You are on page 1of 22

T.

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ

ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI

ULUBURUN BATIĞI

SUALTI ARKEOLOJİSİ

HAZIRLAYAN

NİSA ERGÜN

150215046

ÇANAKKALE-2020
i

ÖZET

Geç Tunç Çağ'ında, farklı kökenlere sahip ürünleri taşımacılığının yalnızca kara
yoluyla değil, deniz yoluyla da gerçekleştiğini günümüzde bulunan arkeolojik kalıntılardan
anlamaktayız. Arkeoloji dünyası için birer dönüm noktaları olsalarda, söz konusu dönem
için büyük bir talihsizlik olduklarını bu batıkların zengin buluntularından anlamaktayız.

20. yüzyılda arkeoloji alanında gerçekleştirilen en büyük keşiflerden birisi Uluburun


Batığı’dır. Günümüzden yaklaşık 3300 yıl önce, Akdeniz sularında, birçok bölgeye ait
yaklaşık 20.000 ürün barındıran bu gemi henüz bilinmeyen bir sebepten dolayı batmıştır. 11
yıl süreyle kazısı yapılan bu batık, şimdiye kadar en zengin ve en büyük Tunç Çağı malzeme
ve hammaddesine sahiptir. Batığın buluntuları oldukça çeşitlidir, birçoğu suyun içinde
bozulmaya uğrasa da zamanın verilerini aydınlatma açısından oldukça değerlidirler.
Olasılıkla Doğu’dan, Ugarit’ten yola çıkan geminin nereye varmak istediği henüz
çözülemeyen bir sırdır. Rotası ve geminin milliyeti hakkında çeşitli görüşler bulunur ancak
elimizde somut bir veri yoktur. Sular altına gömülen kargo buluntularında ortaya çıkan
ürünlerin kökenleriyle çıkarımlar yapılabilmektedir.

1984 yılında başlatılan kazılardan günümüze kadar envai çeşit buluntu açığa
çıkarılmıştır. Battığı döneme ait bilinen en eski cam ve en büyük kalay külçeleri grubu
bulundurması açısından da önem taşımaktadır. Bunlarla beraber silahlar, aletler, mühürler,
yiyecek, süs eşyaları gibi ürünlerde kargo arasında yerlerini almışlardır.

Bu çalışmanın amacı, bir yarımada olan Anadolu’da ortaya çıkarılan, en büyük


buluntu grubunu bünyesinde barındıran Uluburun Batığı’nı aydınlatmak ve bilimsel veriler
öncülüğünde değerlendirmektir. Bu proje Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü tez yazım kuralları esas alınarak hazırlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Sualtı Arkeolojisi, Son Tunç Çağı, Uluburun Batığı


ii

İÇİNDEKİLER

ÖZET………………………………………………………………………………..……..i

İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………………ii

BİRİNCİ BÖLÜM…………………………………………………………………….…..1

1.1. Uluburun Batığı………………………………………………………………..1

1.1.1. Araştırma Tarihçesi………………………………………………………..1

1.1.2. Geminin Özellikleri ve Tarihlendirilmesi…………………………………2

İKİNCİ BÖLÜM…………………………………………………………………………..3

2.1. Buluntular………………………………………………………………………4

2.1.1. Metal Buluntular…………………………………………………………...4

2.1.2. Cam Buluntular………………………………………………………….…8

2.1.3. Taş Buluntular……………………………………………………………...9

2.1.4. Organik Buluntular………………………………………………………..10

2.1.5. Pişmiş Toprak Kaplar………………………………………………….….13

2.1.6. Boncuklar ve Fayans Kaplar………………………………………………15

2.1.7. Mühürler………………………………………………………………….15

SONUÇ……………………………………………………………………………………17

KAYNAKÇA……………………………………………………………………………..18
1

BİRİNCİ BÖLÜM

1.1. Uluburun Batığı

Doğu Akdeniz'de deniz yolu ile yapılan ticaretin bir göstergesi olarak ortaya çıkarılan
buluntulardan birisi Uluburun Batığı’dır. Antalya ilinin Kaş ilçesinde ortaya çıkarılan gemi,
Ortadoğu ve Kıbrıs kökenli hammaddelerin, malların Ege Dünyasına aktarımına örnek
olacak nitelikte buluntu barındırmaktadır. Bünyesinde yaklaşık olarak 20.000 ürün
barındıran bu batık, bir sünger avcısı olan Mehmet Çakır tarafından 1982 yılında
keşfedilmiştir. Daha sonrasında INA araştırmacıları keşif hakkında bilgilendirilmiştir.

Batığın yükü oldukça çeşitlidir ancak aradan geçen uzun zamanın etkisiyle
malzemelerin büyük bölümünün yok olduğu düşünülmektedir. Taşınan malzemenin
kaynağından, rotanın Suriye-Filistin bölgesinden başladığı ve Uluburun'un kayalıklarının
kıyılarına yaklaştığında kuzeybatıya yol aldığı düşünülmektedir.1

1.1.1. Araştırma Tarihçesi

Uluburun Batığı, 1982 yılında sünger avcısı Mehmet Çakır tarafından keşfedilmiştir.
Mehmet Çakır, çalıştığı teknenin kaptanına Uluburun’a yakın bir konumda, denizin dibinde
bisküvilere benzeyen bakır levhalar gördüğünü söyler ve teknenin kaptanı tarafından INA
(Instıtute of Nautical Archaeology) batık konusunda bilgilendirilir. INA ile Bodrum
Arkeoloji Müzesi aracılığı ile bir grup arkeolog batığın olduğu yere giderek incelemeler
yapmıştır. Arkeologlar batığı bir yamacın 50-60 m. derininde açığa çıkarmışlardır. Daha
sonrasında bu araştırma kapsamında Cemal Pulak batığın olduğu yerde on günlük bir
deneme kazısı yapmıştır. Bu deneme kazısı sayesinde 1984 yılında yapılacak asıl kazının
araştırmaları yapılmıştır.

