Professional Documents
Culture Documents
Davranış) Kuralları
•Hukukun Kaynakları
HUKUKUN TEMEL
•Hukukta Kaynak Kavramı KAVRAMLARI
•Hukukun Yürürlük
Kaynakları
Prof. Dr. Cem
•Hakimin Yarattığı Hukuk BAYGIN
•Hukukun Yardımcı
Kaynakları
•Hukuk Kurallarının Yürürlüğe
Girmesi ve Yürürlükten
Kalkması
fark edebilecek,
• Hukuk kurallarının niteliklerini ve
işlevlerini açıklayabilecek,
• Hukukun yazılı ve yazılı olmayan ÜNİTE
yürürlük kaynaklarını sayabilecek,
1
• Hukuk kurallarının yürürlüğe
girmesi ve yürürlükten
kaldırılması usullerini
öğrenebileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Hukuk ve Toplumsal Yaşamı Düzenleyen Diğer Kurallar
Ahlak Kuralları
Din Kuralları
Görgü Kuralları
Hukuk Kuralları
HUKUKUN İŞLEVLERİ
Hukukun Kaynakları
GİRİŞ
İnsan, toplu hâlde yaşama içgüdüsü ve alışkanlığına sahip sosyal bir varlıktır.
İnsanların belirli şekilde örgütlenmiş bir toplum içinde yaşamaları dış tehlikelere
karşı korunma ve yaşamsal gereksinimlerin karşılanmasında yardımlaşma ve
dayanışma ihtiyacından kaynaklanır. Ne var ki toplumu oluşturan bireylerin
fiziksel, sosyal ve ekonomik güçleri birbirinden farklıdır. Kendi kişisel çıkarını
gözeten insan, sahip olduğu gücü diğerlerinin zararına kullanarak onları kendine
boyun eğdirmekten geri kalmaz. Bu nedenle, toplumun huzuru ve devamlılığı için
o toplumu oluşturan insanların çatışan kişisel menfaatlerinin adalete uygun bir
biçimde dengelenerek bağdaştırılması için düzenleyici kurallara ihtiyaç vardır.
İnsanların toplum hâlinde yaşaması, toplumsal düzen ve güvenliğin sağlanması için
birtakım kuralların varlığını zorunlu kılar. Dolayısıyla, insan topluluğunun
bulunduğu her yerde hukuk vardır [1]. Hukuk; emredici, yasaklayıcı, yetki ve izin
verici kurallarla sosyal ilişkileri düzenler.
Toplumsal barış ve huzurun sağlanması için, sadece belirli düzen kurallarının
bulunması yetmez; toplumu oluşturan fertlerin, herkesin bu kurallara uyacağına
inanmaları da gerekir. Elbette her toplumda kurallara uymayan, onları ihlal eden
kişiler olacaktır. Bu nedenle, kurallara uymayan kişilerin karşılaşacağı yaptırımların
ve bunları uygulayacak bir gücün (devlet erkinin) bulunması da zorunludur.
Ahlak Kuralları
Toplumsal değer yargılarına göre insan davranışlarını iyi veya kötü, doğru ya
da yanlış olarak değerlendiren kuralların tümü ahlak kurallarını oluşturur. Ahlak
kuralları, sübjektif (bireysel) ahlak kuralları ve objektif (sosyal) ahlak kuralları
olarak ayrılabilir.
objektif ahlak kuralı iken, bu husus, TMK m.338/1 hükmü ile bir hukuk kuralı
hâline getirilmiştir: “Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi
göstermekle yükümlüdürler”.
Bazı hukuk kuralları, doğrudan doğruya genel ahlaka yollama yapabilir. TBK
m.49/2’ye göre, “zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile,
ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de bu zararı gidermekle
yükümlüdür” (ayrıca bk. TBK m.27/1, m.81). Bu durumda ahlak, bir hukuk kuralının
uygulanma koşulları arasında yer alarak, o konuda hukuk düzeninin parçası hâline
gelir.
Hukuk kuralları zaman zaman ahlak kuralları ile ters düşebilir, çatışabilir.
