kısır, yaşlı bir kadın.'(29)
Ve Mûsâ'da, hani onu mübîn bir sultân ile3067 Firavun'a irsâl etmiştik.(38)
Fakat rüknü ile3068 yüz çevirdi ve dedi ki: 'Bir sihirci veya bir
mecnûndur.'(39)
3063
Hicr Sûresi'nin 57. âyeti ile aynıdır. Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ -ُ ُ ْ اَ ﱡ0Uْ Aَ َ َ $ َ=َ ل
َن8 َ ْ ُ ا ْﻟ/Dedi ki: 'Öyleyse göreviniz nedir, ey mürseller?']' 'Göreviniz nedir' diyen kişi İbrâhîm (
ُ .
م/ $ة و ا/8$')اdır. Yani 'İşiniz nedir ey mürseller/gönderilmişler?' Ve bunlar meleklerdir." [Muhammed
bin Sâlih el-Useymîn, Zâriyât Sûresi Tefsîri, 147. sayfa]
3064
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ%3 ٖ ِ ْk ُ ٍم8ْ َ= #اِ ٰﻟ/Mücrimler kavmine]' Müşrikler(e). Yani:
Lût kavmi(ne)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4.
cilt, 288. sayfa]
3065
Hicr Sûresi'nin 58. âyeti ile aynıdır
3066 ٰ
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ً َ-ا/Bir âyet]' Bir ibret." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 377. sayfa]
3067
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[%ٍ 30ٖ ُ ٍنU َ ْ"
ُ *ِ /Mübîn bir sultân ile] Yani:
Beyyin/apaçık bir hüccet ile." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 259. sayfa]
3068
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[Lٖ ِ 7ْ ُ *ِ /Rüknü ile]' Kavmi ile." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22.
cilt, 431. sayfa]
3069
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 8َُ َو ھ
ٌ 3 ٖ ُ /ve o levmedilmiş iken]' Allah'ın kulları içinde levmedilmiş/kınanmış." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 432. sayfa]
738
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bundan önce Nûh kavmi (helâk edildi). Muhakkak ki onlar fâsıklar kavmi
idiler.(46)
Ve her şeyden iki çift halk ettik. Umulur ki siz tezekkür edersiniz.(49)
'O halde Allah'a firâr edin. 3071 Muhakkak ki ben, sizin için O'ndan mübîn bir
inzâr ediciyim.'(50)
'Ve Allah ile beraber başka bir ilâh kılmayın. Muhakkak ki ben, sizin için
O'ndan mübîn bir inzâr ediciyim.'(51)
İşte böyle! Onlardan o öncekilere bir resûl gelmedi ki: 'Sihirci veya bir
mecnûndur!' demiş olmasınlar.(52)
3070
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[َ ٍم3=ِ ْ% ِ ا8ُ U َ َ&.
ْ َ َ ا$/Artık kıyâma güç yetiremediler.]'
Artık azâbın nüzûlundan sonra kıyâm edemediler ve kalkmaya güç yetiremediler." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 379. sayfa]
3071
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِﷲ ّ ٰ #َ ﱡ وا اِﻟFِ َ$/O halde Allah'a firâr edin.]' Yani:
O'na mâsıyyetten O'na itaate (firâr edin). Ve şöyle de denmiştir: O'nun öfkesinden O'nun rahmetine
(firâr edin). Ve O'nun cezâlandırmasından O'nun afvına (firâr edin)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 263. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا8ْ 1 َ ا8َ َ?َا
3072
Lٖ *ِ /Onu tavsiye mi ettiler?]' Evvelkileri sonrakilerine tekzîbi tavsiye etmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 441. sayfa]
739
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ben, onlardan bir rızık murâd etmiyorum. Ve Bana taam etmelerini (de)
murâd etmiyorum.(57)
3073
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
ِ ْ ﱠ َو%kِ ُ ا ْﻟq@ْ َ Aَ َ َو/Ve cinleri ve insanları Bana ibâdet etmeleri dışında halk
َ 6ْ )ا
etmiştir: "'[ُو ِنDُ0ْ َ3 اِ ﱠ) ِﻟN
etmedim.]' Ancak itaatle ve kerhen ubûdeti/kulluğu ikrâr etmeleri için (halk ettim)." [Hikmet bin
Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 392. sayfa]
Ebu'ş-Şeyh el-İsfehâni ( ﷲ#. )رise sahîh bir sened ile Fudayl bin İyâz ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "Mü'minin kelâmı/konuşması hikmet, susması tefekkür ve nazarı ibrettir. Böyle
olursan, her dâim ibâdettesin demektir." Sonra şöyle kıraat etti: '[ُو ِنDُ0ْ َ3 اِ ﱠ) ِﻟN ِ ْ ﱠ َو%kِ ُْ اﻟq@ْ َ Aَ َ َو/Ve
َ 6ْ )ا
cinleri ve insanları Bana ibâdet etmeleri dışında halk etmedim.]' [Ebu Muhammed AbdUllah bin
Muhammed bin Câfer el-İsfehâni, Kitâbu'l-Azame, 1. cilt, 304.-305. sayfa (47.)]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'['[ُو ِنDُ0ْ َ3 ِا ﱠ) ِﻟN ِ ْ ﱠ َو%kِ ُ ا ْﻟqْ@َ Aَ َ َو/Ve cinleri ve insânları Bana
َ 6ْ )ا
ibâdet etmeleri dışında halk etmedim.]' Yani: Onları ancak, Bana ibâdet etmelerini onlara
emretmek için halk ettim, onlara ihtiyâcım olduğu için değil." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Zâriyât Sûresi, 56. âyetin tefsîrinde]
3074
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ق ُ اﻟ ﱠ زﱠا/Rezzâk]' Tüm kullarına karşı (rızık
vericidir). Arzda hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'ın üzerine olmasın. Allah'ın kullarına olan rızkı iki
çeşittir: 1-Umûmî rızık. İyisi, fâciri, evvelkileri ve sonrakileri kapsar. Bu bedenlerin rızkıdır. 2-Husûsî
rızık. Bu da kalblerin rızkıdır ki, onların ilim ve îmân ile beslenmesini ve Dîn'in salâhına yardım eden
helâl rızkı kapsar. Bu ise mertebeleri hasebince ve hikmeti ve rahmetinin gereğince sadece mü'minlere
hastır." [AbdurRahmân bin Nâsır es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 5.
Cilt, 302. sayfa]
3075
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ُ%3&ٖ َ ةِ ا ْﻟ8 ُذو ا ْﻟ@ُ ﱠ/Kuvvet sâhibi Metîn'dir]' Yani: Şiddetli kuvvet
sahibi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 27. cilt, 12. sayfa]
740
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Tûr'a andolsun.(1)
Ve Beyti'l-Mâmur'a.(4)3077
Ve yükseltilmiş tavana.(5)
Ve kaynatılmış denize.(6)
3076
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #$ٖ
ق
َر ﱟ/Bir varakta]' Bir sahîfe(de)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
22. cilt, 454. sayfa]
3077
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile yine Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ِر8 ُ ْ َ ْ اﻟq
ِ 3ْ َ0 َوا ْﻟ/Ve Beyti'l-Mâmur]' Semâda bir ev, ona Durâh denir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 456. sayfa]
741
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Girin ona, artık sabredin veya sabretmeyin, üzerinize müsâvîdir. Ancak amel
etmiş olduklarınızla cezâlandırılacaksınız.(16)
Saf saf dizilmiş serirler üzerine dayanmışlardır. Ve onları iri gözlü hûrilerle
izdivâc ettirmişizdir.(20)
Orada bir kâseyi dolaştırırlar. 3080 Orada bir lağviyyât yoktur ve ne (de) bir
günaha sokma.(23)3081
3078
Murselât Sûresi'nin 43. âyeti ile aynıdır
3079
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ْ ُ َ&ﱠ- ْ@ َ ِ* ِ ْ ُذ ﱢرTَ َ ٍن اَ ْﻟ- ٖ *ِ ْ ُ ُ&ﱠ-َ َ ْ& ُ ْ ُذ ﱢر0ا َوا?ﱠ8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve o îmân edenler ve zürriyetleri kendilerine îmân
ile tâbi olanlar, zürriyetlerini onlara ilhâk ettik.]' Oğulları yapmış oldukları amellere ulaştılar.
Böylece onlara tâbi oldular ve amel ettikleri bu amellere ulaşmayan zürriyyetleri de onlara tâbî oldu.
Sonra Allah (+, )> ؤهşöyle buyurdu: '[ ٍءKْ َ ْ% ِ ْ ِ ِ َ َ ْ% ِ ْ ُ َو َ اَﻟَ ْ& َ ھ/Ve kendilerine amellerinden bir şey
eksiltmeyiz]' Buyuruyor ki: Onlara amellerinde zulmetmeyiz, bir şeyi noksanlaştırmayız. Sonra o
amelleri onlara ilhâk ettiğimiz zürriyyetlerine veririz. Böylece amellere ulaşmayanları, onlara
ulaşanlara ilhâk ederiz." Devamla İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٌ%3_ َر ٖھ َ 7َ َ ِ* ئ
َ " ٍ ِ ْ ﱡ ا7ُ /Her kişi
kesbettiği ile rehîndir.]' Her nefis hayır ve şerr olarak kesbettiğine ve amel ettiğine karşılık rehin
alınmıştır. Kimse gayrısının günahından dolayı hesâba çekilmez. Ancak kendi günahından dolayı
cezalandırılır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 469. ve
473. sayfalar]
3080
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demiştir: "'[ َن8ُ َ&َ َ َز-/Yetenâzeûne]' Birbirlerine
kâse verirler/sunarlar ve o kâseyi elden ele dolaştırırlar." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 390. sayfa]
3081
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 8ٌ Rْ ََ) ﻟ
ٌ 3Yٖ ْ َ? )َ َ َو3$/Orada
ٖ bir lağviyyât yoktur ve ne (de) bir günaha sokma.]' Yani: Orada bir lağviyyât
yoktur ve ne (de) bir bâtıl. Bâtıl ancak dünyâda şeytân ile beraber idi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 474.-475. sayfalar]
3082
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ 3ْ َ َ ُف8U ُ َ- َو/Üzerlerine dolaşır]' Hizmet ederek (üzerlerine
dolaşır)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt, 390.
742
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Derler ki: 'Muhakkak ki biz, daha önce ehlimiz içinde korkanlar idik.'(26)
O halde tezkîr et. Öyle ki sen Rabbinin nîmetiyle ne bir kâhinsin ve ne (de) bir
mecnûn.(29)
Yoksa bunu kendilerine akılları mı emrediyor? Yoksa onlar tuğyân eden bir
kavim midirler?(32)
sayfa]
3083
Saffât Sûresi'nin 27. âyeti ile aynıdır
3084
'[م8
ٍ ُ.
َ /Semûm]' kelimesinin açıklaması için Hicr Sûresi'nin 27. âyetine bakınız
3085
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ ﱡ0ا ْﻟ/Berr]' Latîf." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 396. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#.' )رLatîf' hakkında şöyle der: "O ki, yaratışı ve hikmeti, anlayışların
onu idrâk etmekten aciz kalacağı derecede hoş ve zarîf olandır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn
Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Savâiku'l-Mursele, 2. cilt, 492. sayfa]
3086
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[Lٖ ِ Mْ ِ ~ ٍ -Dٖ Tَ *ِ ا8ُ?ْ َ3ْ َ$/Öyleyse onun misli bir hadîs getirsinler]'
َ ا8ُ6 7َ ْ ِان/Eğer sâdıklar iseler]' Yani: Onun mislini
Kur'ân'ın misli (bir hadîs/söz getirsinler). '[ َ%3=ٖ ِد1
getiremezler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4.
cilt, 301. sayfa]
743
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da onlar borçtan ağır bir yük altında mı
kalıyorlar?(40)3088
Yoksa onlar için Allah'tan gayrı bir ilâh mı var?3091 Allah, subhândır, 3092 şirk
koşmalarından.(43)
Ve eğer semâdan sâkıt bir parça görseler, derler ki: 'Üst üste yığılmış bir
buluttur.'(44)
3087
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[%ٍ 30ٖ ُ ٍنU َ ْ"ُ *ِ ْ ُ ُ ِ َ&" ِ ْ َ3ْ َ$/Öyleyse dinleyenleri mübîn bir
ْ ُ ت
sultân getirsin.]' Yani: Öyleyse o dinleyenleri onların fiil ettiklerinin ve söylediklerinin
sahîhliğine/doğruluğuna zâhir bir hüccet getirsinler. Yani: Ve onlar için bunun bir yolu yoktur. Ve
onlar birşey üzere değillerdir ve onlar için bir delîl yoktur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tûr Sûresi, 38. âyetin tefsîrinde]
3088
Kalem Sûresi'nin 46. âyeti ile aynıdır
3089
Kalem Sûresi'nin 47. âyeti ile aynıdır
3090
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ًاD3ْ 7َ َُونD- ٖ ُ- اَ ْم/Yoksa bir tuzak kurmayı mı murâd
ediyorlar?]' Yoksa onlar Allah'ın Resûlu ve Dîn hakkında söylemiş oldukları ile insânları aldatmayı
ve Resûl'e ve ashâbına bir tuzak kurmayı mı murâd ediyorlar? '[ َُونD3 ٖ َ َْ ُ وا ُھ ُ اﻟF7َ َ%-5ٖ َ ﻟﱠ$/Fakat o
küfredenler, onlardır tuzağa düşenler]' Ancak onların tuzaklarının vebâli nefislerine dönecektir."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tûr Sûresi, 42. âyetin
tefsîrinde]
3091
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ِﷲ ُ ﱠ3ْ ]َ ٌ Lَاَ ْم ﻟَ ُ ْ اِﻟ/Yoksa onlar için Allah'tan gayrı bir ilâh mı
var?]' Onların Allah'tan gayrı ibâdeti hakk eden bir mâbûdları mı var?" Devamla İmâm Taberî ( #.ر
)ﷲşöyle der: "Onların Allah'tan gayrı bir ilâhları yoktur, bütün mahlûkatın ibâdeti O'na aittir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 584. sayfa]
3092
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ِﷲ ّ ٰ َ نTَْ 0. ُ /Allah, subhândır]' (Allah,) Nefsini tenzîh
eder." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 3. cilt, 333.
sayfa]
744
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3093
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "Allah (+, و- ), Nebîsi Nûh ( ') ات ﷲe şöyle
buyurmuştur: '[ َ 3ِ ْ2ُ ِ َ َو َو3 ْ َ *ِ bَ ْ ُF ا ْﻟOِ َ ْ1 َوا/Ve gözlerimiz(in önünde) ve vahyimiz ile gemiyi yap.]' [Hûd
Sûresi, 37. âyet] Ve O (/ و+,) buyurmuştur ki: '[ َ ِ ُ3 ْ َ *ِ ْ ٖ ىkَ?/Gözlerimiz(in önün)de cereyân eder.]'
[Kamer Sûresi, 14. âyet] Ve O (+, و- ), Mûsâ'yı zikrederken şöyle buyurmuştur: '[ #ّ ٖ ِ ً ﱠ0Tَ َ bَ ْ3َ َ ُqْ3َ@َواَ ْﻟ
K ٖ 3ْ َ # ٰ َ Oَ َ ْQُ& َو ِﻟ/Ve üzerine Benden bir muhabbet ilkâ ettim. Ve gözüm üzere yetiştirilmen için.]'
[Tâhâ Sûresi, 39. âyet] Ve buyurdu ki: '[ َ ِ ُ3 ْ َ *ِ bَ ﱠ6ِ َ $ bَ ْ ِ َر* ﱢTُ ْ ِﻟ0ِ ْ1 َوا/Ve Rabbinin hükmüne sabret.
Çünkü muhakkak ki sen gözlerimiz(in önün)desin.]' [Tûr Sûresi, 48. âyet] Şu halde her mü'minin
üzerine Hâlık ve Bâri'nin Nefsi için isbât ettiği 'Gözü' isbât etmek, vâcibtir. Ve gayrı mü'min ise:
Allah'ın muhkem tenzîlinde (Kendisi için) isbât ettiğini Allah ( $ &'')') رك وdan nefyeden kimsedir."
[Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 96.-97.
sayfalar]
745
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3094
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ و
ى8 اﻟ% <U -/Ve hevâdan nutuk etmez]' Yani: Hevâsından nutuk etmez." '[#28- †2 إ) و8إن ھ/O,
vahyedilen bir vahiyden başkası değildir]' Allah ( $ &' )') رك وCebrâîl'e vahyeder ve Cibrîl de
Muhammed ( و ﷲ )'e vahyeder." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 400.
sayfa]
İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "Sünnet ehli, Nebî ( و ﷲ )'in kelâm buyurduğu
sözlerin vahiy olduğuna itikâd ederler. Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle buyurur: '[#28 ٰ ُ- †
ٌ ْ2 اِ ﱠ) َو8َ < *اِنْ ُھ
ُ Uِ َ- َ َو
ٰ ى8َ ا ْﻟ%ِ َ /Ve hevâdan nutuk etmez. O, vahyedilen bir vahiyden başkası değildir.]' Onlar dîni, Nebî
( و ﷲ )'den sahîh olarak gelen haberler mûcibince yaşarlar. Hangi haberlerin sahîh olduğu
husûsu ise ancak senedleri araştırmak ve isnadlarda geçen ravilere bakmak sûreti ile bilinebilir. Ehli
bid'at ise hadîse itina göstermez; onun için senedlere dikkat etmezler. Çünkü bid'at ehli, dîni alma
kaynaklarında Sünnet ehline muhâlefet ederler. Onların kalplerinde hadîsin bir değeri yoktur. Onlar
Dîn'lerini ve akîdelerini fâsid akılları üzerine, müflis reyleri üzerine veya yalan nakiller üzerine binâ
ederler. Onların fâsid fikri Sünnet ile çelişince, Sünnet hakkında ta'nda bulunurlar. Onların: 'Akîde,
sahîh bile olsa âhad hadîslerden alınmaz!' şeklindeki meşhûr sözü de işte bu nedenledir. Onlara göre,
akıl nakil ile çeliştiği vakit, akıl öne geçirilir. Ve onlar, akıllarının mahsûlünü, Sünnet'in önüne
geçirirler. İşte bu nedenle onlar, dalâlete düşmüş, vahiyden uzaklıkları mikdarınca Sırât-ı
Mustakîm'den sapmışlardır." [Ebu'l-Abbâs Takıyyuddîn Ahmed ibn AbdilHalîm ibn Teymiyye,
Minhâcu's-Sünne, 1. cilt 58.-69. sayfalar ve 8. cilt, 59. sayfa]
3095
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُL َ َ ﱠ
ٰ ى8ُ@ ا ْﻟDُ -Dَٖ /Kuvvetleri şiddetli onu tâlîm etmiştir.]' Yani: Cibrîl (onu tâlîm etmiştir)." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 498. sayfa]
3096
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٍ ُذو ِ ﱠ ة/Üstün güç sâhibi]' Yani: İlminde metânet ve sağlamlık
sâhibir.Onun ilminin değişmesi ve unutulması mümkün değildir." [Cemâleddîn el-Kasımî,
Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz, 4084. sayfa]
3097
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٰ ى8َ&. ْ َ$/Öylece istivâ etti]' Tâlîm etmesine atıftır, yani Cibrîl
(م/ $ا )'ın. Yani Cibrîl'in, Muhammed ( و ﷲ )'e tâlîm ettikten sonra semâda mekânına
746
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o âlâ ufuktaydı.(7)
Sidretu'l-Muntehâ'nın indinde.(14)3098
yükselmesi ve dönmesidir." Devamla İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "Ve denilmiştir ki:
'[ى8&.ا/İstivâ]'nın mânâsı: Cibrîl'in, Allah'ın onu üzerinde halk ettiği surette dikilmesidir. Çünkü
Cibrîl, Nebî ( و ﷲ )'e Âdem oğulları suretinde geliyordu. Ve (yine) mânâsı hakkında
denilmiştir ki: 'Kur'ân, Muhammed ( و ﷲ ) sadrında istivâ etti." [Muhammed bin Alî eş-
Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1417. sayfa]
3098
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[# ٰ َ&ْ ُ َرةِ ا ْﻟDْ .ِ َDْ ِ /Sidretu'l-Muntehâ'nın indinde.]' Yani: Onu
sidrede görmüştür. Sidre ise arzda mârûf olan bir ağaçtır. Lâkin yedinci semâda olan sidrenin sıfâtları
dünyâda olan gibi değildir." Devamla Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "Azîm bir ağaçtır. '[ َر ِةDْ . ِ
# ٰ َ&ْ ُ ا ْﻟ/Sidretu'l-Muntehâ]' olarak isimlendirilmiştir, çünkü arzdan yukarı çıkan ve Allah'ın indinden
inzâl eden herkes ona intihâ eder/ulaşır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Necm Sûresi Tefsîri,
210.-211. sayfalar]
3099
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Dْ @َ َﻟ
ِ َ-ْ ٰا% ِ َر ٰاى/Andolsun ki, Rabbinin en büyük âyetlerinden gördü.]' Cibrîl'i semâlardaki
ٰ ى0ْ ُ ْ اﻟLِ ت َر*ﱢ
halk edilişinde gördü." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt,
522. sayfa]
747
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve semâlarda nice melek vardır, şefaatleri bir şey yarar sağlamaz, Allah'ın,
dilediği ve râzı olduğu kimse için izin vermesinin ardından hâric.(26)
Ve (konu) hakkında onlarda bir ilim yoktur. Zandan başkasına tâbi olmazlar.
Ve muhakkak ki zan, hakka karşı bir şey yarar sağlamaz.(28)
3100
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ٍنU َ ْ.
ُ /Sultân]' Yani: Hüccet." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 295.
sayfa]
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ نU ./Sultân]' Yani: Onlarla alâkalı bir bürhân." [Cemâleddîn
el-Kasımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 11. Cüz, 5576. sayfa]
3101
İbn Ebi Şeybe ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ْ ُ ?ِ َ ن ا ُ ﱠ8ُ ُ* #$ٖ ٌ &ُ ْ اَ ِ ﱠ6ْ َض َواِ ْذ ا
ِ U َ 6ْ َ ا َ ْ َ ُ ِ* ُ ْ اِ ْذ ا8َ ُھ/O sizi en iyi ilmedendir, sizi arzdan
ِ َْ ْا)َر% ِ ْ 7ُ َ >
inşâ ettiğinde ve siz annelerinizin batıınlarında cenînler iken]' Allah her nefsin ne amel işlediğini,
748
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ne yaptığını ve neye dönüşeceğini ilmetmiştir." [Ebu Bekr AbdUllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe,
Musannef, 14. cilt, 34. sayfa]
3102
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ٰ ىAُْ ُر َوا ِز َرة ٌ ِوزْ َر اWِ َ? )َا ﱠ/Ki bir yük taşıyan,
başkasının yükünü yüklenmez.]' Yani: Kimse gayrının günâhından muâheze edilmez." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 301.
sayfa]
3103
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[# ٰ . َ َ )اِ ﱠ/Sa'y etmesinden başkası yoktur.]' Amel
etmesinden (başkası yoktur)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 313. sayfa]
3104
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[# ٰ َ&ْ ُ ا ْﻟbَ َر* ﱢ# َواَنﱠ اِ ٰﻟ/Ve kuşkusuz Rabbinedir müntehâ.]' Ve
kuşkusuz Rabbinedir ey Muhammed tüm mahlûkâtının nihâyeti ve merciileri." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 547. sayfa]
3105
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Bu, menîdir. Az olduğundan dolayı:
'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' 'Az su' anlamına gelmektedir. Bazen:
'Çok su' anlamında da kullanılmaktadır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Hac Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
749
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bundan önce Nûh kavmini (helâk etti). Muhakkak ki onlar, onlar daha
zâlim ve daha tuğyânkâr idiler.(52)
Yaklaşan yaklaştı.(57)3110
3106
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ىA‰ اﻟ >ˆة اL3 و أن/Ve diğer neş'et (de) O'nun
üzerinedir]' Yani yeniden diriltilirken, vaadine vefâ olarak ruhların cisimlere iâde edilmesidir."
[Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1424. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
3107
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َر بﱡ
> ْ ٰى
اﻟ ﱢ/Şi'râ'nın Rabbi]' Câhiliyye'de bir takım insânlar bu yıldıza -o ki ona Şi'râ derlerdi- ibâdet
ederlerdi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 551. sayfa]
3108
'[ F?H /Mu'tefikat]' kelimesi için Tevbe Sûresi, 70. âyetin açıklamasına bakınız
3109
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌ -5ٖ َ6 ا5َ ٰھ
ٰ ) ِر ْا5ُ َ اﻟ ﱡ% ِ /Bu, evvelki inzâr edicilerden bir inzâr edicidir.]' Kendisinden önceki resûllerin inzâr
#ُوﻟ
ettiği gibi Muhammed ( و ﷲ ) de inzâr etmiştir. [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 556. sayfa]
3110
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ َ$ا) ِز ٰ ْ ِqَ$اَ ِز/Yaklaşan yaklaştı.]' Yani: Kıyâmet'in kopması
(yaklaştı)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt,
314. sayfa]
3111
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Ve âyetin mânâsı: Onun ilmini Allahu ( $ &')'dan
başkası bilmez." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 304. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ َن8ُ0kَْ َ? ~ ِ -Dٖ Tَ ْا اﻟ5َ ْ ٰھ% ِ َ$َا/Şimdi bu hadîsten mi
3112
750
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.(60)
Ve siz oyalanıyorsunuz.(61)3113
dalıyorsunuz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 7. cilt,
421. sayfa]
3114
Secde âyetidir
751
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve onlar bir âyet görseler, îrâz ederler. Ve derler ki: 'Süregelen bir
sihir.'(2)3116
Bu itibarla onlardan yüz çevir. Dâvetçinin münker3120 bir şeye dâvet edeceği
gün.(6)
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُ َ " ِ َ* َ َ&=ْ ِا/Saat yaklaştı]' Yani: Kıyâmet'in
اﻟ ﱠq
3115
752
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlardan önce Nûh'un kavmi tekzîb etmişti. Böylece kulumuzu tekzîb ettiler
ve dediler ki: 'Bir mecnûn.' Ve (o) alıkonuldu.(9)
Nihâyet Rabbine duâ etti: 'Muhakkak ki ben mağlûbum. Artık bana nusret
ver.'(10)
Ve andolsun ki, onu bir âyet olarak bıraktık. O halde var mı düşünen?(15)
Ve andolsun ki, Kur'ân'ı tezekkür etmek için kolaylaştırdık. 3123 O hâlde var
mı düşünen?(17)3124
3121
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "Allah (+, و- ), Nebîsi Nûh ( ') ات ﷲe şöyle
buyurmuştur: '[ َ 3ِ ْ2ُ ِ َ َو َو3 ْ َ *ِ bَ ْ ُF ا ْﻟOِ َ ْ1 َوا/Ve gözlerimiz(in önünde) ve vahyimiz ile gemiyi yap.]' [Hûd
Sûresi, 37. âyet] Ve O (/ و+,) buyurmuştur ki: '[ َ ِ ُ3 ْ َ *ِ ْ ٖ ىkَ?/Gözlerimiz(in önün)de cereyân eder.]'
[Kamer Sûresi, 14. âyet] Ve O (+, و- ), Mûsâ'yı zikrederken şöyle buyurmuştur: '[ #ّ ٖ ِ ً ﱠ0Tَ َ bَ ْ3َ َ ُqْ3َ@َواَ ْﻟ
K ٖ 3ْ َ # ٰ َ Oَ َ ْQُ& َو ِﻟ/Ve üzerine Benden bir muhabbet ilkâ ettim. Ve gözüm üzere yetiştirilmen için.]'
[Tâhâ Sûresi, 39. âyet] Ve buyurdu ki: '[ َ ِ ُ3 ْ َ *ِ bَ ﱠ6ِ َ $ bَ ْ ِ َر* ﱢTُ ْ ِﻟ0ِ ْ1 َوا/Ve Rabbinin hükmüne sabret.
Çünkü muhakkak ki sen gözlerimiz(in önün)desin.]' [Tûr Sûresi, 48. âyet] Şu halde her mü'minin
üzerine Hâlık ve Bâri'nin Nefsi için isbât ettiği 'Gözü' isbât etmek, vâcibtir. Ve gayrı mü'min ise:
Allah'ın muhkem tenzîlinde (Kendisi için) isbât ettiğini Allah ( $ &'')') رك وdan nefyeden kimsedir."
[Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 96.-97.
sayfalar]
3122
21. ve 30. âyet ile aynıdır
3123
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ 75 اﻟ@ ان ﻟ6 "- D@و ﻟ/Ve andolsun ki, Kur'ân'ı tezekkür etmek
için kolaylaştırdık]' Ve andolsun ki, tezekkür etmek, ibret ve öğüt almak isteyenler için, zikir için,
Kur'ân'ı kolaylaştırdık, beyan ve tafsîl ettik ve onu rahat (anlaşılır) kıldık." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 584. sayfa]
3124
22., 32. ve 40. âyet ile aynıdır
753
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O vakit dediler ki: 'Bizden bir beşere, ona mı tâbi olacağız? Muhakkak ki biz
o zaman, elbette dalâlet ve çılgınlık içinde (oluruz);'(24)
Muhakkak ki Biz, onlar için bir fitne olarak dişi deveyi irsâl edenleriz. Artık
onları gözetle ve sabret.(27)
Ve onlara, suyun aralarında taksîm edildiğini bildir. Her içme payı (sâhibi)
hazır bulunsun.(28)
Muhakkak ki Biz, onların üzerine bir sayha irsâl ettik de onlar ağıldaki kuru
ot gibi oldular.(31)
3125
16. ve 30. âyet ile aynıdır
3126
17., 32. ve 40 âyet ile aynıdır
3127
16. ve 21. âyet ile aynıdır
754
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Biz, onların üzerine taşlı bir kasırga irsâl ettik. Lût'un ailesi
müstesnâ, onları seherde necât buyurduk;(34)
3128
17., 22. ve 40. âyet ile aynıdır
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[Lٖ Fِ 3ْ ‚ َ ْ%َ ُ َرا َودُوهDْ َ@َ َوﻟ/Ve andolsun ki, konuklarından
3129
murâvede etmek istediler]' Yani o misafirlerle fuhşiyyât işlemek istediler. Halbuki o misafirler,
onlara genç, pak çehreli ve güzel bir sûret üzere gelen meleklerdi." [Cemâleddîn el-Kasımî,
Mehâsinu't-Te'vîl, 15. Cüz, 5603. sayfa]
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َ ُ3 ْ َ " َ ا ْ َ َUَ$/Bunun üzerine gözlerini sildik.]' Yani:
3130
(Göz)çukurları görülmeyecek şekilde gözlerini yok ettik. Tıpkı rüzgârın estiğinde toprağı yok ettiği
gibi." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1431. sayfa (tek cilt olarak
basım)]
3131
17., 22. ve 32. âyet ile aynıdır
3132
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ ﱢ7ُ َ ?ِ َ- ٰ *ِ ا8ُ*5َ ﱠ7/Âyetlerimizin küllisini tekzîb ettiler.]' Firavun
ailesi bizim indimizden gelen delilleri ve tek Allah'tan başka ilâh olmadığına dâir hüccetlerin hepsini
tekzîb ettiler. '[ ٍرDِ َ&@ْ ُ Wٍ -Wَٖ َ5Aَْ َ ھُ ْ ا65ْ Aََ َ$/Bunun üzerine onları azîz muktedirin yakalamasıyla
yakaladık.]' Bunun üzerine onları Allah'a küfürlerinden dolayı şiddetli bir ukûbetle cezâlandırdık.
Öyle bir ceza ki ona gâlib gelinmez. (O,) dilediği üzerinde muktedirdir, âciz ve zayıf değildir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 600. sayfa]
3133
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ِ ُ* ﱡWاﻟ/Zubur]' Bunlar nebîler üzerine inzâl edilmiş
755
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bilakis, onların vâdesi Saat'tir. 3137 Ve Saat, daha korkunç ve daha acıdır.(46)
Ve emrimiz başka değil, ancak tektir. Göz ile bir kırpma gibidir.(50)
olan kitâblardır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1431. sayfa
(tek cilt olarak basım)]
3134
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ ِcُوﻟ ٰ ْ ا% ِ ٌ 3ْ Aَ ْ 7ُ ﱠ ُرF7ُ َا/Sizin küffârınız bunlardan
daha mı hayırlıdır?]' Mânâsı: Küffârınız sizden önceki küffârdan daha mı hayırlıdır? Yani onlardan
daha hayırlı değillerdir. Öyleyse tıpkı onları helâk ettiğimiz gibi bunları da helâk ederiz. '[ #$ِ ٌاَ ْم ﻟَ ُ ْ *َ َ ا َءة
ِ ُ* ﱡWاﻟ/Yoksa sizin için zuburda bir beraat mı var]' Yani: Kitâblardan bir beraat (mı var?) Sizi, sizden
öncekileri helâk ettiğim gibi helâk edeceğim." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 1. cilt, 75. sayfa]
3135
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ٌO3 ٖ َ /Cemiyyet]' Mekke'nin küffâr
cemiyyeti/topluluğu." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî
İlmi't-Tefsîr, 1374. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3136
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ َ ُ*Dنَ اﻟ ﱡ8 ﱡﻟ8َ ُ- َوOُ ْ kَ ُم ا ْﻟWَ ْ ُ3.
َ /Cemiyyet hezîmete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.]' Bu,
Bedir günüdür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 603.
sayfa]
3137
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
3138
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ َ@. َ /Sekar]' Cehennem'in isimlerinden bir isimdir."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 323. sayfa]
3139
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #$ِ
ِ ُ* ﱡWاﻟ/Zuburdadır]' Kitâbtadır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22.
cilt, 607. sayfa]
3140
İmâm Ebu Davûd ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ٌ U َ َ &"
ْ ُ ٍ 30َٖ 7 ٍ َو3Rٖ 1 َ ﱡ7ُ َو/Ve her küçük ve büyük satıra geçmiştir.]' Bir satırda yazılmıştır." [Ebu
Dâvud Süleymân bin el-Eş'as bin İshâk es-Sicistânî, Kitâbu'z-Zühd, 371. sayfa (468.)]
756
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3141
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ٍرDِ َ&@ْ ُ bٍ 3 ٖ َ Dَ ْ ِ /Muktedir bir Melîk'in indindedir]' Mülk sâhibi,
her şeye muktedir olanın indinde. Ve O, metîn kuvvet sâhibi olan Allah ( $ &'')') رك وdır." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 609. sayfa]
757
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rahmân;(1)
3142
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُL َ َ ﱠ
ََ ن3َ0ا ْﻟ/Ona beyânı tâlim etti.]' Allah, ona dünyânın ve Âhiret'in beyânını tâlîm etti. Mahlukâtı
aleyhine hüccet olması için helâli ve harâmı beyân etti." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 8. sayfa]
3143
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir isnâd ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
'[ُ ْk َواﻟ ﱠ/Ve yıldızlar]' Yani: Semânın yıldızları. '[ ُ k َواﻟ> َﱠ/Ve ağaçlar]' Arzın ağaçları." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 12. sayfa]
3144
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ََانW3 ٖ َ ا ْﻟO‚ َ َو َو/Ve mîzânı koydu]' Arzda mahlûkâtı arasında
adâleti koydu." Devamla sahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ََانW3 ٖ ا ْﻟOَ ‚
َ َو َو/Ve mîzânı koydu]' Adâleti (koydu)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 13.-14. sayfalar]
3145
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Tuğyân: Hadde tecâvüzdür." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 323. sayfa]
3146
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[iِ " ْ @ِ زْ نَ ِ* ْﻟ8َ ا ا ْﻟ8 ُ 3=َٖ َوا/Ve tartıyı adâlet ile ikâme edin]' Yani:
Tartıyı hasara uğratmayın, hakk ve adâlet ile ölçün." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-
Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Rahmân Sûresi, 9. âyetin tefsîrinde]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[" ُ وا ِ ,ُْ ? )َ َو/Ve eksiltmeyin]' Noksanlaştırmayın. '[ ََانW3 ٖ ا ْﻟ/Mîzânı]'
3147
Ölçü ve tartıda eksiltmeyin." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 7. cilt, 442. sayfa]
758
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3148
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Dahhâk ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ُ نTَْ - َواﻟ ﱠ/Ve reyhân]' Rızık ve taam." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 20. sayfa]
3149
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen sened ile İbn Abbâs
(# ﷲ ٰ
')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ا َ) ِء/Âlâi]' Nimet." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 422. sayfa]
3150
Bu âyet Rahmân Sûresi'nde 31 kez tekrârlanmaktadır
3151
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َر بﱡ
%ِ ْ3َ* ِ Rْ َ َورَبﱡ ا ْﻟ%ِْ 3َ= ِ >
ْ َ ا ْﻟ/Rabbidir iki doğunun ve Rabbidir iki batının.]' Kışın doğusu ve batısı. Ve
yazın doğusu ve batısı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt,
28. sayfa]
3152
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[َخ ٌ *َ ْ ز/Bir berzah]' Bir engel." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 423.
sayfa]
759
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ ِام7ْ )ا ِ ْ ِل َوsَ kَ ْ ذُو اﻟbَ ُ َر*ﱢL ْ َو#@ْٰ 0َ- َو/Ve Rabbinin Vechi
3153
bâkidir. Celâl ve ikrâm sâhibidir.]' [Rahmân Sûresi, 27. âyet] kavlinde Kendisini celâl ve ikrâm ile
vasıflandırmıştır. Ve Kendisinden helâki nefyetmiştir. Allah, halk ettikleri içerisinde üzerlerine helâk
hükmü verilenleri helâk etmiştir. Çünkü Allah onları bâkilik için değil de fânilik için halk etmiştir.
Rabbimiz, Kendisinden bir şeyin helâk olmasından münezzehtir. Çünkü bâki olmak O'nun zâtının
sıfatlarındandır. Ve buyurdu ki: '[ُ Lَ ْ ِا ﱠ) َوbٌ ِ ٍء َھ ﻟKَْ ﱡ7ُ /O'nun Vechi dışında her şey helâk olacaktır.]'
[Kasas Sûresi, 88. âyet] Ve Nebîsi ( و ﷲ )'e şöyle buyurmuştur: '[ َن8ُ Dْ َ- َ%-5ٖ َ اﻟﱠOَ bَ " َ Fْ َ6 ْ 0ِ ْ1َوا
ُ Lَ ْ ُونَ َوD- ٖ ُ- #> ﱢ ِ َ وةِ َوا ْﻟDٰ Rَ ْ َر*ﱠ ُ ْ ِ* ﻟ/Ve sabah ve akşam O'nun Vechi'ni murâd ederek Rabblerine o duâ
edenlerle beraber nefsini sabırlı tut.]' [Kehf Sûresi, 28. âyet] Yine şöyle buyurmuştur: '[ ق ُ ِ> ْ َ ِ ا ْﻟXّ ٰ ِ َو
ٰﷲ َ َ َ
ِ ّ ُ L ْ ﱠ َوM$ ا8 ﱡﻟ8َ ُ? َ َ -ْ َ $ بُ ِ Rْ َ َوا ْﻟ/Ve Allah'ındır doğu ve batı. O hâlde nereye dönerseniz, artık Allah'ın
Vechi oradadır.]' [Bakara Sûresi, 115. âyet] Allah, Nefsi/Kendisi için, celâl ve ikrâm ile vasfettiği bir
Vecih isbât etmiş ve Vechi için bekâ hükmünü vermiş ve ondan helâki nefyetmiştir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 24.-25 sayfalar]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رise şöyle der: "Allah ( $ &' ) )( ! وisimlerindeki kemâlinden dolayı
kemâl sıfatlarla vasfedilmiştir. Her türlü noksanlıktan münezzehtir. Her güzel senâ O'nadır. O'ndan
ancak güzel fiiller sudur eder. O ( $ &') )( ! و, ancak en güzel isimlerle isimlendirilir. O'na ancak en
kâmil senâ ile senâ edilir. O ( $ &') )( ! و, hamdedilen, muhabbet duyulan ve yüceltilendir. Her takdir
ettiği ve yarattığı, emrettiği ve teşrî ettiği '[ َ ِام7ْ )ا ِ ْ ِل َوsَ kَ ُذو ا ْﻟ/Celâl ve ikrâm sâhibidir]'." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Tarîku'l-Hicreteyn, 238. sayfa]
3154
İmâm İbn Hibbân ( ﷲ#.)ر, Ebu'd-Derdâ ( ﷲ ')رtan, Nebî ( و ﷲ )'in Allahu
( $ &')'nın: '[ َ ْ ٍن#$ٖ 8َ ٍم ُھ8ْ َ- ﱠ7ُ /Her gün, O, bir iştedir.]' kavli hakkında şöyle buyurduğunu tahrîc
etmiştir: "Bir günâhı mağfiret etmesi ve bir sıkıntıyı gidermesi ve bir kavmi yükseltmesi ve
diğerlerini alçaltması O'nun işlerindendir." [Nûreddîn el-Heysemî, Mevâridu'z-Zamân ilâ Zevâidi
İbn Hibbân (1763.) Şeyh el-Elbâni 'Sahîhu Mevâridu'z-Zamân'da (1478.) hadîs için: "Sahîhtir"
demiştir.]
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Ubeyd bin Umeyr ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ ْ ٍن#$ٖ 8َ ٍم ُھ8ْ َ- ﱠ7ُ /Her gün, O, bir iştedir.]' Duâ edene icâbet eder, isteyene verir,
sıkıntıdakinin meşakkatini giderir, bir kavmin tevbesini kabul eder, diğer bir kavmi mağfiret eder."
[Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 3. cilt, 263. sayfa]
3155
Bu açıklama İmâm Buhârî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ ْ ُ َ غ ﻟ ُ ُ Fْ َ .
َ /Senefrugu lekum]' Sizi
hesâba çekeceğiz." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr
(4878den önceki kavli)]
3156
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ِنsَ َ @ﱠMَ اﻟL-اَ ﱡ/Ey iki ağırlık]' Yani: Cinler ve
insânlar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
5. cilt, 329. sayfa]
760
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Üzerinize ateşten yalın bir alev ve kıpkızıl bir duman irsâl edilir. Artık
kendinize nusret edemezsiniz.(35)
Artık semâ yarılıp da yanıp kızaran yağ gibi kırmızı bir gül olduğunda;(37)
761
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Koyu yeşildir.(64)
3159
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs
(# ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َ /Cenâ]' Semereler." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 428. sayfa]
762
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kendilerine onlardan önce bir insân temâs etmemiştir ve ne (de) bir cin.(74)
3160
Bu açıklamalar Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demiştir: "'[ ٌ َ ات3ْ A/Hayrât] َ
Ahlâkta hayırlı. '[ ٌ" ن َ 2/Hısân]
ِ Yüzleri güzel." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 4. cilt, 338. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[bَ ُ َر*ﱢ. ْ َ َر َك ا0َ?/Rabbinin ismi tebârektir]' Rabbinin ismi
3161
mukaddestir. '[ ِلsَ kَ ِذى ا ْﻟ/Celâl sâhibi]' Azamet (sâhibi). '[ َ ِام7ْ )ا
ِ ْ َو/Ve ikrâm]' İtaat ehline (ikrâm
sâhibi)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt,
335. sayfa]
763
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Alçaltıcıdır, yükselticidir.(3)
Ve üç çift olduğunuz(da).(7)
Ve sâbıklar, sâbıklar.(10)3164
Naîm Cennetlerinde(dirler).(12)3165
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ َ ِ=ا8َ ا ْﻟq ِ َ َ=اِ َذا َو/Vâkıa vukû bulduğunda.]'
3162
Meymene ashâbı?]' Sağ taraflarından Cennet'e götürülürler. '[ِ َ َ |> ْ َ ب ا ْﻟ ْ َ ْب اﻟ
ُ Tَ ْ1َ>|َ َ ِ َ ا ُ Tَ ْ1َ َوا/Ve
Meş'eme ashâbı, nedir Meş'eme ashâbı?]' Sol taraflarından ateşe götürülürler." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 95. sayfa]
3164
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َن8ُ@*ِ " اﻟ ﱠ/Sâbıklar]' Onlar emredildikleri gibi hayırlı
fiillere koşarlardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Vâkıa Sûresi, 10. âyetin tefsîrinde]
3165
Sâffât Sûresi'nin 43. âyeti ile aynıdır
764
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Çoğu evvelkilerden.(13)3166
Ve azı sonrakilerdendir.(14)
Ve beğendiklerinden meyveler.(20)
3166
39. âyet ile aynıdır
3167 ُ َ-/Üzerlerine muhalled evlâdlar
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َُونD ﱠ,َ ُ ٌَانD ِ ْ ِو ْﻟ3ْ َ َ ُف8U
dolaşır.]' Yani: Tek bir sıfâtta muhalled. O sıfattan büyümezler, yaşlanmazlar veya değişmezler."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Vâkıa Sûresi, 17. âyetin
tefsîrinde]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ س ٍ ْ 7َ َو
3168
%ٍ 3 ٖ َ ْ% ِ /Maîn'den (doldurulmuş) kâseler]' Yani: Akan içkiden (doldurulmuş kâseler). " [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 103. sayfa
3169
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[%ِ 3 ٖ َ3ب ا ْﻟ ُ Tَ ْ1َ َ ا%ِ 3 ٖ َ 3ب ا ْﻟ
ُ Tَ ْ1َ َوا/Ve Yemîn ashâbı,
nedir Yemîn ashâbı?]' Yani: Sâbıklardan olmayan Cennet ehli. Ve Cennet ehlinin hepsi Yemîn/Sağ
ashâbıdır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt,
339. sayfa]
765
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve bol meyve.(32)
Ve kesilmeyen ve yasaklanmayan!(33)
Ve yükseltilmiş döşekler.(34)
Çoğu evvelkilerden.(39)3170
Ve çoğu sonrakilerden.(40)
3170
13. âyet ile aynıdır
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[> َ ِل
ب اﻟ ﱢُ Tَْ 1َ> َ ِل َ ا ب اﻟ ﱢ ُ Tَ ْ1َ َوا/Ve Şimâl ashâbı, nedir Şimâl
3171
ashâbı?]' Bunlar ateş ehlidir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 340. sayfa]
3172
'[م8
ٍ ُ.
َ /Semûm]' kelimesinin açıklaması için Hicr Sûresi'nin 27. âyetine bakınız
3173
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[bَ ِ َ ٰذﻟ0ْ َ=/Bundan önce]' Yani: Dünyâda. [Ebu'l-
Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1390. sayfa (tek
cilt olarak basım)]
3174
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3$ٖ َ &ْ ُ bَ ِ َ ٰذﻟ0ْ َ= ا8ُ6 7َ ْ ُ ﱠ6ِا/Muhakkak ki onlar, bundan önce
mütrefler idiler.]' Yani: Dünyâ diyârında nimetlendirilmişlerdi, nefislerinin lezzetlerinin peşinden
gidiyorlardı. Resûllerin getirdiklerine dönüp bakmıyorlardı bile." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Vâkıa Sûresi, 45. âyetin tefsîrinde]
766
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3175
Bu açıklama İbn Zeyd ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( #.ر
')ﷲtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِ 3rٖ َ ْ~ِ ا ْﻟTِ ا ْﻟ/Hınsi'l-Azîm]' Azîm günâh. Bu azîm günâh ise
şirktir, (ondan) tevbe ve istiğfâr etmezler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 132. sayfa]
3176
Sâffât Sûresi'nin 17. âyeti ile aynıdır
ٍ = َز ﱡ/Zakkûm]' kelimesinin açıklaması için Sâffât Sûresi'nin 62.-64. âyetlerine bakınız
'[م8
3177
3178
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%ِ -Dّ ٖ َم اﻟ8ْ َ-/Dîn Günü]' Hesâb Günü." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 341. sayfa]
3179
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َت8ْ َ ْ َ ُ ُ اﻟ3ْ َ* َ6 ْﱠرDَ= ُ% ْTَ6/Biz, aranızda ölümü takdîr
ettik]' Yani: Muhakkak sizi öldüreceğiz. Yani: Eğer ölümden sonra sizi diriltmekten âciz olsaydık,
nefislerinizi ihrâc ederek öldürmekten de âciz olurduk. '[ َ%3=8 ْ َ ِ* ُ% ْTَ6 َ َو/Ve Biz, önüne geçilenlerden
ٖ ُ0"
değiliz]' Yani: Mağlûb edilenlerden (değiliz)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 354.-355. sayfalar]
767
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, evvelki neş'eti ilmediyorsunuz. 3181 O halde tezekkür etseniz 3182
olmaz mıydı?(62)
Onu siz mi buluttan inzâl ediyorsunuz, yoksa inzâl eden Biz miyiz?(69)
Eğer dileseydik onu acı bir su kılardık. O halde şükretseniz olmaz mıydı?(70)
Onun ağacını siz mi inşâ ettiniz, yoksa inşâ eden Biz miyiz?(72)
Biz, onu bir tezkire kıldık3184 ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir metâ.(73)
768
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3186
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ - ٖ 7َ /Kerîm]' Yani: Hayrı ve bereketi bol."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt,
341. sayfa]
3187
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Lُ " َ َ ﱡ- )َ
َ ﱠ ُونUَ ُ اِ ﱠ) ا ْﻟ/Tâhir olanlardan başkası ona temâs edemez.]' Ona, Allah'ın indinde tâhir olanlardan
başkası temâs edemez. Dünyâya gelince, orada ona mecûsiler de temâs eder necisler de, münâfıklar
da, pisler de." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 152. sayfa]
3188
Hâkka Sûresi'nin 43. âyeti ile aynıdır
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ ْ ِ Lِ ْ3َب ِاﻟ ُ َ =ْ َ ُ ا% ْTَ6 َو/Ve Biz, ona sizden daha
3189
yakınız.]' Bunda iki kavil vardır. Birinci (kavil): Ölüm Meleğidir, ona ehlinden daha yakındır. '[ )َ ْ%ِ َو ٰﻟ
ِ 0ُ?/Ve lâkin göremezsiniz.]' Melekleri (göremezsiniz). İkinci (kavil): Ve Biz, ilim ve kudret ve
َ ُونQْ
görme açısından ona sizden daha yakınız. '[ َ ُونQْ ِ 0ُ? )َ ْ%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin göremezsiniz.]' Yani:
İlmedemezsiniz. Ve hitâb kâfirleredir." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî,
Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1394. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3190
'[%ِ 3 ٖ َ3 بِ ا ْﻟTَ ْ1َا/Yemîn ashâbı]' için 27. âyete bakınız
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌمsَ " َ َ$
3191
769
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve yaslanacağı Cahîm'dir.(94)3192
bَ َﻟ/İmdi selâm senin içindir]' Allah'ın azâbından selâmet bulma (senin içindir). Ve Allah'ın melekleri
sana selâm eder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 162.
sayfa]
3192
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٍ 3Tٖ َ ُ َ3ِ ْQَ? َو/Ve yaslanacağı Cahîm'dir.]' Ateşe dâhil edilir."
[Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Vâkıa Sûresi, 94.
âyetin tefsîrinde]
3193
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[%ِ 3@ٖ َ3< ا ْﻟ ﱡ2َ 8َ ُ َا ﻟ5َ ِانﱠ ٰھ/Muhakkak ki bu, elbette o
yakînen hakktır.]' Sana bu sûrede kıssâ ettiğimiz yakînen hakktır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 347. sayfa]
3194
74. âyet ve Hâkka Sûresi'nin 52. âyeti ile aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki:
"'[ ِ 3rٖ َ ا ْﻟbَ ِ َر*ﱢ. َ َ$/O hâlde azîm Rabbini ismi ile tesbîh et.]' Yani: Rabbini tenzîh ve tâzîm et.
ْ *ِ ْŽﱢ0"
Sanki Allah, (kulunu) mukarreblerin derecesine ulaşması için senâ, tesbîh, takdîs ile iştiğal etmesine
irşâd etmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 363. sayfa]
770
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, semâları ve arzı altı günde halk etmiştir, sonra arş üzerine istivâ
buyurmuştur. 3199 Arza gireni ve ondan hurûc edeni ve semâdan nüzûl edeni ve
3195
ْ
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ا)َ ﱠو ُل/Evvel]' O ( $ &') )( ! و, her şeyden önce hudûdsuz/sınırsız
Evvel'dir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 27. cilt, 124. sayfa]
3196
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ُ Aِ )ا/Âhir] ْٰ Evvel'liği ile her şeyi geçmiştir.
Âhir'liğinden dolayı da her şeyden sonra bâki kalmıştır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn
Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, 3. cilt, 113. sayfa]
3197
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ُ ِھr اﻟ ﱠ/Zâhir]' Yani: O ( $ &') )( ! و, dûnundaki her şeyin
üzerine Zâhir'dir. Yine O ( $ &') )( ! و, her şeyin üzerinde yüce olandır. Bu itibarla O'ndan daha
yücesi yoktur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 27. cilt, 124. sayfa]
3198
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ُ%َ ِط0ا ْﻟ/Batın]' Allah'ın tüm sırlara,
vicdanlara, gizliliklere, saklı şeylere ve her şeyin ince detaylarına muttalî olduğuna delâlet eder. Yine
bu, O'nun yakınlığına ve yaklaşımına da delâlet eder. Zâhir ve bâtın (kelimeleri) birbirlerine
münâfî/zıt değillerdir. Çünkü tüm sıfâtlarında Allah'ın herhangi bir emsâli yoktur." [AbdurRahmân
ibn Nâsır es-Sa'dî, Tefsîru EsmâUllâhi'l-Hüsnâ, 120. sayfa]
3199
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رder ki: "Öyle ki biz, Allah (+, و- )'nin haberine îmân ederiz.
Hâlık'ımız arşının üzerine istivâ buyurmuştur. Allah'ın kelâmını tebdîl etmeyiz. Ve -mu'attila ve
cehmiyyenin dediği gibi- bize söylenenden başka bir kavil söylemeyiz. Mu'attila ve cehmiyye şöyle
der: 'O, arşı üzerine istivâ değil istivlâ etmiştir.' Böylelikle onlara söylenenden başka bir kavle tebdîl
etmişlerdir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb,
233. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ش ِ ْ َ ا ْﻟ#َ َ ٰ ى8َ&. ْ ُ ﱠ اY/Sonra arş üzerine istivâ
buyurmuştur.]' [Ârâf Sûresi, 54. âyet] kavli hakkında, insânlar pek çok söz söylemişlerdir." Sonra
İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle devam eder: "Bu konuda Mâlik ve Evzaî ve Sevrî ve Leys ibn Sa'd ve Şafiî
ve Ahmed ve İshâk ibn Râhûye ve eski ve yeni diğer müslüman imâmlardan Selefi Sâlih'in mezhebine
sülûk edilmelidir/girilmelidir. Ve bu yol, bu âyeti tekyîf ve teşbîh ve tâ'tîl etmeden, geldiği gibi kabul
etmektir. Teşbîhçilerin zihinlerine hemen gelen zâhir mânâ; Allah ( $ &'') )( ! وdan nefyolunmuştur.
Muhakkak ki Allah, mahlukâtından bir şey O'na benzemez. '[ ُ 3Q اﻟ ﱠ8َ ٌء َو ُھKَْ Lٖ ِ Mْ ِ 7َ Nْ
ٖ َ0 ا ْﻟOُ 3 ٖ " َ 3َﻟ/O'nun
misli gibi bir şey yoktur. Ve O, Semî'dir, Basîr'dir.]' [Şûrâ Sûresi, 11. âyet] Bilakis durum;
imâmların -[Buhârî'nin hocası] Nuaym bin Hammâd el-Huzâî onlardandır- dediği gibidir: 'Kim Allah'ı
mahlukâtına teşbîh ederse kâfir olur. Kim Allah'ın kendisiyle nefsini vasfettiklerini inkâr ederse kâfir
771
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
olur. Allah'ın nefsini vasfettiği ve Resûlu'nun (vasfettiklerinde) teşbîh yoktur.' [İmâm Zehebî, 'el-
Uluvv'da sahîh bir isnâd ile zikretmiştir. Şeyh el-Elbânî de bunu 'Muhtasar el-Uluvv'da (184. sayfa)
tashîh etmiştir.] Kim Allah ( $ &' ) )( ! وiçin sârih âyetlerde ve sahîh haberlerde vârid olan şeyleri
Allah ( $ &'') )( ! وnın Celâl'ine layık vecih üzere isbât eder ve Allah ( $ &'') )( ! وdan noksanlıkları
nefyederse; işte o, hidâyet yoluna sulûk etmiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Ârâf Sûresi, 54. âyetin tefsîrinde]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رder ki: "Allah ( $ &'') )( ! وnın sıfâtları hakkında varid olan ve bize
ulaşan diğer sahih haberler ve sahih olup da bize ulaşmayan haberler hakkında itikâdımız şudur:
Onları kabul etmek ve reddetmemek, muhâliflerin tevîli ile tevîl etmemek, bu sıfatları teşbihçilerin
teşbihine hamletmemek, üzerlerine ekleme yapmamak, onlardan herhangi bir şeyi eksiltmemek,
onları tekyîf etmemek, kalblere gelenlerle onlara işâret etmemek, aksine Allah ( $ &'') )( ! وnın ıtlâk
ettiği şeyi mutlak kabûl etmek, Nebî ( و ﷲ )'in, ashâbının, tabiînin, kendilerinden râzı
olunmuş Dîn ve emânetle tanınan Selef imâmlarının tefsîr ettiği gibi tefsîr etmek, onların icmâ
ettikleri şeyler üzerinde icmâ etmek, onların sarıldıklarına sarılmak, haberin zâhirine ve âyetin
zâhirine teslîm olmak, mânâsına ve delâlet ettiği şeye itikâd etmektir.
Biz, mu'tezilenin, eş'ariyyenin, cehmiyyenin, mülhidlerin, mücessimenin, müşebbihenin,
kerrâmiyyenin ve mükeyyifenin te'vîllerini söylemeyiz. Bilakis bu sıfatları tevîlsiz kabul ederiz,
bunlara temsîl etmeden îmân ederiz. Ve bizim kavlimiz şudur: Bunlara (bu sıfatlara), O (+, $/ ,)'nun
celâline layık bir vecihte îmân etmek vâcibtir." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr
ibn Kayyim el-Cevziyye, İctimâu'l-Cuyûşi'l-İslâmiyye, 170.-174. sayfalar]
3200
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ُ&ْ 7ُ َ َ%ْ-َ َ َ ُ ْ ا8َ َو ُھ/Ve O, nerede olsanız sizinle beraberdir.]' Ve
O, siz nerede olursanız olun size şâhid olur ey insânlar, sizi ve amellerinizi ilmeder. Gezip dolaştığınız
yeri de duracağınız yeri de ilmeder. Ve O, arşının üzerindedir, yedi semâsının fevkindedir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 169. sayfa]
3201
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِL3$ٖ َ%3Fٖ َ ,َْ &" ْ ُ ْ ُ َ َ َ ا ِ ﱠ8ُ@Fِ 6ْ َ َوا/Ve kendilerinde
sizi halîfe kıldığından infâk edin.]' Yani: Sizden öncekiler tarafından halef kılındığınız mallardan
infâk edin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 366. sayfa]
3202
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Dْ َ=َو
ْ ُ َ = َM3 ٖ 5َ Aََ ا/Ve (Allah) mîsâkınızı almıştır]' Âdem'in sırtında iken (mîsâkınızı almıştır)." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 172. sayfa]
772
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, karanlıklardan Nûr'a sizi ihrâc etmek için kulunun üzerine beyyin
âyetler inzâl etmiştir. Ve muhakkak ki Allah, size elbette Rauf'tur,
Rahîm'dir.(9)
Kimdir o kimse ki, Allah'a borç verir, güzel bir borç? Artık onun için onu
katlar. Ve onun için kerîm bir ecir vardır.(11)
Onlara şöyle nidâ ederler: 'Biz sizinle beraber değil mi idik?' Derler ki: 'Evet.
Ve lâkin siz nefislerinizi fitneye düşürdünüz ve beklediniz ve kuşku
duydunuz3206 ve kuruntular sizi aldattı. Nihâyet Allah'ın emri geldi. Ve
aldatıcı3207 sizi Allah ile aldattı.'(14)
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ب ُ َ$
َ ِ^
3203
ٌُ *َ بLَ ٍر ﻟ8" ُ *ِ ْ ُ َ 3ْ َ*/Derken aralarına bir sûr çekilir, bir kapısı vardır.]' Sûr: Cennet ve Cehennem
arasında bir duvar. [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 182.
sayfa]
3204
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُLُ *َ ِط
ُ َ ْ2ِ اﻟ ﱠL3$/Onunٖ bâtınında rahmet (vardır)]' Cennet ve içindekiler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 184. sayfa]
3205
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُظ ِھ ُ ه َ َو
ُ 5َ َ ِْ اﻟLِ َ0=ِ ْ% ِ /Ve onun zâhiri yönünden azâb vardır]' Yani: Ateş vardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
اب
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 184. sayfa]
3206
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ& ْQ َو?َ َ *ﱠ/Ve beklediniz]' İmân elbisesine büründünüz. Ve
Allah'ı ve Resûlu'nu ikrâr etmeye direndiniz. '[ ْ ُ&0ْ َ? ْ َوار/Ve kuşku duydunuz]' Ve Allah'ın tevhîdinde ve
Muhammed ( و ﷲ )'in nübüvvetinde şekk duydunuz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 184. sayfa]
3207
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
773
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O îmân edenler için vakti gelmedi mi ki, kalbleri Allah'ın zikri ve hakktan
nâzil olan için haşyet duysun? Ve bundan önce o kitâb verilenler gibi
olmasınlar. Öyle ki üzerlerinden uzun zaman geçmiş, böylece kalblerini kasvet
bürümüştür. Ve onlardan çoğu fâsıklardır.(16)
İlmedin ki, Allah, arza ölümünün ardından hayât verir. Sizin için âyetleri
beyân ettik, umulur ki siz akledersiniz.(17)
İlmedin ki, dünyâ hayâtı ancak bir oyun ve bir eğlence ve bir ziynet ve
aranızda bir iftihâr ve mâl ve evlâdta bir çoğalıştır. Bir yağmur meseli gibi ki,
onun bitirdiği nebât, çiftçilerin hoşuna gider, sonra kurur. Artık onu sararmış
görürsün, sonra çerçöp olur. Ve Ahiret'te şiddetli bir azâb vardır. Ve
Allah'tan bir mağfiret ve bir rızâ vardır.3209 Ve dünyâ hayâtı aldatıcı bir
metâdan başkası değildir.(20)
Rabbinizden bir mağfirete ve onun eni, semâlar ve arzın eni gibi bir Cennet'e
müsâbaka edin, Allah'a ve Resûlu'ne o îmân edenler için hazırlanmıştır. Bu,
Allah'ın fazlıdır, onu dilediğine verir. Ve Allah, azîm fazl sâhibidir.(21)
"'[ ُ و ُرRَ ا ْﻟ/Aldatıcı]' Yani: Şeytân." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
23. cilt, 186. sayfa]
3208
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ َ -Dْ $ِ ْ ُ ْ ِ 5ُ Aَ ْHُ- )َ َم8ْ َ3َ ْﻟ$/Artık bugün sizden bir
fidye alınmaz]' (O fidye ki) nefsini azâbtan (kurtarmak için) onu fidye olarak verir. '[ ُ ُ - َٰ ْو
اﻟ ﱠ ُر/Yurdunuz ateştir]' Yani: Menzileniz ateştir. '[ ْ ُ 3 ٰﻟ8ْ َ #َ ِھ/O velînizdir]' Yani: Ateş size evlâdır.
'[ ُ 3Q ٖ َ ا ْﻟNْ
َ c*ِ َو/Ve (o) ne kötü varış yeridir.]' Yani: Ateş ne kötü bir sondur." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 371. sayfa]
3209
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ٌD-Dَٖ ٌاب5َ َ َ ِةAِ )ا ٰ ْ #$ِ َو/Ve Ahiret'te şiddetli bir
azâb vardır.]' Yani: Âhiret'e karşı dünyâyı tercih edenlere (şiddetli bir azâb vardır). '[ ِﷲ ّ ٰ َ% ِ ٌ َ ةFِ Rْ َ َو
ٌان8َ ْ‚ َو ِر/Ve Allah'tan bir mağfiret ve bir rızâ vardır.]' Yani: Dünyâya karşı Âhiret'i tercih edenlere
(Allah'tan bir mağfiret ve bir rızâ vardır)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 374.-375. sayfa]
774
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Şunun için ki, elinizden çıkan üzerine müteessir olmayasınız ve Allah'ın size
verdiği ile ferahlanmayasınız. Ve Allah, kendini beğenip iftihâr edenin
tümüne muhabbet etmez.(23)
3210
AbdUllah ibn Ahmed ibn Hanbel ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رtan tahrîc
etmiştir, demiştir ki: "'[ َ اَ َھ0ْ َ6 ْ ِ ا َن0ْ َ= ْ% ِ ٍ&َ ب7ِ #$ٖ )" ُ ْ اِ ﱠ ِ ُF6ْ َ ا#$ٖ )َ ْا)َرْ ضِ َو#$ِ ٍ َ03Q
ٖ ُ ْ% ِ ب َ َ َ ا/Arzda isâbet
َ 1
eden bir musîbet yoktur ve ne (de) nefislerinizde, onu yaratmamızdan önce, bir Kitâb'ta
olmasın.]' SubhânAllah! Kim bundan şübhe duyabilir ki? Semâ ve arz arasındaki her musîbet, cana
isâbet etmeden önce Allah'ın Kitâbı'nda vardır." [AbdUllah ibn Ahmed ibn Hanbel eş-Şeybânî,
Kitâbu's-Sünne (961.)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ب َ َ&ِ ة َ َوا ْﻟ8ُ ﱠ0ﱠ ِ& ِ َ اﻟ ﱡ- ُذ ﱢر#$ٖ َ ْ َ َ َو/Ve nübüvveti ve Kitâb'ı onların
3211
775
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3212
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[Lٖ *ِ َن8ُ> ْ َ? ًرا8ُ6 ْ ُ َْ َ ْ ﻟkَ- َو/Ve sizin için kendisiyle yürüyeceğiniz bir nûr kılsın]' (Nûr:)
Kur'ân ve Nebî ( و ﷲ )'e tâbi olmalarıdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 212. sayfa]
776
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat kim bulamazsa, o takdirde temâs etmeden önce iki ay aralıksız oruç
tutsun. Artık kim güç yetiremezse, o vakit altmış miskîni taam ettirsin. İşte
bu, Allah'a ve Resûlu'ne îmân etmeniz içindir. Ve bunlar, Allah'ın
hudûtlarıdır. Ve kâfirler için elîm bir azâb vardır.(4)
Allah'ın onları cemîân ba's edip de amel ettiklerini onlara bildireceği gün.
Allah onu ihsâ etmiştir ve onlar onu unutmuşlardır. Ve Allah, her şey üzerine
Şehîd'tir.(6)3214
yapanlar]' Zıhârın aslı zahr/sırt kelimesinden türemiştir. Bunun sebebi ise şudur: Câhiliyyede bir
kimse kadınına zıhâr yaptığı vakit ona: 'Sen bana annemin sırtı gibisin.' derdi. Şerîatte ise zıhâr;
zahra/sırta kıyâsen tüm uzuvlarda meydana gelir. Zıhâr yapmak câhiliyyede talâk sayılıyordu. Allah
ise bu ümmete ruhsât verdi ve câhiliyyelerinde itimâd ettikleri gibi bunu talâk saymayarak zıhâr
yapmaya keffâret imkânı sağladı. Seleften birçoğu böyle demiştir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mucâdele Sûresi, 3. âyetin tefsîrinde]
3214
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ ه8" ّ ٰ ُ L3Q
ُ َ6ﷲ ُ َو ٰ ْ2َا/Allah onu ihsâ etmiştir ve onlar
777
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
onu unutmuşlardır.]' Yani: Allah'ın ilmi onu kuşatmıştır. '[ُه8" ُ َ6 َو/Ve onlar onu unutmuşlardır]'
Yani: Onu amel eden onu unutmuştur. '[ٌD3 ٖ َ ٍءKْ َ ﱢ7ُ # ٰ َ ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah, her şey üzerine Şehîd'tir.]'
Yani: Şâhid'tir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 385. sayfa]
3215
İmâm AbdUllah bin Ahmed bin Hanbel ( ﷲ#.)ر, Mukâtıl bin Hayyân ( ﷲ#.')رtan Dahhâk ( #.ر
')ﷲın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ bَ ِْ ٰذﻟ% ِ #6ْٰ ُ ْ َو َ) اَد. َ 8َ " ٍ اِ ﱠ) ُھ
ُ ِد. َ ْ Aَ )َ َرا ِ* ُ ُ ْ َو8َ َ ٍ اِ ﱠ) ُھM ٰ َY ٰ ى8 ْkَ6 ْ% ِ ُن8ُ َ- َ
ﱠ َ ْ َ َ
ْ ُ َ َ 8َ َ اِ) ُھM7 َو) ا/Üçün gizli konuşması olmaz ki, onların dördüncüsü O olmasın. Ve beş (kişi)
yoktur ki, onların altıncısı O olmasın. Ve bundan daha az yoktur ve ne (de) daha çok, O, onlar
ile beraber olmasın.]' O Allah (+, و- ), arşın üzerindedir ve ilmi onlarla beraberdir." [AbdUllah bin
Ahmed bin Muhammed bin Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî, Kitâbu's-Sünne, 504. sayfa (592.); Zehebî
der ki: 'Ebu Ahmed el-Assâl ve Ebu Abdİllah ibn Batta ve Ebu Ömer ibn AbdilBerr ceyyid senedlerle
tahrîc etmişlerdir. Mukâtil sikâ/güvenilir bir imâmdır.']
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رise sahîh bir sened ile yine Dahhâk ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ْ ُ َ َ 8َ َ َ اِ ﱠ) ُھM7ْ َ َو َ) اbَ ِْ ٰذﻟ% ِ #6ْٰ ُ ْ َو َ) اَد. َ ْ Aَ )َ َرا ِ* ُ ُ ْ َو8َ َ ٍ اِ ﱠ) ُھM ٰ َY ٰ ى8 ْkَ6 ْ% ِ ُن8ُ َ- َ /Üçün gizli
َ 8َ " ٍ اِ ﱠ) ُھ
ُ ِد.
konuşması olmaz ki, onların dördüncüsü O olmasın. Ve beş (kişi) yoktur ki, onların altıncısı O
olmasın. Ve bundan daha az yoktur ve ne (de) daha çok, O, onlar ile beraber olmasın.]' O ( ! ()
$ &')و, arşının fevkindedir ve ilmi onlarla beraberdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 237. sayfa]
Ebu Umer ibn AbdilBerr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Sahâbe ve tabiîn âlimleri, onlar ki kendilerinden te'vil
öğrenilir, O ( $ &')'nın: '[ 8َ َ َ اِ ﱠ) ُھM7ْ َ َو َ) اbَ ِْ ٰذﻟ% ِ #6ْٰ ُ ْ َو َ) اَد. ُ ِد. َ ْ Aَ )َ َرا ِ* ُ ُ ْ َو8َ َُ ٍ اِ ﱠ) ھM ٰ َ Y ٰ ى8 ْkَ6 ْ% ِ ُن8ُ َ- َ
َ 8َ ُ" ٍ اِ ﱠ) ھ
ْ ُ َ َ /Üçün gizli konuşması olmaz ki, onların dördüncüsü O olmasın. Ve beş (kişi) yoktur ki,
onların altıncısı O olmasın. Ve bundan daha az yoktur ve ne (de) daha çok, O, onlar ile beraber
olmasın.]' kavli hakkında demişlerdir ki: 'O, arşın üzerindedir ve ilmi her mekândadır.' Ve hüccet
kabûl edilecek kimse bu husûsta onlara muhâlefet etmemiştir." [Ebu Umer Yûsuf bin Abdîllah ibn
AbdilBerr en-Nemerî el-Kurtubî, et-Temhîd, 7. cilt, 138.-139. sayfalar]
3216
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ٰ ى8 ْk اﻟ ﱠ%َِ ا8ُ ُ6 َ%-5ٖ اﻟﱠ#َاَﻟَ ْ ?َ َ اِﻟ/Bakmadın mı, fısıldaşmaktan
o nehyedilenlere?]' Onlar yahûdilerdir. Allah'a ve Resûlu'ne mâsıyyet ve Dîn'e ta'n etme konusunda
fısıldaşmaktan nehyedilmişlerdir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 359. sayfa]
3217
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ Lْ َ ا8ُ ُ6 َ دُونَ ِﻟ8ُ َ - ُ ﱠY/Sonra kendisinden nehyedildiklerine avdet
ederler]' Sonra kendisinden nehyedildikleri fısıldaşmaya rücû ederler. [ ِqَ3Qْ ِ َ َوا ِن َوDْ ُ ْ ِ َواﻟYْ )ِ ْ *ِ َن8ْ َ َ َ&َ-َو
ل8ِ .ُ ﱠ اﻟ/ve günâh ve adâvet ve Resûl'e isyân ile gizli konuşurlar.]' Allah'ın kendilerine harâm ettiği
fuhşiyyât ve adâvet ile fısıldaşırlar. Bu ise Allah'ın emrine muhâlefet etmek, Resûlu'ne karşı bir
mâsıyyettir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 431. sayfa]
778
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bakmadın mı, Allah'ın üzerlerine gazab ettiği bir kavmi o velî edinenlere?
Onlar sizden değildir ve ne (de) onlardan. Ve yalan üzere yemin ederler. Ve
onlar ilmederler.(14)
Allah, onlar için şiddetli bir azâb hazırlamıştır. Muhakkak ki onların amel
etmiş oldukları ne kötüdür.(15)
3218
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki "'[َ ﷲ ّ ٰ ا8ُ 3 َوا َٖط/Ve Allah'a itaat edin]' Farzlarında (itaat edin).
'[ُ Lَﻟ8.
ُ َو َر/Ve Resûlu'ne]' Sünnet'lerinde (Resûlu'ne itaat edin)." [Ebu AbdUllah Muhammed bin
Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Mucâdele Sûresi, 13. âyetin tefsîrinde]
779
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah'ın onları cemîân ba's edeceği gün, şimdi O'na yemin ederler, size yemin
ettikleri gibi. Ve hesâb ederler ki, kendileri bir şey üzerindedir. Dikkat edin!
Muhakkak ki onlar, onlardır yalancılar.(18)3219
Allah'a ve Âhiret Günü'ne îmân eden bir kavmin, Allah'a ve Resûlu'ne karşı
gelenlere sevgi beslediklerini bulamazsın. Velev ki babaları veya oğulları veya
kardeşleri veya aşîretleri olsunlar. İşte onların kalblerine îmânı yazmış ve
Kendisinden bir rûh ile teyid etmiştir. Ve onları altlarından nehirler cereyân
eden Cennetlere dâhil edecektir, orada muhalledlerdir. Allah onlardan râzıdır
ve onlar O'ndan râzıdır. İşte onlar Allah'ın hizbidir. Dikkat edin! Mukakkak
ki Allah'ın hizbi, onlardır felâh bulanlar.(22)3221
3219
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً 3 ٖ َ ُﷲ ّ ٰ ُ ُ ُMَ 0ْ َ- َم8ْ َ-/Allah'ın onları cemîân ba's edeceği
gün]' Kıyâmet Günü. '[ُ Lَنَ ﻟ8ُFِ ْTَ3َ$/Şimdi O'na yemin ederler]' Dünyâda mü'minler olduklarına
(yemin ederler). '[ ْ ُ َنَ ﻟ8ُFِ ْTَ- َ 7َ /Size yemin ettikleri gibi]' Dünyâda (yemin ettikleri gibi) siz de
yeminlerini kabûl ederdiniz. '[ َن8ُ0" َ ْTَ- َو/Ve hesâb ederler]' Münâfıklar hesâb ederler. '[ # ٰ َ ْ ُ ﱠ6َا
ٍءKْ َ /Ki, kendileri bir şey üzerindedir]' Yani: Dünyâda size karşı (yemin etmelerine) izin verdiği
gibi (Âhiret'te) Allah'ın indinde de izin verileceğini (zannederler). '[ َن8ُ*ﱠ ُ ْ ھُ ُ ا ْﻟ َ ِذ6ِا ََ) ا/Dikkat edin!
Muhakkak ki onlar, onlardır yalancılar.]' Yemin ettikleri gün." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 363. sayfa]
3220
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ُ نU َ 3ْ > ِ ُ اﻟ ﱠ3ْ َ َ َذ8َ ْTَ&.
ْ ِا/Üzerlerine şeytân üstünlük
kurmuştur]' Yani: Üzerlerine şeytân gâlib gelmiştir. '[ِﷲ ّ ٰ َ 7ْ ُ ْ ِذ3"ٰ 6ْ َ َ$/Böylece onlara Allah'ın zikrini
unutturmuştur]' Onlara şeytân Allah'ın zikrini unutturmuştur. '[ ُ ِن ُھU َ ْ3> َ 2ِ َ ِن ا ََ) اِنﱠU3ْ >
ْب اﻟ ﱠW ْب اﻟ ﱠW ٰ ا
ُ 2ِ bَ cِ ُوﻟ
َ ُون.
ِ ,َ ْ
ﻟ ا/İşte onlar, şeytânın hizbidir. Dikkat edin! Muhakkak ki şeytânın hizbi, onlardır
hüsrâna uğrayanlar.]' Yani: Allah'ın rızâsı ve Cennet konusunda hüsrâna uğrarlar." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 392. sayfa]
3221
Şeyh Muhammed Nasîruddîn el-Elbânî ( ﷲ#. )رder ki: "İslam'da hizibçilik yoktur. '[ ِﷲ ّ ٰ ْب
َ W2ِ ا ََ) اِنﱠ
ْ ْ
َن8ُTِ F ُ ُھ ُ اﻟ/'Dikkat edin! Mukakkak ki Allah'ın hizbi, onlardır felâh bulanlar.]' buyuran Kur'ân
nassı itibarı ile ortada tek bir hizib vardır: O da Allah'ın hizbidir ki onlar, Allah Resûlu ( ﷲ
')وin cemaatidir. Kişi, Sahâbe menheci üzere olmalıdır. Bu da Kitâb ve Sünnet'i ilmetmeyi
gerektirir." [Amr AbdilMun'im Selîm, Menhecu's-Selefî inde Şeyh Nasıruddîn el-Elbânî, 13. sayfa]
780
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3222
Saff Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
3223
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 8َُ ھ
ِ> ْ Tَ َ ِر ِھ ْ ِ)َ ﱠو ِل ا ْﻟ-ْ ِد% ِ ب
ِ َ&ِ ْ اَ ْھ ِ ا ْﻟ% ِ َ ُ واF7َ َ%-5ٖ َ َج اﻟﱠAَْ ى ا5ٖ اﻟﱠ/O, O ki, Kitâb ehlinden o kâfirleri evvel haşr için
diyârlarından ihrâc etmiştir.]' Denilmiştir ki: (O diyâr) Şâm'dır. (Kitâb ehlinden o kâfirler), onlar
ise yahûdilerden Ben-i Nadîr (kabîlesi)dir. Nebî ( و ﷲ ) onları Medîne'den Hayber'e
sürmüştür. (Hayber,) Uhud mevkiinden başlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 262. sayfa]
3224
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ Lَﻟ8. ّ ٰ ا8=ﱠ ُ ْ َ ﱡ6َ *ِ bَ ٰذ ِﻟ/Bu, onların Allah'a ve
ُ ﷲَ َو َر
Resûlu'ne şikâk etmelerindendir.]' Yani: Allah'a ve Resûlu'ne muhâlefet etmeleri(ndendir). '[ ْ% َ َو
َﷲّٰ ق > ﱢ َ ُ-/Ve kim Allah'a şikâk ederse]' Yani: Allah'a muhâlefet eder(se)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 397. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3@ٖ . ِ َFى ا ْﻟ
َ Wِ ,ْ ُ3 َو ِﻟ/Ve fâsıkları aşağılaması içindir]' Allah ( -
3225
+,')وnin taatinden hurûc edenleri/çıkanları ve O'nun emir ve nehiylerine muhâlefet edenleri zelîl
etmesi içindir. Ve bunlar Ben-i Nadîr yahûdileridir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 273. sayfa]
781
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Allah'ın kurâ ehlinden, Resûlu'ne fey olarak verdikleri, artık Allah içindir ve
Resûlu içindir ve karâbet sâhibleri ve yetimler ve miskînler ve yolda kalmışlar
içindir. Tâ ki sizden zenginler arasında dolaşan olmasın. Ve Resûl size ne
verirse, artık onu alın ve sizi neden nehyederse, artık ona nihâyet verin. 3226 Ve
Allah'a takvâ edin. Muhakkak ki Allah'ın ikâbı şiddetlidir.(7)
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "[ا8ُ َ&6ْ َ $ ُ Lْ َ ْ ُ 3 ٰ َ6 َ وه ُ َو5ُ ,ُ َ $ ُل8.ُ ُ ُ اﻟ ﱠ3?ٰ َو َ ٰا/Ve Resûl size ne verirse,
3226
artık onu alın ve sizi neden nehyederse, artık ona nihâyet verin.] Yani: Size neyi emrederse artık
onu yapın. Ve neyi de nehyederse, artık ondan ictinâb edin. Çünkü muhakkak ki o ( و ﷲ ),
hayrı emreder ve ancak şerrden nehyeder." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Haşr Sûresi, 7. âyetin tefsîri]
Şeyhulİslam İbn Teymiyye ( ﷲ#. )رdedi ki: "Helâl Allah ( $ &' ) )( ! وve Resûlu ( و ﷲ )in
helâl kıldıkları, harâm da yine onların harâm kıldıklarıdır. Din Allah'ın meşru kılmış olduğu ve Nebî
( و ﷲ )'in getirmiş olduğu nizamdır. Öyleyse hiç bir kimsenin -ne öncekilerin ve ne de
sonrakilerin- O (+, و- )'nin itaatinden ve Şeriat'ından çıkma hakları yoktur. Her kim bunu hem içi ve
hem de dışıyla ikrâr etmezse kafir olup ebedi ateşte kalır." [Ebu'l-Abbas Takıyyuddin Ahmed ibn
AbdilHalîm ibn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 11. cilt, 498. sayfa]
3227
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ Lَﻟ8. ّ ٰ َ ُونQ
ُ ﷲ َ َو َر ُ ْ َ- َو/Ve Allah'a ve Resûlu'ne nusret
ederler.]' Ve Resûlu ( و ﷲ ) ile o ba's edilen Allah'ın Dîn'ine nusret ederler. '[ ُ ُ ھbَ cِ ُوﻟ ٰ ا
َن8ُ= ِدQ اﻟ ﱠ/İşte onlar, onlardır sâdıklar.]' Sıfatlarını vasfettiği o fukarâ ve muhâcirler, onlar
söylediklerinde sâdık olanlardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
23. cilt, 281. sayfa]
3228
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رyine şöyle demekte: "'[ َ َ ن-)ﱠا َر َو ْ ٖاD ُؤ اﻟ8َ ﱠ0َ? َ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve diyârı ve îmânı o
yerleştirenler]' Resûl'un Medîne'sini/şehrini, (kendilerine) Medîne/şehir edindiler ve orada evler
yaptılar. '[ َ َ ن-) َو ْ ٖا/ve îmânı]' Allah'a ve Resûlu'ne (imânı). Yani muhâcirlerden önce. '[ ْ% ِ
ْ ِ ِ 0ْ َ=/Onlardan önce]' Menzillerini terkedip -başkalarına değil- onlara intikâl edenlere muhabbet
duyarlar ve onlarla ilginenirler. Ensâr, muhâcirlere muhabbet duyarlar. '[ َ ً ِ ﱠ2َ ْ ُو ِر ِھD1 ُ #$ٖ َُونDkِ َ- )َ َو
ا8ُ?اُو/Ve onlara verilenlerden sadırlarında bir ihtiyâc bulmazlar.]' Allah (+, )> ؤهşöyle buyuruyor:
Onlardan önce o diyâra yerleşenler ki, onlar ensârdır. '[ً َ 2َ ْ ُو ِر ِھD1 ُ #$/Sadırlarında
ٖ bir ihtiyâc]'
Yani: Hased. '[ا8ُ? ِ ﱠ اُو/Onlara verilenlerden]' Yani muhâcirlere feyden verilenlerden. Allah Resûlu
( و ﷲ ), Ben-i Nadîr mallarını -ensâr dışında- ilk muhâcirler arasında taksîm etmiştir.
782
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Elbette siz onların sadırlarında korkuca Allah'tan daha şiddetlisiniz. 3229 Bu,
onların fıkhetmeyen bir kavim olmalarındandır.(13)3230
Ensârdan ise sadece iki adama fakirliklerinden dolayı vermiştir. Ancak bu Allah Resûlu ( ﷲ
')وe has bir fiildir. '[ ْ ِ " ِ ُF6ْ َ ا# ٰ َ َ ُونYِ ْHُ- َو/Ve onları nefislerinin üzerine tercih ederler]' Allah (ه0?ذ
$ &') şöyle buyuruyor: Muhâcirlerden önce o diyâra ve îmâna yerleşen ensârı vasfederek: '[ َ ُونYِ ْHُ-َو
ِْ " ِ ُF6ْ َ ا# ٰ َ /Ve onları nefislerinin üzerine tercih ederler]' Muhâcirlere onları kendi nefislerine tercih
ederek mallarını verirler. [ٌ 1 َ Q َ Aَ ْ ِ *ِ َ ن7َ 8ْ َ َوﻟ/Velev ki kendilerinde yoksulluk olsun.]' Velev ki onları
nefislerine tercih ederek mallarını verirken, kendilerinin bir hâceti veya fakirliği olsun. '[ ﱠŽُ ق َ 8ُ- ْ% َ َو
Lٖ " ِ Fْ َ6/Ve kim nefsinin cimriliğinden vikâye ederse]' Kimi Allah, nefsinin cimriliğinden vikâye
buyurursa. '[ َن8ُTِ Fْ ُ ْ ُھ ُ اﻟbَ cِ ُوﻟ ٰ َ$/O takdirde işte onlar, onlardır felâh bulanlar]' Cennet'te
muhalledlerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 283.-285.
sayfa]
3229
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Yani: Allah ( $ &'') )( ! وdan korktuklarından çok, onlar
sizden korkarlar." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Haşr
Sûresi, 13. âyetin tefsîrinde]
3230
İmâm Şâtıbî ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allahu ( $ &'), o münâfıklar hakkında şöyle buyurmuştur: "'[ ْ &ُ 6ْ َ)َ
ِﷲ ّ ٰ َ% ِ ْ ُو ِر ِھD1 ُ #$ٖ ً َ0 َر ْھDاَ َ ﱡ/Elbette siz onların sadırlarında korkuca Allah'tan daha şiddetlisiniz.]'
Bu onların ne kadar anlayışsız olduklarını göstermektedir. Çünkü, her şeyin melekûtunu elinde tutan
ve işleri çevirip idâre edenin Allahu ( $ &') olduğunu bilen kişi fıkh/anlayış sâhibidir. Bunun için
Allahu ( $ &'): '[ َن8ُ َ@Fْ َ- )َ ٌم8ْ َ = ْ ُ ﱠ6َ *ِ bَ ذ ِﻟ/Bu, ٰ onların fıkhetmeyen bir kavim olmalarındandır.]'
buyurmuştur." [Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-Şâtıbî, el-Muvâfakât, 4. cilt, 213. sayfa]
783
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler! Allah'a takvâ edin. Ve nefis, yarın için ne takdîm etmiş
nazar etsin. Ve Allah'a takvâ edin. Muhakkak ki Allah, amel ettiklerinize
Habîr'dir.(18)
Ve Allah'ı o unutanlar gibi olmayın. 3231 Bu yüzden nefislerini onlara
unutturmuştur. İşte onlar, onlardır fâsıklar.(19)
Ateş ashâbı ve Cennet ashâbı müsâvî olmaz. Cennet ashâbı, onlardır başarıya
ulaşanlar.(20)3232
Eğer bu Kur'ân'ı bir dağın üzerine inzâl etseydik, elbette onu Allah'ın
haşyetinden huşû duyarak çatlamış görürdün. Ve bu misâlleri insânlar için
darb ediyoruz. Umulur ki onlar tefekkür ederler.(21)
3231
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[َ ﷲ ّ ٰ ا8"
ُ َ6 َ%-5ٖ ﻟﱠ7َ ا8ُ68ُ َ? )َ َو/Ve Allah'ı o unutanlar gibi olmayın]'
Allah ( $ &'') )( ! وnın emrini terkedenler (gibi olmayın)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 86. sayfa]
3232
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َُونW}ِ َFا ْﻟ/Başarıya ulaşanlar]' Yani: Necât
bulanlar/kurtulanlar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 408. sayfa]
3233
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رder ki: "'[b اﻟ/Melik]' O, O ki, emreden ve nehyeden, mükâfât
ve cezâ veren, hakir kılan ve ikrâm eden ve izzetlendiren ve zelîl kılandır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn
Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Miftâhu Dâru's-Saadeh, 1. cilt, 107. sayfa]
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[ﱡوس ُ Dُ@ا ْﻟ/Kuddûs] Her türlü noksanlık ve
3234
ayıptan münezzeh olan." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-
Cevziyye, Şifâu'l-Alîl fi Mesâili'-Kazâ ve'l-Kader, 2/510]
3235
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "Her açıdan noksanlık ve ayıptan selâmette
olmasından dolayı, bu ismi onunla isimlenen her müsemmâdan daha çok hakk eder. Nitekim O ( ! ()
$ &')و, her yönüyle '[ ُمsاﻟ" َﱠ/Selâm]'dır, '[<Tاﻟ/Hakk]'tır. O zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde her türlü
noksanlık ve ayıptan selâmettedir." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim
784
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ve mevcut kılan O ( $ &'') )( ! وdır." [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim
el-Cevziyye, Şifâu'l-Alîl fi Mesâili'-Kadâ ve'l-Kader, 1/393]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ُر8 ﱢQ َ ُ ا ْﻟ/Musavvir]' Yani: O ki, yapmayı murâd ettiğini var
3243
eder, murâd ettiği vasıf üzere." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Haşr Suresi, 24. âyetin tefsîrinde]
3244
İmâm Tirmizî ( ﷲ#. )رsabah ve akşam Haşr Sûresi'nin son üç âyetini kıraat etme hakkında zayıf
bir hadîs tahrîc etmiştir: "Kim sabah olduğunda üç kere: '[ 3 ن اﻟU3> اﻟ% 3 اﻟO3 " اﻟX * ذ8 أ/Semî,
Âlim, Allah'a istiâze ederim, recm edilmiş şeytânın şerrinden]' diyerek, Haşr Suresi'nin
sonundan üç ayet kıraat ederse, Allah ona yetmiş bin melek vekil eder, akşama kadar ona salât
ederler. Ve eğer o gün ölürse şehîd olarak ölür. Ve akşam olunca onu söyleyen, sabaha kadar
aynı menzilededir." [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî (2922.); Tirmizî hadis
için: 'Garîbtir' demiştir. Şeyh el-Elbanî ise 'Daifu Sunen-i Tirmizî'de hadis için: 'Zayıftır' demiştir.]
Maalesef günümüzde imâmlar, aynı yatsı namazından sonra Bakara Sûresi'nin, "Amenerresûlu"
olarak isimlendirilen son iki âyetini okudukları gibi, Haşr Suresi'nin bu son üç âyetini -ki bunu da
"HuvAllahullezi" diye adlandırırlar- cemaata akşam ve sabah namazlarından sonra okurlar veya
cemaattan birine okuturlar. Halbuki hadîste -ki zaten zayıftır ve amele elverişli değildir- imâmın
cemaata sesli okuyacağı veya okutacağı mevzubahis edilmemektedir. [Hazırlayan]
785
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Eğer onlar sizi ele geçirirlerse, sizin için düşman olurlar ve size ellerini ve
dillerini kötülükle uzatırlar3247 ve küfretmenizi arzu ederler.(2)3248
3245
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِ ﱠدة8َ َ ِ ْ ِ* ْﻟ3ْ َنَ اِﻟ8ُ@ْ ُ?/siz onlara sevgi ile (haber) ilkâ ediyorsunuz]'
Mânâsı: Müslümanların sırlarını onlara (yani kâfirlere) haber veriyor ve onlara nasîhat ediyorsunuz."
[Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Mumtehine Sûresi,
1. âyetin tefsîrinde]
3246
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ ُ&ْ َ ْ َ &ُ ْ َو َ ا3ْ َFAَْ َ اَ ْ َ ُ ِ* َ ا6َ َوا/Ve Ben sizin
gizlediğinizi ve ilân ettiğinizi çok iyi ilmederim.]' Yani: Sırr olarak gizlediğinizi ve izhâr ettiğinizi.
'[ ْ ُ ْ ِ ُ Lْ َ Fْ َ- ْ% َ َو/Ve onu sizden kim fiil ederse]' Yani: Hakk yolda hataya düşerse." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 414. sayfa]
3247
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َ-Dِ -ْ َ ُ ْ ا3ْ َا اِﻟ8U ُ " ُ 0ْ َ-َا ًء َوD ْ َ ا ﻟَ ُ ْ ا8ُ68ُ َ-/Sizin için düşman
olurlar ve size ellerini uzatırlar.]' Yani: Sizinle kıtâl ederler. '[ ْ ُ َ&َ " ِ َواَ ْﻟ/Ve dillerini]' Yani: Size
dillerini uzatırlar. '[ ِء8 ِ* ﻟ"ﱡ/Kötülükle]' Sövmeyle." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 375. sayfa]
3248
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َُ ُونF ْ َ? 8ْ َ َو َودﱡوا ﻟ/Ve küfretmenizi arzu ederler]' Sizin için
Rabbinize küfretmenizi, böylece onların üzerine oldukları şey üzere olmanızı temennî ederler." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 316. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ َ 3ْ َ* ُ Q ِ Fْ َ- ِ َ 3ٰ @ِ َم ا ْﻟ8ْ َ-/Kıyâmet Günü aranızı tafsîl
3249
edecektir.]' Yani: Kıyâmet Günü aranızı tafsîl eder/ayırır. Böylece taat ehlini Cennet'e, mâsıyyet
ehlini ateşe gönderir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 414. sayfa]
786
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Rabbimiz, bizi o küfredenler için bir fitne kılma3251 ve bize mağfiret et.
Rabbimiz, muhakkak ki Sen, Sensin Azîz, Hakîm.'(5)
Andolsun ki, sizin için onlarda güzel bir örnek olmuştur, Allah'ı ve Âhiret
Günü'nü umar olanlar için. Ve kim yüz çevirirse, o takdirde muhakkak ki
Allah, O, Ganîyy'dir, Hamîd'tir.(6)
3250
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: '[ ْ ُ *ِ َ6 ْ َF7َ /Size küfrettik]' Sizin dîninizi red ve inkâr ettik." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 94. sayfa]
3251
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ َ َر*ﱠ
َ ُ واF7َ َ%-5ٖ ْ& َ ً ِﻟ ﱠ$ِ َ ْ َ ْkَ?/Rabbimiz, bizi o küfredenler için bir fitne kılma]' Onları bize gâlib getirme,
nitekim o zaman bununla akılları başından gider ve hakk üzere oldukları için bize gâlib geldiklerini
düşünürler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 320. sayfa]
3252
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir: "'[ ﱠ%ُھ8ُ Tَِ & ْ َ$/Artık
onları imtihân edin]' Onların imtihân edilmeleri şöyle olurdu: Onları (kocalarına karşı) nefretlerinin
çıkarmadığına ve İslâm'a ve ehline muhabbet dışında çıkmadıklarına ve bunda hırslı olduklarına
Allah'a yemin ettirilirlerdi. Nihâyet bunu söylediklerinde onların bu imtihanları kabul edilirdi."
[Hikmet bin Beşîr binYâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 476. sayfa]
3253
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ﱠ ِرFُ ْ اﻟ#َﱠ اِﻟ%ُھ8ُ ِ ْ َ? sَ َ $ ٍ ِ َ تHْ ُ ﱠ%ُھ8ُ ُ& ْ ِ َ َْ ِن$/Fakat siz onların
mü'mineler olduklarını ilmederseniz, artık onları küffâra rücû ettirmeyin]' Bunda, îmâna kesin
787
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
olarak muttali' olmanın mümkün olduğuna dair delil vardır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mümtehine Suresi, 10. âyetin tefsîrinde]
3254
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ﱠ%ُ َنَ ﻟ8 ﱡTِ َ - ْ ُ ﱞ ﻟَ ُ ْ َو َ) ھ2ِ ﱠ%ُ َ) ھ/Onlar, onlar için
helâl değildir. Ve onlar (da) onlar için helâl değildir]' Yani: Onların, kâfirlere nikâhı helâl değildir
ve onların da mü'minelere nikâhı helâl değildir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 418. Sayfa]
3255
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ا8ُ@َF6ْ َ ُھ ْ َ ا8ُ? َو ٰا/Onlara infâk ettiklerini verin]' Yani:
müşriklerden olan muhâcirelerin kocalarının verdikleri sadakaları tekrar kendilerine iâde edin."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mümtehine Suresi, 10.