Kazı çalışmalarının başkanlığını, 1984-1985 yılları arasında George Bass, sonraki


süreçte Cemal Pulak tarafından sürdürülmüştür. Çalışmalar 1984 yılında başlamıştır ve her

1
Savaş Altun, Akdeniz Kıyılarımızda Kazısı Tamamlanmış Tunç Devri Batıkları ve Çıkan Eserler
Işığında Deniz Ticareti, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Konya 2008, s. 63
2

Haziran ve Eylül arası dönemlerde çalışılarak 1994 yılına kadar devam etmiştir. 11 kazı
sezonunda toplam 22413 dalış yapılmıştır.2

Resim 1.1. Sualtında yapılan çalışmalardan bir kare3

1.1.2. Geminin Özellikleri ve Tarihlendirilmesi

Sedir ağacından yapılan Uluburun Gemisi kabuk yöntemiyle inşa edilmiştir. İlk
olarak birbirlerine ve omurga kısmına kavela-zıvana ile tutturulan kaplama tahtalarıyla bir
kabuk oluşturulup geminin gövdesini tamamlamışlardır. Geminin yapımında metalin
kullanılmadığı düşünülmektedir. Yelken kısmı çift serenli Mısır yelkenidir. Serenlerin
ölçüsünün 13.50 m. boyutlarında, direk boyunun da 12.50 m. olduğu tahmin edilmektedir.4

Kaplama tahtalarının birbirlerine zıvanalar ile kenetlenmesinin ardından omurga ile


birleştirilmesi işlemi görmüştür. Önce iskelet yapılması yerine, Greko Romen tekniğiyle;
kaplama tahtalarının oluşturulup iskeletin sonradan eklenmesi şeklinde yapılmıştır. Geminin
15-16 m. olduğu düşünülmektedir.5 Geminin dümeni 28 cm. genişliğindedir. Dış kısmının
korunamamış olması nedeniyle yüksekliğini kesin olarak bilememekteyiz. Geminin ulusu

2
Cemal Pulak, “Uluburun Batığı”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya Ticareti, (Ed. Ünsal
Yalçın), Ege Yayınları, İstanbul 2006, s.60
3
INA: Uluburun Late Bronze Age Shipwreck Excavation REF: 639
4
Savaş Altun, a.g.e., s. 77.
5
Cemal Pulak, a.g.e., s. 90.
3

hakkında kesin bir bilgi yoktur.6 Geminin tarihlendirilmesi amacıyla kaplama, çıkarılan
meşe parçalarından alınan örnekler dendrokronoloji yapılabilmesi umuduyla Cornell
Üniversitesi'nden Peter Kuniholm'a gönderilmiştir. Kimi örneklerde yeterli halka saptaması
yapılamamıştır, yeterli halka sayısının saptandığı örnekler ise eldeki örneklerle
uyuşmamıştır. Organik gıdalardan (zeytin çekirdeği, terebentin reçinesi vb.) alınan örnekler
C14 analizleri sonucunda geminin M.Ö. 1342 ve 1314 yıllarında battığını göstermektedir.
Bu veriler neticesinde Uluburun Gemisi'nin Ekhataon, Tutankhamun ve Haremhab'ın
hükümdarlık dönemine denk gelen 18. Mısır Sülalesi Devri'nde Akdeniz sularında olduğu
anlaşılmaktadır.7 Gemide bulunan hammaddelerin kaynağından Suriye-Filistin
Bölgesi’nden yola çıktığını buradan ve Kıbrıs’tan mallar yüklendiğini söyleyebiliriz ancak
bu kesin bir veri değildir. Çünkü bu malların bir kısmı yollarına devam etmekteydi fakat
bahsedilen iki bölgeden birinden yola çıktığı kesindir.8 Batıya doğru gitmeden önce birçok
limana uğramış olması olasıdır. Rota olarak, iki bölgeden birisinden çıkarak Güney Anadolu
kıyılarını izlemiş, sonrasında ise Uluburun civarında bilinmeyen bir limana girmeye
çalışmıştır.9

Harita 1.1. Uluburun Gemisi’nin Olası Rotasını Gösteren Bir Harita10

6
Robert Payton, “Uluburun Yazı Tahtası Takımı”, Archivum Anatolicum 2, (Çev. Cem Karasu),
Ankara 1996, s. 81.
7
Cemal Pulak, a.g.e., s. 91.
8
A.g.e., s. 92.
9
A.g.e., s. 93.
10
Osman Erkurt, “Deneysel Arkeoloji: Antik Çağda Doğu Akdeniz’de Deniz Ticareti ve Uluburun
Gemisi”, Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu III: Mersin ve Doğu Akdeniz, Mersin-Türkiye, 2011, s. 29.
4

İKİNCİ BÖLÜM

2.1. Buluntular

Uluburun Batığı, daha önceden bulunan hiçbir batıkta olmadığı kadar fazla buluntu
barındırmaktadır. Söz konusu buluntular dönemin ticareti hakkında ipuçları vermektedir.
Geminin yükünün çoğunlukla hammaddelerden oluştuğu bilinmektedir ancak bunun dışında
yapılmış ürünlerde vardır. Esas yükü ise 10 ton saf bakırdan ve 1 ton kalaydan oluşmaktadır.
Bu külçelerin dökülmesinde kullanılan kalıp örneklerine Suriye kıyısındaki Ugarit kenti
civarında rastlanılmıştır. Külçelerin benzerleri uzak bir bölge olan Sardinya'da da
bulunmuştur. Kalay külçelerin ise yerel bir maden yatağından çıkarıldığı düşünülmektedir.
Uluburun Batığı, bakır ve kalay külçelerin dışında, cam külçelerde taşımaktaydı. Açığa
çıkarılan 175 adet cam külçeler, Tunç Çağı’nda bulunmuş en büyük cam grubunu
oluşturmaktadır. Birçoğunun içi çam reçinesi ile doldurulmuş 150 adete yakın Kenan
amforası ve dokuz adet büyük küp diğer bir buluntu grubudur.11 Bazı amforaların içerisinde
zeytinyağı kalıntılarına ve cam boncuklara rastlanılmıştır. Lüks mallar arasında
sayılabilecek Afrika abanozu, altın parçacıkları, kökenleri Suriye-Filistin olan fildişi ve
suaygırı dişleri, üç adet devekuşu yumurtası, Kenan Kültür Bölgesi’ne ait olabilecek takılar,
deniz kabuğu yüzükler, fayans, cam ve Baltık kehribarından yapılmış boncuklar
bulunmuştur. Uluburun Gemisi’nin Mısır Kraliçesi Nefertiti Dönemi’nden önceye
tarihlendirilemeyeceğini gösteren, Nefetiti’ye ait altın skarabeus sıra dışı bir buluntudur.

Bu mallar dışında silahlar, aletler, kökenleri farklı olan silindir mühürler


bulunmuştur. Bunlar dışında mürettebatın olduğu düşünülen olta uçları ve yiyeceklere
rastlanılmıştır.