Kişinin zamanaşımına uğramış bir borcunu ödemekten kaçınması hukuka aykırı bir
Hukuk düzeni ile ahlak
davranış değildir (TBK m.146). Fakat böyle bir borcun ödenmemesi ahlak
düzeni kesişen iki
kurallarına ters düşer. Aynı şekilde, bir kimsenin üvey anasına yardım etmemesi
daireye benzer; yer yer
çakışır, fakat birbirinin hukuka aykırı olarak nitelendirilemez. Ancak böyle bir davranış ahlak kuralları
simetriği değildir. açısından tasvip edilmez.
Bir de ahlak ile ilişkisi olmayan, amacı sadece toplum yararı ve kamu
düzenini sağlamaya yönelik hukuk kuralları vardır.
Özetle denebilir ki hukuk düzeni ile ahlak düzeni kesişen iki daireye benzer;
yer yer çakışırlar, fakat birbirinin simetriği değildirler.
Din Kuralları
Din kuralları, evrenin yaratıcısı tarafından konulduğuna ve peygamberler
aracılığıyla insanlara ulaştırıldığına inanılan kurallardır. Bu kurallardan bir kısmı
Allah ile insanlar arasındaki uhrevi ilişkileri düzenlerken bir kısmı da insanlar
arasındaki dünyevi ilişkileri düzenler.
değişmez, statik kurallardır. Hukuk kuralları ise zaman içinde ortaya çıkan yeni
gelişmelere ve ihtiyaçlara göre değiştirilebilir. Din kurallarının yaptırımı; günahkâr
olma, cehennem azabı çekme gibi uhrevî (manevi) niteliktedir. Hukuk kurallarının
yaptırımı ise maddidir. Ancak bazı din kuralları, bir yaptırıma tâbi tutularak hukuk
kuralı hâline getirilmiş olabilir.
Örnek
zorunluluğu ile yabancı devlet erkânını karşılama ve ağırlama
esaslarına ilişkin görgü kuralları kanunla düzenlenmiştir.
Hukuk Kuralları
Hukukun emir ve Hukuk kuralları ile diğer sosyal düzen kurallarının karşılaştırılması
yasaklarına aykırı
Yaptırım bakımından: Hukuk kuralları ile toplumu düzenleyen diğer kurallar
davranan kişinin
karşılaşacağı olumsuz arasındaki en önemli fark, hukuk kurallarının devlet yaptırımı ile desteklenmiş
tepkiye yaptırım denir. olmasıdır. Diğer sosyal düzen kurallarına uyulmaması hâlinde devlet yaptırımı söz
konusu olmaz. Hukuk kuralları dışındaki sosyal düzen kurallarına uymamanın
yaptırımı maddi değil, daha çok manevidir. Bu kurallara uymayan kişiler
«günahkâr olma», “toplumdan dışlanma”, “kınanma”, “toplumda saygı
görmeme”, “ayıplanma” gibi tepkilerle karşılaşırlar.
Yaptırım, hukukun emir ve yasaklarına aykırı davranılması hâlinde
karşılaşılacak olan tepki şeklinde tanımlanabilir.
Hukukun işlevleri
Belirli bir olay ve kişi • Toplumda dirlik ve düzeni sağlama: Hukuk, menfaat çatışmaları arasında
için gerçekleştirilen denge kurarak fiziki, ekonomik ve sosyal yönden güçlü olan karşısında
adalete hakkaniyet güçsüz olanları korur, güçlülerin zayıf olanları ezmesini, sömürmesini
denir.
engeller.
• Adaleti sağlama: Adalet, herkese hakkı olanı eşit şekilde vermektir. Hukuk,
eşitliği ve herkesin hak ettiğini elde etmesini sağlar. Bu çerçevede dağıtıcı
zengin bir akıl hastasının yoksul bir köylünün ekinini ateşe vermesi ve
meydana gelen zararı gidermekle yükümlü olmaması somut olay
adaletine ters düşer. Bu takdirde hâkim, hakkaniyet gereğince onun
verdiği zararı tamamen veya kısmen tazmin etmesine karar verebilir
(TBK m.65).
