You are on page 1of 44

Sultan

II. Abdülhamid
ve

Sultan II. Abdülhamid ve


Osmanlı Modernlemesi
Osmanlı
Modernlemesi
cilt ıı

cilt ıı
Sultan II. Abdülhamid ve
Osmanlı Modernlemesi
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı
Sertifika No: 50459

Bağcılar Belediye Başkanlığı


Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Yay ıma Hazırl ay anl ar


Prof. Dr. A. Melek ÖZYETGİN (Yıldız Teknik Üniversitesi)
Prof. Dr. Vahdettin ENGİN (Marmara Üniversitesi)
Prof. Dr. Davut HUT (Marmara Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Ayşe ERSAY YÜKSEL (Çukurova Üniversitesi)
Öğr. Gör. Elif Tuğçe KURT (Yıldız Teknik Üniversitesi)
Öğr. Gör. Gökhan AÇIKEL (Yıldız Teknik Üniversitesi)

Kitap Ta s ar ım
Fenni ÖZALP

B a skı
Bilnet Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş.
Dudullu Organize San. Bölgesi 1.Cad. No:16 Ümraniye-İST.
Tel: 444 44 03 • Fax: (0216) 365 99 07 • www.bilnet.net.tr
Sertifika No: 42716

Takım No. 978-975-461-601-9


ISBN 978-975-461-603-3

İstanbul, 2022

Bütün hakları saklıdır. Tanıtma, tenkit ve görüş maksatlı kısa alıntılamalar dışında bu
yayının hiçbir kısmı elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt vb. yolla yayıncıların, yazarların
izni olmaksızın bastırılamaz, çoğaltılamaz.
Makalelerin bilimsel ve etik sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
katkılar ıyla . . .
Sultan II. Abdülhamid ve
Osmanlı Modernlemesi
C İLT I I
İçindekiler

BÖLÜM 5 ŞEHİRCİLİK VE MİMARİ

Khaled Tadmori 3
Modernizing Beirut During the Reign of Sultan Abdulhamid II
Zeynep İnan Ocak 17
Sultan II. Abdülhamid’e Gönderilen Bir Mektup Üzerinden Konya’daki
Koruma Çalışmalarının İrdelenmesi
Neval Konuk Halaçoğlu 29
Selanik’in Geleneksel Şehir Dokusunda Neo-Klasik Değişim: Hamidiye
Bulvarı, Hamidiye Evleri ve Hamidiye Çeşmesi
Soyalp Tamçelik - Mustafa Kemal Kasapoğlu 47
Sultan II. Abdülhamid Han Devri Harita ve Planlarında Kıbrıs: Kent
Dokusu ve Toplumsal Mirasın Özellikleri
Serap Sunay 103
Sultan II. Abdülhamid Dönemi İnşa Faaliyetlerinden Bir Kesit: Bingazi
Limanı
Nahide Şimşir 121
II. Abdülhamid Devrinde Balıkesir’deki İmar Faaliyetleri
Ülkü Yancı 141
II. Abdülhamid Dönemi Şehreminlerinden Rıdvan Paşa’nın (1890-
1906) Belediyecilik Faaliyetleri
Ali Fuat Baysal - Ayşe Zehra Sayın 157
Sultan II. Abdülhamid Dönemi Tezyinat Anlayışı ve Yıldız Hamidiye
Camii Kalem İşleri 173
Zeynep Emel Ekim
Sultan II. Abdülhamid Döneminde Ayazağa Kasırları
Nil Sarı - Ahmet Zeki İzgöer - Ahmet Eryüksel 201
Cumhurbaşkanlığı Devlet Osmanlı Arşivi Belgeleriyle II. Abdülhamid
Döneminde İnşa ve Tamir Ettirilen Tahaffuzhaneler
Şeyda Alpay 225
Yıldız Sarayı Tasfiye Defterlerinde Sanat Tarihi Terminolojisi
BÖLÜM 6 SANAT, FOTOĞRAFÇILIK VE MÜZECİLİK

Evren Kutlay 235


Sultan II. Abdülhamid ve Müzik
Feyzan Göher - Timur Vural 257
Sultan II. Abdülhamid ve Çocuklarının Hayatında Müzik
Timur Vural 273
Batı ve Doğu Medeniyetinin Terazisi II. Abdülhamid’in Yaşamına
Müzikolojik Bir Bakış
Engin Özendes 281
Sultan II. Abdülhamid Döneminde Fotoğraf
Z. Kenan Bilici 287
Yıldız Sarayı Kütüphanesi’ne Ait Olması Muhtemel Bir Fotoğraf
Albümü Üzerine
Halil İbrahim Yakar 311
II. Abdülhamid Albümlerinde Antep, Rumkale ve Halfeti Fotoğrafları
Üzerine Bir Değerlendirme
Dilruba Kocaışık 357
Yıldız Sarayı’ndaki Fotoğrafhaneler ve Sultan II. Abdülhamid’in Hususi
Fotoğrafhanesi
Orhan M. Çolak 363
Osmanlı Mekteplerinde Fotoğrafçılık Eğitimi Üzerine Bazı Notlar
İsmail Erim Gülaçtı 377
Sultan II. Abdülhamid İçin Emperyalizm ve Oryantalizm ile
Mücadelede Bir Propaganda Aracı Olarak Fotoğraf
Yusuf Turan Günaydın 445
TTK Arşivinde II. Abdülhamid’in Oğlu Şehzade Burhaneddin ve
Eşinin Halil Edhem’e [Eldem] Gönderdiği Mektup ve Kartpostallar
(1917-1923)
Fethiye Erbay 469
Abdulhamid II Period (1842-1918), Museology On The Cultural
Heritage
Ayşe Ersay Yüksel 483
Sultan II. Abdülhamid Devrinde Osmanlı Müzeciliği
Özer Özbozdağlı 515
II. Abdülhamid Döneminde Almanların Orta Doğu’daki Arkeolojik
Faaliyetleri (1890-1908)
Hatice Gülşen Birinci 533
Sultan II. Abdülhamid Han ve Yıldız Sarayı Kütüphanesi
Seza Sinanlar Uslu 541
II. Abdülhamid ve Dönemin Resim Sergileri
BÖLÜM 7 KADIN, TOPLUMSAL, HUKUKİ VE DİNÎ HAYAT

Zeynel Özlü - Kerim Tiryaki 561


II. Abdülhamid Döneminde Avrupalı Kadınlara Ait Çalışmaların
Osmanlı Toplumuna Yansıması (Avanzade Mehmet Süleyman’a Göre)
Şeyda Özçelik Kanat 589
II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı Kadınının Dış Görünüşüne
İlişkin Uygulamalar
Cem Doğan 609
II. Abdülhamid İstanbul’unda Dulhane ve Dul Kadınlara Yönelik
Sosyal Politika Uygulamaları (1886-1899)
Melike Karabacak Yılmaz 617
İktidarın Dişil Sembolleri Şefkat Nişanı Üzerine Bir Değerlendirme
Selda Kılıç 637
II. Abdülhamid ve Osmanlının Anayasal Düzene Doğru Gidişatındaki
Gelişmeler Üzerine Bir Değerlendirme
İbrahim Ülker 657
Sultan II. Abdülhamid Döneminde Hazırlanan Ceza Hukuku
İstatistikleri
İsmail Taşpınar 671
Sultan II. Abdülhamid Döneminde Katoliklerin Faaliyetleri:
Assomptionistler Tarikatı Örneği
Mucize Ünlü 689
II. Abdülhamid Döneminde Makedonya’da İhtida Eden Kadınlar
Osman Kubilay Gül 709
Sivas Konsolosu Henry Martyn Jewett’in Raporuna Göre II.
Abdülhamid Dönemi Anadolu’daki Amerikan Misyonerlerinin
Durumu
Ahmet Türkan 721
II. Abdülhamid Döneminde Dinî-Politik Açıdan Farklı Bir Din Adamı
Portresi: Patrik Azaryan Efendi
Hasan Taner Kerimoğlu 737
II. Abdülhamid Döneminde Gayrimüslimlere Yönelik Verilen Sürgün
Cezaları
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

Sultan II. Abdülhamid Devrinde


Osmanlı Müzecili¤i

AY ŞE ERSAY Y Ü K SEL *

O
Sultan II. Abdülhamid Devrine Kadar Osmanlıda Müzecilik Faaliyetleri
smanlı topraklarında, müzeciliğin tam olarak ne zaman başladığı hakkında
farklı görüşler mevcut olsa da Osmanlı müzeciliğinin yapı taşlarını oluşturan
belli teamüller ve gelişmeler konularında ittifak edilmiştir. Bunların başında
müzeciliğe temel oluşturan devşirme malzeme kullanma geleneği yer alır. Devşirme
malzeme/spolia hem savaş ganimeti hem de mimaride başka bir yapının malzemele-
rini yeniden kullanmak anlamına gelir. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden hemen
sonra inşa edilen yapılarda Helen, Roma ve Bizans kültürüne ait mimari eserlerden
alınan malzemelerin Osmanlının son yüzyılında başlayan arkeolojik kazılara kadar
yerinde ya da başka bir yapıda kullanılarak korunduğu bilinir. Örneğin Konya Kale-
si’nin surlarının 19. yüzyılda seyyahlarca yapılan gravüründe görülen Helen heykelleri
bunu açıkça göstermektedir.1 (Resim 1, 2). Genel anlamda eski eser bilinci kategori-
sinde olmasa da eldeki malzemenin kullanılabilmesi için arkeolojik ve mimari eserler
Selçuklu ve Osmanlılarda korunmuştur. Bu nedenle Türk müzeciliğinin geçmişini ve
öncülüğünü Selçuklular dönemine, 13. yüzyıla kadar indirmek mümkündür.2
Avrupalıların Osmanlının topraklarında yaptığı kazılarla eski eserleri toplama et-

* Dr. Öğr. Üyesi, Çukurova Üniversitesi


1 Anadolu’ya ve imparatorluğun çeşitli coğrafyalarına seyahat eden seyyahların 17. ve 18.
yüzyıla ait gravürlerinden, pek çok antik kentin; akropolis, stoa, agora, nekropolis, tiyatro,
lahit, sunak, hamam, su kemeri, kabartmalar ve heykeller gibi arkeolojik ve mimari öğeleri
ile dağınık da olsa ayakta ve sağlam olduğunu anlıyoruz.
2 Semavi, Eyice, “Arkeoloji Müzesi ve Kuruluşu”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklo-
pedisi, C 6, s. 1596.

483
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

kinlikleri, Osmanlı İmparatorluğunun görsel dünyasında eski eserlerin hiçbir değer


taşımadığı varsayımına dayanıyordu. Oysa Osmanlı müzelerine gelen yeni eşyalara
ilişkin belgeler ilk arkeolojik kayıtlarla bir arada değerlendirildiğinde, Osmanlıda Av-
rupalıların ilgi duymalarından çok önce eski parçaların toplandığı ve yeniden kulla-
nım yoluyla korunduğu görülür. Osmanlıda eski parçaların görsel anlatı tarzı olarak
önemini koruması, bu nesnelerin toplama ve teşhir amacıyla bilinçli olarak kullanıldı-
ğını ve pratik, estetik ve metafizik işlevler gördüğünü muhtemel kılar.3
Her ne kadar müzecilik ile ilgili çeşitli yayınlarda Türklerin göçebe hayatından gel-
meleri ve İslam’ın resmi yasaklayan sert tutumu gibi nedenlerle Osmanlının öncelikle
kutsal olan nesneleri imha için topladığı gibi genel bir ön yargı olsa dahi Fatih devrin-
den itibaren Osmanlı sarayında eser toplama ve bunları biriktirme geleneğinin varlığı
bilinir. Osmanlı Devleti’nin koleksiyonlar ve halka açık teşhirler için bazı mekânlar
belirlemesinden çok önce, seçilmiş eserler, imparatorluğun gücünü ve egemenliğini
temsil etme işlevi görüyor ve korunuyordu. Ubicini, “1855’te Türkiye” isimli eserinde
bu konuda şunları yazar: “…Türkler Ayasofya’nın bu Grekçe adını muhafaza ettikleri
gibi, binaya da saygı göstermişlerdir. Konstantiniye’nin düştüğü gün ünlü yapının önün-
de atından inen Fatih Sultan Mehmed bir askerin avludaki mermerleri kırdığını görür,
‘ganimetleri size bıraktım, fakat binalar benimdir’ der…” Fatih, eski imparatorluk olan
Bizans’ın değerli eserlerine sahip çıkmak için binanın korunmasını istemiştir.4 Dolayı-
sıyla Osmanlı müzeciliğinin tarihsel köklerinin, hiç değilse İstanbul’un fethine kadar
uzandığı öne sürülebilir.5
Osmanlıda müzeciliğin klasik dönemde saray ve çevresinde sanat eseri toplama ve
himaye etme kültürü ile temellenmesinin ardından en önemli adımlar imparatorluğun
Batılılaşma faaliyetleri esnasında atıldı. Bu dönemde değişen dünya algıları ile kutsal
emanetler türü eserler daha çok teşhir malzemesi olmaya başladı. III. Ahmed’in 18.
yüzyılda orduda gerçekleştirdiği reformlar sonucunda, Cebehâne-i Âmire’de saklanan
silahların çoğu modern silahlarla yer değiştirdiğinden kullanımdan kalktı ve bunlar bir
kültür objesine dönüştü. 1723 yılında Osmanlı Devleti, cephanelik olarak kullanmak
amacıyla Aya İrini Kilisesi’nde bazı tadilatlar yapmış, bazı değerli eşyaları burada ser-
gilemeye başlamıştı (Resim 3). Bu nedenle bazı uzmanlar Osmanlıda müzenin kuruluş
yılı olarak 1723 tarihini kabul ederler. 1730’da tadilat yapılan bu binanın adı Dârü’l-Es-
liha olarak değiştirildi. Böylece birçok değerli nesne, cephanelikte ilk kez resmî olarak
teşhir edilmeye başlandı.6 Osmanlı ve Türk müze tarihi için bundan sonraki en önemli
olaylarından biri 1846’da Harbiye Nezareti’nde Tophâne-i Âmire Müşiri olan Ahmet
Fethi Paşa’nın (1801-1858), eski Aya İrini Kilisesi’nin iç avlusunun çevresindeki odala-
ra, Padişah'a ait iki koleksiyonu yerleştirilmesidir. Ahmet Fethi Paşa, eski kilise alanını

3 Wendy M. K. Shaw, Osmanlı Müzeciliği (Müzeler Arkeoloji ve Tarihin Görselleştirilmesi), çev.


Esin Soğancılar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004, s. 30.
4 Emre, Madran, “Osmanlı Devleti’nde ‘Eski Eser’ ve ‘Onarım’ Üzerine Gözlemler, Belleten, C
XLIX, 1985, s. 514, bk. F. A. Ubicini, 1855’te Türkiye, Tercüman 1001 Temel Eser: 98, İstan-
bul, 1977, s. 78.
5 Shaw, age., s. 20.
6 Shaw, age., s. 22, 23.

