You are on page 1of 23

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ İNCE DONANMA

VE
BELGRAD, BUDİN FETİHLERİ

Murat AKBAŞ

ÖZET

Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Osmanlı donanması Akdeniz'in baskın gücü haline geldi.
Donanmayı nehirler ve göller gibi sığ sularda kullanma ve karaya nüfuz etmesine izin verme
stratejisinin bir sonucu olarak İnce Donanma ortaya çıktı. Çalışmamızda İnce Donanmayı
tanıtmaya, Belgrad ve Budin'in fethi sırasındaki faaliyetleri açıklamaya ve deniz gücüne katkılarını
ortaya koymaya çalışacağız.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Donanma, Belgrat, Budin.

ABSTRACT

The Conquests of the Fine Navy, Belgrade and Budin during the Suleiman the magnificent

During the reign of Suleiman the magnificent, the Ottoman Navy became the dominant power
of the Mediterranean. As a result of the strategy of using the Navy in shallower waters such as
rivers and lakes and allowing it to penetrate into the land, Fine Navy emerged. In our study, we will
try to introduce the Fine Navy and explain the activities during the conquest of Belgrade and Budin
and try to reveal their contribution to the sea power.

Key Words: Ottoman, Navy, Belgrad, Budin

Giriş
Osmanlı Devleti kuruluşunun üzerinden daha çeyrek asır geçmeden 1323 yılında Karamürsel’in
fethi ile Marmara Denizi kıyılarına ulaşmış ve Osmanlı denizcileri ilk tecrübelerini bu iç denizde
kazanmıştır. 14. yüzyılın sonlarına doğru Yıldırım Beyazıt’ın fetih hareketi neticesinde Ege Denizi
ile buluşarak gerçek anlamda enginlere açılabilme fırsatına kavuşan Osmanlı Devleti, 16. yüzyıl
ortalarına gelindiğinde gerek devlet hizmetine alınan Müslüman korsanlar gerekse ihtida ederek
devlet hizmetine giren Avrupalı denizciler sayesinde denizlerde hızla söz sahibi olarak Kaptan-ı
Derya Barbaros Hayrettin Paşa önderliğinde Akdeniz’in hâkim gücü olmuştur.
Osmanlı deniz gücü, Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Akdeniz’in hâkim gücü
konumunun yanında nehir ve göl gibi denizlere nazaran daha sığ ve karaların içlerine nüfuz etme
imkânı sağlayan sulardan da faydalanma stratejisini geliştirmiştir. İşte bu stratejinin eseri olan İnce
Donanma, bahriye teşkilatının bir parçası olmasına rağmen üzerinde yeterli çalışma
yapılmadığından gölgede kalmıştır.
Çalışmamızın birinci bölümünde 16. yüzyılda Osmanlı Donanma Teşkilatı genel hatlarıyla
incelenecek ve bu teşkilatın bir parçası olan İnce Donanmanın tanımı yapılarak, askeri maksatlı
kullanım alanlarına bağlı olarak ortaya çıkan gemi tipleri ve bu gemilerin inşa edildiği tersaneler

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bölgesel Araştırmalar Ana Bilim Dalı (Balkan
Araştırmaları)’nda Yüksek Lisans Eğitimi’ni tamamlamıştır. E-posta: akbasmurat22@gmail.com
incelenecektir. İkinci bölümde ise İnce Donanmanın sistematik ve örgütlü bir şekilde kullanılmaya
başlandığı Kanuni Sultan Süleyman devri esas alınarak Belgrad ve Budin’in fetihleri esnasındaki
faaliyetleri incelenecek ve sonuç olarak da İnce Donanmanın 16. yüzyılda Osmanlı askeri gücüne
katkısı değerlendirilecektir.

1. Osmanlı Bahriye Teşkilatı


Türklerin denizlerle teması 1081 tarihinde Emir Çaka Bey tarafından kurulan elli parçalık
donanma sayesinde olup günümüzde bu tarih Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak kabul
edilmektedir. Osmanlı Devleti ise 1323 yılında Karamürsel’in fethi ile Marmara Denizi’ne ulaşarak
denizle tanışmıştır.
11. yüzyıl öncesinde Türk tarihinin bilinen dönemleri Orta Asya ve Yakın Doğu’da geçtiğinden
denizlerle temas yok denecek kadar az olmuştur. Bu bakımdan Çaka Bey’in denizle buluşmasını
müteakip güçlü bir donanma kurması, Türklerin yer ve zamana kolaylıkla uyan, gerekli değişim ve
dönüşümü süratle gerçekleştirebilecek zekâya sahip olduklarının göstergesi olmuştur.1
14. yüzyılın sonlarında Yıldırım Beyazıt, Saruhanoğulları, Aydınoğlulları ve Menteşeoğulları
beyliklerini tarih sahnesinden silerek Osmanlı Devleti sınırlarını Ege Denizi kıyılarına ulaştırmış ve
Osmanlılar bu denizde de bayrak göstermeye başlamıştır.2 Fatih Sultan Mehmet devrine kadar
Osmanlı fetih hareketlerinde kayda değer bir deniz harekâtı olmamıştır. Her ne kadar II. Murat
zamanında bazı adalara ve yakın kıyılara saldırılar düzenlendiğinden bahsedilse de bunlar hakkında
kesin bilgi mevcut değildir.3 Fatih Sultan Mehmet’in tahta geçişiyle birlikte hızla genişleyen
Osmanlı deniz ilgi alanı ve büyüyen donanma nitelikli personele ihtiyaç duymuş, çözüm olarak
1495 yılından itibaren başta Kemal Reis olmak üzere Müslüman deniz korsanlarının işledikleri
suçlar bağışlanarak devlet görevine alınmıştır.4
Osmanlı deniz gücü 15. yüzyılın sonlarına doğru Batı’daki komşularının, özellikle denizlerdeki
en büyük rakipleri olan Venediklilerin deneyimlerinden faydalanarak kendi gemilerinin sayı ve
çeşidini arttırmış, böylece 16. yüzyılda Akdeniz’de hâkimiyet sağlamıştır.5 Diyebiliriz ki; denizlere
yönelik ilk teşkilatlanma Yıldırım Beyazıt döneminde başlamış, Fatih Sultan Mehmet zamanında
denizlerin önemi kavranmış ve yükselişe geçen donanma Kanuni Sultan Süleyman devrinde
gücünün zirvesine ulaşmıştır. Barbaros Hayrettin Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığı, Osmanlı Denizcilik
Tarihi’nin zirve noktası olarak kabul edilmektedir.