âyetin tefsîrinde]
3256
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ﱠ%ُ َرھ8 ُ ُﱠ ا%ُھ8 ُ ُ&3ْ َ?ﱠ اِ َذا ٰا%ُھ8Tُ ِ ْ َ? ْ ُ ْ ا َن3ْ َ َ َو َ) ُ َ َح/Onlara
ücretlerini verdiğinizde, onları nikâhlamanızda üzerinize bir günâh yoktur]' Yani: Mehirlerini
(verdiğinizde). Ve bunda nikâhın, mehirsiz olmayacağına dâir delil vardır. '[ِ $ِ ا8َ َ ِ ا ْﻟQ َ ِ *ِ ا8ُ " ِ ْ ُ? )َ َو/Ve
kâfirelerin ismetlerine yapışmayın]' Yani: Kâfirelerin nikâhlarına yapışmayın." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 418. Sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رise âyetin bu kısmı hakkında şöyle demektedir: "'[ ِ $ِ ا8َ َ ِ ا ْﻟQ ِ ْ ُ? )َ َو/Ve
َ ِ *ِ ا8ُ "
kâfirelerin ismetlerine yapışmayın]' (Bu,) Allah (+, و- )'den, mü'min kullarına müşrik kadınları
nikâhlamanın ve onlarla beraber yaşamanın harâm edilişidir."[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr
ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mümtehine Suresi, 10. âyetin tefsîrininde]
3257
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ا8ُ@َF6ْ َا َ ا8ُ َ|"ْ َ3َ ْ@&ُ ْ َو ْﻟF6ْ َا َ ا8ُ َ|.
ْ َو/Ve infâk ettiğinizi isteyin ve
onlar (da) infâk ettiklerini istesinler]' Müfessirler demişlerdir ki: 'İrtidat edip, ahid ehli kâfirlere
sığınan müslüman kadınlar olursa, kâfirlere denirdi ki: 'Bu kadının mehrini verin.' Ve müslümanlara
da, kâfir kadınlardan birisi müslüman olup hicret ederek gelecek olursa, denirdi ki: 'O kadının mehrini
küffâra geri verin.' Ve bu, her iki hal ile ilgili insâflı ve adâletli olandır. Ve bu, ümmetin icmâsı ile o
zamana ve hassaten o olaya mahsus olmak üzere Allah'ın hükmü idi.' (Bunu) İbn'ul-Arabî demiştir."
[Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Mumtehine Sûresi,
11. âyetin tefsîrinde]
3258
Bu açıklamalar Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ ْ ُ َ ? َ$ ْاِن/İn fâtekum]' Yani:
Katılır(sa). '[ ْ ُ&0ْ َ= َ َ$/Fe âkabtum]' Yani: (Böylece) ganîmet alırsanız." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 414. sayfa]
3259
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ْ ُ &0ْ َ= َ َ$/Böylece ganîmete alırsanız]' Kureyş'ten veya
başkalarından bir ganîmet elde ederseniz. '[ا8ُ@َF6ْ َ َ َ اMْ ِ ْ ُ ُ ْ اَزْ َواqَ 0َ َذ َھ%-5ٖ ا اﻟﱠ8ُ? ٰ َ$/Artık o zevceleri
gidenlere infâk ettiklerinin mislini verin]' Yani: Mehirlerinin mislini (verin)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mümtehine Sûresi, 11. âyetin tefsîrinde]
788
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler! Üzerlerine Allah'ın gazab ettiği bir kavmi velî edinmeyin.
Âhiret'ten yeise düşmüşlerdir,3260 küffârın kabirler ashâbından yeise
düştükleri gibi.(13)3261
3260
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ 3ْ َ َ ُﷲ ّٰ _ ِ ]َ ً 8ْ َ= ا8ْ ﻟﱠ8َ َ&َ? )َ ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey o
َ ^
îmân edenler! Üzerlerine Allah'ın gazab ettiği bir kavmi velî edinmeyin.]' Şöyle denmiştir: Onlar
münâfıklardır, yahûdiler oldukları da söylenmiştir. Evvel kavle göre ise onlar müşriklerdir. '[ ا8" ُ cِ َ- Dْ َ=
ٰ ْ َ% ِ /Âhiret'ten yeise düşmüşlerdir]' Yani: Ölümden sonraki ba'stan yeise düşmüşlerdir. Bu ise
ِ َ ةAِ )ا
müşriklerde zâhir olan bir şeydir. Nitekim ba'sı inkâr ediyorlardı." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 414. sayfa]
3261
İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ِر8ُ0ُ@ب ا ْﻟِ Tَ ْ1َْ ا% ِ ﱠ ُرFُ ْ اﻟN
َ cِ َ- َ 7َ /Küffârın, kabirler ashâbından yeise düştükleri gibi]'
Kâfirler kabirlere dâhil edilince Allah'ın rahmetinden yeise düşerler." [Ebu Osman Saîd ibn Mansûr
el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8. cüz, 83. sayfa (2217.)]
789
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve hani Mûsâ kavmine demişti ki: 'Ey kavmim! Niçin bana eziyyet
ediyorsunuz? Ve benim, size Allah'ın Resûlu olduğumu ilmediyorsunuz.'
Böylece onlar sapınca, Allah kalblerini saptırdı. Ve Allah, fâsıklar kavmine
hidâyet etmez.(5)
Ve hani Meryem oğlu Îsâ demişti ki: 'Ey İsrâîl oğulları! Muhakkak ki ben,
size Allah'ın Resûlu'yum, önümdeki Tevrât'ı tasdîk eden ve ardımdan gelecek
bir Resûl ile -onun ismi Ahmed'tir- tebşîr eden.' Fakat onlara beyyineler ile
gelince, dediler ki: 'Bu, mübîn bir sihirdir.'(6)
Ve kim Allah üzere -ve o, İslâm'a dâvet edildiği hâlde- yalan iftirâ edenden
daha zâlimdir? Ve Allah, zâlimler kavmine hidâyet etmez.(7)
3262
Haşr Sûresi'nin 1. âyeti ile aynıdır
3263
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ ً&@ْ َ /Makten]' Yani: Buğz."
Devamla şöyle demiştir: "'[ َن8ُ َ Fْ َ? )َ َ ا8ُﻟ8ُ@َ? ْاَن/Fiil etmeyeceğinizi söylemeniz]' Mânâsı: "Allah ( ! ()
$ &')و, fiil etmeyeceğini/yapmayacağını söyleyenlere buğz etmektedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 425. sayfa]
3264
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ّ ٰ َر8ُ6 ُاHFِ Uْ ُ3ُونَ ِﻟD- ٖ ُ-/Allah'ın nûrunu ağızlarıyla söndürmeyi murâd ediyorlar.]' Kur'ân'ın
"'[ ْ ِ ا ِھ8َ $ْ َ *ِ ِﷲ
nûrunu (söndürmeyi murâd ediyorlar)." İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdevamla şöyle der: [ َ ِ ه7َ 8ْ ََوﻟ
َ ُون$ِ َ ا ْﻟ/Velev ki kâfirler kerih görse.]' Ve Allah, Din'ini üstün kılıcı ve Resûlu'ne nusret edicidir,
790
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, Resûlu'nu hidâyet ve hakk Dîn ile, bütün dînlerin üzerine çıkarmak
için irsâl etmiştir. Velev ki müşrikler kerih görse.(9)3265
Ey o îmân edenler! Sizi elîm bir azâbtan necât edecek bir ticâret üzerine size
delâlet edeyim mi?(10)
Sizin için günâhlarınızı mağfiret eder ve sizi altlarından nehirler cereyân eden
Cennetlere ve Adn Cennetlerinde güzel meskenlere dâhil eder. Bu, azîm
başarıdır.(12)
Ve kendisine muhabbet edeceğiniz bir başka (nimet) var: Allah'tan bir nusret
ve yakın bir fetih. Ve mü'minleri tebşîr et.(13)3266
velev ki Allah'a kâfirler olanlar kerih görse. [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 360. sayfa]
3265
Tevbe Sûresi'nin 33. âyeti ile aynıdır. Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#. )رbu âyeti zikrettikten sonra der ki:
"Bize bu âyet, tüm dînlerin üzerine hükmü, üstünlüğü ve egemenliği ile geleceğin İslâm'ın olacağını
müjdelemektedir. O hâlde müslümanların, Rabbleri (+, و- )'ye dönmek, Rabblerinin Kitâbı'nı
uygulamak, Resûlu ( و ﷲ )'in Sünneti'ne tâbi olmak, (Allah'ın) harâmlarından sakınmak,
O'nu râzı edecek şeylerde birleşmek suretiyle, kendilerini buna hazırlamaları gerekir. Şübhesiz ki bu
hâkimiyetin gerçekleşmesi için müslümanların mânevi, maddi ve silâh gücü olarak güçlerine geri
dönmeleri gerekir ki küfür kuvvetlerine gâlib gelebilsinler." [Muhammed Nâsiruddîn el-Elbânî,
Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha, 1. cilt, 31.-32. sayfalar (ihtisâr edilmiştir)]
3266
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌ_- ٖ َ= ٌŽْ&َ$ﷲِ َو ّ ٰ َ% ِ ٌ ْQَ6/Allah'tan bir nusret ve
yakın bir fetih]' Mekke'nin fethidir. Ve şöyle (de) denilmiştir: Fars ve Rum'un fethi. '[ َ%3 ٖ ِ ْH ُ > ِ ا ْﻟ َو*َ ﱢ/Ve
mü'minleri tebşîr et.]' Yani: Dünyâda nusret ile ve Âhiret'te Cennet ile (tebşîr et/müjdele)." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 428.
sayfa]
3267
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah ( $ &' ) )( ! وbuyruğunda mü'min kullarına tüm
hallerinde, sözlerinde ve fiillerinde ve nefislerinde ve mallarında Allah'a ensâr olmalarını emrediyor.
ّ ٰ #َ ٖرى اِﻟQ
Ve '[ِﷲ َ 6ْ َْ ا% َ /'Kim benim Allah'a ensârım?]' dediğinde, havârîlerin Îsâ (م/ $ا )'a icabet
ettiği gibi siz de Allah'a ve Resûlu'ne icabet edin. Yani: 'Allah (+, و- )'ye dâvette kim bana yardım
eder?' '[ َن8ﱡ-ا ِر8َ Tَ =َ لَ ا ْﻟ/Havârîler dediler ki]' Ve onlar Îsâ (م/ $ا ّ ٰ ُرQ
)'ın tâbileridir. '[ِﷲ َ 6ْ َُ ا% ْTَ6/Biz,
Allah'ın ensârı(yız)]' Yani: 'Senin irsâl edildiğin üzere sana ensâr olup bu hususta destek olacaklar
biziz.' (dediler)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Saff
Sûresi, 14. âyetin tefsîrinde]
791
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu, Allah'ın fazlıdır, onu dilediğine verir. Ve Allah, azîm fazl sâhibidir.(4)
3268
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[b اﻟ/Melik]' O, O ki, emreden ve nehyeden,
mükâfât ve cezâ veren, hakir kılan ve ikrâm eden ve izzetlendiren ve zelîl kılandır." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Miftâhu Dâru's-Saadeh, 1. cilt, 107.
sayfa]
3269
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "Allah ( $ &' ) )( ! وsemâlardakilerin ve arzdakilerin O'nu
tesbîh ettiğini haber veriyor. Yani mahlûkâttan nutuk edenlerin ve cansız olanların Allah'ı tesbîh
ettiğini haber veriyor." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Cumua Sûresi, 1. âyetin tefsîrinde]
3270
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[Lٖ ?ِ َ- ِ ْ ٰا3ْ َ َ ا8ُ &ْ َ-/Üzerlerine O'nun âyetlerini tilâvet eder]'
Ümmîlere kendisine inzâl ettiği âyetleri kıraat eder. '[ ْ ِ 37ّ ٖ Wَ ُ- َو/Ve onları tezkiye eder]' Onları küfrün
pisliğinden tathîr eder/temizler. '[ب َ َ&ِ ُْ َ ﱢ ُ ُ ُ اﻟ- َو/Ve onlara Kitâb'ı tâlim eder]' Onlara Allah'ın
Kitâbı'nı, içindeki, Allah'ın emir ve nehiylerini ve Dîni'nin şerîatlarını tâlim eder. '[َ َ ْ Tِ َوا ْﻟ/Ve
Hikmet('i)]' Yani: Sünnetler(i)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23.
cilt, 372. sayfa]
3271
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َ%- ٖ Aَ َو ٰا
ْ ِ ِ ُ@Tَ ْ َ - ِ ْ ُ ْ ﻟَ ﱠ/Ve onlardan kendilerine ilhâk etmemiş diğerlerine (de)]' Onlar Nebî (
* ا8 ﷲ
')وden sonra Kıyâmet Günü'ne kadar olacak herkestir. Acem ve arablardan İslâm'a dâhil olan her
kimsedir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 375. sayfa]
792
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler! Cumâ günü namaz için nidâ edildiğinde, o vakit Allah'ın
zikrine sa'y edin3274 ve alış-verişi bırakın. 3275 Bu, sizin için daha hayırlıdır,
eğer siz ilmeder iseniz.(9)3276
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[س ِ ُون اﻟ ﱠ ِ ْ د% ِ /İnsânların dûnundan]' (İnsânların)
3272
gayrından." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 379. sayfa]
ٰ
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[س ِ ُون اﻟ ﱠ ِ ْ د% ِ X ِ ّ ِ َ ُء3ﱠ ُ ْ اَ ْو ِﻟ6ََ َھ دُوا ِانْ َز َ ْ & ُ ْ ا%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ- ْ ُ=/De ki: 'Ey o
3273
793
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nihâyet namaz kazâ edildiğinde, artık arzda intişâr edin ve Allah'ın fazlından
arayın. 3277 Ve Allah'ı çok zikredin, umulur ki siz felâh bulursunuz.(10)
Ve bir ticâret veya bir eğlence gördüklerinde, ona yöneldiler ve seni kâim
halde terkettiler. 3278 De ki: 'Allah'ın indindeki, eğlenceden ve ticâretten daha
hayırlıdır. 3279 Ve Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.'(11)
namazının vâcib olduğunda icmâ etmiştir. Şerâat'ta, Cumâ namazının, sadece müslüman ülkeleri
(darulİslâm) için vâcib ve müslüman olmayan ülkeler için vâcib olmadığını gösteren güvenilir bir
delîl bulunmamaktadır. Bundan dolayı müslüman olmayan ülkelerde (darulküfürde) ikâmet eden
Müslümanlar için şartlar yerine geldiğinde Cumâ namazını kılmaları vâcib olur. Nitekim Kur'ân ve
Sünnet'teki nasslar Cumâ namazının müslümanlar için farz-ı ayn olduğuna delâlet eder." [AbdulAziz
bin AbdUllah bin Baz, AbdUllah ibn Kuud, AbdurRezzâk Afifi, AbdUllah ibn Gudeyyan, Fetâvâ'l-
Lecneti'd-Dâime, 2635. fetvanın 2. sorusu]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Şirk beldeleri, içinde küfür şiârlarının uygulanıp, ezân, cemaat
namazı, bayram ve Cumâ namazı gibi İslâm şiârlarının umûmi ve genel olarak uygulanmadığı
beldelerdir. Bu İslâm şiârları herhangi bir beldede umûmi olmaksızın sınırlı bir şekilde uygulanıyorsa
bu beldeler İslâm beldesi olmaktan çıkar. Tıpkı bazı beldelerin, orada İslâm şiârları uygulayan
müslüman bir azınlık yaşamasına rağmen İslâm beldesi sayılmamaları gibi. İslâm beldelerine gelince,
oralar İslâm şiârlarının umûmi ve genel olarak uygulandığı yerlerdir." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Şerhu Usûlu's-Selâse, 129.-130. sayfalar]
Memleketimizde tekfirciler veya bunların etkisinde kalanlar, senelerdir Cumâ namazının kılınmasını
engellemektedirler. Oysa görüldüğü gibi gerekçelerine Kur'ân ve Sünnet'te bir dayanak yoktur.
[Hazırlayan]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ض ِ ْ ْا)َر#$ِ & َِ> ُ وا6ْ َ$ ُ ة8 ٰ Q
ِ اﻟ ﱠqَ3^ ِ ُ= َ ِ َذا$/Nihâyet namaz kazâ
3277
edildiğinde, artık arzda intişâr edin]' Yani: Namaz bittiğinde, artık ticârete ve ihtiyâclarınızı
ّ ٰ ِ ْ^َ$ ْ% ِ ا8Rُ َ&*ْ َوا/Ve Allah'ın fazlından arayın]' Yani: Rızkı
gidermek için intişâr edin/dağılın. '[ِﷲ
(arayın) ve bu mubâh bir iştir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 123. sayfa]
3278
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, Câbir ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî ( ﷲ
)و, Cumâ günü kâim halde hutbe verirken Medîne'ye bir kervan geldi. Ve Allah Resûlu ( ﷲ
')وin ashâbı ona koşuştular. Tâ ki onlardan on iki adam dışında kimse kalmadı. O (kala)nlar
arasında Ebu Bekir ve Umer de vardı. Ve: '[ ً ِ} َ= َك8ُ7 َ َ? َ َو3ْ َا اِﻟ8 َ^ﱡF6ْ ا ا8ً ْ َ َرةً اَ ْو ﻟkَ ?ِ َواِ َذا َرا َْوا/Ve bir ticâret
veya bir eğlence gördüklerinde ona yöneldiler ve seni kâim halde terkettiler]' âyeti nâzil oldu."
[Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî (3311.); Tirmizî: 'Hasen-Sahîhtir' der. Şeyh
el-Elbânî ise 'Sahîhu Sünen-i Tirmizî'de: 'Sahîhtir' demiştir.]
3279
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِﷲ ّ ٰ َDْ ِ َ ْ ُ=/De ki: 'Allah'ın indindeki']' Yani: Allah'ın o
indinde bulunan Âhiret diyârındaki sevâblar. '[ َر ِةkَ اﻟ& َﱢ% ِ َو8ِ ْ َ اﻟ ﱠ% ِ ٌ 3ْ A/Eğlenceden
َ ve ticâretten daha
hayırlıdır]' Yani: O'nun üzerine tevekkül edenler ve rızkı vaktinde taleb edenler için (daha
hayırlıdır)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Cumua
Sûresi, 11. âyetin tefsîrinde]
794
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3280
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "Allah ( $ &') )( ! و, münâfıklardan haber vererek şöyle
buyurur: Onlar Nebî ( و ﷲ )'in yanına geldikleri zaman dillerinden müslüman olduklarını
söylüyorlar, ama işin iç yüzü böyle değildir. Bilakis onlar bunun tamamen zıddınadırlar. Ve bunun
için Allah ( $ &' ) )( ! وşöyle buyurur: '[ِﷲ ّ ٰ ُل8. ْ َ6 ا8ُنَ =َ ﻟ8ُ@$ِ َ ُ ِا َذا َ َء َك ا ْﻟ/Münâfıklar sana
ُ َ َ ﻟbَ ﱠ6 ِاDُ َ >
geldiklerinde dediler ki: 'Şâhidlik ederiz ki, muhakkak ki sen hakîkaten Allah'ın Resûlu'sun.']'
Yani: Seninle karşılaşıp yüzyüze geldiklerinde sana zâhirde böyle söylerler ama durum onların
dedikleri gibi değildir. (Allah,) bu sebeble hemen Nebî ( و ﷲ )'in, Allah'ın Resûlu olduğunu
haber veren bir cümle ile münâfıklara itirâz ederek şöyle buyurur: '[ُ Lُﻟ8. ّ ٰ َو/Ve Allah
ُ َ َ ﻟbَ ﱠ6َِ ْ َ ُ ا- ُﷲ
ilmediyor ki, muhakkak ki sen hakîkaten O'nun Resûlu'sun]' Sonra da şöyle buyurur: '[ ُDَ > ّ ٰ َو
ْ َ- ُﷲ
َن8ُ*َ ﻟ َ َ ِذ%3@ٖ $ِ َ ُ اِنﱠ ا ْﻟ/Ve Allah şâhidlik eder ki, muhakkak ki münâfıklar hakîkaten yalancılardır.]'
Yani: Her ne kadar dış görünüşü gerçeğe uygun da olsa, onların açığa vurdukları hâl tamamen
yalandır. Çünkü onlar, söylediklerinin doğruluğunu kendileri kabûl etmedikleri gibi onu tasdîk de
etmemektedirler. Allah ( $ &' ) )( ! وbu sebeble onların itikâdlarında yalancı olduklarını bildiriyor."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Munâfikun Sûresi, 1.
âyetin tefsîrinde]
3281
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ وا5ُ ,ِا? َﱠ
ً َ ُ ْ ُ ﱠ6 َ -ْ َا/Yeminlerini kalkan ittihaz ettiler]' Dedi ki: Onlarla (yani yeminleriyle) gizlenmişlerdir.
Bu onların îmân edip sonra küfretmeleri sebebiyledir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 394. sayfa]
3282
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "Bu, Allah ( $ &'') )( ! وdan münâfığın kâfir olduğunu dâir bir
bildirmedir. Yani onlar dilleri ile ikrâr etmekte, sonra kalbleri ile küfretmektedirler." [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Munâfikûn Sûresi, 3. âyetin
tefsîrinde]
795
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onlar için istiğfâr etsen veya onlar için istiğfâr etmesen, üzerlerine müsâvîdir.
Allah, onları asla mağfiret etmeyecektir. Muhakkak ki Allah, fâsıklar
kavmine hidâyet etmez.(6)3284
Derler ki: 'Eğer Medîne'ye rücû edersek, elbette azîz olanlar, zelîl olanları
oradan ihrâc edeceklerdir. Ve izzet Allah'ın ve Resûlu'nun ve mü'minlerindir.
Ve lâkin münâfıklar ilmetmezler.(8)
3283
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ْ ُرْ ھ5َ ْ2 َ $ ﱡُوDَ ُھ ُ ا ْﻟ/Onlar düşmandır, bu itibarla
onlardan hazer et.]' Yani: Onlara sırrını emânet etme, çünkü onlar kâfirlerden düşmanlarının
göz(etleyici)leridir. " [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî
İlmi't-Tefsîr, 1439. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3284
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ%3@ٖ . ّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki Allah,
ِ َF َم ا ْﻟ8ْ َ@ى ا ْﻟDِ ْ َ- )َ َ ﷲ
fâsıklar kavmine hidâyet etmez.]' Yani: Münâfıklara (hidâyet etmez). Ve onlar küffâr ve fâsıklar ve
münâfıklardır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 5. cilt, 443. sayfa]
3285
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُﻟ8ُ@َ- َ%-5ٖ ُھ ُ اﻟﱠ/Onlar o diyenlerdir]' Yani ashâblarına o (şöyle)
diyen münâfıklardır: '[ِﷲّ ٰ ِل8.
ُ َرDَ ْ ِ ْ% َ # ٰ َ ا8ُ@Fِ ْ ُ? )/Allah'ın
َ Resûlu'nun indindekilerin üzerine infâk
etmeyin]' Muhâcir ashâbından (kimseye infâk etmeyin). '[ا8 َ^ﱡFْ َ- #ّ&ٰ 2/Tâ َ ki dağılsınlar]' Tâ ki onun
yanından ayrılsınlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 401.
sayfa]
3286
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Allah ( $ &') mü'min kullarına (Kendisini) çokça
zikretmelerini emrediyor, mallar ve evlâdın da onları O'nu zikretmekten alıkoymasından nehyediyor.
Ve şöyle haber veriyor: Kim, Rabbinin kulu için halkettiği O'na itaat ve O'nu zikretmeyi bırakıp
dünyâ hayâtının metâsı ve zînetiyle eğlenirse, artık o muhakkak Kıyâmet Günü kendi nefsini ve ehlini
hüsrâna uğratmışlardan olur." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Münâfikûn Sûresi, 9. âyetin tefsîrinde]
796
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah, bir nefsi eceli geldiğinde asla tehir etmez. Ve Allah, Habîr'dir, amel
ettiklerinize.(11)3287
3287
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: " '[ َ ُ َ َ" اِ َذا َ َء ا ّ ٰ َ Aَ ﱢHُ- ْ%َ َوﻟ/Ve Allah, bir nefsi eceli geldiğinde
ً Fْ َ6 ُ ﷲ
asla tehir etmez.]' Allah hiç kimsenin ecelini -eğer eceli geldiyse- geciktirmeyecek, onu
ّ ٰ َو/Ve Allah, Habîr'dir, amel ettiklerinize.(]' Allah kulunun amelleri
uzatmayacaktır. '[ َن8ُ َ ْ َ? َ *ِ ٌ 30ٖ Aَ ُﷲ
karşısında bilgi ve ilim sâhibidir, hepsini ihâtâ etmiştir. O'na bir şey gizli kalmaz. O (tüm bu
amellerin) karşılığını verecektir, muhsine ihsânıyla, kötüye ise kötülüğüyle." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 412. sayfa]
797
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O, O ki, sizi halk etmiştir. Böyleyken sizden kâfir vardır ve sizden mü'min
vardır. Ve Allah, amel ettiklerinize Basîr'dir.(2)
Semâlar ve arzı hakk ile halk etmiştir. Ve size sûret vermiş, sonra sûretlerinizi
güzelleştirmiştir. Ve O'nadır dönüş.(3)
Daha önce o küfredenlerin haberi size gelmedi mi? İmdi işlerinin vebâlini
tattılar. Ve onlar için elîm bir azâb vardır.(5)3288
Böyledir, çünkü resûlleri beyyineler ile onlara gelmiş idi, fakat demişlerdi ki:
'Bir beşer mi bize hidâyet edecek?' Böylece küfretmişler ve yüz çevirmişlerdir.
Ve Allah (onlardan) müstağnîdir.3289 Ve Allah, Ganiyy'dir, Hamîd'tir.(6)
3288
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ 3ابٌ ا َٖﻟ5َ َ ْ ُ َ َوﻟ/Ve onlar için elîm bir azâb vardır.]' Yani:
(Onlar için) dünyâ azâbının ardından Cehennem azâbı vardır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 398. sayfa]
3289
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُ ﷲ ّ ٰ #َ Rْ َ&.
ْ َوا/Ve Allah (onlardan) müstağnîdir.]'
Yani: Allah onların itaatinden, ibâdetinden ve tevhîdinden müstağnîdir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 450. sayfa]
3290
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine demiştir ki: "'[ َ ْﻟWَ 6ْ َ ى ا5ٖ ِر اﻟﱠ8 َواﻟ ﱡ/Ve o inzâl ettiğimiz Nûr]'
Yani: Muhammed ( و ﷲ ) üzerine o kendisini inzâl ettiğimiz Kur'ân." [Ebu'l-Muzaffer
798
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İctimâ Günü için sizi cem edeceği gün. İşte bu aldanma günüdür. 3291 Ve kim
Allah'a îmân eder ve sâlih amel işlerse, ondan kötülüklerini keffâretler ve
altlarından nehirler cereyân eden Cennetlere onu dâhil eder, orada ebeden
muhalledlerdir. Bu, azîm başarıdır.(9)
Allah'ın izni olmadan musîbetten isâbet etmez. Ve kim Allah'a îmân ederse,
onun kalbini hidâyet eder.3292 Ve Allah, her şeye Âlîm'dir.(11)
Ve Allah'a itaat edin ve Resûl'e itaat edin. Fakat yüz çevirirseniz, bu durumda
Resûlumuz üzerine ancak mübîn tebliğ vardır.(12)3293
Allah, O'ndan başka ilâh yoktur. Ve Allah üzere, öyleyse mü'minler tevekkül
etsin.(13)
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 451. sayfa]
3291
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ْ ُ ُ َ ْkَ- َم8ْ َ-
Oِ ْ kَ ْ ِم اﻟ8ْ َ3 ِﻟ/İctimâ Günü için sizi cem' edeceği gün.]' Bu, Kıyâmet Günü'dür. '[%ِ ُ* َR ُم اﻟ&ﱠ8ْ َ-/Aldanma
günüdür]' Cennet ehlinin, Cehennem ehlini aldatacağı gündür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 420. sayfa]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "Kıyâmet Günü'nün '[%ِ ُ * Rَ ُم اﻟ&ﱠ8ْ َ-/Aldanma günü]' isimlendirilmesinin
nedeni, Cennet ehlinin, Cehennem ehlini aldatacağından dolayıdır. Yani: Cennet ehli Cennet'i ve
Cehennem ehli Cehennem'i mübâdele yoluyla almışlardır. Böylece hayrı şerre ve iyiyi kötüye ve
nîmetleri azâba değiştirdiklerinden dolayı aldanışları vukû bulmuştur." [Ebu AbdUllah Muhammed
bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Tegâbün Sûresi, 9. âyetin tefsîrinde]
3292
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Alkame ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ
ٰ ّ ٰ َ ٍ ِا ﱠ) ِ* ِ ْذ ِن03Q
ُ Lَ0ْ َ= Dِ ْ َ- ِXّ *ِ ْ% ِ ْHُ- ْ% َ ﷲِ َو ٖ ُ ْ% ِ ب َ َا/Allah'ın izni olmadan musîbetten isâbet etmez. Ve kim
َ 1
Allah'a îmân ederse, onun kalbini hidâyet eder.]' Bu, kendisine musîbet isâbet eden bir adamdır.
Nitekim o bunun Allah indinden olduğunu ilmeder, böylece musîbete teslîm olur ve râzı olur." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 421. sayfa]
3293
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رâyet hakkında şöyle demektedir: "Ve Allah'a itaat ile iştigâl edin ve Kitâbı
ile amel edin. Ve Sünneti ile amel etmek sûretiyle Resûlu'ne itaat edin. Ama eğer itaatten yüz
çevirirseniz, bu durumda Resûlun üzerine tebliğden başkası yoktur." [Ebu AbdUllah Muhammed bin
Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Teğâbün Sûresi, 12. âyetin tefsîrinde]
3294
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ َ%-5ٖ َ اﻟﱠ-َ اَ ﱡ-
ٰ
ْ ُرو ُھ5َ ْ2 َ $ ْ ُ َ ّوًا ﻟDُ َ ْ 7ُ ْ اَزْ َوا ِ ُ ْ َوا َْو َ) ِد% ِ ا اِنﱠ8ُ َ ا/Ey o îmân edenler, muhakkak ki zevceleriniz ve
evlâdlarınızdan sizin için düşman vardır. Bu nedenle onlardan hazer edin.]' Onlar İslâm'dan
nehyederler ve gecikmeye neden olurlar. Onlar küffârdandır, bu nedenle onlardan hazer edin/sakının!"
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 424. sayfa]
799
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Eğer güzel bir borç Allah'a borç verirseniz, sizin için onu kat kat arttırır ve
sizin için mağfiret buyurur. Ve Allah, Şekûr'dur, Halîm'dir.(17)3296
3295
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ٌ َ &ْ $ِ /Fitne]' Yani: Sınama." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 399. sayfa]
3296
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: '[ ْ ُ َ ُ ﻟLFْ ِ ^ َ ُ- ً "
َ 2َ ‚ ّ ٰ ا8‚
ً ْ َ= َﷲ ُ ِ @ْ ُ? ْ ِان/Eğer güzel bir borç
Allah'a borç verirseniz, sizin için onu kat kat arttırır]' Yani: Her ne infâk ederseniz, bu durumda
O, onu değerlendirir. Ve her ne tasadduk ederseniz, bu durumda onun karşılığını vermek, O'nun
üzerinedir. Ve bu, O'na borç vermek gibi addedilmiştir. '[ ْ ُ َ ْ ﻟFِ Rْ َ- َو/Ve sizin için mağfiret buyurur]'
Yani: Ve sizden kötülükleri(nizi) keffâretler. '[ ٌر8ُ َ ُﷲّ ٰ َو/Ve Allah, Şekûr'dur]' Yani: Azın üzerine çok
ile karşılık verir. '[ٌ 3 ٖ 2/Halîm'dir]'
َ Yani: Günâhları ve zelleleri ve hatâları ve kötülükleri hoş görür
ve mağfiret eder ve örter ve gizler." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Teğâbün Sûresi, 17. âyetin tefsîrinde]
800
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey Nebî, kadınlara talâk verdiğinizde, artık iddetleri içinde onlara talâk verin
ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah'a takvâ edin. 3297 Onları evlerinden ihrâc
etmeyin, kendileri (de) hurûc etmesin, mübeyyin bir fuhşiyyât ile gelmeleri
müstesnâ. Ve bunlar Allah'ın hudûtlarıdır. Ve kim Allah'ın hudûtunu aşarsa,
o takdirde nefsine zulmetmiştir. Bilemezsin, umulur ki Allah, bunun ardından
bir iş ihdâs eder.(1)3298
Ve onu hesâb etmediği bir yerden rızıklandırır. Ve kim Allah üzere tevekkül
ederse, artık O, kendisine yeter. Muhakkak ki Allah, emrini yerine getirir.
Allah, her şey için bir mikdâr kılmıştır.(3)
3297
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ ﷲَ َر*ﱠ ّ ٰ ا8ُ@ َوا?ﱠ/Ve Rabbiniz Allah'a takvâ
edin]' Yani: Sünnet'e göre talâk verin ve bid'ata göre talâk vermeyin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 458. sayfa]
3298
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ اَ ْ ً اbَ َِ ٰذﻟDْ َ * ث ّ ٰ ْٖرى ﻟَ َ ﱠDَ? )/Bilemezsin,
ُ Dِ ْTُ - َ ﷲ َ umulur ki Allah,
bunun ardından bir iş ihdâs eder.]' Yani: Mutallaka/boşanılmış kadını iddet müddeti boyunca
zevcesinin evinde bıraktık, umulur ki o zevce talakından dolayı pişmanlık duyarda Allah ( $ &')
kalbinde eşine geri dönme (isteği) halk eder. İşte bu (şekilde) daha kolay ve basît olur." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Talâk Sûresi, 1. âyetin tefsîrinde]
3299
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
ّ ٰ <ﱠ
etmiştir: "'[ ً َ ,ْ َ ُLَْ َ ْ ﻟkَ- َ ﷲ ِ &َ- ْ% َ َو/Ve kim Allah'a takvâ ederse, Allah onun için bir çıkış kılar.]'
Buyuruyor ki: Dünyâ ve Âhiret'te onun her sıkıntıdan kurtarılmasıdır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 500. sayfa]
3300
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[" ً ا ْ ُ- ْ ا َ ْ ِ ٖه% ِ ُ Lَْ َ ْ ﻟkَ- َ ﷲّ ٰ <ﱠ
ِ &َ- ْ% َ َو/Ve kim Allah'a takvâ ederse,
801
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu, Allah'ın size inzâl ettiği emridir. Ve kim Allah'a takvâ ederse, ondan
kötülüklerini keffâretler ve onun için ecri azîmleştirir.(5)3301
(Bu,) genişlik sâhibinin, genişliğinden infâk etmesi ve üzerine rızkı dar olanın,
artık Allah'ın kendisine verdiğinden infâk etmesi içindir. Allah, bir nefsi ona
verdiği dışında mükellef tutmaz. Allah, bir zorluğun ardından bir kolaylık
kılar.(7)
Allah, onlar için şiddetli bir azâb hazırlamıştır. 3304 Bu itibarla Allah'a takvâ
edin, ey o îmân eden akıl sâhibleri! Allah, size bir Zikir3305 inzâl etmiştir.(10)
onun için işinde bir kolaylık kılar.]' kavli, geçim darlığı, zor hastalığın şifâ ve tedâvisi, hapisten
kurtulmak, esirlikten azâde olmak ve benzeri her türlü zorluğun takvâ ile kolaylaştırıldığına dâir bir
delildir." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 4. cilt, 340. sayfa]
3301
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ اَ ْ ً اLَ ْ ﻟrِ ْ ُ- َوLٖ ?ِ َ|ﱢ3. ّ ٰ <ﱠ
َ ُ Lْ َ ْ ﱢFَ ُ- َﷲ ِ &َ- ْ% َ َو/Ve kim Allah'a
takvâ ederse, ondan kötülüklerini keffâretler ve onun için ecri azîmleştirir.]' Yani: Kıyâmet'te
(ondan kötülüklerini keffâretler ve onun için ecri azîmleştirir)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 464. sayfa]
3302
Bu açıklama İmâm Kurtubî ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ُ ْ ً ا6/Nukran]' Münker." [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Talâk Sûresi, 8. âyetin tefsîrinde]
3303
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ُ ْ ً ا6 ً*ا5َ َ ْ* َ َھ5َ َو ﱠ/Ve onlara münker bir azâb ile azâb
ettik]' Münker ve çok kötü (bir azâb ile azâb ettik). Bu ise ateş azâbıdır. (Fiilin) lafzı mâzi/geçmiş,
mânâsı istikbâl/gelecektir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 8. cilt, 157. sayfa]
3304
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ًاD-Dَٖ ً*ا5َ َ ْ ُ َﷲ ُ ﻟ ّ ٰ ﱠDَ َا/Allah, onlar için şiddetli bir azâb
hazırlamıştır.]' (Allah,) dünyâ azâbının ardından Âhiret'te (onlar için şiddetli bir azâb hazırlamıştır)."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 4. cilt, 404.-405.
sayfa]
3305
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً ا7ْ ِذ/Zikir]' Yani: Kur'ân." [Ebu'l-Ferec
AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1448. Sayfa (tek cilt
olarak basım)]
802
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bir Resûl (irsâl etmiştir), Allah'ın mübeyyin âyetlerini üzerinize tilâvet eder, o
îmân edenleri ve sâlih ameller işleyenleri zulmetlerden nûra ihrâc etmek için.
Ve kim Allah'a îmân eder ve sâlih amel işlerse, onu altlarından nehirler
cereyân eden Cennetlere dâhil eder, orada ebeden muhalledlerdir. Allah, ona
güzel bir rızık vermiştir.(11)
Allah, O ki, yedi semâyı ve arzdan onların bir mislini halk etti. Emri onlar
arasında tenezzül eder, Allah'ın her şey üzerine Kadîr olduğunu ve Allâh'ın
ilmen her şeyi ihâta ettiğini ilmetmeniz için.(12)
803
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Ey Nebî'nin zevceleri!) Eğer ikiniz Allah'a tevbe ederseniz (ne iyi), çünkü
ikinizin kalbi kaymıştı. Ve eğer aleyhinde yardımlaşırsanız, o takdirde
muhakkak ki Allah, O, onun mevlâsıdır ve Cibrîl ve mü'minlerin sâlihleri
(de). Ve bunun ardından melekler (de ona) yardımcıdır.(4)
Ola ki Rabbi, eğer (Nebî) size talâk verirse, ona -sizden daha hayırlı zevceler-
tebdîl eder: Müslüman kadınlar, mü'mineler, kâniteler, tevbe eden kadınlar,
ibâdet eden kadınlar, seyâhat eden kadınlar, 3306 dullar ve bâkireler.(5)
3306
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Muhakkak ki bu âyet, Allah Resûlu ( و ﷲ )'in
kadınlarının Allah (+, و- )'den hazer etmeleri için inzâl edilmiştir. Nitekim onlar kıskançlık
dolayısıyle bir araya gelmişlerdi. '[ٍ" ِ َ ت
ْ ُ /Müslüman kadınlar]' İtaat ile Allah'a boyun eğen kadınlar.
'[ٍْ ِ َ تH ُ /Mü'mineler]' Allah'ı ve Resûlu'nu tasdîk eden kadınlar. '[ٍ&َ ت6ِ َ =/Kâniteler]' Allah'a itaat eden
kadınlar. '[ٍَ ت0}ِ َ?/Tevbe eden kadınlar]' Allah'ın kerîh bulduğundan muhabbet duyduğuna rücû eden
kadınlar. '[ٍَاتD*ِ َ /Âbideler]' İtaat ile Allah'a alçak gönüllü olan kadınlar. '[ٍ تTَ }ِ . َ /Seyâhat eden
kadınlar]' Oruç tutan kadınlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23.
cilt, 488.-489 sayfa]
804
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey o îmân edenler! Allah'a nasûh bir tevbe3307 ile tevbe edin. Ola ki Rabbiniz,
sizden kötülüklerinizi keffâretler ve sizi altlarından nehirler cereyân eden
Cennetlere dâhil eder. Allah'ın, Nebî'yi ve beraberindeki o îmân edenleri
aşağılamayacağı gün, nûrları önlerinden ve sağlarından sa'y ederler. Derler
ki: 'Rabbimiz, nûrumuzu bizim için tamamla ve bize mağfiret et. Muhakkak
ki Sen, her şey üzerine Kadîr'sin.'(8)
Ve Allah, o îmân edenlere Firavun'un hanımını darb-ı mesel etti. Hani demişti
ki: 'Rabbim! Benim için indinde Cennette bir ev binâ et ve beni Firavun'dan
3307
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رder ki: "Derim ki tevbede nâsuhluk üç şeyi kapsar:
Birincisi: Tevbe ve istiğfârın hiçbir günahı dışarıda bırakmamak sûretiyle tüm günahları kapsaması.
İkincisi: Kişinin hiçbir tereddüt, oyalanma ve bekleme olmaksızın tüm irade ve kararlılığı ile azmini
ve sıdkını tevbede toplaması.
Üçüncüsü: Kişinin tevbedeki ihlâsına zarar verecek şâibelerden ve illetlerden kaçınması; bunun
yanısıra tevbe ederken Allah ( $ &'') )( ! وdan korkması ve haşyet duyması; O'nun indindekilere
rağbet etmesi ve O'nun indindeki cezâlardan çekindiği için tevbe etmesi; ve kişinin, tevbenin sıhhatini
ve Allah ( $ &'') )( ! وya hâlisliğini bozan bu gibi illetlerden kaçınmasıdır.
Böylelikle zikredilen birinci husus, kendisinden tevbe edilen şey ile alâkalı iken, üçüncüsü ise
kendisine tevbe edilen (Rabb) ile alâkalıdır. Vasat olup ikinci olan husus ise tevbe eden kimsenin zâtı
ve nefsini kapsar.
Tevbenin nasûhluğu ise tevbedeki sıdk, ihlâs ve tevbenin günahların hepsini kapsamasıdır. Kuşkusuz
bu tevbe (Allah'ın) mağfiretini gerektirir ve tüm günahları imhâ eder. Bu ise tevbede en kâmil olan
çeşittir.
Allah ( $ &'') )( ! وdan istiâne/yardım diler ve O'na tevekkül ederiz. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ
billâh/Güç ve kuvvet ancak Allah'tandır!" [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn
Kayyim el-Cevziyye, Medâricu's-Sâlikîn, 1. cilt, 309.-310. sayfalar]
3308
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ -َ اَ ﱡ-
ْ ِ 3ْ َ َ •ْ ُ ]ْ َ َوا%3@ٖ $ِ َ ُ ْ ﱠ َر َواﻟFُ ا ْﻟDِ َ ِھ# ﱡ0ِ اﻟ ﱠ/Ey Nebî, küffâr ve münâfıklarla cihâd et]' Allah (+, و- ), Nebîsi
(م/ $ة و ا/8$ا )'a küffârla kılıç ile cihâd etmesini ve münâfıklar üzerine haddler ( yani hadd
cezâları) ile katı olmasını emretmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 497. sayfa]
3309
Tevbe Sûresi'nin 73. âyeti ile aynıdır
805
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve İmrân kızı Meryem'i (de darb-ı mesel ettik). O ki, fercini korumuştu,
böylece onun içine rûhumuzdan nefh etmiştik. Ve Rabbinin kelimelerini ve
kitâblarını tasdîk etmiş ve kânitlerden3310 olmuştu.(12)
3310
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, şöyle demiştir: "'[ َ% ِ
َ%3&ٖ 6ِ َ@ا ْﻟ/Kânitlerden]' İtaat edenlerden." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 500. sayfa]
806
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O ki, hanginizin daha güzel amel edeceğini sınamak için ölümü ve hayâtı halk
etti. Ve O, Azîz'dir, Gafûr'dur.(2)
O ki, yedi semâyı tabaka tabaka halk edendir. Rahmân'ın halk etmesinde bir
uyumsuzluk göremezsin. İmdi bakışını rücû ettir, bir çatlak görüyor
musun?(3)
Sonra bakışını iki kere rücû ettir. Bakışın umduğunu bulamadan sana geri
dönecektir. Ve o bitkindir.(4)
3311
İbn Mâce ( ﷲ#.)ر, Ebu Hureyre ( ﷲ ')رtan Nebî ( و ﷲ )'ın şöyle buyurduğunu
tahrîc etmiştir: "Muhakkak ki Kur'ân'da bir sûre vardır, otuz âyettir. Sâhibi mağfiret edilene
kadar onun için şefaat eder: '[bُ ْ ُ ِه ا ْﻟDِ َ3*ِ ى5ٖ َ َر َك اﻟﱠ0َ?/Tebâreke O ki, mülk O'nun elindedir.]'" [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Yezid bin Mâce el-Kazvînî, Sünen-i İbn Mâce (3786); Şeyh el-Elbânî,
Sahîhu Sünen-i İbn Mâce'de hadis için: 'Sahîhtir' demiştir.]
3312
Şeyh AbdulAziz bin AbdUllah bin Baz ( ﷲ#. )رve bir grup alim şöyle demiştir: "Nasslarda yer
alan '[D-/El]' kelimesi ile tek bir mânâ murâd olunmaktadır ki o, O'nun celâline layık olduğu üzere,
teşbîh etmeksizin, mahlûkâtın eli ile temsîl etmeksizin, onu tahrîf ve de ta'tîl etmeksizin, '[D-/El]'
sıfâtını Allahu ( $ &') için hakîkaten isbât etmektir. Yine Allahu ( $ &')'nın, kulların zâtlarına
benzemeyen, hakîkaten bir Zâtı vardır. O'nun sıfâtları da o mahlûkâtın sıfâtlarına benzemez. Allah
için müfred/tekil, müsennâ/ikil ve cemî/çoğul olarak '[D-/El]' sıfâtını isbât etme husûsunda bu nassları
te'yîd eden pek çok diğer nass vârid olmuştur. Kitâb ve Sünnetin nassları ile amel ederek ve ümmetin
Selef imâmlarının üzere oldukları hâle tâbi olarak, keyfiyyetlerini tefvîz etmek sûretiyle hakîkaten
bunlara îmân etmek vâcibtir." [Saîd ibn Alî ibn Vehf el-Kahtânî, Şerhu Esmâİllahi'l-Hüsnâ fî Dav'i'l-
Kitâbi ve's-Sünneti, 243.-244. sayfalar]
807
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Neredeyse gayzından çatlayacaktır. Her ne zaman oraya bir fevc ilkâ edilse,
bekçileri onlara suâl ederler: 'Size bir inzâr edici gelmedi mi?'(8)
Derler ki: 'Bilakis, bize bir inzâr edici gelmişti. Fakat biz tekzîb ettik ve dedik
ki: 'Allah bir şey inzâl etmemiştir. Siz büyük bir dalâlet içindesiniz, başka
değil.'(9)
Ve derler ki: 'Eğer dinlemiş veya akletmiş olsaydık, alevli ateşin ashâbından
olmazdık.'(10)
O, O ki, sizin için arzı zelîl kılmıştır. Bu itibarla onun omuzlarında yürüyün
ve rızkından yiyin. Ve O'nadır nüşûr.(15)3314
Yoksa semâdakinin üzerinize taş yağdıran bir rüzgâr irsâl etmesinden emîn
misiniz? O vakit inzâr etmem nasıldır ilmedeceksiniz.(17)3316
3313
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs
(# ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ً@ ْTُ./Suhkan]' Uzaklık." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 516. sayfa]
3314
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ ُر8ُ>اﻟ ﱡ/Nüşûr]' Ba's edilme/diriltilme." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 14. sayfa]
3315
İmâm Lâlekâi ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah (+, و- ) buyurdu ki: '[ ُ َ َ ﱢ_ َوا ْﻟ اﻟْ َ ِ ُ اﻟ ﱠDُ َ ْQَ- Lِ 3ْ َاِﻟ
ُ 3U
Žُ ِﻟQ
اﻟ ﱠ/Tayyib kelime O'na yükselir ve onu sâlih amel yükseltir.]' [Fâtır Suresi, 10. âyet] Ve (yine)
şöyle buyurur: '[َرْض ِ ,ْ َ- ْ" َ ِء ا َن
َ )َ *ِ ُ ُ ْا+" اﻟ ﱠ#ِ$ ْ% َ ْ ُ&ْ ِ َ َءا/Semâdakinin arza sizi batırmasından emîn
misiniz?]' [Mülk Suresi, 16. âyet] Ve (yine) şöyle buyurur: '[ً َrَF2َ ْ ُ ْ3َ َ ُ . ِ ْ ُ-َ ِد ٖه َو0 ِ ق َ 8ْ َ$ ُ ا ْﻟ@َ ِھ8َ َو ُھ/Ve
O, kullarının fevkinde Kâhir'dir. Ve üzerinize hafazayı irsâl eder.]' [En'âm Suresi, 61. âyet]
Böylelikle bu âyetler, Allah ( $ &'') )( ! وnın semâda olduğuna ve ilminin arzında ve semâsında her
mekânı ihâta ettiğine delâlet eder." [Ebu'l-Kâsım HibetUllah bin Hasen bin Mansûr el-Lâlekâi, Şerhu
Usûli İ'tikâdi Ehli's-Sünne, 1. cilt, 319. sayfa]
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Allah ( $ &') şöyle buyurmuştur: '[ ْ" َ ِء ا َن اﻟ ﱠ#ِ$ ْ% َ ْ ُ&ْ ِ ََءا
3316
808
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve andolsun ki, onlardan o öncekiler (de) tekzîb etmişlerdi. Artık nasıl oldu
inkârım?(18)3317
Veya kim bu, o ki, o, Rahmân'ın dûnundan size nusret edecek sizin için bir
ordudur? Kâfirler başka değil, ancak bir aldanış içindedir.(20)
Veya kim bu, o sizi rızıklandıracak, eğer rızkını keserse? Bilakis, direnip
durdular azgınlık ve nefret içinde.(21)
İmdi vechi üzere kapanarak giden mi daha hidâyet üzeredir, yoksa dümdüz
Sırât-ı Mustakîm üzere giden mi?(22)3318
De ki: 'O, O ki, sizi inşâ etmiş ve sizin için kulaklar ve gözler ve gönüller
kılmıştır. Azdır şükrettiğiniz.'(23)
َ )َ *ِ ُ ُ ْا+"
َرْض ِ ,ْ َ-/Semâdakinin arza sizi batırmasından emin misiniz?]' ve Allah ( $ &') şöyle
buyurmuştur: '[ ً01 ِ 2َ ْ ُ 3ْ َ َ َ . اﻟ ﱠ#$ِ ْ% َ ْ ُ&ْ ِ َاَ ْم ا/Yoksa semâdakinin üzerinize taş yağdıran bir
ِ ْ ُ- ْ" َ ِء ا َن
rüzgâr irsâl etmesinden emin misiniz?]' Öyle değil midir ki -ey zekâ sâhibi- semâların, arzın ve
ikisi arasındakilerin Hâlık'ı, bize bu iki âyette semâda olduğunu bildirmiştir?" [Ebu Bekir Muhammed
ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 255. sayfa]
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ َ+ْ37َ َن8 ُ َ ْ َ&" َ َ$ ً01
ِ 2َ ْ ُ ْ3َ َ َ . اﻟ ﱠ#ِ$ ْ%َ ْ ُ &ْ ِ َاَ ْم ا
ِ ْ ُ- ْ" َ ِء ا َن
ِ -5ٖ َ6/Yoksa semâdakinin üzerinize taş yağdıran bir rüzgâr irsâl etmesinden emin misiniz? O
vakit inzâr etmem nasıldır ilmedeceksiniz.]' kavli mu'tezilenin, Allah ( $/ , +,)'un, Kendisinin
semâda olmadığı ve ilminin arzda olmadığı yönündeki zanlarının aleyhine bir hüccettir." [Ebu Ahmed
Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 4. cilt, 376. sayfa]
3317
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ ِ 3 ٖ َ6/Nekîr]' Yani: İnkârım."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 12.
sayfa]
3318
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ #>ٖ ْ َ- ْ% َ َ$َا
ىDْٰ اَھLٖ ِ ْ َو# ٰ َ ًّ0ِ ُ /İmdi vechi üzere kapanarak giden mi daha hidâyet üzeredir]' Bu, dünyâda
Allah'a mâsıyyet üzere kapanan kâfirdir. Allah, Kıyâmet Günü onu vechi üzere (kapanık) haşreder.