484
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

ikiye bölerek koleksiyonları bu bölmelere yerleştirdi. İç avlunun sağında yer alan, üze-
rinde “Mecmua-i Eslihâ-i Atîka” (eski silah koleksiyonu) yazılı mermer giriş, Harbiye
Ambarı’nda bulunan eski silah ve zırh koleksiyonuna açılıyordu (Resim 4). Bu girişin
karşısındaki, üzerinde “Mecmua-i Âsâr-ı Atîka” (eski eser koleksiyonu) yazılı diğer giriş
ise, Helen ve Bizans dönemlerine ait eserlerin bulunduğu bölüme açılıyordu.7 (Resim
5) Böylece, İmparatorluk koleksiyonlarının bilinçli ve özenli ilk müzeolojik sunumunu
gerçekleştirmiş oldu. Osmanlı Devleti eski eserlerin toplanmasını ilk kez 1846’da bu şe-
kilde resmiyet kazandırmış olsa da kurum olarak “müze” adı ilk kez 1869’da kullanılma-
ya başlandı. Çünkü bu tarihte “mecmua” (koleksiyon) teriminin yerini “müze” terimini
aldı. Müze-i Hümâyun ancak 1869 yılında özerk bir devlet kurumu hâline gelmişti.8
Müze müdürü olarak Galatasaray Sultanisi öğretmenlerinden İngiliz Goold, 1869’da ta-
yin edilmiş, onun ardından Avusturyalı Terenzio’nun (1871) kısa süreli müdürlüğünü
Alman A. F. Dethier’in müdürlüğü izlemiştir. Bu dönemde, binanın toplanan yapıtlara
yeterli gelmemesi sonucu 1873’te, Fatih zamanında (1451-1481) yapılmış olan Çini-
li Köşk’e (1472) taşınılmış ve burası, 1876’da Müze-i Hümâyûn (İmparatorluk Müzesi)
adıyla halka açılmıştır. Dethier ayrıca 1874’te Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi’ni çıkarmıştır.
Dethier 1872’den 1880 yılında ölene kadar bu görevde kalmıştır. Deither’in vefatından
sonra Sadrazam Ethem Paşa’nın oğlu Osman Hamdi Bey’in 1881’de müze müdürü ol-
ması ile Abdülhamid devri müzecilik faaliyetleri ivme kazanarak Sultan’ın özgün mo-
dernleşme misyonu doğrultusunda devam etmiştir.
II. Abdülhamid devrine gelindiğinde dünyadaki bilhassa da Avrupa’daki müzeler
ulusların kendi modern yüzlerini ve geçmişleri ile kurdukları ilişkileri ortaya koyan
kurumlar olarak varlık kazanmışlardı. Osmanlı Devleti ise her ne kadar fikir olarak
“müze” kavramını Avrupa’dan ithal etmiş ise de kendi toplumsal ve tarihsel gerçekliği
üzerinde müzenin kurumsallaşmasını sağlamıştır. Öyle ki Osmanlı müzesinin gelişim
evrelerini değişen sosyal normlarla, devletin ideolojisi ile paralellik arz ederek sürdür-
düğü açıktır. Hatta bu nedenle Avrupa’nın aksine Osmanlıda müzenin kurumsal ge-
lişim ve işleyişinde halkın, toplumun belirleyici bir aktör olmadığını, müzenin öznesi
değil nesnesi olması eleştirilir. Osmanlı müzeciliği teorik olarak Batılı müzelerin olu-
şum yolculuğundan geçmiştir. Fakat pratikte Osmanlı müzeciliğinin gelişimi özgün
bir karakterdedir.
Müzecilik konusunda Osmanlıda bu gelişmeler olurken, eşzamanlı olarak dünyada
müze kavramının kendisinin de sorgulandığı bir dönem olmuştur. Özellikle Avrupa ve
Amerika’da bir yandan müzelerin sayıları artarken, bir yandan da müzelerin işlevleri,
misyonu, özellikle toplumsal hayatın içindeki yerleri ve sanatın gelişmesi içinde oyna-
dıkları roller çok ciddi bir şekilde tartışılmaktadır.
Osmanlıda müzelerin Avrupa’ya nazaran geç ortaya çıkmasının imparatorluğun
tarihsel gerçekliğinden kaynaklanan nedenleri olmuştur. Bunların başında müzecilik
faaliyetlerinin ekonomik şartlar ilişkisi gelmektedir.

7 Bilge Ar, “Aya İrini’de Dârü’l-Esliha Düzenlemesi”, İstanbul Araştırmaları Yıllığı / Annual Of
İstanbul Studıes, 3, 2014, s. 8.
8 Shaw, age., s. 19.

485
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

Avrupa zenginleştikçe ve refaha kavuştukça koleksiyonculuk alanında önemli


adımlar atarken, Osmanlı bu dönemde ekonomik olarak tarihindeki en büyük sıkıntı-
ları yaşamaktadır. Hâliyle maddi güçle yakın ilgili olan müzecilik, koleksiyonculuk ve
eski eserleri bulup koruma geleneği Osmanlının içinde bulunduğu ekonomik şartlar
gereği Avrupa’ya göre daha geriden ve yavaş olmuştur. Bu göz ardı edilmemesi gereken
bir konudur. 18. yüzyılda Avrupalı devletlerin birbirleri ile yarışırcasına topladıkları
koleksiyonlara karşı Osmanlı Devleti kadim topraklar üzerindeki zayıflayan hâkimi-
yetine rağmen onları korumaktan daha ileri çok fazla faaliyet sürdürememiştir. Âsâr-ı
Atîka konusu, imparatorluğun toprak kaybı ve devletin iktisadi çöküntüsü yanında,
dolaylı ve ikincil sorunlar arasındaydı. Ağır ve ciddi bunalıma sebep olduğu düşünü-
len dış borçlar ve kapitülasyonlara göre, aristokratik bir ayrıntı sayılan eski eser konu-
su gündemin alt sıralarına itilirken, kimi zaman payitahtta bir müzenin kurulması işi
de alafranga bir öykünmenin tamamlayıcısı sayılmıştır.9
Osmanlıda müzenin teşekkülünün daha geç kurumsallaşmasının başka önemli bir
nedeni olarak toplumun dünya görüşü yani görselliğin kültürün parçası olmaması gös-
terilir. Avrupa’da nesnelerin taşıdığı estetik değerin dinî anlamlarından soyutlanması
ve müzenin, barındırdığı nesneler yoluyla hakikatin keşfine götürecek bir araç olarak
kullanılması, kadim dönemi temel alan Rönesans hümanizmi ile fiziksel dünyaya karşı
yeni uyanan merakın bir araya gelmesi sonucu gerçekleşir. 17. yüzyıldan sonra kadim
döneme ait eserler, paganizm bağlamında değerlendirilmekten çıkar ve hümanist ide-
allerin dayandığı bir dönemin göstergeleri olarak algılanmaya başlar. Müzedeki nes-
nelere ilişkin bilginin sabit bir sınıflandırma kazanması ve doğrudan görselliğe bağ-
lanması, pozitivist bilimin hâkim olduğu, mantıksal düzenin büyük ölçüde görsellik
üzerinden inşa edildiği 19. yüzyıl modernitesinin ürünüydü. Yüzyıllar boyu çoğalan
teşhir mekânları ve bunlarla beraber sanatta gelişen görsel realizm ve fotoğrafın keşfi,
bu dönemde yeni bir düzenin egemen olduğunun, hakikate görsel yollarla ulaşılabi-
leceği kabulünün göstergesi olarak düşünülebilir. Osmanlı döneminde görselliğin he-
nüz böyle merkezî bir rol almamış olması -fotoğrafın ancak zenginlerin ve azınlıkların
uğraşı olması, fuarların ve müzelerin yabancılar için düzenlenip kurulması Tanzimat
sonrası doğan toplumsal yeniliklerin yerleşik kültüre tam olarak nüfuz etmediğinin,
geniş bir burjuvazinin oluşmadığının göstergesi sayılabilir.10

II. Abdülhamid Devri Müzecilik Faaliyetleri


Abdülhamid devri müzecilik faaliyetleri Osmanlı müzeciliği için yeni bir başlangıç
dönemi olmuştur. 1846’da kurulan ilk Osmanlı müzesinin eski eser deposu olarak kul-
lanılmasının üzerinden neredeyse 40 yıl geçtikten sonra ancak II. Abdülhamid devrin-
de müzenin sistemli ve örgütlü bir yapı hâline gelme çalışmaları süreklilik kazanmıştır.
Bu dönemde müze binalarının inşası, müzecilik ile ilgili hukuki düzenlemelerin ele
alınması, müze koleksiyonun arkeolojik kazılar yoluyla zenginleştirilmesi, müzeciliğin

9 Selçuk Mülayim, “Kronolojik Notlarıyla 19. Yüzyıl Osmanlı Müzeciliği”, Osmanlı Araştırma-
ları XXXIV, Prof. Dr. Muammer Kemal Özergin Hatıra Sayısı – II, (2009), s. 175.
10 Shaw, age., s. 9, 10.

486
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

eğitiminin verileceği okullaşmanın sağlanması, müzedeki eserlerle ilgili eksik bilgileri


tamamlaması, yanlış bilinenlerin düzeltilmesi, eserlerin fotoğraflanması, kategorize
edilmesi, katalog oluşturulması, müze kütüphanesi ve atölyesinin kurulması ile müze
kadrosunun teşekkülü gibi hayata geçirilen pek çok uygulama olmuştur.

II. Abdülhamid Devri Müzecilik Faaliyetlerinde Osmanlı Müzeciliğinin


Belirleyici Aktörleri
Osmanlı müzesinin kendi için öngördüğü ilkeler ve müzenin koleksiyon politikası
başta II. Abdülhamid ve Osman Hamdi Bey tarafından belirlemiştir. Bu dönemde za-
man zaman özellikle yurt dışından getirilen uzmanların müzenin özellikle kataloğu-
nun yapılmasına katkısı olsa da koleksiyoner, sanatçı, eleştirmen, aracı gibi gruplardan
ziyade bizzat padişahın ve müze yöneticilerin belirleyici aktörler olduğu söylenebilir.
Osmanlı müzeciliği ile ilgili yayınlarda bilhassa Osman Hamdi Bey ile başlayan bir
kurumsallaşma, modern müzelerin ilkelerini benimseme ve ilklerin yaşandığı temel
bir dönem olarak övülür. İlginç olan şudur ki II. Abdülhamid devri sanat faaliyetlerin-
de hami/sanat patronu olarak Abdülhamid’den pek bahsedilmez. Oysa Osman Hamdi
Bey’in ve Müze-i Hümâyun’un istek ve taleplerini yerine getirmek, müzenin gelişmesi
için çeşitli olanakları devreye sokmak konusunda Sultan Abdülhamid’in katkı ve des-
teği çeşitli belgelerden açıkça görülmektedir. Bu dönemdeki arşiv belgelerinden Os-
man Hamdi Bey’in müzecilik ile ilgili her türlü talebine Padişah tarafından çok hızlı
ve çoğunlukla olumlu cevap verildiği görülür. Ayrıca bu belgelerde bilhassa Osman
Hamdi Bey’in yazdığı arizalarda Sultan Abdülhamid’in kendilerine gösterdiği destek-
ten dolayı övgü ile bahsedilen bir figür olduğu anlaşılır. II. Abdülhamid Osman Ham-
di Bey’in şahsında müzecilik faaliyetlerine devletin zor günlerden geçtiği, varlık savaşı
verdiği ve kamuoyunda bazen kültür ve sanata yapılan yatırımların gereksiz ve tali
görüldüğü bir dönemde maddi ve manevi destek vermiştir. Örneğin Müze’nin üçüncü
bölümün temel atma töreninde Osman Hamdi Bey’in nutkundaki cümleleri Sultan II.
Abdülhamid’in müze çalışmalarına verdiği desteği açıkça ortaya koymaktadır:
“…Saye-i şâhânelerinde Sayda hafriyat ve kesfiyatından beri Müze-i Hümâyunları
bir sür’at-i fevkalâde ile terakki etmektedir. O derece ki Avrupa müzelerinin hiçbirinde ve
hiçbir zamanda terakki görülmemiştir. On-on üç sene zarfında şu iki âli binayı yağmağa
muvaffak olarak ve bu günkü gün saye-i şâhânelerinde bir üçüncü binanın inşasına
başlıyoruz. Bu sür’at dahi mahza padişahımız efendimiz hazretlerinin sayelerindedir.
Çünkü her ne ki arz edildi ise derhâl kabul buyrulup irade-i hilafet penahileri şeref sa-
dır olmuştur. Yapacağımız bina geçen sene ikmal edilen binadan bir defa daha azimdir.
………Müze-i Hümâyun’un arka cihetinde ve Darbhâne-i Âmireleri karşısında olan şu
sed tanzim ve tathir edilerek bahçe hâline konulmasına dahi başkaca irade-i seniyye-i
hazret-i hilafetpenahi şerefsudur buyurulmuştur. İşte ben önce duay-ı padişahîyi virdi
zeban-ı sadakat ederek kazmayı elime alıyor ve bu binay-ı âlinin vaz’ı esasına ve temeli-
nin hafriyatına besmele ile başlıyoruz. Padişahım çok yaşa.”11

11 Mustafa Cezar, Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi, Anadolu Sanat Yayınları, İstanbul,
1995, s. 271-272, İkdam, No: 3670, 20 Ağustos 1320.