2.1.1. Metal Buluntular

Uluburun Gemisi'nde ortaya çıkarılan buluntuların büyük kısmını metal buluntular


kapsamaktadır. Kalaylı tunç olarak kullanılan bakır, Geç Tunç Çağı'nda hayatın birçok
alanında kullanılmış bir maddedir. Söz konusu dönemde birçok bakır ürün yapılmış ve
kullanılmıştır. Uluburun Gemisi'nde bulunan bakır külçeler, maddenin bir ticaret unsuru da
olduğunu göstermektedir.12 Gemide bulunan bakır yük, öküzgönü ve disk biçimli külçeler

11
Ünsal Yalçın, “Tarih Yazan Gemi: Uluburun”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya Ticareti,
Ege Yayınları, İstanbul 2006, s. 23.
12
Andreas Hauptmann ve Robert Maddin, “Uluburun’un Bakır Külçeleri I. Bölüm: Dünya Piyasası
İçin Kaliteli Metal”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya Ticareti, Ege Yayınları, İstanbul 2006, s. 135.
5

olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bakır buluntuların büyük kısmını her biri 24 kg ağırlığında
olan 348 adet öküzgönü külçeler oluşturmaktadır.13 Ancak 348 külçeden yalnızca 312 tanesi
öküzgönü biçimlidir. Bu külçelere öküzgönü denmesindeki sebep külçelerin öküz postuna
benzetilmesinden kaynaklıydı. Ancak taşımada kolaylık sağlaması açısından külçelerin dört
ucunda bulunan tutamakların dışında, yalnızca iki ucunda tutamak bulunan 36 külçe
bulunmasından sonra bu kanının yanlış olduğu anlaşılmıştır. Dört kolu bulunan külçelere
“Keftiu Külçeleri” adı verilmiştir. Bunların dışında taşıma kolu bulunmayan, metal külçeler
arasında özel bir grubu temsil ettiği düşünülen, beş adet küçük yastık biçimli külçe
bulunmuştur. Ayrıca her biri 6,2 kg. ağırlığında olan 121 adet planokonveks biçimli külçede
buluntular arasındadır ve 63 tanesinin pütürsüz yüzeyi damgalanmıştır. 8 kg. ağırlığa sahip
oval biçimli, diğerlerine oranla daha büyük olan 6 külçe de aynı kalıpta dökülmüştür. Bu tip
külçelerin üzerinde, birbirlerine benzeyen tipte dört adet derin çizik bulunur. Öküzgönü
külçelerin de 160 tanesinin pürüzlü yüzeylerinde çizik işareti bulunmaktadır.

Bazı öküzgönü biçimli külçeler ile, pide biçimli olan külçelerin tamamına kurşun
izotop analizi yapılmıştır. Ortaya çıkan sonuçlar henüz bilinmeyen bir bakır kaynağına işaret
etmektedir. Kıbrıs’ta farklı yerleşimlerden gelen Geç Tunç Çağı I’e tarihlenen kurşun izotop
analizlerinde Uluburun örnekleri ile benzeşme saptanmıştır. Bu sonuç neticesinde bakır
külçelerin, Kıbrıs'ta henüz bilinmeyen bir yerden gelmiş olabileceği düşünülmektedir.14

Resim 2.1. Öküzgönü Biçimli Külçe15

Kalay külçelere baktığımız zaman, bilinen en eski kalay külçelerinin Uluburun


Gemisi’nde çıkması bilim dünyası açısından önem oluşturduğunu bilmekteyiz. Bu kalayın
büyük bir olasılıkla Levant Kıyıları’ndan gemilere yüklendiği düşünülmektedir. Uluburun

13
Cemal Pulak, a.g.e. s. 61.
14
A.g.e., s. 73.
15
INA: Uluburun Late Bronze Age Shipwreck Excavation REF: 635.
6

Gemisi’nde ortaya çıkarılan kalay külçelerin bazısı şeklini korumuştur ancak bazıları yumru
şeklini almıştır. Söz konusu kalay külçelerin kazılar sırasında çözülmesi sebebiyle, gemide
ne kadar kalay külçesi bulunduğu bilinmemektedir. Ortaya çıkarılan kalay miktarı bir ton
civarındadır ve çoğu öküzgönü biçimindedir.16 Şekli bozulmadan tam olarak korunabilmiş
üç öküzgönü külçenin dışında geri kalanı gemiye yüklenmeden önce bölünmüş hale
getirilmişlerdir.17 Öküzgönü külçeler dışında pide biçimli, dikdörtgen ve levha biçimli
külçelerde vardır. Kalay külçelerinin kökeninin neresi olduğu konusunda kesin bir veriye
ulaşamamaktayız.

Uluburun Gemisi'nde kurşun külçe bulunmuyordu. 100 ağ ağırlığından alınan


örnekler neticesinde kurşun izotop analizlerinde saptanan parmak izlerinin Yunanistan-
Attika’da bulunan Laurion kurşun madeni ile benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir. Ancak
gemide bulunan bazı kurşun oranlarının Shipnos, Khalkiki ve Troas Bölgesi’nden geldiği
tespit edilmiştir. Bu durum kurşun ağırlıklarının hammaddesinin farklı yerlerden geldiğine
işarettir.

Uluburun Gemisi'nde büyük kısmını Kenan kökenli takıların oluşturduğu, oldukça


fazla altın ve gümüş buluntu ele geçirilmiştir. Bir adet altından yapılmış halka bir külçede
buluntular arasındadır. Altın buluntuların büyük kısmı küçük bir kazı alanında ortaya
çıkarılmıştır. Lüks buluntuların bazılarında kesik yerlere rastlanıldığından gerektiğinde para
yerine kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Buluntuların çoğunun Kenan kökenli oldukları
bilinmektedir ancak bunların dışında Mısır kökenli ve bir de kökeni saptanamayan bir grup
mevcuttur. Birçoğu kazıma bezek yoluyla yapılmış 37 altın buluntu arasında madalyonlar,
gerdanlık, kolye uçları ve boncuklar yer almaktadır.18 Buluntulardaki bazı parçalarda repuse
ve granülasyon tekniklerinin kullanıldığı gözlemlenmiştir. Bu tekniklerin kullanıldığını
gösterecek bir buluntu olarak repuse tekniğinin kullanıldığı bir kolye ucunu örnek
verebiliriz. Kolye ucunun üzerinde ellerinde hayvan tutan bir kadın figürü betimlenmiştir.19
Kökeni belli olmayan, altından yapılmış çift konik bir içki kabı da buluntular arasındadır.
Çevre bölgelerde, bu buluntuyla aynı sayılabilecek nitelikte herhangi bir örnek
bulunamamıştır. Yalnızca Ege Bölgesi’nde ortaya çıkarılan içki kaplarıyla benzer olması
nedeniyle Ege Bölgesi kökenli olduğu düşünülmektedir.20 Süs eşyaları arasında Mısır