Devamla İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın yine şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ٍ 3@َٖ &" ِ #ٰ َ ًّ-8ِ .
ْ ُ َ ا ٍط1 َ #>ٖ ْ َ-/Dümdüz Sırât-ı Mustakîm üzere giden mi?]' Allah'a itaatle
amel eden mü'min. Allah da onu itaat üzere haşreder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 516. sayfa]
3319
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ِ ْا)َرْ ض#$ِ ْ 7ُ َ َذ َرا/Zeraekum
fi'l-Ardı]' Yani: (O, O ki,) arzda sizi halk etmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 14. sayfa]
3320
Bu âyet Yûnus Sûresi'nin 48. âyeti, Enbiyâ Sûresi'nin 38. âyeti, Neml Sûresi'nin 71. âyeti, Sebe
809
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'İlim, ancak Allah indindedir. Ve ben ancak mübîn bir inzâr
edici(yim).'(26)
De ki: 'Gördünüz mü, eğer Allah beni ve beraberimdekileri helâk etse veya
bize rahmet etse, artık kim kâfirleri elîm azâbtan koruyacak?'(28)
De ki: 'O, Rahmân'dır. Kendisine îmân ettik ve üzerine tevekkül ettik. Artık
ilmedeceksiniz, mübîn dalâlet içinde o kimdir.'(29)
De ki: 'Gördünüz mü? Eğer suyunuz çekilecek olsa, artık kim size bir akar su
getirir?'(30)3322
810
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3323
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: '[ ٓن
ِ َ َ@واَ ْﻟ/Nûn. Andolsun kaleme]' (Andolsun) zikrin kendisiyle yazıldığı kaleme." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 527. sayfa]
3324
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َ ن َوا ْﻟ@َ َ ِ َو
َ ُونU ُ "
ْ َ-/Nûn. Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına.]' Allah, dilediğine kasem eder." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 525. sayfa]
3325
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[bَ ِ* ِ ْ َ ِ َر* ﱢ/Rabbinin nîmeti ile]' Rabbinin (sana verdiği)
nübûvveti ile. '[ ٍن8ُ ْk َ *ِ /Bir mecnûn]' Yani: Muhakkak ki sen, bir mecnûn olmadın. Ve Allah,
nübûvvet ve hikmet ile üzerine nîmet verdi." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 187. sayfa]
3326
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُ ُ ﱢ-َ *ِ
ُن8ُ&Fْ َ ا ْﻟ/Hanginizin fitneye uğradığını]' Hanginiz şeytâna daha evlâdır?" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 532. sayfa]
3327
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ )َ َو
%ٍ 3 ٖ َ ف ٍ s ﱠ2َ ﱠ7ُ Oْ Uُِ ?/Ve her yemin edip duran aşağılığa itaat etme;]' Ve o, şerrde gevezelik edendir."
811
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve istisnâ yapmıyorlardı.(18)3330
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 534. sayfa]
Mutaffifin Sûresi'nin 13. âyeti ile aynıdır. İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ُ 3 ٖط. َ َا
3328
ْ
َ%3ا)َ ﱠو ٖﻟ/evvelkilerin satırları]' Yani: Evvelkilerin yalanı ve bâtılı." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 107. sayfa]
3329
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ َُ ھ68ْ َ َ* ﱠ6ِا/Muhakkak ki Biz, onları belâya uğrattık]' Yani:
Kureyş müşriklerini belâya uğrattık. Onları imtihân ettik, böylece onları seçtik. '[ ب َ Tَْ 1ََ ا68ْ َ َ* َ 7َ
ِ ﱠkَ ا ْﻟ/bahçe ashâbını belâya uğrattığımız gibi]' Bostân ashâbını imtihân ettiğimiz gibi. '[ ا8 ُ " َ =ْ َِا ْذ ا
َ%3Tٖ ِ0 ْQ ُ َ ْ ِ ُ ﱠQَ3َﻟ/Hani onlar sabahleyin, elbette onu devşireceklerine kasem etmişlerdi]' Hani
sabahladıklarında meyvesini devşireceklerine yemin etmişlerdi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 542. sayfa]
3330
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ َن8ُ Mْ َ&" ْ َ- )َ َو/Ve istisnâ yapmıyorlardı]' Yani
onlar: '[> ءﷲ6إ/İnşâAllah]' demiyorlardı." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 23. sayfa]
3331
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٌ+ِ} ط َ َ 3ْ َ َ َ فUَ َ$/Nihâyet bir dolaşan üzerine dolaştı]' Azâb
(dolaştı)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt,
21. sayfa]
3332
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ Yِ ْ 2َ # ٰ َ ُواD]ْ ا/Ekininizin üzerine gidin]'
Ekininizi kasdedin." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 24. sayfa]
812
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Dediler ki: 'Veyl olsun bize! Muhakkak ki biz, tuğyân edenler olduk.'(31)
'Ola ki Rabbimiz bizi ondan daha hayırlısına tebdîl eder. Muhakkak ki biz,
Rabbimize rağbet edenleriz.'(32)
İşte azâb böyledir.3338 Ve elbette Âhiret azâbı daha büyüktür, eğer ilmetmiş
olsalardı.(33)
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٌ%3 ٖ " ْ ِ ْ ُ 3ْ َ َ َم8ْ َ3 َ ﱠ َ ا ْﻟAُْ Dَ- )/'Bugün
َ
3333
üzerinize bir miskîn
dâhil olmasın.']' Yani: Bugün bir miskîni yedirmeyin." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 21. sayfa]
3334
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ # ٰ َ
َ%- ْ ٍد =َ ِد ٖر2/engelleme
َ üzere kâdirler (olarak)]' Ciddiyet üzere, nefislerinde kâdirler (olarak)." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 546. sayfa]
3335
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ َ َ ﱠ َرا َْو َھ$
َن8^ ﱡﻟ َ َﱠ ﻟ6ِا ا8ُ=َ ﻟ/Fakat onu görünce, dediler ki: 'Muhakkak ki biz, elbette idlâl edenleriz]' Yani:
Yoldan idlâl edenleriz/sapıtanlarız." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 523. sayfa]
3336
Vâkia Sûresi'nin 67. âyeti ile aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ ُ% ْTَ6 ْ َ*
َن8ُ ْ ُ وT َ /'Bilakis, biz mahrûm edilenleriz!']' Mânâsı: Onlar durumun farkındaydılar. Yolda hatâ
yapmayacaklarını biliyorlardı. Bunun üzerine şöyle dediler: 'Bilakis, biz mahrûm edilenlerdeniz.' Yani
:Azâb nâzil oldu ve bizler bahçelerimizin meyvesinden mahrûm bırakıldık." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 25. sayfa]
3337
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ =َ َل
ُْ U ُ . َ ا َْو/En vasatları dedi ki]' En âdilleri (dedi ki)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 550. sayfa]
3338
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َb ِﻟ5َٰ 7
ُ 5َ َ ا ْﻟ/İşte azâb böyledir]' Dünya azâbı: Mallarının helâk olmasıdır. Yani: Dünyânın cezâsıdır." [Ebu
اب
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 552. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ِ 3 ٖ ت اﻟ ﱠِ َ َر*ﱢ ِ ْ َ ﱠDْ ِ َ%3@ ِانﱠ ِﻟ ْ ُ & ٖﱠ/Muhakkak ki muttakîler için
3339
813
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yoksa onlar için şerîkler mi var? Şu hâlde şerîklerini getirsinler, eğer sâdıklar
iseler.(41)3343
Rabbleri indinde Naîm Cennetleri vardır.]' Muhakkak ki farzlarını edâ edip mâsıyyetinden ictinâb
etme suretiyle Allah'ın cezâsından takvâ eden muttakîlere '[ ِ 3 ٖ َر*ﱢ ِ ْ َ ﱠ تِ اﻟ ﱠDَ ْ ِ /Rabbleri indinde Naîm
Cennetleri vardır]' Dâimî Naîm bostanları vardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 22. cilt, 552. sayfa]
3340
Saffât Sûresi'nin 154. âyeti ile aynıdır
3341
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ُ َ اَ ْم ﻟ/Yoksa sizin için]' Bunu müşriklere buyurur. '[ ٌ&َ ب7ِ
َن8ُ. ُرDْ َ? Lِ 3$/Kitâb
ٖ mı var, içinden ders alıyorsunuz?]' (Kitâb mı var, içinden) kıraat ediyorsunuz?"
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 22. sayfa]
3342
Bu açıklama Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( #.ر
')ﷲtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ٌ 3 ٖ َز/Zeîm]' Kefîl." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 554. sayfa]
3343
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ُء7َ َ ُ ْ ُ َاَ ْم ﻟ/Yoksa onlar için şerîkler mi
var?]' Yani: Putlardır ki, onları Allah ( $ &')'ya şerîkler kılmışlardır. '[ َ%3=ٖ ِد1 ُ *ِ ا8ُ?ْ َ3ْ َ$/Şu
َ ا8ُ6 7َ ْ ِ} ِ ْ اِن7َ َ >
hâlde şerîklerini getirsinler, eğer sâdıklar iseler.]' (Eğer) Allah'ın şerîkleri iseler. (âyette) şerîkler
onlara izâfe edilmiştir ki onları Allah'a izâfe etmeleri kendi iddiâlarıdır." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân
ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1464. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3344
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Ebu Saîd ( ﷲ ')رtan, Nebî ( و ﷲ )'in şöyle buyurduğunu
tahrîc etmiştir: "(Kıyâmet Günü) Rabbimiz baldırından açar, bunun üzerine her mü'min ve
mü'mine O'na secde eder. Ve dünyâda göstermek ve duyurmak için secde etmiş olan (secdesiz)
kalır, öylece secde etmeye gider, fakat sırtı tek tabakaya avdet eder." [Ebu Abdİllah Muhammed
bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr, ''[ق ٍ .َ ْ%َ ُ+َ>ْ ُ- َم8ْ َ-/Baldırdan açılacağı gün.]'
Bâbı'nda (4919.)]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ ُر ُھQ َ *ْ َ ِ َ ً اA/Gözleri
َ
3345
düşmüş]' Yani: Bakışları
814
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da onlar borçtan ağır bir yük altında mı
kalıyorlar?(46)3349
Öyleyse Rabbinin hükmüne sabret ve balık sâhibi gibi olma. Hani o nidâ
etmişti. Ve o öfkeye kapılmıştı.(48)3351
Rabbinden ona bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette ıssız bir yere atılırdı. Ve
o zemmedilmiş olurdu.(49)
zelîl (bir durumda). Bundan murâd nedâmet ve hüsrân zilletidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 29. sayfa]
3346
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ ُر ُھ ْ ?َ ْ َھ@ُ ُ ْ ِذﻟ ﱠQ َ *ْ َ ِ َ ً اA/Gözleri
َ düşmüş, onları bir zillet
saracaktır.]' Allah'ın azâbından onları bir zillet kaplayacaktır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 560. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[~ ُ ﱢ5َ ُ- ْ% َ َو/Ve bu hadîsi tekzîb edenleri]' Yani:
ِ -Dٖ Tَ ْا اﻟ5َ ٰ *ِ ب
3347
Kur'ân'ı (tekzîb edenleri)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 23. sayfa]
3348
A'raf Sûresi'nin 183. âyeti ile aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ىDْٖ 37َ اِنﱠ
ٌ%3&ٖ َ /Muhakkak ki tuzağım metîndir.]' Yani: (Tuzağım) şiddetlidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 30. sayfa]
3349
Tûr Sûresi'nin 40. âyeti ile aynıdır
3350
Tûr Sûresi'nin 41. âyeti ile aynıdır
3351
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ bَ * ْ ِ َر ﱢTُ ْ ِﻟ0ِ ْ1 َ$
ٌم8rُ ْ َ 8َ َ ٰدى َو ُھ6 تِ اِ ْذ8Tُ ْ_ اﻟ َ 7َ ْ%ُ َ? )َ َو/Öyleyse Rabbinin hükmüne sabret ve balık sâhibi gibi olma.
ِ 2ِ Q
Hani o nidâ etmişti. Ve o öfkeye kapılmıştı.]' Onun acele ettiği gibi acele etme. Ve onun
gazablandığı gibi gazaplanma." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23.
cilt, 563. sayfa]
3352
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ َ 7ْ ﱢ5ا اﻟ8ُ ِ . َ ﻟَ ﱠ/Zikr'i işittiklerinde]' Yani:
Kur'ân'ı. Ve Nebî ( و ﷲ ) Kur'ân tilâvet buyurduğunda düşmanlıkları ve buğzları
şiddetleniyor idi." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 6. cilt, 32. sayfa]
3353
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ َ%3 ٖ َ ٌ ِﻟ ْ َ ﻟ7ْ ِا ﱠ) ِذ8َ َو َ ُھ/Ve o, âlemler için bir zikirden başkası
815
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
değildir.]' Yani: 'Ve Kur'ân âlemler için zikirden/öğütten başkası değildir.' Ve şöyle (de) denilmiştir:
'Ve Muhammed âlemler için kendisiyle tezekkür edecekleri/öğüt alacakları zikirden/öğütten başkası
değildir.'" [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Kalem
Sûresi, 52. âyetin tefsîrinde]
816
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Nedir Hâkka?(2)
Ve Âd'e gelince, öylece uğultulu dondurucu bir rüzgâr ile helâk edildi.(6)
Onu, yedi gece ve sekiz gün ardarda onların üzerlerine musallat etti. Öyle ki
kavmi görürsün, orada yere serilmişlerdir, sanki onlar içi boş hurma
kütükleridir.(7)
3354
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ُ =ﱠTَ اَ ْﻟ/Hâkka]' Yani: Saat(-i Kıyâmet)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 566. sayfa]
3355
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِ َ ا ْﻟ@َ ِر/Kâria]' Kıyâmet'in bir ismi de Kâria'dır."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 34.
sayfa]
3356
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahric etmiştir, der ki: "'[ ُد8 ُ َ Y َ َ ﱠ$
ِ َ 3]ِ ﱠUا ِ* ﻟ8ُ ِ َ ُ ْھ$/Semûd'a gelince, böylece tâğiye ile helâk edildi]' Allah, onların üzerine bir çığlık
göndermiş, böylece onları helâk etmiştir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 527.
sayfa]
3357
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ُ َ تFِ َ? ْH ُ ا ْﻟ/Mu'tefikat]' Lût karyesi." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 528. sayfa]
817
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Bu,) onu sizin için bir tezkire3358 kılmamız ve belleyen kulaklar onu bellemesi
içindir.(12)
Derken kitâbı sağından verilene gelince, o vakit der ki: 'Alın, kitâbımı kıraat
edin;'(19)
Meyveleri sarkmıştır.(23)
Ve kitâbı sol eline verilene gelince, o vakit der ki: 'Keşke bana kitâbım
verilmeseydi.'(25)
3358
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ً َ ة7ِ 5َْ ?/Tezkire]' Yani: İbret ve vaaz/öğüt." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 36. sayfa]
3359
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ َ ِ=ا8َ ا ْﻟq
ِ َ َ = َو5ٍ cِ َ 8ْ َ3َ$/İşte o gün Vâkıa vukû bulmuştur.]'
Yani: Kıyâmet'in kopması (vukû bulmuştur)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Hakka Sûresi, 15. âyetin tefsîrinde]
3360
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رaittir, dedi ki: "'[ٌ َ3 َوا ِھ/Vâhiyeh]' Yani: Zayıftır."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 37.
sayfa]
3361
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
َ /Zannediyordum.]' Yakîn ediyordum." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh,
etmiştir: "'[ ُqْ َ ظ
4. cilt, 529. sayfa]
3362
Kâria Sûresi'nin 7. âyeti ile aynıdır
3363
Gâşiye Sûresi'nin 10. âyeti ile aynıdır
818
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sonra uzunluğu yetmiş zirâ bir zincirde öylece onu sülûk edin.(32)3366
Ve görmediklerinize.(39)
3364
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[َ َ3‚ ِ َ@ِ ا ْﻟqَ6 7َ َ َ&3ْ ََ ﻟ-/Keşke o iş bitmiş olsaydı]' O ölümü
temennî eder." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5.
cilt, 32. sayfa]
3365
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َbَ َھ
َ ْ.
ْLَ36ِ U ُ #ّ ٖ َ /Helâk oldu benden saltanatım.]' Hüccetlerim benden gittiler ve saptılar. Artık ihticâc
edeceğim bir hüccetim yok." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23.
cilt, 588. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُ ه8ُ ُ . ْ َ$/Öylece onu sülûk edin]' Öylece onu oraya dâhil edin."
3366
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 212. sayfa]
3367
Mâûn Sûresi'nin 3. âyeti ile aynıdır
3368
Tekvîr Sûresi'nin 19. âyeti ile aynıdır. İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ُLﱠ6ِا/Muhakkak ki o]'
Yani: Kur'ân. '[ ٍ - ٖ 7َ ل8 ُ ُل َر8ْ َ@َﻟ/Elbette kerîm bir Resûl'un kavlidir]' Yani: Kerîm bir Resûl'un
ٍ .
tilâvetidir, yani Muhammed ( و ﷲ )'in (tilâvetidir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud
el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 214. sayfa]
819
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3369
Vâkia Sûresi'nin 80. âyeti ile aynıdır
3370
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[%ِ 3 ٖ َ 3ُ ِ* ْﻟLْ ِ َ65ْ Aََ )/Elbette َ ondan sağını alırdık.]' Ondan, iki
elinden sağ elini alırdık." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt,
593. sayfa]
3371
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3@ َ ةٌ ِﻟ ْ ُ & ٖﱠ7ِ 5َْ &َُ ﻟLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, elbette muttakîler için bir
tezkiredir.]' Ve muhakkak ki bu Kur'ân. '[ٌ َ ة7ِ 5َْ &َﻟ/elbette bir tezkiredir]' Yani: Kendisiyle tezekkür
edilen ve vaaz edilen bir mev'izedir/öğüttür. '[ َ%3@ ِﻟ ْ ُ & ٖﱠ/muttakîler için]' Ve onlar, Allah'ın farzlarını edâ
etmek suretiyle ikâbından takvâ edenler ve mâsiyyetten ictinâb edenlerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 594.-595 sayfa]
3372
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ%3*ٖ 5َﱠ ﻟَ َ ْ َ ُ ا َنﱠ ِ ْ ُ ْ ُ ﱢ6ِ َوا/Ve muhakkak ki Biz,
elbette sizden tekzîb edenlerin olduğunu ilmediyoruz.]' Yani: Kur'ân'ı ve Resûlu (tekzîb edenlerin
olduğunu ilmediyoruz)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 43. sayfa]
3373
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ%- ٖ $ِ َ ا ْﻟ#َ َ ٌ " َ ة ْ Tَ َُ ﻟLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, elbette kâfirler
üzerine bir hasrettir.]' Kıyâmet Günü, ona îmânı terkedenler üzerine nedâmet/pişmanlık duymadır.'"
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 215. sayfa]
3374
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[%ِ 3@ٖ َ3< ا ْﻟ ﱡTَ َﻟ/Elbette yakîn hakktır]' Muhakkak ki o Allah
indindendir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5.
cilt, 32. sayfa]
3375
Vâkia Sûresi'nin 74. ve 96. âyeti ile aynıdır
820
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Melekler ve Rûh, O'na, mikdârı elli bin sene olan bir günde çıkar.(4)3378
Rûh, O'na, mikdârı elli bin sene olan bir günde çıkar.]' Melekler ve rûh çıkarlar. Ve bu, Cibril
(م/ $ا )'dır. '[ِL3ْ َاِﻟ/O'na]' Yani: Allah'a (+, و- )'ye. '[ِL3ْ َاِﻟ/O'na]' Allah'ın ismi üzerine aittir/râcidir.
'[ٍ َ .َ َ+َْ اَﻟ%3"ٖ ْ Aَ ُ َا ُرهD@ْ ِ َ ن7َ ٍم8ْ َ- #$/Mikdârı
ٖ elli bin sene olan bir günde]' Bu çıkışlarının mikdârı
mahlûkâttan diğerleri için elli bin senedir. Bu şöyledir: Yedinci arzın en alttakinin bitişinden, yedinci
semânın üzerinin bitişine çıkar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
23. cilt, 601. sayfa]
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ِL3ْ َ َ ُ َواﻟ ﱡ و ُح اِﻟcِ ٰ َ ?َ ْ ُ ُج ا ْﻟ/Melekler ve Rûh, O'na çıkar]' (Bu,)
Allah ( $/ , +,)'nun, Kendisinin semâda olduğuna delîldir." Devamla ( ﷲ#. )رder ki: "Nitekim eğer -
onların zannettiği ve Allah'a iftirâ ettikleri gibi- onlarla birlikte arzda olsaydı yükselmenin
zikredilmesinin bir mânâsı olmazdı. Öyleyse açık bir şekilde bu sözlerinin hatâlı olduğu ortaya
çıkmıştır. Allah'ın hamdi ve nimetiyle ekserînin indinde bu mesele müşkil olmamasına rağmen câhil
kimseleri kandırabilirler." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 4.
cilt, 399. sayfa]
3379
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُLَ6َ َ ْو-/Onu uzak görüyorlar]' Yani: Azâbı (uzak
görüyorlar)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt,
221. sayfa]
821
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve sâhibesini3382 ve kardeşini;(12)
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ُ َ|" ْ َ- )َ َو
3380
ً 3 ٖ 2َ ٌ 3 ٖ 2/Ve
َ bir sıcak dost, bir sıcak dostu suâl etmez.]' Her insân diğerleriyle değil, kendi nefsiyle
meşgûldür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 604. sayfa]
3381
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ْ ُ َ6 ُ وQ َ ﱠ0ُ-/Birbirlerine gösterilirler]' Dünyâda onları dalâlete düşürenler ateşte kendilerine
gösterilir. " [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 605. sayfa]
3382
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[Lٖ &ِ َ02ِ 1 َ /Sâhibesini]' Yani: Hanımını." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 47. sayfa]
3383
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir, İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( #.ر
')ﷲtan tahric etmiştir, der ki: "'[ِL&ِ َ 3Q ٖ َ$/Fasîletihi]' Kabilesini." [Hikmet bin Beşîr binYâsîn, Tefsîru's-
Sahîh, 4. cilt, 533. sayfa]
3384
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[#rٰ َﱠ َ ﻟ6ِا/Muhakkak ki o bir Lezâ'dır]'
Cehennem'in isimlerinden bir isimdir. Ve şöyle (de) denmiştir: 'Gereken azâb, ondan ebeden kurtuluş
yoktur.'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
6. cilt, 47. sayfa]
3385
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[َO َ َ َو/Ve cem edip]' Yani: Mâlı cem edip/toplayıp. '[# ٰ َ َ ْو$/de
kab içinde saklayanı (da)]' Bir kap içinde onu tutup ondan Allah'ın hakkını edâ etmez." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 223. sayfa]
3386
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[O اﻟ/Helû]' Hırsın en şiddetlisi ve tahammülsüzlüğün en kötüsü
ve en çirkinidir." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Meâric Sûresi, 19. âyetin tefsîrinde]
822
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat kim bunun ötesini isterse, o zaman işte onlar, onlardır haddi
aşanlar.(31)3392
823
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: " [ َن8r َ # ٰ َ ْ َ ُھ%-5ٖ َواﻟﱠ/Ve onlar ki, onlardır namazları
ُ ِ$ Tَ ُ - ْ ِ ?ِ sَ 1
3395
Cennetine dâhil edileceğini tamah mı ediyor?]' Yani: Onlar, Allah Resûlu ( و ﷲ )'den
firâr ediyor ve hakktan nefret ediyor bir hâlde iken, Naîm Cennetlerine gireceklerini mi tamah
ediyorlar? '[sَ ﱠ7/Hayır!]' Bilakis, onların me'vâları Cehennem'dir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Meâric Sûresi, 38. âyetin tefsîrinde]
3398
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱠ6ِا
َن8ُ َ ْ َ - َ ْ@ َ ُھ ْ ِ ﱠA/Muhakkak
َ ki Biz, onları ilmettiklerinden halk ettik.]' Sen ancak bir pislikten halk
edildin ey Âdem oğlu, o hâlde Allah'a takvâlı ol!" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 621. sayfa]
3399
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ َﱠ ﻟَ@َ ِدرُون6ِ ً ا ِ ْ ُ ْ *ا3ْ Aَ َلDَ ﱢ0ُ6 ْ ا َن# ٰ َ /Muhakkak ki Biz, elbette
Kâdirler(iz); Onlardan daha hayırlısına tebdîl etme üzerine.]' Muhakkak ki Biz, onları helâk
etmeye, Bana itaat eden ve Bana isyân etmeyen, onlardan daha hayırlı bir halk getirmeye elbette
(Kâdirler(iz))." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 622. sayfa]
3400
Zuhruf Sûresi'nin 83. âyeti ile aynıdır
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[_ ُ ُ6/Dikmeler]' İbâdet için dikilen putlar." [Cemâleddîn el-
ٍ Q
3401
824
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
825
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Biz, Nûh'u kavmine irsâl ettik, onlara elîm bir azâb gelmeden
önce kavmini inzâr et diye.(1)
Dedi ki: 'Ey kavmim! Muhakkak ki ben, sizin için mübîn bir inzâr
ediciyim.'(2)3403
'Allah'a ibâdet edin ve O'na takvâ edin ve bana itaat edin diye.'(3)
(Nûh) dedi ki: 'Rabbim! Muhakkak ki ben kavmimi gece ve gündüz dâvet
ettim.'(5)
3403
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٌ%30ٖ ُ ٌ -5ٖ َ6 ْ ُ َ ﻟ#ّ6ٖ ِ ِم ا8ْ َ= َ- َ=َ ل/Dedi ki: 'Ey kavmim! Muhakkak ki
ben, sizin için mübîn bir inzâr ediciyim.']' Sizi inzâr eder/uyarır ve Allah'ın risâletini, bildiğiniz bir
dil ile size beyân ederim." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 8. cilt, 229. sayfa]
3404
İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Cureyc ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir
ki: "'[ ْ ُ *ِ 8ُ6ْ ُذ% ِ ْ ُ َ ْ ﻟFِ Rْ َ-/Sizin için günâhlarınızdan mağfiret buyursun]' Şirk(ten mağfiret buyursun).
'[#ًّ " َ ُ ٍ َ َ ا# ْ اِ ٰﻟ7ُ ْ Aَ ﱢHُ- َو/ve sizi müsemmâ bir ecele kadar tehir etsin]' Cezâ vermeksizin. '[ ﷲِ اِ َذاّ ٰ َ َ َاِنﱠ ا
ُ Aَ ﱠHُ- )َ َ َء/Muhakkak ki Allah'ın (takdîri) ecel gelince tehir edilmez]' Ölüm." [Ebu Osman Saîd ibn
Mansûr el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8. cüz, 171. sayfa (2302.)]
3405
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ ا ًرا$ِ /Firâr]' Yani: Îmândan firâr/kaçış." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 54. sayfa]
3406
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ُ َ َ ﻟFِ Rْ َ&?ُ ُ ْ ِﻟ8َْ َ ﱠ َ د7ُ #ّ6ٖ ِ َوا/Ve muhakkak ki ben, her ne
zaman onları mağfiret buyurman için kendilerini dâvet ettiğimde]' Yani: Her ne zaman onları,
kendilerini mağfiret etmen için şirkten tevbe etmeye ve îmân etmeye dâvet etsem, direttiler." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 39. sayfa]
3407
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا8ُ َ َ
ْ ِ 6ِ ٰا َذا#$ٖ ْ ُ َ *ِ 1
َ َا/Parmaklarını kulaklarına tıkadılar]' Nûh (م/ $ا )'ın kelâmını duymamaları için
826
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve mâllar ve oğullar ile size imdâd etsin. Ve sizin için bahçeler kılsın ve sizin
için nehirler kılsın.'(12)3411
(parmaklarını kulaklarına tıkadılar)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 631. sayfa]
3408
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ُ َ* َ3Yِ ا8َْ >Rْ َ&. ْ َوا/Ve elbiselerine büründüler]' Onları îmâna
dâvet etmemi duymamak için başlarını örttüler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî
Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 39.-40. sayfa]
3409
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ﱡ وا1َ َ َوا/ısrâr ettiler]' Onların ısrârı, şirk ve küfür üzere kalmalarıdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 632. sayfa]
3410
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[َ ًرا0 ْ &ِ . ْ َ ُ وا ا0 ْ َ&. ْ َوا/Ve kibirlendikçe
kibirlendiler]' Yani: Büyüklendikçe büyüklendiler. Şirk ve tevhîdi ikrâr etmeyi terk etmek
kibirlenmedir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 6. cilt, 55. sayfa]
3411
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ ًرا6ْ َْ َ ْ ﻟ َ ُ ْ اkَ-ت َو ٍ ْ َ ْ ﻟ َ ُ ْ َ ﱠkَ-َ َو%3 ٖ َ*ال َو
ٍ 8َ ْ َ *ِ ْ 7ُ ْدDِ ْ ُ- َو/Ve mâllar ve
oğullar ile size imdâd etsin. Ve sizin için bahçeler kılsın ve sizin için nehirler kılsın.]' Yani:
Allah'a tevbe ettiğiniz, O'ndan mağfiret dilediğiniz ve O'na itaat ettiğiniz zaman, üzerinize bahşedilen
rızık çok olur. O sizi, semânın bereketleri ile sular; sizin için arzın bereketlerinden nebât bitirir; sizin
için ekin bitirir; hayvancılığınızı bereketli kılar, size mal ve oğullar ile imdâd/yardım eder. Yani: Size
mal ve evlâd verir, sizin için, içerisinde türlü çeşit ürünler bulunan, aralarında akan nehirlerin
kıvrıldığı bahçeler verir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Nûh Sûresi, 12. âyetin tefsîrinde]
3412
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َو=َ ًرا/Vakâr]' Azamet/büyüklük." [Hikmet bin Beşîr binYâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 538. sayfa]
3413
İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki:
"'[ِ َو=َ ًراXّ ٰ ِ َن8 ُ ْ َ? )َ ْ ُ َ َ ﻟ/'Sizin için ne var, Allah için bir vakâr ummuyorsunuz?']' (Sizin için ne
var,) Rabbinizin azametine/büyüklüğüne aldırmıyorsunuz?" [Ebu Osman Saîd ibn Mansûr el-Mervezî,
Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8. cüz, 173. sayfa (2307.)]
3414
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ا ًرا8َ َ@ َ ُ ْ اَ ْطAَ Dْ َ= َو/Ve sizi tavır tavır halk etmiştir]' Yani: Allah
827
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Görmediniz mi, Allah yedi semâyı tabaka tabaka nasıl halk etmiştir?(15)
Ve onların içinde ayı bir nûr kılmıştır ve güneşi bir lamba kılmıştır.(16)
Sonra sizi orada iâde edecektir ve sizi bir ihrâc ile ihrâc edecektir.(18)3416
(Nûh) dedi ki: 'Rabbim! Muhakkak ki onlar, bana isyân ettiler. Ve malı ve
evlâdı ona hüsrândan başkasını ziyâde etmeyene tâbi oldular.'(21)
( $ &' ) )( ! وsizi, yaratılış tamâm olana kadar muhtelif tavırlar/merhaleler üzere halk etmiştir: Nutfe,
sonra mudga, sonra alaka/kan pıhtısı." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-
Kadîr, 1534. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3415
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً? َ0َ6 َِ ْا)َرْ ض% ِ ْ ُ َ&َ06ْ َﷲُ ا ّ ٰ َو/Ve Allah, sizi arzdan bir nebât
olarak bitirmiştir.]' Sizi arzdan bir halk ediş ile halk etmiştir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 41. sayfa]
3416
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ 3$ٖ ْ 7ُ Dُ 3 ٖ ُ - ُ ﱠY/Sonra sizi orada iâde edecektir]' Sonra sizi,
öncesinde toprak olduğunuz gibi Arz'a iâde edecek ve halk edilmezden önce üzerinde olduğunuz hâle
sizi dönüştürecektir. '[ ً َ اAْ ِ ِ ُ ُ ْ ا,ْ ُ- َو/Ve sizi bir ihrâc ile ihrâc edecektir]' Diriltmek istediği zaman
ise sizi oradan bir ihrâc/çıkarış ile ihrâc edecektir/çıkaracaktır. Hani sizi oraya iâde edip de toprağa
dönüştürmeden önce bir beşer idiniz." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 637. sayfa]
3417
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Ve bunlar,
Nûh (م/ $ا )'ın kavminden sâlih adamların isimleriydi. Artık onlar helâk olunca şeytân, onların
kavimlerine, bu zatların oturmuş oldukları meclislerinde putlar dikmelerini vahyetmiş ve onlar da bu
isimleri onlara vermişlerdir. Böylece (bunu) yapmışlardır. Bunun üzerine (ilk önce) onlara ibâdet
edilmemiştir, nihâyet (putları dikenler) helâk olduklarında ve (bunlarla ilgili) ilim unutulduğunda,
bunlara ibâdet edilmiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-
Tefsîr (4920.)]
Memleketimizde bazı bid'atçılar -orientalist İslâm düşmanı kâfir hocalarının ilhâmıyla- bu rivâyetleri
inkâr etmektedirler. Bizler ise bu bid'atçıların kafalarından veya kafasızlıklarından söyledikleri bu
sözlere itimâd edeceğimize İslâm Ümmeti'nin ittifâkıyla Kur'ân'dan sonra ikinci kaynağımız olan
Buhârî, Muslim ve benzerleri gibi hadîs kitâblarına itimâd ederiz. [Hazırlayan]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً ا3Mَٖ 7 ا8‚ ﱡ َ َ اDْ َ= َو/Ve çoklarını dalâlete düşürdüler.]'
3418
828
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hatâlarından dolayı gark oldular da ateşe dâhil edildiler. Artık kendileri için
Allah'ın dûnundan bir ensâr bulamadılar.(25)3419
Ve Nûh dedi ki: 'Ey Rabbim! Kâfirlerden Arz üzerinde birini 3420
bırakma!'(26)
Yani: İnsânların çoğu onların yüzünden dalâlete düştü. '[)ً sَ ‚ َ )َ اِ ﱠ%3 ٖ ِ ﻟr ِد اﻟ ﱠWِ َ? )َ َو/Ve zâlimlere dalâletten
başkasını ziyâde etme.]' Onlara bir ukûbet/cezâlandırma olsun diye aleyhlerine bu duâyı etti."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 60.
sayfa]
3419
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ًراQ ّ ٰ ْ دُو ِن% ِ ْ ُ َُوا ﻟDkِ َ- ْ َ َ$/Artık kendileri için Allah'ın
َ 6ْ َﷲِ ا
dûnundan bir ensâr bulamadılar.]' Yani: Onları Allah'ın azâbından kurtaracak ne bir bir yardımcı,
ne bir destek olucu, ne de bir yâren çıktı." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûh Sûresi, 25. âyetin tefsîrinde]
3420
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ﱠ ًرا- َد/Deyyâr]' Yani: Biri(ni)."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 60.
sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[َ دَ َك0 ِ ا8^ ﱡ ِ ُ- ْ ْر ُھ5َ َ? ْ ِانbَ ﱠ6 ِا/Muhakkak ki Sen, eğer onları
3421
bırakırsan, kullarını dalâlete düşürürler]' Yani: Muhakkak ki Sen, eğer onlardan birini bırakırsan,
onlar Senin kullarını dalâlete düşürürler. Yani: Onlardan sonra halk edeceğin kullarını. '[ )ُوا اِ ﱠDِ َ- )َ َو
ﱠ ًراF7َ َ ِ ً ا$/Ve fâcir küfrânda bulunandan başkasını vilâdet etmezler]' Yani: Amellerinde fâcir ve
kalben kâfir (evlâdlar) vilâdet ederler/doğururlar. Nûh (م/ $ا ) bu sözü, o kavmi çok iyi tanıdığı ve
onların arasında 950 sene kaldığı için tecrübelerine dayanarak söylemişti." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn
Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûh Sûresi, 27. âyetin tefsîrinde]
3422
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( #.ر
')ﷲtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[َ ًرا0َ?/Tebârâ]' Hüsrân." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 643. sayfa]
3423
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "Yani: Dünyâ ve Âhiret'te (zâlimlere hüsrândan başkasını
ziyâde etme)." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nûh
Sûresi, 28. âyetin tefsîrinde]
829
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Doğruya hidâyet ediyor, bu nedenle ona îmân ettik ve asla Rabbimize birini
şerîk koşmayacağız.'(2)
'Ve Rabbimizin emri teâladır.3425 Bir arkadaş ittihaz etmemiştir ve ne (de) bir
evlâd.'(3)
'Ve insânlardan (bazı) adamlar, cinlerden (bazı) adamlara istiâze ediyorlar idi.
Böylece onların azgınlıklarını ziyâde etmişlerdir.'(6)3427
'Ve onlar, sizin zannettiğiz gibi, Allah'ın asla birini ba's etmeyeceğini
zannetmişlerdir.'(7)3428
3424
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ٌ َFَ6/Bir nefer]' Bir topluluk." [Ebu AbdUllah Muhammed bin
Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Cin Sûresi, 1. âyetin tefsîrinde]
3425
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َر*ﱢD َ ﱡ#?َ َ ٰﻟ/Teâlâ ceddu Rabbinâ]' Rabbimizin emri
teâlâdır/yücedir. O'nun azameti teâlâdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 649. sayfa]
3426
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki:
"'[ َ ُ 3Fٖ . َ /Sefihimiz]' Ve bu, İblîs'tir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 23. cilt, 653. sayfa]
3427
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ُLﱠ6ََوا
ﱢ%kِ َ ا ْﻟ% ِ ُذونَ ِ* ِ َ ٍل8ُ َ- ِN6ْ )ا
ِ ْ َ% ِ ٌ نَ ِر َ ل7َ /'Ve insânlardan adamlar, cinlerden adamlara istiâze eder
idi.']' Bize zikredildiğine göre Arabların bu kabîlesi, bir vâdiye indiklerinde derlerdi ki: 'Bu mekânın
ehlinin en azîzine istiâze ederiz/sığınırız.' Allahu ( $ &') buyurdu ki: '[ ً@َادُوھُ ْ َر َھWَ$/Böylece onların
azgınlıklarını ziyâde etmişlerdir.]' Yani: Onların günâhını artırmışlardır. Bu sûretle cinler onların
cüretkârlığını artırmışlardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23.
cilt, 655. sayfa]
3428
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Kelbî ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ ُ ﱠ6ََوا
830
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Ve biz, elbette semâya temâs ettik, fakat onu şiddetli bekçiler ve şihâblar 3429
ile dolu bulduk.'(8)
'Ve biz, dinlemek için ondan oturulacak yerlerde oturur idik. Fakat kim şimdi
dinlemeye kalksa, onu gözetleyen bir şihâb bulur.'(9)
'Ve biz, arzdakilere şerr mi murâd edilmiştir, yoksa Rabbleri onlara bir
doğruluk mu murâd buyurmuştur bilmiyoruz.'(10)
'Ve bizden sâlihler vardır ve bizden bunun dûnunda vardır. Ayrı ayrı yollar
olmuşuzdur.'(11)
'Ve biz, Allah'ı arzda asla âciz bırakamayacağımızı ve kaçarak O'nu asla âciz
bırakamayacağımızı anladık.'(12)
'Ve biz, hidâyeti işittiğimizde, ona îmân ettik. İmdi kim Rabbine îmân ederse,
artık (ecrinin) eksileceğinden korkmaz ve ne (de) azgınlığa uğramaktan.'(13)
Kendilerini, onda fitne etmemiz için. 3430 Ve kim Rabbinin zikrinden îrâz
ederse, onu gittikçe yükselen bir azâba sülûk eder.(17)3431
ّٰ ~
ًاD2ََ ﷲ ُ ا َ َ 7َ ا8ظ ﱡ
َ َ ْ0َ- ْ%َظ َ ْ&ُ ْ اَنْ ﻟ َ /'Ve onlar, sizin zannettiğiz gibi, Allah'ın asla birisini ba's
etmeyeceğini zannediyorlardı.']' Cinlerin küffârı da, insân keferelerin sandığı gibi Allah'ın bir resûl
ba's etmeyeceğini zannetmişlerdir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
23. cilt, 657. sayfa]
3429
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ً0ُ ُ /Şihâblar]' Bunlar yıldızlardır, onlar ki kendileriyle
şeytânlar recm edilir/taşlanır idiler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
23. cilt, 657. sayfa]
3430
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ِL3$ٖ ْ ُ َ &ِ Fْ َ ِﻟ/Kendilerini, onda fitne etmemiz için.]' Yani:
Kendilerini sınamak için ki böylece bu nimetlere nasıl şükredeceklerini ilmedelim." [Muhammed bin
Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1540. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3431
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ُ L ْ ُ " ْ َ-/Onu sülûk eder]' Yani: Onu dâhil ederiz/sokarız." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 241. sayfa]
831
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Allah'ın kulu, O'na duâ etmeye kıyâm ettiğinde, neredeyse onun üzerine
birbirlerine geçiyor idiler.(19)3433
De ki: 'Muhakkak ki ben, sizin için bir zarara mâlik değilim ve ne (de) bir
irşâda.'(21)3435
3432
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ًاD2ََ ﷲِ ا ّ ٰ َO َ ا8ُ Dْ َ? sَ َ $ ِXّ ٰ ِ Dَ ِ "َ َ ْ َواَنﱠ اﻟ/Ve mescidler, Allah içindir. Bu
itibarla Allah ile beraber birisine duâ etmeyin.]' Ey insânlar! Oralarda bir şeyi O'na şirk koşmayın.
Ve lâkin O'nu tevhîd ederek birleyin ve ibâdeti O'na hâlis kılın." demiştir ve sahîh bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رın bu âyet hakkında şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Yahûdi ve nasârâ, kilise ve havralarına
girdikleri zaman, Allah'a şirk koşuyorlar idi. Allahu ( $ &') Nebîsine, mescide girdiği zaman duâyı
O'na hâlis kılmasını emretmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
23. cilt, 665. sayfa]
3433
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Cinler
kavimlerine dediler ki: '[ًاDَ0 ِﻟLِ ْ3َ َ َن8ُ68ُ َ- دُوا7َ ُه8ُ Dْ َ- ِﷲ ّ ٰ Dُ 0ْ َ ﻟَ ﱠ = َ َم/Allah'ın kulu, O'na duâ etmeye kıyâm
ettiğinde, neredeyse onun üzerine birbirlerine geçiyor idiler]'" İbn Abbâs ( # ﷲ )رdevamla
demiştir ki: "Onun namaz kıldığını ve ashâbının da onunla birlikte namaz kıldıklarını ve onunla
birlikte secde ettiklerini gördüklerinde, ashâbının O'na itaat etmelerine teâccüb ettiler, kavimlerine
ّ ٰ Dُ 0ْ َ ﻟَ ﱠ =َ َم/Allah'ın kulu, O'na duâ etmeye kıyâm ettiğinde,
dediler ki: '[ًاDَ0ِ ِﻟL3ْ َ َ َن8ُ68ُ َ- دُوا7َ ُه8ُ Dْ َ- ِﷲ
neredeyse onun üzerine birbirlerine geçiyor idiler]'" [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî,
Sunen-i Tirmizî (3323.), Tirmizî eser için: 'Hasen-Sahîhtir' der. Şeyh el-Elbânî 'Sahîhu Sunen-i
Tirmizî'de: 'Senedi sahîhtir' demiştir]
3434
İmâm Kâsimî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[#ّ*ٖ ا َر8ُ ﱠ َ اَ ْد6ِ=ُ ْ ا/De ki: 'Ancak Rabbime duâ
ederim']' Yani: (Ancak Rabbime) ibâdet ederim. Ve tek O'na yalvarırım. '[ًاD2َ َ اLٖ ِ* َو َ) اُ ْ ِ ُك/'Ve O'na
birisini şirk koşmam']' Yani: Bu, sizin hayret etmenizi gerektirecek veya sizi beni cezâlandırmaya
yöneltecek yeni ve bilinmeyen bir şey değil ki!" [Cemâleddîn el-Kâsimî, Mehâsinu't-Te'vîl, 16. Cüz,
5952. sayfa]
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'Ona dâvet ettiğinin hakîkatini beyân ederek onlara
[ ْ ُ=/De ki]' ey Resûl! [ًاD2ََ اLٖ ِ* َو َ) اُ ْ ِ ُك#ّ*ٖ ا َر8ُ ﱠ َ اَ ْد6ِا/'Ancak Rabbime duâ ederim ve O'na birini şirk
koşmam.']' Yani: O'nu tevhîd ederim. O, tektir. O'nun şerîki yoktur. O'nun dûnundaki denkleri,
putları ve müşriklerin O'nun dûnunda ittihâz ettikleri her şeyi terk ederim." [AbdurRahmân bin Nâsır
es-Sa'dî, Teysîru'l-Kerîmu'r-Rahmân fî Tefsîri Kelâmi'l-Mennân, 1052. sayfa (tek cilt olarak basım)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ًاDَ ‚ ًّ ا َو َ) َر َ ْ ُ َ ﻟbُ ِ ْ َ َ) ا#ّ6ٖ ِ=ُ ْ ا/De ki: 'Muhakkak ki ben, sizin
3435
için bir zarara mâlik değilim ve ne (de) bir irşâda.']' Nebîsi Muhammed ( و ﷲ )'e
buyuruyor ki: 'Ey Muhammed! Senin kendilerine getirdiğin nasîhati reddeden Arab müşriklerine de
ki: 'Dîninizde de dünyânızda da size bir zarar vermeye ve sizi irşâd edeceğim bir irşâda mâlik
değilim. Çünkü buna mâlik olan, her şeyin mülkü O'nun olan Allah'tır.''" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 669. sayfa]
3436
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ Lَﻟ8. ُ ﷲَ َو َر ّٰ „ِ ْ َ - ْ% َ َو/Ve kim Allah'a ve Resûlu'ne
832
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
De ki: 'Bilmiyorum, vaad olunduğunuz yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun
bir müddet mi kılacaktır.'(25)3439
isyân ederse]' Îmân ve tevhîdi terk etmek ile (Allah'a ve Resûlu'ne isyân ederse)." [Ebu'l-Ferec
AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1481. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
3437
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ َ َر َ َ ﱠ6 ُLَ َ ِنﱠ ﻟ$ ُLَﻟ8. ُ ﷲَ َو َر ّٰ „ ِ ْ َ- ْ% َ َو/Ve kim Allah'a ve Resûlu'ne
isyân ederse, o takdirde muhakkak ki onun için Cehennem ateşi vardır]' Emrettiği ve nehyettiği
hususlarda Allah'a isyân eden, onunla Resûlu'nu yalanlayan ve risâletine karşı çıkan kişi için şübhesiz
ona yaslanacağı Cehennem ateşi vardır. '[ًاDَ*َ َ ا3$ٖ َ%-Dٖ ِﻟAَ /orada ebeden muhalledlerdir]' Orada,
nihâyeti olmayan bir biçimde ebeden kalacaklardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 671. sayfa]
3438
İmâm Beğavî( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َُونD َ 8ُ- َ اِ َذا َرا َْوا#ّ&ٰ 2َ /Nihâyet vaad olunduklarını
gördüklerinde]' Yani: Kıyâmet Günü azâbı (gördüklerinde). '[ َن8ُ َ ْ َ3" َ َ$/Artık ilmedeceklerdir]'
Azâb inzâl edildiği anda (ilmedeceklerdir). '[دًاDَ َ ً ا َواَ=َ ﱡ1 ِ َ6 ُ+َ ‚ ْ َْ ا% َ /Kimin nusret edicisi daha zayıf
ve adeden en az]' Onların mı yoksa mü'minlerin mi (nusret edicisi daha zayıf ve adeden en az)?"
