You are on page 1of 214

15 TEMMUZ: BİR ÖZEL HARP

KOMUTANLIĞI TİYATROSUDUR

HULUSİNASYON
ASKER ASKEROĞLU
1
ÖNSÖZ
TSK'DA BÜYÜK YIKIM SÜRÜYOR. 15 TEMMUZ 2016’DA SAHNEYE
KONAN ÖZEL HARP KOMUTANLIĞI GLADYO OPERASYONU TİYATROSU
DEVAM EDİYOR. TÜRKİYE'Yİ YIKIYOR. GENERALLER VE SUBAYLAR BİTTİ,
SIRA ASTSUBAYLARA GELDİ. SORGUSUZ SUALSİZ, YAŞ KARARI DAHİ
OLMADAN RESMEN ÇÖLE ATIYORLAR VE ÖZLÜK HAKLARINI DAHİ
VERMEYİP TAZMİNAT TALEP EDİYORLAR. NİCE GENÇ TSK MENSUBUNA
5 YILDIR OPERASYON ÜSTÜNE OPERASYON YAPILIYOR VE İŞSİZ,
AİLESİZ BIRAKILIYOR. KENDİ KENDİNİZE DARBE YAPAN DARBECİLER
DARNECİ OLMAYANLARA DARBECİ DİYEREK ‘FETÖMETRE’ ADLI HİÇ BİR
KURALA VE NATO SİSTEMİNE UYMAYAN KRİTERLERLE NATO ORDUSU
TSK’YA AVRASYA EKSENİ İLE KAZIK ATIYOR... ÇAKMA DARBENİN AĞIR
FATURASI: TSK YIKILDI VE FETÖ JARGONU İLE ETKİSİZ HALE
GETİRİLDİ... DARBECİLERLE ORTAK OLAN ERDOĞAN, TÜM SUÇLARINI
MASUM OLAN HİZMET CEMAATİ ÜSTÜNE ATARAK GÜNAH KEÇİSİ
YAPIYOR VE YAPTIRIYOR. TÜM DÜNYA GERÇEKLERİ GÖRDÜ, BİLİYOR.

15 TEMMUZ ERDOĞAN, MİT VE ÖZEL HARP DARBESİNİ İNCELEYEN


BELGESELİN YÖNETMENİ J. LORENTZEN: “AB, NORVEÇ, ALMANYA
İSTİHBARAT SERVİSLERİ İLE GÖRÜŞTÜM. 15 TEMMUZ'UN ARKASINDA
GÜLEN'IN OLDUĞUNA İNANMIYORLAR. ERDOĞAN İLE İLGİLİ HER ŞEYİ
BİLİYOR AMA SUSUYORLAR' DİYOR. NATO, ÇOKTAN KENDİ İÇİNDE
YAYINLADIĞI GİZLİ RAPORUNU, ZATEN BİLEN ERDOĞAN'A JOE BİDEN
İLE BİR KEZ DAHA 16 HAZİRAN 2021’DE İLETTİ. 15 TEMMUZ ASRIN EN
BÜYÜK YALANI. HİÇ BİR DEVLET BU YALAN ÜZERİNE DEVAM EDEMEZ.
ER VEYA GEÇ GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMA GİBİ BİR HUYU VARDIR...

FARUK ARSLAN

15 TEMMUZ 2021
2
Ergenekon denilen yapı, ABD’de ve NATO’nun üye ülkelerinde tasfiye
ettiği Gladyo’nun kılıç artığıdır. Eskiden NATOcu, bugün Avrasyacı
görünmelerinin nedeni eski patronlarının tasfiye kararına karşı,
statükolarını koruma içgüdüsüyle, sığınacak yer aramalarındandır.

Bizimkisi de umut işte: Ne de olsa aynı gemideyiz değil mi?


İftira attır düşür dara,
Git hakkını OHAL'de ara!
Komisyoncu yüzden kaç lira?
Komisyoncu İade Kaç Para?

3
KOMUTA ZİNCİRİNİ BİZZAT HULUSİ AKAR KIRDI!

Eski Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı emekli Orgeneral


Hulusi Akar dışında hiç kimse Türk Silahlı Kuvvetleri’ni 15 temmuz
2016 gecesinden daha başıbozuk, disiplinsiz ve hiyerarşisi altüst bir
duruma düşüremezdi. NATO raporlarında darbeyi Fethullah Gülen
yaptı iddiası çok komik, saçma, mantıksız ve gerçek dışı bir algı olarak
kabul edilmiştir. NATO ve TSK’da hiyerarşi ve disiplini kasıtlı olarak
dumura uğratmak en büyük suçtur ve askeri mahkemede Akar’ın
yargılanması gerekmektedir. Dönemin Kuvvet komutanları da Akar’ın
suçuna ortak oldukları için Askeri Ceza Kanunu ve TSK İç Hizmet
Yönetmeliğine göre 15 Temmuz: Özel Harp Komutanlığı tiyatrosunda
rezil rüsva olmuşlardır. ‘Mantığın bittiği yerde askerlik başlar’
mantıksızlığın ile emre itaate alıştırılan TSK mensuplarının
komutanların emirlerine itaat etmekten başka iradesi yoktur. İtaat
etmedikleri takdirde askeri mahkemede yargılanırlar.

Akar’dab baska hiç kimse TSK’da doğurabileceği risklere rağmen ordu


ve ülke güvenliğini ateşe atamazdı. Askerliğin olmazsa olmazı EMİR
KOMUTA ZİNCİRİNİ doğrudan Akar kırdı. Akar, Ankara’da emir komuta
hiyerarşisini her kademedeki komutanı farklı yerlere göndererek felç
etti. Onlardan boşalan yerlere de emir komuta yetkisi olmayanları
görevlendirdi. Hizmet Cemaati ile zerre alakası olmayan bir planlama
olduğu çok açık 15 Temmuz tiyatrosu bir Özel Harp produksiyonu.

HER ŞEY KAOS İÇİN PLANLANMIŞTI

Akar, yetkisini kullanıp Hava Kuvvet Komutanlığı’na haber vermeden


uçuş yasağı koydurdu. MİT’in Suikast (Darbe) ihbarını, Başbakan ve
Cumhurbaşkanı’na haber vermediği gibi tedbir alması için Jandarma
Genel Komutanı ve Hv.KK’nı da uyarmadı. Hiyerarşi tepetaklak oldu.

4
Ankara sokaklarında dolaşan tanklar Mamak'tan çıkmıştı. Mamak’taki
Zırhlı Tugay’ın bağlı olduğu Garnizon Komutanı’nı 15Temmuz akşamı
görev ve yetki alanı dışına bizzat Akar görevlendirdi. Akar, Garnizon
Komutanı’na Etimesgut’tan “tank çıkmasın” talimatı verdi. Oysa
Etimesgut’taki Zırhlı Birlikler Okulu, Garnizon'a değil EDOK'a bağlıydı.
EDOK Komutanı’na haber vermedi.

Akar, Garnizon Komutanı Metin Gürak’a, 18.30’da, "Etimesgut Zırhlı


Birlikler Okulu’nda bir tank dahi çalışmayacak" talimatı verdi. Aslında
bu emrin muhatabı EDOK Komutanı Org.Kamil Başoğlu idi ve bu emir
komuta zinciri içinde KKK Salih Zeki Çolak aracılığıyla iletilmeliydi.

Darbe görüntüsü için Ankara sokakları ve Genelkurmay önünde


tanklar dolaşmalıydı. “Önlem aldım” demek için Etimesgut’a özel emir
verince geriye tek alternatif kalıyordu: Mamak’tan tank çıkarmak.
Bunun için de Garnizon (4. Kolordu) Komutanı makamından
uzaklaştırılmalıydı. Varsayalım ki Akar sürekli irtibatta olduğu
Garnizon'u unuttu! Fakat Garnizon Komutanı Gürak da görev ve yetki
alanı dışında kalan Etimesgut’la ilgilenirken, kendi emrindeki en
büyük birlik olan Mamak 28. Mekanize Tugay’a “tank çıkmasın” emri
vermeyi nedense aklına getiremedi?

ÇOLAK VE GÜRAK’I MEŞGUL ETTİ

Genelkurmay Başkanı elbette acil durumda her kademedeki


komutana özel emir verebilir. Bu emri alan da kendi üstüne haber
verir. Akar bunun için de hazırlıklıydı: Hem EDOK hem de Garnizon’un
bağlı olduğu Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak’ı da Kara Havacılık’a
göndererek meşgul etti. Karargah'ta silahlar patlıyor, polis tedbir
alıyor, ÖKK binanın içine giriyor ama Akar’ın hiçbir şeyden haberi
olmuyor! KKK’da yetkilisi orgeneral Çolak ve Garnizon Komutanı

5
Gürak’ı "DAHA BÜYÜK PLAN" için yanından uzaklaştıran Akar o kadar
rahattı ki, masanın altındaki güvenlik butonuna bile basmadı.

YERİNE VEKALET EDECEK KOMUTAN BIRAKMADI!

Akar tedbirliydi. 15 Temmuz Gecesi ÖKK timleri kendisini almaya


geldiği zaman Ankara’da yerine vekalet edebilecek komutan
bırakmadı. Önce KK Komutanı Salih Zeki Çolak ve 2. Başkan Yaşar
Güler’in derdest edilmesini bekledi. Genelkurmay'ı 'basan' ÖKK tim
komutanı Fırat Alakuş, Çolak’ı "DARBECİ", Güler’i ise "FETÖCÜ"
varsayıyordu. ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı kendisine Akar'ın
güvenliğini sağlama emri vermişti. Makam kapısının önünde bekledi
ve Akar’ın emir subaylarından aldığı emirleri uyguladı.

NEYSE Kİ AKP TEDBİRLİYDİ!

Akar makamında beklerken, AKP tedbir almış, Akıncı üssünün


bulunduğu Kazan’da, Topçu Okulu’nun bulunduğu Polatlı’da ve Zırhlı
Birlikler Okulu’nun bulunduğu Etimesgut’ta nizamiye önünde yığınak
yapmak için plan yapmış, tedbir almıştı. Darbeye karşı en hızlı
reaksiyonu Polatlı teşkilatı göstermiş, 19.00’da partilileri toplayıp
görev yerlerine yönlendirmişti. Polatlı AKP İlçe Başkanı YAŞ kararı ile
1997’de TSK’dan atılmış eski Sağlık Astsubayı Ekrem Erarslan idi.
Etimesgut’ta nizamiye önünde kum dolu belediye kamyonları ile
yığınak yaptırdı. Emri Hulusi Akar’dan veya AKP Lideri Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’dan daha önce almıştı. AKP Teşkilatları bir ay
öncesinden Metin Külünk ve Sedat Peker’in verdiği brifinglerden
dolayı hazırlıklıydı. Çok gizli tutulan AKP toplantısına Hizmet
Cemaat’inden kimsenin sızmamasına özen gösterildi. Polatlı AKP
Teşkilatında Eraslan, sabahtan akşama kadar toplantı yapmıştı.

6
Erdoğan, henüz Marmaris’de kayıp iken AKP teşkilatları çoktan
organize olmuş, ne yapacaklarını biliyorlardı. İmamlar sela
okuyacağını biliyor, AKP belediye kamyonları kum ile doldurulmuştu.
Aylarca süren hazırlıklarda işaret fişeği köprüye Harbiyelilerin
çıkartılması idi. Harbiyeliler Akar ve Abidin Ünal’ın kendilerine
kurdukları kumpastan habersiz imre itaat ediyordu. Eşzamanlı olarak
belediyeler de kasaları dolu çöp ve nakliye kamyonları ile nizamiye
giriş çıkışlarına barikat örmek için kontak çevirmişti.

Hem darbeciler, hem AKP’liler, hem de belediye görevlileri sanki


Akar’ın planlarından haberdarmış gibi eşgüdümlü hareket ediyordu!
Ancak bir sorun vardı. Akar’ın planlamaya almadığı MAMAK’ı AKP de
unutmuştu. Metin İyidil, Etimesgut’da kum kamyonları ile
bağlanırken, Metin Gürak, Akar’ın emriyle Ankara’da tankları 28 Şubat
sürecinde Çevik Bir’in Sincan’da yürüttüğü gibi yürütmeyi başarmıştı.
Çok hazırlıklı AKP teşkilatı tedbir almamıştı. Danışıklı dövüş oynandı.

7
15 TEMMUZ BİR ÖZEL HARP KOMUTANLIĞI DARBESİDİR. GERİSİ MASAL

3 kanlı Özel Harp organizasyonu: 1Mayıs 1977 Taksim, 2 Temmuz 1993


Sivas ve 15 Temmuz 2016 tüm Türkiye... Demokrasiyi askıya almak
için; Karşıt kesimler dar bir alana sıkıştırıldı. Keskin nişancılar yüksek
noktalardan, provokatörler ise kalabalığın içinden katliam fitilini
ateşledi. Tesadüf bu aya: "FETÖmetre"nın mucidi Cihat Yaycı ile Sedat
Peker'in "FETÖ borsasının kurucusu" olduğunu iddia ettiği Cihan
Ekşioğlu bir arada Paramount Otel’de görüntülendi.

8
Hizmet Cemaati ile hiç alakası olmayan bir Özel Harp tiyatrosu çok
başarılı biçimde oynanıyordu ve oldukca koordineydi. Albay Sadık
Üstün ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yardımcısı Albay Kemal
Eskintan, ÖKK adına operasyonda koordinasyonu sağlıyordu.
Erdoğan, Fidan ve Akar arasında iletişim hiç kopmamıştı. Organize
biçimde hareket eden darbeciler, toplumu aldatma, algı rekoru kırdı.
İşlevi SİVİL SOYKIRIMI meşrulaştıramak ve mağdurları oyalamak olan
OHALKomisyonu Erdoğan tarafından Mustafa Yeneroğlu
başkanlığında TBMM’de kuruldu. Hükümsüzdür. 140 bin kişiden
nerdeyse kimseye görevine iade etmedi. Hukuku tıkama görevi gördü.

Darbe gecesi birliklerinin başında olması gerekirken, köprüde askeri


öğrencileri tuzağa çeken Tümgeneral Yavuz Türkgenci, 1. Ordu
Komutanı Orgeneral Ümit Dündar’ın emriyle Hava Harbiyelileri
Boğaziçin köprüsünde MİT ve ÖKK elemanlarının açtığı koridordan
geçirip halkı ortasına bilerek atmıştı. Emniyet Müdürü Mustafa
Çalışkan ile danılıklı biçimde Harbiyelileri darbeci gösterme tiyatrosu
başarılı biçimde sahnelendi. Türkiye Milletine Türkgenci ve Çalışkan
hesap vermelidir. Neden öğrenciler zorla linç edilmeye gönderildi?
Neden bu şahıs Türkgenci darbeden sonra korgeneral oldu? Suç
Örgütü Lideri ve 15 Temmuz’da Erdoğan ve MİT’in sahadaki mafya
babası Sedat peker’in dile getirdiği gibi halka silah dağıtma görevi
Özel Harp Komutanlığı’na aittir. AKPli sivil Özel Harp elemanlarına
Yavuz Türkgenci silah dağıttı mı? Ümit Dündar bundan haberdar
mıydı? Eski ve emekli Özel Harp Komutanları Engin Alan ve Saldıray
Berk, silahları dağıtmış olmasın sakin? Vatan Partisi Başkan Yardımcısı
olan Berk ve MHP eski Milletvekili Alan, ÖKK’nın tiyatrosunu yöneten
üstakıllar olarak dikkati çekmesine ragmen ortada hiç gözükmediler.
ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı ile 15 temmuz gecesi 50 kişiyi infaz
ettirmek için telefonla şifai emirler vermekle meşguldü. Kesinlikle
güya darbeyi öğrendiği eşinin dizleri dibinde hayret etmiyordu.
Tuğgeneral Semih Terzi’yi öldürme emri veren Aksakallı, kullanılmış
9
ve bir paçavra gibi bir kçşeye atılmış darbe suçlusudur. Suça
azmettirmek, darbecilik gibi suçlardan yargılanması gerekmektedir.

Sedat Peker@sedat_peker · Jul 8, 2021: Senin cumhurbaşkanı


olmanı planlayan arkandaki şaibeli organizasyonla 15 Temmuz

10
sonrasında da bu silahları dağıtmaya neden devam ettiniz? Öyle ya,
bu silahları gerektiğinde dağıtma görevi Özel Harp Dairesi’ne ait.

Askeri öğrencilerin sahte darbe başladıktan saatler sonra nasıl koridor


açılıp dönemin İstanbul'daki en büyük tümen komutanı YAVUZ
TÜRKGENCİ tarafından nasıl tuzağa çekildiği videolarla, haberlerle
detaylı biçimde anlatılıyor. Beyaz yelekli ve boğazda sivil dolaşan
komutan darbeden sonra terfi ediyor. Hava Harp Okulu öğrencileri,
köprü askerlerce kapatıldıktan saatler sonra, halk araçlarla yolu
kapatmışken MİT tarafından açılan şeritten köprüye getirtiliyor.
Güvenli biçimde çıkmalarına yardımcı olmayan Türkgenci, görevi
suistimalden ve kötüye kullanmaktan yargılanması gerekir.

Tek davada Hava Harbiyelilere 5 bin sayfa iddianame yazan


Erdoğan’ın savcıları, kendi içinde çelişkilerle dolu iddianameleri
Yargıtay’da bozuldu. Harbiyelilerin savunmasındanda anlaşılacağı gibi
silahlarından hiç ateş edilmemiştir. Çünkü onları bu tuzağa çekenler
tüfeklerini şarjörsüz olarak almalarını emretmiştir. Askeri öğrenci ve
erlere "DARBECİ SAYISI" yüksek görünsün diye ceza verildi. Başka
açıklaması yoktur. Erlerden bile statüde aşağıda olan askeri
öğrencilerin zaten yetki ve sorumluluğu yoktur. Ceza verilemez.

Türkiye’nin her yerinde garip işler oluyordu. Ankara ve İstanbul


dışındaki illerde birliklerden hemen hiç tank çıkmadı. Zaten diğer
illerde darbe girişimine fiilen katılan birlik olsa da sonuç
değişmeyecekti! Darbeciler her aşamada Akar’la koordineli hareket
ediyor gibiydi… Akar, Gürak’ı Etimesgut'a yönlendirince (2 tank
çıkmaya çalışsa da ‘barikat’ nedeniyle ciddi bir sorun yaşanmadı) ,
darbeciler de Gürak’ın yerine Polatlı Topçu Okul K. Tümg. Osman
Ünlü'yü atamıştı. Ünlü boşa çıkarılınca da Polatlı’dan KOKTOD emriyle
askeri araç çıkışı yaşanmıştı. Mamak’ta Gürak’a bağlı 28. Mekanize
Tugay Komutanlığına da KKK karargahından Tuğg. Ali Kalyoncu
11
atanmıştı. Tankların çıkış emrini verdiği iddia edilen Kalyoncu firarda
olduğu için onun savunmasını bilmiyoruz.

Kara Kuvvetleri Komutanı SALİH ZEKİ ÇOLAK'IN anlayamadığı


'darbeyi' askeri öğrenci ve erler mi anlayacaktı?!! Emreİ taat Suç
Değildir. "Tatbikat sandım" diyen KUVVET KOMUTANI olunca

12
kahraman sayılırken ASKERİ ÖĞRENCİ olunca niçin müebbet ceza
alıyor?! 19.01.2018’de 37 Hava Harp Okulu öğrencisine, 24.04.2018’de
26 Kara Astsb MYO öğrencisine, 18.05.2018’de 62 HHO öğrencisine,
25.05.2018’de 116 HHO öğrencisine, 12.07.2018’de 44 HHO
öğrencisine, 03.01.2020’de 70 HHO öğrencisine müebbet hapis cezası
verildi!

YARGITAY BOZDU, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TAHLİYE KARARI ÖNERDİ.


PAŞA KEYİFLERİNİ HİÇ BOZMUYOR 15 TEMMUZ KONSEYİ.

TSK’da 5 bin personelin ‘FETÖ’ soruşturması sürüyor... Şehit olunca


arkasından ağlayıp helvasını yersiniz. Biraz zaman geçer eşini hapse
atarsınız. Hayatta kalırsa savunmasız ihraç eder haindi dersiniz. MSB
Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü Nadide Şebnem Aktop’un
verdiği bilgiye göre, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana
19 bin 397 personel ordudan ihraç edildi. Aktop, hakkında adli ve idari
sürecin devam ettiği personel sayısının ise 5 bin 34 olduğunu dile
getirdi. İşlem yapılan personelin hangi kuvvette yer aldığı, asker veya
memur olup olmadığına dair bilgi verilmedi.

ÇOLAK GÖRMEDİ VE ŞÜPHELENMEDİ!

Akar, KKK Salih Zeki Çolak’ı, yanına Kurmay Başkanı’nı da almasını


tembihleyerek, saat 18.00 civarında Kara Havacılık’a göndererek
makamından uzaklaştırmıştı! Çolak darbeci subaylarla çay içip sohbet
edip, her şey yolunda tekmili vermişti. Çolak, Kara Havacılık’tan
havalanacak helikopterlerin MİT Müsteşarını kaçıracağı şüphesiyle
denetlemeye gidiyor ama apronda uçuşa hazır bekleyen helikopterleri
görmüyor veya önemsemiyor! İlginçtir, Komutanı Akar'ın emir
subayından şüphelenen Çolak, Genelkurmay basıldıktan, silahlar
patladıktan ve kendi korumaları girmeyelim uyarısına rağmen
Genelkurmay’a girmekte tereddüt etmedi.
13
14
!Çolak yaşadıklarını 16 Temmuz 2018’de ABD'de bir konferansta
anlatırken hem kendisini hem de Akar’ı ele veriyordu! “Akar’ın emir
subayı, ‘Sn. komutanım bir şey mi var?’ diyerek ağzımı aradı” diyen
Çolak, Kara Havacılık’taki olayla Akar’ın emir subayı arasında “darbe
dışında” nasıl bir ilişki kurmuş olabilir?

Çolak’ı çağıran ise şüphelendiği Akar'ın emir subayı Yarbay Levent


Türkkan’dı. Türkkan, ‘çok rahat’ bir ses tonuyla, "Komutanım
Genelkurmay Başkanımız sizi ve özellikle Kurmay Başkanımız İhsan
Uyar'ı Karargâh'a bekliyor" deyince hiç ikiletmedi. O anı “çok ciddi
silah sesleri geliyordu” sözleriyle anlatan, Çolak, emir subayı ve
koruma müdürünün girmeyelim uyarılarına rağmen ısrar ediyor ve
derdest ediliyor. Bu dikkatsizliğin bedelini ise Çolak’ın "FETÖCÜ"
koruma müdürü Bnb. Burak Akın iki ayağından yaralanarak ödüyor!
Çolak o kadar saf ki, Genelkurmay’a girerken tam teçhizatlı özel
kuvvet personelini görünce bunu “kışlanın korunmasına yönelik bir
TATBİKAT” zannediyor. Savunmalarında "TATBİKAT SANDIK" diyen
çavuş, onbaşı ve erlere ise müebbet hapis cezası verildi.

DERDEST EDECEK CEMAATÇİ ARANIYOR!

Donanma Komutanı Veysel Kösele de parkta, bahçede saklandıktan


sonra Çolak gibi kendisini derdest etmesi için komutanı “Cemaatçi”
olan bir muhrip çağırtmış, geminin amiral odasına kapanıp kendisini
rehin aldırmıştı. O gece Donanma'nın yüzde 70'i seyre çıkmış, denize
açılmıştı. Kösele de kime teslim olması gerektiğini biliyordu!
Komutanı Bostanoğlu gibi Donanmayı yetkisiz kişiler eliyle komuta
etti... Kösele, gemilere limana dön emri verirken, karadakiler
yaklaşanı vurun talimatı alıyordu!

15
ERDOĞAN'IN EMNİYET MÜDÜRÜ MUSTAFA ÇALIŞKAN DARBECİ

Kendini "Türkiye'deki en dürüst insan" gören Mustafa Çalışkan 15


Temmuz gecesi 'ele geçirilen' tank ile 500 vatandaş öldürerek katliam
yapmak istediğini itiraf ediyor.

Kanlı 1 Mayıs 1977 gibi polis, "İç Savaş psikolojisine"


sokulmuştu. Keskin nişancılar halka ve askere ateş açtı. Bu kez halk
da silahlandırılmıştı. Hava Harp Okulu’nda 1 minibüste, 24 adet C4
kalıbı, 22 adet el bombası bulundu. Şef Mustafa Çalışkan askere
tankla ateş edecekti!

16
"Darbeci" sayısı yüksek görünsün diye müebbet verilen ere, askeri
öğrenciye bunca zulüm yetmez mi? İşkencecilerin kanlı kalemiyle
yazılan iddianamelerin hepsi saçmasapan ve tamamen
çöktü. Hukukun yüz karası, işkenceyle dikte ettirilen
ifadeler, talimatla rapor yazan bilirkişiler, sahte/üretilmiş
belgeler, içi boş casusluk suçlamaları dolu. Savcılık siteleri silse bile
mağdurların savunmalarına ulaşmak mümkün. En büyük skandal ve
yıkım Donanma’da yaşandı. Emekli Jandarma Albayı, Odatv yazarı
Mustafa Önsel’in dışarıdan yönetiği donanma kumpası sürecinde
Perinçek grubunun darbede Erdoğan, Fidan ve Akar’ın en büyük
yardımcı koordinatörleri oldukları bir bir ortaya çıktı. Balyozcu ve
ETÖcü olarak bilinen askerler 15 Temmuz tiyatrosunda Erdoğan ile
ittifak yapmış, ciddi planlama, hazırlık yapmış gözüküyorlar.

17
BÜLENT BOSTANOĞLU DA HİYERARŞİYİ TAKMADI!

Akar Kara Kuvvetleri’ni ve 4. Kolordu’yu yetki/görev kaosuna sokarken


Dz. KK Bülent Bostanoğlu da benzer bir yetki-görev anarşisini
Bahriye’ye yaşattı.

15 Temmuz gecesi İspark’da saklanarak yönettiği donanmayı başsız


bırakan Bülent Bostanoğlu, yaptığı telefon konuşmalarında
darbecilerle konuştuğu ve darbe talimatları verdiği ortaya çıkmasına
ragmen yalan söylüyor. Hulusi Akar, Akıncılar üssünde yaptığı MGK ve
YAŞ toplantısına Bostanoğlu’nu davet etmeyerek onu beri baştan
safdışı bırakmıştı. Terfi pazarlığı yapılan Akıncılar 15 ve 16 Temmuz
gece toplantısında Saldıray Berk’in sunduğu terfiler ve sıkıyönetim
komutanlar listeleri gece yarısı saat 3’de onaylanırken, diğer
sıkıyönetim listelerinde adları yazılanlar ya darbeci ya FETÖ’cü diye
mağdur edildi. Komutanların listelerden haberi olmadığı ortaya çıktı.
Akar’ın Personal Daire ve Planlama şubesinin terfileri kabul edildi.

18
Bülent Bostanoğlu, ifadesini değiştirerek defalarca yalan söyledi.
Daha sonra da güya darbecilerden şikayetci oldu. Akar’dan mı yoksa
Erdoğan’dan mı şikayetci anlaşılamadı. Saldıray Berk’den şikayetci
olduğunu kimseye söyleyemedi. Darbecileri gizliyor sadece. Korkuyor.

Deniz KK Karargah iddianamesinere göre, "taşıdığı üniformanın


gerektirdiği cesareti gösteremeyen" DKK Bülent Bostanoğlu düğüne
giderken Ankara'da yetkili bırakmadı. O akşam darbeden
şüphelendiğini önce itiraf etti! İfadesini değiştirdi. Şikayetci oldu.
Düğüne gidip idare ettiği donanmada olan bitenden haberi olmadığını
iddia eden Bostanoğlu, o zaman niye kuvvet komutanı? Bu soruya
cevap veremiyor. Donanma’da Mustafa Önsel daha etkili gözüküyor.

19
O gece DzKK'nda emirkomutayı felç eden Bostanoğlu için yukarda
hatalı ifade kullandım. "İFADE DEĞİŞTİRDİ" yerine "AYNI İFADEDE
KENDİNİ YALANLADI" demeliydim. Darbeyi 22:23'te öğrenmiş ama
19:30'da yanından gönderdiği emir subayı ile darbecilere refakat
etmediği izlenimi vermiş! İstanbul’da Deniz Kuvvetleri Komutanı
Bülent Bostanoğlu ve Donanma Komutanı Veysel Kösele’nin de bir
şeyler olacağından haberi vardı. Heybeliada Deniz Lisesi diploma
töreni öncesi bir buçuk saat konuşmuşlardı.

Bostanoğlu, 19.30’da, güvenlik tedbiri olarak emir subayını en yakın


AVM’ye göndermişti. İlk ifadesinde, “darbecilerce tesirsiz hale
getirilmemek için katıldığı düğünde emir subayının kendisine refakat
etmediği izlenimi” verdiğini itiraf etti. Saray ve Genelkurmay darbe
saatini güncelleyince o da ifadesini değiştirerek, darbeyi öğrenme
saatini 22.23’e çekti!

20
JANDARMA’DA YAŞANAN TİYATRO ÖLÜMCÜL SONUÇLAR YARATTI

Jandarma olmadan yalnızca ÖKK ile darbe başarılı olamazdı. Galip


Mendi de Bostanoğlu gibi kendisini derdest edecek tuğgenerali
Konya’dan çağırttı! “Cemaatçi generalle” ailecek tanışıyorlardı.
Ankara’da Orduevi’ne gelen 'darbeci' generali kendi makam aracına
aldı. Akıncı’ya geldiğinde kendisini rehin alan generale, “SEN BURADA
KAL” diye emrederek tek başına içeri girdi. ÖKK’nın eski komutanı
Mendi, Orduevi’nde katıldığı düğünden sözde kaçırılmıştı ama
kaçırıldığından ne düğüne katılanların ne de yakın korumalarının
haberi olmadı!

Darbecilerce kaçırılma konusunda Çolak, Kösele, Mendi, gibi Abidin


Ünal da kararlıydı. Darbeciler gelinceye kadar kendisi düğün
salonundan ayrılmadığı gibi birliğine dönmek isteyene de müsaade
etmedi. Ünal, Hava Harbiyelileri gece boyu yorduktan sonra linç
ettirmeyi dahi göze almıştı. Saray adına Akar’ı markaja aldığını
sanıyordu. Akar’ın, bu işi yüzüne gözüne bulaştıracağını ve yerine ilk
Havacı Genelkurmay Başkanı olacağını sanıyordu... Peki or
rütbesindeki tecrübeli komutanların, RTE’nin açıklamasında belirttiği,
“birliklerde öğleden sonra hareketlilik başladığı” haberini kuvvet
komutanı olarak duymamaları ve darbeciler arasına sazan gibi
dalarak veya bekleyerek kendilerini derdest ettirmeleri tesadüf
müydü?

DERDEST EDİLMEYEN DARBECİ OLUR!

Koskoca orgeneraller bunamadıysa, bunun tek bir açıklaması var: Asıl


senaryoyu okumasalar da, darbenin o gece sahneleneceğini
biliyorlardı! Derdest edilmeyen yani paketlenmeyen “darbecilikle”
suçlanabilirdi. Akar ne yaptıysa da aynını yaptılar! Korg. Metin İyidil,
mahkemede; “O gece Ankara'da 180 general vardı... 20 tanesi derdest
21
edildi. Hadi 20 tanesi izinli diyelim. Ya gerisi... O gün Kara
Kuvvetlerinde Ankara'da 4 general darbeye karşı çıkıp, sabaha kadar
mücadele vermiştir. Biri Yıldırım Güvenç, biri ben, biri Faruk Şengün
diğeri de Sinan Yayla." diyor. İyidil ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı.
Daha sonra 12 yıl 6 aya cezası indirildi. Güvenç 2018 Mayıs’ında
tahliye edildi. Şengün ilk YAŞ’ta emekli edilirken yalnız Sinan Yayla
üniformanın içinde kalabildi.

CEMAATÇİ ARKADAŞLAR ANKARA’DA BEKLENİYORSUNUZ!

İstanbul’dan Kuzey Deniz Saha K. Kur Bşk Tuğa. Ömer Faruk


Harmancık ve İzmir’den Çiğli 2. Ana Jet Üssü komutanı Tümg. Kubilay
Selçuk’u Akıncı’ya çağrıldı. Ankara’da olacaklarından bağlı oldukları
kuvvet komutanlarının bilgisi vardı. Akar Harmancık ve Selçuk’un
cemaatçi olduğunu varsayıyordu. Tanık ve sank ifadelerinden Mehmet
Partigöç, Cemil Turhan, Hakan Evrim, Muharrem Köse, Albay Ali Yazıcı
gibi isimlerin de 15 Temmuz’dan neredeyse 1 yıl öncesinden itibaren
fişlendiği ve izlemeye alındığı anlaşılıyor. Akar Cemaatçiler'in darbeyi
önleyeceğinden emindi. Darbeyi kendisi yapmayacaksa, başkasının da
aradan sıyrılmasına izin veremezdi. Kendini kurtarmak için RTE ile
hem kendi darbecilerini hem de Cemaatçileri harcamak üzere
anlaşmıştı.

“AKAR’IN HABERİ OLMASI KEDİ BİLE GİREMEZ”

ÖKK tim komutanı Fırat Alakuş’a, “terör saldırısına karşı


Genelkurmay'ın güvenliğini takviye” görevini, Zekai Aksakallı vermişti.
Alakuş: "Genelkurmay’ın haberi olmasa, değil beni kediyi bile
sokmazlar. Komuta katının emniyetini aldım.”

22
AKAR: CEMAAT DARBEYE ENGEL OLUR, DARBE YAPAMAZ

Konuşmalarından “Cemaatçı” olmadığı anlaşılan Alakuş, Yaşar


Güler'in derdest edilmesini, Ahmet Zeki Üçok'la ilişkilendiriyor.
Alakuş’a göre, Yaşar Güler, “FETÖCÜ” olduğu için derdest edilmiş.
Güler hakkında "FETÖCÜ" iddiasını Gökhan Şahin Sönmezateş de
dillendirmişti!

23
Alakuş bir detay daha veriyor: “Güler'i derdest eden emir subayının
(Mehmet Akkurt) Hulusi Akar'a bağlılığı Yaşar Güler'e bağlılığından
daha fazlaydı." Alakuş, Salih Zeki Çolak'ın derdest edilmesini de
“Darbeci olduğu ihtimaliyle Akar'ın emriyle alındığını düşündüm"
diyerek açıklıyor. Alakuş komutanlarını tanımlarken lafını özenle
seçiyor. Güler hakkında “FETÖCÜ” derken, Çolak için “DARBECİ”
nitelemesi kullanıyor. Fırat Alakuş, Genelkurmay’da emirleri Hulusi
Akar'ın emir astsubayı Serhat Pasha'dan aldığını söylüyor. ÖKK timi
Çolak’ı, emir astsubayı Pasha’nın aracılık ettiği emirle yere yatırıp
ellerini arkadan kelepçeliyor.

24
TSK HULUSİNASYONA MARUZ KALDI!

Fırat Alakuş, Hulusi Akar'a husumeti olmadığını, aksine model


gördüğünü ifade ediyor. Akar hakkında yanılgısını HULUSİNASYON
başlıklı savunmasında uzun uzun anlatıyor... Alakuş, Akar’ı şöyle
tanımlıyor: "Kafasının nasıl çalıştığını az buçuk anlıyorum. Ucu
dokunuyorsa, ihbar et-istismar et-kurtul, dokunmuyorsa, bırak ve
uzaklaştır. Benim için ‘ürkütücü’ ifadesini kullandı ve günah keçisi
haline getirildim, dezenformasyonla şeytanlaştırıldım." …

"Hulusi Akar'ın bir sorunsalı var. Mantık olarak hem FETÖ hem
AKP'nin bugün pek matah olmayan bir kanadıyla iltisaklı, her ikisine
de angaje. İki taraf arasında sürtünme başlamış, hangi tarafı tutacak?
Kim kazanıyorsa onun. O zaman günahlarını yükleyecek bir kurban
gerekiyordu İşte bu da Hulusi Akar'ın günah keçisi bul, kurtul
sürecidir." Akar günah keçilerini önceden tesbit etmişti. MİT-Emniyet
3000 subayı önceden fişlemişti. Akar DARBECİLERİ uzakta
CEMAATÇİLERİ yanında tutuyordu. KENDİNİ KURTARMAK İÇİN;
DARBECİLERİNE YÜRÜ CEMAATÇİLERİNE TUT dedi.

Akar cemaatçileri “BALYOZCULAR DARBE YAPACAK, İÇ SAVAŞ


ÇIKARACAKLAR, ENGEL OLALIM” sözleriyle dolduruyordu. Cemaatçiler
daha önce Ergenekon ve Balyoz hadiselerinde RTE ve Akar’ı defalarca
kurtarıp önlerini açtıkları için bunu da benzer bir “DEVLET İŞİ” olarak
görüyorlardı.

25
Kara Kuvvetlerinin içinde "Kemalist Subaylar yapısı" varmış ve o yapı
ile AKP iktidarı 15 Temmuz için anlaşmışlar. "Yapı"yı anlatan bir
Kemalist... "Anlaşma"yı anlatan bir AKP'li... Başka ne yapılar var
TSK'da? 'Kemalist yapı' ne demek? O yapının AKP'yle yaptığı anlaşma
ne? Kendini 'Atatürkçü' olarak tanımlamayan subay general olamaz!
Fişlemeler doğru ise önceki ve şimdiki genkur başkanları Cemaatçidir!
Oysa darbecilerle mücadele edenler hapiste, kendi eliyle teslim
olanlar görevdedir. Darbe girişiminde 'darbeciler' ile mücadele
edenler tutuklandı. KKK, Hv.KK, Jandarma Gn.K. ve Donanma K. gibi
kendi iradeleriyle 'darbecilere' teslim olanlar görevini sürdürdü. Görev
yerini terkeden, gözden kaybolanlar da makbul komutan oldu.

Fetöcülükle fişleme sapkınlığı Galip Mendi’yi dahi çileden çıkartmıştı.


6 kişi ile kurulan Kumpas-der, 600 rütbelinin kuyusunu kazıyordu.
@fetosavar hesabından yayınlanan isimler MİT ve Emniyet tarafından
YAŞ için hazırlanan HASSAS KAYNAK araştırmasına esas alınıyordu.

26
Erdoğan ve MİT’in güvenini kazanamayan, aralarında cemaatçilerin de
olduğu önemli sayıda general, “haklarında liste hazırlandığı ve YAŞ’ta
ihraç edilecekleri” haber ve söylentilerinden tedirgindi. Her Kuvvet
Emniyet ve MİT’le ayrı ayrı çalışıyordu. AKP döneminde daha önce 14
ilde merkezi bulunan Özel Harp Komutanlığı yeniden yapılandırılarak
81 ilde örgütlü hale getirildi. Sivil eleman sayısı 30 binden 300 bine
çıkartılarak AKP ve MHP’den çoks ayıda partili Özel Harp elemanı
yapıldı. Akar, 15 Temmuz’dan çok önce ÖKK’yı darbenin ana motoru
halind esivil dünyada getirmişti. MHP eskidende bir ÖKK partisi idi,
Akar’ın başarısı Erdoğan’ın kurduğu AKP’yi de bir ÖKK partisi haline
getirmesidir. 1986’da başladığı Milli Görüş’e sızma ÖKK görevini
hakkıyla yerine getiren Akar, siyasi İslamclardan darbeci çıkardı.

CEMAATCİYİ TUT, BALYOZCUYA ETÖCÜYE KAÇ EMRİ VERİLDİ

Cemaatçi subayların bir kısmı, bu ‘DEVLET İŞİ’nin yani “İÇ SAVAŞ


TEHDİTİNİ BASTIRMANIN” ardından, siyasetin Akar’ın kontrolüne
gireceği bir aşamaya gireceğinin farkındaydı. Yani post-modern ötesi,
NATO’yu rahatsız etmeyecek bir müdahale ile siyaset yeniden
şekillendirilecekti!

KÜSKÜN VE ÖFKELİ FİŞÇİLER

27
Karargah’ta “Kumpas davaları”nın yeni bir Balyoz tasfiyesine
dönüşeceği endişesi hakimdi. KÜSKÜN ve ÖFKELİ itirafçı veya
iftiracılar Hulusi Akar ve Yaşar Güler dahil her kademedeki generale
“Fethullahçı” yaftası yapıştırıyordu. AKP ve Cumhurbaşkanlığı’nda
ayrı ofisler kurulmuş özel koordinatörler atanmıştı. Kod adı Abdullah
Albay tek başına 358 generalden 240’ını fişlemişti! Sonuçta tüm
fişlemeler Genelkurmay’a dönüyor, neredeyse hemen her bir kurmay
elinde bir listeyle dolaşıyordu.

‘FETÖCÜ’ DİYE MAĞDUR EDİLEN KARARGAH’TAN PORTRELER

Genkur Lojistik Başkanı (J4) Havacı Fikret Erbilgin Karargah'tan


derdest edilen ilk korgeneraldi. Abidin Ünal eşi arayıp, “Erbilgin
tutuklandı” deyince ‘DARBE’den haberdar olmuştu! Genkur Per. Bşk.
İlhan Talu (J1) ifadesinde, Erbilgin’in alındığını duyunca “Fikret
Paşa’nın bende PDY çalışmasında kayıtları olduğu için uzun zamandır
dillendirilen polis operasyonunun başladığını düşündüm” diyordu.
Çünkü kendisi gibi J başkanı olan Erbilgin’i, Talu fişlemişti. Talu, 2016
YAŞ için Partigöç dahil 129 ŞAİBELİ general/amiral belirlemişti. Bu
göreve İlker Başbuğ tarafından FETÖ ile mücadele için getirildiğini
kaydeden Talu, Adli Müşavir Tuğg. Hayrettin Kaldırımcı’nın da
kendisine; “Herhalde BEKLEDİĞİMİZ tutuklama bu” dediğini aktarıyor.

ÜLKÜCÜ TALU NASIL “FETÖCÜ” OLDU?

Yeri gelmişken Talu’nun Karargah’ta ÜLKÜCÜ bilindiğini kaydedelim.


J5 Salih Ulusoy, “Harbiye'den beri tanırım. Dini cemaatlerle hiçbir
bağı yoktur. Ülkücü olarak bilirim” diyor. Abisi MHP'li Kaman Belediye
Başkanı Erhan Talu, Yeniçağ'dan Arslan Tekin’e "Kardeşimin kesinlikle
Fethullah'la ilgisi, ilişkisi yoktur. O Ülkücüdür" diyor.

28
16 Temmuz sabahı Hulusi Akar’la 13 kez telefon görüşen Talu,
Genelkurmay Karargahındaki darbecilerin çatışmadan teslim
olmalarını için Mehmet Partigöç’e Akar’ın talimatlarını iletir. Erbilgin’i
evinden derdest eden “darbeciler” her nasılsa yanıbaşlarındaki
Talu’ya karışmazlar. İlhan Talu emrinde çalışan Mehmet Partigöç’ü
duruşmada FETÖ'cülükle suçlar. Ancak Partigöç, "O beni zannetmiş
olabilir ama ben şuna inanıyorum, İlhan Talu FETÖ'cü değil" der.
Partigöç’ü ÖKK’da çalışırken Genelkurmay’a öneren ise
"ERGENEKONCU meşhur Albay Levent Göktaş’tır.

İÇ SAVAŞ ÇIKARACAK MÜDAHALE!

Erbilgin’in alınması, Sıkıyönetim ve Atama emirlerinin yayınlanması,


Boğaziçi köprüsünün tek yönlü kesilmesi gibi hareketlenmeler,
Cemaatçiler ve karargahtaki çoğu generalde, “iç savaş çıkaracak
müdahalenin başladığı" algısı uyandırdı. MİT, darbe ihbarını öğleden
sonra Genelkurmay’a iletince, Akar, “bunu daha büyük bir planın
parçası” olarak kullanmak için hazırlıklıydı. Astlarını öyle bir
dağıtacaktı ki, hiçbiri kendi görevini yapamayacak tam bir kaos hakim
olacaktı. Akar’ın başdanışmanı Orhan Yıkılkan, "Tahminin bu işi Akar
yüzde 100, Abidin Ünal ve Bülent Bostanoğlu yüzde 50, Salih Zeki
Çolak yüzde 25 biliyor. En habersizi de Galip Mendi. Yurtta Sulh
Konseyi olarak bunlar dışında birilerini arıyorsanız, aramayın"
değerlendirmesi yapıyor. Yıkılkan içerde bilgiye erişim sorunu
nedeniyle sanırım Mendi konusunda yanılıyor! Bence en iyimser
tahminle; Abidin Ünal ve Galip Mendi yüzde 75, Bostanoğlu ve Çolak
yüzde 50 biliyordu…

Dönemin Jandarma Genel Komutanı Mendi, EKİP4 olarak


sınıflandırdığım, Akar’ın isim vermeden, ‘Balyozcular’ derken
kastettiği kişilerin başında geliyordu. Akar’ın ‘Balyozcular’
kategorisinde açık veya örtülü hedef gösterdiği diğer isim de
29
Donanma Komutanı Veysel Kösele idi. Bugün Balyoz, Ergenekon ve
Askeri Casusluk ve Fuhuş davası farklı değerlendirilse de 15 Temmuz
öncesi farklı bir bakış açısı hakimdi. Mendi, "Ergenekoncu" Şener
Eruygur ve Hurşit Tolon’u cezaevinde ziyaret etmişti. Kösele de
Casusluk ve Fuhuş operasyonunda gözaltına alınmıştı.

KURMAY VADİSİ DARBE

İftiracı ve ihbarcıların hazırladığı listeleri doğru kabul ederseniz şu


SONUÇ çıkar: “15 Temmuz’dan sonra FETÖ/PDY listeyi hazırlayanlar
hapse girerken, listeden adı bulunanlar yükselmiştir. TSK kripto değil
gerçekten FETÖ/PDY kaydı bulunanların eline geçmiştir!”
Özetle Akar, Pana Film’den önce KURMAY VADİSİ DARBE filminin
senaryosunu yazmıştı. Pana Film, 24 Mayıs 2016’da TPE'nden 'Kurtlar
Vadisi Darbe” filminin isim hakkını almak için müracaat etmişti. Ayrıca
“KV Pusu” meşhur 1 dolar sahnesi ile yine ilginç öngörüler üretmişti!

30
Cebinde 1 dolar bulundu diye müebbet hapis cezası alan paşa, subay
ve astsubayların bulunduğu 15 Temmuz tiyatrosunda Hollywood
yazarlarının aktif fantazi hayal dünyasını bile çıldırtacak saçmalıklar
yaşanıyor. Delihane’de Türkiye’yi açık hava hapishanesi haline getirdi.

"FETÖ BORSA ÇETESİ"

"FETÖ BORSA ÇETESİ"nin ucu Saray'da bir ucu MİT’de bir ucu
Mafyalarda çıkıyor! Üyeleri; polis, mitçi, savcı, siyasetçi ve derin-
mafya! Çete deşifre olunca önce alt siyasi ayak infaz ettirilir. Sonra
mafyaya ÖNEMLİ kişilere ve Rahip Brunson'a suikast emri verilir. Suç
Cemaat'e yıkılacak, mafya da hapiste bitirilecekti! Saray Organize Suç
Örgütü (SOSÖ) üyesi @sedat_peker'in "son yılların en büyük skandalı"
dediği ve kardeşim diye bahsettiği İzmir AKP İl Bşk Yrd Ahmet

31
Kurtulmuş'un infaz edilme hikayesidir. Casusluk, kaset, soru hırsızlığı,
şike, kumpas suçları çöktü. Ancak "suç işlemeyen örgüt üyelerine"
ceza yağdı. ABD elçilik çalışanı Metin Topuz CASUSLUK suçlamasıyla
tutuklandı. Casusluk iddiasının altı doldurulamayınca f.tö'ye
YARDIM'dan cezalandırıldı. Böylece bağımsız yargı(!) yeni bir Rahip
Brunson skandalına karşı kıvıracağı alanı önceden belirledi!