1.1. Donanma (Bahriye) Teşkilatı


Osmanlı Donanma Teşkilatı, denizlerle tanıştığı 1323’ten tarih sahnesinden çekildiği 1922’ye
kadar üç dönemde incelenebilir. Derya Beyleri Dönemi (1324-1390), Kaptan-ı Deryalar Dönemi
(1390-1867) ve son olarak da Bahriye Nazırlığı Dönemi (1867-1922). 16. yüzyılda Osmanlı
Bahriye teşkilatının başında beylerbeyi rütbesini taşıyan ve aynı zamanda Divan-ı Hümayunun
üyesi konumunda olan Kaptan-ı Derya bulunuyordu. Kaptan-ı Derya devletin ana donanmasını
oluşturan Akdeniz ve Karadeniz filolarının komutanıydı. Bunun yanında Kaptan-ı Derya’ya bağlı
olmayan ve emirleri doğrudan Divan-ı Hümayun’dan alan Tuna Kaptanlığı, Dicle Kaptanlığı, Fırat
Kaptanlığı bulunmaktaydı.6

1 Aydın Taneri, Osmanlı Kara ve Deniz Kuvvetleri Kuruluş Devri, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1998, s. 53.
2
Yüksel Öcal. Kürek ve Yelken Döneminden Günümüze Türk Bahriyesi, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2008, s. 7.
3 Kâtip Çelebi. Tuhfetü’l-Kibar Fi Esfari’l-Bihar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2007, s. 29.
4 Nejat Tarakçı. Sömürgecilikten 21. Yüzyıla Deniz Gücü Mücadelesi, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2009, s. 34.
5 İdris Bostan ve Salih Özbaran. Türk Denizcilik Tarihi, Cilt-I, Deniz Basımevi Müdürlüğü, s. 327.
6 Öcal, a.g.e., s. 95.
1.2. İnce Donanma
Nehir ve göl gibi denizlere göre nispeten daha sığ sularda kullanılmak üzere inşa edilmiş olan
yapısal olarak küçük boyutlardaki, altı nispeten düz, esas olarak kürekle hareket eden ancak
yelkenli de olabilen hafif deniz vasıtalarından oluşan gemiler topluluğu İnce Donanma olarak
tanımlanmaktadır.7 Bazı kaynaklarda bu donanmadan Hafif Donanma ya da Nehir Donanması
olarak da bahsedilmektedir.
Başka bir deyişle bulunduğu coğrafyada konumu ve stratejik önemi itibariyle ön plana çıkan
nehir ve göl gibi sığ sularda kullanıldığı zamana bağlı olarak kürekli, yelkenli ve makineli olabilen,
lojistik, keşif-karakol, geçiş, muharebe ve muhabere maksatlı kullanılmış küçük boyutlu teknelere
İnce Donanma denmiştir. Bu tarz gemiler dünyanın büyük bölümünde kullanılmış olmasına rağmen
hiçbir devlet Osmanlı İmparatorluğu derecesinde faydalanamamıştır. Osmanlı bu donanmayı ustaca
kullanarak uzun yıllar Tuna’yı rakipsiz bir şekilde kontrolü altında tutabilmiştir.8 İnce Donanma bir
ihtiyacın sonucu olarak ortaya çıkmış ve coğrafi şartların da etkisiyle gelişmiştir. Osmanlı
İmparatorluğu fetihlerle genişlemeye başladıkça yeni bölgelere insan ve malzeme nakline ihtiyacı
artmıştır. Ele geçirdiği bölgelerdeki nehir ve göl gibi suyollarından akılcı bir şekilde
faydalanabilmek için böyle bir oluşuma gitmiştir.
Gemilerin kullanım alanlarından ve tarihsel süreçteki çeşitli ihtiyaçlardan dolayı İnce Donanma
da kendi içinde: Tuna Kaptanlığı, Fırat Kaptanlığı, Dicle Kaptanlığı, Nil Kaptanlığı olarak dört
kaptanlığa ayrılmıştır. Daha sonra ulaşılan yeni bölgelerde de ihtiyaç doğrultusunda Hazar
Kaptanlığı, Kür (Ardahan) Kaptanlığı ve Faşa Kaptanlığı da kurulmuştur.9 Aşağıda 16. yüzyılda
Kanuni Sultan Süleyman döneminde faaliyette olan bahse konu kaptanlıklardan bahsedilecektir.