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 244. sayfa]
3439
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ًاDَ َ ا#ّ*ٖ ُ َرLَْ َ ُ ﻟkَ- ُونَ اَ ْمD َ 8ُ? َ ٌ_- ٖ َ=َ=ُ ْ اِنْ اَد ْٖرى ا/De ki:
'Bilmiyorum, vaad olunduğunuz yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir müddet mi
kılacaktır.']' Yani: Bir müddet ve bir hedef (mi kılacaktır)? Ve mânâsı: O size azâbı âcilen mi verecek
veya onu tehir mi edecek,size verdiği süre ve mühleti hemen mi tamamlayacak, bilemiyorum. Rivâyet
olunduğuna göre müşrikler, ondan azâbı hemen getirmesini istiyorlardı." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 73. sayfa]
3440
Bu açıklama İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[ ُ ِ rْ ُ- )/Lâ َ yuzhiru]' Muttâli
etmez." Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr,
1481. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3441
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[#^َ ٰ ? ْار/İrtedâ]' Şeçtiği." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 244. sayfa]
3442
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ Lٖ 0ِ 3ْ ]َ # ٰ َ ُ ِ rْ ُ- sَ َ$ _ ِ ْ3Rَ ل* َ ِﻟ ُ ا ْﻟ8
ٍ . ٰ َ? ْ ار%ِ َ )اِ ﱠ
ُ ْ َر% ِ #^
ًاD2ََ ا/Gaybı ilmedendir, fakat gaybı üzerine birini muttâli etmez. Seçtiği bir resûl başka.]' Bu,
şiâdan: 'İmâm gaybı bilir.' diye zannedenlere bir reddiyedir. Bu onların en büyük ahmaklıklarındandır.
Ve kuşkusuz Allah ( $/ , +,) ancak bir resûl olarak şeçtiğine (gaybını) izhâr/muttâli edeceğini haber
vermiştir. Ve imâm bir resûl değildir." [Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-
Kur'ân, 4. cilt, 430. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ًاD1 ْ َ- ُLﱠ6ِ َ$/Öyle ki kuşkusuz O, önünden
َ َرLٖ Fِ ْ Aَ ْ% ِ ِ َوL-ْ Dَ َ- %ِ 3ْ َ* ْ% ِ bُ ُ "
3443
ve arkasından gözetleyiciler sülûk eder.]' Öyle ki kuşkusuz O, onun önünden ve arkasından onu
kollayıp gözeten bekçiler ve muhâfaza ediciler gönderir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 672. sayfa]
833
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3444
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َْ ْ َ َ اَن3ِﻟ
ِْ ﱢ *رَ ت َ ا ِر8Rُ َ *ْ َ اDْ َ=/(Bu,) Rabblerinin risâletlerini tebliğ ettiklerini ilmetmesi içindir.]' Allah'ın
ِ )َ .
Nebîsi ( و ﷲ )'in, resûllerin Allah'tan tebliğ ettiklerini, Allah'ın onları muhâfaza ettiğini ve
müdâfaa ettiğini ilmetmesi içindir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
23. cilt, 673. sayfa]
3445
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ْ ِ -ْ Dَ َ ط *ِ َ ﻟ َ 2ََ َوا/Ve onların ledünnundakini ihâta etmiş]' Yani:
Allah, resûllerin indindekini ilmetmiş ve bir şey O'na gizli kalmamıştır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 245. sayfa]
3446
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[دًاDَ َ ٍءKَْ ﱠ7ُ #Q ٰ ْ2َ َوا/Ve her şeyi adeden ihsâ etmiştir]' Tüm
şeylerin adedini ilmetmiş ve bunlardan bir şey O'na gizli kalmamıştır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 674. sayfa]
834
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey bürünen!(1)3447
Veya onun üzerine ziyâde et. Ve Kur'ân'ı tertîl ile tertîl et.(4)3450
3447
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ -َ اَ ﱡ-
ُ ﱢWا ْﻟ ُ ﱠ/Ey bürünen!]' Yani: Elbisesine bürünen." [Hikmet bin Beşîr binYâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
550. sayfa]
3448
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ 3ْ =ُ ِ اﻟﱠ/Gece kıyâm dur]' Yani: Namaz için (kıyâm dur/kalk). '[ )اِ ﱠ
s3ً ٖ َ=/Azı dışında]' Gece kıyâmı ilk zamanlarda bir farz idi. Bu âyet onun mikdârını beyân etmektedir."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 249. sayfa]
3449
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُLَF ْQِ6/Yarısı]' Geceye delâlet eder. Yani: Azı
müstesnâ yarısında kıyâm et. '[s3 ً ٖ َ= ُ Lْ ِ ْ„ُ@6ْ اَ ِو ا/Veya ondan az noksanlaştır]' Yani: Yarıdan üçte bire
(noksanlaştır)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 6. cilt, 77. sayfa]
3450
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[s3 ً ?ْٖ َ? َ َو َر?ﱢ ِ ا ْﻟ@ُ ْٰان/Ve Kur'ân'ı tertîl ile tertîl et.]' Yani: Yavaş
yavaş kıraat et. Çünkü kuşkusuz bu, Kur'ân'ı anlamaya ve düşünmeye yardımcı olur. Ve o ( ات ﷲ و
/ ) böyle kıraat eder idi." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Muzzemmil Sûresi, 4. âyetin tefsîrinde]
3451
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 6اِ ﱠ
s3 ً @ٖ َY )ً 8ْ َ= bَ 3ْ َ َ #@ٖ ْ ُ .
َ /Muhakkak ki Biz, senin üzerine ağır bir kavil ilkâ edeceğiz.]' O, vAllâhi ağır bir
mübârek Kur'ân'dır. O, dünyâda ağır geldiği gibi Kıyâmet günü mîzanlarda da ağır gelir." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 682. sayfa]
3452
İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbas ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ ِ 3ْ َ َ اﻟﱠc ِ َ6 اِنﱠ/Muhakkak ki gece neşesi]' Muhakkak ki (bu) gece
kıyâmıdır/namazıdır." [Ebu Osman Saîd ibn Mansûr el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8. cüz,
173. sayfa (2317.-2318.)]
3453
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "'[s- َ Tًْ 0.
ً 8ٖ ط َ /Uzun bir yüzüş]' Uzun bir boşluk." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
835
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve söyledikleri üzerine sabret. Ve onlardan güzel bir hicret ile hicret et.(10)
Arz ve dağların sarsılacağı ve dağların erimiş bir kum yığını olacağı gün.(14)
Muhakkak ki Biz, üzerinize şâhidlik edecek bir Resûl size irsâl ettik,
Firavun'a bir Resûl irsâl ettiğimiz gibi.(15)3460
üzerinize şâhidlik edecek bir resûl size irsâl ettik]' Ve bu, Muhammed ( و ﷲ )'dir. '[ َ 7َ
)8 ُ نَ َر8ْ َ ْ $ِ # ْ َ ِا ٰﻟ.
ً . َ ْاَر/Firavun'a bir resûl irsâl ettiğimiz gibi]' Bu, Mûsâ (ات ﷲ )'tir." [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 82. sayfa]
3461
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[s3 ً *ٖ ا َو5ً Aَْ َ ه ُ ا65ْ Aََ َ$ َل8.ُ نُ اﻟ ﱠ8ْ َ ْ $ِ #Q ٰ َ َ$/Derken Firavun,
836
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Şu hâlde çocukları saçı ağarmış kılan bir gün nasıl vikâye edilirsiniz, eğer
küfrederseniz?(17)3462
Muhakkak ki bu bir tezkiredir, bu itibarla kim dilerse Rabbine bir yol ittihaz
eder.(19)3465
Muhakkak ki Rabbin, senin gecenin üçte ikisine yakın ve yarısı ve üçte biri
kıyâm ettiğini ilmediyor ve seninle o beraber bulunan bir tâifenin (de). Ve
Allah geceyi ve gündüzü takdîr eder. Asla onu sayamayacağınızı ilmetmiş,
böylece tevbenizi kabûl etmiştir. Öyleyse Kur'ân'dan kolay geleni kıraat edin.
Sizden marazlılar olacağını ilmetmiştir ve başkalarının arzda Allah'ın
fazlından aramak için darb edeceklerini ve başkalarının (da) Allah'ın yolunda
kıtâl edeceklerini. O hâlde ondan kolay geleni kıraat edin. Ve namazı ikâme
edin ve zekâtı verin ve güzel bir borç ile Allah'a borç verin. Ve nefsiniz için
hayırdan ne takdîm ederseniz, Allah indinde onu, o, daha hayırlı ve daha azîm
bir ecir olarak bulursunuz. Ve Allah'a istiğfâr edin. Muhakkak ki Allah,
Gafûr'dur, Rahîm'dir.(20)3466
resûle isyân etti de onu ağır bir yakalayışla yakaladık]' Şiddetli, ağır (bir yakalayışla yakaladık).
Yani onu, Mekke küffârını korkutan, sert bir cezâlandırma ile cezâlandırdık." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 256. sayfa]
3462
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[ ْ ُ? ْ َF7َ ْنَ اِن8ُ@َ ?َ&ﱠ+ْ3َ َ$/Şu hâlde nasıl vikâye edilirsiniz,
eğer küfrederseniz?]' Yani: Kıyâmet Günü, sizin için nasıl bir vikâye edilme/korunma olabilir ki?
Çünkü siz, dünyâda iken küfretmiştiniz. Yani: Kıyâmet Günü'ne eriştiğinizde sizin için vikâye
edilmeye bir yol yoktur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 8. cilt, 256. sayfa]
3463
İmâm AbdUllah bin Ahmed bin Hanbel ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın
şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[Lٖ *ِ ٌ Uِ َFْ ُ " َ ُء اَﻟ ﱠ/Semâ onunla yarılır.]' (Semâ) yüklüdür,
ağırlaştırılmıştır." [AbdUllah bin Ahmed bin Muhammed bin Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî, Kitâbu's-
Sünne, 2. cilt, 458. sayfa (1037.)]
3464
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[)8 ً ُ Fْ َ ُهDُ ْ نَ َو7َ /O'nun vaadi mef'ûl olmuştur.]' Allah'ın fiil
etmeyi vaad ettiği bir emir, mef'ûldur/yerine gelmiştir. Çünkü O, vaadine muhâlefet etmez.
Çocukların ihtiyarlayacağı bir günü yaratmak da onun fiil etmeyi vaad ettiği sözlerindendir.
Buyuruyor ki: 'O günden sakının ey insânlar! Öyle ki kuşkusuz o, olacaktır, kaçış yoktur!'" [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 696. sayfa]
3465
İnsân Sûresi'nin 29. âyeti ile aynıdır. İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ ٖه5ِ ِانﱠ ٰھ/Muhakkak
ki bu]' Yani: Kur'ân âyetleri. '[ٌ َ ة7ِ 5َْ ?/Bir tezkiredir]' Tezkire/hatırlatma ve vaazdır. '[ # اِ ٰﻟ5َ ,َ ْ َ َء ا?ﱠ%َ َ$
ً 0ٖ .
s3 َ L َر* ٖﱢ/Bu itibarla kim dilerse Rabbine bir yol ittihaz eder.]' Îmân ve itaat ile (Rabbine bir yol
ittihaz eder)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt,
256. sayfa]
3466
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ِ 3ْ اﻟﱠKِ َMُ ُ Y ْ% ِ #6ْٰ ُم اَد8ُ@َ? bَ ﱠ6َ َ ْ َ ُ ا- bَ ِانﱠ َر*ﱠ/Muhakkak ki Rabbin, senin
gecenin üçte ikisine yakın kıyâm ettiğini ilmediyor]' Nebîsi Muhammed ( و ﷲ )'e
buyuruyor ki: 'Ey Muhammed! Muhakkak ki Rabbin, senin gecenin üçte ikisine yakın bir zamanında,
837
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
yarısında ve üçte birinde namaz kılmak için kalktığını ilmediyor.' '[ُ LَMُ ُYُ َوLَF ْQِ6 َو/Ve yarısı ve üçte biri]'
Yani: Yarısından ve üçte birinden daha az. Muhakkak ki siz, gece kıyâmına dâir üzerinize farz olan
amele güç yetiremediniz. Artık gecenin üçte ikisinden, yarısından ve üçte birinden daha az kıyâm
edin. '[bَ َ َ َ%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ ٌ َF}ِ ط َ َو/Ve seninle o beraber bulunan bir tâifenin (de)]' Yani üzerlerine gece
kıyâmı farz edildiğinde Allah Resûlu ( و ﷲ )'in Allah'a îmân etmiş olan ashâbından bir tâife
'[ َ َواﻟ ﱠ َ َر3ْ ُر اﻟﱠDُ@َ ﱢ- ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah geceyi ve gündüzü takdîr eder.]' Buyuruyor ki: 'Allah, saat ve vakitler
ile gece ve gündüzü takdîr eder.' '[ُ ه8Q ُ ْTُ? ْ%َ َ ِ َ ا َنْ ﻟ/Asla onu sayamayacağınızı ilmetmiş]' Buyuruyor
ki: 'Ey üzerlerine gece kıyâmı farz edilmiş kavim, Rabbiniz sizin o kıyâma güç yetiremeyeceğinizi
ilmetmiştir.' '[ ْ ُ 3ْ َ َ ب َ َ&َ$/Böylece üzerinize tevbeyi kabûl etmiştir]' Bundan âciz ve zayıf
düştüğünüzde. Ve O, üzerinizdeki bu hükmü tekrar hafifletmiştir. '[َ ا ْﻟ@ُ ْٰا ِن% ِ َ " َ ﱠ3َ? َ َ ْ= َ ؤُا$/Öyleyse
Kur'ân'dan kolay geleni kıraat edin.]' Buyuruyor ki: 'Gece namazınızda, sizin için Kur'ân'dan
kolay geleni kıraat edin!' '[ِﷲ ّ ٰ ِ ْ^َ$ ْ% ِ َن8Rُ َ&0ْ َ- ض
ِ ْ ْا)َر#$ِ َن8ُ* ِ ْ^َ- َ ُونAَ َو ٰا#‚ْ ٰ َ ْ ُ ْ ِ ُن8ُ َ3. َ ْ َ ِ َ ا َن/Sizden
marazlılar olacağını ilmetmiştir ve başkalarının arzda Allah'ın fazlından aramak için darb
edeceklerini]' Buyuruyor ki: 'Ey mü'minler! Rabbiniz, içinizde marazın/hastalığın kendilerini gece
kıyâmı yapamayacak kadar zayıf düşürdüğü kimselerin olduğunu ilmetmiştir.' '[ #$ِ َن8ُ* ِ ْ^َ- َ ُونAَ َو ٰا
ِ ْا)َر/Ve
ض ْ başkalarının arzda darb edeceklerini]' Sefere çıkacaklarını. '[ِﷲ ّ ٰ ِ ْ^َ$ ْ% ِ َن8Rُ َ&0ْ َ-/Allah'ın
fazlından aramak için]' Ticârette. Onlar, geçim talebi için yola çıkmışlar ve bu durum onları güçsüz
kılmış ve gece kıyâmı yapamayacak kadar zayıf düşürmüştür. '[ِﷲ ّ ٰ ِ 30ٖ . َ #$ٖ َن8ُ ?ِ َ@ُ- َ ُونAَ َو ٰا/Ve
başkalarının (da) Allah'ın yolunda kıtâl edeceklerini]' Buyuruyor ki: Onların diğer bir kısmı da
yine, düşmana karşı cihâd eder ve Allah'ın Dîni'ne nusret/yardım etmek uğruna onlarla kıtâl ederler.
Bundan dolayı Allah size merhamet etmiş, sizden hafifletmiş ve gece kıyâmının farziyetini sizden
kaldırmıştır. '[ُ Lْ ِ َ " َ ﱠ3َ? َ َ ْ= َ ؤُا$/O hâlde ondan kolay geleni kıraat edin.]' Buyuruyor ki: 'O hâlde,
Kur'ân'dan kolay gelen kıraat edin, çünkü gece namazınızda bu sizin için hafifletilmiştir.
'[ُ Lْ ِ /Ondan]' Kur'ân'ın zikrinden. '[َ ة8 ٰ Q ا اﻟ ﱠ8 ُ 3=َٖ َوا/Ve namazı ikâme edin]' Buyuruyor ki: Farz edilen
namazı ikâme edin. Bu, gün ve gece içerisindeki beş (vakit) namazdır. '[َ ة87 ٰﱠWا اﻟ8ُ? َو ٰا/Ve zekâtı verin]'
Buyuruyor ki: 'Mallarınızda farz edilen zekâtı ehline verin.' '[ ً " َ 2َ ‚ً ْ َ= َ ﷲ ّ ٰ ا8‚ ُ ِ =ْ َ َوا/Ve güzel bir borç
ile Allah'a borç verin]' Mallarınızdan Allah'ın yolunda infâk edin. '[ Dَ ْ ِ ُ ُوهDkِ َ? ٍ 3ْ Aَ ْ% ِ ْ ُ " ِ ُF6ْ َ)ِ ا8 ُ Dَو َ ?ُ@َ ﱢ
َ َ ا َ ْ ً اr ْ َ ً ا َوا3ْ Aَ 8َ ﷲِ ُھ/Ve ّٰ nefsiniz için hayırdan ne takdîm ederseniz, Allah indinde onu, o, daha
hayırlı ve daha azîm bir ecir olarak bulursunuz.]' Buyuruyor ki: 'Ey mü'minler! Dünyâ diyârında
kendiniz için takdîm etmiş olduğunuz bir sadaka veya Allah yolunda infâk etmiş olduğunuz bir
nafaka/harcama veya hayır yolunda ettiğiniz bir infâkı, veya namaz ya da oruç veya hacc ile Allah'a
itaat ederek işlemiş olduğunuz bir ameli, veya da Allah'ın indindekini talep etmek uğruna işlemiş
olduğunuz diğer amelleri Kıyâmet Günü döndüğünüz yerde Allah indinde, dünyâda takdîm etmiş
olduğunuzdan daha hayırlı bir biçimde ve sevâbı ondan daha büyük bir hâlde hazır bulursunuz. Yani:
Onun sevâbı, burada/dünyâda takdîm etmiş olduğunuzun sevâbından daha büyüktür. Bu, Allah'ın size
bir ikrâmıdır. '[َ ﷲ ّ ٰ ُ واFِ Rْ َ&. ْ َوا/Ve Allah'a istiğfâr edin.]' Buyuruyor ki: 'Allah'tan günâhlarınızı mağfiret
etmesini, sizin için onları affetmesini dileyin.' '[ ٌ 32ٖ ٌر َر8ُF]َ َﷲ ّ ٰ اِنﱠ/Muhakkak ki Allah, Gafûr'dur,
Rahîm'dir.]' Buyuruyor ki: 'Muhakkak ki Allah, kulları içerisinde günahlarından tevbe edenlerin
günâhlarını mağfiret eden ve onlar o günâhlardan tevbe ettikten sonra onları cezâlandırmayan bir
rahmetin sâhibidir.'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 23. cilt, 697.-
700. sayfalar]
838
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey örtünen!(1)3467
3467
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Yahyâ ibn Ebî Kesîr ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Ebu
Seleme ibn Abdurrahmân ( ﷲ#.')رa: 'Kur'ân'dan evvel inzâl edilen nedir?' (diye) suâl ettim. Dedi ki:
''[ ُ ﱢYD َ اﻟْ ُ ﱠ-َ اَ ﱡ-/Ey örtünen!]'dir.' Dedim ki: ''[< ْ *ِ ْاِ ْ= َ ا/O halk eden Rabbinin ismi ile
َ َ Aَ ى5ٖ اﻟﱠbَ ِ َر* ﱢ.
kıraat et!]' diyorlar.' Bunun üzerine Ebu Seleme dedi ki: 'Câbir bin AbdUllah ( # ﷲ ')رya
bundan suâl ettim ve bana söylediğinin mislini ona söyledim. O zaman Câbir ( # ﷲ )رdedi ki:
'Allah Resûlu ( و ﷲ )'in bize anlattığından başkasını size anlatmayacağım.' Dedi ki:
'(Buyurdu ki): 'Hirâ'ya çekilmiştim. Artık orada kalma sürem tamâmlanınca indim. Sonra nidâ
olundum, o vakit sağıma nazar ettim ama bir şey göremedim ve soluma nazar ettim ama bir şey
göremedim ve önüme baktım ama bir şey göremedim ve arkama baktım ama bir şey
göremedim. Bunun üzerine başımı kaldırdım, o zaman bir şey gördüm ve Hadîce'ye geldim de
dedim ki: 'Beni örtün ve üzerime soğuk su dökün.' Buyurdu ki: 'Nihâyet beni örttüler ve
üzerime soğuk su döktüler.' Böylece: '[ ُ ﱢYﱠDُ َ ا ْﻟ-َ اَ ﱡ-* ِْر56ْ َ َ $ ْ ُ =* ْ ﱢ0َ َ $ bَ َو َر*ﱠ/Ey örtünen! Kalk ve inzâr et.
Ve Rabbini artık tekbîr et.]' (âyetleri) inzâl edildi.'" [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî,
Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4922.)]
Bu ve benzeri rivâyetleri naklettikten sonra İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Bu, vahyin
bundan önce inzâl edilmiş olduğunu iktizâ etmektedir." Devamla şöyle der: "Ve bu, ona: '[ bَ ِ َر* ﱢ. ْ *ِ ْاِ ْ= َ ا
َ َ Aَ ى5ٖ اﻟﱠ/O halk eden Rabbinin ismi ile kıraat et!]' kavlini getiren Cibrîl'dir. Sonra bunun ardından
<
bir kesinti hâsıl olmuş, sonra bunun ardından ise melek nüzûl etmiştir. Herkesin vechi, vahyin
kesilmesinden sonra ilk inzâl edilenin bu sûre olduğu şeklindedir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Müddessir Sûresi, 1.-3. âyetlerin tefsîrinde]
3468
İmâm Ebu Dâvud ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ْ َ ﱢUَ$ bَ َ* َ3Yِ َو/Ve elbiseni imdi tâhir et.]' Günâhtan (tâhir et/temizle)." [Ebu Dâvud Süleymân
bin el-Eş'as bin İshâk es-Sicistânî, Kitâbu'z-Zühd, 292. sayfa (346.)]
3469
Bu açıklama Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( #.ر
')ﷲtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[Wَ ْ اﻟ ﱡ/Rucze]' Putlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 13. sayfa]
839
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3470
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ِر8ُ= اﻟ ﱠ#$ِ َ @ِ ُ6 َ ِ َذا$/Çünkü boruya üflendiğinde.]'
Yani: Sûr'a nefhedildiği(nde)." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-
Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1487. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3471
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ًاD3 ٖ ْ َ? ُ Lَْتُ ﻟD َو َ ﱠ/Ve onun için bir döşeyiş döşedim.]' Yani: Onun
maîşetini/geçimini bol bol verdim. Tâ ki beldesinde huzur ve refah içerisinde, görüşüne başvurulan
olarak ikâmet etti. Ve arablar indinde: '[D3 &اﻟ/Döşeyiş]' Giriş ve hazırlık (mânâsındadır)." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Muddessir Sûresi, 14.
âyetin tefsîrinde]
3472
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َرDَ ﱠ َ َو=َ ﱠ$ ُLﱠ6ِا/Muhakkak ki o, tefekkür etti ve takdîr
etti.]' Yani: Onu ancak bir yokuşa sürdük. Yani onu, îmândan uzak olduğu için meşakkatli azâba
yaklaştırdık. Çünkü o, ölçüp biçti. Yani: Kendisine Kur'ân'dan suâl edildiğinde, Kur'ân hakkında ne
diyeceğini tasarladı ve ne yalan uyduracağını düşündü. '[ َرD َو=َ ﱠ/Ve takdîr etti]' Yani: Düşünüp taşındı."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Muddessir Sûresi, 18.
âyetin tefsîrinde]
840
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ ُ َY ْHُ- ٌ ْT. ِ )ا اِ ﱠ5َ َ@َ َل اِنْ ٰھ$/Böylece dedi ki: 'Bu, aktarılan
3473
bir sihirden başkası değildir.']' Muhammed'in bu o kıraat ettiği, sihircilerden rivâyet edilen ve
anlatılan (bir sihirden başkası) değildir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 269. sayfa]
3474
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ِ > َ َ0 ُل ا ْﻟ8ْ َ= )ا ِا ﱠ5َ ِانْ ٰھ/'Bu, beşer kavlinden başkası
değildir.']' Yani: 'Kur'ân beşer kavlidir, Allahu ( $ &')'nın kavli değildir.' (diyorlardı)." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 94. sayfa]
3475
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ )َ
ُر5َ َ? )َ َو#@ْٖ 0ُ?/Ne bâkiye kor ve ne bırakır.]' Ne öldürür ve ne hayâtta bırakır." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 560. sayfa]
3476
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌ 2ا َ 8ﻟَ ﱠ
َِ َ0ْ ِﻟ/Beşer için kavurucudur.]' Beşeri değiştiren, beşeri yakandır. 'Semâya yüzünü çevirmesi onun
>
rengini değiştirmiştir.' diye bir tâbir vardır." Sonra şöyle demiştir: "Ateş onların renklerini değiştirir."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 28. sayfa]
3477
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َ َ " ْ ?ِ َ 3ْ َ َ
َ>َ َ /Üzerinde on dokuz vardır.]' Onun bekçileri on dokuzdur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 29. sayfa]
3478
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ب اﻟ ﱠ ِر َ Tَ ْ1َا/Âteş ashâbı]' Yani: (Ateşin) bekçileri." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Müddessir Sûresi, 31. âyetin
tefsîrinde]
3479
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ِ > َ َ0ْ ٰ ى ِﻟ7ْ اِ ﱠ) ِذ# َ َو َ ِھ/Ve o, beşer için bir zikrâdan başkası
değildir.]' Buyuruyor ki: 'Vasfettiğim ateş, onunla beşeri tezkîr ettiğimden/uyardığımdan başkası
değildir.' Ve (beşer,) onlar Âdem oğullarıdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 31. sayfa]
841
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve ağardığında sabah(a).(34)
Cennetlerdedir, suâlleşirler;(40)
Mücrimler hakkında.(41)
3480
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ﱠ6ِا
َِ 0ُ َْى اﻟD ْ2)/Muhakkak
َِ ki o, elbette büyüklerin biridir.]' Bu, ateştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 33. sayfa]
3481
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ِ > َ َ0ْ ً ا ِﻟ-5ٖ َ6/Beşer için bir inzârdır.]' Ateş, beşer için
bir inzârdır/uyarıdır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
8. cilt, 272. sayfa]
3482
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ْ ُ ْ ِ ْ َ َء%َ ِﻟ
َ Aََ&َ ﱠ- َم اَ ْوDَ&َ@َ ﱠ- ْاَن/Sizden -ileri gitmek veya geri kalmak- dileyen için.]' Allah'a itaatte ilerleme veya
O'na isyânda geri kalma(yı dileyen için bir inzârdır)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 35. sayfa]
3483
İmâm Suyûtî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ )ِا ﱠ
ٌ َ 3ْ َر ٖھqَ0" َ 7َ َ *ِ ٍNFْ َ6 ﱡ7ُ *%ِ 3 ٖ َ3ب ا ْﻟ َ Tَ ْ1َا/Her nefis kesbettiği ile rehîndir; Sağ ashâbı müstesnâ;]'
İnsânların tümünü sorumlu tutmuştur, sağ ashâbı müstesnâ." [Ebu'l-Fadl Celâleddîn bin Muhammed
bin Ebî Bekr es-Suyûtî, Durru'l-Mensûr fi't-Tefsîr bi'l-Me'sûr, Müddessir Sûresi, 38.-39. âyetlerin
tefsîrinde]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın ise şöyle dediğini tahrîc etmiştir,
demiştir: "'[ٌ َ 3ْ َر ٖھqَ0" َ 7َ َ *ِ N ٍ Fْ َ6 ﱡ7ُ *%ِ 3 ٖ َ3ب ا ْﻟ
َ Tَ ْ1َاِ ﱠ) ا/Her nefis kesbettiği ile rehîndir. Sağ ashâbı
müstesnâ;]' Sağ ashâbı, günâhlarından dolayı rehîn tutulmazlar. Ve lâkin Allah onların günahlarını
mağfiret eder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 35. sayfa]
3484
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: '[ ْ ُ َ َ . َ َ /Sizi sülûk ettiren nedir]' Sizi dâhil eden/sokan (nedir?)"
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 273. sayfa]
3485
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رder ki: "(Namaz) Kur'ân-ı Kerîm'de en çok vârid olan bir ameli
farzdır. Aynı zamanda Cehennem ehline: '[ َ َ@. َ #$ٖ ْ ُ َ َ .
َ َ /Sekara sizi sülûk ettiren nedir?]' diye suâl
842
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
edilince, namazın terkinden başkası ile sözlerine başlamazlar: '[ َ%3ّ ٖ Q َ ُ َْ اﻟ% ِ bُ َ6 ْ َ ا ﻟ8ُ=َ ﻟ/Derler ki:
'Namaz kılanlardan değil idik.']'" [Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim
el-Cevziyye, Kitâbu's-Salât ve Hukmu Târikuhâ, 37. sayfa]
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[%ِ -Dّ ٖ ِم اﻟ8ْ َ3*ِ ب ُ 5َ ُ ﱢ6 ﱠ7ُ َو/'Ve Dîn Günü'nü biz tekzîb
3486
eder olmuştuk.']' Yani: Cezâ ve Hesâb Günü'nü (biz tekzîb eder olmuştuk)." [Ebu'l-Ferec
AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1491. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
3487
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "[ ُ%3@ٖ َ3ا ْﻟ/Yakîn] Yani: Ölüm. [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 98. sayfa]
3488
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ %َ ِ
َ ِة7ِ 5اﻟ& ْﱠ/Tezkireden]' Yani: Bu Kur'ân'dan." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 24. cilt, 39. sayfa]
ْ َ= ْ% ِ َْ ﱠت$/Arslandan firâr ederler.]' Yani: Sanki onlar,
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ٍ َرة8َ "
3489
hakktan nefret etme ve ondan yüz çevirme husûsunda, kendilerini avlamak isteyen bir arslandan
kaçan yaban eşekleri gibidir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Müddessir Sûresi, 51. âyetin tefsîrinde]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ً > َ ة ُ #?ٰ ْHُ- ْئ ِ ْ ُ ْ اَن
ً ُ َ ﱠFTُ 1 ٍ ِ ْ ﱡ ا7ُ Dُ - ٖ ُ- ْ َ*/Bilakis, onlardan
3490
her kişi neşredilmiş sahîfeler verilmesini murâd eder.]' O müşrikler, bu Kur'ân'dan yüz çevirmeleri
konusunda, onun Allah indinden olduğunu ilmetmiyor değillerdi. Ama onlardan her bir adam,
semâdan üzerine inzâl edilen bir kitâb (kendisine) verilmesini murâd ediyordu." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 43. sayfa]
3491
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ َ ة7ِ 5َْ ? ُLﱠ6 ِاsَ ﱠ7/Hayır! Muhakkak ki o bir tezkiredir.]'
Yani: Kur'ân bir vaaz ve bir ibrettir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 99. sayfa]
843
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3492
Abese Sûresi'nin 12. âyeti ile aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ َ َء%َ َ$
ُ َ ه7َ َذ/Artık dileyen onu tezekkür eder.]' Yani: (Artık dileyen) onunla vaaz olunur ve onunla ibret alır.
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 99.
sayfa]
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[ُ َ ه7َ َْ َ َء ذ%َ َ$/Artık kim dilerse onu
tezekkür eder.]' Mânâsı: Artık kim dilerse Kur'ân'ı tezekkür eder ve ondan vaaz alır ve onu fehmeder,
zikreder." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr,
1491. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3493
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رyine şöyle demiştir: "'[ُ ﷲ ّ ٰ > َء
َ َ- ْ ُونَ ِا ﱠ) اَن7ُ 5ْ َ- َ َو/Ve Allah
dilemeyince tezekkür edemezler.]' Yani: Ancak onlar için hidâyet murâd ederse (tezekkür ederler)."
[Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1491.
sayfa (tek cilt olarak basım)]
3494
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ ُ اَ ْھ8َ ُھ
َ ِةFِ Rْ َ ٰ ى َواَ ْھ ُ ا ْﻟ8@ْ اﻟ&ﱠ/O, takvâ ehli ve mağfiret ehlidir.]' Rabbimiz, harâmlarından takvâ etmen/sakınman
konusunda hakk sâhibidir. Ve O, mağfiret ehlidir, günâhları mağfiret eder." [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 562. sayfa]
844
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve ay tutuldu(ğunda);(8)
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ N ِ Fْ ِ* ﻟ ﱠ
3495
ِ َ ا8اﻟ ﱠ ﱠ/Levmeden nefse]' Kaçırdığı şeye nedâmet duyan ve bundan dolayı kendini levmeden/kınayan
(nefse)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 50. sayfa]
3496
Vekî' bin Cerrâh ( ﷲ#.)ر, İkrime ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ kُ Fْ َ3" نُ ِﻟ َ 6ْ )ا
ِ ْ Dُ - ٖ ُ- ْ َ*
ُ L َ َ َا/Bilakis insân, önünde fücûr etmeyi murâd eder.]' İleride de fâcirliğini sıyırıp atmaz." [Ebu
Sufyân Vekî' bin Cerrâh, Kitâbu'z-Zühd (320.), hasen bir eserdir]
3497
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #اِ ٰﻟ
ْ ُ ا ْﻟ5ٍ cِ َ 8ْ َ- bَ َر*ﱢ/Rabbinedir o gün karar yeri.]' Cennet ehli Cennet'te ve ateş ehli ateşte karar
"&َ@َ ﱡ
kılarlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 60. sayfa]
3498
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile yine İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ﱠ ُ‘ا0َ ُ-
َ Aَﱠ َم َوا ﱠDَ= َ *ِ 5ٍ cِ َ 8ْ َ- ُ" ن
َ 6ْ )ا/O
ِْ gün insâna takdîm ettikleri ve tehir ettikleri bildirilir.]' 'Tehir ettikleri':
845
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Âhiret'i bırakıyorsunuz.(21)
Amel etmeyip de terk ettiği ameller. Ve Allah'a itaat husûsunda amel etmeyip deterk ettikleri.
'Takdîm ettikleri': Hayırdan veya şerrden amel ettikleri." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 62. sayfa]
3499
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ِ َ*
ٌ َ ة3Q ِ Fْ َ6 # ٰ َ ُ" ن
ٖ َ* Lٖ " َ 6ْ )ا/Bilakis,
ِْ insân nefsi üzerine bir basîrettir.]' Onun üzerinde, ameline şâhidlik
edendir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 63. sayfa]
3500
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ َ ِ َ ا ْﻟ/Âcile]' Yani: Dünyâ diyârı ve oradaki hayât." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Kıyâmet Sûresi, 20.
âyetin tefsîrinde]
3501
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Nebî ( و ﷲ )'in şöyle buyurduğunu tahrîc etmiştir: "Muhakkak
ki siz, şu ayı nasıl ki hiç zahmet çekmeden görüyorsanız, Rabbinizi de işte öyle göreceksiniz."
[Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tevhîd (7434.)]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "Âhiret diyârında mü'minlerin Allah (+, و- )'yi göreceği husûsu,
hadîs imâmları indinde mütevâtir yollardan gelmiş olan sahîh hadislerde sâbit olmuştur. Bunu yok
saymak da reddetmek de mümkün değildir." Devamla ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "Allah'a hamd olsun ki
bu, sahâbe, tâbiîn ve bu ümmetin selefî arasında üzerinde icmâ edilen husûstur. Aynı şekilde bu,
İslâm'ın imâmları ve halkın hidâyet rehberleri arasında da üzerinde ittifak edilen husûstur." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kıyâmet Sûresi, 23. âyetin
tefsîrinde]
3502
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ٌ َ ِ= َ ة$ َ *ِ َ َ Fْ ُ- ْﱡ اَن%r
ُ َ?/Kendisine bel kemiklerini
kırma fiili edileceğini zanneder.]' Yani: Kendisine bel kemiklerini kıran fiilin yapılacağını kesin
olarak anlar. '[ٌ َ ِ= َ ة$/Fâkırah]' Beraberinde bel kemiğinin kırıldığı şiddetli durum (mânâsındadır). Ve
denilmiştir ki: '[ٌ َ ِ= َ ة$/Fâkırah]' Kıran ve çökerten veya büyük bir iş (mânâsına da gelir)." [Ebu'l-
846
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o ayrılacağını zanneder.(28)3505
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 108.
sayfa]
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[Kَ ِ= اﻟ&ﱠ َ اq ِ َRَ َ* اِ َذاsَ ﱠ7/Hayır! Köprücük kemiğine
3503
ulaştığında.]' Yani: Nefis/can, ayaklardan çekilip de köprücük kemiğine vardığı zaman." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 65. sayfa]
3504
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Ebî Kılâbe ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ق ٍ ْ َرا% َ َ 3=ٖ َو/Ve denilir ki: 'Kim (bunu) iyileştirecek?']' Şifâ verecek bir tabîb var mıdır?" [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 75. sayfa]
3505
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ُLﱠ6َﱠ ا%ظ َ َو
ُ َ اFِ ا ْﻟ/Ve o ayrılacağını zanneder.]' Allah'ın halk ettiklerinden kimse, ölümü ne def' edebilir ne de
ق
inkâr edebilir. Ve lâkin kimse, şu marazdan mı yoksa başka bir şeyden mi öleceğini (de) bilemez.
Âyette geçen '[ ﱠ%ظ َ /Zanneder]' fiili, burada olduğu gibi, bu mânadâdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 76. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ q ِ Fَوا ْﻟ&َ ﱠ
3506
ِ" ق ق ِ* ﻟ ﱠ ُ "اﻟ ﱠ/Ve bacak bacağa dolaşır.]' Ölüm indinde/sırasında, dünyâ işi Âhiret işine dolaşır." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 77. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ق َ َ ا ْﻟ/Mesâk]' Yani: Sevk. Öyle ki kuşkusuz o,
ُ "
3507
Allahu ( $ &')'nın emri ile, ya Cennet'e veya ateşe sevkedilir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 109. sayfa]
3508
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ sَ $َ
#ّ ٰ 1
َ )َ ق َو َ D ﱠ1
َ /Fakat tasdîk etmemiş ve namaz kılmamıştır;]' Allah'ın Kitâbı'nı tasdîk etmemiş ve
Allah için namaz kılmamıştır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24.
cilt, 81. sayfa]
3509
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#ّ ٰﻟ8َ َ?ب َو َ ﱠ5َ7 ْ%ِ َو ٰﻟ/Ve lâkin tekzîb etmiş ve yüz
çevirmiştir;]' Yani: Allah'ın âyetlerini tekzîb etmiş ve hakktan îrâz etmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 109. sayfa]
847
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bu(nu yapan Allah), mevtâya hayât verme üzerine Kâdir değil midir?(40)3513
3510
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ًىD. ُ /Başıboş]' Üzerine herhangi bir amel farz kılınmayan ve bundan dolayı amel etmeyen
(mânâsındadır)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 83. sayfa]
3511
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[# ٰ ْ ُ- #ْ َ ِ ﱟ% ِ ً َFUْ ُ 6 bُ َ - ْ َاَﻟ/Dökülen meniden bir nutfe
değil miydi?]' Yani: Rahimde akan, yani rahime dökülen bir damla su değil miydi?" [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Sûresi, 36. âyetin tefsîrinde]
3512
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ً َ@َ َ َ ن7َ ُ ﱠY/Sonra bir alaka olmuş]' Yani: Menî,
bir alaka (olmuştur). Ve o, 'kan pıhtısı' demektir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 111. sayfa]
3513
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[bَ ِ ٰذﻟNْ َ 3َاَﻟ/Bu, değil midir]' Bunu o fiil eden
'[ ِ*@َ ِد ٍر/Kâdir]' (değil midir)? Yani: Baştan (halk etme) üzere Kâdir olan, onu iâde etmeye de Kâdir'dir.
َ 3ِ ْTُ- ْ ا َن# ٰ َ /mevtâya hayât verme üzere]' Ve bu, onlar için bir bildiridir." [Ebu'l-Ferec
'[#?ٰ 8ْ َ ا ْﻟK
AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1495. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
848
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İnsânın üzerine dehirden bir süre gelmedi mi? Mezkûr bir şey değil idi.(1)3514
Muhakkak ki Biz, insânı karışık bir nutfeden3515 halk ettik. Onu ibtilâ
ediyoruz. 3516 Bu itibarla onu işitici ve görücü kıldık.(2)
3514
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ #?ٰ ََھ ْ ا
ھ
ِْ ﱠDَ اﻟ% ِ ٌ%32ٖ " ِن َ 6ْ )ا
ِ ْ #َ َ /İnsânın üzerine dehirden bir süre gelmedi mi?]' İnsân Âdem'dir, üzerine
dehirden/zamandan bir süre gelmiştir. '[ ًرا8ُ75ْ َ ً|3ْ َ ْ%ُ َ- ْ َﻟ/Mezkûr bir şey değil idi.]' İşte insânın
burada halk edilişi ancak sonradandır. Allah'ın halk ettiklerinden, halk edilişi insânın ardından olan
(bir mahlûk) bilinmiyor." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt,
87. sayfa]
3515
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' Bu, menîdir. Az olduğundan dolayı: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]'
olarak isimlendirilmiştir. Çünkü: '[ٍ َFUْ ُ6/Nutfe]' 'Az su' anlamına gelmektedir. Bazen: 'Çok su'
anlamında da kullanılmaktadır." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-
Ahkâm'il-Kur'ân, Hac Sûresi, 5. âyetin tefsîrinde]
3516
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[Lِ 3 ٖ َ&0ْ َ6/Onu ibtilâ ediyoruz.]' Yani: Onu
sınıyoruz ve onu imtihân ediyoruz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî
es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 113. sayfa]
3517
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[َ 30 َ ه ُ اﻟ" ٖﱠ-ْ Dَ ﱠ َھ6ِا/Muhakkak ki Biz, onu yola hidâyet ettik.]' Yani:
Hakk ve bâtıl yolu ve hidâyeti ve dalâleti ona beyân ettik. Ona hayrın ve şerrin yolunu bildirdik. '[ اِ ﱠ
ًرا8ُF7َ ً ا َو ِا ﱠ7ِ َ /Ya şükredici veya küfrânda bulunandır.]' Ya mutlu bir mü'min veya şâki bir küfrân
ehlidir. Şöyle de denilmiştir: Bu sözün mânâsı 'cezâ/karşılık' ifâde etmektedir. Yani: Biz ona yolu
beyân ettik. O bunun karşılığında ya şükreder veya küfranda bulunur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn
ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 292. sayfa]
3518
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ اِ نﱠ
ًرا8ُ$ 7َ َ ُ َاW ِ َ ن7َ س ٍ ْ 7َ ْ% ِ َن8ُ* َ > ْ
ْ َ- ا)َ ْ* َ ا َر/Muhakkak ki iyiler, karışımı kâfur olan bir kâseden içerler.]'
Kendileri için kâfûr karışımı sunulan ve onlar için misk ile nihâyetlenen bir kavimdir." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 93. sayfa]
849
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
(Derler ki:) 'Ancak Allah'ın Vechi3523 için size taam ediyoruz. Sizden bir
karşılık murâd etmiyoruz ve ne (de) bir teşekkür;'(9)
Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korur ve kendilerine bir
parlaklık ve bir sürûr verir.(11)3524
3519
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ِﷲّ ٰ َ ُد0 ِ َ *ِ ب
ُ َ>
ْ َ-/Allah'ın kullarının kendisinden
içtikleri]' Yani: Ondan Allah'ın kullarının (içtikleri). '[ ً ا3kٖ Fْ َ? َ َ6ﱢ ُ وkَFُ-/Onu fışkırttıkça fışkırtırlar]'
Yani: Murâd ettikleri ve iştâh duydukları üzerine onu dökerler." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 115. sayfa]
3520
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َن8ُ$8ُ-
ِر5ْ ِ* ﻟ ﱠ/Adaklarını îfâ ederler]' Namaz, zekât, hac, umre ve üzerlerine farz kılınan ibâdetlerle Allah'a
itaati adanmışlıkla îfa ediyorlardı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
24. cilt, 95. sayfa]
3521
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً 3 ٖ " ْ ِ ِLﱢ02ُ # ٰ َ َ َمU
نَ اﻟ ﱠ8 ُ ِ Uْ ُ- َو/Ve taamı -
üzerine muhabbet ettikleri hâlde- miskîne taam ederler]' Yani: Taamı/yemeği sevmelerine, ona
yoğun bir iştâh duymalarına ve kendileri o yemeğe muhtâc olmalarına rağmen '[ ً 3 ٖ " ْ ِ /Miskîn]' O,
muhtâc olandır. '[ ً 3&ٖ َ- َو/Ve yetîm]' O, babası olmayan (çocuktur)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 116. sayfa]
3522
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ً ا3.َٖ َوا/Ve
esîr]' O, mahbûs olandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt,
98. sayfa]
3523
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رdiyor ki: "İmdi bizim ve Hicaz, Tihâme, Yemen, Irak, Şam ve Mısır
ehli tüm ulemâmızın mezhebi şudur: Allah'ın nefsi hakkında isbât ettiğini biz (de) isbât ederiz. Bunu
dillerimizle ikrâr ederiz ve bunu kalblerimizle tasdîk ederiz. Hâlık'ımızın Vechi'ni mahlûkâtından
birinin vechine teşbîh etmeyiz/benzetmeyiz. Rabbimiz mahlûkâtına teşbîhten azîzdir ve ta'tilcilerin
(Allah'ın sıfatlarını inkâr edicilerin) kavillerinden yücedir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn
Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 26. sayfa]
3524
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ًَ^ْ َ ة6 ْ ُ 3ّ@ٰ ََوﻟ
ُ و ًرا. ُ َو/Ve kendilerine bir parlaklık ve bir sürûr verir.]' Yüzlerinde bir parlaklık ve kalblerinde bir
sürûr/sevinç (verir)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 101.
sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[َ ُ وا01 َ َ *ِ ْ ُ -Wٰ َ َو/Ve sabretmelerinden dolayı
3525
850
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki bu, sizin için bir ödül olmuştur. Ve sa'yınız (da) meşkûr
olmuştur.(22)3529
Muhakkak ki Biz, Biz Kur'ân'ı senin üzerine parça parça inzâl ettik.(23)3530
3526
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ ً ا- ٖ َ ْ َز/Zemherîr]' Şiddetli soğuk." [Ebî Abdİllah
Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 71. sayfa]
3527
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ ُﻟsَ ِ ْ ِظ3ْ َ َ ً َ36ِ َودَا/Ve üzerlerine gölgeleri sarkmış]' Yani onun
ağaçlarının gölgeleri onlara yakındır. '[ ْqَ َو ُذﻟﱢ/Ve eğdirilmiştir]' Emirlerine âmâde kılınmış ve
yakınlaştırılmıştır. '[ َ ُ$8U ُ ُ=/Meyveleri]' Semeleri. '[s3 ً ٖﻟ5َْ ?/Eğdirildikçe]' Ayakta, oturarak ve yatarak
onun meyvelerinden yerler ve hangi hâl üzere olurlarsa olsunlar diledikleri gibi onları alırlar." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 296. sayfa]
3528
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًرا8ُ ط َ ً* ُ ْ َر ﱡ* ُ ْ َ َ ا3@ٰ . َ َو/Ve Rabbleri onlara tertemiz bir şarâb
içirecektir]' Ve bu iyilere Rabbleri, tertemiz bir şarâb içirecektir. O öyle temizdir ki, necis bir bevle
dönüşmez. Bilakis o, misk kokusu gibi güzel bir koku şeklinde bedenlerinden atılır." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 113. sayfa]
3529
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ا5َ اِنﱠ ٰھ
َ َ ن7َ َا ًء َوW َ ْ ُ َ نَ ﻟ7َ /Muhakkak ki bu, sizin için bir ödül olmuştur. Ve sa'yınız (da) meşkûr
ْ َ ْ ُ ُ 3ْ .
