You are on page 1of 47

Değerli Hocalarım; Bu çalışmada aşağıdaki hususlara dikkat edilirse daha istifadeli olacaktır.

1. Çıktı alınacak ise renkli alınmalıdır. Çünkü, hadislerdeki arabi metin, tercüme kısmı ve açıklama kısmı ( rivayet lafızları, raviler, metin
kısmı ) aynı renk ile belirtilmiştir. 2. Müslim'in hadislerinde Buhari den farklı olarak bihazel isnad ifadeleri
ile karşılaştık. Bu da iki hadisin senedleri arasında bağlantı kurmaktadır. Örneğin, 4. hadislere baktığınızda bi hazel isnad ifadesinden
dolayı iki hadisteki ortak raviler aynı renkler ile ifade edilmiştir. 3. Müslim'in hadislerinde mislihi veya,
bimislihi ifadeleri vardır ve bu da iki hadisteki metin kısmının aynı olduğunu ifade eder ve iki hadisi birbirine bağlar.
Örneğin, 8. hadislere bakıldığında mislihi ifadesi vardır bu da her iki hadisin metninin aynı olduğunu gösterir. Yani,
önceki hadis merfu hadis ise diğeri de merfu, kavli ise o da kavlidir. 4. Tahvil olan hadisler ise tarik olarak ayrılmıştır.
Örneğin, 9. hadiste tahviller vardır. Arabi metindeki raviler ile alttaki tariklerdeki raviler aynı renklendirilmiştir.
Dikkat edilirse kolayca senedler anlaşılacaktır.ALLAH cümlemizi muvaffak eylesin. Amin

53. KİTÂBU'Z-ZÜHD VE'R-REKÂİK ٣ - ‫ِق‬ ِ ‫الر َقائ‬ ُّ ‫اب‬


َّ ‫الزهْ ِد َو‬ ُ ‫ِك َت‬
Zühd: Dünyadan yüz çevirmek, ona rağbet göstermemek demektir. Rakâik, rakikanın cem'idir.Buhârî bu bahse Kitâbu'r-Rikak unvanını
vermiştir. Rikak, rakîkın cem'idir. Gerek rakîka, gerekse rakîk acımak, nezâket ve incelikmânâlarına gelirler. Bu bahsin hadîsleri kalbi
rikkate getirdikleri için bu isimle anılırlar.

ٔ ،‫ َع ِن ْال َع ََل ِء‬، َّ‫ٌز ٌَعْ نًِ ال َّد َر َاورْ دِي‬


ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ْال َع ِز‬،ٍ‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة بْنُ َسعٌِد‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ِ‫َعنْ أَ ِبٌه‬
ِ ‫ال ُّد ْن ٌَا سِ جْ نُ ْالم ُْؤم‬
‫ َو َج َّن ُة ْال َكاف ِِر‬،‫ِن‬
Tercümesi : 1- (2956) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdü'I-Aziz (yâni; Derâverdî) Alâ'dan,
o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Resûlullah (s.a.v.): «Dünya mü'minîn zindanı, kâfirin cennetidir.» buyurdular.
Muttasıl senedli, humasi isnadlı olup an'ane ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ( mavi renk )hadistir. 1 nisbe, 1 künye vardır.
Kuteybe b. Said Abdü'I-Aziz (yâni; Derâverdî) Alâ babasından Ebû Hureyre

ٕ ،‫ َعنْ َجعْ َف ٍر‬،‫ َح َّد َث َنا ُسلَ ٌْ َمانُ ٌَعْ نًِ اب َْن ِب ََل ٍل‬،ٍ‫ْن َقعْ َنب‬ ِ ‫َح َّد َث َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ َمسْ لَ َم َة ب‬
‫ض‬ ِ ْ‫ دَ اخَِل ِمنْ بع‬،‫ُّوق‬ ِ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّم َمرَّ ِبالس‬ َ ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬،‫هلل‬ ِ ‫ْن َع ْب ِد‬ ِ ‫ َعنْ َج ِاب ِر ب‬،ِ‫َعنْ أَ ِبٌه‬
? ‫ أَ ٌُّ ُك ْم ٌُحِبُّ أَنَّ َه َذا لَ ُه ِب ِدرْ َه ٍم‬: ‫ ث َّم َقا َل‬،ِ‫ ِبأ َ ُذ ِنه‬، ‫ َف َت َن َاولَ ُه َفأ َ َخ َذ‬،ٍ‫ك َم ٌِّت‬َّ ‫ َف َمرَّ ِب َج ْديٍ أَ َس‬،ُ‫ َوال َّناسُ َك َن َف َته‬،ِ‫ْال َعالِ ٌَة‬
َ ‫ َوهللِ لَ ْو َك‬:‫ِبون أَ َّن ُه لَ ُك ْم ? َقالُوا‬
‫ان‬ َ ‫ أَ ُتح‬: ‫ َو َما َنصْ َن ُع ِبهِ؟ َقا َل‬،‫ َما ُنحِبُّ أَ َّن ُه لَ َنا ِب َشًْ ٍء‬:‫َف َقالُوا‬
‫ ِمنْ َه َذا َعلَ ٌْ ُك ْم‬،‫هلل‬ِ ‫ َف َوهللِ لَل ُّد ْن ٌَا أَهْ َونُ َعلَى‬: ‫ِّت؟ َف َقا َل‬ ٌ ٌ‫ْؾ َوه َُو َم‬ َ ٌ‫ َف َك‬،ُّ‫ ِِلَ َّن ُه أَ َسك‬،ِ‫ان َعٌْبا فٌِه‬ َ ‫ َك‬،‫َح ٌّا‬
Tercümesi 2- (2957) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Süleyman (yâni; İbn Bilâl) Ca'fer'den, o
da babasından, o da Câbir b. Abdullah'dan naklenrivayet etti ki, Resûlullah (s.a.v.) yayla
köylerinden birinden şehre girerken pazarauğradı, halk etrafındaydılar. Derken küçük kulaklı ölü bir
oğlağın yanından geçti.Onu eline alarak kulağından tuttu. Sonra: «Hanginiz bunun bir dirheme kendinin
olmasını İster?» dedi. Ashâb: — Biz onun bir şey mukabilinde bizim olmasını dilemeyiz. Onunla ne yapabiliriz
ki, dediler. Resûlullah (s.a.v.):— «Bunun sizin olmasını diler misiniz?» diye sordu. Ashâb:— Vallahi diri olsa
kusuru vardı. Çünkü kulakları küçüktür. Ölü oluğu halde onune yapalım? dediler. Bunun üzerine: —
«Şimdi vallahi Allah nezdinde dünya sizin indinizde şu hayvandan daha kıymetsizdir. » buyurdu.
Muttasıl senedli, humasi isnadlı olup an'ane ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli
( mavi renk ) ve fiili ( yeşil renk ) hadistir. Hadiste mevkuf kısımda vardır. Nisbe, künye yoktur.
Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb Süleyman(yâni; İbn Bilâl) Ca'fer babasından Câbir b. Abdullah

ٕ ، ًُِّ‫ْن َعرْ َع َر َة السَّام‬ِ ‫ َوإِب َْراهٌِ ُم بْنُ م َُح َّم ِد ب‬، ُّ‫َح َّد َثنًِ م َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى ْال َع َن ِزي‬
ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ َعنْ َج ِاب ٍر‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ َعنْ َجعْ َف ٍر‬، ًَِّ‫الث َقف‬ َّ ‫ان‬ِ ٌَ ‫ب ٌَعْ ِن‬ِ ‫ َح َّدث َنا َع ْب ُد ْال َوهَّا‬:‫َق َاَل‬
‫ك ِب ِه َعٌْبا‬ ُ ‫ان َه َذا ال َّس َك‬ َ ‫ان َح ٌّا َك‬ َّ ‫ث‬
َ ‫ َفلَ ْو َك‬: ًِّ‫الث َق ِف‬ ِ ٌِ‫ َؼٌ َْر أَنَّ فًِ َحد‬،ِ‫صلَّى هلل َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ِبم ِْثلِه‬ َ
Tercümesi : (...) Bana Muhammed b. Müsennâ eI-Anezî ile İbrahim b. Muhammed b. Ar'araes-Sâmi rivayet ettiler.
(Dediler ki): Bize Abdü'l-Vehhab (yâni; Sekafî), Ca'fer'den, oda babasından, o da Câbir'den,
o da Peygamber (s.a.v.)'den naklen yukarıdaki 2. hadisin mislini rivayet ettiler. Yalnız Sekafî'nin hadîsinde:
«Diri olsaydı bu kulak küçüklüğü onda kusur sayılırdı.» cümlesi vardır.
Muttasıl senedli, iki tariklidir. Humasi isnadlı olup an'ane ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu
kavli ve fiili hadistir. Metin zikredilmemiş onun yerine bi mislihi denilmiştir. 3 nisbe vardır.
Muhammed b. Müsennâ eI-Anezî
Abdü'l-Vehhab (yâni; Sekafî) Ca'fer babasından Cabir
İbrahim b. Muhammed b. Ar'ara es-Sâmi

ٖ ،ِ‫ َعن أَ ِبٌه‬،‫ؾ‬ ٍ ِّ‫ َعنْ ُم َطر‬،‫ َح َّد َث َنا َق َتا َد ُة‬،‫ َح َّد َث َنا َهمَّا ٌم‬،ٍ‫َح َّد َث َنا َهدَّابُ بْنُ َخالِد‬
،ًِ‫ َمال‬،ًِ‫ َمال‬:‫ " ٌَقُو ُل ابْنُ آ َد َم‬:‫ َقا َل‬،‫ أَل ْها َ ُك ُم ال َّت َكاث ُر‬:ُ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َوه َُو ٌَ ْق َرأ‬ ُ ٌ‫ أَ َت‬:‫َقا َل‬
َ ًَّ‫ْت ال َّن ِب‬
َ ٌ‫ض‬
‫ْت؟‬ َ ‫ت َفأ َ ْم‬ َ ‫ أَ ْو َت‬،‫ْت‬
َ ‫ص َّد ْق‬ َ ْ‫ أَ ْو لَ ِبس‬،‫ْت‬
َ ٌَ‫ت َفأ َ ْبل‬ َ ٌ‫ت َفأ َ ْف َن‬
َ ‫ك إِ ََّل َما أَ َك ْل‬ َ ‫ ٌا اب َْن آ َد َم ِم ْن َما ِل‬،‫ك‬
َ َ‫ و َه ْل ل‬:‫َقا َل‬

Tercümesi 3- (2958) Bize Heddâb b. Hâlid rivayet etti. (Dedi ki) Bize Hemmâm rivayetetti. (Dedi ki): Bize Katâde,
Mutarrif'ten, o da babasından naklen rivayet etti. (Demiş ki): Peygamber (s.a.v.)'e geldim kendisi:«Sizi çokluk meşgul etti.»
sûresini okuyordu.«Âdemoğlu malım, malım diyor. Acaba ey Âdemoğlu, malından yiyip tükettiğinden,giyip eskittiğinden ve
sadaka verip tekmillediğinden başka sana bir fayda var mı?» buyurdular.
Muttasıl senedli, humasi isnadlı olup an'ane ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ( mavi renk ) , fiili turuncu renk hadistir
Heddâb b. Hâlid Hemmâm Katâde Mutarrif Mutarrif'in babası

،‫شعْ َب ُة‬ ٍ ‫ َوابْنُ َب َّش‬،‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬
ُ ‫ َح َّد َث َنا‬،‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َجعْ َف ٍر‬:‫ َق َاَل‬،‫ار‬
،‫ ح َو َح َّد َث َنا ابْنُ ْال ُم َث َّنى‬،ٍ‫ َعنْ َسعٌِد‬، ٍّ‫ جمٌِعا َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً َعدِي‬:‫قاَل‬ َ ‫َو‬
َ
‫ َعنْ أ ِبٌ ِه‬،‫ؾ‬ َ ُ
ٍ ِّ‫ َعنْ ُم َطر‬،‫ ُكلُّ ُه ْم َعنْ َق َتا َد َة‬،ً‫ َح َّد َث َنا أ ِب‬،‫َح َّد َث َنا ُم َعاذ بْنُ ِه َش ٍام‬
‫َّام‬
ٍ ‫ث َهم‬ ِ ٌِ‫ َف َذ َك َر ِبم ِْث ِل َحد‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬ َ ًِّ‫ْت إِلَى ال َّن ِب‬ ُ ٌ‫ ا ْن َت َه‬:‫َقا َل‬
Tercümesi : (...) Bize Muhanımed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize
Mulıammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivayet etti. Ve her iki râvi birden dediler ki:
Bize İbn Ebî Adiy, Saîd'den rivayet etti. (H). Bize İbn Müsennâ da rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muâz b. Hişam rivayet etti.
(Dedi ki): Bize babam rivayet etti. Bu râvilerin hepsi Katâde'den, o da Mutarrif'den,o da babasından naklen rivayet etmişlerdir. (Demiş
ki): Ben Peygamber (s.a.v.)'e vardım... Ve râvi Hemmâm'ın hadîsi gibi nakletmiştir.
1. Tarik : Muhammed b. Müsennâ Muhammed b. Ca'fer Şu'be Katade Mutarrif Babası
2. Tarik : İbn Beşşâr Muhammed b. Ca'fer Şu'be Katade Mutarrif Babası
3. Tarik : Muhammed b. Müsennâ İbn Ebî Adiy Saîd Katade Mutarrif Babası
4. Tarik : İbn Beşşâr İbn Ebî Adiy Saîd Katade Mutarrif Babası
5. Tarik : İbn Müsennâ Muâz b. Hişam babam ( Hişam ) Katade Mutarrif Babası
Metin 2958. hadisin misli ( aynısı ) olduğu için o senedi de belirttik.
6. Tarik : Heddâb b. Hâlid Hemmâm Katade Mutarrif Babası
Muttasıl senedli, 6 tarikli buradaki ilk 5 tarik südasi isnadlı üstteki Heddab ın hadisi hümasi olup an'ane ve tahdis
rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili hadistir. Hadis Hemmâm'ın hadîsi gibi aynen nakledilmiştir.
Heddab'ın hadisi ali isnad, Diğerleri nazil isnaddır. 1 künye vardır.
Not : 6 tarikin ortak ravisi Katade'dir. Şu'be, Said, Muaz'ın babası Hişam ve Hemmam dan hadis dağılmaya başlar.
Muhammed b. Müsennâ hadisi; Muhammed b. Ca'fer, İbn Ebî Adiy ve Muâz b. Hişam dan almıştır.
İbn Beşşâr hadisi; Muhammed b. Ca'fer ve İbn Ebî Adiy den almıştır.

ٗ ،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ َع ِن ْال َع ََل ِء‬،‫ َح َّد َثنًِ َح ْفصُ بْنُ َم ٌْ َس َر َة‬،ٍ‫َح َّد َثنًِ س َُو ٌْ ُد بْنُ َسعٌِد‬
ٌ ‫ إِ َّن َما لَ ُه ِمنْ َمالِ ِه َث ََل‬،ًِ‫ َمال‬،ًِ‫ َمال‬:‫ " ٌَقُو ُل ْال َع ْب ُد‬:‫ َقا َل‬،‫صلَّى هلل َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
:‫ث‬ َ ِ‫أَنَّ َرسُو َل هلل‬
ِ ‫ار ُك ُه لِل َّن‬
"‫اس‬ ِ ‫ َو َت‬، ٌ‫ك َفه َُو ذا ِهب‬ َ ِ‫ َو َما سِ َوى َذل‬،‫ أَ ْو أَعْ َطى َفا ْق َت َنى‬،‫س َفأ َ ْبلَى‬ َ ‫ أَ ْو لَ ِب‬،‫َما أَ َك َل َفأ َ ْف َنى‬
Tercümesi 4- (2959) Bana Süveyd b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki): Bana Hafs b. Meysera,
Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resûlullah (s.a.v.):«Kul; malım, malım diyor.
Halbuki malından ona yalnız üç şey vardır: 1- Yiyip bitirdiği, 2- Giyip eskittiği, 3- Ve verip biriktirdiği.
Bundan gayrisi; kendisi gider, malı insanlara terkeder.» buyurmuşlar.
Muttasıl senedli, humasi isnadlı olup an'ane ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ( mavi renk )hadistir. 1 künye vardır.
Süveyd b. Saîd Hafs b. Meysera, Alâ babası Ebû Hureyre
ٗ ،‫ أَ ْخ َب َر َنا م َُح َّم ُد بْنُ َجعْ َف ٍر‬،‫ أَ ْخ َب َر َنا ابْنُ أَ ِبً َمرْ ٌَ َم‬،‫اق‬
َ ‫و َح َّد َثنٌِ ِه أَبُو َب ْك ِر بْنُ إِسْ َح‬
‫اْلسْ َنا ِد م ِْثلَه‬ َ
ِ ْ ‫ ِب َه َذا‬، ‫أ ْخ َب َرنًِ ْال َع ََل ُء بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬
Tercümesi : (...) Bana bu hadîsi Ebû Bekir b. İshak da rivayet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Meryem haber verdi. (Dedi ki):
Bize Muhammed b. Ca'fer haber verdi. (Dedi ki):Bana Alâ b. Abdurrahman bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.
Muttasıl senedli, südasi isnadlı olup an'ane, ihbar ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli
hadistir. Burada sadece sened zikredilmiş. Metin bir önceki hadisin aynısıdır. 2 künye vardır.
1. tarik : Ebû Bekir b. İshak İbn Ebî Meryem Muhammed b. Ca'fer Alâ b. Abdurrahman Babası Ebu Hureyre
2959. hadis ; 2. tarik : Süveyd b. Saîd Hafs b. Meysera, Alâ Babası Ebû Hureyre
٘ :‫ َقا َل ٌَحْ ٌَى‬،‫ْن ُع ٌَ ٌْ َن َة‬ِ ‫ ك ََِل ُه َما َع ِن اب‬،ٍ‫ َو ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬، ًُِّ‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَحْ ٌَى ال َّتمٌِم‬
، ٍ‫س ب َْن َمالِك‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬،‫ْن أَ ِبً َب ْك ٍر‬
َ ‫ت أَ َن‬ ِ ‫ َعنْ ع ْب ِد هللِ ب‬،‫أَ ْخ َبر َنا ُس ْف ٌَانُ بْنُ ُع ٌَ ٌْ َن َة‬
ْ
ِ ‫ َف ٌَرْ ِج ُع اث َن‬،‫ِّت َث ََل َث ٌة‬
،‫ان َو ٌَ ْب َقى َوا ِح ٌد‬ َ ٌ‫ » ٌَ ْت َب ُع ْال َم‬: ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ٌَقُو ُل‬
« ‫ َف ٌَرْ ِج ُع أَهْ ل ُ ُه َو َمال ُ ُه َو ٌَ ْب َقى َع َملُه‬،ُ‫ٌَ ْت َب ُع ُه أَهْ ل ُ ُه َو َمال ُ ُه َو َع َملُه‬
Tercümesi : 5-(2960) Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî ile Züheyr b. Harb ikisi birden İbn Uyeyne'den rivayet ettiler.
Yahya dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Abdullah b. Ebî Bekr'den naklen haber verdi.
(Demiş ki): Ben Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işittim: Resûlullah (s.a.v.): «Cenazeyi üç şey takib eder.
Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Onu ailesi, malıve ameli takib eder; ailesi ile malı döner, ameli kalır.» buyurdular.
Muttasıl senedli, 2 tarikli rubai isnadlı olup an'ane, sema ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ( mavi renk ) hadistir. 1 künye, 1 nisbe vardır
Yahya b. Yahya et-Temîmî
İbn Uyeyne Abdullah b. Ebî Bekr Enes b. Mâlik
Züheyr b. Harb

ٙ ،ٍ‫ أَ ْخ َبر َنا ابْنُ وهْ ب‬، ًَّ‫ان ال ُّت ِج ٌِب‬ َ ‫ْن عِ ْم َر‬ ِ ‫هلل ٌَعْ نًِ اب َْن َحرْ َملَ َة ب‬ ِ ‫ْن َع ْب ِد‬ ِ ‫َح َّد َثنًِ َحرْ َملَ ُة بْنُ ٌَحْ ٌَى ب‬
،‫ أَنَّ ْال ِمسْ َو َر ب َْن َم ْخ َر َم َة‬،‫الز َبٌ ِْر‬ ُّ ‫ْن‬ ِ ‫ َعنْ عُرْ َو َة ب‬،ٍ‫ْن شِ َهاب‬ ِ ‫ َع ِن اب‬، ُ‫أَ ْخ َب َرنًِ ٌُو ُنس‬
‫ان َش ِه َد َب ْدرا‬ َ ‫ َو َك‬، ٍّ‫ْن ل ُ َؤي‬ ِ ‫ؾ (( َوه َُو َحلٌِؾُ َبنًِ َعام ِِر ب‬ ٍ ‫أَ ْخ َب َرهُ أَنَّ َع ْم َرو ب َْن َع ْو‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫)) أَ ْخ َب َرهُ أَنَّ َرسُو َل هلل‬،‫صلَّى هلل ُ َع َل ٌ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫َم َع َرس‬
َّ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬ َ ِ‫ان َرسُو ُل هلل‬ َ
َ ‫ َو َك‬،‫ ٌَأتًِ ِب ِج ْز ٌَ ِت َها‬،‫ْن‬ ِ ٌ‫اح إِلَى ا ْل َبحْ َر‬ َ ‫ث أَ َبا ُع َب ٌْ َد َة ب َْن‬َ ‫َب َع‬
ِ َّ‫الجر‬
ْ
ِ ٌ‫ال م َِن ال َبحْ َر‬
،‫ْن‬ َ
ٍ ‫ َف َق ِد َم أبُو ُع َب ٌْ َد َة ِب َم‬، ًِّ‫الحضْ َر ِم‬ ْ
َ ‫ َوأم ََّر َعلٌَ ِْه ُم ال َع ََل َء ب َْن‬،‫ْن‬َ ْ َ
ِ ٌ‫صال َح أهْ َل ال َبحْ َر‬ َ ‫ه َُو‬
،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ِ ‫ص ََل َة ْال َفجْ ِر َم َع َرس‬ َ َ
َ ‫ت ْاِل ْن‬
َ ِ‫ُول هلل‬ َ ‫ؾ وا َف ْوا‬ َ ،‫وم أ ِبً ُع َب ٌْ َد َة‬ ِ ‫صا ُر ِبقُ ُد‬ ِ ‫َف َس ِم َع‬
،ُ‫ َف َت َعرَّ ضُوا لَه‬،‫ؾ‬ َ ‫ص َر‬ َ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ا ْن‬ َ ‫هلل‬ِ ‫صلَّى َرسُ و ُل‬ َ ‫َفلَمَّا‬
‫ظ ُّن ُك ْم س ِمعْ ُت ْم‬ ُ َ‫ ث َّم َقا َل » أ‬،‫ٌِن َرآ ُه ْم‬ َ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ح‬ َ ِ‫َف َت َب َّس َم َرسُو ُل هلل‬
ِ‫ أَ َج ْل ٌَا َرسُو َل هلل‬:‫ْن ؟ « َف َقالُوا‬ ِ ٌ‫أَنَّ أَ َبا ُع َب ٌْ َد َة َق ِد َم ِب َشًْ ٍء م َِن ْال َبحْ َر‬
،‫ َف َوهللِ َما ْال َف ْق َر أَ ْخ َشى َعلَ ٌْ ُك ْم‬،‫ َفأ َ ْبشِ رُوا َوأَمٌلوا َما ٌَسُرُّ ُك ْم‬: ‫َقا َل‬
،‫ان َق ْبلَ ُك ْم‬ َ ‫ت َعلَى َمنْ َك‬ ْ ‫ َك َما ُبسِ َط‬،‫َولَ ِك ِّنً أَ ْخ َشى َعلَ ٌْ ُك ْم أَنْ ُتب َْس َط ال ُّد ْن ٌَا َعلَ ٌْ ُك ْم‬
،« ‫ َو ُت ْهلِ َك ُك ْم َك َما أَهْ لَ َك ْت ُه ْم‬،‫َف َت َنا َفسُو َها َك َما َت َناؾ سُو َها‬
Tercümesi : 6- (2961) Bana Harmele b. Yahya b. Abdullah (yâni; İbn Harmele b. İmran et-Tûcîbi) rivayet etti. (Dedi ki):
Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, o İbnŞihâb'dan, o da Urve b. Zübeyr'den naklen haber verdi.
Ona da Misver b. Mahreme haber vermiş. Ona da Amr b. Avf —ki bu zât Benî Âmir b. Lüeyy'in müttefiki idi.
Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte Bedir'de bulunmuştu— haber vermiş ki, Resûlullah(s.a.v.) Ebû Ubeyde b. Cerrah'ı
Bahreyn'in vergisini getirmek için oraya göndermiş.Resûlullah (s.a.v.) bizzat Bahreyn halkıyla musalaha yapmış,
onlara Alâ' b. Hadramî'yi vâli göndermişti. Ebû Ubeyde Bahreyn'den mallar ile geldi. Derken ensar Ebû Ubeyde'nin
geldiğini duydular. Ve hepsi Resûlullah (s.a.v.)'e birlikte sabah namazına geldiler. Resûlullah (s.a.v.) namazı kılınca
oradan ayrıldı. Onlar önüne çıktılar.Resûlullah (s.a.v.) onları gördüğü vakit gülümsedi. Sonra: «Zannederim siz
Ebû Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şey ile geldiğini duydunuz.» buyurdu.
— Evet, yâ Resûlallah! dediler. «O halde sevinin ve sizi sevindirecek şeyi ümit edin! Vallahi! Ben sizin namınıza
fakirlikten korkmuyorum. Lâkin ben sizin namınıza dünyanın sizden öncekilereserildiği gibi, size de serilmesinden
ve dünya için onların yarıştıkları gibi, sizin deyarış etmenizden, dünyanın onları helak ettiğ gibi, sizi de helâk
edeceğinden korkuyorum.» buyurdular.
Altı çizili 1. ahberahu da Misver b. Mahreme, Urve b. Zübeyr 'e haber veriyor.
Altı çizili 2. ahberahu da Amr b. Avf, Misver b. Mahreme'ye haber veriyor.
Muttasıl senedli, sübai isnadlı olup an'ane, ihbar, müenen ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ( mavi renk ), fiili ( yeşil renk ), takriri ( mor renk ) hadistir. 1 nisbe vardır.
Harmele b. Yahya b. Abdullah (yâni; İbn Harmele b. İmran et-Tûcîbi) - İbn Vehb - Yûnus, - İbn Şihâb -
Urve b. Zübeyr - Misver b. Mahreme - Amr b. Avf
ٙ ،ٍ‫ْن َسعْ د‬ِ ‫ْن إِب َْراهٌِ َم ب‬ َ ُ‫ جمٌِعا َعنْ ٌَعْ ق‬،ٍ‫ َو َع ْب ُد بْنُ ح َم ٌْد‬، ًُِّ‫الح َسنُ بْنُ َعلًٍِّ الح ُْل َوان‬
ِ ‫وب ب‬ َ ‫َح َّد َث َنا‬
ِ ‫ أَ ْخ َب َر َنا أَبُو ْال ٌَ َم‬، ًُِّ‫ارم‬
،‫ان‬ ِ ‫ ح َو َح َّد َث َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ال َّد‬،‫صال ٍِح‬َ ْ‫ َعن‬،ً‫َح َّد َث َنا أَ ِب‬
‫صال ٍِح‬َ ‫ث‬ ِ ٌِ‫ َوم ِْث ِل َحدٌِ ِث ِه َؼٌ َْر أَنَّ فًِ َحد‬،‫س‬ َ ‫ ِبإِسْ َنا ِد ٌُو ُن‬، ِّ‫الزهْ ِري‬ ُ ‫أَ ْخ َب َر َنا‬
ُّ ‫ ك ََِل ُه َما َع ِن‬، ٌ‫ش َعٌْب‬
« ‫» َو ُت ْل ِه ٌَ ُك ْم َك َما أَل ْه َت ُه ْم‬
Tercüme : (...) Bİze Hasen b. Ali el-Hulvâni ile Abd b. Humeyd hep birden Yakub b. İbrahimb. Sa'd'dan rivayet ettiler.
(Demiş ki): Bize babam Salih'den rivayet etti. H. Bize Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimî de rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Ebu'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki): Bize Şuayb haber verdi. Her iki râvi Zührî'den Yûnus'un isnâdıyla
onun hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır. Yalnız Salih'in hadîsinde: «Onları alıkoyduğu gibi, sizi de alıkoyacağından korkarım.» cümlesi
vardır.
1. Tarik : Hasen b. Ali el-Hulvâni - Yakub b. İbrahim b. Sa'd' - Babası - Salih - İbn Şihâb (Zührî) - Urve b. Zübeyr -
Misver b. Mahreme - Amr b. Avf

2. Tarik : Abd b. Humeyd -


Yakub b. İbrahim b. Sa'd' - Babası - Salih - İbn Şihâb (Zührî) - Urve b. Zübeyr -
Misver b. Mahreme - Amr b. Avf
3. Tarik : Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimî - Ebu'l-Yeman - Şuayb - İbn Şihâb (Zührî) - Urve b. Zübeyr -
Misver b. Mahreme - Amr b. Avf
Metin 2961. hadisin misli ( aynısı ) olduğu için o senedi de belirttik. 4. tarik bir önceki 2961. hadiisin senedi olup Yunus'dan sonraki
raviler her iki hadiste de aynıdır.
4. Tarik : Harmele b. Yahya b. Abdullah (yâni; İbn Harmele b. İmran et-Tûcîbi) - İbn Vehb - Yûnus, - İbn Şihâb -
Urve b. Zübeyr - Misver b. Mahreme - Amr b. Avf
Muttasıl senedli, 1. ve 2. tarik sümani ( sekizli ) isnadlı 3 ve 4. tarik sübai isnadlı olup an'ane, ihbar ve tahdis rivayet
lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli, fiili ve takriri hadistir. Hadis aynen nakledilmiştir. Yalnız Salih'in hadîsinde:
«Onları alıkoyduğu gibi, sizi de alıkoyacağından korkarım.» cümlesi vardır.
Not : 4 tarikin ortak ravisi İbn Şihâb'tır. Salih, Şuayb ve Yunus dan hadis dağılmaya başlar.
Hasen b. Ali el-Hulvâni ve Abd b. Humeyd hadisi; Yakub b. İbrahimb. Sa'd', dan almıştır.
Hasen b. Ali el-Hulvâni ile Abd b. Humeyd ikisi birden Müslim'e hadisi verdiği için tek ravi sayılmıştır.

٧ ،ِ‫ارث‬ ِ ‫الح‬ َ ُ‫ أَ ْخ َب َرنًِ َعمْ رُو بْن‬،ٍ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ َوهْ ب‬، ُّ‫َح َّد َث َنا َع ْمرُو بْنُ َسوَّ ا ٍد ْال َعام ِِري‬
ِ ‫ْن ْال َع‬
،)‫اص‬ ِ ‫ْن َعمْ ِرو ب‬ ِ ‫ َم ْولَى َع ْب ِد هللِ ب‬،‫اس‬ ٍ ‫اح ( ه َُو أَبُو ف َِر‬ َ َ َ
ٍ ‫ َح َّدث ُه أنَّ ٌَ ِزٌ َد بْن َر َب‬،‫أنَّ َب ْك َر ب َْن َس َوا َد َة‬
: ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم أَ َّن ُه َقا َل‬َ ‫هلل‬ ِ ‫ُول‬ِ ‫ َعنْ َرس‬،‫اص‬ ِ ‫ْن ْال َع‬ ِ ‫ْن َع ْم ِرو ب‬ِ ‫هلل ب‬ ِ ‫َح َّد َث ُه َعنْ َع ْب ِد‬
: ٍ‫ أَيُّ َق ْو ٍم أَ ْن ُت ْم ?» َقا َل َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ َع ْوؾ‬،‫ارسُ َوالرُّ و ُم‬ ِ ‫ت َعلَ ٌْ ُك ْم َف‬ ْ ‫» إِ َذا فُت َِح‬
َ ‫ َت َت َنا َفس‬،‫ك‬
،‫ُون‬ َ ِ‫ » أَ ْو َؼٌ َْر َذل‬: ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬،ُ‫َنقُو ُل َك َما أَ َم َر َنا هلل‬
،‫ك‬ َ ِ‫ أَ ْو َنحْ َو َذل‬،‫ُون‬
َ ‫اؼض‬ َ ‫ ث َّم َت َت َب‬،‫ُون‬
َ ‫ ث َّم َت َت َدا َبر‬،‫ون‬
َ ‫ث َّم َت َت َحا َس ُد‬
«‫ض‬ ٍ ْ‫ب َبع‬ ِ ‫ض ُه ْم َعلَى ِر َقا‬ َ ْ‫ون ب ع‬ ُ
َ ‫ َف َتجْ َعل‬،‫ٌن‬ ْ
َ ‫ٌِن ال ُم َها ِج ِر‬
ِ ‫ون فًِ َم َساك‬ َ ُ‫ث َّم َت ْن َطلِق‬
7- (2962) Bize Amr b. Sevvâd el-Âmirî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vebb haber verdi. (Dedi ki):
Bana Amr b. Haris haber verdi. Ona da Bekir b. Sevâde rivayet etmiş. Ona da Yezîd b. Rebah
parntez için de Yezid b. Rebah hakkında bilgi verilmiş. (bu zat Abdullah b. Amr b. Âs'ın azatlısı Ebû Firâs'dır),
Abdullah b. Amr b. As'dan, o da Resûlullah (s.a.v.)'den naklen rivayet etmiş ki: «Size İran ve Bizans fethedildiği vakit,
sizler hangi kavimsiniz?» buyurmuş. Abdurrahman b. Avf: — Bize Allah'ın emrettiği gibi deriz, cevabını vermiş. Resûlullah (s.a.v.):
«Bundan başka bir şey yapmaz mısınız? Yarış edersiniz. Sonra birbirlerinize hasedlik çekersiniz. Sonra
birbirlerinize sırt çevirirsiniz. Sonra birbirlerinize küsersiniz. Yahut buna benzer şeyler yaparsınız. Sonra muhacirlerin fakirlerine gider
de,onları birbirleri üzerine vali yaparsınız.» buyurmuşlar.
Altı çizili 1. haddesehu da Bekir b. Sevâde, Amr b. Haris 'e haber veriyor.
Altı çizili 2. haddesehu da Yezîd b. Rebah, Bekir b. Sevâde'ye haber veriyor.
Muttasıl senedli, südasi isnadlı olup an'ane, ihbar, müenen ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ( mavi renk ), takriri ( mor renk ) hadistir
Amr b. Sevvâd el-Âmirî - Abdullah b. Vebb - Amr b. Haris - Bekir b. Sevâde - Yezîd b. Rebah - Abdullah b. Amr b. As

٨ :‫ و َقا َل ٌَحْ ٌَى‬،‫ َح َّد َث َنا‬:‫ َقا َل قُ َت ٌْ َب ُة‬- ‫ و ََقُ َت ٌْ َب ُة بْنُ َسعٌِ ٍد‬،‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَحْ ٌَى‬
،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ َع ِن ْاِلَعْ َر ِج‬،ِ‫الز َناد‬ ِّ ً‫ َعنْ أَ ِب‬، ًُِّ‫ٌِرةُ بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن الح َِزام‬ َ ‫ ْال ُمؽ‬- ‫أَ ْخ َب َر َنا‬
،‫الخ ْل ِق‬
َ ‫ال َو‬ ِ ‫ض َل َعلَ ٌْ ِه فًِ ْال َم‬ِّ ُ‫ » إِ َذا َن َظ َر أَ َح ُد ُك ْم إِلَى َمنْ ف‬:‫ َقا َل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ِ ‫أَنَّ َرسُو َل‬
َ ‫هلل‬
ِّ ُ‫ظرْ إِلَى َمنْ ه َُو أَسْ َف َل ِم ْن ُه ِممَّنْ ف‬
« ‫ض َل َعلَ ٌْ ِه‬ ُ ‫َف ْل ٌَ ْن‬
8- (2963) Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybe b. Saîd rivayet ettiler. (Kuteybe: Haddesenâ; Yahya ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar.
(Dediler ki): Bize Muğîra b.Abdurrahman el-Hızâmî, Ebû'z-Zinad'dan, o da ‘Ar‘ara'dan, o da Ebû Hureyre'den
naklen haber verdi ki, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar: «Biriniz mal ve hilkatte kendinden üstün olana baktığı vakit,
bir de kendininüstün olduğu daha aşağıkine baksın!» buyurmuşlar.
Muttasıl senedli, hümasi isnadlı olup an'ane, ihbar, ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ( mavi renk ), hadistir
Yahya b. Yahya
Muğîra b.Abdurrahman el-Hızâmî - Ebû'z-Zinad - ‘Ar‘ara' - Ebû Hureyre
Kuteybe b. Saîd
‫ْن ُم َن ِّبهٍ‪َ ،‬عنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‪٨ ،‬‬ ‫َ‬
‫اق‪َ ،‬ح َّدث َنا َمعْ َمرٌ‪َ ،‬عنْ َهم ِ‬
‫َّام ب ِ‬ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َراف ٍِع‪َ ،‬ح َّد َث َنا َعب ُد الرَّ َّز ِ‬
‫الز َنا ِد َس َواء‬‫ث أَ ِبً ِّ‬ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‪ِ ،‬بم ِْث ِل َحدٌِ ِ‬ ‫َع ِن ال َّن ِبًِّ َ‬
‫‪(...) Bize Muhammed b. Râfi‘ rivayet etti, (Dedi ki): Bize Abdurrezzâk rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer,‬‬
‫‪Hemmâm b. Münebbih'den, o da Ebû Hureyre'den, o da Peygamber (s.a.v.)'den naklen tamamiyle‬‬
‫‪Ebu'z-Zinâd'ın hadîsi gibi rivayette bulundu.‬‬
‫‪Muttasıl senedli, hümasi isnadlı olup an'ane ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş‬‬
‫‪sarahaten merfu kavli hadistir. Ebu'z-Zinâd'ın hadîsi gibidir.‬‬
‫‪Muhammed b. Râfi‘ - Abdurrezzâk - Ma'mer - Hemmâm b. Münebbih - Ebû Hureyre‬‬

‫‪٩‬‬ ‫وح َّد َثنًِ ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ بٍ‪َ ،‬ح َّد َث َنا َج ِرٌرٌ‪ ،‬ح َو َح َّد َث َنا أَبُو ُك َر ٌْبٍ‪،‬‬
‫َ‬
‫او ٌَة‪َ،‬‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬ ‫َّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬
‫او ٌَة‪ ،‬ح َو َح َّدث َنا أبُو َبك ِر بْنُ أ ِبً َش ٌْ َبة ‪َ -‬واللفظ ل ُه ‪َ -‬ح َّدث َنا أبُو ُم َع ِ‬ ‫َ‬ ‫َح َّد َث َنا أَبُو ُم َع ِ‬
‫صال ٍِح‪َ ،‬عنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‪،‬‬ ‫ش‪َ ،‬عنْ أَ ِبً َ‬ ‫َ‬
‫َو َوكٌِعٌ‪َ ،‬ع ِن ْاِلعْ َم ِ‬
‫ظرُوا إِلَى َمنْ أَسْ َف َل ِم ْن ُك ْم‪،‬‬ ‫صلَّى هلل ُ َعل ٌْ ِه َو َسلَّ َم‪ « :‬ا ْن ُ‬ ‫َقا َل‪َ :‬قا َل َرسُو ُل هللِ َ‬
‫او ٌَ َة ‪َ -‬علَ ٌْ ُك ْم «‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫ظرُوا إِلَى َمنْ ه َُو َف ْو َق ُك ْم‪َ ،‬فه َُو أجْ َد ُر أنْ ََل َت ْز َدرُوا ِنعْ َم َة هللِ ‪َ -‬قا َل أبُو م َُع ِ‬ ‫َو ََل َت ْن ُ‬
‫‪9- (...) Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki): Bize Cerir rivayet etti. H. Bize Ebû Küreyb de rivayet etti, (Dedi ki):‬‬
‫‪Bize Ebû Muaviye rivayet etti. H. Bize Ebû Bekr b. Ehî Şeybe dahî rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki):‬‬
‫‪Bize Ebû Muaviye ile Vekî, A'meş'den, o da Ebû Salih'den, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (s.a.v.):‬‬
‫»‪«Sizden daha aşağı olanlara bakın! Sizin fevkinizde olanlara bakmayın! Bu Allah'ın nimetini küçümsememenize daha lâyıktır.‬‬
‫‪buyurdular. Ebû Muaviye: «Allah'ın sizin üzerinize olan nimetini.» demiştir.‬‬
‫‪1. Tarik : Züheyr b. Harb‬‬ ‫‪- Cerir‬‬ ‫‪- A'meş -‬‬ ‫‪Ebû Salih - Ebû Hureyre‬‬
‫‪2. Tarik : Ebû Küreyb‬‬ ‫‪- Ebû Muaviye - A'meş - Ebû Salih - Ebû Hureyre‬‬
‫‪3. Tarik : Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Ebû Muaviye - A'meş -‬‬ ‫‪Ebû Salih - Ebû Hureyre‬‬
‫‪4. Tarik : Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Vekî‬‬ ‫‪- A'meş -‬‬ ‫‪Ebû Salih - Ebû Hureyre‬‬
‫‪Muttasıl senedli, 4 tarikli ve bütün tarikler hümasi isnadlı olup an'ane ve tahdis rivayet‬‬
‫‪lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli bir hadistir. Hadis aynen nakledilmiştir. Ebû Muaviye:‬‬
‫‪«Allah'ın sizin üzerinize olan nimetini.» demiştir.‬‬
‫‪Not : 4 tarikin ortak ravisi A'meş'tir. Cerir, Ebu Muaviye ve Vekî den hadis dağılmaya başlar.‬‬
‫‪Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Küreyb hadisi Ebû Muaviye'den almıştır.‬‬
‫‪Ebu Muaviye ve Veki ikisi birden A'meş'den hadisi aldığı için tek ravi sayılmıştır.‬‬
‫ٓٔ‬ ‫اق بْنُ َع ْب ِد هللِ ب ِْن أَ ِبً َط ْل َح َة‪،‬‬ ‫َح َّد َث َنا َش ٌْ َبانُ بْنُ َفرُّ و َخ‪َ ،‬ح َّد َث َنا َهمَّا ٌم‪َ ،‬ح َّد َث َنا إِسْ َح ُ‬
‫صلى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‪،‬‬ ‫َح َّد َثنًِ َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ أَ ِبً َع ْم َرةَ‪ ،‬أَنَّ أَ َبا ه َُرٌ َْر َة َح َّد َثهُ‪ ،‬أ َّن ُه سم َِع ال َّن ِبًَّ َ‬
‫ث إِلٌَ ِْه ْم َملَكا‪،‬‬ ‫ص‪َ ،‬وأَ ْق َر َع‪َ ،‬وأَعْ َمى‪َ ،‬فأ َ َرا َد هلل ُ أَنْ ٌَ ْب َتلِ ٌَ ُه ْم‪َ ،‬فب َع َ‬ ‫ٌَقُو ُل‪ " :‬إِنَّ َث ََل َثة فًِ َبنًِ إِسْ َرابٌِ َل‪ :‬أَب َْر َ‬
‫ك ؟ َقا َل‪ :‬لَ ْونٌ َح َسنٌ ‪َ ،‬و ِج ْل ٌد َح َسنٌ ‪َ ،‬و ٌَ ْذ َهبُ َع ِّنً الَّذِي َق ْد َقذ َِرنًِ ال َّناسُ ‪،‬‬ ‫ص‪َ ،‬ف َقا َل‪ :‬أَيُّ َشًْ ٍء أَ َحبُّ إِلَ ٌْ َ‬ ‫َفأ َ َتى ْاِلَب َْر َ‬
‫ْك؟‬ ‫ال أَ َحبُّ إِلٌَ َ‬ ‫ب َع ْن ُه َق َذ ُرهُ‪َ ،‬وأعْ طِ ًَ لَ ْونا َح َسنا َو ِج ْلدا َح َسنا‪ ،‬قا َل‪َ :‬فأَيُّ ْال َم ِ‬ ‫ُ‬ ‫َقا َل‪َ :‬ف َم َس َح ُه َف َذ َه َ‬
‫ْ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫اْل ِبلُ ‪ -‬أَ ْو َقا َل ْال َب َقرُ‪َ ،‬ش َّ‬
‫اْل ِبلُ‪َ ،‬و َقا َل اْل َخ ُر‪ :‬ال َب َقرُ‪،‬‬ ‫ص‪ ،‬أ ِواِل ْق َر َع‪َ ،‬قا َل أ َح ُد ُه َما‪ِ :‬‬ ‫اق ‪ -‬إَِل أنَّ اِلب َْر َ‬ ‫َّ‬ ‫ك إِسْ َح ُ‬ ‫َقا َل‪ِ ْ :‬‬
‫ْك ؟‬ ‫ك فٌِ َها‪َ ،‬قا َل‪َ :‬فأ َ َتى ْاِلَ ْق َر َع ‪َ ،‬ف َقا َل‪ :‬أَيُّ َشًْ ٍء أَ َحبُّ إِلٌَ َ‬ ‫ارك هلل ُ لَ َ‬ ‫َقا َل‪َ :‬فأُعْ طِ ًَ َنا َقة ُع َش َرا َء‪َ ،‬ف َقا َل‪َ :‬ب َ‬
‫ب َع ْنهُ‪َ ،‬وأُعْ طِ ًَ َش َعرا َح َسنا‪،‬‬ ‫َقا َل‪َ :‬ش َع ٌر َح َس ٌن َو ٌَ ْذ َهبُ َع ِّنً َه َذا الَّذِي َق ْد َقذ َِرنًِ ال َّناسُ ‪َ ،‬قا َل‪َ :‬ف َم َس َح ُه َف َذ َه َ‬
‫َ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬
‫ك فٌِ َها‪َ ،‬قا َل‪ :‬فأ َتى اِلعْ َمى‪،‬‬ ‫ارك هلل ُ لَ َ‬ ‫ك؟ َقا َل‪ْ :‬ال َب َقرُ‪َ ،‬فأُعْ طِ ًَ َب َق َرة َحامَِل‪َ ،‬ف َقا َل‪َ :‬ب َ‬ ‫ال أَ َحبُّ إِ َل ٌ َ‬ ‫َقا َل‪َ :‬فأَيُّ ْال َم ِ‬
‫ص َرهُ‪،‬‬ ‫اس‪َ ،‬قا َل‪َ :‬ف َم َس َح ُه َف َر َّد هلل ُ إِ َل ٌ ِه َب َ‬ ‫ص ِري‪َ ،‬فأ ُ ْبصِ َر ِب ِه ال َّن َ‬ ‫ك؟ َقا َل‪ :‬أَنْ ٌَ ُر َّد هلل ُ إِلًََّ َب َ‬ ‫َف َقا َل‪ :‬أَيُّ َشًْ ٍء أَ َحبُّ إِلَ ٌْ َ‬
‫ُ‬ ‫ُ‬ ‫ال أَ َحبُّ إِلَ ٌْ َ‬ ‫َقا َل‪َ :‬فأَيُّ ْال َم ِ‬
‫اْل ِب ِل‪،‬‬‫ِهذا َوا ٍد م َِن ْ ِ‬ ‫ان ل َ‬ ‫ان َو َولَّ َد َه َذا‪َ ،‬قا َل‪َ :‬ف َك َ‬ ‫ك؟ َقا َل‪ْ :‬ال َؽ َن ُم‪َ ،‬فأعْ طِ ًَ َشاة والِدا‪َ ،‬فأ ْن ِت َج َه َذ ِ‬
‫ُور ِت ِه َو َه ٌْ َب ِتهِ‪َ ،‬ف َقا َل‪َ :‬ر ُج ٌل ِمسْ ِكٌنٌ ‪،‬‬ ‫ص فًِ ص َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫َولِه َذا َوا ٍد م َِن ال َب َق ِر‪َ ،‬ولِهذا َوا ٍد م َِن ال َؽ َن ِم‪َ ،‬قا َل‪ :‬ث َّم إِن ُه أ َتى اِلب َْر َ‬
‫َّ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫الح َس َن‪،‬‬ ‫ك اللَّ ْو َن َ‬ ‫ك لَّذِي أَعْ َطا َ‬ ‫ك‪ ،‬أَسْ أَلُ َ‬ ‫ت ِب ًَ ال ِح َبا ُل فًِ َس َف ِري‪َ ،‬ف ََل َب ََل َغ لًِ ْال ٌَ ْو َم إِ ََّل ِباللهِ ث َّم ِب َ‬ ‫َق ِد ان َق َط َع ْ‬
‫ك‪،‬‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫ٌِرةٌ‪ ،‬ؾ َقا َل لَ ُه‪َ :‬كأ ِن ًّ أعْ ِرفُ َ‬ ‫وق َكث َ‬ ‫َ‬
‫الح َس َن‪َ ،‬و ْال َما َل َبعٌِرا‪ ،‬أ َت َبل ُػ َعلَ ٌْ ِه فًِ َس َف ِري‪َ ،‬ف َقا َل‪ :‬ال ُحقُ ُ‬ ‫َوال ِج ْل َد َ‬
‫ت َهذا ال َما َل َك ِابرا َعنْ َك ِاب ٍر‪،‬‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫ك هللُ؟ َف َقا َل‪ :‬إِ َّن َما َو ِرث ُ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫ك ال َّناسُ ؟ َفقٌِرا َفأعْ طا َ‬ ‫َ‬
‫ص ٌَقذ ُر َ‬‫ْ‬ ‫َ‬
‫أَلَ ْم َت ُكنْ أب َْر َ‬
‫ِهذا‪،‬‬‫ُور ِتهِ‪َ ،‬ف َقا َل لَ ُه م ِْث َل َما َقا َل ل َ‬ ‫ك هلل ُ إِلَى َما ُك ْنتَ ‪َ ،‬قا َل‪َ :‬وأَ َتى ْاِل ْق َر َع فًِ ص َ‬ ‫صٌ ََّر َ‬‫َف َقا َل‪ :‬إِنْ ُك ْنتَ َكاذِبا‪َ ،‬ف َ‬
‫ك هلل ُ إِلَى َما ُك ْنتَ ‪َ ،‬قا َل‪َ :‬وأَ َتى ْاِلَعْ َمى فًِ ص َ‬
‫ُور ِت ِه‬ ‫صٌ ََّر َ‬‫َو َر َّد َعلَ ٌْ ِه م ِْث َل َما َر َّد َعلَى َه َذا‪َ ،‬ف َقا َل‪ :‬إِنْ ُك ْنتَ َكاذِبا َف َ‬
‫ك‪،‬‬ ‫َّ‬ ‫ْ‬
‫ت ِب ًَ ال ِح َبا ُل فًِ َس َف ِري‪َ ،‬ف ََل َب ََل َغ لًِ ال ٌَ ْو َم إَِل ِباللهِ‪ ،‬ث َّم ِب َ‬ ‫ٌل‪ ،‬ا ْن َق َط َع ْ‬ ‫َو َه ٌْ َب ِتهِ‪َ ،‬ف َقا َل‪َ :‬ر ُج ٌل ِمسْ ِكٌنٌ وابْنُ َس ِب ٍ‬
‫ص ِري‪،‬‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬ ‫ُ‬ ‫َ‬
‫ك‪َ ،‬شاة أت َبلػ ِب َها فًِ َسف ِري‪ ،‬فقا َل‪ :‬ق ْد كنت أعْ َمى ف َر َّد هلل ُ إِلًَّ َب َ‬
‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ُ‬ ‫َّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ك َب َ‬
‫ص َر َ‬ ‫ك ِبالَّذِي َر َّد َعلَ ٌْ َ‬ ‫أَسْ أَلُ َ‬
‫ك ْال ٌَ ْو َم َشٌْبا أَ َخ ْذ َت ُه لِلهَِّ‪َ ،‬ف َقا َل‪ :‬أَمْ سِ كْ َما َل ك‪َ ،‬فإِ َّن َما ا ْب ُتلٌِ ُت ْم‪،‬‬ ‫َف ُخ ْذ َما شِ ْبتَ ‪َ ،‬ودَعْ َما شِ ْبتَ ‪َ ،‬ف َوهللِ ََل أَجْ َه ُد َ‬
‫ك"‬ ‫صا ِح َب ٌْ َ‬ ‫ك َو ُس ِخ َط َعلَى َ‬ ‫َف َق ْد رُضِ ًَ َع ْن َ‬
10 - (2964) Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti». (Dedi ki): Bize Hemmam rivayet etti. (Dedi ki): Bize İshak b. Abdullah
b. Ebî Talha rivayet etti. (Dedi ki): Bana Abdurrahman b. Ebî Amr'a rivayet etti. Ona da Ebû Hureyre rivayet etmiş ki,
kendisi Peygamber'i (s.a.v.) şöyle buyururken işitmiş: «Benî İsrail'de biri abraş, biri kel, biri de kör üç kişi varmış.
Allah onları imtihan etmek istemiş de, kendilerine bir melek göndermiş. Melek Abraş'a gelerek:Sence en makbul şey
nedir? diye sormuş. Abraş:— Güzel renk, güzel cild ve benden insanların iğrendiği halin gitmesidir, demiş.
Bunun üzerine melek onu sıvazlamış ve iğrenç hali gitmiş, kendisine güzel birrenk ve güzel bir cild verilmiş. Melek:
—Sence hangi mal en makbuldür? diye sormuş. Abraş:— Devedir (yahut; sığırdır, ishak şek etmiş.) demiş. —Şu kadar
var ki. AbraşlaKelden biri devedir, demiş, öteki sığırdır demiştir— ve kendisine doğurması yakın bir deve verilmiş.
Bunun üzerineMelek:— Allah sana bu devede bereket versin, demiş. Müteakiben Kele gelerek:— Sence en
makbul şey nedir? diye sormuş. Kel:— Güzel saç ve insanların iğrendiği şu halin benden gitmesidir, demiş. Melek onu
da sıvazlamış ve o hal gitmiş. Kendisine güzel saç verilmiş. Melek:— Sence hangi mal en makbuldür? diye sormuş.
Kel:— Sığırdır, cevâbını vermiş. Hemen kendisine hâmile bir inek verilmiş ve melek: — Allah bu inekte sana bereket
versin, demiş. Sonra köre gelerek ;— Sence en makbul şey nedir? diye sormuş. Kör:— Allah'ın bana gözümü iade
etmesi ve onunla insanları görmemdir, demiş. Melek onu da sıvazlamış ve Allah gözünü ona iade etmiş.— Sence hangi mal en
makbuldür? diye sormuştur:— Koyundur, cevâbını vermiş, hemen Kendisine doğurmuş bir koyun verilmiş.
Derken ötekiler üretmiş. Beriki de doğurtmuş, bu suretle birinin bir vâdi devesi,diğerinin bir vadi sığırı, bunun da bir
vadi koyunu olmuş. Sonra melek abraşa eski suret ve kılığında gelerek:— Ben fakir bir adamım, yolculuğumda bütün
çarelerim inkıta'a uğradı. Bugünevvel Allah sonra senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Senden şu güzel
rengi, güzel cildi ve malı veren (Allah) aşkına bir deve istiyorum. Yolumda onunüzerinde muradıma ulaşacağım,
dedi. Abraş:— Haklar çoktur, mukabelesinde bulunmuş. Bunun üzerine melek ona:— Ben seni tanır gibiyim.
Sen insanların iğrendiği abraş değil misin? Hani fakirdin,Allah sana verdi, demiş. Abraş: — Ben bu malı ancak ve ancak
büyük iken büyüğe (intikal eden) bir miras olarak edindim, cevâbını vermiş. Melek de:— Yalancı isen Allah seni eski
haline çevirsin! demiş.Melek kele de eski suretinde gelerek, buna söylediğinin mislini söylemiş. O da- hi bunun gibi
cevap vermiş. Bunun üzerine:— Yalancı isen Allah seni eski haline çevirsin, demiş.Köre de eski suret ve kılığında
gelerek: Ben yoksul ve yolcu bir adamım. Yolculuğumdabütün çarelerim inkıtaa uğradı. Evvel Allah, sonra senden
başka bugün beni(evime) ulaştıracak yüktür. Senden gözünü iade eden (Allah) aşkına bir koyunistiyorum. Onunla
yolumda (muradıma) ulaşacağım, demiş. Kör:— Gerçekten ben âmâ idim. Allah bana gözümü iade etti.
İmdi dilediğini al, dilediğini bırak! Vallahi bugün Allah için aldığın bir şeyde sana zorluk çıkarmam, demiş.Bunun
üzerine melek: Malın senin olsun. Siz ancak imtihan edildiniz. Senden razı olundu, iki arkadaşın ise hışıma uğradı, demiş.
Muttasıl senedli, humasi isnadlı olup müenen ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ( mavi renk ),
hadistir Altı çizili haddesehu da Ebû Hureyre, Abdurrahman b. Ebî Amr 'e haber veriyor.
Şeybân b. Ferrûh - Hemmam - İshak b. Abdullah b. Ebî Talha - Abdurrahman b. Ebi Amr - Ebû Hureyre
ُ
ٔٔ ،‫ َح َّد َث َنا‬: ٌ‫ َقا َل َعبَّاس‬،‫اق‬ َ ‫ْلسْ َح‬ِ ِ ‫ َواللَّ ْفظ‬- ‫ َو َعبَّاسُ بْنُ َع ْب ِد ْال َعظِ ٌِم‬،‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬ ُ ‫َح َّد َث َنا إِسْ َح‬
،ٍ‫ َح َّد َثنًِ َعا ِم ُر بْنُ َسعْ د‬،‫ار‬ َ ‫ أَبُو َب ْك ٍر‬- ‫ أَ ْخ َب َر َنا‬:‫اق‬
ٍ ‫ َح َّد َث َنا ُب َك ٌْ ُر بْنُ ِمسْ َم‬، ًُِّ‫الح َنف‬ ُ ‫و َقا َل إِسْ َح‬
:‫ َفلَمَّا َرآهُ َسعْ ٌد َقا َل‬،ُ‫ َف َجا َءهُ ا ْب ُن ُه ُع َمر‬،ِ‫اص فًِ إِبلِه‬ َ
ٍ ‫ان َسعْ ُد بْنُ أ ِبً َو َّق‬ َ ‫ َك‬:‫َقا َل‬
،‫ك‬ َ ‫ك َو َؼ َن ِم‬
َ ِ‫ت فًِ إِ ِبل‬ ْ َ
َ ‫ أ َن َزل‬:‫ َف َن َز َل َف َقا َل لَ ُه‬،ِ‫ُوذ ِباللهِ ِمنْ َشرِّ َه َذا الرَّ ا ِكب‬ ُ ‫أَع‬
،‫ت‬ ْ ‫ اسْ ُك‬:‫ َف َقا َل‬،ِ‫ص ْد ِره‬ َ ًِ‫ب َسعْ ٌد ف‬ َ ‫ض َر‬ َ ‫ُون ْالم ُْل‬
َ ‫ك َب ٌْ َن ُه ْم؟ َف‬ َ ‫اس ٌَ َت َنا َزع‬َ ‫ت ال َّن‬ َ ‫َو َت َر ْك‬
َ ، ًَِّ‫ ْال َؽن‬، ًَِّ‫ » إِنَّ هللَ ٌُحِبُّ ْال َع ْب َد ال َّتق‬: ‫ ٌَقُو ُل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
« ًَِّ‫الخف‬ َ ‫هلل‬ِ ‫ت َرسُو َل‬ ُ ْ‫س ِمع‬
11- (2965) Bize İshak b. İbrahim ile Abbas b. Abdi'l-Azîm rivayet ettiler. Lâfız İshak'ındır. (Abbas: Haddesenâ; İshâk ise Ahberanâ tâbirini
kullandı. Dedi ki): Bize Ebû Bekir eI-Hanefî haber verdi. (Dedi ki): Bize Bükeyr b. Mismâr rivayet etti.
(Dedi ki): Bana Âmir b. Sa'd rivayet etti. (Dedi ki): Sa'd b. Ebî Vakkâs develerinin arasında idi. Müteakiben oğlu Ömer geldi. Sa'd onu
görünce: Şu binek gelenin şerrinden Allah'a sığınırım, dedi. Ömer indi ve babasına: Sen develerinin ve
koyunlarının arasına indin de, halkı mülk hususunda aralarında çekişmeye terk mi ettin? dedi. Bunun
üzerine Sa'd onun göğsüne vurarak: — Sus! Ben Resûlullah (s.a.v.)'i: «Şüphesiz ki, Allah müttakî, zengin, kendini
ibâdete veren kulu sever.» buyururken işittim, dedi.
Muttasıl senedli, 2 tarikli hümasi isnadlı olup ihbar ve tahdis rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ( mavi renk ), hadistir mevkuf
( açık mavi ) ve maktu ( yeşil ) kısımları vardır. Lafız olarak İshak b. İbrahim'in lafzı alınmıştır.
İshak b. İbrahim
Ebû Bekir eI-Hanefî Bükeyr b. Mismâr Âmir b. Sa'd Sa'd b. Ebî Vakkâs
Abbas b. Abdi'l-Azîm
ٕٔ ،ٍ‫ َعنْ َسعْ د‬،‫ْس‬ ٍ ٌ‫ َعنْ َق‬،‫ت إِسمَاعِ ٌ َل‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬،ُ‫ َح َّد َث َنا ْالمُعْ َت ِمر‬، ًُِّ‫ارث‬ ِ ‫الح‬ َ ‫ب‬ ٍ ٌ‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ َح ِب‬
،‫ْس‬ ٍ ٌ‫ َعنْ َق‬،ُ‫ َح َّد َث َنا إِسمَاعِ ٌل‬:‫ َق َاَل‬،‫ وابْنُ ِب ْش ٍر‬،ً‫ َح َّد َث َنا أَ ِب‬،‫ْن ن َمٌ ٍْر‬ ِ ‫ح َو َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد هللِ ب‬
،‫هلل‬
ِ ‫ٌل‬ ِ ‫ َر َمى ِب َسه ٍْم فًِ َس ِب‬،ِ‫هلل إِنًِّ َِلَ َّولُ َرج ٍُل م َِن ْال َع َرب‬ ِ ‫ » َو‬:‫ ٌَقُو ُل‬،‫اص‬ ٍ ‫ت َسعْ َد ب َْن أَ ِبً َو َّق‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َقا َل‬
ْ
،ُ‫ َما لَ َنا َط َعا ٌم نأ ُكل ُ ُه إِ ََّل َو َر ُق ال ُح ْبلَ ِة َو َه َذا ال َّس ُمر‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬َ ‫هلل‬ ِ ‫ُول‬ ِ ‫َولَ َق ْد ُك َّنا َن ْؽ ُزو َم َع َرس‬
،‫ْت‬ ِ ‫ت َب ُنو أَ َس ٍد ُت َع ِّز ُرنًِ َعلَى ال ِّد‬
ُ ‫ لَ َق ْد ِخب‬،‫ٌن‬ ْ ‫ ث َّم أَصْ َب َح‬،« ‫ض ُع ال َّشاة‬ َ ‫ض ُع َك َما َت‬ َ ٌَ َ‫َح َّتى إِنَّ أَ َحدَ َنا ل‬
،‫ إِذا‬:‫ َولَ ْم ٌَقُ ِل ابْنُ ن َمٌ ٍْر‬،ًِ‫ض َّل َع َمل‬ َ ‫إِذا َو‬
12- (2966) Bize Yahya b. Habib el-Hârisî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mu'temir rivayet etti, (Dedi ki): İsmail'i Kays'dan,
o da Sa'd'dan naklen rivayet ederken dinledim. H. Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr de rivayet etti.
(Dedi ki):" Bize babamla İbn Bişr rivayet ettiler, (Dediler ki): Bize İsmail, Kays'dan rivayet etti. (Demiş ki):
Ben Sa'd b. Ebî Vakkas'i şunu söylerken işittim:— Vallahi ben Allah yolunda Arablardan ilk ok atan adamım.
Resûlullah’la (s.a.v.) birlikte Huble ile şu Semur ağacının yaprağından başka yiyeceğimiz bir şey olmadığı halde gaza
ederdik. Hattâ her birimiz koyun gibi defi hacet ederdi. Sonra Benî Esed, din nâmına beni ta'zir eder oldu.
Şu halde ben hüsrana uğradım ve amelim yazık oldu demektir. İbn Nümeyr «izen» kelimesini söylememiştir.
1. Tarik : Yahya b. Habib el-Hârisî - Mu'temir - İsmail - Kays - Sa'd
2. Tarik : Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr - Babam Abdullah - İsmail - Kays - Sa'd
3. Tarik : Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr - İbn Bişr - İsmail - Kays - Sa'd
Muttasıl senedli, 3 tarikli ve bütün tarikler hümasi isnadlı olup sema, an'ane ve tahdis rivayet
lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili ( açık mavi ) ve mevkuf ( yeşil ) bir hadistir.
Not : 3 tarikin ortak ravisi İsmail'dir. Mu'temir, Abdullah b. Nümeyr ve İbn Bişr den hadis dağılmaya başlar.
Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr hadisi Abdullah b. Nümeyr ve İbn Bişr'den almıştır.
Lafız olarak İbn Bişr'in lafzı alınmıştır.

