Professional Documents
Culture Documents
Uzun süredir üzerinde çalışmakta olduğumuz "Muhtasar DHBT 1-2 Konu Anlatımı" adlı
kitabımızın içeriğini ÖRNEK olarak sizlerin istifadesine sunuyoruz.
Bilindiği üzere, DHBT ve MBSTS sınavları ÖSYM aracılığıyla yapılmaktadır. ÖSYM'nin yapmış
olduğu bu sınavlarda sorumlu tutulan derslerin sayısı ve kaynakları oldukça fazladır. Bu
sebeple çoğu aday, farklı mazeretleri nedeniyle derslerin ve kaynakların tamamına çalışma
imkânı bulamamaktadır. Buda söz konusu sınavlarda düşük puan alınmasına neden
olmaktadır. İşte bu çalışmanın hazırlanmasındaki temel amaç; sayısı oldukça fazla olan
dersleri özet mahiyetinde sizlere sunmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, yoğun bir mesai
harcanarak 10 ders kitabının konuları incelendi ve sizler için muhtasar hale getirildi. Bu
çalışma; gerek DHBT sınavında gerekse Mülakat sınavlarında diğer kaynaklara ihtiyaç
duymadan sizlere yardımcı olacaktır. Aynı şekilde memuriyete atandığınız zaman, kurum içi
gireceğiniz MBSTS ve GYS sınavlarında sizlere yine yardımcı olacaktır. Ayrıca Din kültürü
öğretmenliğe çalışan adaylar için de ÖSYM-DİKAB alanında yapılan sınavlarda söz konusu
adaylara yine yardımcı olabilecek bir eserdir.
Sözlükte “bir şeyi güzel yapmak, süslemek” anlamına Bu rivayetler göstermektedir ki Hz. Peygamber
gelen tecvid kelimesi “sıfatlarına uygun şekilde harfleri (sav)’in kıraati tertîl çerçevesinde ağır ağır, tane
mahreçlerinden çıkarmak” demektir. Tecvid ilmi tane, yani tecvitli idi.
“Kur’ân-ı Kerîm’i harflerin mahreç ve sıfatlarına riayet
edip vakıf (duruş), vasıl (geçiş), sekte (nefes kesme) 3.İcmâ:
vb. tilâvet kurallarına uyarak güzel ve hatasız okumayı Gerek sahâbîler gerekse tâbiîn neslinden olanlar
öğreten ilim” olarak tanımlanmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in tertîl (tecvid) ile okunduğunu
Kur’ân-ı Kerîm’de tecvid kelimesi bulunmamakla bildiren ve muhataplarına tertîl üzere Kur’an
birlikte “Kur’an’ı yavaş yavaş, tane tane, düşünerek okumalarını emreden âyet-i kerîmelerin hükmü gereği
okuma” anlamında “tertîl” geçmektedir. Allah’ın kelâmını tertîl çerçevesinde (tecvid kurallarına
göre) okumuş ve okutmuşlardır.
Hz.Ali âyetlerde geçen tertîli Kur’an harflerinin
mahreç ve sıfatlarına uygun biçimde telaffuz Tecvid İlmi’ni Öğrenme ve Uygulamanın Hükmü
edilmesi ve durulacak yerlerin bilinmesi diye 1 Tecvidi ilim olarak öğrenmek ve bilmek
açıklamıştır. müslümanlar üzerine farz-ı kifâyedir.
Tecvid İlmi’nin Konusu: 2 Kur’an okuyan bir Müslüma’nın kıraatini lahn-ı
Tecvid ilminin konusu Kur’ân-ı Kerîm’in harfleridir. Bu celî’den (açık hata) kurtaracak kadar tecvîde riâyet
çerçeve içinde harflerin mahreç ve sıfatları, bağımsız ederek okuması, sûre ve âyetlerde tecvid
ve birleşik ses özellikleri, med, kasır vs. konular tecvid kaidelerine uyarak hareket etmesi farz-ı ayn’dır.
ilminin inceleme alanına girer. 3 Lahn-ı hafî’den (gizli hata) kurtaracak kadar
Tecvid’in Gerekliliği: tecvîde riâyet etmesi ise farz-ı kifâyedir.