487
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

Sultan II. Abdülhamid’in, döneminde müzenin müdürlüğüne önceki müze mü-


dürleri gibi Hristiyan değil de özellikle Osman Hamdi gibi Müslüman birini getirerek
muhafazakâr bir tercihte bulunduğu iddiaları dile getirilir. Fakat Osman Hamdi Bey,
müze müdürlüğüne rastgele bir seçimle ve sadece Müslüman olma vasfı dolayısıyla
atanmış bir kimse değildir. Müze yöneticisi olmasında Osmanlı bürokrasisinde önemli
yeri olan bir ailenin en büyük oğlu olmasının, kendisinin eğitsel ve ailevi üstünlüğü-
nün payı vardır. Ayrıca Sultan’ın Osman Hamdi gibi bir tercihte bulunarak, Osmanlı
tarihindeki ilk kez kendi tebaasından seçilmiş bir müze müdürü ile yaratmak istediği
tarihsel ve kültürel temele uygun bir Osmanlı imajını güçlendirdiğini söylemek daha
doğru olur. II. Abdülhamid modern Osmanlı ideali Müze-i Hümâyun’un ve Sanâyi-i
Nefîse Mektebi’nin yönetimine Osman Hamdi Bey’i getirmesi de onun bu yaklaşımı
ile uyuşmaktadır. Zira Osman Hamdi Bey eğitimli bir arkeolog ve ressamdı.12
Osmanlı müzeciliğini şekillendiren önemli adımları atan II. Abdülhamid’in müze-
ciliğin örgütlü ve sürekli hâle gelmesi için gösterdiği çabada amcası Sultan Abdülaziz
ile Mısır ve Avrupa’ya yaptığı gezilerde ziyaret ettiği müzelerin etkisinin olması muh-
temeldir. Sultan II. Abdülhamid, yirmi bir yaşına geldiğinde amcası Sultan Abdülaziz
ve heyeti ile birlikte 1863 yılında Mısır’a gitmiştir. Mısır’da ilk kez trene binen, Şeyh
Seyyid Bedevi Türbesi’ni, Mehmed Ali Cami’ni, Bulak’ta yer alan müzeyi, sanayi iş-
letmelerini, zirai alanları ve fabrikaları dolaşan, Mısır piramitlerini ziyaret eden Ab-
dülhamid bu seyahatlerinden müzecilik hakkında önemli şahitlikler yaşamış olabilir.
Osmanlı heyetinin Mısır gezisi boyunca siyasi temaslar yanında tarihî mekânları özel
olarak ziyaret etmiş, Mısır piramitlerden Mariette Piramiti’ni ayrıntılı olarak incele-
miş, el-Ezher’i ve Seyyide Zeynep Camii’ni ziyaret etmiş, Hamsin ve Cezire’deki sa-
raylarını görmüş ve İskenderiye üzerinden İzmir’e doğru yola çıkmıştır.13 Bu geziden
birkaç sene sonra yine Sultan Abdülaziz ve şehzade Abdülhamid’in de içinde yer aldığı
heyet, 21 Haziran 1867’den 7 Ağustos 1867’ye kadar kırk yedi gün süren Avrupa ge-
zileri boyunca sadece asıl hedefleri olan Paris ve Londra’da değil, yol boyunca uğra-
dıkları Belçika, Prusya ve Avusturya’da da çeşitli sanatsal ve kültürel yapıyı görüp tet-
kik etmişlerdir14(Resim 6). Sultan Abdülaziz’in bu gezisinden sonra Mecmua-i Âsâr-ı
Atîka adının Müze-i Hümâyun olarak değiştirilmesi, 1869 yılında Sadrazam Ali Paşa
tarafından gerçekleştirilmiştir. Abdülhamid’in amcası Abdülaziz ile yaptığı Avrupa ve
Mısır gezilerindeki müze deneyimleri Sultan Abdülaziz’den çok Abdülhamid devrin-
de meyvelerini vermiştir. Sultan genç bir şehzade iken yaptığı bu gezilerde elde ettiği
kültürel ve sanatsal bilincini hükümdarlığında bu alanlardaki gelişmeler için ortaya
koyduğu desteği yoluyla kullanmıştır.

12 François Georgeon, Sultan Abdülhamid, Homer Kitabevi, çev. Ali Berktay, 2006, İstanbul, s.
324.
13 Sinan Kaya, Sultan Abdülaziz’in 1863 Mısır Seyahati, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2015,
s. 45-49.
14 Nihat Karaer, Abdülaziz’in Avrupa Seyahati: Paris, Londra, Viyana, Phoenix Yayınevi, Anka-
ra, 2007, s. 165.

488
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

Sultan II. Abdülhamid Devri Osmanlı Müzeleri


19. yüzyılda dünyada müzeler koleksiyonlarının ilgi alanlarına göre sanat, tarih,
bilim ve diğer müzeler olmak üzere sınıflandırılmıştı. Özellikle Avrupalı arkeologlar
sanatsal ve maddi değeri olan eserlerden ayrı olarak doğa bilimlerini içeren bilimsel
koleksiyonları ayrı ve bilinçli bir şekilde toplamaya başlanmıştı.15
Osmanlıda ise Abdülhamid devrinde müze türü olarak üç temel müze örneği var-
dı. Bunlar Yıldız Sarayı’ndaki sultanın özel müzeleri, imparatorluğun resmî müzesi
olan Müze-i Hümâyun ile taşrada açılan müzelerdi. Bu müzelerin çoğu da sanat ve
tarih müzesi kategorisindeydi.
II. Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı’nda farklı koleksiyonları barındıran bir-
den fazla müze vardı. Müzeciliğe meraklı olan Sultan Abdülhamid’in kendine has bir
müzesi olduğu arşiv kayıtlarında geçer. Yıldız Sarayı’nda arşiv belgelerinden ve hatırat-
tan anlaşıldığı üzere sarayın farklı alanlarında, müstakil binalarda veya belli yapıların
içlerindeki bir bölümde oluşturulan müzeler mevcuttu. Ancak saraydaki bu müzelerin
bir kısmının tam olarak hangi mekânlarda bulunduğu konusu açık değildir.
Yıldız Sarayı’nda Müzehane binası Birinci Avlu’nun güney ucunda, Kütüphane
binasının bitişiğinde yer almaktadır. Tıpkı kütüphane binası gibi bu bina da uzunla-
masına dikdörtgen formlu ve tek katlı kâgir, sade bir yapıdır. Müze binası içte uzun
bir galeriden oluşmaktadır. Yıldız Sarayı’nda bugüne ulaşan Müzehane binası dışında,
Abdülhamid dönemine ait saray planlarında Şale Kasrı ve Merasim Daireleri avlusuna
girilen ana kapının hemen solunda, güneydoğu yönünde, avlunun köşesine yerleşmiş,
küçük dikdörtgen bir planda, ön cephesinin iki köşesinde beşgen çıkıntıların bulun-
duğu bir bina Müzehane olarak adlandırılmıştır. Öte tarafta saraydaki mevcudiyeti
hususi hazırlanmış bir fotoğraf albümünden anlaşılan iç mekânı ayrıntılı görülebilen
tek müze Yıldız Kasr-ı Hümâyun’daki Silah Müzesi’dir.16
Yıldız Sarayı’ndaki bu müzelerde tablolar, madeni paralar, madalyalar, hatırat türünden
eserler, Yıldız çinisi başta olmak üzere çini örnekleri, dolaplar, makineler, modeller, tablo-
lar, yazılı eserler, savaş aletleri, ateşli silahlar ve çeşitli eşyalar gibi biriktirilerek ve hediye
yoluyla gelerek elde edilen pek çok değerli eser bulunmaktaydı17 (Resim 7, 8). Abdülha-
mid’in zaman zaman bu müze için Topkapı Sarayı Müzesi’nden de kıymetli eserler getirdiği
söylenir.18 Sultan’ın saray koleksiyonunu sergilediği saray müzesi zengin bir içeriğe sahipti.
Bu müzelerden biri için yapılan bir tasarım bunu kanıtlamaktadır.19 Bu müzenin eşyaları
Yıldız Sarayı’nın tasfiye süreci boyunca Hazîne-i Hümâyun, Müze-i Hümâyun, Maarif Ne-
zareti başta olmak üzere Matbaa-i Âmîre, Askerî müze gibi müesseselerin yanında Ziraat
Mektebi, Dârülfünun, Dârü’l-muallimât ve Dârü’l-muallimîn gibi yerlere gönderilmiştir.
Yıldız Sarayı’nda yer alan sanat koleksiyonları Yıldız Sarayı Müzesi bölümünün dı-

15 Tomur Atagök, “Müzecilik”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C 2, 1997, s. 1321.


16 A. Melek Özyetgin, Vahdettin Engin, Ayşe Ersay Yüksel, Yıldız Sarayı, Yıldız Teknik
Üniverstesi Yayınları, Mega Basım, İstanbul, 2021, s. 110.
17 Murat Candemir, Yıldız’da Kaos ve Tasfiye, İlgi Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2007, s. 101,
Halid Ziya Uşaklıgil, Saray ve Ötesi Son Hatıralar, Hilmi Kitabevi, İstanbul, 1940, s. 149.
18 Halid Ziya Uşaklıgil, age., s. 157-158.
19 Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, TSM 17/543 (Yıldız Sarayı Müze Tasarımı).

489
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

şında sarayda resmî resepsiyon salonları olarak kullanılan bölümlerde hem yabancı
hem yerli ziyaretçileri etkilemeyi amaçlamak için sergilenmekteydi.20
II. Abdülhamid, Maçka’daki silah deposunun yanında yeni bir askerî müze binası
inşa edilmesi için talimat verir; bunun üzerine, Alman Gromkov Paşa, Alman mühen-
dis Jachmund ve Ahmet Muhtar Paşa’nın katılımıyla oluşturulan komisyon, binanın
planlarını yapmaya başlar ve imparatorluktaki yerel yöneticilerin eski silahları yeni
müzeye göndermeleri istenir. Öncekinden farklı olarak yeni müzede çağdaş silahların
Harbiye Ambarı’nda tutulan eski silahlardan ayrılması düşünülür. Komisyon, Yıldız
Sarayı’ndaki Yeni Kasır’ın21 ikinci katında özel bir model müze kurar. Kamuya kapa-
lı özel bir koleksiyon olarak kurulan müze yalnızca padişah ve yaverleri tarafından
gezilebilir. Ama yeni ve daha büyük bir müze binasının planlama çalışmalarına da
başlanır. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin ardından Maçka’da açılması planlanan
bu müze hazırlıkları durmuştur.22
Abdülhamid devri Osmanlı Müzeleri’nin en önemlisi kuşkusuz Müze-i Hümâ-
yun’du. (Resim 9). Bu müze sanat ve tarih eserlerini içeren bir koleksiyona sahipti.
Aslında Müze için yapılan sözleşmede, üst katta doğa tarihi müzesi kurulması öngö-
rülmüş fakat kurulamamıştır. Bu müzeye daha sonra İslam eserleri koleksiyonu da
eklenmiştir. Türk ve İslam eserleri Çinili Köşk Müzesi’nde kalmış, diğer uluslara ait taş
ve tunç eserler, bu yeni Arkeoloji Müzesi’ne nakledilmiştir.
Abdülhamid devri Osmanlı müzelerinin üçüncü kategorisini ise İstanbul’da ve
imparatorluğun çeşitli yerlerinde kurulmuş müzeler oluşturur. Bunlardan İstan-
bul’da yer alan Yeniçeri Müzesi ve Silah Müzesi yeniden düzenlenmiştir. Arkeolojik
eserlerin ağırlıklı olarak sergilendiği Müze-i Hümâyun’un içinde yeterli yer olmadı-
ğından ilk müze binası olan Aya İrini’de silahlar ve askerî teçhizat kalmıştır. Burası
günümüzdeki Askeri Müze’nin temeli olan (Cebehane olarak tanınan) Eslihâ-i As-
keriye Müzesi olarak düzenlenerek (1908) ziyarete açılmıştır. Abdülhamid devrin-
de İstanbul’da açılan başka bir müze İstanbul Deniz Müzesi’nin temeli olan Bahriye
Müzesi’dir. Burası 1897’de Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın emirleri
ve Tersane Komutanı Amiral Arif Hikmet Paşa’nın destekleri ile Binbaşı Süleyman
Nutki tarafından Tersane-i Âmire bünyesindeki bir binada “Müze ve Kütüphane İda-
resi” adıyla kurulmuştur.
İmparatorluğun çeşitli yerlerinde bulunan tarihî eserlerin İstanbul’da Müze-i
Hümâyun’da toplanması nasıl imparatorluğun bütünlüğünü temsil ettiyse bölgesel
müzelerin kurulması da Osmanlı müzeciliğinin ulusal bir karakter kazanması için
önemli bir adım olmuştur. Arşiv belgelerinden anlaşıldığı kadarı ile Müze-i Hümâyun
imparatorluğun farklı yerlerinde kurulmuş çeşitli bölge müzeleri ile yakınan ilgilenir.
Kazılardan çıkan eserlerin hangi müzeye ya da hangi bölgeye gönderileceği İstanbul’a

20 Carol Duncan, Alan Wallach,” Evrensel Müze”, Tarih Sahneleri Sanat Müzeleri 2, ed. Ali
Artun, İletişim yayınları, İstanbul, 2006, s. 64-65.
21 Shaw kitabında Yeni Kasır yerine Acem Kasrı demiştir. Fakat Acem Kasrı tek katlı, küçük
bir yapıdır. Burada kastedilen Yıldız Sarayı’nda Acem Kasrı’na çok yakın ve Silah Müzesi
fotoğrafları mevcut olan Yeni Kasır olmalıdır.
22 Shaw, age., s. 260.