َ ِ ‫ َعنْ إِسمَاعِ ٌ َل ب‬،ٌ‫ أَ ْخ َب َر َنا َوكٌِع‬،‫َو َح َّد َث َناهُ ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَحْ ٌَى‬
ِ ْ ‫ ِبها َ َذا‬،ٍ‫ْن أ ِبً َخالِد‬
ٖٔ ،ِ‫اْلسْ َناد‬
ُ ‫ َما ٌَ ْخل‬،‫ض ُع ْال َع ْن ُز‬
‫ِط ُه ِب َشًْ ٍء‬ َ ٌَ َ‫ان أَ َح ُد َنا ل‬
َ ‫ض ُع َك َما َت‬ َ ‫ َح َّتى إِنْ َك‬:‫َوقا َل‬
13- (...) Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) Bize Veki', İsmail b. Ebî Hâlid'den naklen bu isnadla
haber verdi. Ve:«Hatta her birimiz keçi gibi defi hacet eder, ona hiç bir şey karışmazdı.» dedi.
Mutasıl senedli südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili bir hadistir.
Bu hadisin İsmail b. Ebî Hâlid'den sonraki isnadı 12. hadisin ortak ravisi olan İsmail'den sonra aynıdır.
Yahya b. Yahya - Veki' - İsmail b. Ebî Hâlid - İsmail - Kays - Sa'd
ٔٗ ‫ْن ُع َمٌ ٍْر‬ ِ ‫ َعنْ َخا ِل ِد ب‬،‫ َح َّد َث َنا ح ُم ٌْ ُد بْنُ ه ََِل ٍل‬،ِ‫ٌِرة‬ َ ‫ َح َّد َث َنا ُسلَ ٌْ َمانُ بْنُ ْال ُمؽ‬،‫َح َّد َث َنا َش ٌْ َبانُ بْنُ َفرُّ و َخ‬
ْ َّ‫صرْ م ٍَو َول‬
‫ت‬ َ ‫ت ِب‬ ْ ‫» َفإِنَّ ال ُّد ْن ٌَا َق ْد َآذ َن‬،‫ أَمَّا َبعْ ُد‬:‫ث َّم قا َل‬،ِ‫ َف َح ِم َد هللَ َوأَ ْث َنى َعلَ ٌْه‬،‫ان‬ َ ‫ َخ َط َب َنا ُع ْت َب ُة بْنُ َؼ ْز َو‬:‫ َقا َل‬، ِّ‫ْال َعد َِوي‬
،‫صا ِح ُب َها‬َ ‫صا ُّب َها‬ ِ ْ ‫ص َبا َب ِة‬
َ ‫ ٌَ َت‬،‫اْل َنا ِء‬ ُ ‫ص َبا َب ٌة َك‬ ُ ‫ َولَ ْم ٌَب َْق ِم ْن َها إِ ََّل‬،‫َح َّذا َء‬
‫ َفإِ َّن ُه َق ْد ذ ُك َر لَ َنا‬،‫ َفا ْن َت ِقلُوا ِب َخٌ ِْر َما ِب َحضْ َر ِت ُك ْم‬،َ‫ار ََل َز َوا َل ل َها‬ ٍ ‫ون ِم ْن َها إِلَى َد‬ َ ُ ‫َوإِ َّن ُك ْم ُم ْن َت ِقل‬
، َّ‫ َو َوهللِ لَ ُت ْم ََلَن‬،‫ك ل َها َ َقعْ را‬ ُ ‫ ََل ٌ ُْد ِر‬،‫ٌِن َعاما‬ َ ‫ َف ٌَه ِْوي ؾ ٌ َها َس ْبع‬،‫الح َج َر ٌل ُ َقى ِمنْ َش َف ِة َج َه َّن َم‬ َ َّ‫أَن‬
َّ‫ َولَ ٌَأْ ِت ٌَن‬،‫ٌِن َس َنة‬ َ ‫ٌرةُ أَرْ َبع‬ َ ِ‫الج َّن ِة مَس‬
َ ‫ٌع‬ ِ ‫ار‬ ِ ‫ص‬َ ‫ْن ِمنْ َم‬ ِ ٌ‫اع‬َ ‫أَ َف َع ِج ْب ُت ْم؟ َولَ َق ْد ذ ُك َر لَ َنا أَنَّ َما َبٌ َْن ِمصْ َر‬
،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ‫هلل‬ ِ ‫ُول‬ِ ‫ َولَ َق ْد َرأَ ٌْ ُتنًِ َس ِاب َع َس ْب َع ٍة َم َع َرس‬،‫الز َح ِام‬ ِّ ‫ٌظ م َِن‬ ٌ ِ‫َعلَ ٌْ َها ٌَ ْو ٌم َوه َُو َكظ‬
، ٍ‫ْن َمالِك‬ ِ ‫ت ب ُردَة َف َش َق ْق ُت َها َب ٌْنًِ َو َبٌ َْن َسعْ ِد ب‬ ُ ‫ َف ْال َت َق ْط‬،‫ت أَ ْش َداقُ َنا‬
ْ ‫ َح َّتى َق ِر َح‬،‫َما لَ َنا َط َعا ٌم إِ ََّل َو َر ُق ال َّش َج ِر‬
ًِّ‫ َوإِن‬،‫ار‬ ِ ‫ص‬ َ ْ‫ َف َما أَصْ َب َح ْال ٌَ ْو َم ِم َّنا أَ َح ٌد إِ ََّل أَصْ َب َح أَمٌِرا َعلَى ِمصْ ٍر ِم َن ْاِلَم‬،‫ت ِب ِنصْ ِف َها َوا َّت َز َر َسعْ ٌد ِب ِنصْ ِف َها‬ ُ ْ‫َفات َزر‬
ٌ‫ َوإِ َّن َها لَ ْم َت ُكنْ ن بُوَّ ة‬،‫صؽٌِرا‬ َ ِ‫ َوعِ ْن َد هلل‬،‫ون فًِ َن ْفسِ ً َعظِ ٌما‬ َ ‫ُوذ ِباللهِ أَنْ أَ ُك‬ ُ ‫أَع‬
‫ون اَلُْٔ َم َرا َء َبعْ َد َنا‬ َ ‫ُون َوت َٔجرِّ ٔب‬َ ‫ َف َس َت ْخ ُبر‬،‫ون آ ِخ ُر َعا ِق َب ِت َها م ُْلكا‬ َ ‫ َح َّتى ٌَ ُك‬،‫ت‬ ْ ‫َق ُّط إِ ََّل َت َنا َس َخ‬
14- (2967) Bize Seyhan b. Ferrûh rivayet etti. (Dedi ki) Bize Süleyman b. Muğîra rivayet etti. (Dedi ki): Bize Humeyd b.
Hilâl, Hâlid b. Umeyr el-Adevî'den rivayet etti. (Şöyle demiş): Bize Utbe b. Gazvân hutbe okudu. Allah'a hamdu sena
etti. Sonra şunları söyledi:— Bundan sonra (malûm ola ki) dünya geçici olduğunu bildirmiş ve sür'atle geçip gitmiştir.
Ondan kabın dibinde kalan ve sahibi için kalıntı gibi, bakıyyeden başka bir şey kalmamıştır. Hiç şüphe yok ki, siz
dünyadan zevali olmayan bir diyara intikal edeceksiniz. O halde elinizde olanın en hayırlısı ile intikal edin. Bize
söylendiğine göre Cehennemin kenarından bir taş atılacak. Taş yetmiş yıl cehenneme düşecek, dibine eremiyecektîr.
Vallahi cehenneme doldurulacaksınız. Buna şaştınız mı? Filhakika bize anlatıldığına göre, cennet kapılarından her iki
kanadın arası kırk yıllık mesafedir. Cennetin üzerine gün gelecek izdihamdan kapıya kadar dolacaktır. Ben
kendimin Resûlullah'la (s.a.v.) beraber bulunan yedi kişinin yedincisi olduğumu görmüşümdür. Ağaç yaprağından
başka yiyeceğimiz yoktu. Hattâ dudaklarımız yara oldu. Ben bir örtü buldum da onu yararak kendimle Sa'd b. Mâlik
arasında taksim ettim. Yarısıyle kendim sarındım, yarısıyle de Sa'd sarındı. Bugün ise bizden hiç birimiz yoktur ki,
şehirlerden birine vali olmasın. Ben nefsim hakkında büyük, Allah indinde küçük olmaktan Allah'a sığınırım.
Gerçekten hiç bir Peygamberlik yoktur ki, değişime uğrayıp akıbeti saltanata müncer olmasın. Sizler yakında haber
alacak ve bizden sonra gelecek valileri tecrübe edeceksiniz.
Muttasıl senedli olup rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
Bu hadiste hükmen merfu ve mevkuf kısımlar da vardır.
Şeyban b. Ferrûh Süleyman b. Muğîra Humeyd b. Hilâl Hâlid b. Umeyr el-Adevî
ٔٗ َ ‫ َح َّد َث َنا ُسلَ ٌْ َمانُ بْنُ ْال ُمؽ‬، ٍ‫ْن َسلٌِط‬
،‫ َح َّد َث َنا ح ُم ٌْ ُد بْنُ ه ََِل ٍل‬،ِ‫ٌِرة‬ ِ ‫اق بْنُ ُع َم َر ب‬ ُ ‫و َح َّد َثنًِ إِسْ َح‬
،‫ان‬ َ ‫ب ُع ْت َب ُة بْنُ َؼ ْز َو‬ َ ‫ َخ َط‬:‫ َقا َل‬،‫الجا ِهلِ ٌَّ َة‬
َ ‫ك‬ َ ‫ َو َق ْد أَ ْد َر‬،‫ْن ُع َمٌ ٍْر‬ ِ ‫َعنْ َخالِ ِد ب‬
َ ‫ث َش ٌْ َب‬
‫ان‬ ِ ٌِ‫ َف َذ َك َر َنحْ َو َحد‬،ِ‫ان أَمٌِرا َعلَى ال َبصْ َرة‬ َ ‫َو َك‬
(...) Bana İshak b. Ömer b. Selit de rivayet etti, (Dedi ki): Bize Süleyman b. Muğre rivayet etti. (Dedi ki):
Bize Humeyd b. Hilâl, Hâlid b. Umeyr'den rivayet etti. Bu zât câhiliyyet devrine yetişmiştir,
(Demiş ki): Utbe b. Gazvân hutbe okudu. Kendisi Basra valisi idi... Ve râvî, Şeyban'ın hadîsi gibi nakletmiştir.
Muttasıl senedli olup rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir. Bu hadiste
hükmen merfu ve mevkuf kısımlar da vardır. Ve râvî, Şeyban'ın ( üstteki hadisin aynısını ) hadîsi gibi nakletmiştir.
İshak b. Ömer b. Selit Süleyman b. Muğîra Humeyd b. Hilâl Hâlid b. Umeyr el-Adevî
ٔ٘ ،‫ْن ه ََِل ٍل‬ ِ ‫ َعنْ ح َم ٌْ ِد ب‬،ٍ‫ْن َخالِد‬ ٍ ٌْ ‫َح َّد َث َنا أَبُو ُك َر‬
ِ ‫ َعنْ قُرَّ َة ب‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َوكٌِع‬،‫ب م َُح َّم ُد بْنُ ْال َع ََل ِء‬
‫ » لَ َق ْد َرأَ ٌْ ُتنًِ َس ِاب َع َس ْب َع ٍة َم َع‬:‫ ٌَقُو ُل‬،‫ان‬ َ ‫ت ُع ْت َب َة ب َْن َؼ ْز َو‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬،‫ْن ُع َمٌ ٍْر‬ ِ ‫َعنْ َخالِ ِد ب‬
َ
« ‫ت أ ْشدَ اقُ َنا‬ ْ ‫ َح َّتى َق ِر َح‬،ِ‫ َما َط َعا ُم َنا إِ ََّل َو َر ُق ال ُح ْبلَة‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ُول هلل‬
ِ ‫َرس‬
15- (...) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivayet etti. (Dedi ki): Bİze Vekî‘, Kurra b. Hâlid'den, o da Humeyd b.
Hilâl'den, o da Hâlid b. Umeyr'den naklen rivayet etti. (Demiş ki): Ben Uthe b. Gazvân'ı şunu söylerken işittim:
— Gerçekten kendimin Resûlullah'la (s.a.v.) birlikte bulunan yedi kişinin yedincisi olduğumu görmüşümdür. Huble yaprağından başka
yiyeceğimiz yoktu. Hattâ dudaklarımız yara oldu.
Muttasıl senedli olup humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir. Bu hadiste
mevkuf kısım da vardır.
Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' - Vekî‘, - Kurra b. Hâlid - Humeyd b. Hilâl - Hâlid b. Umeyr
ٔٙ ،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫صال ٍِح‬ َ ً‫ْن أَ ِب‬ ِ ‫ َعنْ ُس َهٌ ِْل ب‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬،‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
ًِ‫ون ف‬ َ ُّ‫ضار‬ َ ‫ » َه ْل ُت‬:‫ َرسُو َل هللِ َه ْل َن َرى َر َّب َنا ٌَ ْو َم ْال ِق ٌَا َمةِ؟ َقا َل‬:‫ َقالُوا‬:‫ َقا َل‬،‫َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬
‫ون فًِ ر ُْؤ ٌَ ِة ْال َق َم ِر‬ َ ُّ‫ضار‬ َ ‫ » َف َه ْل ُت‬:‫ َقا َل‬،‫ ََل‬:‫ت فًِ َس َحا َب ٍة ؟ « َقالُوا‬ ْ ‫ لَ ٌْ َس‬،ِ‫ٌرة‬َ ‫الظ ِه‬ َّ ًِ‫س ف‬ ِ ‫ر ُْؤ ٌَ ِة ال َّش ْم‬
،‫ون فًِ ر ُْؤ ٌَ ِة َر ِّب ُك ْم‬ َ ُّ‫ضار‬ َ ‫ " َف َوالَّذِي َن ْفسِ ً ِب ٌَ ِد ِه ََل ُت‬:‫ َقا َل‬،‫ ََل‬:‫ْس فًِ َس َحا َبةٍ؟ « َقالُوا‬ َ ٌَ‫ ل‬،‫لَ ٌْلَ َة ْال َب ْد ِر‬
،‫ك‬ ُ
َ ‫ َوأ َسوِّ ْد‬،‫ك‬ ُ
َ ْ‫ أَيْ فُ ْل أَلَ ْم أ ْك ِرم‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬،‫ َف ٌَ ْل َقى ْال َع ْب َد‬:‫ َقا َل‬،‫ون فًِ ر ُْؤ ٌَ ِة أَ َح ِد ِه َما‬ َ ُّ‫ضار‬ َ ‫إِ ََّل َك َما ُت‬
‫ت‬َ ‫ أَ َف َظ َن ْن‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬:‫ َقا َل‬،‫ َبلَى‬:‫ك َترْ أَسُ َو َترْ َبعُ؟ َف ٌَقُو ُل‬ َ ْ‫ َوأَ َذر‬،‫اْل ِب َل‬
ِ ْ ‫الخ ٌْ َل َو‬ َ ‫ك‬ َ َ‫ َوأ ُ َس ِّخرْ ل‬،‫ك‬ َ ْ‫َوأ ُ َزوِّ ج‬
‫ أَيْ فُ ْل أَلَ ْم‬:‫الثان ًَِ َف ٌَقُو ُل‬ َّ ‫ ث َّم ٌَ ْل َقى‬،ًِ‫ك َك َما َنسِ ٌ َتن‬ َ ‫ َفإِنًِّ أَ ْن َسا‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬،‫ ََل‬:‫ك م ََُلقًَِّ ؟ َف ٌَقُو ُل‬ َ ‫أَ َّن‬
ْ‫ أَي‬،‫ َبلَى‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬،ُ‫ َو َترْ َبع‬، ُ‫ك ترْ أَس‬ َ ْ‫ َوأَ َذر‬،‫اْل ِب َل‬ِ ْ ‫الخ ٌْ َل َو‬َ ‫ك‬ َ َ‫ َوأ ُ َس ِّخرْ ل‬،‫ك‬ َ ْ‫ َوأ ُ َزوِّ ج‬،‫ك‬ َ ‫ َوأ ُ َسوِّ ْد‬،‫ك‬ َ ‫أ ُ ْك ِر ْم‬
‫ ث َّم ٌَ ْل َقى‬،ًِ‫ك َك َما َنسِ ٌ َتن‬ َ ‫ َفإِنًِّ أَ ْن َسا‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬،‫ ََل‬:‫ك م ََُلقًَِّ ؟ َف ٌَقُو ُل‬ َ ‫ أَ َف َظ َن ْن‬:‫َربِّ َف ٌَقُو ُل‬
َ ‫ت أَ َّن‬
،‫ْت‬ُ ٌَّ‫صل‬ َ ‫ َو‬،‫ك‬ َ ِ‫ َو ِب ُر ُسل‬،‫ك‬ َ ‫ َو ِب ِك َت ِاب‬،‫ك‬َ ‫ت ِب‬ ُ ‫ َربِّ آ َم ْن‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬،‫ك‬ َ ِ‫ َف ٌَقُو ُل لَ ُه م ِْث َل َذل‬،‫ِث‬ َّ
َ ‫الثال‬
‫ث‬ُ ‫ ْاْل َن َنب َْع‬:‫ ث َّم ٌقُا ُل لَ ُه‬:‫ َقا َل‬،‫ َها ُه َنا إِذا‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬،‫اع‬ َ ‫ َو ٌُثنًِ ِب َخٌ ٍْر َمااسْ َت َط‬،‫ت‬ ُ ‫ص َّد ْق‬
َ ‫ َو َت‬،‫ْت‬ ُ ‫صم‬ ُ ‫َو‬
‫ َوٌقُا ُل ِل َف ِخ ِذ ِه‬،ِ‫ َمنْ َذا الَّذِي ٌَ ْش َه ُد َعلًََّ ؟ َفٌ ُْخ َت ُم َعلَى فٌِه‬:‫ َو ٌَ َت َف َّك ُر فًِ َن ْفسِ ِه‬،‫ك‬ َ ٌْ َ‫َشا ِه َد َنا َعل‬
‫ِك‬
َ ‫وذل‬ َ ،ِ‫ك لٌُِعْ ذ َِر ِمنْ َن ْفسِ ه‬ َ ِ‫ َو َذل‬،ِ‫ َف َت ْنطِ ُق َفخ ُِذهُ َولحْ ُم ُه َوعِ َظا ُم ُه ِب َع َملِه‬،ًِ‫ ا ْنطِ ق‬:‫َولحْ ِم ِه َوعِ َظا ِم ِه‬
" ‫ط هلل ُ َعلَ ٌْ ِه‬ ُ ‫ك الَّذِي ٌَسْ َخ‬ َ ِ‫ْال ُم َناف ُِق َو َذل‬
16- (2938) Bize Muhammed b. Ebî Ömer rivayet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından,
o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Ashab: — Yâ Resûlallah! Biz kıyamet gününde Rabbimizi
görecek miyiz? diye sordular. «Öğle zamanında bulut içinde değilken güneşi görmek husûsunda birbirinizle
itişip kakışıyor musunuz?» dedi. Ashab: — Hayır! cevâbını verdiler. « Yâ Bedir gecesinde bulut içinde olmayan ayı
görmek hususumda birbirinizle itişir misiniz?» dedi. Ashab (yine): — Hayır! cevâbını verdiler.«O halde nefsim
yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz Rabbinizi görme hususunda ancak bu ayla güneşden birini
görmek için itiştiğiniz gibi itişeceksiniz. Teâlâ Hazretleri kulunu karşısına çıkarak:— Ey filân, ben sana ikram
etmedim mi? Seni reis yapmadım mı? Sana zevce vermedim mİ? Sana at ve develeri musahhar kılmadım mı?
Reislik yapmana, ganimet malının dörtte birini almana müsaade etmedim mi? diyecek. O da: — Hay hay (ettin)
cevâbını verecektir. Teâlâ Hazretleri: — Yâ bana kavuşacağını aklından geçirdin mi? diye soracak. Kul . — Hayır!
cevâbını verecektir. Bunun üzerine Teâlâ Hazretleri: İşte ben de senin beni unuttuğun gibi, seni unutuyorum, diyecek.
Sonra ikinci kulun karşısına çıkarak: — Ey filân! Ben sana ikram etmedim mi? Seni reis yapmadım mı? Sana zevce
vermedim mi ? Atları ve develeri sana musahhar kılmadım m:? Reislik yapmana ve ganimetin dörtte birini almana
müsaade etmedim mi? diye soracak. O da: — Hay hay (ettin) Ya Rabbi! cevâbını verecek. — Bana kavuşacağını hiç
aklından geçirdin mi? diyecek. Kul:— Hayır! cevâbını verecektir. Bunun üzerine Teâlâ Hazretleri: — İşte ben de
senin beni unuttuğun gibi, seni unutuyorum, diyecek. Sonra üçüncü kulun karşısına çıkarak, ona da bunun mislini
söyleyecek. Fakat o kul: — Yâ Rabbi! Ben Sana, Senin Kitabına ve Peygamberlerine inandım; namaz kıldım, oruç
tuttum, sadaka verdim, diyecek ve olanca gücüyle hayır senasında bulunacak. Teâlâ Hazretleri:— Öyle ise şuraya!
buyuracaktır. Sonra kendisine:— Şimdi sana şahidimizi göndereceğiz, denilecektir. Kul kendi kendine: Aceb bana
şâhidlik yapacak bu zât kimdir? diye düşünecek, fakat ağzına mühür vurulacak; uyluğuna, etine ve kemiğine:
— Konuş! denilecek. Artık uyluğu, eti ve kemiği onun amelini söyleyecektir. Bu ona kendi nâmına bir özür
bırakmamak içindir. İşte bu münâfıktır. Allah'ın hışmına uğrayacak olan da budur.»
Muttasıl senedli olup humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Muhammed b. Ebî Ömer - Süfyan - Süheyl b. Ebî Sâlih - Babası - Ebû Hureyre
ٔ٧ ،‫ َح َّد َثنًِ أَبُو ال َّنضْ ِر هَاشِ ُم بْنُ ْال َقاسِ ِم‬،‫ْن أَ ِبً ال َّنضْ ِر‬ ِ ‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ ال َّنضْ ِر ب‬
، ًِّ‫ َع ِن ال َّشعْ ِب‬،‫ضٌ ٍْل‬ َ ُ‫ َعنْ ف‬،ِ‫ َعنْ ُع َب ٌْ ٍد ْال ُم ْك ِتب‬، ِّ‫الث ْو ِري‬ َ ٌَ ‫َح َّد َث َنا ُع َب ٌْ ُد هللِ ْاِلَ ْش َج ِع َعنْ ُس ْف‬
َّ ‫ان‬
:‫ َف َقا َل‬،‫ك‬ َ ‫ض ِح‬ َ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َف‬َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫ ُك َّنا عِ ْن َد َرس‬:‫ َقا َل‬، ٍ‫ْن َمالِك‬ ِ ‫سب‬ ِ ‫َعنْ أَ َن‬
،ُ‫ " ِمنْ م َُخا َط َب ِة ْال َع ْب ِد َر َّبه‬:‫ قا َل‬،‫ هلل ُ َو َرسُول ُ ُه أَعْ لَ ُم‬:‫ك « ؟ َقا َل قُ ْل َنا‬ ُ ‫ُون ِم َّم أَضْ َح‬َ ‫» َه ْل َت ْدر‬
ً ِ‫ َفإِنًِّ ََل أ ُ ِجٌ ُز َعلَى َن ْفس‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬:‫ َقا َل‬،‫ َبلَى‬:‫ ٌَقُو ُل‬:‫الظ ْل ِم؟ َقا َل‬ ُّ ‫ ٌَا َربِّ أَلَ ْم ُت ِجرْ نًِ م َِن‬:‫ٌَقُو ُل‬
،‫شهُودا‬ ُ ‫ٌن‬ َ ‫ ِب ْالك َِر ِام ْال َكات ِِب‬،‫ك َش ِهٌدا‬ َ ٌْ َ‫ك ْال ٌَ ْو َم َعل‬
َ ِ‫ َك َفى ِب َن ْفس‬:‫ َف ٌَقُو ُل‬:‫ َقا َل‬،ً‫إِ ََّل َشاهِدا ِم ِّن‬
،ِ‫ َف َت ْنطِ ُق ِباعْ َمالِه‬:‫ َقا َل‬،ًِ‫ ا ْنطِ ق‬:‫ َف ٌُ َقا ُل ِِلَرْ َكا ِن ِه‬،ِ‫ َفٌ ُْخ َت ُم َعلَى فٌِه‬:‫َقا َل‬
'‫ت أ ُ َنا ضِ ُل‬ ُ ‫ َف َع ْن ُكنَّ ُك ْن‬،‫ بعُدا لَ ُكنَّ َوسُحْ قا‬:‫ َقا َل َف ٌَقُو ُل‬،‫ ث َّم ٌ َُخلَّى َب ٌْ َن ُه َو َبٌ َْن ْال َك ََل ِم‬:‫َقا َل‬
17- (2969) Bize Ebû Bekir b. Nadr b. Ebi'n-Nadr rivayet etti. (Dedi ki): Bana
Ebi'n-Nadr Hâşim b. Kâsım rivayet ettî. (Dedi ki): Bize Ubeydullah el-Eşcaî, Süfyan-i Sevrî'den, o da Ubeyd el-
Müktib'den, o da Fudayl'den, o da Şa'bî'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah'in
(s.a.v.) yanında idik. Güldü. Ve: «Niye gülüyorum, biliyor musunuz?» dedi. Biz: — Allah ve Resulü bilir, cevâbını verdik.
Şöyle buyurdular: «Kulun Rabbisiyle konuşmasına gülüyorum. — Yâ Rabbi! Sen beni zulümden korumadın mı?
diyecek. Teâlâ Hazretleri: — Evet korudum, buyuracak. Kul: — Ama ben kendime benim tarafımdan bir şâhid
getirilmesinden başka bir şeye razı değilim, diyecek. Teâlâ Hazretleri de: — Bugün sana tek şâhid olarak nefsin,
çok şâhid olarak da kiram-ı kâtibin (melekleri) kâfidir. Buyuracak ve ağzına mühür vurulacaktır. Müteâkiben
uzuvlarına,konuş, denilecek. Onlar da bunun amellerini söyleyecektir. Sonra konuşmak hususunda serbest
bırakılacak ve: — Sizler uzak olun, ırak olun! Ben ancak sizin için mücâdele ediyordum diyecektir.»
Muttasıl senedli olup sümani isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili hadistir.
Ebû Bekir b. Nadr b. Ebi'n-Nadr - Ebi'n-Nadr Hâşim b. Kâsım - Ubeydullah el-Eşcaî - Süfyan-i Sevrî -
Ubeyd el - Müktib' - Fudayl - Şa'bî' - Enes b. Mâlik
ٔ٨ ،‫اع‬ ْ ِ ‫ار َة ب‬
ِ ‫ْن ال َقعْ َق‬ َ ‫ َعنْ ُع َم‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ضٌ ٍْل‬ َ ُ‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ف‬،ٍ‫َح َّد َثنًِ ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬
:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫َعنْ أَ ِبً ُزرْ َع َة‬
ِ ‫» الل ُه َّم اجْ َع ْل ِر ْز َق‬
« ‫آل م َُح َّم ٍد قُو َتا‬
18- (1055) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Fudayl, o da babasından o da
Umara b. Ka'kâ'dan, o da Ebû Zür‘a'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Resûlullah (s.a.v.): «Allahım! Âl-i Muhammed'in rızkını yetecek kadar ver!» diye duâ ettiler.
Muttasıl senedli olup südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Züheyr b. Harb - Muhammed b. Fudayl - Babasından - Umara b. Ka'kâ' - Ebû Zür‘a' - Ebû Hureyre
ٔ٩ :‫ َقالُوا‬،ٍ‫ َوأَبُو ُك َر ٌْب‬،ٍ‫ َو ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬،‫ َو َع ْمرٌو ال َّنا ِق ُد‬،‫َو َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
:‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ َعنْ أَ ِبً ُزرْ َع َة‬،‫اع‬ ْ ِ ‫ار َة ب‬
ِ ‫ْن ال َقعْ َق‬ َ ‫ َعنْ ُع َم‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ْاِلَعْ َمش‬،ٌ‫َح َّد َث َنا َوكٌِع‬
ِ ‫ » الل ُه َّم اجْ َع ْل ِر ْز َق‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
:‫ َوفًِ ِر َوا ٌَ ِة َع ْم ٍرو‬،« ‫آل م َُح َّم ٍد قُو َتا‬ َ ِ‫َقا َل َرسُو ُل هلل‬
،« ‫» الل ُه َّم ارْ ُز ْق‬
19- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amr en-Nâkıd, Züheyr b. Harb ve Ebû Küreyb de rivayet ettiler. (Dediler ki):
Bize Veki' rivayet etti. (Dedi ki): Bize A'meş, Umara b. Ka'kâ'dan, o da Ebû Zür‘a’dan, o da Ebû Hureyre'den
naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (s.a.v.): «Allahım! Âl-i Muhammed'in rızkını yetecek kadar ver!»
diye dua ettiler. Amr'ın rivayetinde: «Allahım! Rızık ver!» denilmiştir.
1. Tarik : Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Veki' - A'meş - Umara b. Ka'kâ - Ebû Zür‘a - Ebû Hureyre
2. Tarik : Amr en-Nâkıd - Veki' - A'meş - Umara b. Ka'kâ - Ebû Zür‘a - Ebû Hureyre
3. Tarik : Züheyr b. Harb - Veki' - A'meş - Umara b. Ka'kâ - Ebû Zür‘a - Ebû Hureyre
4. Tarik : Ebû Küreyb - Veki' - A'meş - Umara b. Ka'kâ - Ebû Zür‘a - Ebû Hureyre
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amr en-Nâkıd, Züheyr b. Harb ve Ebû Küreyb hadisi hoocaları Veki'den almışlardır.
Sonraki raviler ise bütün tarikler de aynıdır. 18. hadiste ise Umara b. Ka'kâ' ile beraber isnadın devamı aynıdır. Alttaki 19. hadiste ise
A'meş ile beraber isnadın devamı aynıdır
Muttasıl senedli ve bütün tarikler südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٔ٩ َ ‫ت ْاِلَعْ َم‬
،‫ش‬ ُ ْ‫ َس ِمع‬:‫ َقا َل‬،‫ َح َّد َث َنا أَبُو أ ُ َسا َم َة‬،ُّ‫َو َح َّد َث َناهُ أَبُو َسعٌِ ٍد ْاِلَ َشج‬
ِ ْ ‫اع ِبها َ َذا‬
«‫ » َك َفافا‬:‫ َو َقا َل‬،ِ‫اْلسْ َناد‬ ْ ِ ‫ار َة ب‬
ِ ‫ْن ال َقعْ َق‬ َ ‫ذ َك َر َعنْ ُع َم‬
(...) Bize bu hadîsi Ebû Saîd el-Eşecc de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Usâme rivayet etti. (Dedi ki) ;
Ben A'meş'i, Umara b. Ka'kâ'dan bu isnadla rivayet ederken dinledim. O: «Kût» yerine «kefâf» demiştir
Muttasıl senedli südasi isnadlı ( Ebû Zür‘a ile Ebû Hureyre bu iki ravi 18. hadistedir. ) tahdis,sema ve an'ane
rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Ebû Saîd el-Eşecc - Ebû Usâme - A'meş - Umara b. Ka'kâ - Ebû Zür‘a - Ebû Hureyre
ٕٓ :‫ و َقا َل ُز َه ٌْ ٌر‬،‫ أَ ْخ َب َر َنا‬:‫اق‬
ُ ‫ َقا َل إِسْ َح‬- ‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬ ُ ‫ َوإِسْ َح‬،ٍ‫َح َّد َث َنا ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬
‫ » َما َش ِب َع آ ُل م َُح َّم ٍد‬:‫ت‬ ْ َ‫ َقال‬،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،ِ‫ َع ِن ْاِلَسْ َود‬،‫ َعنْ إِب َْراهٌِ َم‬،‫ُور‬ ٍ ‫ َعنْ َم ْنص‬،ٌ‫ َج ِرٌر‬- ‫َح َّد َث َنا‬
«‫ض‬ َ ‫ َح َّتى ُق ِب‬،‫ال ِت َباعا‬ ٍ ٌَ َ‫ث ل‬ َ ‫ ِمنْ َط َع ِام برُّ َث ََل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ُم ْن ُذ َق ِد َم ْال َمدٌِ َن َة‬
َ
20- (2970) Bize Züheyr b. Harb ile İshak b. İbrahim de rivayet ettiler. (İshak: Ahberanâ; Züheyr ise: Haddesenâ
tâbirini kullandı, Dedi ki): Bize Cerir, Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen rivayet
etti. (Şöyle demiş): «Âl-i Muhammed (s.a.v.) kendisi Medine'ye geleliden vefatına kadar, üç gece
arka arkaya buğday yemeğinden doya doya yememişlerdir.»
Muttasıl senedli südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu takriri hadistir.
İshak b. İbrahim - Cerir - Mansûr - İbrahim - Esved - Âişe annemiz
Züheyr b. Harb - Cerir - Mansûr - İbrahim - Esved - Âişe annemiz
ٕٔ ،‫ أَ ْخ َب َر َنا‬:‫اق‬ ُ ‫ َوإِسْ َح‬،ٍ‫ وأَبُو ُك َر ٌْب‬،‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
ُ ‫ َقا َل إِسْ َح‬- ‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬
،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬، ‫ َع ِن ْاِلَسْ َو ِد‬،‫ َعنْ إِب َْراهٌِ َم‬،‫ش‬ َ
ِ ‫ َع ِن ْاِلعْ َم‬،‫او ٌَ َة‬ ِ ‫ أَبُو ُم َع‬- ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ان‬
ِ ‫و َقا َل ْاْل َخ َر‬
َّ
« ‫ضى لِ َس ِبٌلِ ِه‬ َ ‫ َح َّتى َم‬، ُّ‫ٌام ِت َباعا ِمنْ ُخب ِْز بر‬ ٍ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َث ََل َث َة أ‬ َ ِ‫ » َما َش ِب َع َرسُو ُل هلل‬:‫ت‬ ْ َ‫َقال‬
21- (...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeyhe ile Ebû Küreyb ve İshak b. İbrahim rivayet ettiler. (İshak: Ahberanâ; ötekiler:
Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den,
o da Âİşe'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
«Resûlullah (s.a.v.) göçüp gidinceye kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yememiştir.»
1. Tarik : Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Ebû Muâviye - A'meş - İbrahim - Esved - Âişe
2. Tarik : İshak b. İbrahim - Ebû Muâviye - A'meş - İbrahim - Esved - Âişe
3. Tarik : Ebû Küreyb - Ebû Muâviye - A'meş - İbrahim - Esved - Âişe
Muttasıl senedli südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
ٕٕ ،‫شعْ َب ُة‬ ٍ ‫ وم َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬،‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬
ُ ‫ َح َّد َث َنا‬،‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َجعْ َف ٍر‬:‫ َق َاَل‬،‫ار‬
،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،ِ‫ث َع ِن ْاِلَسْ َود‬ ُ ‫ ٌ َُح ِّد‬،‫ت َع ْب َد الرَّ ح َم ِن ب َْن ٌَ ِزٌ َد‬ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬،‫اق‬ َ ‫َعنْ أَ ِبً إِسْ َح‬
ِ ٌ‫ْن ُم َت َت ِاب َع‬
،‫ْن‬ ِ ٌ‫ٌِر ٌَ ْو َم‬ٍ ‫ ِمنْ ُخب ِْز َشع‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ‫ » َما َش ِب َع آ ُل م َُح َّم ٍد‬:‫ت‬ ْ َ‫أَ َّن َها َقال‬
« ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ض َرسُو ُل هلل‬ َ ‫َح َّتى قُ ِب‬
22- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b.
Ca'f'er rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Ebû İshak'dan rivayet etti. (Demiş ki): Ben Abdurrahman b. Yezid'i,
Esved'den, o da Âişe'den naklen rivayet ederken dinledim ki, Âişe şöyle demiş: «Âl-i Muhammed (s.a.v.) tâ
Resûlullah'ın (s.a.v.) ruhu kabzedilinceye kadar, iki gün arka arkaya arpa ekmeğinden doya doya yememiştir.»
Muhammed b. Müsennâ - Muhammed b. Ca'fer - Şu'be - Ebû İshak - Abdurrahman b. Yezid - Esved - Âişe
Muhammed b. Beşşâr - Muhammed b. Ca'fer - Şu'be - Ebû İshak - Abdurrahman b. Yezid - Esved - Âişe
Muttasıl senedli sübai isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
ٕٖ ،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫س‬ ٍ ‫ْن َع ِاب‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬،‫ان‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َوكٌِع‬،‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
«‫ث‬ ٍ ‫ ِمنْ ُخب ِْز برُّ َف ْو َق َث ََل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ‫ » َما َش ِب َع آ ُل م َُح َّم ٍد‬:‫ت‬ ْ َ‫ َقال‬،‫َعنْ َعا ِب َش َة‬
23- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etli. (Dedi ki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da Abdurrahman b. Abis'ten,
o da babasından, o da Âişe'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
«Âl-i Muhammed (s.a.v.) üç geceden Fazla buğday ekmeğinden doya doya yememişlerdir.»
Muttasıl senedli südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Veki', - Süfyan - Abdurrahman b. Abis - babasından - Âişe annemiz
ٕٗ :‫ َقا َل‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن عُرْ َو َة‬ ِ ‫ َعنْ ِه َش ِام ب‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا َح ْفصُ بْنُ ؼِ ٌَاث‬،‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
َ ‫ ِمنْ ُخب ِْز ْالبُرِّ َث ََل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ‫ث َح َّتى َم‬
« ‫ضى ِل َس ِبٌ ِل ِه‬ َ ‫ » َما َش ِب َع آ ُل م َُح َّم ٍد‬:‫ت َعا ِب َش ُة‬
ْ َ‫َقال‬
24- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeyhe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hafs b. Gıyâs, Hişam b. Urve'den, o da babasından
naklen rivayet etti. (Demiş ki): Âişe şunu söyledi: «Âl-i Muhammed (s.a.v.) kendisi göçüp gidinceye kadar,
üç gece buğday ekmeğinden doya doya yememiştir.»
Muttasıl senedli humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Hafs b. Gıyâs - Hişam b. Urve - babasından ( Urve ) - Âişe annemiz
ٕ٘ ،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،‫ َعنْ عُرْ َو َة‬،ٍ‫ْن ح َم ٌْد‬ ِ ‫ َعنْ ه ََِل ِل ب‬،‫ َعنْ ِمسْ َع ٍر‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َوكٌِع‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَبُو ُك َر ٌْب‬
« ‫ْن ِمنْ ُخب ِْز برُّ إِ ََّل َوأَ َح ُد ُه َما َتمْ ٌر‬
ِ ٌ‫ ٌَ ْو َم‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ْ َ‫َقال‬
َ ‫ » َما َش ِب َع آ ُل م َُح َّم ٍد‬:‫ت‬
25- (2971) Bize Ebû Küreyb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Veki', Mis'ar'dan, o da Hilâl b. Humeyd'den, o da
Urve'den, o da Aişe'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): «Âl-i Muhammed (s.a.v.) iki gün buğday ekmeğinden
doya doya yememiştir. İki günün biri mutlaka kuru hurma olmuştur.»
Muttasıl senedli südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
Ebû Küreyb - Veki' - Mis'ar - Hilâl b. Humeyd - Urve - Âişe annemiz
ٕٙ ٍ ‫ َو ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَ َم‬:‫ َقا َل‬،‫ان‬
،‫ان‬ َ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب َد ُة بْنُ ُسلَ ٌْ َم‬،‫َح َّد َث َنا َع ْمرٌو النا ِق ُد‬
،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ‫ » إِنْ ُك َّنا آ َل م َُح َّم ٍد‬:‫ت‬ ْ َ‫ َقال‬،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن عُرْ َو َة‬ ِ ‫َح َّد َث َنا َعنْ ِه َش ِام ب‬
« ‫ إِنْ ه َُو إِ ََّل ال َّت ْم ُر َو ْال َماء‬،‫ار‬ٍ ‫ث َشهْرا َما َنسْ َت ْو ِق ُد ِب َن‬ ُ ‫لَ َن ْم ُك‬
26- (2972) Bize Amr en-Nâkid rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abde b. Süleyman rivayet etti. Amr dedi ki: Bize Yahya b.
Yeman da Hişam b. Urve'den, o da babasından, o da Aişe'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):«Hakîkaten
biz Âl-i Muhammed (s.a.v.) (bazen) bir ay ateş yakmadan dururduk. Nafakamız ancak kuru hurma ile su idi.»
Amr en-Nâkid - Abde b. Süleyman - Hişam b. Urve - babası ( Urve ) - Âişe annemiz
Amr en-Nâkid - Yahya b. Yeman - Hişam b. Urve - babası ( Urve ) - Âişe annemiz
Muttasıl senedli hümasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
ٕٙ ،‫ َوابْنُ ن َمٌ ٍْر‬،‫ َح َّد َث َنا أَبُو أ ُ َسا َم َة‬:‫ َق َاَل‬،ٍ‫ وأَبُو ُك َر ٌْب‬،‫َو َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
،ٍ‫ َولَ ْم ٌَ ْذ ُكرْ آ َل م َُح َّمد‬،‫ث‬ ِ ْ ‫ ِبها َ َذا‬،‫ْن عُرْ َو َة‬
ُ ‫ إِنْ ُك َّنا لَ َن ْم ُك‬:‫اْلسْ َنا ِد‬ ِ ‫َعنْ ِه َش ِام ب‬
َ َ
« ‫ » إِ ََّل أنْ ٌأ ِت ٌَ َنا اللُّ َح ٌْ ُم‬:‫ْن ن َمٌ ٍْر‬ ِ ‫ َع ِن اب‬، ‫ب فًِ َحدٌِ ِث ِه‬ ٍ ٌْ ‫َو َزا َد أَبُو ُك َر‬
(...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme ile İbn Nümeyr,
Hişâm b. Urve'den bu isnadla: «Hakikaten biz dururduk... » diye rivayet ettiler. O Âl-i Muhammedi anmamıştır. Ebû
Küreyb İbn Nümeyr'den rivayet ettiği hadîsinde: «Meğer ki, bize bir parçacıket gelmiş ola...» cümlesini ziyâde etmiştir
1. Tarik : Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Ebû Üsâme - Hişâm b. Urve - babası ( Urve ) - Âişe annemiz
2. Tarik : Ebû Küreyb - Ebû Üsâme - Hişâm b. Urve - babası ( Urve ) - Âişe annemiz
3. Tarik : Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - İbn Nümeyr - Hişâm b. Urve - babası ( Urve ) - Âişe annemiz
4. Tarik : Ebû Küreyb - İbn Nümeyr - Hişâm b. Urve - babası ( Urve ) - Âişe annemiz
Muttasıl senedli hümasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
ٕ٧ ،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ َعنْ ِه َش ٍام‬،‫ َح َّد َث َنا أَبُو أ ُ َسا َم َة‬،ٍ‫ْن ُك َر ٌْب‬ ٍ ٌْ ‫َح َّد َث َنا أَبُو ُك َر‬
ِ ‫ب م َُح َّم ُد بْنُ ْال َع ََل ِء ب‬
‫ َو َما فًِ ِرفً ِمنْ َشًْ ٍء‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ » ُتوُ ِّف ًَ َرسُو ُل هلل‬:‫ت‬ ْ َ‫ َقال‬،‫َعنْ َعا ِب َش َة‬
ُ ‫ َفأ َ َك ْل‬،ًِ‫ٌِر فًِ َرؾٍّ ل‬ ْ
« ًَِ ‫ت ِم ْن ُه َح َّتى َطا َل َعلًََّ َفك ِْل ُت ُه َف َفن‬ ٍ ‫ إِ ََّل َشط ُر َشع‬،ٍ‫ٌأ َ ُكل ُ ُه ُذو َك ِبد‬
27- (2973) Bİze Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' b. Küreyb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâme, Hişam'dan,
o babasından, o da Aişe'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): «Resûlullah (s.a.v.) vefat etti. Halbuki benim rafımda
canlının yiyeceği bir şey yok. Yalnız bir rafımda bir parçacık arpa vardı. Ondan uzun zaman yedim.
Nihayet onu ölçtüm de tükendi.»
Muttasıl senedli rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu mevkuf hadistir.
Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' b. Küreyb - Ebû Üsâme - Hişam - babasından ( Urve )
ٕ٨ ،‫ان‬َ ‫ْن رُو َم‬ ِ ‫ َعنْ ٌَ ِزٌ َد ب‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫از ٍم‬ َ
ِ ‫ٌز بْنُ أ ِبً َح‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ْال َع ِز‬،‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَحْ ٌَى‬
،‫ظ ُر إِلَى ال ْه ََل ِل‬ ُ ‫ َوهللِ ٌَا اب َْن أ ُ ْختًِ إِنْ ُك َّنا لَ َن ْن‬:‫ت َتقُو ُل‬ ْ ‫ أَ َّن َها َكا َن‬،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،‫َعنْ عُرْ َو َة‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫ت َرس‬ ِ ‫ َو َما أُو ِق َد فًِ أَ ْب ٌَا‬،‫ْن‬ ِ ٌ‫ َث ََل َث َة أَ ِهلَّ ٍة فًِ َشه َْر‬،‫اله ََل ِل‬ِ ‫ ث َّم‬،‫اله ََل ِل‬ ِ ‫ث َّم‬
ْ
،ُ‫ان ال َّت ْم ُر َوال َماء‬ َ ْ ْ َ‫ش ُك ْم؟ َقال‬ ُ ٌِّ ‫ان ٌ ُع‬ َ ‫ ٌَا َخالَ ُة َف َما َك‬:‫ت‬ ْ
ُ ‫ قُل‬:‫ َقا َل‬،ٌ‫َنار‬
ِ ‫ » اِلسْ َو َد‬:‫ت‬
،ُ‫ت ل َه ُم َم َنا ِبح‬ ْ ‫ َو َكا َن‬،‫ار‬ َ
َ ‫ٌرانٌ م َِن ْاِل ْن‬ َ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ِج‬ َ ‫إِ ََّل أَ َّن ُه َق ْد َك‬
ِ ‫ص‬ َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫ان ل َِرس‬
« ‫ َف ٌَسْ قٌِ َناه‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ِمنْ أَ ْل َبا ِن َها‬ َ ‫هلل‬
ِ ‫ُول‬ِ ‫ون إِلَى َرس‬ َ ُ ‫َف َكا ُنوا ٌ ُرسِ ل‬
28- (2972) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdü'l-Aziz b. Ebî Hazım babasından, o da Yezid b.
Rûman'dan, o da Urve'den, o da Aişe'den naklen rivayet etti ki, şöyle dermiş: «Vallahi ey kız kardeşim oğlu!
Biz hilâli görüyorduk, sonra (başka) hilâli, sonra (başka) hilâli, iki ayda üç hilâl görüyorduk da, Resûlullah'ın (s.a.v.)
evlerinde ateş yakılmazdı.» Urve demiş ki, ben: — Ey teyze, o halde sizin maişetiniz neydi? diye sordum.
«— İki siyah (yâni) kuru hurma ile su! Şu kadar var ki, Resûlullah'ın (s.a.v.) ensardan bir takım komşuları vardı.
Onların da sağmalları vardı. Resûlullah'a {s.a.v.) sütlerinden gönderirler; o da bize içirirdi.» dedi.
Muttasıl senedli hümasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
Yahya b. Yahya - Abdü'l-Aziz b. Ebî Hazım - babasından ( Ebî Hazım ) - Yezid b. Rûman - Urve - Aişe annemiz
ٕ٩ ،‫ص ْخ ٍر‬ َ ‫ أَ ْخ َب َرنًِ أَبُو‬،ٍ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ َوهْ ب‬،‫الطاه ِِر أَح َم ُد‬ َّ ‫َح َّد َثنًِ أَبُو‬
،ٍ‫ َح َّد َث َنا ابْنُ َوهْ ب‬،ٍ‫ ح و َح َّد َثنًِ َهارُونُ بْنُ َسعٌِد‬، ٍ‫ْن قُ َسٌْط‬ ِ ‫ْن َع ْب ِد هللِ ب‬ ِ ‫َعنْ ٌَ ِزٌ َد ب‬
‫ َعنْ َعا ِب َش َة َز ْو ِج‬،‫الز َبٌ ِْر‬ ُّ ‫ْن‬ ِ ‫ َعنْ عُرْ َو َة ب‬، ٍ‫ْن قُ َسٌْط‬ ِ ‫ َع ِن اب‬،‫ص ْخ ٍر‬ َ ‫أَ ْخ َب َرنًِ أَبُو‬
،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ات َرسُ و ُل هلل‬ ْ َ‫ َقال‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ‫ » لَ َق ْد َم‬:‫ت‬ َ ًِّ‫ال َّن ِب‬
ِ ٌ‫ت فًِ ٌَ ْو ٍم َوا ِح ٍد َمرَّ َت‬
« ‫ْن‬ ٍ ٌْ ‫ َو َز‬،‫َو َما َش ِب َع ِمنْ ُخب ٍْز‬
29- (2974) Bana Ebu't-Tâhir Ahmed rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Ebû Sahr,
Yezid b. Abdullah b. Kusayt'dan naklen haber verdi. H. Bana Harun b. Saîd de rivayet etti, (Dedi ki):
Bize İbn Vehb rivayet etti. (Dedi ki): Bana Ebû Sahr, İbn Kusayt'dan, o da Urve b. Zübeyr'den, o da Peygamber'in
(s.a.v.) zevcesi Aişe'den, naklen haber verdi. (Şöyle demiş): «Gerçekten Resûlullah (s.a.v.) bir günde
iki defa doya doya ekmek ve zeytinyağı yemeden vefat etti.
Ebu't-Tâhir Ahmed - Abdullah b. Vehb - Ebû Sahr - Yezid b. Abdullah b. Kusayt - Urve b. Zübeyr - Aişe annemiz
Harun b. Saîd - İbn Vehb - Ebû Sahr - İbn Kusayt - Urve b. Zübeyr - Aişe annemiz
Muttasıl senedli südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
ٖٓ ،ِ‫ َعنْ أ ُ ِّمه‬،‫ُور‬ ٍ ‫ َعنْ َم ْنص‬،ُ‫ أَ ْخ َب َر َنا َداوُ ُد بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ْال َم ِّكًُّ ْال َع َّطار‬،‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَحْ ٌَى‬
،ُ‫ َح َّد َث َنا َداوُ ُد بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ْال َع َّطار‬،‫ُور‬
ٍ ‫ ح و َح َّد َث َنا َسعٌِ ُد بْنُ َم ْنص‬،‫َعنْ َعا ِب َش َة‬
:‫ت‬ ْ َ‫ َقال‬،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،‫ص ِف ٌَّ َة‬ ُ َ ‫َح َّد َثنًِ َم ْنصُو ُر بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬
َ ‫ َعنْ أ ِّم ِه‬، ًُّ‫الح َج ِب‬
ِ ‫ ال َّت ْم ِر َو ْال َم‬:‫ْن‬ َ
" ‫اء‬ ِ ٌ‫ٌِن َش ِب َع ال َّناسُ م َِن ْاِلسْ َو َد‬ َ ‫ ح‬،‫ص لَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫" ُتوُ ِّف ًَ َرسُو ُل هلل‬
30- (2955) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki): Bize Dâvud b. Abdurrahman el-Mekkî el-Attâr, Mansûr'dan,
o da annesinden, o da Âişe'den naklen haber verdi. H. Bize Saîd b. Mansûr da rivayet etti. (Dedi ki):
Bize Davud b, Abdirrahman el- Attâr rivayet etti. (Dedi ki): Bana Mansûr b. Abdirrahman el-Hacebî,
annesi Safiyye'den, o da Âişe'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
«Resûlullah (s.a.v.) insanlar iki siyaha (yâni) kuru hurma ile suya doydukları vakit vefat etti.»
Yahya b. Yahya - Dâvud b. Abdurrahman el-Mekkî el-Attâr - Mansûr - annesi - Aişe annemiz
Saîd b. Mansûr - Davud b. Abdirrahman el- Attâr - Mansûr b. Abdirrahman el-Hacebî - annesi Safiyye - Aişe annemiz
Muttasıl senedli hümasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
ٖٔ ،ِ‫ َعنْ أ ُ ِّمه‬،‫ص ِف ٌَّ َة‬ َ ‫ْن‬ ِ ‫ َعنْ َم ْنص‬،‫ان‬
ِ ‫ُور ب‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬،‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن‬،‫َح َّد َثنًِ م َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬
ِ ‫ ْال َم‬:‫ْن‬ َ
"‫اء َوال َّتمْ ِر‬ ِ ٌ‫ َو َق ْد َش ِبعْ َنا م َِن ْاِلسْ َو َد‬،‫صلَّى هلل ُ َعل ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ِ ‫" ُتوُ ِّف ًَ َرسُو ُل‬:‫ت‬
َ ‫هلل‬ ْ َ‫ َقال‬،‫َعنْ َعا ِب َش َة‬
31- (...) Bana Muhammed b. Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da
Mansûr b. Safiyye'den, o da annesinden, o da Âişe'den naklen rivayet etti (Şöyle demiş):
«Resûlullah (s.a.v.), vefat etti. Biz iki siyaha (yâni) su ile kuru hurmaya doymuştuk.»
Muttasıl senedli hümasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
Muhammed b. Müsennâ - Abdurrahman - Süfyan - Mansûr b. Safiyye - annesinden - Aişe annemiz
ٖٔ ،‫ َح َّد َث َنا أَبُو أَح َم َد‬، ًٍِّ‫ ح َو َح َّد َث َنا َنصْ ُر بْنُ َعل‬، ًُِّ‫ َح َّد َث َنا ْاِلَ ْش َجع‬،ٍ‫َو َح َّد َث َنا أَبُو ُك َر ٌْب‬
ِ ٌ‫ » َو َما َش ِبعْ َنا م َِن ْاِلَسْ َو َد‬:‫ان‬
« ‫ْن‬ َ ٌَ ‫ َؼٌ َْر أَنَّ فًِ َحدٌِث ِِه َما َعنْ ُس ْف‬،ِ‫اْلسْ َناد‬
ِ ْ ‫ ِب َه َذا‬،‫ان‬
َ ٌَ ‫ك ََِل ُه َما َعنْ ُس ْف‬
(...) Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivayet etti, (Dedi ki): Bize Eşcaî rivayet etti. H. Bize Nasr b. Alî de rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Ebû Ahmed rivayet etti. Her iki râvi Süfyan'dan bu isnadla rivayet etmişlerdir. Şu kadar var ki,
bunların Süfyan'dan rivayet ettikleri hadisinde: «Biz, iki siyahdan doya doya yememiştik.» cümlesi vardır.
Ebû Küreyb - Eşcaî - Süfyan - Mansûr b. Safiyye - annesinden - Aişe annemiz
Nasr b. Alî - Ebû Ahmed - Süfyan - Mansûr b. Safiyye - annesinden - Aişe annemiz
Muttasıl senedli südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
ٖٕ ، َّ‫اري‬ ِ ‫ان ْال َف َز‬ِ ٌَ ‫ َح َّد َث َنا َمرْ َوانُ ٌَعْ ِن‬:‫ َق َاَل‬،‫ وابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬،ٍ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َعبَّاد‬
‫ َوالَّذِي َن ْفسِ ً ِب ٌَ ِد ِه‬: ‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫از ٍم‬ َ
ِ ‫ َعنْ أ ِبً َح‬،‫ان‬ َ ‫َعنْ ٌَ ِزٌ َد َوه َُو ابْنُ َك ٌْ َس‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬َ ‫هلل‬ ِ ‫ » َما أَ ْش َب َع َرسُو ُل‬- ‫ َوالَّذِي َن ْفسُ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة ِب ٌَ ِد ِه‬:‫ و َقا َل ابْنُ َعبَّا ٍد‬-
« ‫ار َق ال ُّد ْن ٌَا‬ َ ‫ ِمنْ ُخب ِْز ِح ْن َط ٍة َح َّتى َف‬،‫أَهْ لَ ُه َث ََل َث َة أٌَ ٍَّام ِت َباعا‬
32- (2976) Bize Muhammed b. Abbâd ile İbn Ebî Ömer rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Mervan (yâni; el-Fezârî)
Yezid'den (bu zât İbn Keysan'dır), o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
«Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, (İbn Abbâd Ebû Hureyre'nin nefsi yed-i kudretinde olan
Allah'a yemin ederim ki, demiştir.) Resûlullah (s.a.v.) dünyadan ayrılıncaya kadar ailesini üç gün arka arkaya
buğday ekmeğiyle doyurmamıştır.»
Muhammed b. Abbâd - Mervan (yâni; el-Fezârî) - Yezid ( İbn Keysan ) - Ebû Hâzim - Ebû Hureyre
İbn Ebî Ömer - Mervan (yâni; el-Fezârî) - Yezid ( İbn Keysan ) - Ebû Hâzim - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
َ
ٖٖ ،‫از ٍم‬ِ ‫ َح َّد َثنًِ أبُو َح‬،‫ان‬ ِ ‫ َعنْ ٌَ ِزٌ َد ب‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ َسعٌِد‬،‫َح َّد َثنًِ م َُح َّم ُد بْنُ َحاتم‬
َ ‫ْن َك ٌْ َس‬
‫ َوالَّذِي َن ْفسُ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة ِب ٌَ ِد ِه‬:‫ ٌَقُو ُل‬،‫ْت اَ َبا ه َُرٌ َْر َة ٌُشِ ٌ ُر ِبإ صْ َب ِع ِه م َِرارا‬ ُ ٌَ‫ َرأ‬:‫َقا َل‬
" ‫ار َق ال ُّد ْن ٌَا‬ َ ‫ َح َّتى َف‬،ٍ‫ َث ََل َث َة أٌَ ٍَّام ِت َباعا ِمنْ ُخب ِْز ِح ْن َطة‬،ُ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َوأَهْ لُه‬
َ ِ‫َما َش ِب َع َن ِبًُّ هلل‬
33- (...) Bana Muhammed b. Hatim rivayet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, Yezid b. Keysan'dan rivayet etti.
(Dedi ki): Bana Ebû Hâzim rivayet etti. (Dedi ki): Ben Ebû Hureyre'yi parmağıyle tekrar tekrar işaret ederek:
«Ebû Hureyre'nin nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim kî, Nebiyyullah (s.a.v.) dünyadan
ayrılıncaya kadar kendisi ve ailesi bir bir arkasına üç gün buğday ekmeği yememişlerdir.»
Muttasıl senedli humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
Muhammed b. Hatim - Yahya b. Saîd - Yezid b. Keysan - Ebû Hâzim - Ebû Hureyre
ٖٗ ، ٍ‫ َعنْ سِ َماك‬،‫ص‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا أَبُو ْاِلَحْ َو‬:‫ َق َاَل‬،‫ وأَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬،ٍ‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة بْنُ َسعٌِد‬
‫ب ٌَّ ُك ْم‬
ِ ‫ْت َن‬ُ ٌَ‫ب َما شِ ْب ُت ْم? » لَ َق ْد َرأ‬ ٍ ‫ أَلَسْ ُت ْم فًِ َط َع ٍام َو َش َرا‬:‫ ٌَقُو ُل‬،‫ٌر‬ ٍ ِ‫ان ب َْن بَش‬َ ‫ت ال ُّنعْ َم‬ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َقا َل‬
ُ
،ِ‫ ِبه‬: ْ‫ َما ٌَ ْم ََل ِب ِه َب ْط َنه « َوقُ َت ٌْ َب ُة لَ ْم ٌَ ْذ ُكر‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َو َما ٌَ ِج ُد م َِن ال َّد َق ِل‬
َ
34- (2977) Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet ettiler. (Dediler ki); Bize Ebu'I-Ahvas, Simâk'den
rivayet etti. (Demiş ki): Ben Nu'man b. Beşîr'i şunu söylerken işittim: «Siz dilediğiniz müddetçe yiyecek ve içecek
içinde değil misiniz? Gerçekten ben Peygamberimiz'i (s.a.v.) karnını doyuracak kadar kötü hurma bulamadığını
gördüm. » derken işittim. Kuteybe «bihî» kelimesini anmamıştır.
Kuteybe b. Saîd - Ebu'I-Ahvas - Simâk - Nu'man b. Beşîr
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Ebu'I-Ahvas - Simâk - Nu'man b. Beşîr
Muttasıl senedli rubai isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
ٖ٘ ُ ‫ ح َو َح َّد َث َنا إِسْ َح‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا ُز َه ٌْر‬،‫ َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ آ َد َم‬،‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َراف ٍِع‬
،‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬
َ
:‫ث ُز َهٌ ٍْر‬
ِ ٌِ‫ َو َزا َد فًِ َحد‬.ُ‫ َنحْ َوه‬،ِ‫اْلسْ َناد‬ ِ ْ ‫ ك ََِل ُه َما َعنْ سِ َماكٍ ِب َه َذا‬،ُ‫ َح َّد َث َنا إِسْ َرابٌِل‬، ًُِّ‫أ ْخ َب َر َنا ْالم ََُلب‬
ُّ ‫ان ال َّت ْم ِر َو‬
.‫الز ْب ِد‬ ِ ‫ون أَ ْل َو‬
َ ‫ض ْو َن ُد‬ َ ْ‫َو َما َتر‬
35- (...) Bize Muhammed b. Râfi' rivayet etli, (Dedi ki): Bize Yahya b. Âdem rivayet etti. (Dedi ki): Bize Züheyr
rivayet etti. H. Bize İshak b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mülâî haber verdi. (Dedi ki): Bize İsrail rivayet etti.
Her iki râvi Simâk'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir. Züheyr'in hadîsinde: «Ama siz kuru hurma ile
kaymağın çeşitlerinden başkasına razı olmuyorsunuz.» ziyâdesi vardır.
1. Tarik: Muhammed b. Râfi' - Yahya b. Âdem - Züheyr - Simâk - Nu'man b. Beşîr
2. Tarik: İshak b. İbrahim - Mülâî - İsrail - Simâk - Nu'man b. Beşîr
Muttasıl senedli humasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
Mevkuf kısmı da vardır.
ٖٙ ،‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َجعْ َف ٍر‬:‫ َق َاَل‬- ‫ْن ْال ُم َث َّنى‬ ِ ‫ظ َِلب‬ ُ ‫ َواللَّ ْف‬- ‫ار‬ٍ ‫ َوابْنُ َب َّش‬،‫َو َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬
ُ‫طب‬ُ ‫ ٌَ ْخ‬،‫ان‬ َ ‫ت ال ُّنعْ َم‬ ُ ْ‫ َس ِمع‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫ْن َحرْ ب‬ ِ ‫ َعنْ سِ مَاكِ ب‬،‫شعْ َب ُة‬ ُ ‫َح َّد َث َنا‬
:‫ َف َقا َل‬،‫اب ال َّناسُ م َِن ال ُّد ْن ٌَا‬ َ ‫ص‬ َ َ‫ ذ َك َر ُع َم ُر َما أ‬:‫َقا َل‬
« ‫ َما ٌَ ِج ُد َد َقَل ٌَ ْم ََل ُ ِب ِه َب ْط َنه‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَ َظ ُّل ْال ٌَ ْو َم ٌَ ْل َت ِوي‬َ ِ‫ْت َرسُو َل هلل‬ ُ ٌَ‫» لَ َق ْد َرأ‬
36- (2978) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivayet ettiler. Lafız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki):
Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) ; Bize Şu'be, Simâk b. Harb'den rivayet etti. (Demiş ki): Nu'man'ı
hutbe okurken dinledim. Şunu söyledi. Ömer insanların dünyadan nelere isabet ettiklerini andı da, şöyle dedi:
«Gerçekken ben Resûlullah'ı (s.a.v.) bütün gün kıvranıyor, karnını doyuracak kötü hurma bulamiyorken gördüm.»
1. Tarik: Muhammed b. Müsennâ - Muhammed b. Ca'fer - Şu'be - Simâk b. Harb - Nu'man - Hz. Ömer
2. Tarik: İbn Beşşâr - Muhammed b. Ca'fer - Şu'be - Simâk b. Harb - Nu'man - Hz. Ömer
Muttasıl senedli südasi isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
Hadiste mevkuf kısım da vardır. Müslim Muhammed b. Müsennâ'nın lafzını kullanmıştır.
ٖ٧ ،‫ِا‬ ٍ ‫ أَ ْخ َب َرنًِ أَبُو َهان‬،ٍ‫ أَ ْخ َب َر َنا ابْنُ َوهْ ب‬،‫ْن َسرْ ٍح‬ِ ‫الطاه ِِر أَح َم ُد بْنُ َع ْم ِرو ب‬ َّ ‫َح َّد َثنًِ أَبُو‬
:‫ َف َقا َل‬،ٌ‫اص َو َسأَلَ ُه َر ُجل‬ ِ ‫ْن ْال َع‬
ِ ‫هلل ب َْن َعمْ ِرو ب‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ ٌَقُو ُل‬، ًَِّ‫اع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ال ُح ُبل‬
ِ ‫ت َع ْب َد‬ َ ‫سم َِع أَ َب‬
ٌ‫ َمسْ َكن‬:‫ » َقا َل‬،‫نع ْم‬ َ :‫ك ا ْم َرأَةٌ َتأْ ِوي إِلَ ٌْ َها؟ « َقا َل‬ َ ‫أَلَسْ َنا ِمنْ فُ َق َرا ِء ْال ُم َها ِج ِر‬
َ َ‫ « أَل‬:ِ‫ٌن؟ َف َقا َل لَ ُه َع ْب ُد هلل‬
،« ِ‫ت م َِن ْال ُملُوك‬ َ ‫ » َفأ َ ْن‬:‫ َقا َل‬،‫ َفإِنَّ لًِ َخادِما‬:‫ َقا َل‬،« ‫ت م َِن ْاِلَ ْغ‬ َ ‫ » َفأ َ ْن‬:‫ َقا َل‬،‫ َن َع ْم‬:‫َتسْ ُك ُن ُه ؟« َقا َل‬
37- (2979) Bana Ebu't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Serh rivayet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana
Ebû Hani' haber verdi, o da Ebû Abdirrahman el-Hubuliyy'i şöyIe derken işitmiş. Ben Abdullah b. Amr b. Âs'dan
dinledim. Ondan bir adam dilenmiş, muhacirlerin fakirlerinden değil miyiz? demiş. Bunun üzerine Abdullah ona
— Senin kendisine sığınacak karın var mı? diye sordu. Adam: — Evet! cevâbını verdi. — Oturacak evin var mı? dedi.
(Yine): — Evet! cevâbını verdi. Abdullah: — Öyle ise sen zenginlerdensin, dedi.
Adam: — Benim bir hizmetçim de var! dedi. Abdullah: O halde sen kırallardansın, dedi.
Muttasıl senedli rubai isnadlı tahdis, sema ve ihbar rivayet lafzı ile gelmiş mevkuf bir hadistir.
Ebu't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Serh - İbn Vehb - Ebû Hani' - Ebû Abdirrahman el-Hubuliyy
ٖ٧ ،ُ‫ َوأَ َنا عِ ْن َده‬،‫اص‬ ِ ‫ْن ْال َع‬ ِ ‫ْن َعمْ ِرو ب‬ ِ ‫ َو َجا َء َث ََل َث ُة َن َف ٍر إِلَى َع ْب ِد‬:‫َقا َل أَبُو َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬
ِ ‫هلل ب‬
:‫ ؾ َقا َل ل َه ُم‬،‫اع‬ ٍ ‫ َو ََل َم َت‬،ٍ‫ َو ََل َدا َّبة‬،ٍ‫ ََل َن َف َقة‬،‫هلل َما َن ْق ِد ُر َعلَى َشًْ ٍء‬ ِ ‫ َو‬،‫ ٌا َ اَبا َ م َُح َّم ٍد إِ َّنا‬:‫َف َقالُوا‬
،‫ان‬ِ ‫ َوإِنْ شِ ْب ُت ْم َذكرْ َنا أَ ْم َر ُك ْم لِلس ُّْل َط‬،‫ إِنْ شِ ْب ُت ْم َر َجعْ ُت ْم إِلَ ٌْ َنا َفأَعْ َط ٌْ َنا ُك ْم َما ٌَس ََّر هلل ُ لَ ُك ْم‬،‫َما شِ ْب ُت ْم‬
َ ‫ » إِنَّ فُ َق َرا َء ْال ُم َها ِج ِر‬:‫ ٌَقُو ُل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
‫ٌن‬ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫ َفإِنًِّ س ِمع‬،‫ص َبرْ ُت ْم‬ َ ‫َوإِنْ شِ ْب ُت ْم‬
‫ ََل َنسْ أ َ ُل َشٌْبا‬،ُ‫ َفإِ َّنا َنصْ ِبر‬:‫ٌِن َخ ِرٌفا « َقالُوا‬ َ ‫ون ْاِلَ ْؼ ِن ٌَا َء ٌَ ْو َم ْال ِق ٌَا َم ِة إِلَى‬
َ ‫ ِبأَرْ َبع‬،ِ‫الج َّنة‬ َ ُ‫ٌَسْ ِبق‬
Üst hadisin metninin devamıdır. (...) Ebû Abdurrahman dedi ki: Ben yanında bulunduğum halde
Abdullah b. Amr b. Âs'a üç kişi geldiler. Ve — Yâ Ebâ Muhammed! Vallahi biz hiç bir şeye kâdir değiliz.
Ne nafakaya, ne hayvana, ne de eşyaya! dediler. Abdullah onlara: — Ne istiyorsunuz? İsterseniz bize müracaat
edersiniz. Biz de size Allah'ın işinizi kolaylaştıracağı şeyleri veririz. İsterseniz hâlinizi Sultana anlatırız. Dilerseniz sabredersiniz. Çünkü
ben Resûlullah'ı (s.a.v.): «Şüphesiz ki, muhacirlerin fakirleri kıyamet gününde cennete
zenginlerden kırk yıl önce gireceklerdir.» buyururken işittim, dedi. Üç zât:
— Öyleyse sabrederiz; hiç bir şey istemeyiz, dediler.
Ebu't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Serh - İbn Vehb - Ebû Hani' - Ebû Abdirrahman el-Hubuliyy - Abdullah b. Amr b. Âs
Muttasıl senedli merfu kısmı humasi isnadlı , mevkuf kısmı ise rubai isnadlı tahdis, sema ve ihbar rivayet lafzı
ile gelmiş sarahaten merfu kavli bir hadistir. Hadiste mevkuf kısım da vardır.
1- « Kendilerine Zulmedenlerin Meskenlerine Girmeyin, Ağlayarak Girerseniz O Başka! » Hadisi Babı
ٖ٨ :‫ُّوب‬ َ ٌَ‫ َقا َل ابْنُ أ‬،‫ جمٌِعا َعنْ إِسمَاعِ ٌ َل‬،‫ َو َعلًُِّ بْنُ حُجْ ٍر‬،ٍ‫ وقُ َت ٌْ َب ُة بْنُ َسعٌِد‬،‫ُّوب‬ َ ٌَ‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ أ‬
:‫ ٌقُو ُل‬،‫ أَ َّن ُه سم َِع َع ْب َد هللِ ب َْن ُع َم َر‬،‫ار‬ ٍ ‫ أَ ْخ َب َرنًِ َع ْب ُد هللِ بْنُ دٌِ َن‬،‫َح َّد َث َنا إِسمَاعِ ٌ ُل بْنُ َجعْ َف ٍر‬
َ ‫ » ََل َت ْد ُخلُوا َعلَى َهؤُ ََل ِء ْال َق ْو ِم ْال ُم َع َّذ ِب‬:‫ب ال ِحجْ ِر‬
،‫ٌن‬ ِ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ِِلَصْ َحا‬
َ ‫هلل‬ِ ‫َقا َل َرسُو ُل‬
« ‫صا َب ُه ْم‬َ َ‫ أَنْ ٌُصِ ٌ َب ُك ْم م ِْث ُل َما أ‬،‫ٌِن َف ََل َت ْد ُخلُوا َعلٌَ ِْه ْم‬
َ ‫ َفإِنْ لَ ْم َت ُكو ُنوا َبا ك‬،‫ٌِن‬ َ ‫إِ ََّل أَنْ َت ُكو ُنوا َبا ك‬
38- (2980) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Ali b. Hucr, toptan İsmail'den rivayet ettiler. İbn Eyyub
(Dedi ki): Bize İsmail b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki): Bana Abdullah b. Dinar haber verdi. Ki, Abdullah b. Ömer'i
şöyle derken işitmiş. Resûlullah (s.a.v.) Hıcrlılar hakkında; «Şu azab gören kavmin üzerine girmeyin. Ancak ağlayarak
girerseniz o başka! Eğer ağlar halde değilseniz, onların basına gelen sizin başınıza da gelmemesi için
yanlarına girmeyin!» buyurdular.
1. Tarik : Yahya b. Eyyûb - İsmail - Abdullah b. Dinar - Abdullah b. Ömer
2. Tarik : Kuteybe b. Saîd - İsmail - Abdullah b. Dinar - Abdullah b. Ömer
3. Tarik : Ali b. Hucr - İsmail - Abdullah b. Dinar - Abdullah b. Ömer
Muttasıl senedli rubai isnadlı tahdis, sema, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli bir hadistir.
ٖ٩ ،‫ َوه َُو ٌَ ْذ ُك ُر ال ِحجْ َر‬،ٍ‫ْن شِ َهاب‬ ِ ‫ َع ِن اب‬، ُ‫ أَ ْخ َب َرنًِ ٌُو ُنس‬،ٍ‫ أَ ْخ َب َر َنا ابْنُ َوهْ ب‬،‫َح َّد َثنًِ َحرْ َملَ ُة بْنُ ٌَحْ ٌَى‬
ُ ‫صلى هلل‬ َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫ َم َررْ َنا َم َع َرس‬:‫ َقا َل‬،‫ إِنَّ َع ْب َد هللِ ب َْن ُع َم َر‬: ‫ َقا َل َسالِ ُم بْنُ َع ْب ِد هلل‬،‫َم َساك َِن َثموُ َد‬
‫ٌِن َظلَمُوا‬ َ ‫ » ََل َت ْد ُخلُوا َم َساك َِن الَّذ‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ َف َقا َل لَ َنا َرسُو ُل هلل‬،‫َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َعلَى ال ِحجْ ِر‬
َ
‫صا َب ُه ْم « ث َّم َز َج َر َفأسْ َر َع َح َّتى َخلَّ َف َها‬ َ ْ
َ ‫ أَنْ ٌُصِ ٌ َب ُك ْم مِث ُل َما أ‬،‫ٌِن َح َذرا‬َ ‫ إِ ََّل أَنْ َت ُكو ُنوا َباك‬،‫أَ ْنفُ َس ُه ْم‬
39- (...) Bana Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan
naklen haber verdi. Kendisi Hicr'i (yâni) Semûd kavminin meskenlerini anlatıyormuş. Salim b. Abdullah demiş ki:
Gerçekten Abdullah b. Ömer şunları söyledi: Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte Hıcra uğradık. Bunun üzerine Resûlullah
(s.a.v.) bize: «Kendilerine zulmedenlerin başına gelenler, sizin başınıza da gelmesinden korunmak için onların
meskenlerine girmeyin! Ancak ağlayarak girerseniz o başka!» buyurdu. Sonra hayvanını sürdü ve sür'atle giderek o yeri arkasında
bıraktı.
Muttasıl senedli südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili bir hadistir.
Harmele b. Yahya - İbn Vehb - Yûnus - İbn Şihab - Salim b. Abdullah - Abdullah b. Ömer
ٗٓ ،‫ َعنْ َناف ٍِع‬،‫هلل‬ِ ‫ أَ ْخ َب َر َنا ُع َب ٌْ ُد‬،‫اق‬
َ ‫ش َعٌْبُ بْنُ إِسْ َح‬ َ ‫الح َك ُم بْنُ مُو َسى أَبُو‬
ُ ‫ َح َّد َث َنا‬،‫صال ٍِح‬ َ ًِ‫َح َّد َثن‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َعلَى ال ِحجْ ِر‬ َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫اس َن َزلُوا َم َع َرس‬ َ ‫ أَنَّ ال َّن‬،ُ‫ أَ ْخ َب َره‬،‫أَنَّ َع ْب َد هللِ ب َْن ُع َم َر‬
‫صلَّى هلل ُ َعلٌَ ِه َو َسلَّ َم أَنْ ٌه ُِرٌقُوا َما‬ َ ِ‫ٌن » َفأ َ َم َر ُه ْم َرسُو ُل هلل‬ َ ‫ َو َع َج ُنوا ِب ِه ْال َع ِج‬،‫ار َها‬ ِ ‫ َفاسْ َت َق ْوا ِمنْ آ َب‬- ‫ض َثموُ َد‬ ِ ْ‫ أَر‬-
،« ‫ت َت ِر ُد َها ال َّنا َقة‬ ْ ‫ َوأَ َم َر ُه ْم أَنْ ٌَسْ َتقُوا م َِن ْال ِب ْب ِر الَّتًِ َكا َن‬،‫ٌن‬
َ ‫اْل ِب َل ْال َع ِج‬
ِ ْ ‫ َو ٌَعْ ِلفُوا‬،‫اسْ َت َق ْوا‬
40- (2981) Bana Hakem b. Musa Ebû Salih rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şuayb b. İshak rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Ubeydullah, Nâfi'den naklen haber verdi. Ona da Abdullah b. Ömer haber vermiş ki: Cemaat Resûlullah (s.a.v.) ile
birlikte Hıcra (yâni; Semûd) kavminin toprağına inmişler de, oranın kuyularından su çekmişler. Ve o su ile hamur
karmışlar. Derken Resûlullah (s.a.v.) çektikleri suyu dökmelerini, hamuru da develere yem yapmalarını emir
buyurmuş. Onlara dişi devenin gittiği kuyudan su çekmelerini emretmiş.
Humasi isnadlı tahdis, ihbar, müen'en ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili bir hadistir.
Hakem b. Musa Ebû Salih - Şuayb b. İshak - Ubeydullah - Nâfi - Abdullah b. Ömer
ٗٓ ,ِ‫ َح َّد َثنًِ ُع َب ٌْ ُد هلل‬،‫اض‬ٍ ٌَ ِ‫ َح َّد َث َنا أَ َنسُ بْنُ ع‬، ُّ‫اري‬ ِ ‫ص‬َ ‫اق بْنُ مُو َسى ْاِلَ ْن‬ ُ ‫َو َح َّد َث َنا إِسْ َح‬
َ ْ
« ‫ار َها َواعْ َت َج ُنوا ِب ِه‬ ِ ْ ‫ِب َه َذا‬
ِ ‫ » َفاسْ َت َق ْوا ِمنْ ِب َب‬:‫ مِثلَ ُه َؼٌ َْر أ َّن ُه َقا َل‬،ِ‫اْلسْ َناد‬
(...) Bize İshak b. Musa eI-Ensârî de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Enes b. Iyâz rivayetetti. (Dedi ki): Bana Ubeydullah bu
isnadla bu hadîsin mislini rivayet etti. Şu kadar var ki o: «Kuyularından su çektiler de onunla hamur kardılar.» demiştir.
Humasi isnadlı tahdis, ihbar, müen'en ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili bir hadistir.
İshak b. Musa eI-Ensârî - Enes b. Iyâz - Ubeydullah - Nâfi - Abdullah b. Ömer
2 — Dul Kadına Yoksul ve Yetime İyilik Babı
ٗٔ ،ِ‫ َعنْ أَ ِبً ْال َؽ ٌْث‬،ٍ‫ْن َز ٌْد‬ ِ ‫ َعنْ َث ْو ِر ب‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َمالِك‬،ٍ‫ْن َقعْ َنب‬ ِ ‫َح َّد َث َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ َمسْ لَ َم َة ب‬
ِ ‫ » السَّاعِ ً َعلَى ْاِلَرْ َملَ ِة َو ْال ِمسْ ك‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬
،‫ٌِن‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬
« ‫ َو َكالصَّاب ِِم ََل ٌفُطِ ُر‬،ُ‫ َو َك ْال َقاب ِِم ََل ٌَ ْف ُتر‬- ‫ َوأَحْ سِ ُب ُه َقا َل‬- ِ‫ٌل هلل‬ِ ‫َك ْالم َُجا ِه ِد فًِ َس ِب‬
41 — (2982) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mâlik, Sevr b. Zeyd'den, o da
Ebu'l-Gays'dan, o da Ebû Hureyre'den, o da Peygamber'den (s.a.v.) naklen rivayet etti. (Şöyle buyurmuşlar):
«Dul ve yoksul için çalışan kimse, Allah yolunda cihad eden gibidir. — Zannederim şöyle de buyurdu
— Ve fütur getirmeden namaz kılan, bırakmadan oruç tutan gibidir.»
Humasi isnadlı tahdis, ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb - Mâlik - Sevr b. Zeyd - Ebu'l-Gays - Ebû Hureyre
ٕٗ ِ ‫ َعنْ َث ْو ِر ب‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َمالِك‬،‫اق بْنُ عِ ٌ َسى‬
، ًِِّ‫ْن َز ٌْ ٍد ال ِّدٌل‬ ُ ‫ َح َّد َث َنا إِسْ َح‬،ٍ‫َح َّد َثنًِ ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬
:‫صلَّى هلل َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ‫هلل‬ِ ‫ َقا َل َرسُو ُل‬:‫ َقا َل‬،‫ث َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬ ُ ‫ ٌ َُح ِّد‬،ِ‫ت أَ َبا ْال َؽ ٌْث‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َقا َل‬
‫ك ِبال َّسبَّا َب ِة َو ْالوُ سْ َطى‬ َ ‫الج َّن ِة « َوأَ َش‬
ٌ ‫ار َما ِل‬ َ ًِ‫ْن ف‬ ِ ٌ‫» َكا ِف ُل ْال ٌَت ٌِِم لَ ُه أَ ْو ل َِؽٌ ِْر ِه أَ َنا َوه َُو َك َها َت‬
42- (2983) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki): Bize İshak b. İsa rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mâlik,
Sevr b. Zeyd ed-Dîlî'den rivayet etti, (Demiş ki): Ben Ebu'l-Gays'i, Ebû Hureyre'den naklen rivayet ederken dinledim.
(Dedi ki): Resûlullah (s.a.v.): «Kendinin veya başkasının olsun yetime bakan kimse ile ben, cennette şunlar gibiyiz.»
buyurdular. Ve Mâlik şehâdet parmağı ile orta parmağa işaret etmiştir.
Südasi isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve maktu fiili hadistir.
Züheyr b. Harb - İshak b. İsa - Mâlik - Sevr b. Zeyd - Ebu'l-Gays - Ebû Hureyre
3 — Mescid Yapmanın Fazileti Babı
ٖٗ ،ٍ‫ َح َّد َث َنا ابْنُ َوهْ ب‬:‫ َق َاَل‬،‫ َوأَح َم ُد بْنُ عِ ٌ َسى‬، ًُِّ‫َح َّد َثنًِ َهارُونُ بْنُ َسعٌِ ٍد ْاِلَ ٌْل‬
ِ ‫ أَنَّ َعاصِ َم ب َْن ُع َم َر ب‬،ُ‫ َح َّد َثه‬،‫ أَنَّ ُب َكٌْرا‬،ِ‫ارث‬
،ُ‫ْن َق َتا َد َة َح َّد َثه‬ ِ ‫الح‬ َ ُ‫أَ ْخ َب َرنًِ َع ْمرٌو َوه َُو ابْن‬
‫ٌِن َب َنى‬َ ‫اس فٌِ ِه ح‬ ِ ‫ عِ ْن َد َق ْو ِل ال َّن‬،‫ان‬ َ ‫ان ب َْن َع َّف‬ َ ‫ ٌَ ْذ ُك ُر أَ َّن ُه سم َِع ع ُْث َم‬، ًَِّ‫الخ ْو ََلن‬
َ ِ‫أَ َّن ُه سم َِع ُع َب ٌْ َد هلل‬
،‫ إِ َّن ُك ْم َق ْد أَ ْك َثرْ ُت ْم‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬َ ‫ُول‬ِ ‫َمسْ ِج َد الرَّ س‬
َ
‫ْت أ َّن ُه َقا َل‬ ُ ‫ َحسِ ب‬:‫ َقا َل ُب َك ٌْ ٌر‬- ‫ " َمنْ َب َنى َمسْ ِجدا‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم ٌَقُو ُل‬
َّ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫َوإِنًِّ س ِمع‬
َ ًِ‫ » َب َنى هلل ُ لَ ُه َبٌْتا ف‬:‫ُون‬
« ‫الج َّن ِة‬ َ ‫الج َّن ِة " َوفًِ ِر َوا ٌَ ِة َهار‬ ْ
َ ًِ‫ َب َنى هلل ُ لَ ُه مِثلَ ُه ف‬،‫هلل‬ِ ‫ ٌَ ْب َتؽًِ ِب ِه َوجْ َه‬-
43- (533) Bana Harun b. Saîd el-Eylî ile Ahmed b. Îsa rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb rivayet etti.
(Dedi ki): Bana Amr (Bu zât İbn Hâris'dir) haber verdi. Ona da Bükeyr rivayet etmiş, ona da Âsım b. Ömer b.
Katâde rivayet etmiş ki, kendisi Ubeydullah eI-Havlânî'yi rivayet ederken dinlemiş. Ubeydullah Osman b. Affân'ı
Resûlullah'ın (s.a.v.) mescidini yaptığında halkın onun hakkında dedikodu yaptıkları sırada dinlemiş. Osman şöyle
demiş: Siz gerçekten çok konuştunuz. Halbuki ben Resûlullah'ı (s.a.v.): «Her kim bir mescid bina ederse
— Bükeyr demiş ki: Zannederim onunla Allah'ın rızâsını taleb ederek dedi— Allah ona cennette bu mescidin mislini
bina eder.» buyururken işittim. Harun'un rivayetinde: «Allah ona cennette bir ev bina eder.» cümlesi vardır.
Harun b. Saîd el-Eylî - İbn Vehb - Amr - Bükeyr - Âsım b. Ömer b. Katâde - Ubeydullah eI-Havlânî - Ubeydullah Osman b. Affân