16
Cemal Pulak, a.g.e., s. 65.
17
A.g.e., s. 65.
18
A.g.e., s. 68.
19
A.g.e., s. 68.
20
A.g.e., s. 69.
7

kraliçesi Nefertiti’ye ait olan altın skarabeus bulunmuştur. Üzerinde Neferititi’nin adı geçen
yazıt bulunur. Bulunan skarabeus geminin "post quem"21 tarihlendirme imkanını ifade
etmektedir. Buna göre skarabeus’un en erken tarihlendirmesi, uzun ve kısa kronolojiye göre
M.Ö. 1376-1358 ya da M.Ö. 1339-1327 yıllarıdır.22

Metal buluntular arasında sayabileceğimiz bir diğer buluntu grubu da silahlardır.


Uluburun Gemisi'nde bronz silahlar23, hançerler, topuzlar, mızrak ve ok uçları, pullu bir zırh,
Kenan, Myken kılıçları ve bir adet İtalyan kılıçla birlikte Önasya tipi bir zırh bulunmuştur.24
Üç farklı tipte olan dört adet kılıç hemen hemen aynı boya sahiptirler. Oldukça iyi durumda
koruna gelen Kenan kılıcı yekpare bir şekilde dövülmüş, fildişi ve abanoz kaplı bir kabzayla
birlikte sivri uçlu namluya sahip, ortaya doğru genişleyen bir kılıçtır.25 Fildişi ve abanozla
kaplı kabzaya sahip olan bir diğer silah ise hançerdir. İyi korunmuş durumdadır, Kenan
kılıcıyla benzer bir durum sergilemektedir. Ege ürünü kılıçlar arasında yer alan iki kılıç
parçasının aralarında az bir büyüklük farkı bulunmakla birlikte, ikisinin de namlusu özenli
şekillendirilmiş bir omurgaya sahiptirler. Kabza kısmında delikler bulunur. Üçüncü tipte
olan kılıç oldukça kötü bir şekilde korunmuştur. Kabza kısmı, namlu kenarları ve sapı
yoktur.

Batık'ta farklı şekillerde tunç ya da bakır kaplar bulunmaktaydı. Korozyon gibi


sebeplerden dolayı kaplarda aşınmalar oluşmuştur ancak gövdeye göre biraz daha sağlam
durumda olan ağız ve tutamak kısımları parçaların şekilleri hakkında bilgiler vermektedir.
Metal kapların arasında bulunan bir grup çanak parçaları, bir zamanlar bütün olan metal
kaplara konularak taşındığını gösteriyor olabilir. Bu kapların dışında, geriye tutamak ve kulp
parçaları kalan kazanlarda geminin yükü arasındaydı. Ancak oldukça tahrip olan bu
kazanlardan günümüze herhangi bir kalıntı ulaşmamıştır. Kazanlardan geriye kalan mevcut
parçalardan, en az bir düzine oldukları tahmin edilmektedir. Gemide bulunan diğer metal
kapların varlığını gösterecek şekilde akıtacak türüne ait parçalar bulunmuştur. Bakır dışında
kalaydan yapılmış, biçimleri bakırın aksine eşsiz olan matara, çift kulplu içki kabı ve bir adet
tabak bulunmuştur.26

Bir eserin zamanını, tarihi olaylardan esinlenerek tarihlendirme yöntemidir.


21
22
Cemal Pulak, a.g.e., s. 69.
23
George F. Bass, “A Bronze Age Shipwreck at Ulu Burun (Kaş) 1984 Campaign”, American Journal
of Archaeology, N: 90, 1986, s. 274.
24
Cemal Pulak, a.g.e., s. 86.
25
A.g.e., s. 86.
26
A.g.e., s. 83.
8

Tunçtan yapılmış bir başka buluntu ise başı, boynu, elleri ve ayakları altın kaplama
olan kadın figürüdür. Figürün boynunu süsleyen bir gerdanlığı ve omuz hizasında olan
saçlarının iki tane örgü ayrıntısı vardır. Benzerlerine Suriye-Filistin ve Lakhiş’te bulunan
altın bir plaka üzerindeki betimde rastlanır. Bu figürinlerin soylu kişilerin sahip olabileceği
türden bir ürün olduğu düşünülmektedir. Tanrılara adak veya ölüleri betimlediği düşünülen
bu ürünlerin kültsel işlevi olduğu varsayılmaktadır.27

Resim 2.2. Tunçtan yapılmış figürin28

Alet türü buluntular arasında bızlar, oraklar, delici uçlar, iki maşa, bir testere, bir adet
keski, geniş ağızlı baltalar, biley taşları, pulluk ya da çapa yer alır. Buluntuların büyük kısmı
geminin arka tarafında bulunmuştur. Altı adet keskinin ve çift ağızlı baltanın oluşturduğu bir
grubun Önasya Bölgesi'ne ait olduğu veya Doğu Akdeniz Bölgesi'nde yoğun olarak bulunan
alet tipleriyle benzeştiği görülür. Çift ağızlı baltalar Ege Bölgesi veya Tunç Çağı Levant
Bölgesi ile özdeşleştirilir. Aynı zamanda bu tür baltalar Girit’te de karşımıza çıkmaktadır.
Batıkta ortaya çıkarılan iki adet çift ağızlı baltanın oval sap deliği olması sebebiyle Ege ya
da Anadolu kıyıları kökenine sahip olduğu anlaşılır.29

2.1.2. Cam Buluntular

Cam, kendi tarihi boyunca kullanımı süreklilik göstererek farklı formlarda ve


tekniklerde karşımıza çıkan bir maddedir. Arkeolojik veriler neticesinde camın M.Ö. 3. bin
sonlarına doğru pişmiş toprak boncuklara alternatif olarak cam boncuklar olarak ortaya

27
Cemal Pulak, a.g.e., s. 86.
28
INA: Uluburun Late Bronze Age Shipwreck Excavation REF: 640.
29
Cemal Pulak, a.g.e., s. 88.
9

çıktığını bilmekteyiz.30 Uluburun Batığı bize camın denizaşırı ticaret unsuru olduğunu
gösteren önemli kanıtlardan birisidir.