Örnek
•Örneğin, medeni hukuk, borçlar hukuku, ticaret hukuku maddi
hukukun içinde yer alır.
• Kamu hukuku – özel hukuk – karma hukuk: Kamu hukuku, kamu gücüne ve
otoritesine sahip kuruluşların bu otoriteye tâbi kişilerle veya birbirleri ile
olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Özel hukuk, kişilerin eşit şart ve
yetkilere tâbi kimseler olarak kendi aralarındaki ilişkilerini düzenleyen
kurallardır. Karma hukuk ise, düzenledikleri ilişkiler yönünden her iki
grubun özelliklerini taşıyan kurallardan oluşur.
Kamu hukukunun dalları; anayasa hukuku, idare hukuku, ceza hukuku, ceza
usul hukuku, mali hukuk ve milletlerarası hukuktur. Özel hukukun dalları; medeni
hukuk, ticaret hukuku ve milletlerarası özel hukuktur. Karma hukuk dalları ise; iş
ve sosyal güvenlik hukuku, medeni usul hukuku, icra ve iflâs hukuku, çevre
hukuku, hava hukuku ve toprak hukukudur.
HUKUKUN KAYNAKLARI
Hukukta “Kaynak” Kavramı
Hukukta kaynak kavramı çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır. Bir anlamda
hukuk kaynağı, hukuk kurallarını meydana getiren güçleri ifade eder. Bunlara
“hukukun yaratıcı kaynakları” denir. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bu
anlamda bir hukuk kaynağıdır. Diğer anlamda hukuk kaynağı, hukuk kurallarının
ortaya çıkıp yürürlüğe girerken büründüğü şekli ifade eder. Bunlara “hukukun
yürürlük kaynakları” denir. Kanunlar bu anlamda bir hukuk kaynağıdır. Üçüncü bir
anlamda hukuk kaynağı, hukuku tanımamızı, bilmemizi sağlayan araçları ifade
eder. Bunlara “hukukun bilgi kaynakları” denilir. Yürürlük kaynakları aynı zamanda
birer bilgi kaynağıdır. Hukuk bilimi ile uğraşanların eserleri de bu kapsamdadır [2].
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim, örf ve âdet hukukuna göre,
bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre
karar verir.
Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından
yararlanır”.
TMK m.1 hükmü, hukukun yürürlük kaynaklarını, “kanun – örf ve âdet
hukuku – hâkim tarafından yaratılan hukuk” olarak bir derecelendirmeye tâbi
tutmuştur. Böylece, kanuna öncelik tanınmış, kanunda uygulanacak bir hüküm
yoksa ikinci derecede bir hukuk kaynağı olarak örf ve âdet hukuku kurallarının
uygulanması esası benimsenmiştir. Uyuşmazlık konusu olaya uygulanabilecek bir
örf ve âdet hukuku kuralı dahi yoksa hâkimin kanun koyucu gibi hareket ederek
koyacağı kuralla mevcut hukuk boşluğunu doldurması öngörülmüştür.
TMK m.1’de yer alan “Kanun” tabiri, Medeni Kanun’u ya da dar ve teknik
anlamda kanunu değil Anayasa’nın belirlediği usuller uyarınca yürürlüğe konulan
her türlü yazılı hukuk kuralını (milletlerarası antlaşma, kanun, kanun hükmünde
kararname, cumhurbaşkanlığı kararnamesi, tüzük, yönetmelik) ifade eder.
Hukukun kaynakları,
asli kaynaklar (yazılı Bu çerçevede, hukukun kaynakları, asli kaynaklar (yazılı kaynaklar) ve tali
kaynaklar) ve tali kaynaklar (yazılı olmayan kaynaklar) biçiminde bir ayırıma tâbi tutulabilir. Diğer
kaynaklar (yazılı yandan, hukukun uygulanmasında hâkimlere yol gösteren bilimsel görüşler ve
olmayan kaynaklar)
yargı kararları, yardımcı kaynak olarak nitelendirilebilir [9].
biçiminde
sınıflandırılabilir. Asli (Yazılı) kaynaklar
Asli kaynaklar, hâkimin önüne gelen hukuki uyuşmazlığı çözmek için ilk önce
başvuracağı kaynaklardır. Asli kaynaklar, devletin yetkili organları tarafından
konulmuş olan yazılı hukuk kurallarından oluşur. Bunlara “mevzu hukuk” veya
kısaca “mevzuat” denir.