ًرا8ُ >
olmuştur.]' Onlara günâhlarını mağfiret etmiş ve iyiliklerinin mükâfâtlarını onlara vermiştir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 115. sayfa]
3530
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[s- ً Wٖ ْ َ? َ ا ْﻟ@ُ ْٰانbَ 3ْ َ َ َ ْﻟWَ ﱠ6 ُ% ْTَ6 ﱠ6 ِا/Muhakkak ki Biz,
Biz Kur'ân'ı senin üzerine parça parça inzâl ettik.]' Yani: Onu, inzâlinde fazîletli kıldık ve onu tek
seferde tenzîl etmedik." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr
851
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve geceden artık O'nun için secde et ve uzun bir gece O'nu tesbîh et.(26)
Biz onları halk ettik ve eklemlerini şiddetlendirdik. 3532 Ve eğer dilersek onları
bir tebdîlle emsâllerine tebdîl ederiz.(28)3533
Muhakkak ki bu bir tezkiredir, bu itibarla kim dilerse Rabbine bir yol ittihaz
eder.(29)3534
Dilediğini rahmetine dâhil eder. Ve zâlimler, onlar için elîm bir azâb
hazırlamıştır.(31)3536
Yani: Halk edilişlerini kuvvetlendirdik." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 123. sayfa]
3533
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[s- ً Dْٖ 0َ? ْ ُ ََ ﻟM ْ َ ْﻟ َ اD َ *َ ﱠcْ ِ َواِ َذا/Ve eğer dilersek onları bir tebdîlle
emsâllerine tebdîl ederiz.]' Yani: Dilediğimizde onları helâk eder ve onların benzerlerini getirir ve
öncekilerin yerine sonrakileri tebdîl ederiz/değiştiririz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 300. sayfa]
3534
Muzzemmil Sûresi'nin 19. âyeti ile aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ٖه5ِ اِنﱠ ٰھ
ٌ َ ة7ِ 5َْ ?/Muhakkak ki bu bir tezkiredir]' İnzâl ettiğimiz âyetler bir tezkiredir. Yani: Bir vaaz ve ibrettir.
'[s3 ً 0ٖ .َ L َر* ٖﱢ# ِا ٰﻟ5َ ,َ ْ َ َء ا?ﱠ% َ َ$/Bu itibarla kim dilerse Rabbine bir yol ittihaz eder]' Yani: Ey muhâtablar,
sizden kim Rabbine bir yol ittihaz etmek/edinmek isterse, bu, onun için kolay olur." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 123.-124. sayfalar]
3535
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُ ﷲ ّ ٰ > َء َ َ- ْ> ؤُنَ اِ ﱠ) ا َن َ َ? َ َو/Ve Allah dilemedikçe, siz
dileyemezsiniz.]' Yani: Ancak Allah (+, و- )'nin dilemesi ile dileyebilirsiniz." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 300. sayfa]
3536
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[Lٖ ِ&َ ْ2َ ر#$ٖ > ُء َ َ- ْ% َ ُ Aِْ Dُ-/Dilediğini rahmetine dâhil eder.]'
İslâm Dîni'ne (dâhil eder). '[ َ%3 ٖ ِ ﻟr َواﻟ ﱠ/Ve zâlimler]' Müşrikler. '[ ً 3ا*ً ا َٖﻟ5َ َ ْ ُ َ ﻟDاَ َ ﱠ/Onlar için elîm bir
852
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
azâb hazırlamıştır]' Acı verici (bir azâb hazırlamıştır)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn
Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 76. sayfa]
853
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve neşrettikçe neşredenler(e).(3)
Ve semâ yarıldığında.(9)
Ve dağlar savurulduğunda.(10)
َ ْ ُ َوا ْﻟ
ِ sَ .
')رa: '[ ت
3537
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile AbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ
ً$ ْ ُ /Andolsun, ardarda irsâl edilenlere.]' hakkında suâl edildiğini tahrîc etmiştir, demiştir ki: "(Bu,)
rüzgârdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 122. sayfa]
3538
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ ً= ْ َ$ ت ِ َ =َ ِرFَ ْﻟ$/Böylece tefrîk ettikçe tefrîk edenlere.]'
Yani: Melekler vahiy ile nüzûl ederler ve küfür ile îmânın arasını ve helâl ve harâmın arasını tefrîk
ederler/ayırırlar." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5.
cilt, 77. sayfa]
3539
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ً ا7ْ ت ِذِ َ3@ِ ْ ُ َ ْﻟ$/Sonra zikri ilkâ edenler(e).]' Melekler, Kur'ân'ı ilkâ ederler/bırakırlar." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 128. sayfa]
3540
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ًرا5ْ ُ6 ًرا ا َْو5ُْ /Özür olarak veya nezir olarak.]' Yani: (Melekler)
vahyi, Allah'a karşı bir mâzeret kalmaması için veya azâbından mahlûkâtını inzâr etmek için ilkâ
ederler/bırakırlar." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân,
Mürselât Sûresi , 6. âyeti tefsîrinde]
3541
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َواِ َذا
ْqَ& ُ اُ=ﱢ.ُ اﻟ ﱡ/Ve resûllere vakit belirlendiğinde.]' Kıyâmet Günü için vakit belirlendiğinde." [Ebu Ca'fer
854
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fasl Günü'ne.(13)3543
Mâlûm/bilinen bir vakte kadar. Ve o, onun ana rahminde batında/karında kalma müddetine işârettir."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt,
128. sayfa]
855
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Hayâttakilere ve mevtâya.(26)
O hâlde sizin için bir tuzak var ise, hemen Bana tuzak kurun!(39)3550
3548
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رdedi ki: "Onlara Âhiret'te denir ki: '[ Lٖ *ِ ْ ُ&ْ 7ُ َ #ا اِ ٰﻟ8ُ@ِ U َ 6ْ ِا
َن8ُ*5َ?ُ ﱢ/'Kendisini tekzîb etmiş olduğunuza gidin.']' Dünyâda (tekzîb etmiş olduğunuza gidin). Ve
bu, ateştir." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-
Tefsîr, 1504. sayfa (tek cilt olarak basım)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[ٍ_َ ُ ~ ِ ٰ َY ِظ ﱟ ٖذى#ا اِ ٰﻟ8ُ@ِ U
َ 6ْ ِا/'Üç şube sâhibi gölgeye gidin.']'
3549
Yani: Yükseldiği zaman dallanıp da üç parçaya ayrılan Cehennem dumanına gidin." [Ebu Muhammed
el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 306. sayfa]
3550
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌD3ْ 7َ ْ ُ َ نَ ﻟ7َ َْ ِن$/O hâlde sizin için bir tuzak var ise]' Kendisi
ile Allah'ın azâbından necât bulacağınız (bir tuzak var ise). '[ُو ِنD3 ٖ َ$/Hemen Bana tuzak kurun]' Yani:
Şübhesiz ki siz buna kâdir olamazsınız." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 81. sayfa]
856
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3551
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ َن8ُ َ ْ َ? ْ ُ&ْ 7ُ َ *ِ /Amel etmiş olduklarınızdan dolayı]' Onlara:
'Bu, Allah'a itaat ederek ve sizi O'na yaklaştıran yolda cehd ederek dünyada amel etmiş olduğunuzun
karşılığıdır.' denilir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 143.
sayfa]
3552
Tûr Sûresi'nin 19. âyeti ile aynıdır
3553
Sâffât Sûresi'nin 80., 121. ve 131. âyetleri ile aynıdır
3554
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[s3 ً ٖ َ = ا8ُ ا َو?َ َ &ﱠ8ُ 7ُ /Yiyin ve az metâlanın!]' Dünyâda. '[ ْ ُ ﱠ6ِا
َن8ُ ِ ْk ُ /Muhakkak ki siz mücrimler(siniz).]' Allahu (+, و- )'ye şirk koşanlar, azâba
müstehakklardır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8.
cilt, 308. sayfa]
3555
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8ُ 7َ ْ َ - )َ ا8ُ 7َ ْ َ ﻟَ ُ ُ ار3=ٖ َواِ َذا/Ve onlara: 'Rükû edin!'
denildiğinde, rükû etmezler.]' Mânâsı: Onlara: 'Namaz kılın.' denildiğinde, namaz kılmazlar."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt,
133. sayfa]
3556
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٍ~-Dٖ 2/Söz]'َ Yani: Kur'ân." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 81. sayfa]
857
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Neden suâlleşiyorlar?(1)3557
Azîm haberden.(2)3558
Ve dağları kazıklar.(7)
3557
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َن8ُ" َءﻟ َ َ&َ- َ ﱠ/Neden suâlleşiyorlar?]' Yani: Bu müşrikler, hangi
şey hakkında suâl ediyorlar? Şöyle ki, Nebî ( و ﷲ ) onları tevhîde davet ettiği ve onlara
ölümden sonra baası/dirilmeyi haber verdiği ve üzerlerine Kur'ân tilâvet ettiği zaman onlar, aralarında
birbirlerine suâl etmeye ve: 'Muhammed ne getirdi?' demeye başlamışlardır." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 311. sayfa]
3558
Âdem ibn Ebî İyâs ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ِ 3rٖ َ َ ِ ا ْﻟ0اﻟ ﱠ/Azîm haber]' Kur'ân." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 581. sayfa]
3559
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً َ َ َو َ َ ْ َ اﻟ ﱠ َ َر/Ve gündüzü geçimlik kıldık.]'
Yani: Geçimin arandığı, geçimin taleb edildiği zaman. Mânâsı: Şübhesiz ki o, içinde yaşadıkları ve
faaliyette bulundukları zamandır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 137. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[َادًاD ِ ً ْ0. َ ْ ُ َ=8ْ َ$ َ 3ْ َ َ* َو/Yedi sağlam]' Yedi semâvât murâd
3560
edilmiştir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 312.
858
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ً َ ا ً َو ﱠھ. ِ َ ْ َ َ َو/Ve ışık veren bir lamba kıldık.]'
3561
Yani: Güneşi (ışık veren bir lamba kıldık)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 137. sayfa]
3562
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ِ ْQَF َم ا ْﻟ8ْ َ- اِنﱠ
ً? َ@3 ٖ َ ن7َ /Muhakkak ki Fasıl Günü, belirlenmiş bir vakit olmuştur.]' O, Allah'ın çok önem verdiği
bir gündür. Allah o günde, evvelkilerin ve sonrakilerin arasını amellerine göre fasl eder/ayırır." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 157. sayfa]
3563
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ً ا8َ $ْ َا/Fevc fevc]' Zümre zümre." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
24. cilt, 158. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[" َ ُء ِ اﻟ ﱠqTَ &ِ ُ$ َو/Ve semâ açılmış]' Yani: Yol
3564
yol kılınmıştır. Şöyle de denilmiştir: 'Meleklerin nüzûlu için semânın kapıları açılmıştır.' '[ ْqَ6 َ َ$
ً*ا8َ *ْ َا/Artık kapı kapı olmuştur]' Yani: Beyân ettiğimiz üzere, yol yol olmuştur." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 138. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[َ ُل0kِ ت ا ْﻟ ُ َو/Ve dağlar seyr ettirilmiş]' Yeryüzünden. '[ ْqَ6 َ َ$
ِ َ ﱢ3.
3565
ً* َ ا. َ /Artık bir serâb olmuştur]' Yani: Bakanın gözüne serâb gibi görünen toz duman olmuştur."
[Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 314. sayfa]
3566
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ اِ نﱠ
دًا1 َ ْ ِ ْqَ6 7َ َ َ َ ﱠ/Muhakkak ki Cehennem, bir gözetleme yeri olmuştur.]' İyi bilin ki, ateşe
uğramadan Cennete yol yoktur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24.
cilt, 159. sayfa]
3567 ِﻟ ﱠ/Tuğyân edenler için]' Kâfirler için. '[ ً* ٰ َ /Bir varılacak
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ%3]ٖ U
yerdir]' Ona dönecekleri bir merciidir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 314. sayfa]
859
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bahçeler ve bağlar;(32)
Ve dolu kaseler.(34)
Rûh ve meleklerin saf saf kâim oldukları gün, Rahman'ın kendisine izin
verdiği dışında kelâm edemezler. Ve o, doğruyu söyler.(38)
Bu, hakk gündür. İmdi kim dilerse Rabbine bir varış yeri ittihaz eder.(39)3570
3568
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً* َ@ ْ2َ َ ا3$ٖ َ%3Mٖ *ِ )/Orada َ çağlar boyu kalacalardır.]'
Yani: Üzerlerinden, ebeden kesilmeyen çağlar geçecektir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah
ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 84. sayfa]
3569
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َن8ُ ْ َ- )َ
ً* "
َ 2/Hesâbı
ِ umut etmiyorlar]' Ondan (yani hesâbtan) korkmuyorlar." [Ebu Abdİllah Muhammed
bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (78. bâb)]
3570
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[< ٰ
ﱡTَ ُم ا ْﻟ8ْ َ3 ا ْﻟbَ ذ ِﻟ/Bu, hakk gündür.]' Vukû bulacak gündür. Yani:
ٰ ٰ َ َ
Kıyâmet günü. '[ ً* َ L َر* ٖﱢ# اِﻟ5,ْ َ َء ا? َﱠ%َ $/İmdi kim dilerse Rabbine bir varış yeri ittihaz eder.]' O'na
itaat ederek bir mercii ve bir yol (ittihaz eder). Yani: Kim dilerse, O'na itaat etmek sûretiyle Allah'a
rücû eder." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 318.
sayfa]
860
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Muhakkak ki Biz, yakın bir azâbla sizi inzâr ettik. Kişinin, ellerinin takdîm
ettiğine nazar ettiği gün. Ve kâfir der ki: 'Ah, keşke ben, toprak
olsaydım.'(40)3571
3571
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ً0- ٖ َ= ً*ا5َ َ ْ 7ُ َ6 ْر5َ 6ْ َﱠ ا6 ِا/Muhakkak ki Biz, yakın bir
azâbla sizi inzâr ettik.]' Yani: Kıyâmet günü, kesinlikle/müteekkiden vukû bulacağı için
'[ ً0- ٖ َ=/Yakın]' olarak addedilmiştir. Çünkü yakın olan her şey gelecektir. '[ ْq َ ﱠDَ= َ ُ اﻟْ َ ْ ُءr ُ ْ َ- َم8ْ َ-
َُاهDَ-/Kişinin ellerinin takdîm ettiğine nazar ettiği gün.]' Yani: Hayrıyla, şerriyle, eskisiyle ve
yenisiyle tüm amelleri ona arz edilir. '[ ً*ُ ?ُ َ اqْ 7ُ # ٖ َ&3ْ ََ ﻟ- ُ $ِ َ ْ ُل اﻟ8ُ@َ- َو/Ve kâfir der ki: 'Ah, keşke ben,
toprak olsaydım.']' Yani: O gün kâfir, dünyâ diyârında toprak olmayı, halkedilmiş olmamayı, varlığa
gelmiş olmamayı arzu eder." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Nebe Sûresi, 40. âyetin tefsîrinde]
861
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve kolaylıkla alanlar(a);(2)3573
Ve yüzdükçe yüzenler(e);(3)3574
Gözleri zelîldir.(9)3578
3572
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile AbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ ')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ ً= ْ ]َ ِ َواﻟ ﱠ ِز َ ت/Andolsun boğarcasına çekip çıkaranlara.]' (Bunlar) meleklerdir."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 185. sayfa]
3573
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ت َ ِ َواﻟ ﱠ
ِ U
ً >
U ْ َ6/Ve kolaylıkla alanlar(a);]' (Bu,) ölümdür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 187. sayfa]
3574
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ Tًْ 0.َ تِ Tَ *ِ "
َواﻟ ﱠ/Ve yüzdükçe yüzenler(e);]' Bunlar yıldızlardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 189. sayfa]
3575
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ً@0ْ . َ ﻟ ﱠ$/Derken yarıştıkça yarışanlar(a);]' Onlar da
َ ِ" ِ*@َ ت
yine, Allah (+, و- )'nin emrine yarışırcasına koşan meleklerdir. Bunun için melekler, Âdem
oğullarına nisbetle, Allah'ın emrine daha çok koşan ve Allah'ın emri husûsunda daha sağlam varlıklar
olmuşlardır." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Âmme Cüzü Tefsîri, 41. sayfa]
3576
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[*ﱢ َ اتِ اَ ْ ً اDَ ُ َ ْﻟ$/Böylelikle işleri tedbîr edenler(e).]' Allah'ın
kendileriyle murâd ettiğini tedbîr ettiği/düzenlediği melekler." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah
ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 88. sayfa]
3577
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ُ+ ُ ْ َ? َم8ْ َ-
ُ َF ِ اﻟ ﱠا/Sarsanın sarsacağı gün.]' Arzı ve dağları sarsar. Ve bu, zelzeledir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 192. sayfa]
3578
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde
862
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ٌ َ ِ A/Hâşiah]' َ Zelîldir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 193. sayfa]
3579
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn
Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ِ" ِھ َ ة ِ* ﻟ ﱠ/Bi's-Sâhirah]' Arzın üzerindedir."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 198. sayfa]
3580
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#.8 ُ Dٖ 2َ bَ 3?ٰ َ َھ ْ ا/Mûsâ'nın hadîsi sana geldi mi?]' Yani:
ٰ ُ ~-
Onun haberini duydun mu?" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm, Nâziât Sûresi, 15. âyetin tefsîrinde]
3581
Tâhâ Sûresi'nin 24. âyeti ile aynıdır
3582
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "Mûsâ,
Firavun'a dedi ki: '[#7ّ ٰ Wَ َ? ْ اَن# ِا ٰﻟbَ َ َھ ْ ﻟ/Senin tezekkî olmaya (isteğin) var mı?]' Senin: '[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ
ilâhe illAllah]' demeye (isteğin) var mı?" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 24. cilt, 201. sayfa]
3583
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ َر*ﱢ# اِ ٰﻟbَ َ-Dِ َواَ ْھ/Ve seni Rabbine hidâyet edeyim]' Yani: Seni
Rabbine ibâdete delâlet edeyim/yol göstereyim. '[#> ٰ ,َْ &َ$/Böylece haşyet duyarsın]' Yani: Böylece
kalbin, katı, kötü ve hayırdan uzak olmasının ardından, O'na boyun eğmiş, itaatkâr ve huşûlu olsun."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nâziât Sûresi, 19. âyetin
tefsîrinde]
863
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sizi halk etmek mi daha şiddetli, yoksa semâyı mı? Onu binâ etti.(27)3586
Ve dağları yerleştirdi.(32)
3584
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[# ٰ ْ َ )َ َر ﱡ* ُ ُ ْا6َا/Ben âlâ rabbinizim.]' O her rabb, benim
dûnumdadır." İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdevamla der ki: "Ve ahmak yalan söylemiştir." [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 202. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[#ٰ ْ َ)َ َر ﱡ* ُ ُ ْا6ََ@َ َل ا$/Ve dedi ki: 'Ben âlâ rabbinizim.']' Benim
fevkimde/üstümde bir rabb yoktur." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 329. sayfa]
3585
Bu açıklama Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Hasan el-
Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[#ُوﻟ ٰ ) َ ِة َو ْاAِ )ا
ٰ ْ َ َ َل6/Nekâle'l-Âhireti ve'l-Ûlâ]' Dünyâ
ve Âhiret ukûbeti/azâbı." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt,
205. sayfa]
3586
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ َ 3 ٰ َ* " َ ُء ْ@ً ا َِم اﻟ ﱠAَ D&ُ ْ اَ َ ﱡ6ْ َ َءا/Sizi halk etmek mi daha
şiddetli, yoksa semâyı mı? Onu binâ etti.]' Yani: Size ve sizin takdîrinize göre, öldükten sonra sizi
mi yoksa semâyı mı halk etmek daha şiddetlidir/zordur? O ikisi, Allah'ın kudretinde birdir." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 329. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َ َ ْ . َ Oَ َ$َر
3587
َ -8ّ ٰ "
َ َ$/Boyunu yükseltti, böylece onu tesviye etti.]' Onun binâsını direksiz yükseltmiştir." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 206. sayfa]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ 3Tٰ ‚ ُ َ َجAَْ َوا/Ve kuşluğunu ihrâc etti.]' Yani:
3588
Onun gündüzünü ibrâz etmiştir/açığa çıkarmıştır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 151. sayfa]
3589
Abese Sûresi'nin 32. âyeti ile aynıdır
3590
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
اﻟ ﱠ/Büyük baskın]' Kıyâmet Günü'nün isimlerindendir. Allah onu tâzîm etmiş ve
etmiştir: "'[ ٰ ى0ْ ُ ﱠ ُ ا ْﻟU
kullarını ondan sakındırmıştır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 589. sayfa]
864
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Rabbinedir nihâyeti.(44)3596
Onu gördükleri gün onlar, bir akşam veya bir kuşluğundan başka kalmamış
gibidir.(46)3598
gün.]' (İnsânın) dünyâda işlemiş olduğu hayır ve şerri." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-
Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 330. sayfa]
3592
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ اﻟْ َ ْوٰ ى#َ َ ِھ3Tٖ kَ َ ِنﱠ ا ْﻟ$/Artık muhakkak ki Cahîm, o (onun için)
yurttur.]' Öyle ki kuşkusuz Allah'ın, ismi '[َ 3Tٖ kَ ا ْﻟ/Cahîm]' olan ateşi, onun menzili, me'vâsı ve
Kıyâmet Günü oraya varacağı âkıbeti olur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 212. sayfa]
3593
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ِ َ " اﻟ ﱠ/Saat]' Kıyâmet'tir." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Lukmân Suresi Tefsîri, 202. sayfa]
3594
Bu açıklama İmâm Kurtubî ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ َ 3.ٰ ْ ُ /Mursâhâ]' Yani: Kâim olması."
[Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Nâziât Sûresi, 42.
âyetin tefsîrinde]
3595
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ - ٰ 7ْ ْ ِذ% ِ َqْ6َ َ ا3$/Sende ٖ zikrâsından ne var?]'
Yani: Saatin kıyâm vaktini ilmetme konusunda senin için ne var?" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 153. sayfa]
3596
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ 3 ٰ َ&ْ ُ bَ َر* ﱢ#اِ ٰﻟ/Rabbinedir nihâyeti.]' Yani: Yani onun nihâi
ilmi, Allah indindedir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
8. cilt, 330. sayfa]
3597
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ 3>ٰ ,ْ َ- ْ%َ ُر5ِ ْ ُ َq6ْ َﱠ َ ا6ِا/Sen, ancak O'ndan haşyet duyanlara
inzâr edicisin.]' Yani: Seni ancak, insânları uyarman ve onları, Allah'ın vereceği felâketten ve O'nun
azâbından inzâr etmen için baas ettim/gönderdim. Kim Allah'tan haşyet duyar, O'nun makâmından ve
vaîdinden/uyarısından korkarsa, sana tâbi olursa, böylece felâh bulur ve başarıya erer. Hayal kırıklığı
ve hüsrân, seni yalanlayan ve sana muhâlefet edenlerin üzerinedir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn
Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Nâziât Sûresi, 45. âyetin tefsîrinde]
865
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
gün onlar, bir akşam veya bir kuşluğundan başka kalmamış gibidir.]' Saati o yalanlayanlar,
Saatin kâim olduğunu gördükleri gün, onun korkusunun azâmetinden, dünyâda sadece bir günün
akşamı kadar veya o akşamın kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanırlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 214. sayfa]
866
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3599
İmâm İbn Hibbân ( ﷲ#.)ر, Âişe ( ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ Nَ 0َ َ
#ّ ٰﻟ8َ َ? َو/Yüzünü ekşitti ve yüz çevirdi;]' (âyeti) âmâ olan İbn Ümmü Mektûm ( ﷲ )رhakkında
inzâl edilmiştir." Devamla Âişe ( ﷲ )رdedi ki: "(Bu zât) Nebî ( و ﷲ )'e geldi ve: 'Ey
Allah'ın Nebîsi, bana irşâdta bulun.' dedi." Devamla Âişe ( ﷲ )رdedi ki: "Ve Nebî ( ﷲ
')وin yanında müşriklerin büyüklerinden bir adam vardı. Öyle ki Nebî ( و ﷲ ) ondan îrâz
etti ve diğerine yöneldi, sonra dedi ki: 'Ey Filân, söylediğimde bir beis görüyor musun?' Bunun
üzerine (o müşrik): 'Hayır.' dedi. Böylece: '[#ّ ٰﻟ8َ َ? َوN َ َ0 َ /Yüzünü ekşitti ve yüz çevirdi;]' (âyeti) inzâl
edildi." [Nûreddîn el-Heysemî, Mevâridu'z-Zamân ilâ Zevâidi İbn Hibbân (1769.) Şeyh el-Elbâni
'Sahîhu Mevâridu'z-Zamân'da (1481.) hadîs için: 'Sahîhtir' demiştir.]
3600
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُLﻟَ َ ﱠ
#7ّ ٰ Wَ ﱠ-/Umulur ki o arınacaktır]' (Umulur ki o) müslüman olacaktır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 219. sayfa]
3601
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ ُ 7 ﱠ5َ ﱠ- ا َْو/Veya tezekkür edecek]' Vaaz/öğüt alacak." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 336. sayfa]
3602
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٰ ى7ْ ﱢ5ُ اﻟLَ َFْ َ?/Ona zikrâ menfaat sağlayacak]' Yani:
Tezekkür etme/hatırlatma ve vaaz ona menfaat sağlayacak. Mânâsı: Sen, ondan îrâz edip, tâlim
edilmesi ve tezekkür edilmesi kendisine bir menfaat sağlayacak kişiye yöneliyorsun. Ve ne biliyorsun
ki belki de ona tâlim etmek ve tezekkür etmek, o îrâz ettiğin kişiye menfaat sağlayacak. Senin üzerine
düşen, onu tâlim etmek ve tezekkür etmektir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî
es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 156. sayfa]
3603
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#7ّ ٰ Wَ ﱠ- )َ ا ﱠbَ ْ3َ َ َ َو/Ve arınmamasından senin üzerine ne var?]'
Eğer o kişi, küfründen arınıp da İslâm'a girmiyorsa, bundan senin üzerine ne var?" [Ebu Ca'fer ibn
Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 220. sayfa]
867
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve o haşyet duymaktadır.(9)
Değerli sahifelerdedir;(13)
Yükseltilmiş, mutahhardır.(14)3607
Elçilerin elleriyle.(15)3608
Değerli, iyi.(16)3609
3604
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[#ّ ٰ َ َ?/Telehhâ]' Yani: Îrâz ediyorsun/yüz
çeviriyorsun." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 6. cilt, 156. sayfa]
3605
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٌ َ ة7ِ 5َْ ? َ ﱠ6ِ اsَ ﱠ7/Hayır, muhakkak ki o bir tezkiredir.]' Yani:
Bu Kur'ân, bir tezkiredir/hatırlatmadır." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 95. sayfa]
3606
Müddessir Sûresi'nin 55. âyeti ile aynıdır. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ْ َ َء% َ َ $/Artık dileyen]'
Artık Allah'ın kullarından dileyen. '[ُ َ ه7َ َذ/Onu tezekkür eder]' Allah'ın tenzîlini ve vahyini tezekkür
eder/düşünür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 221. sayfa]
3607
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٍ ﱠ َ ةU َ ُ ٍ َ 8ُ$ ْ َ /Yükseltilmiş, mutahhardır.]' Yani: Levh-i
Mahfûz'da. Ve o, Allah indinde '[ٍ ﱠ َ ةU َ ُ ٍ َ 8ُ$ ْ َ /Yükseltilmiş, tertemizdir.]'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 221. sayfa]
3608
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ىDْٖ -َ *ِ
َ َ ٍةF.
َ /Elçilerin elleriyle.]' Kâtib (melek)lerin (elleriyle)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 221. sayfa]
3609
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ ٍام7ِ /Kıymetli]' Meleklerin sıfatıdır. Yani, Allah'a
değerli. '[*َ َ َر ٍة/İyi]' İtaatkâr." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 158. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ُ" ن ِ ْ َ &ِ ُ=/Katlolası insân]' Yani: Lânet olsun kâfire! '[ َ
َ 6ْ )ا
3610
َُ َ هF7ْ َا/O ne küfredendir!]' ifâdesi taaccüb yolu üzere gelmiş olup, 'Allah ona onca ihsânda ve
yardımda bulunduğu hâlde, onun Allah'a karşı olan küfrü ne şiddetlidir!' (anlamındadır)." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 337. sayfa]
3611
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ُ َرهDَ@َ ﱠ$ ُLَ@َ Aَ ٍ َ FUْ ُ6 ْ% ِ /Onu bir nutfeden halk etmiş de onu
takdîr etmiştir.]' Nutfeden ve ona rûh nefhedilene kadar bir alakadan (onu takdîr etmiştir)." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 95. sayfa]
868
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve üzümler ve yoncalar.(28)
Ve zeytinlikler ve hurmalıklar.(29)
Ve meyveler ve çayırlar.(31)
3612
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱠYُ
ُ" َ ه
َ ﱠ- َ 30اﻟ" ٖﱠ/Sonra yolu ona kolaylaştırmıştır.]' Anne batınından çıkışını (ona kolaylaştırmıştır)." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 223. sayfa]
3613
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ُ > َ ه َ 6ْ َُ ﱠ اِ َذا َ َء اY/Sonra dilediğinde onu neşredecektir.]'
Ölümünden sonra ona hayât verecektir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 338. sayfa]
3614
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ﻟ َ ﱠsَ ﱠ7
ُ• َ اَ َ َه ِ @ْ َ-/Hayır, kendisine emrettiğini yerine getirmemiştir.]' Hiç kimse ebeden, üzerine farz
kılınanı yerine getiremeyecektir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 593. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ًّ01 َ َ اﻟْ َ َء0ْ َ01
َ /Suyu döktükçe döktük]' Yani: Yağmuru
3615
(döktükçe döktük)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8.
cilt, 338. sayfa]
3616
Nâziât Sûresi'nin 33. âyeti ile aynıdır. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ُ َ َ &َ ً ﻟ
ُْ ِ َ 6ْ َ)ِ َو/Sizin için ve davarlarınızın için bir metâ olarak.]' Yani: Sizin için ve davarlarınızın için bir
menfaat olarak." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 6. cilt, 161. sayfa]
869
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve annesi(nden) ve babası(ndan);(35)
Ve sâhibesi(nden)3617 ve oğulları(ndan);(36)
Güleçtir, sevinir.(39)3619
3617
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[Lٖ &ِ َ02ِ 1 َ /Sâhibesi]' Zevcesi." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Âmme Cüzü Tefsîri, 67. sayfa]
3618
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ 5ٍ cِ َ 8ْ َ- ٌ ه8 ُ ُو
ٌ َ ةFِ "
ْ ُ /O gün vecihler parıldar.]' Bunlar Cennet ehlidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 233. sayfa]
3619
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌ ِْ> َ ة0َ&"
ْ ُ /Sevinir]' Allah (+, و- )'nin ikrâmına nâil olduğu
için ferahlanır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt,
340. sayfa]
3620
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ٌَ َ ة0]َ َ 3ْ َ َ 5ٍ cِ َ 8ْ َ- ٌ ه8 ُ َو ُو/Ve o gün vecihlerin üzerlerinde toz
vardır.]' Ve bunlar küffârın vecihleridir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 24. cilt, 233. sayfa]
3621 ٰ ا/İşte onlar, onlardır kâfirler,
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُ َ ةkَ َ Fَ َ ةُ ا ْﻟFَ ھُ ُ ا ْﻟbَ cِ ُوﻟ
fâcirler.]' Yani: Onlar, Allah'a küfreden ve fücûr işleyen vecihlerin sâhibleridir." [Ebu'l-Muzaffer
Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 163. sayfa]
870
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Güneş dürüldüğünde;(1)3622
Ve yıldızlar dağıtıldığında;(2)
Ve denizler kaynatıldığında;(6)
Ve nefisler eşleştirildiğinde;(7)3624
Ve sayfalar neşredildiğinde;(10)3625
Ve semâ sıyrıldığında;(11)
3622
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, AbdUllah ibn Ömer ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Allah Resûlu ( و ﷲ ) şöyle buyurmuştur: 'Kim Kıyâmet Günü'ne nazar etmeyi murâd
ederse, o vakit: '[ ْ َرت8 ﱢ7ُ N اِ َذا اﻟ ﱠ/Güneş dürüldüğünde;]' (sûresini) kıraat etsin.'" [Ebu Abdİllah
ُ ْ>
Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (3940.); Hâkim hadîsin
sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
3623
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[> ُر َ ِ ا ْﻟ/Işâru]' Develerin en hayırlılarıdır. Hamileliklerinin
onuncu ayına ulaşmış olan develerdir." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Tekvîr Sûresi, 4. âyetin tefsîrinde]
3624
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Ömer ibn Hattâb ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َواِ َذا
ُ ُFاﻟ ﱡ/Ve nefisler eşleştirildiğinde;]' Bunlar amel edip Cennet'e ve ateşe giren iki kimsedir.
ْq َ س ُز ﱢو8
Fâcir fâcir ile birlikte (ateşe girer). Ve sâlih sâlih ile birlikte (Cennet'e girer)." [Ebu Abdİllah
Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (3942.); Hâkim eserin
sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
3625
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َواِ َذا
ْ> َ تِ ُ6 ُ+ُT ﱡQاﻟ/Ve sayfalar neşredildiğinde.]' Senin sahîfen, ey Âdem oğlu! Onun içindekiler imlâ
edilir/yazılır, sonra dürülür, sonra Kıyâmet Günü sana neşredilir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 249. sayfa]
871
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Cahîm3626 alevlendirildiğinde;(12)
Ve Cennet yaklaştırıldığında;(13)
Akıp saklananlara;(16)
Ve karardığında geceye;(17)
Ve nefeslendiğinde sabaha;(18)
3626
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ُ 3Tٖ kَ ا ْﻟ/Cahîm]' Ateştir." [Muhammed bin Sâlih el-
Useymîn, Âmme Cüzü Tefsîri, 73. sayfa]
Hakka Sûresi'nin 40. âyeti ile aynıdır. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ل8 ٍ .ُ لُ َر8ْ َ@َُ ﻟLﱠ6ِا
3627
ٍ ٖ- 7َ /Muhakkak ki o, elbette kerîm bir Resûl'un kavlidir.]' Muhakkak ki bu Kur'ân, elbette kerîm
bir Resûl'un inzâlidir. Yani: Cibrîl onu Muhammed ibn AbdUllah üzerine inzâl etmiştir." Sonra İmâm
Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ل8 ٍ .ُ ُل َر8ْ َ@َُ ﻟLﱠ6ِا
ٍ - ٖ 7َ /Muhakkak ki o, elbette kerîm bir Resûl'un kavlidir.]' Bu, Cibrîl'dir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 258. sayfa]
3628
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٍن8ُ ْk َ *ِ ْ ُ ُ02ِ 1 َ َ َو/Ve arkadaşınız bir mecnûn değildir.]'
Yani: Muhammed (م/ $ا ). Ve bu, müşriklerin: 'Muhakkak ki o mecnûndur.' dedikleri içindir." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 101. sayfa]
3629
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Dْ َ@ََوﻟ
%ِ 30ٖ ُ ْ< اﻟ ِ ُ$ُ)ْ *ِ ُ َر ٰاه/Ve andolsun ki, onu mübîn ufukta görmüştür.]' Cibrîl'i mübîn ufukta görmüştür."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 260. sayfa]
3630
Bu açıklama İmâm Beğavî ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[%3 ٍ ٖ‚َ /Danîn]' Yani: Cimri." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 351. sayfa]
3631
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[8َ َو َ ُھ/Ve o değildir]' Yani: Kur'ân. '[ ٍنU َ 3ْ َ ِل8ْ َ@*ِ
3
ٍ َٖ ر /recm edilmiş şeytânın kavli]' Melûn (şeytânın kavli değildir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
872
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
873
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Semâ yarıldığında.(1)
Ve yıldızlar saçıldığında.(2)
Ve denizler fışkırtıldığında.(3)
Ve kabirler deşildiğinde.(4)
O ki, seni halk etti de seni tesviye etti, böylece seni dengeledi.(7)3636
3634
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Huzeyfe ibn Yemân ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî
( و ﷲ )'in zamanında bir kimse (insânlardan ona bir şey vermelerini) istedi. Derken oradaki
insânlar sükût ettiler. Sonra bir adam ona (vereceğini) verdi, böylece oradakiler de ona verdiler.
Bunun üzerine Nebî ( و ﷲ ) şöyle buyurdu: 'Kim bir hayrı başlatırsa, sonrada o hayır
devam ettirilirse, o (hayrı başlatan kimse için kendi) ecri ve ona tâbî olanların ecirleri vardır.
Bununla birlikte o kimselerin ecirlerinden herhangi bir şey noksanlaşmaz. Kim de bir şerri
başlatırsa, sonrada o şerr devam ettirilirse, o (şerri başlatan kimse için kendi) günâhı ve ona tâbî
olanların günâhları vardır. Bununla birlikte o kimselerin günâhlarından herhangi bir şey
noksanlaşmaz.'" Ve Huzeyfe ibn Yemân (şu âyeti) tilâvet etti: '[ ْ َ تAَْ َوا ﱠqَ Dٌ َ =َ ﱠNFْ َ6 ْqَ ِ َ /Nefis ne
takdîm ettiğini ve tehîr ettiğini ilmedecektir.]' [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim
en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (3946.); Hâkim hadîsin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî
ona muvâfakat etmiştir.]
3635
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َ] ﱠ َك
َ ْ
ِ ٖ اbَ ِ* َ *ﱢ/Kerîm Rabbin hakkında seni ne aldattı?]' Bu Âdem oğlunu aldatan şey, düşman
- ﻟ
şeytândır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 269. sayfa]
3636
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[bَ -8ّ ٰ "
َ َ$ bَ َ @َ Aَ ى5ٖ اَﻟﱠ/O ki, seni halk etti de seni tesviye
etti]' Yani: Halk edilişini tesviye etti/düzenledi. '[bَ ََﻟDَ َ$/Böylece seni dengeledi]' Yani: Halk edilişini
dengeledi. Yani: Gözlerini düzenli kıldı, ellerini, ayaklarını ve yan taraflarını düzenli kıldı." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 104. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ ی اَ ﱢ#$ٖ
3637
bَ َ07 َر ٍة َ َ َء َر ﱠ81
ُ /Dilediği (her)hangi bir surette seni terkîb etti.]' Babaya veya anneye veya dayıya
ya da amcaya benzeyen bir sûrette." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
24. cilt, 270. sayfa]
874
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Bir nefsin bir nefis için bir şeye mâlik olmadığı gün. Ve emir o gün
Allah'ındır.(19)3642
3638
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ْ َ*
%ِ -Dّ ٖ نَ ِ* ﻟ8ُ*5َ?ُ ﱢ/Bilakis, siz Dîn'i tekzîb ediyorsunuz.]' Şiddet gününü, Allah'ın, kullarını amellerine göre
hesâba çekeceği günü (tekzîb ediyorsunuz)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 271. sayfa]
3639
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )ر10.-12. âyetleri zikrettikten sonra şöyle demiştir: "Yani: Ve muhakkak ki
üzerinizde muhâfız ve çok değerli melekler vardır. O hâlde onlara çirkinliklerle mukâbele
etmeyin/karşılık vermeyin. Öyle ki kuşkusuz onlar üzerinizde cümle amellerinizi yazarlar." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İnfitâr Sûresi, 11. âyetin
tefsîrinde]
3640
Mutaffifîn Sûresi'nin 22. âyeti ile aynıdır
3641
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[%ِ -Dّ ٖ َم اﻟ8ْ َ- َ َ68ْ َ ْQَ-/Dîn Günü ona yaslanacaklardır.]'
Yani: Kıyâmet Günü ona gireceklerdir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 176. sayfa]
3642
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ bُ ِ ْ َ ? )َ َم8ْ َ-
ٰ
ٍ Fْ َ ٌ ِﻟNFْ َ6/Bir nefsin bir nefis için bir şeye mâlik olmadığı gün. Ve emir o gün
ِXّ ِ 5ٍ cِ َ 8ْ َ- ُ ْ َ)|ً َو ْا3ْ َ N
Allah'ındır.]' Emir vAllahi bugün de Allah'ındır. Ve lâkin o gün, O'nunla kimse tartışamaz." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 273. sayfa]
875
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3643
İmâm İbn Mâce ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın, şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî
( و ﷲ ) Medîne'ye geldiğinde o ahali, ölçü-tartı husûsunda insanların en nâhoşları arasında
idi. Bunun üzerine Allah ( $ &') )( ! و: '[ َ%3Fٖ ﱢFU َ ُ ْ ٌ ِﻟ-ْ َو/Veyl olsun eksik tartanlara.]' (âyetini) inzâl etti
de bundan sonra ölçülerini güzelleştirdiler." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Yezîd bin Mâce el-
Kazvînî, Sünen-i İbn Mâce (2253.); Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#. )رSahîhu Sünen-i İbn Mâce'de eser için:
"Hasendir" demiştir.]
3644
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٍ 3rَٖ ٍم8ْ َ3 ِﻟ/Azîm bir gün için;]' Bu, Kıyâmet
Günü'dür." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
5. cilt, 178. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[س ُ ُم اﻟ ﱠ8ُ@َ- َم8ْ َ-/İnsânların kıyâm edeceği gün]' Kabirlerinden
3645
(kıyâm edeceği gün). '[ َ%3 ٖ َ ِﻟ َبﱢ ا ْﻟ َ ﻟ/Âlemlerin Rabbi için]' Yani: Emri, cezâsı ve hesâbı için." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 362. sayfa]
3646
20. âyet ile aynıdır
3647
Murselât Sûresi'nin 15., 19., 24., 28., 34., 37., 40., 45. ve 47. âyetleri ile aynıdır
3648
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[%ِ -Dّ ٖ ِم اﻟ8ْ َ3*ِ َن8ُ*5َُ ﱢ- َ%-5ٖ اَﻟﱠ/Onlar ki Dîn Günü'nü tekzîb ederler.]'
Onlar ki hesâb ve karşılık gününü tekzîb ederler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
876
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ْ
َ%3ا)َ ﱠو ٖﻟ/evvelkilerin satırları]' Yani: Evvelkilerin yalanı ve bâtılı." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn
Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 20. sayfa]
3650
İmâm İbn Mâce ( ﷲ#.)ر, Ebu Hureyre ( ﷲ ')رtan Allah Resûlu ( و ﷲ )'ın şöyle
buyurduğunu tahrîc etmiştir: "Şübhesiz ki mü'min günâh işlediğinde kalbinde siyah bir nokta
oluşur. Eğer tevbe eder, günahtan vazgeçer ve istiğfâr ederse kalbi cilâlanır. Ama eğer günâh
artarsa, bu nokta da artar. İşte Allah'ın Kitâbı'nda: '[ َن8ُ0" ِ ْ َ- ا8ُ6 7َ َ ْ ِ *ِ 8ُ ُ= # ٰ َ َ *َ ْ رَانsَ ﱠ7/Hayır!
Bilakis, kesbetmekte oldukları, kalblerinin üzerini paslandırmıştır.]' (diye) zikrettiği 'pas'
budur." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Yezîd bin Mâce el-Kazvînî, Sünen-i İbn Mâce (4244.); Şeyh
el-Elbânî ( ﷲ#. )رSahîhu Sünen-i İbn Mâce'de hadis için: "Hasendir" demiştir.]
3651
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Yani: Kıyâmet Günü onların menzili ve durağı Siccîn'dir. Sonra
ayrıca onlar Kıyâmet Günü, Rabblerini ve Hâlık'larını görmekten hicâblanmışlardır." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Mutaffifin Sûresi, 15. âyetin
tefsîrinde]
3652
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ِ 3Tٖ kَ ا ا ْﻟ8ُ ﻟQ
َ َﻟ/Elbette Cahîm'e yaslanırlar]' Elbette ateşe
girerler." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 366.
sayfa]
3653
9. âyet ile aynıdır
3654
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ ُهDُ َ > ْ َ-
َن8ُ* ا ْﻟ ُ @َ ﱠ/Mukarrebler ona şâhidlik eder.]' Allah'ın meleklerinden (bazıları ona şâhidlik eder)." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 294. sayfa]
3655
İnfitâr Sûresi'nin 13. âyeti ile aynıdır
877
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve karışımı Tesnîm'dendir.(27)3658
3656
35. âyet ile aynıdır
3657
İmâm Hâkim ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile AbdUllah ibn Mes'ud ( ﷲ ')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[bٌ " ْ ِ ُ L ُ َ&A/Onun
ِ sonu misktir.]' O, mühürlenen bir mühür değil, bilakis bir
karışımdır." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-
Sahîhayn (3949); Hâkim eserin senedinin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat
etmiştir.]
3658
İbn Hacer el-Askalânî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ ٍ 3 ٖ " ْ َ?/Tesnîm]' Cennet ehlinin meşrûbâtının en üstünüdür. Ve o, mukarrebler için
hâlis olarak, Yemîn/Sağ ashâbı için ise karışım yapılarak sunulur." [Ebu'l-Fazl Şihâbuddîn Ahmed bin
Alî el-Askalânî, Fethu'l-Bârî, 6/321-8/696]
3659
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, demiştir ki: "'[ َ *ِ /Bihe]' Yani: Ondan."
[Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt,
184. sayfa]
3660
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahric etmiştir, demiştir ki: "'[ اِ نﱠ
َ ^َ- ا8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ ا8ُ6 7َ ا8 ُ َ ْ ََ ا%-5ٖ اﻟﱠ/Muhakkak ki o cürüm işleyenler, o îmân edenlere gülerler
َن8ُ Tْ
idi.]' Dünyâda iken o mücrimler, îmân edenlere gülüyor ve onlarla istihzâ ederek diyorlardı ki:
'VAllahi, şübhesiz ki bunlar yalancıdır ve onlar hiçbir şey üzere değildir.'" [Hikmet bin Beşîr bin
Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 608. sayfa]
3661
23. âyet ile aynıdır
878
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3662
Bu açıklama İmâm Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid
( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َن8ُ َ Fْ َ- ا8ُ6 7َ َ ﱠ ُرFُ ْب اﻟ
َ 8ُ ﱢY ْ َھ/Küffâra fiil etmiş olduklarının
karşılığı verildi mi?]' Âyette geçen: '[ب َ 8ُ ﱢY ْ َھ/Hel suvvibe?]' suâli: 'Karşılığı verildi mi?'
mânâsındadır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 608. sayfa]
879
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Semâ parçalandığında.(1)
Ve arz uzatıldığında.(3)3664
3663
5. âyet ile aynıdır. Açıklamalar Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile
Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ْqَ6 َواَ ِذ/Ve ezinet]' Dinlediği(nde). '[ ْq@ﱠ2ُ َو/Ve
hukkat]' İtaat ettiği(nde)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt,
310. sayfa]
3664
4. âyetin açıklamasına bakınız
ُ َْواِ َذا ْا)َر
')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ض
3665
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ
ْﱠتD ُ /Ve arz uzatıldığında.]' Kıyâmet Günü(nde) '[ ْq ﱠ,َ َ? َ َو3$ٖ َ ْqَ@ َواَ ْﻟ/Ve içindekini ilkâ edip
boşaldığı(nda).]' İçindeki mevtâları ihrâc ettiği(nde)." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-
Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (3950.); Hâkim eserin Buhârî ve Müslîm'in şartına
göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
3666
2. âyet ile aynıdır
3667
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ _ُ ِ َ@ْ َ-َو
ْ َ Lٖ ِ اَ ْھ#اِ ٰﻟ/Ve ehline sevinçle döner.]' Allah'ın kendileri için Cenneti hazırladığı bir ehle." [Ebu
" ُ و ًرا
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 315. sayfa]
880
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve geceye ve topladıkları(na).(17)
O îmân edenler ve sâlih ameller işleyenler müstesnâ, onlar için kesintisiz 3671
bir ecir vardır.(25)
3668
İmâm Ziyâeddîn el-Makdisî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "'[ٍ<َ0طَ ْ%َ ً@َ0ط
َ ﱠ%ُ07َ ْ َ&َﻟ/Elbette tabakadan tabakaya bineceksiniz.]' Buyurdu
ki, yani Nebîniz ( و ﷲ ): 'Bir hâlin ardından bir hâle (bineceksiniz).'" [Ebu Abdillah
Ziyâeddîn bin AbdilVâhid el-Makdisî, el-Ehâdîsu'l-Muhtâre, 13. cilt, 95. sayfa (164.)]