Batık, bakır ve kalay külçelerin dışında cam külçe de taşır. Tüm şekilde ortaya
çıkarılan cam külçeler ele geçen en erken cam ürünlerdir31 ve Tunç Çağı'nın en büyük cam
buluntusudur. Ortaya çıkarılan külçelerin bir kısmı oldukça iyi durumda bulunmakla birlikte,
bazıları korozyona uğramış ve yumrulara dönüşerek suda çözünmüşlerdir. Bu sebeple
toplam cam külçe sayısını saptamak güçtür. Çalışmalar sonucunda bulunan cam külçe sayısı
175’dir. Boyutları farklı olan külçelerin her birinin ağırlığı 2 kg.’dır. Kobalt mavisi, açık
mavi, portakal-sarı arası bir renk ve mor renge sahip külçeler bulunmuştur. Şekil bakımından
kesik koni görünümüne sahip olan cam külçelerin kalınlıkları değişmektedir. Ağır olan
külçeler 6-7 cm., hafif olanlar ise 3,5-4,5. cm. arası kalınlığa sahiptir. Cam külçelerin, Ugarit
ve Amarna metinlerinde bahsi geçen Suriye-Filistin kıyılarından ticaret ürünleri arasında yer
alan mekku ve ehlipakku oldukları düşünülmektedir.32 Uluburun Batığı'nda çıkarılan cam
külçelerin nerede üretildiği tam olarak bilinmemektedir. Farklı renkte bulunan bu külçelerin
aynı yerden mi yoksa farklı üretim merkezlerinden mi geldiği henüz aydınlatılmamış bir
konudur. Amarna'da ortaya çıkarılan cam döküm kalıbı olduğu düşünülen silindir biçimli
kapların, gemide bulunan kobalt mavisi camlarla aynı boyutta olduğu gözlemlenmiştir.33

2.1.3. Taş Buluntular

Uluburun Gemisi’nde taş buluntular arasında çıpalar, ağırlıklar ve şimdiye kadar


Asya ve Avrupa’da bir örneğine rastlanılmayan taş tören asasını sayabiliriz. 149 adet
geometrik ve hayvan biçimli tartı ağırlığı ortaya çıkarılmıştır. Bu ağırlıklar şimdiye dek ele
geçirilmiş en büyük buluntu topluluklarından birisidir. Hayvan biçimli olan ağırlıklar
arasında boğalar, inekler, aslanlar, kurbağalar, ördekler yer alır. Geometrik ağırlıklar tunç
ve hematit gibi taşlardan üretilmişlerdir.34

Uluburun Gemisi’nde ortaya çıkarılan 24 adet taş çıpa, geminin kökeni hakkında
ipucu oluşturur. Bu tür taş çıpalara Ege ve İsrail’de rastlanılmıştır. Ugarit’in limanı olan

30
Emre Taştemür, “Arkeolojik Veriler Işığında Camın Tarihsel Süreci”, Trakya Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Dergisi, Cilt 7, N: 13, 2017, s. 67.
31
George F. Bass, a.g.e., s. 282.
32
Cemal Pulak, a.g.e., s. 71.
33
A.g.e., s. 72.
34
A.g.e., s. 88.
10

Minet-el Beida’da bulunan tapınak ve mezar yapılarında da bu çıpaların yapı taşı olarak
kullanıldığı bilinmektedir.35

Batığın kargosunda dikkat çeken bir diğer buluntu ise taştan yapılmış bir aletti. 19,2
cm. uzunluğa ve 690 gr. ağırlığa sahip, gri-yeşil renkte ve sert taştan yapılmış bir tören
asasıdır. Aletin ucu içe doğru kıvrılırken yüzey kısmı oluk ve silmelerle bezelidir.36 Bu
asanın bir benzerine Bulgaristan’da rastlanılmıştır. Ancak bu nesnelerin ne işe yaradıkları
tam olarak bilinmemekle beraber, Bükreş’te Romanya Milli Müzesi’ndeki sergide Drajna
hort buluntusunda yer alan tunç kazma, bu aletlerin nasıl bir işleve sahip olabileceklerini bir
ölçüde aydınlatmaktadır.37 Gemide ortaya çıkarılan bu asa ve kehribar buluntu ile birlikte
Önasya kökenli olan buluntuların dışında kalmaktadırlar. Her iki buluntu türünün de
Karadeniz ve kuzey kısımlarında kalan yerleşmelerle ilişkili olması bize geminin rotasının
Batı Karadeniz kısımlarını içerdiğini de göstermektedir.38

Resim 2.3. Taş tören asası39

2.1.4. Organik Buluntular

Uluburun Gemisi'nde organik buluntular arasında az miktarda bulunan yüklerden


birisi auripigment, yani sarı zırnıktır. Bu ürünün gemide ne amaçla bulunduğu
bilinmemektedir. Miktarı çok değildir ve genellikle pigment-boya tozu olarak kullanılır.40

35
Cemal Pulak, a.g.e., s. 93.
36
Hans-Günter Buchholz ve Gerd Weisgerber, “Taş Tören Asası Taşıyan Önemli Kişi”, Uluburun
Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya Ticareti, Ege Yayınları, İstanbul 2006, s. 151.
37
A.g.e., s. 153.
38
A.g.e., s. 154.
39
INA: Uluburun Late Bronze Age Shipwreck Excavation REF: 636.
40
Cemal Pulak, a.g.e., s. 73.
11

Uluburun'un kargosu arasında bir düzineden fazla, büyük şekilde tahta parçaları ve
abanoz ağacına ait parçalar bulunmaktaydı. Afrika kökenli bu ağacın gemiye nasıl getirildiği
tam olarak bilinmemektedir. Siyah renkli bu ürünün ticareti ile ilgili verilere yazılı
kaynaklarda rastlamaktayız. Mısırlıların abanozu mobilya işlerinde kullandığı, Mikenlerin
de abanozu Mısırlılardan tanıdıkları bilinmektedir. Amarna metinlerinde Mısırlıların bu
ürünü ihraç ettikleri dolaylı şekillerde anlatılmıştır. Mikenlerin de Linear B metinlerinde,
Amarna metinlerinde yazan Mısır ürünleriyle benzer içerikte yazılar yazdıkları
bilinmektedir. Bu nedenle çoğu abanoz içerikli mobilyanın Mısır üzerinden dağıtıldığı
bilinmektedir.41 Batıkta tam olarak ne kadar abanoz olduğu saptanamamıştır.