İZMİR ÇETESİ EN BERBAT SUÇLARA BULAŞTI

Çete lideri Serkan Kurtuluş, "FETÖBORSASI"nda kaçırılıp, şantaj ve


işkence yapılacak işadamları listesini kendisine veren savcı ve
istihbarat müdürünün ismini açıkladı. Arjantin’de yakalanan Kurtuluş,
Binali Yıldırım’ın başı çektiği çeteyi FBI’ya da anlattı. AKP tetikçisi çete
lideri dolandırılacak/kaçırılacaklar listesini savcı Okan Bato'dan almış.
15 Temmuz öncesi Savcı Bato'nun açtığı ve 'açamadığı' davalar,
Genelkurmay'ı yeni bir Balyoz psikozuna sokmuş, karargahı darbeye
hazır hale getirmişti!

Toronto’ya hicret etmek zorunda kalan Aktifhaber’in sahibi gazeteci


Said Sefa çok şey bildiği için infaz edilmek istenen Çete elebaşı Serkan
Kurtuluş'u Arjantin'de buldu ve konuşturdu. Kurtuluş,
FETÖBORSASI'nı AKP'nin 14 yıl Gn Bşk Yrd olan DEÜ Rektörü Nükhet
Hotar'ın yönettiğini iddia ediyordu. Binali Yıldırım da Hotar'ın hamisi
imiş! Saray sırlarını bilenlerin infazı, Rahip Brunson'un öldürülüp
suçun malum cemaate atılması, Cinayete azmettirme, Gazeteci
dövdürme, FETÖBORSASI kurup köşeyi dönme, şantaj yapma, Siyaset
kesmedi, rektör olmaca.. Nükhet Hotar’ın yemediği halt kalmamış.

32
Sen neymişsin be HOTAR? Gazeteci Süleyman Gencel’I mafyaya
dövdürmek gibi suçlar çok küçük kaldı. Cinayette var.

Masum insanların mallarına mülklerine çökmek için nitelikli


dolandırıcılık çetesi kurmak demek ki sadece mafya filmi değilmiş.
33
"Fetö Borsası" SPİL SPİL dökülüyor. Gizli tanık Spil, AKP Gn Bşk Yrd
Nükhet Hotar, AKP İzmir İl Bşk Yrd Ahmet Kurtuluş ve Emn İsth Şb Bşk
eliyle liste hazırlandığını, haraç vermeyenlerin Savcı Okan Batu'ya
havale edildiğini açık kimliğiyle itiraf etti.

"ADLİYEDE SAVCIMIZ, ANKARA'DA ABLAMIZ VAR" diyordu AKP İzmir İl


Bşk Yrd Ahmet Kurtuluş... FETÖ BORSASI'nın ucu SARAYa dayanınca,
konuşmaması için infaz edildi. Suç birlikte çalıştığı çete reisi Serkan
Kurtuluş'a atılmak istendi. Saray rejimi böyledir. Raf ömrü biten
susturulur! Halbuki gazeteci Süleyman Gencel, savcılığa suç
duyurusunda bulunmuş. 26 Ağustos 2020 tarihli twieinde sitem etti:
‘Demek benim gibi bir şerefsizin susturulması gerekiyor Nükhet
Hotar... Savcıların beni bu kadından korumaları için güvenlik talep
ettim. Başıma bir şey gelirse tek sorumlusu 9 Eylül Rektörü Nükhet
Hotar'dır.’ Nükhet Hotar'ın 9 Eylül Üniversitesi rektörlüğünden
kovulması için YÖK başvurumuzu yaptık. Bu arada kadının farklı
yerlerde yaptığı toplantılara kendi koltuğunu da taşıttığını öğrenmiş
bulunuyorum. Rektör ve gezici koltuğu. İyi korusun onu lazım olacak
gideceği yerde kendisine…
Bir üniversitenin rektöründen korkuyor gazeteci. Öğrenciler ne
yapsın? Sivil insanlar nasıl Nükhet Hotar’ın şerrinden emin olsun?
Siyasetçi, mafya, MİTci ve Emniyet ile koordineli masum insanları

34
‘FETÖCÜ’ diye soyan bu şebeke mafya dünyasında eşi benzeri
olmayan bir yenilik kattı. Devlet mafyası en güçlü mafyadır demek ki.
Bu yüzden parti kurup devleti ele geçirmeye çalışıyormuş AKP.
Denetleyici Sayıştay, Danıştay, Yargıtay’da kalmayınca mafya özgür.

Saray "FETÖ BORSASI" pisliğini, Nükhet Hotar'ı büyükelçi atayarak


temizleyebilir mi? Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı, şimdinin
DEÜ Rektörü Hotar ulusal basında haber olmaya başlamış.
Cinayet/darp sanığı olursa diplomatik dokunulmazlık kurtarır mı?
"Fetö borsası"nda satışlar başlamış! Orta kademede; broker
öldürüldü, tetikçi harcandı! Dönemin İzmir İl Emn İsth Şb Md Kudret

35
Dikmen, "bazı kesimler harcanabilir, bazı kesimlere kimse
dokunamaz. ÜLKÜCÜLER MAŞA OLARAK KULLANILIYOR" diyor.
@sefa_said…

TÜM SUÇLULAR ‘FETÖ’ DEYİP ZIRHA BÜRÜNÜYOR

ABD elçilik çalışanı Metin Topuz CASUSLUK suçlamasıyla tutuklandı.


Casusluk iddiasının altı doldurulamayınca f.tö'ye YARDIM'dan
cezalandırıldı. Meğerse DEA’nın Ankara temsilcisi olan Topuz, Binaali
Yıldırım ailesi ve Halil Fulyalı’nın Güney Amerika’dan gemilerle muz ve
peynir içinde yaptığı kokain ticaretini araştırdığı için hedef olmuş.
Peker açıklamasa kimsenin haberi bile olmayacaktı.

KOZMİK ODA mı KOMİK ODA mı?

Casusluk için belge bulamayan mahkeme f.tö üyeliği cezası verdi. ABD
elçilik çalışanı Metin Topuz davasındaki gibi! Kozmik Oda'ya girme
emrini RTE, iznini İ. Başbuğ vermişti. Casusluk cezası verilse ucu
Erdoğan ve Başbuğ'a dokunacaktı! Darbeciler soygunda birleşiyor.

36
"KUMPAS, CASUSLUK YOK AMA FETÖCÜ!" modasına Yargıtay da uydu.
Hakan Fidan'ın ifadeye çağırılması, İlker Başbuğ'a tutuklama
verilmesi, Şike, Selam Tevhid davalarında, kumpas ve casusluk
iddiaları balonmuş. Suç bulunamayınca üyelikten ceza verildi.
15Temmuz ve "Fetö davaları"nda casusluk iddiaları elinde patlayan
Saray yargısı son virajda! Son sözlerin alındığı @AltaylEnver
davasında yine "CASUSLUK tutmadı ÜYELİK verelim" mi denilecek?!
Eski MİT ajanı Enver Altaylı aleyhindeki ifadeler de işkence altında
alınmış! İzmir Askeri Casusluk/Fuhuş davasında yargılananlar halen
Genelkurmay tarafından 'aklanmış' değil! Kumpas ise kumpascıları
koruyan ve 'mağdurları' halen göreve iade etmeyenler bugün TSK'nın
başında... Cesaretiniz varsa herkesin bildiği gerçekleri korkmadan
yazın!
Saray, muhalefeti "Fetö sopası" ile dövünce, Saray yargıçları da aynı
sopayla hukukun kalemini kırıyor. 15 Temmuz davalarında suç
bulunamayan veya kurtarılsın talimatı gelen sanıklara (kimi general
düzeyinde) dahi üyelikten ceza verilip tahliye ediliyor.

ÇAKMA ŞEHİTLER ERDOĞAN VE AKAR’IN SİYASİ KURBANI OLDU

37
251 kahramanın darbecilerin karşına çıkarak şehit düştüğü, onlarca
askerin faili meçhul cinayete kurban gittiği... ve onbinlerce masumun
işkence yapılarak zindana atıldığı... 15 TEMMUZ LANETİ eğer film
olsaydı:
Tür: Korku, Gerilim, Dram
Yapımcı: Recep Tayyip Erdoğan
Yapımcı temsilcisi: Şirin Ünal
Senaryo: Hulusi Akar
Başrol: Hulusi Akar, Abidin Ünal, Galip Mendi, Bülent Bostanoğlu,
Veysel Kösele
Koordinatör: Hakan Fidan
Yardımcı Roller: Cemaatçi, Ulusalcı, Milliyetçi ve Kemalist generaller
olurdu. Kadrosu çok geniş bir özel harp psikolojik harp tiyatrosu bu.

15 TEMMUZ FELAKETİ Filminin figüran kadrosu ise kalabalık:


Komutanların emrine itaat eden; alt rütbeli subay, astsubay, çavuş,
onbaşı, er ve askeri öğrenciler. Güvenlik güçleri geri çekilip ateşe
atılan siviller. Ayrıca kaos için sahaya sürülen mülteci, IŞİDçi,
tinerciler.. Diyanet imamları, El Nusracılar, Sadatcılar, mafyalar…

38
12 EYLÜL'ÜN "BAYRAK PLANI"NDA KENAN EVREN'İN İMZASI YOKTU. 15
TEMMUZ'DA HULUSİ AKAR TUZAK PLANI NİYE İMZALASIN?

15 Temmuz öncesi TSK’da, özellikle terörle mücadelede aktif görev


almış genç generaller rahatsızdı. Çevik Bir ve Çetin Doğan ise değişik
gerekçelerle darbe peşindeydi. Erdoğan’a müdahale edeceğini
söyleyen ve genç generallere yol açan Akar ikili oynuyordu. “Ben bu işi
çözerdim ama Jandarma başkanlarım, karargahım yetersiz… Eğer
Balyozcular olsaydı, bu işleri çoktan hallederdim” diyerek blöf yaptı.
Akar gayet iyi biliyordu ki Balyozcuların eline fırsat geçse önce Akar’ın
işini bitirirlerdi. Akar yükselirken Perinçekgillerden onlarca generalin
yolunu kesmişti. “ASKERİ VESAYET” rejiminin işini bitirirken RTE’nin
yaptığı gibi Akar da Cemaatçilerle birlikte yürümüştü.

39
15 TEMMUZ’DA MHP’NİN ROLÜ

Akar’ın “BALYOZCULAR OLSAYDI…” mesajı özellikle Cemaatçilerin ve


‘BALYOZ’ karşıtı subayların kulağına kar suyu kaçırdı. Balyozcuların
ülkeyi iç savaşa sürükleyeceğine inanıyorlardı. MİT’in Genelkurmay’a
gönderdiği raporlarda da iç savaş planları vardı. MHP’ye yakın
generaller de Balyozcuların yapabileceklerinden kaygılıydı. RTE’nin
vatandaşları sokağa çağırmasından 2 saat sonra Devlet Bahçeli “iç
savaş şartlarına hizmet edilmemesi” için devreye girdi. Saray yargısı,
"fetö üyeliği" suçlamasını maymuncuk gibi kullanıyor. Suç
bulunamayan ancak "ceza verilsin" talimatı gelenler üyeliğin üst
sınırından cezalandırılıp tutuklanıyor. Suça/darbeye karışmış Saray
kulları ise üyelikten veya yardımdan cezalandırılıp tahliye ediliyor. Akıl
ve vicdan sahipleri ya hapiste ya sürgün, Ülke hayvansal hayat
yaşayanlara kaldı, onların da bitkisel hayata geçmesi yakındır..
40
MHP Basın Biriminden 15 Temmuz 2016’da saat 01.38’de Parti
teşkilatına gönderilen e-postada “sokağa çıkmayın” uyarısı yapıldı.
Yani, MHP Ülkücülere “askere karşı koymayın” talimatı verdi. Bahçeli
İMZALI mesajda“Halkın sokağa daveti, Türk askeriyle muhtemel bir
çatışma içine girmesi vahim bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır.
Bilhassa Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in provokasyon ve ajitasyonlara
karşı teyakkuzuyla birlikte, sokaklara çıkarak iç savaş şartlarına
hizmet etmesi düşünülemeyecektir. Hiçbir dava arkadaşım karanlık
sürecin taraf ve faili olmayacaktır." Bahçeli’nin darbe gecesi "SOKAĞA
ÇIKMAYIN" çağrısı Ülkücü kesimleri rahatsız etmişti. “Sahi Ülkücüler
ne zaman sokağa çıkacak?” diye sorulmuştu.

41
MEDYA DESTEKSİZ DARBE!

Kamuoyu desteği olmayan bir darbe başarılı olamaz. Cemaatin medya


kanadı, darbeden haberi olsa herhalde en az birkaç gazetesini baskıya
hazır bekletirdi. İlginçtir Cemaat kontrolündeki 6 gazeteden hiçbiri 16
Temmuz tarihinde darbeyi haber olarak görmedi. 15 Temmuz’dan
önce Zaman, Cihan ve Samanyolu grubuna, Başbakan Ahmet
Davudoğlu ve Erdoğan el koymuş, gasp etmişlerdi. Cemaat kendini
savunacak durumda değildi. Darbeye karşıt olması ile 60 yıldır dimdik
durmuş Hizmet’e gönül vermiş insanların hiç bir darbeye evet
demediğini 15 Temmuz darbe Konseyi’de çok iyi biliyordu. Akar,
cemaat darbe yapmaz, bizim darbeye engel olur diye tedbirini almıştı.
Cemaat darbe yapmayacağı için suçlanıyor, darbeci olduğu için degil.

42
16 Temmuz tarihli Cemaat kontrolündeki gazeteler darbe haberini
baskıya yetiştiremedi!

İslami kesimlerde “aşırı tedbir” yapmakla eleştirilen Gülen


Cemaati’nin, kendileri için ölüm kalım meselesi olan bir darbeyi de
‘tedbirli’ yapacağını beklemek herhalde kara mizah olur.. 17 Temmuz
2016’da Hizmet medyası her darbeye hayır manşetleri ile çıktı. Darbeyi
ve darbe terörünü lanetledi. Halkın demokrasşye sahip çıktığını yazdı.
Ancak darbeciler darbeye karşı olanları darbeci diye suçluyorlardı.
43
Ancak 16 Temmuz tarihli Yeniçağ darbe girişimini manşetten tam
sayfa duyurdu. Hem de tek kelime KINAMADAN Kafası karışık olan
sadece ÜLKÜCÜLER değildi. AKP’nin trolleri de yanlış uyarılmıştı.
MHP’li tanınan Ümit Dündar tek taraflı kesilen boğaz köprüsüne doğru
yola çıkarken BİRİLERİ YOLUNU KESMEYE ÇALIŞTI! Tezcan bile
Erdoüan ve Pelikan Terör grubundan emir gelmeden Hzimet
Cemaatini suçlamadı. Cemaat’in darbe yapmayacağını en iyi Tezcan
biliyordu. Eskiden Cemaat’in içindeydi ve ilk karısı Cemaattendi.

Gazeteci olarak bilinen @fatihtezcan askerlere; “Buna biat etmeyin!


SOKAKLARA ÇIKIN” çağrısı yaparak resmini yayınladı. Sonradan özür
dilese de, hayati bir konuda kendisini “OLTAYA TAKANI” açıklamadı.
Sedat Peke rile uzlaşma görüşmelerini yapacak kadar Erdoğan’a yakın
olan Tezcan’ın El Nusra haberlerini yapması ve El Kaida terörüne
destek vermesi zaten SARAY ve MİT’den habersiz hareket etmediğini
gösteriyor. Cemaat’I suçlaması da MGK kararı olduğu için olabilir.

44
AKAR’IN TAVŞANA’A KAÇ, TAZIYA TUT TAKTİĞİ

Akar, “tavşana kaç, tazıya tut” yöntemi uyguluyordu. Balyozculara


“KOŞ” derken Cemaatçilere “TUT” diyordu. Saray’ın MİT ve Şirin Ünal
kanalıyla kendisine dikte ettiği rolü oynadı! “Terzi-Sönmezateş ekibi”
ise Akar’daki değişimden habersizdi. Marmaris’e Erdoğan ayrıldıktan
sonra gönderilen Sönmezateş, cemaat karşıtlığı ile bilinen bir subay.
Erdoğan, konuşma yaptıktan sonra bile televizyon, sosyal medya
seyretmeyip Marmaris’e Erdoğan’ı dedest etmeye sadece emre itaat
için gitmesi bile nasıl bir emir kulu asker olduğunu ispatlıyor.

45
SEMİH TERZİ AKAR’IN EMRİ İLE IŞİD İLE MÜCADELE EDİYORDU

Semih Terzi ÖKK'nın gözbebeği idi. Musul konsolosluğu, Süleymanşah


türbe/sandukası vb operasyonları yönetmişti. Bu yüzden mi, bilinmez
Zekai Aksakallı ile Terzi’nin arası iyi değildi. Akar da Aksakallı’yı
sevmezdi ancak Terzi’yi tezgaha çekmek için Aksakallı’ya mecburdu!

Askeri kulislere göre; İlk darbe planında “Erdoğan alınıp gizli bir yerde
tutulacak, SADAT ekibi sokağa inecek, ortalık karışacak, kaos çıkacak,
Akar istikrarı sağlamak amacıyla müdahale ederek Gül/Davutoğlu’nu
yönetime getirecekti. Hem NATO hem de Türkiye rahat bir nefes
alacaktı. SADAT Paşası Emekli Tuğgeneral. Adnan Tanrıverdi tecrübeli
bir ÖKK'cı idi! 12 Eylül sonrası yapılacak yeni darbe için göreve
çağrılmıştı. Ne tasadüf, 15 Temmuz'dan hemen önce Saray'a
başdanışman atanmıştı. TSK'ya eleman alımı yapan ekibiyle bir gün
önce toplantıdaydı. Akar’ın Başdanışmanı Orhan Yıkılkan net idi:

46
Akar kendi güvenirliğini ölçtürmüştü. Ankette, “ülkeyi kim kurtarır?”
sorusuna, “Meral Akşener ve Hulusi Akar” cevabı alınmıştı! Ancak
birşeyler değişti, “Mart'ta tedirgin olan” Akar Haziran'da Danışmanına,
“Ben Cumhurbaşkanı ile görüşür, kendimi kurtarırım. Sen kendine
bak” uyarısını yapıyordu! Karargahın çoğu ve "Cemaatçi" generaller,
İÇ SAVAŞ provası gördükleri bu plandan rahatsızdı. Gelişmeler kontrol
edilemeyebilirdi. Akar Cemaatçilerin bu refleksini bildiği için özellikle
“Balyozcular olsaydı…” kartını açıyordu.

Akar Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında Cemaatçi olarak bildiği


ve özellikle yanında tuttuğu kadroların kendisine bağlılığı ve
yeteneklerinden şüphe duymuyordu. Cemaatçilerin gayreti olmasa ne
KKK ne de 1. Başkan olabilirdi. Erdoğan gibi zirveye Cemaatçilere
dayanarak çıkmıştı.

GELİYORUM DİYEN SAHTE EMİR!

15 Temmuz akşam saatlerinde Genelkurmay MEDAS sisteminden


kuvvetlere ve bağlı birliklere “sahte” emirler gitmeye başladı. Fuat
Uğur’un 3 ay önce yazdığı “SAHTE EMİR” senaryosu motomot, göstere
göstere uygulanıyordu…

ÖKKcı Fuat Uğur, Albay Dursun Çiçek’in suçlandığı ISLAK İMZA


belgesini üreten ŞEBEKE, “sahte DARBE/MÜDAHALE emri üreterek,
‘emir komuta zinciri’ içerisinde kuvvetlere ve alt birimlere gönderirse
ne olur?” diye soruyordu. AKAR GÖREVİ İHMAL SUÇU İŞLEMİŞTİ!
Gerçekten de “O emrin manipülasyon olduğu anlaşılana kadar” iş
işten geçti! Peki ISLAK İMZA hangi ŞEBEKE’nin işiydi? Sönmezateş’e
göre ISLAK İMZA’yı Mehmet Partigöç üretmedi ancak failini hem
PARTİGÖÇ hem de DURSUN ÇİÇEK biliyor!

47
SAHTE EMİR CİNAYETLE ÖRTÜLDÜ!

ISLAK İMZA konusu “devlet güvenliği” meselesiydi. Sıkıyönetim ve


atama emirleri ile Yaşar Güler ve Akar irtibatını ortaya çıkarabilecek
Bnb Mehmet Akkurt bir şekilde öldürüldü. Akar çok güvendiği emir
subayı Akkurt’u, Güler’e bizzat tavsiye etmişti!

48
ISLAK İMZA’NIN 15 TEMMUZ BAĞLANTISI!

Akıl alır gibi değildi. Akar’dan habersiz kuş uçmaz iken Genelkurmay
Karargahı basılıyor, 2. Başkan'ı derdest ediliyor, Silah sesleri
duyuluyor, Akar'ın ruhu duymuyor!

FUAD AVNİ MAHLASLI ALBAY LEVENT SEVİM’İN İŞİ KEBAP

15 Temmuz’a kadar her şeyi haber veren Karargah Komutanı Albay


Levent Sevim ise br hafta önce İtalya’da bir haftalık NATO görevine
gönderilmiş durumda. Fuat Avni mahlası ile Akar’ın emriyle 2014 Ocak
ayından beri kamuoyu oluşturan Sevim, 15 Temmuz’da işkence
görmeyen, FETÖcü diye suçlanmayan ve 2008’den beri Akar’ın
sağkolu olarak yanında tuttuğu güya cemaatci. Sevim’I Akar’ın yanına
yerleştiren referansla Akın Öztürk’den başkası da değil. Sağlık
astsubayı komando iken subaylığa ODTÜ’de yaptığı masterla yükselen
Levent Sevim, Ankara, Çinçinli. 14 yaşında askeri liseye girdiğinden
beri Özel Harp elemanı bir istihbaratçı. Başarılı, vatansever bir asker…

Akar, postası Levent Türkkan, Abdulah ve Başdanışmanı Orhan


Yıkılhan’a cop sokulması, kaba dayakla dövülmesi gibi adi işkenceler
yapılmasına göz yumup satarken, Levent Sevim yırttı. Napoli’den
hemen dönerek generalleri tutuklayan Sevim, Ağustos 2019’da emekli
oldu. 3 farklı twieet hesabı değiştiren gizemli Fuad Avni bulunamadı,
zira Akar bulunmasını istemiyor. Cemaat’iyi tufeye getirdi Akar. Güya
yalandan rehin alınan Akar abdest alıp namazını kılıyor ama panik
butonuna uzanmıyor. Ancak karargahlarda kritik rol oynayan
“darbeciler” tek tek öldürülüyor ve izleri siliniyor. Bu kadar ütopya
sadece masallarda olur. Özel Harp Komutanlığı, ezop hikayeleri
konusunda çağ atladı ve uydurdukları masalları Kabul etmeyenleri
‘FETÖCÜ’ yaftası ile hapse attı, ezdi. Kimin dayak yiyip kimin
kahraman olacağına daha önceden karar verilmiş.

49
DARBECİ YURTTA SULH KONSEYİ ORTADAN KAYBOLDU

Eylül 2015’de Yurtta Sulh Konseyi başkanı olan ve Erdoğan’ı devirmek


için TSK içindeki grupları organize eden Akar, Harp Akademisi’nde
ince ince gizli planlamış 15 -Temmuz projesini. Proje’de Vatan Partisi
Genel başkan yardımcıları eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı
İsmail Hakkı Pekin, Ismail Beyazıt, ÖKK eski Komutanı Saldıray Berk,
Donanma’da perinçekcilerin gözbebeği amirak Soner Polat
başrolerde oynuyorlar. Avrasya Ekseni olarak MGK eski Genel sekreteri
Orgeneral İrfan Kılıç ve Erol Özkasnak’ın kurduğu system tıkır tıkır
işliyor. Moskova’da Putin ile pazarlık yapan güya Avtasyacı eski
NATOMpaşalarının ortak özellikleri Hizmet Cemaati düşmanı olmaları
ve Doğu Perinçek’in dizinin dibinden ayrılmamaları. Büyük Mason
Klübü üyesi olan paşalar Eski Genelkurmay Balkanları İsmail Hakkı
Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Çevik Bir’e her hafta Moda’da
Fenerbahçe Ordueevinde bilgi ve rapor veriyorlar.

NATO MERKEZİ, 15 TEMMUZ DARBECİLERİNE RANDEVU VERMİYOR

Saldıray Berk’i Yargıtay’da aklandığı 15 Kasım 2015’den 14 Temmuz


2016’ya kadar beş defa Moskova’ya beş defada ABD’ye Genelkurmay
emri ile gönderen Akar’ın 15 Temmuz’un Rusya ve ABD ayaklarını
mükemmel planladığı anlaşılıyor. Kusursuz planında tek sorun, NATO
Centom Merkezi, 15 Temmuz’a karşı çıkıyor, darbeye onay vermiyor.
Berk ve ekibine randevu bile vermiyorlar. 15 Temmuz bir NATO
darbesi değil, tam tersine NATO’ya karşı yapılmış başarılı biir darbe.
NATO’ya sağlam kazık atılmıl durumda. Hemde Rusya ile ittifak
kurularak. Bu nedenle Berk, ABD’de sadece Beyaz Saray Milli Güvenlik
Başdanışmanı Mike Flynn ve İsrail yanlısı lobicilik yapan düşünce
kuruluşu Stratfor’un başkanı George Friedman’ın desteği alabiliyor.
Saldıray Berk, 15 Temmuz’dan bir hafta önce son ABD gezisine CHP
Milletvekili İlhan Cihaner, avukatı Turgut Kazan ve Kazan’ın kızı Aslı ile
50
beraber gidiyor. Heyette Nedim Şener gazeteci olarak bulunuyor. 14
Temmuz 2016’da THY ile geri dönüyorlar. Herkes THY ile gidip gelen
Adil Öksüz cambazına bakarken, Akar, ABD’nin Yahudi lobisinden
desteği Dani Rodrik ve Friedman ile alıyor. Michael Rubin, Ber’in
randevularını Rodrik ile organiz ediyor. Rodrik, Balyozcu darbeci Çetin
Doğan’ın kızı ile evil Harvard profesörü. Yurtta Sulh Konseyi Başkan
yardımcısı olan Berk kornuyor ve başkanlık ihalesi Akın Öztürk’e
bırakılıyor.

Wikileaks'te yer alan ABD B.Elçiliği belgelerine göre: "MSB" Bakan


(Hulusi'nin) Yrd. Yunus Emre Karaosmanoğlu ve Hollanda Büyükelçisi
Şaban Dişli ABD Büyükelçiliği'nin haber elemanı imiş! Dış güçlere
çalışan casus ajanların AKPli olduğu anlaşıldı. Evinde çalıştırdığı
Özbek kızı Nadira Kadirova’ya tecavüz edip beylic silahı ile öldüren
Şirin Ünal, AKPli olduğu için yargılanamıyor. Nadira’nın abisi
Muhammed çağrıda bulunuyor: Sizin de evladınız olabilirdi.

Mahkemeler The Cemaat'i "casusluk" iddiası ile yargılayacak suç


bulamadı! İki İstisna var: Gezi protestoları destekçisi aktivist Osman
Kavala ve MHP başkanlık seçiminde Bahçeli'ye karşı adaylık koyan,
MİT'te Kaşif Kozinoğlu ile karşı ekipte olan Enver Altaylı. Casuslukla
suçlanıp f.tö üyeliğinden ceza alan ABD elçilik çalışanı Metin Topuz'u
ihbar eden MİT ajanı Feyyaz Ö. Avusturya'da muhbir olmuş!
Avusturya'da Kürt asıllı eski vekil Berivan Aslan'a suikast yapılacağını
ifşa etmiş! Suikast kime yıkılacaktı?! Enver Altaylı gibi MİT’de kamu
görevleri yapmış bir bürokrat 77 yaşında hapiste çürütülüyor. İftira ve
itibarsızlaştırma için yine kibrit kutusuna sığacak kadar küçülen
gazeteci görünümlü saray sözcüleri kullanılmış. Abdulkadir Selvi ve
Mahmut Övür'ün Altaylı’ya yapılan işkence itiraflarını görmeleri
beklenmiyor! Hiç bir MİT ve Saray borazanı gerçekleri bilsede görmek,
duymak ve yazmak istemiyor. Kim iktidarsa ise onun için kalemşörler.
Peker çakma gazetecileri bir bir açıklayınca şafak attı. Korkuyorlar.
51
Alparslan Türkeş'i MHP/CKMP'nin başına geçiren organizasyonu
yapan, daha sonra Türkeş tarafından Hergün gazetesinin başına
getirilen Enver Altaylı aslında kim? Bahçeli'ye karşı aday olduğu için
mi cezalandırıldı? İyi Parti kurucularından, BBP’de eski Başkan
Yardımcısı Prof. Dr. Orhan Kavuncu anlatıyor.

DENİZ BAYKAL KASEDİ DE ERDOĞAN ÜSTÜNDE KALDI

Zülfü Livaneli, Baykal'ı indirmek için "ÖZEL DEĞİL GENEL, GENEL"


denilerek seçim meydanlarında afişe edilen kasetin, olaydan 8 yıl
önce (2002'de) çekildiğini ancak bekletildiğini yazmıştı. Otokrat
liderlerin özelliğidir; kendilerini getireni götürürler! Peker açıklamasa
Baykal’ın pezevenkliğini yapan Korkmaz Karaca’nın Erdoğan’ın
pezevenkliğine 2017’de terfi ettiğini toplum öğrenemeyecek ve kaset
kumpasının suöu Cemaat üstünde kalacaktı. Hala Kaset davasında
başta Fethullah Gülen olmak üzere 170 masumm insan yargılanıyor.
Ankara Emniyet istihbarat müdürü Zeki Güven’i kasedi çekti diye
öldüren rejim Erdoğan ve Perinçek’in tüm pisliklerini örtüyor. Adında
adalet olan bir iktidar döneminde halk mafyaya güveniyor. Ne soysuz
bir düzen! Ahmet Altan, Ali Ünal, Sedat Laçiner, Gültekin Avcı, Ali
Bulaç, Mümtaz'er Türköne, Ahmet Turan Alkan ve Ö.Faruk
Gergerlioğlu gibi farklı dünyalara sahip aydınları aynı dönemde hapse
atan sistemin adı Saray Rejimidir, diktatörlüktür, faşizmdir.

15 TEMMUZ HİTLER’İN DARBESİNE BENZİYOR

15 Temmuz’da Akar, Ankara’da tam bir kargaşa yaşanması için, birlik


komutanlarının görev/yetki alanı dışında nereye gönderileceğini

52
bizzat planladı. Kaos için askeri hiyerarşi düzeninin bozulması,
komutanların birlik başında OLMAMASI gerekiyordu. Kaostan düzen
çıkaracaktı!

2016 Karargah Komutanı Albay Levent Sevim’in bile 15 Temmuz’dan


haberi olmadığı anlaşılıyor. Kuvvet komutanları bile yüzde yüzünü
bilmiyorlar. Akar’ın ODTÜ’de Ermeni Soykrımını inkar eden bir
doktora tezi bulunuyor. Hakan Fidan’ın Bilkent’de yaptığı doktoranın
konusu Kara Propaganda. 15 Temmuz, tamamen inkar politikası
üzerine kurulu bir faşizm örneği olarak tarihe geçti. 21. Yüzyıl
Hitlerizm’i de denebilir. Tamamen yalanlarla ve iftiralarla örgülenmiş
projeye eski başbakanlardan Binali Yıldırım’ın neden sevmediğim
proje dediği anlaşılıyor. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi
kontrollü ve başarısız bir darbe değil, oldukca kontrollü ve çok başarılı
bir darbe olduğu kesin. Rusya,Çin ve İran açısından başarılı bir darbe.
NATO; AB ve Batı bloku açısından ise Erdoğan, Fidan ve Akar’dan
yenmiş büyük bir kazık olarak durıyor. Voyvoda kazığı hala
çıkartılamadı. ‘FETÖ’metre kazığı ile TSK etkisiz hale getirildi. BOP’da
Siyonistlerin planları işliyor. Hizmet Cemaat’ini BOP’da engel olarak
gören Türkiye ve İslam düşmanları iktidardaki yerlerini perçinledi.

28 ŞUBAT’TA EMASYA 15 TEMMUZ’DA KOKTOD

Subayların darbe havasına girmesi gerekiyordu! Birliklere 11-15


Temmuz tarihleri arasında 10’dan fazla resmen terör uyarısı yapılmış
ve EMASYA’nın güncellenmiş hali olan KOKTOD 15 Temmuz’dan birkaç
gün önce RESMİ GAZETE’de yayınlanmıştı. 14 Temmuz 2016 tarihli
6722 sayılı Kanun ile “Askeri birliklerin belirli görevleri genel kolluk
kuvvetleriyle birlikte yapması hâlinde KOMUTA, SEVK VE İDARE
ASKERİ BİRLİKLERİN EN KIDEMLİ KOMUTANI TARAFINDAN
ÜSTLENİLİR” hükmü getirildi. Ayrıca “TSK personelinin bu fıkra
kapsamındaki faaliyetleri askerlik hizmet ve görevlerinden, bu
53
faaliyetler sebebiyle İŞLENDİĞİ İDDİA EDİLEN SUÇLAR İSE ASKERİ SUÇ
SAYILIR” denildi. Yani toplumsal olaylarda askerler suç işlerse sivil
mahkemelerde YARGILANMAMA garantisi getirildi. Bu kanun halen
yürürlükte ancak 15 Temmuz’da Kolluk Kuvvetlerinin Toplumsal
Olaylarda Destekleme (KOKTOD) görevi kapsamında birliklerinden
çıkan askerler sivil darbe mahkemelerinde yargılanıyor.

MALATYA’DA İŞLENEN 15 TEMMUZ CİNAYETLERİ

15 Temmuz’da Malatya 2. Ordu Harekat Başkanlığı’nda görevli İsth.


Kurmay Binnaşı Fatih Kılıç da gizemli bir şekilde öldürüldü. Cesedi
sürüklenerek ortadan kaldırıldı ve yerdeki kanlar silinerek geride iz
bırakılmadı.

54
Darbeciler Akar’a o kadar güveniyor ki, Akar kabul etmeyince ne
derdest ettikleri kuvvet komutanlarına ne de Org. Akın Öztürk’e teklif
götürüyor. Kurmaylar ve generaller darbe planı yapıyor fakat
MUHTEMEL HAREKAT TARZLARI hazırlamıyor! Oysa TEK-ER eğitiminde
bile öğretiliyor!
Mağdur askerlerden Yarbay Ethem Gürbaş diyor ki: 15 Temmuz’dan
önce meydsana gelen IŞİD saldırıları nedeniyl e TSK ve askeri okullar
teyakkuzdaydı, bir terör saldırısı bekleniyordu. Menfur kumpas öncesi,
gerçekleşen onlarca terör saldırısı, personele imza karşılığı tebliğ
edilen binlerce TERÖR SALDIRISI İSTİHBARAT MESAJLARI, 15 Temmuz
2016 sonrası bıçak gibi kesilmiştir? Neden? Askeri tuzağa çekmek için
mi İstanbul havalimanı bombalandı? MİT ve Erdoğan mı IŞİD’’e
yaptırdı? Reyhanlı, Suruç ve Ankara garı saldırıları da bir tuzak mıydı?
15 TEMMUZ’DA 4 FARKLI EKİP İLE HAZIRLANAN TİYATRO

TSK’da 4 ekip hareketlenmişti. Akar hepsini birbirine karşı kullandı.

55
EKİP 1: Darbeye İstekli Ulusalcı/Atatürkçü GENÇ GENERALLER. Akar
ERDELHUN TRAVMASI yüzünden bunlara “sizinleyim” mesajı verdi.
ÖKK odaklı bu ekip (Terzi-Sönmezateş ve bazı.) Balyoz ve
Ergenekoncu olmasa da Erdoğan karşıtlığında birleşiyordu.

EKİP 2: Esen darbe rüzgarıyla yelken doldurmak isteyen orgeneraller:


Abidin Ünal, Bülent Bostanoğlu, Veysel Kösele vb. Galip Mendi hem
Balyozculara yakındı hem de eski komutanları olarak ÖKK’cılara… Ne
de olsa Jandarma ve ÖKK katılmadan hiçbir darbe başarılı olamazdı.

EKİP 3: CEMAATÇİLER. Kor ve Or düzeyi cemaatçi general yoktu. Afişe


olan 5-6 tümgeneral merkezden uzak hatta yurtdışında tutulurken;

56
tuğgeneral ve altı karargah hizmetindeydi. Akar bilerek yanında
tutuyordu. Cemaatçilerde İÇ SAVAŞ endişesi ve Erdoğan antipatisi ileri
düzeydeydi.
EKİP 4: ERGENEKON, BALYOZ, FUHUŞ/CASUSLUK davalarından
örselenmiş, orgeneralleri olmayan; Erdoğan, Akar ve Cemaat’e aşırı
kinlenmiş ekip. Galip Mendi’yi yanlarında sanıyorlardı. Ancak Mendi,
Akar’ın Erdoğan ile anlaştığını farketmiş ve yanındaki en yakın
cemaatçi generale teslim olmuştu.

Akar’ın Karargah'ı (2. Başkan ve Jandarma başkanları), PDY


operasyonu ile TSK’ya yeni bir BALYOZ TRAVMASI yaşatılmasına
karşıydı. Karargah, 17/25’den sonra cemaatçilerin çözüldüğü,
çoğunun ‘kazanılabileceği, kalanların ise aşamalı olarak tasfiye
edilebileceği düşüncesindeydi.

15 Temmuz öncesi hazırlanan kumpas iddianamelerinde Karargah'ı


rahatsız eden suçlamalar vardı. Pilotluğa yeni başlayan havacı
teğmenlerin tümüne ‘PDY üyesi’ ithamı yöneltiliyor hatta
soruşturmaların ucu 2. Başkan Yaşar Güler’e kadar dayandırılıyordu.
Karargah ise özellikle Fuhuş/Casusluk operasyonunu dayanaksız
görmüyor, beraat edenlerin TSK’ya dönmesine karşı çıkıyordu. TSK'yı
fişleyenlerin hepsi bu davalar ve yolsuzluk soruşturmalarının
muhatabıydı.

57
MAĞDUR ve KÜSKÜNLER aleyhlerine olanları “Fetö” çamuru atarak
suçluyordu. Komuta kademesi Cemaatçi kadrolaşmanın farkındaydı.
Ancak herbirine kişisel olarak güveniyor ve çok başarılı buluyorlardı.
Fakat "TSK’da kadrolaşma" düşüncesi kabul edilemezdi. Darbe veya
kaos yoluyla hükümeti düşürmek isteyenler de Cemaati önlerinde
engel görüyordu.

58
Yurtta Sulh Konseyi Başkanı olan Hulusi Akar, bunu inkar ediyor.

DARBE ÖZETİ

Akar, 15 Temmuz’dan bir yıl önce EKİP 1'e “hadi aslanlarım” diyerek
darbeci damarı okşayıp kabarttı. Erdoğan bunu öğrenince, EKİP 1 ve
EKİP 3'ü tasfiye karşılığı anlaştı. Aksi halde Akar yargılanabilirdi. Şirin
Ünal koordinesi ve MİT gözetiminde TSK'yı birbirine düşürdü. EKİP 1'e
"başlayın" derken EKİP 3'e "tutun" talimatı verdi. Cemaate,
“Balyozcular iç savaş çıkaracak, vatanı koruyalım kardeşlerim” mesajı

59
gönderdi. SIKIYÖNETİM ve ATAMA emirleri MEDAS'tan gönderilmişti
ama YURTTA SULH KONSEYİ BAŞKANI olarak imzalı SON EMİR'e izin
vermedi.

CHP milletvekili Dursun Çiçek’in sahte emir üretme merkezi


faaliyetteydi. Fuad Uğur tarafından Türkiye gazetesinde üç ay önce
gazetede duyurulan senaryo neredeyse kelimesi kelimesine aynen
oynandı. Sözde SAHTE EMİRLER kıt'alara ulaşınca birlik komutanları
birbirine düştü. Darbenin nasıl geliştiğini bilenler öldürüldü, işkence
yapıldı, hücreye atıldı, ailesiyle tehdit edildi! Kaç kişinin bu sahte
tiyatro yüzünden öldürüldüğü henüz tam ortaya çıkartılmamadı.
Beyaz Elitlerin güç savaşında ezilenler hep Anadolu evladı müslüman
Türkiyeli Atatürk milliyetçileri oluyor. Mason veya Baktaşi Mason
iseniz yakayı kurtarıyorsunuz, torpilli olarak korunuyorsunuz. Mesela
Metin İyidil Paşa, mason değil, sadece Atatürk milliyetçisi başarılı bir
asker. 15 Temmuz’u Ankara’da durdurmaya çalıştığı için ‘FETÖCÜ’
diye cezalandırıldı. Halbuki cemaat karşıtı sol görüşlü HEPAR’a oy
veren biri. Tıpkı Adem Huduti gibi. Muhalif görüldüğü için elendi. Akar,
oyununu bozacaklara ‘FETÖCÜ’ donu, deli gömleği giydirdi. Kimse
itiraz edemiyor. ‘FETÖ’cülükle suçlanan ve emekli edilen 177 Paşa var.
Hiç birinin Hizmet Cemaati ile yakından uzaktan alakası yok. Ahmet
Zeki Üçok, Cihat Yaycı ve Doğu Perinçek’in ‘FETÖMETRE’ kriterleri
buldozer gibi ezip geçiyor. En tuhaf tarafı, bu paşalar benim cemaat
ile ilişkim yok diye sağlam bir açıklama bile yapamıyorlar.
KOMUTA KADEMESİ DÜĞÜNDE VE TATİLDE

Komuta Kademesine 15 Temmuz Gecesi “birliğinizden uzakta olun,


düğüne-tatile gidin!” ve bazılarına özel olarak ”emrinizdeki cemaatçi
subaylara teslim olun” tavsiyesi verildi. Akar fiilen örnek oldu! 15
Temmuz dört tane asker düğünü, birde Kazan’da Belediye Başkanı
Lokman Ertürk’ün organize ettiği AKP düğünü vardı. Antalya’da 5
yıldızlı otelde Rus sevgilisinin kucağından düğünü ve Akıncılar üssü
60
işgalini yöneten Lokman, Erdoğan’ın emirlerini yerine getirdi.
Kahraman ünvanı verilen Kazan’da Lokman, Antalya dönüşü Türk
bayrakları ile 15 Temmuz fatihi olarak karşılandı. Akıncılar davasında
Süleyman Soylu AKP otobüsleri ile Kazanlı köylüleri mahkemeye
taşıdı. Askerlerin savunma yapmasını engellemey e çalıştılar.

Kazan düğününde serhoş edilen Ankara bebeleri Akıncılar üssüne AKP


otobüsleri ile baskına götürüldü. Mehter marşı eşliğinde eline silah
verilmiş gençler ölüme postalandı. Kafasından tek kurşun keskin
nişancı sniperlarla vurulmuş gençleri kimin vurduğu bilinmiyor.
Balistik inceleme sonuçları açıklanmıyor. TSK envanterinde
bulunmayan silahlarla öldürüldükleri kesin. Akıncılar üssünden
gençlere ateş açılmadığı biliniyor. Erdoğan ve Akar’ın Kazan gençlerini
kurban verdiği anlaşılıyor. Şehit edebiyatı yapmak için AKP
kesesinden sabahtan akşama kadar bol bol rakı ve bira içirilmiş
serhoş gençleri Akıncılar üssüne gönderenler suça azmettiren
darbeciler olabilir. Erdoğan’ın Lokman’ı organize etmesi suçtur.

TSK içinde EKİP 2'de olup da paketlenmeyenler darbecilikten


yargılanabilirdi. Akar ve Erdoğan’ın 15 Temmuz kordinatörü AKP
Milletvekili emekli Tümgeneral Şirin Ünal, o akşam hem ULUSALCI
hem de CEMAATÇİ “genç generallere” darbeyi bizzat yönetiyor algısı
verdi. İkisi de sabaha karşı “siz ne yaptınız, teslim olun” diyerek
kıvırttı. Çatışan 2 EKİP için vakit çok geçti.
MEDAS'TAN GELEN EMRİN SAHTESİ-GERÇEĞİ OLMAZDI!

61
Asker, sahte veya gerçek Akar’ın emrine, 2. Başkan Yaşar Güler’in
faksla bildirdiği emirlere uymak zorundadır. Mehmet Partigöç son
emri imzalamıştır. Daha önceki iki emirde Akar’ın imzası vardır. Darbe
direktifi 15 Temmuz gecesi tam üç defa değiştirilmiş, her seferinde
başka isimler imzalayıp paraf ederek Akar emir vermekten
kurtarılmıştır. Hem emir ver hemde sorumlu olma taktiği izlenmiştir.
Akar, hem darbeye cesaretlendiği EKİP 1'i ve hem İÇ SAVAŞ'ı önleyin
diyerek göreve çağırdığı EKİP 3'ü yüzüstü bıraktı. Akar, Kuvvet
Komutanlarını ve 2. Başkanı’nı arkada bıraktı, adamı Mehmet Dişli’yi
alıp, Akıncı’dan ayrıldı. O sırada İzmir’de bir emlak işi için bulunan
eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Akın Öztürk’ün acilen
sivil kıyafetle Genelkurmay’a getirilmesini de Akar sağlamıştır. Daha
sonra şapkasını alarak Akıncılar üssüne hep beraber helikopterle
gitmişlerdir. Esir alınan yok. Kimsenin elinde kelepçe yok. Zaten
pilotla konuşmalarından Akar’ın esir olmadığı belli Öztürk, darbenin
bir numarası değil. Akaıncılar üssü komutanı damadı Tuğgeneral
Hakan beyi ziyarete gidiyorlar. Öztürk, Cemaat’den değil, laik bir Paşa.

HÜKÜMETLE BOMBALI BİR PAZARLIK YAPILMIŞTI!

62
Akıncılar üssünden kaldırılan 11 gizemli F 16 uçağı ve hangi pilotların
bu savaş uçaklarını kullandığı halen gizemini koruyor. Zita Akar,
Akaıncılar üssünde yağılan incelemede bu 11 uçak dışında
kullanılmayan diğer uçaklar üzerinde inceleme yaptırdı. Akıncılar
üssüne kar maskeleri ile gizlice giren 11 pilotun emekli TSK pilorları
olduğu sanılıyor. ETÖcü olma ihtmalleri yüksek. Zira Akar, Akıncılar
üssündeki pilotları, AMFİ’ye kapatıp üstlerinden kilitledi. Uçmak
istemeyenleri böyle cezalandırdığı için Akıncılarda muamma var.
Akar’ın Diyarbakır’dan özel getirdiği cemaatci pilotlar uçmayı ret
ettikleri için hapsedildi. AMFİ’den genç bir tegmen pilot tuvaletin
penceresinden kaçmayı başardı ve Yeni Zelanda’ya iltica etti. Görgü

63
tanığı pilot Murat Çetinkaya, Akıncılar üssünde asıl esirin pilotlar
olduğunu söylüyor. Çerezini yiyip rakısını içen Akar, Ünal, Güler, Dişli,
Mendi ve diğer komutanlar toplantı yapıyor ve hiç biri esir alınmış filan
değil. Bu komedi tiyatro dramanın hiç bir yerinde cemaat yok.

EMASYA PROTOKULUNU ERDOĞAN 14 TEMMUZDA İMZALADI

Akıncılar üssüne MİT tarafından getirilen SüRAT şirketinden siviler ve


Adil Öksöz’ün Genelkurmay’ın üst kademesi olan paşalara emir
vermesi mümkün değil. Ne 15 Temmuz günü mümkün, nede daha
önce mümkündü. Bu saçma tiyatroda konu mankeni olarak kullanılan
sivillerin olan bitenden habersiz oldukları yaptıkları savunmalar ve
verdikleri ifadelerden anlaşılıyor. Akıncılar üssünün kamera kayıtları
da Akar ve komuta kademesinin gayet özgür olarak üste dolaşıp YAŞ
ve MGK toplantısı yaptıklarını ortaya çıkıyor. Erdoğan ve sivil
bakanların YAŞ ve MGK toplantısındaki terfi pazarlığı konusunda
görüşlerini daha önceden ilettleri sanılıyor. HTS kayıtlarını
yayınlamayı AKP ve Akar ret ediyor. Telefon kayıtları yayınlansa zaten
kumpas deşifre olacaktır. Zaten 14 Temmuz’da Antalya Dalaman’da
Erdoğan ile buluşan Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, askerin
sokağa çıkmasına izin veren EMASYA protokulunu acilen imzalatmıştı.
Ünal’I Dalaman’a Akar’ın gönderdiğini gazeteci Ece Sevim ortaya
çıkardığı için 6 ay hapis yatmıştı. Kim tiyatroyu bozarsa ‘FETÖCÜ’ ilan
edilip susturuluyor. Bu büyük yalanı satın almak Allah’ın emri değil.