490
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

bildirilir. Müzenin taşradaki bilinen ilk şubesi 1899 yılında Konya’da açılmıştır.23 Bu-
nun ardından Bursa Müzesi 1904’te ve Bergama Müzesi 1906’da kurulmuştur. Arşiv
belgelerine göre Bursa Mekteb-i İdadi avlusunda kurulan bu müze, Müze-i Hümâyun’a
bağlı olmakla birlikte, giderleri vilayet kaynaklarından karşılanır.
Kandiye’de Rum Cemiyet-i İlmiyesi tarafından tesis edilmiş olan müzenin Müze-i
Hümâyun’a bağlanma isteğini bildiren belgeden24 imparatorluğun çeşitli yerlerinde
farklı grupların kendilerine özel müzelerin bulunduğunu anlaşılır. H.16 Safer 1292/M.
24 Mart 1875 tarihli bir belgede Girit’te bulunan heykellerin Müze-i Hümâyun’a ko-
nulmak üzere zedelenmeden Dersaadet’e gönderilmesi ve nakli zor olan veya müzede
emsali bulunmamasından dolayı gönderilemeyen eserlerin muhafazası için gerekli
vilayet merkezlerinde müze bulundurulması talebi25 mevcuttur ve bu Abdülhamid
devrinden önce başlayan müze ihtiyaçlarını gösteren bir örnektir. Bu talepler Sultan
Abdülhamid devrinde karşılık bulmaya başlar. Özelikle Kudüs, Selanik, Sivas ve İz-
mir gibi merkezlerde yapılan kazılardan çıkan eserler için buralarda müze kurulması
ihtiyacı üzerinde durulur ve buradaki kazı alanları yanına eser depolarını kurdurarak
ilerde geliştirilecek bölge müzeleri projelerini de başlatmıştır. Zira bu eserlerin İstan-
bul’a nakli zor oluğu gibi, Müze-i Hümâyun’da da yeterince boş mekân yoktur, eserleri
depolama ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Müzelerde bu kadar geniş bir yelpazede
uzanan bölgelerden eserlerin yer alması, tarihî eserlerin başkente ulaştırılması ara-
cılığıyla başkent ile taşra arasında bir bağlantı kurulduğunu ve imparatorluğu kadim
geçişine sahip çıkma çabasını gösterir.

Sultan II. Abdülhamid Devri Müzecilikle İlgili Mekânlar


Modernleşme döneminde müzelerin koleksiyondaki yapıtların korunduğu bir or-
tama sahip olmasının yanı sıra eğitim kurumu, kültür merkezi ve araştırma mekânı
işlevlerin gerçekleştirilebileceği bir mimariye sahip olması gerektiği için müzenin iç
planlaması kadar konumu ve dış görünümü de önem kazanmıştır. Özellikle kazılar-
dan ortaya çıkan eserlerin sergilenmesi, depolanması, muhafaza edilmesi için özel bir
müze binasının inşası müzeciliğin gelişmesinde önemli bir evredir. Sadece İstanbul’da
değil Anadolu’nun çeşitli yerlerinde açılan müze binaları bunun göstergesidir.
Aslında Sultan Abdülhamid devrinden önce de müze binasına olan ihtiyaç zaman
zaman gündeme gelmişti. 1873’te müze müdürü Deither, yönetimden ayrı bina ya-
pılmasını istemiş fakat bu talep çok masraflı bulunarak müze Çinili Köşk’e taşımıştır.
Müze binası olarak kullanılan Çinili Köşk de her bölgeden getirilen eserler ile dolmuş,
köşkte düzenleme ve tamir çalışmaları yürütülmüştür.
Özellikle Osman Hamdi Bey’in yaptığı kazılardan çıkan eserlerin sergileneceği
yer sorunu yaşanınca onun önerisi sonucunda, 1889 yılında bütçeden ayrılan para
ile yeni bir müze binasının inşaatına başlanmıştır.26 Burada amaç genişleyen eski

23 Hüseyin Muşmal, Osmanlı Devleti’nin Eski Eser Politikası Konya Vilayeti Örneği (1876-
1914), Kömen Yayınları, Koya, 2009, s. 91.
24 BOA, İ. MF. 3/26.
25 BOA, MF.MK. 26/111.
26 BOA, İ.HUS.75/53.

491
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

eser koleksiyonlarını daha modern ve geniş bir binaya taşımaktır. Çalışmaların ar-
dından 13 Haziran 1891 müzenin açılışı yapılmıştır (Resim 10). Binanın mimarisin-
de neoklasik formlar ve Yunan tapınaklarını andıran girişlerin kullanılmış olması,
yeni müzeyi bu yönüyle Avrupa ve Amerika müze ailesine dâhil etmiştir. Müze bi-
nasının pencereleri ve sütunları arasındaki heykel kullanımı, dış cepheye eklenen
iyon sütunları ve çatı kenarındaki yelpaze biçimli saçaklar ile koleksiyonun Ağlayan
kadınlar lahdindeki tapınak resimleri temel alınmıştır. Hamdi Bey’in Sayda kazıla-
rında çıkarmış olduğu lahitler yeni müzeye taşınmıştır. Bu dönemden sonra Çinili
Köşk’te sadece Türk, Arap ve İran medeniyetlerine ait olan eserler sergilenmiştir.
(Resim 11) Çinili Köşk’te bırakılan İslam eserleri daha sonra kurulacak olan Türk
ve İslam Eserleri Müzesi’nin temelini oluşturmuştur. Özellikle 1907’de müze için
yapılan üçüncü binadan sonra Çinili Köşk tamamen İslam eserlerini sergileyen bir
yapıya dönüşmüştür.
Bu yeni binaya yapılan ek 7 Kasım 1902 tarihinde açılmış27, bu binanın düzenlen-
mesi ve teferruatının giderilmesi hakkında izin alındıktan28 sonra müzenin tahsisatı için
zam talep edilmiştir.29 Ayrıca bu binanın inşası sırasında biriken toprak ve set duvarları
ile suyollarının tamiri için gerekli olan meblağın ödenmesi sağlanarak,30 müzenin çev-
resi de nizam içine alınmıştır. Kazıdan çıkarılan eserlerle ikinci bina da dolunca 1903
yılında üçüncü bir ek bina yapımına başlanıştır.31 Müzeye eklenen binaların planını
da Vallaury yapmıştır. Bu müze binasının temel atma töreninde Osman Hamdi Bey,
müzenin gelişimine destek sağladığı için Padişah'a şükranlarını sunmuştur. Üçüncü ek
binanın açılışıyla Çinili Köşk’teki heykellerin hepsi buraya taşınmıştır. Binada gerekli
olan camekân ve kaidelerin imali yapılmış, bunların alınması için gereken meblağ Ma-
arif Nezareti tarafından ivedilikle karşılanmıştır.32 Müze binasının inşası için kullanılan
malzemelerin,33 Marsilya kiremitlerin,34 Budapeşte’den gelen parkenin35 gümrük vergi-
sinden muaf tutulmuştur. Bu inşaatlar ile ilgili başka bir belgede Çinili Köşk’ün bina
edildiği arsanın müzeye verilmesi istenmiştir.36 1905’te Çinili Köşk’ün içinde bulunduğu
bostanın Müze-i Hümâyun’a bağışlanması Müze Müdürü Osman Hamdi Bey tarafından
Sadaret’e yazılan bir belgede talep edilir. Osman Hamdi Bey, buranın müzeyi ziyarete
gelen yabancıların dikkatini çekecek bir yer olması ve müzenin intizam ve ihtişamına
aykırı bir görüntü sergilemesi nedeniyle çevresinin bir parmaklıkla çevrilip ağaçlandı-
rılmasının uygun olacağını anlatmıştır.
Müze-i Hümâyun sadece mimari tasarımı ve koleksiyonları ile değil İstanbul’da
konumlandığı stratejik yeri ile simgesel bir mesaj vermektedir. Müzenin bulunduğu

27 BOA, İ.MF.8/24, BOA, İ.MF.8/26.


28 BOA, İ.MF.9/3.
29 BOA, İ.MF.9/6.
30 BOA, İ.MF.9/20.
31 BOA, Y.A.HUS.462/31, BOA, Y.A.HUS.464/94.
32 BOA, İ. MF.13/23.
33 BOA, İ.RSM.21/15.
34 BOA, İ.RSM.23/23.
35 BOA, İ.RSM.25/11.
36 BOA, Y.A.RES.132/82.

492
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

yerin önemi, Topkapı Sarayı’nın yanı başında oluşundan ziyade, imparatorluğun ida-
ri birimi olan Bâbıâli’ye yakınlığından kaynaklanıyordu. 1853 yılında hanedan, daha
modern bir saraya ihtiyaç duyduğu için Dolmabahçe Sarayı’na taşındı. Ama impara-
torluğun yönetim merkezi olan Babıali, 1654’ten beri bulunduğu yeri, Gülhane Par-
kı’na açılan ana kapının karşısındaki yerini korumuştu.37 Osmanlı tebaasından ziya-
retçilerin yanı sıra Avrupalı gezginler de Topkapı Sarayı ziyaretleri sonrası müzenin
koleksiyonlarını görebiliyorlardı.

Sultan II. Abdülhamid Devri Müze-i Hümâyun’un Organizasyon Yapısı


Sultan II. Abdülhamid devri Müze-i Hümâyun’un organizasyon şeması hakkında
belgeler Osmanlı müzesinin nitelikli elemanları ile profesyonel bir yapılanmanın için-
de olduğunu gösterir. Belgelerden anlaşıldığı kadarı ile müze müdürü, müdür yardım-
cısı ile baş kâtip, dâhiliye başkatibinden oluşan yönetici ve çekirdek bir kadro vardır.
Bunların dışında ise müzede çalışan diğer personel olan kütüphaneci, muhasebeci,
fotoğrafçı, mütercim, kâtip, arkeolog, yazar, editör, çavuş, kapıcı gibi farklı görevler
için personel istihdamı ile ilgili çok sayıda belge mevcuttur. Görevliler ile ilgili çeşitli
belgelerde en çok görevlilerin derece ve unvanları, aldıkları ücretler, temin ettikleri ek
menfaatler hakkında bilgiler bulunur. Ayrıca müze tarafından verilen manevi ödüller
olan nişanlar, madalyalar hakkında da çeşitli belgeler vardır. Özellikle yerli ve yabancı
çalışanların maaşları, aldıkları taltifler belgeler arasında Osman Hamdi Bey ve müze
müdür yardımcısı Halil Edhem Bey’in aldıkları ödüller bunların başında gelir. Yirmi
beş yıl boyunca müze müdürlüğü yapmış olan Osman Hamdi Bey’in taltifi,38 Osman
Hamdi Bey’e Fransa Cumhuriyeti tarafından verilen39 ve Almanların birinci rütbeden
Koron de Prus nişanı40 ile ilgili belgeler dikkat çeker. Halil Bey’in taltifleri41, muha-
sebecilerin, müzedeki defterleri düzenleyenlerin taltifleri, maaşlarına zam yapılması42
gibi çok sayıda çalışanın ödüllendirilmesi belgesi mevcuttur. Bunlar arasında Müze-i
Hümâyûn Muhasebecisi Recep Efendilere saniye sınıf-ı sanisi rütbesi verilmesinden43,
Müze-i Hümâyun Asar-ı Asuriyye dairelerini tanzim eden Fransa Asar-ı Atike müte-
hassıslarından Mösyö Şeril ile Müze-i Hümâyun’un defterlerini tertip eyleyen Mösyö
Jevnik’e dördüncü rütbeden birer kıta Nişan-ı Mecidi ile taltiflerine44, Müze-i Hümâ-
yun Fransızca Başkâtibi Nikolaki Efendi’nin taltifine45 kadar her derecedeki çalışana
bir ödül verildiği gösteren belgeler yer alır.
Bu taltif belgeleri arasında sadece müzede sürekli ya da belli bir süre çalışan per-
sonel için değil Almanya prenslerinin Milas ve Priyen’i ziyaretleri esnasında yapılan

37 Shaw, age., s. 41, 42.


38 BOA, Y. A. HUS. 505/94.
39 BOA, İ. TAL. 4/47.
40 BOA, İ. TAL. 74 /69.
41 BOA, İ. TAL. 58/24.
42 BOA, İ. MF. 9/ 51.
43 BOA, İ. TAL. 31/24.
44 BOA, İ.TAL. 45/ 39.
45 BOA, Y. A.RES. 123/ 72.