Resim 2.4. Batıkta ortaya çıkarılan abanoz parçaları42

Uluburun Gemisi'nde değişik boyutlarda 150 adet amfora ortaya çıkarılmıştır. Kenan
amforaları Suriye-Filistin Bölgeleri'nde çeşitli yerlerde üretilmiş, Mısır, Kıbrıs, Girit, Kara
Yunanistan gibi yerlere ulaştırılmıştır. Küçük, orta ve büyük olarak üç gruba ayrılan
amforalarda çeşitli mallar taşınmaktaydı. Birinin içinde cam boncuklara, bir diğerinde ise
zeytin çekirdeklerine rastlanılmıştır. Diğer amforaların neredeyse yarıları sarı renkli reçine
benzeri bir ürünle doluydu. Kaplarda rastlanılan çam fıstığı kalıntıları ve fıstık
yapraklarından bu malzemenin terebentin reçine olduğu sonucuna varılmıştır. Reçine içeren
bazı amforalarda rastlanan kara sümüklü böcekler, terebentin reçinenin Filistin Bölgesi'nden
geldiğine işaret etmektedir. Doğu Akdeniz Bölgesi'nde yaygın olan bu türün, reçineye
yapışarak kaplara girdiği düşünülmektedir.43

41
Cemal Pulak, a.g.e., s. 74.
42
INA: Uluburun Late Bronze Age Shipwreck Excavation REF: 637.
43
Cemal Pulak, a.g.e., s. 75.
12

Resim 2.5. Uluburun Batığı’ndan çıkarılan bir amfora44

Kumaş ve giysileri de organik buluntular arasında sayabiliriz. Gemide bulunan


Kenan küplerinin içinde bulunan tortu elendiği zaman mavi, kırmızı yün iplik dokusu ortaya
çıkmıştır. Bulunan dokuların analizleri yapılmış ancak herhangi bir veriye ulaşılamamıştır.

Buluntular arasında üç adet devekuşu yumurtası ve bu yumurtaların kabuklarından


yapılan boncuklar da bulunuyordu. Bu malların egzotik buluntular arasında olduğu
düşünülmektedir. Aynı zamanda yumurtaların bulunduğu yerde, olasılıkla yumurtaların
üstüne konduğu mavi renkli bir diskte bulunmuştur.45

Bir fildişi parçası ile 14 adet suaygırı dişine de rastlanılmıştır. Yine fildişinden
yapılmış, ördek şeklinde iki adet kozmetik kutusu da bulunmuştur. Ördeklerin kanatlar
kutunun kapağını oluşturmaktadır. Kutunun ortasında yer alan boşluk olasılıkla
malzemelerin konulduğu bölmeydi. Kutular Suriye-Filistin yöresine özgü ürünlerdir. Bir
diğer fildişi malzeme ise işlevi tam olarak bilinmeyen yumruk biçimli bir sapa sahip ürün
ile, koç boynuzu şeklinde bir trompet yer almaktadır.

Geniş ağızlı bir küpten, organik malzemeden yapılmış oval bir kapak ile halka dip
çıkarılmıştır. Olasılıkla iki tane ahşap kaba ait olan bu parçalar, tüm haldeyken gemi batınca
küplerin içine düşmüşlerdir. Korunamayan ahşap kapların tümünün neredeyse yitip gitmiş
olması sebebiyle kapların tam formunun nasıl olduğu ve gemide ne kadar miktarda
bulundukları saptanamamıştır.46

Yukarıda bahsedilen terebentin reçinelerinin bulunduğu Kenan amforalarının bir


diğer kısmında, kimyasal analizler sonucu yağ veya yağa benzer bir maddeyle

44
INA: Uluburun Late Bronze Age Shipwreck Excavation REF: 627.
45
Cemal Pulak, a.g.e., s. 80.
46
A.g.e., s. 83.
13

karşılaşılmıştır. Yağ türünü saptamak, erken dönemlerde insanların kullandığı yağ asidinden
farklı bir türle karşılaşıldığı için oldukça zordur.47 Kişniş, çörekotu, yabani safran gibi
baharat ve çeşnilerde bulunmuştur. Büyük bir küp içinde çam fıstığı, badem, incir, üzüm
çekirdekleri, nar taneleri ve birkaç Kenan amforasında incir çekirdekleri bulunmuştur.48

1986 yılı kazı döneminde diğer buluntular arasında yazı takımına ait parçalarda
ortaya çıkarılmıştır. KW 252 numaralı küpün dibe çöken kalıntılar arasında bu yazı
tahtasının parçalarına rastlanılmıştır. Ancak her ne kadar dikkatli çalışılsa da yazı tahtasının
bazı parçaları ve menteşelerinden bir tanesi bulunamamıştır. İki ayrı kanadan üç menteşe ile
birleştirilmesinden oluşan yazı tahtası takımı, iki tane enine kesilmiş şimşir ağacından
yapılma tahtadan meydana gelmiştir. Geç Tunç Çağı'nda Yakın Doğuda bulunan ilk tahtadan
yazı takımı olması sebebiyle önemli bir buluntudur.49

Şekil 2.1. Uluburun Yazı Takımı Çizimi50

2.1.5. Pişmiş Toprak Kaplar

Kıbrıs seramiği Doğu Akdeniz ve Ege Dünyas’nda birçok yerleşimde karşımıza


çıkmaktadır.51 Tunç Çağlarında Akdeniz ticaretinde önemli ölçüde söz sahibi olan Kıbrıs,
günlük hayatta ve ticaret ürünü olarak çeşitli formlarda kaplar üretmiştir.52 Bu kaplar genel
olarak depolama kapları olarak kullanılıyordu. Uluburun Gemisi'nde ortaya çıkarılan 150
Kıbrıs kabı, yağ kandili ve küp gibi değişik formlarda karşımıza çıkmaktadır. Açığa çıkarılan
bu kapların on tanesinin farklı büyüklüklere sahip olduğu anlaşılmıştır. Denizin dibinden