Mevzuat, yan yana duran normlar yığını değil birbirine bağlı ve biri diğerinin
altında veya üstünde yer alan normlar zinciridir. Yani, yazılı kaynaklar arasında
hiyerarşik bir ilişki (altlık üstlük ilişkisi) mevcuttur. Hiyerarşik ilişkinin alt
basamağında yer alan bir norm, geçerliliğini üstünde bulunan normdan alır ve
üstte yer alan norma aykırı olamaz. Şöyle ki, bir kanun geçerliliğini anayasadan alır
ve anayasaya aykırı olamaz.
Keza bir tüzük de geçerliliğini dayandığı kanundan alır ve kanuna aykırı
olamaz. Hukuk kurallarının bu şekilde sıralanmasına “normlar hiyerarşisi” veya
“hukuk düzeni piramidi” adı verilir [8]. Bu düzen içinde yazılı hukuk kuralları şöyle
sıralanır:
Hukukun yazılı
kaynakları arasındaki
• Anayasa: Devletin şeklini, niteliğini, yasama, yürütme ve yargı gibi temel
altlık üstlük ilişkisine
normlar hiyerarşisi organlarını, bu organlar arasındaki ilişkileri ve devlet karşısında kişilerin
denir. sahip olduğu temel hak ve hürriyetleri düzenleyen hukuk kurallarıdır.
Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar, anayasaya aykırı olamaz (AY m.11). Hâlen yürürlükte olan
ödevleri (AY m.12-40) ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve
ödevler (AY m.66-74) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemez.
Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konular ile
kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması
hâlinde, kanun hükümleri uygulanır. TBMM’nin aynı konuda kanun çıkarması
durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hâle gelir (AY m.104/17).
• Süreklilik (maddi unsur): Toplum içinde mevcut bir davranışın örf ve âdet
hukuku kuralı olabilmesi için, bunun aynı tip olaylarda ilgililerce sürekli
olarak tekrarlanması gerekir.
• Genel inanç (manevi unsur): Sürekli tekrarlanan bir davranışın örf ve âdet
hukuku kuralı hâline gelebilmesi için toplumda bu davranış biçimine
uyulmasının zorunlu olduğu yönünde genel bir inancın yerleşmiş olması
gerekir.
• Devlet desteği (hukuki unsur): Bir geleneğin örf ve âdet hukuku kuralı
olabilmesi için yargı organları tarafından benimsenebilir olması ve özellikle
mevcut hukuk düzeni ile çatışmaması gerekir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.33’e göre, Türk hukukunu resen uygulamak
durumunda olan hâkim, yürürlük kaynakları arasında yer alan örf ve âdet hukuku
kurallarını da bizzat araştırıp olaya uygulamak zorundadır. Ancak örf ve âdet
hukuku kuralları yazılı olmadıkları için hâkimin somut meseleye ilişkin bir örf ve
âdet hukuku kuralı bulunup bulunmadığını belirli bir kaynağa bakarak tespit
edebilme imkânı yoktur. Bu hususta hâkim, uzman bilirkişilerden, meslek
kuruluşlarından (Ticaret Odası, Bankalar Birliği, Borsalar Birliği vs.), yerel
yönetimlerden görüş alabilir, önceki yargı kararlarından yararlanabilir.
• Tamamlayıcı işlevi: Örf ve âdet hukukunun asıl işlevi, ikinci derecede bir
hukuk kaynağı olarak kanun boşluklarını doldurmasıdır.
• Belirtici işlevi: Belirli bir hususun açıklanması için kanunda örf ve âdete
yollama yapılmışsa, bu gibi durumlarda örf ve âdet hukukunda beliren
biçime değer verilir.