493
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

arkeolojik kazılarda çıkarılan eserlerin Müze-i Hümâyun’a verilmesi dolayısıyla bu


çalışmalarda hizmetleri bulunan Berlin Müzesi Müdür-i sanisi Mösyö Vayfand (Wei-
fandt), Mühendis Kenakozos Mösyö Şrader, (Schrader) Mösyö Holsen ve İzmirli-Al-
manya Konsolosu Mösyö Mortman (Mordtmann) gibi yabacılara da nişan verildiği
görülmektedir.46 Musul’daki Keldani Mektebi Müdürü Mösyö Sebastin Şil'in müzeye
katkılarından dolayı kendisine Müze-i Hümâyun Fahri Memuru unvanı verilmiştir.47
Müze çalışanlarının maaş ve hakları ile belgeler arasındaki Müze-i Hümâyun ça-
vuşlarından olup vefat eden Mustafa Efendi’nin üç nefer yetimine, maaş tahsisi isteği-
ne dair gönderilen telgraftan48 anlaşıldığı üzere devlet memurlarınki ile aynıydı.
Yine müze organizasyon yapısı içinde değerlendirilebilecek arkeologların meslekî-
yeterlilikleri ve müze müdürlerinin yaptıkları kazılar, bu kazılar için devletten talep
etikleri ücretlerin belgeleri de mevcuttur. Bu belgelerde çoğunlukla müze müdürü
Osman Hamdi Bey ve müze müdür yardımcısı Halil Edhem Bey’in aldıkları maaşlar,
kazılar için tahsis edilen ödenekler ve gerekli ek tahsilatlardan bahsedilmektedir.49

Sultan II. Abdülhamid Devri Müze-i Hümâyun Koleksiyonu’nun


Mahiyeti ve Özellikleri
Osmanlıda Sultan II. Abdülhamid devri Müze-i Hümâyun koleksiyonun objeleri
sadece Türk İslam geçmişine ait eserleri değil aynı zamanda Yunan, Roma ve Bizans
kültürlerine ait eserleri de kapsamaktadır. Osmanlı kendisini hâkim olduğu topraklar-
daki kadim medeniyetlerin varisi olarak gördüğünü müze koleksiyonundaki eserler
yoluyla göstermektedir. Bu dönemde Osmanlı müzesi eser bakımından zenginleşirken
eserlerin kapsam alanı derinleşmiş ve genişlemiştir. Aslında müzelerin asli kimliğine
işaret eden ve onları diğerlerinden ayıran en kritik özellikleri koleksiyon yapılarıdır.
Çünkü bir müzenin edindiği koleksiyon sadece kendisini, yani vizyonunu tanımla-
maz, aynı zamanda dışladığı ve dışarıda bıraktığı kültür, nesne, kişi ve durumlara da
işaret eder. Osmanlı Devleti’nin müzesi de topraklarındaki tüm kültür katmanlarının
eserlerine sahip çıkarak vizyonu ortaya koymuştur.
19. yüzyılda hâlâ oryantalist hayranlığın odaklandığı yer olan Osmanlı İmparatorlu-
ğu, kimliğini, Avrupa pratikleri ve kurumlarıyla uyumlu olacak şekilde yeniden biçim-
lendirmeye çabalıyordu. Eski eserlerin toplanması ve bunlar için bir müze kurulması,
Osmanlı Devleti’nin yeni kültürel hedeflerini temsil etmek açısından simgesel bir rol
oynadı.50
Sultan II. Abdülhamid devrinde, ortak bir Osmanlı kimliğinin göstergeleri ola-
rak değer kazanmaya başlayan müzeye ait nesneler, 19. yüzyıl Avrupası’na özgü
bir sınıflandırma sistemi ve karmaşık teşhir kuralları doğrultusunda düzenlenme-
ye başladı.51 Osmanlı müzelerini Avrupa’dakileri örnek alarak kurmuş olsa da bu

46 BOA, Y. EE.KP. 18 /1772.


47 BOA, İ. MF. 4/ 17.
48 BOA, BEO. 81 /6038.
49 BOA, Y. A. HUS. 464 / 94, BOA, İ. MF. 9 /21., BOA, İ.MF. 9/ 51.
50 Shaw, age., s. 75, 76.
51 Shaw, age., s. 207.

494
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

müzelerin yansıttığı dünya düzeni tasavvuru, Avrupa değil Osmanlı gerçekliğini


yansıtıyordu. Müzede Yunan, Roma ve Bizans, Asur, Hitit, Fenike, Keldani, Mısır,
Himyeri Eserleri ile Sanâyi-i Atîka-i İslamiyye ve Meskukât-ı Atîka koleksiyonu ser-
gileniyordu (Resim 12-13).
Müze-i Hümâyun’un üç katlı koleksiyonu şöyle tasnif edilmişti. Yeni müze binası-
nın birinci katına Hitit ve Bizans eserlerinin yanı sıra, Konya yakınlarından getirilen
eski eserler konmuştur. İkinci katta mimari eserler için alan ayrılmıştır. Üçüncü kata
ise kil heykel koleksiyonu ve kütüphane yapılmıştır. Koleksiyonda İslam eserleri bö-
lümü Çinili Köşk’te sergilenmekteydi (Resim 14, 15). İslam eserlerinin listeye alınmış
olması, aynı zamanda, meydana getirdiği eserler aracılığıyla temsil edilebilecek bütün-
lüklü bir İslam dünyası hakkında giderek artan bilinci de yansıtır.52
Arşivde müze koleksiyonuna dâhil edilen eserler hakkında ilginç bir çeşitlilik göz-
lemlemek mümkündür. Camilerdeki eski seccadelerin müzeye alınıp alınmayacağı
konusunda bir anlaşmazlık yaşanmış İzmir sancağına bağlı Kemaller karyesindeki ca-
mide bulunan seccadenin bedelinin ödenerek Müze-i Hümâyun’a konmasının uygun
olacağı53 söylenirken hemen bir sene sonraki belgede “atik seccadeler camii şerife ait
kadim şeyler olduğundan bunların oradan ihracıyla Müze-i Hümâyun’a konmasının
caiz olmadığı kararı çıkmış ve bu eserlerin müzeye alınmayacağı” söylenmiştir.54
Osmanlı müzesi bu dönemde koleksiyon tasarımından anlaşılacağı üzere henüz
net bir şekilde müze anlayışını oturtmamış bir kurum portresi çizmektedir.
Sultan II. Abdülhamid devri Müze-i Hümâyun koleksiyonu kazılar, hediyeler, ba-
ğışlar, diğer müzelerle eser değiş tokuşu ve satın ama yoluyla meydana gelmiştir. Av-
rupa’daki modern müzeler, genellikle, Rönesans soylularına ait nadire kabinelerinden
doğmuştu. Oysa Osmanlı müzeleri, tam aksine, padişahların özel koleksiyonlarına
alınmamış olan derlemelerden meydana gelmişti.55
Müze için yurt dışından ya da yabancılardan eserler satın alınmıştır. Bu konuda
yapılan ödemeler hakkında arşivde çok sayıda belgeye rastlamak mümkündür. Özel-
likle de Âsâr-ı Atîka Nizamnameleri’nde 1884 yılı düzenlemesi yapılmadan önce kazı
yapanlardan eser almak için devlet, eser sahiplerine para ödemek zorundaydı. Osman-
lı topraklarında yapılan kazılardan çıkan eserlerin müzeye verilip devletin bu kişilere
ücretlerinin ödendiğine dair çok sayıda arşiv belgesi vardır. İngiltere Hafriyat Memuru
Mister Ressam’ın çıkardığı ve İngiltere Müzesi’ne ait eski eser hissesinin kendisine ve-
rildiği, daha önce çıkarılan eski eserlerden Müze-i Hümâyun’a düşen payın Dersaadet’e
gönderildiği ile ilgili belgede,56 Bergama’da Alman Devleti’ne verilen eski eser arama
izninin uzatılması ve kazılarda bulunacak eski eserlerden Müze-i Hümâyun hissesine
düşecek kısmının nakit para karşılığın da Alman Müzesi’ne verilmesi hakkında belge-
de57 ve Arastidi Efendi’nin çiftliğinden çıkarılan heykelin tahmini kıymeti üzerinden

52 Shaw, age., s. 172.


53 BOA, İ. MF. 3 / 2.
54 BOA, İ. HUS. 37 / 99.
55 Shaw, age., s. 42.
56 BOA, MF.MKT. 62 /104.
57 BOA, MF.MKT. 62 /112.

495
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

Müze-i Hümâyun hissesi bedelinin teslim alındığı hakkındaki belgede58 bunu açıkça
görmek mümkündür.
Koleksiyona yapılan hediyeler ve bağış yoluyla kazanılan eserler59 dışında yabancı
müzelerle eser değişimlerinin olduğunu anlaşılır.60
Arşivde bunlar dışında imparatorluğun ve Anadolu’nun farklı yerlerinde bulunan
eserlerin müzede sergilenmek için kabul edildiği, satışı yapılırken yakalanan eserlerin
müzeye nakledildiği ile ilgili evraklar vardır. İmparatorluğun farklı yerlerinde bulunan
eski eserler çoğunlukla Müze-i Hümâyun’a gönderilirdi. Örneğin Selanik'teki Ayasofya
Camisi'nin içerisinde bulunan eski eserlerden taş kürsünün Müze-i Hümâyun’a nakli-
nin gerçekleştirilmesine dair Müze-i Hümâyun Müdüriyeti’nin yazısı, önemli eserlerin
de korunma maksadı ile müzeye nakledildiğini göstermektedir.61 Yine kazılar dışında
yol çalışmaları için yapılan inşaatlarda ortaya çıkan eserlerin tetkik edilmesi için mü-
zeye gönderilmesi ile ilgili çeşitli evraka da rastlanır.62

Sultan II. Abdülhamid Devri Müzecilik Eğitimi Faaliyetleri


Bilindiği gibi II. Abdülhamid devrinden hemen önce İzzediniyye denilen ve ni-
zamnamesi devrin padişahı tarafından 1875’te onaylanan okulun, müzecilik ve eski
eserler konusunda uzman yetiştirmesi planlanmaktaydı. Avrupa ülkelerindeki müze-
lerin durumu, Osmanlı topraklarından çıkartılıp yurtdışına götürülen eski eserler ve
bunların Osmanlı topraklarındaki “gayr-ı medenî” konumları, böyle bir okulun varlı-
ğını zorunlu kılmıştı. Ayrıca eğitimin modern dönemdeki fonksiyonu doğrultusunda
bu alanda pratik ve teorik donanıma sahip bir Osmanlı zümresi oluşturulacaktı. An-
cak bir türlü faaliyete geçemeyen ve bir modernleşme teşebbüsü olarak kalan Müze-i
Hümâyun Mektebi projesi, Osmanlıların bu dönem içerisinde bulundukları zihinsel
durumu yansıtması açısından hayli önemli idi.63 Bu okulun amacını Sultan Abdülha-
mid devrinde açılan Sanâyi-i Nefîse faaliyete geçmiştir. Sanâyi-i NefÎse Mektebi resim,
heykel, mimarlık ve hakkâklık (oymacılık) bölümlerinden oluşan, Müze-i Hümâyun
Mektebi’nin müfredatını kapsayan bir eğitim programına sahipti. Osmanlılara, yurt-
dışına gitmeksizin estetik ve sanat teknikleri alanlarında eğitim alma imkânı veren
Sanâyi-i NefÎse mektebi öğrencileri, Fransa’daki öğrenciler gibi nasıl kadim heykel ve
frizleri kopyalama yoluyla eğitiliyorsa aynı zamanda tarihî eserlerin toplanması ve
korunması konusunda eğitim veriyor, entelektüel birikime sahip yeni bir sanat eliti
yaratıyordu.64

58 BOA, MF.MKT. 75 /23.


59 BOA, Y. PRK.BŞK. 52 /30., BOA, MF.MKT. 21/ 21.
60 BOA, A.MTZ.KB. 2/ 1.
61 BOA, TFR.I. MKM. 7 /632.
62 BOA, İ. MF. 7/7.
63 İbrahim Serbestoğlu, Turan Açık, “Osmanlı Devleti’nde Modern Bir Okul Projesi: Müze-i
Hümâyûn Mektebi”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, C 6, S 12, 2013, s. 157.
64 Shaw, age., s. 126.

496
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

Sultan II. Abdülhamid Devri Müze Teknolojisi


Sultan II. Abdülhamid devri Osmanlı müzeciğinde dünya müzelerinde olduğu gibi
müzecilik ve arkeoloji ile ilgili çeşitli teknolojik enstrümanların kullanımında önem-
li adımlar atılmıştır. Bunların başında Sultan Abdülhamid devrinde Osmanlıda altın
çağını yaşayan fotoğraf gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğunda fotoğraf, oryantalist
hayranlık ve turistik merak dürtülerini tatmin aracı olarak ortaya çıkar. Kısa sürede
devlet tarafından denetlenen bir kendini temsil etme tarzına dönüşür. II. Abdülhamid
döneminde fotoğraf, sanat alanının dışına çıkarak belgeleme alanına girer ve Müze-i
Hümâyun’da gelişen düzen, örgütlenme ve mülkiyet gibi konularda rol oynar.65
Müzenin koleksiyonlarının görüntülerinin kaydedilmesi yönündeki ilk girişim
bir kez daha Osman Hamdi Bey’in kurumun başına getirilmesini takip eden aylar
içinde gerçekleşmiştir. İstanbul Arkeoloji Müzelerinin arşivinden Osman Ham-
di Bey ile fotoğrafçı Pascal Sebah (1823-1886), 10 Temmuz 1882 tarihinde Müze-i
Hümâyun’daki eserlerin fotoğraflanması için beş senelik bir imtiyaz antlaşması im-
zalamıştır. Bu mukavelenameye göre Sebah’ın söz konusu fotoğrafları biri normal,
diğeri ise kabine (cabinet) formatında iki formatta çekmesi öngörülüyordu. Muka-
velenamenin maddeleri fotoğrafların hangi boyutta ve ne kadar ücret karşılığında
çekileceği ile iki tarafın hak ve görevlerini tanımlıyordu: Sebah bu fotoğrafları ken-
di stüdyosunda ancak müzenin izni ve onun hesabına satabilecekti; Hamdi Bey ise
ödemelerin yarısını peşin, diğer yarısını on beş gün içinde yapmayı taahhüt ediyor,
Sebah’ın stüdyosundan başka hiçbir fotoğrafçıdan hizmet almamayı kabul ediyordu.
Mukavelenamenin somut neticelerini kısmen de olsa arşivden takip etmek müm-
kündür. Sebah’ın 18 Eylül 1882 tarihli bir faturasından, müzenin ağustos ayında
toplam 158 liraya 20 düzine jelatin plakası satın aldığı, Eylül’de ise toplam 380,50
lira değerinde fotoğrafın ödemesini gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Fotoğrafların
dökümü toplam 390 fotoğraftan oluşuyordu. Ertesi sene ise 36’sı orta boy, 36’sı ise
kabine boyunda toplam 72 fotoğrafın daha karşılığı ödenmiştir. Bu rakamın muka-
velenin öngördüğü gibi iki boy arasında paylaşıldığını düşünsek, 200’e yakın eserin
fotoğrafının çekilmiş olduğunu düşünmek gerekir. Yeni görevinde daha iki seneyi
doldurmadan Osman Hamdi koleksiyonunda bulunan eserlerin önemli bir kısmını
belgelemeyi başarmıştı. Ne var ki 1882-1883 yıllarında çekilmiş olan bu fotoğrafların
akıbeti belli değildir. İstanbul Arkeoloji Müzelerinin fotoğraf arşivinde bulunan cam
negatiflerin ilk numaralarının arasında 1880’lerin sonlarında ve 1890’ların başların-
da müzeye girmiş olan eserlerin çekimine rastlanması, bu fotoğrafların mukaveleden
yaklaşık on yıl kadar sonra çekilmeye başlandığını göstermektedir.66 Bu fotoğraflarla
başlayan müze eserlerinin görsel olarak belgelenmesi müze arşivinin oluşması bakı-
mından önemli bir aşamayı oluşturmaktadır. Ayrıca bazı arşiv belgelerinde Madrid67
ve Lizbon68 gibi yurt dışında açılacak sergi gibi etkinlikler için müzedeki eserlerin

65 Shaw, age., s. 191.


66 Edhem Eldem, Mendel- Sebah Müze-i Hümâyûn’u Belgelemek, İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Yayını, İstanbul, 2014, s. 30-34.
67 BOA, BEO. 4 / 279.
68 BOA, İ. HUS. 1/ 73.