3669
Secde âyetidir
3670
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8ُ 8ُ- َ *ِ ُ َ ْ َﷲُ ا ّ ٰ َو/Ve Allah, (içlerinde) sakladıklarını en iyi
ilmedendir.]' Ve Allah, bu müşriklerin sadırlarının, Allah'ın Kitâbı'nı ve Resûlu'nu takzîb etmeye dâir
ne sakladıklarını en iyi ilmedendir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
24. cilt, 326. sayfa]
3671
Vekî' bin Cerrâh ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ُ 3ْ ]َ
ٍن8ُ ْ َ /Kesintisiz]' Hesâb edilmeyen." [Sahîh bir eserdir. Ebu Sufyân Vekî' bin Cerrâh, Kitâbu'z-Zühd
(85.)]
881
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3672
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ِد8ُ 8ْ َ ِم ا ْﻟ8ْ َ3 َوا ْﻟ/Ve vaad edilen gün(e).]' Kıyâmet Günü(ne)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 333. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ب ُ Tَ ْ1َ=ُ ِ& َ ا
3673
odunu çok azgın." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Âmme Cüzü Tefsîri, 126. sayfa]
3675
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ٌد8ُ ُ = َ 3ْ َ َ ْ اِ ْذ ُھ/Hani onlar üzerine oturmuşlardı.]'
Yani: Mü'minlere azâb etmek için ateşin yanına çömelmişlerdi." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 387. sayfa]
İmâm Ebu'l-Ferec ibn Cevzî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ت ِ َ ِ Hْ ُ َ َوا ْﻟ%3 ٖ ِ ْH ُ ْا اﻟ8ُ َ&َ$ َ%-5ٖ ِانﱠ اﻟﱠ/Muhakkak ki
3676
882
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve O, Gafûr'dur, Vedûd'tur.(14)
mü'min ve mü'minelere o fitne edenler]' Yani: Onları yakarak ve onlara azâb ederek (o fitne
edenler)." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr,
1533. sayfa]
3677
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ئ ُ Dِ 0ْ ُ-
Dُ 3 ٖ ُ- َو/başlatan ve iâde eden]' Onu halk ettiği zaman halkı etmeyi başlatır ve Kıyâmet Günü onu iâde
eder." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 345. sayfa]
3678
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُD- ٖ ُ- َ َ ﱠ ٌل ِﻟ$/Murâd ettiğini fiil edendir.]' Murâd ettiği bir şey
O'nu âciz bırakamaz ve taleb ettiği bir şey de O'na mâni olamaz." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 388. sayfa]
3679
ُ Dٖ 2َ bَ 3?ٰ َ َھ ْ ا/Orduların hadîsi sana geldi mi?]' Yani: Ey
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ِد8ُ kُ ْ~ اﻟ-
Muhammed, sana, nebîlerini tekzîb eden kâfir toplulukların haberi gelmiştir." [Ebu AbdUllah
Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Burûc Sûresi, 17. âyetin tefsîrinde]
3680
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ٌi3Tٖ ُ ْ ِ }ِ ْ َو َرا% ِ ُﷲ ّ ٰ َو/Ve Allah, ardlarından
Muhît'tir.]' Yani: Onların fiillerini ve sözlerini ihâta etmiştir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 201. sayfa]
3681
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ٌD3kٖ َ ٌ =ُ ْٰان8َ *َ ْ ُھ/Bilakis, o mecîd bir Kur'ân'dır.]'
Keremli, şerefli ve çok hayırlıdır, müşriklerin zannettiği gibi şiir ve kehânet değildir." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 389. sayfa]
3682
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ #$ٖ
ٍ 8ْ َﻟ/Levhadadır]' Ummu'l-Kitâb'tadır/Ana Kitâb'tadır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
ح
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 348. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "Muhakkak ki Kur'ân, tebdîlden/değiştirilmekten,
883
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
tağyîrden/başkalaşımdan ve tahrîften muhâfaza edilmiştir. Allah ( $ &' ) )( ! وbuyurdu ki: '[ َ ْﻟWَ ﱠ6 ُ%ْTَ6 ﱠ6ِا
َن8r ﱢ
ُ $ِ Tَ َ ُ ﻟLَﱠ ﻟ6 َ َو ِا7ْ 5اﻟ/Muhakkak ki Biz, Zikr'i Biz inzâl ettik. Ve muhakkak ki Biz, onu elbette
muhâfaza edenleriz.]'" [Hicr Sûresi, 9. âyet] [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 389. sayfa]
884
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Delen yıldızdır.(3)
3683
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ﱡ7ُ ْاِن
ٌ•$ِ 2َ َ 3ْ َ َ ﻟَ ﱠN ٍ Fْ َ6/Bir nefis yoktur ki, üzerinde bir muhâfız olmasın.]' Amelini, rızkını ve ecelini
hıfz eden hafaza (melekleri). Amelin, rızkın ve ecelin tamâm olunca, Rabbine kabzolunursun ey
Âdem oğlu!" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 353. sayfa]
3684
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رyine hasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
اﻟ ﱠ#َ 0ْ ُ? َم8ْ َ-/Sırların yoklanacağı gün.]' Muhakkak ki bu sırlar, bir sınamadır. Öyleyse gücünüz
"'[ ُ }ِ " َ ا
yettiğince gizli-açık hayır yapın. Allah'tan başka kuvvet yoktur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 359. sayfa]
3685
12. âyetin açıklamasına bakınız
3686
Bu açıklamalar İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( ﷲ ر
# )'nın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ِO ْ ت اﻟ ﱠ ِ َذا/Zâti'r-Rec'ı]' Yağmur (sâhibi). '[ِْعDQ ِ َذا/Zâti's-
ت اﻟ ﱠ
Sad'ı]' Nebât/bitki (sâhibi)." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-
885
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Müstedrek ale's-Sahîhayn (3909.); Hâkim eserin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat
etmiştir.]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ٌ Q ْ َ$ ٌل8ْ َ@َُ ﻟLﱠ6ِا/Muhakkak ki o, elbette fasleden bir kavildir.]'
3687
Muhakkak ki bu kavil/söz ve bu haber. '[ٌ ْQَ$ ٌل8ْ َ@َﻟ/Elbette fasleden bir kavildir]' Elbette beyânı ile
hakk ve bâtılın arasını fasleden/ayıran bir kavildir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 362. sayfa]
3688
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: " '[ َ َو
ْ ِلWَ ِ* ْﻟ8َ ُھ/Ve o, bir şaka değildir.]' Bir oyun (değildir)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 362. sayfa]
3689
Bu açıklama Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( #.ر
')ﷲtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[اDً -ْ ُر َو/Ruveydâ]' Az." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 363. sayfa]
886
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3690
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[# ٰ ْ َ)ا/Âlâ]'
ْ O, her şeyden âlâ, her şeyin fevkindedir. Ve
Allah, tenzîlinde ve vahyinin başka yerlerinde (de böyle) Kendini vasfetmiştir." [Ebu Bekir
Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 257. sayfa]
3691
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ى8ّ ٰ "
َ َ$ <
َ َ Aَ ى5ٖ اَﻟﱠ/O ki, halk edip de tesviye edendir.]' Yani:
Mahlûkâtı halk etmiş ve her mahlûku en güzel biçimde tesviye etmiştir/düzene koymuştur." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âlâ Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
3692
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َﱠرDَ=
ىDٰ َ َ$/Takdîr edip de hidâyet edendir]' İnsâna kötülük ve saadetin yolunu göstermiştir." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 369. sayfa]
3693
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[# ٰ ْ َ َ َج ا ْﻟAَْ ى ا5ٖ َواﻟﱠ/Ve O ki, merâyı ihrâc edendir.]'
Davarlar için merâyı/otlağı (ihrâc edendir)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 208. sayfa]
3694
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, diyor ki: "'[ ُLَ َ kَ َ$
ٰ ى8 ْ2ََ ًء اM]ُ /Derken onu kapkara bir çöp kılmıştır.]' Önce yeşil ot ve bitki idi. Sonra soldu, kurudu ve
nihâyet, onu rüzgârın ve sellerin sürüklediği kapkara bir çöp hâline getirmiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 370. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[" ٰ ى ْ ُ3ْ " ُ َك ِﻟ
َ ﱢ3ُ6 َو/Ve seni kolaya kolaylaştıracağız.]'
3695
Yani: Hayır fiil ve kavillerini üzerine kolaylaştıracağız ve sana, içinde eğrilik, zorluk ve güçlüğün
bulunmadığı kolay, müsâmahalı, istikâmetli ve adâletli bir şerîat teşrî edeceğiz." [Ebu'l-Fidâ İsmâil
ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âlâ Sûresi, 8. âyetin tefsîrinde]
887
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3696
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ْ 7 ﱢ5َ َ$/Bu itibarla tezkîr et]' Kur'ân ile vaaz et. '[ ٰ ى7ْ 5اﻟ/Zikrâ]'ﱢ
Vaaz ve tezkîre/hatırlatma." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 8. cilt, 401. sayfa]
3697
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[ ٰ ى7ْ ﱢ5 اﻟq ِ َ َFَ6 ْ ْ اِن7 ﱢ5َ َ$/Bu itibarla tezkîr et, eğer zikrâ
menfaat sağlarsa.]' Yani: Mü'mine verdiği gibi kâfire menfaat sağlamaz. Allah daha iyi ilmeder."
[Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 4. cilt, 511. sayfa]
3698
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ُ 7 ﱠ5َ ﱠ3. َ /Tezekkür edecektir]' Vaaz alacaktır. '[#>ٰ ,ْ َ- ْ% َ /Haşyet
duyan]' Allah (+, و- )'den (haşyet duyan)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 401. sayfa]
3699
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[#@ْٰ َ)ُ َ ْا0 ﱠkََ &َ- َو/Ve en bahtsız ondan ictinâb edecektir.]'
Yani: Zikirden ictinâb eder." Devamla İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رşöyle der: "Allah'ı inkârında ısrârcı
olduğu ve mâsîyyetlere daldığı için ondan uzaklaşır." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-
Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1612. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3700
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[#7ّ ٰ Wَ َ? ْ% َ Žَ َ $ْ َ اDْ َ=/Tezekkî eden felâh bulmuştur.]'
Yani: Sâlih amel ile temizlenen (felâh bulmuştur). Ve şöyle de denilmiştir: 'Falanca: '[ إ) ﷲL) إﻟ/Lâ
ilâhe illAllah]' kavli ile tezekkî etmiştir/arınmıştır.'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 210. sayfa]
3701
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ٌ 3ْ Aَ ُ َ ةAِ )ا ٰ ْ َو/Ve Âhiret daha hayırlıdır]' Dünyâdan
(daha hayırlıdır). '[#@ْٰ *َ َوا/Ve daha bâkîdir]' Yani: Dünyâ bâki değildir ve Âhiret (ise) bâkidir. Yani:
Cenneti ile (bâkidir)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîz, 5. cilt, 122. sayfa]
3702
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
ٰ ُ َ َو3 ِا ْ* ٰ ٖھ+
"'[#.8 ِ Tُ 1
ُ /İbrâhîm'in ve Mûsâ'nın sahîfeleri.]' Allah'ın, İbrâhîm ve Mûsâ üzerine o inzâl
ettirdiği sahîfeler." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 376.-
377. sayfalar]
888
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Sa'yından râzıdır.(9)3707
3703
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ِ َ3 ِ Rَ ا ْﻟ/Gâşiye]' Kıyâmet Günü'nün isimlerindendir. Allah onu tâzîm etmiş ve kullarını
ondan sakındırmıştır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 623. sayfa]
3704
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ِ َ 3 ِ Rَ ~ ا ْﻟ-
ُ Dٖ 2َ /Gâşiye'nin hadîsi]' Yani: (Kıyâmet'in) kıssası ve
haberi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 381. sayfa]
3705
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ٌ َ ِ A/Hâşiah]'
َ Yani: Zelîldir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 382. sayfa]
3706
Bu açıklama Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ٌ َ ِ َ6/Nâîmeh]' Yani: Nîmet
sâhibidir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân,
6. cilt, 213. sayfa]
3707
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ٌ َ3‚ا ِ َ َر3ِ ْ "
َ ِﻟ/Sa'yından râzıdır.]' Amelinden (râzıdır)." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 385. sayfa]
3708
Hâkka Sûresi'nin 22. âyeti ile aynıdır
889
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve konulmuş kablar;(14)
Ve dizilmiş yastıklar;(15)
Ve serilmiş yaygılar.(16)
3709
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ 7 ﱢ5َ َ$/Öyleyse tezkîr et]' Yani: Öyleyse onlara vaaz ver ve
onları korkut. '[ ٌ 7َ ﱢ5ُ َq6ْ َﱠ َ ا6ِا/Sen ancak bir müzekkirsin]' Yani: (Sen ancak) bir vaaz verensin." [Ebu
AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Gâşiye Sûresi, 21. âyetin
tefsîrinde]
3710
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs
(# ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ٍ Uِْ 3Q َ ُ /Musaytır]' Bir zorba." [Hikmet bin Beşîr
bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 625. sayfa]
3711
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Câbir ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Allah Resûlu ( ﷲ
و ) buyurdu ki: 'İnsânlarla -Lâ İlâhe İllAllâh diyene kadar- kıtâl etmekle emrolundum.
Bunu söyledikleri vakit kanlarını ve mallarını -hakkları hâric- benden korumuş olurlar. Ve
hesâbları Allah'ın üzerinedir.' Sonra Allah Resûlu ( و ﷲ ) (şu âyetleri) kıraat etti: '[ ُ Lُ*5ُ َ ﱢ3َ$
َ َ07ْ َ)اب ْا ّ ٰ َ َF7َ َو#ّ ٰﻟ8َ َ? ْ% َ ) ٍ*اِ ﱠUِْ 3Q
َ 5َ َ *ﷲُ ا ْﻟ َ ُ *ِ ْ ِ 3ْ َ َ َqْ"َﻟ/Üzerlerine bir zorba değilsin. Yüz çeviren ve
küfreden başka. Artık Allah onu en büyük azâb ile azâblandırır.]'" [Gâşiye Sûresi, 22.-24.
âyetler] [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn
(3966.); Hâkim hadîsin Buhârî ve Müslîm'in şartına göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona
muvâfakat etmiştir.]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[ ْ ُ َ* " َ 2ِ َ 3ْ َ َ ُ ﱠ اِنﱠY/Sonra, muhakkak ki
3712
890
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
891
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Andolsun fecre;(1)
Ve on geceye;(2)3713
Ve çifte ve teke;(3)3714
Ve gittiğinde3715 geceye.(4)
3713
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahih bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ٍ > ْ َ َ ٍل3َ َوﻟ/Ve on geceye.]' Zilhicce'nin on (gecesi)" [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, 4. cilt, Tefsîru's-
Sahîh, 627. sayfa]
3714
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رyine sahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ ِ ?ْ 8َ َوا ْﻟOِ Fْ >
َواﻟ ﱠ/Ve çifte ve teke.]' Allah'ın halk ettiği her şey çifttir. Semâ ve arz, kara ve deniz, cinler
ve insânlar, güneş ve ay. Yalnızca Allah (+, و- ) tektir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, 4. cilt, Tefsîru's-
Sahîh, 627. sayfa]
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[ ِ " ْ َ- اِ َذا/İzâ yesr]' Gittiği(nde)." [Ebî
3715
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 127. sayfa]
3716
Bu açıklama İmâm Mucâhid ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid
( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ٍ ْk2ِ ذى/Zî ٖ hicr]' Akıl sâhibi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 403. sayfa]
892
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Fakat insâna gelince, Rabbi onu ibtilâ edip3718 de ona ikrâmda bulunduğunda
ve nimetler verdiğinde, o vakit der ki: 'Rabbim bana ikrâm etti.'(15)
Ve onu ibtilâ edip de üzerine rızkını daralttığında ise, o vakit der ki: 'Rabbim
bana ihânet etti.'(16)
3717
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ ِد1 َ ْ ِ ِ* ْﻟ/Bi'l-Mirsâd]' Görür ve işitir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt,
629. sayfa]
3718
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ُL3 ٰ َ&*ْ ا/Onu ibtilâ edip]' Onu imtihân edip." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 421. sayfa]
3719
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[bَ * َو َ َء َر ﱡ/Ve Rabbin geldiği]' Bu, kendisine o
îmân edilen ve tefsîr edilmeyen müteşâbihtendir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 222. sayfa]
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رise şöyle demektedir: "'[bَ َو َ َء َر*ﱡ/Ve Rabbin geldiği]' Allahu ( $ &')'nın:
'[ َ َء/Geldiği]'ne îmân ederiz. Ama Allah hangi keyfiyyet üzere gelir? 'Allah en iyi bilendir.' (deriz)."
[Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Âmme Cüzü Tefsîri, 201. sayfa]
3720
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Böylece Rabb ( $ &')') رك و, dilediği gibi kesin hükmünü
vermek için, yani halk ettikleri arasında kesin hükmü vermek için gelir. Ve melekler de O'nun önünde
saf saf gelirler." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Âmme
Sûresi, 22. âyetin tefsîrinde]
3721
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[5ٍ cِ َ 8ْ َ-/O gün]' Yani: Cehennem'in getirildiği gün
ٰ
ِ ْ ُ 7 ﱠ5َ َ&َ-/İnsân tezekkür eder]' Yani: Kâfir öğüt alır ve tevbe eder. '[ ٰ ى7ْ ﱢ5ُ اﻟLَ ﻟ#ّ6َ َوا/Ve zikirden
َ 6ْ )ا
'[ ُ" ن
ona ne var?]' Yani: O nasıl tevbe edebilir ki? Ve o (tevbe), Kıyâmet'te bir menfaat sağlamaz." [Ebu'l-
Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1549. sayfa (tek
cilt olarak basım)]
893
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ey mutmain nefis!(27)3724
3722
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[K?ٖ َ3Tَ ُ ِﻟq ْ D = َ ﱠ# ٖ َ&3ْ ََ ﻟ- ُل8ُ@َ-/Der ki: 'Keşke ben, hayâtım
için takdîm etseydim.']' Yani: Eğer âsi biri ise, kendinden sâdır olmuş olan mâsîyyetlere nedâmet
duyar. Eğer itaatkâr biri ise: 'Keşke daha fazla itaat ameli işlemiş olsaydım!' diye arzu duyar." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, İnfitâr Sûresi, 24. âyetin
tefsîrinde]
ُ ﱢ5َ ُ- )َ 5ٍ cِ َ 8ْ َ3َ$ /Artık o gün
ُ Yِ 8ُ- )َ ٌ* َوD2ََ ُ اLَ*ا5َ َ ب
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٌD2َ َ ُ اLَ= َY< َو
3723
birisi O'nun azâbı azâb edemez. Ve birisi O'nun vurduğu bağı bağ vuramaz.]' Mânâsı: Dünyâda
birisi, Allah'ın Âhiret'te edeceği azâbın mislini edemez. Ve dünyâda birisi, Allah'ın Âhiret'te vuracağı
bağın mislini vuramaz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 223. sayfa]
3724
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ ُ&ﱠ-ََ ا-
ُ ﱠcِ َ Uْ ُ ْ اﻟN
ُ Fْ اﻟ ﱠ/Ey mutmain nefis!]' O, nefsi, Allah ( $ &'')') رك وnın vaad ettiği ile huzur duyan
mü'mindir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 423. sayfa]
3725
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile yine Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ # ٖ Aُْ َ د$
َ ٖدی0 ِ #$ٖ /Böylece kullarımın içine dâhil ol.]' Sâlih kullarımın içine dâhil ol." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 425. sayfa]
3726
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle diyor: "'[K&ٖ َ ﱠ# ٖ Aُْ َواد/Ve Cennetime dâhil ol.]' Ve bu
söz Kıyâmet Günü (söylenir)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-
Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 223. sayfa]
894
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3727
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ُ "ِ =ْ َُ) ا
Dِ َ َ0ا ا ْﻟ5َ ٰ *ِ /Hayır, kasem ederim bu beldeye;]' Yani: Mekke('ye kasem ederim)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr
et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 430. sayfa]
3728
İmâm Ziyâeddîn el-Makdisî ( ﷲ#.)ر, hasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle
dediğini tahrîc etmiştir: "'[Dِ َ َ0ا ا ْﻟ5َ ٰ *ِ ﱞ2ِ َq6ْ َ َوا/Ve sen bu beldede oturmaktasın.]' Sen ey Muhammed,
senin orada kıtâl etmen helâldır ve senden başkasına gelince, fakat değildir." [Ebu Abdillah Ziyâeddîn
bin AbdilVâhid el-Makdisî, el-Ehâdîsu'l-Muhtâre, 12. cilt, 112. sayfa (138.)]
3729
Bu açıklama İmâm Taberî ( ﷲ#.')رa aittir, dedi ki: "'[Dَ َ َو َ َوﻟDٍ َو َوا ِﻟ/Ve baba ve evlâd.]' Öyle ki
babaya ve o doğan evlâdına kasem ederim." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 431. sayfa]
3730
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ @ْ َ Aَ Dْ َ@َﻟ
Dٍ َ07َ #$ٖ َ" ن َ 6ْ )ا/Andolsun
ِْ ki, insânı bir zorluk içinde halk ettik.]' Onun doğumu, dişlerinin bitirilmesi,
şekillendirilmesi, maîşeti/geçimi ve sünnet edilmesi hususlarında şiddetli bir halk ediliş içerisindedir."
[Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (3973.);
Hâkim eserin Buhârî ve Müslîm'in şartına göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat
etmiştir.]
3731
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ ُq ْ َ اَ ْھ/Helâk ettim]' Yani: İnfâk ettim." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 430. sayfa]
895
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3732
Bu açıklama İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[%ِ -ْ Dَ ْkاﻟ ﱠ/Necdeyn]' İki yol." [Ebu'l-Fidâ
İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Beled Sûresi, 10. âyetin tefsîrinde]
3733
İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İkrime ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[%ِ ْ-Dَ ْk َ هُ اﻟ ﱠ-ْ Dَ َو َھ/Ve onu iki yola hidâyet ettik.]' Yani: Hayra ve şerre (hidâyet ettik)." [Ebu
Osman Saîd ibn Mansûr el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8. cüz, 348. sayfa (2467.)]
3734
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan el-Basrî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[َ َ0َ@َ ا ْﻟ/Sarp yokuş]' Cehennem'deki bir sarp yokuş." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân
fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 440. sayfa]
3735
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٍ َ0َ= َرbَ ﱡ$/Bir köleyi serbest bırakmaktır;]' (Bir
köleyi) âzad etmektir. Ukbe bin Âmir ( ﷲ )ر, Nebî ( و ﷲ )'in: 'Kim bir köle âzad
ederse, bu onun ateşten serbest bırakılması olur.' buyurduğunu rivâyet etmiştir." [Sahîh bir
hadîstir. Ahmed (4/147) ve Hâkim (2/211) tahrîc etmiştir. Münzirî der ki: "Ahmed sahîh bir sened ile
rivâyet etmiştir."] [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 6. cilt, 229. sayfa]
3736
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ ً َذا3 ٖ " ْ ِ ا َْو
ٍ َ* َ &ْ َ /Veya sürünen bir miskîne.]' Evi olmayan yüzü koyun yatan kimse(ye)." [Ebu Abdİllah
Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn (3976); Hâkim eserin
Buhârî ve Müslîm'in şartına göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ِ َ 2َ ْ َ ْا ِ* ﻟ8ْ 1 َ ا8َ َ? ِ َو0ْ Q َ ا8َ َ?ا َو8ُ َ َ ٰا%-5ٖ َ اﻟﱠ% ِ َ ن7َ ُ ﱠY/Sonra o îmân
ا ِ* ﻟ ﱠ8ْ 1
3737
896
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3739
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ِ َ َ |> ْ َ ب ا ْﻟ ُ Tَ ْ1َا/Meş'eme ashâbı]' Yani: Sol ashâbı." [Ebu'l-
Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Beled Sûresi, 19. âyetin
tefsîrinde]
3740
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ٌ َةD1
َ ْH ُ َ ٌر6 ْ ِ 3ْ َ َ /Üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.]'
Kapıları üzerlerine tam olarak kapatılmış olan, içine ne bir rahatlığın girdiği ve ne de oradan bir
gammın çıktığı (bir ateş)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 8. cilt, 433. sayfa]
897
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3741
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ َ 3Tٰ ‚ ُ َوN
ِ ْ> َواﻟ ﱠ/Andolsun güneşe ve aydınlığına.]' (Bu,) bir
yemindir. Rabbimiz, güneşe ve onun aydınlığına yemin etmiştir. Ve kelâmın manâsı: 'Güneşe ve
güneşin aydınlığına kasem ederim.' (şeklindedir)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 451. sayfa]
3742
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َر َھ8kُ ُ$ َ َ َ َْ َﻟ$
َ - ٰ8ْ
@ َ ?وَ /Derken fâcirliğini ve takvâsını ilhâm edene;]' Onu fâcirliği ve takvâsı ile ilzâm
edene/sorumlu tutana." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek
ale's-Sahîhayn (2/3979.); Hâkim eserin sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona muvâfakat etmiştir.]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َر َھ8kُ ُ $ َ َ َ َ َ ْﻟ$
َ - ٰ8@ْ َ? َو/Sonra ona fâcirliğini ve takvâsını ilhâm edene.]' Sonra ona fâcirliğini ve takvâsını beyân
edene." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 455. sayfa]
İmâm Âcurrî ( ﷲ#. )رise sahîh bir sened ile Ebu Hâzim Seleme ibn Dînâr ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ َ - ٰ8@ْ َ? َر َھ َو8kُ ُ $ َ َ َ َ َ ْﻟ$/Derken ona fâcirliğini ve takvâsını ilhâm edene.]' Takvâlıya
takvâyı ilhâm etmiştir. Fâcire ise fâcirliği ilhâm etmiştir." [Ebu Bekr Muhammed bin Hüseyin el-
Âcurrî, Kitâbu'ş-Şeriâ, 726.-727. sayfalar (319.)]
3743
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ْ% َ Žَ َ ْ$َ اDْ َ=
َ 37ّ ٰ َز/Onu tezkiye eden felâh bulmuştur;]' Sâlih amel ile nefsini tezkiye eden/arındıran felâh
bulmuştur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 456. sayfa]
898
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O vakit Allah'ın Resûlu onlara demişti ki: 'Allah'ın dişi devesine ve onun
sulanmasına (dikkat edin).'(13)
3744
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ -8ّ ٰ " َ َ$/Böylece onları tesviye etti.]' Yani: Onları
arz ile tesviye/dümdüz etti. Onlardan büyük olsun küçük olsun kimse kalmadı. Ve şöyle (de)
denilmiştir: 'Aralarında eşit derecede azâb etmiştir.'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 235. sayfa]
3745
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ َ 30ٰ @ْ ُ ُ ف,َ َ- )َ َو/Ve onun âkibetinden korkacak değildir.]'
Yani: Allah, (onlardan) korkacak değildir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 138. sayfa]
899
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve parladığında gündüze.(2)
3746
Bu açıklama İmâm Katâde ( ﷲ#.')رa aittir. İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde
( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[#ّ&ٰ َ /Şettâ]' Muhtelif."
Devamla İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#ّ&ٰ > َ َ َ ُ ْ ﻟ3ْ .َ ِانﱠ/Muhakkak sa'yınız, elbette muhteliftir.]'
Şübhesiz ki amelleriniz muhteliftir, ey insânlar. Çünkü sizden kimisi Rabbine kâfir, O'nun emrine ve
nehyine karşı isyân edendir. Ve (kimisi de) O'na îmân eden, O'nun emrine ve nehyine itaat edendir."
[Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 467.-468. sayfalar]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[" ٰ ى ْ ُ3ْ " ُ هُ ِﻟ َ َ$/Artık onu kolaya
َ ﱢ3ُ "
3747
kolaylaştıracağız.]' Yani: En kolay hâle getireceğiz. Ve mânâsı: Taat ve sâlih amellerin yolu ona
kolaylaştırılır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-
Kur'ân, 6. cilt, 237. sayfa]
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[" ٰ ى ْ ُ ْ " ُ ه ُ ِﻟ َ َ$/Artık onu zora kolaylaştıracağız.]' Ateş
َ ﱢ3ُ "
3748
ameline." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt,
139. sayfa]
3749
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ اِ َذا
?َ َ ٰ ّدى/Düştüğünde]' Öldüğünde." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
900
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
etmiştir). '[#ّ ٰﻟ8َ َ? َو/Ve yüz çevirmiştir]' Îmândan (yüz çevirmiştir)." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî
ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1559. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3754
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#7ّ ٰ Wَ َ&َ- ُ Lَ َ ﻟ#?ْH
ٖ ُ- ى5ٖ اَﻟﱠ/O ki, mâlını verir, tezekkî eder.]' Yani:
Nefsini, malını ve Allah'ın Dîn'e ve dünyâya dâir kendisine bahşettiklerini tezkiye etmek/arındırmak
için malını Allah'a itaatte sarf eden kimse." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Leyl Sûresi, 18. âyetin tefsîrinde]
3755
İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ىWْkُ ٰ ? ٍ َ ْ 6ِ ْ% ِ ُ َهDْ ِ Dٍ 2ََ )ِ َ َو/Ve onun indinde birisi için,
karşılığı verilecek bir nîmet yoktur.]' Yani: Bunu, birisine vermesi gereken bir nîmete mukâbil
yapıyor değildir." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz,
5. cilt, 140. sayfa]
3756
İmâm İbn Huzeyme ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "İmdi bizim ve Hicaz, Tihâme, Yemen, Irak, Şam ve
Mısır ehli tüm ulemâmızın mezhebi şudur: Allah'ın nefsi hakkında isbât ettiğini biz (de) isbât ederiz.
Bunu dillerimizle ikrâr ederiz ve bunu kalblerimizle tasdîk ederiz. Hâlık'ımızın Vechi'ni
mahlûkâtından birinin vechine teşbîh etmeyiz/benzetmeyiz. Rabbimiz mahlûkâtına teşbîhten azîzdir
ve ta'tilcilerin/sıfâtları inkâr edicilerin kavillerinden yücedir." [Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn
Huzeyme, Kitâbu't-Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, 26. sayfa]
901
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Andolsun duhâya;(1)3757
3757
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[#Tٰ َواﻟ^ﱡ/Andolsun duhâya.]' Tüm gündüze
yemîn etmiştir. Ve şöyle (de) denilmiştir: 'Duhâ/Kuşluk vaktine yemîn etmiştir. Ve o, güneşin
yükselme vaktidir.'" [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî,
Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 241. sayfa]
3758
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Âli ibn Talha ( ﷲ#.')رtan İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın
şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[# ٰ َ = َ َوbَ * َر ﱡbَ َ َ َودﱠ/Rabbin sana vedâ etmemiş ve darılmamıştır.]'
Rabbin seni terk etmemiş ve sana buğz etmemiştir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4.
cilt, 643. sayfa]
3759
Bu açıklama İbn Ebi Zemenîn ( ﷲ#.')رa aittir, der ki: "'[#ُوﻟ ٰ )َ ْا% ِ /Mine'l-ûlâ]' Yani: Dünyâdan."
[Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 141.-142.
sayfa]
3760
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[#ُوﻟ ٰ )َ ْا% ِ bَ َ ٌ ﻟ3ْ Aَ ُ َ ةAِ sٰ ْ َ َوﻟ/Ve elbette Âhiret senin için dünyâdan
daha hayırlıdır.]' Ve elbette Âhiret diyârı ve Allah'ın orada sana hazırladıkları, senin için dünyâ
diyârından ve içindekilerden daha hayırlıdır." Devamla İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "Öyleyse
orada kaybettiklerine üzülme! Öyle ki kuşkusuz senin için Allah indindeki, senin için
ondan/dünyâdan daha hayırlıdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân,
24. cilt, 487. sayfa]
3761
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[#‚ْٰ َ&َ$ bَ * َر ﱡbَ 3Uْٖ ُ - َف8ْ "
َ َ َوﻟ/Ve elbette yakında Rabbin sana verecek, böylece râzı olacaksın.]' Ve bu,
Kıyâmet Günü'dür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 487.
sayfa]
3762
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ىDٰ َ َ$ )ًّ ‚ َ َ َكD َ َو َو/Ve seni dalâlette bulup da hidâyet etmiştir.]'
Ve seni, bugün üzerinde olduğunun gayrı üzere bulmuştur." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 488. sayfa]
902
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3763
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ﱢث ْ DTَ َ $ bَ َواَ ﱠ ِ* ِ ْ َ ِ َر*ﱢ/Ve Rabbinin nîmetine gelince, artık tahdîs
et.]' Yani: Allah'ın senin üzerine verdiği nîmetini şükür ve övgü ile yay. Ve Allah'ın nîmetlerini tahdîs
etmek/anlatmak ve onları îtirâf etmek bir şükürdür." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-
Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Duhâ Sûresi, 11. âyetin tefsîrinde]
903
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
O belini büken.(3)
3764
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َbَ > َحْ ﻟ
ْ َ6 ْ َاَﻟ
َر َكDْ 1
َ /Senin için sadrını şerh etmedik mi?]' Allah, onun göğsünü İslâm için şerh
etmiştir/genişletmiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-
Tefsîr (94. bâb)]
3765
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ َ ْ ‚ َ َو َو
ِوزْ َر َكbَ ْ َ /Ve yükünü senden kaldırdık.]' Günâhın(ı senden kaldırdık)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 493. sayfa]
3766
İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ َ َك7ْ ِذbَ َ َ ْ َ ﻟ$ َو َر/Ve senin için zikrini yükselttik.]' Ben zikredildiğim zaman sen de Benimle
zikredilirsin. Şehâdet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur ve şehâdet ederim ki Muhammed, Allah'ın
Resûlu'dur." [Ebu Osman Saîd ibn Mansûr el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8. cüz, 377. sayfa
(2486.)]
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[" ً ا ْ ُ ْ اﻟOَ َ اِنﱠ/Kuşkusuz zorlukla beraber bir kolaylık
ْ ُ- ِ "
3767
vardır.]' Mü'minler için kendisinden emîn olacakları bir ganîmettir. Öyleyse ona ilhâk eden zorluktan
dolayı göğsü daralmasın. Nitekim her zorlukla beraber bir kolaylık vardır." [Ebu Ahmed Muhammed
bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 4. cilt, 525. sayfa]
3768
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, dedi ki: "'[ َ ِ َذا$
ْ_َQ6ْ َ$ َq]ْ َ َ$/O hâlde boş kaldığında, hemen (diğer bir işe) yorul.]' Namaza kalktığın zaman hemen,
Rabbine olan hâcetine yorul." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24.
cilt, 496. sayfa]
3769
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ bَ َر*ﱢ#َواِ ٰﻟ
ْ_ َْ ر$/Ve Rabbine rağbet et.]' Rağbetini/isteğini ve niyyetini Rabbine kıl." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-
َ
]
904
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Sinâ dağı(na).(2)
Ve bu emîn belde(ye).(3)3770
O îmân edenler ve sâlih ameller işleyenler müstesnâ. Artık onlar için kesintisiz
bir ecir vardır.(6)
905
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3775
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Âişe ( ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Muhakkak ki
Kur'ân'dan inzâl edilen evvel şey: '[<َ َ Aَ ى5ٖ اﻟﱠbَ ِ َر*ﱢ. ْ *ِ ْاِ ْ= َ ا/Kıraat et, O halk eden Rabbinin ismi ile.]'
(ayetidir)." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-
Sahîhayn (2909.); Hâkim, eserin Muslim'in şartına göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona
muvâfakat etmiştir.]
İmâm Kurtubî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ" ن َ 6ْ )ا
ِْ < َ َ A/İnsânı
َ halk etmiştir]' Yani: Âdem oğlu(nu). '[ ْ% ِ
3776
ٍ َ َ /Alaktan]' Yani: (Pıhtılaşmış) kandan." [Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî, el-
<
Câmiu li-Ahkâm'il-Kur'ân, Alak Sûresi , 2. âyetin tefsîrinde]
3777
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ ُم7ْ َ) ْاbَ *اِ ْ= َ اْ َو َر ﱡ/Kıraat et, ve Rabbin
ekremdir.]' Yani: Kerîmdir/kerem sâhibidir. Kullarının günâhlarına karşı affedici olması ve onların
cezâsını tehir etmesi O'nun keremindendir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 256. sayfa]
3778
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine der ki: "'[ ِ َ َ@ى َ ﱠ َ ِ* ْﻟ5ٖ اَﻟﱠ/O ki, kalem ile tâlim etmiştir.]'
Kalemle yazmayı (tâlim etmiştir). Ve o, büyük bir nimettir." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed
el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 256. sayfa]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ َ ْ َ - ْ َ" نَ َ ﻟ ِ ْ َ َ ﱠ/İnsâna ilmetmediğini tâlim etmiştir.]'
َ 6ْ )ا
3779
(İnsâna) hidâyet ve beyânın türlerinden (ilmetmediğini tâlim etmiştir). Ve: 'Âdeme, isimlerin tümünü
tâlim etmiştir.' (de) denilmiştir." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî,
Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 479. sayfa]
3780
İmâm Şevkânî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[#Rٰ Uْ َ 3َ" نَ ﻟ َ 6ْ )ا
ِ ْ اِنﱠ/Muhakkak ki insân, elbette tuğyân eder.]'
Muhakkak ki o, haddi aşar ve Rabbine karşı kibirlenir." [Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-
Yemenî, Fethu'l-Kadîr, 1639. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3781
İmâm Kassâb ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[# ٰ Rْ َ&. ْ اَنْ َر ٰاهُ ا/Kendini müstağni gördüğü için.]' Kendini
müstağnî görmeye yönelik bir zemmetmedir/kınamadır. Çünkü kendini müstağnî gören kimse, mâl ile
906
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Gördün mü o nehyedeni?(9)
arzulanan zemmedilmiş şehvetleri işlemeye gücü yettiği için, tuğyânı kolaylaştırır, isyâna dâvet eder."
[Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, Nuketu'l-Kur'ân, 4. cilt, 528. sayfa]
3782
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ Lْ Uُِ ? )َ sَ ﱠ7/Hayır! Ona itaat etme.]' Yani: Ey Muhammed,
onun seni Allah'a kulluk etmeye devam etmekten ve O'na çok ibâdet etmekten nehyetmesine itaat
etme. Dilediğin yerde namaz kıl. Ona aldırış etme. Öyle ki kuşkusuz muhâfaza edenin ve nusret
edicin, Allah'tır. Ve O, seni insanlardan korur." [Ebfu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Alak Sûresi, 19. âyetin tefsîrinde]
3783
Secde âyetidir. İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc
etmiştir, dedi ki: "Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl, secdede olduğu zamandır. Allah ( ! ()
$ &'')وnın: '[ ْ َوا ْ=&َ ِبDْ kُْ . َوا/Ve secde et ve yaklaş.]' kavlini işitmedin mi?" [Ebu Osman Saîd ibn
Mansûr el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8. cüz, 388. sayfa (2495.)]
907
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Onda melekler ve Rûh, Rabblerinin izniyle her bir iş için nüzûl eder.(4)
3784
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ #$ٖ ُ ْﻟ َ هWَ 6ْ َﱠ ا6ِا
ِرDْ َ@ َ ِ ا ْﻟ3ْ َﻟ/Muhakkak ki Biz, onu Kadr Gecesi'nde inzâl ettik.]' Kur'ân, dünyâ semâsına Kadr
Gecesi'nde cümlesi birden inzâl edilmiştir. (Bundan önce) yıldızların mevkisindeydi de Allah bir
kısmını bir kısmının akâbinde Resûlu ( و ﷲ )'in üzerine inzâl ediyordu. Allah (+, و- ) şöyle
buyurur: '[s3 ً ?ْٖ َ? َُا َد َك َو َر?ﱠ ْ َ هHُ$ Lٖ *ِ َqﱢ0َMُ ِﻟbَ ِﻟ5َٰ 7 ً ةDَ 2ا
ِ ا ْﻟ@ُ ْٰانُ ُ ْ َ ً َوLِ 3ْ َ َ َلWُ ﱢ6 )َ 8ْ ََ ُ وا ﻟF7َ َ%-5ٖ َو=َ َل اﻟﱠ/Ve o küfredenler
dediler ki: 'Kur'ân onun üzerine cümlesi birden inzâl edilmeli değil miydi?' Onunla senin
gönlüne sebât vermek ve onu bir tertîl ile tertîl etmemiz için işte böyle (yaptık).]'" [Furkân Sûresi,
32. âyet] [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ale's-Sahîhayn
(4/1850); Hâkim eserin Buhârî ve Müslîm'in şartına göre sahîh olduğunu belirtmiş ve Zehebî ona
muvâfakat etmiştir.]
3785
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ ٌمsَ . َ
ٰ
ِ ْkَFِ ا ْﻟOَ Uْ َ #ّ&2َ #َ ِھ/Selâmdır o, fecrin doğuşuna kadar.]' Yani: O, fecrin doğuşuna kadar tümüyle
hayırdır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 535. sayfa]
908
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve Dîn'i O'na hâlis kılan hanîfler olarak Allah'a ibâdet etmeleri ve namazı
ikâme etmeleri ve zekâtı vermeleri dışında emrolunmadılar. 3790 Ve bu
dosdoğru Dîn'dir.(5)3791
3786
İmâm Hâkim ( ﷲ#.)ر, Ubeyy bin Ka'b ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Nebî (
و ')ﷲe: '[ُ َ ﱢ3َ0َ ُ ُ ا ْﻟ3?ِ ْ َ ? #ّ&ٰ 2َ َ%3ّ ٖ َFْ ُ َ%37ٖ ِ >
ْ ُ ْْ اَ ْھ ِ اﻟْ ِ&َ بِ َواﻟ% ِ َ ُ واF7َ َ%-5ٖ اﻟﱠ%ُِ َ- ْ َﻟ/Kitâb ehli ve müşriklerden
o kâfirler, kendilerine beyyine gelinceye kadar (küfürden) ayrılanlar olmadılar.]' kıraat edildi.
Bunun üzerine bu konuda: 'Muhakkak ki Allah indinde Dîn'in özü Hanifliktir. Ne yahûdilik ve ne
nasrânilik ve ne (de) mecûsiliktir. Bu itibarla kim bir hayır işlerse, ona asla küfrânda
bulunulmaz.' buyurdu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî, el-
Müstedrek ale's-Sahîhayn (4002.); Hâkim demiştir ki: 'Bu hadîsin senedi sahîhtir.' Zehebî ona
muvâfakat etmiştir.]
3787
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ًFTُ 1 ُ /Sâhifeler]' Yani: Kur'ân. '[ً ﱠ َ ةU َ ُ /Mutahhar]' Şirk
ve küfürden (mutahhar/arınmış)." [Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 151. sayfa]
3788
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ٌ َ ﱢ3َ= ٌ_ُ&7ُ َ 3$/Onlarda ٖ dosdoğru yazılar vardır.]'
Yani: Mustakîm/dosdoğru, âdil hükümler (vardır)." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5. cilt, 263. sayfa]
3789
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ُ َ ﱢ3َ0 َ َ َء ْ? ُ ُ ا ْﻟDِ ْ َ* ْ% ِ )ب اِ ﱠ َ َ&ِ ْا اﻟ8ُ?َ اُو%-5ٖ ق اﻟﱠَ َ ﱠFَ? َ َو/Ve o Kitâb
verilenler -kendilerine beyyine gelmesinin ardından hâric- tefrikaya düşmediler.]' Yahûdi ve
nasrâniler, Muhammed ( و ﷲ )'in durumu husûsunda tefrikaya düşüp de önceden o
nûbüvveti tekzîb etmediler. '[ُ َ ﱢ3َ0 َ َ َء ْ? ُ ُ ا ْﻟDِ ْ َ* ْ% ِ )اِ ﱠ/Kendilerine beyyine gelmesinin ardından
hâric]' Yani: Bu Yahûdi ve nasrânilere '[ُ َ ﱢ3َ0ا ْﻟ/beyyine]' gelmesinin ardından. Yani: Muhammed (
و ')ﷲin, Allah'ın onu mahlûkâtına irsâl etmesi sûretiyle resûl olduğu durumunun kesinlikle
apaçık olmasının ardından onu tekzîb ettiler. Allah onu gönderdiği zaman, onun hakkında tefrikaya
düştüler. Bazıları onu tekzîb etti, bazıları ise ona îmân etti. O gönderilmeden önce ise, bir nebînin
geleceği husûsunda tefrikaya düşmüş değillerdi." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 540. sayfa]
909
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3790
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ%-Dّ ٖ ُ اﻟLََ ﻟ%3Q ٖ ِ ,ْ ُ /Dîn'i O'na hâlis kılan]'
Yani: O'ndan başkasına ibâdet etmeyen muvahhidler olarak. '[َ َءFَ 2/Hanîfler ُ olarak]' İbrâhîm'in Dîn'i
üzere. '[َ ة8 ٰ Q ا اﻟ ﱠ8 ُ 3@ٖ ُ- َو/Ve namazı ikâme etmeleri]' Yazılı (5 vakit farz) namazları vakitlerinde (ikâme
etmeleri). '[َ ة87 ٰﱠWا اﻟ8ُ? ْHُ- َو/Ve zekâtı vermeleri]' Vâcib olduğunda (zekâtı vermeleri)." [Ebu'l-Ferec
AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1576. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
3791
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ُ%- ٖدbَ َو ٰذ ِﻟ
ِ َ ﱢ3َ@ا ْﻟ/Ve bu dosdoğru Dîn'dir.]' O, Allah'ın onunla resûlunu ba's ettiği ve Nefsi için teşrî buyurduğu
ve ondan râzı olduğu Dîn'dir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 658. sayfa]
3792
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ْ ِ َ َر*ﱢDْ ِ ْ َا ُؤ ُھW َ /Rabbleri indinde karşılıkları]' Îmân edenler
ve sâlih ameller işleyen bu kimselerim Kıyâmet Günü Rabbleri indindeki sevâbı, '[ ْ% ِ ْ ٖ ىkَ? ٍْنDَ َُ ﱠ ت
َ ُر6ْ َ)ْ ِ& َ ْاTَ?/Adn Cennetleridir, altlarından nehirler cereyân eder]' onda göçmenin olmadığı kalıcı
bostanlardır. Onun ağaçlarının altından nehirler cereyân eder. '[ًاDَ*َ َ ا3$ٖ َ%-Dٖ ِﻟA/Orada َ ebeden
muhalledlerdir]' Orada ebedî kalırlar. Oradan çıkarılmaz ve orada ölmezler. '[ ْ ُ ْ َ ُ ﷲ ّ ٰ #َ ‚
ِ َر/Allah
onlardan râzıdır]' Dünyada O'na itaat etmiş olmaları ve o gün O'nun ıkâbından kurtulmak için amel
etmiş olmaları sebebiyle. '[ُ Lْ َ ا8‚ ُ َو َر/Ve onlar O'ndan râzılardır]' Dünyâda iken Rabblerine itaat
etmiş olmaları sebebiyle o gün kendilerine Allah'ın vermiş olduğu sevâbtan ve itaatlerine binâen
onlara verdiği ikrâmdan (râzılardır). '[ُ L َر*ﱠ# ٰ
ِ Aَ ْ% َ ِ ﻟbَ ذ ِﻟ/Bu,
َ > Rabbinden haşyet duyan içindir.]' Allah
buyuruyor ki: 'Bu, vasfettiğim ve îman eden ve sâlih amel işleyenlere Kıyâmet Günü vaad ettiğim
hayırdır.' '[ُ L َر*ﱠ# َ > ِ Aَ ْ% َ ِﻟ/Rabbinden haşyet duyan içindir]' Dünyâda iken, gizlisinde ve açığında
Allah'tan korkan, farzlarını edâ etmek ve mâsîyyetinden ictinâb etmek sûretiyle O'na takvâ eden
içindir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 542.-543. sayfalar]
910
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Artık kim zerre miskâli bir hayır amel ederse, onu görür.(7)
3793
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ َ َ@َ ﻟYْ َرْض ا ُ َ)ْا ِq َ َ Aَْ َوا/Ve arz ağırlıklarını ihrâc ettiği(nde)]' Kabirdekileri (ihrâc
ettiğinde/çıkardığında)." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 659. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َ َ" نُ َ ﻟ ِ ْ َو=َ َل/Ve insân: 'Onun için ne var?' dediği(nde).]'