Örnek
kuralı hâline gelen yarıcılık ve ortakçılığa ilişkin âdetler, TBK m.357/2
ve m.376-378’deki yollama dolayısıyla hüküm içi boşlukların
doldurulmasında belirtici rol oynamaktadır.
•Örneğin, bir kimse ile amca, dayı, hala ve teyzesi arasında evlenmeyi
Örnek
• Yöresel örf ve âdet hukuku – yaygın örf ve âdet hukuku: Yöresel örf ve
âdet hukuku; belirli bir bölgede yaşayanlar arasında uygulanan örf ve âdet
hukukudur. Yaygın örf ve âdet hukuku ise ülkenin her yerinde uygulanan
örf ve âdet hukukudur.
• Özel örf ve âdet hukuku – genel örf ve âdet hukuku: Özel örf ve âdet
hukuku; toplumda belirli bir zümre veya sınıf mensupları arasında
uygulanan örf ve âdet hukukudur. Örneğin çiftçiler, balıkçılar, kuyumcular
arasında geçerli olan örf ve âdet kuralları böyledir. Genel örf ve âdet
hukuku ise toplumda yaşayan herkese uygulanan örf ve âdet hukukudur.
• Adî örf ve âdet hukuku – ticari örf ve âdet hukuku: Adi örf ve âdet hukuku;
ticari işler dışında kalan işlemlere uygulanan örf ve âdet hukukudur. Ticari
örf ve âdet hukuku ise tacirlere ve ticari işletmelere uygulanan örf ve âdet
hukukudur. Ticari ilişkilerden doğan uyuşmazlıklarda hâkim, ilk önce ticari
Örnek
olması, bedelinin ödendiği yönünde bir karine oluşturur ve ispat
yükünü tersine çevirir. Bu durumda, karinenin aksinin (fatura
bedelinin ödenmediğinin) karşı tarafça ispat edilmesi gerekir.
Bilimsel görüşler
Bilimsel görüşler, hukuk bilimi ile uğraşanların eserlerinde hukuki meseleler
hakkında açıkladıkları düşüncelerdir. Hâkim, gerek kanun hükümlerini yorumlar ve
uygularken gerekse kanun boşluklarını doldururken doktrindeki bilimsel
görüşlerden yararlanır. Hâkimin yararlanacağı bilimsel görüşler, özellikle doktrinde
Yargı kararları
Yargı kararları, mahkemeler tarafından verilen kararları ve bu kararlarda
benimsenmiş olan ilkeleri ifade eder.
Yargı kararları, kararın niteliği bakımından olay kararları ve prensip kararları
olarak ikiye ayrılır. Olay kararları; bir kanunun yorumu veya boşluğunun
doldurulması yönünden bir özellik taşımayıp bir uyuşmazlığı, kanun hükmünü basit
bir şekilde uygulayarak çözen kararlardır. Prensip kararları ise; bir kanun
hükmünün yorumu veya kanun boşluğunun doldurulması açısından özellik taşıyan,
bir prensibi ortaya koyan veya teyit eden kararlardır. Hâkimlerin, uyuşmazlıkları
çözerken yararlanacakları kararlar, bu prensip kararlarıdır.
Yargı kararları, kararı veren mahkeme bakımından ilk derece (hüküm)
mahkemesi kararları ve üst derece mahkemesi kararları olarak ikiye ayrılır. Hüküm
mahkemelerinin verdiği kararlar; bir davayı inceleyip hüküm vermekle görevli
mahkemelerin (sulh hukuk mahkemesi, asliye hukuk mahkemesi, asliye hukuk
mahkemesi derecesinde ihtisas mahkemeleri) verdiği kararlardır. Üst derece
mahkemelerinin verdiği kararlar ise ilk derece mahkemelerinden verilen
hükümleri kontrol etmek üzere kurulan mahkemelerin (bölge adliye mahkemeleri
ve Yargıtay’ın) verdiği kararlardır. Üst derece mahkemelerinin -özellikle Yargıtay
dairelerinin ve Yargıtay Genel Kurullarının- emsal niteliğindeki kararları hâkimler
için yol gösterici nitelik taşırlar. Ancak bir kanun hükmünün yorumlanması veya
uygulanması konusunda Yargıtay’ın çeşitli daire veya genel kurul kararları arasında
ortaya çıkan farklılıkları ortadan kaldırmak için verilen İçtihadı birleştirme kararları
hâkimleri bağlar.