Erdoğan ve MİT, EKİP 1 ve EKİP 3'ü tasfiye etmenin yanısıra Akar'ın


Karargahını da dağıttı. Galip Mendi hemen, Kara, Hava, Deniz Kuvvet
Komjutanları ile Donanma Komutanı 2017 YAŞ'ta topluca emekli
edildi. Dere geçerken at değiştirilmedi. Akar boynuna bağlanan gem
ile dört nala kullanılıyor.

DARBE OLACAK ŞAYİASINI YAYANDA ERDOĞAN VE AKARDI


64
Generaller arasında Hulusi Akar’ın “darbenin başında olacağı” kanaati
yaygın olsa da Akar’ın Erdoğan ile anlaştığından çoğu general
habersizdi. 31 Mayıs’ta sona eren Ege tatbikatından sonra Akar ve
Cihat Yaycı, AKSAZ NATO deniz üssünde 15 Temmuz’ın detaylarını üç
gün boyunca görüşmüş ve her konuda anlaşmışlardı. Erdoğan,
tiyatroyu mükemmel oynadı. Yaycı, görüşmede olan tek isimdi.

15 Temmuz öncesi Genelkurmay’da “darbe yapılacak” havası


hakimdi. Yerli ve yabancı basında haberler, TBMM’de darbenin
Temmuz’da olacağı kulisleri yankılanıyordu. Hatta Meclis'te komisyon
üyeleri, generallere: “biz duyduk sizin haberiniz yok muydu?” sorusu
yöneltmişti. Hulusi Akar ve karargah, çalışma grubu oluşturarak
konuyu derinliğine irdelemiş, “Cemaatçilerin darbe YAPMAYACAĞI ve

65
YAPAMAYACAĞI ancak herhangi bir darbeyi ENGELLEYEBİLECEKLERİ”
sonucuna ulaşmıştı.

Akar cemaatçileri “BALYOZCULAR DARBE YAPACAK, İÇ SAVAŞ


ÇIKARACAKLAR, ENGEL OLALIM” sözleriyle dolduruyordu. Cemaatçiler
daha önce Ergenekon ve Balyoz hadiselerinde Erdoğan ve Akar’ı
defalarca kurtarıp önlerini açtıkları için bunu da benzer bir “DEVLET
İŞİ” olarak görüyorlardı. ERdoğan’ın hayatını defalarca kurtaran ve
yedi darbe girişimini engelleyen cemaatci bürokrasi demokrasi karşıtı
tüm eylemlere karşı idi. Bu nedenle eleştiriliyordu. ETÖcüler,
Erdoüan’a karşı darbe yapacak TSK’da adam bırakmadınız diye
cemaate kin kusuyor ve diş biliyordu.

Cemaatçi subayların bir kısmı, bu ‘DEVLET İŞİ’nin yani “İÇ SAVAŞ


TEHDİTİNİ BASTIRMANIN” ardından, siyasetin Akar’ın kontrolüne
gireceği bir aşamaya gireceğinin farkındaydı. Yani post-modern ötesi,
NATO’yu rahatsız etmeyecek bir müdahale ile siyaset yeniden
şekillendirilecekti! Cemaat darbede yoktu, ancak müdahale de
etmedi. Darbeye karşı olan devletci refleks sergilediler. Kim ne
yaparsa yapsın Akar kararları veriyordu. Mesela 15 temmuz’da
donanmada görev yapan Binbaşı İsmail Gülmez: ‘TCG YAVUZ’u
gemide rehin tutulan Donanma Komutanı’nı serbest bırakması için
baskı yapmak maksadıyla takip etmemizden dolayı kahraman ilan
edildik. Ama sonrasında terörist denilerek ihraç edildik’ diyordu.
Soluğu ailesi ile yurtdışında almak zorunda kaldı. Önce darbe karşı
kahraman ilan edildi, daha sonra tasfiye edilirken darbeci ‘FETÖCÜ’
ilan edildi. Erdoğan ve Akar, ETÖcü klik ile 15 Temmuz’da işbirliği
yaparak Hizmet Cemaat’ine tam bir soykırım projesi uyguladılar.

66
FİŞLEMELERE 15 TEMMUZ’DAN YILLAR ÖNCE BAŞLAMIŞLARDI

Kısmetimize mafya/devletin de adisi düştü! Sicilya mafyası 'erkekçe'


kan dökermiş! Uyuşturucu kaynağından olsa gerek Latin Amerika
mafyası gibi kadın, çocuk, suçlu-suçsuz bakmaz cezalandırıyorlar!
Adalet er geç yerini bulacaktır. İllegal fişlemelere sebep olan
Ergenekon ve Balyoz’un kılıç artıkları da cezasını bulacaktır. Allah bu
fişlemede emeği geçen herkesin, darbecilerin belasını versin…

İrtibat-iltisak diye önüne gelen birçok memur ihraç edildi. Anayasaya


göre fişleme yapmak suçtur. Garson kod adlı gizli tanığın yaptığı
fişleme listesi ile birçok Polis ihraç edildi. Garson kod adlı şahsın
gizliliğini ihlal ettiği iddiası ile de Ahmet Köroğlu gibi mağdurlara dava
açıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük fişleme kumpasının
üzerinden 5 yıl geçti. Adli ve İdare olarak en az 80 bin dosyanın
açılmasına neden olan bu operasyondaki hemen hemen herkes
beraat ve takipsizlik aldı.. AKP’nin parti teşkilatlarından ayarladığı
gizli ve çakma tanıklar tarafından teslim edilen ve yılların çalışması ve

67
fişlemesi olan dijital veriler için eski istihbarat eski daire başkanın 3
aylık çalışma diye kutlama yaptığı bu operasyon, çoktan teknik ve
hukuki raporlar nedeniyle delil vasfını yitirdi. Siyasilerin yakınları
haricinde herkesin ihraç olduğu bu fişleme listesine itibar edilmesi
binlerce memurun mağduriyetine yol açtığı gibi devlete de
milyonlarca lira zarara mal oldu Bu yanlıştan dönülmesi ve
mağduriyetlerin giderilmesi hem vatandaş hemde devlet yararına.

ERDOĞAN, TSK’Yİ TASFİYE EDEREK IŞİD ORDUSU KURDU

68
TSK'ya alınan bir El Nusra ve IŞİDli AKPli canlı türü. Kafa kesici tekfirci
IŞİD veya türevi El Nusra görünümlü bu canlıda ne vatan ne
milliyetçilik duygusu olur. Nureddin Zengi Tugayı, Dördüncü Murad
Tugayı gibi çok sayıda MİT’in maaş verdiği yerli El Kaida terör
yapılanmaları Saray’a ve MİT’e bağlı yurtiçi ve yurtdışında terör amaçlı
kullanılıyor. Ahmet Selim Çavuş isimli bu şahsın söz konusu sınavdan

69
geçmediği belli.. Soruların cevaplarını vermişler ve MSÜ sınavı sahte,
hileli yapılıyor. Suriye, Irak ve Libya’da sayısız suçlara bulaşmış bu
radikal katil olmuş Selefi tarikatçılarını Erdoğan, TSK yerine kurduğu
AKP ordusuna almak için TSK'yi tamamen ‘FETÖ şalı’ ile tasfiye
ediyor. 5 yıldır dur durak bilmeden TSK yapılanması soruşturması
yapılıyor. Sürekli muvazzaf askerler hakkında gözaltı ve tutuklanma
kararları alınıyor. 15 Temmuz bir Erdoğan ve Özel Harp darbesidir ve
devam ediyor. Memlekette işlem yapmadıkları insan kalmadı.
Hani "sorular çalındı, mülakatlarda adam kayrıldı" diyorlar ya, bugün
soruları veriyorlar, mülakatta sadece adamlarını alıyorlar. Şuan bir
Allah'ın kulu aKP referansı olmadan devlet kurumlarında hiçbir işe
giremiyor. Ne iddia ediyorlarsa hepsi kendi meziyetleri!

GERÇEKLER GİZLENİYOR

15 Temmuz’u aydınlatacak görüntüler ısrarla gizleniyor. Akar'ın


Genelkurmay ve Akıncı'daki makamı, Akıncı nizamiyeleri, Marmaris
mobese ve otel kameraları... Açıklananlar ise ya kırpılıyor ya da
tutuklu sanıklara gösterilmiyor. İktidar gerçeği gizliyor. Kara Havacılık
Tb. K. Yrb. Özcan Karacan, kahırlı biçimde yakınıyor: "Sonuç olarak
bizler askeriz, komutanların bize kumpas kuracağını, bildikleri şeyleri
bizimle paylaşmayarak kumpasa düşeceğimize sebebiyet
vereceklerini hiç düşünmedim."… Tüm askerler kendilerine tuzak,
kumpas kurulduğu konusnda hemfikirler. Siviller orada olsa da
olmasa da, o darbe kurgusu gerçekleştirilecekti. O siviller Akıncı’ya
sadece "darbe Pensilvanya’dan yönetliyor" görüntüsü vermek amaçlı
çağrıldı. Hangi amaçla geldikleri bilinmiyor ancak herhangi birini
talimat verirken gören tanık ve Etkinlik Pişmanlıkcı yok.

DARBE OLUYOR HUSUSİLER TATİLDE

70
Siviller, mahremler, hususiler ve hulusiler… Hususi, mahrem imam
denilen sivillerin 15 Temmuz’da, “darbe girişiminin” karargahı
Akıncı’da ne işi vardı? Akıncı’daki askerlerle ilgilenen ‘öğretmen’ ve
‘md yrd’ konumundaki bazı kişiler etkin pişmanlıktan(EP) yararlandı.
EP’cilerin gerekçeleri özetle şu: “Darbe yapılacağından haberimiz
olmadı. 15 Temmuz’un aydınlanması için ilgilendiğimiz veya adını
duyduklarımızın ismini verdik.”İddia edildiği gibi darbeci değiller.
Etkin pişmanlar, Cemaat veya ilgilendikleri subaylar darbeye karışmış
olabilir mi diye şüphe duyup 15 Temmuz’un aydınlatılması amacıyla
EP’ci olmuş! Kendi ifadeleriyle verelim:

15 Temmuz sonrası EP’ci olan mahremler tanıdıkları veya sadece


adını duydukları onlarca subay ismi verdi. Ancak darbe girişiminden
haberleri yoktu. Üstelik Akıncı’da görevli subaylarla ilgilenen diver
‘mahremler’ bayram tatilinden dahi dönmemiş. Ayrıca Akıncı’daki 5
sivilin, asker şahıslarla herhangi bir emir komuta ilişkisinde olduğuna
dair ne EP’ci ne de tanık ifadesi var. Aksine o gece Hulusi Akar’ın
yanındaki 5 general tüm emirleri Akar’dan aldıklarını ifadelerinde açık
ve net belirtiyor: 15Temmuz gecesi Akıncı’da Hulusi Akar’ın yanında
71
Org. Akın Öztürk, Tümg. Mehmet Dişli, Tümg. Kubilay Selçuk, Tuğg.
Hakan Evrim ve Tuğa. Ömer Faruk Harmancık vardı. Bu generaller
Akar’ın talimatları dışında hiçbir eylemde bulunmadıklarını
ifadelerinde açıklıyor.

Darbe karargahı Akıncı ile ilgilenen hususilerin darbeden haberi yok.


Bu yüzden Akıncı davasındaki beş sivil, Yurtta Sulh Konseyi üyeleri
arasında gösterilmedi. Ortada gerçek bir liste olmadığı için kafasına
göre YSK üyesi atayan savcı istese onları de listeye ekleyebilirdi.

MÜDÜR, "AMİRLERİN EMRİNE UYSUNLAR" DEDİ

Başkan soruyor: 15 Temmuz öncesi örgütle herhangi bir şekilde darbe


girişimine ilişkin bir haber, bir bilgi geldi mi? Bu mahrem abisi
olduğunu söylediğin kişilere iletilmek üzere bir bilgi geldi mi? Sinan
Kurt: Yok efendim. Böyle bir bilgi gelmiş olsa zaten tepkimizi koyardık.
EP’ci Mustafa Aykut Akyol(öğretmen) ve EP’ci müdür yardımcısı Sinan
Kurt, birbirlerini şahit göstererek, 'müdür' Ramazan Alkan’a,
“cemaatin darbe girişimi içerisinde yer alıp almadığını” sormuş.
Müdür Alkan da “hiç bir şekilde bilgim yok” cevabı vermiş.

72
EP'ci Kurt: "Murat Kara (Müdür) toplantılarda üst rütbelilerle ilgili bilgi
vermezdi. Hatta ilgilendiğimiz subaylarla ilgili problemler hakkında
yorum yaptığımızda, “ amirlerin emirlerine uysunlar, yapacak bir şey
yok” diye geçiştirirdi. EP’ci Kurt: "Adının (Bnb) M.B. olduğunu
öğrendiğim şahıs evime geldi. “Darbe girişimiyle bir alakan oldu mu”
diye sordum. Hayır olmadı, dedi. Akıncı'da görevde miydin o gün diye
sordum. “Görevdeydim, darbe girişimi olduğunu anladığım ilk anda
da fırsatını bulup kaçtım” dedi." Onlar (sonradan EP'ci olanlar) da
şunu demiş: "Akıncı üssü gibi bir üssün ‘müdürü’sünüz, herhangi bir
şekilde haberiniz yok. Üssünüzde bulunan abilerden de olsa bir
şekilde haber alabilirdiniz… Biz Allah rızası için bir şeyler yapmaya
çalışırken bizi soktuğunuz pozisyon bu!”

EP'ci Sinan Kurt (Müdür Yardımcısı): "Gelenlerle birlikte Kuran


okumak, hadis okumak, vaazlar dinlemek gibi dini zaman geçirmekti
temel yaklaşım. Onun dışında hafta içerisinde ne kadar Kuran, ne
kadar dini kitapları okuyabildin gibi konuları konuşuyorduk. Temel
vazifemiz buydu" EP’ci 'mahremler/hususiler' görevlerini şöyle
tanımlıyor: Hüseyin Ediş(Öğretmen): "…geldiklerinde onlarla birlikte
namaz kılarsınız, Kuran okursunuz, bunlardı yani. Bu minvaldeydi.
Gelen arkadaşlar da aşağı yukarı 1 buçuk 2 saat durup gidiyorlardı."

AKINCI DAVASI SON SÖZLER BU DAVA BURADA BİTMEZ DEDİRTİYOR

Başkan Selfet Giray önceden haber vermeden çağırtıp sanıklara son


sözlerini sordu. Aldığı çoğu cevap şok ediciydi. Oturumu kesmek
zorunda kaldı. BU DAVA BURADA BİTMEZ! Okuyunca 15Temmuz
hakkında bildiğiniz her şey değişecek. 'Darbeden' yargılanan subay
mahkemede konuşuyor: "Duruşma salonuna 30 adam beraber geldik,

73
başımızda 1 gardiyan var. Biz gerçekten terörist olsak burada en az 60
gardiyan olur."
Yrb. Mesut Yurtdan’ın Savunması: Abidin Ünal'ın HKK'na "darbeyi
bastır" diye gönderdiği Tümg. Cevat Yazgılı'yı derdestle suçlandı.
Yazgılı kapı tekmeler, kurşun yağdırır, kontrolden çıkar! Sakinleşince
serbest bırakılır ama polis işkencesinden kurtulamaz! Akıncı
davasında son sözü sorulan Yunus Şahin: "Ercan Dağhan'la 4 yıldır
aynı koğuştayım. Akut lenfoma ve lösemi teşhisi konuldu. Yani kimseyi
tahliye etmeyecekseniz bu davada, bari onu tahliye edin de tedavisi
ailesiyle olsun".. Ercan Dağhan hapiste şehit oldu.

74
Av. Ayten İzmirli ve müvekkili Hv. Plt. Kur. Bnb. Murat Bicil'in
savunmalarının tamamını okıuyan yok. Edebiyata, şiire, bilime,
hukuka ilgi duyanlar ve 15 Temmuz'da neler olup bittiğini öğrenmek
isteyenler kesinlikle okumalı... Darbe iddianamelerini ve
savunmalarını okudaman yapılan tüm yorumlar afakidir. Neticeye
götürmez. Şeytani tuzağın delillerini ortaya koymaz.. Bu savunma
baştan sona darbeyi çökertiyor.. 15 Temmuz davalarının Emile Zola'sı:
Av. Ayten İzmirli oldu. Mahkemelerde hakim ve savcılara hukuk dersi
verdi. İddianame, mütalaa ve kararları delik deşik etti. Sanıklara kötü
muamele yapan jandarmalarla yüksek sesle tartıştı. -Kahraman
geçinen asıl suçluların kabusu oldu.

Akıncı Üssü davası Ankara 4. ACM’de görülmüştü. Avukat Ayten İzmirli,


Dreyfus Davası'na dönüşen yargılamada tarihe geçecek bir savunma
yaptı. Başkan Selfet Giray ve Savcı Adnan Gümüş’ün olduğu 506.
Celsede özetle şunları söyledi: "Mahkeme, adil, tarafsız, bağımsız
davranmadı." "Belki siz kendinizce adil yargılama yaptığınızı
düşünüyorsunuz, oradan öyle görünebilir ama buradan hiç öyle
görünmüyor sayın başkan. Hiç. Sanırım Adalet Bakanlığı tarafından da
böyle görünmediği için sizin bağlı bulunduğunuz HSK, biliyorsunuz bir
yargı etiği yayınladı. Diyor ki, hakimler ve savcılar; 1- insan onuruna
saygılıdır, insan haklarını korur ve herkese eşit davranırlar. Bu
cümlenin bir kelimesini dahi şu yargılama esnasında biz sanıklar ve
savunma avukatları olarak hiç görmedik. Kısa kısa örnekler vereyim;
Sağ tarafınızdaki müştekiler ve müşteki avukatlarına ne kadar kibar
davrandıysanız, solunuzda bulunan bizlere de bir o kadar sert
davrandınız. Bana bile kaç kere bağırmıyorum, diyerek bağırdınız.
Hepsi SEGBİS'lerde kayıtlı ki kayıtlı olanlar yaptıklarınızın %10’u bile
degil Çünkü SEGBİS çözümlerinin ne kadar hatalı, eksik olduğuna dair
defalarca dilekçe verdim. Hiçbirine cevap vermediniz. Dolayısıyla
insan onuruna saygıyı ben burada görmedim. Duruşma salonunda
neden tecrit uygulanıyor. Neden? Burada sivil imamlar, olduğu iddia
75
edilen kişileri tamamen ayırdınız, diğer insanları da sektör sektör
ayırdınız. Albay Tarık Hekimoğlu'nun yaptığını ben duruşmada
ispatladım, kendi söyledi zaten. "Her şeyi ben yapıyorum" dedi.
Sonrasında tayin olup gittikten sonra, ben şaka yollu da olsa size
söylemiştim. "Artık albayımız yok, duruşmayı yönetebilirsiniz sayın
başkan" diye, gülüp geçtiniz. "İnsan haklarını korur, herkese eşit
davranırlar." Asla! sanıklara ve sanık avukatlarına kesinlikle eşit
davranmadınız. 2- Bağımsızdırlar diyor. Devletimizin en üst
makamlarında olan kişilerin sizler üzerinde nasıl baskı kurduğunu ve
bunu da o kadar umarsız bir şekilde Yazılı-sözlü basında hiç hiç yani af
edersiniz utanmadan, sıkılmadan “biz yargıya gereken talimatı
verdik” demek suretiyle birçok bakan, milletvekili, yöneticiler hepsi
söyledi. Yani bu kadar açık size talimat verdiklerini söyleyen kişiler
hakkında siz ne yaptınız? Bilmiyorum. Doğu Perinçek, “hukuk
siyasetin köpeğidir” diyor. İşlem yapabildiniz mi? Dolayısıyla bağımsız
olduğunuzu söylemek çok zor sn başkan. Tarafsız olmadığınızı bizzat
yaşadık 3 sene boyunca ve bütün sanıklar da, avukatlar da aynı
şekilde burada dile getirdiler. Dürüst ve tutarlıdırlar. Asla! Buradan
yani savunma tarafından çok da tutarlı olduğunuzu söyleyemem.
Buradan öyle görünmüyor. Mahremiyeti gözetirler, ilkeniz var. Burada
insanların masumiyet karinesi gereğince sahip oldukları haklar,
lekelenmeme hakları ayaklar altına alındı Ve bunu yapanlar
soruşturma aşamasında savcılar, gizlilik kararı var diye bize bir satır
dosyadan belge vermezken bütün habercilerin elinde, bütün candaş
medyanın diyelim. Yandaş demek suçmuş çünkü. Candaş medyanın
elinde yazılı, görsel basında her şey onların elinde gezdi. Mesleğe
yaraşır şekilde davranırlar! 3 yıl boyunca şu darbe davalarına bakan
hiçbir heyetin ve savcının mesleğe yaraşır şekilde davrandığını
görmedim. Bu davaları en çok takip edenlerden biriyim. Gerçekten
görmedim ve sizin adınıza gerçekten ve gerçekten hicap duyuyorum.
Bugüne kadar adil yargılama yaptık demeyin sn başkan. Demeyin. Adil
yargılama yapmadığınızın en büyük göstergelerinden biri; çok
76
anlatıldı, şu son zamanda neden sanıkları duruşmaya
getirmiyorsunuz. O kadar umarsızca davranıyorsunuz ki bu konuyla
ilgili ara karar da alıyorsunuz. Sanığı korkutacak ritüel, dikkati
dağıtacak atmosfer… Gerçek şehit ve gazilerimizin yeri ayrı. Onlar
bizim de şehitlerimiz, gazilerimiz ama burada kim olduğunu
bilemediğimiz insanlar tarafından sanıklar baskı altına alındı,
tehditler, küfürler... siz bile başa çıkamadınız. Burada tecrit yaptınız.
Müvekkillerimden sivil imam olduğu iddia edilen işte Harun Biniş'i,
Kemal Batmaz'ı bilerek ve isteyerek müşteki taraflarına çok yakın
oturtunuz ve ağır derecede hakaret, küfür bunlara maruz bıraktınız.
Tavanlardan mikrofonlar niye sarkıyor. SEGBİS haricindeki bu
kameraların ne işi var bu salonda? İkinci kayıt alındığını iddia
ediyoruz, alınmadığını siz ispatlayın. Mikrofonları, kameraları kaldırın.
Yasa açık SEGBİS dışında ses, görüntü alınması yasak. 3 senedir
söylüyoruz. Vekille iletişimi koparan bir oturma düzeni, bunların hepsi
AHİM'de bozulacak! Müvekkilimin yanımda oturması gerekiyor. Ona
hukuki yardımda bulunabilmek için. Yapmadınız! Burada açıkça
sanıkların duruşmaya erişim hakkını kısıtladınız. Hem de umarsızca
verdiğiniz ara kararlarla. Dosya ve belgelere kamu yararı bahanesiyle
erişimin engellenmesi, duruşma hakkını istismar eden, hükümden
düşüren, eşitsizliği ve çelişmeyi kısıtlayan engeller olarak kabul edilir.
Birebir hepsini yaşadık. Onun için biz burada adil yargılama yaptık
demeyin. Hala da yapmıyorsunuz. İddianameyi hazırlayan savcılar için
de aynı şeyleri söyledik. Hepsi suç işlediler ve halen de suç işliyorlar.
Yani iddianamede olmayıp da mütalaaya sen neden delil
uyduruyorsun yahu, suç işliyorsun! Ya, olmayan bir belgede nasıl
parmak izi var diyebilirsin ya! Ya da olmayan bir görüntüde, sen
buradasın, dakikasıyla, saniyesiyle söylüyor bir de. Yazıklar olsun
diyoruz. Hani çok kızılmıştı, hani kararlar bozulmuştu Ergenekon
Balyoz Davalarında, delil üretiliyor diye. E al işte âlâsını şu anda sayın
iddia makamı yapıyor, yaptı. (Savcı araya girmeye çalışır) Sayın iddia
makamı siz mütalaanızla konuştunuz bitti. Şimdi söz bizde. Mütalaada
77
nasıl sahte deliller uydurduğunuz ispatladık. Hadi yalansa yalan de.
Hadi, göster şu görüntüde 141 Filo'da müvekkilimin görüntüsünü.
Savcı: O sadece sizin iddianız. Ve şu anda sayın iddia makamını
uyarmanız gerekirken, benimle bu şekilde muhatap ettirmenizi esefle
kınıyorum sayın başkan. Biz o mütalaasını okurken hatta
okuyamazken, yarıda kesti bir takım hatalar var dedi biliyorsunuz,
sonradan işte düzeltildi, müzeltildi bir şekilde verildi. Mütalaasına
sahip çıkamıyor! Lütfen müdahale etmesin, bir mütalaa yazdıysa ki
kendi yazdıysa eğer, arkasında dursun. Bitti. Doğru olsa asla böyle
savunma gereği hissetmez. Yalan mı? Çok zoruna gidiyor çünkü
yaptığı yanlış. Suç işliyorsun sn savcım deyince daha da zoruna
gidiyor! -Evet haklısınız karşılıklı diyaloğa girmeyelim. Mikrofonunu
hiç açmayın niye açıyorsunuz. O mütalaasını verirken ben mikrofon
açtırıp, yoov oov dedim mi? Başkan: Bakın tekrar ettirmeyin bana. -
Dedim ya sol tarafınıza gücünüz yetiyor. Sağ tarafınıza da ikazda
bulunalım sn başkan.

Yusuf Has Hacip ne demiş zamanında, “adalet göğün direğidir.


Yıkılarsa gökyüzü yerinde durmaz” demiş.

HULUSİ AKAR'A SORU: Diyorum ya hani çağırabilseydiniz buraya,


Hulusi Akar'a ben yine soru soracaktım. Komutan sorumluluğunu
bana bir açıklar mısınız, diye. Eğer o sorumluluğu yerine
getirmediyseniz, getiremediyseniz, yapmadıysanız o koltukta ne işiniz
var?

Av. Ayten İzmirli, konuşup savunma yapmanın ateşten gömlek olduğu


bu dönemde vicdan ile hakkı ve hukuku konuştu. Saray’dan avanta
bekleyen ve ‘FETÖ’ borsasında milyon dolarlar kazanan hırsızlar gibi
hukuku satmadı. Herkes seçimini yaptı. Kimi hukuktan yana oldu,
kimisi cukkasını düşünüp paradan, makamdan yana oldu.

78
Av. İzmirli: Özellikle rica ediyorum benim savunmamı kestirmeyin.
Bana vakit kaybettirdiniz 10 dakika alacağım var. Başkan: Hiçbir şey
alamazsınız. Devam edelim. Av. İzmirli: Bunu SEGBİS'ten çıkartmayın
sayın başkan hiçbir şey alamazsınız cümlesini. Şimdi bu haber;
"FETÖ'cülere gök kubbeyi başlarına geçirmeden bize rahat haramdır"
diyor. FETÖ'cülere karşı savaş açılmış ki bütün Türkiye olarak biz de
açtık. Ama şu anda yargılanan kişiler hüküm mü aldı? Hı, yok. Ben
böyle bir savcının nasıl bağımsız, tarafsız olduğuna inanayım?
Erdoğan yargısının içler acısı halini gösteriyor. Tüm savunmalara yer
vermeye yerimiz yok maalesef. Binlerce sayfa savunma medyada
haber olmadı. "Duruşma sırasında İzmirli, müşteki avukatlarının
olduğu sıraya bakarak, "O parmağı alır gözüne sokarım, ya da uygun
bir yerine neyse" ifadelerini kullanmıştı." Avukat Ayten İzmirli Askerler
arasında efsanedir. Akıncı davasına gidip gelen her asker koğuşa
girdiğinde mutlaka Ayten hanımın savunmalarından bahsediyor...

79
Şimdiye kadar biten ve yürüyen davalarda, soruşturma aşamasından
itibaren adli makamlar hiçbir şekilde taşın altına elini sokmadı. Kuvvet
komutanlıklarının idari tahkikat raporları iddianameye dönüştü,
noktasına virgülüne dokunmadan. Bir orayı değiştir ya bir şekilde,
yok! Sanki 3 senedir hiç tanık dinlenmedi, hiç belge toplamadı gibi sn
iddia makamı o iddianameyi mütalaaya kopyalayıp yapıştırmış.
Noktalama, büyük küçük harf hataları, bari onları değiştir. Sadece
şüpheli değiştirmiş, kontrol F’le sanırım, sanık olmuş o kadar. Bütün
değişiklik bu. Müvekkilim özelinde söylersem, bir günah keçisi, atın
uçurumdan aşağıya. Başka türlü görünmüyor buradan! Başka türlü
algılayamıyorum. Lehe hiçbir şey toplama, aleyhe olabilecek her şeyi
topla ki toplandığın da delil değil! Biz onlara kısaca ÇÖP diyoruz.
Aleyhe bile bir şey yok. Eğer bu suç (Yargıtay 16. CD, 2017/1443 Esas,
2017/4758 Karar) gerçekten İHMALİ olarak da işlenebiliyorsa, dönemin
Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları hakkında da suç
duyurusunda bulunulması gerekir. Sn iddia makamı, yaparsa bravo
derim ama yapabileceğini sanmıyorum!

AKAR HİÇ BİR KAMERAYA DÜŞMEDİ Mİ? TAM BİR KOMEDİ…

Hulusi Akar Genelkurmay'dan tahliye ediliyor! Şapkasız çıkmam abi!


Karargahını ve TSK'yı 'bir avuç' darbeciye sorunsuz bırakır ancak
ayrılırken şapkasını aldırmayı unutmaz! Sözde Genkur Bşk derdest
ediliyor ancak ortada en küçük bir panik havası yok. Akar'ın derdest
edildim dediği görüntüler var. Hani hiçte derdest edilmediği, rahat
rahat aracına gittiği, koruma müdürüne gözlüğümle, şapkamı getir
diye emir verdiği, hepsi görünüyor. Derdest edilen bir insan nasıl
gözlüğü ile şapkasını isteyebiliyor yahu!

Garantör yetkisi olanlardan bir tek Abidin Ünal'ı ve arkasından


Mehmet Şanver'i getirebildiniz. Dz KK. yok. KKK gelmedi. ÖKK'nı
80
getiremediniz. Yani kim gerçekleri ortaya çıkarmak istiyor, kim
istemiyor biz burada açıkça gördük 3 yılda! Hulusi Akar'ın tutulduğu
iddia edilen yerle alakalı bir tane bile kamera görüntüsü yok. Allah'ın
bir hikmeti mi diyelim?! Yani bunları ortaya çıkarmak istemez miydiniz
ya da istemiyor musunuz? Getirilene kadar aracının başında beklediği,
herkesin selam durduğu, ya başkanım bunları hiç mi siz kendi
kendinize sorgulamıyorsunuz? Her yerde her şeyin kamera görüntüsü
var ki bize tamamı verilmedi biliyorsunuz eksik, yanlış kendilerine
göre izleyip izleyip verdiler buraya...

İŞKENCECİ ELİF SÜMERCAN TERFİ ETTİ

81
15 Temmuz’un işkencecileri arasında yer alan TEM Şube Amir
Yardımcısı Elif (Uzun) Sümercan, AKP’li Cumhurbaşkanı kararıyla
geçen yıl kasım ayında Kültür ve Turizm Bakanlığında Daire
Başkanlığına, bugün yayınlanan kararname ile Kütüphaneler ve
Yayınlar Genel Müdür Yardımcılığına atandı.

ADI İŞKENCE RAPORUNDA YER ALDI


Resmi Gazete’de AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla
yayımlanan karara göre Kültür ve Turizm Bakanlığında açık bulunan
Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdür Yardımcılığına Elif Uzun
Sümercan atandı. Sümercan’ın adı Merkezi ABD’de bulunan insan
hakları kurumu Advocates of Silenced Turkey (AST), “Türkiye’deki
İşkenceciler” başlıklı raporuna da girmişti. Bülent Ceyhan’ın
hazırladığı raporda 48 işkencecinin yaptıkları, tanıkların ve belgelerin
ışığında gözler önüne seriliyor.

MESLEKTAŞLARI DAYANAMADI: YETER ARTIK ELİF


Raporda eski Orgeneral Akın Öztürk’e yoğun işkence yapan,
meslektaşlarının da artık dayanamayıp ‘yeter artık Elif’ dedikleri
kişinin TEM Şube Amir Yardımcısı Elif Sümercan olduğu bilgisi
veriliyor. 15 Temmuz sonrası gözaltında en ağır işkence gören
isimlerden biri de eski Eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve Yüksek Askeri
Şura üyesi Orgeneral Akın Öztürk’tü. Kulağı kesik ve darp edilmiş
şekilde devletin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı ve resmi televizyon
kanalı TRT’de görüntüleri yayınlanan Öztürk’ün gördüğü işkenceleri
özellikle o sırada gözaltında bulunan görgü tanıkları detaylı bir şekilde
basın yayın kuruluşlarına anlatmıştı.

EŞİ DE ABD’DE ARANIYOR


İşkenceci olmasının deşifre olmasının ardından Twitter hesabını
korumaya alan Sümercan, özel hayatı ihlal edildiği gerekçesiyle

82
hakkındaki haberlere ve twitter mesajlarına erişim yasağı kararı
aldırdı. Sümercan’ın daha sonra da soyadına “Uzun” ekletmesi dikkat
çekti. Elif Sümercan ile ilgili raporda bir başka bilgi de dikkat çekiyor.

DARBECİ VE İŞKENCECİLER LİBYA’YA TAYİN EDİLİYOR

Sümercan’ın eşi Mustafa Murat Sümercan, AKP’li Cumhurbaşkanı


Erdoğan’ın olaylı ABD ziyareti sırasında sivilleri darp eden polislerden
biri. ABD’de hakkında yakalama kararı çıkarılan Mustafa Murat
Sümercan arananlar listesinde. Erdoğan tarafından MİT müşaviri
olarak Murat Sümercan Trablus, Libya’ya 2019 yılında tayin edilmişti.
15 Temmuz’da Akar ve Fidan arasınd akoordineyi sağlayan,
Avusturalya’da Canberra Askeri Ataşesi olarak 5 yıldır gözlerden uzağa
kaçırılan Albay Sadık Üstün’ün 2020’de tayini Trablus’a yapıldı.

AĞAR'IN 25 YILLIK HAYALİ GERÇEK OLDU! SUSURLUK devleti ele


geçirme aşamasındaki derin çetelerin tasfiyesidir! Uyuşturucu
baronundan rüşvet alırken suçüstü yapılan Necdet Menzir, Emniyet
Genel Müdürü olmuştu. Alaattin Çakıcı ise nerdeyse Ağar MİT'e
müsteşar atayacaktı! DERİN ÇETE BUGÜN DEVLETLEŞTİ!

15 TEMMUZ’DA MASONLARIN ROLÜ NEDİR?

15 Temmuz’un gündüzünde dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi


Akar ile görüşen AKP Milletvekili emekli Tümgeneral Şirin Ünal’la ilgili
yeni bir ayrıntı ortaya çıktı. Şirin’in o gece saat 21:30’da Astsubay
Hüseyin Gürler ile yaptığı bir telefon görüşmesinde, “Başkomutanımız
halkı sokaklara çağırıyor” diyor. Şirin’in bahsettiği açıklama ise tam 3
saat sonra AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından yapılıyor.
Akıllarda kalan soru ise Şirin’in daha tankların köprüye çıkmadığı,
birçok kişinin bile yaşananlardan haberi olmadığı bir zamanda böyle
bir açıklama yapılacağını nereden biliyordu?Bu durumu kendi internet
sitesinden yazdığı yazı ile gündeme getiren gazeteci Ahmet Dönmez,
83
“Bu yazıda sizi 15 Temmuz akşamı saat 21.30 civarında yapılan
enteresan mı enteresan bir telefon görüşmesine götüreceğim.”
diyordu. Bu kayıtlar silindi maalesef.

Tuzak olarak planlanan bu darbenin içinde yer alan Şirin Ünal ve


piyon Üçvş.Hüseyin Gürler,bu tuzağın sonradan kafalarına 1 mermi
olarak saplanmasından endişe edip;kahramanlık pâyelenmek isterken
herşeyi berbât etmişler… Ünal ile 15 Temmuz günü Gürler’in yaptığı
telefon görüşmesinin 15 Temmuz 2016 akşamı saat 21.30’da
yapıldığını, @RTErdogan’ın 3 saat sonra yayınlanacak konuşmasından
saatler önce “meydanlara iniş” emri vereceğini söylediğini bilseniz iyi
olur. Tesadüfe hiç bir şey bırakılmamış.. Deniz İstihbarat subayı Ersin
Demircan diyor ki: Tescilli teröristlerden İda.Üçvş.Hüseyin Gürler’i
Cihat Yaycı yanına çağırdı.Biraz görüştükten sonra savcılara verdiği
yalan yanlış bilgileri yeterli görmediği için birazda bizimkiler
sorgulasın diye ATİİİ şubeye gönderdi. Bir başçavuşla eski bir havacı
general olan Şirin Ünal arasındaki takdire şayan ilişki Çağlar Cilara’nın
programında da gündeme gelmişti.

AKP milletvekili emekli Tümgeneral Şirin Ünal’ın evinde intihar


eden(!) Nadira Kadirovanın sır ölümü,profesyonel ve âdil bir
dedektiflik ve otopsi ile çözülebilirdi! Zira şüpheli Şirin Ünal’ın eski 1
asker olması,cinayeti teknik olarak başarıyla örtbas etme potansiyeli
taşıyor. Emekli Tümgeneral Şirin Ünal;niçin korunuyor? -Darbe
Tuzağından 1 ay önce, Erdoğan’la,askerleri darbe tuzağına çekmek
için ne konuştu? -Darbe tuzağı günü,karargâhta Hulusi Akar’a ne dedi?
Hulusi Akar’a çerez yiyip,askerleri yönlendirmesini(tuzağa
düşürmesini) söyleyen Ünal mı?

Şirin Ünal; -Havacı Tümgeneraldi. NATO Karargâh Subayı idi.-


Genelkurmay Kontrol Daire Başkanı idi. Ve Şimdi; AKP Vekili Belli ki; 15
Temmuz tuzağının Hava Kuvvetleri kısmında görevli idi.Bakalım;

84
kendi evinde karıştığı, intihar süslü cinayeti de ALLAHIN LÜTFÛNA(!)
çevirebilecek mi?

Albay Turan Felek’in yorumu yerinde: İstihbarat;tuzak operasyonlar


için 3 tür adam kullanır; 1-Sâdık,Zeki,profesyonel 2-Zaafları olan
kişi(genellikle sonradan imhâ edilir) 3-Piyon,sâdık ama aptal piyon
Üçvş.Hüseyin Gürler ‘3’ numaralı gruba giriyor! Kendisine denileni
yapmaktan bile âciz… BAKINIZ; hep diyorum 15 Temmuz;
KONTROLLÜ DARBE dâhi değildir! Başlı başına; fişlenen askerleri imhâ
etmek ve yüzbinlerce sivile soykırım yapmak için,planlanmış 1
TUZAK’tır! ŞİRİN ÜNALın CİNAYET OLAYI; bu tuzağı 1 yumak gibi çözme
potansiyeli taşımaktadır!

Felek devam ediyor: MUHALEFET;bu AKP’li vekilin evinde işlenen


şâibeli cinayeti,tanıkların beyanıyla örtbas edildiği anlaşılan ve
panikle kapatılma mefhumiyeti açık olan olayı NEDEN SORMAZ
@kilicdarogluk Neden gündemde tutmaz? @meral_aksener? Bir
kerecik cesur olup da,haykırsanız be kardeşim..! 15 Temmuz’un apar
topar kapatılan sahte komisyonuna sustunuz,bu sahte komisyona
ifade vermesi gerekip ifade dâhi vermeyenlere sustunuz!
@kilicdarogluk ! BÂRİ;bu şâibeli vâka’da susmayın! AKP’li vekilin
evinde öldürülmüş olan kadına ZATEN FAHİŞE idi,diyenlere tek
LAFINIZ YOK MU?

MUHALEFET, BAŞTA CHP O KADAR KORKAK Kİ, SONER POLAT


PAŞA’NIN 15 TEMMUZ’DAKİ AKTİF ROLÜNÜ BİR KEZ SORGULAMADI.
PERİNÇEK’İN FACETİME KONUŞMASINI YAZDIĞINI HALBUKİ
BİLİYORLAR. SONER BUNU VİSKİ İÇERKEN ANLATIP PERİNÇEKLE ÇOK
GÜLMÜŞLERDİ. GÜYA PERİNÇEK DARBEYİ DUĞİN’DEN ÖĞRENDİ.
KOMİK VE TRAJİK DRAMA YAŞANIYOR. ETÖCÜ, BALYOZCU PAŞA SONER
POLAT, VATAN PARTİSİ’NDE PERİNÇEK’İN YARDIMCISI VE DOĞU’NUN
YAZDIĞI ERDOĞAN’IN FACETİME KONUŞMASINI CİHAT YAYCI, ŞİRİN

85
ÜNAL ARASINDA EDİT EDEN İSİM. POSTA AST. HÜSEYİN TRAFİKTE
KURYE. NUH YILMAZ MİT’DE HANDE FIRAT’I AYARLIYOR. TİYATRO
SÜPER. POLAT ÖLDÜ. Ülkede adalet öldü. Ülkede merhamet öldü.
Ülkede insanlık öldü. Çaresiz kalan Maden ailesi ve nice aileler Ege’de
yok oldu. Yitip gidenleri sessiz yığınlar şeytanlaştırıyor ve sanki sade
masum vatandaşlarımızı PKK teröristiymiş gibi pazarlıyor. Cesetler
kıyıya vurdukça “Suçları olmasa kaçmazlardı” diyorsunuz. Bir
annenin, daha 55 günlük yavrusuyla ölüm riskinini göze alacak ne
yaşamış olduğunu hiç düşünmüyorsunuz!

İYİMSER TÜRKİYELİ MASONLAR SOYKIRIM PROJESİNDEN ÇARK MI


ETTİ? YA SONRA? YORULDUK, BEZDİK, USANDIK EY TÜRKİYELİ MASON
KARDEŞLER... BİZİMLE OYNAMAYIN. YETER ARTIK. ERDOĞAN'A
YAPTIRDIĞINIZ FAŞİZMİ DURDURUNUZ. PADİŞAH DEĞİL ŞAH DEĞİL
KİMSE KİMSEYE KUL KÖLE DEĞİL. HALİFELİK VE SALTANAT GETİRSE
KİM ENGELLEYECEK? DEMOKRASİ DÖNER UMUDUNUZ VAR MI?

Erdoğan, ETÖ, Perinçek, MGK ve MİT iktidarı, digital özgürlüğe son


vererek Stalin, Mao, Humeyni gibi tarihi kafasına göre yeniden yazmak
istiyor. Sosyal medya'ya Saray müdahalesi demek Erdoğan'ın Paşa
keyfiine göre yazmak olur. Geçmişe dönük silecek, tahrif edecek,
değiştirecek. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ TAMAMEN SONA ERİYOR. Tarık
Toros: O ismi açıklama vakti: Necdet Doğan: -Cemaat bitirilecek.
Bunu Erdoğan yapacak. Başkası yapamaz. Kılıçdaroğlu mu yapacak,
izahı mümkün değil, ters teper. Tabi bu operasyon hukukun içinde
yürümeyecek. Haliyle hukuk rafa kalkacak.

Uygur Kayahan@Kayahanuygur·55mAvrupa Birliği her zamankinden


daha da güçlü ve Avro'ya geçişten sonraki en büyük başarısını ortak
Kovid-19 planıyla sağladı. İngiltere'nin gitmesi AB'ye yaradı. Sırada
içinde Türkiye bulunmayan ortak Avrupa ordusu ve NATO'nun ölümü
var. NATO İslamcıları için kabus günleri.

86
BU İTİRAF SOYKIRIMDA NEDEN CHP'NİN SESSİZ KALDIĞINI
AÇIKLIYOR. 28 Şubatçı zihniyet iş başında Ebucehil kıtalar
dolaşıyor. Erdoğan'a soykırım izni veren Milli Birlik Konseyi ve
Encümendi Daniş, Hizmet'i yakından tanıyor. Mehmet Sağlam, 10 yıl
Hizmet'in Türkçe Olimpiyadının Başkanıydı. Erdoğan'a Hizmet'i yok
etme emri veren de ve iktidara getiren de bu 40 kişi ve 12 üstakıl değil
mi? Tevbe mi ettiler? Tarık Toros, 2015'de Hürriyet'in bugün vefat
eden Yönetmeni Necdet Doğan'ın itirafını paylaştı: Hizmet'i yok etmek
için Erdoğan'a görev verilmiş, anayasa ve hukuk kasten ortadan
kaldırılmış. CHP yapsa ters teperdi diye Masonlar soykırım ve faşizm
için Erdoğan'ı seçmişler. BU BİR Rezalet. DEVLET ÜSTAKLI AÇIKCA SUÇ
İŞLEMİŞLER VE NEDAMET Mİ GETİRİYORLAR, YOKSA HACALET İÇİNDE
ERDOĞAN BİZİ DE KESME Mİ DİYORLAR ANLAMADIM. ÇİNGENE KRAL
OLURSA ÖNCE BABASINI ASAR DEMİŞLER. ÇİNGENEYİ KRAL YAPAN
BABASI MASONLAR. ASMASINDAN KORKUYORLAR OLABİLİR. HİÇBİRİ
MASUM DEĞİL. HİZMET'E KIYDILAR. İMZA EDENLER İÇİNDE VİCDANLI
İNSANLAR VAR. YETER ARTIK, SOYKIRIM VE FAŞİZME SON VERİN
BİLDİRİSİNİ İMZALAYAN İSİMLER İÇİNDE REJİMİN MAĞDUR ETTİĞİ
İSİMLER DE VAR. HEPSİ TUZUKURU MASON DEVLET ÜSTAKLI DEĞİL
ELBETTE. İSİM SEÇİMİNİ ÇOK DİKKATLİ YAPMIŞLAR VE HİZMET'DEN
KİMSE OLMAMASINA AŞIRI DİKKAT ETMİŞLER. BÖYLE ÖZÜR OLUR MU
YA?