47
A.g.e., s. 79.
48
A.g.e., s. 79.
49
Robert Payton, a.g.e., s. 81-82.
50
A.g.e., Şekil 2.
51
İlknur Gürgen, M.Ö. II. Binyılda Kıbrıs’ın Yakındoğu Ticaretindeki Rolü, Uludağ Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa 2017, s. 106.
52
Savaş Altun, a.g.e., s. 98.
14

zorlukla çıkarılan bu küplerin eleme yöntemiyle işlevleri hakkında bilgi sahibi olunmaya
çalışılmıştır. Çalışmalar sonucunda kapların sıvı, bulunan çekirdekler neticesinde nar olduğu
anlaşılan meyve ve çanak çömlek taşımada kullanılan kaplar oldukları anlaşılmıştır. Büyük
küplerin işlevinin ise buluntu durumundan anlaşıldığı kadarıyla, varılan limanda ithal
ürünleri ya da nakli yapılan malzemeyi gemiden indirip bindirmek amaçlı kullanıldığı
düşünülmektedir. 53

Gemide bulunan Kıbrıs seramiğinin hepsi iyi arıtılmış kilden oluşmuştur ve ince
cidarlıdır. El yapımı olan bu kapların bezenme işlemine açkılama, kalıplama, tıraşlama ve
boyanma yoluyla önem verilmiştir. Beyaz renkli tıraşlanmış testiler grubu küçük boyutlu,
fırınlama işleminden sonra beyaz renk aldıkları gözlemlenen kaplardır. Uzunluğu 16-19 cm.
arasında değişen bu kapların en geniş çapı 7 cm. civarındadır. 41 örneğe sahip olan bu
kapların kullanım işlevi olasılıkla daha büyük kaplardan sıvı aktarma işlevinde kullanılmış
olmalarıdır.54 Bir diğer grup olan beyaz astarlı süt kaseleri ise yarı küresel formda olmakla
beraber ağız kısımlarının altında bulunan üçgen kulplara sahiptirler. Yüzeylerinde krem
renkli bir astar, onun üzerinde ise koyu kahve renkli boyamalar bulunmaktadır. 34 adet
bulunan bu tür kaplar farklı boyutta ve biçimlerde karşımıza çıkmaktadır.55 Kıbrıs’ın Geç
Tunç Çağı’nda ihraç ettiği bir diğer mal grubu ise halka dipli çanaklardır. Uluburun
Gemisi’nde 25 örneği bulunan bu grup, açkılı ve koyu renkli yüzeye, keskin hatlara ve ağız
kısmında bulunan mahmuz biçimli tutamaklara sahiptir.56 Batıkta ortaya çıkarılan üç
bukkhero testisi birbirine oldukça benzemektedir. Maden kaplarından esinlenerek üretilmiş
olmaları olasıdır.57 Günlük kullanım kapları ise, ince yapım malların dışında meşalelik ve
kandillerin günlük kullanım için üretildikleri anlaşılmaktadır. Bu kapların yağ kandili ve
tütsülük olarak kullanıldıkları düşünülmektedir.58

53
Cemal Pulak, a.g.e., s. 81.
54
Nicolle Hirschfeld, “Uluburun Batığı’nda Ele Geçen Kıbrıs Keramiği”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl
Önce Dünya Ticareti, Ege Yayınları, İstanbul 2006, s. 105.
55
A.g.e., s. 105.
56
A.g.e., s. 106.
57
A.g.e., s. 106.
58
A.g.e., s. 106.
15

Resim 2.6. Uluburun Batığı’nda çıkarılan Kıbrıs kapları sırasıyla; Kahve renkli
boyamaya sahip süt kasesi, Bukkhero testi, Günlük kullanım kabı olan yağ kandili veya
meşalelik59

Kıbrıs seramiğinin dışında, Uluburun Gemisi’nden iki düzine kadar Miken çanak
çömleği de ele geçmiştir. Bu buluntu grubu taşıma ve günlük kullanım kapları olarak ikiye
ayrılmaktadır. 10 tane taşıma kabı kaba tipte ve üzengi kulplu çömlekten oluşmaktadır. 10
tane kabın 8 tanesi Girit'ten, biri Mycenae’den, gri hamur rengine sahip olanın ise farklı bir
yerden geldiği düşünülmektedir.60

2.1.6. Boncuklar ve Fayans Kaplar

Uluburun Batığı’nda birçok türde yapılmış çok sayıda boncuk bulunmuştur. Bunlar
arasında kehribar, dağ kristali, akik, ahat, altın, kemik, deniz kabuğu, devekuşu kabuğu,
fayans ve camdan yapılmış boncuklar bulunur. Kehribar boncukların analizini yapan Vassar
College’inden Curt Beck’e göre, kehribarın Baltık kökenli olduğu anlaşılmıştır.61 Kehribar
dışında cam ve fayanstan yapılma boncuklarda bulunmaktaydı. Birçoğu rengini yitirmiş,
kimisi öküzgönü külçeler arasında bulunmuş ve çoğu yere dağılmıştır. Boncukların kumaş
veya deriden yapılan keselerde muhafaza edildiği anlaşılmıştır. Parçalanmış Kenan
amforaları içinde de boncuklarla karşılaşılmıştır. Fayans boncuklar oldukça küçük, oval
şekilli ve kırmızı, yeşil, sarı, mavi, siyah renge sahiptirler.62

Fayanstan yapılan en az beş adet, koç başı şeklinde içki kabı da yük arasındaydı.
Bulunan bir diğer içki kabı ise kadın başı şeklindedir. Koç başı şeklinde olan üç tane fayans
içki kabı Önasya Bölgesi’nden bilinmektedir ve M.Ö. 13. Yüzyıla tarihlenir.63

2.1.7. Mühürler

Uluburun Gemisinin kargosu arasında bulunan bir diğer buluntu grubu da silindir
mühürlerdir. Ortalama yükseklikleri 2,5. cm, çapları ise 1,5. cm kadar olan dokuz adet
silindir mühürden üçünün yüzeyi oldukça tahrip olmuş durumdadır. Bu nedenle ancak altı
tanesinin baskısı alınabilmiştir. KW 2361 numaralı mühür fayanstan yapılmıştır, günümüze
kadar parçalar halinde ulaşabilmiştir. KW 5086 numaralı figür siyah bir taştan yapılmıştır