• Yeni bir kanun hükmü ile: Yürürlükteki bir kanunun tümü veya bazı
hükümleri, yeni bir kanun hükmü ile açık olarak yürürlükten kaldırılabilir
(açık ilga). Örneğin, TMK m.1028/1 uyarınca “17 Şubat 1926 tarihli ve 743
sayılı Türk Kanunu Medenisi yürürlükten kaldırılmıştır” düzenlemesiyle
Türk Kanunu Medenisi açık olarak yürürlükten kaldırılmıştır.
Bazen bir kanun hükmünün örtülü olarak yürürlükten kaldırılması, eski
hükmün yürürlükten kaldırıldığını açıkça belirten bir hüküm içermemekle beraber,
eski hükmün uygulanmasını imkânsız kılan yeni bir kanun hükmünün yürürlüğe
konulmasıyla olur (zımni ilga). İki kanun hükmünün çatışması hâlinde yeni hükmün
eski hükmü yürürlükten kaldırdığını kabul edebilmek için, yeni ve eski hükümlerin
aynı konuyu düzenlemeleri ve sonraki hükümle önceki hükmün bir arada
uygulanmasının imkânsız olması gerekir. Diğer bir ifadeyle yeni hükmün konusu ile
eski hükmün konusu birebir örtüşmelidir.
• Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile: Bir kanunun tümü veya bazı
hükümleri Anayasa Mahkemesi’nce Anayasa’ya aykırı görülerek iptal
edilirse, söz konusu hükümler, iptal kararı uyarınca yürürlükten kalkar.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Uzun zamandan beri sürekli şekilde tekrarlanan ve toplumun kendilerine
uyulmasını zorunlu saydığı sosyal davranış kuralları aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Ahlak kuralları
b) Din kuralları
c) Görgü kuralları
d) Örf ve âdet kuralları
e) Hukuk kuralları
5. Belirli bir zamanda, belirli bir toplumdaki ilişkileri düzenleyen tüm hukuk
kurallarına verilen ad aşağıdakilerden hangisidir?
a) Müspet hukuk
b) Mevzu hukuk
c) Tarihi hukuk
d) İdeal hukuk
e) Doğal hukuk
Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.c, 4.d, 5.a, 6.c, 7.e, 8.c, 9.b, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
[1] Esener, T. (1998). Hukuk Başlangıcı, 2. Baskı, İstanbul: Alkım Yayınları.
[2] Oğuzman, M. K. & Barlas N. (2016). Medeni Hukuk, (Giriş - Kaynaklar – Temel
Kavramlar), 22. Baskı, İstanbul: Vedat Kitapçılık.
[3] Özsunay E. (1986). Medeni Hukuka Giriş, 5. Baskı, İstanbul: İ.Ü. Yayını.
[4] Öztan, B. (2013). Medeni Hukukun Temel Kavramları, 38. Baskı, Ankara: Turhan
Kitabevi.
[5] Önen M. (1999). Hukukun Temel Kavramları, 5. Baskı, İstanbul: Beta Yayıncılık.
[6] Altaş, H. (2014). Medeni hukuk - Başlangıç hükümleri, 1. Baskı, Ankara: Yetkin
Hukuk Yayınları.
[7] Serozan R. (2011). Medeni hukuk – Genel bölüm, Kişiler hukuku, 7. Baskı,
İstanbul: Vedat Kitapçılık.
[8] Gözler, K. (2017). Hukuka giriş, 14. Baskı, Bursa: Ekin Yayınevi.
[9] Akıntürk T. & Ateş D. (2018). Medeni Hukuk, 24. Baskı, İstanbul: Beta Yayıncılık.
[10] Kayıhan, Ş. (2017). Hukukun temel kavramları, 7. Baskı, Ankara: Seçkin
Yayıncılık