MBK VE ENCÜMENDİ DANIŞ, 101 AKSAÇLI BİLDİRİSİNİ ÇOK ACIKLI VE


GERÇEKCİ YAZMIŞ. BENİM 7 YILDIR ANLATTIKLARIMLA,
YAZDIKLARIMLA YÜZDE YÜZ ÖRTÜŞÜYOR. DEMEK Kİ AKLIN YOLU BİR
İMİŞ. ANCAK NEDEN HİZMET CAMİASINDAN BİR İMZA BİLE
İSTEMEDİNİZ? BİZİ SEVMİYOR MUSUNUZ? VATANDAŞ DEĞİL
MİYİZ? ANKET SORUMA CEVAP VERİN. SÜFYAN ERDOĞAN SİZCE NASIL
KARAR VERİR. MASUM İNSANLARI RAHAT BIRAKIP TÜM KESİLMİŞ
CEZALAR İPTAL OLUR, ÇALDIĞINI İADE EDER Mİ? HAPİSHANELER
BOŞALIR MI? YOKSA PADİŞAHLIK İLAN EDİP TAM SALTANATA GEÇER

87
VE SEÇİMLERİ TOPTAN İPTAL Mİ EDER? PUTİN VE Xİ ZİNPİNG GİBİ Mİ
YAPAR?

7 yıldır devam eden soykırımdan sonra 101 Aksaçlı kişinin uyanması


manidar geldi. Bir tane Hizmet'i temsil eden kimseden imza
alınmamış. 12 kişilik ve hepsi asker masonlardan oluşan Milli Birlik
Konseyi veya Komitesi onaylamadan, 40 kişilik alt Danişment'den
kimse imzalayamazdı. 101 Aksaçlı Erdoğan'ı kibarca artık soykırımı
durdurun diye uyarmış. 40 kişilik Masonik Encümendi Daniş heyetinin
hepsi imzalamış. Bu isimlerden sadece Mehmet Sağlam'ın olmaması
herhalde 10 yıl Hizmet'in Türkçe Olimpiyadının Başkanı olmasından
kaynaklanıyor. MBK izni ile olmuştur. BAKALIM SÜFYAN ERDOĞAN,
SÜFYANİZM HEYETİ'NİN BİLDİRİSİNİ DİKKATE ALIP MASUM İNSANLARI
HAPİSTEN SALACAK MI? 101 AKSAÇLI, HİZMET'E SOYKIRIM
YAPTIRDIKLARINI VE ÜLKEYİ ERDOĞAN VE AKP İLE BATIRDIKLARINI
İTİRAF ETTİ. SİZCE SARAY NE DER? BUGÜN YAŞ'TA TSK'NIN ÜST
KADEMESİNE ERDOĞAN'IN KİMLERİ GETİRİP, KİMLERİ TERFİ
ETTİRMEYİP TASFİYE ETTİĞİ AÇIKLANACAK. 101 AKSAÇLI İÇİNE
SAKLANAN DEVLET ÜSTAKLINI TEMSİL EDEN MASONLARIN ERDOĞAN
İLE YAPTIKLARI PAZARLIK İYİ GEÇMEMİŞE BENZİYOR. ERDOĞAN,
SÜRPRİZ KARARLAR ALMIŞ SANIRIM. TARİHİ YAZANLAR BUNU
KAYDETSİN.

İŞTE O TARİHİ BİLDİRİ

“Haklarımızı talep etme zamanıdır” diyen Aksaçlılar, gençlere “Yarının


aydınlığı sizlerin elinde ve biz aksaçlılar o aydınlığı yaşarken görmek
istiyoruz” çağrısında bulundu.

İçlerinde yazardan gazeteciye, bilim insanından siyasetçiye 101 kişinin


bulunduğu Aksaçlılar oluşumu, AKP Hük ümeti’nin baskıcı
politikalarının eleştirildiği metninde önemli uyarılarda bulundu.(ara
not: 40 kişilik Masonik Encümendi Daniş heyetinin hepsi imzalamış,

88
101 kişi içinde yer alıyor. Bir tane Hizmet'i temsil eden kimseden imza
alınmamış. 12 kişilik ve hepsi asker masonlardan oluşan Milli Birlik
Konseyi veya Komitesi onaylamadan, 40 kişilik alt kuruldan kimse
imzalayamazdı. Bu isimlerden sadece Mehmet Sağlam'ın olmaması
herhalde 10 yıl Hizmet'in Türkçe Olimpiyadının Başkanı olmasından
kaynaklanıyor. Dikkat çekmesin diye ismi yok. Erdoğan'a Hizmet'i yok
etme emri verende getirende bu 40 kişi değil mi?)

101 Aksaçlı imzası ile yayımlanan metinde şu ifadelere yer verildi:

BÖYLESİNE KOYU KARANLIK YAŞANMAMIŞTI

“Farklı kesimlerden, farklı geçmişlerden, farklı siyasetlerden gelen;


uzun yılları arkasında bırakmış biz aksaçlılar, ülkemizin adil ve özgür
bir toplumda, sulh sükûn içinde yaşamayı hak eden bütün insanlarına,
özellikle de umudumuz olan gençlere sesleniyoruz. Görüp
geçirdiklerimize dayanarak söylüyoruz: Ülkemiz bugüne kadar
böylesine koyu bir karanlık, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik,
toplumsal doku çürümesi, dünyada yalnızlaşma, itibarsızlaşma
yaşamamıştı. Anayasa fiilen askıya alınmış durumda, bağımsız ve
tarafsız olması gereken yargı Saray’ın emri altında, kolluk güçleri keza.
Cumhuriyetin teminatı bütün kurumlar, tek tek işlemez hale
getiriliyor. Tam bir keyfîlik ve baskı ortamında demokrasinin ve
hukukun son kırıntıları da süpürülüyor. Vatandaşın mal ve can
güvenliğini tehdit eden, insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan,
yurttaşlık haklarımızı yok eden, meslekî örgütlenmemizi iktidara tâbi
kılan, haber alma hakkımızı kısıtlayan, ifade özgürlüğünü budayan
yasa ve uygulamalar tepemize art arda balyoz gibi
indiriliyor. Yayılmacı, fetihçi heveslerle; ‘yurtta barış, dünyada barış’
ilkesinin yerini yedi düvelle savaş, çatışma, düşmanlaşma alıyor. En
önemlisi: cephelere bölünüyoruz. Aramıza nifak sokuluyor ki, dindarı
laiki, sünnisi alevisi, sağcısı solcusu, Türkü Kürdü, genci yaşlısı bu
gidişata ‘dur’ demesin.
89
HEPİMİZ TEHDİT ALTINDAYIZ

Kimse, ‘bana dokunmaz, beni ilgilendirmez’ rehavetine kapılmasın,


hepimiz tehdit altındayız. Bizler ekonomik güçlüklerle, aşımız işimiz
için mücadele ederken, iktidardakilerin attığı her adım havamızı biraz
daha zehirliyor, toplumu nefes alamaz hale getiriyor. Bizi etkilemez
sandığımız yasal kısıtlama ve uygulamalar sadece özgürlüğümüzü
değil aşımızı, işimizi de tehdit ediyor. İktidarı uyarıyoruz: Elinizde
iktidar gücü var. O güce dayanarak, rıza değil dayatmayla yönetmeye
çalışıyorsunuz. Geniş kitleler memnuniyetsiz, tedirgin, huzursuz.
Sessizlikleri, var olduğunu sandığınız desteğe değil korkuya ve
çaresizliğe dayanıyor. Ancak, gün gelir suskun itirazlar büyür, sandığa
yansır, seçmen bu gidişata ‘dur’ der. O günlerin yaklaştığını siz
görmeseniz de bizler görüyoruz. Muhalefete sesleniyoruz: AKP-MHP
koalisyonu gücünü muhalefetin dağınıklığından alıyor. Çaresiz ve
kararsız insanlarımız; güvenebileceği, dayanacağı sağlam bir seçenek
arıyor. Topyekûn tehdit ancak topyekûn karşı koyuşla bertaraf edilir.
Çözüm; bütün muhalefet güçlerinin, kendi çizgilerini, kendi varlıklarını
koruyarak temel ilkelerde buluşacakları demokrasi ittifakını
gecikmeden kurmaktır.

UMUDUMUZU YİTİRMEDİK, SESİMİZE KULAK VERİN

Size seslenişimizi akıl vermek, büyüklenmek olarak değil bunca yılın


içinden süzülmüş deneyimlerimizin özeti ve size hak ettiğiniz aydınlık
ülkeyi bırakamamış olmanın eksiklenmesi olarak kabul edin. Bizler
umudumuzu hiç yitirmedik. Ülkemizin uçuruma sürüklenmesine,
gençlerimizin geleceğinin çalınmasına, halkın yoksulluğa mahkûm
edilmesine, kaynakların talanına, doğanın tahribine, kadınlara,
halklara, gençlere dayatılan bu yaşama dün olduğu gibi bugün de
isyan ederken, umudumuzu sizlere bağlıyoruz. Size dayatılan
bölünmeleri, düşmanlıkları, sahte cepheleri aşın, birlik olun, sesinizi
yükseltin. Özgürlüklerimize, aşımıza ekmeğimize, yaşam tarzlarımıza
90
sahip çıkma, haklarımızı talep etme zamanıdır. Yarının aydınlığı
sizlerin ellerinde. Ve biz aksaçlılar o aydınlığı yaşarken görmek
istiyoruz.”

METİNDE İMZASI BULUNAN 101 İSİM

Abdullah Nefes, Abdülbaki Erdoğmuş, Ahmet Aykaç, Ahmet


İnsel, Ahmet Telli, Ahmet Türk, Ali Bayramoğlu, Ali Sirmen, Altan
Öymen, Arif Keskiner, Atilla Dorsay, Aydın Cıngı, Aydın Engin, Ayşe
Erzan, Ayşenur Arslan, Baskın Oran, Binnaz Toprak, Bülent
Ortaçgil, Canan Arın, Celal Doğan, Cem Toker, Cengiz Aktar, Cengiz
Çandar, Cihangir İslam, Coşkun Özdemir, Doğan Bermek, Ercan
Karakaş, Erdoğan Aydın, Ersin Kalaycıoğlu, Ersin Salman, Ertuğrul
Günay, Ertuğrul Yalçınbayır, Eşber Yağmurdereli, Fatma
Gök, Fatmagül Berktay, Fehmi Koru, Fikri Sağlar, Filiz Ali, Genco Erkal,
Gençay Gürsoy, Gökhan Akçura, Gürel Tüzün, Hacer Ansal, Halil
Ergün, Hasan Cemal, Hayri İnönü, Herkül Milas, İbrahim Betil, İbrahim
Sinemillioğlu, İlhan Tekeli, Kazım Güleçyüz, Korkut Boratav, Marta
Kalyoncu, Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, Melek Ulagay, Meral
Tamer, Meryem Koray, Moris Gabbay, Murat Belge, Murat
Karayalçın, Müjde Ar, Nadire Mater, Nazar Büyüm, Necmiye
Alpay, Nesrin Nas, Nesteren Davutoğlu, Nurettin Sözen, Orhan
Pamuk, Orhan Silier, Osman Ulagay, Oya Baydar, Öget Öktem
Tanör, Ömer Madra, Peral Bayaz, Rakel Dink, Reşit Canbeyli, Rıza
Türmen, Selçuk Erez, Serra Yılmaz, Süleyman Coşkun, Süleyman
Çelebi, Şahin Tekgündüz, Şanar Yurdatapan, Şebnem Korur
Fincancı, Şevket Pamuk, Şükran Soner, Şükrü Aslan, Tarhan
Erdem, Tarık Ziya Ekinci, Tuğrul Eryılmaz, Turhan Günay, Tülin
Dursun, Ümit Aktaş, Üstün Ergüder, Vecdi Sayar, Veysi Dündar, Yaşar
Okuyan, Yücel Erten, Zeynep Oral, Ziya Halis, Zülfü Livaneli.

91
SOYKIRIM, FAŞİZM AYRIMCILIK, ÖTEKİLEŞTİRME VE
ŞEYTANLAŞTIRMAYA ALET OLAN DÜZGÜN VİCDANLI İNSANLAR
SERDAR ORTAÇ GİBİ DAHA SONRA PİŞMAN OLABİLİYOR.

YERLİ AHMAKLAR

MASONLAR, ERDOĞAN'I KİRALADIK, HİZMET HAREKETİNE SOYKIRIM


YAPMAK İÇİN ANAYASA VE KANUNLARI BİLEREK KALDIRDIK DİYOR.
MİT'DEN YEMLENEN BU FİTNECİ MÜNFERİT GRUBU DA SOYKIRIM'A
UĞRAYAN HOCAEFENDİ VE FETÖ DİYE YAHUDİ TORBASINA ATILAN
MİLYONLARCA MASUMDAN DOLAYI GAVZUL AZAM'I SUÇLUYOR. HANGİ
GERİZEKALI SOYKIRIM YAPANI DEĞİL DE SOYKIRIMA UĞRAYANI
SUÇLAR. CEVABI AŞAĞIDA. DARBECİLERİN ERDOĞAN, FİDAN, AKAR
EKİBİ OLDUĞU BELLİ ZATEN.

Tayfun Tuna@Tyfn_Tuna·1hOsmanlı da bile soy ismi olmasa da,


babaya nispetle falan oğlu filan diye insanlar birbirinden ayrılırdı.
Ahmet Said ismiyle açık mektup mu olur? Böyle postaya bile
veremezsiniz bu mektubu. İçeriğine gelince tam anlamıyla klişe...

Münferit Fikir Platformu@munferitfikir · 12hYazarımız Ahmet Said'in


ilk yazısı: ''Fethullah Gülen'e Açık
Mektup'' Buyurun: https://munferit.net/2020/07/fethullah-gulene-
ack-mektup.html

MÜNFERİTİ RUŞEN ÇAKIR, YASİN AKTAY, H. VE S. ÖZIŞIK GİBİ


CEMAATA FAŞİZM YAPAN AKPLİ VE CHPLİ MASONLAR BESLİYOR. TEK
KENDİLERİNİ ZEKİ SANAN KULLANIŞLI SAFTORİKLER VEYA AHMAKLAR.

GEL TÜRKİYE'YE DE SENİ ERDOĞANCI MASONİK MAFYOZ YAPI


ÖLDÜRSÜN ÇAĞRISI

Sayın Gülen,

92
Lütfen bir an önce Türkiye’ye dönüp halkın önünde hesap verin! Eğer
gerçekten masum olduğunuzu düşünüyorsanız, emin olun bu sizin
için en isabetli yoldur. Savunmanızı bu şekilde tüm dünyaya anlatmış
olursunuz. Ama zaten hatalarınızın farkında ve sorumluluğunda iseniz
erdemli bir şekilde gerçekleri anlatma ve özür dileme imkanınız olur.
Bu yıl itibari ile 79 yaşındasınız ve birçok hastalığınız var. Daha ne
kadar bir ömür yaşamayı planlıyorsunuz, bilmiyorum. Ama tek
bildiğim cezaevlerinde sayıları 700’ü aşkın masum bebek-çocuk var.
Herhangi bir sorumluluk alınmadığı için cezaevi hücrelerinde güneş
ışığına hasret bir çok insan bunun bedelini ödemekte. Sizden ricam
artık cemaatinizin sorumluluğunu alınız ve FETÖ’ye evrilen cemaat
mensuplarının hesap vermesini, PDY’ye evrilen taraftarlarınızın
yanlışlardan dönmesini sağlayınız. Ve en önemlisi masumlar için
yapılması gereken ne ise onu bir an önce yapınız. Sizin ve
cemaatinizin hatalarını artık kimselere ödetmeyiniz.

-Ahmet Said

İÇERİDE DİLEMMA, DIŞARIDA GLOBALCILAR VE KÜRESELCİLER SAVAŞI

'ALEVİ' ve Ķürt/Zaza kimliği ile 'Şii' İran ve 'Kürt' PKK-YPG arasında


'Seyit Rıza' ortak paydasında bir 'tutkal' görevi gören CHP Lideri
Kemal Kılıçdaroğlu"nun YPG'nin IŞİD'e karşı savaşan 'vatansever' bir
oluşum olduğunu söylemesi, PKK'nın da bu kapsamda silah
bırakamayacağını ifade etmesi Çin merkezli Lynn de Rothschild ekibi
ile birlikte hareket ederek Erbil Kürdistanı'nı da içerisine katacak
şekilde İran'la yaptığı 'gizli' anlaşma çerçevesindedir. Kılıçdaroğlu'nun
CHP'si Kürtçü olduğu kadar Alevi-Şii ekseninde Iran'cıdır. Perinçekçi
yapılanmanın hedefinde İYİ Parti ile DEVA arasında kurulacak NATO
güdümlü bir 'merkez sağ' ittifakı daha kurulmadan parçalamak var.
Akşener'i CHP-İYİ Parti'nin 'çatı adayı' olarak ileri süren arka planda
bu anlamda Perinçekçi yapılanmadır.
93
Kobani olayları ile ilgili davanın Kürdistan referandumunun yıl
dönümünde gerçekleştirilmiş olması ve Cübbeli Ahmet'in 'Selefi"
vurgusu birlikte değerlendirilmelidir. Erbil Kürdistanı da PKK-YPG gibi
'Selefi' tehdidi üzerinden İran'ın kontrolüne sokulmak istenmektedir,
esasen bu plan Türk-Kürt çatışması temelinde İsrail'e akan Kürdistan
petrolünü İran'a bağlama planı çerçevesinde kurulan Erdoğan-
Ergenekon ittifakı ile birlikte yürütülmektedir. Kılıçdaroğlu aracılığıyla
'Seyit Rıza' ortak paydasında HDP-PKK gibi Erbil Kürdistanı'nı da İran
ile birlikte hareket etmeye teşvik etmek için zemin hazırlanmaktadır,
Kobani operasyonlarına bu açıdan bakılmalıdır, söz konusu
operasyonların Erbil Kürdistan'ının 25 Eylül 2017'deki bağımsızlık
referandumunun yıl dönümü olan 25 Eylül tarihinde gerçekleştirilmiş
olması da manidar. Erdoğan, BOP’da herkesten biat istiyor.

Kılıçdaroğlu ve CHP içerisindeki kadrosu PKK-YPG ile İran arasındaki


irtibatı sağlayan 'tutkal' görevi görmektedir. Bu anlamda
Kaftancıoğlu'nun 'güçlü' bir Cumhurbaşkanı adaylığı ile Kılıçdaroğlu
ve ekibinin CHP içerisinde temizlenmesi süreci hızlandırıldı.
Kaftancıoğlu tarafından HDP ile birleşme ekseninde CHP, Kürtçü ve
laik çizgide yeniden yapılandırılarak CHP içerisindeki Baykal'cı
milliyetçi kadro ile birlikte Kılıçdaroğlu'nun İran bağlantılı Alevi
kadrosu da temizlenmesini MASONİK GÖKTÜRK REJİMİ hedefliyor.
Canan Kaftancıoğlu tarafından CHP, Erdal Inönü'nün SHP'si gibi Laik-
Kürtçü çizgide yapılandırılmalıdır. Bülent Ecevit'in aydınlığı sadece
Ertuğrul Günay'da yaşıyor bugün. Sosyal Demokrat sol hayal oldu.

'Selefi' IŞİD'e karşı İran'ın güdümündeki Haşdi Şabi vb vekil örgütler


üzerinden Irak'ta PKK, Suriye'de YPG ile İran arasında birliktelik tesis
edilmiştir. Erbil Kürdistanı ise İran'a karşı(ve müttefikleri YPG-PKK'ya
karşı ABD ve İsrail ile birlikte hareket etmektedir. 'Selefi' IŞİD'in,
Musul Başkonsolosu iken rehin aldığı Ardahan'lı 'Şii' Öztürk Yılmaz
Iran'ın güvendiği isimler listesinde birinci sıradadır ancak gerçekte

94
CIA' ile birlikte çalışıyor arka planda Öztürk Yılmaz. İşte tam da bu
yüzden Öztürk Yılmaz'ın 'Yenilik Partisi' Mustafa Sarıgül"ün vereceği
destekle (Sarıgül"ün eski eşi Aylin Kotil bağlantısı) DSP-BTP"yi
bünyesine katarak İran istihbaratı ile ilişkilerde Vatan Partisi'nin
alternatifi olarak CIA adına 'Truva atı" olarak teşkilatlandırılarak
yapılandırmak istenmektedir. Cübbeli Ahmet'in 'Selefi"ler
silahlaniyor iddiası, Türk-Kürt çatışması temelinde İsrail'e akan
Kürdistan petrolünü İran'a bağlama planı çerçevesinde kurulan
Erdoğan-Ergenekon ittifakı ile birlikte değerlendirilmelidir.
Cübbeli'nin 'Perinçek' güzellemeleri boşuna değil.

ÜST AKIL VE GERÇEK BÜYÜK RESMİ

David Rockefeller-in vefatından sonra Rockefeller ailesinin başına


geçen gelini Susan Rockefeller hanım ile Rockefeller ailesinin
Türkiye'deki kızı Yeliz Büyükadıgüzel, BOP'da Karabağ'da her yerde
etkin kraliçeler olarak karşımıza çıkıyorlar. Fransa'daki Rothschild
ailesinin üyeleri UK/Çin merkezli Lynn de Rothschild ekibine karşı
Rusya/İsrail merkezli Jacob Rothschild ekibine, dolayısıyla Pentagon
ile Batı ittifak görüşüne yakındır. Susan Rockefeller Biden'ı
destekliyor, Biden'ın Asker karşıtı söylemlerini medyaya sızdırarak
Pentagon'u Trump tarafına çekmeye çalışan mekanizma ise Çin
merkezli Lynn de Rothschild ekibidir.

UK başbakanı Boris Johnson, Jacob Rothschild ekibinin adamıdır ve


Yeliz de Jacob Rothschild'ın oğlu Nathaniel Rothschild'ı İstanbul'da
ağırlayacak kadar kendisine yakın. Aynı şekilde Susan Rockefeller ile
de bağları çok eski zamanlara kadar dayanıyor. ABD ile Rusya arasında
yani Pentagon'un finansörü Rockefeller ailesi ile Rothschild ailesinin
Rusya ve İsrail kolunun başındaki Jacob Rothschild arasında Çin ile
Kraliçe Elizabeth'in bağlı bulunduğu Lynn de Rothschild ekibine karşı
'İsrail'i merkezine alacak bir ittifakın fikrini Yeliz savunuyor. Yeliz
Büyükadıgüzel'i Susan Rockefeller hanım çok yakından tanıyor,
95
Esasen Rothschild ailesiyle gayri meşru çocukları konumunda. İlginç
bir akrabalık ilişkisi bu. Susan Rockefeller hanım instagram gibi
platformlarda da Yeliz'i takip ediyor. Yeliz aslında bundan hiç hoşnut
değil ama akrabalık bağlarından dolayı ve biraz da korktuğu için ses
çıkarmak istemiyor,

Pentagon arkasındaki gizli güç olan Rockefeller ailesi, ABD-Rusya


ittifakı çerçevesinde 'İsrail' merkezli olarak Pentagon-Rothschild
(Rusya ve İsrail kolunun başındaki Jacob Rothschild ekibi ile)
birlikteliğin tesis edilmesi noktasında konsensus arıyor. ABD eski
Başkanı Trump'ın, Rockefeller ailesinin en önemli iki ismini Beyaz
Saray'a davet etmesi, sonra da onlarla görüşmemesi Rockefeller
ailesinin Trump'a karşı pozisyonunu netleştirdi. Şimdi ipler
Pentagon'un elindedir, ya Trump'ı devre dışı bıraktılar. Çin'in Küresel
hegemonyasına tabi olup küresel arenadan çekileceklerdir. Trump
yeniden kazanamadı. BU ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ VE RUS LİDER
PUTİN'İN BÜYÜK ZAFERİ OLACAKTI. ERDOĞAN, AKP, PERİNÇEK
GRUBU VE MHP BU NEDENLE TRUMP'I DESTEKLİYORDU. ETÖ VE
BALYOZ EKİPLERİ, İYİP VE CHP İSE BİDEN'DAN YANALARDI. Çin'in İsrail
büyükelçisinin öldürülmesi ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINI BAŞLATTI. BU
CİNAYETİ İŞLEYEN KARABÜYÜCÜ ŞEBEKE CORONAVİRÜS'ÜNDE SAHİBİ
OLAN AŞIRI HIRSLI ÇİNLİLER VE FRANSIZ MASON ORTAKLIĞIDIR.
İNGİLİZLER ENGEL OLMADI SUİKASTA. PANDORA'NIN KUTUSU AÇILDI.

Ermenistan'la savaşa alternatif olarak Joe Biden'ın Başkan olarak


'Ermeni soykırımı"nı tanıması Türkiye'de faşist devlet yalanlarını
savunan MİT rejiminin işini kolaylaştırıyor. TRUMP ile BIDEN
arasındaki seçimde Biden kazandı. NATO’ya dönüş artık kaçınılmaz
hale geldi. Karabağ çatışması 'Ermeni soykırımı" üzerinden gündeme
gelse, ABD'de Ermeniler Demokratlara, Türkler ise Trump'a oy verirler.
Demokratlar kazanınca AKP afalladı. ETÖcüleri satarak uzlaşabilir.

96
Rockefeller ailesinin daha yapıcı bir rol oynaması gerekiyor. Jacob
Rothschild-David Rockefeller dostluğu, Çin'in güçlenmesine yol açtı.
Şangay Birliği Avrasya Eksenine dönüşüp ABD ve Batı ittifakı
çıkarlarına zarar verdi. 15 Temmuz 2016 kumpası ile NATO'nun en
güçlü ordusu Rusya ve Çin'in lehine, düşmanlarla işbirliği yapılarak
yıkıldı. Türkiye devletinin sigortası Hizmet hareketi yok edildi ve HDP
baskılanarak BOP'da Büyük Kürdistan yatırımı yapıldı. Erdoğan'ın
çıkarlarına yarayan herşey Türkiye çıkarlarına ters. Türkiye çıkarları
ezilerek Erdoğan diktatörü firavunlaştırıldı ve bu kimseye BOP'da
huzur getirmedi. ABD'ye ihanet edildi. Çin ve Rusya'nın tabi ki
Erdoğan'ın destekçisi Rothchild'in durdurulması elzemdi. Globalcılar
ve Küreselciler savaşında eksen sürekli kayıyor. Globalcılar kazanacak
görünüyor. Küreselciler COVİD silahı ile kozlarını koruyorlar.

Susan Rockefeller, Demokrat Parti adayı Joe Biden'ın Başkan


seçilmesi Lynn de Rothschild ekibine bağlıydı. Trump"ın devre dışı
bırakılmasından yana faaliyet gösterdi. Joe Bidon yazdığı twitde
Hulusi Akar'ın fotosunu kullanarak Karabağ operasyonunda lider
komutanın kim olduğunu gözlere soktu. Trump'ın Ermeni ve Türk
liderleri arayarak ateşkesi sağlamasını istedi ama Trump'ın Karabağ
ile ilgilenecek ne vakti var nede niyeti vardı. Karabağ salvosu ile
Erdoğan, Avrasya ekseni sayesinde büyük rantlar elde etti.

İsrail karşıtı ayaklanmanın başına geçirilmek istenen Türkiye üzerinde


sıcak çatışmayla değil ama 'Ermeni soykırımı' üzernden Salih
Müslim'in liderlik yaptığı YPG'nin İran sınırına kaydırılması ile de
Avrasya Ekseni'ne büyük ders verilmesi planlanıyor. Kürt güçlerinin
Pesmerge saflarında birleştirilmesi gayesiyle yürütülecek 'suni" YPG
operasyonu üzerinden 'Kürt soykırımı' iddiaları üzerinden Türkiye'ye
BM nezdinde 'uluslararası' baskı kurulması gerektiği yönünde ABDli ve
ABlilerde konsensus bulunuyor. Erdoğan'ı Türkiye'de ve dünyada

97
bitmiş tükenmiş ve artık kullanışsız bir Süfyan olarak görüyorlar. Tepe
tepe sonuna kadar kullanmak isteyeceklerdir.

BİR ALTI BÜYÜK RESİM

Çin'in hedefi Kafkasya'da Azerbaycan-Ermenistan-Gürcistan arasında


çatışmaları körükleyerek bölgede ABD/NATO yanlısı birlikteliği
parçalamak suretiyle Çin'in İpek Yolu projesine Hazar-Karadeniz
hattında alan açmaktır. Perinçek'in Azerbaycan-Ermenistan
çatışmasını körükleyen açıklamaları ile eş zamanlı olarak Abhazya'nın
bağımsızlığının tanınması gerektiğini söylemesi, ABD/NATO eksenli bir
Azerbaycan-Gürcistan-Ermenistan hattının bertaraf edilmesidir. Bu
aynı zamanda Abhazya üzerinden Bakü-Tiflis-Ceyhan hattının devre
dışı bırakılması ve bununla ilişkili olarak PKK'nın Güneydoğu'da aktif
hale getirilmesi planı ile ilgilidir. Dolayısıyla Kerkük-Ceyhan-Hayfa
hattı ve İsrail'in bölgede enerji nakil merkezi yapılmasına karşı yapılan
hamleler zincirinin bir parçasıdır. Trabzon Emniyet Müdürü, Erdoğan
ve Bahçeli'nin Karabağ'a ülkücü görünümlü çakallarını seferber edip
Türkiye içinde parlattığı Türk ocakları gençlerine fetih adresi çizdiği
ortaya çıktı. Gerçektende çok sayıda aşırı Türk milliyetçisi genç
Karabağ yolunda gönderildi bile. Erdoğan, Mehmet Cengiz, Limak,
Kolin ve Demirören ile Karabağ’I inşa sürecinde Putin ile milyar
dolarlık ihaleler aldı. Karabağ, İlham Aliyev, Putin ve Erdoğan’a taze
kan verdi. Savaşı kaybeden Paşinyan yüzde 53 ile yeniden seçildi.
Putin Karabağ Taşnak Ermeni lideri ve eski cumhurbaşkanı Robert

98
Koçaryan’I yüzde 21 oy ile anamuhalefete çakmayı başardı. Keyfi iyi.>

ABD/NATO yanlısı Ermeni Başbakan Paşinyan üzerinden Çin'e karşı


Azerbaycan ile Ermenistan arasında ateşkes sağlanmak suretiyle Çin'e
karşı ABD-Rusya-Fransa ittifakı kurulmalıdır. Tıpkı 1918'de UK'in
Sovyetlerin bölgeye nüfuz etmesinin önüne geçmek adına
Azerbaycan-Ermenistan-Gürcistan'dan müteşekkil 'Transkafkasya
Demokratik Federatif Cumhuriyeti'ni inşa etmiş olduğu gibi. Kafkasya
Federasyonu Rusya ve Çin'i bölgede etkisiz hale getirir. Kafkasya'nın
birlik olması Rusya Federasyonunda dağılma süreci de başlatabilir.

ORTA RESİM

Rockefeller ve Rothchild’in Karabag savasi ile verdigi mesaj China


hedefleri ile UK gayesi arasinda kaldi. Rol oynayan aktorler farkli.
Sahada olanlar farkli. Kim kimi niye destekliyor. Buyuk resmi
gostermek lazim ki Erdogan’in Avrasya tiyatrosunda Perincek’in
Abhazyasi nedir? Erivan Devlet Üniversitesi 2009 senesinde
Gürcistan'ın geçmiş Cumhurbaşkanı Saakaşivili'ye verdiyi fahri
doktora unvanını geri aldı. Sebep olarak dün Sakaşviili'nin ''Dağlık
Karabağ Azerbaycan toprağıdır hiçbir güç bunu değiştire bilmez''
açıklamasını gösterdi.
99
Azerbaycan-Ermenistan ihtilafı UN bağlantısı ile UK merkezli olarak
kaşınıyor. Melissa Fleming'in iletişim ağı takip edilirse söz konusu
çatışmalar 'Minsk Grubu' adı altında ABD-Rusya ittifakının önüne
geçmek gayesiyle İngiliz Gladyosu tarafından yürürlüğe konmuştur.
Melissa Fleming'in Kaarabağ savaşı sırasındaki ses kayıtlarına bakınız,
Minsk grubunu parçalama adı altında 'İsrail' merkezli ABD-Rusya
ittifakının önüne geçilme gayreti içerisinde. Meral Akşener ve Ali
Babacan'ın da ifade ettiği gibi Azerbaycan-Ermenistan çatışmasıyla
hedeflenen ABD-Rusya-Fransa'dan oluşan Belarus-MİNSK grubunu
parçalamaktır, Azerbaycan-Ermenistan çatışması ile Belarus'taki son
gelişmeler bu kapsamda aynı doğrultuda ele alınmalıdır. ,

AVRASYA EKSENİ KARABAĞ’DA KAZANDI, NATO KAYBETTİ

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, hemkarı Mevlüt Çavuşoğluna


çatışmalarda ölenlerden dolayı taziye verdi. Demek ki ölenler TC
vatandaşı. Saray ortağı İngiliz, İsrail, Rus ve Çin ajanı Doğu Perinçek,
Kafkasya ve Karabağ'da Çin stratejisini savunuyor. Hedefi bölgede
çatışmayı tetkikleyerek AGİT Minsk Grubu'nun ABD-Rusya-Fransa
hattını parçalamak, tıpkı 1918'de Sovyetlerin UK güdümlü
Azerbaycan-Ermenistan-Gürcistan'dan müteşekkil Transkafkasya
Federatif Cumhuriyeti'ni kurmasına engel olmak gibi. Osmanlı
yıkılınca Genelkurmay Başkanı Enver Paşa, kardeş Nuri Paşa'yı İslam
ordusu ile bölgeye yolluyarak Kazim Karabekir'in askeri desteğiyle
Azeri Türklerini Ermeni soykırımcı Bolşevikler, Gürcüler ve Rusların
elinden kurtarmıştı ama 2 yıl sonra bölgeyi Rusya ve British
imparatorluğuna teslim etmek zorunda kalmış, İran'da ikiye
bölünmüştü. Perinçek, Türklere ve Müslümanlara, tabi ki Türkiye'ye
hizmet etmiyor, köpeği olduğu Rusya, Çin ve İngiltre'ye hizmet ediyor.
Erdoğan'ın içerideki çıkarlarına hizmet ediyor, Türkiye'ye içeride ve
dışarıda hizmet etmiyor. Buna kimse de şaşırmıyor. Delili burada ki
konuşmasında, gizlemiyor da. Erdoğan hep Rusya’nın önünü açıyor.

100
AKPli Mason CHPLİ Mehmet Metiner, Erdoğan ile Doğu Perinçek'i
evlendiren ve 15 Temmuz planlamasında aralarındaki koordineyi
Mehmet Perinçek üzeründen sağlayan vatana haini bir isim. Gerçi tüm
15 Temmuz konsorsiyumu vatan hainleri konseyidir.

FAŞİZM KARTI VE TENİS MAÇI

Serena Williams, sakatlandım bahanesiyle tenis turnuvasından


çekildi. Neden? Roland Garros turnuvasında ilk tur maçını yenmesine
rağmen turnuvadan çekilmeye zorlandı ve 2.tur maçına hiç
çıkmamadan sözde 'sakatlık' nedeniyle turnuvadan çekildiğini ilan
etti. Serena Williams, 'Black Lives Matter' çerçevesinde eğer
çekilmezse Roselyne Bachelot'unun ateşlediği süreç başını yakacaktı.
İlk maçı kazansdığı halde ertesi gün turnuvadan çekildiğini açıkladı.
Benzer şekilde Susan Rockefeller hanım da ' 'Black lives matter'
gösterileri ile ilgili paylaşım yaptığında yanlı yerde durarak önce hata
etti. Çin'in Israil büyükelçisinin ölümü dolayısına sevşnmek yanlıştı.
Anında gönderisini sildi, çünkü Bill Gates'in başını çektiği Lynn de
Rothschild ekibi daha çok insanı öldürecekler.

Çin'in İsrail büyükelçisine suikastten bahisle 'Black Lives Matter'


gösterilerini destekleyen paylaşımı dolayısıyla bir uyarı mesajı
yazdığımda gönderisini hemen sildi. Susan Rockefeller hanım da
bunun üzerine 'Black Lives Matter' protestolarını destekleyen
gönderisini silerek sorunları çözmenin tek yolunun seçimler olduğu,
protestoların durdurulması gerektiği yönünde paylaşımlar yapmaya
başladı. Bill Gates, Joe Bidrn'da coronavirüs'den ölecek, oda
kurtaramaz diye konuşuyor açıkca. COVİD 19 olmayan milyonlarca
insanda ölecek diyen Bill Gates'in desteklediği Rafael Nadal ile Serena
Williams'ı Roselyne Bachelot'unun Bill Gates ile olan doping bağlantısı
noktasında yapılan uyarılar neticesinde çekilmeye zorlandı. Rafael
Nadal ise şimdilik direniyor. FRANSIZ SAĞLIK VE SPOR BAKANI
Roselyne Bachelot'unun Nadal'ı 'Bill Gates' bağlantısı nedeniyle
101
'doping' üzerinden tehdit etmesi Covid-19 sürecinde Bill Gates'in
Pentagon ile Rothschild birlikteliğinin tesis edilmesini köstekleyen
davranışlarına bir cevaptır aynı zamanda.

Gates ile olan doping bağlantısı nedeniyle Serena Williams'in


ardından Rafael Nadal da çekilmeli. Roselyne Bachelot'unun fitilini
ateşlediği bu süreçte Bill Gates'in Corona Virüsün 3. dalgası planı çok
boyutlu olarak bertaraf edilmelidir. Serena Williams gibi Corona
Virüsün kilit ismi Bill Gates'in ilaçlarla desteklediği Rafael Nadalvda
Fransız Sağlık Bakanı Roselyne Bachelot ile restleşmesi temelinde
istifaya zorlanmalıdır. FRANSIZ Spor ve Sağlık Bakanı Roselyne
Bachelot'unun Rafael Nadal'ın Bill Gates bağlantısı ile doping
yaptığını 2016 yılında gündeme getirmesi önemliydi ve Nadal 2016
Rolland Garros turnuvasından bu nedenle çekilmeye zorlanmıştı. Bu
Covid-19 sürecinde Fransız Sağlık ve Spor Bakanı Roselyne
Bachelot'unun Rafael Nadal üzerinden Bill Gates'i hedef alması
nedeniyle Nadal'ın da tıpkı Serena Williams gibi ve 2016 yılında yaptığı
gibi 3.turlar öncesinde turnuvadan çekilmeye zorlanması büyük bir
önem arz etmekte gözüküyor.

TEK YANLI RESİM

ATLANAN KARABAĞ'DA KIZIL KÜRT GERÇEĞİ

Azeri akademisyen Ceyhun Mahmudlu dürüst yaklaşmıyor. 1923-1929


yıllarında o topraklarda özerk olarak Kızıl Kürdistan'ın kurulduğunu
neden söylemiyor? Kürt kelimesini bile ağzına almadı. Taraflı
yaklaşıyor. Oraya sadece Azeri değil, Kürt ve Ermeni konuk da
olmalıydı. Nüfus sayımı yapılırken Müslüman Kürtler de Azeri
popülasyonuna dahil edildi. Kızıl Kürdistanı bir Kürt asla unutmaz.
Ermeni ve Azeri çatışmasında ve öncesinde Kürtler orta asyaya
zorunlu göç ettirildi. Hatta bölgede Komünist yönetim tarafından da
desteklenen bir Kürt devleti planlanmıştı. Eğer orada Kızıl Kürdistan

102
kurulsaydı hiçte azımsanmayacak bir Kürt nüfusu mevcut olacaktı.
Kızıl Kürdistan Kürtleri Yezidi ve Müslümanlardan oluşuyordu. Ve şuan
Almanya'da da dahil olmak üzere Eski SSCB ülkelerine dağılmış
durumda olan 500-600 bin Sovyet Kürdünden bahsediyoruz. Yuxarı
Kürdmahmudlu, Aşağı Kürdmahmudlu, Sefikürd, Laçin, Mincivan
Zengilan, Malxelef, Kalbajar(Eskişehir veya Yaşlışehir)-Kelbecer vs.
Kürdi kökenli yerleşimler Kürtlerin oradaki köklerinin en bariz
örneğidir. 500 BİNDEN FAZLA. Orası Ne Ermenistanın ne de
Azerbaycanın . Yalan söylüyorsunuz. Orası 1924 %80 kürttü . Bunların
çoğu farklı ülkelere sürüldü. Kazakistan gidenler hariç hepsi asimile
edildi. Şuan Kazakistan devlet Kürtçe derse bile veriyor. Diğer faşist
ülkeler kürtleri yok ettiler... Ulan burda da KÜRDİSTAN mevzusu
çıkmış İyi mi? Arkadaş İnsanı zorla Kürt karşıtı yapmayın ya. Vaktinde
Ermeniler ile Azeriler arasında Tampon bir bölge yapalım diye Kısa bir
Kürt Bölgesi yada Kürdistan denemesi olmuş diye adamlar buraya da
sahipleniyor. Kafkaslar Ortadoğu Balkanlar adam olmaz. Sözde
herkes barışçı Ama herkesin tek derdi savaş yağma ve rant.

TSK TAMAMEN FELÇ. AKAR TÜM TERFİLERİ YAŞ OLMADAN ÜSTLENDİ

SUBAY VE ASTSUBAYLAR AKAR'A BAĞLANDI. UZMAN ERBAŞ VE


ÇAVUŞLARI TAYİN TERFİ YETKİSİ GENELKURMAYDA. KUVVET
KOMUTANLARI UZAMAN ERBAŞ HARİÇ TÜM YETKİLERİNİ KAYBETTİ.
FETÖ YAPMIYOR, DARBECİLER YAPIYOR... TSK TAMAMEN FELÇ. 6
ŞUBAT 2021 TARİHLİ ERDOĞAN'IN İMZALADIĞI 70 NOLU KHK İLE ORDU
TAMAMEN BİTİRİLDİ. 15 TEMMUZDAN GERİ DÖNÜŞ TRENİNİ REJİM
KAÇIRDI. FAŞİZM VE SOYKIRIM, 3 İLA 15 MİLYON İNSANIMIZI TELEF
EDİP YOK EDEBİLİR. ONDA BİR MAĞDUR TSK MENSUPLARININ DÖNME
ŞANSI VAR. 2 SENE ÖNCE YÜZDE 33 İDİ. GİTTİKÇE TSK'NIN GLADYO
REJİMİNDEN KURTULMA ÜMİDİ AZALIYOR... ERDOĞAN'IN CHP'YE
KURDUĞU TUZAĞI KEMALİST YOBAZLAR DESTEKLİYOR…

103
ERDOĞAN FERMAN İMZALIYOR, ARTIK KUVVET KOMUTANLARI VE
GENELKURMAY UZMAN ERBAŞDAN BAŞKA ASKERE HÜKMEDEMİYOR
VE TAYİN EDEMİYOR. MİLLİ SAVUNMA BAKANI, YANİ DARBECİ HULUSİ
AKAR SUBAY VE ASTSUBAYLARI TAYİN EDİP YÖNETİYOR. DARBE YAPMA
KABİLİYETİ OLAN TEK İSİM DEĞİŞMEDİ. ANCAK CHPLİ SALAKLAR VE
MİRTCİLER HALA FETÖ YAPIYOR DİYE HEDEF SAPTIRIYOR. ETÖCÜLER
DARBE HAZIRLIYOR, 15TEMMUZDA OLDUĞU GİBİ BAŞARAMAZLARSA
YİNE CEMAATIN ÜSTÜNE SUÇLARINI ATMAK İÇİN SERDAR ATASOY GİBİ
GENERALLERİN ÖNÜNÜ AÇIP TUZAK KURUYORDU. ANCAK PİŞMAN
OLMAKTAN VAZGEÇEN ATASOY TEKRAR TUTUKLANDI. HEPSİNİ
ERDOĞAN VE AKAR EMRİYLE YAPIYORLAR. DAHA KAÇ DEFA
ALDATACAKLAR ACABA? ERDOĞAN KENDİ KENDİNE DARBEYİ SEVDİ.
BU SEFER FETÖCÜLER İLE CHP İTTİFAKI DARBE ABD DESTEKLİ DİYE
CHP'YE TAM ÇÖKME PLANI YAPTI. 1 ŞUBATTA SARAYDA YAPILAN 6
SAATLİK DARBE TOPLANTISINA HULUSİ AKAR, HAKAN FİDAN, İBRAHİM
KALIN VE ÖMER ÇELİK KATILDI. BU SEFER KUVVET KOMUTANLARI
YOKTU. SÜLEYMAN SOYLU BİLE YOKTU. ERDOĞAN SADECE ÇOK
GÜVENDİĞİ AKPLİLER VE AKAR İLE KENDİ KENDİNE DARBE YAPIP
BASTIRIYOR. NE GÜZEL TİYATRO DEĞİL Mİ? DEVLETİ APTAL, MİLLETİ
KERİZ YERİNE KOYUP ALAY EDİYORLAR.

104
Hulusi Akar’a Serdar Atasoy golünü kim attı?

Gazeteci Yazar Bülent Korucu, Serdat Atasoy olayını masaya yatırdı.


Serdar Atasoy hadisesi Hulusi Akar’ın yükselme döneminin
kapanıp duraklama/fetret dönemine geçişin başlangıcı mı olacak?
Öyleyse bu golü onun ağlarına kim attı?

Serdar Atasoy 202O Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında


tuğgeneralliğe terfi ettirilen bir albay. Kara Kuvvetleri Komutanlığı
İstihbarat Başkanlığına ataması yapıldıktan sonra kıyamet kopuyor.
Tayin edildiği yerde başlatılmıyor ama eşdeğer görevlendirmeye
gidiliyor. Ardından zorunlu emeklilik ve gözaltı… Suçlama tahmin
edileceği üzere ‘FETÖ’. Gözaltına alınmasıyla birlikte hakkındaki pek
çok iddia medyaya boca ediliyor. Önceki örneklerden farklı olarak bir
el hem yandaş hem de Ergenekoncu medyaya servis yapıyor.

Yenişafak’la Odatv’nin aynı noktaya ateş ettiği ender durumlardan biri


yaşanıyor. Hedef tahtasında, 15 Temmuz’dan en kazançlı çıkan iki
isimden biri Hulusi Akar var. Diğeri zaten Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan. Tarih, onu kendi ordusuna kumpas kuran ve bunun
üzerine iktidar inşa eden komutan olarak yazacak. Ancak bu kadarla
kurtulma şansı yok. Ergeç kirli oyundaki ortaklar, aralarında ‘sen daha
fazla yedin’ kavgası yapacak. Hırsızlar kavga ederken çaldıkları yere
döküldüğü gibi katillerin de suç delilleri ortalığa saçılacak.

15 Temmuz’da Erdoğan’a Hazine’nin, Akar’a ise Türk Silahlı


Kuvvetleri’nin anahtarları düştü. Erdoğan, ülkedeki rejimin kilittaşı
konumunda. Diğer taşlar ondan güç alıyor ve onun sayesinde duruyor
lakin onlar da özel alanlarında bir güç olarak varlar. Akar, orduda tek
adam sistemi kurdu. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları
dahil herkesi sıfırladı. Resmi söyleme göre yönettiği ordu darbeye
kalkışmış genelkurmay başkanı, hesap vermek bir yana ödül üstüne

105
ödül aldı. Milli savunma bakanı olmakla kalmadı, TSK’daki bütün
yetkileri tekeline aldı.

15 Temmuz’a ‘darbe’ diyenlerin bile ‘haber alınmış ve çok basit


emirlerle önlenebilecek küçük kalkışma’ diye tanımladığı gece,
tedbirleri alması gereken kişi Akar’dı. Acaba ne karşılığında
cezalandırılması gerekirken ödüle boğuldu? Hiç şüphesiz orduya
kurulan tuzakta oynadığı kusursuz rol sayesinde.

Başlıktaki soruyu cevap aradığımda ilk karşıma çıkan isim Yaşar Güler
oluyor. Eskiden karargahı çekip çevirsin, angaryayı taşısın diye en
kıdemsiz orgenerali ikinci başkan yaparlardı. Şimdi aynı konumda en
kıdemli orgeneral bulunuyor, makamı ise genelkurmay başkanı.
Üniforma giymiş bayram çocuğu gibi ortalarda dolaşıp duruyor
Orgeneral Yaşar Güler; sıfır yetki ve sıfır inisiyatifle… Düşürüldüğü
durum dışında da gerekçelerim var.

Güler, 15 Temmuz’da gerçekten derdest edilen neredeyse tek üst


düzey asker. Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak da
Genelkurmay girişinde itilip kakılıyor ancak sonrasına dair görüntü
pek yok. Güler ise her aşamada çok tahkir edici bir muameleye tabi
tutuluyor. Daha önemlisi Akar, Akıncı’ya helikopterle VİP misafir
olarak giderken, o otomobille çatışmanın ortasına sürüldü. Emir
subayının hayatını kaybettiği çatışmada ölmesi işten bile değildi. Belki
de darbeye inandırıcılık katacak en güçlü figür olacaktı, kılpayı
kurtuldu. Akar filtre kahve içip çerez yerken, Hava Kuvvetleri
Komutanı Abidin Ünal eli cebinde koridorları turlarken, Güler elleri
ayakları bağlı şekilde odaya tıkılmıştı. Ben olsam hiç unutmam ve ilk
fırsatta intikamımı alırım. Son vuruşu yapmasa da gollük asistin sahibi
Güler diye düşünüyorum.