َو َرت َّ ْلنَاهُ ت َْرتِ ًيل: “Biz onu (Kur’an’ı) tertil üzere 2. Kur’an lafızlarını Hz. Peygamber (sav)’den
okuduk” öğrenildiği gibi okuyabilmeyi sağlamak,
َو َرتِّ ِل الْقُرأَنَ ت َْرتِ ًيل: “Kur’an’ı tertil üzere oku!” 3. Kur’an okurken dili hatadan korumak ve
sorumluluktan kurtulmak,
2.Sünnet:
Kur’ân’a karşı önemli bir sorumluluğumuzu yerine
A)Hz. Peygamber (sav)’in hanımlarından Ümmü getirmenin mânevi hazzını ve ahiret mutluluğunu
Seleme (r.ah.) peygamberimizin kıraatinin nasıl yaşamak
olduğunu soranlara şu cevabı vermiştir : “O’nun kıraati
harf harf, tane tane açıklanan bir kıraat idi; kıraatini
ayırırdı (tane tane, dura dura okurdu)”
TDV İLMİHALİ 1.CİLT Henüz bulûğa ermemiş fakat temyiz çağına gelmiş
çocuklar ise eksik edâ ehliyetine sahiptir. Kişiler
A) EHLİYET yaklaşık olarak yedi yaşından bulûğa kadar mümeyyiz
Ehliyet, kişinin dinî ve hukukî hükme konu (muhatap) sayılır. Mümeyyiz çocuklar iman, namaz, oruç, hac,
olmaya elverişli oluşu demektir. kefâret, cihad, iyiliği emredip kötülüğü engelleme gibi
dinî ödevlerle ve bedenî ibadetlerle mükellef değildir.
Ehliyyetü’l-hitâb: İnsanın dinin davetini anlayacak
konum ve kıvamda olması. Mu’tezile: Temyiz çağından itibaren Allah'a imanın
vâcip olduğunu söylemiştir.
Ehliyetin belirlenmesinde kişinin konumu kadar
karşılaşılan hak ve borcun, dinî ve hukukî fiil ve işlemin Ahmed b. Hanbel: Çocuğun on yaşından itibaren
mahiyeti de önem arzeder. namaz ve oruçla mükellef sayılacağı görüşündedir.
İslâm hukukunda ehliyet “vücûb ehliyeti” ve “edâ İslâm âlimleri: Mümeyyiz çocuk mükellef
ehliyeti” şeklinde iki ana safhaya ayrılır. tutulsun-tutulmasın, imanın ve ifa ettiği
ibadetlerin sahih olduğu görüşündedir. Ancak
İnsan hayatı da “cenin, çocukluk, temyiz, bulûğ ve bulûğdan önce yapılan hac ibadeti sahih olsa bile
rüşd” şeklinde devrelere ayrılmıştır. bulûğ sonrası farz olabilecek hac farîzasını
düşürmez.
Vücûb ehliyeti, kişinin haklara sahip olabilme ve borç
altına girebilme ehliyetidir. Vücûb ehliyetinin temelini Ebû Hanîfe’ye göre: Hükmen bulûğ yaşı erkeklerde 18,
zimmet ve hukukî kişilik teşkil eder; bu ehliyetin yaş, kızlarda 17 yaş olduğu görüşündedir.
akıl, temyiz ve rüşd ile alâkası yoktur. Aklî ve bedenî
gelişimi ne durumda olursa olsun yaşayan her insanın Ebû Yusuf, İmam Muhammed, İmam Şafiî' ve
bu tür ehliyete sahip olduğu kabul edilir. Çoğunluğa göre: Fizyolojik belirtiler gecikse de her iki
cins 15 yaşına girince hükmen bulûğ sayılırlar. Bulûğla
Cenin: Ceninin sağ doğması kaydıyla miras, vasiyet, birlikte kişinin yeterli aklî yetişkinlik kazandığı var
vakıf ve nesep haklarının bulunduğu bu sebeple de sayıldığı için aksini gösteren bir delil olmadıkça kişi akıl
eksik vücûb ehliyetine sahip olduğu belirtilir. ve bulûğ ile tam edâ ehliyeti kazanır.
Edâ ehliyeti: Kişinin dinen ve hukuken muteber olacak Tam edâ ehliyetine “ teklif ” ehliyeti de denir.
tarzda davranmaya ve hukukî işlem yapmaya elverişli
oluşu demektir. Edâ ehliyetinin temelini akıl ve temyiz Rüşd: Kişinin malî konularla normal seviyede tedbirli
gücü teşkil eder. Akıl ve temyiz gücü tam olduğunda ve basiretli davranması demek.
tam edâ ehliyetinden, eksik olduğunda ise eksik edâ III. NAMAZ ÇEŞİTLERİ
ehliyetinden söz edilir.