1.2.1. Tuna Kaptanlığı


İnce Donanmanın en önemli kaptanlığı olarak kabul edilmiş ve en yoğun faaliyet burada
meydana gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun Macaristan’ı fethinden sonra bu kaptanlık iki
komodorluğa ayrılmıştır. Birinci komodorluk sorumluluk sahası Karadeniz çıkışından Vidin
kasabasına, ikinci komodorluk sorumluluk sahası ise Vidin’den Budin’e kadar olacak şekilde
ayrılmıştır. Barışta her iki komodorluğun başında albay rütbesinde bir subay, savaşta ise Derya
Sancak Beyi bulunurdu. Barış döneminde ayrı faaliyet gösteren komodorluklar savaş zamanı Tuna
Kaptanı komutası altında birleşirdi. Tuna Kaptanı Silistre’de oturup dönem dönem gemileri teftişe
çıkardı.10
Barış zamanında her iki komodorluğun emrinde on fırkate ve bin kadar bahriye azabı bulunurdu
ve bunlar Tuna Nehri ile kollarında güvenliği sağlardı.11 Osmanlı İmparatorluğu, Macaristan
topraklarında ulaşım, güvenlik ve nakliye konularında bu kaptanlıktan azami şekilde
faydalanmıştır.12 Bizanslı yazar Dukas’ın ‘‘Tuna’da yüz Türk gemisi…’’ şeklinde verdiği bilgiler
ile desteklenen görüşe göre, Tuna’da Osmanlı gemilerinin görülmesi 1439 yılındaki Belgrad
kuşatması sırasında II. Murad döneminde olduğu şeklindedir.13 13 Haziran 1456 tarihinde Fatih
Sultan Mehmet Belgrad’ı almak için 150 bin kişilik ordusuyla hareket ettiğinde yanında 200
çektiriden oluşan ve Vidin gemiliklerinde hazırlanan bir İnce Donanma da bulunmaktaydı.14
II. Murad ve Fatih Sultan Mehmet döneminde bu gemilerin kullanımı sadece anlık ihtiyaçların

7 Bostan ve Özbaran, a.g.e., s. 333.


8 Zeki Arıkan ve Lütfü Sancar, Türk Denizcilik Tarihi, Cilt-II, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul, 2009, s.39
9 Rasim Ünlü. İnce Donanma, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2005, s. 3.
10
Aynı yerde, s. 11.
11 İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1988, s. 403.
12 Arıkan ve Sancar, a.g.e., s. 42.
13 Ünlü, a.g.e., s. 11.
14 Aynı yerde, s. 20.
karşılanmasından ibaret kalmıştır. Sistematik olarak Tuna Kaptanlığının kurulması Kanuni Sultan
Süleyman döneminde olmuştur.15

1.2.2. Fırat (Şat)Kaptanlığı


Şattül Arap ile Birecik arasında uzanan yaklaşık 1300 km uzunluğundaki suyolunu
kapsamaktadır. Kanuni Sultan Süleyman devrinde tamamen ele geçirilen bölgenin güvenliğini
sağlamak için tersane ve donanma oluşturulması zorunlu hale gelmiştir. Bahse konu kaptanlığının
emrinde 1565 yılında yaklaşık 300 gemi vardı ve her gemide 70 kadar personel bulunmaktaydı.
Yine aynı yıl bölgedeki donanmanın yenilenmesi maksadıyla 500 gemi yapımı emredildiği
görülmektedir. 5 arşından geniş ve 27 arşından uzun gemilerin Fırat üzerinde kullanılmaları
mümkün değildi.16 Yiyecek, asker ve savaş malzemesi taşımanın yanında bu kaptanlığın
görevlerinden biri de Hindistan üzerinden gelen ve giden ticaretin devamlılığını sağlamaktı.
Nakliye hizmetlerinin yanında Safeviler ile yapılan savaşlarda da güney cephesine lojistik destek
sağlamıştır.17

1.2.3. Dicle (Şat-Basra) Kaptanlığı


Bağdat’tan Basra’ya kadar Dicle Nehri’nde Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaklaşık 200
gemi bulunmaktaydı. Bu suyolunda kullanılan tekneler Fırat Nehri’nde kullanılanlara nazaran daha
küçük boyuttaydı. Diyarbakır’dan Musul’a kadar Kelek adı verilen sallar, Bağdat-Basra hattında
daha ziyade altı düz küçük gemiler kullanılmıştır. Yaz aylarında suların çekilmesiyle gemi
hareketlerinin devamını sağlayabilmek için sadece Bağdat ve civarında 900 kişi, kırk gün botunca
nehir yatağını temizleyebilmek için çalışırdı. Bölgede aşiret yapısının bulunması ve bu aşiretlerin
teknelere karşı giriştikleri saldırılardan korunmak amacıyla en az on tekneden oluşan konvoy
oluşturulurdu. Dicle Kaptanlığı’nın en önemli görevlerinin başında savaş malzemesi taşımak
gelirdi.18
Dönemin en önemli savaş malzemesi olan barutun yapımına ve taşınmasına devlet tarafından
büyük önem verilmiştir. Barut, Fırat ve Dicle yakınlarındaki Ahlat, Erciş, Bağdat, Maraş ve
Halep’te ki imalathanelerde üretildiğinden Dicle Kaptanlığı bu stratejik malzemenin nakli ve
güvenliğinden doğrudan sorumluydu.19 Ayrıca Bağdat civarındaki Şii mezhebine bağlı aşiretler
devlete sürekli sorun çıkarmaktaydı. Aşiretlerin geneli Fırat ve Dicle’nin birleştiği Şattülarab’taki
adacıklarda oturuyordu. Basra eyaletinde meydana gelen kargaşaların büyük bölümü bu
aşiretlerden kaynaklanmaktaydı. Nehir üzerindeki adacıklarda yaşayan bu aşiretlere yönelik
harekâtlar da Dicle Kaptanlığı tarafından yapılmıştır. 1565 senesinde bölgede çıkan kargaşaya
müdahale için Birecik’ten 500, Bağdat’tan 200 gemi ile asker ve savaş malzemesi yüklenerek
bölgeye gönderilmiştir.20