Gelelim tabelada golcü olarak adı yazan Ümit Dündar’a… 15


Temmuz’da Akar’la birlikte hesap sorulması gerekirken ödül

106
alanlardan. Boğaziçi Köprüsü’nde İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü ve
Zırhlı Birlikler Komutanı Tümgeneral Yavuz Türkgenci’yle buluşup
olayları seyretti. Birinci Ordu Komutanı olarak bir avuç öğrenci ve
rütbesiz askeri iknayı akıl edemeyen bir orgeneral. Tanıyanlar aslında
askerlik bilgisini o hatayla bağdaştıramıyor. Ve komutanlık sınırları
içinde böylesine vahim olaylar yaşanmasına rağmen terfi aldı, kuvvet
komutanı oldu.

Yandaşların övünerek anlattığı o geceki işbirliğinin Kemalist


ayaklarından biri Dündar. İdeolojik olarak uyuşmadığı Akar’ın TSK’yı
çiftliği gibi yönetmesinden rahatsızlık duyduğu sır değil. Kuvvet
komutanlarının durumu da GenKur’dan farksız; süs bitkisi. Bütün
yetkiler tek adam Hulusi Akar’da. Atasoy’un terfi aldığı YAŞ’ta emekli
edilen 700 civarındaki albayla duygudaşlığı da biliniyor. Akar’ı ters
ayakta yakalayan Dündar, krizin sessiz sedasız çözülmesine izin
vermedi ve olayı medyaya sızdırdı. Eski uygulamada kuvvetler kendi
içinde ön değenlendirmelerle YAŞ’a gittiği için, sorumluluk büyük
oranda onlara kalıyordu. Şimdi doğal olarak arenadaki aslanlarla
Akar’ı başbaşa bıraktılar. Hatta kafesin kapısını bizzat açtılar.

Yandaş medyanın tavrını gol sevincine ortak olan top toplayıcılara


benzetiyorum. Akar’ın AKP kulislerini de rahatsız ettiği rivayeti epeydir
dillendiriliyor. MSB sitesi ve sosyal medya hesaplarını takip edenler
yanlışlıkla Dışişleri Bakanlığına girdiğini sanabilir. Mevlüt
Çavuşoğlu’ndan daha fazla diplomatik görüşme yapıyor. Irak,
Kürdistan, Almanya, Azerbaycan.. Liste uzayıp gidiyor. Hatta ABD bile
ilk teması onunla kursa sürpriz olmaz. Erdoğan, seçilme endişesiyle
parti işlerine gömüldükçe meydan Süleyman Soylu ve Akar’a kalıyor.
Serdar Atasoy daha mahkemeye çıkmadan ifadeleri Yenişafak, Sabah
ve Hürriyet üzerinden tüm medyaya yayıldı.

Hikaye her zaman anlatıcıya göre değişiyor. ‘Kripto general’ hikayesini


Hulusi Akar anlatsa, kahramanlık destanlarına ek olarak kayda
107
geçerdi. Oysa şimdi ağır yara aldı. Yandaş medyanın lokomotif rolü
oynamasında Hakan Fidan’ın etkisi elbette vardır. Bu yolla kader
arkadaşına ‘ağır ol ortak’ demiş olma ihtimalini yabana atmamak
lazım. ‘Tehlike geçmedi’ algısı düzenin bütün kazananları için olmazsa
olmaz strateji ama bu defa masanın altındaki tekmelerin sesi
Mısır’daki sağır sultana bile ulaştı.

Hulusi Akar’ın iktidarını bir tuğgeneral için riske etmesi düşünülemez.


Olsa olsa birilerinin tuzağına düşmüştür. Ne demişler eden bulur…
HEM ÖLDÜR HEM TAZMINAT ISTE, HEM HAPSET HEM MALINA
MÜLKÜNE KON

15 Temmuz gecesi Boğaziçi Köprüsü üzerinde linç edilerek öldürülen


Hava Harp Okulu öğrencisi Murat Tekin’in ailesinden ‘mala zarar
verme’ gerekçesiyle tazminat istendi. Murat Tekin’in ablası Mehtap
Tekin, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, devletin
kendilerinden faiziyle birlikte tazminat istediğini belirtti. Mehtap

108
Tekin, “Sen gel askeri öğrenciyi hunharca katledenlere cezasını
verme. Kahraman ilan et… Bizim sizden alacağımız tazminatı bizden
işte. Her gün faiz bindir. Arabamıza haciz koy. Kardeşimin canını
aldınız daha ne istiyorsunuz bırakın acımızı yaşayalım artık… Biz
kardeşimi devletin askeri okuluna devlete emanet ettik! Sahip
çıkacağız dediniz. Katledenlerin Yargılanmasını reddettiniz. Cesedine
işkence edenlere sesiniz çıkmadı. Devlet malına zarar vermekten
tazminat ödememizi istiyorsunuz. 15 temmuzda kardeşim mi mala
zarar verdi!” ifadelerini kullandı.

Kemalistler ve beyaz Türkler hâlâ kendilerini ülkenin 1. sınıf vatandaşı,


diğerlerini "maraba" olarak görüyor.. Demokrasi ve özgürlükleri
sadece kendileri için isteyen bu kesim Erdoğan'dan sonra tekrar bu
konumlarını koruyacaklarını düşünüyorlar. Olanları doğru
okuyamıyorlar. Meriç’te, Ege denizinde yatan bebeklere "babası
fetocüymüş iyi oldu" diyenlere mahkeme koridorlarında yatan
bebekler hiçbir şey ifade etmez. Boşuna uğraşmayalım. Bu güruh
insan değil.

İstanbul Başakşehir’de, 20 Ocak 2020’da çalıştığı işyerine giderken


kaçırılan ve 138 saat sonra evine dönmesine izin verilen Gökhan
Güneş, yaşadığı işkenceleri anlattı. Avukatlarıyla birlikte İnsan Hakları
Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde açıklamalarda bulunun Güneş,
sistematik olarak işkence gördüğünü, tecavüzle tehdit edildiğini,
çıplak haldeyken soğuk suyla ıslatılarak darp edildiğini belirtti.
Kendisi kaçıranların, “Sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun?” diye
sorduğunu anlatan Güneş, “Muhtemelen istihbaratçısınız dedim.
Kendilerine ‘Görünmezler’ diyorlar.” ifadelerini kullandı.

Gökhan Güneş, yaşadıklarını şöyle anlattı: 20 Ocak’ta işe gitmek için


biraz geç çıkmıştım. Saat 12.00 sıralarıydı. Durakta, kaldırımda
bekleyen 4 kişi vardı. Bir tanesi ‘Pardon, bakar mısın’ dedi. Arkamı
döndüğümde bir anda üzerime çullandılar. Sayıları bir anda 6-7 oldu.
109
Direndim. Bu sırada elektroşok aleti kullandılar. Kendime geldiğimde
arabadaydım. İki kişi koluma girmişti. Kafama bastırıyorlardı. Kafama
çuval geçirilmişti. Daha sonra araba değişimi yapıldı. Beni neresi
olduğunu bilmediğin bir yere götürdüler.

SİSTEMATİK OLARAK İŞKENCE GÖRDÜM

Burada sistematik olarak, ara ara işkence gördüm. Elektrik verildi.


Kaba dayak atıldı. Soğuk suyla ıslatarak şiddet uyguladılar. Çıplak
olarak yaptılar bunu. Mezar dedikleri bir bölüm var. Sadece ayakta
durabildiğiniz bir yer. Buraya hapsedildim. Onların isteğiyle oradan
çıkabiliyorsunuz. Tehditler, teklifler yapılıyor. Tecavüzle tehdit ettiler.

BİZ GÖRÜNMEYENLERİZ

En son önceki gün beni bırakacaklarına dair hazırlık yaptıklarını


düşündüm. O gün bırakmadılar. ‘Bizimle çalışmalısın, iş birliği
yapalım’ gibi teklifleri oldu. Daha sonra ‘Bizim kim olduğumuzu biliyor
musun’ dediler. Ben de ‘Muhtemelen istihbaratçısınız’ demem üzerine
sessiz kaldılar. Bazı konuşmalarında ise ‘Biz görünmeyenleriz’
şeklinde sözleri oldu.

ARKANA BİLE BAKMA

Bir arabaya bindirildim. 4 kişi vardı sanırım. Arabaya bindirilmeden


önce iç çamaşırları vs. getirdiler. Çorap, gömlek, atlet hepsini onlar
getirdi. Çıkış yapmadam önce vucüdumu temizlediler. Üzerime
parfüm sıktılar. Beni bırakmadan önce onların şef dediği kişi, “Sadece
sim kartını alıyorum.” dedi. Neden aldığını sorduğumda, cevap
vermedi. Daha sonra arabaya bindirildim. Gözlerimi pamuk ve bantla
kapattılar. Zaten karanlıktı. Beni bıraktılar ve ‘İleriye doğru yürü. Sakın
arkana bakma’ dediler.”

110
>

Diyarbakır’da yaşayan 59 yaşındaki Şükran Akboğa, okuma yazması


olmadığı halde ‘sosyal medyada paylaşım yaptığı’ gerekçesiyle
ifadeye çağrıldı. Tekerlekli iskemlede gitti. Kürtlere uygulanan faşizm,
HDP’nin bitirilmesine doğru evrildi. Erdoğan, Kürtlere Diyarbakır’da
Selahadddin Demirtaş’ı ve HDP’yi şikayet edecek kadar kibir sattı.

‘Fetö’ bahane soygun şahane bir MİT Yezid düzeni kurdular. Yasa
kriterleri bilinmiyor; mualllak muamma. Makul akıl yakıldı ve medeni
bilinen hiç bir hukuk kuralı işlemiyor. Dini, mezhebi, tarikatı, etiği ve
ahlakı hiç yoktur. Sadece harami hırsızlık, gasp, talan, zulüm ve devlet
terörizmden besleniyor bu Gladyo. TSK esir, Türkiye esir ve felç…

Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin 15 Temmuz darbe girişimine


katılmadığı aksine darbeye direndiği halde 4 yıldır cezaevinde tek
kişilik hücrede tutuklu bulunan Edremit 19’uncu Motorlu Piyade

111
Tugay Komutanı Tuğgeneral Nihayet Ünlü’nün durumunu köşesine
taşıdı.

Darbecilere karşı direndiği tanık ifadeleriyle sabit olmasına rağmen


savcı inanmadığı için hakkında tek kişilik darbe iddianamesi
hazırlanan Ünlü’nün dava süreci hakkında Sedat Ergin bilgi verdi.

Darbe davalarıyla ilgili süreçte istinaf mahkemelerinin sanıklar


hakkında tek tek hüküm vermek yerine toplu hüküm verdiğine dikkat
çeken gazeteci Sedat Ergin, 15 Temmuz gecesi tatilde olduğu halde
birliğinin başına dönen Tuğgeneral Ünlü’nün tugayda durumu kontrol
altına aldığı ve birlik komutanlarına anayasal çizgide duracakları
mesajını verdiği tanık ifadeleriyle de desteklenmesine rağmen darbe
iddiasıyla cezaevine atıldığını ifade etti.

İşte Sedat Ergin’in ‘15 Temmuz’un yıldönümünde durumu dikkat


çeken bir sanık’ başlıklı yazısı:

15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde darbe davalarının


durumunu genel bir şekilde değerlendirirken tematik akıştan ayrılarak
üç yıldır yakından izlediğim bir dosyaya odaklanmak istiyorum bugün.

Bu dosya, Ege Ordu Komutanlığı darbe davasında yargılanmakta olan,


15 Temmuz tarihinde Edremit 19’uncu Motorlu Piyade Tugay
Komutanı Tuğgeneral Nihayet Ünlü’nün durumunu konu alıyor.

Bundan üç yıl önce o sırada birbiri ardına çıkan darbe davalarına


ilişkin iddianameleri incelerken en çok dikkatimi çekenlerden biriydi
bu dosya; çünkü tek kişilik bir darbe iddianamesiydi…
Tuğgeneral Ünlü’nün başında bulunduğu karargâhta darbe
faaliyetiyle suçlanan bir başka sanık söz konusu değildi. Dosyası
sonradan Ege Ordu Komutanlığı davasıyla birleştirilince buradaki tekil
görüntü ortadan kalkmış oldu.

112
*

Dosyanın dikkatime takılmasının başlıca nedeni, Ünlü’nün suçlandığı


delillere baktığımda 15 Temmuz gecesi darbe faaliyetine nasıl
katıldığı, bu amaçla ne yaptığı, somut olarak hangi darbe fiillerinden
sorumlu olduğu konusunda ikna edici bir delil bulmakta
zorlanmamdı.

Ünlü, o gece darbe girişimi başladığında eşi ile birlikte Akçay’dayken


televizyonlara da yansıyan haberleri duyunca hemen buradan
Edremit’e intikal ederek karargâhın başına geçmiştir. Bu sırada
dönemin Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep de kendisini
arayarak, “Derhal tugayına git ve tugayına sahip çık” emrini vermiştir.

Tanık ifadeleriyle de desteklendiği üzere Tuğgeneral Ünlü, tugayda


durumu kontrol altına almış, birlik komutanlarını çağırmış ve anayasal
çizgide duracakları mesajını vermiştir. 15 Temmuz gecesi zaten
Edremit’teki tugaya bağlı Ayvalık, Burhaniye ve Bergama’daki
birliklerde -askeri raporlarda da teyit edildiği üzere- herhangi bir
hareketlilik gözlenmemiştir.

Ayrıca, sabaha karşı Ege Ordusu Kurmay Başkanı


Tümgeneral Memduh Hakbilen Bergama’daki tank taburunu İzmir’e
göndermesini kendisinden istediğinde bu talebi geri
çevirmiştir. Hakbilen, o gece karargâhta darbe faaliyeti yürüttüğü
gerekçesiyle dönemin Ege Ordu Komutanı Orgeneral Recep tarafından
gözetim altına alınarak polise teslim edilen generaldir.

Orgeneral Recep, verdiği tanık ifadesinde o gece Ünlü’nün “Zaman


zaman arayarak kendisine bilgi verdiğini” belirtiyor, “Tüm bu
görüşmelerim sırasında benim emrim üzerine hareket ettiğini bildirdi”
diyor. O gece karargâhta bulunan ve tanık olarak ifadeleri alınan
subaylar da Ünlü’nün ifadelerini destekleyen bir çizgide konuşmuştur.

113
Ünlü’nün aleyhindeki delillerden biri, darbecilerin görevlendirme
belgelerinde isminin karşısında ‘Göreve devam’ yazılmış olmasıdır.
İddianamede aleyhte deliller arasında ayrıca Ünlü’nün Ziraat
Bankası’na bozdurduğu dövizler arasında 3 adet 1’er dolar bulunması
da gösterilmiştir. (Mahkeme sonradan kararında bu delili
mahkûmiyete esas almadığını kaydetmiştir.)

Savcılık makamı, iddianamede Ünlü’nün “Askeri darbe girişimi içinde


yer aldığı, başarısız olacağı kesinleşince, kalkışmadan dönerek
kalkışmaya karşı direniyor görüntüsü verdiği kanaatine varıldığını”
belirtmiştir.

Yargılama sürecine geçildiğinde iddianamede yer almayan bir


suçlama ortaya çıkmıştır. Buna göre, o gece Edremit’teki karargâhta
değil Burhaniye’deki taburda nöbetçi olarak görev yapan bir yüzbaşı,
savcılığa Ünlü’nün ‘kolluk kuvvetlerini toplumsal olaylarda
destekleme planı’ (KOKTOD) doğrultusunda hazırlık yapılması talimatı
verdiği yolunda bir ifade vermiştir. Buna karşılık olayın ertesinde
düzenlenen tutanaklarda bu yönde bir tespit yer almamıştır. Ünlü de
böyle bir talimatının olmadığını savunmaktadır.

Mahkemede Ünlü’nün lehine ortaya konan bütün deliller durumu


değiştirmemiş ve İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 21 Mayıs 2018
tarihinde anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ettiğine kanaat
getirerek Ünlü’yü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırmıştır.

Davanın istinaf sürecine geçildiğinde, bölge adliye savcılığı dosyayı


inceledikten sonra Ünlü’nün beraatından yana talepte bulunmuştur.
İstinaf savcısı, yaptığı değerlendirmede 1) Ünlü’nün 15 Temmuz gecesi
gelen darbe direktifini birliklere gönderilmemesi talimatını verdiğini,
2) Saat 00.15’te topladığı tabur komutanlarına emrin yasal olmadığını
ve uyulmayacağını söylediğini, 3) Ege Ordu Komutanlığı’ndan gelen
emirleri zaman geçirmeksizin birliklere gönderdiğini, 4) (Darbe

114
planında) sıkıyönetim komutanı görünen Mehduh Hakbilen’in
tankların gönderilmesi hususundaki emrini uygulamadığını ve 5)
‘KOKTOD’ olarak tabir edilen emri verdiği hususunun kesin olarak
kanıtlanamadığını belirtmiştir.

İstinaf savcılığı, sonuçta, mahkûmiyetine yeterli, kesin inandırıcı delil


bulunamadığı kanaatine vararak Ünlü’nün beraat ve tahliyesini talep
etmiştir.

Dosyaya bakan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi’nin Ege
Ordu Komutanlığı darbe davasındaki kararını açıklamasının ilginç bir
öyküsü var. 18. Ceza Dairesi, geçen ocak ayında 66 sanık açısından iki
hafta süreyle yeniden yargılama yaptıktan sonra kararını açıklaması
beklenen 22 Ocak’taki duruşmada kararı bir ay ertelemişti. Ardından
21 Şubat’taki duruşmada bu sanıklar hakkında istinaf başvurularının
tümü tek bir kalemde reddedilmiştir.

Burada altını çizmemiz gereken bir mesele, istinaf mahkemelerinin


özellikle başvurular hakkında ‘ret’ kararı alırken genellikle sanıklarla
ilgili tek tek hüküm kurma yoluna gitmemeleri ve toplu bir hüküm
vermeleridir. Sanıkların her biri için neden ‘ret’ verildiği istinaf süreci
değerlendirilerek gerekçesiyle birlikte açıklanmadığından savunma
tarafı karanlıkta kalmaktadır.

Sonuçta bütün yük bir sonraki temyiz aşamasında Yargıtay’ın üstünde


kalıyor. Ünlü’nün durumu da muhtemelen uzun bir zamana yayılacak
olan temyiz sürecinin sonunda açıklık kazanacaktır. Bu arada 18
Temmuz 2016 tarihinden bu yana önce ‘tutuklu’ daha sonra ‘hükümlü
tutuklu’ olan Nihayet Ünlü, İzmir Aliağa’daki T tipi cezaevinde tek
kişilik bir hücrede dördüncü yılını dün itibarıyla tamamlamıştır. Bu
biçimde Hizmet Cemaati ile alakası olmayan yüzbinlerce insan da 15
Temmuz rejimi tarafından mağdur edildi. Faşizm herkesi etkiliyor.

115
BAŞARILI NAMUSLU İSEN FETÖCÜ, TERÖRİSTSİN DİYOR MİT REJİMİ

Başarıya ‘terör’ suçlaması. İlker Doğan’ın haber incelemesi çok


manidar: Türkiye’de yargının Cemaat’e yönelik
soruşturmalarında, sanığın ‘başarılı’ bir öğrenci ya da iş adamı
olması ‘terör suçunun delili’ olarak gösteriliyor. Bu konudaki son
örneği Türk Ceza Kanunu’nun mimarlarından ceza hukuku
Profesörü İzzet Özgenç paylaştı. Özgenç, ‘15 yaşında girdiği
sınavda gösterdiği başarı nedeniyle terör örgütü üyesi’ olmakla
suçlanan bir öğrenciyle ilgili yazdığı hukuki mütalaa Türk hukuk
sisteminin geldiği noktayı da gözler önüne seriyor.

116
Mütalaasında öğrencinin adını vermeyen İzzet Özgenç’in aktardığına
göre iddianamede adı geçen öğrencinin ‘FETÖ’ ile ilişkisi kurulmaya
çalışılırken tek dayanak noktası olarak, polis koleji giriş sınavında
sorulara verdiği cevaplar ve aldığı puan gösteriliyor. Özgenç, sanığın,
‘sınava girdiği tarih itibarıyla on beş yaşında bir çocuk’ olduğunu
özellikle vurguluyor. Bilirkişi raporunda, adı geçen öğrenci
bakımından bir sahtecilik tespitinde bulunmadığı aktarılıyor.

SUÇ İŞLENDİĞİNE DAİR HİÇBİR VERİ YOK!

Mütalaanın son bölümünde ise, “İncelememe tevdi edilen dosyada,


adli sabıkası bulunmayan, orta ve yüksek öğrenim sürecinde herhangi
117
bir disiplin cezası ile cezalandırılmayan X’in herhangi bir suçu işlediği
hususunda bir veri bulunmamaktadır. Adı geçen öğrencinin herhangi
bir terör suçunu işlediğine ve herhangi bir terör örgütüyle ilişkisinin
olduğuna dair bir şüphe bulunmadığını evleviyetle belirtmek gerekir.”
deniliyor.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi


Prof. Dr. İzzet Özgenç, kişisel blog sayfasında çok önemli bir hukuki
mütalaa yayınladı. Mütalaanın konusu 15 yaşında girdiği sınavda
gösterdiği başarı dolayısıyla bir öğrencinin ‘terör örgütü üyesi’ olarak
gösterilmesi ve hakkında bu suçtan dolayı iddianame düzenlenmesi.

İzzet Özgenç’in yazısına göre Galatasaray Üniversitesi, Fen Edebiyat


Fakültesi, Felsefe Bölümü öğrencisi X, Ankara … Ağır Ceza
Mahkemesinde görülmekte olan ve kendisinin de sanık olarak
yargılandığı davada ‘terör örgütü üyesi’ olmakla suçlanıyor. Özgenç,
sanığın kendisine son savunmasında kullanılmak üzere hukuki
mütalaa talebinde bulunduğunu anlatıyor.

100 ÜZERİNDEN 69 PUAN ALMIŞ

Öğrenci 1995 doğumlu. 7 Ağustos 2009 tarihinde yapılan Polis


Akademisi Başkanlığı Polis Koleji giriş sınavında 100 puan üzerinden
69 puan almış. Bu okula kayıt yaptırmaya 186. sırada hak kazanmış ve
23 Eylül 2009 tarihinde kayıt yaptırmıştır. Adı geçen kişi, bu okuldan
14 Haziran 2013 tarihinde mezun olmuş ve akabinde, Polis Akademisi
Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesine 16 Temmuz 2013 tarihinde
kayıt yaptırmış.

KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ’Nİ TAM BURSLU KAZANDI

Mütalaada öğrencinin daha sonra Bursa Uludağ Üniversitesi, İktisadi


ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümüne
3. sınıf öğrencisi olarak kayıt yaptırdığı, ardından yeniden YGS
118
sınavına girerek Kadir Has Üniversitesi’ni burslu kazandığı aktarılıyor.
“Öğrenci, bu Fakülte ve Bölümde bir yıl öğrenim gördükten sonra,
Galatasaray Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümüne
yatay geçiş yapmış ve halen bu bölümde yüksek öğrenimine devam
etmektedir.” deniliyor.

DOĞRU CEVAPLAR, SUÇLAMAYA DELİL

İzzet Özgenç’in mütalaasına göre Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı


tarafından düzenlenen 18.9.2019 tarihli iddianamede adı geçen
öğrencinin ‘FETÖ’ ile ilişkisi kurulmaya çalışılırken, tek dayanak
noktası olarak, 7 Ağustos 2009 tarihinde yapılan Polis Koleji giriş
sınavında sorulan sorulara verdiği cevaplar ve aldığı puan gösteriliyor.
İddianamede, öğrencinin ‘sınavdan önce diğer örgüt mensuplarından
soru ve cevapları elde ettiği ve cevap kağıdına önceden öğrendiği
işaretlemeleri yapıp sahte belgeyle polis kolejinde eğitime başladığı’
savunuluyor. Savcı da 27 Ekim 2020 tarihli oturumda verdiği
mütalaasında, “… sanığın cevap kağıdını içerik itibariyle başkalarını
aldatacak şekilde hile unsuru olarak kullanıp” diyerek, öğrencinin
‘silahlı terör örgütü üyesi olma’ suçundan cezalandırılması isteniyor.

O TARİHTE 15 YAŞINDA BİR ÇOCUKTU

Mütalaadan aktaralım: “1 Ocak 1995 doğumlu olan adı geçen öğrenci,


bir ortaöğrenim kurumu olan Polis Kolejine giriş sınavına girdiği tarih
itibarıyla on beş yaşında bir çocuktur. Soruşturma evresinde bilirkişi
olarak görevlendirilen öğretim üyeleri, düzenledikleri … tarihli
Bilirkişi Raporunda, adı geçen öğrenci bakımından bir sahtecilik
tespitinde bulunmamışlardır. Bilirkişilerin düzenlediği Raporda, söz
konusu sınavda sorulan soruların bir kısmının Millî Eğitim Bakanlığının
ortaokul müfredatına göre öğretilen bilgi düzeyinin üzerinde bilgiyi
gerektiren sorular olduğu değerlendirmesinde bulunulmuş ve keza,
bu sorulardan bazılarının yanlış olduğu tespit edilmiştir.”

119
YANLIŞ SORULARA YANLIŞ CEVAP VERMİŞ

“Adı geçen öğrenci, Bilirkişi Heyetinin yanlış olduğunu tespit ettiği


sorulardan bir kısmına cevap vermemiştir; bir kısmına ise verdiği
cevaplar da, cevap anahtarına göre ‘doğru’ olan cevaplar değildir.
Başka bir ifadeyle, adı geçen öğrenci, Bilirkişi Raporunda yanlış
olduğu tespit edilen soruların hiçbirinde, cevap anahtarına göre
“doğru” olan cevabı işaretlememiştir.

Bilirkişi Heyetinin, söz konusu sınavda sorulan soruların Millî Eğitim


Bakanlığının ortaokul müfredatına göre öğretilen bilgi düzeyinin
üzerinde bilgiyi gerektiren sorular olduğu yönündeki değerlendirmesi
ile ilgili olarak, hukukçu sıfatıyla, karşı değerlendirme yapma
imkânımız bulunmamaktadır. Bilirkişi Heyetinin bu değerlendirmesi
doğru olsa bile, bu değerlendirmeden hareketle, adı geçen öğrencinin
bu sınavda sorulan soruları ve cevaplarını hukuka aykırı bir yolla
(sınav öncesinde) elde ettiği sonucuna varılamaz. Nitekim, Bilirkişi
Heyeti de düzenledikleri Raporda bu yönde herhangi bir tespit ve
değerlendirmede de bulunmamışlardır.”

‘SAHTECİLİK’ İDDİASININ DELİLİ YOK

“İddianamede ve Esas Hakkında Mütalaada, adı geçen öğrenciye 2009


yılında Polis Kolejine giriş hakkını sağlayan sınavla ilgili cevap
kağıdının “sahte” olduğu ileri sürülmektedir. Oysa, adı geçen
öğrencinin Polis Kolejindeki ve bilahare yerleştiği yükseköğretim
kurumlarındaki öğrencilik statüsüne ilişkin herhangi bir tereddüt
mevcut değildir. Bu vakıa, adı geçen öğrencinin söz konusu sınavla
ilgili cevap kağıdının sahte olmadığının kabulü için önemli bir
dayanak noktasını oluşturmaktadır.”

“Adı geçen öğrenci, kayıt yaptırdığı Polis Kolejindeki eğitimini BAŞARI


ile tamamlamış ve lise düzeyindeki bu okuldan mezun olmuştur. Orta

120
öğrenimini tamamlayan öğrenci, bu okuldan mezuniyet belgesine
dayalı olarak, sırasıyla:

-Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Fakültesine.

-Bursa Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset


Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümüne,

– Kadir Has Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve

Sinema (İngilizce) Bölümüne,

– Galatasaray Üniversitesi, Fen edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümüne


kayıt yapmaya ve yüksek öğrenim görmeye hak kazınmıştır. Bu
itibarla, adı geçen öğrencinin bu öğrencilik statüsünün geçerliliği ile
ilgili olarak herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.”

SADECE BİR ÖĞRENCİ, DEVLETTEN HİÇ MAAŞ ALMAMIŞ

“Ayrıca gerek iddianamede gerek Esas Hakkındaki Mütalaada mevcut


olan bir diğer çelişkiye işaret etmek gerekir. İncelememize tevdi edilen
dosya içeriği itibarıyla, X, Polis Kolejine girdiği tarihten bugüne kadar,
sadece ÖĞRENCİ statüsünü taşımıştır ve taşımaktadır. Adı geçen
öğrenci bu süreçte kamu görevlisi olmadı ve bu sıfatla Devletten maaş
da almış değildir.”

NEDEN İTİRAFCILARDAN LİDER VE KAHRAMAN ÇIKMAZ?

İş yarın UCM’ye BM’ye uzar” değil uzayacak. Deve kuşu olmamak


gerek, zamanaşımı olmayan soykırım vs suçlarının yanında AKPlilerin
korktuğunuz konular deve kulak kalır. Hizmet insanın bir farkı var:
Eğitimli ve uluslarası alanda kabul görüyor;yapılan hukuka uygun
mücadelenin finali belli.

121
İtirafçılık konusunda insanları asıl rahatsız eden konu, hasbel kader
devletin bu iğfaline uğramış olmaktan ziyade, üstüne bir de
hakedilmeyen bazı paye veya rollere ulaşmak oldu. Yani esas kızılan,
sindirilemeyen şey itirafçılık değil; bir nevi aldatılmış olmak.
Çünkü: İnsanlara öncülük etmek bu kadar kolay uzanılacak bir
sorumluluk olsaydı, Allah da peygamberlerini illa “emin” olanlardan
seçmez, illa “emin” olmakla sorumlu tutmazdı. İnsanlarla daima
empati yapalım ama kimi nereye yükselteceğimizi duygularımız,
dürtülerimizle belirlemeyelim.

Asla şunu kabullenemezdim mesela: Birinin ifadesiyle hapse girmişim,


işkence görmüşüm. Sonra tahliye oluyorum ve bir bakıyorum ki, beni
yakalatan kişiler Türkiye’nin “cesaret” timsali, insan hakları öncüleri.
Bu fıtri de değil, doğru da değil. Maddi sıkıntısı olsun koşayım, helallik
istesin, düşüneyim. Ne yardıma ihtiyacı varsa yanında olayım. Ama
bana öncülüğe, mücadelede bana liderlik etmeye soyunmasın,
kahraman olmasın. Hepsi bu.

FLYNN, ERDOĞAN İÇİN HEDEF SAPTIRMA PARASI ALMIŞ

Mike Flynn özelinde Washington'un 15 Temmuz'daki rolü hakkında,


"Kandırıldı mı yoksa kandırılmak işlerine mi geldi?!" diye sormuştum.
İşlerine gelmiş! Military Deception (askeri yanıltma) uzmanı Flynn,
darbe 'YANILTMASI' yaparken Saray'dan da para alıyormuş. Elbette
ABD'nin bu oldu-bittiye nasıl göz yumduğu 'bilinmezi' var! Akar 15
Temmuz’dan aylar önce medya kanalıyla dolaylı ve askeri ateşeler
kanalıyla ‘resmen’ darbe yapacağını müttefiki ABD’ye duyurmuştu.

122
MASUM OLDUKLARINI BİLİYOR. ÖLDÜRÜP GÖREVE İADE EDİYORLAR

123
124
İşkenceyle öğretmen Gökhan Açıkkollu'yu öldürdüler. Sonra da
'pardon' deyip görevine iade kararı aldılar.

ETKİN PİŞMANLAR MAĞDUR MU?

Etkin pişmanlar, hem Ulusal hukukta hem de Uluslararası hukukta


mağdur sıfatına sahip değiller. Etkin Pişmanlıktan
faydalanak, onlarca suçsuz masumun, kendi yerine hapis yatmasına
ve ceza çekmesine neden olanlar Hukuk karşısında birden fazla suç
işliyorlar. Kendi yerlerine,masumları fidye,bedel olarak veren, etkin
pişmanlar;
1.Kur'anın,namazın,sohbetin,iman için kardeşliğin, iyilik için bir araya
gelmenin,Allah rızası için faaliyetin,suç olduğuna şahitlik yapıyorlar.
Yani Marufun suç olduğunun mahkame önünde şahidi oluyorlar.
2. Kendi yerlerine masumları yakan etkin pişmanlar, milyonlarca
gönüllüsü bulunan bir toplumun,silahlı terör örgütü olduğuna şahitlik
yaparak, milyonlarca kez, iftira atıyorlar.
3.Milyonlarca kez iftira atan etkin pişmanlar, kendilerini kurtarmak
için dünyada ateşe attıkları masumlara da iftira atıyorlar.
4. bir topluma inancından dolayı uygulanan, soykırım ve insanlık
suçuna meşruiyet kazandırmak için şahitlik yapıyorlar.
5. Kur'an ve imanın suç olduğuna, bir topluma uygulanan soykırım ve
insanlık suçlarının meşru olduğuna, şahitlik yapan etkin
pişmanlar, hem ulusal hem uluslararası hukuka göre suç işliyorlar.
6.Etkin pişmanlar ilk önce inanç hürriyetinin suç olduğuna şahitlik
yapmakla inancı engelleme suçuna yardım ediyorlar.
7.Temel hak ve hürriyetlerin engellenmesi ile Anayasal Düzenin ihlali
suçuna yardım ediyorlar. 8.bir topluluğa sistematik olarak uygulanan,
soykırım ve insanlık suçuna yardım ediyorlar. 9.kendi yerlerine
yaktıkları, masumlara karşı kişi sayısı kadar iftira suçu işliyorlar
10.işlenen suçları geçerli kılmak için milyonlarca suç işleyerek , hatta
çağırıldıkları mahkemelerde Allah ve Namusları adına yemin ederek
125
gerçeğe aykırı beyanda bulundukları için yalancı tanıklık suçunu
işliyorlar.
11/-Kendilerine haksızlık yapıldığını iddia ettikleri takdirde soykırım
ve insanlık suçu ile birlikte bütün suçlarına meşruiyet kazandırdıkları
suçlular, savunma olarak şunu diyecekler; " bunlar suçlu olduklarını
kabul ettiler."
12/- " Bunlar suçlu olduğunu kabul ettiler" savunması karşısında
etkin pişmanların yapacağı savunma sadece şu olabilir. " kendimizi
kurtarmak için kabul ettik"
13/-Etkin pişmanların " kendimizi kurtarmak için suçu kabul ettik"
şeklindeki savunmaları, itiraf olacağından hem ulusal hem de
Uluslararası Hukukta, etkin pişmanlanın mağdur değil, suçlu
olduğunun ispatı olacağından Etkin pişmanlar, hem Ulusal hukukta
hem de Uluslararası hukukta mağdur sıfatına sahip değiller.
14/ hem Uluslarası hukuka göre suçladıkları masumlara karşı, suçlu
olarak yargılanıp,suçladıkları ve hapis yatmasına neden oldukları kişi
sayısınca yüzlerce yıl hapis ile birlikte maddi ve manevi tazminat
ödemek zorunda kalırlar.
15/-Görüldüğü üzere etkin pişmanlar, hukuk önünde mağdur
değil, suça yardım eden ve suç işleyen kişiler durumundalar. -Bazı
kişiler şöyle diyebilirler; " ama bazı etkin pişmanlar mazur olabilir "
16/-Etkin pişmanlardan bir kısmının "Mazur" olması masumlara karşı
işledikleri suçlar yönünden nisbi bir savunma hakkı vermekle beraber,
bu mazurları mağdur durumuna getirnez.
17/ -Mazurların, mağdur olarak kabul edilmesi, mazeret durumu
ortadan kalktığında, mağdur ettikleri kişilerin hukuk önünde
mağduriyetlerini gidermeleri ile ancak mümkün olabilir.

YALANDAN ZORLA İTİRAFCI OLANLAR İFADELERİNİ GERİ ÇEKSİN

126
PİŞMANLIK TİYATROSU VE PİŞKİNLİĞİ SIRITIYOR

EP'ci pişkinliği! EP: Örgüt üyesi değilim ama etkin pişmanlıktan


yararlandım. İsmini verdiğim 11 kişi için örgüt üyesi
demedim. Av.Ayten İzmirli: Ama siz dışarıdasınız onlar içeride! EP:
Suç işleyen varsa içeride olabilir. Bu benimle alakalı bir durum değil.

127
128
Salih Önder@AvSalihOnder May 28
Replying to @LatifErkan6
and @Askeriogrenci16
Bunların hepsi maalesef doğru. İki SUTASAK öğrenci koğuş
arkadaşımdı. Birisi Beraat diğeri Müebbet aldı. Dosyaları bizzat
okudum. Balistik incelemede silahların hiç kullanmadığı yazıyordu.
Onları terör saldırısından kurtaracağız yalanıyla kandırmışlar.

İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu, mafya, hırsız, katil, suçlu


kaçırır, İktidar, mafya ile silah, uyuşturucu kaçırır. PKK, MİTçi kaçırır,
Devlet, genç beyinleri, aydınları elinden kaçırır, MİT, dışardan içeriden
masum insan kaçırır! Kaçıran kaçırana... Gel de keçileri kaçırma!
Siz hangi dine, hangi Tanrıya inanıyorsunuz? Bırakın artık masum
insanların yakasını... Yezid'in Valisi, Kerbela'dan sonra Hazret-i
129
Zeynep'e aynen böyle hitap etmişti: "Hakettiniz, başınıza geldi." Peki
sonra ne oldu? Yezid'in saltantı üç yılda bitti, hepsi lanetlendi. Bunlar
da, Sedat Peker'in binde birini anlattığı pisliğin içinde boğulacaklar.

Zalim ve iftiracıların kendi kazdıkları kuyu pek derindir. Dünyadan dibi


görünmez. Kendi kazdıkları kuyunun içine dünyada düşerler. Ancak
düştükleri kuyunun dibi,bu dünya parçası değildir. Belki bu yüzden
insanoğlunun ağzına şu değim takılmıştır; “cehennemin dibine kadar
yolları var”...

Ey hüküm verenler, unutmayın; Açtığınız her yaradan Hesap sorar


YARADAN . REJİM TÜM SAÇMALIKLARA SON VERMEDEN BARIŞAMAZ

Sedat pekerin videosunun altına biri yazmış. -"Abi 8. bölümde duyma


engelliler için tercüman koyarmısın?" Altına biri yorum yapmış; -
"Savcılar için mi?" Muhalefet de kendi içinde hesap ittifakı ve helal
ittifakı olarak ayrıldı. Saflar daha da netleşiyor, sıra seçimde.
ERDOĞAN, OHAL DÜZENİNDE SONBAHARDA ERKEN SEÇİME GİDİP
SÜLEYMAN SOYLU İLE TEKRAR SEÇİMİ ÇALMAK İSTEDİĞİ İÇİN

130
SOYLU'DAN PEKER ÇİZİĞİNE RAĞMEN VAZGEÇEMİYOR GİBİ... DAHA
FAZLA KAN VE GÖZYAŞI DÖKECEKTİR. KİBİRDEN TAVİZ VERMİYOR.

Görüntü bu: Rejim çıkış yolu arıyor. Muhalifler koltuklara


sulanıyor. Görelim mevlam neyler. Siyasi Roller: “vatanperverim”
siyasi ortak yalan. “dindarım” diyen dini tahrif etmek için çalışan
siyasetçiler. “milliyetçiyim”diyen Anadolu milletlerini bir birine
düşman eden siyasetçiler. “sosyal,eşit adaletçiyim” diyen toplumda
eşitliği parçalayan siyasetçiler. 17/25 gibi gerçekler varken, oluşan suç
örgütü rejimine en büyük desteği mevcut tüm partiler senarize
edilerek vermiştir. Onlar için Suç var suçlu yok. İftira uğrayan
masumlar için ise Suç yok suçlu çok. Ve hala utanmadan masum
insanlara soykırım söylemiyle itham ediyorlar.

ETİK AHLAK HAK GETİRE...

Rejim mağduru gazeteciler de, itirafçılık eden şahsı üzerinden,


başarılı bir şekilde bu konu hakkında değerlendirme yapıyor. Ancak
bu gelişmelerin karşısına biraz da hukuku koymak gerekmez mi?
Mesela; 17/25, Selam Tevhit, MİT tırları gibi! Rejim için ergenekon ve
benzeri yapılar durumu: İhtiyaç olduğunda varlar İhtiyaç bitince
yoklar —Deşifre olmuş ergenekon ve benzeri yapılar kimin için
çalışıyorsa, işin sonunda adres kendilerine çıkmasın diye bu yapıların
silinmesini isteyecektir... Deşifre varsa işleri biter... Akp’nin
illegalliklerine susan,destekleyen akıl, —illegallikleri reddettiklerinden
dolayı soykırıma uğrayanları ortak yapma çabasında! Bu aklın çabası
çok eskiye dayanıyor. Akp/rejim ile bu şeytani aklın ortak olduklarına
dair o kadar çok kantı var ki,gözleri kör ve göremiyorlar.

VATANSEVER YOK NERDEYSE...

131
Cumhuriyet tarihinden bu yana,ülke en kritik dönemi yaşıyor Ülkeyi
yönetmek için,ücretlerini halkın ödediği siyasilerin görüntüsü; 1-
İktidar/rejim 2-Muhalif siyasiler 1:Rejimin ülkeye zarar veren
uluslararası suçları 2:Muhalif siyasiler “rejim yıkılıyor koltuklara biz
geçeceğiz” Uluslararası menfaatler, rejime Türkiye yargısı sitemini alt
üst ettirmesinin belkide en önemli sebeplerinden bir tanesi,selam
tevhit vs uzantılarını karartmaktı. Muhalefet bu halde bile geçecekleri
koltuğun peşinde. Suçlular ise çıkış yolu arıyor. Peki ülkeyi kim
düşünüyor? Beytülmalı ganimet sanan haramiler, -
ekmeğini,imkanlarını fedakarca paylaşanlara zulmediyor. -Bu
zulümler yaşanırken, ekmeğin,imkanların paylaşıldığı toplum,
zalimlerin yanında duruyor. -O toplumun ibretlik sonuna dair fikir
beyan etmek, -allahualem müneccimlik olmasa gerek...

İTİRAFÇILAR MASUM DEĞİLDİR. AHİRETE YÜKLE GİDEMEYİZ

BİR MAĞDUR SESİ: Ya bu alemde ben çoğunluğun, eşi dostu bir itirafçı
yüzünden içerde sanıyordum... Meğer çoğunluk itirafçıları masum
görüyormuş... Eşim 15 yıl hüküm aldı . Bylock , banka şu ya da bu
yok... İki itirafçısı var sadece.. o normal gördüğünüz itirafçılar
yüzünden. Ne yaşandı hangi şartlarda ifade verdiler bilmiyoruz diye
duyar kasmayın, zaten işkence gören birine laf diyecek kadar eşşek
değiliz .. ki şurada işkence gördüğü için , ağzı burnu dağıldığı için
itirafçı olan kaç isim var gösterin bana . Eşimin itirafçısının biri geri
çekmişti. eşimle aynı ortamda aynı muameleye maruz kalmış o
konuşmuştu, sonra ifadesini geri çektiğinde ki ızdırabına ben şahit
oldum .. o da bu yüzden fazla yıl aldı ..onlar yüzünden eşim beş yıldır
tutuklu ve hücrede kalıyor. Kalksınlar bakayım altından hakkımı helal
etmiyorum.. beddua da etmiyorum rabbime havale ediyorum..o
versin müstahaklarını... Ve itirafçıları ( ep' çi diye yumuşatmayin lütfen
).. Eş ile bile tehdit ettiler , " senin sorumluluğun kimsenin hakkına
girmemek, benim sorumluluğum kendime dikkat etmek " demiştim
132
..ki fazlasıyla iskence gördüler .. benim için ailen için konuşur
birilerinin canını yakarsan zaten bir ailen olamaz, biter demiştim.. Biz
bu dünyaya talip değiliz.. Derdimiz ahiret ise kimsenin yükü ile
gidemeyiz , bunu hoş görenleri de gözüm görmesin lütfen. Bir itirafçı
mutlu ise pişman değildir ... Ona da iyi niyetli bakamam. Rabbim
alsın intikamımızı...

UYANMAYA BAŞLAYAN UYANIKLAR...

Gazeteci Can Ataklı'dan 15 Temmuz isyanı: Aklınızı kullanın. Erdoğan


otelde kalıyor ve suikast timi Sözcü gazetesinden aldığı bilgiyle onu
öldürmeye gidiyor! Yav bu safsatayı artık söyle söyle bitmiyor.
Yanındaki yaverine kadar herkes cemaatçilikten tutuklandı! 15
Temmuz’da siviller tarafından kullanılan silahların devlet envanterine
kayıtlı olmaması, bu geceye özel olarak daha önceden
hazırlanıldığının ispatıdır. Cübbeli Ahmet: "Savcılar beni çağırırsa
silahlanan 150 derneğin ismini vermeye hazırım." diyeli 10 ay oldu.
hiçbir işlem yapılmadı. Yok mu bir tane savcı? Neden
anlamıyorsunuz.. Ulaşamıyorsanız ASKEROĞLU
ASKER @LatifErkan6 ın yayınladığı darbeci denen insanların
savunmalarını okuyun. Bir ize rastlarsanız sizi baştacı
yapacağım.. Yok değilse yapılan bunca zulme ortak sayacağım..

BİR KERE SATAN HER ZAMAN SATAR

Yargı cemaat mensuplarına DÜŞMAN HUKUKU uyguluyor. Sohbet suç,


kitap suç aleti! EP'ciler arkadaşlarını 'terörist' olarak suçluyor. Terörist
demezse EP'den yararlanamıyor. Çıkarı için arkadaş satana polis,
savcı, hakim bile saygı duymuyor. Arkadaşını satan her şeyi satar.

133
ÖZEL HARP, SERSERİ ÇİNÇİN BEBELERİNE KALAŞNİKOF DAĞITMIŞ...

15 Temmuz'da Keçiören Bld tesislerinde Kadir İnan çetesinden


"Çinçin bebelerine" keleş verilip Genelkurmay'a götürülmüş! Torbacı
İnan kullanışlı elemandır, 'fetöcü' olarak bile yargılandı! Baronluğa
terfi etti. Ankara piyasasını, Soylu'nun fotodaki elemanları ile
paylaşıyor. Aslında 15 temmuz öncesi 120 bin silah dağıtıldığını sağır
sultan bile duydu. Daha sonrada silah dağıtılmaya devam etti.

GERÇEKLERİ DEĞİL KİNLERİNE GEREKÇE ARIYORLAR...

''20 Tugaylık silah kayıp''... Devlet nerede? Sadece Ankara'da maaş


alan 400 'SAHTE 15 TEMMUZ GAZİSİ " olduğunu duydunuz mu? Aile
boyu çöktüler ülkeye !! Erdoğan aşağıdaki şahısların vakıflarına vergi
affı getirdi !!! Namuslu vatandaş ise vergi yükü nedeni ile geçinemiyor
intiharlar ediyor .. AKP tarafında kimin umrunda kimsenin. PEKER'İN
İDDİA ETTİĞİ 106 bin silah kayıpmış! 106 bin silah kaç tugayı donatır,

134
bilen var mı? ASLINDA 320 BİN SİLAH KAYIP. 120 BİNİ KAYITLI DİYE
BİLİNİYOR. 200 BİN KAYITSIZ SİLAH AKPLİLERİN ELLERİNDE.

Kerim Has Hoca Moskova’dan yazdı: Bakıyorum da 15 Temmuz’la


beraber yıllardır masum insanlara hukuksuzca ve haysiyetsizce
“terörist” deyip “makaleler” yazan “akademisyenler”, Sedat Peker’in
15 Temmuz kalaşnikofları ifşasını görmezden gelip “süt dökmüş kedi”
moduna girdiler. Yazdıklarından daha çoook utanacaklar.

15 TEMMUZ SORULARI HALA CEVAPLANMADI, ZİRA KATİLLER


İKTİDARDALAR VE YALANLARLA ZORBALIKLA ÖRTME DERDİNDE
15 Temmuz’da insanlara ateş açan, kimilerini öldürülen keskin
nişancılar kimlerdi? Neden otopsi yapılmadan olay apar topar
kapatıldı? Askerler silah bırakmış olmalarına rağmen, köprüde kaos
oluşturanlar ve silahsız zavallı erleri katledenler kimlerdi? Bunları
kimler eğitmişti?