497
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

fotoğraflarının gönderildiği anlaşılır. Bu durum da müzedeki eserlerin çeşitli vesile-


ler ile fotoğraflandığının göstergesidir.
Bu dönemde Müze-i Hümâyun’daki eserlerin kaydı için kullanılan başka bir tek-
nolojik gelişme alçı dökümler için atölyelerin kurulması olmuştur. 1884 nizamname-
sinde, tarihi eserlerin yurtdışına çıkarılmasına alternatif olarak bu röprodüksiyonla-
rın çıkarılabileceği hükmünün yer alması, kopyaların, uluslararası rekabet konusu
olan özgün eserlerin yerini tutabildiğini gösterir.69 Nizamnamede alçı döküm ile
özgün eser ayrımının getirilmesi, özgün ile kopya arasındaki değer farklılaştırması
sorununa işaret eder; bu sorun o sıralarda Avrupa ve Amerika müzelerinde de tar-
tışılmaktadır.70 Alçı dökümlerin müzelerde teşhir edilmesi, geniş kapsamlı arkeoloji
gezilerine katılmaya gücü yetmeyen büyük bir kitleye eğitim ve kültür olanakları
sağlayabilecektir.71 Buna karşılık, Müze-i Hümâyun’un kültürel açıdan güçlü kılan
özgün heykelleri zaten vardı.72
Müzenin alçı kalıp atölyesinde kimi zaman eserlerin alçı kalıpları alınarak başka
müzelere kimi zaman orijinal eserler gönderilmiştir. Örneğin İtalya kralına gönde-
rilmesi planlanan eserlerin bazılarının alçıdan kalıpları alınmıştır.73 Müzedeki bazı
eserlerin (tabletler ve gümüş testiler74 gibi) başkaları ile değişimleri görülmektedir.75
Sultan Abdülhamid döneminde müzeye kazandırılan önemli başka bir birim
müze kütüphanesidir. Bu kütüphane Müze-i Hümâyun binasının planında yer alan
altı salonlu ve iki katlı müze binasının altı salonundan biri “tarih ve fenn-i asar-ı
atikaya ait kitapları kapsayan” kütüphanedir. Kütüphanede âsâr-ı atîka, meskukat,
epigrafi, filoloji, güzel sanatlar ile ilgili 1500 cilt eser bulunduğunu, bu sayının za-
manla artacağını 1316 tarihli Maarif salnamesinden öğrenmek mümkündür. Mü-
zeye ait 24 Temmuz 1893 tarihli arşiv belgesinde kütüphanenin tanzimine başlan-
dığı, ilgili bakanlıktan Baltacızade Todoraki isminde bir muhafız (müze memuru)
istendiğini ve 1896 yılında Baltacızade’nin ölümü üzerine Mistakidis adında yeni
bir muhafız talep edildiği belgeleri yer alır. Diğer müze eserlerinin yanında müze
kitaplarını tasnif eden, defterlere kaydeden hem müzeci hem hafız-ı kütüp bu uz-
manlar bir yere çağdaş kütüphaneciliğin temelini atıyorlar, ilk ihtisas kütüphanesi-
ni de kurmuş oluyorlardı. Müze kayıt defterinde 1222 numaraya kadar kayıt tarihi
işlenmemişse de bu numaradaki kayıt 26 Temmuz 1893 tarihini göstermektedir.76
Arşivde ayrıca müze kütüphanesi için Avrupa’dan alınan kitapların listesini ve üc-
retini belirten belgeler kütüphanenin zenginleştirilmeye çalışılan bir müze birimi
olduğunu gösterir.77

69 Shaw, age., s. 187.


70 Shaw, age., s. 188.
71 Shaw, age., s. 188.
72 Shaw, age., s. 188.
73 BOA, Y. PRK.EŞA. 40/ 4.
74 BOA, Y. A. HUS. 318/100.
75 BOA, Y. A. RES. 108/76.
76 Serpil Yörük, “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi”, Türk Edebiyatı, Ocak/90, s. 61.
77 BOA, İ. MF. 2/1.

498
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

Sultan II. Abdülhamid Devri Müzeciliğinde Kataloglama Faaliyetleri


Sultan II. Abdülhamid döneminde müzecilik alanında yapılan önemli arşivleme ça-
lışmalarından biri müzenin kataloglama çalışmalarıdır. II. Abdülhamid devrine kadar
müzedeki eserlerin kataloglama denemeleri olmuştur. Fransız arkeolog Albert Dumont
(1842-1884) 1868 yılında İstanbul’u ziyareti esnasında Topkapı Sarayı’nın birinci avlu-
sunda bulunan Aya İrini’yi gezmiş Revue archéologique’teki yirmi yedi sayfalık makale-
sinin neredeyse tamamını ulaşıp inceleyebildiği ve Yunan, Grekoromen, Erken Hristi-
yanlık ve Bizans dönemleri altında topladığı eserleri tasnif ve tasvir etmeye ayırmıştı.
Fransız arkeoloğun bu çalışması aslında geleceğin Müze-i Hümâyun’unun ilk kataloğu-
nu oluşturmaktaydı.78 Edward Goold’un 1871 tarihli kataloğu, Müze-i Hümâyun’un ilk
resmî kataloğu olmakla beraber, içeriği bakımından son derecede ilkel bir seviyede kal-
mıştır. Müze-i Hümâyun’daki ilk gerçek ve ciddi katalog çalışmalarının Osman Hamdi
Bey ile birlikte başladığını kabul etmek gerekir. Osman Hamdi önce Salomon Reinach’ı
İstanbul’a getirtebilmiş, birkaç ay içinde toplam 659 obje içeren bir kataloğun ortaya
çıkmasını sağlamıştı (Resim 16). Fakat bundan neredeyse yirmi sene sonra Gustave
Mendel’in gerçekleştirmiş olduğu katalog, daha önceki girişimleri tamamen gölgede bı-
rakacak kadar kapsamlı, ayrıntılı ve mükemmel bir çalışma niteliğindedir. Büyük boy üç
cilde bölünmüş toplam 1860 sayfada yer alan 1413 eser, en sistematik ve ayrıntılı şekilde
ele alınmıştır: eserlerin künyesi, envanter numarası, menşei, giriş tarihi ve şekli, niteliği,
en ufak ayrıntısına kadar boyutları, uzun bir tarifi ve yorumu, üzerindeki yazıları, mu-
kayese edilebilir benzerleri, kaynakçası, klişe numarası ve tabii ki çizimleri79 (Resim 17).
II. Abdülhamid devrinde müzenin kayıt ve envanter sisteminin gayet düzenli ve
sistematik bir hâle gelmesi kısmen bu çalışmanın sonucu olarak görülmelidir. Ayrıca
ara ara eserlerin fotoğrafları ve çizimleri de alınıyordu.
Müzenin koleksiyonu zenginleştirilirken bir yandan da mevcut eserler tasnif edilerek,
katalogları çıkartılmaktaydı. Bu hazırlanan kataloglar Padişah'a sunulmuş ondan övgü
dolu bir cevap alınmıştır.80 Bu dönemde müze faaliyetleri ile ilgili Mecmua-yı Müze-i
Hümâyun namıyla bir risale neşri yapılmaya başlandığını ve iki yıl bu neşrin sürdüğünü
arşivden öğrenmekteyiz.81 Müzede katalog için çalışan Jilej, Jobi gibi çeşitli isimleri belge-
lerde geçer. Bu isimler muhtemelen katalog çalışmasına yardım edenlerdir.82 Bunlardan
başka heykeltraşlık eserleri ile Artuklu sikkeleri hakkında risalelerin basıldığını,83 Selçu-
kiye Kataloğu ve Meskûkat-ı İslamiye kataloglarının hazırlanarak ücretlerinin ödendiği-
ni84 ve Mısır’da kazılardan çıkan eserlerin kataloglarının müzeye gönderilmesi85 istendi-
ğini arşiv belgelerinde kaydedilir. Ayrıca kataloglama çalışmalarına ek olarak müzedeki
bütün eserlerin sıkı sıkıya müze defterlere kaydedilmesinin istendiği belgelerde görülür.

78 Eldem, age., s. 16.


79 Eldem, age., s. 22, bk. BOA, İ. MF. 13/ 23.
80 BOA, TFR.I.. MKM. 7/700.
81 BOA, Y. A. RES. 134 /101, BOA, Y. A. RES. 136 /100.
82 BOA, İ. MF. 2/75.
83 BOA, İ. MF. 2/ 87.
84 BOA, İ. MF. 9 / 53, BOA, İ. MF. 10/16.
85 BOA, A.MTZ. (05) 16/143.

499
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

Sultan II. Abdülhamid Devrinde Müzenin Yetki ve Sorumluluk Alanı


Sultan II. Abdülhamid devri müzeciliği ile ilgili belgelerden anlaşıldığı kadarı ile
müzenin yetki ve sorumluluk alanı epey genişti. Müze-i Hümâyun sadece kazılardan
çıkan arkeolojik eserlerin toplayıcılığını ve sahiplenmesini yapmıyor aynı zamanda
imparatorluğun farklı bölgelerindeki tüm mimari eserlerle de ilgileniyordu. Belge-
lerden anlaşıldığı kadarı ile müze aynı zamanda restorasyon işlerini de yürüten bir
kurumdur. Mesela ciddi bir yangın atlattığı için bakıma ihtiyaç duyan Şam Ümeyye
Cami’nin tamiri ile ilgili bir tezkire Müze tarafından hazırlanmıştır.86 İmparatorluğun
çeşitli yerlerinde yanan, yıkılan çeşitli şehirlerdeki eserlerin tamirine karar vermek için
Müze-i Hümâyundan uzman gönderilmektedir. Örneğin Selanik’te yanan bir cami87 ve
Ayasofya Cami’nin tahkikatı için88 müze müdür yardımcısı Edhem Bey gönderilmiş-
tir. Müdür yardımcısı Halil Edhem Bey’in Ankara, Konya ve Atina ziyaretlerinde eski
eserleri güneş ve çeşitli zararlardan korumak için teftiş ziyaretleri olmuştur.89 Bunlar
dışında Topkapı Sarayı içindeki su yollarının tamiri hakkındaki belgeden90 ve Berga-
ma’da bulunan “Virankapı” adlı binanın tamiri için91 Müze-i Hümâyun’a başvurulması
belgesinden müzenin restorasyon işlerin bazılarından sorumlu olduğunu görülür.
Bu dönemde Müze-i Hümâyun kurum olarak hem imparatorluk için kazıları yap-
mak, organize etmek ve kazılardan çıkan eserleri değerlendirmek, hem de kanun-
suz kazıları engellemek, kontrol altına almak olmak üzere kazı ve arkeoloji alanın-
da önemli adımlar atılmıştır. Bunlara ilaveten yabancı ortaklarla yapılan kazılar ve
bunlardan çıkan eserlerin paylaşımı da müze müdürlüğünün düzenlediği faaliyetler
arasındadır.
Osmanlı arkeolojisi özellikle fotoğraf teknolojisinin yaygınlaşması ve demir yolları
ağının artması ile birlikte farklı bir boyut kazanmıştır. Kazıların çoğu demir yolu inşa-
atlarında açılan hafriyatlarla bağlantılıdır. Ayrıca yapılan yollar arkeologların kolaylık-
la imparatorluğun uzak bölgelerine ulaşımını sağlamaktadır. Bu gelişmeler II. Abdül-
hamid devrinde gerçekleştiği için Osmanlıda özellikle Anadolu arkeolojisinin önemli
kazıları bu dönemde yapılmıştır. Anadolu’nun bazı bölgeleri kimi arkeoglarla özdeş-
lemiş, bazı bölgelerde yıllar boyu aynı arkeolog ve ekibi kazı yapmıştır. Örneğin Batı
Anadolu’da Démosthènes Baltazzi (1836-1896) sadece kazı yapmamış aynı zamanda
çalışma gözlem ve buluntularını yayınlaştırmıştır. Arkeoloji literatürüne önemli bir
katkı sağlamıştır.92 Bu dönemde çalışan arkeologlar yabancı dilde pek çok arkeoloji
kaynağını literatüre kazandırmışlardır. Bu kaynaklar bugün dünyanın ilk arkeoloji ya-
yınları arasındadır. Ayrıca yabancı arkeologlara kazı için izin verilmesinin nedenleri

86 BOA, Y. PRK. DH. 7/ 35.


87 BOA, TFR.I.. M. 21/2011.
88 BOA, TFR.I.. M. 22/2157.
89 BOA, Y. A..RES. 154/43.
90 BOA, Y. PRK.HH. 27/ 8.
91 BOA, DH.MKT. 6/ 47.
92 bk. Görkem Kökdemir, “120. Ölüm Yıldönümünde Aydın Vilayeti Müze-İ Hümâyûn Müdür
Vekili Démos hènes Baltazzı ve Menderes Magnesiası’ndaki Çalışmaları (1887, 1890)”, TÜ-
BA-AR, 19/2016, s. 291-305.