1.2.4. Nil Kaptanlığı


Dünyanın en büyük nehirlerinden olan ve Mısır’a hayat veren Nil nehrindeki kaptanlık Mısır’ın
Yavuz Sultan Selim tarafından alınmasıyla kurulmuştur. İlk kaptanı Aydın Reis’tir. Bu kaptanlık,
geniş yapısı ve tekne hareketleri için uygun olması nedeniyle Nil Nehri üzerinde yoğun bir ticari
trafik oluştuğundan dolayı emniyeti sağlamak için kurulmuştur. Mısır uzun yıllar dış tehdide maruz

15 Ünlü, a.g.e., s. 25.


16
Arıkan ve Sancar, a.g.e., s. 42.
17 Ünlü, a.g.e., s. 152.
18 Arıkan ve Sancar, a.g.e., s. 42.
19 Ünlü, a.g.e., s. 156.
20 Aynı yerde, s. 159.
kalmamış ve iç asayişte de önemli sorunlar yaşamaması nedeniyle Nil Kaptanlığı bir süre sonra
etkisini kaybetmiştir.21

1.3. İnce Donanmada Kullanılan Gemiler


Konu ile ilgili araştırmacılar yapıları itibari ile bazı küçük tekneleri de İnce Donanma teşkilatı
içine dâhil etmişlerdir. Biz burada konumuz gereği genel olarak kullanım alanları nehir ve göller
olan tekne çeşitlerini açıklamaya çalışacağız.
a) Aktarma: Tuna nehrinde donanmaya refakat eden kürekli gemilerdi. Adını nehir kıyıları
arasında malzemeleri bir kıyıdan diğerine aktarmasından dolayı almıştır. Aynı zamanda
düşmandan ele geçirilen ve sancağı üzerinde denize paralel bırakılan gemilere de denildiği
görülmüştür.22

Resim 1.3.1 Aktarma


b) Brolik: Kıyılarda ve oldukça sığ sularda kolaylıkla hareket edebilen, 7-8 mürettebatı
olan gemilerdi. Asıl görevleri kıyı muhafazası olup, düşmana saldırmak için de
kullanılmıştır.23

Resim 1.3.2 Brolik


c) Akabe: Adı Mısır’da inşa edildiği yer ile anılan kürekli ve yelkenli geminin yelkeni kare
şeklindeydi. Kıç üstünde kapalı bir güvertesi mevcuttu. Nakliye hizmetlerinde
kullanılmıştır.24

21 Arıkan ve Sancar, a.g.e., s. 48.


22 Ünlü, a.g.e., s. 201.
23 Aynı yerde, s. 202.
24 Aynı yerde, s. 203.
Resim 1.3.3 Akabe
d) Kıyase: Nil Kaptanlığı güzergâhında kullanılmış olup, baş tarafı kıça göre biraz daha
yüksek olan kare yelkenli teknelerdi. Nakliye amaçlı kullanılmıştır.25

Resim 1.3.4 Kıyase


e) Cerim (Cerm): Nil Kaptanlığı güzergâhında kullanılmış olup, baş ve kıç tarafı içeriye
doğru hafif dönük olan Latin adı verilen yelkene sahip gemilerdi. Nakliye amaçlı
kullanılmıştır.26

Resim 1.3.5 Cerim


f) Gırab (Gırlaç): İki direkli, üçgen yelkenli olan bu gemilerin baş tarafının keskin bir
şekli vardı. Daha çok Dicle-Basra arasında nakliye amaçlı kullanılmıştır.27

25 Ünlü, a.g.e., s. 204.


26 Aynı yerde, s. 206.
27 Aynı yerde, s. 208.
Resim 1.3.6 Gırab
g) Topçeker Gemisi: Nehirlerde kullanılan en önemli muharebe ve nakliye gemileri bu
sınıf gemilerdir. Savaşta kullanılan ağır topların taşınması başlıca görevleri olmuştur. Bu
yüzden ihtiyaç kadar üretilmiştir. Karinaları diğer gemilere göre taşıdıkları yükleri
nedeniyle daha yüksektir.28

Resim 1.3.7 Topçeker Gemisi


h) Kancabaş: Baş ve kıç tarafları kanca gibi kıvrık olduğu için bu isim verilmiştir.
Muhabere ve muharebe özelliği de olan Kancabaş sınıfı tekneler yan yana gelerek nehir
üzerinde köprü vazifesi de görmüşlerdir. 12-13 oturaklı ve 28-30 mürettebatı olan
teknelerdi.29

Resim 1.3.8 Kancabaş


i) Karamürsel: Osmanlıların denizlerle ilk tanışmasının ardından Venedik ve Bizans
teknelerinden esinlenerek yapılmıştır. Karamürsel Bey zamanında yapıldığı için onun
adıyla anılmıştır. Osmanlı devletinin ilk donanması bu sınıf gemilerden oluşmuştur. Sivri

28 Ünlü, a.g.e., s. 209.