ERDOĞAN'IN SONU ŞİLİ DİKTATÖR DARBECİSİNDEN DAHA FECİ GİBİ.

Said Sefa’nın tesbit ettiği gibi: Derin devlet/düz devlet bir potada eridi,
Erdoğanizm oldu. Mevcut rejim tetikçilerine alenen suç işletiyor,
onları alenen aklıyor. Her şey görünür. Avrasyacılar 15 Temmuz’un
mirasını bölüşmek istediler, her türlü hukuksuzluğun uygulayıcı ortağı
oldular. Sandılar ki meydan kendilerine kalacak. Zamanla tasfiye
edildiler; en büyük tasfiye önümüzdeki YAŞ’da olabilir diye
hararetlenmeye başladılar ama fayda etmedi. Artık çok geç.
Diyarbakır Cezaevi, Kültür Merkezi olacakmış. İşkence de kültürel bir
faaliyet mi sayılacak? Erdoğan ve harami ekipleri kasten ınsanları gıcık
edşp popülizm yaparak damarlarına basıyor. Sanırım keçileri kaçırıp
insanların deli olmasını veya ülkeyi terk etmesini talep ediyorlar.

135
SORGULAMA, ÖZELEŞTİRİ SIFIRA YAKIN HAMDOLSUN

Yıllardır hep merak eder bir türlü izah edemezdim: Madımak’ta en


yakınlarını kaybedenler neden hiç soru sormazlar? Yaşananları tüm
açıklığıyla araştırmazlar? En azından dönemin valisi Aydın Karabilgin’i
sorguya alıp “O gün orada ne oldu, olayları yatıştırmak için gelmiş
askerler kimin emriyle geri çekildi, bu “başıbozuk kalabalık” ile
oteldekiler baş başa neden bırakıldı?” diye bir açıklama istemezler.
Neticede babanız, kardeşiniz, çocuğunuz ölmüş ve insan bu durumda
en şüpheci, en müdakkik zihinle olayın her tarafını araştırır, sorgular,
hesap sorar.

Yok, hiç kimsede sorgulama ihtiyacı yok. Onlar bütün öfkelerini


önlerine konmuş tek bir şeye yöneltiyor. Kafalarında soru işareti
oluşmasına müsaade etmeyen, kendi inançlarını doğrulamaya
yarayacak şekilde bir noktaya bütün öfkesini yıkıyor. Neden?
Bunları söylerken katliama sebep olan tetikçileri, cahilleri, yobazları,
elbette göz ardı etmiyorum.
İnsan, yakınlarını, sevdiklerini gerçekten kimlerin öldürdüğünü niye
merak etmez? Ya da ölüme sebep olan gerçek kişilerin peşine düşüp
niye onlarla mücadele etmez?
Uğur Mumcu’nun oğlu, eşi, kızının Mumcu’yu katledenlerle ilgili ortaya
bu kadar bilgi dökülmesine rağmen, faillerin peşine düşme
konusunda bu kadar isteksiz ve yavaş kalmalarını da hiç anlamadım.
Gerçek katillerin peşine düşmediklerinde babalarının katillerinin
ekmeğine yağ sürüyorlar; bilerek ya da bilmeyerek… Garip değil mi?
Önceki gün Halk TV’de Aytunç Erkin bunun cevabını verdi bana. Bu
gerçekler her yönüyle ortaya döküldüğünde, düşman gördüklerimizin
yani “Cemaat’in haklılığı ortaya çıkarsa”, mealindeki sözleri her şeyi
açıklıyor.
İşte bu küçücük cümle ülkede bugüne kadar yaşanan her şeyi tek
başına anlatan, tek başına sosyolojik doktora tezi olabilecek bir
136
cümle. Bu öbek öbek mahallelere ayrılmış ülkede insanların gerçeğin,
doğrunun, hukukun değil de mahallesinin elde edeceği faydanın
peşinde olduğunu tek başına ispat eden bir cümledir.
Bu da ayan beyan gösteriyor ki onlar gerçeği değil de inançlarına
bahane arıyorlar. Gerçeklerle yüzleştiklerinde inançlarına dayanak
yaptıkları şeylerin tuzla buz olup ellerinde kalmalarından korkuyorlar.
Oysa onların gerçeğe değil öfkelerine malzeme yapabilecekleri
gerekçelere ihtiyaçları var.
Yıllardır tanıdığım solcu bir arkadaşım, Ankara’da cami ile cemevinin
yan yana inşa edilmesine çok öfke duyuyordu. Bunu Alevileri
Sünnileştirme girişimi olarak görüyordu. Oysa, Alevilerle, Sünnilerin
birbirlerini tanımalarının ve sempatik ilişki kurmalarına sebep olacak
diyalogun nesi kötü olabilirdi? Sadece bir örnekti oysa; sanki bütün
cemevlerinin yanına cami yapılacak gibi davranıyordu. KHK ile
kapatılmış olmasına çok sevindi. Birbirlerini tanıyıp dost olmaya değil,
hasmının yüzünü darmadağın etmesine yarayacak öfkeye ihtiyacı
vardı.
Bugün ülkede on binlerce insanın, kanunun yazdığı hiçbir suçu
işlememiş olmalarına rağmen hapsedilmesine, yüzlerce lohusa
kadının tutuklanmasına, yüzlerce bebeğin hapishane duvarlarından
başka bir yer görmemiş olmasına, Meriç’in, Ege’nin soğuk sularının
bebeklere mezar olmasına, niye dönüp bakmadığını da anlatıyor.
Bunları kendi mahallelerine anlattıklarında, insanlara
duyurduklarında Cemaatin zulme maruz kaldığını düşünebilir, onlara
sempati artabilir, Cemaat kazançlı çıkabilir hesabıymış.
Madımak var, Ergenekon yok, faili meçhul cinayetler var ama JİTEM
yok, aydın cinayetleri var, derin devlet yok. Ülkenin son 30-40 yılında
yapılanlarla ilgili ortaya çıkmadık şey kalmadı ama sizin
inandıklarınıza gerekçe olacak şey bulamadığınız için hiçbir şeye
kulak kabartmadınız.
Siz gerçekleri değil kininize gerekçeler arıyorsunuz.

137
CADI KAZANI KAYNIYOR CADI SÜREK AVIN SÜRÜYOR

Bir cadı kazanı kaynatıldı. İnsanların masumiyetine bakan olmadı,


kendilerinden olup olmadığına bakıldı; kendilerinden değilse “yanan
yansın bana ne”dendi. Yetmedi! Bazıları da kazanın altına odun
taşımaya koştu. Yetmedi! “Durun ne yapıyorsunuz?” diyene de
“terörist” dediler. Ne zamana kadar ümitle yaşayacaksınız? Bunlar
defolup gidene kadar. Ya hiç gitmezlerse? Gitmesinler, hiç değilse
ümitle yaşar mücadele etmenin hazzıyla ölürüm, karamsar yaşayarak
ölüp gitmekten bin kat evladır. Not: Defolup gidecekler. Ey özgürlük
ve demokrasi savunucuları! Bırakın ümitsizlik kötülere kalsın. Temeli
olmayan bir bina inşa etmeye çalışıyorlar, altında kalacaklarını hep
birlikte göreceğiz.

Kimi diktatör seçeceğinize siz, alkışı ne zaman keseceğinize


diktatörünüz karar verir. Örneğin Stalin alkışı kesmek için zil
kullanırmış! Diktatörden zamanında kurtulmazsanız, kurumsallaşır
veya hanedanlaşır. Hanedan artık önünüze hangi tosunu koyarsa,
ağlanacak halinize gülerek onu alkışlamak zorunda
kalırsınız. Kurumsal diktatörlükler ise alkışın zorunlu olduğu sirk
gibidir. Alkışlamaya öyle şartlandırılırsınız ki neyi, niye alkışladığınızı
bile bilmezsiniz. Siz siz olun, eğer söylenenleri gerçekten
alkışlanmaya değer bulmuyorsanız, ne zaman alkışlayacağınıza
kendiniz karar vermiyorsanız, kimseyi alkışlamayın!

FİRAVUNLAR YENİLGİ KABUL ETMEZ, YA SİZ...

Sizlere söylenecek sadece “son söz” değil tarihler boyunca lanetle


anılacaksınız. Daha beteri de var; bu dünyada tarih bitecek, ama sizin
hesabınız bitmeyecek! “padişahım çok yaşa” yalakalığının biteli yıllar
olmuştu. artık bir ileri evreye geçmiş görünüyor “Allah, belasını verse
de kurtulsak” diyenler gayet çoğalıyor. Neden mi? Sadece menfaatleri
138
bittiği için acı ama gerçek. Hanlara,hamamlara,saraylara, makamlara
sahip olmak için hakkı hiçe sayan kim olursa olsun rezil rüsva
olmuştur bu dünyada. Geçmişte binlercesi yaşanmış örnekleri
olmasına rağmen gene de insanoğlu ders almamış,gene gene rezil
rüsva olmuştur bu dünyada. Hani en güçlüydün,kasıla kasıla
yürüyordun ya mermer sütunlu sarayda Şimdi o mermer sütunlu,altın
varaklı saray sana zindan oldu Zindan da olan o masumların
gönlündeki saray var ya, işte sen o saraydan kovuldun. Firavunlar son
secdelerine kadar mağlubiyetlerini asla kabul etmez!

Avukat Gazi Kozanoğlu’nun hukuk kapsamında öneri ve tavsiyeleri


şunlar: Masum insanlara, iftira iddianameler üzerinden suçladıkları
her suçu tek tek kendilerinin işlediğini tüm dünya görecek. Not: Bir
çok ülke istihbaratı zaten biliyor. “tüm dünya” dan kastım
halklar. Tabi ki yargılanıp bu suçlardan ceza da verilecek. İnş o günler
de gelecek. Yüzbinlerce masum insan soykırıma, insanlık dışı
muameleye uğruyor. Rejimle de hem fikirde bir tabanları var;ancak bu
hafta bir kaçına şahit oldum. Soykırıma uğrayanlardan bile
duymadığım,erdoğan ve rejime ağıza alınmayacak küfürler ediyorlar..
Sebep: hadisler ceplerine dokunmuş!

BİRAZ VEFALI OLUN SADIK OLMASANIZDA...

Yıllarca Hizmet Hareketinden istifade edip,sonra zor günlerinde


“hatalı bir hareketin içerisinde bulunduğunu” beyan edip,hiç bir
irtibatının kalmadığını söyleyen şahısları anlamak gerçekten zor. Bu
şahısların buldukları doğru, yüzbinlerce masum insana gece gündüz
iftira etmek mi? Arkadaşımız,dostumuz,sadece bir şahıs yani; dar
dairede insani bir ilişki bitmiş olabilir... İyi günlerimiz,kötü günlerimiz
hayallerimiz olmuştur. Herkes için faklı nedenlerle, haklı yada haksız
dostluklar,arkadaşlıklar bitebiliyor. Sonrası iftira etmek,kuyu
kazmakta nedir yahu ? Değil;yüzbinlerce eğitimli,dünyayı tanıyan
139
gönüllüsü olan,şimdiye kadar iftira edilen suçlamalarla ilgili tek bir
kanıt gösterilemeyen bir toplulukla,irtibatımın kalmadığını beyan
etsem, —arkadaş gördüğüm bir şahısla bile irtibatımı kesme kararı
alsam,adını bile anmak istemezdim! Bu kavme başka tanımlama
bulmadığım için “lanetli kavim” demiştim. Üzgünüm!

KASTEN İFTİRA SUÇTUR İKİ CİHANDA

Bir yanlışı savunurken,yanlış olduğunu bille bile savunmak. Bir yanlışı


savunurken,yanlış olduğunu bilmeden savunmak. En beteri: Bir yanlışı
savunurken,yanlış olduğunu öğrendikten sonra bile yanlışı
savunmaya devam ederek,doğru kabul edilmesi arzusuyla
savunmak,vs. Kasten İftira. Bir birine çok benzer ama çok farklı
savunma arzuları var. 1. Haklı çıkmak arzusu. 2-Doğruyu bulma
arzusu. 3-Doğruluğununu gördüğün hakikati savunma arzusu. Aynen
iktisatla cimriliğin, cömertlikle müsrifliğin bir birine benzemesi
gibi. Masumları,mağdurları savunan görüntüsü veren o kadar çok
münafık var ki, en az bunlar kadar da sağdan yaklaşan bu şeytanları
hakperest sananlar da var.

ULUSLARARASI YARGI ÇALIŞIYOR

Priştine Temel Mahkemesi, Gülen Hareketi mensubu 6 kişinin


Türkiye’ye illegal yollarla teslim edilmesinde yardımcı olanların
yargılanmasına karar verdi. Kosova’daki kaçırma suçunun diğer
kaçırma suçlarından çok faklı bir yönü var; Kosova eski
Cumhurbaşkanı Thaçi! Thaçi’nin bu suça iştirak ettiğini bizzat kosovalı
yetkililer dile getirmişti. Roma statüsünü tanıyan topraklarda
uluslararası kanıtlı suçların işlendi biliniyor. Kosva’dan kaçırılan
masumların/mağdurların Lahey yargılamasına müdahillik
başvurundan sonra ise, Erdoğan rejimi tarafından kaçırılan tüm
mağdurların bu yargılamaya müdahilliği de önem arzetmektedir. Bu
140
konunun uluslararası alanda gündemde tutulması gerekiyor. Lahey
yargılamalarının hukuki açıdan çok önemli bir farkı ise suçlardan
kimin sorumlu olacağı ile ilgisidir! AİHM’de devlet sorumluluğu
varken, LAHEY’de bizzat ŞAHISLARIN sorumluluğu vardır. İlgili suçların
CAYDIRICILIĞI yönünden ŞAHSİ SORUMLULUK farkı, çok önemli bir
FARKTIR!

Diyelim ki bir dolandırcının tutuklanıp yargılandığının haberini aldınız.


Sizde aynı dolandırcı tarafından dolandırılan bir mağdursunuz. Bir
dilekçeyle kanıtlarınızı sunarak “ben de bu dolandırcının mağdur
ettiği kişiyim” diyerek mahkemeye başvurup müdahil
olabilirsiniz. Lahey savcılığına başvuru ilgili şahısların Lahey’de
yargılanmasının önü açabilir! Başvurunun kendisi bile çok önemli bir
gelişmedir.

BİR MANŞET: “Erdoğan rejimi tarafından kaçırılan mağdurlar Lahey’e


başvurdu.” Bu bile tek başına suçluların anatomisini alt üst edecektir.
Vesselam.

BİLE BİLE KÖTÜLÜK HAK HUKUK DEĞİLDİR. SUÇ SUÇTUR

Aklınızı başınıza alın. Belkide bir çoğunuz için hukuka döneminin son
fırsatları olabilir. Hukuku uygulayın. Zamanaşımı olmayan suçları sizi
kullanarak işleyen örgüt net olarak ortada duruyor. Er yada geç
suçlular yargıda hesap verecek... —Hukuka uyumaktan başka bir yol
kalmadı! Kader ağlarını ördüğünde inceliğini göremezsin Çok incedir
ama sabretmezsen taşıdığı yükü de göremezsin Eğer acısını
çekmediysen neyi sevdiğini bilemezsin. “keşke taş olsaydım da
bunları yaşamasaydım” söylemini genel de suçlular kullanır.

141
KAHRAMANLIK TASLAMA, APTAL OLMA...

Kahraman olmak veya menfaat için hakikat savunulmaz. Eğer bu


tuzağa düşerse rezil olur insan. Süreçte veya sular durulur gibi olsa
bile hakikati savunanlar horlanıp,hakir görülebilir. —Belki geç
anlaşılırlar,hatta ömürleri kafi bile gelmez! Bu dünya menfaati,hakkı
satmaya değmez. Hizmet anadolunun birleştirme mekanizması,hatta
dünyada da bunu başarabilecek kabiliyette bir iyilik kalesidir. Ve bu
yüzden korkuyorlar. Sizi ayırmak isteyenlerden uzak durun zaman
birlik beraberlik zamanıdır. Akl-ı selim herkes,bu kadar bariz
gelişmeleri görebilir.
Göstere göstere o kadar kötülük yaşanıyor ki, anlatmak için
kelimelerin neresinden tutulsa elde kalıyor. İyilik yapmak ve
savunmak, barışı,kardeşliği,demokrasi anlamına uygun,samimiyetle
savunmak suç olmuş. Asıl suçlular ise koca koca adına da “Başkan”
denen sahtekarlar olmuş. “sen daha çok suçlusun” süreci sadece
tavanda değil allahualem il il, ilçe ilçe itirafçılık furyasına şahit
olacağız. Türkiye’nin, bir suç örgütü tarafından yönetildiği gerçeği
yıllardır hukuki olarak ortaya koyuluyor. Ancak bu günlerde
kamuoyunun bu konuda bir tereddütü kalmadı sanırım. İkazımız
mevcut yargıç ve vs yetkililere. Bu örgütün talimatıyla soykırım
suçuna iştirak edenlere. Sizlere konusu suç olan talimatları, yani
soykırım suçlarını emreden örgüt üst düzey suçlular, binlerce
bebek,kadın,hasta vs binlerce masum insanı hapse atırdı,insani
haklarını sizleri kullanarak gasp etirdi. Şimdi ise bu suçlu amirleriniz
kendi kalıplarını kurtarma çabasında

KAVGA BAŞLADI

142
143
Alkışlarınız yaşatır; sanatçıyı da diktatörü de. İlki öldükten sonra da
alkışlanır, ikincisi sizi ölürken alkışlatır.

SÖZCÜ GAZETESİ YALAN İFTİRADA SÜFYAN HAVUZUNU YAKALADI

Yalan haber! Doğrusu: Adil Öksüz'e yardımla suçlandılar, suç


bulunamayınca örgüt üyeliğinden ceza verildi. Öksüz tutuklanmadan
Kazan'a gelip karakolda sohbet eden, bırakılınca peşinden İstanbul'a
giden 'Başbakanlık' Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca ise çoktan beraat
etmişti.

ÖZEL HARP KADROLU GÜYA Gazeteci SÖZCÜ YAZARI Aytunç Erkin


diyor ki "Fethullahçıların haklılığının ortaya çıkmasından
kaygılanıyorum." Gerçeğin ortaya çıkmasından bir gazeteci neden
kaygılanır ki... Bunca iftiranın boşa düşmesi mi sorun? BU PİSLİKLER
ÖKK DARBE AJANLARI. Madem 15 Temmuz anması yapıyorsunuz,

144
"Darbe araştırılsın" denildiğinde Akp ve Mhp neden red oyu
veriyorsunuz, açıklar mısınız..?!

FOTOĞRAFTA YER ALANLAR SADAT VE ERDOĞAN EL NUSRACILARIDIR.

145
146
Sümeyya Avcı@AvciSumeyyaJul 8
Bu benim teyzemin oğlu! Silahlar kimlere
dağıtılmış? #SedatPeker anlatıyor da , anlatmasa bile görene çoktan
herşey ortadaydı.

147
Kemal Karanfil@cesuradalet·Jul 8VAHİM! Daha önce belirttiğim
üzere, 2017de Silivri 9 nolu da iken, hemen yan koğuşumda,
Ankara'nın mafya liderlerinden biri kalıyordu.Avludan konuşurken
bana; "Devlet, hepimizi biliyor. 15 Temmuz günü bizleri çağırıp silah
dağıttı." Peki geri aldı mı? Diye sordum. "Hayır" dedi.!

Sedat Peker@sedat_peker · Jul 816-Silahlar Balat’ta Demir Kilise


olarak bilinen Sveti Stefan Kilisesi’nin hizasındaki boş bir ara sokakta,
gece 01:00 civarında siyah Passat’a yüklendi. O zamanki gençlik
kolları başkanı Taha Ayhan şuanda İslam işbirliği teşkilatları gençlik
kolları başkanlığını yapmaktadır.

Mehmet Alkan@MehmetAlkanTC·Apr 241. İhraç işlemine ilişkin yasal


yollar bitmemiştir. Belki Komisyon belki İdari Yargı iade kararı
verecektir. 2. İhraç şekli mevzuatta öngörülen hiçbir şekle
uymamaktadır. Yani yasa dışıdır, hukuksuzdur. 3. Kişilerin kusuru
yoktur. Kusur yoksa tazminat da olmaz. Özel sektörde işten çıkarmak
yasak, kamuda serbest, adam zaten açıkta, pandemiyi ya da
mahkeme sonucunu bekleseniz ölür müsünüz? Allah senin belanı
versin Hulusiiii, boyun devrilsin, yaptıklarının karşılığını görmeden
ölme, çoluk çocuğundan çıksın inşallah Hulusiiii!!! Mehmet
Alkan@MehmetAlkanTC·Apr 24KHK'lı Askerlere: Sözde komutanlar
personeli abidik gubidik sebeplerle ihraç etmeye ediyor. Birkaç gün
önce Hava Kuv. 70 genç personeli ihraç etti. Şimdi de MECBURİ
HİZMETİ TAMAMLAMAMIŞ olanlara tazminat talep yazıları göndermeye
başlamışlar. Bence beş kuruş ÖDEMEYİN! Neden mi?
@tcsavunma Ali'm ve Sonrası" Kitabımız; Adaletsizlik Bakanı
@adalet_bakanlik
Zalim
@abdulhamitgule bağlı olan bazı cezaevlerinde tutuklulara, şu
fotoğraf ve altındaki yazılarda "SUÇUN VE SUÇLUNUN ÖVÜLDÜĞÜ"
gerekçesiyle verilmedi.
148
1. Madem öyle, beni ihbar etmezseniz şerefsizsiniz!
2. Bu çocuklar ve bu bebek HANGİ EYLEMLERİYLE hangi suçu işlemişler
açıklamazsanız alçaksınız!
3. Bu karar: "müstehcen veya cezaevi güvenliğini tehlikeye düşürecek
nitelikte yayınlar alınmaz" diyen Yönergeye uygun mudur? Merak
ettiğim bunlara böyle havlamaları için para mı veriyorlar yoksa para
aldıkça mı havlıyorlar? Hakkımda "telekomu basan yarbay" yalan
haberi yapan bu paçavralar maalesef açtığımız davalarda "basın"
muamelesi görüyor. Bunlar basın değil olsa olsa jurnalcidir, tetikçidir!
Prof. Gökhan Bacık: Alparslan Türkeş devleti yıkmakla suçlanarak 4.5
yıl cezaevinde kaldı. Erbakan devleti yıkmakla suçlanarak partisi
kapatıldı. Bugün düşünce suçtur diyen siyasilerin gelecekte devleti
yıkmakla suçlanamayacağının bir garantisi yok.

Mağdur Kurmay Albay Halis Tunç diyor ki: Yurtdışında siyasi ilticaları
kabul edilen Türkler şunu bilmelidir ki, onların ilticalarının kabulü
bireysel hikayelerinden ziyade, Türkiye'de insanların mâruz kaldığı
genel insan hakları kıyımlarıdır. Bu nedenle onların sesi olmak,
Yurtdışındakilerin boyunlarının borcudur! Durum aynen BU. Mesela
öyleleri var ki anlatacak hiçbir hikayesi yok ama beş ayda oturum
alıyor. Normal şartlarda bu mümkün mü? Malesef... Türkiye'deki
hukuk ve adalet süreci buna müsait. Düşünen ve ifade eden herkes
birşekilde bundan nasibini almıştır. Türkiye'de insanların mâruz
kaldığı genel insan hakları kıyımlarının sesi olmak yurt dışındaki
insanların asli vazifesidir. Her an gönlümüz ,aklımız ,duamız Türkiye
iledir...
Diyanet işleri Başkanı Erbaş: Ne yaptık da Rabbimiz insanlığa bu
musibeti verdi. 4 RAMAZAN OLDU. Ne yaptınız biliyor musunuz? KHK
ile emekleri elinden alınan insanlara yapılan zulme sessiz kaldınız.
AKP Türkiye Cumhuriyetinin devamı için en büyük ve yakın tehlikedir.

149
Dünyanın hiç bir tarafında gazete alanda terörist olmaz ama alanlara
terörist dendiğinde sesiniz çıkmadığı için dün ona olan bugün sizlere
oluyor sarı inek misali...Hadi dünyanın hiçbir yerinde demeyeyim,
dünyanın hiç bir gelişmiş ülkesinde eline silah almayan adama terörist
denmez. Söyleme dayalı hiçbir eylem de hapis cezası gerektirmez.
Bizde önce terör ve terörist tanımının içi boşaltıldı. Yerine yenileri
dolduruldu. Sonra da hapis, vs. Hahaha:)) fizik öğretmenini öğrenciye
fizik öğretti diye terörist yaptılar, bunla kalmadı öğrencinide terörist
yaptılar. Sizde el çaldınız o zamanlar.

Muhalefete, Basına, Sosyal medya kullanıcılarına ÇAĞRI: Malum


şahsın saçma sapan söylemlerinin peşine gidip gereksiz gündem
yapmak yerine söylemlerini KALE ALMAYIN, DUYMAZDAN
GELİN... (Muhalefete) Artık GÜNDEMİN PEŞİNDEN GİDEN DEĞİL
GÜNDEM YARATAN OLUN... Muhalefet belediyelerini BUGÜN "çalıştığı
için" suçlayanlar, Bu belediyeler çalışmasaydı, eminim, YARIN
"çalışmamakla, yan gelip yatmakla" suçlayacaklardı. Çünkü siyasal
islamcı Akp iyi yüzlülüğü bunu gerektiriyor. DP lideri Gültekin
Uysal'dan Erdoğan'a CHP'li belediyeler tepkisi: "AKP, 'Devlet içinde
Devlet'in ta kendisidir"... 05.11.2010: Haberal'ı tahliye etmeyen 9
hakim tazminata mahkum oldu. 09.02.2011 AKP tetikçilerini
kurtarmak için kanun çıkardı, tazminat davası devlete
açılır. 21.02.2014 MİT ifade krizinden 14 gün sonra AKP kanunu
kaldırdı. Ne de olsa hukuk, demokrasi gibi, akp için bir araçtı.
Ergenekon örgütünün o zamanki lideriydi. 1 numarasıydı. Kurtarmak
istemeleri bundandı. Hareket ederse ölür raporu vermişlerdi ama
hastanede çiğ köfte partileri verirken yakalanmıştı karaktersiz. OĞLU
MHP'DEN MİLLETVEKİLİYDİ. Bahçeli Başkent Hastanesinde tedavi
oluyor her daim.. Nereden nereye DEĞİL Mİ PAŞALARIM? Yazık ettiniz.

Devlet mekanizması olarak kutsadığınız yapı sizinle hiç bir zaman


anlaşmayacak. Bir daha asla devleti yönetemeyeceksiniz. O iş bitti. Bu

150
yüzden doğru düzgün muhalefet ederek, şahit olduğunuz kiri, pası,
suçları anlatın. Davutoğlu hayalperest biri. Uzun süre “yeniden AKP
genel başkanı olacağım” düşüncesiyle susup bekledi. O şansın bir
daha eline geçmeyeceğini çok geç anladı. Şimdi de devlet
mekanizmasının illegal (!) işlerini örterek, devletin başına geçeceğini
sanıyor ama (çok büyük) yanılıyor. Yapılan kötülükleri ve yapanları
söyleyerek, Hiç olmassa şerefli, onurlu bir hareket yapmış olur, Mesela
Suriye den başlayabilir anlatmaya... Yapamaz. Çünkü kendisi de suça
bulaştı. Ak partinin iç ve dış politikada yaptığı pek çok sıkıntılı projede
payı var. Özellikle Suriye hususunda yarın uluslararası mahkemelerde
hesap verebilir. Ayrıca eski liderinden oldukça korkuyor. O artık mevta
bir siyasetçi. AKP artığı dinci siyasetçilerden hak hakikat
beklenemez... Kifayetsiz muhterisler... Yalın gerçekleri itiraf etmeye
kalibreleri yetmiyor.

Ceberrut devlet geleneğine tapanlardan bir cacık olmaz... Belki 15


Temmuz’un 50 katı büyüklükte birşey planlıyorlar. Yandaş muhalif
demeden siyasetçi, gazeteci, işadamı, bürokrat infaz listeleri
dolaşıyor. Erdoğan, faili meçhul cinayetler mevsimini açabilir.

Dugin Transhumanism Nedir ?

Putin’in Avrasya sorumlusu Alexander Dugin‘in darbeden bir gün önce


“ordunuzda olağan dışı hareketlenme var dikkat edin” diye uyardığını
söylemesi ama görüştüğü kişilerden olan Melih Gökçekten bu konuyla
ilgili herhangi bir açıklama yapılmamasının sebebi nedir? Dugin, Soçi
Türkiye’nin çıkarları için yapıldı diyor. Ancak Trump, Mazlum Abdi’ye
teşekkür ederken, Abdi’de Türkiye ile anlaşma sağladığı için Putin’e
teşekkür etti… Putin ise mutabakat için Türkiye’ye müteşşekkir…!
Türkiye ise… Tombala oynuyor galiba. Ne çıkarsa bahtına…

Lübnan gibi Şili’de tarihinin en büyük protesto hareketlerine sahne


oluyor. Ekonomik büyüme yetmez, adil dağıtım istiyoruz! 2 milyon
151
Suriyeli mülteci Lübnan’ın iç barışını; ekonomisini; siyasi ve dini
barışını bozdu; Erdoğan’ın ve IŞİD’in hediyesi. Patlayacak tabi. Süfyan
3. dünya savaşı çıkartcak gibi ve Putin bu gaye ile Erdoğan’ı tepe tepe
yıllardır kullanıyor.

Mahmut Akpınar’ın 2017 makalesi kumpası net olarak özetliyor,


okuyalım:

PUTİN, DUGİN VE 15 TEMMUZ

Putin ve Rusya son dönem Batı’da cereyan eden olaylara haricen


müdahale etmekle itham ediliyor. Özellikle seçimlerin elektronik
yöntemlerle yapıldığı ülkelerde Putin’in bazı adaylar lehine müdahale
ve maniplasyonda bulunduğu tartışılıyor. Rusya’nın hackerleri
dünyaca meşhur ve bütün büyük kurumların, ülkelerin korkulu rüyası.
Putin’in güçlü hacker ve IT ekipleriyle Trump’ın seçildiği ABD seçimleri
dahil bazı batı ülkelerinde adayların propagandasının yapılmasından,
sandık sonuçlarına kadar pek çok konuya müdahil olduğu yönünde
güçlü iddialar var. Putin Rusya’sının destek verdiği iddia edilen
liderler-partiler genellikle sağ, aşırı sağ eğilimlere sahip, zaafı olan ve
otoriterleşme potaansiyelindeki liderler. Sanki Rusya defolu ve
demokratik değerleri aşındıracak liderlerin seçilmesini, öne çıkmasını
temin ederek batı kulübünün zayıflamasını ve NATO, AB gibi paktların
güç kaybetmesini sağlayacak stratejik adımlar atıyor.

Peki Rusya bunu neden yapıyor?

Bunun ipuçlarını Rusya’nın politikalarına yön veren ve Putin’in en


etkili danışmanlarından olan darbe öncesi AKP’lilerle görüşen, darbe
sonrası Türkiye’yi ziyaret eden Aleksandr Dugin’in Yeni Avrasyacılık
stratejisinde bulabiliriz.

Klasik Arasyacılık Bolşevik Devriminden sonra ortaya çıkan bir


akımdır. Rus aydınların öncülük ettiği bu akım Rus kültürünün batı
152
kültüründen farklı ve özgün olduğunu, doğu ile batıyı, Asya ile
Avrupayı mezceden bir yapıda olduğunu iddia etmekteydi.
Ortadoksluğu ve Slavlığı öne çıkaran Avrasyacılar batının kapitalist,
bireyci, tüketime dayanan kültürünü ağır şekilde eleştiriyolardı. Türk-
Moğol kültürünü Avrasya kültürünü besleyen alt kültür olarak
görmekte, Türki halkların Avrasyacılık yaklaşımına olumlu katkılarının
olduğunu/olacağını düşünmekteydiler. Bu nedenle Avrasyacılık
ulusalcı-Turancı bazı kişilere sıcak gelmiştir. Rus aydınlarından oluşan
Avrasyacılar batıya karşı dönemin Rusya’sı içinde önemli oranda
varlığı bulunan Türki toplulukların desteğini de almak istemiş
olabilirler. Roma ve Alman geleneğine açıktan karşı olan Avrasyacılar
Moskova’yı Asya ve Avrupa için “merkez” “esas güç” kabul ederek,
Rusya’ya hem Asya hem de Avrupa’ya yönelik projeksiyonlar, hedefler
çizen bir strateji belirlemişlerdir.

Son dönem Rusya stratejilerinin şekillenmesinde etkili olan


Aleksandr Dugin’in yeni Avrasyacılık Stratejisi ise ABD’yi ve
NATO’yu Avrupa’dan dışlamayı hedeflemektedir. ABD’nin siyasi ve
coğrafi olarak “uzak” ve “yabancı bir güç” olduğunu, Avrupa-Asya
coğrafyasından uzaklaştırılarak daha benzeşik ve ortak tarihe-kültüre,
değerlere sahip olan Avrupa’nın Rusya ile birlikte hareket ederek
Avrasyacı yeni bir ittifak kurması gerektiğini ileriye sürmektedir.
Dugin’in ana stratejisi Avrupa üzerindeki ABD ve NATO etkisini kırarak
Avrupayı Rusya ile ittifaka zorlamak ve Avrupayı da kontrol eden
büyük Rusya’yı inşa etmektir. Yeni Avrasyacılık bu doğrultuda taktik
ve stratejik mücadaleler vermektir. Bu hedefe ulaşmanın önündeki en
önemli engel ABD ve onun liderliğini yaptığı NATO’dur. AB projesini de
bir tehdit olarak görmekle birlikte yeni Avrasyacılar kendilerinin dahil
oldukları, ABD etkisinin kırıldığı bir Avrupayı kontrol
edebilecekleirni düşünmektedirler. Yeni Avrasyacılık Avrupa’yı ve
Asya’nın önemli kısmını içine alan büyük, güçlü Rus etki alanı
oluşturma, yeni Rusya imparatorluğu kurma projesidir. Tabii

153
olarak Türkiye böylesi bir amaç için çok önemlidir. NATO üyesi olan,
AB ile güçlü angajmanları bulunan, Rusya’ya, Ortadoğu’ya komşu,
Türk dünyasında etkisi olan Türkiye’nin Batı paktından kopartılıp
Rusya’ya yaklaştırılması Dugin’in stratejileri açısından oldukça
önemlidir. NATO’nun Türk ordusu üzerindeki baskın rolü bu hedefe
gitmenin önündeki başlıca engellerden birisidir.

15 Temmuz sonrası özelde TSK’de genelde devlette yaşanan


tasfiyelere baktığımızda Dugin’in stratejileri açısından çok iyi işler
çıkarıldığını görüyoruz. 15 Temmuz güdümlü darbesi ve sonrasında
yapılan karşı darbe en büyük hasarı TSK’ya ve NATO-TSK ilişkilerine
vermiştir. Zira gelinen noktada NATO’nun güney kanadındaki en güçlü
askeri güç olan TSK’dan neredeyse bütün NATO subayları tasfiye
edilmiştir. NATO subaylarından boşalan noktalara ve stratejik
komutanlıklara Avrasyacı, Rusya yanlısı subaylar konmuştur. Türk
ordusu bu tasfiye ile güç potansiyelini ve hareket-caydırıcılık
kabiliyetini önemli oranda yitirmiştir.

Erdoğan bunu neden tercih etti? Rusya ve Avrasyacılarla birlikte


haraket etmek Erdoğan’a yarın fatura olarak çıkmaz mı?

Bu ittifakın sıkışmışlıktan ve tıkanmışlıktan kaynaklanan zoraki bir


ittifak olduğu açıktır. Darbe davalarında “Ergenekon ve Balyoz’un
savcısıyım” derken birden Ergenekoncuların avukatı haline gelen
Erdoğan 17-25 sonrası düştüğü durumdan kurtulma yolları arıyordu.
İçte ve dışta ittifaklarını, düşmanlıklarını yeniden tanımladı. Bireysel
konumunu-çıkarlarını merkeze alacak şekilde 17/25 sonrası sadece
hükümetin değil, devletin yıllardır devam edegelen politikalarında
keskin değişiklik arayışına girdi. Açığa çıkmış ve soruşturulan
yolsuzluk, rüşvet, suistimal gibi ağır ithamların Batı tarafından
aklanmasının ve desteklenmesinin mümkün olmayacağını
biliyordu. Bu nedenle Erdoğan ve çevresi ülkenin eksenini
değiştirmeyi ve içte Ululsacı/Avrasyacı/Ergenekoncu ekibe, dışta
154
Rusya’ya yanaşmayı tercih etti. Bu tercihten sonra AKP Avrasyacı
subaylar tarafından organize edildiği bilinen Ergenekon ve Balyoz
darbe davalarını kapattı. Bu keskin dönüş “Milli orduya kumpas
kuruldu” denerek tabana pazarlandı. Tutuklu subaylar salınmakla
yetinilmedi, yüklü tazminatları da ödenerek TSK deki görevlerine
acelece iade edildiler. Zira Erdoğan Avrasyacı-Ergenekoncu askerlere
şiddetle muhtaçtı. Ergenekoncu/Avrasyacı ekip zora girmiş, sıkışmış
bir liderin durumundan yararlanma fırsatını kaçırmadı ve Erdoğan’la
“ortak düşman” Cemaati hedefe koymak üzere anlaştılar. Bu safhadan
sonra Erdoğan kişisel kininin (belki de Partiyi kurmadan önce
yüklenen temel misyonun) takipçisi olurken, Ergenekoncular sürecin
stratejik ve taktik planlayıcısı ve beyni haline geldiler. İslamcılara,
tarikatlere ve cemaatlere ise bu ittifakın figüranları, hamaset peşinden
koşturan kitlesi, oy deposu olmak düştü.

Günümüze kadar yaşanan olaylara bu çerçeveden bakmak bazı


bilinmezleirn çözülmesine yardımcı olacaktır. Gövdesini dindarların,
beynini Ergenekoncuların, siyasi gücünü AKP’nin oluşturduğu bu yeni
ve kozmopolit ittifakın birlikte yapacakları vardı. Pragmatizmin
üstadı, siyasetin büyük ustası Erdoğan 17/25’in bagajıyla/yüküyle
hukuk, şeffaflık, hesap verebilirlik, gibi demokratik değerlere asla
dönemezdi. Bu ilkeleri paydaşlarında şart koşan NATO ve AB ile
yürüyemezdi. Onun yerine kirli bohçalarını problem yapmayacak
Avrasyavcılar ve onların hamisi Rusya ile iş tutmayı, yakınlaşmayı
tercih etti. Bunu yaparken kendi tabanına, iç kamuoyuna “büyük
devlet” pozu vermeyi ihmal etmedi. Zira oy oradan geliyordu…

Erdoğan’ın Ergenekoncularla ve Avrasyacılarla ittifakı sözcüsü Yalçın


Akdoğan’ın “milli orduya kumpas kuruldu” cümlesiyle devreye
sokuldu. Bu söz 180 derecelik dönüşle Erdoğan’ın yeni ittifakının
kimlerle, hangi hatta kurulacağını gösteriyordu. Türk sınırlarını ihlal
eden uçak düşürme vak’ası Rusya ile ilişkileri germiş gibi görünse de

155
sonuçta Erdoğan’ın ve Türkiye’nin Rusya’ya olan bağımlılığını,
mecburiyetini ve mahkumiyetini perçinledi. Nitekim Erdoğan iç
politikada uçak düşürmeyi “kahramanlık” olarak satarken özür
dileme, tazminat, yaptırımlara boyun eğme dahil her tavizi verdi. AKP
medyası klasik keskin dönüşlerinden birini daha yaparak
Davutoğlu’nun: “vur emrini ben verdim” sözüne rağmen faturayı
Cemaate yıkmakta gecikmedi.

15 TEMMUZ BU İTTİFAKIN MEYVESİ

15 Temmuz öncesinde Rusya ile AKP arasında bir balayının olduğu,


Erdoğan ve çevresinin yolsuzluk ve otoriterleşmeye prim vermeyen
batıya karşı bir dayanak aradığı havuz medyadan da açıkça
görülüyordu. Darbe senaryosoundan 1 ay kadar önce 5 haziran
2016’da Sabah yazarı Ferhat Ünlü “Matruşkanın İlk Bebeği: Dugin”
başlıklı yazısında: “Rus devletinin üzerinde durduğu derin devlet
konseptinin, ‘çekirdek devlet aklı’nın kodlarını anlamak
gerekiyor” diyerek Dugin’İn “Doğu Perinçek başta olmak üzere Türk
Avrasyacılarıyla yakın irtibatı” olduğunu söylüyor. Ferhat Ünlü
2009’da Dugin’le yaptığı röportajdan alıntılar yaparak Dugin’in
Erdoğan’ı “Avrasyacı bulduğunu” ifade ediyor. Bu röportajda Dugin
Ünlü’ye: “Türkler ve Ruslar geçmişte imparatorluklar kurdu. Tarihteki
yanlış anlamaların üzerine bir sünger çekip güçlerimizi birleştirmeliyiz.
Türkler sıcak denizlere inme emellerimize mani oldular. Ama şimdi
birlikte hareket edersek çok kutuplu bir dünyanın kurulmasına yardımcı
olabiliriz. Bir tür jeopolitik müttefik olabiliriz. ..Bence gelecekte NATO
bitebilir, çünkü artık daha fazla seçenek var. .. Ben 1990’larda kişisel
olarak Türkiye’yi Rusya’nın politik düşmanı olarak addettim. Fakat
şimdi fikrimi değiştirdim.” diyor. Ferhat Ünlü Dugin’i pragmatist olarak
tanımlıyor ve “ABD’nin küresel hâkimiyetini kırmak için her türlü
bölgesel ittifakı teşvik ettiğini” söylüyor.

156
Kasım 2016’da Türkiyeye gelen ve AKP grup toplantısına katılan,
TBMM Darbeyi Araştırma Komisyonu’nun ifadesine başvurduğu Dugin,
“Putin’in Türkiye’ye “stratejik ortaklık teklif ettiğini” söylüyor.
Türk medyasına verdiği beyanatta ise Erdoğan’ın darbe teşebbüsü
sonrası ifade ettikleriyle örtüşür şekilde “NATO, ABD, CİA” vurgularıyla
15 Temmuz’la ilgili Batılı güçleri hedef gösteriyor; Rusya’nın
dostluğuna, desteğine dikkati çekiyordu. Ayrıca Dugin: “Bu darbe
girişimi ABD’nin Erdoğan rejimine yaptığı bir savaş ilanıydı. Bunun
Amerika’nın Erdoğan ve Türkiye’ye yönelik bir girişimi olduğu artık çok
açıktır. ..Bu durumda jeopolitik bir darbe girişimi ile uğraşıyoruz
demektir. Bu da diğer büyük jeopolitik güç olan Rusya’nın davet
edilmesini gerektiriyor.“ demiştir. Dugin’in 15 Temmuz’un bir kaç
gün sonrası sarf ettiği: “Türk vatanseverler darbeyi bastırdı. Artık
Türkiye’yi Moskova’yla arayı düzeltmekten hiçbir güç
alıkoyamaz” sözleri “Batı kulübünü bırakın birlikte hareket edelim”
anlamına gelmekte ve Rusya’nın Darbe senaryosundan beklentilerini
özetlemektedir. Aleksandre Dugin’in 15 Temmuzdan kısa süre önce
Putin tarafından gizlice Ankara’ya gönderildiği ve darbe ile ilgili
bilgiler ve sonrası tutuklanacaklarla ilgili listeler verdiği bilgisi de
medyada yer aldı. Erdoğan’ın: “Putin’in darbe girişminde hızlı
desteğinden memnunum” ifadesi ve CB sözcüsü İ. Kalın’ın
Erdoğan’ın Rusya ziyareti öncesi: “Bu süreçte Sayın Putin’in
Cumhurbaşkanımızı telefonla arayarak Türk demokrasisine desteğini
ve darbe teşebbüsüne tepkisini dile getirmesi çok önemli bir mesajdı.“
sözleri 15 Temmuz üzerindeki Rusya-Erdoğan işbirliği sorgulamarını
artırıyor. 15 Temmuz sonrası Rusya’nın tepeden bakan tavrına
rağmen verilen tavizler, ezik tutum, Suriyede Rusya’ya boyun eğme,
bazı büyük ihaleleri Rusya’ya verme üzerinde düşünülmesi gereken
sıkıntılı konular. Başta GK Başkanı Hulusi Akar’ın itiraf niteliğindeki
açıklaması ve Darbe duruşmalarındaki diğer asker ifadelerini ve
çelişkileri birarada değerlendirdiğimizde taşlar yerine oturuyor.

157
Bütün bunlara rağmen pragmatizm ustası Erdoğan’ın batı paktından
çıkmaya cür’et edebileceğini ve Rusya ile sıkı bir pakt ilişkisine
girecebileceğini sanmıyoruz. Erdoğan gündelik politikalarla kendini
kurtarmanın hesabını yapıyor ve bu konuda ülke aleyhine taviz
vermede, birileriyle masaya oturmada çizgisi, ilkeleri yok. Onun en
önemli çizgisi kendisi ve çıkarları.

Bir senaryo üzerinden geliştirilen bu ortaklık bir stratejik ortaklıkla,


Türkiye’nin Batıdan, NATO’dan ve AB sürecinden bütünüyle kopup
Rusya liderliğindeki paktlara girme şeklinde sonuçlanır mı
bilemiyoruz. Ama Erdoğan, Ergenekoncular, Avrasyıclar Rusya’nın
himaye ve desteğinde bir proje yürüttüler ve hepsi bundan son derece
karlı çıktı.

Bu ortaklık, işbirliği sonucu kimler neler kazandı?

RUSYA: NATO subayları TSK’den bütünüyle tasfiye edildi. NATO’nun


65 yıllık birikimi sıfırlandı. NATO subaylarının yerini Arasyacı darbeci
Rusya yanlısı subaylar aldı. Erdoğan’ın Rusya ile bireysel çıkar ilişkisi
nedeniyle Türkiye kadim Türk yurdu Kırım’a, Kırım Tatar
Parlemantosunun feshine, işgale sessiz kaldı. Ortadoğu’da milli
çıkarlarımızla örtüşmeyen Rusya politikalarına göz yumuldu. Suriye,
bu işbirliği nedeniyle bütünüyle Rusya insiyatifini terk edildi.
Ortadoğu’da Rusya ile tezleri örtüşmeyen Türkiye “kuzu” haline
getirildi ve bütünüyle oyun dışına itildi.

Rusya ile bir kısım silah anlaşmaları yapıldı. Rusya Türk dünyası
üzerinde etkili olabilecek potansiyele sahip bir rakibini kontrol altına
aldı, politik ve diplomatik etkisini zayıflattı. Dugin’in Avrupayı
kuşatmayı ve kontrolü hedefleyen Yeni Avrasyacılık stratejisi gereği
önemli bir kanat ülke olan Türkiye Batıdan, NATO’dan uzaklaştırıldı;
en azından eylemsiz bırakıldı.

158
Bu arada Erdoğan “Batıyı dengeleyeceğim” diye dünyanın türlü
coğrafyalarında otoriter yönetimlerle ilişkilere girdi. İran’ın bölgede
kazandığı mevzileri problem etmedi, hatta Türkiye’yi ve kendisini
aşağılamasını bile sineye çekti. Doğu Türkistan davasını sattı, Doğu
Türkistanlıları “terörist” olarak Çin’e iade etti. Yıllarca “Kırmızı
çizgimiz” diye bağırdıkları Kerkük Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne
katıldı. MHP’nin, milliyetçierin sesi dahi çıkmadı. Yunanistan’ın
nerdeyse her hafta bir adamızı işgal etmesini görmezden geldi. Kıbrıs
meselesinde aleyhe gelişmeler yaşandı ama hiç ses verilmedi.
Suriyede dibimizde PYD devleti kuruldu, Erdoğan içeriye kükrerken
dışardaki tüm olumsuz gelişmeleri yuttu.