Ahmed b. Îsa - İbn Vehb - Amr - Bükeyr - Âsım b. Ömer b. Katâde - Ubeydullah eI-Havlânî - Ubeydullah Osman b. Affân
Merfu kısmı Sübai isnadlı, mevkuf kısmı ise südasi isnadlı tahdis, sema, ihbar ve müen'en rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ve mevkuf hadistir
ٗٗ ،‫ ابْنُ ْال ُم َث َّنى‬:‫ َقا َل‬، ِ‫ ك ََِل ُه َما َع ِن الضَّحَّاك‬،‫ َوم َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬،ٍ‫َح َّد َث َنا ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬
،ٍ‫ْن لَ ِبٌد‬ ِ ‫ َعنْ َمحْ مُو ِد ب‬،ً‫ َح َّد َثنًِ أَ ِب‬،‫الحمٌِ ِد بْنُ َجعْ َف ٍر‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد‬،ٍ‫ك بْنُ َم ْخلَد‬ ُ ‫َح َّد َث َنا الضَّحَّا‬
:‫ َف َقا َل‬،ِ‫ْا ِته‬ َ ٌ‫ َوأَ َحبُّوا أَنْ ٌَ َد َع ُه َعلَى َه‬،‫ك‬ َ ِ‫ َف َك ِر َه ال َّناسُ َذل‬،ِ‫ أَ َرا َد ِب َنا َء ْال َمسْ ِجد‬،‫ان‬ َ ‫أَنَّ ع ُْث َم‬
َ ‫ان ب َْن َع َّف‬
،« ‫الج َّن ِة م ِْثلَه‬
َ ًِ‫ َب َنى هلل ُ لَ ُه ف‬،َِّ‫ » َمنْ َب َنى َمسْ ِجدا لِله‬:‫ ٌَقُو ُل‬، ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫س ِمع‬
44- (...) Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ ikisi birden Dahhâk'den rivayet ettiler, İbn Müsennâ
dedi ki: Bize Dahhâk b. Mahled rivayet etti, (Dedi ki): Bize Abdulhamîd b. Ca'fer haber verdi. (Dedi ki): Bana babam,
Mahmud b. Lebid'den rivayet etti ki, Osman b. Affan mescidi bina etmek istemiş de, halk bunu hoş görmemiş, onu
olduğu gibi bırakmasını istemişler. Bunun üzerine Osman: Ben Resûlullah'ı (s.a.v.):
«Her kim Allah için bir mescid bina ederse, Allah ona cennette bu mescidin mislini bina eder.» buyururken işittim, demiş.
Züheyr b. Harb - Dahhâk - Abdulhamîd b. Ca'fer - babam Cafer - Mahmud b. Lebid - Osman b. Affan
Muhammed b. Müsennâ - Dahhâk - Abdulhamîd b. Ca'fer - babam Cafer - Mahmud b. Lebid - Osman b. Affan
Merfu kısmı südasi isnadlı, mevkuf kısmı ise humasi isnadlı tahdis, ihbar ve müen'en rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ve mevkuf hadistir
ٗٗ ‫ ك ََِل ُه َما‬،‫َّاح‬
ِ ‫صب‬ ْ ‫ َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ٍر‬، ًُِّ‫الح ْن َظل‬
َّ ‫ َو َع ْب ُد ْال َملِكِ بْنُ ال‬، ًُِّ‫الخف‬ ُ ‫َو َح َّد َث َناهُ إِسْ َح‬
َ ‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬
َ ًِ‫ » َب َنى هلل ُ لَ ُه َبٌْتا ف‬:‫ َؼٌ َْر أَنَّ فًِ َحدٌِث ِِه َما‬،ِ‫اْلسْ َناد‬
« ‫الج َّن ِة‬ ِ ْ ‫ ِب َه َذا‬،‫ْن َجعْ َف ٍر‬ َ ‫َعنْ َع ْب ِد‬
ِ ‫الحمٌِ ِد ب‬
(...) Bize bu hadîsi İshak b. İbrahim eI-Hanzalî de rivayet etti. (Dedi ki); Bize Ebû Bekr el-Hafî ile
Abdu'l-Melik b. Sabbâh ikisi birden Abdu'l-Hamîd b. Ca'fer'den bu isnadla rivayet ettiler.
Yalnız onların hadîsinde: «Allah ona cennette bir ev bina eder.» cümlesi vardır.
İshak b. İbrahim eI-Hanzalî - Ebû Bekr el-Hafî - Abdu'l-Hamîd b. Ca'fer - babam - Mahmud b. Lebid - Osman b. Affan
İshak b. İbrahim eI-Hanzalî - Abdu'l-Melik b. Sabbâh - Abdu'l-Hamîd b. Ca'fer - babam - Mahmud b. Lebid - Osman b. Affan
Merfu kısmı südasi isnadlı, mevkuf kısmı ise humasi isnadlı tahdis, ihbar ve müen'en rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ve mevkuf hadistir
4 - Yoksullara Sadaka Vermek Babı
ٗ٘ ،‫ُون‬ َ ‫ َح َّد َث َنا ٌَ ِزٌ ُد بْنُ َهار‬:‫ َق َاَل‬- ‫ظ ِِلَ ِبً َب ْك ٍر‬ ٍ ْ‫ َو ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحر‬،‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
ُ ‫ َواللَّ ْف‬- ‫ب‬
، ًِّ‫ْن ُع َمٌ ٍْر اللَّ ٌْ ِث‬ِ ‫ َعنْ ُع َب ٌْ ِد ب‬،‫ان‬ َ ‫ْن َك ٌْ َس‬ ِ ‫بب‬ ِ ْ‫ َعنْ َوه‬،‫ٌز بْنُ أَ ِبً َسلَ َم َة‬ ِ ‫َح َّد َث َنا َع ْب ُد ْال َع ِز‬
‫ َف َسم َِع‬،‫ض‬ ِ ْ‫ " َب ٌْ َنا َر ُج ٌل ِب َف ََل ٍة م َِن ْاِلَر‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬
‫ َفإِذا َشرْ َج ٌة‬،ٍ‫ َفأ َ ْف َر َغ َما َءهُ فًِ َحرَّ ة‬، ُ‫َّحاب‬ َ ‫ك الس‬ َ ِ‫ َف َت َنحَّ ى َذل‬،‫ اسْ ِق َحدٌِ َق َة فُ ََل ٍن‬:‫ص ْوتا فًِ َس َحا َب ٍة‬ َ
ْ َ ْ
‫ َفإِذا َر ُج ٌل َقا ِب ٌم فًِ َحدٌِ َق ِت ِه ٌ َُح ِّو ُل ال َما َء‬،‫ َف َت َتب ََّع ال َما َء‬،ُ‫ك ال َما َء ُكله‬ َّ ْ َ ْ
َ ِ‫ت ذل‬ ْ ‫اج َق ِد اسْ َت ْو َع َب‬ِ ‫ك ال ِّش َر‬ َ ‫ِمنْ تِل‬
:‫ َف َقا َل لَ ُه‬- ‫َّحا َب ِة‬ َ ‫ ل َِِلسْ ِم الَّذِي سم َِع فًِ الس‬- ٌ‫ فُ ََلن‬:‫ك؟ َقا َل‬ َ ‫ ٌَا َع ْب َد هللِ َما اس ُم‬:‫ َف َقا َل لَ ُه‬،ِ‫ِب ِمسْ َحا ِته‬
:‫ب الَّذِي َه َذا َماؤُ هُ ٌَقُو ُل‬ ِ ‫ص ْوتا فًِ الس ََّحا‬ َ ‫ت‬ ُ ْ‫ إِنًِّ س ِمع‬:‫هلل لِ َم َتسْ أَلُنًِ َع ِن اسمًِ؟ َف َقا َل‬ ِ ‫ٌَا َع ْب َد‬
،‫ج ِم ْن َها‬ ُ ‫ظ ُر إِلَى َما ٌَ ْخ ُر‬ ُ ‫ َفإِنًِّ أَ ْن‬،‫ت َه َذا‬ َ ‫ أَمَّا إِ ْذ قُ ْل‬:‫ َف َما َتصْ َن ُع فٌِ َها؟ َقا َل‬،‫ك‬ َ ‫ َِلس ِم‬،‫اسْ ِق َحدٌِ َق َة فُ ََل ٍن‬
،" ‫ َوأَ ُر ُّد فٌِ َها ثل ُ َث ُه‬،‫ َوآ ُك ُل أَ َنا َوعِ ٌَالًِ ثلُثا‬،ِ‫ص َّد ُق ِب ُثلُ ِثه‬ َ ‫َفأ َ َت‬
45- (2984) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivayet ettiler. Lafız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize
Yezid b. Harun rivayet etti. (Dedi ki): Bize. Abdü'l- Aziz b. Ebî Seleme, Vehb b. Keysan'dan, o da Ubeyd b. Ümeyr el-
Leysi'den, o da Ebû Hureyre'den, o da Peygamber'den (s.a.v.) naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşlar:
«Bir adam sahra bir yerde iken bulut içinde: Filânın bahçesini sula! diye bir ses işitmiş. Derken o bulut giderek
suyunu bir taşlığa boşaltmış. Bir de ne görsün, o sel yollarından biri bu suyun hepsini almış. Adam suyu takib etmiş.
Bakmış ki, bir adam kalkmış, bahçesinde suyu bel küreğiyle çeviriyor. Ona: — Ey Allah'ın kulu, senin adın nedir? diye
sormuş. O da: — Filândır, diyerek bulut içinden işittiği ismi söylemiş. O da buna: — Ey Allah'ın kulu, benim adımı niçin soruyorsun?
demiş. Beriki: — Ben şu suyu indiren bulutta bir ses işittim: Filânın bahçesini sula! diye senin
ismini söylüyordu. Bu bahçe hususunda ne yapıyorsun? demiş. Bahçe sahibi: — Madem ki böyle diyorsun (söyleyeyim).
Ben bu bahçeden çıkana bakar da onun üçte birini tasadduk eder, üçte birini çoluk çocuğumla kendim yerim,
üçte birini de bahçeye iade ederim, demiş.»
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Yezid b. Harun - Abdül-Aziz b. Ebî Seleme - Vehb b. Keysan - Ubeyd b. Ümeyr el-Leysi - Ebû Hureyre
Züheyr b. Harb - Yezid b. Harun - Abdül-Aziz b. Ebî Seleme - Vehb b. Keysan - Ubeyd b. Ümeyr el-Leysi - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Hadisin lafzı Ebû Bekr'indir.
ٗ٘ ، ‫ٌز بْنُ أَ ِبً َسلَ َمة‬ َ َ
ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ْال َع ِز‬،‫ أ ْخ َب َر َنا أبُو َداوُ َد‬، ًُِّّ‫ضب‬َّ ‫َو َح َّد َث َناهُ أَح َم ُد بْنُ َع ْب َد َة ال‬
:‫ َؼٌ َْر أَ َّن ُه َقا َل‬،ِ‫اْلسْ َناد‬ِ ْ ‫ ِب َه َذا‬،‫ان‬ َ ‫َح َّد َث َنا َوهْ بُ بْنُ َك ٌْ َس‬
« ‫ٌل‬ِ ‫ْن الس َِّب‬ ِ ‫ٌِن َواب‬َ ‫ٌِن َوالسَّا ِبل‬ ِ ‫س اك‬ َ ‫» َوأَجْ َع ُل ُثل ُ َث ُه فًِ ْال َم‬
(...) Bize bu hadîsi Ahmed b. Abde ed-Dabbî de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Dâvud haber verdi. (Dedi ki): Bize
Abdü'l-Aziz b. Ebî Seleme rivayet etti. (Dedi ki): Bize Vehb b. Keysan bu isnadla rivayet etti. Yalnız o:
«Üçte birini de yoksullara, dilencilere ve yolcuya ayırırım, demiştir.
Ahmed b. Abde ed-Dabbî - Ebû Dâvud - Abdü'l-Aziz b. Ebî Seleme - Vehb b. Keysan - Ubeyd b. Ümeyr el-Leysi - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis ve ihbar rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
5- Ameline Allah'dan Başkasını Ortak Eden Kimse Babı (Bir Nüshada Riyanın Haram Kılınması Babı Denilmiştir)
ٗٙ ،‫ح بْنُ ْال َقاسِ ِم‬ُ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َر ْو‬،‫ َح َّد َث َنا إِسمَاعِ ٌ ُل بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬،ٍ‫َح َّد َثنًِ ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬
:‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫وب‬ َ ُ‫ْن ٌَعْ ق‬ ِ ‫ْن َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬ِ ‫َع ِن ْال َع ََل ِء ب‬
، ِ‫ أَ َنا أَ ْؼ َنى ال ُّش َر َكا ِء َع ِن ال ِّشرْ ك‬:‫ك َو َت َعالَى‬ َ ‫ار‬َ ‫ " َقا َل هلل ُ َت َب‬:‫صلى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬ َ ِ‫َقا َل َرسُو ُل هلل‬
" ‫ َت َر ْك ُت ُه َوشِ رْ َك ُه‬،‫ك فٌِ ِه َمعًِ َؼٌ ِْري‬ َ
َ ‫َمنْ َع ِم َل َع َمَل أ ْش َر‬
46- (2985) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki): Bize İsmail b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ravh b. Kâsım,
Alâ' b. Abdirrahman b. Ya'kub'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen haber verdi. (Demiş ki):
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: «Allah Tebâreke ve Teâlâ: Ben ortakların şirkten en ganisiyim. Her kim bir
amel işler, onda benimle birlikte başkasını ortak eylerse, onu şirkiyle başbaşa bırakırım, buyurdu.»
Züheyr b. Harb - İsmail b. İbrahim - Ravh b. Kâsım - Alâ' b. Abdirrahman b. Ya'kub - babası - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli kudsi bir hadistir.
ٗ٧ ِ ِ‫ َعنْ مُسْ ل ٍِم ْالبَط‬،‫ْن س َمٌ ٍْع‬
،‫ٌن‬ ِ ‫ َعنْ إِسمَاعِ ٌ َل ب‬،ً‫ َح َّد َثنًِ أَ ِب‬،ٍ‫ْن ؼِ ٌَاث‬ ِ ‫صب‬ ِ ‫َح َّد َث َنا ُع َم ُر بْنُ َح ْف‬
:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َقا َل‬،‫َّاس‬
ٍ ‫ْن َعب‬ ِ ‫َعنْ َسعٌِ ِد ب‬
ِ ‫ َع ِن اب‬،‫ْن ُج َبٌ ٍْر‬
« ‫ َو َمنْ َرا َءى َرا َءى هلل ُ ِب ِه‬،ِ‫» َمنْ سم ََّع سم ََّع هلل ُ ِبه‬
47- (2986) Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivayet etti. (Dedi ki): Bana babam, İsmail b. Sümey'den, o da Müslim eI-Batîn'den,
o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (s.a.v.): «Her kim amelini
işittirirse; Allah onu işittirir. Ve her kim riyâ yaparsa, Allah onun iç yüzünü meydana çıkarır.» buyurdular.
Ömer b. Hafs b. Gıyâs - babam Hafs - İsmail b. Sümey - Müslim eI-Batîn - Saîd b. Cübeyr - İbn Abbâs
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٗ٨ ،‫ْن ُك َهٌ ٍْل‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َوكٌِع‬،‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
ِ ‫ َعنْ َسلَ َم َة ب‬،‫ان‬
:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ِ ‫ َقا َل َرسُو ُل‬:‫ َقا َل‬، ًَِّ‫ت ُج ْن ُدبا ْال َعلَق‬
َ ‫هلل‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َقا َل‬
،« ‫ َو َمنْ ٌرُابًِ ٌرُابًِ هلل ُ ِب ِه‬،ِ‫» َمنْ ٌُ َسمِّعْ ٌُ َسم ِِّع هلل ُ ِبه‬
48- (2987) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da Seleme b. Küheyl'den naklen
rivayet etti. (Demiş ki): Ben Cündeb el- Alakî'den dinledim. (Dedi ki): Resûlullah (s.a.v.):«Her kim (yaptığını) işittirirse,
Allah o kimseyi işittirir. Ve her kim riya yaparsa,Allah da onun içyüzünü meydana çıkarır.» buyurdular.
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Veki' - Süfyan - Seleme b. Küheyl - Cündeb el- Alakî
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٗ٨ ،ِ‫اْلسْ َناد‬ ِ ْ ‫ ِب َه َذا‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬، ًُِّ‫ َح َّد َث َنا ْالم ََُلب‬،‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬
ُ ‫َو َح َّد َث َنا إِسْ َح‬
،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َو َزا َد َولَم أَس َمعْ أَ َحدا َؼٌ َْرهُ ٌَقُو ُل‬
(...) Bize İshak b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mülâî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân bu isnadla rivayet
etti ve: «Ondan başka hiç bir kimseyi Resûlullah (s.a.v.) buyurdu derken, işitmedim...» cümlesini ziyâde etti.
İshak b. İbrahim - Mülâî - Süfyan - Seleme b. Küheyl - Cündeb el- Alakî
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Üst hadis ile bağlantılıdır. Maktu kısmı da vardır.
ٗ٨ ‫ب‬ ٍ ْ‫ْن َحر‬ ِ ‫ َع ِن ْال َولٌِ ِد ب‬، ُ‫ أَ ْخ َب َر َنا ُس ْف ٌَان‬، ًُِّ‫َح َّد َث َنا َسعٌِ ُد بْنُ َع ْم ٍرو ْاِلَ ْش َعث‬
،‫ت َسلَم َة ب َْن ُك َهٌ ٍْل‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬- ‫ْن أَ ِبً مُو َسى‬ ِ ‫ثب‬ ِ ‫ار‬ َ ُ‫ ابْن‬:‫ظ ُّن ُه َقا َل‬
ِ ‫الح‬
ُ َ‫ أ‬:‫ َقا َل َسعٌِ ٌد‬-
- ُ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َؼٌ َْره‬َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َولَ ْم أَس َمعْ أَ َحدا ٌَقُو ُل‬- ‫ت ُج ْن ُدبا‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َقا َل‬
، ِّ‫الث ْو ِري‬َّ ‫ث‬ ِ ٌِ‫ ِبم ِْث ِل َحد‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫ َس ِمع‬:‫ٌَقُو ُل‬
(...) Bize Saîd b. Amr el-Eş'asî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan, Velid b. Harb'dan naklen haber verdi. (Saîd dedi ki: Zannederim İbn
Haris b. Ebî Musa dedi.) Demiş ki: Ben Seleme b. Küheyl'den dinledim. (Dedi ki): Ben Cündeb'den
dinledim. (Ondan başka hiç bir kimseyi Resûlullah'den (s.a.v.) dinledim derken işitmedim.)
Ben (s.a.v.)‘i şöyle buyururken işittim diyordu. Râvi Sevr'in hadîsi gibi rivayet etmiştir.
Saîd b. Amr el-Eş'asî - Süfyan - Velid b. Harb - Seleme b. Küheyl - Cündeb el- Alakî
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, ihbar, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
ٍ ْ‫وق ْاِلَ ِمٌنُ ْال َولٌِ ُد بْنُ َحر‬
ِ ْ ‫ب ِب َه َذا‬
ٗ٨ ،ِ‫اْلسْ َناد‬ َّ ‫ َح َّد َث َنا ال‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬،‫َو َح َّد َث َناهُ ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
ُ ‫ص ُد‬
(...) Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan rivayet etti. (Dedi ki): Bize doğru söyleyen,
güvenilir olan Velid b. Harb bu isnadla rivayette bulundu.
İbn Ebî Ömer - Süfyan - Velid b. Harb - Seleme b. Küheyl - Cündeb el- Alakî
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, ihbar, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu hadistir.
6- Bir Söz Konuşarak Onun Sebebiyle Cehenneme Düşmek Babı
ٗ٩ ،‫ْن إِب َْراهٌِ َم‬ ِ ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب‬،ِ‫ْن ال ْهاَد‬ َ ‫ َح َّد َث َنا َب ْك ٌر ٌَعْ نًِ اب َْن م‬،ٍ‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة بْنُ َسعٌِد‬
ِ ‫ َع ِن اب‬،‫ُض َر‬
:‫ص لَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬ َ ِ‫ أَ َّن ُه سم َِع َرسُو َل هلل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ْن َط ْل َح َة‬ ِ ‫َعنْ عِ ٌ َسى ب‬
ْ ْ َ
«‫ب‬ ْ ْ
ِ ‫ار أ ْب َع َد َما َبٌ َْن ال َمش ِر ِق َوال َمؽ ِر‬ ِ ‫ ٌَن ِز ُل ِب َها فًِ الن‬،ِ‫» إِنَّ ْال َع ْب َد ل ٌَ َت َكل ُم ِبال َكلِ َمة‬
َّ ْ َّ َ
49- (2988) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki): Bize Bekr (yâni; İbn Mudar) İbn Hâd'dan, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Îsa
b. Talha'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti ki: Resûlullah'ı (s.a.v.) şöyle buyururken
işitmiş: «Şüphesiz kul bir söz söyier, onun sebebiyle cehenneme, doğuyla batı arasından daha uzağa iner.»
Kuteybe b. Saîd - Bekr (yâni; İbn Mudar) - İbn Hâd - Muhammed b. İbrahim - Îsa b. Talha - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. hadistir.