Hanefîler dışındaki çoğunluk, vâcip hüküm kategorisini
Temyiz: Kişinin iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ana kabul etmedikleri için namazı genel olarak farz ve
hatlarıyla olsun ayırabilmesi. nâfile şeklinde iki gruba ayırmışlardır.
Mümeyyiz: Temyiz eden; iyiyi kötüden ayırma
Hanefîler’e göre ise namazlar:
yeteneğine (temyiz gücüne) sahip kimse.
Farz, vâcip, nâfile olmak üzere üç çeşittir.
Temyiz çağına gelmeyen çocuğun, akıl hastasının ve
bu hükümde olan kimselerin edâ ehliyeti yoktur, Bununla birlikte Hanefîler arasında farklı gruplamalar
haklarını kanunî temsilciler vasıtasıyla kullanırlar. da bulunmaktadır.
Bunların dinen ve hukuken geçerli niyet ve iradeleri
bulunmadığından imanla ve ibadetlerle mükellef Bunlardan birine göre namazlar;
tutulmazlar, fiilleri sebebiyle cezaî sorumluluk da a) Allah’ın farz kıldığı (mektûbe) namazlar
taşımazlar. Sözleri, hukukî fiil ve işlemleri hukuken
geçersiz olup yok hükmündedir.
b) Hz. Peygamber’in sünnetiyle sabit olan (mesnûn) Nezir namazı, esasen gerekli ve görev olmamakla
namazlar, birlikte, kişi bir vesileyle namaz kılmayı adadığı zaman
kendi iradesiyle kendini yükümlü kılmış olur; artık bu
c) Nâfile namazlar olmak üzere üç çeşittir. yükümlülüğü yerine getirmesi gerekir.
Hz. Peygamber’in sünnetiyle sabit olan namazlar da
vâcip olan ve vâcip olmayan kısımlarına ayrılır.
A) FARZ NAMAZLAR
B) VÂCİP NAMAZLAR
Mekke, dinî ve ticârî bir merkezdi. Yemen’den Kusay, idareyi eline alır almaz, Kureyş kabilesinin
başlayıp Akabe Körfezi'ne ulaşan ticaret yolu, Mekke boylarını Kâbe'nin etrafına inşâ edilen evlerde iskâna
ve Medine’den geçerek Akdeniz limanlarına tabi tuttu.
bağlanmaktaydı. Ayrıca Mekke çevresinde yılın belli
zamanlarında panayırlar kuruluyordu. İşte Kâbe’nin Kabilesini bir araya topladığından dolayı
dinî bir merkez oluşu ve Hicaz’ın, Yemen Suriye ticaret “mücemmi'” (birleştirici) ünvanını aldı.
yolu üzerinde bulunması bölgenin önemini daha da Kendi yakın akrabalarını şehrin iç kısımlarına, uzak
artırmıştır. akrabalarını da dış kısımlarına yerleştirdi.
Mekke’yi ilk olarak mesken edinenlerin Amâlika İç kısma yerleşenlere Kureyş el-Bitâh
olduğu söylenir.
Dış taraflara yerleşenlere Kureyş ez-Zavâhir adı
Daha sonra buraya Güney Arabistan kökenli verilir.
Cürhüm kabilesi yerleşmiştir.
Bu suretle Kureyş kabilesi göçebelikten (bedevîlik)
Hz. İsmail burada büyümüş ve Cürhümlülerden bir yerleşik hayata (hadarîlik) geçmiş oluyordu.
kızla evlenmiştir. Aslen İbrânî olan Hz. İsmail, Yemen
asıllı Cürhümlülerden Arapça öğrenmiştir.
Resûlullah’ın vefat ettiği yıl bu mukâbele iki defa 4. Hz. Ömer’in Müslüman olması hâdisesinde, kız
yapılmıştır. kardeşi Fâtıma’nın elinde bulunan Tâhâ sûresinin
baş tarafının yazılı bulunduğu sahîfe de Kur’ân’ın
Sahâbenin Ezberlemesi: yazıldığını gösteren önemli bir delildir.
Hz. Peygamber, inen âyetleri ezberledikten sonra önce Resûlullah vahyin yazılmasına öyle bir itina
erkeklere, sonra da kadınlara okuyordu. gösteriyordu ki yazılan metinleri vahiy kâtibine yüksek
sesle tekrar okutturuyor ve herhangi bir hata, eksiklik
Sahâbeyi Kur’ân’ı ezberlemeye sevk eden belli başlı
veya fazlalık varsa hemen düzelttiriyordu.
sebepler:
Fezâilu’l-Kur’ân
Ebu’l-Fazl Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî
el-İtkân fî Fezâili’l-Kur’ân.