ERDOĞAN: Erdoğan Ergenekoncularla ve Avrasyacılarla ittifak


kurduktan sonra iç politikada ciddi bir hareket alanı kazandı,
üzerindeki baskıları hafifletti. Ergenekoncuların devletteki kadroları
(yargı-Ordu-bürokrasi) ve medyadaki destekçileri sayesinde hızlı
fişlemeler yaptı, kamuoyundaki olumsuz algıyı değiştirmede stratejik
üstünlük elde etti. 17/25 Aralık yolsuzluk dosyalarından kurtuldu.
Paralarını, ailesini ve çıkarlarını (şimdilik) güvence altına aldı. 15
Temmuz olayı Erdoğan için tam bir “Allah’ın lütfu” oldu. Bu kurgu ve
işbirliği Erdoğan’ın tartışmasız Tek Adam haline gelmesine, devletin
bütün güç ve unsurları üzerinde denetim sağlamasına sebep oldu.
Tekmil manada diktatörlüğünü kurdu. Para trafiğini istediği gibi
yönetme, ihale-komisyon işlerinde kimseden çekinmeden hareket
etme fırsatı yakaladı. Her kesime karşı ve dilediği gibi kullanabileceği
çok güçlü ve yeni bir “mağduriyet” daha elde etti ve gelecekle ilgili
kendine güveni geldi. Artık 2030’ları planlayabiliyordu! Kendisine biat
etmeyen kesimlere “darbe” üzerinden diz çöktürdü. Kişisel intikam
planlarını devreye soktu ve AKP içindekiler dahil bir kenara
yazdıklarından intikam almaya başladı. 15 temmuz Erdoğan’a MHP’yi
ve diğer küçük muhalifleri tam kontrol etme, HDP’yi kodese tıkma-
sindirme ve CHP’yi uysallaştırma imkanı verdi.

159
ERGENEKONCULAR: Dün kanlı-bıçaklı olan iki kesim ortak düşmana
karşı stratejik işbirliği kurdular ve kazan kazan formülüyle çalıştılar.
Bu sürecin sonuçta kazananı kim olacak, menfeate dayalı bu sun’i
ittifak neye evrilecek bilemiyoruz ama Ergenekoncular bu
işbirliğinden en kazançlı çıkan grup oldu. İçi gayet dolu ve sağlam olan
darbe davaları kapatıldı, hepsi hapisten çıktı. TSK ve Bürokrasideki
konumlarını eskisinden daha güçlü şekilde yeniden kazandılar. Üstelik
bu defa hükümetin kendilerine duyduğu ihtiyacın farkındaydılar.
Ergenekon Yargılamaları sürecinde dedikleri gibi onları içeriye atan
polisler-yargıçlar tam da onların çıktıkları koğuşlara kondu, Silivri’ye
dolduruldular. Anayasa ve yasalardan kaynaklanan görevlerini yapan
polis-hakim-savcıları hapse atmakla kalmadı, içerde kendilerine
dışarda çoluk çocuğuna işkenceler ettiler. Nitelikli bütün kadroların
tasfiyesi nedeniyle devletin stratejik, hassas noktalarını tekrar ele
geçirdiler. Özellikle TSK’dan bütün başarılı namuslu subayları tasfiye
ettiler. Ordu neredeyse tümüyle Ergenekoncu paşaların eline geçti.

2014 yılı başlarında kurulan Erdoğan-Ergenekon-Avrasyacı ittifakı,


projesini 15 Temmuz senaryosu ile taçlandırdı. Bu tabloda kaybeden
demokratik blok, AB, NATO oldu. Demokrasi, hukuk, insan hakları
ve elbette ki Türkiye’nin geleceği oldu. İslami söylemlerle
Erdoğan’ın peşine takılan dindarlar ve cemaatler ise dindar kesime
kesilen faturanın, yıkımın büyüklüğünün hala farkında değiller.
Cemaatler-tarikatler küçük ve kısa vadeli hesaplar için ağır bir
yozlaşma sürecine girdi ve 40-50 yılda Anadolu’dan yetişmiş dindar,
muhafazakar ve eğitimli nitelikli insan kaynaklarının, sermayesinin
biçilmesine göz yumdular.

15 Temmuz üzerindeki sisler dağıldıkça Saray-TSK-MİT’in içinde


olduğu, bir yabancı ülkenin himaye ettiği bir kumpasla karşı karşıya
olduğumuz ortaya çıktı. 15 Temmuz’la ilgili üretilen argümanlar hızla
çöküyor. Tarih Milli orduya kimin ve kimlerin tuzak kurduğunu

160
gösterecektir. Gelecek nesiller, kendisine emanet edilen
mehmetçikleri-değerli komutanları bir senaryo uğruna heder eden
GKB Hulusi Akar’ı bu kara tablo ile anacaktır. Başında Milli olan bir
istihbarat kurmunu milletin aleyhine çalıştıran bir MİT müsteşarını
millet unutmayacaktır. Tarih boyunca Türklerin en önemli kurumu
ordu olmuştur. Ordunun çökertilmesi durumunda devlet ve toplum
ciddi zaafa uğramıştır. Maalesef devleti, milleti, orduyu koruması
gerekenler işbbirliği içinde imha-tahrip işine koyulmuşlardır.

Bu arada ironik bir durumu hatırlamakta yarar var. NATO’yu


sevmeyebilirsiniz ama biz II. Dünya Savaşı sonrası NATO’ya neden
girmiştik?

Stalin Rusyası’nın (SSCB) tehdidinden korunmak için ve yalvar yakar,


Kore’de canlarımızla bedel ödeme mukabili girmiştik Atlantik Paktına.
Rusya’dan bizi korusun diye girdiğimiz NATO Rusya’ya çerez yapılıyor.
Daha fecaati yetişmiş, nitelikli, kahraman Türk subayları Rusya için
feda edildi. Kirlenmiş bir kişiyi ve kadroyu korumak için bir tiyatro
sahnelendi devletin, ordunun, toplumun genetik kodlarıyla oynandı.

Eğer aksi iddia ediliyorsa hodri meydan!

Neden silahların balistikleri yapılmadı, sahnelenen olayda şehit edilen


254 insanın neden hiçbirine otopsi yapılmadı, SADAT bu kurgunun
neresindeydi sorularına cevap verilsin.

Eğer darbe olduğundan eminseniz duruşmalar, yargılamalar U.A ve


ulusal medyaya, kamuoyuna açık yapılsın, bütün dünya neler
yaşandığını görsün!

Her gün yeni doğum yapmış anaları bebeğiyle tutuklayarak, 80’lik


dedeleri, nineleri, esnafları, ev hanımlarını hapsederek kimseyi
darbeye ikna edemezsiniz. Sadece zulmünüzü katlarsınız.

161
Can alıcı soru: NATO bu yapılanları yutar ve hazmeder mi? Böylesine
ağır ve aşağılayıcı bir tavrı NATO’nun ve NATO’ya liderlik eden ABD’nin
hazmedeceğini ve Türkiye gibi önemli bir ülkeyi, TSK gibi etkili bir
orduyu Rusya angajmanı olan Avrasyacılara feda edeceğini
sanmıyoruz. Bir kurgu ve senaryo ile TSK’yı pazarlık aracı yapan,
Avrasyacı-Ergenekonculara teslim eden Erdoğan’a bir gün bir şekilde
bedel ödetilecektir. En azından NATO’ya karşı yaptıkları sineye
çekilmeyecektir.

Hala hamile ve bebekli masum kadınları tutukluyor be hapse yolluyor


rejim. Bu hukuksuzluk bitsin istiyoruz. 5275 Sayılı Kanunda
“HamileKadınlar ve altı aydan daha küçük bebeği olan kadınların
tutuklanması yasaklamıştır.” deniliyor. Kanunlara uyunuz…

Mağdur binbaşı Ahmet Kalkan diyor ki: Bir ülkenin yetişmiş insan
gücüne ve geleceğine kastedildi. Asker, bu milletin geçmişini inşa
eden, 3 kıtaya yayan irade idi. O iradeyi yıktılar, temel çöktü. Acı ama
bu millet geçici bir yıkıma mahkum etti kendini. Gelecek yine
parmaklıklar ardından yükselecektir. Darbenin öncesinde ve
sonrasında olanları Albay Hüseyin Demirtaş ve Yüzbaşı Ümit Berber,
gazeteci Ahmet Nesin’e seri videolarla detaylı anlattılar. Bu
vatansever ssubayların açıklamalarını iyi dinleyin. Olanları hiç
görmediğiniz bir açıdan göreceksiniz. Bilmediğiniz ne çok şey
olduğunu, kontrol altındaki medyanın nasıl yönlendirildiğini ve
yönlendirdiğini göreceksiniz. 15 Temmuz'un tüm gerçekleri ortaya
çıkana kadar yazmaya, anlatmaya devam edeceğiz.

YÜZYILIN BALANS AYARI: 15


TEMMUZ
July 15, 2021

162
İSLAMİ BİR YAŞANTISI HİÇ BİR ZAMAN OLMAYAN, AKINCILARIN SİLAH
TÜCCARI VE KOMİSYONCU RÜŞVETCİ KANADINDAN GELEN VE MGK
TARAFINDAN PARLATILAN SÜFYAN, MİLLİ SEÇİLMİŞ HIRSIZ
KRALDIR. Erdoğan: istikametini kaybetmiş, avara kasnak gibi
dolaşanlara bu memleketi teslim edemeyiz” dedi. Ya kapıyı arkadan
kilitleyip milletin iradesini yok sayacak, yada 107 bin silahlı militer
gücü, polisi, askeri sokağa salıp halkı sindirecek. Başka izahı olan
varsa söylesin. F-16 Pilotları Kaç(Ak) Sarayı bombalıyor ama ne
hikmetse sadece bahçe zarar görüyor...
Polisler bana dedi ki: Eşin, etkin pişmanlıktan faydalansın, şu
listedeki isimleri söylesin buradan çıkıp gitsin. Eğer ki eşim etkin
pişmanlığı kabul etsin ben onu boşarım. KHK'lı Üsteğmen Recep
Karaşal'ın eşi Hacer Karaşal KHK TV'ye konuştu.
CEM TOKER@tokcemJul 15
AKP, MHP seçmeni; Seçtiğiniz vekiller “devletin kayıp silahları”
iddialarının araştırılmasına Mecliste “hayır” oyu vermişler. Bu sizi
zerre kadar rahatsız etmiyor mu? Bu konuyu Meclisin, tüm millet
adına araştırmasını bu vekilleriniz neden istemezler?

163
YORUM | MAHMUT AKPINAR
28 Şubat sürecinin kudretli komutanı Çevik Bir, “Demokrasiye balans
ayarı yaptık!” demişti. Asker alana indirilmeden, derin devletin etki
ajanları, sivil görünümlü bindirme kıtaları kullanılarak post modern
bir darbe yapılmıştı.
ERDOĞAN VE MİT REJİMİ, 50 YILLIK BİRİKİMİ 1 GECEDE SIFIRLADI.
DARBECİLER İKTİDARDALAR. SARAY, MİT, AKP, CHP VE MHP'DE
GİZLENİYORLAR. KİMİN FAŞİST, YOBAZ VE HIRSIZ OLDUĞU BELLİ. Son
beş yılda o kadar muhalefet partisinin söylemekten korkup imtina
ettiği en net duruşu önce Livaneli, sonra da Ataklı gösterdi! Tarihe
geçecek bu yerinde çıkışı, gelecek nesiller unutmayacaktır! İlk olmak
önemlidir! HEM MASUM İNSANLARI ÖLDÜRÜP HEMDE BAYRAM DİYE
KUTLAYAN ÇAKALLAR HİÇ UTANMIYOR MU? ACILAR ÜZERİNDE DANS
EDİYORLAR. Huzur içinde OHAL ilan edelim diyorlar!
FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ İLK GÜNDEN TİYATRO DEMİŞTİ.
Bulent Kenes@bkenes·2hCan Ataklı’nın videosunun tamamını ancak
izleyebildim. Evet, 7/15 konusunda kendi mahallesinin ezberlerini
sarsacak önemli şeyler de söylüyor ama masum insanlara yaptığı
alçakça hakaretleri, deli saçması yaftalamaları kendisine aynen iade
ediyorum. Bunlardan hayır gelmez arkadaş!
AKINCILARDAN UÇURULAN KAYITLARI, VİDEOLARI SİLDİRDİ
AKAR. Cumhurbaşkanı Erdoğan: "O gece darbeciler, Marmaris ya da
İstanbul'da karşımıza dikilselerdi, şehadete yürümek için bir an bile
tereddüt etmezdim." Sussam gönül razı değil, konuşsam ifadeye
çağırıyorlar.

164
Derya Büyükuncu@deryabuyukuncu17h
Meclis (AKP) kendisini bombalayan örgütü resmi rapora
yazmadı. Kendilerini ifşa etmemek için mi? Yıllarca 15 Temmuz’u
bahane edip dilediklerini yaptılar. Hala “OHAL devam etsin ki insanları
istediğimiz zaman 12 gün içeri alalım” diyorlar. Halktan en çok
diktatörler korkar.
Türkiye’de İttihatçı’larla komitacı bir statüko kuruldu. Cumhuriyetle
bu “Kemalist Rejim”e dönüştü. Millete rağmen devleti kontrol eden,
paramiliter silahlı örgütlere, etki ajanlarına sahip bu yapı belirli
aralıklarla devleti-toplumu hizaya sokuyordu. Zira çok partili sisteme
geçilince kurulan düzenden sapmalar oluyordu. Bu sebeple daha
ziyade TSK’da üstlenmiş statüko siyasi, sosyal, ekonomik hayata ayar
verme işini 10-15 yılda bir yapar oldu. Seçimler, demokrasi, hukuk
devletin “ayar”larını değiştiriyor, kurulan yapıyı aşındırıyordu. Bunun

165
için sivil, demokratik güçlere balans ayarı yapılması, devletin “zararlı
unsurlardan temizlenmesi” gerekiyordu.
15 Temmuz'dan önce Hulusi Akar, Erdoğan ve İbrahim Kalın, Gül ile
konuşup darbe tiyatrosu işbirliği yaptı ve hiç biri konuşmadı. Boşa
konuşup yalan söylüyorlar. Türkiye'ye ihanet ettiler ve masum
değiller.
Mine G. Kırıkkanat@mkirikkanat27 Mayıs 1960 darbesi, gayet
başarılı bir darbe olup, bir zamanlar milli bayramdı. Hürriyet ve
Anayasa Bayramı olarak 1980’e kadar resmen kutlanmıştı. Bugün
hatırlayan var mı? Yok. 15 Temmuz zaferini bol bol kutlayın, çünkü
ömrü 27 Mayıs zaferi kadar bile sürmeyecek
Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında flaş karar Ömer Faruk
Gergerlioğlu hakkındaki karar Meclis'te okundu. Gergerlioğlu tekrar
vekilliğe döndü.
Servet Akman@servetakman_2h
Büyükelçi açıkça iftira atıyor. Oysa gerçek olan, Dışişleri
Bakanlığındaki kendi adamları CIA'yle ilişkili denilen Stratfor'a bilgi
sızdırmış. Merak edenler aşağıdaki linkten Wikileaks belgelerine
bakabilir. Cc: @MevlutCavusoglu
@yavuzselimkiran https://wikileaks.org/gifiles/attach/123/123586_E
mre%20Insight%20List.xlsx…

HEM SİVİL HALKI ÖLDÜRÜP HEMDE BAYRAM YAPIYOR AKPLİLER

166
Nihal Olçok’tan Sedat
Peker’e
çağrı: Ben sorayım sen
anlat
Sedat Peker’in, 15 Temmuz’a ilişkin yaptığı paylaşımın ardından,
darbe girişiminde eşi ve oğlunu kaybeden Nihal Olçok’tan dikkat
çeken bir paylaşım geldi.
15 Temmuz gecesi eşini ve oğlunu kaybeden Nihal Olçok, Sedat
Peker’e çağrıda bulunarak, “#15Temmuz hatırına, şehitlerin
hürmetine sen sor ben anlatayım, ben sorayım sen anlat. Çünkü bu
konu Türkiye’yi bir yerden alır başka bir yere taşır. Lokasyon at yeter,
ben gelirim” dedi.
15 Temmuz’daki darbe girişiminde eşi Erol Olçok ve oğlu Abdullah
Tayyip şehit olan Nihal Olçok sosyal medya hesabından dikkat çeken
bir mesaj paylaştı.
Sedat Peker’e seslenen Olçok, Peker’in “Bu kişilere karşı bir
soruşturma yapılamazken bizler 15 Temmuz şehitlerimizin ruhlarının
mutlu olduğuna gerçekten inanabilir miyiz? Şehitlerimiz bu vatan için
öldüler, bu haramiler milleti soysun diye değil” paylaşımına şu yanıtı
verdi:
“Değiller sayın @sedat_peker, hadi gel birlikte ruhlarınız huzura
erdirelim mi birader? Şu #15Temmuz hatırına, şehitlerin hürmetine
sen sor ben anlatayım,ben sorayım sen anlat. Çünkü bu konu

167
Türkiye’yi bir yerden alır başka bir yere taşır. Lokasyon at yeter, ben
gelirim.”
1960 darbesi bu ayarların ilkiydi. TSK dahil, her alanda büyük
tasfiyeler yapıldı. Solcuların yücelttiği bu darbeyle devlete ayar verildi,
toplum tekrar kalıba sokuldu. 1971’de bu defa sola ayar verildi ve
özellikle siyasi aktörler hizaya getirildi. Ama seçimler olduğu sürece
“cahil, eğitimsiz halk” kurulu düzenden uzaklaşıyordu.
BM, SON 5 YILDA 5 MİLYON MÜLTECİ VEREN AFGANİSTAN'DA 260 BİN
KİŞİNİN TÜRKİYE'YE GİRDİĞİNİ SAPTADI. TALİBAN YÜZDE 85 ÜLKEYİ VE
SINIRLARI ELE GEÇİRDİ. GELENLER ARTACAK
1980’de her görüşten aydın, gazeteci, siyasetçinin hissesini aldığı
büyük balans ayarlarından birisi daha yapıldı. Kenan Evren’in adalet
anlayışı içinde “bir sağdan bir soldan” insanlar asıldı. Yüzbinlerce kişi
işinden, ekmeğinden oldu, hapislere dolduruldu. “Darbe şartları
olgunlaşsın” diye gençler vuruştuldu. Duruşu, görüşü olan herkes
cezalandırıldı.
1961 Anayasasıyla getirilen ve her darbe döneminde daha da
güçlendirilen paralel bir bakanlar kuruluna dönüşen Milli Güvenlik
Kurulu (MGK) mekanizması kuruldu. Asker ağırlıklı bu “anayasal”
yapının misyonu statüko namına iktidarları denetlemek ve
frenlemekti. Ayrıca düşünen, yazan konuşan herkesin korkulu rüyası
Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) vardı. MGK hükümetlerin, DGM
aydınların ensesinde giyotindi. Kurulu düzeni eleştiren, ilkeli her
aydının yolu DGM’ye uğrardı. “Devletin güvenliği”, “Milletin bölünmez
bütünlüğü” gibi muğlak kavramlarla özgürlükler, insan hakları rafa
kalkardı.
LEVEL ATLADI HARAMİLER..HAMDOLSUN (!) Öldürüp işkence yapıp
ormana atıp bir de Milletin Vergisinden para alan bu zalimlere ne
denir?.. 83 Milyonun İLTİSAKI VAR..HAMDOLSUN. Boğaziçi ülkedeki
akademik çabası ve derdi olan bir kaç kurumdan biri.. Masonlara
yargılama dokunulmazlığı mı var?. TÜM ZENCİLER BİRLEŞİN...

168
Devlet içinde konuşlu, toplum içinde organize zinde güçler her dönem
etkin oldular. MGK, DGM gibi kurumlarla birlikte paramiliter yapılar,
mafyatik illegal unsurlar milletin, siyasetin üzerinde her daim çivili
sopa oldu. Statükoya biat etmeyenler, sorgulayanlar Uğur Mumcu,
Eşref Bitlis, Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu gibi trafik kazasına veya
suikaste kurban giderdi. Asit kuyuları, betona gömme, beyaz torosla
kaçırıp imha etme yaygın “güvenlik” usulleriydi.
EN BÜYÜK HIRSIZ BİZİM HIRSIZ DİYOR AKPLİLER. KADRO PEŞİNDE
MHPLİLER. ZÜĞÜR TESELLİSİNDE CHP. KAPATILMAKLA BOĞUŞUYOR
HDP. SÜFYAN ÇALMAK İÇİN ÇALIŞIYOR. ÖZETLE DURUM BU.
Ama yasal-anayasal dengeleyici yapılara, hatta mafyatik cezalandırma
yöntemlerine rağmen millet “raydan çıkıyordu”. “Bölücü, yıkıcı,
irticai” odaklar devleti tehdit ediyordu. Bu nedenle 10-15 yılda bir
“tasfiye” gerekiyordu. 1960 ve 1980 darbelerinden önce ordunun
müdahelesinin toplumda karşılık bulması, “şartların
olgunlaştırılması” için çalışmalar yapıldığını Kenan Evren’in
itirafından biliyoruz.
Ne var ki bir süre sonra askeri müdahaleler kabak tadı vermeye
başladı. Zira askerler ekonomiyi, üretimi, refahı tahrip ediyordu.
Yozlaşma, liyakatsızlık, kayırmacılık zirveye çıkıyor, TSK’ya tepki
artıyordu. Bu nedenle 28 Şubat’ta post modern darbe yöntemi
benimsendi. Artık “ayar” TSK’yı alana indirmeden verilecek,
figüranlarla, Cumhuriyet mitingleriyle ortam olgunlaştırılacak, MGK
eliyle siyaset ve toplum hizaya getirilecekti. Davul siyasetçilerin
boynunda olacak, ama tokmağı asker tutacaktı. Kıvrıkoğlu’nun “Bin
yıl sürecek!” dediği bu dönemde Doğu Perinçek’in de ifadesiyle
Hizmet Hareketi en büyük hedefti, 10 yıla yakın yargılandı ve beraat
etti.
İmam-ı Gazzali’ye “Hüccetü’l İslam” denir. Mehmet Ali Ağabey de
öyle “hüccet” bir insandı. Hizmet’in hücceti gibiydi. Hizmetle
alakalı bir kuşkunuz varsa onun saffetine bakıp şüphenizi
giderebilirdiniz.
169
HİZMET'İN HÜCCETİ ABİMİZ RUHUNU RAHMAN'E TESLİM ETTİ. ALLAH,
HERKESE RUHUNU BÖYLE TERTEMİZ VERMEYİ NASİP ETSİN. VEHBİ
YILDIZ ABİMİZİ DE ERDOĞAN ÖLDÜRMEK İÇİN ÇALIŞIYOR. 15 Temmuz,
her fırsatta İslâm, Kur’an ve Hadisten bahseden bir iktidarın, Kur’an ve
Hadis hafızı 71 yaşındaki bir alim olan Vehbi Yıldız’ı tıpkı İmâm-ı A’zam
Ebû Hanife gibi zindanlarda çürütme aymazlığıdır. Bugün yapılanların
Emevîlerin yaptıklarından hiçbir farkı yoktur.
Laikçiler, askeri elitler, Kemalist görünümlü organize yapılar inançlı
insanların devlet ve toplum üzerinde müessir olmasını asla
istemiyordu. Köyde çoban olan dindar, evinde oturan başörtülü tehdit
değildi. Ama Cemaat köyden, kırdan topladığı gençleri okutuyor, etkili
konumlara getiriyor; yüzyıldır işleyen statükoyu “tehdit” ediyordu. 28
Şubat’ta Cemaate baskı laikçi elitlerden geldiği için toplumda itibar
görmedi. Anası, hanımı örtülü subay-assubayın ordudan atıldığı bu
dönemde insanlar Cemaat kadrolarının açık-örtülü darbelere karşı
sigorta olduğunu düşünüyordu. Bugün AKP eliyle “terörist” diye hapse
atılanlar o dönemin demokratlarından, muhafazakarlardan takdir
alıyordu. 28 Şubatçılar iktidarı değiştirmeyi başarsalar da etkili bir
tasfiye yapamadılar. Zira ağır aksak da olsa bir hukuk vardı; amme
vicdanı rahatsızdı. Dönemin önemli aktörü Türkan Saylan: “Biz asılız,
bu ülkede bizim istemediğimiz bir şey olmaz” demiş, siyasetçilere
Menderes’in akıbetini hatırlatmıştı. “Biz”den kastının kimler olduğu
hala tartışılmadı.
28 Şubat bir balans ayarı yaptı ama bir “kazıma” operasyonuna
ihtiyaç vardı. Kendini devletin sahibi, milletin efendisi görenlere
göre devletin ayarı bozulmuştu. Bu defa muhafazakar kesimin
itiraz edemeyeceği bir proje uygulanmalıydı. Bunu TSK, laikler
yapamazdı. Toplum onlara tepki verirdi. O nedenle “görev”, dini
kimliği olan, iyi Kur’an okuyan ve laikler tarafından mağdur
edilmiş birine ihale edilmeliydi. Proje dershanelerin kapatılması
ısrarıyla başladı. 17/25 yolsuzluk operasyonları sonrası Ergenekon-
Erdoğan işbirliği resmiyet kazandı. “Biz asılız!” diyenler 15
170
Temmuz’da kılçıksız iş çıkardı, Anadolu insanına yüzyılın
tasfiyesini yaptılar. Zor şartlarda okuyan, hayata tutunan
“taşralıları” “terörist” ilan etmekle kalmadı, heryerden kazıdılar.
Proje için Cemaat içinden elemanların da devşirildiği, iki yıllık ince
işçilik yapıldığı anlaşılıyor. Selalar, AKP teşkilatlarının, SADAT’ın
hazırlıkları, kum kamyonları, uçakların sabaha kadar gürültüyle
uçması, projeye psikolojik harekat uzmanlarının yön verdiğini
gösteriyor, Gün geçtikçe 15 Temmuz’un çelişkileri ortalığa saçılıyor
ama Erdoğan resmi söyleme itiraz edeni cezalandırıyor, sorgulayanı
hapse atıyor. Bu arada statükonun etki elemanları 15 Temmuz
söyleminde Erdoğan’a mutlak destek veriyor. Zira sonuçtan pek
memnunlar.
15 Temmuz asimetrik balans ayarının ülkeye zararı bütün darbelerden
daha ağır oldu. Ekonomi çökertildi, milletin gelecek 50 yılı satıldı,
demokrasi, hukuk açık darbelerden beter tahrip edildi. Toplum lime
lime ayrıştırıldı. Dinin, ahlakın içi boşaltıldı. Toplumun umudu bitirildi.
Yetişmiş beyinler ya atıl bırakıldı veya ülke dışına çıktı. Toplum
projeye uyanamadı; zira dini, milli duyguları istismar etmeyi çok
iyi bilen, hanımı örtülü Erdoğan baş roldeydi.
Hareket’in ihmalleri, hataları ayrı bir bahsin konusu. Ama sonuçta
“hırsızlar” ile devlet içinde konuşlu mafyatik yapılar koordine çalıştı ve
ülkeye yüzyılın operasyonunu yaptılar, 1980’den bu tarafa tehdit
görülen Hizmet’i Erdoğan eliyle biçtiler. Avrasya Kamuoyu Araştırma
Merkezi (AKAM) Başkanı Kemal Özkiraz, “28 Şubat ölmedi, Külliye’de
yaşıyor. Dindarların iktidarında, dindarlar 28 Şubat’ı aştı, 29 Şubat
yaşanıyor. Üniversiteye alınmayan başörtülü bacılarınız
çocuklarıyla birlikte hapiste. Ama siz bunları bir İslamcıdan
duyamazsınız” diye açıklamada bulundu.
MEHTER TAKIMI GİBİ SÜFYAN YÜRÜYOR. 6 AYDA BOĞAZİÇİ İŞGALİ
SONA ERDİ. Kayyım rektör Melih Bulu’nun görevden alındığı Boğaziçi
Üniversitesi Rektörlüğü’ne vekaleten Prof. Dr. Naci İnci atandı.

171
Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan atamalara ilişkin kararlar, Resmi
Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı. Boğaziçi Üniversitesi
Rektörü Melih Bulu, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve 3 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi gereğince görevinden alındı.
SÜFYAN'IN GÜCÜ KEMALİST LAİKLERE YETMEDİ. NEDE OLSA 15
TEMMUZDA SAĞLAM ORTAKLARI. Rektör Melih Bulu’nun görevden
alınmasının ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde giriş kısıtlaması
kaldırıldı. Boğaziçi Üniversitesi’nden yapılan açıklamada,
“Üniversitemi kampüslerinde öğrenci, akademik personel ve
mezunlarımız için herhangi bir kampüs giriş kısıtlaması
bulunmamaktadır” denildi.
Açıklamada, girişlerin HES kodu ve kimlik ile yapılacağı belirtildi.
Melih Bulu, göreve geldikten sonra mezunların üniversiteye girişini
yasaklamış, öğrencilerin kampüse girişine sınırlama getirmişti.
Asıl tasfiye Anadolu çocuklarını hayatın her alanında etkin kılan ve bu
nedenle de statükoya tehdit oluşturan Hizmet’e yapıldı. Ama başta
Kürtler ve liberaller olmak üzere bütün muhaliflere ağır zarar verdiler.
Bu defa tasfiyeyi siyaseti kullanarak, dindar kisveli biri eliyle, toplumu
ters köşeye yatırarak yaptılar. Millet narkoz altında ne yapılanı
hissetti, ne acıyı duydu. Kesildi, biçildi, dengeleriyle oynandı. Halk
elbette narkozdan çıkacak ve ağrıları hissedecek, ama atı alan
Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacak!
ERDOĞAN ÜLKEMİZDE IŞİDCİ YETİŞTİRİP AB'YE SOKUYOR MİT İLE..
Yüzyılın operasyonu başarıyla sonuçlandı ama Ergenekon, statüko için
bir problem vardı. Misyonu başarıyla tamamlayan Erdoğan’ı
göndermek sanıldığı kadar kolay değildi. 15 Temmuz’dan sonra elde
ettiği güçle Erdoğan kendi derin, kirli, silahlı yapılarını oluşturmuş,
Ergenekon’a meydan okuyordu. SADAT’ı kurmuş, cihadistlerle
işbirlikleri geliştirmiş, AKP teşkilatlarına yüzbinlerce silah dağıtmıştı.
Yüzyıllık statükoyu da tasfiye edecek adımlar atıyordu.
Şimdilerde Ergenekoncu statüko, ekonomik krizlerle sarsılan, seçmen
desteği eriyen, uluslararası alanda itibar kaybeden ama devletin
172
bütün güç unsurlarına hakim Erdoğan’ı gönderip eski statükoyu
tahkim etmenin yollarını arıyor. Anlaşılan o ki Sedat Peker’in ifşaatları
dışında ellerinde güçlü enstrüman yok. Ama uzun vadede statükonun
inşasında rolü olan global güçlerin statükodan yana tavır alacagını
düşünüyorum.
Erdoğan’la kirli işbirliği kurarak Cemaati tasfiye etmek zor olmadı.
Birlikte halkı da uyuttular. Lakin Erdoğan kolay lokma değil. Ülkeyi
yakar, pekala iç savaşa da sokar.
Önümüzdeki dönem Türkiye için çok önemli. Birlikte 15 Temmuz
filmini çeviren Ergenekon ve Erdoğan arasında şimdilerde devletin
derin, genetik kodlarına hükmetme rekabeti görülüyor. Kemalistler,
Ergenekoncular Erdoğan’a, “Görevin bitti, tasfiyeyi yaptın.
Direksiyonu bize devret ve kenara çekil” diyor. Erdoğan ise heryönüyle
ve tamamen kendisine bağlı yeni bir devlet kurmak istiyor.
“Ne Erdoğan, ne Ergenekon!” diyen, hukukun üstünlüğüne, çoğulcu
demokrasiye, insan haklarına dayalı yönetim isteyenlerin sesi cılız.
Çünkü AKP’liler “güç bizde!” diye demokrasiye, hukuka prim
vermiyor. CHP’de, İYİ Parti’de, medyada, sosyal muhalefet içinde ise
eski statükonun elemanları hala çok etkili. Ülkede gerçeği arayan,
hukuka inanan, samimi demokrat bulmak zor. Halkın demokrasi
hukuk bilinci ise oldukça zayıf.
Allah sonunuzu hayır etsın. Bir çukurdan öteki çukura yuvarlanarak
yol alıyor, bir türlü belimizi doğrultamıyoruz.

5. YILDÖNÜMÜNDE MEDYADA 15 TEMMUZ GERÇEKLERİ İFŞA OLMAYA


YENİ BAŞLADI. 5 YIL SONRA UYANAN GAZETECİLER ARASINA CAN
ATAKLI VE SANATÇI POLİTİKACI AYDIN ZÜLFÜ LİVANELİ DE KATILDI.
DARISI DİĞER 83 MİLYONUNN BAŞINA. TÜRKİYELİLERDE JETON GEÇ
DÜŞÜYOR. GERÇEK YOKSA YAŞAM YOKTUR, TERAPİ DE YOKTUR.
ERDOĞAN VE MİT’İN YOL AÇTIĞI KRİZ, HİTLERİZM FAŞİZMİ
SKANDALIDIR. KARANLIKTAN AYDINLIĞA ZOR ÇIKACAĞIZ…
173
Can Ataklı: 5 yıldır
konuşamadık, f.tö diye
bir şey yok; 15 Temmuz
darbe değil
TR724 HABER -15 Temmuz 2021
Gazetece Can Ataklı, 15 Temmuz’un bir darbe girişimi olmadığını, AKP
rejiminin Hizmet Hareketi mensuplarını kamudan atmak için
kurgulandığını söyledi. YouTube kanalında bir video yayınlayan Ataklı,

174
“15 Temmuz olayı çok dehşet bir olaydır. Hala gizemini çözemedik.
Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; 15 Temmuz darbe marbe değil.
Kimse kimseyi kandırmasın. Bu tür şeylerin sonuçlarına bakılır. Olay
kime yaradığına bakacaksın: Darbe adı altında bir oyun oynanıyor ve
bu işten bir iktidar, bir kişi anormal karlı çıkıyor. Ülkenin tamamını ele
geçiriyor. Bütün kadrolarıyla beraber kılcal damarlara kadar girme
şansı buluyorlar ve ceberut şekilde de yönetimi sürdürüyorlar. O
zaman nasıl oldu kardeşim bu?” dedi.
Can Ataklı’nın konuşmasından bazı bölümler şöyle:
“Erol Olçok’un nasıl öldüğünü bile hala açıklayamıyorlar. Hala Erol
Olçok ve oğlunun üzerinden çıkan kurşunların balistik incelemesi
yapılmadı. Erol Olçok ve oğlunu vuran kurşunların kim tarafından
atıldığı öğrenilemedi. Eşi çırpınıyor, hakaretler yağdırıyor. Ama
çözülemiyor. Neden? Çünkü Erol Olçok öyle tesadüfen ölmedi
kardeşim. Erol Olçok neden oradaydı sorusunun cevabı çok önemli.
EROL OLÇOK’U KİM VURDU?
Israrla anlatıyorum; Erol Olçok AKP’nin beyni. Bu kadar önemli biri
kontrolsüz kalabalıkların içinde ve en önünde yer almaz. Eğer yer
alıyorsa o olay kontrollüdür ve hiç bir şey olmayacağını biliyorlardır. O
arada bir şey oldu işte. Hiç bir şey olmayacağını biliyordu; vurdular
adamı.
Tayyip Erdoğan’ın iki saatlik hava gezisi… Marmaris’te kaç kişiyle
görüştüm… Gündüz orada değildi… Orası boşaltıldı… Otluk koyu
üzerinden bir motor hareket etti mi, oradan bir helikopterle Bodrum
havalimanına gidildi mi? Bir anda İstanbul’da ortaya çıktılar. 160
araçla simit almaya giden Cumhurbaşkanı, o gece havada iki saat
uçuyor. Neymiş efendim, ‘kuyruk numarası yapmışlar, THY kodu
vermişler de’ falan… F 16 pilotu bunu yer mi?”
CEMAAT’İ KAMUDAN ATMAK İÇİN 15 TEMMUZ PLANLANDI
Cemaat mensuplarını kamudan atmak için fiili durum yarattılar.
Darbe… Saray darbesi gibi bir numara yaparız dediler. Hulusi Akar ve
Mit Müsteşarı’nın işlevi orada. Saatlerce toplantı yaptılar.
175
BİRŞEY OLMAYACAĞINI BİLİYORSAN MİLLETİ SOKAĞA ÇAĞIRIRSIN
Boğaz Köprüsü’ne adam göndermişsin yarısı öğrenci. TRT’ye
göndermişsin. 7-8 noktaya. Bunları izleyenler sanıyor ki her yer böyle.
Beni o gece ilk televizyonlardan aradılar. Darbe dediğin olay öncelikle
devletin en tepesindeki 5-6 kişiyi alırsın. Nitekim gece yarısı CNN
Türk’e bağlandı, halkı sokağa çağırdı. Ülkeyi yöneten adamın bir parça
iz’an sahibi olması lazım. Böyle bir ortamda halkı sokağa çağırmak
demek! Birşey olmayacağını biliyorsan çağırırsın ama…
MECLİS’İ KİM BOMBALADI, BELLİ DEĞİL
TBMM’deki bombalama hala muamma. Bombanın nereden geldiği
bilinmiyor. Gece Erdoğan İstanbul’a indi… Zuhur etti daha doğrusu.
Saat 22.30 darbe dedikleri zımbırtı başlamış. Bütün belediyelerin
önlerinde harfiyat ve çöp kamyonları. Bütün belediyelere talimat
gitmiş, kamyonları hazır tutun diye. CHP’li belediyelere de talimat
gitti. Askeri tesislerin önü kapatıldı. 4 gün sonra OHAL ilanı. 150 bin
Cemaat’çi kapının önüne konuluverdi. Şimdi bakın bakalım kime
yaradı.
FETÖ DİYE BİRŞEY YOK ARKADAŞLAR!
Fetö diye bir şey yok arkadaşlar. Fetö’yü bunlar uydurdular. (Cemaat)
Terör örgütü falan değil, kendimizi de vatandaşı da kandırmayalım.
Hala da bununla korkutuyorlar. ‘Aman fetö’ vs. bizi korKutuyorlar. Yok
öyle bir şey kardeşim.
5 YILDIR KONUŞAMADIK!
Biz bunları 5 yıldır konuşamadık. Sindirdiler. Muhalefeti sindirdiler.
CHP kalktı 15 Temmuz mitingine gitti ya! Böyle bir akılsızlık nasıl
yapılır… ‘Efendim sonuna kadar darbedir, kanlı darbe fetö falan… ‘
Olum darbeyi… Neyse… Ben Peker’i bekledim. Ama belki o da
bugünün geçmesini bekliyor. Esasında kayıp silahlar konusuyla
konuya bir giriş yaptı. Silahlar dağıtıldı dedi. Sonrasında Uğur Dündar,
20 tugay dedi. O bilgiler var. Birileri bu silahları dağıttı. Türkiye’de bir
iç çatışma çıkarsa diye… Sedat Peker, yurt dışından 3 tane tweet
atsa… Gencecik askeri öğrencilerin boğazı kesildi. Kimdi onlar…”
176
Beşinci yılında 15
Temmuz: Vatan haini
kim?
İlker Doğan -15 Temmuz 2021
HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
15 Temmuz sözde darbe girişiminin üzerinden 5 yıl geçti. AKP’li
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Allah’ın lütfu’ olarak
tanımladığı 15 Temmuz’la ilgili yüzlerce soru cevaplanmayı bekliyor.
15 Temmuz’un araştırılması talebi bile iktidar ve küçük ortağı
tarafından Meclis’te reddedilmişti.
İktidar ve medyasının aralarında asker, polis, doktor, öğretmen, savcı,
hakimlerin de bulunduğu on binlerce kamu görevlisini bir gecede
‘hain ve darbeci’ ilan ederek gerçek failleri gizlediği düşüncesi her
geçen gün ağırlık kazanıyor.
Son olarak suç örgütü lideri Sedat Peker’in 15 Temmuz öncesinde ve
sonrası bizzat iktidar temsilcilerinin emriyle, kim olduğu belli olmayan
sivillere kayıtsız Kalaşnikoflar dağıtıldığının ortaya çıkması kafalardaki
soru işaretlerini daha da artırdı.
Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun raporunun da
‘Cemaat’i haklı çıkardığı için’ yayınlanmadığı bizzat komisyonun
başkanvekili Selçuk Özdağ tarafından itiraf edildi.
Sözde muhalif medyada bile ‘ya Cemaat haklı çıkarsa’ cümlesi yüksek
sesle dillendiriliyor. AKP ise 15 Temmuz’da gerçeklerin ortaya
çıkmasına sebep olacak tartışmaların yapılmasından rahatsız. AKP

177
Grup Başkanvekili Mahir Ünal, dün yaptığı açıklamada ‘kayıp silahlarla
ilgili tartışmaların 15 Temmuz’u itibarsızlaştırdığını’ söyledi.
Bugün 15 Temmuz’un 5. yıldönümü. 252 kişinin hayatını kaybettiği
sözde darbe girişimiyle ilgili cevaplanmayı bekleyen onlarca soru var.
İktidara göre darbenin arkasında Cemaat var; ancak sorun şu ki geçen
5 yılda ortaya çıkan belgeler ve tanık ifadeleri rejimi yalanlıyor.
Hükümet temsilcilerinin söylemlerinin aksine, 15 Temmuz’un
arkasında AKP’nin olduğu iddiaları daha da güçlendi.
15 Temmuz öncesinde ve sonrasında AKP rejimi tarafından kim
olduğu belli olmayan sivillere Kalaşnikoflar dağıtıldığı ortaya çıktı. Suç
örgütü lideri Sedat Peker’e göre silahlar İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu’nun talimatıyla dağıtılmıştı. Bu konuyla ilgili iktidar kanadından
yalanlama bile gelmedi.
YA CEMAAT HAKLI ÇIKARSA!
Aksine, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, dün yaptığı açıklamada, bu
tür tartışmaların 15 Temmuz’u hem içeride hem de uluslararası
alanda itibarsızlaştırdığını söyledi. Türkiye, binlerce uzun namlulu
silahın kimlere ve hangi gerekçelerle dağıtıldığını bilmiyor.
15 Temmuz Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun
raporunun da ‘Cemaat’i haklı çıkardığı için’ yayınlanmadığı bizzat
komisyonun başkanvekili Selçuk Özdağ tarafından itiraf edildi.
Özdağ’ın ‘teyit’ ettiği bilgiye göre, komisyon raporu, bazı önemli
hukukçuların ‘uluslararası alanda AKP’yi zor durumda bırakıp,
Cemaat’i haklı çıkaracağı’ yönündeki telkinleri nedeniyle
yayınlanmamıştı.
Son 1 haftada ortaya çıkan skandallar, sadece yandaş basında değil;
söz de muhalif basında da ‘endişeye’ neden oldu. Sözde muhalif
gazeteciler, katıldıkları televizyon programlarında ‘Ya Cemaat haklı
çıkarsa’ demeye başladı.
KOMUTANLARIN İFADELERİ BASINDA YER ALMADI
Aslında 15 Temmuz’un gerçek bir darbe girişimi olmadığı, işkence
edilerek cezaevine gönderilen askerlerin ifadelerinde net olarak
178
ortaya konulmuştu. Sözde darbe davalarında yapılan savunmalarda,
‘darbecilikle’ suçlanan subayların belgelerle destekledikleri ifadeleri
15 Temmuz’un vatansever Türk subaylarına kurulan bir ‘kumpas’
olduğunu gözler önüne seriyordu. Ancak söz konusu savunmaların hiç
biri Türk medyasında yer almadı. Ne bilirkişi raporları dikkate alındı,
ne resmi kayıtlar, ne fotoğraflar ne görüntüler…
AKIN ÖZTÜRK, DARBENİN 1 NUMARASI MI?
15 Temmuz’un ‘1 Numarası’ olmakla suçlanan dönemin YAŞ Üyesi
Orgeneral Akın Öztürk’ün ‘darbeci’ olduğu iddiasının en önemli delili
Mehmet Şanver’in kızının düğününe katılmamış olmasıydı. Rejime
göre sadece 1 yıl önce emrinde 500’den fazla uçak ve binlerce asker
varken darbe yapmayı düşünmeyen Öztürk, emeklilik işlemlerini
başlattıktan 6 ay sonra ‘darbe’ yapmaya karar vermişti. Ancak eldeki
deliller ve olayın bizzat şahidi olan general ve subayların ifadeleri Akın
Öztürk’ün bırakın darbenin bir numarası olmayı, 15 Temmuz’dan
haberi bile olmadığı iddiasını güçlendiriyor. Akın Öztürk’ün ‘darbe
girişiminden’ 22.35’te haberi oluyor… Yani olaylar başladıktan iki saat
sonra!
HULUSİ AKAR: AKIN, GİT KONUŞ ŞUNLARLA!
Tanıkların tamamının ifadesine göre Akın Öztürk, 15 Temmuz gecesi
dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve Genelkurmay
Başkanı Hulusi Akar tarafından Akıncı Üssü’ne çağırılıyor. Bir süre
televizyondan gelişmelerini takip ediyorlar. Ardından Hulusi Akar,
Akın Öztürk’e dönerek, “Ya Akın git şunlarla bir konuş ya! Şu işi
bitirsinler.” diyor: “Ben de dışarı çıktım. 143. Filoda olduklarını
öğrendim. Genelkurmay Başkanı’nın emirlerini hiç değiştirmeden
aynen ilettim kendilerine. Yapılan işin yanlış olduğunu, bu zamanda
böyle şeylerin kabul görmeyeceğini söyledim. Müspet veya menfi bir
tepki almadım.”
TATİL KIYAFETLİ ‘DARBECİ’!
Bütün bunlar olurken Akın Öztürk, sivil kıyafetli. Üzerinde tişört var.
İlerleyen saatlerde emir subayına “Bana elbiselerimi getirin.” diyor
179
ancak bunun için Çankaya’daki lojmana gidilmesi lazım ve orası çok
karışık. Lojmana girdiklerinde çıkamama ihtimalleri var: “Benim
gözümün önünde astsubayın bir tanesinden pantolon aldılar. Bir
gömlek, bir yerden de yıldız ayarladılar. Onları taktık. Çünkü mesele
ciddi. Adamlara yapmayın bu işi diye bağırdığımda ‘sen kimsin’
diyebilecek adam bana. Beni darbe planlayıcısı, sevk ve idare edeni
hatta lider olarak lanse ediyorlar; bu nasıl bir liderlik? Ben, darbenin
20.30 civarında başlamasına rağmen bu süreçte hiçbir kimse ile bir
telefon görüşmem yok. Yer yerinden oynuyor, 20.30’da başlatılmış şey
ben orada hala torunlarımla oynuyorum.”
GENERAL VE SUBAYLAR DA ÖZTÜRK’Ü DOĞRULUYOR
Akın Öztürk, kendisinin darbeye kalkışanları ‘vazgeçirmek’ için
çabaladığını söylüyor. O gün orada bulunan general ve albaylar da bu
savunmayı doğruluyor. Akıncı Davası’nda ifade veren Mehmet Alkır,
“Akın Öztürk bağırarak ‘bu devirde böyle şeyler olur mu? Yaptığınız iş
yanlış! Bu işe son verin!” dediğini anlatıyor. Yine Akıncı
iddianamesinde yer alan Mustafa Barış Avıalan, (geçtiğimiz aylarda
hayatını kaybetti) 18 Temmuz tarihindeki ifadesinde, Öztürk’ün
arabuluculuk yapmaya çalıştığını, rütbeli subaylara ‘bu işi
sonlandırmalarını söyleyip, vermek istedikleri mesaj ne ise zaten
verildiğini’ söylediğini belirtiyor. Hakan Evrim de ifadesinde Akın
Öztürk’ü Genelkurmay Başkanı’nın çağırdığını, Öztürk’ün yanlarına
geldiğini ve kaosun durdurulması için birlikte çaba sarf ettiklerini
söylüyor. Akın Öztürk’ün ‘darbecileri vazgeçirmeye çalıştığına’ dair
benzer çok sayıda isim ve ifade var.
YAŞAR GÜLER’İ BEN KURTARDIM
Genelkurmay Karargah’ın da rehin alınan dönemin Genelkurmay
İkinci Başkanı Yaşar Güler’i kurtaran kişi de Akın Öztürk, Abidin Ünal’a
makam otomobilini tahsis eden kişi de…
DÜĞÜNE KATILMAMAK, DARBE SUÇU MU?
Ayrıca Yurtta Sulh Konseyi içerisinde yer aldığı ileri sürülen Akın
Öztürk’ün Mehmet Şanver’in kızının düğününe katılmamış olması da
180
‘darbeci’ olduğunun delili olarak gösteriliyor iddianamede. Halbuki
Öztürk, söz konusu davete katılamayacağını haftalar önce Şanver’e
bildiriyor. Kanser hasta babasıyla ilgilenmesi gerektiğini, aynı
tarihlerde yeğenine kız isteme durumunun olduğunu anlatıyor. Kaldı
ki düğüne katılmayan tek general de Akın Öztürk değil.
ESRARENGİZ UÇAKLARI KİM UÇURDU?