َ
٘ٓ ،ِ‫ْن ال ْهاَد‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ْال َع ِز‬، ًُّ‫َو َح َّد َث َناهُ م َُح َّم ُد بْنُ أ ِبً ُع َم َر ْال َم ِّك‬
ِ ‫ َعنْ ٌَ ِزٌ َد ب‬، ُّ‫ٌز ال َّد َر َاورْ دِي‬
َ ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ْن َط ْل َح َة‬
،‫صلَّى هلل َعلٌَ ِه َو َسلَّ َم‬ ِ ‫ َعنْ عِ ٌ َسى ب‬،‫ْن إِب َْراهٌِ َم‬ ِ ‫َعنْ م َُح َّم ِد ب‬
ْ ْ َ
ِ ‫ ٌَه ِْوي ِب َها فًِ ال َّن‬،‫ َما ٌَ َت َبٌَّنُ َما فٌِ َها‬،ِ‫ » إِنَّ ْال َع ْب َد لَ ٌَ َت َكل ُم ِبال َكلِ َمة‬:‫َقا َل‬
ِ ‫ أ ْب َع َد َما َبٌ َْن ال َم ْش ِر ِق َوال َم ْؽ ِر‬،‫ار‬
«‫ب‬ َّ
50- (...) Bize bu hadîsi Muhammed b. Ebî Ömer el-Mekkî de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdu'l-Aziz ed-Derâverdî,
Yezid b. Hâd'dan, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da İsa b. Talha'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki:
Resûlullah (s.a.v.): «Şüphesiz kul mânâsını düşünmeden bir söz söyler. Onun sebebiyle cehenneme,doğu ile batı
arasından daha uzağa düşer.» buyurmuşlar.
Muhammed b. Ebî Ömer el-Mekkî - Abdu'l-Aziz ed-Derâverdî - Yezid b. Hâd' - Muhammed b. İbrahim - Îsa b. Talha -
Ebû Hureyre
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. hadistir.
7- İyiliği Emredip Kendisi Yapmayanın, Kötülükten Nehyehip Kendisi Yapanın Azabı Babı
٘ٔ ‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬ ُ ‫ْن ن َمٌ ٍْر َوإِسْ َح‬ ِ ‫ َوأَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة َوم َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد هللِ ب‬،‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَحْ ٌَى‬
ِ ‫ أَبُو ُم َع‬- ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ُون‬
،‫او ٌَ َة‬ َ ‫ و َقا َل ْاْل َخر‬،‫ أَ ْخ َب َر َنا‬:‫اق‬ ُ ‫ َقا َل ٌَحْ ٌَى َوإِسْ َح‬- ‫ب‬ ٍ ٌْ ‫ظ ِِلَ ِبً ُك َر‬ ُ ‫ َواللَّ ْف‬- ‫ب‬ ٍ ٌْ ‫َوأَبُو ُك َر‬
َ ‫ أَ ََل َت ْد ُخ ُل َعلَى ع ُْث َم‬:‫ قٌِ َل لَ ُه‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫ْن َز ٌْد‬ ُ
‫ان َف ُت َكلِّ َمهُ؟‬ ِ ‫ َعنْ أ َسا َم َة ب‬،‫ٌِق‬ ٍ ‫ َعنْ َشق‬، ُ‫َح َّد َث َنا ْاِلَعْ َمش‬
‫ون أَنْ أَ ْف َتت َِح أَ ْمرا‬ ِ ‫ أَ َت َر ْو َن أَنًِّ ََل أ ُ َكلِّ ُم ُه إِ ََّل أُس ِم ُع ُك ْم؟ َو‬:‫َف َقا َل‬
َ ‫ َما ُد‬،ُ‫هلل لَ َق ْد َكلَّ ْم ُت ُه فٌِ َما َب ٌْنًِ َو َب ٌْ َنه‬
‫ت‬ ُ ْ‫اس َبعْ َد َما س ِمع‬ ِ ‫ إِ َّن ُه َخ ٌْ ُر ال َّن‬:‫ ٌَ ُكونُ َعلًََّ أَمٌِرا‬،ٍ‫ َو ََل أَقُو ُل ِِلَ َحد‬،ُ‫ون أَ َّو َل َمنْ َف َت َحه‬ َ ‫ََل أُحِبُّ أَنْ أَ ُك‬
،‫ار‬ ِ ‫ َفٌ ُْل َقى فًِ ال َّن‬،ِ‫ " ٌؤُ َتى ِبالرَّ ج ُِل ٌَ ْو َم ْال ِق ٌَا َمة‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬ َ ِ‫َرسُو َل هلل‬
ُ َ ْ ْ َ
ُ
َ ‫ ف ٌَقول‬،‫ار‬
:‫ون‬ َ ِ ‫ ؾ ٌَجْ ت ِم ُع إِل ٌْ ِه أهْ ُل الن‬،‫ ف ٌَ ُدو ُر ِب َها ك َما ٌَ ُدو ُر ال ِح َما ُر ِبالرَّ َحى‬،ِ‫َف َت ْن َدل ُِق أ ْق َتابُ َبط ِنه‬
َّ َ َ َ َ
‫ و َت ْن َهى َع ِن ْال ُم ْن َك ِر؟‬، ِ‫ك؟ أَلَ ْم َت ُكنْ َتأْ ُم ُر ِب ْال َمعْ ُروؾ‬ َ َ‫ٌَا فُ ََلنُ َما ل‬
،" ‫ َوأَ ْن َهى َع ِن ْال ُم ْن َك ِر َوآتٌِ ِه‬،ِ‫ت آ ُم ُر ِب ْال َمعْ ُروؾِ َو ََل آتٌِه‬ ُ ‫ َق ْد ُك ْن‬،‫ َبلَى‬:‫َف ٌَقُو ُل‬
51- (2989) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ve İshak b. İbrahim ve
Ebû Küreyb rivayet ettiler, lafız Ebû Küreyb'indir. (Yahya ile İshak: Ahberanâ; Ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini
kullandılar. Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivayet etti. (Dedi ki): Bize A'meş, Şakik'den, o da Üsâme b. Zeyd'den naklen
rivayet etti. (Demiş ki): Bana: Osman'ın yanına girsen de, onunla konuşsana! dediler. Ben de: Siz zannediyor musunuz ki,
ben onunla yalnız size işittirdiklerimi konuşuyorum. Vallahi onunla ikimiz arasında ilk defa ben açmış olmayı istemediğim
bir şey açmaksızın konuşmuşumdur. Ben Resûİullah'ı (s.a.v.): «Kıyâmet gününde bir adam getirilerek cehenneme
atılacak ve karnının bağırsakları çıkacak. Onları eşeğin değirmen taşını döndürdüğü gibi döndürecek. Derken yanına cehennemlikler
toplanacak ve: Ey fülân, sana ne oldu? Sen iyiliği emir, kötülüğü men etmez miydin? diyecekler.
O da: Evet! iyiliği emrederdim. Ama yapmazdım. Kötülükten nehyederdim. Ama yapardım, diyecektir.» buyururken
işittikten sonra, bana âmir olacak hiç bir kimse için, bu insanların en hayırlısıdır, demiyorum.
Yahya b. Yahya - Ebû Muâviye - A'meş - Şakik - Üsâme b. Zeyd
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Ebû Muâviye - A'meş - Şakik - Üsâme b. Zeyd
Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr - Ebû Muâviye - A'meş - Şakik - Üsâme b. Zeyd
İshak b. İbrahim - Ebû Muâviye - A'meş - Şakik - Üsâme b. Zeyd
Ebû Küreyb - Ebû Muâviye - A'meş - Şakik - Üsâme b. Zeyd
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Mevkuf kısım da vardır. Mevkuf kısım rubai isnadlıdır.

ِ ‫ َع ِن ْاِلَعْ َم‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َج ِرٌر‬،‫َح َّد َث َنا عُثمانُ بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
٘ٔ ،‫ َعنْ أَ ِبً َواب ٍِل‬،‫ش‬ ْ
َ ‫ك أَنْ َت ْد ُخ َل َعلَى ع ُْث َم‬
‫ان َف ُت َكلِّ َم ُه فٌِ َما ٌَصْ َنعُ؟‬ ُ
ِ ‫ ُك َّنا عِ ْن َد أ َسا َم َة ب‬:‫َقا َل‬
َ ‫ َما ٌَ ْم َن ُع‬:‫ َف َقا َل َر ُج ٌل‬،ٍ‫ْن َز ٌْد‬
‫ٌِث ِبم ِْثلِ ِه‬
َ ‫اق الحْ د‬ َ ‫َو َس‬
(...) Bize Osman b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Ebû Vâil ( Şakik )' den naklen rivayet etti.
(Şöyle demiş): Üsâme b. Zeyd'in yanında idik. Bir adam: Osman'ın yanına girip onunla yaptığı şeyler hususunda
konuşmaktan senine men'ediyor? dedi. Ve râvi hadîsi yukarıdaki gibi nakletmıştir.
Osman b. Ebî Şeybe - Cerir - A'meş - Ebû Vâil ( Şakik ) - Üsâme b. Zeyd
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Mevkuf kısım da vardır. Mevkuf kısım rubai isnadlıdır.
8- İnsanın Kendi Perdesini Yırtmaktan Nehyolunması Babı

ِ ‫ و َقا َل ْاْل َخ َر‬،ًِ‫ َح َّد َثن‬:‫ َقا َل َع ْب ٌد‬- ‫ َو َع ْب ُد بْنُ ح َمٌ ٍد‬،‫ و ََم َُح َّم ُد بْنُ َحات ٍِم‬،ٍ‫َح َّد َثنًِ ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬
ٕ٘ :‫ان‬
:‫ َقا َل َسالِ ٌم‬:‫ َقا َل‬،ِ‫ َعنْ َع ِّمه‬،ٍ‫ْن شِ َهاب‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا ابْنُ أَخًِ اب‬،‫ ٌَعْ قُوبُ بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬- ‫َح َّد َث َنا‬
،ٌ‫ " ُك ُّل أ ُ َّمتًِ ُم َعا َفاة‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ ٌَقُو ُل‬،‫ت أَ َبا ه َُرٌ َْر َة‬ ُ ْ‫س ِمع‬
،ُ‫ ث َّم ٌُصْ ِب ُح َق ْد َس َت َرهُ َر ُّبه‬،‫ار أَنْ ٌَعْ َم َل ْال َع ْب ُد ِباللٌَّ ِْل َع َمَل‬ ِ ْ ‫ َوإِنَّ م َِن‬،‫ٌن‬
ِ ‫اْلجْ َه‬ َ ‫إِ ََّل ْالم َُجاه ِِر‬
،ُ‫ٌت ٌَسْ ُت ُرهُ َر ُّبه‬ ُ ‫ َف ٌَ ِب‬،ُ‫ات ٌَسْ ت ُرهُ َر ُّبه‬ ِ ‫ت ْال َب‬
َ ‫ َو َق ْد َب‬،‫ار َح َة َك َذا َو َك َذا‬ ُ ‫ ٌَا فُ ََلنُ َق ْد َعم ِْل‬:‫َف ٌَقُو ُل‬
« ‫ار‬ ِ ‫اله َج‬ِ ‫ » َوإِنَّ م َِن‬:‫َوٌُصْ ِب ُح ٌَ ْكشِ ؾُ سِ ْت َر هللِ َع ْن ُه " َقا َل ُز َه ٌْ ٌر‬
52- (2990) Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Hatim ve Abd b. Humeyd rivayet ettiler. (Abd "bana anlattı", ötekiler
"bize anlattı" tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Ya'kub b. İbrahim rivayet etti. Bize İbn. Şihab'ın kardeşi rivayet etti.
Oda amcasından naklen rivayet etti. (Demiş ki): Salim şunu söyledi. Ben Ebû Hureyre'yi şöyle derken işittim. Ben
Resûlullah’ı (s.a.v.): «Ümmetimin hepsi affedilmiştir. Yalnız açıktan açığa günah işleyenler müstesna! Açık günahlardan
biri de kulun geceleyin bir amel işlemesi, sonra Allah onu örtbasettiği halde sabahlamasıdır. Fakat kul: Ey filân! Ben dün
şöyle şöyle yaptım, der. Halbuki kendisi Allah onu örtbas ettiği halde gecelemişti. İşte Rabbi örtbas ettiği halde geceler, sabahladığı
vakit Allah'ın örtbas ettiğini meydana çıkarır.» buyururken işittim. Züheyr "ichâr" yerine "cihar" demiştir.
Züheyr b. Harb - Ya'kub b. İbrahim - İbn. Şihab'ın kardeşi - amcasından - Salim - Ebû Hureyre
Muhammed b. Hatim - Ya'kub b. İbrahim - İbn. Şihab'ın kardeşi - amcasından - Salim - Ebû Hureyre
Abd b. Humeyd - Ya'kub b. İbrahim - İbn. Şihab'ın kardeşi - amcasından - Salim - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
9- Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Babı
ٖ٘ ، ًِِّ‫ان ال َّت ٌْم‬ َ ‫ َعنْ ُسلَ ٌْ َم‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا َح ْفصٌ َوه َُو ابْنُ ؼِ ٌَاث‬،‫َح َّد َثنًِ م َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد هللِ ب ِْن ن َمٌ ٍْر‬
،‫ت ْاْل َخ َر‬ ِ ‫ َف َشمَّتَ أَ َح َد ُه َما َولَ ْم ٌُ َش ِّم‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َرج ََُل ِن‬ َ ‫ َع َط‬:‫ َقا َل‬، ٍ‫س ب ِْن َمالِك‬
َ ًِّ‫س عِ ْن َد ال َّن ِب‬ ِ ‫َعنْ أَ َن‬
َ ‫ َوإِ َّن‬،‫هلل‬
،« ‫ك لَ ْم َتحْ َم ِد هلل‬ َ ْ
َ ‫ » إِنَّ َهذا ح ِم َد‬:‫ َقا َل‬،ًِ‫ت أ َنا َفلَ ْم ُت َش ِّمتن‬ َ َ َ ‫ َعط‬:‫َف َقا َل الَّذِي لَ ْم ٌُ َش ِّمت ُه‬
ُ ْ‫ َو َعطس‬،ُ‫س فُ ََلنٌ َف َش َّم َّته‬ َ ْ
53- (2991) Bana Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hafs (bu zât İbn Gıyas'dır), Süleyman
et-Teymî'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Peygamber'in (s.a.v.) yanında iki adam
aksırdılar da birine teşmit yaptı, diğerine yapmadı. Teşmit yapmadığı adam: — Filân aksırdı ona teşmitde bulundun,
ben aksırdım bana teşmit yapmadın, dedi. «Bu Allah'a hamdetti, fakat sen Allah'a hamdetmedin!» buyurdular.
Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr - Hafs (bu zât İbn Gıyas'dır) - Süleyman et-Teymî - Enes b. Mâlik
Muttasıl senedli rubai isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu takriri, fiili ve kavli hadistir.
ٖ٘ ٍ ‫ َعنْ أَ َن‬، ًِّ‫ان ال َّت ٌْ ِم‬
،‫س‬ َ ‫ َعنْ ُسلَ ٌْ َم‬،‫ َح َّد َث َنا أَبُو َخا ِل ٍد ٌَعْ نًِ ْاِلَح َم َر‬،ٍ‫َو َح َّد َث َنا أَبُو ُك َر ٌْب‬
‫ص لَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ِبم ِْثلِ ِه‬
َ ًِّ‫َع ِن ال َّن ِب‬
(...) Bize Ebû Küreyb de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Hâlid yâni; el-Ahmer) Süleyman et-Teymî'den, o da Enes'den,
o da Peygamber'den naklen bu hadîsin mislini rivayet etti.
Ebû Küreyb - Ebû Hâlid yâni; el-Ahmer) - Süleyman et-Teymî - Enes b. Mâlik
Muttasıl senedli rubai isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu takriri, fiili ve kavli hadistir.
٘ٗ - ‫ظ لِ ُز َهٌ ٍْر‬ ُ ‫ َواللَّ ْف‬- ‫ْن ن َمٌ ٍْر‬ ِ ‫ َوم َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد هللِ ب‬،ٍ‫َح َّد َثنًِ ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬
‫ُوسى‬ َ ‫ت َعلَى أَ ِبً م‬ َ ‫ د‬:‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ب ُر َد َة‬،ٍ‫ْن ُكلَ ٌْب‬
ُ ‫َخ ْل‬ ِ ‫ َعنْ َعاصِ ِم ب‬، ٍ‫ َح َّد َث َنا ْال َقاسِ ُم بْنُ َمالِك‬:‫َق َاَل‬
ْ ‫ َو َع َط َس‬،ًِ‫ت َفلَ ْم ٌُ َش ِّم ْتن‬
،‫ت َف َش َّم َت َها‬ ُ ْ‫ َف َع َطس‬، ‫َّاس‬ٍ ‫ْن َعب‬ ِ ‫ت ْال َفضْ ِل ب‬
ِ ‫ت ِب ْن‬ ِ ٌْ ‫َوه َُو فًِ َب‬
،‫ت َف َش َّم َّت َها‬ْ ‫ َو َع َط َس‬،ُ‫ك ا ْبنًِ َفلَ ْم ُت َش ِّم ْته‬ َ ‫س عِ ْن َد‬ َ ‫ َع َط‬:‫ت‬ ْ َ‫ َفلَمَّا َجا َء َها َقال‬،‫ت إِلَى أُمًِّ َفأ َ ْخ َبرْ ُت َها‬ ُ ْ‫َف َر َجع‬
ُ ْ‫ س ِمع‬،‫ت هللَ َف َش َّم ُّت َها‬ ُ
ْ ‫ َو َع َط َس‬،ُ‫ َفلَ ْم أش ِّم ْته‬،‫هلل‬ َ ‫ إِنَّ ا ْب َنكِ َع َط‬:‫َف َقا َل‬
ِ ‫ت َرسُو َل‬
‫هلل‬ ِ َ‫ َف َحمِد‬،‫ت‬ َ ‫ َفلَ ْم ٌَحْ َم ِد‬،‫س‬
« ‫ َف ََل ُت َش ِّم ُتوه‬،َ‫ َفإِنْ لَ ْم ٌَحْ َم ِد هلل‬،ُ‫ َف َش ِّم ُتوه‬،َ‫س أَ َح ُد ُك ْم َف َح ِم َد هلل‬ َ ‫ » إِ َذا َع َط‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬
َ
54- (2992) Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr rivayet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki):
Bize Kâsım b. Mâlik, Âsım b. Küleyb'den, o da Ebû Bürde'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Ebû Musa'nın yanına
girdim. Kendisi FadI b. Abbas'ın kızının evinde idi. Aksırdım, fakat bana teşmitde bulunmadı. Fadl'ın kızı aksırdı, ona
teşmit yaptı. Derken anneme dönerek kendisine haber verdim. Ebû Musa annemin yanına gelince (annem ona): - Senin yanında oğlum
aksırmış, ona teşmitde bulunmamışsın. Fadl'ın kızı aksırmış, ona teşmit yapmışsın, dedi. Bunun Üzerine
Ebû Mûsâ şunları söyledi: — Gerçekten oğlun aksırdı. Ama Allah'a hamdetmedi. Ben de kendisine teşmit yapmadım.
Fadl'ın kızı aksırdı, arkacığından Allah'a hamdetti. Ben de ona teşmitte bulundum. Ben Resûlullah’ı (s.a.v.): «Biriniz
aksırdığı vakit Allah'a hamdederse, ona teşmit yapın. Allh'a hamd etmezse, ona teşmitte bulunmayın.» buyururken işittim.
Züheyr b. Harb - Kâsım b. Mâlik - Âsım b. Küleyb - Ebû Bürde - Ebu Musa
Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr - Kâsım b. Mâlik - Âsım b. Küleyb - Ebû Bürde - Ebu Musa
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Hadiste mevkuf kısım da vardır. Mevkuf kısmı rubai isnadlıdır.
٘٘ ،‫َّار‬ ٍ ‫ َح َّد َث َنا عِ ْك ِر َم ُة بْنُ َعم‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َوكٌِع‬،‫ْن ن َمٌ ٍْر‬ ِ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد هللِ ب‬
- ‫ظ لَ ُه‬ ُ ‫ ح َو َح َّد َث َنا إِسْ َح‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن ْاِلَ ْك َو ِع‬
ُ ‫ َواللَّ ْف‬- ‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬ ِ ‫ْن َسلَ َم َة ب‬ ِ ‫اس ب‬ِ ٌَ ِ‫َعنْ إ‬
،‫ْن ْاِل ْك َو ِع‬ِ ‫اس بْنُ َسلَ َم َة ب‬ ِ ٌَ ِ‫ َح َّد َثنًِ إ‬،‫َّار‬ ٍ ‫ َح َّد َث َنا عِ ْك ِر َم ُة بْنُ َعم‬،‫َح َّد َث َنا أَبُو ال َّنضْ ِر هَاشِ ُم بْنُ ْال َقاسِ ِم‬
« ‫ُك هلل‬ َ ‫ » ٌَرْ حم‬:‫ َف َقا َل لَ ُه‬،ُ‫س َر ُج ٌل عِ ْن َده‬ َ ًَّ‫ َح َّد َث ُه أَ َّن ُه سم َِع ال َّن ِب‬،ُ‫أَنَّ أَ َباه‬
َ ‫ َو َع َط‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
« ‫ » اَلرَّ ُج ُل َم ْز ُكو ٌم‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َف َقا َل لَ ُه َرسُو ُل هلل‬،‫س أ ُ ْخ َرى‬ َ ‫ث َّم َع َط‬
55- (2993) Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr rivayet etti. (Dedi ki): Bize Veki' rivayet etti. (Dedi ki): Bize
İkrime b. Ammâr, İyâs b. Seleme b. el-Ekvâ'dan, o da babasından naklen rivayet etti. H. Bize İshak b. İbrahim de rivayet
etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize Ebu'n-Nadr Hâşim b. Kâsım rivayet etti. (Dedi ki): Bize İkrime b. Ammâr rivayet etti.
(Dedi ki): Bana Iyâs b. Seleme b. el-Ekva' rivayet etti, ona da babası rivayet etmiş ki, kendisi Peygamber'den (s.a.v.)
dinlemiş. Bir adam onun yanında aksırmış da, ona yerhamükellah demiş. Sonra bir daha aksırmış, bunun üzerine
Resûlullah (s.a.v.): «Bu adam nezledir.» buyurmuşlar.
Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr - Veki' - İkrime b. Ammâr - İyâs b. Seleme b. el-Ekvâ - babasından
İshak b. İbrahim - Ebu'n-Nadr Hâşim b. Kâsım - İkrime b. Ammâr - İyâs b. Seleme b. el-Ekvâ - babasından
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, müen'en ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
٘ٙ ، ُّ‫ َو َعلًُِّ بْنُ حُجْ ٍر السَّعْ دِي‬،ٍ‫ َوقُ َت ٌْ َب ُة بْنُ َسعٌِد‬،‫ُّوب‬ َ ٌَ‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ أ‬
ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ َع ِن ْال َع ََل ِء‬،‫ون اب َْن َجعْ َف ٍر‬ َ ‫ َح َّد َث َنا إِسمَاعِ ٌ ُل ٌَعْ ُن‬:‫َقالُوا‬
« ‫اع‬ َ ‫ب أَ َح ُد ُك ْم َف ْل ٌَ ْكظِ ْم َما اسْ َت َط‬
َ ‫ َفإِ َذا َت َثا َء‬،‫ان‬
ِ ‫ » ال َّت َثاؤُ بُ م َِن ال َّش ٌْ َط‬:‫صلَّى هلل َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬
َ
56- (2994) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Ali b. Hucr es-Saîdî rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail
(yâni; İbn Ca'fer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti ki, Resûlullah (s.a.v.):
«Esnemek şeytandandır. Biriniz esnediği vakit, mümkün olduğu kadar kendini tutsun!» buyurmuşlar.
Yahya b. Eyyûb - İsmail (yâni; İbn Ca'fer) - Alâ - babasından - Ebû Hureyre
Kuteybe b. Saîd - İsmail (yâni; İbn Ca'fer) - Alâ - babasından - Ebû Hureyre
Ali b. Hucr es-Saîdî - İsmail (yâni; İbn Ca'fer) - Alâ - babasından - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
٘٧ ،‫ َح َّد َث َنا ِب ْش ُر بْنُ ْال ُم َفض َِّل‬،ِ‫ك بْنُ َع ْب ِد ْال َوا ِحد‬ ُ ِ‫َّان ْال ِمسْ َمعًُِّ َمال‬ َ ‫َح َّد َثنًِ أَبُو َؼس‬
:‫ َقا َل‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،ً‫ث أَ ِب‬ ُ ‫ ٌ َُح ِّد‬، ِّ‫ت ابْنا ِِلَ ِبً َسعٌِ ٍد ال ُخ ْد ِري‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬،‫صال ٍِح‬ َ ً‫َح َّد َث َنا ُس َه ٌْ ُل بْنُ أَ ِب‬
َ ‫ َفإِنَّ ال َّش ٌْ َط‬،ِ‫ َف ْل ٌُ ْمسِ كْ ِب ٌَ ِد ِه َعلَى فٌِه‬،‫ب أَ َح ُد ُك ْم‬
«‫ان ٌَ ْد ُخ ُل‬ َ ‫ »إِ َذا َت َثا َء‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ‫هلل‬ِ ‫َقا َل َرسُو ُل‬
57- (2995) Bana Ebû Gassan el-Mismaî Mâlik b. Abdi'I-Vâhid rivayet etti. (Dedi ki): Bize Bişr b. Mufaddal rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Süheyl b. Ebî Salih rivayet etti. (Dedi ki): Ben Ebû Saîd el- Hudrî'nin bir oğlundan dinledim.
(Dedi ki): Babam, babasından rivayet etti. (Demiş ki): Resûlullah (s.a.v.):
«Biriniz esnediği vakit, eliyle ağzını tutsun. Çünkü şeytan girer.» buyurdular.
Ebû Gassan el-Mismaî Mâlik b. Abdi'I-Vâhid - Bişr b. Mufaddal - Süheyl b. Ebî Salih - Ebû Saîd el- Hudrî'nin bir oğlu - babasından
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
٘٨ ،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،ٍ‫ْن أَ ِبً َسعٌِد‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬،‫ َعنْ ُس َهٌ ٍْل‬،‫ٌز‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ْال َع ِز‬،ٍ‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة بْنُ َسعٌِد‬
« ‫ان ٌَ ْد ُخ ُل‬ َ ٌ‫ َفإِنَّ ال َّش‬،ِ‫ َف ْل ٌُ ْمسِ كْ ِب ٌَ ِده‬،‫ب أَ َح ُد ُك ْم‬
َ ‫ْط‬ َ ‫ » إِ َذا َت َثا َء‬:‫صلَّى هلل َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬ َ ِ‫أَنَّ َرسُو َل هلل‬
58- (...) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdü'l-Aziz Süheyl'den, o da Abdurrahman b. Ebî Saîd'den, o da babasından
naklen rivayet etti ki, Resûlullah (s.a.v.): «Biriniz esnediği vakit, eliyle tutsun! Çünkü şeytan girer.» buyurmuşlar.
Kuteybe b. Saîd - Abdü'l-Aziz - Süheyl - Abdurrahman b. Ebî Saîd - babasından ( Ebû Saîd el- Hudrî )
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
٘٩ ،‫صال ٍِح‬َ ً‫ْن أَ ِب‬ ِ ‫ َعنْ ُس َهٌ ِْل ب‬،‫ان‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َوكٌِع‬،‫َح َّد َثنًِ أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬َ ‫هلل‬ ِ ‫ َقا َل َرسُو ُل‬:‫ َقا َل‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬، ِّ‫ْن أَ ِبً َسعٌِ ٍد ال ُخ ْد ِري‬ ِ ‫َع ِن اب‬
،« ‫ان ٌَ ْد ُخ ُل‬ َ ‫ْط‬ َ ‫ َف ْل ٌَ ْكظِ ْم َما اسْ َت َط‬،ِ‫ب أَ َح ُد ُك ْم فًِ الص َََّلة‬
َ ٌ‫ َفإِنَّ ال َّش‬،‫اع‬ َ ‫» إِ َذا َت َثا َء‬
59- (...) Bana Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da Süheyl b. Ebî Sâlih'den,
o da İbn Ebî Saîd el-Hudrî'den, o da babasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (s.a.v.):
«Biriniz namazda esnediği vakit, mümkün olduğu kadar kendini tutsun. Çünkü şeytan girer.» buyurdular.
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Veki - Süfyan - Süheyl b. Ebî Sâlih - İbn Ebî Saîd el-Hudrî - babasından ( Ebû Saîd el- Hudrî )
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
٘٩ ،ٍ‫ْن أَ ِبً َسعٌِد‬ ِ ‫ َو َع ِن اب‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ َعنْ ُس َهٌ ٍْل‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َج ِرٌر‬،‫َح َّد َث َناهُ ع ُْث َمانُ بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
ِ ‫ث ِب ْش ٍر َو َع ْب ِد ْال َع ِز‬
‫ٌز‬ ِ ٌِ‫ ِبم ِْث ِل َحد‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َعنْ أَ ِبً َسعٌِد‬
(...) Bize bu hadîsi Osman b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Süheyl'den, o da babasıyle İbn Ebî Saîd'den,
o da Ebû Saîd'den naklen rivayet etti. (Demiş ki): Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular.
Râvi Bişr ile Abdu'l-Aziz'in hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır.
Osman b. Ebî Şeybe - Cerir - Süheyl - Babasından ( Ebu Salih ) - Ebû Saîd
Osman b. Ebî Şeybe - Cerir - Süheyl - İbn Ebî Saîd - Ebû Saîd
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
10- Çeşitli Hadisler Hakkında Bir Bab
ٙٓ ،‫اق‬ ِ ‫ َع ْب ُد الرَّ َّز‬- ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ و َقا َل ابْنُ َراف ٍِع‬،‫ َقا َل َع ْب ٌد أَ ْخ َب َر َنا‬- ‫ َو َع ْب ُد بْنُ ح َم ٌْ ٍد‬،‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َراف ٍِع‬
:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ت‬ ْ َ‫ َقال‬،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،‫ َعنْ عُرْ َو َة‬، ِّ‫الزهْ ِري‬ ُّ ‫ َع ِن‬،ٌ‫أَ ْخ َب َر َنا َمعْ َمر‬
«‫ؾ لَ ُك ْم‬ َ ِ‫ َو ُخل َِق آ َد ُم ِممَّا وُ ص‬،‫ار‬ ٍ ‫ار ٍج ِمنْ َن‬ ِ ‫الجانُّ ِمنْ َم‬ َ ‫ َو ُخل َِق‬،‫ور‬ ٍ ‫ت ْال َم ََل ِب َك ُة ِمنْ ُن‬
ِ ‫» ُخلِ َق‬
60- (2996) Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Abd Ahberanâ dedi, İbn Râfi' ise Haddesenâ
tâbirini kullandı. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Urve'den, o da
Âişe annemizden naklen haber verdi. (Şöyle demiş): Resûlullah {s.a.v.): «Melekler nurdan yaratıldı.
Cinler dumanlı alevden, ateşden yaratıldılar. Âdem ise size anlatılandan yaratıldı.» buyurdular.
Muhammed b. Râfi - Abdürrezzâk - Ma'mer - Zührî - Urve - Âişe annemizden
Abd b. Humeyd - Abdürrezzâk - Ma'mer - Zührî - Urve - Âişe annemizden
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Abd Ahberanâ, İbn Râfi' ise Haddesenâ lafızları ile hocaları Abdürrezzâk'tan hadisi almışlardır.
11- Fare ve Onun Şekil Değiştirmiş Olması Hakkında Bir Bab

ٙٔ ، ُّ‫ َوم َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد هللِ الرُّ ِّزي‬، ُّ‫ َوم َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى ْال َع َن ِزي‬،‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬ ُ ‫َح َّد َث َنا إِسْ َح‬
،‫ٌن‬ َ ‫ٌر‬ ِ ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب‬،‫ َح َّد َث َنا َخا ِل ٌد‬،ِ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ْال َوهَّاب‬- ‫ْن ْال ُم َث َّنى‬ ُ ‫ َواللَّ ْف‬- ًِّ‫الث َق ِف‬
َّ ‫جمٌِعا َع ِن‬
ِ ِ‫ْن س‬ ِ ‫ظ َِلب‬
‫ َو ََل‬،‫ت‬ ْ َ‫ ََل ٌ ُْد َرى َما َف َعل‬،‫ِدَت أُم ٌَّة ِمنْ َبنًِ إِسْ َرابٌِ َل‬ ْ ‫ »فُق‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َقا َل‬،‫َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬
‫ َقا َل‬،«‫ َوإِ َذا وُ ضِ َع ل َها َ أَ ْل َبانُ ال َّشا ِء َش ِر َب ْتهُ؟‬،ُ‫اْل ِب ِل لَ ْم َت ْش َر ْبه‬ َ َ ْ ُ
ِ ْ ُ‫ أ ََل َت َر ْو َن َها إِ َذا وُ ضِ َع ل َها َ أ ْل َبان‬،‫أ َرا َها إِ ََّل ْال َفأ َر‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه‬ َ ِ‫ُول هلل‬ِ ‫ت س ِمعْ َت ُه ِمنْ َرس‬ َ ‫ آ ْن‬:‫ َف َقا َل‬،‫ٌِث َكعْ با‬ َ ‫الحد‬ َ ‫ت َه َذا‬ ُ ‫ َف َح َّد ْث‬:‫أَبُوه َُرٌ َْر َة‬
«‫ت‬ ْ َ‫ » ََل َن ْد ِري َما َف َعل‬:‫اق فًِ ِر َوا ٌَ ِت ِه‬ ُ ‫ أَأَ ْق َرأ ُ ال َّت ْو َرا َة؟ َقا َل إِسْ َح‬:‫ت‬ ُ ‫ قُ ْل‬،‫ك م َِرارا‬ َ ِ‫ َقا َل ذل‬،‫ َن َع ْم‬:‫ت‬ ُ ‫َو َسلَّ َم؟ قُ ْل‬
61- (2997) Bize İshak b. İbrahim ile Muhammed b. Müsennâ el-Anezî ve Muhammed b. Abdillah er-Ruzzî toptan
Sekafi'den rivayet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dedi ki): Bize Abdü'l-Vehhâb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid, Muhammed b.
Sîrîn'den, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (s.a.v.): «Benî İsrail'den
bir ümmet kaybolmuştur. Ne yaptığı bilinmiyor. Ben bu ümmetin fareden başka bir şey olmadığını zannediyorum. Onu görmüyor
musunuz? Kendisine deve sütü konursa içmez, koyun sütü konursa içer.» buyurdular. Ebû Hureyre demiş ki: Müteakiben ben bu hadîsi
Ka'b'a rivayet ettim de, bunu Resûlullah'dan (s.a.v.) sen mi işittin? diye sordu.
Ben: — Evet! cevâbını verdim. Bunu defalarca söyledi. (Kendisine) Ben Tevrat'ı okuyormuyum? dedim.
İshak kendi rivayetinde: «Ne yaptığını bilmiyoruz...» dedi.
İshak b. İbrahim - Abdü'l-Vehhâb ( Sekafi ) - Hâlid, - Muhammed b. Sîrîn - Ebû Hureyre
Muhammed b. Müsennâ el-Anezî - Abdü'l-Vehhâb ( Sekafi ) - Hâlid, - Muhammed b. Sîrîn - Ebû Hureyre
Muhammed b. Abdillah er-Ruzzî - Abdü'l-Vehhâb ( Sekafi ) - Hâlid, - Muhammed b. Sîrîn - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Hadiste mevkuf kısım da vardır.

ٕٙ :‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ٍ‫ َعنْ م َُح َّمد‬،‫ َعنْ ِه َش ٍام‬،‫ َح َّد َث َنا أَبُو أ ُ َسا َم َة‬،‫ب م َُح َّم ُد بْنُ ْال َع ََل ِء‬ ٍ ٌْ ‫و َح َّد َثنًِ أَبُو ُك َر‬
‫اْل ِب ِل َف ََل َت ُذوقُه« َف َقا َل لَ ُه‬
ِ ْ ُ‫ض ُع َبٌ َْن ٌَ َد ٌْ َها لَ َبن‬ َ ِ‫ َوآ ٌَ ُة َذل‬،‫» ْال َفأْ َرةُ َمسْ ٌخ‬
َ ‫ك أَ َّن ُه ٌُو‬
َ ‫ َوٌُو‬،ُ‫ض ُع َبٌ َْن ٌَ َد ٌْ َها لَ َبنُ ْال َؽ َن ِم َف َت ْش َر ُبه‬
‫ت َعلًََّ ال َّت ْو َراةُ؟‬ ْ َ‫ أَ َفأ ُ ْن ِزل‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم؟ َقا َل‬
َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫ت َه َذا ِمنْ َرس‬ َ ْ‫ أَس ِمع‬: ٌ‫َكعْ ب‬
62- (...) Bana Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' da rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâme, Hişam'dan, o da Muhammed'den,
o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti, (Şöyle demiş): «Fare şekil değiştirmiştir. Bunun alâmeti önüne koyun sütü
konursa onu içmesi, deve sütü konursa tatmamasıdır. » Bunun üzerine Ka'b ona:— Bunu sen Resûlullah'dan (s.a.v.) mı
işittin? diye sormuş. Ebû Hureyre: — Yâ bana Tevrat mı indirildi? cevâbını vermiştir.
Ebû Küreyb Muhammed b. Ala - Ebû Üsâme - Hişam - Muhammed - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Hadiste mevkuf ve maktu kısım da vardır.
12- “Mü'min Bir Delikten İki Defa Isırılmaz” Hadisi Babı
ٖٙ ،ِ‫ْن ْال ُم َس ٌِّب‬
ِ ‫ َع ِن اب‬، ِّ‫الزهْ ِري‬ُّ ‫ َع ِن‬،‫ َعنْ ُع َقٌ ٍْل‬،‫ْث‬ ٌ ٌ‫ َح َّد َث َنا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة بْنُ َسعٌِد‬
ِ ٌ‫ » ََل ٌ ُْل َد ُغ ْالم ُْؤ ِمنُ ِمنْ جُحْ ٍر َوا ِح ٍد َمرَّ َت‬:‫ َقا َل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
،«‫ْن‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬
63- (2998) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Ukayl'dan, o da Zühri'den, o da İbn Müseyyeb'den, o da
Ebû Hureyre' den, o da Peygamber'den (s.a.v.) naklen rivayet etti: «Mü'min, bİr delikten iki defa ısırılmaz.» buyurmuşlar.
Kuteybe b. Saîd - Leys - Ukayl - Zühri - İbn Müseyyeb - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٖٙ ‫ ح‬،‫س‬ َ ‫ َعنْ ٌُو ُن‬،ٍ‫ أَ ْخ َب َر َنا ابْنُ َوهْ ب‬:‫ َق َاَل‬،‫ َو َحرْ َملَ ُة بْنُ ٌَحْ ٌَى‬،‫الطاه ِِر‬ َّ ‫و َح َّد َثنٌِ ِه أَبُو‬
،‫ َح َّد َث َنا ٌَعْ قُوبُ بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬:‫ َق َاَل‬،‫ َوم َُح َّم ُد بْنُ َحات ٍِم‬،ٍ‫َو َح َّد َثنًِ ُز َه ٌْ ُر بْنُ َحرْ ب‬
،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ِ‫ْن ْال ُم َس ٌِّب‬ ِ ‫ َع ِن اب‬،ِ‫ َعنْ َع ِّمه‬،ٍ‫ْن شِ َهاب‬ ِ ‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَخًِ اب‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ِبم ِْثلِه‬
َ ًِّ‫َع ِن ال َّن ِب‬
(...) Bana bu hadîsi Ebu't-Tâhir ile Harmele b. Yahya da rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb, Yûnus'dan naklen
haher verdi. H. Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Hatim dahi rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kub b. İbrahim
rivayet etti. (Dedi ki): Bize İbn Şihâb'ın kardeşi oğlu, amcasından, o da İbn Müseyyeb'den, o da Ebû Hureyre'den,
o da Peygamber'den naklen hu hadisin mislini rivayet etti.
Ebu't-Tâhir - İbn Vehb - Yûnus - amcasından(Zühri) - İbn Müseyyeb - Ebû Hureyre
Harmele b. Yahya - İbn Vehb - Yûnus - amcasından(Zühri) - İbn Müseyyeb - Ebû Hureyre
Züheyr b. Harb - Ya'kub b. İbrahim - İbn Şihâb'ın kardeşi oğlu - amcasından(Zühri) - İbn Müseyyeb - Ebû Hureyre
Muhammed b. Hatim - Ya'kub b. İbrahim - İbn Şihâb'ın kardeşi oğlu - amcasından(Zühri) - İbn Müseyyeb - Ebû Hureyre
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
13- «Mü’minin Her işi Hayırdır» Hadisi Babı
ٙٗ ‫ٌِر ِة‬ َ ‫ْن ْال ُمؽ‬ ِ ‫ان ب‬َ ‫ جمٌِعا َعنْ ُسلَ ٌْ َم‬،‫ َو َش ٌْ َبانُ بْنُ َفرُّ و َخ‬، ُّ‫َح َّد َث َنا َهدَّابُ بْنُ َخالِ ٍد ْاِلَ ْزدِي‬
،ٍ‫ص َه ٌْب‬ ُ ْ‫ َعن‬،‫ْن أَ ِبً لَ ٌْلَى‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬،‫ت‬ ٌ ‫ َح َّد َث َنا َث ِاب‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُسلَ ٌْ َمان‬- ‫ان‬ ُ ‫ َواللَّ ْف‬-
َ ‫ظ لِ َش ٌْ َب‬
ِ ‫ » َع َجبا ِِلَمْ ِر ْالم ُْؤم‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
،ٌ‫ إِنَّ أَمْ َرهُ ُكلَّ ُه َخ ٌْر‬،‫ِن‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َقا َل‬
َ َ َ َ ‫ْس َذا‬
،ُ‫ضرَّ اء‬َ ‫صا َب ْت ُه‬ َ ‫ َوإِنْ أ‬،ُ‫ان َخٌْرا لَه‬ َ ‫ َف َك‬،‫صا َب ْت ُه َسرَّ ا ُء َش َك َر‬َ ‫ إِنْ أ‬،‫ِن‬ ِ ‫ك ِِل َح ٍد إِ ََّل ل ِْلم ُْؤم‬ َ ٌَ‫َول‬
«‫ان َخٌْرا لَه‬ َ ‫ص َب َر َف َك‬ َ
64- (2999) Bize Heddâb b. Hâlid el-Ezdî ile Şeyban b. Ferrûh hep birden Süleyman b. Muğîra'dan rivayet ettiler. Lâfız
Şeyban'ındır. (De di ki): Bize Süleyman rivayet etti. (Dedi ki): Bize Sabit, Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan, o da Suhayb'den
naklen rivayet ettiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle demiş: «Mü'minin işine şaşarım. Gerçekten onun bütün işleri
hayırdır. Bu, mü'minden başka hiç bir kimsede yoktur. Kendisine varlık isabet ederse şükreyler, bu onun için
hayr olur. Darlık isabet ederse sabreyler, bu da onu için hayr olur.» buyurdular.
Heddâb b. Hâlid el-Ezdî - Süleyman b. Muğîra - Sabit - Abdurrahman b. Ebî Leylâ - Suhayb
Şeyban b. Ferrûh - Süleyman b. Muğîra - Sabit - Abdurrahman b. Ebî Leylâ - Suhayb
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Bu hadisin lafzı Şeyban'ındır ve hocası Süleyman'dan haddesena rivayet lafzı ile almıştır.
14- Medihde İfrat Bulunduğu ve Medhedilen Hakkında Fitneye Sebep Olacağından
Korkulduğu Vakit Medhin Yasak Edilmesi Babı
ٙ٘ ،‫ْن أَ ِبً َب ْك َر َة‬ ِ ‫ َعنْ َع ْبدِالرَّ ح َم ِن ب‬،‫الح َّذا ِء‬ َ ‫ َعنْ َخالِ ٍد‬،‫ َح َّد َث َنا ٌَ ِزٌ ُد بْنُ ُز َرٌ ٍْع‬،‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَحْ ٌَى‬
‫ت‬َ ْ‫ك َق َطع‬ َ ‫ » َوٌ َْح‬:‫ َف َقا َل‬:‫ َقا َل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬َ ًِّ‫ عِ ْن َد ال َّن ِب‬،‫ َم َد َح َر ُج ٌل َرجَُل‬:‫ َقا َل‬،ِ‫َعنْ أَ ِبٌه‬
:‫ َف ْل ٌَقُ ْل‬،‫صا ِح َب ُه ََل َم َحالَ َة‬ َ ‫ان أَ َح ُد ُك ْم َمادِحا‬ َ ‫ك« م َِرارا " إِ َذا َك‬ َ ‫ت ُع ُن َق‬
َ ‫صاح ِِب‬ َ ْ‫ َق َطع‬،‫ك‬ َ ‫ُع ُن َق‬
َ ‫صاح ِِب‬
" ‫ َك َذا َو َك َذا‬،‫ك‬ َ ‫ إِنْ َك‬،ُ‫هلل أَ َحدا أَحْ سِ ُبه‬
َ ‫ان ٌَعْ لَ ُم َذا‬ ِ ‫وَل أ َز ِّكً َعلَى‬ ُ َ ،ُ‫ َوهلل ُ َحسِ ٌ ُبه‬،‫أَحْ سِ بُ فُ ََلنا‬
65- (3000) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki): Bize Yezid b. Zürey', Hâlid eI-Hazzâ'dan, o da Abdurrahman
b. Ebî Bekra'dan, o da babasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Nebiyyullah'ın (s.a.v.) huzurunda bir adam birini
medhetti. Bunun üzerine tekrar tekrar: «Yazık sana! Arkadaşının boynunu kestin! Arkadaşının boynunu kestin!»
buyurdu (ve şöyle devam etti): «Biriniz behemehal arkadaşını methedecekse, bari filânı zannediyorum; Allah ona
kâfidir; ben Allah'a karşı kimseyi tezkiye etmem —onu biliyorsa— zannederim şöyle şöyledir gibi sözler söylesin!»
Yahya b. Yahya - Yezid b. Zürey' - Hâlid eI-Hazzâ - Abdurrahman b. Ebî Bekra - babasından ( Ebu Bekre )
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve takriri (olumsuz) hadistir.

ٙٙ ،‫ َح َّد َث َنا مُح َّم ُد بْنُ َجعْ َف ٍر‬،ٍ‫ْن أَ ِبً َروَّ اد‬ ِ ‫ْن َج َبلَ َة ب‬ِ ‫ْن َعبَّا ِد ب‬ ِ ‫و َح َّد َثنًِ م َُح َّم ُد بْنُ َع ْم ِرو ب‬
،‫الح َّذا ِء‬
َ ‫ َعنْ َخا ِل ٍد‬:‫شعْ َب ُة‬ ُ ‫ َقا َل َح َّد َث َنا‬،ٌ‫ أَ ْخ َب َر َنا ُؼ ْندَ ر‬،‫ح و َح َّد َثنًِ أَبُو َب ْك ِر بْنُ َناف ٍِع‬
،ٌ‫ أَ َّن ُه ذ ُك َر عِ ْندَ هُ َر ُجل‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن أَ ِبً َب ْك َر َة‬ ِ ‫َعنْ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬
َ َ َ َ
،‫ض ُل ِمن ُه فًِ كذا َوكذا‬ْ ْ َ َّ َ
َ ‫ أف‬،‫صلى هلل ُ َعل ٌْ ِه َو َسل َم‬ َّ َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫ َبعْ َد َرس‬،‫ ٌَا َرسُو َل هللِ َما ِمنْ َرج ٍُل‬:‫َف َقا َل َر ُج ٌل‬
َ ‫ك« مِرارا ٌَقو ُل َذل‬
،‫ِك‬ َ ‫صاح ِِب‬ َ ‫ت ُع ُن َق‬ َ ْ‫ك َق َطع‬ َ ‫ » َوٌ َْح‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ًُّ‫ف َقا َل ال َّن ِب‬
،‫ ََل َم َحالَ َة‬،ُ‫ان أَ َح ُد ُك ْم َمادِحا أَ َخاه‬ َ ‫ " إِنْ َك‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ث َّم َقا َل َرسُو ُل هلل‬
َ
،" ‫ َو ََل أ َز ِّكً َعلَى هللِ أ َحدا‬،‫ك‬ ُ َ
َ ِ‫ان ٌرُى أ َّن ُه َك َذل‬ َ ‫ إِنْ َك‬،‫ أَحْ سِ بُ ؾُ َلَن‬:‫َف ْل ٌَقُ ْل‬
66- (...) Bana Muhammed b. Amr b. Abbad b. Cebele b. Ebî Ravvâd da rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer
rivayet etti. H. Bana Ebû Bekr b. Nâfi‘ dahi rivayet etti. (Dedi ki): Bize Gunder haber verdi. (Dedi ki): Bize Şu'be,
Hâlid eI-Hazza'dan, o da Abdurrahman b. Ebî Bekra'dan, o da babasından, o da Peygamber'den (s.a.v.) naklen rivayet
etti ki, huzurunda bir adamın zikri geçmiş de biri:— Yâ Resûlallah! Şu ve şu husûsatta Resûlullah'dan (s.a.v.) sonra ondan faziletli adam
yoktur, demiş. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): «Yazık sana! Arkadaşının boğazını kestin!» buyurmuş.
Bunu tekrar tekrar söylemiş. Sonra Resûlullah (s.a.v.): «Biriniz- din kardeşini behemehal medhedecekse ve şayet öyle
olduğu görülüyorsa, bâri filânı zannediyorum; ben Allah'a karşı kimseyi tezkiye etmem, desin!» buyurmuşlar.
Muhammed b. Amr b. Abbad b. Cebele b. Ebî Ravvâd - Muhammed b. Ca'fer (Gunder) - Şu'be
Hâlid eI-Hazzâ - Abdurrahman b. Ebî Bekra - babasından
Ebû Bekr b. Nâfi - Muhammed b. Ca'fer (Gunder) - Şu'be - Hâlid eI-Hazzâ - Abdurrahman b. Ebî Bekra - babasından
Muttasıl senedli südasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Muhammed b. Cafer ve Gunder aynı ravilerdir.
ٙٙ ،‫ ح َو َح َّد َث َناهُ أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬،‫ َح َّد َث َنا هَاشِ ُم بْنُ ْال َقاسِ ِم‬،‫و َح َّد َثنٌِ ِه َع ْمرٌو ال َّنا ِق ُد‬
،‫ْن ُز َرٌ ٍْع‬ِ ‫ث ٌَ ِزٌ َد ب‬ ِ ْ ‫شعْ َب َة ِب َه َذا‬
ِ ٌِ‫ َنحْ َو َحد‬،ِ‫اْلسْ َناد‬ ٍ َّ‫َح َّد َث َنا َش َبا َب ُة بْنُ َسو‬
ُ ْ‫ ك ََِل ُه َما َعن‬،‫ار‬
َ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم أَ ْف‬
‫ض ُل ِم ْنه‬ ِ ‫ َما ِمنْ َرج ٍُل َبعْ َد َرس‬:‫ َف َقا َل َر ُج ٌل‬:‫ْس فًِ َحدٌِث ِِه َما‬
َ ِ‫ُول هلل‬ َ ٌَ‫َول‬
(...) Bana bu hadîsi Amr en-Nâkıd da rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hâşim b. Kâsım rivayet etti. H. Bize bu hadisi
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şebâbe b. Sevvâr rivayet etti. Her iki râvi Şu'be'den bu isnadla
Yezid b. Zürey'in hadîsi gibi rivayet etmişlerdir. Ama onların hadisinde:
«Bir adam: Resûlullah'den (s.a.v.) sonra ondan fazîletli kimse yoktur, dedi.» cümlesi yoktur.
Amr en-Nâkıd - Hâşim b. Kâsım - Şu'be - Hâlid eI-Hazzâ - Abdurrahman b. Ebî Bekra - babasından
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - Şebâbe b. Sevvâr - Şu'be - Hâlid eI-Hazzâ - Abdurrahman b. Ebî Bekra - babasından
Muttasıl senedli 2 tarikli südasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٙ٧ ،‫هلل‬ ِ ‫ َعنْ ب ُر ٌْ ِد ب‬،‫ َح َّد َث َنا إِسمَاعِ ٌ ُل بْنُ َز َك ِ ٔرٌَّا َء‬،‫َّاح‬
ِ ‫ْن َع ْب ِد‬ ِ ‫صب‬ َّ ‫َح َّد َثنًِ أَبُو َجعْ َف ٍر م َُح َّم ُد بْنُ ال‬
‫صلَّى هلل َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َرجَُل ٌُثنًِ َعلَى‬ َ ًُّ‫ سم َِع ال َّن ِب‬:‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً مُو َسى‬،‫َعنْ أَ ِبً ب ُر َد َة‬
» ‫ « َل َق ْد أَهْ َل ْك ُت ْم أَ ْو َق َطعْ ُت ْم َظه َْر الرَّ ج ُِل‬:‫ َف َقا َل‬،ِ‫َرج ٍُل َوٌ ُْط ِرٌ ِه فًِ ْالم ِْد َحة‬
67- (3001) Bana Ebû Ca'fer Muhammed b. Sabbah rivayet etti. (Dedi ki): Bize İsmail b. Zekeriyya, Büreyd b. Abdullah'dan,
o da Ebî Bürde'den; o da Ebû Musâ'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Peygamber (s.a.v.) bir adamın birini senâ
ettiğini ve onu medihde ileri gittiğini işitti de: «Muhakkak helak ettiniz yahut bu adamın belini kestiniz.» buyurdular.
Ebû Ca'fer Muhammed b. Sabbah - İsmail b. Zekeriyya - Büreyd b. Abdullah b. Ebî Bürde' - Ebî Bürde - Ebû Musâ
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٙ٨ - ‫ْن ْال ُم َث َّنى‬
ِ ‫ظ َِلب‬ ُ ‫ َواللَّ ْف‬- ٍّ‫ْن َم ْهدِي‬ ِ ‫ جمٌِعا َع ِن اب‬،‫ َوم َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬،‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ِر بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
،‫ َعنْ أَ ِبً َمعْ َم ٍر‬،ٍ‫ َعنْ م َُجا ِهد‬،ٍ‫ َعنْ َح ِبٌب‬،‫ان‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬،‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن‬:‫َق َاَل‬
،‫اب‬ َ ‫ َف َج َع َل ْال ِم ْق َدا ُد ٌَحْ ثًِ َعلَ ٌْ ِه ال ُّت َر‬،‫ٌِر م َِن ْاِل ُ َم َرا ِء‬ ٍ ‫ َقا َم َر ُج ٌل ٌ ُْثنًِ َعلَى أَم‬:‫َقا َل‬
َ ‫ٌِن ال ُّت َر‬
« ‫اب‬ َ ‫ أَنْ َنحْ ث ًَِ فًِ وُ جُو ِه ْال َم َّداح‬،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ » أَ َم َر َنا َرسُو ُل هلل‬:‫َو َقا َل‬
68- (3002) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ hep birden İbn Mehdî'den rivayet ettiler.
Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Habib'den, o da Mücahid'den,
o da Ebû Ma'mer'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): — Bir adam kumandanlardan birini medhü sena etmeye kalktı.
Bunun üzerine Mikdâd onun üzerine toprak serpmeye başladı ve:
— Bize Resûlullah (s.a.v.) meddahların yüzlerine toprak serpmemizi emir buyurdu, dedi.
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe - İbn Mehdî ( Abdurrahman ) - Süfyan - Habib - Mücahid - Ebû Ma'mer - Mikdad
Muhammed b. Müsennâ - İbn Mehdî ( Abdurrahman ) - Süfyan - Habib - Mücahid - Ebû Ma'mer - Mikdad
Muttasıl senedli merfu kısmı sübai isnadlı, mefkuf kısmı südasi isnadlı olup tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavlin fiili hikayesidir. Hadiste mevkuf kısım da vardır. İbn. Mehdi ve Abdurrahman aynı ravidir.
Lafız, İbn. Müsenna'nındır.
ٙ٩ ،‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َجعْ َف ٍر‬:‫ َق َاَل‬- ‫ْن ْال ُم َث َّنى‬ ُ ‫ َواللَّ ْف‬- ‫ار‬
ِ ‫ظ َِلب‬ ٍ ‫ َوم َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬،‫َو َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬
َ ‫ح ع ُْث َم‬
،‫ان‬ ُ َ‫ أَنَّ َرجَُل َج َع َل ٌَ ْمد‬،ِ‫ارث‬ َ ‫ْن‬
ِ ‫الح‬ ِ ‫ َعنْ َهم‬،‫ َعنْ إِب َْراهٌِ َم‬،‫ُور‬
ِ ‫َّام ب‬ ٍ ‫ َعنْ َم ْنص‬،‫شعْ َب ُة‬ ُ ‫َح َّد َث َنا‬
،‫الحصْ َبا َء‬َ ‫ َف َج َع َل ٌَحْ ُثو فًِ َوجْ ِه ِه‬،‫ض ْخما‬ َ ‫ان َرجَُل‬ َ ‫ َو َك‬،ِ‫ت ٌه‬ َ ‫َف َع ِم َد ْال ِم ْق َدا ُد َف َج َثا َعلَى ُر ْك َب‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ إِنَّ َرسُو َل هلل‬:‫ك؟ َف َقا َل‬ َ ‫ َما َشأْ ُن‬: ُ‫َف َقا َل لَ ُه ع ُْث َمان‬
« ‫اب‬ َ ‫ َفاحْ ُثوا فًِ وُ جُوه ِِه ِم ال ُّت َر‬،‫ٌِن‬ َ ‫ » إِ َذا َرأَ ٌْ ُت ُم ْال َم َّداح‬:‫َقا َل‬
69- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşar da rivayet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki):
Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Hemmam b. Hâris'den
naklen rivayet etti ki: Bir adam Osman'ı medhetmeye başlamış. Bunun üzerine Mikdâd davranarak iki dizinin üzerine
oturmuş, kendisi iri yarı bir zatmış. Ve adamın yüzüne çakıl taşı serpmeye başlamış.
Osman ona: — Sana ne oluyor? demiş. Mikdâd da şunu söylemiş:
— Şüphesiz ki, Resûlullah (s.a.v.); «Meddahları gördüğünüz vakit, yüzlerine toprak serpin!» buyurdular.
Muhammed b. Müsennâ - Muhammed b. Ca'fer - Şu'be - Mansur - İbrahim - Hemmam b. Hâris - Mikdad
Muhammed b. Beşşar - Muhammed b. Ca'fer - Şu'be - Mansur - İbrahim - Hemmam b. Hâris - Mikdad
Muttasıl senedli merfu kısmı sübai isnadlı, mefkuf kısmı südasi isnadlı olup tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli hadistir. Hadiste mevkuf kısım da vardır. Lafız, İbn. Müsenna'nındır.
ٙ٩ ‫ ح‬،‫ُور‬ ٍ ‫ َعنْ َم ْنص‬،‫ان‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬،‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُدالرَّ ح َم ِن‬:‫ار َق َاَل‬ ٍ ‫ َوابْنُ َب َّش‬،‫و َح َّد َث َناهُ م َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬
َّ ‫ان‬
، ِّ‫الث ْو ِري‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬،‫ َح َّد َث َنا ْاِلَ ْش َجعًُِّ ُع َب ٌْ ُد هللِ بْنُ ُع َب ٌْ ِد الرَّ ح َم ِن‬،‫َو َح َّد َث َنا ع ُْث َمانُ بْنُ أَ ِبً َش ٌْ َب َة‬
،ِ‫ َع ِن ْال ِم ْق َداد‬،‫َّام‬ ٍ ‫ َعنْ َهم‬،‫ َعنْ إِب َْراهٌِ َم‬،‫ُور‬ ٍ ‫ و َم ْنص‬،‫ش‬ ِ ‫َع ِن ْاِلَعْ َم‬
‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ِبم ِْث ِل ِه‬
َ ًِّ‫َع ِن ال َّن ِب‬
(...) Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivayet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman,
Süfyân'dan, o da Mansur'dan naklen rivayet etti. H. Bize Osman b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dedi ki):
Bize Eşcaî Ubeydullah b. Ubeydirrahman, Süfyan-ı Sevrî'den, o da A'meş ile Mansur'dan, onlar da İbrahim'den,
o da Hemmâm'dan, o da Mikdâd'dan, o da Peygamber'den (s.a.v.) naklen bu hadîsin mislini rivayet etti.
Muhammed b. Müsennâ - Abdurrahman - Süfyân - Mansur - İbrahim - Hemmâm - Mikdâd
İbn Beşşâr - Abdurrahman - Süfyân - Mansur - İbrahim - Hemmâm - Mikdâd
Osman b. Ebî Şeybe - Eşcaî Ubeydullah b. Ubeydirrahman - Süfyan - Mansur - İbrahim - Hemmâm - Mikdâd
Osman b. Ebî Şeybe - Eşcaî Ubeydullah b. Ubeydirrahman - Süfyan - A'meş - İbrahim - Hemmâm - Mikdâd
Muttasıl senedli 4 tariklidir. Tariklerin merfu kısmı sübai isnadlı, mefkuf kısmı südasi isnadlı olup tahdis ve an'ane
rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. Hadiste mevkuf kısım da vardır.
15- Büyüğe Verme Babı
٧ٓ ،‫ َعنْ َناف ٍِع‬،‫ص ْخ ٌر ٌَعْ نًِ اب َْن ج َُوٌ ِْر ٌَ َة‬ َ ‫ َح َّد َث َنا‬،ً‫ َح َّد َثنًِ أَ ِب‬، ًُِّ‫ْضم‬ َ ًٍّ‫َح َّد َث َنا َنصْ ُر بْنُ َعل‬
َ ‫الجه‬
َ ِ‫ َح َّد َث ُه أنَّ َرسُو َل هلل‬،‫أَنَّ َع ْب َد هللِ ب َْن ُع َم َر‬
،‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ
،‫ أَ َح ُد ُه َما أَ ْك َب ُر م َِن ْاْل َخ ِر‬،‫ َف َج َذ َبنًِ َرج ََُل ِن‬، ٍ‫ك ِبسِ َواك‬ ُ َّ‫ " أَ َرانًِ فًِ ْال َم َن ِام أَ َت َسو‬:‫َقا َل‬
" ‫ َفدَ َفعْ ُت ُه إِلَى ْاِلَ ْك َب ِر‬، ْ‫ َكبِّر‬:ًِ‫ َفقٌِ َل ل‬،‫ك ْاِلَصْ َؽ َر ِم ْن ُه َما‬ َ ‫ت الس َِّوا‬ ُ ‫َف َن َاو ْل‬
70- (3003) Bize Nasr b. Alî el-Cehdamî rivayet etti. (Dedi ki): Bana babam rivayet etti. (Dedi ki):
Bize Sahr (yâni; İbn Cüveyriye) Nâfi'den rivayet etti. Ona da Abdullah b. Ömer rivayet etmiş ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar:
«Kendimi rü'yada bir misvakla misvaklanıyorum gördüm. Derken beni biri diğerinden daha büyük iki adam çektiler. Ben misvakı küçük
olanına verdim. Bunun üzerine bana: Büyült, denildi. Ben de onu büyük olana verdim.»
Nasr b. Alî el-Cehdamî - babam ( Ali ) - Sahr (yâni; İbn Cüveyriye) - Nâfi - Abdullah b. Ömer
Muttasıl senedli humasi isnadlı, tahdis, müen'en ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
16- Hadisin Sabit Olduğunu Araştırma ve İlmi Yazmanın Hükmü Babı
٧ٔ ،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ َعنْ ِه َش ٍام‬،‫ َح َّد َث َنا ِب ِه ُس ْف ٌَانُ بْنُ ُع ٌَ ٌْ َن َة‬،‫ؾ‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا َهارُونُ بْنُ َمعْ رُو‬
‫ اس َمعًِ ٌَا َر َّب َة الحُجْ َر ِة اس َمعًِ ٌَا َر َّب َة الحُجْ َر ِة‬:‫ َو ٌَقُو ُل‬،‫ث‬ ُ ‫ان أَبُو ه َُرٌ َْر َة ٌ َُح ِّد‬
َ ‫ َك‬:‫َقا َل‬
‫ أَ ََل َتسْ َم ُع إِلَى َه َذا َو َم َقالَ ِت ِه آنِفا؟ إِ َّن َما‬:‫ت لِعُرْ َو َة‬ ْ َ‫ َقال‬،‫ص ََل َت َها‬ َ ‫ت‬ ْ ‫ض‬ َ ‫ َفلَمَّا َق‬،ًِّ‫صل‬ َ ‫َو َعا ِب َش ُة ُت‬
« ‫صاه‬ َ ْ‫ لَ ْو َع َّدهُ ْال َعا ُّد َِلَح‬،‫ث َحدٌِثا‬ ُ ‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌ َُح ِّد‬ َ ًُّ‫ان ال َّن ِب‬
َ ‫» َك‬
71- (2493) Bize Harun b. Ma'ruf rivayet etti. (Dedi ki): Bize bu hadîsi Süfyan b. Uyeyne, Hişâm'dan, o da babasından
naklen rivayet etti. (Demiş ki): Ebû Hureyre hadîs rivayet ediyor ve: «Dinle ey hücre sahibesi! Dinle ey hücre sahibesi!
diyordu. Âişe de namaz kılıyordu. Namazını bitirince Urve'ye: Bunu ve demin söylediğini işitmiyor musun? Peygamber
(s.a.v.) konuştuğunda, bir kimse saysa, hesap edeceği/ezberleyeceği kadar (tane tane veya az) konuşurdu, dedi.»
Harun b. Ma'ruf - Süfyan b. Uyeyne - Hişâm - babasından ( Urve ) - Aişe annemiz
Muttasıl senedli merfu kısmı humasi isnadlı, mevkuf kısmı rubai isnadlı olup tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu fiili hadistir. Hadiste mevkuf kısım da vardır.
٧ٕ ٍ ‫ْن ٌَ َس‬
،‫ار‬ ِ ‫ َعنْ َع َطا ِء ب‬،‫ْن أَسْ َل َم‬ ِ ‫ َعنْ َز ٌْ ِد ب‬،‫ َح َّد َث َنا َهمَّا ٌم‬، ُّ‫َح َّد َث َنا َهدَّابُ بْنُ َخالِ ٍد ْاِلَ ْزدِي‬
،ً‫ " ََل َت ْك ُتبُوا َع ِّن‬:‫صلَّى هلل ُ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬ َ ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬، ِّ‫َعنْ أَ ِبً َسعٌِ ٍد ال ُخ ْد ِري‬
،‫ َو ََل َح َر َج‬،ً‫ َو َح ِّد ُثوا َع ِّن‬،ُ‫آن َف ْل ٌَ ْم ُحه‬ ِ ْ‫ب َع ِّنً َؼٌ َْر ْالقُر‬ َ ‫َو َمنْ َك َت‬
ْ َ
" ‫ار‬ ِ ‫ َف ْل ٌَ َت َبوَّ أ َم ْق َع َدهُ م َِن ال َّن‬-‫ أحْ سِ ُب ُه َقا َل ُم َت َعمِّدا‬:‫ َقا َل َهمَّا ٌم‬- ًََّ‫ب َعل‬ َ ‫َو َمنْ َك َذ‬
72- (3004) Bize Heddâb b. Hâlid el-Ezdî rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hemmam, Zeyd b. Eslem'den, o da Ata' b. Yesâr'dan,
o da Ebû Said el-Hudrî'den naklen rivayet etti ki, Resûlullah (s.a.v.) «Benden bir şey yazmayın. Her kim Kur'ân'dan başka
benden bir şey yazarsa, onu hemen mahvetsin. Benden hadîs rivayet edin, zararı yok. Ama her kim benim üzerimden —Hemmam
zannederim şöyle buyurdu, demiş — kasden yalan söylerse, cehennemdeki yerine hazır olsun.» buyurdular.
Heddâb b. Hâlid el-Ezdî - Hemmam - Zeyd b. Eslem - Ata' b. Yesâr - Ebû Said el-Hudrî
Muttasıl senedli humasi isnadlı olup tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
TİRMİZİ HADİSLERİ
25. EBVÂBU'L-BİRRİ VE'S-SILA
1. ANNE BABAYA İYİ DAVRANMAK GEREKİR
َ َ ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬
١٨٩٧ ٍ ‫ أ ْخ َب َر َنا َب ْه ُز بْنُ َحك‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫ أ ْخ َب َر َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ َسعٌِد‬:‫ َقا َل‬،‫ار‬
‫ٌِم‬
ُ ‫ قُ ْل‬:‫ك َقا َل‬
‫ ث َّم َمنْ ؟‬:‫ت‬ ُ
َ ‫ أ َّم‬:‫ َمنْ أَ َبرُّ ؟ َقا َل‬،‫هلل‬ِ ‫ ٌَا َرسُو َل‬:‫ت‬ ُ ‫ قُ ْل‬:‫ َعنْ َج ِّدي َقا َل‬،ً‫ َح َّد َثنًِ أَ ِب‬:‫َقا َل‬
َ ‫ب َفاِلَ ْق َر‬
.‫ب‬ َ ‫ ث َّم اِلَ ْق َر‬،‫ك‬َ ‫ ث َّم أَ َبا‬:‫ ث َّم َمنْ ؟ َقا َل‬:‫ت‬ َ ‫ أ ُ َّم‬:‫ ث َّم َمنْ ؟ َقا َل‬:‫ت‬
ُ ‫ قُ ْل‬:‫ك َقا َل‬ ُ ‫ قُ ْل‬:‫ك َقا َل‬ َ ‫ أ ُ َّم‬:‫َقا َل‬
1897- Behz b. Hakîm dedi ki: Babam dedemden aktarmış ve şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Resûlü’ Kime iyilik etmeliyim?” dedim.
Buyurdular ki: “Annene” sonra kime dedim. “Annene” buyurdu. Sonra kime dedim yine “Annene”
buyurdu. Sonra kime dedim. “Babana, sonra yakınlara ve yakınlara” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb: 119)
Muhammed b.Beşşar - Yahya b. Said - Behz b. Hakim - Behz'in babası Hakim - Behz'in dedesi Muaviye
Hümasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫ َوأَ ِبً الدَّرْ َدا ِء‬،‫ َو َعا ِب َش َة‬،‫ْن َع ْم ٍرو‬ ِ ‫ َو َع ْب ِد هللِ ب‬،‫ب َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
ًِ‫شعْ َب ُة ف‬ ٌ ‫ َو َه َذا َحد‬. ُّ‫ْن َح ٌْ َد َة ْالقُ َشٌ ِْري‬
ُ ‫ٌِث َح َسنٌ َو َق ْد َت َكلَّ َم‬ ِ ‫او ٌَ َة ب‬ ٍ ‫َو َب ْه ُز بْنُ َحك‬
ِ ‫ٌِم ه َُو ابْنُ ُم َع‬
ُ‫ َوحمَّا ُد بْن‬، ُّ‫الث ْو ِري‬َّ ُ‫ َو ُس ْف ٌَان‬،ٌ‫ َو َر َوى َع ْن ُه َمعْ َمر‬،ِ‫الحدٌِث‬ َ ‫ َوه َُو ِث َق ٌة عِ ْن َد أَهْ ِل‬، ‫ٌِم‬
ٍ ‫ْن َحك‬ِ ‫َبه ِْز ب‬
َ َ َ
.‫ َو َؼ ٌْ ُر َوا ِح ٍد م َِن اِل ِب َّم ِة‬،‫َسل َمة‬
(Tirmizi şöyle dedi) Bu konuda Ebû Hüreyre, Abdullah b. Amr, Âişe ve Ebu’d Derdâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Behz b. Hakîm, o İbn Muaviye b. Hayde el-Kuşeyrî’dir. Bu hadis hasendir. Şu‘be; Behz b. Hakîm hakkında söz etmiştir
(hafif tenkid etmştir). Fakat hadisçiler yanında bu zat güvenilir bir kimsedir. Süfyân es-Sevrî, Ma‘mer,
Hammad b. Seleme ve pek çok hadis imamları kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir.
Behz'in dedesi Muaviye'nin hadisi ile aynı manaya gelen 4 hadis daha olduğundan ve hadisi nakleden raviden bahseder
2. HAYIRLI İŞLERİN SIRALAMASI
، ِّ‫ َع ِن ْال َمسْ عُو ِدي‬، ِ‫ارك‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ‫ َسأ َ ْل‬:‫ْن َمسْ عُو ٍد َقا َل‬ ِ ‫ َع ِن اب‬، ًِّ‫ َعنْ أَ ِبً َع ْم ٍرو ال َّش ٌْ َبان‬،‫ار‬ ِ ‫ْن ال َعٌ َْز‬ ِ ‫الولٌِ ِد ب‬
َ ‫َع ِن‬
،‫صَلَةُ ِلمٌِ َقا ِت َها‬ َّ ‫ ال‬:‫ضلُ؟ َقا َل‬ َ ‫ال أَ ْف‬ ِ ‫ أَيُّ اِلَعْ َم‬،‫هلل‬ ِ ‫ ٌَا َرسُو َل‬:‫ت‬ ُ ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َفقُ ْل‬
َ
ِ ‫ٌل‬
،‫هلل‬ ُ
ِ ‫ ال ِج َهاد فًِ َس ِب‬:‫هلل؟ قا َل‬ َ َ
ِ ‫ ث َّم َماذا ٌَا َرسُو َل‬:‫ قلت‬،‫ْن‬ ُ ْ ُ ِ ٌ‫الوالِ َد‬ َ
َ ُّ‫ ِبر‬:‫هلل؟ قا َل‬ َ
ِ ‫ ث َّم َماذا ٌَا َرسُو َل‬:‫ت‬ ُ ‫قُ ْل‬
ْ ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َولَ ْو اسْ َت‬
.ًِ‫زد ُت ُه لَ َزا َدن‬ َ ِ‫ت َع ِّنً َرسُو ُل هلل‬ َ ‫ث َّم َس َك‬
1898- İbn Mes’ûd’dan (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah’a (s.a.s.) hangi amel daha değerlidir? diye sordum. Buyurdular ki:
“Vaktinde kılınan namazdır.” Sonra hangisi Ey Allah’ın Resûlü! dedim. “Anne ve babaya iyilik etmektir” buyurdu. Sonra hangisi Ey
Allah’ın Resûlü! Dedim. “Allah yolunda cihattır” buyurdular. Sonra benimle konuşmayı kesti
eğer daha soracak olsaydım cevap vermeye devam edecekti. (Buhârî, Mevâkît: 5)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Mesudi - Velid b. Ayzar - Ebû Amr eş-Şeybânî (Sa‘d b. İyas) - İbn Mes’ûd
Südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.