500
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

arasında aslında bu konuda Müslüman ve Türklerden talep gelmemesi, Müslüman ve


Türk arkeolog ve müzeci sayısının neredeyse yok denecek kadar az olması vardır.
Bu dönemdeki arşiv belgelerinde kazı ya da gezi izni için yerli ve yabancılara ve-
rilen ruhsatnameler, bunların verilmesinde göz önünde bulundurulan kriterler, bun-
ların iptali hakkında belgeler önemli bir yer tutmaktadır. Kazılara kimin görevlendi-
rildiği de müzenin sorumluluk alanları arasındadır. Osman Hamdi Bey’in 1899’daki
Baalbek kazılarında müdür olarak görevlendirilmesi,93 Avusturya’nın Ayasuluk’ta kazı
yapma isteği94 Alman prenslerinin Milas ve Driyen kazılarını ziyaretleri ve bu mü-
zelerde çalışanların Berlin Müzesi tarafından nişanla ödüllendirilmesi,95 Tellü’de kazı
yapan Fransızların çıkardıkları kapıları müzeye göndermeleri,96 Amerikalıların Bağ-
dat’ta çıkardıkları kapıların bir kısmını alması,97 Babil’de kazı yapan Berlin Müzesi’ne
bir takım eserlerin gönderilmesi ve müzeye iadesi98 gibi belgelerde görüldüğü üzere
özellikle yabancıların yürüttüğü kazılar hakkında müze önemli bir karar mercidir.
Kanunsuz olarak kazılardan çıkarılan eserlerin Avrupalılara satıldığı konusunda
çok sayıda ihbar müzeye ulaştığında ilgili kişiler hakkında tahkikat başlatılması için
gerekli işlemler yürütülmektedir.
Sultan II. Abdülhamid devrinde müzecilikle ilgili atılan en önemli adımlardan biri
Osman Hamdi Bey ile birlikte millî kazılar döneminin açılmış olmasıdır.1883-1895
arasında Nemrut Dağı, Myrina, Kyme ve Lagina kazılarına katılan Osman Hamdi’nin
en ünlü ve önemli çalışması ise Sayda Lahitlerinin bulunup Âsâr-ı Atîka Müzesi’ne
getirilmesidir. Lübnan Sayda’da 1887’de yapılan çalışma sonucu ortaya çıkan ve Fenike
krallarına ait mezar odalarında bulunan lahitlerin isimleri şunlardır: İskender, Ağla-
yan Kadınlar, Satrap, Likya. İstanbul Arkeoloji Müzesinde bunların yanı sıra 20’den
fazla lahit bulunmaktadır.99

Sultan II. Abdülhamid Devrinde Müze Ziyaretleri


II. Abdülhamid devri müzeciliğinde belgelerden anlaşılacağı üzere müzenin koru-
ma ve muhafaza etme işlevine ek olarak müzenin potansiyel izleyici sayısını arttırmak
hedeflenmektedir. Arşiv belgelerinden anlaşıldığı üzere Osmanlı müzelerinin izler kit-
leyi çoğaltma konusunda gösterdikleri çaba dikkat çekmektedir.
Daha önce bir araya getirilen nesnelerde olduğu gibi, bu yeni koleksiyonların da
başlıca izleyicileri padişah ve seçkin konuklarıydı.100 Hayli yeni olmasına karşın, ko-
leksiyon, imparatorluktaki kültürel modernleşmenin ve Batılılaşmanın işareti olarak
bu Avrupalı ziyaretçilere gösteriliyordu. II. Abdülhamid devrinde ise bu müze ziyaret-
leri adım adım düzenli ve halka açık bir hâle getirilmiştir. (Resim 18)

93 BOA, Y. PRK.TŞF. 5/69.


94 BOA, Y. A. HUS. 407/ 24.
95 BOA, Y. EE.KP. 20 /1931.
96 BOA, İ. MF. 60 / 7.
97 BOA, İ. MF. 7/ 61.
98 BOA, İ. MF. 8 / 61.
99 Erdem Yücel, Türkiye’de Müzecilik, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1999, s. 54.
100 Shaw, age., s. 46.

501
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

Yabancı heyetlerin Müze-i Hümâyun ziyareti için önceden izin aldıklarını ve mü-
zede bunun için özel hazırlık yapıldığını gösteren belgeler vardır. Müzeyi gezenlerin
çoğunlukla Rusya, İngiltere, Almanya ve Avusturyalı ziyaretçiler olduğu ve bunların
kayıt altına alındığını yine bir belgeden öğrenilir.101 Belgelerde kimi zaman şüpheli
kimselerin müzeyi ziyaretinden önce müzeye gelen istihbarat doğrultusunda dikkatli
olması uyarısı yapılmaktadır.102
Bu dönemde sadece müzede değil arkeolojik ve tarihî alanlarda sürekli bir görevli
bulundurularak buraya gelen gidenin kontrol edilmesine başlanmıştır. Örneğin Ye-
dikule’de müze için bir memur görevlendirilerek bu kuleleri ziyaret edenlerden para
alınması103 hakkında belge bunun göstergesidir.
Çinili Köşk’ün müze olarak hizmete açılması ile burayı gezenlerden giriş ücreti alın-
maya başlanmıştır. Müze-i Hümâyun her gün açık olacaktı ve çarşamba günü yalnızca
kadınların ziyaretine mahsus olacaktı. Ayrıca müzeye giriş ücreti salı günü beş kuruş diğer
günlerde ise iki buçuk kuruş olarak belirlenmişti. 12 Mart 1881 tarihinde uygulamaya baş-
lanan müze giriş ücreti, ilk zamanlarda aylık 2775 kuruş gelir sağlamıştır. Osman Hamdi
Bey müzenin giriş ücretinden elde edilen geliri ilk olarak müze bahçesinin düzenlenme-
sinde ve İstanbul’da bulunan değerli eserlerin müzeye taşınmasında kullanmıştır.104
Bu dönemde yaygınlaşan başka bir müzecilik faaliyeti ise müze ve arkeoloji tu-
rizmidir. 1905 yılına gelindiğinde arkeoloji turizmi artık devlet tarafından kurallara
bağlanmıştır; bu durum özellikle, trenle ulaşılabilen en ünlü iki mekân olan Efes ve
Baalbek için geçerlidir. Tarihî yerlerin tümünde tanıtım kitaplarının ve fotoğrafların
satıldığı bölümler oluşturulur. Turistlerin harabeleri gezdirmek üzere herhangi bir
gönüllüyü rehber olarak tuttukları önceki uygulamadan farklı olarak, tarihî mekânın
yararı gözetilerek yapılan yeni düzenlemelerle, tur rehberlerinin denetlenmesi sağla-
nır. Tarihî mekân hakkında yapılacak sınav sonucunda kendisine, göstermek zorunda
olduğu bir diploma verilir. Tur rehberlerinin ödediklerinin dışında, turistler de tarihî-
mekânlara girebilmek için ücret ödemeye başlar. Giriş ücreti karşılığında kendilerine
mekânın bir haritası ile bir bilet verilir.105

Sultan II. Abdülhamid Devrinde Müzecilik Hakkında Yasal Düzenlemeler


Bu dönemde Osmanlıdaki yasalar ile müzelerin belirlenen konumları ile koleksi-
yon yönetim politikalarının uyuşması ve dengeli çalışması için pek çok atılım yapıl-
mıştır. Yeni bir Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi buna örnektir. Bu dönemde devletin belir-
lediği yasaların müzelerin yapısına ve toplumun ihtiyaçlarına göre oluşturulacak bir
koleksiyon politikası ile uyumlu olma çabası göze çarpmaktadır.
Müzenin oluşmaya başladığı ilk dönemlerde eski eser araştırması için serbest olan
kazılar, Osmanlı Devleti’nde eski eser bilincinin yerleşmeye başlaması ile yerini çok

101 BOA, Y. PRK.ZB. 21/34.


102 BOA, Y. PRK.UM. 79/100.
103 BOA, İ. MF. 10/ 53.
104 Ferruh Gerçek, Türk Müzeciliği, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1999, s. 99-100,
bk. BOA, MF.MKT. 76/92.
105 Shaw, age., s. 85.

502
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

sıkı denetimlerin olduğu uygulamalara bırakmıştır. Bu uygulamaların kanun hüküm-


leri ile bağlanmış olması Osmanlı Devleti’nin eski eserler üzerindeki hakkını yasallaş-
tırmış oluyordu. Devletin siyasi ve iktisadi olarak zayıfladığı bir dönemde Osmanlı, ta-
rihî eserleri Avrupalı devletler ile pazarlık konusu olmaktan çıkarmıştır. Sadece Âsâr-ı
Atîka Nizamnamesi’nin geçirdiği değişimlerden görüldüğü üzere yıllar geçtikçe Os-
manlı Devleti’nin eski eser kavramına vermiş olduğu değer de değişim geçirmiştir.106
Yaşanan hazırlık sürecinin ardından Osman Hamdi Bey’in yoğun çalışmaları sonu-
cunda 21 Şubat 1884 tarihinde çıkan Padişah iradesi ile Osmanlı Devleti’nde yeni bir
nizamname ilan edilmiştir107. Böylece yayımlanan nizamname ile Türk eski eser hukuku-
nun günümüze kadar sürecek olan temeli atılmıştır. Bu temel ise eski eser mülkiyetinin
kayıtsız şartsız devlete ait olduğu prensibidir.108 Özetle 1884 Nizamnames inde eski eserin
tanımı çok geniş bir biçimde yapılmış, kişilerin, cemaatlerin istedikleri gibi arsalarından
tarihî eserleri kaldırmaları, tahrip etmeleri, yer değiştirmeleri, burada kazı yapmaları
yasaklanmış, arkeolojik alanlardan eserlerin çizimlerini dahi alma engellenmiş, izinsiz
kazı yapanlara para ve hapis cezaları getirilmiş, kazı yapma konusunda sıkı bir denetim
getirilmiştir. Kazıdan çıkan eserlerin gün gün deftere kaydedilmesi, izinli kazılarda dahi
devlete vergi ödenmesi, kazı alanlarında bir memurun bulundurulması zorunluluğu gibi
yeni maddeler Osmanlı müzesinin kazılara bakışındaki değişimi göstermektedir.
1884 Nizamnamesi yasal boşlukları doldurmasına rağmen uygulamada aksaklık-
lar yaşanmıştır. Nizamnamenin açık hükümlerine rağmen izinsiz kazı yapılması ve
alınan imtiyazlar ile çıkarılan eserlerin ülke dışına çıkarılması bu sorunların başında
geliyordu. Alman araştırmacılar, 1899 yılında Bergama’da yaptıkları kazılarda çıkarmış
oldukları eserleri Osmanlı Devleti ile yarı yarıya paylaşmayı teklif etmişlerdi. Ancak
1884 Nizamnamesi'ne göre çıkarılan eserlerin tamamı Osmanlı müzesine aitti. Alman
hükûmeti Sultan II. Abdülhamid tarafından 27 Ekim 1899 tarihinde verilen ayrıcalık
ile çıkarmış oldukları eserlerin yarısını ülkelerine götürmüşlerdi. Osman Hamdi Bey
durumun fakına varmış ve 1884 Nizamnamesi'nde yapılması gereken değişiklikleri
hazırlayarak 1906 Nizamnamesi'nin içeriğini oluşturmuştur.109
1906 Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi imparatorluğun üçüncü tarihî eserler nizamname-
sinin taslak çalışmaları sırasında, hem Osmanlı yönetimi bu konuda daha net bir yak-
laşım geliştirmiş ve bu eserlerin değerlerini kavramış, hem de Müze-i Hümâyun tarihi
eserlerin yönetiminde başrolü üstlenmiş bulunmaktadır. Ayrıca Maarif Nezareti’nin ye-
rel yöneticilerinin yerel müzelerden sorumlu olmaları kararlaştırılır; yerel yöneticiler
bölgelerindeki arkeolojik etkinlikleri denetleyecek ve merkezî komisyona bilgi iletecek-
tir. Böylece yeni nizamnamede, nihayet, bir yönetim ve uygulama düzeneği kurulmuş

106 Shaw, age., s. 165.


107 Halit Çal, Türkiye’nin Cumhuriyet Dönemi Eski Eser Politikası, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1990, s. 15.
108 Ahmet Mumcu, “Eski Eserler Hukuku ve Türkiye” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Der-
gisi, S 26 Ankara, 1970, s. 73.
109 Hüseyin Türkseven, Osmanlı Devleti’nde Eski Eser Politikası ve Müze-i Hümâyûn’un Kurulu-
şu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Çanakkale, 2010, s. 75

503
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

olur. Müze ilk kez çeşitli işlevleri olan bir kurum olarak tanımlanır: Tarihî eserlerin de-
netiminden sorumlu bir kurum; bu eserlerin toplanıp teşhir edilmesi için uygun olan
tek mekân ve tarihî eserlerin korunmasıyla yükümlü en önemli devlet kurumudur.110
1906 Nizamnamesi o denli geniş kapsamlıdır ki Türkiye Cumhuriyeti tarafından
da benimsenir ve bazı küçük değişikliklerle 1973 yılına kadar uygulamada kalır.
Yeni nizamname tarihi eserlerin mülkiyetinin kime ait olacağını bir öncekine göre
daha net biçimde belirler: Bir zamanlar Osmanlı yönetimi altındaki topraklarda yaşa-
mış halkların sanat eserleri, ayrıca bilgi birikimlerinin, becerilerinin ve edebiyatlarının
kanıtı olan her şey istisnasız sanat eseri kabul edilir. Devlete ait arazi ve mülklerde
veya özel kişi ya da grupların özel mülklerinde var olduğu bilinen ya da ortaya çı-
karılan tüm tarihî eserlerin mülkiyetinin Osmanlı Devleti’ne ait olduğu belirtilir. Bu
tür nesneleri bulma, koruma, toplama ve imparatorluk müzelerine yerleştirme yetkisi
de sadece devlete aittir. Nizamname maddesinin, adı geçen ya da geçmeyen eserleri
ve İslam eserlerini de kapsadığı vurgulanır. Nizamname, güzel sanatlar alanı dışın-
daki eserleri de tarihî eser olarak nitelemekte ve eski uygarlıkların kanıtları olarak
görmektedir. Ayrıca, mülkiyet kavramını da gözden geçirerek, bu nesnelerin mülkiye-
tinin devlete ait olması için, bulundukları toprakların Osmanlıya ait olması yerine, o
topraklar üzerindeki idari ayrıcalığı temel alır.
Bunlar dışında Müzenin dâhili nizamname layihasının hazırlanarak müzenin iş-
leyişine bir standart getirilmiş olduğunu söylenebilir.111 Bu da müze kurumunun iç ve
dış yönetiminde bir düzen getirmiştir.