59
A.g.e., Resim 1-3-4.
60
Dilşad Sıla Votruba, M.Ö. 2. Binde Batı Anadolu’nun Deniz Ticareti, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006, s. 121.
61
George F. Bass., a.g.e., s. 286.
62
Cemal Pulak, a.g.e., s. 83.
63
A.g.e., s. 85.
16

ve geçmişte tahribata uğradığı anlaşılmaktadır. Bir diğer kötü korunan mühür ise KW 5084
numaralı olandır. Bu mührün korunabilen yüzeyinde üç adet geyik tasviri bulunmaktadır ve
Mitanni üslubuyla yapılmış olup M.Ö. 14. yüzyıla tarihlenmektedir. En eski KW 881
numaralı olan mührün Babil üretimi olduğu anlaşılmıştır ve bu mühür bir hanedanlık üyesini
veya bir savaşçıyı betimlemektedir.64 KW 1463 numaralı mührün boyutu küçüktür bu
nedenle yolcular arasında bulunan küçük bir çocuğa ait olduğu düşünülmektedir. Babil-
Kassit etkilerinin görüldüğü KW 714 ve KW 2159 numaralı mühürler dağ kristalinden
üretilmiş olup birlikte bir çifti oluştururlar. Doğu Akdeniz Mitanni işçiliğinde üretildikleri
düşünülen KW 3405 ve KW 4266 numaralı mühürler de bir çifti oluşturmaktadır.65

Mühürlerin bazılarında üzerindeki baskılar kullanıldıktan sonra kazılıp yeni sahneler


çizilerek tekrar kullanıldıkları gözlemlenmiştir.66

64
Dominique Collon, “Uluburun Batığı’ndaki Silindir Mühürler”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl Önce
Dünya Ticareti, Ege Yayınları, İstanbul 2006, s. 111.
65
A.g.e., s. 111.
66
A.g.e., s. 111.
17

SONUÇ

Bir yarımada olan Türkiye’nin toprakları ve bu kara parçasını çevreleyen denizlerin


önemli ve değerli olduğunu görmekteyiz. Oldukça eski ve çok kültürlü bir tarihe sahip olan
Anadolu için bu durum sadece kara ile sınırlı kalmamıştır. Kara sularımızda yer alan batıklar
bilimsellik çerçevesinde araştırılmış ve çalışmalar yapılmıştır.

Geç Tunç Çağı'nda farklı kökenlere sahip hammaddelerin, malların Ege dünyasına
aktarımında kara taşımacılığı dışında deniz taşımacılığının da hakim olduğunu günümüzde
çıkarılan batıklardan anlamaktayız. Ortadoğu ve Kıbrıs kökenli malları bünyesinde
barındıran Uluburun Batığı, Akdeniz kıyılarında bilinmeyen bir nedenden dolayı tüm
sırlarıyla birlikte batmıştır. Geminin rotası üzerinde hangi limanlar olduğunu saptamak
güçtür, taşıdığı yüklerin yakın bölgelerdeki benzerleri üzerinden çıkarımlarla kesin olmayan
yorumlar yapılmıştır. Geç Tunç Çağı'na ait başka bir buluntu topluluğuna Uluburun dışında
rastlanılmamıştır. Dönemin deniz ticaretini ve bunun boyutlarına örnek oluşturabilecek
nitelikte buluntusuyla büyük bir arkeolojik veriye önemli ölçüde katkısı olmuştur.

Yaklaşık yedi ayrı kültürün mallarını barındıran kargosuyla 20. yüzyılın en büyük
keşifleri arasında olan Uluburun Batığı, 1982 yılında bir sünger avcısı tarafından tesadüfen
keşfedilmiştir. Anadolu kıyılarında antik batıkların kazılarını yapan George Bass ve ekibi
tarafından buluntu tamamen aydınlatılmıştır. Yaklaşık 52 metre derinlikte bulunan batığın
kargosu ise 61 metre derinliğe kadar saçılmıştır. 11 sezon süren kazı çalışmalarında
korunagelmiş birçok buluntu ortaya çıkarılmıştır. Ancak ne yazık ki buluntular geminin
ulusunu belirlemeye yeterli olamamıştır. Kazılardan elde edilen buluntular günümüzde
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
18

KAYNAKÇA

ALTUN, Savaş (2008). Akdeniz Kıyılarımızda Kazısı Tamamlanmış Tunç Devri Batıkları
ve Çıkan Eserler Işığında Deniz Ticareti. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.

BASS, George F. (1986) “A Bronze Age Shipwreck at Ulu Burun (Kaş) 1984 Campaign”,
American Journal of Archaeology, N: 90, 269-297.

BUCHHOLZ, Hans-Günter; WEİSGERBER, Geid (2006) “Taş Tören Asası Taşıyan


Önemli Kişi”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya Ticareti, Bochum, 151-158.

COLLON, Dominuque (2006). “Uluburun Batığı’ndaki Silindir Mühürler”, Uluburun


Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya Ticareti, (Ed. Ünsal Yalçın), Bochum, 111-117.

ERKURT, Osman (2011). “Deneysel Arkeoloji: Antik Çağda Doğu Akdeniz’de Deniz
Ticareti ve Uluburun Gemisi”, Türk Denizcilik Tarihi Sempozyumu Bildiriler Kitabı
III: Mersin ve Doğu Akdeniz, (Mersin-Türkiye, 7-8 Nisan 2011) s. 24-31.

GÜRGEN, İlknur (2017). M.Ö. 2. Binyılda Kıbrıs’ın Yakındoğu Ticaretindeki Rolü. Uludağ
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa.

HAUPTMANN, Andreas; MADDİN, Robert (2006) “Uluburun’un Bakır Külçeleri I.


Bölüm: Dünya Piyasası İçin Kaliteli Metal”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya
Ticareti, Bochum, 135-142.

HİRSCFELD, Nicolle (2006). “Uluburun Batığı’nda Ele Geçen Kıbrıs Keramiği”, Uluburun
Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya Ticareti, Bochum, 105-111.

PAYTON, Robert (1996). Uluburun Yazı Tahtası Takımı. (Çev. Cem Karasu), Archivum
Anatolicum, 2, 81-90.

PULAK, Cemal (2006). “Uluburun Batığı”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl Önce Dünya
Ticareti, (Ed. Ünsal Yalçın), Bochum, 57-104.

TAŞTEMÜR, Emre (2017) “Arkeolojik Veriler Işığında Camın Tarihsel Süreci”, Trakya
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 7 (13), 67-91.

VOTRUBA, Dilşad Sıla (2006), M.Ö. 2. Binde Batı Anadolu’nun Deniz Ticareti, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara.
19

YALÇIN, Ünsal (2006). “Tarih Yazan Gemi: Uluburun”, Uluburun Gemisi: 3000 Yıl Önce
Dünya Ticareti, Bochum, 21-28.

INA. Instıtute Of Nautıcal Archaeology, https://nauticalarch.org/projects/uluburun-late-


bronze-age-shipwreck-excavation/ (Erişim Tarihi: 14.04.2020)

You might also like