ِ ‫ َع ِن ْال َولٌِ ِد ب‬،ٍ‫ َو َؼ ٌْ ُر َوا ِحد‬،‫شعْ َب ُة‬


ِ ‫ْن ال َعٌ َْز‬
،‫ار‬ ُ ‫ َو‬، ًُِّ‫ َر َواهُ ال َّش ٌْ َبان‬.‫صحٌِ ٌح‬َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ِ ‫ َع ِن اب‬، ًِّ‫ٌِث ِمنْ َؼٌ ِْر َوجْ ٍه َعنْ أَ ِبً َعمْ ٍرو ال َّش ٌْ َبا ِن‬
.‫ْن َمسْ عُو ٍد‬ ُ ‫الحد‬ َ ‫ي َه َذا‬
َ ‫َو َق ْد ر ُِو‬
ٍ ٌَ ِ‫َوأَبُو َع ْم ٍروال َّش ٌْ َبانًُِّ اس ُم ُه َسعْ ُد بْنُ إ‬
‫اس‬
(Tirmizi şöyle dedi) Bu, hasen sahih bir hadistir. Şeybânî, Şu‘be ve başkaları bu hadisi Velid b. Ayzar’dan rivâyet
etmişlerdir. Bu hadis aynı zamanda Ebû Amr eş-Şeybânî vasıtasıyla İbn Mes‘ûd’tan farklı tariklerle rivâyet edilmiştir.
Ebû Amr eş-Şeybânî’nin ismi Sa‘d b. İyas’tır.
3. ANA BABANIN RAZI OLMASI ALLAH’IN RAZI OLMASI DEMEKTİR
١٨٩٩ ،‫شعْ َب ُة‬
ُ ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ َقا َل‬،ِ‫ارث‬ َ ُ‫ َح َّد َث َنا َخالِ ُد بْن‬:‫ َقا َل‬، ًٍِّ‫ص َع ْمرُو بْنُ َعل‬
ِ ‫الح‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا أَبُو َح ْف‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ْن َع ْم ٍرو‬ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن َع َطا ٍء‬ ِ ‫َعنْ ٌَعْ لَى ب‬
.‫ط الرَّ بِّ فًِ َس َخطِ ْال َوالِ ِد‬ ُ ‫ َو َس َخ‬،ِ‫الوالِد‬
َ ‫ضى‬ َ ‫ضى الرَّ بِّ فًِ ِر‬ َ ‫ ِر‬:‫َقا َل‬
1899- Abdullah b. Amr’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Rabbin rızası ana babanın razı edilmesindedir.
Rabbin gazâb ve hışmı ise ana babanın gazâblanması ve hışmındadır.”
Ebu Hafs Amr b. Ali - Halid b. Haris - Şu'be - Ya'la b. Ata' - Babası Ata' - Abdullah b. Amr
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن َع َطا ٍء‬ ِ ‫ َعنْ ٌَعْ لَى ب‬،‫شعْ َب َة‬ ُ ْ‫ َعن‬،‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َجعْ َف ٍر‬:‫ َقا َل‬،‫ار‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬
ْ‫ َعن‬،‫شعْ َب َة‬ ُ ُ‫ َو َه َك َذا َر َوى أَصْ َحاب‬:،ُّ‫صح‬ َ َ‫ َولَ ْم ٌَرْ َفعْ ُه َو َه َذا أ‬،ُ‫ َنحْ َوه‬،‫ْن َع ْم ٍرو‬ ِ ‫َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬
‫ َوَل َ َنعْ لَ ُم أَ َحدا َر َف َع ُه‬،‫ َم ْوقُوفا‬،‫ْن َع ْم ٍرو‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن َع َطا ٍء‬
ِ ‫هلل ب‬ ِ ‫ َعنْ ٌَعْ لَى ب‬،‫شعْ َب َة‬ ُ
‫ت م َُح َّم َد ب َْن ْال ُم َث َّنى‬ ْ
ُ ْ‫ س ِمع‬، ٌ‫ث ِث َق ٌة َمأمُون‬ َ ُ‫شعْ َب َة َو َخالِ ُد بْن‬ ُ ْ‫ َعن‬،ِ‫ارث‬
ِ ‫ار‬ِ ‫الح‬ َ ‫ْن‬
ِ ‫الح‬ ِ ‫َؼٌ َْر َخالِ ِد ب‬
.‫ٌس‬َ ‫ْن إِ ْد ِر‬ ِ ‫ َوَل َ ِبال ُكو َف ِة م ِْث َل َع ْب ِد هللِ ب‬،ِ‫ارث‬ َ ‫ْن‬
ِ ‫الح‬ ِ ‫ْت ِبال َبصْ َر ِة م ِْث َل َخالِ ِد ب‬ُ ٌَ‫ َما َرأ‬:‫ٌَقُو ُل‬
.‫ْن َمسْ عُو ٍد‬ ِ ‫ب َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizi şöyle dedi) Bize Muhammed b. Beşşâr anlattı. Dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer anlattı. O Şu‘be’den,
o Ya’la b. Atâ’dan, o babasından, o da Abdullah b. Amr’dan rivayetle hadisin bir benzerini bize merfu olmaksızın
nakletmiştir ki bu rivâyet ( mevkuf ) daha sahihtir. Aynı şekilde Şu‘be’nin ashabı Şu‘be’den, o Ya’la b. Atâ’dan, o
babasından, o da Abdullah b. Amr’dan mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Şu‘be’den rivâyet edenler arasında
Hâlid b. Harîs’den başka bu hadisi merfu olarak rivâyet eden bir kimse bilmiyoruz. Hâlid b. el-Harîs sika/güvenilir ve
me'munbir kimsedir. Bu kimse hakkında Muhammed b. Müsenna’nın şöyle dediğini işittim: “Basra’da Hâlid b. el Hâris,
Kûfe’de ise Abdullah b. İdris’in bir benzerini görmedim.” Bu konuda Abdullah b. Mes‘ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Muhammed b. Beşşâr - Muhammed b. Cafer - Şu'be - Ya'la b. Ata' - Babası Ata'
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş mevkuf hadistir.
Not : Bu kısım 1899. hadisin açıklama kısmındaki hadis senedidir.
١٩٠٠ ،ِ‫ْن السَّا ِبب‬ ِ ‫ َعنْ َع َطا ِء ب‬،‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَانُ بْنُ ُع ٌَ ٌْ َن َة‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
‫ إِنَّ ل ًَِ ا ْم َرأَة‬:‫ أَنَّ َرجَُل أَ َتاهُ َف َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً الدَّرْ دَ ا ِء‬، ًِّ‫َعنْ أَ ِبً َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ال ُّسلَ ِم‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل أَبُو الدَّرْ َدا ِء‬،‫َوإِنَّ أُمًِّ َتأْ ُم ُرنًِ ِب َطَلَ ِق َها‬
:‫اب أَ ْو احْ َفظ ُه َقا َل‬ َ ‫ك ال َب‬ َ ِ‫ت َفأَضِ عْ َذل‬َ ‫ َفإِنْ شِ ْب‬،ِ‫الج َّنة‬ َ ‫ب‬ ِ ‫ط أَب َْوا‬ ُ ‫الوالِ ُد أَ ْو َس‬
َ :‫ٌَقُو ُل‬
َ ُ َ
.ً‫ أ ِب‬:‫ إِنَّ أمًِّ َو ُر َّب َما َقا َل‬: ُ‫ ُر َّب َما َقا َل ُس ْف ٌَان‬:‫َو َقا َل ابْنُ أ ِبً ُع َم َر‬
1900- Ebu’d Derdâ’dan (r.a.) rivâyet edilmiştir. Bir adam Ebu’d Derdâ’ya gelerek ona şöyle dedi: Bir hanımım var annem
onu boşamamı emrediyor ne yapmalıyım? Ebu’d Derdâ dedi ki: Resûlullah’dan (s.a.s.) işittim şöyle diyordu:
“Anne veya baba Cennet kapılarının en ortasıdır. İstersen (onların hakkını yerine getirmemekle) o kapıyı kaybet veya
(onları hoşnut etmekle) o kapıyı koru (elde etmeye çalış)” (İbn Mâce, Edeb: 1; Ebû Dâvûd, Edeb: 119)
İbn Ebî Ömer dedi ki: Süfyân bazen“Annem” bazen de “Babam” demiştir.
İbn Ebî Ömer - Süfyan b. Uyeyne - Ata' b. Saib - Ebû Abdurrahman es Sülemî ( Abdullah b. Habib ) - Ebu’d Derdâ'
Merfu kısmı humasi isnadlı , mevkuf kısmı rubai isnadlı olup tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş
sarahaten merfu kavli ve mevkuf hadistir.
ٍ ٌ‫صحٌِ ٌح َوأَبُو َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ال ُّسلَمًُِّ اس ُم ُه َع ْب ُد هللِ بْنُ َح ِب‬
.‫ب‬ ٌ ‫َو َه َذا َحد‬
َ ‫ٌِث‬
(Tirmizi dedi ki) Bu, sahih bir hadistir. Ebû Abdurrahman es Sülemî’nin ismi Abdullah b. Habib’tir.
4. ANA BABAYA KARŞI GELMEK BÜYÜK GÜNAHLARDAN MIDIR?
ٔ٩ٓٔ ، ُّ‫ َح َّد َث َنا الج َُرٌ ِْري‬:‫ َقا َل‬،‫ َح َّد َث َنا ِب ْش ُر بْنُ ْال ُم َفض َِّل‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ح َم ٌْ ُد بنُ َمسْ َع َد َة‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ‫هلل‬ ِ ‫ َقا َل َرسُو ُل‬:‫ َعنْ أَ ِبٌ ِه َقا َل‬،‫ْن أَ ِبً َب ْك َر َة‬ ِ ‫َعنْ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬
،‫ْن‬
ِ ٌ َ‫الوالِد‬ َ ‫وق‬ ُ ُ‫ َو ُعق‬،َِّ‫ك ِبالله‬ ُ ‫اْل ْش َرا‬
ِ :‫ َقا َل‬،‫هلل‬ ِ ‫ َبلَى ٌَا َرسُو َل‬:‫أََل أ ُ َح ِّد ُث ُك ْم َبأ َ ْك َب ِر ال َك َباب ِِر؟ َقالُوا‬
،‫ور‬
ِ ‫الز‬ ُّ ‫ أَ ْو َق ْو ُل‬،‫ور‬ ِ ‫الز‬ ُّ ُ‫ َو َش َها َدة‬:‫ َف َقا َل‬،‫ان ُم َّتكِبا‬ َ ‫س َو َك‬َ َ‫ َو َجل‬:‫َقا َل‬
.‫ت‬ َ ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُول ُها َ َح َّتى قُ ْل َنا لَ ٌْ َت ُه َس َك‬
َ ِ‫َف َما َزا َل َرسُو ُل هلل‬
1901- Abdurrahman b. Ebî Bekre (r.a.), babasından rivâyete göre Ebû Bekre şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.s.), büyük günahların en
büyüklerinden size haber vereyim mi? buyurdular. Sahabe evet Ey Allah’ın Resûlü! dediler.
Buyurdu ki: Allah’a ortak koşmak, Ana babaya karşı gelmek. Yaslanmış olduğu halde iken doğrulup oturdu, şöyle devam
etti: “Yalancı şâhidlik veya yalan söylemek” bu son sözü o kadar tekrarladı ki; biz keşke sussaydı dedik.
(Müslim, Birr ve Sıla: 1; Ebû Dâvûd, Edeb: 119)
Humeyd b. Mesade - Bişr b. Mufaddal - Cüreyri ( Said b. İyas ) - Abdurrahman b. Ebî Bekre - Babası Nüfey'
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili hadistir.
.‫ث‬
ِ ‫ار‬ َ ُ‫صحٌِ ٌح َوأَبُو َب ْك َر َة اس ُم ُه ُن َف ٌْ ُع بْن‬
ِ ‫الح‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ب َعنْ أَ ِبً َسعٌِ ٍد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî şöyle dedi) Bu konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu, hasen-sahih bir hadistir.
Ebû Bekre’nin ismi Nüfey‘ b. el-Hâris’tir.
ٔ٩ٕٓ ،‫ْن إِب َْراهٌِ َم‬ ِ ‫ َعنْ َسعْ ِد ب‬،ِ‫ْن الهاَد‬ ِ ‫ َع ِن اب‬،ٍ‫ْث بْنُ َسعْ د‬ ُ ٌَّ‫ َح َّد َث َنا الل‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
:‫صلَّى اللهَّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ْن َع ْم ٍرو َقا َل‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬،‫ْن َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬ ِ ‫َعنْ ح َم ٌْ ِد ب‬
‫ َو َه ْل ٌَ ْش ُت ُم الرَّ ُج ُل َوالِ َد ٌْهِ؟‬،‫هلل‬ َ
ِ ‫ ٌَا َرسُو َل‬:‫م َِن ال َك َباب ِِر أنْ ٌَ ْش ُت َم الرَّ ُج ُل َوالِ َد ٌْ ِه َقالُوا‬
ُ ُ
.‫ ٌَسُبُّ أَ َبا الرَّ ج ُِل َف ٌَ ْش ُت ُم أَ َباهُ َو ٌَ ْش ُت ُم أ َّم ُه َف ٌَسُبُّ أ َّم ُه‬،‫ َن َع ْم‬:‫َقا َل‬
1902- Abdurrahman b. Amr’dan (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kişinin kendi
anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır.” Sahabe: Ey Allah’ın Resûlü, insan kendi anne ve babasına
hiç söver mi? dediler. “Evet” buyurdular. “Kişi bir adamın babasına söver de o da bunun babasına söver yine aynı kişi
birinin annesine söver de o da onun annesine söver.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 119; Müslim, Birr ve Sıla: 1)
Kuteybe - Leys b. Sa'd - İbn. Had ( Yezid ) - Sa'd b. İbrahim - Humeyd b. Abdurrahman - Abdullah b. Amr
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ‫ٌِث‬
(Tirmizî şöyle dedi) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
5 BABA DOSTUNA İYİLİKTE BULUNUP BAĞLARI KOPARMAMAK
ٔ٩ٖٓ ‫ْح‬ ُ ُ‫ أَ ْخ َب َر َنا َحٌ َْو ُة بْن‬:‫ َقا َل‬، ِ‫ارك‬
ٍ ٌ‫ش َر‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
‫ْن ُع َم َر‬ِ ‫ َع ِن اب‬،‫ار‬ ٍ ‫ْن دٌِ َن‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد‬،ِ‫الولٌِد‬
ِ ‫هلل ب‬ َ ً‫الولٌِ ُد بْنُ أَ ِب‬ َ ًِ‫ أَ ْخ َب َرن‬:‫َقا َل‬
.‫البرِّ أَنْ ٌَصِ َل الرَّ ُج ُل أَهْ َل وُ ِّد أَ ِبٌ ِه‬ ِ َّ‫ إِنَّ أَ َبر‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َقا َل‬
1903- İbn Ömer’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah’ın (s.a.s.) şöyle buyurduğunu işittim: “İyiliklerin en
güzeli, kişinin, babasının dostlarıyla bağlarını koparmamasıdır.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 119; Müslim, Birr veSıla: 1)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Hayve b. Şüreyh - Velid b. Ebi Velid - Abdullah b. Dinar - İbn. Ömer
Südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫ْن ُع َم َر ِمنْ َؼٌ ِْر َوجْ ٍه‬ ُ ‫الحد‬
ِ ‫ٌِث َع ِن اب‬ َ ‫ي َه َذا‬ َ ‫ َه َذا إِسْ َنا ٌد‬.‫ب َعنْ أَ ِبً أَسِ ٌ ٍد‬
َ ‫ َو َق ْد ر ُِو‬،ٌ‫صحٌِح‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizi şöyle dedi) Bu konuda Ebû Esîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadisin isnadı sahihtir.
Bu hadis İbn Ömer’den farklı tariklerle de rivâyet edilmiştir.
6 TEYZE, ANNE YERİNDEDİR
ٔ٩ٓٗ )‫ َعنْ إِسْ َرابٌِ َل (ح‬،ً‫ َح َّد َث َنا أَ ِب‬:‫ َقا َل‬،‫ٌِع‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَانُ بْنُ َوك‬
،‫ َعنْ إِسْ َرابٌِ َل‬،‫ َح َّد َث َنا ُع َب ٌْ ُد هللِ بْنُ مُو َسى‬:‫ َقا َل‬،ِ‫َو َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ أَح َم َد َوه َُو ابْنُ َم ُّد َو ٌْه‬
،ٍ‫ازب‬ ِ ‫ َع ِن ال َب َرا ِء ب‬، ًِّ‫اق اله َم َدان‬
ِ ‫ْن َع‬ َ ‫ َعنْ أَ ِبً إِسْ َح‬،‫هلل‬ ِ ‫ث عُب ٌْ ِد‬ ِ ٌِ‫لحد‬َ ‫ظ‬ُ ‫َواللَّ ْف‬
.‫ث ِقص ٌَّة َط ِوٌلَ ٌة‬ َ ًِ‫ َوف‬,‫الخالَ ُة ِب َم ْن ِزلَ ِة اِل ُ ِّم‬
ِ ٌِ‫الحد‬ َ :‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬َ ًِّ‫َع ِن ال َّن ِب‬
1904- Berâ b. Âzib’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Teyze, anne yerinde/makamındadır.” Bu hadisin uzun bir hikayesi vardır. (Ebû Dâvûd, Talak: 35)
Süfyan b. Veki - Babası Veki - İsrail - Ebu İshak el-Hemdani - Bera' b. Azib
Muhammed b. Ahmed b. Meddüveyh - Ubeydullah b. Musa - İsrail - Ebu İshak el-Hemdani - Bera' b. Azib
Tahvilden dolayı iki tarikli humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Lafız, Ubeydullah'ındır. Ve hüve diyerek Muhammed b. Ahmed'in dedesinden de bahsetmiştir
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َو َه َذا َحد‬
َ ‫ٌِث‬
(Tirmizi dedi ki): Bu, sahih bir hadistir.
ٔ/‫ٔم‬٩ٓٗ ،‫ص‬ ِ ‫ َعنْ أَ ِبً َب ْك ِر ب‬،‫ْن سُو َق َة‬
ٍ ‫ْن َح ْف‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا أَبُو ُم َع‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَبُو ُك َر ٌْب‬
ِ ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب‬،‫او ٌَ َة‬
‫ْت َذ ْنبا‬
ُ ‫صب‬ َ َ‫ إِنًِّ أ‬،‫هلل‬
ِ ‫ ٌَا َرسُو َل‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َف َقا َل‬ َ ًَّ‫ أَنَّ َرجَُل أَ َتى ال َّن ِب‬،‫ْن ُع َم َر‬ ِ ‫َعنْ اب‬
َ َ َ َ َ َ
.‫ ف ِبرَّ َها‬:‫ قا َل‬،‫ ن َع ْم‬:‫ك ِمنْ خالةٍ؟ قا َل‬ َ َ َ َ
َ ‫ َه ْل ل‬:‫ قا َل‬،‫ َل‬:‫ك ِمنْ أ ٍّم؟ قا َل‬ُ َ ٌ
َ ‫ َه ْل ل‬:‫َعظِ ٌما َف َه ْل لًِ ت ْو َبة؟ قا َل‬
َ َ
1904m/١- İbn Ömer'den rivayete göre şöyle demiştir: Adamın biri Nebî’ye (s.a.s.) geldi, "Yâ Resûlallah, büyük bir
günah işledim, tevbe etmemin bir yolu var mıdır?" diye sordu. "Annen var mı?" diye sordu, o "Hayır" dedi.
"Teyzen var mı?" diye sordu. "Evet" deyince, "Ona iyilikte bulun!" buyurdu.
Ebu Kureyb - Ebu Muaviye - Muhammed b. Süka - Ebu Bekr b. Hafs - İbn. Ömer
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Açıklama : Ebu Kureyb künyedir. Ravinin ismi Muhammed b. El-Ala'dır. Ebu Muaviye künyedir. Ravinin ismi
Muhammed b. Hazin ed-Darir'dir. Ebu Bekr künyedir. Ravinin ismi Abdullah b. Hafs b. Ömer'dir.
Ravi Abdullah babası Hafs dedesi Ömer'dir.
. ًٍِّ‫ب َعنْ َعل‬
ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizi dedi ki): Bu konuda Hz. Ali'den de rivayet gelmiştir.
ٕ/‫ٔم‬٩ٓٗ ،‫ص‬ ِ ‫ َعنْ أَ ِبً َب ْك ِر ب‬،‫ْن سُو َق َة‬
ٍ ‫ْن َح ْف‬ ِ ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
ْ
ِ ‫ َولَ ْم ٌَذ ُكرْ فٌِ ِه َع ِن اب‬،ُ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َنحْ َوه‬
.‫ْن ُع َم َر‬ َ ًِّ‫َع ِن ال َّن ِب‬
1904m/٢- Bize İbn Ebi Ömer anlattı. Dedi ki: Bize Süfyan anlattı. O Muhammed b. Sûka’dan, o Ebû Bekir b. Hafs’tan, o da
Nebi’den (s.a.s.) bu hadisin bir benzerini rivayet etmiş, ancak bu rivâyetinde “İbn Ömer’den” dememiştir.
İbn. Ebi Ömer ( Muhammed b. Yahya ) - Süfyan - Muhammed b. Süka - Ebu Bekr b. Hafs
Rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Açıklama : Ebi Ömer künyedir. Ravinin ismi Muhammed b. Yahya b. Ömer'dir. Babası Yahya dedesi Ömer'dir.
ٍ ‫ْن أَ ِبً َو َّق‬
.‫اص‬ ِ ‫ْن َسعْ ِد ب‬ ٍ ‫ َوأَبُو َب ْك ِر بْنُ َح ْف‬.‫او ٌَ َة‬
ِ ‫ ابْنُ ُع َم َر ب‬:‫ ه َُو‬،‫ص‬ ِ ‫ث أَ ِبً ُم َع‬ َ َ‫َو َه َذا أ‬
ِ ٌِ‫ص ُّح ِمنْ َحد‬
Bu, Ebû Muaviye’nin rivâyetinden daha sahihtir. Ebû Bekir b. Hafs, o İbn Ömer b. Sa‘d b. Ebî Vakkâs’dır.
7 ANNE VE BABA, DUASI KABUL GÖREN KİMSELERDENDİR
ٔ٩ٓ٘ ، ًِّ‫ َعنْ ِه َش ٍام الدَّسْ ُت َوا ِب‬،‫ أَ ْخ َب َر َنا إِسمَاعِ ٌ ُل بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َعلًُِّ بْنُ حُجْ ٍر‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً َجعْ َف ٍر‬،‫ٌِر‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ٍ ‫ْن أَ ِبً َكث‬ ِ ‫َعنْ ٌَحْ ٌَى ب‬
.‫الوالِ ِد َعلَى َولَ ِد ِه‬ َ ُ‫ َو َدعْ َوة‬،‫ُس اف ِِر‬ ْ
َ ‫ َو َدعْ َوةُ الم‬،‫وم‬ ُ ْ ْ ٌ ‫ت مُسْ َت َجا َ َب‬
َّ ‫ات َل َ َش‬ ُ َ‫َثَل‬
ِ ‫ َدعْ َوةُ ال َمظل‬: َّ‫ٌِهن‬
ِ ‫كف‬ ٍ ‫ث دَ َع َوا‬
1905- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Üç dua vardır ki, kabul edilmelerinde şüphe
yoktur: Mazlumun duası, yolcunun duası, babanın çocuğuna duası.
” (İbn Mâce, Dua: 11; Müslim, Birr ve Sıla: 3)
Ali b. Hucr - İsmail b. İbrahim - Hişam ed-Destüvei' - Yahya b. Ebi Kesir - Ebu Cafer - Ebu Hureyre
Südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Açıklama : (Hişam ed-Destüvei'nin babası Senber'dir.Yani Hişam b. Senber'dir. ed-Destüvei ise nisbedir.)
(Ebi Kesir künyedir. İsmi Salih'dir. Ravi Yahya'nın babasıdır.)
(Ebu Cafer künyedir.) (Ebu Hureyre künyedir.İsmi Adurrahman b. Sahr'dır. )

ٍ ‫ْن أَ ِبً َكث‬


‫ٌِر‬ ِ ‫ َعنْ ٌَحْ ٌَى ب‬،‫ٌِث‬ َ ‫الحد‬ َ ‫ج الصَّوَّ اؾُ َه َذا‬ َ ‫ َو َق ْد َر َوى‬. ٌ‫ٌِث َح َسن‬
ُ ‫الحجَّا‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
:‫ َوأَبُو َجعْ َف ٍر الَّذِي َر َوى َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة ٌُ َقا ُل لَ ُه‬،‫ث ِه َش ٍام‬
ِ ٌِ‫َنحْ َو َحد‬
ٍ ٌِ‫ٌِر َؼٌ َْر َحد‬
.‫ث‬ ٍ ‫ َو َق ْد َر َوى َع ْن ُه ٌَحْ ٌَى بْنُ أ ِبً َكث‬،ُ‫أَبُو َجعْ َف ٍر ْالم َُؤ ِّذنُ َوَل َ َنعْ ِرؾُ اس َمه‬
َ
(Tirmizi şöyle dedi) Bu, hasen bir hadistir. Haccac es-Savvâf bu hadisi Yahya b. Ebî Kesîr’den, Hişâm’ın hadisinin
benzeri gibi rivâyet etmiştir. Ebû Hüreyre’den rivâyet eden Ebû Ca‘fer’e, Ebû Ca‘fer el-Müezzin denmektedir.
Ancak onun ismini bilmiyoruz. Yahya b. Ebî Kesîr ondan, başka hadisler de rivâyet etmiştir.
8 ANA BABANIN HAKKI NASIL ÖDENEBİLİR?
ٔ٩ٓٙ ،‫صال ٍِح‬ َ ً‫ْن أَ ِب‬ ِ ‫ َعنْ ُس َهٌ ِْل ب‬،ٌ‫ أَ ْخ َب َر َنا َج ِرٌر‬:‫ َقا َل‬،‫ْن مُو َسى‬ ِ ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّم ِد ب‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ قا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬،ِ‫َعنْ أَ ِبٌه‬
.‫َل َ ٌَجْ ِزي َولَ ٌد َوالِدا إَِلَّ أَنْ ٌَ ِج َدهُ َم ْملُوكا َف ٌَ ْش َت ِر ٌَ ُه َفٌُعْ ِت َق ُه‬
1906- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Evlat, babanın hakkını hiçbir şekilde
ödeyemez ancak köle olarak bulup satın alır ve azat etmiş olursa belki ödemiş sayılır.” (Müslim, Itk: 6)
Ahmed b. Muhammed b. Musa - Cerir - Süheyl b. Ebu Salih - Babası - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
َ ً‫ْن أَ ِب‬
ُ‫ َو َق ْد َر َوى ُس ْف ٌَان‬،‫صال ٍِح‬ ِ ‫ث ُس َهٌ ِْل ب‬ ِ ٌِ‫ َل َ َنعْ ِرفُ ُه إَِلَّ ِمنْ َحد‬،ٌ‫صحٌِح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
َ ‫صال ٍِح َه َذا‬
َ ‫الحد‬
.‫ٌِث‬ َ ً‫ْن أَ ِب‬ َّ
ِ ‫ َعنْ ُس َهٌ ِْل ب‬،ٍ‫ َو َؼ ٌْ ُر َوا ِحد‬، ُّ‫الث ْو ِري‬
(Tirmizi dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir. Biz bunu, sadece Süheyl b. Ebû Salih’in rivayeti olarak bilmekteyiz.
Süfyân es Sevrî ve pek çok kimse bu hadisi Süheyl b. Ebû Salih’den rivâyet etmişlerdir.
9 AKRABA İLE İLGİYİ KESMEMEK GEREKİR
ٔ٩ٓ٧ ، ِّ‫الزهْ ِري‬ ُّ ‫ َع ِن‬،‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَانُ بْنُ ُع ٌَ ٌْ َن َة‬:َ ‫ َقاَل‬،‫ و َسعٌِ ُد بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
‫صل ُ ُه ْم َما‬ َ ‫ َخ ٌْ ُر ُه ْم َوأَ ْو‬:‫ؾ ف َقا َل‬ ٍ ‫ ا ْش َت َكى أَبُو الرَّ َّدا ِد َف َعا َدهُ َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ َع ْو‬:‫ َقا َل‬، ‫َعنْ أَ ِبً َسلَ َمة‬
،َُّ‫ أَ َنا الله‬:َُّ‫ َقا َل الله‬:‫صلَّى اللهَُّ َعل ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬ َ ‫هلل‬ ِ ‫ت َرسُو َل‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َف َقا َل َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن‬،ٍ‫ْت أَ َبا م َُح َّمد‬
ُ ‫َعلِم‬
.‫ َو َمنْ َق َط َع َها َب َت ُّت ُه‬،ُ‫ص ْل ُته‬
َ ‫صلَ َها َو‬ َ ‫ َف َمنْ َو‬،ًِ‫ت ل َها َ ِمنْ اسم‬ ُ ‫ َخلَ ْق‬، ُ‫َوأَ َنا الرَّ ح َمن‬
ُ ‫ت الرَّ ِح َم َو َش َق ْق‬
1907- Ebû Seleme’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Ebu’r-Reddâd (el Leysî) hastalanmıştı da Abdurrahman b. Avf, kendisini
ziyarete gelmişti. Ebu’r Reddad şöyle dedi: Bildiğime göre insanların hayırlısı ve ilgiyi kesmeyen kişisi Ebû Muhammed’tir (Abdurrahman
b. Avf’ın künyesidir) Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf dedi ki: Resûlullah’dan (s.a.s.)
işittim, Allah’ın şöyle buyurduğunu bize bildirdi: “Allah benim, Rahman da benim, akrabalığı da ben yarattım. İsmimden
ona isim verdim. Her kim akrabalık bağlarını kesmeyip devam ettirirse ben de onunla ilgimi kesmem. Her kimde akrabalık bağlarını
koparıp ilgiyi keserse ben de onunla ilgimi keserim.” (Müslim, Birr ve Sıla: 6; Buhârî, Edeb: 12)
İbn. Ebi Ömer - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Ebi Seleme - Abdurrahman b. Avf
Said b. Abdurrahman - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Ebi Seleme - Abdurrahman b. Avf
İki tarikli kudsi kısmı humasi isnadlı, mevkuf fiili ve kavli kısımları ise rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı
ile gelmiş kudsi hadistir. Hadiste mevkuf fiili ve mevkuf kavli kısımlar da vardır.
Açıklama : Ebi Ömer künyedir. Ravinin ismi Muhammed b. Yahya b. Ömer'dir.
Ravi Muhammed babası Yahya dedesi Ömer'dir. Ebû Muhammed ise Abdurrahman b. Avf’ın künyesidir

ْ ‫ َو ُج َبٌْر بْن م‬،‫ َوأَبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ٌع َة‬


،‫ان‬ ُ ‫ َحد‬.‫ُطع ٍِم‬
َ ٌَ ‫ٌِث ُس ْف‬ ِ ِ ِ ِ ‫ َو َعام ِِر ب‬،‫ْن أَ ِبً أَ ْو َفى‬
َ ‫ْن َر ِب‬ ِ ‫ َواب‬،ٍ‫ب َعنْ أَ ِبً َسعٌِد‬
ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
َّ َ
‫ َعنْ َع ْب ِد‬، ًِّ‫ َعنْ َر َّدا ٍد الل ٌْ ِث‬،‫ َعنْ أ ِبً َسلَ َم َة‬، ِّ‫الزهْ ِري‬ ُّ ‫ َع ِن‬،‫ٌِث‬ َ ‫الحد‬ َ
َ ‫ َو َر َوى َمعْ َم ٌر َهذا‬،ٌ‫صحٌِح‬ ٌ
َ ‫الزهْ ِريِّ َحدٌِث‬ُّ ‫َع ِن‬
ٌ.‫ٌِث َمعْ َمر َخ َطأ‬
ُ ‫ َو َحد‬:‫ َقا َل م َُح َّم ٌد‬،ُ‫ َو َمعْ َم ٍر َك َذا ٌَقُول‬،‫ؾ‬
ٍ ‫ْن َع ْو‬
ٍ ِ ‫الرَّ ح َم ِن ب‬
(Tirmizi dedi ki) Bu konuda Ebû Saîd, İbn Ebî Evfa, Âmir b. Rabia, Ebû Hüreyre ve Cübeyr b. Mut’ım’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Süfyân’ın Zührî’den rivâyet ettiği bu hadis sahihtir. Ma‘mer de bu hadisi Zührî’den, o Ebû Seleme’den, o
Reddâd el-Leysî’den, o da Abdurrahman b. Avf’tan olmak üzere rivâyet etmiştir. Ma‘mer böyle demektedir/rivâyet
etmektedir. Muhammed (b. İsmail el-Buhari) diyor ki: Ma’mer’in hadisi hatalıdır.
(Açıklama: Ravi Ebu Reddad’ın ismi Reddad olarak da kullanılmaktadır)
10 AKRABA İLE İLGİYİ KESMEMEK NE DEMEKTİR?
ٔ٩ٓ٨ ،‫ َح َّد َث َنا بَشِ ٌ ٌر أَبُو إِسمَاعِ ٌ َل‬:‫ َقا َل‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬
َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ْن َع ْم ٍرو‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬،ٍ‫ َعنْ م َُجا ِهد‬،‫َوف ِْط ُر بْنُ َخلٌِ َف َة‬
.‫صلَ َها‬
َ ‫ت َر ِح ُم ُه َو‬ ْ ‫الواصِ َل الَّذِي إِ َذا ا ْن َق َط َع‬
َ َّ‫ َولَكِن‬،‫الواصِ ُل ِبال ُم َكافِا‬ َ ‫ْس‬ َ ٌَ‫ ل‬:‫َقا َل‬
1908- Abdullah b. Amr’dan rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İlgiyi kesmeyen; kendisine yapılan
ziyaretin karşılığını yapan demek değildir. Gerçek ilgiyi kesmeyen kendisiyle ilgiyi kesenlerle ilgiyi kesmeyip
devam ettirendir.” (Müslim, Birr ve Sıla: 6)
İbn. Ebi Ömer - Süfyan b. Uyeyne - Beşir Ebu İsmail - Mücahid - Abdullah b. Amr
İbn. Ebi Ömer - Süfyan b. Uyeyne - Fıtr b. Halife - Mücahid - Abdullah b. Amr
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Açıklama : Ebi Ömer künyedir. Ravinin ismi Muhammed b. Yahya b. Ömer'dir.
Ravi Muhammed, babası Yahya, dedesi Ömer'dir. Ebu İsmail, Beşir'in künyesidir.
َ ‫ب َعنْ َس ْل َم‬
.‫ َو َعا ِب َش َة‬،‫ان‬ ِ ‫ َوفًِ ال َبا‬.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu konuda Selman ve Âişe’den de rivâyet gelmiştir.
ٔ٩ٓ٩ ، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقالُوا‬،‫ َو َسعٌِ ُد بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬، ًٍِّ‫ َو َنصْ ُر بْنُ َعل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َعنْ أَ ِبٌ ِه َقا َل‬،‫ُطع ٍِم‬ ْ ‫ْن م‬ ُّ ‫َع ِن‬
ِ ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب‬، ِّ‫الزهْ ِري‬
ِ ‫ْن ُج َبٌ ِْر ب‬
.‫ ٌَعْ نًِ َقاطِ َع َرح ٍِم‬: ُ‫ َقا َل ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬.‫الج َّن َة َقاطِ ٌع‬
َ ‫َل َ ٌَ ْد ُخ ُل‬
1909- Cübeyr b. Mut‘ım’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “İlgiyi kesen Cennete giremez.” İbn Ebî
Ömer şöyle dedi: Süfyân dedi ki: Akrabasıyla ilgiyi keseni kastediyor. (Müslim, Birr ve Sıla: 6)
İbn. Ebi Ömer - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Muhammed b. Cübeyir b. Mut'ım - Babası Cübeyr b. Mut‘ım
Nasr b. Ali - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Muhammed b. Cübeyir b. Mut'ım - Babası Cübeyr b. Mut‘ım
Said b. Abdurrahman - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Muhammed b. Cübeyir b. Mut'ım - Babası Cübeyr b. Mut‘ım
Üç tarikli humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
11 ÇOCUK SEVGİSİ KİŞİYE NE YAPAR?
ٔ٩ٔٓ ،‫ْن َمٌ َْس َر َة‬ ِ ‫ َعنْ إِب َْراهٌِ َم ب‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
َ ‫ت ْال َمرْ أَةُ الصَّا‬
‫لح ُة‬ ِ ‫ َز َع َم‬:‫ ٌَقُو ُل‬،‫ٌز‬ ِ ‫الع ِز‬َ ‫ت ُع َم َر ب َْن َع ْب ِد‬ ُ ْ‫ َس ِمع‬:‫ ٌَقُو ُل‬،ٍ‫ت اب َْن أَ ِبً س َُو ٌْد‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َقا َل‬
ٌ‫ات ٌَ ْو ٍم َوه َُو مُحْ َتضِ ن‬ َ ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َذ‬ َ ِ‫ َخ َر َج َرسُو ُل هلل‬:‫ت‬ ْ َ‫ٌِم َقال‬
ٍ ‫ت َحك‬ ُ ‫َخ ْولَ ُة ِب ْن‬
َ ُ ‫ون َو ُت َج ِّهل‬
ِ ‫ َوإِ َّن ُك ْم لَ ِمنْ َرٌ َْح‬،‫ون‬
.َِّ‫ان الله‬ َ ُ ‫ إِ َّن ُك ْم لَ ُت َب ِّخل‬:‫أَ َح َد ا ْب َنًْ اب َْن ِت ِه َوه َُو ٌَقُو ُل‬
َ ‫ون َو ُت َج ِّب ُن‬
1910- Ömer b. Abdülaziz şöyle dedi: Saliha kadın Havle bt. Hakîm (r.anha), öyle olduğunu zannederek dedi ki: Resûlullah
(s.a.s.) bir gün evinden çıkmıştı, kızı (Fatıma)nın iki oğlundan birini kucağına basmış şöyle diyordu: “Siz çocuklar insanı
cimri, korkak, bilgisiz kılacak şekilde meşgul edersiniz, Siz Allah’ın güzel kokulu nimetlerindensiniz.” (Müsned: 26051)
İbn. Ebi Ömer - Süfyan b. Uyeyne - İbrahim b. Meysere - İbn. Ebi Süveyd - Ömer b. Abdülaziz - Havle bt. Hakîm
Südasi isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili hadistir. Mevkuf kısım da vardır.
Bu senedde kopukluk vardır. Çünkü; Ömer b. Abdulaziz ile Havle bt. Hakim arasında bir ravi olmalıydı

،‫ْن َم ٌْ َس َر َة‬ ِ ‫ َعنْ إِب َْراهٌِ َم ب‬،‫ْن ُع ٌَ ٌْ َن َة‬ ُ ‫ َحد‬.‫ْس‬


ِ ‫ٌِث اب‬ ٍ ٌ‫ْن َق‬
ِ ‫ثب‬ ِ ‫ َواِلَ ْش َع‬،‫ْن ُع َم َر‬
ِ ‫ب َع ِن اب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
.‫ٌز س َماعا ِمنْ َخ ْولَ َة‬ ِ ‫ َوَل َ َنعْ ِرؾُ لِ ُع َم َر ب‬،ِ‫َل َ َنعْ ِرفُ ُه إَِلَّ ِمنْ َحدٌِ ِثه‬
ِ ‫ْن َع ْب ِد ال َع ِز‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda İbn Ömer ve el-Eş‘as b. Kays’tan da rivâyet gelmiştir. İbn Uyeyne’nin İbrahim b. Meysere’den
rivâyet ettiği hadisi sadece onun rivâyetiyle bilmekteyiz. Ömer b. Abdulaziz’in Havle’den semaı olduğunu da bilmiyoruz.
12 EVLAT SEVGİSİ NEDİR? MERHAMET NASILDIR?
ٔ٩ٔٔ ُّ ‫ َع ِن‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:َ ‫ َقاَل‬،‫ َو َسعٌِ ُد بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَبً ُع َم َر‬
، ِّ‫الزهْ ِري‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬َ ًَّ‫س ال َّن ِب‬ ٍ ‫ص َر اِلَ ْق َر ُع بْنُ َح ِاب‬َ ‫ أَ ْب‬:‫ َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫َعنْ أَ ِبً َسلَ َم َة‬
َ ‫ إِنَّ لًِ م َِن‬:‫) َف َقا َل‬،‫الح َس َن أَ ِو ال ُح َسٌ َْن‬
‫الولَ ِد‬ َ ‫( َو َقا َل ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬،‫الح َس َن‬ َ ‫َوه َُو ٌقُ ِّب ُل‬
.‫ُح ُم‬ َ ِ‫ َف َقا َل َرسُو ُل هلل‬،‫ت أَ َحدا ِم ْن ُه ْم‬
َ ‫ إِ َّن ُه َمنْ َل َ ٌَرْ َح ُم َل َ ٌر‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ُ ‫َع َش َرة َما َقب َّْل‬
1911- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: el-Akrâ b. Hâbis, Resûlullah’ın (s.a.s.); (torunu) Hasan’ı öptüğünü gördü (İbn
Ömer rivâyetinde Hasan veya Hüseyin’i demiştir) ve şöyle dedi: Benim on çocuğum var, onlardan hiçbirini öpmüş değilim. Bunun
üzerine Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Müslim, Fedail: 15)
İbn. Ebi Ömer - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Ebu Seleme - Ebu Hureyre
Said b. Abdurrahman - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Ebu Seleme - Ebu Hureyre
İki tarikli humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili hadistir.
Hadiste mevkuf kısım da vardır. Açıklama : Ebu Seleme = Abdullah'tır.
.‫ َو َعا ِب َش َة‬،‫س‬ ٍ ‫ب َعنْ أَ َن‬ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫ َو َه َذا َحد‬.‫ؾ‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٍ ‫ْن َع ْو‬ ِ ‫َوأَبُو َسلَ َم َة بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن اس ُم ُه َع ْب ُد هللِ بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Enes ve Âişe’den de rivâyet vardır. Ebû Seleme b. Abdurrahman’ın ismi:
Abdullah b. Abdurrahman b. Avf’tır. Bu, hasen-sahih bir hadistir.
13 KIZ ÇOCUKLARA VE KIZ KARDEŞLERE İYİLİK EDİLMESİ GEREĞİ
ٔ٩ٕٔ ،‫صال ٍِح‬ َ ً‫ْن أَ ِب‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ال َع ِز‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
ِ ‫ َعنْ ُس َهٌ ِْل ب‬،ٍ‫ٌز بْنُ م َُح َّمد‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬، ِّ‫ َعنْ أَ ِبً َسعٌِ ٍد ال ُخ ْد ِري‬،‫ْن َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬ ِ ‫َعنْ َسعٌِ ِد ب‬
.‫الج َّن َة‬
َ ‫َخ َل‬ َ ‫ت َفٌُحْ سِ نُ إِلٌَ ِْهنَّ إَِلَّ د‬ َ ُ َ َ
ٍ ‫ت أ ْو ثَلَث أ َخ َوا‬ ُ َ َ
ٍ ‫ َل َ ٌَ ُكونُ ِل َح ِد ُك ْم ثَلَث َب َنا‬:‫َقا َل‬
1912- Ebû Saîd el Hudrî’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle demiştir: “Sizden birinizin üç kızı veya üç kız
kardeşi olur da onlara iyilik yapar ve iyi geçinirse bu yüzden Cennete girer.” (Müslim, Fedail: 15)
Kuteybe - Abdulaziz b. Muhammed - Süheyl b. Ebu Salih - Said b. Abdurrahman - Ebu Said el- Hudri
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.