29 Aynı yerde, s. 210.
üçgen yelkenli ve yaklaşık 13 m boyunda küçük teknelerdi. Yaklaşık 42 mürettebat görev
yapmıştır.30

Resim 1.3.9 Karamürsel


j) Şayka (Çayka): Baş ve kıçları aynı hizada ve suya çok yakın olan hafif malzemeden
yapıldıkları için suya gömülseler bile batmayan teknelerdi. Özi, Dinyaper ve Tuna
nehirleriyle Karadeniz’de kullanılmıştır. Muhabere ve muharebe amaçlı kullanımının
yanında nehirlerde kıyılar arası geçiş maksatlı köprü vazifesi de görmüştür. Uzunlukları
13-25 m arasında değişirken üç top bulunduğu bilinmektedir.31

Resim 1.3.10 Şayka


k) Kırlangıç: Muharebe ve karakol hizmetleriyle Tuna ve civarındaki toprakların
korunmasında kullanılmıştır. Her biri 2-3 kürekle çekilen 10-16 oturaklı ve yaklaşık 100
mürettebat bulunan teknelerdi.32

Resim 1.3.11 Kırlangıç


l) Uskuna: Yelkenli tekneler döneminden makineli gemiler zamanına kadar kullanılmıştır.
20 m civarında boyları olan teknenin iki direği sancak ve iskele kısımlarında da topları
mevcuttu. 16 topu ve 90 mürettebatı bulunmaktaydı.33

30 Ünlü, a.g.e., s. 216.


31 Aynı yerde, s. 220.
32 Aynı yerde, s. 223.
Resim 1.3.12 Uskuna
m) Şehtiye (Şitye): Sadece yelken donanımıyla hareket eden iki direkli gemidir. Küçük
olanlarının boyu 17.5 m ile 20 m arasındaydı ve 200-275 kişi arası mevcudu vardı.
Büyükleri ise üzerinde 40 top taşıyabilirdi.34

Resim 1.3.13 Şehtiye


n) Çamlıca Kayığı (Çam Gemisi): Adını yapımında kullanılan çam ağacından almıştır.
Tuna Nehri’nde daha çok lojistik hizmetlerde faydalanılan gemilerindendi.35
o) Şalopa (Şalope, Çalope): Küçük yelkenli ve ambarsız olup muharebe maksatlı
kullanılmıştır. 15 m ile 25 m arasında boyu olan teknede 12 topu bulunur 62 mürettebat
görev yapardı.36

Resim 1.3.14 Şalopa


p) Şahtur(Şehtur, Meşhuf): Tuna nehrinde kullanıldığını belirten araştırmacılar varsa da
genellikle Nil ve Fırat nehirlerinde kullanılmıştır. Teknesi ince ağaçtan yapılmış üzeri

33 Ünlü, a.g.e., s. 226.


34 Aynı yerde, s. 230.
35 Aynı yerde.
36 Aynı yerde, s. 236.
tamamen zift ile kaplanmıştır. Kıçı oldukça sivri, kürekleri kısaydı. Nil’de kullanılanları
kare yelkenli diğerleri üçgen yelkenliydi.37

Resim 1.3.15 Şahtur


q) Çekeleve (Çekelve, Celbe): Genellikle askeri malzeme taşınmasında kullanılan iki kısa
direğe sahip Çekeleve ile yiyecek ve kereste taşındığı da görülmüştür.38

Resim 1.3.16 Çekelve


r) Perkende (Pergende, Birgende, Pergandi, Perendi): Kürekle hareket ettirilen, yelken
donanımı da yardımcı aksam olarak kullanılan, boyu 22-27 m olan tekne de 18-19 çift
kürekçi bulunurdu. Baş taraflarında topları mevcut olup, sığ sularda büyük gemilere
manevra yaptırma, yedekte çektirme ve gerektiğinde ateş gemisi olarak kullanılırdı.39

Resim 1.3.17 Perkende

37 Ünlü, a.g.e., s. 240.


38 İdris Bostan. Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersane-i Amire, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2003, s.90.
39 Ünlü, a.g.e., s. 248.
s) Brik (Brig): Yelkenli gemilerin iki direkli ve tek güverteli (ambarsız) olanıydı.
Zamanının en hızlı gemileriydi. Her iki direğinde dört köşeli yelken bulunurdu. Daimi
kadrosu 75 kişi kadardı.40

Resim 1.3.18 Brik


t) Fırkate (Fırkata, Firikate): Üzerinde 10-17 oturak bulunan teknenin uzun ve dar
kürekleri mevcuttu. Ayrıca yelkenleri vasıtasıyla seri hareket edebilen gemilerdi. Yaklaşık
60-100 mürettebat görev yapardı. Güvertesi altında bir top bataryası bulunur, gerektiğinde
güverte üzerine çıkarılarak kullanılırdı. Karakol ve muhabere görevlerinde kullanılmıştır.41

Resim 1.3.19 Fırkate


u) Kalite (Kaliyata, Kalita): 16-18 oturaklı olan tekne de savaş zamanında 220 mürettebat
bulunurdu. Geminin baş üstünde düşmanı takip ederken kullandığı topu mevcuttu. Tuna’da
kullanılan en büyük gemiydi. Genel görünümleri Kadırga’ları andırırdı, savaşta en önde ve
en ağır görevleri üstlenirlerdi. Bazı gemilerde sancak ve iskelede de top bulunurdu. Hafif
oldukları için muhabere ve takip görevlerinde de kullanıldıkları görülmüştür.42

40 Öcal, a.g.e., s. 14.