Sultan II. Abdülhamid Devrinde Yurt Dışına Hediye Edilen Tarihî Eserler
II. Abdülhamid devri müzeciliğinde en tartışmalı konulardan biri olan arkeolo-
jik ve tarihî eserleri yabancılara hediye etme konusudur. Özellikle müzecilik ve kazı
faaliyetlerinde bir düzen ve denetlemenin yaygınlaştığı Osmanlının son döneminde
Sultan Abdülhamid’in başta Almanya olmak üzere pek çok devlete cömertçe sunduğu
eserler tepki çekmekteydi. Bu konu kendi içinde siyasi ve dış politika ile ilgili dengeleri
gözetme adına verilen tavizler şeklinde algılanabilir. Fakat meseleye bir de imparator-
luk geleneği açısından bakınca farklı bir manzara doğar. Öncelikle eski eserleri hediye
etmek bunların kıymetli bir nesne olmadığını değil aksine gayet önemli eser oldu-
ğunun bilincini gösterirdi. Üstelik sadece Abdülhamid değil diğer padişahlar da bu
eski eser hediye etme işini bir imparator davranışı olarak benimsemişti. Eski eserlere
verilen değerin göstergesi, yalnızca bulundukları yerden alınıp yurtdışına çıkarılmala-
rının engellenmesi değildi; bu eserlerin Avrupalılara hediye olarak verilmesi de onlara
ehemmiyet verildiğini gösteriyordu. 1838 gibi müzecilik ve eser koruma faaliyetlerinin
başlamadığı erken bir tarihte bile, II. Mahmud Asos’tan çıkarılan bir grup kabartmayı
Fransa Kralı Louis-Philippe’e dostluk işareti olarak armağan etmişti. Giderek sertleşen
eski eser nizamnamelerinin uygulamaya konmasından sonra bile, padişahlar Avrupa
krallarına böyle kişisel armağanlar vermeyi sürdürdüler; böylece, ülkenin mallarını

110 Shaw, age., s. 168.


111 BOA, MV. 42/53.

504
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

diledikleri gibi kullanıp dağıtma hakkına sahip olduklarını vurguluyorlar ve bu nes-


neleri, Osmanlı topraklarının ve bu topraklarda üretilmiş her şeyin padişahın kişisel
mülkiyetinde olduğunu göstermek için kullanıyorlardı.112
Şu bir gerçektir ki Sultan Abdülhamid, imparatorluğun önemli müttefiki olarak
gördüğü Almanya’ya pek çok arkeolojik kazı için özel izin verip nizamnamelerin sınır-
ları dışında olan isteklerini geri çevirmemiştir. Ayrıca bu dönemde sadece Almanya’ya
değil, Papalıktan113 Amerika’ya114 Fransa’dan115 İngiltere’ye116 kadar çeşitli ülkelere Pa-
dişah'ın özel izni ile eserler bağışlanmıştır.

Sonuç
Sultan II. Abdülhamid devrinde müzecilik alanında yürütülen faaliyetler Osman-
lı müzesinin kurumsallaşmasını sağlamıştır. Ondan önce müze olarak isimlendirilen
kurum, eser açısından fakir, yasa ve yönetmelikten yoksun bir durumdadır. Bu za-
yıf kurumu devralan müze müdürü Osman Hamdi Bey, buradan kurumsallaşmış bir
müze yaratmayı başarmıştır.
Müze artık yalnızca padişahın şanını yüceltmeyi değil, ziyaretçi çekmeyi amaç-
layan bir mekân, tarihî eserlerin yalnızca barındırıldığı değil, belli bir düzen içinde
yerleştirildiği bir müessesedir. İslam eserleri gibi antik sanat eserlerine öncelik veren
koleksiyon rejimi, ilk kez Abdülhamid’in himayesinde başlar. Bu sayede, Osmanlıda
yavaş yavaş modern anlamıyla bir ‘sanat piyasası’ doğar.
Kuşkusuz müzenin bu kabuk değiştiren ve dünya müzeleri ile entegre olan yapıya
kavuşmasının hızlanmasında Sultan II. Abdülhamid’in rolü büyüktür. Bu dönemdeki
müzecilik faaliyetlerinde şekil ve öz olarak önemli gelişmeler yaşanmıştır. Özellikle
1880’den sonra müzenin koruma, arşivleme, sergileme gibi temel alanlarda önemli bir
ivme yakaladığını söylemek mümkündür. Müze-i Hümâyun tarihe ait kültür biriki-
mine sahip çıkan, koruyan, elde ettiği bilgiyi sistemleştiren temel sorumluluklarını
yerine getirmeye başlayan bir kuruma dönüşmüştür. Kesin olan bir şey vardır ki Ab-
dülhamid döneminde müzeler eski monolitik yönünden sıyırılarak modern bir kuru-
ma dönüşmektedir.
Sultan II. Abdülhamid devrinde müzecilik, arkeoloji ve sanat eserlerine sahip çık-
ma konusunda arşiv belgelerinde seneden seneye derinleşen ve genişleyen bir top-
lumsal ve kültürel bilinçlenme gözlemlenir. Hem yasal gerekçelerin ve bağlayıcılığın
artması hem de düşünce olarak yaşanılan topraklarda ortaya çıkan sanat ve kültür
mirasına sahip çıkma fikrinin yerleşmesi bunun açık bir kanıtıdır.
Özetle Sultan II. Abdülhamid devrinde gerçekleştirilen müzecilik faaliyetleri sonu-
cu müzenin küresel düzeydeki müzeler gibi bir yapıya kavuşması, müzede bürokratik
modernleşme sağlanması, toplumda sanat eserleri, müzecilik ve arkeoloji konusunda
farkındalık yaratılması konularında kısa sürede önemli işler başarılmıştır.

112 Shaw, age., s. 80, 81.


113 BOA, İ. HUS. 8/35.
114 BOA, İ. HUS. 59/36.
115 BOA, MV. 48 /39.
116 BOA, MF.MKT. 60/ 9.

505
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

RESİMLER

Resim 1. C. Texier’in Konya dış surlarının 12 kapısından biri olan At Pazarı Kapısı’na ait
1828 tarihli gravürü (Asie mineure/par Charles Texier).

506
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

Resim 2. 1838 tarihli Leon Laborde’ün gravürlerinde Konya surları


(Voyage de l’Asie Mineure)

Resim 3. Aya İrini Kilisesi


(Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu)

Resim 4. Eslihâ Müzesi’nin girişi Resim 5. Eslihâ Müzesi’ndeki iki mezar


(Library of Congress Digital Collections (Library of Congress Digital Collections
Abdul Hamid II Collection) Abdul Hamid II Collection)

507
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

Resim 6. Sultan Abdülaziz şehzade Abdülhamid’in de içinde bulunduğu heyetle


Avrupa’da bir müze gezisinde (1867)

Resim 4. Eslihâ Müzesi’nin girişi Resim 8. Hazine-i Hümâyun’da mahfuz eslihâ


(Library of Congress Digital Collections ve çini küpleri (Library of Congress Digital
Abdul Hamid II Collection) Collections Abdul Hamid II Collection)

508
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

Resim 9. Müze-i Hümâyun


(Dolmabahçe Sarayı Abdülmecid Efendi Kütüphanesi)

Resim 10. Müze-i Hümâyun daire-i cedidesinin bir kısmı


(Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu)

509
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

Resim 11. Çinili Köşk Müze-i Hümâyunu


(Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu)

Resim 12, 13. Müze-i Hümâyun koleksiyonundan örnekler


(Dolmabahçe Sarayı Abdülmecid Efendi Kütüphanesi)

510
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

Resim 14. Âsâr-ı İslamiyye Salonları


(Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu)

Resim 15. Müze-i Hümâyun kütüphanesi


(Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu)

511
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

Resim 16. Salomon Reinach’ın Resim 17. Gustave Mendel’in


1882 tarihli Müze-i Hümâyun Osman Hamdi Bey’in isteği
eserleri kataloğu kapağı ile 1905’te başladığı ve 1914’te
basılabilen Müze-i Hümâyun
kataloğu

Resim 18. Müze-i Hümâyunu ziyaret edenler


(Dolmabahçe Sarayı Abdülmecid Efendi Kütüphanesi)

512
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ecilik

KAYNAKLAR
Arşiv Belgeleri
BOA, A.MTZ. (05) 16/143.
BOA, A.MTZ.KB... 2/1.
BOA, BEO. 4 /279, 81/ 6038.
BOA, DH.MKT. 6/47.
BOA, İ. HUS. 1/73, 37/99, 59/36, 8/35, 13/23, 75/53.
BOA, İ. MF. 10/16, 10 /53, 13/ 23, 2/1, 2/3, 2/75, 2/ 87, 4 /17, 7/ 60, 7/ 61, 7 /7, 8 /61, 9/21,
9/ 51, 9/53, 3/26, 9/20, 9/3.
BOA, İ.TAL. 31/24, 4/47, 45/ 39, 58/24, 74/69.
BOA, İ.RSM.21/15, 23/23, 25/11.
BOA, MF.MK. 26/111.
BOA, MF.MKT. 21/21, 60/9, 62/104, 62/112, 75/23.
BOA, MV. 42 /53, 48 /39.
BOA, TFR.I..M... 21/2011, 22/2157.
BOA, TFR.I.MKM. 7/632, 7/ 700.
BOA, Y. A.HUS. 318/100, 407/24, 417/10, 464/94, 505/94, 462/31, 464/94.
BOA, Y. A.RES. 108/76, 123/72, 134/101, 136/100, 154/43.
BOA, Y. EE. KP. 18/1772, 20/1931.
BOA, Y. PRK.BŞK. 52/30.
BOA, Y. PRK.DH. 7/35.
BOA, Y.PRK.EŞA. 40/4.
BOA, Y. PRK.HH. 27/8.
BOA, Y. PRK.TŞF.5/69.
BOA, Y. PRK.UM. 79/100.
BOA, Y. PRK.ZB. 21/ 34.
BOA, İ.MF.8/24, 8/26, 9/6.
BOA, Y.A.RES.132/82.

İkdam, No: 3670, 20 Ağustos 1320.

Diğer Kaynaklar
Ar, Bilge, “Aya İrini’de Dârü’l-Esliha Esliha Düzenlemesi”, İstanbul Araştırmaları Yıllığı /
Annual of İstanbul Studies, 3, (2014), s. -1-8.
Atagök, Tomur, “Müzecilik”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C 2, Yem yayınları, 1997, s. 1320-
1325.
Candemir, Murat Yıldız’da Kaos ve Tasfiye, İlgi Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2007.
Cezar, Mustafa, Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi, Anadolu Sanat Yayınları, İstanbul,
1995.
Çal, Halit, Türkiye’nin Cumhuriyet Dönemi Eski Eser Politikası, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1990.
Duncan, Carol, Wallach Alan, “Evrensel Müze”, Tarih Sahneleri Sanat Müzeleri 2, Ed. Ali
Artun, Ali, İletişim yayınları, İstanbul, 2006, s. 49-86.
Eldem, Edhem, Mendel- Sebah Müze-i Hümayun’u Belgelemek, İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Yayını, İstanbul, 2014.
Eyice, Semavi, “Arkeoloji Müzesi ve Kuruluşu”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye
Ansiklopedisi, C 6, 1985, s. 1596-1599.
Georgeon, François, Sultan Abdülhamid, Homer Kitabevi, çev. Ali Berktay, İstanbul 2006.
Gerçek, Ferruh, Türk Müzeciliği, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1999.
Kökdemir, Görkem, “120. Ölüm Yıldönümünde Aydın Vilayeti Müze-i Hümayun Müdür
Vekili Démosthènes Baltazzı ve Menderes Magnesiası’ndaki Çalışmaları (1887, 1890)”,

513
SULTA N II. A BDÜL HA M İD VE OSMA N L I MODE R N L E ŞM E Sİ

TÜBA-AR, 19/2016, s. 291-305.


Madran, Emre, “Osmanlı Devleti’nde ‘Eski Eser’ ve ‘Onarım’ Üzerine Gözlemler, Belleten, C
XLIX, 1985, s. 503-546.
Mumcu, Ahmet, “Eski Eserler Hukuku ve Türkiye” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, S 26, 1970, s. 45-78.
Muşmal, Hüseyin, Osmanlı Devleti’nin Eski Eser Politikası Konya Vilayeti Örneği (1876-1914),
Kömen Yayınları, Koya, 2009,
Mülayim, Selçuk, “Kronolojik Notlarıyla 19. Yüzyıl Osmanlı Müzeciliği”, Osmanlı
Araştırmaları XXXIV, Prof. Dr. Muammer Kemal Özergin Hatıra Sayısı – II, İstanbul, 2009
s. 175-201.
Özyetgin, A. Melek, Vahdettin Engin, Ayşe Ersay Yüksel, Yıldız Sarayı, Mega Basım, İstanbul,
2021.
Serbestoğlu, İbrahim, Açık Turan,” Osmanlı Devleti’nde Modern Bir Okul Projesi: Müze-i
Hümâyûn Mektebi”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, C 6, S 12, 2013, s. 157-172.
Serpil, Yörük, “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi”, Türk Edebiyatı, Ocak/90, s. 60-62.
Shaw, Wendy M. K. Osmanlı Müzeciliği (Müzeler Arkeoloji ve Tarihin Görselleştirilmesi), çev.
Esin Soğancılar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004.
Türkseven, Hüseyin, Osmanlı Devleti’nde Eski Eser Politikası ve Müze-i Hümayun’un Kuruluşu,
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Çanakkale, 2010.
Ubicini, F. A., 1855’te Türkiye, Tercüman 1001 Temel Eser 98, İstanbul, 1977.
Uşaklıgil, Halid Ziya, Saray ve Ötesi Son Hatıralar, Hilmi Kitabevi, İstanbul, 1940.
Yücel, Erdem, Türkiye’de Müzecilik, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul,1999.

514

You might also like