ٍ ‫ْن َعب‬
.‫َّاس‬ ِ ‫ َواب‬،‫ َو َج ِاب ٍر‬،‫س‬ٍ ‫ َوأَ َن‬،‫ْن َعام ٍِر‬ ِ ‫ َو ُع ْق َب َة ب‬،‫ب َعنْ َعا ِب َش َة‬ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
ٍ ‫ْن سِ َن‬
،‫ان‬ ِ ‫َوأَبُو َسعٌِ ٍد ال ُخ ْد ِريُّ اس ُم ُه َسعْ ُد بْنُ َمالِكِ ب‬
ِ ‫ َو َق ْد َزا ُدوا فًِ َه َذا‬،ٍ‫ْن وُ َه ٌْب‬
.‫اْلسْ َنا ِد َرجَُل‬ ِ ‫اص ه َُو َسعْ ُد بْنُ َمالِكِ ب‬ ٍ ‫َو َسعْ ُد بْنُ أَ ِبً َو َّق‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Âişe, Ukbe b. Âmir, Enes, Câbir ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Ebû Saîd el Hudrî’nin ismi Sa‘d b. Mâlik b. Sinan’dır. Sa‘d b. Ebû Vakkâs ise Sa‘d b. Mâlik b. Vüheyb’tir. Bazı râvîler
bu hadisin senedinde bir kişi daha ilave etmişlerdir.
(Açıklama: Bu hadisin bazı tariklerinde sened … Süfyan b. Uyeyne - Süheylb. Ebu Salih – Eyyub b. Beşir-
Said b. Abdurrahman – Ebu Said el-Hudri şeklindedir. Yani arada Eyyub b. Beşir ziyadedir).
ٔ٩ٖٔ ،‫ َعنْ َمعْ َم ٍر‬،‫ٌز‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ْال َم ِجٌ ِد بْنُ َع ْب ِد ال َع ِز‬:‫ َقا َل‬، ُّ‫َح َّد َث َنا ال َعَلَ ُء بْنُ َمسْ لَ َم َة ال َب ْؽدَ ادِي‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ت‬ ْ َ‫ َعنْ َعا ِب َش َة َقال‬،‫ َعنْ عُرْ َو َة‬، ِّ‫الزهْ ِري‬ ُّ ‫َع ِن‬
.‫ار‬ِ ‫ص َب َر َعلٌَ ِْهنَّ ُكنَّ لَ ُه ح َِجابا م َِن ال َّن‬ َ ‫ت َف‬ ِ ‫َمنْ ا ْب ُتل ًَِ ِب َشًْ ٍء م َِن ال َب َنا‬
1913- Âişe’den (r.anha) rivâyet edilmiştir. Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim kız çocuklarından bir şeyle imtihan olunur da
onlara sabrederse, kızlar, Cehennem ateşine karşı kendisine perde olurlar.” (Müslim, Birr ve Sıla: 46)
Ala b. Mesleme el-Bağdadi - Abdulmecid b. Abdulaziz - Ma'mer - Zühri - Urve - Aişe annemiz
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٌ ‫َه َذا َحد‬
. ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen bir hadistir.
ٔ٩ٔٗ ًُّ ِ‫الط َنافِس‬َّ ‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ُع َب ٌْ ٍد ه َُو‬:‫الواسِ طِ ًُّ َقا َل‬َ ‫ٌر‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َو ِز‬
، ٍ‫ْن َمالِك‬
ِ ‫سب‬ ِ ‫ْن أَ َن‬ ِ ‫ْن ُع َب ٌْ ِد اللهَِّ ب‬ِ ‫ َعنْ أَ ِبً َب ْك ِر ب‬، ًُّ‫ٌز الرَّ اسِ ِب‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد ال َع ِز‬:‫َقا َل‬
:‫صلَّى اللهَّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ َِّ‫ َقا َل َرسُو ُل الله‬:‫س َقا َل‬ ٍ ‫َعنْ أَ َن‬
.،ِ‫ار ِبأُصْ ُب َع ٌْه‬ َ ‫ َوأَ َش‬،« ‫ْن‬ َ ‫ت أَنا َ َوه َُو‬
ِ ٌ‫الج َّنة َك َها َت‬ ُ ‫دَخ ْل‬
َ ‫ْن‬ ِ ٌ‫ار ٌَ َت‬
ِ ‫» َمنْ َعا َل َج‬
1914- Enes’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim iki kız çocuğunu besleyip büyütüp terbiye ederek
yetiştirirse ben ve o; şu ikisi gibi Cennete gireceğiz dedi ve iki parmağını gösterdi.” (Müslim, Birr ve Sıla: 46)
Muhammed b. Vezir el-Vasıt - Muhammed b. Ubeyd - Muhammed b. Abdulaziz er-Rasibi -
Ebu Bekir b. Ubeydullah b. Enes b Malik - Enes
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili hadistir.
َ ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌبٌ ِمنْ َه َذا‬
،ٍ‫الوجْ ِه َو َق ْد َر َوى م َُح َّم ُد بْنُ ُع َب ٌْد‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ِ ْ ‫ث ِبها َ َذا‬
،ِ‫اْلسْ َناد‬ ٍ ٌِ‫ٌز َؼٌ َْر َحد‬ ِ ‫َعنْ م َُح َّم ِد ب‬
ِ ‫ْن َع ْب ِد ال َع ِز‬
ٍ ‫ْن أَ َن‬
.‫س‬ ِ ‫صحٌِ ُح ه َُو ُع َب ٌْ ُد اللهَِّ بْنُ أَ ِبً َب ْك ِر ب‬ َّ ‫ َوال‬،‫س‬ ٍ ‫ْن أَ َن‬ ِ ‫ َعنْ أَ ِبً َب ْك ِر ب‬:‫َو َقا َل‬
ِ ‫ْن ُع َب ٌْ ِد اللهَِّ ب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu hadis bu tarikten hasen-garibtir. Ravi Muhammed b. Ubeyd, bu isnadla Muhammed b. Abdülaziz’den birçok hadis
rivayet etmişve rivayet ederken de “Ebu Bekr b. Ubeydullah b. Enes” demiştir.
Doğrusu ise o ravinin (isminin) Ubeydullah b. Ebu Bekr b. Enes olmasıdır.
ٔ٩ٔ٘ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
،ٌ‫ أَ ْخ َب َر َنا َمعْ َمر‬:‫ َقا َل‬، ِ‫ارك‬
‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،‫ َعنْ عُرْ َو َة‬،‫ْن َح ْز ٍم‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ أَ ِبً َب ْك ِر ب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫ْن شِ َهاب‬ ِ ‫َع ِن اب‬
َ
،‫مر ٍة َفأعْ َط ٌْ ُت َها إٌَِّا َها‬ َ ‫ َفلَ ْم َت ِج ْد عِ ْندِي َشٌْبا َؼٌ َْر َت‬،‫ت‬ َ
ْ َ‫ان ل َها َ َف َسأل‬ َ ْ َ‫َخل‬
ِ ‫ت ا ْم َرأةٌ َم َع َها ا ْب َن َت‬ َ ‫ د‬:‫ت‬ ْ َ‫َقال‬
،ُ‫صلَّى اللهَُّ َعلٌَ ِه َو َسلَّ َم َفأ َ ْخ َبرْ ُته‬ َ ًُّ‫َخ َل ال َّن ِب‬َ ‫ َفد‬،‫ت‬ ْ ‫ت َف َخ َر َج‬ ْ
ْ ‫ ث َّم َقا َم‬،‫َف َق َس َم ْت َها َبٌ َْن ا ْب َن َت ٌْ َها َولَ ْم َتأ ُكل ِم ْن َها‬
.‫ار‬ ِ ‫ت ُكنَّ لَ ُه سِ ْترا م َِن ال َّن‬ ِ ‫ َمنْ ا ْب ُتل ًَِ ِب َشًْ ٍء ِمنْ َه ِذ ِه ال َب َنا‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ًُّ‫َف َقا َل ال َّن ِب‬
1915- Âişe’den (r.anha) rivâyete göre şöyle demiştir: Beraberinde iki kız çocuğu bulunan bir kadın yanıma girerek benden yardım istedi.
Bir hurmadan başka bir şey yoktu, o hurmayı kendisine verdim, onu iki kızı arasında bölüştürdü,
kendisi o hurmadan yemedi, sonra kalkıp gitti. Resûlullah (s.a.s.) gelince ona durumu haber verdim, bunun üzerine
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Her kim kız çocuklarından bir şeyle imtihan olunursa onlar ateşe karşı kendisine
perde olurlar.” (Müslim, Birr ve Sıla: 46)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Ma'mer - İbn. Şihab - Abdullah b. Ebu Bekr b. Hazm - Urve - Aişe annemiz
Sübai isnadlı tahdis,ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili hadistir.
Hadiste mevkuf kısım da vardır. Mevkuf kısım südasi isnadlıdır.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َو َه َذا َحد‬
َ ‫ٌِث‬
(Tirmizi dedi ki) Bu, sahih bir hadistir.
ٔ٩ٔٙ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
، ‫ أَ ْخ َب َر َنا ابْنُ ُع ٌَ ٌْ َنة‬:‫ َقا َل‬، ِ‫ارك‬
،‫ َعنْ َسعٌِ ٍد اِلَعْ َشى‬،‫ٌر‬ ٍ ِ‫ْن بَش‬
ِ ‫ُّوب ب‬َ ٌَ‫ َعنْ أ‬،‫صال ٍِح‬ َ ً‫ْن أَ ِب‬ ِ ‫َعنْ ُس َهٌ ِْل ب‬
ٍ ‫ث َب َنا‬
‫ت‬ ُ َ‫ان لَ ُه َثَل‬
َ ‫ َمنْ َك‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َعنْ أَ ِبً َسعٌِ ٍد ال ُخ ْد ِريِّ َقا َل‬
ُ
.‫الج َّن ُة‬
َ ‫ٌِهنَّ َفلَ ُه‬ ِ ‫ان َفأَحْ َس َن صُحْ َب َتهُنَّ َوا َّت َقى اللهَّ ف‬ ِ ‫ان أَ ْو أ ْخ َت‬ ِ ‫ت أَ ْو ا ْب َن َت‬ ُ َ‫أَ ْو َثَل‬
ٍ ‫ث أَ َخ َوا‬
1916- Ebû Saîd el Hudrî’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kimin üç kızı veya
üç kız kardeşi olur veya iki kızı ve iki kız kardeşi olursa onlarla iyi geçinip onlar hakkında Allah’a karşı
sorumluluk bilinci duyarsa onun için Cennet vardır.” (Müslim, Birr ve Sıla: 46)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - İbn. Uyeyne - Süheyl b. Ebu Salih -
Eyyub b. Ebi Beşir - Said el-A'şa - Ebu Said el-Hudri
Sübai isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
14 YETİMLE İLGİLENEN KİMSE DE CENNETE GİRENLERDEN MİDİR?
ٔ٩ٔ٧ ،‫ان‬ َ ‫ َح َّد َث َنا ْالمُعْ َت ِم ُر بْنُ ُسلَ ٌْ َم‬:‫ َقا َل‬، ًُِّ‫الطال َقان‬َّ ‫وب‬ َ ُ‫َح َّد َث َنا َسعٌِ ُد بْنُ ٌَعْ ق‬
ٍ ‫ْن َعب‬
،‫َّاس‬ ِ ‫ َع ِن اب‬،‫ َعنْ عِ ْك ِر َم َة‬،‫ش‬ ٍ ‫ َعنْ َح َن‬،‫ث‬ ُ ‫ت أَ ِبً ٌ َُح ِّد‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َو َقا َل‬
َ ‫ْن ْالمُسْ لِم‬
‫ٌِن إِلَى َط َعا ِم ِه‬ ِ ٌ‫ض ٌَتٌِما ِمنْ َب‬ َ ‫ َمنْ ق َب‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم َقا َل‬ َ ًَّ‫أَنَّ ال َّن ِب‬
.‫الج َّن َة ْال َب َّت َة إَِلَّ أَنْ ٌَعْ َم َل َذ ْنبا َل َ ٌ ُؽ َف ُر لَ ُه‬
َ َُّ‫َو َش َر ِاب ِه أَ ْد َخلَ ُه الله‬
1917- İbn Abbâs’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim Müslümanlar arasında bir yetimi
tutar götürür, yiyecek ve içeceğine onu ortak ederse Allah onu mutlaka Cennete koyacaktır. Ancak affedilmeyecek
bir günah işlenmiş ise o başka.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 121)
Said b. Ya'kub Talakani - Mu'temir b. Süleyman - Ebu Yuhaddes ( Süleyman ) - Haneş - İkrime - İbn. Abbas
Südasi isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ُ
ِ ‫ َو َسه ِْل ب‬،‫ َوأَ ِبً أ َما َم َة‬،‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬، ِّ‫ب َعنْ مُرَّ َة ال ِفه ِْري‬
ُ‫ َو َح َنشٌ ه َُو ُح َسٌْن‬. ‫ْن َسعْ ٍد‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
.‫ث‬
ِ ٌِ‫الحد‬ َ
َ ‫ض ِعٌؾٌ عِ ْن َد أهْ ِل‬ َ
َ ‫ َح َنشٌ َوه َُو‬:‫ َو ُسلَ ٌْ َمانُ ال َّت ٌْمًُِّ ٌَقُو ُل‬، ًُّ‫ْس َوه َُو أبُو َعلًٍِّ الرَّ َح ِب‬
ٍ ٌ‫بْنُ َق‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Mürre el-Fıhrî, Ebû Hüreyre, Ebû Ümâme ve Sehl b. Sa‘d’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Haneş, o Hüseyin b. Kays olup Ebû Ali er-Rahabî’dir. Süleyman et-Teymî, “Haneş hadisçilere göre zayıf sayılır”
demektedir. (Açıklama: ‫ث‬ ُ ِّ‫ سمِعْ تُ أَ ِبي يُحَ د‬diyen el-Mu‘temir’dir). Haneş, lakaptır.
ٔ٩ٔ٨ ، ًُّ ِ‫ان أَبُو ال َقاسِ ِم ْال َم ِّكًُّ القُ َرش‬
َ ‫َح َّد َث َنا َعبْد هللِ بْنُ عِ ْم َر‬
ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ْن َسعْ ٍد َقا َل‬ ِ ‫ َعنْ َسه ِْل ب‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫از ٍم‬ َ
ِ ‫ٌز بْنُ أ ِبً َح‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ال َع ِز‬:‫َقا َل‬
.‫ ال َّسبَّا َب َة َوالوُ سْ َطى‬:ًِ‫ار ِبأُصْ ب َُع ٌْ ِه ٌَعْ ن‬َ ‫ َوأَ َش‬،‫ْن‬
ِ ٌ‫الجن ِة َك َها َت‬ َ ًِ‫ أَ َنا َو َكا ِف ُل ال ٌَت ٌِِم ف‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ
1918- Sehl b. Sa‘d’dan rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Ben ve yetimle ilgilenen kişi Cennet’te; şu ikisi
gibiyiz diyerek iki parmağını, yani işaret ve orta parmağını gösterdi.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 121)
Abdullah b. İmran Ebu Kasım el-Mekki el-Kureyşi - Abdulaziz b. Ebu Hazm - Babası Seleme b. Dinar - Sehl b. Sa'd
Rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve fiili hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir. Not : Ebu Hazm, Seleme b. Dinar'ın künyesidir.
15 KÜÇÜĞE ŞEFKAT BÜYÜĞE SAYGI GEREKİR
ٔ٩ٔ٩ ، ًٍّ‫ َعنْ َزرْ ِب‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا ُع َب ٌْ ُد بْنُ َوا ِقد‬:‫ َقا َل‬،‫وق‬
ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َمر ُز‬
ْ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َفأ َ ْب َطأ َ ال َق ْو ُم َع ْن ُه أَن‬
َ ًَّ‫ َجا َء َش ٌْ ٌخ ٌ ُِرٌ ُد ال َّن ِب‬:‫س ب َْن َمالِكٍ ٌَقُو ُل‬ َ ‫ت أَ َن‬
ُ ْ‫ َس ِمع‬:‫َقا َل‬
.‫ٌر َنا‬
َ ‫ٌِر َنا َوٌوُ ِقرْ َك ِب‬ َ ‫صؽ‬ َ ‫ْس ِم َّنا َمنْ لَ ْم ٌَرْ َح ْم‬ َّ
َ ٌَ‫ ل‬: ‫صلى اللهَّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬ َّ َ ًُّ‫ َف َقا َل ال َّن ِب‬،ُ‫ٌوُ ِّسعُوا لَه‬
1919- Enes b. Mâlik’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah’ı (s.a.s.) görmek üzere yaşlı bir adam gelmişti,
oradaki insanlar ona yer açmayı geciktirdiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.): “Küçüklerimize şefkat etmeyen
büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir” buyurdular.
Muhammed b. Merzuk - Ubeyd b. Vakıd - Zerbi b. Abdullah - Enes b. Malik
Rubai isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve takriri hadistir.
.‫ َوأَ ِبً أ ُ َما َم َة‬،‫َّاس‬ ِ ‫ َواب‬،‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ْن َع ْم ٍرو‬
ٍ ‫ْن َعب‬ ِ ‫ب َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
.‫ْن َمالِكٍ َو َؼٌ ِْر ِه‬
ِ ‫سب‬ َ َ
ُ ‫ٌِث َؼ ِرٌبٌ َو َزرْ ِبًٌّ لَ ُه أ َحاد‬
ِ ‫ٌِث َم َناكٌِ ُر َعنْ أ َن‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Abdullah b. Amr, Ebû Hüreyre, İbn Abbâs ve Ebû Umâme’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, garib bir hadistir. Zerbî’nin Enes b. Mâlik’den ve başkalarından münker rivâyetleri vardır.
ٔ٩ٕٓ ،ٍ‫ش َع ٌْب‬ ُ ‫ َعنْ َع ْم ِرو ب ِْن‬، َ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب ِْن إِسْ َحاق‬،‫ضٌ ٍْل‬ َ ‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ٍر م َُح َّم ُد بْنُ أَ َب‬
َ ‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ُف‬:‫ َقا َل‬،‫ان‬
.‫ٌر َنا‬ َ ‫ٌِر َنا َو ٌَعْ ِرؾْ َش َر‬
ِ ‫ؾ َك ِب‬ َ ‫صؽ‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َعنْ َج ِّد ِه َقا َل‬،ِ‫َعنْ أَ ِبٌه‬
َ ٌَ‫ ل‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ‫ْس ِم َّنا َمنْ لَ ْم ٌَرْ َح ْم‬
1920- Amr b. Şuayb’ın dedesi dedi ki: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Küçüğümüze şefkat göstermeyen büyüğümüzün şerefini tanımayan bizden değildir.” (Müsned: 6445)
Ebu Bekr b. Muhammed b. Eban - Muhammed b. Fudayl - Muhammed b. İshak -
Amr b. Şuayb - Babası Şuayb b. Muhammed - Dedesi Abdullah b. Amr
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Amr b. Şuayb'ın nesebi : Amr b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. El-As
َ ِ ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب‬،ُ‫ َح َّد َث َنا َع ْب َدة‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َه َّنا ٌد‬
ِ ‫ َو ٌَعْ ِرؾْ َح َّق َك ِب‬:‫ إَِلَّ أ َّن ُه َقا َل‬،ُ‫ َنحْ َوه‬،‫اق‬
.‫ٌر َنا‬ َ ‫ْن إِسْ َح‬
(Tirmizi dedi ki) Bize Hennâd anlattı, dedi ki: Bize Abde anlattı. O da Muhammed b. İshâk’tan bu hadisin bir benzerini
rivâyet etti. Ancak şöyle dedi: “Büyüklerimizin hakkını tanımayan.”
ٔ٩ٕٔ ،ٍ‫ َعنْ لَ ٌْث‬، ٍ‫ َعنْ َش ِرٌك‬،‫ُون‬ َ ‫ َح َّد َث َنا ٌَ ِزٌ ُد بْنُ َهار‬:‫ َقا َل‬،‫ان‬َ ‫َح َّد َث َنا أَبُو َب ْك ٍر م َُح َّم ُد بْنُ أَ َب‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َّاس َقا َل‬
ٍ ‫ْن َعب‬ ِ ‫ َع ِن اب‬،‫َعنْ عِ ْك ِر َم َة‬
ْ ْ ْ ْ
.‫ َوٌأمُرْ ِبا ل َمعْ رُوؾْ َو ٌَن َه َع ِن ال ُمن َك ِر‬،‫ٌر َنا‬ َ ‫ َوٌوُ ِقرْ َك ِب‬،‫ٌِر َنا‬َ ‫صؽ‬ َ ‫ْس ِم َّنا َمنْ لَ ْم ٌَرْ َح ْم‬ َ ٌَ‫ل‬
1921- İbn Abbâs’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Küçüğümüze şefkat,
büyüğümüze saygı göstermeyen, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayan bizden değildir.” (Müsned: 2214)
Ebu Bekr b. Muhammed b. Eban - Yezid b. Harun - Şerik - Leys - İkrime - İbn. Abbas
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Şerik, Şerik b. Abdullah'tır. Leys ise, Leys b. Ebu Süleym Eymen
،ٌ‫صحٌِح‬ َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٌ ‫ب َحد‬ ٍ ٌْ ‫ش َع‬ ُ ‫ َعنْ َع ْم ِرو ب ِْن‬، َ‫ٌِث م َُح َّم ِد ب ِْن إِسْ َحاق‬ ُ ‫ٌِث َؼ ِرٌبٌ َو َحد‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ
:‫ َقا َل َبعْ ضُ أهْ ِل الع ِْل ِم‬،‫الوجْ ِه أٌْضا‬ َ َ ‫ي َعنْ َع ْب ِد هللِ ب ِْن َع ْم ٍرو ِمنْ َؼٌ ِْر َه َذا‬ َ ‫َو َق ْد ر ُِو‬
َ
،‫ْس ِمنْ أد َِب َنا‬ َ َّ
َ ٌ‫ ل‬،‫ْس ِمنْ ُسن ِت َنا‬ َ ُ َّ
َ ٌ‫ ل‬:‫ْس ِمنا ٌَقو ُل‬ َ َّ َ َّ
َ ٌ‫ ل‬:‫صلى اللهَُّ َعل ٌْ ِه َو َسل َم‬ َّ
َ ًِّ‫َمعْ َنى َق ْو ِل الن ِب‬
َ َ ْ
.‫ْس مِثلنا‬ َ ُ ُ
َ ٌ‫ ل‬:‫ْس ِمنا ٌَقول‬ َّ َ
َ ٌ‫ ل‬:‫ٌر‬ ْ َّ َ ُ ْ ُ
َ ِ‫ان سف ٌَ الثو ِريُّ ٌن ِكر َهذا التفس‬ْ َّ ُ‫ان‬ ْ ُ َ ‫ ك‬:‫ َقا َل ٌَحْ ٌَى ب َسعٌِ ٍد‬: ًِِّ‫َو َقا َل َعلًُِّ بْنُ ْال َمدٌِن‬
َ ُ‫ْن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. Muhammed b. İshâk’ın Amr b. Şuayb’tan rivâyet ettiği hadis
( 1920. hadis ) ise hasen sahihtir. Bu hadis Abdullah b. Amr’dan bu tarikin dışındaki tariklerle de rivâyet edilmiştir.
Bazı ilim adamları şöyle demiştir: “Resûlullah’ın (s.a.s.) bizden değildir” sözünün manası; “Bizim sünnetimizden,
bizim edebimizden değildir” demektir. Ali b. Medînî dedi ki: Yahya b. Saîd şöyle dedi: Süfyân es Sevrî,
“Bizden değildir” sözünün; “Bizim gibi değildir” şeklinde tefsir edilmesini reddederdi.
(Açıklama: Yani Süfyan, “bizim dinimiz üzere değildir” şeklinde yorumlanmasını reddederdi)
16 İNSANLARA ŞEFKAT VE MERHAMETLİ DAVRANMAK
ٔ٩ٕٕ ،ٍ‫ْن أَ ِبً َخا ِلد‬ ِ ‫ َعنْ إِسمَاعِ ٌ َل ب‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ َسعٌِد‬:‫ َقا َل‬،‫ار‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ِ ‫ َقا َل َرسُو ُل‬:‫ َح َّد َث َنا َج ِرٌ ُر بْنُ َع ْب ِد هللِ َقا َل‬:‫ َقا َل‬، ٌ‫ َح َّد َث َنا َقٌْس‬:‫َقا َل‬
َ ‫هلل‬
َ ‫َمنْ َل َ ٌَرْ َح ُم ال َّن‬
.َُّ‫اس َل َ ٌَرْ ح ُم ُه الله‬
1922- Cerir b. Abdullah’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “İnsanlara merhamet etmeyene,
Allah merhamet etmez.” (Müslim, Birr ve Sıla: 23)
Muhammed b. Beşşar - Yahya b. Said - İsmail b. Ebu Halid ( Hürmüz ) - Kays b. Husayn - Cerir b. Abdullah
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Ebu Halid künyedir. İsmi Hürmüz'dür. Yani ravi İsmail b. Hürmüz'dür

ِ ‫ َواب‬،ٍ‫ َوأَ ِبً َسعٌِد‬،‫ؾ‬


،‫ْن ُع َم َر‬ ِ ‫ب َعنْ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬
ٍ ‫ْن َع ْو‬ ِ ‫ َوفًِ ال َبا‬.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
ِ ‫ َو َع ْب ِد هللِ ب‬،‫َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬
.‫ْن َع ْم ٍرو‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu konuda Abdurrahman b. Avf, Ebû Saîd, İbn Ömer,
Ebû Hüreyre ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
ٔ٩ٕٖ ،‫شعْ َب ُة‬ ُ ‫ أَ ْخ َب َر َنا‬:‫ َقا َل‬، َ‫ َح َّد َث َنا أَبُو دَ اوُ د‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َمحْ مُو ُد بْنُ َؼ ٌَْلَ َن‬
ُ ‫ْن‬
،‫شعْ َب َة‬ َ ‫ان َم ْولَى ْال ُمؽ‬
ِ ‫ٌِر ِة ب‬ َ ‫ سم َِع أَ َبا ع ُْث َم‬،ِ‫ب ِب ِه إِلًََّ َم ْنصُو ٌر َو َق َر ْأ ُت ُه َعلَ ٌْه‬
َ ‫ َك َت‬:‫َقا َل‬
َّ ُ ْ ُ َ ُ َّ َ
. ًٍِّ‫ َل تن َز ُع الرَّ ح َمة إَِل ِمنْ َشق‬:‫صلى اللهَُّ َعل ٌْ ِه َو َسل َم ٌَقو ُل‬ َّ َ
َ ‫ت أ َبا ال َقاسِ ِم‬ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْرةَ َقا َل‬
1923- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Ebu’l- Kâsım’dan (s.a.s.) işittim şöyle diyordu:
“Merhamet ancak Şakî = Kalbi katılaşmış haydutların kalbinden kaldırılır.” (Müslim, Birr ve Sıla: 23)
Mahmud b. Gaylan - Ebu Davud - Şu'be - Mansur - Eba Osman ( Said et-Tabban ) - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis, ihbar, sema, arz, kitabet ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Şu'be hocası Mansur 'dan bu hadis kitabet ( mukatebe ) ve kıraat ( arz ) yolu ile bu hadisi almıştır.
Eba Osman, Mugire b. Şu'be'nin azatlı kölesidir. Adı : Said et-Tabban'dır.
َ ‫ْن أَ ِبً ع ُْث َم‬
‫ان‬ َ ‫ ه َُو َوا ِل ُد م‬:‫ َو ٌُ َقا َل‬،ُ‫ان الَّذِي َر َوى َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْرةَ َلَ ٌُعْ َرؾُ اس ُمه‬
ِ ‫ُوسى ب‬ َ ‫َوأَبُو ع ُْث َم‬
َ ‫ْن أَ ِبً ع ُْث َم‬
،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ان‬ َ ‫الز َنا ِد َعنْ م‬
ِ ‫ُوسى ب‬ ِّ ‫الز َنا ِد َو َق ْد َر َوى أَبُو‬ِّ ‫الَّذِي َر َوى َع ْن ُه أَبُو‬
. ٌ‫دٌث َح َسن‬ٌ ‫ َه َذا َح‬.‫ث‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،َ‫َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْرة‬
ٍ ٌِ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ؼَ ٌ َْر َحد‬
(Tirmizî dedi ki) Ebû Hüreyre’den rivâyet eden Ebû Osman’ın adı bilinmemektedir. Onun, Musa b. Ebû Osman’ın
babası olduğu söyleniyor ki, Musa’dan da Ebu’z-Zinad rivayette bulunmuştur. Ebu’z-Zinad, Musa b. Ebû Osman’dan,
o babasından, o Ebû Hüreyre’den, o da Nebî’den (s.a.s.) olmak üzere başka hadisler de rivayet etmiştir.
Bu, hasen bir hadistir.
ٔ٩ٕٗ ،‫ُوس‬ َ ‫ َعنْ أَ ِبً َقاب‬،‫ار‬ ٍ ‫ َعنْ َع ْم ِرو ب ِْن دٌِ َن‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
َ ‫ الرَّ ا ِحم‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
، ُ‫ُون ٌَرْ ح ُم ُه ُم الرَّ ح َمن‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َعنْ َع ْب ِد هللِ ب ِْن َع ْم ٍرو َقا َل‬
ٌ
،‫ الرَّ ِح ُم شجْ نة م َِن الرَّ ح َم ِن‬،‫ض ٌَرْ حمْ ُك ْم َمنْ فًِ ال َّس َما ِء‬
َ ُ ِ ْ‫ارْ حمُوا َمنْ فًِ اِلَر‬
.َُّ‫صلَ ُه اللهَُّ َو َمنْ َق َط َع َها َق َط َع ُه الله‬
َ ‫صلَ َها َو‬
َ ‫َف َمنْ َو‬
1924- Abdullah b. Amr’dan (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Merhametlilere
Rahman olan Allah merhamet eder. Siz yeryüzündekilere acıyın ki göktekiler de size acısın. Rahim; Rahman isminden
bir damardır; Her kim bağları koparmaz, ilgiyi kesmezse Allah da onu rahmetine ulaştırır. Her kim de bağları koparırsa
Allah da o kimseden rahmetini keser.” (Müslim, Birr ve Sıla: 23)
İbn. Ebi Amr - Süfyan - Amr b. Dinar - Ebu Kabus - Abdullah b. Amr
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
17 NASİHAT EDİP SAMİMİ OLMAK HER MÜSLÜMANA GEREKİR
ٔ٩ٕ٘ ،ٍ‫ْن أَ ِبً َخالِد‬ ِ ‫ َعنْ إِسمَاعِ ٌ َل ب‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ َسعٌِد‬:‫ َقا َل‬،‫ار‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬
ِ‫ْن َع ْب ِد هلل‬ َ ِ ‫ْس ب‬ ِ ٌ‫َعنْ َق‬
ِ ‫ َعنْ َج ِر‬،‫از ٍم‬
ِ ‫ٌر ب‬ ِ ‫ْن أ ِبً َح‬
.‫ َوال ُّنصْ ِح لِ ُك ِّل مُسْ ل ٍِم‬،ِ‫الز َكاة‬
َّ ‫ َوإٌِ َتا ِء‬،ِ‫صَلَة‬َّ ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم َعلَى إِ َق ِام ال‬
َّ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫ َبا ٌَع‬:‫َقا َل‬
1925- Cerir b. Abdullah’dan (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: “Namaz kılmak, zekat vermek ve her müslümana karşı
samimi olmak üzere Peygamber’e (s.a.s.) biat ettim.” (Müslim, Birr ve Sıla: 23; Nesâî, Beya: 14)
Muhammed b. Beşşar - Yahya b. Said - İsmail b. Ebu Halid ( Hürmüz ) - Kays b. Ebi Hazm - Cerir b. Abdullah
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َو َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
ٔ٩ٕٙ ،‫ْن َعجْ َلَ َن‬ ِ ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب‬،‫ص ْف َوانُ بْنُ عِ ٌ َسى‬ َ ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ َقا َل‬،‫ار‬
ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬،‫صال ٍِح‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ً‫ َعنْ أَ ِب‬،‫ٌِم‬ ٍ ‫ْن َحك‬ ِ ‫اع ب‬ِ ‫َع ِن ال َقعْ َق‬
.‫ٌِن َو َعا َّمت ِِه ْم‬ َ
َ ‫ َوِل ِب َّم ِة ْالمُسْ لِم‬،ِ‫ َولِ ِك َتا ِبه‬،َِّ‫ لِله‬:‫ ٌَا َرسُو َل هللِ لِ َمنْ ؟ َقا َل‬:‫ َقالُوا‬،‫ار‬ ٍ ‫ث م َِر‬ َ َ‫ٌح ُة َثَل‬ َ ِ‫ال ِّدٌنُ ال َّنص‬
1926- Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdular: “Resûlullah (s.a.s.) üç sefer “din nasihattır/samimi
olmaktan ibarettir” dedi. Ashab: Ey Allah’ın Resûlü! Kime karşı, dediler. Buyurdular ki: Allah’a,
Kitab’ına, Müslüman idarecilere ve Müslümanların geneline karşı samimi olmak demektir.” (Nesâî, Beya: 14)
Muhammed b. Beşşar - Safvan b. İsa - Muhammed b. Aclan - Ka'ka b. Hakim - Ebu Salih - Ebu Hureyre
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
َ ‫ َو َث ْو َب‬،ِ‫ْن أَ ِبً ٌَ ِزٌ َد َعنْ أَ ِبٌه‬
.‫ان‬ ِ ‫ٌِم ب‬ ِ ‫ َو َت ِم ٌٍم الد‬،‫ْن ُع َم َر‬
ٍ ‫ َو َج ِر‬، ِّ‫َّاري‬
ِ ‫ َو َحك‬،‫ٌر‬ ِ ‫ب َع ِن اب‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ِ ‫ َوفًِ ال َبا‬. ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen bir hadistir. Bu konuda İbn Ömer, Temîm ed- Dârî, Cerir, Hakîm b. Ebû Yezîd’in
babasından ve Sevbân’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
18 MÜSLÜMANLAR KENDİ ARALARINDA TEK VÜCUD GİBİDİRLER
ٔ٩ٕ٧ ،ٍ‫ْن َسعْ د‬ ِ ‫ َعنْ ِه َش ِام ب‬،ً‫ َح َّد َثنًِ أَ ِب‬:‫ْن م َُح َّم ٍد القُ َرشِ ًُّ َقا َل‬ ِ ‫َح َّد َث َنا ُع َب ٌْ ُد بْنُ أَسْ بَاطِ ب‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬،‫صال ٍِح‬ َ ً‫ َعنْ أَ ِب‬،‫ْن أَسْ لَ َم‬ ِ ‫َعنْ َز ٌْ ِد ب‬
ْ ْ ُ ْ َ
،‫ ُك ُّل المُسْ ل ِِم َعلَى المُسْ ل ِِم َح َرا ٌم‬،ُ‫ َل َ ٌَ ُخو ُن ُه َوَل َ ٌَ ْك ِذ ُب ُه َوَل َ ٌَ ْخذلُه‬،‫ْالمُسْ لِ ُم أ ُخو المُسْ ل ِِم‬
.‫ئ م َِن ال َّشرِّ أَنْ ٌَحْ َتق َِر أَ َخاهُ ْالمُسْ لِ َم‬ ِ ْ‫ ِب َحس‬،‫ ال َّت ْق َوى َها ُه َنا‬،ُ‫ض ُه َو َمال ُ ُه َو َد ُمه‬
ٍ ‫ب ا ْم ِر‬ ُ ْ‫عِ ر‬
1927- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Müslüman müslüman’ın kardeşidir, ona
hainlik yapmaz, ona yalan söylemez, onu yüzüstü bırakmaz. Müslüman’ın müslüman’a ırzı/namusu,
malı ve kanı (canı) haramdır. Takva (Allah’a karşı sorumluluk bilinci) işte şuradadır (kalptedir). Müslüman kardeşini
küçük görmesi kişiye şer olarak yeter.” (Müslim, Birr veSıla: 17; Buhârî, Edeb: 34)
Ubeyd b. Esbat b. Muhammed el-Kureşi - Babası Esbat - Hişam b. Sa'd - Zeyd b. Eslem - Ebu Salih - Ebu Hureyre
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve hadistir.
َ ٌَ‫ َوأَ ِبً أ‬، ًٍِّ‫ب َعنْ َعل‬
.‫ُّوب‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ِ ‫ َوفًِ ال َبا‬. ٌ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-garib bir hadistir. Bu konuda Ali ve Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
ٔ٩ٕ٨ ،‫ َح َّد َث َنا أَبُو أ ُ َسا َم َة‬:‫ َو َؼ ٌْ ُر َوا ِح ٍد َقالُوا‬،ُ‫الخَلَّل‬ َ ًٍِّ‫الح َسنُ بْنُ َعل‬ َ ‫َح َّد َث َنا‬
:‫ َعنْ أَ ِبً مُو َسى اِلَ ْش َع ِريِّ َقا َل‬،‫ َعنْ َج ِّد ِه أَ ِبً ب ُر َد َة‬،‫ْن أَ ِبً ب ُر َد َة‬ ِ ‫َعنْ ب َُر ٌْ ِد ب‬
ِ ‫ْن َع ْب ِد هللِ ب‬
.‫ض ُه َبعْ ضا‬ ُ
ُ ْ‫ان ٌَش ُّد َبع‬ ْ َ ْ ْ َّ َ َّ
ِ ‫ الم ُْؤ ِمنُ لِلم ُْؤم‬:‫صلى اللهَُّ َعل ٌْ ِه َو َسل َم‬
ِ ٌَ ‫ِن كال ُبن‬ َ ِ‫َقا َل َرسُو ُل هلل‬
1928- Ebû Musa el Eşarî’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Mümin mümine karşı,
parçaları birbirine destek olan bina gibidir.” (Müslim, Birr veSıla: 17; Buhârî, Edeb: 34)
Hasan b. Ali el-Hallal - Ebu Usame - Büreyd b. Abdullah b.Ebu Burde - Dedesi Ebu Burde - Ebu Musa el-Eşari
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Ebu Usame, Hammad b. Usame'dir. ‫ َو َغ ْي ُر َوا ِح ٍد‬demek Hasan b. Ali el-Hallal ile birlikte diğerleri de Tirmizi'ye hadisi veriyor
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ‫ٌِث‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, sahih bir hadistir.
ٔ٩ٕ٩ ، ِ‫ارك‬ ِ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َثنًِ أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
َ ‫هلل بْنُ ْال ُم َب‬
:‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫هلل‬ ِ ‫ أَ ْخ َب َر َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ ُع َب ٌْ ِد‬:‫َقا َل‬
ْ ‫ َفإِنْ َرأَى ِب ِه أَذى َف ْل ٌُم‬،ِ‫ إنَّ أَ َح َد ُك ْم ِمرْ آةُ أَخٌِه‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
.‫ِط ُه َع ْن ُه‬ َ ِ‫َقا َل َرسُو ُل هلل‬
ِ
1929- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Siz müminler birbirinizin aynası durumundasınız. Eğer
birbirinizde düzeltilmesi gereken bir hata/sıkıntı görürseniz hemen onu giderin.”
(Müslim, Birr veSıla: 17; Buhârî, Edeb: 34)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Yahya b. Ubeydullah - Babası Ubeydullah - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdisi ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.

ٍ ‫ب َعنْ أَ َن‬
.‫س‬ ِ ‫ َوفًِ ال َبا‬.‫شعْ َب ُة‬
ُ ‫ض َّع َف ُه‬
َ ِ‫َو ٌَحْ ٌَى بْنُ ُع َب ٌْ ِد هلل‬
(Tirmizî dedi ki) Şu‘be; Yahya b. Ubeydullah’ı (hadis konusunda) zayıf saymıştır.
Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
19 MÜSLÜMAN; MÜSLÜMANIN AYIPLARINI ÖRTMELİDİR
َ
ٔ٩ٖٓ ،‫ش‬ ِ ‫ َع ِن اِلعْ َم‬،ً‫ َح َّد َثنًِ أَ ِب‬:‫ْن م َُح َّم ٍد القُ َرشِ ًُّ َقا َل‬ ِ ‫َح َّد َث َنا ُع َب ٌْ ُد بْنُ أَسْ بَاطِ ب‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫صال ٍِح‬ َ ً‫ َعنْ أَ ِب‬، ravi belirtilmemiş ‫ت‬ ُ ‫ ُح ِّد ْث‬:‫َقا َل‬
ِ ‫س اللهَُّ َع ْن ُه ُكرْ َبة ِمنْ ُك َر‬
،ِ‫ب ٌَ ْو ِم ال ِق ٌَا َمة‬ َ ‫ب ال ُّد ْن ٌَا َن َّف‬
ِ ‫س َعنْ مُسْ ل ٍِم ُكرْ َبة ِمنْ ُك َر‬ َ ‫ َمنْ َن َّف‬:‫َقا َل‬
‫ َو َمنْ َس َت َر َعلَى مُسْ ل ٍِم‬،ِ‫َو َمنْ ٌَس ََّر َعلَى مُعْ سِ ٍر فًِ ال ُّد ْن ٌَا ٌَس ََّر اللهَّ َعلَ ٌْ ِه فًِ ال ُّد ْن ٌَا َواْلخ َِرة‬
.‫ان ال َع ْب ُد فًِ َع ْو ِن أَخٌِ ِه‬ َ ‫ َواللهَُّ فًِ َع ْو ِن ال َع ْب ِد َما َك‬،ِ‫فًِ ال ُّد ْن ٌَا َس َت َر اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه فًِ ال ُّد ْن ٌَا َواْلخ َِرة‬
1930- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim bir Müslüman’ın dünya
sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse Allah’ta onun ahiret sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Yine kim darda kalan
bir Müslümanın imdadına yetişirse Allah ta o kimsenin hem bu dünyada hem de ahirette imdadına yetişir ve işlerini
kolaylaştırır. Kim dünyada bir Müslüman kardeşinin ayıbını örterse Allah’ta o kimsenin dünya ve ahirette ayıplarını
örter. Kul; kardeşinin yardımında oldukça Allah da o kula yardım eder. (Müslim, Birr ve Sıla: 17; Buhârî, Edeb: 34)
Ubeyd b. Esbat b. Muhammed el-Kureşi - Babası Esbat - Ağmeş - Ebu Salih - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. Ağmeş : Süleyman b. Mihran'dır.
Ağmeş lakabıdır. ُ‫ ُح ِّد ْثت‬ifadesi : Ağmeş diyor ki Ebu Salih den biri bana anlattı. O kişi söylenmediği için munkatı'dır.
Munkatı olursa hadis zayıftır.
،‫ٌِث َح َسنٌ َو َق ْد َر َوى أَبُو َع َوا َن َة‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ْن َعام ٍِر‬ ِ ‫ َو ُع ْق َب َة ب‬،‫ْن ُع َم َر‬ ِ ‫ب َع ِن اب‬
ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫صال ٍِح‬ َ ً‫ َعنْ أَ ِب‬،‫ش‬ ِ ‫ َع ِن اِلَعْ َم‬،‫ٌِث‬ َ ‫الحد‬ َ ‫َو َؼ ٌْ ُر َوا ِح ٍد َه َذا‬
.‫صال ٍِح‬ َ ً‫ت َعنْ أَ ب‬ ُ ‫ َولَ ْم ٌَ ْذ ُكرُوا فٌِ ِه ُح ِّد ْث‬،ُ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َنحْ َوه‬
َ ًِّ‫َع ِن ال َّن ِب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda İbn Ömer ve Ukbe b. Âmir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hasen bir hadistir.
Ebû Avâne ve pek çok kişi bu hadisi A‘meş’den, o Ebû Salih’den, o Ebû Hüreyre’den, o da Nebi’den (s.a.s.) olmak
üzere benzeri şekilde nakletmişler, fakat “Ebû Salih’den bana haber verildi” dememişlerdir.
20 MÜSLÜMAN MÜSLÜMANI DAİMA MÜDAFA ETMELİ
ٔ٩ٖٔ ، ًِِّ‫ َعنْ أَ ِبً َب ْك ٍر ال َّن ْه َشل‬، ِ‫ارك‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا ابْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ َعنْ أَ ِبً الدَّرْ َدا ِء‬،‫ َعنْ أ ُ ِّم الدَّرْ َدا ِء‬، ًِّ‫وق أَ ِبً َب ْك ٍر ال َّت ٌْ ِم‬ ٍ ‫َعنْ َمرْ ُز‬
َ ‫ض أَخٌِ ِه َر َّد اللهَُّ َعنْ َوجْ ِه ِه ال َّن‬
.‫ار ٌَ ْو َم ال ِق ٌَا َم ِة‬ ِ ْ‫ َمنْ َر َّد َعنْ عِ ر‬:‫َقا َل‬
1931- Ebu’d-Derdâ’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim Müslüman kardeşinin
ırz/namusundan her türlü kötülüğü savarsaAllah da kıyamet gününde o kimsenin yüzünden Cehennem ateşini savar.”
(Müslim, Birr ve Sıla: 17; Buhârî, Edeb: 34)
Ahmed b. Muhammed - İbn. Mübarek - Ebu Bekr en-Nehşeli - Merzuk Ebi Bekr et-Teymi
- Derda'nın Annesi - Kocasından (Derda'nın Babası)

Südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Ümmü Derda : Huceyme bt. Huyey'dir. Ebu Derda : Uveymir b. Kays'tır.
. ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ِ ‫ب َعنْ أَس َما َء ِب ْن‬
ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ت ٌَ ِزٌ َد‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Esma bt. Yezîd’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu, hasen bir hadistir.
21 MÜSLÜMAN MÜSLÜMANA KÜSÜP DARGIN DURAMAZ
ٔ٩ٖٕ )‫الزهْ ِريُّ (ح‬ ُّ ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ َقا َل‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
، ًِّ‫ْن ٌَ ِزٌ َد اللَّ ٌْ ِث‬ِ ‫ َعنْ َع َطا ِء ب‬، ِّ‫الزهْ ِري‬ ُّ ‫ َع ِن‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،‫َو َح َّد َث َنا َسعٌِ ُد بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬ َ ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬، ِّ‫اري‬ َ ‫ُّوب اِلَ ْن‬
ِ ‫ص‬ َ ٌَ‫َعنْ أَ ِبً أ‬
.‫ َو َخ ٌْ ُر ُه َما الَّذِي ٌَبْدَ أ ُ ِبال َّسَلَ ِم‬،‫ص ُّد َه َذا‬ ُ ٌَ ‫ص ُّد َه َذا َو‬ ِ ٌَ ‫ ٌَ ْل َت ِق‬،ٍ‫َل َ ٌَ ِح ُّل لِمُسْ ل ٍِم أَنْ ٌَ ْهج َُر أَ َخاهُ َف ْو َق َثَلَث‬
ُ ٌَ ‫ان َف‬
1932- Ebû Eyyûb el-Ensarî’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müslümanın
Müslüman kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir. İki Müslüman birbirleriyle karşılaştıkları zaman
birisi yüzünü şu tarafa çevirir diğeri ise öteki tarafa çevirir. Hâlbuki bu iki müslümanın hayırlısı önce selam verendir.”
(Buhârî, Edeb: 62; Müslim, Birr ve Sıla: 8)
İbn. Ebi Ömer - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Ata' b. Yezid el-Leysi - Ebu Eyyüb el-Ensari
Said b. Abdurrahman - Süfyan b. Uyeyne - Zühri - Ata' b. Yezid el-Leysi - Ebu Eyyüb el-Ensari
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
. ِّ‫ َوأَ ِبً ِه ْن ٍد ال َّدا ِري‬،‫ْن َعام ٍِر‬
ِ ‫ َو ِه َش ِام ب‬،‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫س‬ٍ ‫ َوأَ َن‬،ٍ‫ْن َمسْ عُود‬ ِ ‫ب َعنْ َع ْب ِد‬
ِ ‫هلل ب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
.‫صحٌِ ٌح‬ َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Abdullah b. Mes‘ûd, Enes, Ebû Hüreyre, Hişâmb. Âmir, Ebû Hind ed Dârî’den de hadis
rivâyet edilmiştir. Bu, hasen-sahih bir hadistir.
22 MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN KARDEŞİNE KARŞI DAİMA FEDAKAR OLMALIDIR
ٔ٩ٖٖ :‫س َقا َل‬ ٍ ‫ َعنْ أَ َن‬،‫ َح َّد َث َنا ح َم ٌْ ٌد‬:‫ َقا َل‬،‫ َح َّد َث َنا إِسمَاعِ ٌ ُل بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬:‫ َقا َل‬،‫ٌِع‬ َ َ
ٍ ‫َح َّدث َنا أح َم ُد بْنُ َمن‬
،‫ٌع‬ ِ ‫ْن الرَّ ِب‬ ِ ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َب ٌْ َن ُه َو َبٌ َْن َسعْ ِد ب‬ َ ًُّ‫آخى ال َّن ِب‬ َ ‫ؾ ْال َمدٌِ َن َة‬ٍ ‫لَمَّا َق ِد َم َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ َع ْو‬
،‫ت عِ َّد ُت َها َف َت َزوَّ جْ َها‬ ْ ‫ض‬ ُ
َ ‫ َفإِ َذا ا ْن َق‬،‫ان َفأ َطلِّ ُق إِحْ َدا ُه َما‬ َ َ ‫ َهل ُ َّم أ ُ َقاسِ ُم‬:‫َف َقا َل لَ ُه‬
ِ ‫ َول ًَِ ا ْم َرأ َت‬،‫ْن‬ ِ ٌ‫ك َمالًِ ِنصْ َف‬
ِ ‫ َف َدلُّوهُ َعلَى الس‬،‫ُّوق‬
،‫ُّوق‬ ِ ‫ ُدلُّونًِ َعلَى الس‬،‫ك‬ َ ِ‫ك َو َمال‬ َ ِ‫ك فًِ أَهْ ل‬ َ َ‫ك اللهَُّ ل‬
َ ‫ار‬ َ ‫ َب‬:‫َف َقا َل‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َف َرآهُ َرسُو ُل هلل‬،ُ‫ضلَه‬ َ ‫َف َما َر َج َع ٌَ ْو َم ِب ٍذ إَِلَّ َو َم َع ُه َشًْ ٌء ِمنْ أَقِطٍ َوس ْم ٍن َق ْد اسْ َت ْف‬
‫ َف َما أَصْ َد ْق َت َها؟‬:‫ار َقا َل‬ ِ ‫ص‬ َ ‫ت ا ْم َرأَة م َِن اِلَ ْن‬ ُ ْ‫ َت َزوَّ ج‬:‫ َم ْه ٌَ ْم؟ َقا َل‬:‫ َف َقا َل‬،ٍ‫ص ْف َرة‬
ُ ْ‫ض ٌر ِمن‬ َ ‫ك َو َعلَ ٌْ ِه َو‬ َ ِ‫َبعْ َد َذل‬
.‫ أَ ْولِ ْم َولَ ْو ِب َشا ٍة‬:‫ َف َقا َل‬،ٍ‫ َو ْز َن َن َوا ٍة ِمنْ َذ َهب‬:‫ َقا َل ح َم ٌْ ٌد أَ ْو َقا َل‬،‫ َن َواة‬:‫َقا َل‬
1933- Enes’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir. Abdurrahman b. Avf, Mekke’den hicret edip Medîne’ye geldiğinde Resûlullah (s.a.s.),
onunla Sa’d b. Rabî’i kardeş yapmıştı. Bunun üzerine Sa’d, Abdurrahman’a “gel malımı ikiye bölüp
seninle paylaşalım. Benim iki hanımım var, birini boşayayım, iddeti bitince onunla sen evlenirsin” dedi. Abdurrahman:
“Allah malını ve aileni sana bağışlasın bereketli kılsın, siz bana çarşının yolunu gösterin” diye karşılık verdi.
Hemen çarşıyı gösterdiler. O gün yaptığı ticaretle bir miktar keş (suyu süzülüp sertleşmiş yoğurt kurusu) ve yağ
kazanarak döndü. Daha sonraları Resûlullah (s.a.s.) onun elbisesi üzerinde (damatların sürdüğü) sarı esans izi/kokusu
görerek “bu nedir?” buyurdular. Abdurrahman: Ensâr’dan bir kadınla evlendim, dedi. “Mehir olarak ona ne verdin?” Buyurunca; “Bir
çekirdek” dedi. Humeyd dedi ki: “Veya çekirdek ağırlığında bir altın” dedi. Bunun üzerine
Resûlullah (s.a.s.): “Bir koyunla da olsa düğün ziyafeti ver” buyurdular. (Buhârî, Büyü: 18; Müslim: Nikah: 56)
Ahmed b. Meni' - İsmail b. İbrahim - Humeyd - Enes
Rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫ث‬ ٍ ‫ َو ْزنُ َن َوا ٍة ِمنْ َذ َه‬:‫ َقا َل أَح َم ُد بْنُ َح ْن َب ٍل‬.‫صحٌِ ٌح‬
ٍ ُ ‫ب َو ْزنُ َثَلَ َث ِة َد َرا ِه َم َو ُثل‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
ٍ ‫اق ب َْن َم ْنص‬
،‫ُور‬ َ ‫ت إِسْ َح‬ َ ‫ َو ْزنُ خم‬،ٍ‫ َو ْزنُ َن َوا ٍة ِمنْ َذ َهب‬:‫اق بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬
ُ ْ‫ْس ِة دَ َرا ِه َم س ِمع‬ ُ ‫َو َقا َل إِسْ َح‬
.‫ٌَ ْذ ُك ُر َع ْن ُه َما َه َذا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir. Ahmed b. Hanbel dedi ki: “Altın bir çekirdeğin” ağırlığı üç dirhem ve üçte
bir dirhem ağırlığındadır. İshâk b. İbrahim dedi ki: “Bir altın çekirdeğin”ağırlığı beş dirhemdir. Bunu İshâk b. Mansur’dan işittim, o da
Ahmed b. Hanbel ve İshâk b. İbrahim’den naklediyordu.(Açıklama: Ortalama 70 arpa ağırlığı olarak
hesaplanan dirhem, 3,2 grama denk gelmektedir. Aynı zamanda Osmanlı'da kullanılan bir başka ölçü birimi olan okka,
400 dirhemdir. Bir okkanın ağırlığı, günümüzde 1.282 grama ya da 1,282 kilograma denk gelmektedir. Metinde geçen
‫ض ٌر‬
َ ‫ َو‬kelimesi kötü koku demektir. Burada kokunun ağırlığına işaret vardır.)
23 GIYBET NE DEMEKTİR?
ٔ٩ٖٗ ،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ال َع ِز‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
ِ ‫ َع ِن ال َعَلَ ِء ب‬،ٍ‫ٌز بْنُ م َُح َّمد‬
َ ‫ك أَ َخا‬
:‫ َقا َل‬،ُ‫ك ِب َما ٌَ ْك َره‬ َ ‫ ِذ ْك ُر‬:‫ َما الؽٌِ َب ُة؟ َقا َل‬، ‫هلل‬ِ ‫ ٌَا َرسُو َل‬:‫ قٌِ َل‬:‫َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬
.‫ َوإِنْ لَ ْم ٌَ ُكنْ فٌ ِه َما َتقُو ُل َف َق ْد َب َه َّت ُه‬،ُ‫اؼ َت ْب َته‬ َ ‫ إِنْ َك‬:‫ان فٌِ ِه َما أَقُولُ؟ َقا َل‬
ْ ‫ان فٌِ ِه َما َتقُو ُل َف َق ْد‬ َ ‫ْت إِنْ َك‬ َ ٌَ‫أَ َرأ‬
1934- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Gıybet nedir? Ey Allah’ın Resûlü! denildi de, şöyle
buyurdular: “Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyi ile hatırlayıp konuşmandır.” Ya söylediğim durum onda mevcud ise, dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.): “Söylediğin şey onda var ise gıybet etmiş sayılırsın, yoksa iftira etmiş sayılırsın.”
(Müslim, Birr ve Sıla: 20; Buhârî, Edeb: 46)
Kuteybe - Abdulaziz b. Muhammed - Ala' b. Abdurrahman - Babası Abdurrahman b. Yakup - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ْن َعمْ ٍرو‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ِ ‫ َواب‬،‫ب َعنْ أَ ِبً َبرْ َز َة‬
ِ ‫ َو َع ْب ِد‬،‫ْن ُع َم َر‬
ِ ‫هلل ب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Ebû Berze, İbn Ömer ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen-sahih bir hadistir.
24 MÜSLÜMAN MÜSLÜMANA KISKANÇ OLAMAZ, KİN BESLEYEMEZ
ٔ٩ٖ٘ ، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:َ ‫ َقاَل‬،‫ َو َسعٌِ ُد بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬،ُ‫َّار بْنُ ال َعَلَ ِء ال َع َّطار‬ ِ ‫الجب‬َ ‫َح َّد َث َنا َع ْب ُد‬
‫ َل َ َت َقا َطعُوا َوَل َت َدا َبرُوا‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫س َقا َل‬ ٍ ‫ َعنْ أَ َن‬، ِّ‫الزهْ ِري‬ ُّ ‫َع ِن‬
ٍ َ‫ َوَل َ ٌَ ِح ُّل لِمُسْ ل ٍِم أَنْ ٌَ ْهج َُر أَ َخاهُ َف ْو َق َثَل‬،‫َوَل َ َت َبا َؼضُوا َوَل َ َت َحا َس ُدوا َو ُكو ُنوا عِ َبا َد هللاِ إِ ْخ َوانا‬
.‫ث‬
1935- Enes’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir birinizle ilgiyi kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin,
birbirinize kin beslemeyin, kıskanç olmayın, Allah’ın kulları kardeş olun. Müslümanın Müslüman
kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir.” (Müslim, Birr ve Sıla: 7)
Abdulcebbar b. Ala' el-Attar - Süfyan - Zühri - Enes
Said b. Abdurrahman - Süfyan - Zühri - Enes
Rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ِ ‫ َواب‬،‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ٍ‫ْن َمسْ عُود‬
.‫ْن ع َم َر‬ ِ ‫ َواب‬،‫ْن ال َع َّو ِام‬ ُّ ‫ َو‬،‫ٌق‬
ِ ‫الز َبٌ ِْر ب‬ ِّ ‫ب َعنْ أَ ِبً َب ْك ٍر ال‬
ِ ‫ص ِّد‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
Bu konuda Ebû Bekir es-Sıddık, Zübeyr b. el-Avvam, İbn Mes‘ûd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
ٔ٩ٖٙ ‫ َعنْ أَ ِبٌ ِه‬،‫ َعنْ َسالِم‬، ُّ‫الزهْ ِري‬ ُّ ‫ َح َّدث َنا‬:‫ َقا َل‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
ْ
ِ ٌ‫ َل َ َح َس َد إَِلَّ فًِ اث َن َت‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
:‫ْن‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َقا َل‬
ِ ‫آن َفه َُو ٌَقُو ُم ِب ِه آ َنا َء اللٌَّ ِْل َوآ َنا َء ال َّن َه‬
.‫ار‬ َ ْ‫َر ُج ٌل آ َتاهُ اللهَّ َماَل َفه َُو ٌ ُنف ُِق ِم ْن ُه آ َنا َء اللهَّ القُر‬
1936- Sâlim, babasından (Abdullah b. Ömer’den) rivâyet ettiğine göre şöyle dedi: “Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Hased sadece şu iki konuda olabilir: (Yani kişi sadece bu iki kimseye imrenip onlar gibi olmayı isteyebilir).
Allah’ın kendisine mal verdiği bir adam ki, gece gündüz o maldan sevap kazanmak için dağıtır. Allah’ın kendisine Kur’ân
ilmi verdiği bir kimse ki, gece gündüz onu öğrenmeye ve öğretmeye çalışıp çabalar.” (Müslim, Birr ve Sıla:7)
İbn. Ebi Ömer - Süfyan - Zühri - Salim b. Abdullah - Babası Abdullah b. Ömer
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ٍ‫ْن َمسْ عُود‬
.‫ َنحْ وُ َه َذا‬،‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ‫َو َق ْد ر ُِو‬
ِ ‫ي َع ِن اب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
İbn Mes‘ûd ve Ebû Hüreyre’den, onlar da Nebi’den (s.a.s.) olmak üzere bu hadisin bir benzeri rivâyet edilmiştir.
25 MÜSLÜMAN MÜSLÜMANA KİN BESLEYİP DÜŞMANLİK YAPAMAZ
ٔ٩ٖ٧ ‫ َعنْ َج ِاب ٍر‬،‫ان‬ َ ٌَ ‫ َعنْ أَ ِبً ُس ْف‬،‫ش‬ ِ ‫ َع ِن اِلَعْ َم‬،‫او ٌَ َة‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا أَبُو ُم َع‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َه َّنا ٌد‬
،‫ون‬ َ ‫ِس أَنْ ٌَعْ ُب َدهُ ْالم‬
َ ُّ‫ُصل‬ َ ‫ان َق ْد ٌَب‬ َ ‫ْط‬ َ ٌ‫ إِنَّ ال َّش‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ًُّ‫ َقا َل ال َّن ِب‬:‫َقا َل‬
.‫ٌش َب ٌْ َن ُه ْم‬ِ ‫َو لَ ِكنْ فًِ ال َّتحْ ِر‬
1937- Câbir’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Şeytan, namaz kılan
Müslümanların kendisine ibadet etmesinden ümidini kesmiştir. Fakat onların aralarını açmak ve birbirlerine düşürmek
konusunda ümitlidir.” (Müslim, Birr ve Sıla: 7)
Hennad - Ebu Muaviye - Ağmeş - Ebu Süfyan - Cabir
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫ َعنْ أَ ِبٌ ِه‬،‫ص‬ ِ ‫ْن اِلَحْ َو‬ِ ‫ْن َع ْم ِرو ب‬ ٍ ‫ب َعنْ أَ َن‬
َ ‫ َو ُسلَ ٌْ َم‬،‫س‬
ِ ‫ان ب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
َ ُ ْ َ
.‫ان اس ُم ُه طل َحة بْنُ ناف ٍِع‬ ْ َ ٌ‫ن‬ ٌ
َ ٌَ ‫َهذا َحدٌِث َح َس َوأبُو ُسف‬ َ
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Enes ve Süleyman b. Amr b. Ahvas’ın babasından olmak üzere hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen bir hadistir. Ebû Süfyân’ın ismi Talha b. Nafi’dir.
26 YALAN SÖYLEMEK ÜÇ YERDE CAİZDİR
ُّ ‫ َع ِن‬،‫ َعنْ َمعْ َم ٍر‬،‫ َح َّد َث َنا إِسمَاعِ ٌ ُل بْنُ إِب َْراهٌِ َم‬:‫ َقا َل‬،‫ٌِع‬ َ
ٔ٩ٖ٨ ، ِّ‫الزهْ ِري‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا أح َم ُد بْنُ َمن‬
ُ ُ ُ
ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ت‬ ْ َ‫ت ُع ْق َب َة َقال‬ ٍ ‫ َعنْ أ ِّم ِه أ ِّم ُك ْلث‬،‫ْن َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬
ِ ‫وم ِب ْن‬ ِ ‫َعنْ ح َم ٌْ ِد ب‬
َ
.‫اس َف َقا َل َخٌْرا أ ْو َن َمى َخٌْرا‬ َ
ِ ‫ب َمنْ أصْ لَ َح َبٌ َْن ال َّن‬ َ ٌَ‫ ل‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬
ِ ‫ْس ِبال َكا ِذ‬ َ
1938- Ümmü Gülsüm bt. Ukbe’den (r.anha) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah’dan (s.a.s.) işittim şöyle diyordu: “insanların arasını
bulmak için hayırlı sözler söyleyerek olup bitenlerin hayırlı yönlerini ortaya koyarak insanları
barıştıran kimse yalancı değildir.” (Müslim, Birr ve Sıla: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 79)
Ahmed b. Meni' - İsmail b. İbrahim - Ma'mer - Zühri - Humeyd b. Abdurrahman b. Avf -
Humeydin annesi Ümmügülsüm bt. Ukbe
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
Açıklama : Ümmügülsüm bt. Ukbe: Humeyd'in annesi, Abdurrahman b. Avf'ın eşidir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
ٔ٩ٖ٩ ،‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَانُ (ح) َو َح َّد َث َنا َمحْ مُو ُد بْنُ َؼ ٌَْلَ َن‬:‫ َقا َل‬، ُّ‫الز َبٌ ِْري‬ ُّ ‫ َح َّد َث َنا أَبُو أَح َم َد‬:‫ َقا َل‬،‫ار‬
ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬
َ ْ َ َ
َ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب ِْن عُث َم‬، ُ‫ َح َّدث َنا ُسف ٌَان‬:َ‫ َوأبُو أح َم َد َقاَل‬، ِّ‫ َح َّد َث َنا ِب ْش ُر بْنُ الس َِّري‬:‫َقا َل‬
ْ َ
،ٍ‫ْن َح ْو َشب‬ ِ ‫ َعنْ َشه ِْر ب‬،‫ان ب ِْن ُخثٌ ٍْم‬
،‫ث الرَّ ُج ُل امْ َرأَ َت ُه لٌُِرْ ضِ ٌَ َها‬
ُ ‫ ٌ َُح ِّد‬:‫ث‬ٍ َ‫ َلَ ٌَ ِح ُّل ال َكذِبُ إَِلَّ فًِ َثَل‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلٌَ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ت‬ ْ َ‫ت ٌَ ِزٌ َد َقال‬ ِ ‫َعنْ أَس َما َء ِب ْن‬
ٍ َ‫ َلَ ٌَصْ لُ ُح ال َكذِبُ إَِلَّ فًِ َثَل‬:‫اس َو َقا َل َمحْ مُو ٌد فًِ َحدٌِ ِث ِه‬
‫ث‬ ِ ‫ َوال َكذِبُ لٌُِصْ لِ َح َبٌ َْن ال َّن‬،ِ‫الحرْ ب‬ َ ًِ‫َوال َكذِبُ ف‬
1939- Esma bt. Yezîd’den (r.anha) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Yalan söylemek üç
yerde caizdir; Bir kimse hanımını memnun etmek için yalan konuşabilir, Savaşta (İslam ordusunun güç ve kuvvetini
büyük göstermek konusunda) yalan söylenebilir, İnsanların arasını bulmakta da yalan söylenebilir.” Mahmûd b. Gaylân
kendi rivâyetinde: “Yalan üç yerde elverişlidir” demektedir. (Müslim, Birr ve Sıla: 27; Ebû Dâvûd, Edeb: 79)
Muhammed b. Beşşar - Ebu Ahmed ez-Zübeyr - Süfyan - Abdullah b. Osman b. Husaym - Şehr b. Havşeb - Esma bt. Yezid
Mahmud b. Gaylan - Bişr b. Es-Seri - Süfyan - Abdullah b. Osman b. Husaym - Şehr b. Havşeb - Esma bt. Yezid
Mahmud b. Gaylan - Ebu Ahmed ez-Zübeyr - Süfyan - Abdullah b. Osman b. Husaym - Şehr b. Havşeb - Esma bt. Yezid
3 tarikli, Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
َ ‫ َه َذا‬،ٍ‫ َو َر َوى َداوُ ُد بْنُ أَ ِبً ِه ْند‬. ‫ث اب ِْن ُخ َثٌ ٍْم‬
َ ‫الحد‬
،‫ٌِث‬ ِ ٌِ‫ إَِلَّ ِمنْ َحد‬،‫ث أَسْ َما َء‬ ِ ٌِ‫ َلَ َنعْ ِرفُ ُه ِمنْ َحد‬، ٌ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌب‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
،‫العَلَ ِء‬ َ ِ‫ َح َّد َث َنا ِب َذل‬،‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم َولَ ْم ٌَ ْذ ُكرْ فٌِ ِه َعنْ أَس َما َء‬
َ ُ‫ك م َُح َّم ُد بْن‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،ٍ‫َعنْ َشه ِْر ب ِْن َح ْو َشب‬
َ
.‫ب َعنْ أ ِبً َب ْك ٍر‬ َ
ِ ‫ َوفًِ ال َبا‬.‫ َعنْ َداوُ َد‬،َ‫ َح َّد َث َنا ابْنُ أ ِبً َزا ِب َدة‬:‫َقا َل‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-garib bir hadistir. İbn Huşeym’in rivâyeti dışında bu hadisin Esma’nın hadisi olduğunu
bilmiyoruz. Dâvûd b. Ebû Hind bu hadisi Şehr b. Havşeb’den, o da Nebi’den (s.a.s.) olmak üzere rivâyet etmiş olup
hadisin senedinde “Esma’dan” dememiştir. Bu şekilde (yani “Esma’dan” demeksizin) bize Muhammed b. el-Alâ rivayet
edip dedi ki: Bize İbn Ebî Zaide anlattı, o da Davud’dan (yani Davud b. Ebu Hind’den) rivayet etti.
Bu konuda Ebû Bekir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
27 MÜ'MİN MÜ'MİNİ ALDATAMAZ, ZARAR VEREMEZ
ٔ٩ٗٓ ،‫َّان‬
َ ‫ْن َحب‬ ِ ‫ْن ٌَحْ ٌَى ب‬ ِ ‫ َعنْ م َُح َّم ِد ب‬،ٍ‫ْن َسعٌِد‬ ُ ٌَّ‫ َح َّد َث َنا الل‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
ِ ‫ َعنْ ٌَحْ ٌَى ب‬،‫ْث‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬،‫ َعنْ أَ ِبً صِ رْ َم َة‬،َ‫َعنْ لُ ْؤلُ َؤة‬
.‫اق َش َّق اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه‬ َّ ‫ َو َمنْ َش‬،ِ‫ضا َّر اللهَُّ ِبه‬
َ ‫ضا َّر‬َ ْ‫ َمن‬:‫َقا َل‬
1940- Ebû Sırme’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Zararlı olan kimseyi Allah zararlara düşürür.
Güçlük çıkaranı da güçlüklere koşar.” (Ebû Dâvûd, Akdıyye: 51; İbn Mâce: Ahkam: 33)
Kuteybe - Leys b. Sa'd - Yahya b. Said - Muhammed b. Yahya b. Habban - Lü'lüete - Ebu Sırme
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. Ebu Sırme : Malik b. Kays'tır.
ٌ ‫َه َذا َحد‬
. ٌ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-garib bir hadistir.
ٔ٩ٗٔ ، ُّ‫ َح َّد َثنًِ أَبُو َسلَ َم َة ال ِك ْندِي‬:‫ب ال ُع ْكلًُِّ َقا َل‬ِ ‫ َح َّد َث َنا َز ٌْ ُد بْنُ ال ُح َبا‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا َع ْب ُد بْنُ ح َم ٌْد‬
َ َّ
ِّ ‫ َعن أ ِبً َب ْك ٍر ال‬، ُ‫ْن َش َراحٌِ َل الهمَدَ ا ِن ًّ َوه َُو الطٌِّب‬
ِ ‫ص ِّد‬
‫ٌق‬ ِ ‫ َعنْ مُرَّ َة ب‬، ًُِّ‫ َح َّد َث َنا َفرْ َق ُد ال َّس َبخ‬:‫َقا َل‬
َ
.‫ضا َّر م ُْؤمِنا أ ْو َم َك َر ِب ِه‬ ْ
َ ْ‫ َملعُونٌ َمن‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬
َّ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َقا َل‬
1941- Ebû Bekir es Sıddîk’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir mümine zarar veren veya
hile yapan lanetlenmiştir (yani Allah’ın rahmetinden uzaklaşmıştır).” (Ebû Dâvûd, Akdıyye: 51; İbn Mâce: Ahkam: 33)
Abd b. Humeyd - Zeyd b. Hubbab el- Ukli - Ebu Seleme Kindi - Fergad b. Ya'kup es-Sebahi -
Mürre b. Şurahbil Hamedani - Ebu Bekir Sıddık
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٌ ‫َه َذا َحد‬
. ٌ‫ٌِث َؼ ِرٌب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. (Açıklama: َّ Mürre b. Şerahil’in lakabıdır).
ُ‫الطٌِّب‬
28 KOMŞULUK HAKKI NE KADAR DEĞERLİ VE KIYMETLİDİR?
ٔ٩ٕٗ ،ٍ‫ْن َسعٌِد‬ ُ ٌَّ‫ َح َّد َث َنا الل‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ُق َت ٌْ َب ُة‬
ِ ‫ َعنْ ٌَحْ ٌَى ب‬،ٍ‫ْث بْنُ َسعْ د‬
،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،َ‫ َعنْ َع ْم َرة‬،‫ْن َح ْز ٍم‬ ِ ‫َعنْ أَ ِبً َب ْك ٍر ه َُو ابْنُ م َُح َّم ِد ب‬
ِ ‫ْن َع ْم ِرو ب‬
.‫ت أَ َّن ُه َسٌ َُورِّ ُث ُه‬
ُ ‫ار َح َّتى َظ َن ْن‬ َ ‫ َما َزا َل ِجب ِْرٌ ُل ٌُوصِ ٌنًِ ِب‬:‫صلَّى اللهَّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬
ِ ‫الج‬ َ ِ‫أَنَّ َرسُو َل هلل‬
1942- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Cebrail komşuluk haklarını o kadar çok
tavsiye etti ki ben komşuyu komşuya varis kılacağını sandım.” (Ebû Dâvûd, Akdıyye: 122; Buhârî, Edeb: 32)
Kuteybe - Leys b. Sa'd - Yahya b. Said - Ebu Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm - Amra bt. Abdurrahman - Aişe annemiz
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih hadistir.
َ
ٔ٩ٖٗ ،‫ُور‬ َ ‫ْن َشاب‬ ِ ‫ َعنْ دَ اوُ َد ب‬،‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَانُ بْنُ ُع ٌَ ٌْ َن َة‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد اِلعْ لَى‬
:‫ َفلمَّا َجا َء َقا َل‬،ِ‫ت لَ ُه َشاةٌ فًِ أَهْ ِله‬ ِ ‫ أَنَّ َع ْب َد‬،ٍ‫ َعنْ م َُجا ِهد‬،‫ٌر أَ ِبً إِسمَاعِ ٌ َل‬
ْ ‫هلل ب َْن َع ْم ٍرو ُذ ِب َح‬ ٍ ِ‫َوبَش‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬ َ ِ‫ت َرسُو َل هلل‬ ُ ْ‫ار َنا ال ٌَهُودِيِّ ؟ س ِمع‬ ِ ‫لح‬َ ‫ار َنا ال ٌَهُودِيِّ ؟ أَهْ دَ ٌْ ُت ْم ِب‬ َ ‫أَهْ دَ ٌْ ُت ْم ِب‬
ِ ‫لح‬
ُ َ ُ ‫ار َح َّتى َظ َن ْن‬
.‫ت أ َّن ُه َسٌ َُورِّ ث ُه‬ َ ‫َما َزا َل ِجب ِْرٌ ُل ٌُوصِ ٌنًِ ِب‬
ِ ‫الج‬
1943- Mücâhid’den rivâyete göre şöyle demiştir: “Abdullah b. Amr’ın ev halkı için bir koyun kesilmişti. Eve geldiğinde
şöyle dedi. Yahudi komşumuza bunun etinden hediye verdiniz mi? Yahudi komşumuza bunun etinden hediye
verdiniz mi? Resûlullah’dan (s.a.s.) işittim şöyle diyordu: Cebrail bana devamlı komşuluk hakkını tavsiye etti ki, ben
komşuyu komşuya varis kılacağını sandım.” (Ebû Dâvûd, Akdıyye: 122; Buhârî, Edeb: 32)
Muhammed b. Abd el-A'la - Süfyan b. Uyeyne - Davud b. Şebur - Mücahid - Abdullah b. Amr
Muhammed b. Abd el-A'la - Süfyan b. Uyeyne - Beşir Ebi İsmail - Mücahid - Abdullah b. Amr
İki tarikli humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli ve mevkuf hadistir.
َ ٍ ‫ َوأَ َن‬،َ‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْرة‬،‫َّاس‬
،‫ْن َعا ِم ٍر‬ ِ ‫ َوال ِم ْق َدا ِد ب‬،‫س‬
ِ ‫ َو ُع ْق َب َة ب‬،‫ْن اِلسْ َو ِد‬ ٍ ‫ْن َعب‬ ِ ‫ َواب‬،‫ب َعنْ َعا ِب َش َة‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
ُ ‫الحد‬ َ ‫ي َه َذا‬ َ ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌبٌ ِمنْ َه َذا‬ ُ
ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ َوأَ ِبً أ َما َم َة‬،‫ش َرٌْح‬ َ
،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،ٍ‫ٌِث َعنْ م َُجا ِهد‬ َ ‫ َو َق ْد ر ُِو‬،ِ‫الوجْ ه‬ ٍ ُ ً‫وأ ِب‬
َ
.‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم أٌْضا‬ َ
َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،َ‫َوأ ِبً ه َُرٌ َْرة‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Âişe, İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, Enes, el-Mikdad b. el-Esved, Ukbe b. Âmir, Ebû Şüreyh ve
Ebû Umâme’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu tarikle hasen-garibtir. Bu hadis Mücâhid’den, o Âişe ve Ebû Hüreyre’den, onlar
da Nebi’den (s.a.s.) olmak üzere de rivâyet edilmiştir.
ٔ٩ٗٗ ،‫ْح‬ ٍ ٌ‫ش َر‬ُ ‫ َعنْ َحٌ َْو َة ب ِْن‬، ِ‫ارك‬ َ ‫ َح َّد َث َنا َعب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب ِْن َعمْ ٍرو َقا َل‬، ًِِّ‫ َعنْ أَ ِبً َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ال ُح ُبل‬، ٍ‫ش َرحْ ِبٌ َل ب ِْن َش ِرٌك‬ ُ ْ‫َعن‬
‫ار ِه‬
ِ ‫لح‬َ ‫ان عِ ْن َد هللِ َخ ٌْ ُر ُه ْم َب‬
ِ ‫ٌر‬ َ ‫ب عِ ْن َد هللِ َخ ٌْ ُر ُه ْم ل‬
َ ‫ َو َخ ٌْ ُر ال ِج‬،ِ‫ِصاح ِِبه‬ ِ ‫ َخ ٌْ ُر اِلَصْ َحا‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ
1944- Abdullah b. Amr’dan (r.a.) rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Allah katında arkadaşın en
iyisi arkadaşına iyi olandır. Allah katında komşunun en iyisi de komşusuna karşı iyi olandır.”
(Ebû Dâvûd, Akdıyye: 122; Buhârî, Edeb: 32)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Hayve b. Şureyh - Şurahbil b. Şerik -
Ebu Abdurrahman Hubuli - Abdullah b. Amr
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌبٌ َوأَبُو َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ال ُح ُبلًُِّ اس ُم ُه َع ْب ُد هللِ بْنُ ٌَ ِزٌ َد‬
ٌ ‫َه َذا َحد‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-garib bir hadistir. Ebû Abdurrahman el- Hubulî’nin ismi Abdullah b. Yezîd’dir.
29 ÇALIŞTIRILAN HİZMETÇİ VE PERSONELE İYİ DAVRANMAK
ٔ٩ٗ٘ ، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ قا َل‬، ٍّ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ َم ْهدِي‬:‫ َقا َل‬،‫ار‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َب َّش‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ َعنْ أَ ِبً َذ ٍّر َقا َل‬،ٍ‫ْن س َُو ٌْد‬ ِ ‫ُور ب‬ِ ‫ َع ِن ْال َمعْ ر‬،‫َعنْ َواصِ ٍل‬
،ِ‫ت ٌَ ِد ِه َف ْل ٌ ُْط ِع ْم ُه ِمنْ َط َعا ِمه‬ َ ْ‫ان أَ ُخوهُ َتح‬ َ ‫ َف َمنْ َك‬،‫ت أَ ٌْدٌِ ُك ْم‬ َ ْ‫إِ ْخ َوا ُن ُك ْم َج َعلَ ُه ُم اللهَُّ ِف ْت ٌَة َتح‬
.‫ َفإِنْ َكلَّ َف ُه َما ٌَ ْؽلِ ُب ُه َف ْل ٌُ ِع ْن ُه‬،ُ‫ َوَل َ ٌُ َكلِّ ْف ُه َما ٌَ ْؽلِ ُبه‬،ِ‫َو ْلٌ ُْل ِبسْ ُه ِمنْ لِبَاسِ ه‬
1945- Ebû Zerr’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bunlar sizin
kardeşlerinizdir. Allah onları sizin emriniz altında hizmetçi kılmıştır. Kimin böyle bir hizmetçisi/personeli varsa ona yediğinden yedirsin,
giydiğinden giydirsin, başaramayacağı bir işi ona yüklemesin, şayet böyle işi ona yüklerse o işte
ona yardım etsin.” (Buhârî, İman: 29; Ebû Dâvûd, Edeb: 17)
Muhammed b. Beşşar - Abdurrahman b. Mehdi - Süfyan - Vasıl - Ma'rur b. Süveyd - Ebu Zer
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ْن ُع َم َر‬ ُ
.‫صحٌِ ٌح‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ِ ‫ َواب‬،‫ َوأ ِّم َسلَ َم َة‬، ًٍِّ‫ب َعنْ َعل‬
ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Ali, Ümmü Seleme, İbn Ömer ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen-sahih bir hadistir.
ٔ٩ٗٙ ، ًِّ‫ َعنْ َفرْ َق ٍد ال َّس َب ِخ‬،‫ْن ٌَحْ ٌَى‬ َ ‫ َح َّد َث َنا ٌَ ِزٌ ُد بْنُ َهار‬:‫ َقا َل‬،‫ٌِع‬ َ َ
ِ ‫َّام ب‬ ِ ‫ َعنْ َهم‬،‫ُون‬ ٍ ‫َح َّدث َنا أح َم ُد بْنُ َمن‬
.‫الج َّن َة َس ٌِّ ُا ْال َملَ َك ِة‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ َعنْ أَ ِبً َب ْك ٍر‬،‫َعنْ مُرَّ َة‬
َ ‫ َل َ ٌَ ْد ُخ ُل‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬
1946- Ebû Bekir’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kötü huylu/ahlaksız kimse Cennete girmez.”
(İbn Mâce, Edeb: 17)
Ahmed b. Meni' - Yezid b. Harun - Hemmam b. Yahya - Fergad es-Sebehi - Mürre - Ebu Bekir
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫ٌِث َؼ ِرٌبٌ َو َق ْد َت َكلَّ َم أٌَُّوبُ الس َّْخ ِت ٌَانًُِّ َو َؼ ٌْ ُر َوا ِح ٍد فًِ َفرْ َق ٍد ال َّس َب ِخًِّ ِمنْ ِق َب ِل ِحؾْ ظِ ِه‬
ٌ ‫َه َذا َحد‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir.
Eyyûb es Sahtiyânî ve pek çok kimse Ferkad es-Sebehî’yi hafızası yönünden tenkid etmişlerdir.
30 HİZMETÇİ VE PERSONELE DAİMA İYİ DAVRANMAK GEREKİR
ٔ٩ٗ٧ ،‫ان‬ َ ‫ْن َؼ ْز َو‬ ِ ‫ضٌ ِْل ب‬ َ ُ‫ َعنْ ف‬، ِ‫ارك‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
َ ‫ َقا َل أَبُو ال َقاسِ ِم‬:‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬،‫ْن أَ ِبً نع ٍُم‬
:‫صلَّى اللهَّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َن ِبًُّ ال َّت ْو َب ِة‬ ِ ‫َع ِن اب‬
.‫ون َك َما َقا َل‬ َ ‫ أَ َقا َم اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه‬،ُ‫ؾ َم ْملُو َك ُه َب ِرٌبا ِممَّا َقا َل لَه‬
َ ‫الح َّد ٌَ ْو َم ال ِق ٌَا َم ِة إَِلَّ أَنْ ٌَ ُك‬ َ ‫َمنْ َق َذ‬
1947- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Tevbe Peygamberi Ebu’l-Kâsım (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Kim kölesine/hizmetçisine hiçbir suçu olmadığı halde zina ithamında bulunursa kıyamet gününde Allah o kimseye kazf cezası uygular,
eğer o köle ve hizmetçi böyle bir iş yapmışsa bir şey gerekmez.” (Buhârî İman: 29; İbn Mâce: Edeb: 80)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Fudayl b. Gazvan - İbn. Ebi Nu'm - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
َ ‫ ٌُ ْك َنى أَ َبا‬، ًُِّ‫صحٌِ ٌح َوابْنُ أَ ِبً ُنعْ ٍم ه َُو َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ أَ ِبً ُنعْ ٍم ال َب َجل‬
.‫الح َك ِم‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
.‫ْن ُع َم َر‬ ِ ‫ َو َع ْب ِد هللِ ب‬،‫ْن ُم َقرِّ ٍن‬
ِ ‫ب َعنْ س َُو ٌْ ِد ب‬ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir. İbn Ebî Nu‘m, Abdurrahman b. Ebî Nu‘m el-Becelî’dir. Ebu’l-Hakem diye künyelenir. Bu
konuda Süveyd b. Mukarrîn ve Abdullah b. Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
(Açıklama: Resûlullah kendisini tövbe ve merhamet peygamberi diye nitelendirmiştir (Müsned, IV, 395, 404; Müslim, “Feżâʾil”, 126). Bazı
âlimler Hz. Peygamber’in günde 70 veya 100 defa istiğfar etmesinden dolayı bu sıfatla
anıldığını ifade etmişlerdir. Kadı Iyaz dedi ki: Hz. Peygamber tövbenin ka-bulü hükmüyle gönderildiği için kendisine Nebiyyu’t-tevbe
denmiştir. Önceki topluluklarda tevbenin kabulü için kendini öldürme hükmü var idi.)
ٔ٩ٗ٨ ،‫ش‬ ِ ‫ َع ِن اِلَعْ َم‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا م َُؤ َّمل‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َمحْ مُو ُد بْنُ َؼ ٌَْلَ َن‬
،ًِ‫ت أَضْ ِربُ َم ْملُوكا ل‬ ُ ‫ ُك ْن‬:‫اريِّ َقا َل‬ ِ ‫ص‬ َ ‫ َعنْ أَ ِبً َمسْ عُو ٍد اِلَ ْن‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬، ًِّ‫َعنْ إِب َْراهٌِ َم ال َّت ٌْ ِم‬
‫صلَّى‬
َ ِ‫ُول هلل‬ ِ ‫ َفإِ َذا أَ َنا ِب َرس‬،‫ت‬ ُّ ‫ َفال َت َف‬،ٍ‫ اعْ لَ ْم أَ َبا َمسْ عُود‬،ٍ‫ اعْ لَ ْم أَ َبا َمسْ عُود‬:‫ت َقابَِل ِمنْ َخ ْلفًِ ٌَقُو ُل‬ ُ ْ‫َف َس ِمع‬
َ ‫ْت َم ْملُوكا لًِ َبعْ دَ َذل‬
.‫ِك‬ ُ ‫ض َرب‬ َ ‫ َف َما‬:‫ك َعلَ ٌْ ِه َقا َل أَبُو َمسْ عُو ٍد‬ َ ‫ك ِم ْن‬َ ٌْ َ‫ لَلهَُّ أَ ْق َد ُر َعل‬:‫اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ف َقا َل‬
1948- Ebû Mes’ûd el Ensarî’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Bir kölemi dövüyordum arkamdan şöyle söyleyen
birini işittim Ebû Mes’ûd yumuşak huylu ol bil ki Allah senden daha güçlüdür, dönüp bakınca Resûlullah (s.a.s.) ile
karşılaştım şöyle buyurdular: “Senin bu köleye karşı güçlü kuvvetli olmandan Allah daha güçlü ve kuvvetlidir.”
Ebû Mes’ûd diyor ki: Bu olaydan sonra hiçbir kölemi dövmedim. (Müslim, İman: 35; Ebû Dâvûd, Edeb: 92)
Mahmud b. Gaylan - Müemmel - Süfyan - Ağmeş - İbrahim b. Yezid et-Teymi - Babası Yezid b. Şerik - Ebu Mes'ud
Sübai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli, fiili ve mevkuf hadistir.

ِ ‫صحٌِ ٌح َوإِب َْراهٌِ ُم ال َّت ٌْمًُِّ ه َُو إِب َْراهٌِ ُم بْنُ ٌَ ِزٌ َد ب‬
. ٍ‫ْن َش ِرٌك‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir. İbrahim et-Teymî; İbrahim b. Yezîd b. Şerîk’tir.
31 KÖLE VE HİZMETÇİLERİN KUSURLARINI AFFEDİP BAĞIŞLAMAK
، ًِّ‫الخ ْوَلَن‬َ ‫ِا‬ ٍ ‫ َعنْ أَ ِبً َهان‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا ِر ْشدٌِنُ بْنُ َسعْ د‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ًِّ‫ َجا َء َر ُج ٌل إِلَى ال َّن ِب‬:‫ْن ُع َم َر َقا َل‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬، ِّ‫الحجْ ِري‬ ٍ ‫َعنْ َعب‬
َ ‫َّاس‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ث َّم‬ َ ِ‫ص َمتَ َرسُو ُل هلل‬ َ ‫الخاد ِِم؟ َف‬ َ
َ ‫ َك ْم أعْ فُو َع ِن‬،‫هلل‬ ِ ‫ ٌَا َرسُو َل‬:‫َف َقا َل‬
.‫ٌِن َمرَّ ة‬ َ ‫ ُك َّل ٌَ ْو ٍم َس ْبع‬:‫الخاد ِِم؟ َف َقا َل‬ َ
َ ‫ َك ْم أعْ فُو َع ِن‬،‫هلل‬ ِ ‫ ٌَا َرسُو َل‬:‫َقا َل‬
1949- Abdullah b. Ömer’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Bir adam Resûlullah’a (s.a.s.) gelerek hizmetçiyi işlediği
suçtan dolayı kaç sefer affedeyim? Resûlullah (s.a.s.) sustu, cevap vermedi. Adam tekrar “işlediği suçtan dolayı kaç sefer affedeyim?”
dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdular: “Her gün yetmiş kere.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 72)
Kuteybe - Rişdin b. Sa'd - Ebu Hani Havlani - Abbas Hacri - Abdullah b. Ömer
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ًِّ ‫الخ ْوَلَ ِن‬ ٍ ‫ َعنْ أَ ِبً َهان‬،‫ب‬
َ ‫ِا‬ ٍ ْ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌبٌ َو َر َواه ُ َع ْب ُد هللِ بْنُ َوه‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
. ُّ‫الحجْ ِريُّ ْال ِمصْ ِري‬ َ ‫العبَّاسُ ه َُو ابْنُ ُجلَ ٌْ ٍد‬ َ ‫ َو‬،‫اْلسْ َنا ِد َنحْ وا ِمنْ َه َذا‬ ِ ْ ‫ِب َه َذا‬
ِ ْ ‫الخ ْوَلَ ِن ًِّ ِب َه َذا‬
،ُ‫اْلسْ َنا ِد َنحْ وه‬ َ ‫ِا‬ ٍ ‫ َعنْ أَ ِبً َهان‬،‫ب‬ ٍ ْ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ َوه‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬:‫اْلسْ َنا ِد َو َقا َل‬
.‫ْن َعمْ ٍرو‬ ِ ْ ‫ ِب َه َذا‬،‫ب‬
ٍ ْ‫ْن َوه‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬،‫ٌِث‬ َ ‫الحد‬ َ ‫ض ُه ْم َه َذا‬ ُ ْ‫َو َر َو ى َبع‬
Kuteybe - Abdullah b. Vehb - Ebu Hani Havlani - Abbas Hacri - Abdullah b. Ömer
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-garib bir hadistir. Abdullah b. Vehb, bu hadisin bir benzerini aynı senedle Ebû Hâni’
el-Havlânî’den rivâyet etmiştir. Abbâs; İbn Culeyd el-Hacriyy el-Mısrî’dir. Bize Kuteybe anlattı. Dedi ki: Bize Abdullah b.
Vehb anlattı. O da Ebû Hânî’ el-Havlânî’den naklederek aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etti. Bazıları bu
hadisi Abdullah b. Vehb’den aynı senedle rivâyet ederek (Abdullah b. Ömer yerine) Abdullah b. Amr diyerek aktarmışlardır.
32 HİZMETÇİ VE KÖLELERİN EĞİTİP TERBİYE EDİLMESİ
ٔ٩٘ٓ ،‫ان‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬، ِ‫ارك‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ مُح َّمد‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬َ ‫هلل‬ ِ ‫ َقا َل َرسُو ُل‬:‫ي َقا َل‬ ِّ ‫ َعنْ أَ ِبً َسعٌِ ٍد ال ُخ ْد ِر‬، ِّ‫ُون ال َع ْبدِي‬ َ ‫َعنْ أَ ِبً َهار‬
.‫ب أَ َح ُد ُك ْم َخا ِد َم ُه َف َذ َك َر اللهَّ َفارْ َفعُوا أَ ٌْ ِد ٌَ ُك ْم‬ َ ‫إِ َذا‬
َ ‫ض َر‬
1950- Ebû Saîd el Hudrî’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz hizmetçi ve kölesini döverken hemen hizmetçi Allah’ı hatırlatırsa, elini dövmekten çeksin.”
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Süfyan - Ebu Harun el-Abdi - Ebu Said el-Hudri
Humasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ُ‫ َقا َل ٌَحْ ٌَى بْن‬: ًِِّ‫ َقا َل َعلًُِّ بْنُ ْال َمدٌِن‬:‫ْن َقا َل أَبُو َب ْك ٍر ال َع َّطا ُر‬
ٍ ٌ‫ارةُ بْنُ ج َُو‬ َ ‫َوأَبُو َهار‬
َ ‫ُون ال َع ْبدِيُّ اس ُم ُه ُع َم‬
َ ‫ون ٌَرْ ِوي َعنْ أَ ِبً َهار‬
. َ‫ُون َح َّتى َمات‬ ٍ ‫ َو َما َزا َل ابْنُ َع‬:‫ُون ال َع ْبدِيَّ َقا َل ٌَحْ ٌَى‬ َ ‫شعْ َب ُة أَ َبا َهار‬ ُ ‫َّؾ‬
َ ‫ضع‬
َ :‫َسعٌِ ٍد‬
(Tirmizî dedi ki) Ebû Harun el-Abdî’nin ismi Umâre b. Cüveyn’dir. Ebû Bekir el Attar şöyle dedi: Ali b. el-Medînî dedi ki:
Yahya b. Saîd şöyle dedi: Şu‘be, Ebû Harun el-Abdî’yi zayıf olarak nitelendirmiştir. Yahya dedi ki:
(Abdullah) İbn Avn ölünceye kadar, Ebû Harun’dan hadis rivâyet etmeye devam etmiştir.
33 ÇOCUKLARIN TERBİYE EDİLMESİ GEREKİR
‫ْن سم َُر َة‬
ِ ‫ َعنْ َج ِاب ِر ب‬،ٍ‫ْن َحرْ ب‬ ِ ‫ َعنْ سِ مَاكِ ب‬،‫ َعنْ َناصِ ٍح‬،‫ َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ ٌَعْ لَى‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
.‫اع‬
ٍ ‫ص‬ َ ‫صدَّقَ ِب‬ َ ‫ ِلَنْ ٌؤُ ِّد‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ‫ب الرَّ ُج ُل َولَ َدهُ َخ ٌْ ٌر لَ ُه ِمنْ أَنْ ٌَ َت‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َقا َل‬
1951- Câbir b. Semure’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimsenin çocuğuna iyi bir terbiye
vererek eğitmesi bir sa‘ (2,917 veya 3,333 kg’lık ölçü) sadaka vermesinden daha hayırlıdır.” (Müsned: 19995)
Kuteybe - Yahya b. Ya'la - Nasıh b. Abdullah - Simak b. Harb - Cabir b. Semure
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ُ ‫الحد‬
‫ٌِث‬ َ ‫ث ِبال َق ِويِّ َوَلَ ٌُعْ َرؾُ َه َذا‬ َ ‫ْس عِ ْن َد أَهْ ِل‬
ِ ٌِ‫الحد‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌَ‫ٌِث َؼ ِرٌبٌ َو َناصِ ٌح ه َُو ابْنُ ْال َعَلَ ِء ُكوفًٌِّ ل‬
ُ ‫َّار َو َؼٌ ِْر ِه َوه َُو أَ ْث َب‬
.‫ت ِمنْ َه َذا‬ ٍ ‫ْن أَ ِبً َعم‬ ِ ‫ ٌَرْ ِوي َعنْ َعم‬، ٌّ‫آخ ُر َبصْ ِري‬
ِ ‫َّار ب‬ َ ‫إَِل َّ ِمنْ َه َذا‬
َ ‫الوجْ ِه َو َناصِ ٌح َش ٌْ ٌخ‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. (Seneddeki) Nâsıh; İbnu’l-Alâ’ olup Kûfelidir. Hadisçiler yanında pek sağlam biri
değildir. Bu hadis sadece bu tarikle bilinmektedir. Nasıh isimli Basralı başka bir şeyh daha vardır ki,
Ammâr b. Ebû Ammâr’dan ve başkalarından rivâyet etmiştir. Bu kimse diğerinden (yani İbnu’l-Alâ’dan) daha sağlamdır.
ٔ٩ٕ٘ ،‫الخ َّزا ُز‬ َ ‫ َح َّد َث َنا َعا ِم ُر بْنُ أَ ِبً َعام ٍِر‬:‫ َقا َل‬، ًُِّ‫ْضم‬ َ ًٍِّ‫َح َّد َث َنا َنصْ ُر بْنُ َعل‬
َ ‫الجه‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ِ ‫ أَنَّ َرسُو َل‬،ِ‫ َعنْ َج ِّده‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ َح َّد َث َنا أٌَُّوبُ بْنُ مُو َسى‬:‫َقا َل‬
َ ‫هلل‬
ٍ ‫ض َل ِمنْ أَ َد‬
.‫ب َح َس ٍن‬ َ ‫ َما َن َح َل َوالِ ٌد َولَدا ِمنْ َنحْ ٍل أَ ْف‬:‫َقا َل‬
1952- Eyyûb b. Musa, babası kanalıyla dedesinden rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Hiçbir anne ve baba çocuğunun güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır.” (Müsned: 14856)
Nasr b. Ali el-Cehdami - Amir b. Ebu Amir ( Salih ) el-Hazzaz - Eyyüb b. Musa -
Eyyüb'ün Babası Musa b. Amr - Eyyüb'ün Dedesi Amr
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.

ِ ‫صال ِِح ب‬
‫ْن‬ َ ُ‫از َوه َُو َعا ِم ُر بْن‬ َ ‫ْن أَ ِبً َعام ٍِر‬
ِ ‫الخ َّز‬ ِ ‫ث َعام ِِر ب‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ِ ٌِ‫ َل َ َنعْ ِرفُ ُه إَِلَّ ِمنْ َحد‬، ٌ‫ٌِث َؼ ِرٌب‬
ٌ ‫اص َو َه َذا عِ ْندِي َحد‬
.‫ٌِث مُرْ َس ٌل‬ ِ ‫ْن ْال َع‬
ِ ‫ْن َسعٌِ ِد ب‬ِ ‫الخ َّزا ُز َوأٌَُّوبُ بْنُ مُو َسى ه َُو ابْنُ َع ْم ِرو ب‬ َ ‫رُسْ ُت َم‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. Bu hadisi sadece Âmir b. Ebû Âmir el-Hazzâz’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Bu kimse
Âmir b. Sâlih b. Rüstem el- Hazzaz’dır. Eyyûb b. Musa ise İbn Amr b. Saîd b. el-‘Âs’dır. Bu bana göre Mürsel bir hadistir. (Açıklama:
Senede göre hadisi Hz. Peygamber’den nakleden ravi Amr b. Said’dir ve lakabı el-Eşdak’dır. Amr b. Said,
Hz. Osman döneminde doğmuş olup tabiindendir, sahabi değildir. Bu sebeple hadis mürseldir.)
34 KARŞILIKLI HEDİYELEŞMEK İYİDİR
ٔ٩ٖ٘ ،‫ْن عُرْ َو َة‬ِ ‫ َعنْ ِه َش ِام ب‬،‫س‬ َ ‫ َح َّد َث َنا عِ ٌ َسى بْنُ ٌُو ُن‬:َ ‫ َقاَل‬،‫ َو َعلًُِّ بْنُ َخ ْش َر ٍم‬،‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ أَ ْك َث َم‬
َ ًَّ‫ أَنَّ ال َّن ِب‬،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،ِ‫َعنْ أَ ِبٌه‬
َ ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َك‬
.‫ان ٌَ ْق َب ُل اله َد ٌَّ َة َو ٌُ ِثٌبُ َعلَ ٌْ َها‬
1953- Âişe ’den (r.anha) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) hediyeyi kabul ederdi ve karşılığında da bir şeyler verir mükafatlandırırdı.”
(Buhârî, Hibe: 6; Ebû Dâvûd, Büyü’ 69)
Yahya b. Eksem - İsa b. Yunus - Hişam b. Urve - Babası Urve B. Zübeyir - Aişe annemiz
Ali b. Haşrem - İsa b. Yunus - Hişam b. Urve - Babası Urve - Aişe annemiz
İki tarikli Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
ْ‫صحٌِ ٌح َؼ ِرٌبٌ ِمن‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ َو َج ِاب ٍر‬،‫ْن ُع َم َر‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٍ ‫ َوأَ َن‬،‫ب َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬
ِ ‫ َواب‬،‫س‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
َ ‫ْن ٌُو ُن‬
.‫س َعنْ ِه َش ٍام‬ ِ ‫ث عِ ٌ َسى ب‬ِ ٌِ‫ َل َ َنعْ ِرفُ ُه َمرْ فُوعا إَِلَّ ِمنْ َحد‬،ِ‫الوجْ ه‬َ ‫َهذا‬َ
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Ebû Hüreyre, Enes, İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis bu tarikle
hasen-sahih-garibtir. Bu hadisi sadece İsa b. Yunus’un Hişâm’dan rivâyetiyle merfu olarak bilmekteyiz.
35 İNSANLARA ŞÜKRETMEYİ BİLMEYEN ALLAH'A ŞÜKRETMEYİ DE BİLEMEZ
ٔ٩٘ٗ ، ِ‫ارك‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
:‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ِز ٌَاد‬:‫ َقا َل‬،‫ َح َّد َث َنا الرَّ ِبٌ ُع بْنُ مُسْ ل ٍِم‬:‫َقا َل‬
َ ‫ َمنْ َل َ ٌَ ْش ُك ُر ال َّن‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
.َّ‫اس َل َ ٌَ ْش ُك ُر الله‬ َ ِ‫َقا َل َرسُو ُل هلل‬
1954- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmez.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 11)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Rabi' b. Müslim - Muhammed b. Ziyad - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ‫ٌِث‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, sahih bir hadistir.
َ ِ ‫ َع ِن اب‬،‫او ٌَ َة‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا أَبُو ُم َع‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َه َّنا ٌد‬
ٔ٩٘٘ ،‫ٌِع‬ ٍ ‫ْن أ ِبً لَ ٌْلَى (ح) َو َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَانُ بْنُ َوك‬
:‫ َعنْ أَ ِبً َسعٌِ ٍد َقا َل‬،‫ َعنْ َعطِ ٌَّ َة‬،‫ْن أَ ِبً لَ ٌْلَى‬ ِ ‫ َع ِن اب‬، ًُّ ِ‫ َح َّد َث َنا ح َم ٌْ ُد بْنُ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن الرُّ َواس‬:‫َقا َل‬
َ ‫ َمنْ لَ ْم ٌَ ْش ُك ِر ال َّن‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
.َّ‫اس لَ ْم ٌَ ْش ُك ِر الله‬ ِ ‫َقا َل َرسُو ُل‬
َ ‫هلل‬
1955- Ebû Saîd’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmez.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 11)
Hennad - Ebu Muaviye - İbn. Ebi Leyla - Atiyye - Ebu Said
Süfyan b. Veki' - Humeyd b. Abdurrahman er-Ravasi - İbn. Ebi Leyla - Atiyye - Ebu Said
İki tarikli Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ٌر‬
. ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٍ ِ‫ْن بَش‬ ِ ‫ َوال ُّنعْ َم‬،‫ْس‬
ِ ‫ان ب‬ ٍ ٌ‫ْن َق‬ ِ ‫ َواِلَ ْش َع‬،‫ب َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬
ِ ‫ثب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Ebû Hüreyre, el-Eş‘as b. Kays ve Nu‘mân b. Beşîr’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen bir hadistir.
36 SADAKA SEVÂBI KAZANDIRAN BAZI HAYIRLI İŞLER
ٔ٩٘ٙ ، ًُِّ‫ َح َّد َث َنا ال َّنضْ ُر بْنُ م َُح َّم ٍد الج َُرشِ ًُّ ال ٌَ َمام‬:‫ َقا َل‬، ُّ‫َح َّد َث َنا َعبَّاسُ بْنُ َع ْب ِد ال َعظِ ٌِم ال َع ْن َب ِري‬
،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،ٍ‫ْن َمرْ َثد‬ ِ ‫ َعنْ َمالِكِ ب‬،‫ َح َّد َث َنا أَبُو ُز َمٌ ٍْل‬:‫ َقا َل‬،‫َّار‬ ٍ ‫ َح َّد َث َنا عِ ْك ِر َم ُة بْنُ َعم‬:‫َقا َل‬
،‫ص َد َق ٌة‬
َ ‫ك‬ َ َ‫ك فًِ َوجْ ِه أَخٌِك ل‬ َ ‫ َت َب ُّس ُم‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫َعنْ أَ ِبً َذ ٍّر َقا َل‬
،‫ص َد َق ٌة‬
َ ‫ك‬ َ َ‫ضَلَ ِل ل‬ َّ ‫ض ال‬ ِ ْ‫ك الرَّ ُج َل فًِ أَر‬ َ ‫ َوإِرْ َشا ُد‬،‫صدَ َق ٌة‬ َ ‫ك َع ِن ْال ُم ْن َك ِر‬ َ ٌُ ‫ؾ َو َن ْه‬
ِ ‫ك ِبالم َعرُو‬ َ ‫َوأَ ْم ُر‬
‫الح َج َر َوال َّش ْو َك َة َوال َع ْظ َم‬
َ ‫ك‬ َ ‫ َوإِ َما َط ُت‬،‫صدَ َق ٌة‬ َ ‫ك‬ َ َ‫ص ِر ل‬َ ‫ك لِلرَّ ج ُِل الرَّ دِي ِء ال َب‬ َ ‫ص ُر‬َ ‫َو َب‬
ٌ.‫ص َد َقة‬
َ ‫ك‬ َ ‫كل‬َ َ ْ
َ ٌِ‫ك فًِ دَ ل ِو أخ‬ ْ
َ ‫ك ِمنْ َدل ِو‬ ُ ْ ٌ
َ ‫ َوإِف َراؼ‬،‫صدَ قة‬ َ َ ‫ك‬ َ
َ ‫ٌق ل‬ِ ‫الطر‬ ‫َع ِن‬
ِ
1956- Ebû Zerr’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kardeşinin yüzüne gülmen
senin için sadakadır. İyi şeyleri emredip kötülüklerden sakındırman sadakadır. Yabancısı bulunduğu bir bölgedeki
kimseye yol gösterip yardımcı olman senin için sadakadır. Gözünden rahatsız olan bir kimseye yardımcı olman senin
için sadakadır. (İnsanlara zarar verebilecek) taş, diken, kemik, gibi şeyleri yoldan kaldırman senin için sadakadır.
Kendi kovandan ihtiyacı olan bir kardeşinin kabına bir şeyler boşaltıvermen senin için sadakadır.”
Abbas b. Abdulazim Anberi - Nadr b. Muhammed Cüreşi Yemani - İkrime b. Ammar - Ebu Zümeyl -
Malik b. Mersed - Babası Mersed - Ebu Zer
Sübai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ َو َعا ِب َش َة‬،‫ َوح َُذ ٌْ َف َة‬،‫ َو َج ِاب ٍر‬،ٍ‫ْن َمسْ عُود‬
ِ ‫ب َع ِن اب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
َ َ ُ‫ك بْن‬
. ًُِّ‫الولٌِ ِد الح نف‬ ُ َ ٌ
ُ ‫َه َذا َحدٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌبٌ َوأبُو ز َمٌ ٍْل اسْ ُم ُه سِ َما‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda İbn Mes‘ûd, Câbir, Huzeyfe, Âişe ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen-garib bir hadistir. Ebû Zümeyl’in ismi Simâk b. el-Velîd el- Hanefî’dir.
37 HİBE VE BAĞIŞ YAPMANIN MÜKÂFATI
، َ‫ َعنْ أَ ِبً إِسْ َحاق‬،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬، َ‫ُؾ ب ِْن أَ ِبً إِسْ َحاق‬ َ ‫ َح َّد َث َنا إِب َْراهٌِ ُم بْنُ ٌُوس‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَبُو ُك َر ٌْب‬
:‫ب ٌَقُو ُل‬ ٍ ‫از‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ ٌَقُو ُل‬،‫ت َع ْب َد الرَّ ح َم ِن ب َْن َع ْو َس َج َة‬
ِ ‫ت ال َب َرا َء ب َْن َع‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬،‫ؾ‬ َ ‫َعنْ َط ْل َح َة ب ِْن ُم‬
ٍ ِّ‫صر‬
.‫ان لَ ُه م ِْث َل عِ ْت ِق َر َق َب ٍة‬
َ ‫ٌِح َة لَ َب ٍن أَ ْو َو ِر ٍق أَ ْو َه َدى ُز َقاقا َك‬
َ ‫ َمنْ َم َن َح َمن‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم ٌَقُو ُل‬
َ ‫هلل‬ِ ‫ت َرسُو َل‬ ُ ْ‫س ِمع‬
1957- Abdurrahman b. Avsece’den rivâyete göre şöyle diyordu: Berâ b. Âzib’den işittim şöyle diyordu:
Resûlullah’dan (s.a.s.) işittim şöyle buyuruyordu: “Her kim (kendi koyun veya keçisini sağması için kardeşine vererek)
süt bağışında bulunursa veya (ihtiyacı olan kimseye) gümüş para bağışlarsa veya yolunu kaybetmiş bir kişiye yolunu tarif ederse ona
köle azâd etmiş gibi sevap vardır.” (Müsned: 17783)
Ebu Kureyb - İbrahim b. Yusuf b. Ebi İshak - Babası Yusuf b. Ebi İshak - Babası Ebi İshak -
Talha b. Musarrif - Abdurrahman b. Avsece - Bera' b. Azib
Sübai isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ْ‫ َلَ َنعْ ِرفُ ُه إَِلَّ ِمن‬، ٍ‫صرِّ ؾ‬ َ ‫ْن ُم‬ ِ ‫ َعنْ َط ْل َح َة ب‬، َ‫ث أَ ِبً إِسْ َحاق‬ ِ ٌِ‫صحٌِ ٌح َؼ ِرٌبٌ ِمنْ َحد‬ َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ‫الحد‬
.‫ٌِث‬ َ ‫ؾ َه َذا‬ ٍ ِّ‫ُصر‬ َ ‫ْن م‬ ِ ‫ َعنْ َط ْل َح َة ب‬،‫شعْ َب ُة‬ُ ‫ َو‬،‫ َو َق ْد َر َوى َم ْنصُو ُر بْنُ ْالمُعْ َت ِم ِر‬،ِ‫الوجْ ه‬ َ ‫َه َذا‬
،‫ض الد ََّراه ِِم‬ َ ْ‫ َقر‬:‫ٌِح َة َو ِر ٍق إِ َّن َما ٌَعْ نًِ ِب ِه‬َ ‫ َمنْ َم َن َح َمن‬:‫ٌر َو َمعْ َنى َق ْو ِل ِه‬
ٍ ِ‫ْن بَش‬
ِ ‫ان ب‬ِ ‫ب َع ِن ال ُّنعْ َم‬ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
.‫ٌل‬ِ ‫ٌق َوه َُو إِرْ َشا ُد الس َِّب‬ َّ ‫ ٌَعْ نًِ ِب ِه ِه َدا ٌَ َة‬:‫ أَ ْو َه َدى ُز َقاقا‬:‫َق ْولُ ُه‬
ِ ‫الط ِر‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, Ebû İshâk’ın Talha b. Musarrif’den rivâyeti olarak hasen- sahih-garib bir hadistir. Bu hadisi sadece bu tarikle
biliyoruz. Mansur b. el-Mu‘temir ve Şu‘be de bu hadisi Talha b. Musarrif’den rivâyet etmişlerdir. Bu konuda Numân
b. Beşîr’den de hadis rivâyet edilmiştir. (Hadiste geçen) ‫ق‬
ٍ ‫َو ِر‬ ‫ٌِح َة‬
َ ‫ َمنْ َم َن َح َمن‬sözünün manası “ödünç olarak dirhem (para) vermek”
demektir. ‫ أَ ْو هَدَ ى ُز َقاقا‬sözünün manası ise “yola rehberlik etmek” demektir ki, o da yolu tarif etmektir.
38 YOLLARDAKİ RAHATSIZLIK VEREN ŞEYLERİ KALDIRMAK GEREKİR
َُّ‫صلَّى الله‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،َ‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْرة‬،‫صال ٍِح‬ َ ً‫ َعنْ أَ ِب‬، ًٍَّ‫ َعنْ سم‬،‫س‬ ٍ ‫ْن أَ َن‬
ِ ‫ َعنْ َمالِكِ ب‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
.‫ٌق إِ ْذ َو َج َد ُؼصْ َن َش ْوكٍ َفأ َ َّخ َرهُ َف َش َك َر اللهَُّ لَ ُه َفؽَ َف َر لَ ُه‬
ٍ ‫ َب ٌْ َن َما َر ُج ٌل ٌَ ْمشِ ً فًِ َط ِر‬:‫َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬
1958- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdular: “Bir adam yolda yürürken bir diken dalı bu
larak onu kenara çekti, Allah da onun bu hareketini takdir edip onu bağışladı.” (İbn Mâce: Edeb: 7; Ebû Dâvûd: Edeb: 159)
Kuteybe b. Said - Malik b. Enes - Sümeyy - Ebu Salih - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ َوأَ ِبً َذ ٍّر‬،‫َّاس‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ِ ‫ َواب‬،َ‫ب َعنْ أَ ِبً َبرْ َزة‬
ٍ ‫ْن َعب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Ebû Berze, İbn Abbâs ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu, hasen-sahih bir hadistir.
39 SIRLAR İFŞA EDİLMEMELİ
ٔ٩٘٩ ،ٍ‫ْن أَ ِبً ِذ ْبب‬ ِ ‫ َع ِن اب‬، ِ‫ارك‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
ِ ‫ْن َع ْب ِد‬
،‫هلل‬ ِ ‫ َعنْ َج ِاب ِر ب‬، ٍ‫ْن َعتٌِك‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد ْال َملِكِ ب‬،‫ أَ ْخ َب َرنًِ َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ َع َطا ٍء‬:‫َقا َل‬
ِ ‫ْن َج ِاب ِر ب‬
.‫ٌِث ث َّم ال َت َفتَ َف ِه ًَ أَ َما َن ٌة‬
َ ‫الحد‬ َ ‫َّث الرَّ ُج ُل‬ َ ‫ إِ َذا َحد‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬َ ًِّ‫َع ِن ال َّن ِب‬
1959- Câbir b. Abdullah’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bir söz söyleyip de
sonra sağına soluna bakınırsa, o söz bir emanettir/sırdır (ifşa edilmemelidir).” (Ebû Dâvûd, Edeb: 38)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - İbn. Ebi Zi'b - Abdurrahman b. Ata' -
Abdülmelik b. Cabir b. Atik - Cabir b. Abdullah
Südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٍ ‫ْن أَ ِبً ِذ ْب‬
.‫ب‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ِ ٌِ‫ٌِث َح َسنٌ َوإِ َّن َما َنعْ ِرفُ ُه ِمنْ َحد‬
ِ ‫ث اب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen bir hadistir. Bunu İbn Ebî Zi’b’in hadisi olarak biliyoruz.
40 CÖMERT OLMAK GEREKİR CÜZDANIN AĞZI KAPATILMAMALI
ٔ٩ٙٓ ،‫ان‬ َ ‫ َح َّد َث َنا َحا ِت ُم بْنُ َورْ َد‬:‫ َقا َل‬، ُّ‫ب ِز ٌَا ُد بْنُ ٌَحْ ٌَى ال َبصْ ِري‬ َ ‫َح َّد َث َنا أَبُو‬
ِ ‫الخ َّطا‬
ِ ‫ ٌَا َرسُو َل‬:‫ت‬
،‫هلل‬ ُ ‫ قُ ْل‬:‫ت‬ ْ َ‫ت أَ ِبً َب ْك ٍر َقال‬ِ ‫ َعنْ أَس َما َء ِب ْن‬،‫ْن أَ ِبً ُملَ ٌْ َك َة‬
ِ ‫ َع ِن اب‬، ُ‫ َح َّد َث َنا أٌَُّوب‬:‫َقا َل‬
،‫ َن َع ْم‬:‫الز َب ٌْ ُر أَ َفأُعْ طِ ً؟ َقا َل‬
ُّ ًََّ‫ْس لًِ ِمنْ َشًْ ٍء إَِل َّ َما أَ ْد َخ َل َعل‬ َ ٌَ‫إِ َّن ُه ل‬
. ِ‫صى َعلَ ٌْك‬ َ ْ‫ َلَ ُتحْ صِ ً َفٌُح‬:‫َوَل َ ُتوكًِ َفٌُو َكى َعلَ ٌْكِ ٌَقُو ُل‬
1960- Ebû Bekir’in kızı Esma’dan (r.anha) rivâyete göre şöyle demiştir: Ey Allah’ın Resûlü (evimde kocam) Zübeyr’in getirdiğinden başka bir şey
yoktur bu durumda ben de (sadaka olarak) bir şeyler verebilir miyim? diye sordum da Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdular: “Evet verebilirsin. Sen
cüzdanın ağzını kapatma, (aksi takdirde) sana verilen cüzdanın da ağzı kapanır. Resûlullah (s.a.s.) şöyle devam etti: Verirsen sayma, (aksi takdirde)
sana da sayılarak verilir.” (Buhârî, Edeb: 39; Ebû Dâvûd, Zekat: 46)
Ebu Hattab Ziyad b. Yahya el-Basri - Hatim b. Verdan - Eyyüb - İbn.Ebi Müleyke - Esma bt. Ebi Bekr
Hümasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
َ ‫الحد‬
‫ٌِث‬ َ ‫ض ُه ْم َه َذا‬ ُ ْ‫صحٌِ ٌح َو َر َوى َبع‬ َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫ب َعنْ َعا ِب َش َة‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
،‫ت أ ِبً َب ْك ٍر‬ َ َ
ِ ‫ َعنْ أس َما َء ِب ْن‬،‫الز َبٌ ِْر‬ َ
ُّ ‫ َعنْ َعبَّا ِد ب ِْن َع ْب ِد هللِ ب ِْن‬،‫ِب َه َذا اَل ِءسْ َنا ِد َع ِن اب ِْن أ ِبً ُملَ ٌْ َك َة‬
ُّ ‫ َولَ ْم ٌَ ْذ ُكرُوا فٌِ ِه َعنْ َعبَّا ِد ب ِْن َع ْب ِد هللِ ب ِْن‬،‫ُّوب‬
.‫الز َبٌ ِْر‬ َ ٌَ‫ َعنْ أ‬،‫َو َر َوى َؼ ٌْ ُر َوا ِح ٍد َه َذا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Âişe ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bazıları bu hadisi aynı senedle İbn Ebî Müleyke’den,
o Abbâd b. Abdullah b. Zübeyr’den, o da Esma bt. Ebû Bekir’den olmak üzere rivâyet etmişlerdir. Pek çok kimse ise bu
hadisi Eyyûb’tan rivâyet etmiş, ancak hadisin senedinde “Abbâd b. Abdullah b. ez Zübeyr’den” dememişlerdir.
ٔ٩ٙٔ ،‫اق‬ َ ‫ َح َّد َث َنا َسعٌِ ُد بْنُ م َُح َّم ٍد‬:‫ َقا َل‬،‫الح َسنُ بْنُ َع َر َف َة‬
ُ َّ‫الور‬ َ ‫َح َّد َث َنا‬
َّ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬ َ َ
َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،َ‫ َعنْ أ ِبً ه َُرٌ َْرة‬،‫ َع ِن اِلعْ َر ِج‬،ٍ‫ْن َسعٌِد‬ ِ ‫َعنْ ٌَحْ ٌَى ب‬
‫ َوال َبخٌِ ُل َب ِعٌ ٌد م َِن هللِ َب ِعٌ ٌد‬،‫ار‬ َّ
ِ ‫اس َب ِعٌ ٌد م َِن الن‬ َّ
ِ ‫قرٌبٌ م َِن الن‬ َّ
ِ ‫الجن ِة‬ َ ‫ ال َّسخًُِّ َق ِرٌبٌ م َِن هللِ َق ِرٌبٌ م َِن‬:‫َقا َل‬
َّ َ َ َّ ِ ‫الج َّن ِة َب ِعٌ ٌد م َِن ال َّن‬
ٍ ‫الجا ِه ُل ال َّسخًُِّ أ َحبُّ إِلى هللِ َعز َو َج َّل ِمنْ َع ِاب ٍد َبخ‬
.‫ٌِل‬ َ ‫ َو‬،‫ار‬ ِ ‫اس َق ِرٌبٌ م َِن الن‬ َ ‫م َِن‬
1961- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Cömert kimse Allah’a yakın,
Cennete yakın, insanlara yakın, ateşten ise uzaktır. Cimri kimse ise Allah’tan uzak, Cennet’ten uzak, insanlardan uzak,
ateşe ise yakındır. Cömert cahil; cimri âbidden Allah’a (c.c.) daha çok sevimlidir.”
Hasan b. Arefe - Said b. Muhammed ( el-Varrak Lakab ) - Yahya b. Said - Ağrec ( Lakabı ) - Ebu Hureyre
Hümasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
،َ‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْرة‬،‫ َع ِن اِلَعْ َر ِج‬،ٍ‫ْن َسعٌِد‬ ِ ‫ث ٌَحْ ٌَى ب‬ِ ٌِ‫ َلَ َنعْ ِرف ُه ِمنْ َحد‬، ٌ‫ٌِث َؼ ِرٌب‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
،‫ث‬ َ ‫ِؾ َسعٌِ ُد بْنُ م َُح َّم ٍد فًِ ِر َوا ٌَ ِة َه َذا‬
ِ ٌِ‫الحد‬ َ ‫ َو َق ْد ُخول‬،ٍ‫ْن م َُح َّمد‬
ِ ‫ث َسعٌِ ِد ب‬ ِ ٌِ‫إَِل َّ ِمنْ َحد‬
.‫ َعنْ َعا ِب َش َة َشًْ ٌء مُرْ َس ٌل‬،ٍ‫ْن َسعٌِد‬ ِ ‫ إِ َّن َما ٌُرْ َوى َعنْ ٌَحْ ٌَى ب‬،ٍ‫ْن َسعٌِد‬ ِ ‫َعنْ ٌَحْ ٌَى ب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. Bu hadisi Said b. Muhammed’in rivayeti dışında Yahya b. Saîd’in el-Ârec’ten onun da Ebû
Hüreyre’den rivâyeti olarak bilmemekteyiz. Bu hadisi Yahya b. Saîd’den rivâyet etmesi hususunda Saîd b. Muhammed’e muhalefet
edilmiştir. Yahya b. Saîd’den, Âişe’den gelen mürsel (munkatı anlamında) bir hadis rivâyet edilmiştir.