41 Ünlü, a.g.e., s. 256.
42 Aynı yerde, s. 264.
Resim 1.3.20 Kalite
v) Ateş Kayığı: Muharebede düşman gemilerini yakmak için kullanılmıştır. Yelken ile
hareket etmesine rağmen içindeki gemiciler sürati arttırmak için kürek de kullanmışlardır.
Hedefe yaklaşıldığında içinde bulunan gemiciler denize atlar ve yedekte getirdikleri kayığa
binerek uzaklaşırlardı. Bu gemilerle yaşanan en acı tecrübemiz Rus Donanmasının ateş
gemileri kullanarak Çeşme Limanı’nda donanmamızı yakmasıdır.43
w) Navi: Ahşaptan yapılma ve üç direkli gemilerdi.44

Resim 1.3.21 Navi


x) Üstüaçık (Açıkı Tuna): Tuna Nehri’nde bu gemilere Büyük Açık adı da verilmiştir.
Nehirlerde genel nakliyat hizmetlerinde kullanılmışlardır. Sıklıkla Belgrad’a Rusçuk ve
Ziştovi’den un ve buğday taşımacılığında faydalanılmıştır. Altı düz olduğu için sahile
kolayca çekilebilen bu gemiler iki ton kadar yük, 3-4 at ve 8-10 yolcu taşıyabilirdi.
6 mürettebatı vardı, bazı çeşitlerinde biri dümenci sekizi kürekçi olmak üzere 9 gemici
bulunurdu.45

Resim 1.3.22 Üstüaçık

43 Ünlü, a.g.e., s. 272.


44 Aynı yerde, s. 280.
45 Aynı yerde, s. 282.
y) At Kayığı: Baş ve kıç tarafları rampalı ve taşıdığı hayvanların kaymaması için bu
rampalarda çıta bulunurdu. Başta ve kıçta olmak üzere toplamda 4 kürek ile hareket
ettirilirdi. Tımarlı sipahilerin bir kıyıdan diğerine naklinde kullanılırlardı. Seferde binek,
yük hayvanları ile ağırlık ve silahlar bu gemilerle taşınırdı.46

Resim 1.3.23 At Kayığı


z) Tonbaz (Tombaz, Dombaz): Yelken ve kürek ile hareket ettirilirdi. Nehirlerde köprü
dubası olarak kullanılan güvertesiz altı düz kayık olarak da tarif edilmiştir.47
aa) Duba: Yük taşımakta ve köprülerin ayaklarını oluşturmada kullanılmışlardır. Baş ve
kıç kısımları aynalıklı yapılmış olup, genellikle üstü kapalı olarak inşa edilmiştir. Kullanım
alanlarına göre su dubası, fener dubası, top dubası, cephane dubası, köprü dubası, taş
dubası vb. gibi isimlendirilmiştir.48

Resim 1.3.24 Duba


bb) Kelek: Derinliklerin az olması nedeniyle Dicle Nehri’nde zahire, insan, hayvan ve
eşya naklinde kullanılmışlardır. Akıntı sayesinde hareket eden Kelek’ler istenilen mevkie
varınca tulumlar indirilir ve tekneler kara yoluyla geri gönderilirdi.49

Resim 1.3.25 Kelek

46 Ünlü, a.g.e., s. 284.


47 Bostan ve Özbaran, a.g.e., s. 335.
48 Ünlü, a.g.e., s. 290.
49 Aynı yerde, s. 296.
cc) Filika (Filuka): Genellikle kürekle hareket ettirilen, bazen yelkenle de kullanılabilen
güvertesiz teknelerdir. Oturaklarında her biri bir kürek çeken iki kürekçi bulunurdu. Oturak
sayılarına göre Üç çifte, Beş Çifte ve yedi Çifte diye sınıflandırılmıştır. Asli görevi büyük
gemilerin personelini kıyıya götürüp getirmekti. Aynı zamanda sahilden gemilere lojistik
destek de sağlardı.50

Resim 1.3.26 Filika


dd) Sandal: Limanlarda yolcu taşıyan ve gezmede kullanılan, başı ve kıçı aynı seviyede,
çoğunlukla çift kürekle hareket eden kayıklardı. Kürek sayısı 2-7 çift arasıda değişebilirdi.
En küçük kayık olarak da bilinirdi.51

Resim 1.3.27 Sandal


ee) Piyade Kayığı: Fırat nehrinde yolcu taşımacılığında kullanılmıştır.52
ff) Kotra: Tek direkli ince gövdeli gemilerdi. Üçgen yelkene sahip olup oldukça hızlı
hareket ederlerdi. Muhabere ve muharebe amaçlı kullanılmışlardır.53

Resim 1.3.28 Kotra

50 Ünlü, a.g.e., s. 300.


51 Aynı yerde, s. 306.
52 Aynı yerde, s. 316.
53 Aynı yerde, s. 322.
gg) Kik (Gig): Baş ve kıç tarafı birbirine benzeyen ve kürekle hareket ettirilen ihtiyaç
durumunda yelkende takılabilen teknelerdi. Asli görevleri personel taşımacılığı ve
öğrencilerin eğitimlerine yönelik olup üst rütbeli subaylara da tahsis edilmiştir.
Yarışmalarda da kullanılmıştır.54

Resim 1.3.29 Kik


hh) Gambot: Top sayısı ve ateş gücü yüksek, üç direkli hızlı tekneler genellikle karakol
görevlerinde kullanılmışlardır.55

Resim 1.3.30 Gambot


ii) Gulet: İki direği olan yelkenli teknelerdi.56

Resim 1.3.31 Gulet


jj) İşkampavya (İşkampoye): Haberci gemisi olarak kullanılmıştır. Gemilerde asker
naklinde ve ağır işlerde rahatlıkla kullanılabilen 13 oturaklı filika cinsi teknelerin en
büyüğüdür.57

54 Ünlü, a.g.e., s. 324.