َ 6ْ )ا
3794
Kıyâmetin kopması için Arz zelzeleye uğratıldığında insânlar şöyle derler: 'Arzın neyi var ve onun
olayı nedir?'" [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 548. sayfa]
3795
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 5ٍ cِ َ 8ْ َ-
َ َر َھ0Aَْ ﱢث اُ DTَُ ?/O gün haberlerini tahdîs edecektir;]' İnsânlara onun üzerinde amel ettiklerini haber
verir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 549. sayfa]
3796
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ َ ﻟ#2ٰ اَ ْوbَ ِ* َنﱠ َر*ﱠ/Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.]'
Yani: Ona konuşmasını emretmiş ve üzerinde amel edilenleri haber vermesi için izin vermiştir." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 502. sayfa]
3797
İmâm Taberî der ki: "'[ُ َ َ ه- ً ا3ْ Aَ ٍ@َ َل َذ ﱠرةMْ ِ ْ َ ْ َ- ْ% َ َ$/Artık kim zerre miskâli bir hayır amel ederse,
onu görür.]' Artık kim dünyâda zerre ağırlığında bir hayır amel etmiş ise, orada onun sevâbını görür.
'[ُ َ َ ه- @َ َل َذ ﱠرةٍ َ ًّ اMْ ِ ْ َ ْ َ- ْ% َ َو/Ve kim zerre miskâli bir şerr amel ederse, onu görür.]' Ve kim dünyâda
zerre ağırlığında bir şerr amel etmiş ise, orada onun cezâsını görür." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî,
Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 549. sayfa]
911
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ve sadırlardakiler derlendiği(nde);(10)3801
3798
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ Tًْ 0‚َ َِ ت- َوا ْﻟ َ ِد/Andolsun soluk soluğa koşanlara.]' Bunlar, soluk soluğa kalana kadar koşan
atlardır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 558. sayfa]
3799
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رa aittir. İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile
İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ٌد8ُ 7َ /Kenûd]' Küfrânda
bulunandır/nankördür."
Yine İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Hasan Basrî ( ﷲ#.')رın bu âyet hakkında
şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Elbette küfrânda bulunandır. İnsân musîbetleri sayar durur ama
Rabbinin nîmetlerini unutur." [Ebu Osman Saîd ibn Mansûr el-Mervezî, Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8.
cild, 408.-411. sayfalar (2512.-2513.)]
3800
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[Dٌ -Dَٖ >َ ِ ﻟ3ْ ,َ ُْ_ﱢ اﻟTُِ ﻟLﱠ6ِ َوا/Ve muhakkak ki o, hayır
muhabbeti için elbette şiddetlidir.]' Mânâsı: Muhakkak ki insân, mal sevgisi nedeniyle elbette
cimridir. '[Dٌ -Dَٖ /Şedîd]' (Bazen) 'cimri' anlamında kullanılmaktadır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin
Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 271. sayfa]
3801
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ُو ِرD ﱡQ اﻟ#$ِ َ َ Q ﱢ2ُ َو/Ve sadırlardakiler derlendiği(nde);]'
Yani: Onlardaki hayır veya şerr ayırt edildiğinde ve ortaya konulduğunda." [Ebu Muhammed el-
Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 509. sayfa]
912
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3802
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[ ٌ 30ٖ ,َ َ ﻟ5ٍ cِ َ 8ْ َ- ْ ِ *ِ ْ ُ اِنﱠ َر*ﱠ/Muhakkak ki Rabbleri, onlardan o
gün elbette Habîr'dir.]' Muhakkak ki Rabbleri, onların amellerini, sadırlarında gizleyip orada
sakladıklarını ve uzuvları ile açığa vurduklarını ilmedendir. Onlardan bir şey, O'na gizli kalmaz. Ve O,
o gün onlara tüm bunların karşılığını verecektir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî
Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 569. sayfa]
913
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kâria.(1)3803
Nedir Kâria?(2)
3803
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahric
etmiştir: "'[ُ َ اَ ْﻟ@َ ِر/Kâria.]' Kıyâmet Günü'nün isimlerindendir. Allah onu tâzîm etmiş ve kullarını
ondan sakındırmıştır." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 664. sayfa]
3804
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رşöyle dedi: "'[ٍ َ3‚ا ِ َر/Râzı]' Râzı (bir yaşam) ve o, Cennet'tir." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 156. sayfa]
3805
Hakka Sûresi'nin 21. âyeti ile aynıdır
3806
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[ٌ َ3 ِ 2َ َ ٌر6/Kızgın bir ateştir.]' Harâreti son sınırına ulaşmış
harâretli (bir ateştir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl,
8. cilt, 514. sayfa]
914
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3807
İmâm Tirmizî ( ﷲ#.)ر, AbdUllah bin Şıhhîr ( ﷲ ')رtan tahrîc etmiştir, kendisi Nebî ( ﷲ
و )'e vardığında, Nebî ( و ﷲ ): '[ ُ ُY َ ُ ُ اﻟ& ﱠ3 ٰ اَ ْﻟ/Çoklukla övünmek sizi oyaladı.]'
(âyetini) kıraat ediyordu. (Dedi ki:) "Buyurdu ki: 'Âdem oğlu: Malım, malım! der. Ve sana,
malından sadaka vererek tükettiğin veya yiyip bitirdiğin veya giyip eskittiğinden başka ne
var?'" [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî (3354.); Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#.)ر
'Sahîhu Sünen-i Tirmizî'de hadis için: 'Sahihtir' demiştir.]
3808
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[ َ *ِ َ@ َ ُزرْ ?ُ ُ ا ْﻟ#ّ&ٰ 2/Kabirleri
َ ziyâret edinceye kadar.]' Yani:
Tâ ki kabirlere götürüldünüz ve oralarda defnedildiniz. Bunda, kabir azâbının var olduğu cihetindeki
kavlin sıhhatine bir delîl vardır. Çünkü Allahu ( $ &'), kendilerini çokluğun oyaladığı bu kavmin, onlar
kabre girdikleri zaman, Allah'tan onlar için bir uyarı ve tehdîd olarak neye kavuşacaklarını
bileceklerini haber vermiştir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24.
cilt, 580. sayfa]
3809
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ َن8ُ َ ْ َ? َف8ْ . َ sَ ﱠ7/Hayır, yakında ilmedeceksiniz.]'
(Bu,) tehdîd ve uyarıdır. '[ َن8ُ َ ْ َ ? َف8ْ . َ sَ ﱠ7 ُ ﱠY/Sonra hayır, yakında ilmedeceksiniz.]' (Bu ise,) tehdîdin
ardından tehdîd ve uyarının ardından uyarıdır. Ve mânâsı: Size ölüm inince, böbürlenmenizin ve
birbirinize karşı çokluk temelinde övünmenizin âkıbetini ilmedeceksiniz." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr
bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 275. sayfa]
3810
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ 8ْ َ ﻟsَ ﱠ7
%ِ 3@ٖ َ3نَ ِ ْ َ ا ْﻟ8ُ َ ْ َ?/Hayır, eğer siz ilme'l-yakîn ilmetseniz;]' Biz ilme'l-yakînin/yakînen bilmenin,
Allah'ın ölümden sonra (kişinin) kendisini ba's edeceğini ilmetmesi olduğunu anlatıyorduk." [Ebu
Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 581. sayfa]
3811
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[َ 3Tٖ kَ ا ْﻟ/Cahîm]' Ateşin isimlerinden bir isimdir." [Muhammed
bin Sâlih el-Useymîn, Amme Cüzü Tefsîri, 305. sayfa]
3812
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "'[%ِ 3@ٖ َ3َ ا ْﻟ%ْ3َ َ ﱠ6ُ ﱠ ﻟَ&َ َ ُوY/Sonra elbette onu
ayne'l-yakîn görürsünüz.]' Yani: Müşâhede edersiniz. '[%ِ 3@ٖ َ3َ ا ْﻟ%ْ3َ /Ayne'l-yakîn]' ile murâd olunan:
915
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Kendisini (görürsünüz). Çünkü bir şeyin aynısı, kendisidir." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn
Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1584. sayfa (tek cilt olarak basım)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ ﱠ%ُ َ|"ْ ُ&َُ ﱠ ﻟY
3813
3 ﱠ
ِ ٖ ِاﻟ %َ 5
ٍ c 8
َِ ْ َ -/Sonra elbette o gün nîmetlerden suâl edilirsiniz.]' Dünyâ lezzetlerinin her şeyinden
(suâl edilirsiniz)." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 586.
sayfa]
916
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Andolsun asra.(1)3814
3814
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Yahyâ ibn Ziyâd el-Ferrâ ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ Q اﻟ/Asr]' Dehrdir/zamandır. (Allah,) ona yemîn etmiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil
el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (103. bâb)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٍ " ْ Aُ #Fٖ َ" نَ ﻟ
َ 6ْ )ا
ِ ْ اِنﱠ/Muhakkak ki insân, elbette hüsrândadır.]'
3815
Yani: Hüsrân ve noksanlıkdadır. Denilmiştir ki: Allah bununla, kâfirleri murâd etmiştir. Bunun delîli,
Allah'ın mü'minleri bundan müstesnâ tutmasıdır." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 525. sayfa]
3816
İmâm AbdurRezzâk ( ﷲ#. )رhasen bir isnâd ile Muhammed bin Ka'b ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: "'[ ِ ْQَ َوا ْﻟ/Asr'a andolsun.]' Bu, Rabbimiz ( $ &'')') رك وnın etmiş olduğu bir kasemdir.
'[ٍ "ْ Aُ #Fٖ َ" نَ ﻟ
َ 6ْ )ا
ِ ْ اِنﱠ/Muhakkak ki insân, elbette hüsrândadır.]' İnsânların tümü (hüsrândadır), sonra
istisnâ eder ve buyurur ki: '[ِ تTَ ِﻟQ ا اﻟ ﱠ8ُ ِ َ ا َو8ُ َ َ ٰا%-5ٖ اِ ﱠ) اﻟﱠ/O îmân edenler ve sâlih ameller işleyenler
müstesnâ.]' Sonra onları zikretmeye devâm ederek şöyle de buyurdu: '[< ﱢTَ ا ِ* ْﻟ8ْ 1
َ ا8َ َ? َو/Ve hakkı
tavsiye edenler]' Sonra onları zikretmeye devâm ederek şunu da buyurdu: '[ ِ 0ْ Q ا ِ* ﻟ ﱠ8ْ 1َ ا8َ َ? َو/Ve sabrı
tavsiye edenler]' Bunlar, onların üzerine koşulan şartlardır." [Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm
es-San'ânî, Tefsîru AbdurRezzâk, 1. cilt, 394. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[ِ تTَ ِﻟQ ا اﻟ ﱠ8ُ ِ َ ا َو8ُ َ َ ٰا%-5ٖ اِ ﱠ) اﻟﱠ/O îmân edenler ve sâlih ameller
işleyenler müstesnâ.]' Muhakkak ki Allah'a sadâkat gösteren ve O'nu tevhîd eden, vahdâniyet ve taat
ile O'nu ikrâr eden, sâlih ameller işleyen, mükellef kılındıkları farzları edâ eden, onları nehyettiği
mâsîyyetlerden ictinâb edenler müstesnâ. Ve O, o îmân edenleri, âyette geçen: '[ َ" ن َ 6ْ )ا/İnsân]
ِْ
kelimesinden istisnâ tutmuştur. Çünkü insân, çoğul mânâsında olup tekil mânâsında değildir. '[ ا8ْ 1 َ ا8َ َ?َو
ﱢTَ ِ* ْﻟ/Ve hakkı tavsiye edenler]' Bâzısı bâzısına, Allah'ın kitâbında indirdiği emirler ile amel etmeye
<
sarılmayı ve kitâbında nehyettiklerinden sakınmayı tavsiye etmiştir. '[ ِ 0ْ Q ا ِ* ﻟ ﱠ8ْ 1َ ا8َ َ? َو/Ve sabrı tavsiye
edenler]' Bâzısı bâzısına, Allah'a itaat ile amel etme üzere sabretmeyi tavsiye etmiştir." [Ebu Ca'fer
ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 589.-590. sayfa]
917
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Uzatılmış direklerde.(9)3821
3817
Vekî' bin Cerrâh ( ﷲ#. )رMucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ةW اﻟ/Hümeze]'
İnsânların etlerini (gıybet ederek) yiyen kimsedir. '[ةW اﻟ/Lümeze]' İnsânları çok kınayıp incitendir."
[Sahîh bir eserdir. Ebu Sufyân Vekî' bin Cerrâh, Kitâbu'z-Zühd (439.)]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رise sahîh bir sened ile İbn Zeyd ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"'[ةW اﻟ/Hümeze]' İnsânları eli ile itip kakan ve dili ile onları yaralayandır. '[ةW اﻟ/Lümeze]' Dili ile
onları küçük gören ve ayıplayandır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, 24. cilt, 597. sayfa]
3818
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demekte: "'[ُ َهDَ Aَْ ُ اLَ_ ا َنﱠ َ ﻟُ " َ ْTَ-/Mâlının onu muhalled kılacağını
hesâb eder.]' Dünyâda (mâlının onu muhalled kılacağını hesâb eder). O, bu kadar varlığı olduğu için
artık ölmeyeceğini zanneder." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 8. cilt, 530. sayfa]
3819
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِةDَ |ِ $ْ َ) ْا#َ َ ُOِ ﱠUَ? #&ٖ اَﻟﱠ/O ki, gönüllerin üzerine çıkar.]'
Yani: Onun elemi ve acısı, gönüllere varır." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-
Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 281. sayfa]
3820
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ِ 3ْ َ َ َ ﱠ6ِا/Muhakkak ki o, üzerlerine]' Yani: Hutame ki o,
Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. Yani o ateş, insânları çok inciten, dili ile yaralayan, mâl toplayıp,
hayırı men' eden kimsenin üzerine '[ٌ ةDَ 1 َ ْH ُ /Kapatılır]'. Yani: Örtülür. Onun kapıları kapatılır ve
onların oradan çıkması umut edilmez. (Bundan) Allah'a sığınırız." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn,
Âmme Cüzü Tefsîri, 317. sayfa]
3821
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ Dٍ َ َ #$ٖ
918
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
ٍ َدةD ُ َ ﱠ/Uzatılmış direklerde.]' Biz onların, ateşin içinde azâb edildikleri direkler olduğunu
anlatıyorduk." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 600. sayfa]
3822
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َ َ? ْ َاَﻟ/Görmedin mi]' Yani: İlmetmedin mi?" [Ebu'l-
Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 283.
sayfa]
3823
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رyine şöyle der: "'[ ٍ 3 ٖ ْ^َ? #$ٖ ْ ُھDَ 3ْ 7َ ْ َ ْkَ- ْ َاَﻟ/Tuzaklarını tadlîl
içinde kılmadı mı?]' Yani: Tuzaklarını ve çabalarını ibtâl etti/boşa çıkardı. '[ ٍ 3 ٖ ْ^َ? #$/Tadlîl ٖ içinde]'
Yani: Başaramadılar ve maksadlarını ıskaladılar." [Ebu'l-Muzaffer Mansûr bin Muhammed el-
Mervezî es-Sem'ânî es-Selefî, Tefsîru'l-Kur'ân, 6. cilt, 285. sayfa]
3824
İbn Hacer el-Askalânî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir
ki: "'[ ِ 3Fٖ بِ ا ْﻟTَ ْ1َ *ِ bَ *َ َ َ َر ﱡ$ َ+ْ37َ َ َ? ْ َاَﻟ/Rabbinin, fîl ashâbına nasıl fiil ettiğini görmedin mi?]' Bir gün
çatlak burunlu Habeşli Ebrehe, yanına bir grup Yemenliyi alarak, Allah'ın evine doğru harekete geçti.
Onun amacı, Allah'ın evini yıkmaktı. O, bu konuda Yemen toprağındaki bazı Arablarla sözleşmişti.
Onlar fîlleri ile yola çıktılar. Suffah denilen yere gelince fîl, dizleri üstüne çöktü. Onun yüzünü
BeytUllah'a çevirdiklerinde hayvan hareket etmedi, boynunu yere koyup diretti. Onun yüzünü kendi
beldelerine çevirdikleri zaman ise hayvan, koşarcasına yürümeye başladı. Nahle-i Yemâniye'ye
(Mekke'nin güney-doğusu) gelince, Allah onların üzerine beyaz ebâbîl kuşlarını gönderdi.
'[َ 3*ٖ َ*َا/Ebâbîl]' kelimesi 'çok, pek çok, sürü sürü' anlamına gelmektedir. Yani Allah onların üstüne
sürü sürü beyaz kuş gönderdi. Her kuşun yanında üç taş vardı: iki taş ayaklarında, bir taş ise
gagalarında idi. Allah (+, و- ) onları yenilmiş ekin sapına döndürünceye kadar o taşları onlara atıp
durdular. Ebu Yeksûm yani Ebrehe, o gün kurtuldu ama hangi topraktan geçse etlerinden bir parça
yere düşüyordu. İşte o böyle etleri döküle döküle kavmine döndü. Onlara durumu haber verdi, sonra
helâk oldu." [Ebu'l-Fazl Şihâbuddîn Ahmed bin Alî el-Askalânî, Fethu'l-Bârî, 12/207]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ٍل8ُ7ْ َ +ْQ ٍ َ 7َ ْ ُ َ َ kَ َ$/Böylece onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi
3825
kıldı.]' Hayvanların yiyip de dışkıladığı ve bu sûretle kuruyarak parça parça olduğu ekin ve tütün
gibi. Onların mafsallarının parçalanması, tezeğin parçalara ayrılmasına benzetilmiştir." [Ebu
Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 541. sayfa]
919
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3826
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ف ِ s-َ )/Ülfeti
ِٖ için]'
Bu (yolculuklara) ülfet ettirildiler, artık kışta ve yazda (yolculuklar) üzerlerine meşakkat teşkil
etmiyordu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (106.
bâb)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رdiyor ki: "'[q ِ 3ْ َ0ا ْﻟ/Beyt]' Yani: Kâbe." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn
3827
ibâdet etsinler.]' Yani: O'nu tevhîd etmeleri için (bu Beyt'in Rabbine ibâdet etsinler)." [Ebu'l-Ferec
AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, 1593. sayfa (tek cilt
olarak basım)]
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Mucâhid ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ف ٍ 8ْ Aَ ْ% ِ ْ ُ َ َ َو ٰا/Ve
3829
onları korkudan emîn buyurandır]' Kendi haremleri içinde tüm düşmanlarından (emîn
buyurandır)." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (106.
bâb)]
920
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رşöyle demiştir: "'[%ِ -Dّ ٖ ب ِ* ﻟ ُ 5َُ ﱢ- ى5ٖ اﻟﱠ/Dîn'i o tekzîb edeni]' Yani: Cezâ ve
3830
hesâbı (o tekzîb edeni)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî, Meâlim'ut-
Tenzîl, 8. cilt, 551. sayfa]
3831
Hakka Sûresi'nin 34. âyeti ile aynıdır
3832
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ%-5ٖ اَﻟﱠ
َ ْ ِ ?ِ sَ 1
َن8ُ ھ. َ ْ%َ ْ ُھ/Onlar ki, onlardır namazlarından yanılanlar.]' (Onlar ki, onlardır
namazlarından) gâfil olanlar." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24.
cilt, 632. sayfa]
3833
İbn Ebî Zemenîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ َُ َ اؤُن- ْ َ ُھ%-5ٖ اَﻟﱠ/Onlar ki, onlardır riyâkârlık edenler.]' Gizli
olarak namaz kılmazlar. Onlar namazı alenî kılar, bununla mü'minlere gösteriş yaparlar." [Ebî
Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz, 5. cilt, 166. sayfa]
3834
İmâm Ebu Dâvud ( ﷲ#. )رAbdUllah ibn Mes'ûd ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir:
"Allah Resûlu ( و ﷲ ) zamanında biz '[ َن8ُ َ ا ْﻟ/Ufak bir yardım]'ı, kova ve tencerenin
ödünç verilmesi olarak addediyorduk." [Ebu Dâvud Süleymân bin el-Eş'as bin İshâk es-Sicistânî,
Sünen-i Ebu Dâvud (1657.); Şeyh el-Elbânî ( ﷲ#.' )رSahîhu Ebi Dâvud'ta eser için: 'Hasendir'
demiştir.]
921
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3835
İmâm Tirmizî ( ﷲ#. )رEnes bin Mâlik ( ﷲ َ ْ َﱠ ا6ِا
')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[ َ َك3ْ U
َ َY8َْ ا ْﻟ/Muhakkak ki Biz, sana Kevser'i verdik.]' (âyeti hakkında) Nebî ( و ﷲ ) buyurdu ki:
'O, Cennet'te bir nehirdir.' Ve Nebî ( و ﷲ ) buyurdu ki: 'Cennet'te bir nehir gördüm. İki
yanında inciden kubbeler vardı. Dedim ki: 'Bu nedir ey Cibrîl? Dedi ki: 'Bu, Allah'ın sana o
verdiği Kevser'dir.' dedi.'" [Ebu Îsâ Muhammed bin Îsâ et-Tirmizî, Sunen-i Tirmizî (3359.); Şeyh
el-Elbânî 'Sahîhu Sunen-i Tirmizî'de hadîs için: 'Sahîhtir' demiştir]
3836
Bu açıklama İbn Abbâs ( # ﷲ ')رya aittir. İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( ﷲ ر
# )'nın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "'[bَ َc6ِ َ /Şânieke]' Senin düşmanın." [Ebu Abdİllah
Muhammed bin İsmâil el-Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (108. bâb)]
3837
ْ
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ ُ َ&*ْ َ)ا/Ebter]' Ölünce hatırlanması kesilen kimse demektir.
Böylece (Mekke'li müşrikler) cehâletlerinden dolayı, oğlu vefât edince, onun artık hatırlanmayacağını
vehmettiler. Ve hâşâ ve kellâ. Bilakis Allah ( $ &') )( ! و, onun anılmasını açıkça bakî kılmış ve
şeriâtını kullarının boynuna farz kılmış olup, Haşr ve Meâd Günü'ne kadar o şerîatın ebediyyen
devam etmesini sağlamıştır. Allah'ın salât ve selâmı nidâlaşma gününe kadar daima onun üzerine
olsun!" [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kevser Suresi, 3.
âyetin tefsîrinde]
922
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3838
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "Bu sûre, müşriklerin o amel ettikleri amellerden berî olma
sûresidir ve o içinde ihlâsı (da) emretmektedir. Bu itibarla Allah ( $ &'') )( ! وnın: '[ َ -َ اَ ﱡ- ْ ُ=
َ ُ ون$ِ َ ا ْﻟ/De ki: 'Ey Kâfirler!']' kavli, arzın üzerindeki bütün kâfirlere şâmildir. Ve lâkin bu hitâba
muhâtab olanlar Kureyş küffârıdır." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-
Kur'âni'l-Azîm, Kâfirûn Sûresi'nin tefsîrinde]
3839
5. âyet ile aynıdır
3840
İmâm Buhârî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ ْ ُ ُ -ﻟَ ُ ْ ٖد/Dîniniz sizin için]' Küfür (sizin için). '[%ِ - ٖد# َ َو ِﻟ/Ve
Dîn'im benim içindir]' İslâm (benim içindir)." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî,
Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (109. bâb)]
İmâm Beğavî ( ﷲ#. )رise şöyle demiştir: "'[ ْ ُ ُ -ﻟَ ُ ْ ٖد/Dîniniz sizin için]' Şirk (sizin için). '[%ِ - ٖد#َ َو ِﻟ/Ve
Dîn'im benim içindir.]' İslâm (benim içindir)." [Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-
Beğavî, Meâlim'ut-Tenzîl, 8. cilt, 564. sayfa]
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "İmâm Şâfiî ve başkaları ( ﷲ#.)ر: '[%ِ - ٖد#َ ِ ُ ُ ْ َوﻟ-ﻟَ ُ ْ ٖد/'Dîniniz
sizin için ve Dîn'im benim içindir.']' âyetini delil getirerek: 'Küfrün hepsi tek millettir.' demişlerdir."
[Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Kâfirûn Sûresi, 6. âyetin
tefsîrinde]
923
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3841
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, İbn Abbâs ( # ﷲ ')رnın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Ömer ( ر
ّ ٰ ُ ْQَ6 اِ َذا َ َء/Allah'ın nusreti ve fetih geldiğinde;]' kavli hakkında
)ﷲ, Allahu ( $ &')'nın: '[Žُ &ْ َFﷲِ َوا ْﻟ
(insânlara) suâl etmiştir. Dediler ki: 'Şehirlerin ve sarayların fethidir.' (Ömer) dedi ki: 'Sen ne dersin,
ey İbn Abbâs?' Dedi ki: '(Bu, Nebî'nin) ecelidir veya Muhammed ( و ﷲ ) için darb edilmiş
bir meseldir, nefsinin (vefât edeceği) ona bildirilmiştir." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-
Buhârî, Câmiu's-Sahîh, Kitâbu't-Tefsîr (4969.)]
3842
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[ ً ا8َ $ْ َا/Fevc fevc]' Zümre zümre." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 678. sayfa]
3843
Şeyh Useymîn ( ﷲ#. )رder ki: "'[ ً*ا8?َ ﱠ/Tevvâb]' Yani: Kullarından dilediğini tevbe etmeye hazır
kılandır. Ve '[ ً*ا8?َ ﱠ/Tevvâb]'dır, yani tevbeyi kabul edendir." [Muhammed bin Sâlih el-Useymîn, Nisâ
Suresi Tefsîri, 1. cilt, 132. sayfa]
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[bَ َر* ﱢDِ ْ Tَ *ِ ْŽﱢ0" َ َ$/Artık Rabbini hamd ile tesbîh et.]' Artık sana olan
3844
vaadini gerçekleştirmesinden dolayı, Rabbini tesbîh et, hamdiyle ve şükrüyle O'nu tâzim et. Öyle ki
kuşkusuz sen de, günü gelince O'na kavuşacak ve senden önceki resûllerinin tatmış oldukları ölümü
tadacaksın. '[ُ ْ هFِ Rْ َ&.
ْ َوا/Ve O'na istiğfâr et.]' O'ndan, günahlarını mağfiret etmesini iste. '[ َ ن7َ ُLﱠ6ِا
ً*ا8?َ ﱠ/Muhakkak ki O, Tevvâb olandır.]' Muhakkak ki O, (O'nun) sevdiklerine itaat eden kulunun
dönüş merciidir." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 668. ve
671. sayfalar]
924
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3845
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Ebû Leheb, Allah Resûlu ( و ﷲ )'in amcalarından
biridir. Onun adı, Abduluzza bin Abdulmuttalib'tir Ve künyesi Ebu Utbe'dir. Ve Ebû Leheb (alev
babası) olarak isimlendirilmesi ise, yüzünün (alevi gibi) parlaklığındandır. Ve o, Allah Resûlu ( ﷲ
و )'e çok ezâ veriyor ve ona buğzediyor ve onunla alay ediyor ve onu ve Dîn'ini küçük
düşürüyor idi." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tebbet
Sûresi, 1. âyetin tefsîrinde]
3846
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Katâde ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, der ki: "'[ #*َٖ َا اDَ- ْqﱠ0َ?
_ َو?َ_ﱠ ٍ َ َﻟ/Elleri kurusun Ebû Leheb'in ve kurudu.]' Ebu Leheb'in iki eli hüsrâna uğramıştır ve
kendisi de hüsrâna uğramıştır." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24.
cilt, 675.-676. sayfa]
3847
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki: "'[ َ َو
_ َ 7َ /Ve kesbettiği]' Evlâdları. Onlar onun kesbettiklerindendir." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn,
َ "
Tefsîru's-Sahîh, 4. cilt, 679. sayfa]
3848
İmâm Saîd ibn Mansûr ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile İbn Sîrîn ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[ِ_U َ Tَ ﱠ ﻟَ َ ا ْﻟ2َ ُLُ?َ َوا ْ َ ا/Ve karısı, odun hamalı.]' O, Ebu Leheb'in karısı olup, Allah Resûlu
( و ﷲ ) ve onun ashâbı aleyhine müşriklere laf taşıyordu." [Ebu Osman Saîd ibn Mansûr el-
Mervezî, Sünen-i Saîd ibn Mansûr, 8. cüz, 465.-466. sayfalar (2545.)]
3849
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رşöyle demektedir: "Cevherî: '[D" /Mesed]' kelimesinin lif mânâsına
geldiğini ve ayrıca liften veya hurma ve benzeri şeylerin yaprağından örülen ip olduğunu belirtir.
Deve derisinden ve yününden de yapılırdı." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, Tebbet Suresi, 5. âyetin tefsîrinde]
925
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'Allah, Samed'tir.'(2)3853
'Doğurmamış ve doğurulmamıştır.'(3)
3850
İmâm İbn Hibbân ( ﷲ#.)ر, Enes ( ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc etmiştir: "Bir adam
namazda arkadaşlarına imâmlık yaparken her sûre ile beraber: '[ٌD2َ َﷲُ ا ّ ٰ 8َ =ُ ْ ُھ/De ki: O, Allah'tır,
Ahad'tır.]'ı kıraat ediyordu. Nebî ( و ﷲ ) ona bunun nedenini sorunca, o vakit (adam) dedi
ki: 'Muhakkak ki ben, onu seviyorum.' Bunun üzerine buyurdu ki: 'Ona olan sevgin seni Cennet'e
dâhil edecek.'" [Nûreddîn el-Heysemî, Mevâridu'z-Zamân ilâ Zevâidi İbn Hibbân (1775.) Şeyh el-
Elbâni 'Sahîhu Mevâridu'z-Zamân'da (1486.) hadîs için: "Sahîhtir" demiştir.]
3851
İmâm Lâlekâî ( ﷲ#. )رşöyle der: "Müslümanlar: '[8َ ُھ/Hu]' kelimesinin (Allah'a) bir işâret olduğu
ve O'nun isminin '[8َ ُھ/Hu]' olmadığı üzere icmâ etmişlerdir." [Ebu'l-Kâsım HibetUllah bin Hasen bin
Mansûr el-Lâlekâî, Şerhu Usûli İ'tikâdi Ehli's-Sünne, 1. cilt, 189. sayfa]
3852
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "Tüm mükemmellik, yücelik, celâl, cemâl,
hamd, hikmet, rahmet ve bundan gayrı kemâl sıfatları ile tek olan. Böyleyken bunlarda O'nun bir eşi
ve benzeri yoktur. O'nun eşi ve benzerinin olması bir şekilde mümkün değildir. Bu itibarla O ( ! ()
$ &')و, hayât (sıfât)ında, kayyûmiyyetinde, ilminde, kudretinde, azâmetinde, celâlinde, cemâlinde,
hamdinde, hikmetinde, rahmetinde ve bundan gayrı sıfâtlarında '[D2‰ا/Ahad]'tır, tektir. O ( ! ()
$ &')و, bu sıfâtlardan her sıfâtta kemâlin had safhasıyla vasfedilmiştir." [AbdurRahmân ibn Nâsır es-
Sa'dî, Behcetu Kulûbi'l-Ebrar, 291. sayfa]
3853
İmâm İbn Ebî Âsım ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbrâhîm en-Nehaî ( ﷲ#.')رın şöyle dediğini
tahrîc etmiştir: '[ُDَ Q
اﻟ ﱠ/Samed]' O ki, insânlar ihtiyâclarını O'na yöneltir." [Ebu Bekr Ahmed bin Amr
ibn Ebî Âsım, Kitâbu's-Sunne (687.)]
Şeyh AbdurRahmân es-Sa'dî ( ﷲ#. )رise şöyle der: "'[D Qاﻟ/Samed]' Tüm mahlûkât O'na zillet,
muhtâclık ve fakirlik ile yönelmiştir. Âlem tümüyle O'na sığınmıştır." Devamla şöyle demiştir: "Ve O,
O ki, tüm mahlûkât ihtiyâclarında O'na yönelir." [AbdurRahmân ibn Nâsır es-Sa'dî, Hakku'l-Vazıhu'l-
Mübîn, 75. sayfa]
3854
İmâm Buhârî ( ﷲ#.)ر, Ebû Saîd el-Hudrî ( ﷲ ')رın şöyle dediğinini tahrîc etmiştir: "Bir
adam, diğer bir adamın tüm gece tekrâr tekrâr '[ٌD2َ َ ﷲُ أ ﱠ8َ =ُ ْ ُھ/De ki: 'O, Allah'tır, Ahad'tır.']'ı tilâvet
ettiğini işitti. Sabah olunca Allah Resûlu ( و ﷲ )'e geldi ve o diğer adamın sâdece bu sûreyi
okumasını azımsayarak, bunu Allah Resûlu (sallAllahu aleyhi ve sellem)'e zikretti. Bunun üzerine
Allah Resûlu ( و ﷲ ): 'Nefsim elinde olana yemîn ederim ki, muhakkak ki o, elbette
Kur'ân'ın üçte birine muâdildir.' buyurdu." [Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî,
Câmiu's-Sahîh, Fedâil'ul-Kur'ân, '[ٌD2َ َﷲ ُ أ
ﱠ8َ =ُ ْ ُھ/De ki: 'O, Allah'tır, Ahad'tır.']'ın Fazîleti Babı (5013.]
İmâm Muslim ( ﷲ#.)ر, Ebû'd-Derdâ ( ﷲ ')رtan, Nebî ( و ﷲ )'den, şöyle buyurduğunu
926
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
tahrîc etmiştir: 'Sizden biriniz, bir gecede Kur'ân'ın üçte birini tilâvet etmekten âciz mi kalıyor?'
Dediler ki: 'Kur'ân'ın üçte birini nasıl tilâvet edebilir?' Buyurdu ki: ''[ٌD2َ َﷲُ أ
ﱠ8َ =ُ ْ ُھ/ De ki: 'O, Allah'tır,
Ahad'tır.']', Kur'ân'ın üçte birine muâdildir.' [Ebu'l-Huseyn Muslim bin Haccâc el-Kuşeyrî en-
Nişâbûrî, Musnedu's-Sahîh, Kitâbu's-Salât (1886.)]
927
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
3855
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رhasen bir sened ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
etmiştir: "'[< ِ َ َFا ْﻟ/Felak]' Mahlûkât."
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رsahîh bir sened ile Mucâhid ( ﷲ#.')رtan tahrîc etmiştir, demiştir ki:
"'[< ِ َ َFا ْﻟ/Felak]' Sabah." [Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, 4. cilt, Tefsîru's-Sahîh, 111. sayfa]
3856
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رdedi ki: "'[ُذ8ُ َا/İstiâze ederim]' Mânâsı: İlticâ ederim ve
sığınırım." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-
Tefsîr, 31. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3857
İmâm İbn Kesîr ( ﷲ#. )رder ki: "'[< َ َ Aَ َ ْ َ ﱢ% ِ /Halk ettiklerinin şerrinden.]' Yani: Tüm
mahlûkâtın şerrinden." [Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm,
Felak Sûresi, 2. âyetin tefsîrinde]
Bu açıklama Şeyh Useymîn ( ﷲ#.')رa aittir, şöyle demiştir: "'[ٍ<. ِ ]َ /Gâsik]' Yani: Gece."
3858
928
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
'İnsânların Melik'ine.'(2)3862
'İnsânların ilâhına.'(3)3863
'Cinler ve insânlardan.'(6)3865
3861
İmâm Ebu'l-Ferec İbn Cevzî ( ﷲ#. )رşöyle der: "'[ُذ8ُ َا/İstiâze ederim]' Mânâsı: İlticâ ederim ve
sığınırım." [Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî, Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-
Tefsîr, 31. sayfa (tek cilt olarak basım)]
3862
İbn Kayyim el-Cevziyye ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[b اﻟ/Melik]' O, O ki, emreden ve nehyeden,
mükâfât ve cezâ veren, hakir kılan ve ikrâm eden ve izzetlendiren ve zelîl kılandır." [Ebî Abdİllah
Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye, Miftâhu Dâru's-Saadeh, 1. cilt, 107.
sayfa]
3863
İmâm Taberî ( ﷲ#. )رder ki: "'[ِِ اﻟ ﱠ سLاِ ٰﻟ/'İnsânların ilâhına.']' İnsânların mâbûduna. O ki, ibâdet
sadece O'na edilir. O'nun dışında bir şeye idâdet edilmez." [Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî, Câmî'ul-
Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, 24. cilt, 709. sayfa]
3864
İmâm Ebu Dâvud ( ﷲ#. )رsahîh bir isnâd ile İbn Abbâs ( # ﷲ ')رın şöyle dediğini tahrîc
ِ ﱠ,َ ْس اﻟ
etmiştir: "'[س ْ 8َ ا ْﻟ/Sinsi vesveseci]' Şeytân, Âdem oğlunun kalbi üzerinde kurulur. İnsân hatâ
ِ ا8َ .
eder ve gaflete düşürse vesvese verir ve Allah'ı zikrettiği zaman siner." [Ebu Dâvud Süleymân bin el-
Eş'as bin İshâk es-Sicistânî, Kitâbu'z-Zühd, 295. sayfa (351.)]
Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ânî ( ﷲ#. )رdemiştir ki: "'[س ِ ﱠ ِ َو اﻟ ﱠkِ َْ اﻟ% ِ /'Cinler ve insânlardan.']'
3865
929
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
KAYNAKLARIMIZ3866
Ebu AbdUllah Mâlik bin Enes bin Mâlik bin Ebi Âmir el-Asbahî (vefâtı: 179
h./795 m.), el-Muvattâ, muhtelif baskıları
Ebu Bekr AbdurRezzâk bin Hemmâm es-Sanânî el-Himyerî (vefâtı: 211 h./827
m.), Tefsîru AbdurRezzâk (3 cilt), Dâru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrût, 1419 h./1999
m.
Ebu Bekr Abdİllah ibn Muhammed ibn Ebi Şeybe (vefâtı: 235 h./849 m.),
Müsnedu İbn Ebi Şeybe (2 cilt), Dâru'l-Vatan, Riyâd, 1418 h./1997 m.
İshâk ibn Râhûye Ebu Yâkûb İshâk ibn İbrâhîm ibn Mahled el-Mervezî (vefâtı: 238
h./853 m.), Müsnedu İshâk ibn Râhûye (5 cilt), Mektebetu'l-Îmân, Medîne, 1410
h./1990 m.
Ebu Abdİllah Ahmed bin Muhammed bin Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî (vefâtı:
241 h./855 m.), el-Müsned, muhtelif baskıları
Ebu Abdİllah Muhammed bin İsmâil el-Buhârî (vefâtı: 256 h./870 m.), Câmiu's-
Sahîh, muhtelif baskıları
Ebu'l-Huseyn Muslim bin Haccâc el-Kuşeyrî en-Nişâbûrî (vefâtı: 265 h./875 m.),
Câmiu's-Sahîh, muhtelif baskıları
Ebu AbdUllah Muhammed bin Yezîd bin Mâce el-Kazvînî (vefâtı: 273 h./887 m.),
3866
Sıralamamız müelliflerin vefât senelerine göredir
930
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ebu Dâvud Süleymân bin el-Eş'as bin İshâk es-Sicistânî (vefâtı: 275 h./889 m.),
Sunen-i Ebi Dâvud, muhtelif baskıları
Ebu İsâ Muhammed ibn Îsâ ibn Sevre et-Tirmizî (vefâtı: 279 h./892 m.), Sunen-i
Tirmizî, muhtelif baskıları
Ebu Saîd Osmân bin Saîd bin Hâlid ed-Dârimî (vefâtı: 280 h./893 m.), er-Redd
ale'l-Cehmiyye, Dâru İbn Esîr, Kuveyt, 1416 h./1995 m.
Ebu Bekr Ahmed bin Amr ibn Ebî Âsım (vefâtı: 287 h./900 m.), Kitâbu's-Sunne,
muhtelif baskıları
AbdUllah bin Ahmed bin Muhammed bin Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî (vefâtı:
290 h./903 m.), Kitâbu's-Sunne, Dâru İbni'l-Kayyim, Demmâm, 1406 h./1986 m.
Ebu Abdİllah Muhammed bin Nasr bin Yahyâ el-Mervezî (vefâtı: 294 h./906 m.),
Kitâbu's-Sunne, Garâs li'n-Neşr ve't-Tevzî, Kuveyt, 1426 h./2005 m.
Ebu AbdurRahmân Ahmed bin Şuâyb en-Nesâî (vefâtı: 303 h./915 m.), Sunen-i
Nesâî, muhtelif baskıları
Ebu Ca'fer ibn Cerîr et-Taberî (vefâtı: 310 h./923 m.), Câmî'ul-Beyân fî Tefsîri'l-
Kur'ân, muhtelif baskıları
Ebu Bekir Ahmed bin Muhammed el-Hallâl (vefâtı: 311 h./923 m.), Kitâbu's-
Sunne, Dâr'ur-Râye, Riyâd, 1409 h./1989 m.
Ebu Bekir Muhammed ibn İshâk ibn Huzeyme (vefâtı: 311 h./923 m.), Kitâbu't-
Tevhîd ve İsbâtu Sıfâti'r-Rabb, Dâru'r-Rüşd, Riyâd, 1408 h./1988 m.
Ebu Muhammed ibn Ebi Hâtim er-Râzî (vefâtı: 327 h./938 m.), Tefsîru'l-Kur'âni'l-
Azîm Müsneden ani'r-Resûl ve's-Sahâbe ve't-Tâbiîn, Dâru İbn Cevzî, Demmâm,
1439 h./2017 m.
Ebu Bekr Muhammed bin Hüseyin el-Âcurrî (vefâtı: 360 h./970 m.), Kitâbu'ş-
Şerî'a (6 cilt), Dâru'l-Vatan, Riyâd, 1418 h./1997 m.
931
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Ebu Ahmed Muhammed bin Alî el-Kerecî el-Kassâb, (vefâtı: 360 h./970 m.),
Nuketu'l-Kur'ân (4 cilt), Dâru İbnu'l-Kayyim, Demmâm, 1424 h./2003 m.
Ebu'ş-Şeyh el-İsfehâni Ebu Muhammed AbdUllah bin Muhammed bin Câfer el-
İsfehâni (vefâtı: 369 h./979 m.), Kitâbu'l-Azame, Dâru'l-Asıme, Riyâd, 1408
h./1988 m.
Ebî Abdİllah UbeydUllah ibn Muhammed ibn Batta el-Ukberî (vefâtı: 387 h./997
m.), el-İbâne an Şerîati'l-Fırkati'n-Nâciyye (2 cilt), Dâru'r-Râye, Riyâd, 1409
h./1988 m.
Ebî Abdİllah Muhammed ibn Abdİllah ibn Ebî Zemenîn (vefâtı: 399 h./1008 m.),
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîz (5 cilt), el-Fârûk el-Hadîse li't-Tabâ'ati ve'n-Neşr, Kâhire,
1423 h./2002 m.
Ebu Abdİllah Muhammed bin Abdİllah el-Hâkim en-Nisâbûrî (vefâtı: 405 h./1014
m.), el-Müstedrek ale's-Sahîhayn, muhtelif baskıları
Ebu'l-Kâsım HibetUllah bin Hasen bin Mansûr el-Lâlekâi (vefâtı: 418 h./1027 m.),
Şerhu Usûli İ'tikâdi Ehli's-Sünne (2 cilt), Mektebu Dâri'l-Basîre, İskenderiyye,
târihsiz
Ebu Umer Yûsuf bin Abdîllah ibn AbdilBerr en-Nemerî el-Kurtubî (vefâtı: 463
h./1071 m.), et-Temhîd
Ebu Muhammed el-Hüseyn ibn Mes'ud el-Ferrâ el-Beğavî (vefâtı: 516 h./1117 m.),
Meâlim'ut-Tenzîl (8 cilt), Dâru Taybe, Riyâd, 1411 h./1991 m.
Ebu'l-Ferec AbdurRahmân ibn Alî ibn Muhammed ibn Cevzî (vefâtı: 597 h./1201
m.), Zâdu'l-Mesîr fî İlmi't-Tefsîr, el-Mektebetu'l-İslâmî/Dâru İbn Hazm,
Beyrût/Dimeşk/Ammân, 1423 h./2002 m.
Ebu Abdillah Ziyâeddîn bin AbdilVâhid el-Makdisî (vefâtı: 643 h./1245 m.), el-
Ehâdîsu'l-Muhtâre, Dâru Hıdr, Beyrût, 1420 h./2000 m. (3. baskı)
Ebu AbdUllah Muhammed bin Ahmed el-Kurtubî (vefâtı: 671 h./1273 m.), el-
932
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
_____________________, el-Fetâvâ'l-Kübrâ
_____________________, el-Ubûdiyye
Ebî Abdİllah Şemsuddîn Muhammed ibn Ebî Bekr ibn Kayyim el-Cevziyye
(vefâtı: 751 h./1350 m.), Ahkâmu Ehli'z-Zimme
_____________________, el-Bedâiu'l-Fevâid
_____________________, el-Fevâid
_____________________, İctimâu'l-Cuyûşi'l-İslâmiyye
_____________________, Medâricu's-Sâlikîn
_____________________, er-Risâletu't-Tebûkiyye
_____________________, Tarîku'l-Hicreteyn
933
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
_____________________, el-Vâbil'us-Sayyib
_____________________, Zâdu'l-Meâd
Ebu'l-Fidâ İsmâil ibn Umer ibn Kesîr ed-Dımaşkî (vefâtı: 774 h./1373 m.),
Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, muhtelif baskıları
Ebu İshâk İbrâhîm bin Mûsâ eş-Şâtıbî (vefâtı: 790 h./1388 m.), el-İ'tisâm, muhtelif
baskıları
Ebu'l-Hasen Nûreddîn ibn Ebi Bekr ibn Suleymân el-Heysemî (vefâtı: 807 h./1405
m.), Mevâridu'z-Zamân ilâ Zevâidi İbn Hibbân
Ebu'l-Fadl Celâleddîn bin Muhammed bin Ebî Bekr es-Suyûtî (vefâtı: 911 h./1505
m.), Durru'l-Mensûr fi't-Tefsîr bi'l-Me'sûr, muhtelif baskıları
Muhammed bin Alî eş-Şevkânî es-San'ânî el-Yemenî (vefâtı: 1250 h./1834 m.),
Fethu'l-Kadîr (tek cilt), Dâru'l-Mârife, Beyrût, 1428 h./2007 m.
Muhammed Emîn Şankıtî (vefâtı: 1393 h./1973 m.), Edvâu'l-Beyân (9 cilt), Dâru
Âlemu'l-Fevâid, Cidde, târihsiz
Ebu AbdÎllah Muhammed bin Sâlih el-Useymîn et-Temîmî (vefâtı: 1421 h./2001
m.), Fâtiha ve Bakara Sûresi Tefsîri (3 cilt), Dâru İbni'l-Cevzî, târihsiz
934
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
Saîd ibn Alî ibn Vehf el-Kahtânî (vefâtı: 1439 h./2018 m.), Şerhu Esmâİllahi'l-
Hüsnâ fî Dav'i'l-Kitâbi ve's-Sünneti
Hikmet bin Beşîr bin Yâsîn, Tefsîru's-Sahîh (4 cilt), Dâru'l-Meâsir, Medîne, 1420
h./1999 m. (1. baskı)
935
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
içindekiler
1. FÂTİHA SÛRESİ 21
2. BAKARA SÛRESİ 23
936
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
937
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
938
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
939
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
940
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
941
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
KAYNAKLARIMIZ 925
942
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
NOTLAR:
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………….........
…………………………………………………………………………….........
…………………………………………………………………………….........
…………………………………………………………………………….........
943
SELEFİN MENHECİ IŞIĞINDA KUR'ÂN MEÂLİ
NOTLAR:
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………….........
…………………………………………………………………………….........
…………………………………………………………………………….........
…………………………………………………………………………….........
944