41 MÜSLÜMAN CİMRİ VE KÖTÜ AHLAKLI OLAMAZ


ٔ٩ٕٙ ،‫ُوسى‬ َ ‫ص َد َق ُة بْنُ م‬ َ ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ َقا َل‬، َ‫ أَ ْخ َب َر َنا أَبُو َداوُ د‬:‫ َقا َل‬، ًٍِّ‫ص َع ْمرُو بْنُ َعل‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا أَبُو َح ْف‬
:‫ي َقا َل‬ َ
ِّ ‫ َعنْ أ ِبً َسعٌِ ٍد ال ُخ ْد ِر‬، ًِّ‫ب ال ُحدَّان‬ ٍ ِ‫ْن ؼَال‬ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬،‫ار‬ ٍ ‫ك بْنُ دٌِ َن‬ُ ِ‫ َح َّد َث َنا َمال‬:‫َقا َل‬
.‫ الب ُْخ ُل َوسُو ُء ال ُخلُ ِق‬:‫ِن‬ ٍ ‫ان فًِ م ُْؤم‬ ِ ‫ان َلَ َتجْ َتم َِع‬ِ ‫ َخصْ لَ َت‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬َ ِ‫َقا َل َرسُو ُل هلل‬
1962- Ebû Saîd el Hudrî’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Mümin bir kimsede iki özellik bir arada bulunmaz. Cimrilik ve kötü ahlak.” (Ebû Dâvûd, Zekat: 46)
Ebu Hafs Amr b. Ali - Ebu Davud - Sadaka b Musa - Malik b. Dinar - Abdullah b. Galib Huddani - Ebu Said el-Hudri
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫ب َعنْ أَ ِبً هُرٌ َْر َة‬
ِ ‫ َوفًِ ال َبا‬.‫ُوسى‬ ِ ‫ص َد َق َة ب‬
َ ‫ْن م‬ َ ‫ث‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ِ ٌِ‫ َلَ َنعْ ِرفُ ُه إَِل َّ ِمنْ َحد‬، ٌ‫ٌِث َؼ ِرٌب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. Bu hadisi sadece Sadaka b. Musa’nın rivâyeti olarak bilmekteyiz.
Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis gelmiştir.
َ ‫ص َد َق ُة بْنُ م‬َ ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ َقا َل‬،‫ُون‬
َ ‫ َح َّد َث َنا ٌَ ِزٌ ُد بْنُ َهار‬:‫ َقا َل‬،‫ٌِع‬ َ
ٔ٩ٖٙ ،‫ُوسى‬ ٍ ‫َح َّد َث َنا أح َم ُد بْنُ َمن‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ٌق‬ ِّ ‫ َعنْ أَ ِبً َب ْك ٍر ال‬،ِ‫الط ٌِّب‬
ِ ‫ص ِّد‬ َّ ‫ َعنْ مُرَّ َة‬، ًِِّ‫َعنْ َفرْ َق ٍد ال َّس َبخ‬
.‫الج َّن َة خِبٌّ َوَلَ َم َّنانٌ َوَلَ َبخٌِ ٌل‬ َ ‫ َلَ ٌَ ْد ُخ ُل‬:‫َقا َل‬
1963- Ebû Bekir es-Sıddîk’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
Düzenbaz, yaptığı iyiliği başa kakan ve cimri, Cennete giremez.” (Müsned: 31)
Ahmed b. Meni' - Yezid b. Harun - Sadaka b Musa -Fergad es-Sabahi - Mürre ( et-Tayyib Lakabı ) - Ebu Bekir ( Sıddık Lakabı )
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٌ ‫َه َذا َحد‬
. ٌ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-garib bir hadistir.
ٔ٩ٙٗ ،‫ْن َراف ٍِع‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد الرَّ َّز‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َراف ٍِع‬
ِ ‫ َعنْ ِب ْش ِر ب‬،‫اق‬
:‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َقا َل‬،‫ َعنْ أَ ِبً َسلَ َم َة‬،‫ٌِر‬ ٍ ‫ْن أَ ِبً َكث‬ِ ‫َعنْ ٌَحْ ٌَى ب‬
.‫ َوال َفا ِج ُر خِبٌّ لَبٌِ ٌم‬،‫ ْالم ُْؤ ِمنُ ؼِ رٌّ َك ِرٌ ٌم‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬َ ِ‫َقا َل َرسُو ُل هلل‬
1964- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Mümin temizdir/safdır, ikram sahibidir. Fâcir ise düzenbazdır, alçaktır.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 58)
Muhammed b. Rafi' - Abdürrezzak - Bişr b. Rafi' - Yahya b. Ebi Kesir - Ebu Seleme - Ebu Hureyre
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ‫ َل َ َنعْ ِرفُ ُه إَِلَّ ِمنْ َه َذا‬، ٌ‫ٌِث َؼ ِرٌب‬
.‫الوجْ ِه‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. Bu hadisi sadece bu tarikle bilmekteyiz.
42 KİŞİNİN AİLE VE ÇOCUKLARINA YAPTIĞI HARCAMA DA SADAKA SAYILIR
ٔ٩ٙ٘ ،‫شعْ َب َة‬ ُ ْ‫ َعن‬، ِ‫ارك‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
، ِّ‫اري‬ِ ‫ص‬ َ ‫ َعنْ أَ ِبً َمسْ عُو ٍد اِلَ ْن‬،‫ْن ٌَ ِزٌ َد‬ ِ ‫هلل ب‬ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد‬،ٍ‫ْن َث ِابت‬ ِ ‫َعنْ َع ِديِّ ب‬
َ ‫ َن َف َق ُة الرَّ ج ُِل َعلَى أَهْ لِ ِه‬:‫وسلَّ َم َقا َل‬
.‫ص َد َق ٌة‬ َ ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه‬ َ ًِّ‫َع ِن ال َّن ِب‬
1965- Ebû Mes‘ûd el-Ensârî’den (r.a.) rivâyete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Kişinin çoluk çocuğuna yaptığı harcamalar da sadakadır.” (Buhârî, İman: 53; Müslim, Zekat: 69)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Şu'be - Adiy b. Sabit - Abdullah b. Yezid - Ebu Mes'ud el-Ensari
Südasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
َّ ‫ْن أ ُ َم ٌَّ َة ال‬
.‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬، ِّ‫ض ْم ِري‬ ِ ‫ َو َع ْم ِرو ب‬،‫ْن َع ْم ٍرو‬
ِ ‫ب َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬
ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ
َ ٌ‫َهذا َحدٌِث َح َسن‬ َ
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Abdullah b. Amr, Amr b. Umeyye ed-Damrî ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen-sahih bir hadistir.
ٔ٩ٙٙ ،‫ َعنْ أَ ِبً قَلَ َب َة‬،‫ُّوب‬ َ ٌَ‫ َعنْ أ‬،ٍ‫ َح َّد َث َنا حمَّا ُد بْنُ َز ٌْد‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
َ ًَّ‫ أَنَّ ال َّن ِب‬،‫ان‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ‫ َعنْ َث ْو َب‬،‫َعنْ أَ ِبً أَس َما َء‬
،‫هلل‬
ِ ‫ٌل‬ ِ ‫ َودٌِ َنا ٌر ٌ ُن ِفقُ ُه الرَّ ُج ُل َعلَى َدا َّب ِت ِه فًِ َس ِب‬،ِ‫ار دٌِ َنا ٌر ٌ ُن ِفقُه الرَّ ُج ُل َعلَى عِ ٌَالِه‬ ِ ‫ض ُل ال ِّدٌ َن‬ َ ‫ أَ ْف‬:‫َقا َل‬
‫ ث َّم‬،‫ال‬ِ ٌَ ‫ َب َدأَ ِبال ِع‬:‫ َقا َل أَبُو ِقَلَ َب َة‬،‫هلل‬
ِ ‫ٌل‬ ِ ‫َودٌِ َنا ٌر ٌن ِفقُ ُه الرَّ ُج ُل َعلَى أَصْ َح ِاب ِه فًِ َس ِب‬
.‫ٌِه ُم اللهَُّ ِب ِه‬ِ ‫ار ٌُ ِع ُّف ُه ُم اللهَُّ ِب ِه َوٌ ُؽن‬ ٍ ٌَ ِ‫ َفأَيُّ َرج ٍُل أَعْ َظ ُم أَجْ را ِمنْ َرج ٍُل ٌ ُنف ُِق َعلَى ع‬:‫َقا َل‬
ٍ ‫ال لَ ُه صِ َؽ‬
1966- Sevbân’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “En değerli dinar/para kişinin kendi
çoluk çocuğuna harcadığı dinar/para ile Allah yolunda savaş bineği (at, deve…) için harcadığı dinar/para ve Allah
yolunda (silah) arkadaşları için harcadığı dinar/paradır. Ebû Kılâbe dedi ki: (Resulullah, öneminden dolayı) Çoluk çocukla
söze başladı. Sonra Ebû Kılâbe şöyle dedi: Kendisiyle Allah’ın onları kanaatkâr yaptığı ve gönüllerini zengin kıldığı küçük yaştaki çoluk
çocuğuna infakta bulunan kişiden sevap bakımından daha büyük kim vardır.”
(Müslim, Zekât: 10; İbn Mâce: Cihâd: 50)
Kuteybe b. Said - Hemmad b. Zeyd - Eyyüb b. Keysan es-Sahtiyani - Ebu Kılâbe el-Cermi - Ebu Esma - Sevban
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
43 MİSAFİRLİK KAÇ GÜNDÜR?
ٔ٩ٙ٧ ، ِّ‫ْن أَ ِبً َسعٌِ ٍد ْال َم ْقب ُِري‬ ِ ‫ َعنْ َسعٌِ ِد ب‬،ٍ‫ْث بْنُ َسعْ د‬ ُ ٌَّ‫ َح َّد َث َنا الل‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫اي َرسُو َل هلل‬ َ ‫ت َع ٌْ َن‬ ْ ‫ص َر‬ َ ‫ أَ ْب‬:‫ْح ال َعد َِويِّ أَ َّن ُه َقا َل‬ٍ ٌ‫ش َر‬ُ ً‫َعنْ أَ ِب‬
‫ض ٌْ َف ُه َجاب َِز َت ُه‬ َ ‫ان ٌؤُ ِمنُ ِباللهِ َوال ٌَ ْو ِم اْلخ ِِر َف ْل ٌُ ْك ِر ْم‬ َ ‫ َمنْ َك‬:‫ٌِن َت َكلَّ َم ِب ِه َقا َل‬ َ ‫اي ح‬ َ ‫َو َس ِم َع ْت ُه أ ُ ُذ َن‬
،‫ص َد َق ٌة‬ َ ‫ك َفه َُو‬ َ ِ‫ان َبعْ َد َذل‬َ ‫ َو َما َك‬،‫ض ٌَا َف ُة َثَلَ َث ُة أَ ٌَّا ّ ٍم‬
ِّ ‫ َوال‬،‫ ٌَ ْو ٌم َولَ ٌْلَ ٌة‬:‫ َو َما َجاب َِز ُتهُ؟ َقا َل‬:‫َقالُوا‬
.‫ت‬ ْ ‫ان ٌؤُ ِمنُ ِباللهِ َوال ٌَ ْو ِم اْلخ ِِر َف ْل ٌَقُ ْل َخٌْرا أَ ْو لِ ٌَسْ ُك‬ َ ‫َو َمنْ َك‬
1967- Ebû Şüreyh el Adevî’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) bunları söylerken gözlerim
onu görmüş ve kulaklarım onu dinlemiştir. O şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi misafirlerine
ikram etmesi gereken şeyi ikram etsin. Ashab: Misafirin ikramı nedir? diye sordular. Resûlullah (s.a.s.) da: Bir gün ve
bir gece güzelce ağırlamaktır. Misafirlik üç gün olup (üç günden) sonrası için misafire ikram etmek sadaka sevâbı kazandırır. Allah’a ve
ahiret gününe inanan kişi ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb: 60; Müslim, İman: 69)
Kuteybe b. Said - Leys b. Sa'd - Said b. Ebi Said el-Makburi - Ebu Şureyh el-Adevi
Rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
ٔ٩ٙ٨ ، ِّ‫ َعنْ َسعٌِ ٍد ْال َم ْقب ُِري‬،‫ْن َعجْ َلَ َن‬ ِ ‫ َع ِن اب‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا ابْنُ أَ ِبً ُع َم َر‬
،‫ض ٌَا َف ُة َثَلَ َث ُة أَ ٌَّا ّ ٍم‬
ِّ ‫ ال‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬َ ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬، ًِّ‫ْح ال َكعْ ِب‬ ٍ ٌ‫ش َر‬ُ ً‫َعنْ أَ ِب‬
.‫ي عِ ْن َدهُ َح َّتى ٌُحْ ِر َج ُه‬ َ ‫ َوَل َ ٌَ ِح ُّل لَ ُه أَنْ ٌَ ْث ِو‬،‫صدَ َق ٌة‬ َ ِ‫ َو َما أ ُ ْنف َِق َعلَ ٌْ ِه َبعْ َد َذل‬،‫َو َجا ب َِز ُت ُه ٌَ ْو ٌم َولَ ٌْلَ ٌة‬
َ ‫ك َفه َُو‬
1968- Ebû Şüreyh el Ka‘bî’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Misafirlik üç gündür, misafirin güzelce iyi bir
şekilde ağırlanması bir gün bir gecedir. (Bu üç günden) sonra misafir için ne harcanırsa o
sadakadır. Misafirin ev sahibini daraltıncaya kadar kalması helal değildir.” (Buhârî, Edeb: 60; Müslim, İman: 69)
İbn. Ebi Ömer - Süfyan b. Uyeyne - (Muhammed) İbn. Aclan - Said el-Makburi - Ebu Şureyh el-Ka'bi
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
،ٍ‫ْث بْنُ َسعْ د‬ ُ ٌَّ‫ َوالل‬،‫س‬ ٍ ‫ك بْنُ أَ َن‬ ُ ِ‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة َو َق ْد َر َوى َمال‬،‫ب َعنْ َعا ِب َش َة‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
ًُّ‫ْح ال ُخ َزاعِ ًُّ ه َُو ال َكعْ ِب‬ َ
ُ ‫صحٌِ ٌح َوأبُو‬ ٌ َ ْ ْ
َ ٌ‫ َهذا َحدٌِث َح َسن‬. ِّ‫َعنْ َسعٌِ ٍد ال َمقب ُِري‬
ٍ ٌ‫ش َر‬
‫ْؾ َل َ ٌُقٌِ ُم عِ ْندَ هُ َح َّتى‬ َ ٌ‫ض‬ ْ
َّ ‫ ال‬:ًِ‫ َل َ ٌَث ِوي عِ ْن َدهُ ٌَعْ ن‬:‫َوه َُو ال َعد َِويُّ اس ُم ُه ُخ َو ٌْلِ ُد بْنُ َع ْم ٍرو َو َمعْ َنى َق ْولِ ِه‬
َ ٌ ‫ َح َّتى‬:‫ َح َّتى ٌُحْ ِر َج ُه ٌَقُو ُل‬:‫ إِ َّن َما َق ْول ُ ُه‬،‫ٌِّق‬
.‫ُضٌ َِّق َعلَ ٌْ ِه‬ ُ ‫الح َر ُج ه َُو الض‬ َ ‫ َو‬،‫ب ْال َم ْن ِز ِل‬ ِ ‫صا ِح‬َ ‫ٌَ ْش َت َّد َعلَى‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Âişe ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Mâlik b. Enes ve el-Leys b. Sa‘d da bu
hadisi Saîd el-Makburî’den rivâyet etmişlerdir. Bu, hasen-sahih bir hadistir. Ebû Şüreyh el-Huzâ‘î’nin (nisbesi ayrıca)
el- Ka‘bî, el-‘Adevî’dir. İsmi ise Huveylid b. ‘Amr’dır. ‫ي ْث ِوي عِ ْندَه‬َ َ‫ َل‬cümlesinin manası “Misafir, ev sahibini sıkıntıya sokacak şekilde
uzun süre kalamaz” demektir. ‫ج‬ ُ ‫الح َر‬
َ kelimesinin anlamı ise “daralmak” demektir.
‫ َح َّتى ٌُحْ ِر َجه‬cümlesi ise “Ev sahibini daraltıncaya kadar” demektir.
44 DUL VE YETİM KİMSELERE YARDIM İÇİN KOŞMAK
َ ْ‫ َعن‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َمالِك‬:‫ َقا َل‬، ٌ‫ َح َّد َث َنا َمعْ ن‬:‫ َقا َل‬، ُّ‫اري‬
َ ‫ص ْف َو‬
ٔ٩ٙ٩ ًِّ‫ ٌَرْ َف ُع ُه إِ َلى ال َّن ِب‬،‫ان ب ِْن ُس َلٌ ٍْم‬ ِ ‫ص‬َ ‫َح َّد َث َنا اِلَ ْن‬
َ ‫ٌل هللِ أَ ْو َكالَّذِي ٌَصُو ُم ال َّن َه‬
.‫ار َو ٌَقُو ُم اللَّ ٌْ َل‬ َ
ِ ‫ السَّاعًِ َعلَى اِلرْ َملَ ِة َوال ِمسْ ك‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلٌَ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬
ِ ‫ٌِن َكالمجُا ِه ِد فًِ َس ِب‬ َ
1969- Safvân b. Süleym (r.a.), hadisi Nebi’ye (s.a.s.) ref‘ ederek dedi ki: “Dul kadın ve yoksul kimselerle ilgilenmek için
gayret edip koşturan kişi Allah yolunda cihâd eden kimse gibidir veya gündüzü oruçla geceyi namazla geçiren
kimse gibidir (sevap kazanır)” (Buhârî, Nafakat: 24; İbn Mâce, Ticarat: 31)
Ensari ( İshak b. Musa ) - Ma'n - Malik b. Enes - Safvan b. Süleym
Rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
‫ٔ م‬٩ٙ٩ ، ًِِّ‫ْن َز ٌْ ٍد ال ِّدٌل‬ ِ ‫ َعنْ َث ْو ِر ب‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َمالِك‬:‫ َقا َل‬، ٌ‫ َح َّد َث َنا َمعْ ن‬:‫ َقا َل‬، ُّ‫اري‬
ِ ‫ص‬َ ‫َح َّد َث َنا اِلَ ْن‬
َ ِ‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم م ِْث َل َذل‬
.‫ك‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،َ‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْرة‬،ِ‫َعنْ أَ ِبً الؽَ ٌْث‬
Ebû Hüreyre, Nebî’den (s.a.s.) bu hadisin aynısını rivâyet etmiştir.
Ensari ( İshak b. Musa ) - Ma'n - Malik b. Enes - Sevr b. Yezid ed-Dili - Ebu Gays - Ebu Hureyre
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
‫ٌع َو َث ْو ُر بْنُ َز ٌْ ٍد‬
ٍ ِ‫ْن ُمط‬ ِ ‫ث اس ُم ُه َسا ِل ٌم َمولَى َع ْب ِد‬
ِ ‫هلل ب‬ ِ ٌْ ‫صحٌِ ٌح َؼ ِرٌبٌ َوأَبُو ال َؽ‬ ٌ ‫َو َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
ًٌِّ‫َم َدنًٌِّ َو َث ْو ُر بْنُ ٌَ ِزٌ َد َشام‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih-garib bir hadistir. Ebu’l-Ğays’ın ismi Sâlim olup Abdullah b. Mutî‘in azatlı kölesidir.
(Seneddeki ravi) Sevr b. Zeyd, Medînelidir. Sevr b. Yezîd (adlı başka ravi) ise Şamlıdır.
45 GÜLER YÜZLÜ OLMAK SADAKA SEVÂBI KAZANDIRIR
،ِ‫ َعنْ أَ ِبٌه‬،‫ْن ْال ُم ْن َكد ِِر‬ِ ‫ َح َّد َث َنا ْال ُم ْن َك ِد ُر بْنُ م َُح َّم ِد ب‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
،‫ص َد َق ٌة‬ ٍ ‫ ُك ُّل َمعْ رُو‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ‫ؾ‬ َ ‫هلل‬ِ ‫ َقا َل َرسُو ُل‬:‫هلل َقا َل‬ ِ ‫ْن َع ْب ِد‬ ِ ‫َعنْ َج ِاب ِر ب‬
َ ‫ك فًِ إِ َنا ِء أَخ‬
.‫ٌِك‬ َ ‫ َوأَنْ ُت ْف ِر َغ ِمنْ دَ ْل ِو‬،‫ك ِب َوجْ ٍه َط ْل ٍق‬ َ ‫َوإِنَّ م َِن ْال َمعْ ُروؾِ أَنْ َت ْل َقى أَ َخا‬
1970- Câbir b. Abdullah’dan (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Her yapılan iyilik
sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılamak bir iyilik olduğu gibi kendi kabından (ihtiyacı olan bir şeyi) kardeşinin
kabına boşaltman da bir iyilik olup (sadaka sevâbı kazandırır)” (Müsned: 14182)
Kuteybe b. Said - Münkedir b. Muhammed b. Münkedir - Babası Muhammed b. Münkedir - Cabir b. Abdullah
Rubai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ب َعنْ أَ ِبً َذ ٍّر‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu, hasen-sahih bir hadistir.
46 DOĞRULUK VE YALANCILIK KİŞİYİ NEREYE GÖTÜRÜR?
ٔ٩٧ٔ ،‫ْن َسلَ َم َة‬
ِ ‫ٌِق ب‬ِ ‫ َعنْ َشق‬،‫ش‬ ِ ‫ َع ِن اِلَعْ َم‬،‫او ٌَ َة‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا أَبُو ُم َع‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َه َّنا ٌد‬
‫ َعلَ ٌْ ُك ْم ِبالص ِّْد ِق‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ْن َمسْ عُو ٍد َقا َل‬ ِ ‫َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬
‫ َو َما ٌَ َزا ُل الرَّ ُج ُل ٌَصْ ُد ُق‬،ِ‫الج َّنة‬ َ ‫البرَّ ٌَ ْهدِي إِلَى‬ ِ َّ‫ َوإِن‬، ِّ‫البر‬ِ ‫َفإِنَّ الص ِّْد َق ٌَ ْهدِي إِلَى‬
،‫ُور‬ ِ ‫ِب ٌَ ْهدِي إِلَى الفُج‬ َ ‫ِب َفإِنَّ ال َكذ‬ َ ‫ َوإٌَِّا ُك ْم َوال َكذ‬،‫ب عِ ْن َد هللِ صِ ِّدٌقا‬ َ ‫َو ٌَ َت َحرَّ ى الص ِّْد َق َح َّتى ٌُ ْك َت‬
‫هلل َك َّذابا‬
ِ ‫ب عِ ْن َد‬ َ ‫ِب َح َّتى ٌ ُْك َت‬ َ ‫ َو َما ٌَ َزا ُل ال َع ْب ُد ٌَ ْك ِذبُ َو ٌَ َت َحرَّ ى ال َكذ‬،‫ار‬ ِ ‫ُور ٌَ ْهدِي إِلَى ال َّن‬ َ ‫َوإِنَّ الفُج‬
1971- Abdullah b. Mes’ûd’dan (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Doğruluktan ayrılmayınız! Doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de Cennete götürür. Kişi doğru olduğu ve doğruları
araştırıp (doğru yolda olduğu) sürece Allah katında “Sıddîk” (Dosdoğru kimse, Allah’tan gelenleri tasdik eden) kimse
olarak yazılır. Yalandan sakınıp uzak durunuz. Yalan kötülüklere götürür, kötülükler de Cehenneme götürür.
Kişi yalan söylediği ve yalanı araştırdığı sürece Allah katında çok yalancı kişiler arasına yazılır.”
(Buhârî, Edeb: 29; Müslim, Birr: 18)
Hennad - Ebu Muaviye - Ağmeş - Şakık b. Seleme - Abdullah b. Mes'ud
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ْن ُع َم َر‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ِ ‫ْن ال ِّش ِّخ‬
ِ ‫ َواب‬،‫ٌر‬ ِ ‫ َو َع ْب ِد هللِ ب‬،‫ َو ُع َم َر‬،‫ٌق‬ ِّ ‫ب َعنْ أَ ِبً َب ْك ٍر ال‬
ِ ‫ص ِّد‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Ebû Bekir es-Sıddîk, Ömer, Abdullah b. eş-Şıhhîrve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen-sahih bir hadistir.
ٔ٩٧ٕ ًِّ‫ُون ْال َؽسَّان‬
َ ‫ْن َهار‬ ِ ‫ت ِل َع ْب ِد الرَّ ح ٌِِم ب‬ ُ ‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ مُو َسى َقا َل قُ ْل‬
َ ًَّ‫ْن ُع َم َر أَنَّ ال َّن ِب‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ِ ‫ٌز بْنُ أَ ِبً َروَّ ا ٍد َعنْ َناف ٍِع َعنْ اب‬ ِ ‫َح َّد َث ُك ْم َع ْب ُد ْال َع ِز‬
ُ َ‫ب ْال َع ْب ُد َت َبا َع َد َع ْن ُه ْال َمل‬
‫ك‬ َ ‫َقا َل إِ َذا َك َذ‬
َ ‫مٌَِل ِمنْ َن ْت ِن َما َجا َء ِب ِه َقا َل ٌَحْ ٌَى َفأ َ َقرَّ ِب ِه َع ْب ُد الرَّ ح ٌِِم بْنُ َهار‬
‫ُون َف َقا َل َن َع ْم‬
1972- İbn Ömer’den (r.a.) rivâyete göre Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:“Bir kul yalan söylediğinde söylediği
yalanın meydana getirdiği (kötü) kokudan dolayı melek kendisinden bir mil uzaklaşır.”
Yahya dedi ki: Abdurrahîm b. Harun bu hadisi tasdik etti ve “Evet doğrudur” dedi.
Yahya b. Musa - Abdurrahim b. Harun Gassani - Abdülaziz b. Ebi Revvad - Nafi' - Abdullah b. Ömer
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ْ ٌ َ
ِ ‫َقا َل أبُو عٌِ َسى َه َذا َحدٌِث َح َسنٌ َج ٌِّ ٌد َؼ ِر ٌبٌ ََل َنعْ ِرفُ ُه إِ ََّل ِمنْ َه َذا ال َوجْ ِه َت َفرَّ َد ِب ِه َع ْب ُد الرَّ ح‬
َ ‫ٌِم بْنُ َهار‬
‫ُون‬
Ebû ‘Îsâ (Tirmizî) dedi ki: Bu, hasen - ceyyid ( sahih ) - garib bir hadistir. Bu hadisi sadece bu tarikle bilmekteyiz.
Bu hadisi rivayet etmede Abdurrahim b. Harun teferrüd etmiştir (yani tek kalmıştır).
ٔ٩٧ٖ ،‫ُّوب‬ َ ٌَ‫ َعنْ أ‬،‫ َعنْ َمعْ َم ٍر‬،‫اق‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد الرَّ َّز‬،‫َح َّد َث َنا ٌَحْ ٌَى بْنُ مُو َسى‬
‫ُول هللِ صلى هلل علٌه وسلم‬ ِ ‫ض إِلَى َرس‬ َ
َ ‫ان ُخل ُ ٌق أ ْب َؽ‬ َ ‫ َما َك‬:‫ت‬ ْ َ‫ َقال‬،‫ َعنْ َعا ِب َش َة‬،‫ْن أَ ِبً ُملَ ٌْ َك َة‬
ِ ‫َع ِن اب‬
‫ث عِ ْن َد ال َّن ِبًِّ صلى هلل علٌه وسلم‬ ُ ‫ان الرَّ ُج ُل ٌ َُح ِّد‬ َ ‫ َولَ َق ْد َك‬،ِ‫م َِن ْال َك ِذب‬
َ ‫ِب ْالك ِْذ َب ِة َف َما ٌَ َزا ُل فًِ َن ْفسِ ِه َح َّتى ٌَعْ لَ َم أَ َّن ُه َق ْد أَحْ د‬
.‫َث ِم ْن َها َت ْو َبة‬
1973- Âişe’den (r.anha) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah’ın (s.a.s.) yalandan daha çok buğzettiği bir ahlak yoktu. Resûlullah’ın
(s.a.s.) yanında bir kimse yalan söylediğinde o kişinin yalandan dolayı tevbe ettiğini
bilinceye kadar gönlünde beklentisi devam ederdi. (Müsned: 24027)
Yahya b. Musa - Abdürrezzak - Ma'mer - Eyyüb - İbn. Ebi Müleyke - Aişe annemiz
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu fiili hadistir.
ٌ ‫ َه َذا َحد‬:‫َقا َل أَبُو عِ ٌ َسى‬
. ٌ‫ٌِث َح َسن‬
Ebû ‘Îsâ (Tirmizî) dedi ki: Bu, hasen bir hadistir.
47 HAYÂ DUYGUSU KİŞİYİ VE YAŞANTISINI SÜSLER
ٔ٩٧ٗ ،‫اق‬ َّ ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َع ْب ِد اِلَعْ لَى ال‬
ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد الرَّ َّز‬:‫ َو َؼ ٌْ ُر َوا ِح ٍد َقالُوا‬، ًُِّ‫ص ْن َعان‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫س َقا َل‬ ٍ ‫ َعنْ أَ َن‬،ٍ‫ َعنْ َث ِابت‬،‫َعنْ َمعْ َم ٍر‬
.‫الح ٌَا ُء فًِ َشًْ ٍء إَِلَّ َزا َن ُه‬ َ ‫ان‬ َ ‫ َو َما َك‬،ُ‫ان الفُحْ شُ فًِ َشًْ ٍء إَِلَّ َشا َنه‬ َ ‫َما َك‬
1974- Enes (r.a.)’den rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir şeyde hayasızlık/kötülük bulunursa
onu (o kimseyi/yeri) kirletir. Bir şeyde de haya bulunursa onu (o kimseyi/yeri) güzelleştirir.”
(Buhârî, Edeb: 77; İbn Mâce: Zühd: 17)
Muhammed b. Abdulala es-Sanani - Abdürrezzak - Ma'mer - Sabit - Enes b. Malik
Diğer muhaddisler - Abdürrezzak - Ma'mer - Sabit - Enes b. Malik
2 tarikli humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.

ِ ‫ث َع ْب ِد الرَّ َّز‬
.‫اق‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ب َعنْ َعا ِب َش َة‬
ِ ٌِ‫ َل َ َنعْ ِرفُ ُه إَِلَّ ِمنْ َحد‬، ٌ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌب‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu, hasengarib bir hadistir.
Bu hadisi sadece Abdurrezzak’ın rivâyeti olarak bilmekteyiz.
ٔ٩٧٘ ،‫ش‬ ِ ‫ َع ِن اِلَعْ َم‬،‫شعْ َب ُة‬ ُ ‫ َح َّد َث َنا‬:‫ َقا َل‬،‫ َح َّد َث َنا أَبُو َداوُ َد‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َمحْ مُو ُد بْنُ َؼ ٌَْلَ َن‬
َُّ‫صلَّى الله‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ْن َعمْ ٍرو َقا َل‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬،‫ُوق‬ ٍ ‫ َعنْ َمسْ ر‬،‫ث‬ ُ ‫ت أَ َبا َواب ٍِل ٌ َُح ِّد‬
ُ ْ‫ س ِمع‬:‫َقا َل‬
.‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َفاحِشا َوَل َ ُم َت َفحِّ شا‬ َ َ
َ ًُّ‫ َولَ ْم ٌَ ُك ِن ال َّن ِب‬،‫ ِخ ٌَا ُر ُك ْم أ َحاسِ ُن ُك ْم أ ْخَلَقا‬:‫َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
1975- Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizin en hayırlınız, ahlakı en
güzel olanınızdır. Resûlullah (s.a.s.) (söz ve davranışlarında) kaba/çirkin değildi, kabalığı/çirkinliği benimseyen
biri de değildi.” (Buhârî, Edeb: 77; İbn Mâce: Zühd: 17)
Muhammed b. Gaylan - Ebu Davud - Şu'be - Ağmeş - Eba Vail - Mesruk - Abdullah b. Amr
Sübai isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. 2 künye var. Ağmeş lakaptır.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
48 ALLAH’IN LANETİ, GAZABI VE ATEŞİ İLE BEDDUA ETMEMELİ
ٔ٩٧ٙ ،‫ َح َّد َث َنا ِه َشا ٌم‬:‫ َقا َل‬، ٍّ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ َم ْهدِي‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ْال ُم َث َّنى‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ب َقا َل‬ ٍ ‫ْن ُج ْن َد‬
ِ ‫ َعنْ سم َُر َة ب‬،‫الح َس ِن‬ َ ‫ َع ِن‬،‫َعنْ َق َتا َد َة‬
ِ ‫ َوَل َ ِبال َّن‬،ِ‫ض ِبه‬
.‫ار‬ َ ‫ َوَل َ ِب َؽ‬،‫هلل‬ِ ‫َل َ َتَلَ َع ُنوا ِبلَعْ َن ِة‬
1976- Semure b. Cündeb’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Birbirinizi Allah’ın laneti,
Allah’ın gazabı/hışmı ve Cehennem ateşiyle lanetlemeyiniz.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 45)
Muhammed b. Müsenna - Abdurrahman b. Mehdi - Hişam - Katade - Hasan Basri - Semure b. Cündeb
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ْن‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ٍ ٌ‫ُص‬
َ ‫ْن ح‬
ِ ‫ان ب‬ ِ ‫ َواب‬،‫ َوأَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،‫َّاس‬
َ ‫ َوعِ ْم َر‬،‫ْن ُع َم َر‬ ٍ ‫ْن َعب‬
ِ ‫ب َع ِن اب‬
ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, İbn Ömer, İmrân b. Husayn’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen-sahih bir hadistir.
ٔ٩٧٧ ،‫ َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ َس ِاب ٍق‬:‫ َقا َل‬، ُّ‫َح َّد َث َنا م َُح َّم ُد بْنُ ٌَحْ ٌَى اِلَ ْزدِيُّ ال َبصْ ِري‬
ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد‬،‫ َعنْ َع ْل َق َم َة‬،‫ َعنْ إِب َْراهٌِ َم‬،‫ش‬
:‫هلل َقا َل‬ ِ ‫ َع ِن اِلَعْ َم‬،‫َعنْ إِسْ َرابٌِ َل‬
ِ ‫ِش َوَل َ ال َبذ‬
.‫ِيء‬ ِ ‫َّان َوَل َ اللَّع‬
ِ ‫َّان َوَل َ ال َفاح‬ َّ ‫ْس ْالم ُْؤ ِمنُ ِب‬
ِ ‫الطع‬ َ ٌَ‫ ل‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ِ‫َقا َل َرسُو ُل هلل‬
1977- Abdullah (b. Mes‘ud)’dan (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Mümin kişi (başkalarını)
ayıplayan/karalayan, (ona buna) lanet eden, (söz ve davranışında) kaba/çirkin ve ağzı bozuk değildir. (Buhârî, Edeb: 38)
Muhammed b. Yahya el-Ezdi el-Basri - Muhammed b. Sabık - İsrail - Ağmeş - İbrahim - Alkame - Abdullah
Sübai isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. 2 nisbe var. Ağmeş lakaptır.
َ ‫ي َعنْ َع ْب ِد هللِ ِمنْ َؼٌ ِْر َه َذا‬
.‫الوجْ ِه‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ‫ َو َق ْد ر ُِو‬، ٌ‫ٌِث َح َسنٌ َؼ ِرٌب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-garib bir hadistir. Abdullah (b. Mes‘ud)’dan bu tarikin dışında (başka tariklerle) de
rivâyet edilmiştir.
،َ‫ َعنْ َق َتا َدة‬، َ‫ َح َّد َث َنا أَ َبانُ بْنُ ٌَ ِزٌد‬:‫ َقا َل‬،‫ َح َّد َث َنا ِب ْش ُر بْنُ ُع َم َر‬:‫ َقا َل‬، ُّ‫الطابًُِّ ال َبصْ ِري‬
َّ ‫َح َّد َث َنا َز ٌْ ُد بْنُ أَ ْخ َز َم‬
‫ َلَ َت ْل َع ِن‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َف َقا َل‬ ِ ‫ أَنَّ َرجَُل لَ َع َن الرِّ ٌ َح عِ ْن َد‬،‫َّاس‬
َ ًِّ‫النب‬ ٍ ‫ْن َعب‬ ِ ‫ َع ِن اب‬،ِ‫َعنْ أَ ِبً ال َعالِ ٌَة‬
ِ ‫ْس لَ ُه ِبأَهْ ٍل َر َج َع‬
.‫ت اللَّعْ َن ُة َعلَ ٌْ ِه‬ َ ‫الرِّ ٌ َح َفإِ َّن َها َمأْم‬
َ ٌَ‫ َوإِ َّن ُه َمنْ لَ َع َن َشٌْبا ل‬،ٌ‫ُورة‬
1978- İbn Abbâs’dan (r.a.) rivâyete göre bir adam Resûlullah’ın (s.a.s.) huzurunda rüzgârı lanetledi. Bunun üzerine
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Rüzgârı lanetleme, çünkü o vazifelidir. Her kim laneti hak etmeyen bir şeye
lanet okursa o lanet kendisine döner.” (Buhârî, Edeb: 38)
Zeyd b. Ehzem et-Tai el-Basri - Bişr b. Ömer - Eban b. Yezid - Katade - Ebu Aliye - İbn. Abbas
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. 2 nisbe 1 künye var.

ِ ‫ٌِث َؼ ِرٌبٌ َلَ َنعْ لَ ُم أَ َحدا أَسْ َن َدهُ ؼَ ٌ َْر ِب ْش ِر ب‬


.‫ْن ُع َم َر‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. Bişr b. Ömer’den başka bu hadisi müsned olarak rivâyet eden bir kimseyi bilmiyoruz.
49 NESEB, SOY-SOP BİLGİSİ ÖĞRENMEK GEREĞİ
ٔ٩٧٩ ، ًِِّ‫الث َقف‬ َّ ‫ٌسى‬ َ ِ‫ْن ع‬ َ ‫ أَ ْخ َب َر َنا َع ْب ُد هللِ بْنُ ْال ُم َب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا أَح َم ُد بْنُ م َُح َّمد‬
ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد ْال َملِكِ ب‬، ِ‫ارك‬
َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،َ‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْرة‬،ِ‫ َم ْولَى ْال ُم ْن َب ِعث‬،‫َعنْ ٌَ ِزٌ َد‬
‫ َت َعلَّمُوا ِمنْ أَ ْن َس ِاب ُك ْم‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم َقا َل‬
.‫ َم ْن َسأَةٌ فًِ اِلَ َث ِر‬،‫ال‬ ِ ‫ثراةٌ فًِ ْال َم‬ َ ‫ َم‬،‫ َفإِنَّ صِ لَ َة الرَّ ح ِِم َم َحب ٌَّة فًِ اِلَهْ ِل‬،‫ون ِب ِه أَرْ َحا َم ُك ْم‬ َ ُ ‫َما َتصِ ل‬
1979- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Akrabalık bağlarınızı geliştirecek
olan neseplerinizi öğreniniz. Çünkü sıla-i rahim aile içinde sevgi, malda bolluk ve ömrün uzamasına sebeptir.”
(Ebû Dâvûd, Edeb: 110)
Ahmed b. Muhammed - Abdullah b. Mübarek - Abdülmelik b. İsa es-Sekafi - Yezid (Münbais'in kölesi) - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis, ihbar ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. 1 nisbe 1 künye vardır.
.‫ َم ْن َسأَةٌ فًِ اِلَ َث ِر ٌَعْ نًِ ِز ٌَادَة فًِ ْال ُعم ُِر‬:‫الوجْ ِه َو َمعْ َنى َق ْولِ ِه‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
َ ‫ٌِث َؼ ِرٌبٌ ِمنْ َه َذا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu hadis bu tarikten garibtir. Hadiste geçen ‫سأَةٌ فِي األَ َث ِر‬
َ ‫ َم ْن‬cümlesinin manası, ömrün uzaması demektir.
50 MÜSLÜMANIN MÜSLÜMANA ARKASINDAN HABERİ OLMAKSIZIN DUASI ÇABUK KABUL EDİLEN DUALARDANDIR
ٔ٩٨ٓ ،‫ْن أَ ْنع ٍُم‬
ِ ‫ْن ِز ٌَا ِد ب‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬،‫ان‬ َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬،‫صة‬ َ ٌ‫ َح َّد َث َنا َق ِب‬:‫ َقا َل‬،ٍ‫َح َّد َث َنا َع ْب ُد بْنُ ح َم ٌْد‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسل َم‬ َ ًِّ‫ َع ِن ال َّن ِب‬،‫ْن َع ْم ٍرو‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬،‫ْن ٌَ ِزٌ َد‬ ِ ‫َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬
.‫ب‬ٍ ‫ب لِ َؽا ِب‬ َ
ٍ ‫ َما َدعْ َوةٌ أسْ َر َع إِ َجا َبة ِمنْ َدعْ َو ِة ؼَا ِب‬:‫َقا َل‬
1980- Abdullah b. Amr’dan (r.a.) rivâyete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir dua; iki kişinin
birbirine arkalarından (haberleri olmaksızın) yaptıkları dua kadar kabul yönünden hızlı değildir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 12)
Abd b. Humeyd - Kabisa - Süfyan - Abdurrahman b. Ziyad b. En‘um - Abdullah b. Yezid - Abdullah b. Amr
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
‫ث‬ ِ ٌِ‫الحد‬ َ ًِ‫ضعَّؾُ ف‬ َ ٌُ ًُِّ‫ َواِلَ ْف ِرٌق‬،ِ‫الوجْ ه‬َ ‫ َل َ َنعْ ِرفُه إَِلَّ ِمنْ َه َذا‬، ٌ‫ٌِث َؼ ِرٌب‬ ٌ ‫َه َذا َحد‬
ًُِّ‫ َو َع ْب ُد هللِ بْنُ ٌَ ِزٌ َد ه َُو أَبُو َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ال ُح ُبل‬،‫ْن أَ ْنع ٍُم‬
ِ ‫َوه َُو َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن ِز ٌَا ِد ب‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, garib bir hadistir. Bu hadisi sadece bu tarikle bilmekteyiz. el-İfrîkî hadis konusunda zayıf olarak
nitelendirilmiş olup o, Abdullah b. Ziyâd b. En‘um’dur. Abdullah b. Yezîd ise Ebû Abdurrahman el-Hubulî’dir.
51 NE DİRİ NE DE ÖLÜ OLANLARA SÖVÜP SAYMAMALI
ٔ٩٨ٔ ،‫ْن َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن‬ ِ ‫ َح َّد َث َنا َع ْب ُد ال َع ِز‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا قُ َت ٌْ َب ُة‬
ِ ‫ َع ِن ال َعَلَ ِء ب‬،ٍ‫ٌز بْنُ م َُح َّمد‬
‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ أَنَّ َرسُو َل هلل‬،‫ َعنْ أَ ِبً ه َُرٌ َْر َة‬،ِ‫َعنْ أَ ِبٌه‬
.‫ َف َعلَى ال َبادِي ِم ْن ُه َما َما لَ ْم ٌَعْ َت ِد ْال َم ْظلُو ُم‬،َ‫َّان َما قاَل‬ِ ‫ ْالمُسْ َتب‬:‫َقا َل‬
1981- Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Mazlum taraf ileri gitmedikçe
sövüşen iki kişinin günahı sövmeyi başlatan kimseyedir.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 42; Buhârî Edeb: 44)
Kuteybe - Abdülaziz b Muhammed - Ala' b. Abdurrahman - Babası Abdurrahman - Ebu Hureyre
Humasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. 1 künye vardır.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫ َه َذا َحد‬.‫ْن ُم َؽ َّف ٍل‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬ ِ ‫ َواب‬،ٍ‫ب َعنْ َسعْ د‬
ِ ‫ َو َع ْب ِد هللِ ب‬،ٍ‫ْن َمسْ عُود‬ ِ ‫َوفًِ ال َبا‬
(Tirmizî dedi ki) Bu konuda Sa‘d, İbn Mes‘ûd ve Abdullah b. Muğaffel’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu, hasen-sahih bir hadistir.
ٔ٩٨ٕ ،‫ان‬ َ ‫ َح َّد َث َنا أَبُو َداوُ َد‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َمحْ مُو ُد بْنُ َؼ ٌَْلَ َن‬
َ ٌَ ‫ َعنْ ُس ْف‬، ُّ‫الح َف ِري‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ ُ ‫ٌِر َة ب َْن‬
َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫شعْ َب َة ٌَقُو ُل‬ َ ‫ت ْال ُمؽ‬ ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬،‫ْن عِ َلَ َق َة‬
ِ ‫َعنْ ِز ٌَا ِد ب‬
َ ُ ُ َ َ
َ ‫َل تسُبُّ وا اِلم َْو‬
.‫ات فت ْؤذوا اِلحْ ٌَا َء‬ َ
1982- Ziyâd b. ‘İlâka’dan rivâyete göre şöyle demiştir: el-Muğîre b. Şu‘be’den işittim şöyle diyordu:
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ölüp giden kimselere sövmeyiniz (onların yakınları olan) dirileri incitirsiniz.” (Müsned: 17498)
Mahmud b. Gaylan - Ebu Davud el-Haferi - Süfyan - Ziyâd b. ‘İlâka - Mugire b. Şu'be
Humasi isnadlı tahdis, sema ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. 1 nisbe, 1 künye vardır.
،‫ان‬َ ٌَ ‫عنْ ُس ْف‬، َ ‫ض ُه ْم‬ُ ْ‫ َو َر َوى َبع‬، ِّ‫الح َف ِري‬ َ ‫ض ُه ْم م ِْث َل ِر َوا ٌَ ِة‬ُ ْ‫ َف َر َوى َبع‬،ِ‫الحدٌِث‬ َ ‫ان فًِ َه َذا‬َ ٌَ ‫ؾ أَصْ َحابُ ُس ْف‬ َ ‫اخ َت َل‬ْ ‫َو َق ْد‬
.ُ‫ َنحْ َوه‬،‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
َ ًِّ‫ع ِن ال َّن ِب‬، ُ ‫ٌِر ِة ب ِْن‬
َ ‫شعْ َب َة‬ ْ ُ
َ ‫ت َرجَُل ٌ َُح ِّدث عِ ْن َد ال ُمؽ‬
ُ ْ‫ س ِمع‬:‫ َقا َل‬،‫َعنْ ِز ٌَا ِد ب ِْن عِ َلَ َق َة‬
(Tirmizî dedi ki) Süfyân’ın ashabı bu hadiste ihtilaf ettiler. Bazıları Haferî’nin rivâyeti gibi naklettiler.
Bazıları ise (bu) hadisin benzerini Süfyân’dan, o da Ziyâd b. ‘İlâka’dan rivâyet etti. Ziyâd dedi ki:
Bir adamı işittim, Muğîre b. Şu‘be’nin yanında Nebi’den (s.a.s.) naklediyordu.
52 MÜSLÜMAN MÜSLÜMANA SÖVEBİLİR Mİ?
ٔ٩٨ٖ ،ِ‫ارث‬ ِ ‫الح‬ َ ‫ْن‬ ِ ‫ َعنْ ُز َب ٌْ ِد ب‬، ُ‫ َح َّد َث َنا ُس ْف ٌَان‬:‫ َقا َل‬،ٌ‫ َح َّد َث َنا َوكٌِع‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َمحْ مُو ُد بْنُ َؼ ٌَْلَ َن‬
:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬ َ ِ‫ َقا َل َرسُو ُل هلل‬:‫ْن َمسْ عُو ٍد َقا َل‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد هللِ ب‬،‫َعنْ أَ ِبً َواب ٍِل‬
.‫هلل؟ َقا َل َن َع ْم‬ ِ ‫ت س ِمعْ َت ُه ِمنْ َعب ِد‬ َ ‫ أَأَ ْن‬:‫ت ِلَ ِبً َواب ٍِل‬ ٌ ‫سِ َبابُ ْالمُسْ ل ِِم فُس‬
ُ ‫ قُ ْل‬:‫ َقا َل ُز َب ٌْ ٌد‬.‫ َو ِق َتال ُ ُه ُك ْف ٌر‬،‫ُوق‬
1983- Abdullah b. Mes‘ûd’dan (r.a.) rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Müslümana sövmek günahtır. Onunla savaşmak ise küfürdür.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 39) Zübeyd dedi ki: Ebû Vâil’e;
“Bu hadisi Abdullah’tan sen mi işittin?” dedim. O da “Evet” dedi.
Mahmud b. Gaylan - Veki' - Süfyan - Zübeyd b. Haris - Ebi Vail - Abdullah b. Mes'ud
Südasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir. 1 künye var.
.‫صحٌِ ٌح‬ ٌ ‫هذا َحد‬
َ ٌ‫ٌِث َح َسن‬
(Tirmizî dedi ki) Bu, hasen-sahih bir hadistir.
53 GÜZEL AHLAKLI KİMSELER CENNET’TE NELERE SAHİP OLACAKLAR?
ٔ٩٨ٗ ،‫اق‬ َ ‫ْن إِسْ َح‬ ِ ‫ َعنْ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬،‫ َح َّد َث َنا َعلًُِّ بْنُ مُسْ ِه ٍر‬:‫ َقا َل‬،‫َح َّد َث َنا َعلًُِّ بْنُ حُجْ ٍر‬
َ ًِ‫ إِنَّ ف‬:‫صلَّى اللهَُّ َعلَ ٌْ ِه َو َسلَّ َم‬
‫الج َّن ِة ُؼ َرفا ُت َرى‬ َ ًُّ‫ َقا َل ال َّن ِب‬:‫ َعنْ َعلًٍِّ َقا َل‬،ٍ‫ْن َسعْ د‬
ِ ‫ان ب‬ ِ ‫َع ِن ال ُّنعْ َم‬
‫هلل؟‬
ِ ‫ًِ ٌَا َرسُو َل‬ َ ‫ لِ َمنْ ه‬:‫ َف َقا َم أَعْ َر ِابًٌّ َف َقا َل‬،‫ُور َها‬ ُ ُ ُ
ِ ‫ظهُو ُر َها ِمنْ بُطو ِن َها َوبُطونهُا ِمنْ ظه‬
ُ
.‫صلَّى ِباللٌَّ ِْل َوال َّناسُ ِن ٌَا ٌم‬
َ ‫ َو‬،‫ص ٌَا َم‬ َّ ‫ َوأَ ْط َع َم‬،‫اب ال َكَلَ َم‬
ِّ ‫ َوأَ َدا َم ال‬،‫الط َعا َم‬ َ ‫ لِ َمنْ أَ َط‬:‫َقا َل‬
1984- Ali’den (r.a.) rivâyete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Cennet’te içeriden dışarısı, dışarıdan
içerisi gözüken (öyle güzel) köşkler vardır.” Bir bedevi kalkarak şöyle dedi: O köşkler kim içindir?
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Güzel ve tatlı sözler söyleyen, yemek yediren, (nafile) oruçlara devam eden ve
insanlar uykuda iken geceleri namaz kılan kimseler içindir.”
Ali b. Hucr - Ali b. Müshir - Abdurrahman b. İshak - Nu'man b. Sa'd - Hz. Ali
Hümasi isnadlı tahdis ve an'ane rivayet lafzı ile gelmiş sarahaten merfu kavli hadistir.
ُ‫اق َو َق ْد َت َكلَّ َم َبعْ ض‬
َ ‫ْن إِسْ َح‬
ِ ‫ث َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬ ِ ٌِ‫ َل َ َنعْ ِرفُ ُه إَِلَّ ِمنْ َحد‬، ٌ‫ٌِث َؼ ِرٌب‬ٌ ‫َه َذا َحد‬
، ًٌِّ‫ َوه َُو ُكوف‬،ِ‫اق َه َذا ِمنْ ِق َب ِل ِح ْفظِ ه‬ َ ‫ْن إِسْ َح‬ِ ‫ث فًِ َع ْب ِد الرَّ ح َم ِن ب‬ َ ‫أَهْ ِل‬
ِ ٌِ‫الحد‬
.‫ َو ِكَلَ ُه َما َكا َ َنا فًِ َعصْ ٍر َوا ِح ٍد‬،‫ت ِمنْ َه َذا‬ ُ ‫اق القُ َرشِ ًُّ َم َدنًُِّ َوه َُو أَ ْث َب‬
َ ‫َو َع ْب ُد الرَّ ح َم ِن بْنُ إِسْ َح‬
(Tirmizî ded ki) Bu, garip bir hadistir. Bu hadisi sadece Abdurrahman b. İshâk’ın rivâyeti olarak bilmekteyiz.
Bazı hadisçiler bu Abdurrahman b. İshâk’ı hafızası yönünden tenkid etmişlerdir. O Kûfelidir.
Abdurrahman b. İshâk el-Kureşî ise Medîneli olup bundan (yani Abdurrahman b. İshak el-Kûfî’den) daha sağlamdır.
Her ikisi de aynı zamanda yaşamışlardır.

You might also like