55 Aynı yerde, s. 326.
56 Aynı yerde, s. 330.
57 Bostan, a.g.e., s. 89.
Resim 1.3.32 İşkampavya
kk) Pink: Donanmanın yardımcı sınıfı gemilerindendi.58

Resim 1.3.33 Pink


ll) Yapısı ve kullanım alanları itibari ile İnce Donanma gemisi sayılabilecek diğer tekneler
aşağıda olduğu gibidir.
Mistika (Mistiko): Üç direkli ve yelkenli gemilerdir. Kıyı taşımacılığına yatkın tekneler olup
nakliye hizmetlerinde kullanılmışlardır.
Galyot: Küçük ve hafif nakliye gemisidir.
Geç (Keç) Kayığı: Kürekli ve yelkenli olabilen teknelerdi. Kıyılar arasında geçişi sağlamakta
kullanılırdı. Tersane-i Amire’de inşa ve tamirleri yapılan arka direği ön direğe nazaran daha
kısa olan teknelerdi.
Uçurma (Uçurtma): Altı düz, su çekimi çok az olan ve kürekle hareket eden oldukça süratli
teknelerdir. Tuna Nehri ve kollarında kullanılmıştır.
Zarbona: Özi, Dinyeper ve Tuna nehirlerinde kullanılan altı düz, 20-50 arası savaşçı taşıyabilen
teknelerdi. Şayka sınıfı teknelerin bir çeşidi olarak da değerlendirilmiştir.
Çernik Kayığı: Osmanlının Rumeli’ye geçişi esnasında kullanmaya başladığı daha sonra Tuna
Nehri’ndeki geçişlerde kullanımına devam edilen teknelerdi.
Avizo: Muharebe ve muhaberede kullanılan küçük fakat süratli teknelerdi. Genellikle
konvoylara refakat etmekte kullanılmışlardır.
Salapurya: Az su çekimi olan ve nakliyatta kullanılan teknelerdi.
Gabar: Nehirlerde işleyen büyük gemilerin yükleme ve boşaltma işlerinde kullanılmışlardır.
Kürek ve yelkenle hareket ettirilirlerdi. Donanmada yelken dönemindeki yük ve nakliye
gemilerinin önde geleni olduğu söylenebilir.

58 Ünlü, a.g.e., s. 358.


Taş Gemisi: 16. ve 17. yüzyıllarda Tersane-i Amire’nin ve diğer büyük inşaatların ihtiyaç
duyduğu kereste ve taşları taşımak için kullanılmıştır.
Menzil Kayığı: Haberleşmede kullanılan bir tür kayıktı.59
Celiye: Özellikle Kızıldeniz’de hayvan naklinde kullanılmış bu tekneler nehirlerde de nakliye
amacıyla kullanılmıştır.
Borazan: Tuna’da zahire ve odun naklinde kullanılan üç ambarlı teknelerdi.60
Ayrıca bazı araştırmacılar yapılarından dolayı; Marmara Kayığı, İzmir Kayığı, Su Kayığı,
Kütük, İnebolu Kütüğü, Gagalı, Pereme Kayığı, Tuz Kayığı, Vardakosta, Trandil, Taş Gemisi,
Funda Kayığı, Çete Kayığı, Varna Beşlisi ve Alamana Kayığı’nı da İnce Donanma tekneleri
arasında saymışlardır.