Akıncı Üssü Davası’nda 79 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum


edilen 141. Filo Komutanı Yarbay Hakan Karakuş’un savunmasında da
15 Temmuz’la ilgili çarpıcı belge ve bilgiler yer alıyor. Akın Öztürk’ün
damadı olan Karakuş’un detaylı savunmasında yer alan bilirkişi
raporları, arama ve tespit tutanaklarına göre aslında 15 Temmuz’da
Meclis binası, Gölbaşı Özel Harekât Tesisleri ve Cumhurbaşkanlığı
Sarayı’nı bombaladığı ileri sürülen uçaklardan bazıları hiç uçmamış.
Bazıları ise olmayan mühimmatla Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve
çevresini bombalamış! Bilirkişi raporlarına göre hiç yakıt harcamadan
saatlerce uçan F-16 bile var!

181
Sedat Peker: 15
Temmuz’la ilgili
bazı bilgileri sakladığım
doğrudur
TR724 HABER -15 Temmuz 2021
Suç örgütü lideri Sedat Peker, 15 Temmuz’a dair bazı bilgileri
sakladığını itiraf etti. Sosyal medya hesabından paylaşımlarda
bulunan Peker, “Bilgi saklıyor muyum? Evet saklıyorum, ancak her
bilginin paylaşılacağı bir zaman elbet ki var.” ifadelerini kullandı.
Sedat Peker’in paylaşımları şöyle:
“Kıymetli dostlarım, akşam saatlerinde hain 15 Temmuz darbe
kalkışması ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için tweetler
atacağım (başta süslü sülünün ve de bazı çakma gazetecilerin
söylediklerine de cevap olması için).
Anonymous isimli hacker grubu Sedat Peker bazı bilgileri saklıyor diye
bir açıklama yapmışlar. Doğru söze bizim inancımızda amin denir. Ben
bunu zaten açıkça söylemiştim, yani bu bir sır değil. Hatta sokak
jargonuyla Ben parça parça koparmayı severim demiştim.
Ancak bu hacker grubundaki arkadaşlarımıza başka bir örnekle de
anlatmak isterim. Bir ressam arkadaşınız mutlaka olmuştur.
Ressamlar boş tuvalin karşısına geçip yapacakları resmi önce
beyinlerinde şekillendirirler. Sonrasında ise resme bir yerden başlayıp
finalde resmi tamamlarlar.

182
Bu arkadaşlar lütfen yanlış anlamasınlar, ben bir resim yapacağım
dedim ve her ressam kendi resmini kendi belirlediği şekilde tamamlar.
Bu onun en doğal hakkıdır. Bilgi saklıyor muyum? Evet saklıyorum,
ancak her bilginin paylaşılacağı bir zaman elbet ki var.
Kimse kusura bakmasın, ben kimsenin işine karışmam, ancak kendi
işime de kimseyi karıştırtmam.”

183
Nihal Olçok: Silahlarla
ilgili dilekçe verdim,
kimse imza
atmadı
Tr724 Haber -15 Temmuz 2021
15 Temmuz askeri darbe girişiminin üzerinden 5 yıl geçti. Darbe
girişimin yaşandığı 15 Temmuz’da oğlu ve eski eşini kaybeden Nihal
Olçok, TELE 1’e konuştu. Olçok, 15 Temmuz’un kritik bir tarih
olduğunu söyleyerek, önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Kayıpları kazanımlarından fazla olan bir dönem yaşadık. Millet olarak
çok şey kaybettik. Adaleti, güveni kaybettik” diyen Olçok, 15
Temmuz’da yakınlarını kaybedenlerin konuşmadığını söyledi.
Kayıp silahlarla ilgili de konuşan Olçok, şu ifadeleri kullandı:
“Sedat Peker’in Süleyman Soylu ile ilgili söyledikleri var. Özellikle
Sedat Peker’in silahların kaybolması ile ilgili söyledikleri çok önemli.
Ben bu iddialara ilişkin savcılığa bir dilekçe yazdım. İletişime geçelim
diye. Ama benimle birlikte o dilekçenin altına kimse imza atmadı.
Bunun incelenmesi gerekmiyor mu? Bunu benim de yapmamam
lazımdı. Nerede bizim milletvekillerimiz? Gidip şehitliklerde Fatiha
okuyacaklar. Bu işin propagandasını yapacaklar.”

Gazeteci Veysi Dündar: Milyonları götürenlere zerre işlem yapılmazken


Bank Asya’da 30 lirası olanlar KHK ile atıldı
Tr724 Haber -15 Temmuz 2021
184
Sedat Peker’in ifşaatlarına göre milyonları götüren kişiler hakkında
hukuki bir işlem yapılmadığını dikkat çeken gazeteci Veysi Dündar,
Bank Asya’daki hesabında 30 lira bulunan kişilerin KHK ile ihraç
edilmesinin vicdani olmadığını söyledi.
TV5’te yayınlanan Buluşma Noktası isimli programda konuşan
gazeteci-yazar Veysi Dündar, 200 bin KHK’lının aileleriyle birlikte
yaklaşık 1.5 milyonluk bir sayıya ulaştığını söyledi.
Dündar şöyle konuştu:
‘‘Bu insanları aradan 5 yıl geçti; KHK ile görevden uzaklaştırdınız,
yemeyin, içmeyin, SGK’dan faydalanmayın, ülke çıkına da
çıkamazsınız burada kalacaksınız dediniz. Resmi hiçbir kurumda
çalışamazsınız, sigortalı da çalışamazsınız. Burada ‘ölün’ demenin
başka izahı da yok. Bu bir devlete yakışmayacak karakterde hamleler.
Bunun gibi milyon tane sitayişli cümle söyleyebiliriz. 15 Temmuz’un
özelindeyiz, bu insanların bir şekilde tekrardan vatana
kazandırılmaları gerekir. Çünkü iç içe yaşıyoruz, en azından dışarıdan
gelen Suriyeli, Afganistanlı, Pakistanlı insanlara gösterilen muamele
kendi insanına niye gösterilmesin. En alttakiler ibadetle hem hal iken
siz bu insanları ibadet ediyorsunuz diye. Geçen gün okumuştum,
Avukat Levent Mazılıgüney paylaşmıştı, 30 lira 50 liralık Bank Asya
hesaplarından dolayı soruşturulan hatta ceza alan KHK’lılar
meslekten atılan isimler oldu. Bu mudur yani?
Bugün Sedat Peker’in ifşalarına göre milyonları götüren insanlarla
ilgili zerre işlem yapılmazken Bank Asya’dan 30-50 lira burs parası
alan öğrencilerin ya da diğer insanların Bank Asya’da para yatırdı diye
görevden atılmaları k lekelenmeleri ne kadar vicdanidir?’’

185
Miras
Mehmet Efe Çaman -15 Temmuz 2021
YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
Erdoğan gidince ne olacak? Bir miras paylaşımı gerçekleşecek.
Şimdiden bunun işaretleri gelmeye başladı bile. Kimsenin aklında
kökten bir dönüşüm, bir demokratikleşme, insan hakları rejimini ileri
demokrasiler düzeyine çıkartma, güçler ayrılığını – yani özellikle yargı
bağımsızlığını ve tarafsızlığını – temin etme, anayasal düzene dönme,
KHK’ları toptan, tüm sonuçlarıyla beraber iptal etme, 15 Temmuz’da
gerçekten ne olduğunu ortaya çıkartma falan gibi hedefler yok. Eğer
bunlar ise bahsedilen normalleşme, size kötü haberlerim var. Çünkü
bunları ve diğer elzem demokratikleşme ve normalleşme adımlarını
atma sözü veren bir muhalefet eksikliği gün gibi ortada. Erdoğan’ın ve
AKP’nin gitmesine odaklanan beklentiler, bundan bir adım sonra ne
186
olacağını sorma gereği hissetmiyor. Bir tür, “gitsinler de, gerisi Allah
kerim!” tutumu söz konusu.
Oysa Erdoğan ve AKP, bugün karşı karşıya olunan rejimin yegane
müsebbibi değildir. Her kim ki olanları Erdoğan ve AKP’ye indirgeme
çabası içinde, bilin ki yanlış bir denklem kuruyor ve muhalefetin orta
ve uzun vadeli olası eylem planlarını baltalıyor. Beklentileri post-
Erdoğan dönemine endekslemek elbette doğru. Ama düzeliş, Erdoğan
sonrasının otomatik bir sonucu asla olamaz. Siyaset bilimi
matematiğine aykırı beklentilerde bulunarak umudu sıcak
tutabilirsiniz belki, ama bu beyhude günü kurtarma stratejisinin
motivasyon koçluğu haricinde bir yararı olmayacak. Gerçekleri bilmek
ve ona göre pozisyon almak lazım. Erdoğan ve AKP’den sonra rejim
çökmez, el değiştirir. Rejim el değiştirdiğinde hukuk otomatik olarak
gelmez. Mahkemeler bağımsız olmaz. İnsan hakları ihlalleri sona
ermez. KHK’lar iptal edilmez. Rusya-Çin-İran ligi terk edilmez. AB
sürecine geri dönülmez. Kürt sorunu çözüm odaklı bir yörüngeye
sokulmaz.
Gelin izah edeyim.
Bakın, bu rejim salt Erdoğan ve AKP tarafından kurulmadı. Her ne
kadar ben yazmaktan, siz okumaktan bıksanız da, bazıları ısrarla şunu
anlamakta zorlanıyor veya sıklıkla olan durumu unutuyor. Bu rejimin
güç paydaşları var. Erdoğan ve AKP dışında, küçük ortak MHP,
buzdağının yüzey altı bölümü olan derin yapı, rejimin diskurunu
benimsemek suretiyle rejimin parçası – hatta payandası – olan
muhalefet, yani CHP, İYİP ve meclis dışı partiler, hatta kısmen
retoriksel boyutta rejim dilini konuşmaktan vazgeçmeyen bir kısım
HDP’liler. Tüm bunlar hep beraber rejimdir. Türkiye’de olup
bitenlerde, farklı oranlarda sorumlulukları bulunmaktadır.
Şimdi şunu tespit edelim. Evet, AKP ve MHP’nin “iktidardan” gitmesi
iyidir. Buna itiraz eden yok zaten. Çünkü onlar rejimin yönetiminde
olan siyasi sorumlulardır. Ancak bu yönetim kadrosu değişince ne
olacak? Yerlerine yeni bir yönetim kadrosu gelecek. Peki, kim gelecek?
187
Kim gelirse gelsin! Size ne? Sizin bakmanız gereken şu: Gelme olasılığı
olanlar içinde rejimin diskuruna karşı çıkan kim var? Mesela hangi
siyasetçi veya parti “biz KHK’ların tüm sonuçlarıyla beraber iptal
edilmesini savunuyoruz ve iktidara gelirsek ilk işimiz KHK’ları iptal
etmek olacak” diye bir taahhütte bulunuyor? Var mı böyle bir vaat
ortada? Bakın ben sosyal medyada Türkiye hakkındaki tüm haberleri
son 5 yıldır her gün, aksatmadan takip ediyorum. Hiç böyle bir vaatte
bulunan bir parti veya siyasi lider görmedim. Evet, bazen kısmen
KHK’ların haksızlığına veya hukuksuzluğuna değinen bir siyasetçiye
rastladığımız oluyor. Fakat bugüne dek hiçbir siyasi lider veya parti,
resmi olarak böyle bir vaatte bulunmuş değil.
“FETÖ” söylemini kullanmayan bir muhalefet var mı peki? HDP de
dahil! Yok! Nedir “FETÖ”? Rejim diskurunun mihenk taşıdır. Sen, ben,
o, biz, siz, onlar – hepimiz bu kahrolası rejime göre “FETÖ’cüyüz”!
Muhalefetin en “muhalefet gibi olanı bile”, en fazla “FETÖ’cü”
olanlarla aslında “FETÖ’cü” olmayanlar ayrılsın, diyor. Yani seleksiyon
iyi yapılsın, yoksa ortada “FETÖ” denen bir terör örgütü vardır – genel
kabul muhalefet cephesinde bu! Yenikapı Ruhu budur. Yani rejim
manifestosudur. Yenikapı’da muhalefet neyi kabul etti? 17 Aralık 2013
soruşturmalarının bir sivil darbe kalkışması olduğunu! Bu kimin
teziydi? Erdoğan ve AKP’nin. Bakın, halen bu soruşturmaları yapan
polisler, savcılar ve yargıçlar zindanda! Bazen bakmışsınız muhalefet
kalkmış, 17 Aralık yolsuzluklarını ağzına alıyor. Fakat ne hikmetse, bu
yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkartan polisleri, bunları kovuşturan
savcıları ve yargıçları es geçiyor! Neden? Sormayalım mı nedenini?
Erdoğan gidince yerine işte bunlardan biri geçecek. Miras paylaşımı
olacak. Fakat rejimi hiçbiri reddetmiyor. 17 Aralık 2013
soruşturmalarına sahip çıkan, internete düşen korkunç rüşvet ve
yolsuzluk tapelerinin gerçek olduğunu açıkça kamuoyu ile paylaşan,
15 Temmuz 2016’da yaşanan birçok anormalliği gündemine ciddiyetle
ve en ön sıralardan alan bir muhalefet olsaydı, bu yazdıklarımın tek
bir satırını bile yazma ihtiyacı hissetmezdim. Ama bunları söyleyen bir
188
muhalefet yok. Hayal kurmayalım: Mirası devralacak olan zihniyet,
tıpkı Erdoğan ve AKP gibi, bu rejimin aparatı olacak. Yani Erdoğan’ın
ve güç paydaşlarının yarattığı rejim, konsolide olmuş vaziyette. Başka
bir ifadeyle, rejim, kendisini inşa edenler olsa da, olmasa da devam
edecek.
“Erdoğan ve AKP gider, sonra her şey bir şekilde rayına oturur”
beklentisi, tekrar söylüyorum, siyaset bilimi matematiğine uygun
değil. Daha açık yazayım. Elbette siyaset biliminin bir matematiği yok;
bu mecazi bir ifade. Fakat siyaset bilimi gözlem artı mantık zincirine
dayanır. Ampirik – deneyimlenen – sosyal gerçeklikte, rejimi
değiştirecek bir muhalefet henüz yoktur. Erdoğan ve AKP’nin mirasçısı
da rejimdir.
Emin olun olanı söylemek zarar vermez. Kanser olan birine “turp
gibisin!” demek, ona yarar getirmez, bilakis zarar verir. Teşhisi yanlış
koyarsanız veya koyamazsanız, tedavi de mümkün olmaz. Bu
kısırdöngüden çıkalım artık.

189
Meriç’ten geçenlerin
hikayesi belgesel oldu;
vatana hüzünlü veda…
Tr724 Haber Merkezi -15 Temmuz 2021
15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde MAESTRO Productions
imzası taşıyan ‘40 Yıllık Hatırayı Silerek Geçtim Meriç’ten’ belgeseli 15
Temmuz 2021’de yayına giriyor. Belgeselde göz doktoru olan Duygu
Hanımın hikayesini, öğretmen Nihayet hanımın yaşadıklarını kendi
ağızlarından dinleyeceksiniz.
Belgesel tarihe not düşüyor. 15 Temmuz’da, herkesi darbe girişiminin
gerçek mağdurlarıyla tanıştırıyor. Meriç’ten geçerken geriye dönüp
‘vatanına veda eden’ insanların her birinin ayrı bir hikayesi var.
Darbe girişimini fırsat bilen siyasetçiler, her şeye bir yorumu olan
gazeteciler, tv yorumcuları, profesörler, ne idüğü belirsiz uzmanlar
yok bu belgeselde. Sadece yaşanmış hikayeler, bu hikayeleri yaşayan
kişiler, yaşadıkları ve yaşayamadıklarıyla kendilerini anlatıyorlar.
Kendi ifadeleri, doğal halleri ve bütün gerçekliğiyle.
Mağduriyetten ve mazlumiyetten bir destan çıkarmak değil maksat.
Belgeselde yer alanlar da birer kahraman değiller. Sıradan, sizden,
bizden, içimizden birileri. Hepimizin hikayesinden bir parça var
anlattıklarında, hepimizin yolunun kesiştiği bir kavşak.
Ya Meriç’te buluşuyor hikayelerimiz ya içeride ya dışarıda ya da işsiz,
aç-susuz kalıp aylarca, yıllarca güneş yüzü görmeden, şafağın
sökmesini beklediğimiz kimsenin bilmediği adreslerde.
Bir soru ile başlıyor belgesel.

190
”Bir gecede her şeyini kaybedeceğini bilsen, yine de girer miydin o
yola?”
Göz doktoru olan Duygu Hanım, Afrika’daki fakir insanların göz
ameliyatını yaparken yüzleşmiş o geceyle. Ve o karanlık geceden beş
yıl sonra her şeyini kaybetmiş biri olarak söz alıyor. Ödediği bedelleri,
yaşadığı özlemleri, kayıplarını ve ömrünün yarısında ayrılmak zorunda
kaldığı vatanından geride kalanları anlatıyor.
Belgeselin bir başka hikayesi, Samanyolu okullarında müdürlük yapan
Halil Dinç beyin eşi ogretmen Nihayet Hanim’a ait. Meriç’ten geçerken
geriye dönüp “Vatana yaslı bir bakışla” veda edişin hikayesi onunkisi.
Daha yeni evlenmişken aynı zamanda tutuklanıp hapse giren Said ile
Cansu, bebekleriyle birlikte hapse atılan Birgul ile Bunyamin çifti, son
olarak da son 5 yılın bir bölümünü gaybubette, sonrasını da ailesinden
ayrı gurbette geçirmek zorunda kalan Bülent Bey’i tanıyoruz Geçtim
Meriç’ten belgeselinde.
Peki bu belgesel nereden ve ne zaman izlenebilecek?
‘40 Yıllık Hatırayı Silerek Geçtim Meriç’ten’ belgeseli milyonlarca
kişinin hayatını alt üst eden darbe girişiminin yıl dönümünde, 15
Temmuz’da ilk kez RAİNDROPS Tv’de yayınlanacak.
Premier saatiyle aynı anda canlı olarak da MC EU TV’den izlenebilecek.
GEÇTİM MERİÇ’TEN belgeseli İngilizce altyazılı olarak ta Raindrops
Tv YouTube kanalından seyredilebilecek.
Premier: 15 Temmuz 2021
YAYIN SAATLERİ:
İSTANBUL: 21.00
ATİNA: 21.00
FRANKFURT: 20.00
NEWYORK: 2.00 PM
LONDON: 19.00
ŞİKAGO: 1.00 PM
LOS ANGELES: 11.00 AM
BİŞKEK: 18.00
191
15 TEMMUZ'UN GERÇEKLERİNİ
İNKAR EDENDEN İNSAN
OLMAZ. HALA ÇARPIYO
July 16, 2021

KHK'LI AKADEMİSYEN HAYATINI KAYBETTİ


Çok değerli bir akademisyen, Cabir Duysak İstanbul'da sessiz sedasız
öldü. Başına gelenleri aşağıda yazdım. İhraç edildiği yetmedi,
doktorası da engellendi. Bu yüzden kansere yakalandı. Bir
araştırmacıya nasıl yazık ettiler,
192
İçişleri Bakanı Soylu'nun, ''Ekonomi atağa kalkacak'' dediği Temmuz
ayında, bakanın kuzeni Mehmet Soylu'nun SGK'ya 15 TL'lik medikal
ürünü 1000 TL'ye sattığı iddia edildi.
Buda delili, İşte Süleyman Soylu'nun kuzeninin SGK'ya 15 TL'lik ürünü
1000 TL'ye satışının belgeleri. Biri TİTCK kaydı, diğeri SGK kaydı. İkisi
de aynı kod: KV1381. Biri 15TL'lik kateter, diğeri 1000 TL'lik
valvülotom. Hastanelere 15 TL'lik ürün verip SGK'dan 1000 TL
almışlar.

193
194
Soylu biz 15 Temmuz da yapmak istediklerimizi yapamadık. 15
Temmuz da ne yapmak istiyordunuz ? Şuan 15 Temmuz da
yapamadıklarınız için mi silahlanıyorsunuz ?
SÜFYAN VE MİT REJİMİ SİYONİST EVANGELİST YOBAZLARI KOPYALADI
MAXTRİX ADLI BİR SİSTEM KULLANIYOR MİT. MATRİX FİLMİ DEĞİL BU.

BİRDE RED KIRMIZI KATEGORİ OLMALI. MİT MÜSTEŞARI HAKAN FİDAN,


MATRİX ADLI, ESKİ FLORİDA VALİSİ JEFF BUSH'UN 2000 YILI İCADI
OLAN BU İSTİHBARAT İLE FİŞLEME VE İNFAZ PROGRAMINI SATIN
ALMIŞTI. REJİM KARŞITLARINI YOK EDİYOR. CIA DİREKTÖRÜ JAMES
WOOLSLEY 8 YIL KULANDI. JAMES VE KARISI NANCY'E BERAT
ALBAYRAK, İSMAİL HAKKI PEKİN, MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU VE NEDİM
ŞENER'İN FETHULLAH GÜLEN'İ ABD'DEN KAÇIRMAK İÇİN 15 MİLYON
RÜŞVET ÖNERMİŞ, JAMES BİLE SUÇ DİYEREK KABUL ETMEMİŞTİ.
Faruk Arslan@yokokadr·50sSEN NE DİYON GARİ. 5 YILDI GEÇTİ, CAN
ATAKLI'DAN BAŞKA 15 TEMMUZ'U ERDOĞAN'IN YAPTIĞINI ONCA
GAZETECİ VE AYDIN GÖRMEDİ. BAZI MAFYA BABALARI ERDOĞAN
İŞBİRLİKÇİLERİ DE HALA CEMAAT'IN ÜSTÜNE YIKMAYA ÇALIŞAN

195
ÇAKAL. ÇOK ŞEREFSİZ VAR ÜLKEDE. MAFYADA DA NAMUS KALMAMIŞ.
SÜFYAN RECEP'DEN KORKUYORLAR GARİ...
AİLE DEVLETİ SOYUYOR
Ben böyle b.ktan AKP diye siyasi parti görmedim. Uyuşturucu ticareti
yapıyor, adam kaçakcılığı yapıyor, silah kaçakcılığı yapıyor, kara para
aklıyor, tarihi eserleri yağmalıyor, pezvklik yapılıyor, silah dağıtıyor,
yaptıklarının en hafifi görevi suistimal. En kötüsü kamuda kadrolaşıp
kimseyi ne ihaleye ne devlete yaklaştırmıyor. Böyle lidere böyle
ümmet...

Paralar, MİLLETE, KUZENE gidiyor. OOOHHH OOOHHH.. KUZEN 15


TL’lik ürünü SGK’ya 1.000 TL’ye satmış… OHHHH OHHHH…
Soylu yıllar önce AKP'ye katılma gerekçesini açıklamıştı zaten. Herkes
kesesini dolduruyor, benim neyim eksik? Muhabir: "Erdoğan’a
etrafınızdaki yolsuzluk yapanları temizleseniz insan kalmazdı

196
demiştiniz, fikrinizi değiştiren ne oldu?" Süleyman Soylu: "Başka soru
var mı?"
Sedat Peker@sedat_peker · 41m1-Bu ülke her türlü hırsızı gördü,
sahtekarı gördü, namussuzu gördü, pezevengi gördü; ancak vallahi 15
liralık malzemeyi 1000 TL’ye devlete satacak kadar kansızı, ruhsuzu,
haini görmedi. Ulan süslü sülü hırsızlığın bile bir namusu var. Senin
yeğen mehmet soylu senden aldığı güçle bak neler yapmış. Dünkü
tweetlerimde yazmıştım “Devletin Tarlasına Zerzevat Ekenin Kıçında
Hıyar Biter” diye. Siz zerzevat ekmeyle kalmadınız 85 milyon
vatandaşımızın, garip gurebanın parasını çaldınız. Son sözüm,
hırsızlığın bile bir namusu olur. Bu kadar namussuzluk olmaz. Dayısı
süslü sülü poliçe sesini sever, yeğeni ondan eksik kalır mı? Sizin
yatacak yeriniz yok.
POLAT ALEMDAR VE AJDA PEKKAN'DA SÜFYANCI OLDU İCABINDA...

197
198
Çalana degil Çaldıran’a bakacaksın göz göre göre halen
çaldırıyorsalar ne oturdukları makamın hakkını veriyorlar ne de
millete sahip çıkıyorlar
AKADEMİK İNSANLAR ÖLDÜRÜLÜYOR
Sevinç Özarslan@sevincozarslan10h
23- İşini çok seven Duysak’ın tüm idealleri, hedefleri yarım kaldı. Genç,
yetenekli, çalışkan ve başarılı bir akademisyen iktidarın ve toplumun
baskısıyla bile bile ölüme sürüklendi. Duysak'ın cenazesi memleketi
Samsun Çarşamba’da toprağa
verildi. https://patreon.com/posts/boris-johnsonun-53749442

199
200
İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un büyük dedesi Ali Kemal’in
gazete yazılarını Türkçeye çeviren KHK’lı akademisyen Cabir Duysak,
10 Temmuz 2021’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Çalışkanlığı ve
üretkenliğiyle tanınan Duysak 41 yaşındaydı. 22 Haziran’da halsizlik
şikayetiyle hastaneye yatırılan Duysak’a 4. evre mide kanseri teşhisi
konuldu. Tümör kemiklerine, karaciğerine, pankreasına sıçramıştı.
Ölmeden bir gün önce kanamayı durdurmak için ameliyata aldılar
ama durumu kritikti.
Doktorlar ‘Sabaha çıkamayabilir’ dediler. 10 Temmuz 2021'de, saat
13.15’te de ölüm haberini verdiler. Kanser olduğu birdenbire ortaya
çıkan Duysak, tedavisi başlamadan 18 gün içinde vefat etti. OHAL’de
açığa alınan Duysak, 1 Eylül 2016’da çıkarılan 672 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildi. Ailece gözaltı süreci
yaşadılar. Önce adliyede görev yapan eşini, 16 Ağustos 2016’da
gözaltına aldılar.
Üç gün sonra İstanbul Üniversitesi’ne yapılan operasyonda kendisi de
alındı. Eşi tutuklanıp Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine gönderildi. O
zaman 6 yaşında olan kızları ortada kaldı. İstanbul Emniyeti’nde 15
gün gözaltında kalan Cabir Duysak imza şartıyla serbest
bırakıldı. Dört yıl boyunca 15 günde bir imza atan ve imzalarını hiç
aksatmayan Cabir Duysak bu süreçte çok yıprandı. Eşinin mahkemesi
üç yıl sürdü. Üç sene boyunca mahkemelere gidip geldiler. Kendisi de
her an tekrar alınacak korkusuyla yaşadı.
Nitekim 16 Kasım 2020’de ikinci kez gözaltına aldılar. Ertesi gün
serbest bırakıldı ama hakkında iddianame düzenlendi ve
yargılanmaya başlandı. Sebebi Bylock kullandığı iddiasıyla yargılanan
ve 2019’da beraat eden eden eşinin adına kayıtlı telefon hattını
kullanması. İlk duruşma mayıs ayında görüldü. Eylül ayında tekrar
hakim karşısına çıkacak olan Duysak, bunu kendisine dert edinmişti.
Cabir Duysak’ın kansere yakalanmasına neden olan önemli
sıkıntılardan biri ise KHK’lı olduğu için doktorasını bitirmesine engel
olunmasıydı.
201
Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olan ve uzun yıllar
bu üniversitede akademisyen olabilmek için canla başla çalışan Cabir
Duysak’a hayalini kurduğu akademisyenlik yolu 2011’de
açıldı. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tarih Bölümü’ndeki araştırma
görevlisi kadrosuna birincilikle kabul edildi. Marmara Üniversitesi’nde
çalışkanlığı, bilim alanına olan hakimiyetiyle dikkat çeken Duysak,
burada da hemen göze batmıştı. Marmara Üniversitesi’nde devam
eden ve son aşamaya geldiği doktora çalışmasını hocalarının ısrarı,
iddiaya göre tez hocasının mobingi üzerine İstanbul Üniversitesi’ne
almak zorunda kaldı. İÜ’de kadroya alındığı için Marmara’da doktora
yapamayacağını söyledi hocası. Oysa aynı durumda doktorasını
tamamlayabilen akademisyenler vardı. İstanbul Üniversitesi’nde
birçok kişiye uygulanan prosedür Cabir Duysak’a uygulanmadı.
Yeniden doktora derslerini alması istendi. Mecburen bunu da sineye
çekti ve derslerini başarıyla verdi.
CABİR'ÜN EVİ KİTAP DOLU BİR KÜTÜPHANE. ÖLÜME MAHKUM EDİLDİ

202
15 Temmuz’dan sonra 200 akademisyenle birlikte İstanbul
Üniversitesi’nden ihraç edilen Cabir Duysak, doktora öğrencisi olarak
üniversitede araştırmasına devam ediyordu. Tezinde son aşamaya
gelmişti. Ancak 6 ayda bir imzalanan doktora raporu, danışman
hocası Prof. Dr. Arzu Terzi tarafından imzalanmadı. İddiaya göre, Cabir
Duysak KHK’lı olduğu için Terzi üniversite yönetiminden
çekindi. Oysa Cabir Duysak’ın ihraç edilmesine sebep olan İstanbul
Üniversitesi Rektörü Prof. Mahmut Ak da onu yakından tanıyordu.
Ailesinin ifadesine göre Cabir Duysak maruz kaldığı tüm bu
haksızlıklara çok üzüldü. Hastalığı bu yüzden sinsi ve hızlı bir şekilde
ilerledi. Aslında çok yoğun çalışıyordu, üretiyordu, mutluydu.
Etrafındaki herkese de moral veren, motive eden bir yapısı vardı ama
içinde başka fırtınalar kopmuştu.

203
Cabir Duysak ihraç olduğu süreci fırsata çeviren nadir
akademisyenlerden biriydi. KHK’lı akademisyenlerin çoğu
araştırmalarını bırakmasına rağmen o bir gün dahi vazgeçmedi. Cilt
cilt yayınlanan kitapları bunun en büyük kanıtı. Bunların en önemlisi
İngiltere Başbakanı Boris Jonshon’un büyük dedesi Ali Kemal’in 1912-
1914 yılları arasında Peyam ve İkdam gazetelerindeki yazılarını
Osmanlıca’dan Türkçeye çevirmesiydi. Bu çeviriler geçen yıl dört cilt
halinde İsis Yayınları tarafından yayınladı.
5 ve 6. ciltlerinin de yarısını bitirmişti. Eğer bu eserleri
tamamlayabilseydi kendisinin ifadesiyle “Milli Mücadele tarihinin
tekrar yazılması gerekecekti.” Ali Kemal'in Milli Mücadele’ye karşı
olduğu için öldürüldüğü biliniyor. Bu yayınlar bir tarihçinin en az 10
yılını alacak derinlikte ve bir o kadar da özen gerektiren çalışmalar.
Fakat üretkenliğiyle tanınan Duysak, 4 yılda 4 kitabı yayına hazırladı.
Etrafındaki herkes onu “Kaç kişiyi toplasanız bir Cabir etmez.” diyerek
anlatıyor. Cabir Duysak özellikle Osmanlıca çeviriler yapıyordu. Onu
tanıyanlar bu konuda iyi bir donanımı ve bilgi birikimi olduğunu
söylüyor. İsis Yayınevi’nin sahibi Sinan Kuneralp de çalışmalarından
memnun kalmış olacak ki ondan Peyam’da çıkan edebi yazıları
çevirmesini istemişti. Kitap şu an yayın aşamasında. Bu arada
Osmanlı araştırmaları yayınlayan Sinan Kuneralp’in de Ali Kemal’in
torunu ve aynı zamanda Boris Johnson’un kuzeni. Ayrıca Duysak’ın
Yunan Parlamentosu için hazırladığı başka bir çevirisi de yakında
Yunanistan’da yayınlanacak.
SOYLU VE BAHÇELİ İLİŞKİLERİ DUYGUSAL DEĞİL PARASAL, RANTSAL

SOYLU’NUN YANINDA OLAN


MHP’Lİ ŞİRKET
Peki Soylu’yu seven ve destek veren tek MHP’li Devlet Bahçeli mi?
Hayır. Bir MHP’li daha vardı sık sık Soylu’nun yanında olan. O isim
Bahçeli’nin başdanışmanlığını yapan Eyyup Yıldız.
204
Bahçeli’nin başdanışmanı Yıldız’ın, Yıldızlar Tanıtım
Organizasyon adlı bir şirketi de var. Şirket, konser, miting, kongre
gibi etkinliklere hizmet sağlıyor. Platform kuruyor, ses sistemini
hazırlıyor. MHP’nin de kurultayında ve mitinglerinde de
organizasyon görevini üstelenen şirketti. Ve Soylu’ya “Ben
dünyanın en kötü adamıyım” dedikten sonra da ilk “Hayır” deyip
destek çıkan da Bahçeli oluyordu.
Ne diyordu Fransız yazar Montaigne: "Paranın saklanması
kazanılmasından daha zahmetli bir iştir."

Bahçeli'nin danışmanına kıyak işler: Soylu söylediği gibi "Dünyanın


en kötü adamı mı?"
Yıldızlar şirketinin organizasyonunu üstlendiği
etkinliklerde, Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, Devlet
Bahçeli ve AKP’li birçok isim yer aldı. Ayrıca şirketin referansları
arasında Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlıklar da var.
Yıldızlar Tanıtım Organizasyon’un hizmet verdiği işlere
bakıldığında ise öne çıkan bir isim vardı. O isim Süleyman

205
Soylu’ydu. Bahçeli’nin başdanışmanın şirketi, İçişleri
Bakanlığı’nın birçok organizasyonunu üstlendiği görüldü. Öyle ki
dün düzenlenen Özel Harekat Başkanlığı ile Havacılık Daire
Başkanlığının bulunduğu Gölbaşı yerleşkesindeki 15 Temmuz
Anma Programı’nı da Yıldızlar şirketi organize etti. Soylu’nun
çıktığı kürüsülerde kendisine sürekli destek veren Bahçeli’nin
danışmanının imzası vardı. Tabi bu işlerin de bir bedeli vardı.
Yıldızlar bu işleri karşılıksız yapmıyordu. Soylu’nun başında
olduğu İçişleri Bakanlığı bir organizasyon olduğunda hemen
Bahçeli’nin başdanışmanına ulaşıyordu.

Soylu’yu sürekli gündemde tutan birçok sebep vardı. Adı, FETÖ


borsası iddialarını karışmış, mafya-siyaset-uyuşturucu üçgeninde
yer aldığı öne sürülmüştü. İddiaların sahibi ise hakkında organize
suç örgütü yöneticisi olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılan
Sedat Peker’di.
Soylu’nun bu süreçte, AKP’den ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’dan yeterli desteği alamadığına yönelik tartışmalar
ortaya çıktı.
Hakkındaki iddialar üzerine Habertürk’te canlı yayına katılan
Soylu, “Yalnız bırakıldığınızı düşünüyor musunuz?”
Sorusuna “Görürsünüz yalnız olup olmadığımı” diyordu yine
gülerek. Öyle de oldu...

BAHÇELİ, SOYLU’YA DESTEK


VERDİ ERDOĞAN TAKİP ETTİ
Soylu’nun açıklamasının ardından MHP lideri Devlet Bahçeli,
Meclis’te yaptığı konuşmada “İçişleri Bakanı yalnız değildir” dedi.
Bahçeli’den sonra Erdoğan da grup toplantısında Soylu’ya destek
verdi.

206
Mayıs ayının sonunda Soylu, Bahçeli’nin ardından Erdoğan’dan da
destek aldı. Ancak ilerleyen haftalarda Soylu hakkındaki
iddiaların ağırlığı da arttı. Kara para aklama soruşturması geçiren
Sezgin Baran Korkmaz’la yurt dışına çıkması için görüşme
gerçekleştirdiği, EKBA Holding'in sahibi Cihan Ekşioğlu ile Soylu
ailesinin şirketinin bağlantısının olduğu ve sağlık sektöründe
milyonlarca lira kazandığı ifade edildi.
Soylu hakkındaki iddialar gün geçtikçe ağırlaşırken Bahçeli bir
açıklama daha yaptı. 6 Temmuz’da Meclis’te konuşan Bahçeli,
Soylu’ya övgüler düzdü, “Kim demiş sayın Soylu kimsesiz
diye” dedi.
Bahçeli’nin övgüsünün ardından, Soylu ile Erdoğan Diyarbakır’da
beraber poz verdi. Birliktelik mesajı verildi.
Yani Bahçeli, her destek verdiğinde Soylu yanında Erdoğan’ı
buluyordu.

207
15 Temmuz anmasını
köpürtebilselerdi bunu
yapacaklardı
M. Ahmet Karabay -16 Temmuz 2021 PAYLAŞAA

HABER-ANALİZ | M. AHMET KARABAY


15 Temmuz 2016’da yaşanan olayların üzerinden 5 yıl geçti. O gün
neler yaşandığını, sonrasında nelerin olduğunu toplum olarak yaşayıp
gördük. Henüz hafızalarda bütün tazeliğini koruduğu için yeniden bir
ayrıntı paylaşmanın gereği yok.

208
Dün 5. yıl anmalarını yakından takip etmeye çalıştım. Camiden ana
caddelere, ekranlardan sosyal medyadaki yansımalarına kadar…
İktidar tarafından organize edilen anmaların tam gaz devam ettiği
tartışmasız. Üstelik kimi alanlarda yenileri ilave edildiği görüldü.
Camilerde Cuma hutbesine yansıyanları bir kenara bırakırsak, sosyal
medyadaki yansımalarına bakarsanız mevlitler okutulmuş.
Ben hepsini görmedim ama Selatin Camileri denilen belli başlı
camilerde Ramazan’da asılan mahyalar asılmış. “Birliğimiz daim
olsun” mahyaları akşamdan sabaha kadar ışıl ışıl yakıldı.
ONUNCU YIL MARŞI VE TÜRKİYEM İLE VERİLEN MESAJ
Gündüz hayatın akışına yansıyan bir etkinlik yoktu. Gece ise belli başlı
merkezlerde konvoylar oluşturuldu. En yüksek volümle açılan
hoparlörlerden “Onuncu Yıl Marşı” ve “Türkiyem” çalındı.
Farklı yerlerdeki arkadaşlara konvoylara rastlayıp rastlamadıklarını
sordum. Rastladığını söyleyen arkadaşlarıma hangi müzikleri
duyduklarını sorduğumda bu iki müziğin dışında birini işitmediklerini
söylediler. Onlar da benim gibi “Dambıra”yı duymamışlar.
Eğer genel uygulama böyle ise verilmek istenen mesaj çok açık. Ama
önce şu basit soruyu sormama izin verin. Bu halka yansıyan en önemli
etkinlik olan konvoylarda çalınacak müziklerin hangileri olacağının en
tepeden belirlenmiş olacağına şüphesi olan var mı?
Ben kendi adıma cevabımı vereyim. Siz de kendi cevabınızı
zihninizden geçirin. En tepeden belirlendiği benim açımdan su
götürmez.
Şimdi verilmek istenen mesaja geçelim. Onuncu Yıl
Marşı Atatürkçülerin, Türkiyem türküsü de Milliyetçilerin daha çok
sahiplendiği bir müzik olduğuna göre, “Bu etkinlikler AK Parti’den
çok Atatürkçüler ve Milliyetçilerin sahiplendiği bir
organizasyon” denilmek isteniyor.
Konvoylara katılanların AK Parti örgütleri tarafından organize edildiği,
daha ötesi katılanların bir takım masraflarının karşılanması yanı sıra

209
mesai bedellerinin ödendiği ise (Bunda da öyle olduğunu kontrol
etmedim) önceden bu yanan bilinen bir uygulama.
Bütün bu (argo jargonla söylemek gerekirse) fişeklemelere rağmen 15
Temmuz etkinlikleri hayli sönük kaldı.

BİR 5 YIL DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?


Akşam bir işadamı ile nezih bir mekânda yemekte idik. Daha gece geç
vakitte gerçekleşen konvoylar henüz yapılmamıştı. İşadamı benden
10-15 yaş kadar daha genç. 1980 darbesi yapıldığında henüz ilkokul
çağında imiş.
Her yıl 27 Mayıs’ta kutlanan “Anayasa ve Hürriyet Bayramı”nı zar
zor hatırlıyor. Daha çok yaptığı okumalardan hatırladığını söylüyor.
Ancak bu bayramın ne zaman toplum hayatına girdiğini ve ne zaman
kaldırıldığına ilişkin bir bilgi zihninde yoktu.
Merak edip sorduğu ise başka idi.
Konuyu dağıtıyorum ama toparlamada zorluk çekmeyiz merak
etmeyin. 15 Temmuz ne diye anılıyor? Tam adını hatırlayan var mı?

210
Eminim çoğunuz bir çırpıda hatırlayamadı. “15 Temmuz Demokrasi
ve Milli Birlik Günü”. 27 Mayıs tarihlerinde kutlanan bayram, 1961
Anayasasının 9 Temmuz 1961’de referandumla kabul edilmesi ile
hayatımıza girmedi.
O tarihte ülkeyi yöneten Milli Birlik Komitesi’nin onayı ile 3 Nisan
1963’ten itibaren kutlanmaya başlandı. 12 Eylül 1980 askeri darbesine
kadar da kutlamaya devam etti.
“15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” de 29 Ekim 2016’da
Resmi Gazete’de yayınlanan yasa ile hayatımıza girdi.
İşadamı arkadaşım, “Bu kutlama ya da anma hangisinin dediğini
bilmiyorum. Kaç yıl daha devam eder?” diye sordu. Ben de ona son
5 yılda yapılan etkinliklerin dozunda bir değişiklik olup olmadığını
sordum. Geçen sene yine epey yoğun olduğunu, ama bu sene
toplumdaki yansımasını nerede ise hiç görmediğini söyledi.
Ben de kendi gözlemi üzerinden cevap verdim. “5 yılda erime
noktasına gelen toplumsal dayanağının bir 5 yıl daha
sürdürülebilme imkanı var mı?” diye soruya soruyla cevap
verdim. “O kadar sürmez” dedi. Benim kanaatimin de bir 5 yıl daha
sürdürülemeyeceği yönünde olduğunu söyledim.
211
MUAVİYE’NİN “BİRLİK YILI”NDAN ESİNLENME Mİ ACABA?
Emevi Hanedanlığının kurucusu Muaviye bin Ebu Süfyan, halifeliği
661 yılında Hz. Hasan’dan devralmıştı. Babası Hz. Ali’nin öldürülmesi
üzerine Muaviye ile yeni bir savaşı göze alamayan (ya da ümmetin
yeniden karşı karşıya getirilmesini istemeyen de diyebilirsiniz) Hz.
Hasan, Kûfe’ye gelen Muaviye’ye biat etmişti.
Muaviye, Hz. Hasan’ın kendisine biat etmesi ile kanlı dönemin geride
kaldığını insanlara ikna etmek için Hicri 41/Miladi 661 yılını “Ümmetin
Birlik Yılı” ilan etmişti.
Ekim 2016’da ilan edilen günün 1355 yıl önce Muaviye’nin ilan ettiği
kutlamaya çok benzeten bir ben miyim acaba merak ediyorum.
Her ne ise…
Tekrar yazının en başına dönelim. Hatta yazının başlığına.
AK Partili arkadaşlarla son haftalarda konuştuğumda pek çoğundan
benzeri şeyler duyuyordum. Hemen hepsi söz birliği etmişçesine bu 15
Temmuz anma ve kutlamalarının çok önemli olduğuna vurgu
yapıyorlardı.
Niçin önemli sorularını hep geçiştirmeye çalıştılar. Kimi toplumsal
hafızanın canlı tutulmasından söz etti, kimi o travmanın
büyüklüğünün unutulamayacağından dem vurdu. Bu kutlama ve
anmaların sadece Cumhur İttifakı’na mal etmenin doğru olmadığını,
toplumun her kesimi tarafından benimsendiğinin sergilenmesi
bakımından önemine vurgu yapanlar da vardı.
Benim AK Partili arkadaşların konunun altını çizmelerinden anladığım
ise biraz daha farklı idi.
Eğer bu 15 Temmuz’da toplumun geniş kesimlerinin katılımı ile bir
etkinlikler yapabilselerdi 16 Temmuz’dan itibaren bir fırtına
koparacaklardı. Camiaya yönelik çok geniş kapsamlı yeni bir
operasyona girişmeye zemin hazırlamış olacaktı.
Görüldüğü kadarı ile öyle bir rüzgar estiremedikleri için istedikleri
fırtınayı koparmayacaklar/koparamayacaklar.

212
Rutine bindirdikleri operasyonları bir iki hafta tırmandırmaya
kalkışacaklar sanırım.
ADEM YAVUZ
ARSLAN@ademyarslan·3h.@RTErdogan rejimi #15Temmuz kapsamın
da toplam 3 bin 876 program yapmış. Neredeyse 'darbe'ye katılan
asker sayısından fazla. Bu kadar yoğun propagandaya neden ihtiyaç
duydukları kadar '15Temmuz rantı' da konuşulmalı. Kimler buradan
zengin oluyor ? #15TEMMUZDESTANI #15temmuz
#15Temmuz bahsi açılmışken
@cbabdullahgul
'e soralım; 15 Temmuz'dan önce, bir Cumartesi günü
@RTErdogan
'dan 'acil ve özel bir görüşme' talebi gelince (Lüleburgaz'daydınız) alel
acele Ayazağa'ya
döndünüz. #15temmuztiyatrosu #15TEMMUZDESTANI
Neredeyse 4 yıldır hiç görüşmemiştiniz. Erdoğan yanında Hulusi Akar
ile geldi ve 8:30'dan 11:45'e kadar başbaşa görüştünüz. Ekibinizden
hiçkimseyi yanınıza almadınız. Erdoğan'ın ve Akar'ın ekibinden de
kimse alınmadı. Hatta Kasrı'n ikinci katı boşaltıldı. Akar korumasız ve
sivil kıyafetliydi. Siz ekibinizi uzaklaştırdınız. Aralıksız makam nöbeti
tutanları da yolladınız. Bu görüşmenin 15 Temmuz'da yaşananlarla
ilgisi var mıydı ? #15Temmuz akşamı evinizin üzerinde uçan F-16
tesadüf müydü? 4 yıl boyunca neredeyse hiç görüşmediğiniz,
karşılaşmamak için özel programlar uydurduğunuz
@RTErdogan
ve Hulusi Akar ile yaptığınız bu olağan dışı ve çok gizli görüşmenin
darbeyle ilgisi neydi ? Belki cevaplarsınız diye buraya bırakıyorum. -
@cbabdullahgul sağırdır @_hayrunnisagul güle sormak lazım sizin
Çankaya dan ayrılırken başlatmak için söz verdiğiniz intifada hareketi
ne zaman başlayacak diye?Malum Hayrunnisa Gül:Yaşadıklarımız,bizi
28 Şubat'tan daha fazla üzdü,Abdullah bey nezaketinden söylemiyor
demişti!
213
214

You might also like