Ricâl İlmi’nin bir diğer adı da Cerh ve Ta‘dîl Yahyâ b. Maîn’in’in (ö.233/847) et-Târîh ve’l
İlmi’dir. İlel’i.
Cerh ( ) ال جرحyaralama, suçlama, ta‘dîl ( ) ال ت عدي لise Ahmed b. Hanbel’in (241/855) el-İlel ve
düzgün ve kusursuz kabul etme anlamına gelir. ma‘rifetü’r-ricâl’i.
Hadis ilminde cerh, râvîler hakkında olumsuz kanaat Muhammed b. Îsâ et-Tirmizî’nin (ö.279/892)
belirtme, ta‘dîl ise râvîler hakkında olumlu kanaat aslı kaybolup, Ebû Tâlib elKâdî tarafından fıkıh
belirtme anlamında kullanılır. konularına göre yeniden tertip edilmiş şekli
günümüze ulaşan el-İlelü’l-kebîr’i ve Câmî‘i’nin
Bu ilmin amacı, râvîlerin kimliklerinin belirlenmesi,
elli birinci kitabı (bölümü) olan elİlelü’s-sağîr’i.
hocalarından hadis alma ve öğrencilerine hadis
aktarma yöntemlerinin sağlıklı ve geçerli olup İbn Ebî Hâtim er-Râzî’nin (ö.327/938) İlelü’l-
olmadığı, hadis rivayetine ehil olup olmadıkları ve Hadîs’i.
güvenilirliklerinin tespit edilmesidir.
Ali b. Ömer ed-Dârakutnî’nin (ö.385/995) el-
Önceleri râvîler hakkında hocalara sorarak sözlü İlelü’l-vâride fi’lehâdîsi’n-nebeviyye’si.
(şifâhî) olarak aktarılan bilgiler hicrî ikinci asrın
ortalarından itibaren kitap haline getirildi. İlk kitaplar Ebu’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin (ö.597/1200-2) el-
Tarih ve Tabakât ismiyle kaleme alındı. İlelü’l-mütenâhiye fi’lehâdîsi’l-vâhiye’si.
Sıfatların inkârı,
Kur’ân’ın yaratılmışlığı
İlâhî sıfatlar,
Kader
Emeviler (661-750)
Hz. Ali şehit edilince Küfe halkı Hz. Ali’nin oğlu Hz.
Hasan’ı halife seçti. Muaviye’de, Şam’da halifeliğini
ilan etti. Bunun üzerine Hz. Hasan, Müslüman kanı
dökülmesin diye Muaviye ile antlaşma yaparak
halifelikten çekildi.
3. Necde b. Âmir liderliğinde ortaya çıkan Necedât, İmamet için soy değil mü’min vasfını
taşıdıktan başka ilim, zühd ve adalet sahibi
4. Kurucusu genellikle Ziyâd b. el-Asfar olarak kabul olmak önemlidir. Bu nitelikleri taşımak
edilmekle birlikte, bazen de Abdallâh b. Saffâr suretiyle itaate lâyık olan herkes imam olabilir.
olarak kabul edilen Sufriyye,
5. Beyhesiyye,
6. Acâride,
7. Seâlibe
8. İbâdiyye
ehlü'l-îmân ve'l-istikâme,
ehlü'l-adl ve'listikâme,
cemâatü'l-müslimîn,
-“Sonsuz/ezeli dharma/yasa” anlamına gelen bu -Bu dinin iki temel görüşü vardır.
kelimeyle, belli bir kurucuyla ilişkilendirilen dünyanın
bir başlangıcının olmadığını ifade ederler. Değerli arkadaşlar, MUHTASAR KONU
ANLATIMI PDF’MİZ TANITIM AMACI İLE
-Hintli olmayanlar bu din için Hinduizm kelimesini
kullanır.İndus nehrinin doğu tarafında yaşayanlar ÖRNEK OLARAK VERİLMİŞTİR.
anlamına gelir.
Muhtasar kitabımız, 10 kitabın konuları
-Bugün dünyada varlığını devam ettiren en eski dindir. incelenerek tek kitap haline getirilmiş olup
-Hindistan nüfusunun %80’i Hindu dinini kabul eder. 450 sayfadır.
-Hindistan dışında 45 Milyon mensubu vardır.Bunun WHATSAPP İLETİŞİM HATTIMIZ : 0530-
18 Milyonu Nepal’de yaşar
411-67-34 bizlere ulaşabilirsiniz..
-Nepal, Hinduizm’i devlet dini ilan eden tek ülkedir.