1.4. İnce Donanma Tersaneleri


Osmanlı İmparatorluğu sınırlarının büyük bölümü denizlerle çevrili olması ve hâkimiyeti
altındaki toprakların önemli suyollarını barındırması nedeniyle birçok bölgede tersane kurmuştur.61
Osmanlılar ilk tersaneyi Marmara kıyılarına ulaştıklarında Karamürsel’de kurmuşlardır. Ardından
Karesi Beyliğinin fethiyle denizcilikte tecrübeli olan bu beyliğin Edincik’teki tersanesi ile
Bizans’tan alınan İzmit (Kocaeli) tersanesinde gemi inşasına başlamıştır. Rumeli’ye geçildikten
sonra buradaki toprakları elde tutabilmek, iki kıyı arasında süratle asker geçirmek ve özellikle
Venediklilerden Çanakkale Boğazını ve Marmara sahillerini korumak için Gelibolu Tersanesi’ni
geliştirmişlerdir.62 Bu çalışmalar esnasında en büyük avantajları ihtiyaç duyulan malzeme ve
mühimmatın temininde hiç zorluk çekmemeleri olmuştur. Hiçbir malzeme ithal edilmediği gibi
kalitesi nedeniyle aranan yelken bezi ihraç bile ediliyordu.63
Fatih Sultan Mehmet devrinde denizciliğe verilen önemin artması paralelinde gemi inşa
alanında da hızlı gelişmeler görülmüştür. İlk dönemlerde orduyu ve ağırlıklarını taşıyacak tipte
gemiler yapılırken daha sonraları düşman ile muharebe maksatlı gemiler de inşa edilmeye
başlanmıştır. Osmanlı sınırlarına kattığı topraklardaki nehir ve göllerde tezgâhlar kurmuş ve bu
tezgâhlarda inşa ettikleri gemilerden filolar oluşturmuştur. Bu sayede sadece lojistik malzeme
nakliyatı değil tam donanımlı orduların süratle savaş alanlarına intikalini de kolaylaştırmıştır.64
1521 yılında Belgrad fethedildikten sonra Tuna Nehri ve kolları üzerinde de tezgâhlar kurulmuş
ve bu kollarda dönemin en önemli nehir filosu oluşturulmuştur. Bu filonun inşası aşamasında
ihtiyaç duyulan malzeme, mühendis, kalfa, demirci, marangoz vb. personel İstanbul’dan
getirilmiştir. Denebilir ki 16. yüzyılın başlarında bu sınıf gemi inşa tekniği Orta Avrupa’ya Türkler
tarafından tanıtılmıştır.65
Büyük seferlerin yapılacağı dönemlerde mevcut tersanelerin yanında gemi inşa tezgâhlarına da
görev düşmüştür. Gerekli malzemeler Tersane-i Amire Emini tarafından tezgâhların bulunduğu
yöredeki kadılara gönderilmiş, tekne halinde inşa edilen gemiler teçhizatının tamamlanması ve
silahla donatılması için Tersane-i Amire’ye getirilmiştir.66 16. yüzyılda ülke sınırları içindeki 85
noktada gemi tezgâhı bulunmakta ve buralarda irili ufaklı gemiler inşa edilmekteydi. Osmanlı
imkânların yeterli olduğu yerlerde İnce Donanma için de gemi inşa etmek maksadıyla tezgâhlar
kurmuştur. Smederova, Belgrad, Vidin, Nikopolye, Rusçuk, Zvornik, Osyek, Kruşevaç, Şabaç,

59 Ünlü, a.g.e., s. 367.


60 Bostan, a.g.e., s. 92.
61 Aynı yerde, XIII.
62
Uzunçarşılı, a.g.e., s. 390.
63 Tarakçı, a.g.e., s. 111.
64 Aynı yerde, s. 29.
65 Tarakçı, a.g.e., s. 48.
66 Bostan, a.g.e., s. 25.
Akkirman, Galati, Sulina, Kilye, İsmail Geçidi, Kalas, İbrayil, İsakçı, Silistre, Ziştovi, Niğbolu ve
Varadin önde gelen gemiliklerdi.67

1.4.1. Gelibolu Tersanesi


Osmanlı devleti ilk büyük ve düzenli tersanesine Yıldırım Beyazıt döneminde (1390)
Gelibolu’da Bizans’tan kalma mevcut tersaneyi Saruca Paşa nezaretinde yenileyerek sahip
olmuştur.68 1390 yılında başlayan ve uzunca bir süre devam eden inşaat esnasında limandaki dış
kale tamamen yıkılmıştır. Limana ve şehre hâkim tepede bulunan iç kale onarılarak tahkim
edilmiştir. Burada bulunan veya inşa edilen gemileri fırtınalı havalarda zarar görmekten ve düşman
saldırılarından korumak maksadıyla iç içe geçmiş iki havuz şeklinde olan liman temizlenmiş ve
limanını girişine iki yakaya birer kule yapılarak ihtiyaç halinde liman ağzına çekilerek girişi
kapatacak üç katlı bir de zincir konmuştur.69 Malzeme depoları, çeşmeleri, fırınları ve baruthaneleri
ile tam teşekküllü olarak faaliyete geçen Gelibolu Tersanesi’ne İznik, Edincik, Karamürsel gibi
tersanelerden de gemiler nakledilmiştir. 70 Osmanlı faaliyete geçen bu tersaneyi Rumeli’de ele
geçirilen toprakları kontrol altına almak, ihtiyaç olduğunda buraya en kısa zamanda asker ve
malzeme gönderebilmek, başta Venedikliler olmak üzere Ege Denizi’nde faaliyet gösteren
korsanlara karşı Çanakkale Boğazı’nı korumak için gemiler yapımında etkin olarak kullanmıştır.71
Masraf defterleri incelendiğinde Gelibolu Tersanesi’nin 15. yüzyıl sonlarına doğru yoğun bir
faaliyet içerisinde olduğu görülmektedir. Bu dönemde Gelibolu Sancağı’nın bütün giderlerinin
%52’si tersanene gideridir. Ancak otuz yıl sonra 1527’de Tersane-i Amire’nin ön plana çıkmasıyla
burada gemi inşa faaliyetlerinin durduğu görülmektedir. İnşa faaliyetleri açısından önemini yitirse
de donanmanın Akdeniz’e açılmadan önceki son toplanma mevki olarak önemini 16. yüzyılda da
korumaya devam etmiştir.72 Osmanlı İmparatorluğu, Ege adalarındaki Rumların büyük gemi ve
kayık yapmalarına müsaade etmiş ve bunun sonucunda Ege Denizi’nde Rum denizciliği rekabet
unsuru olmuştur. Adalarda artan tezgâhlarda çalışmak üzere Gelibolu Tersanesi’ndeki demircilik,
çilingirlik ve gemi doğramacılığı yapan Rumlar buralara göç etmiştir. Osmanlının uyguladığı bu
gibi yanlış politikalar da Gelibolu Tersanesi’nin zayıflamasına neden olmuştur.73

1.4.2. Tersane-i Amire


Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Kasımpaşa Deresi’nin Hasköy tarafında bir
tersane inşası için Kaptan-ı Derya Hasan Paşa’yı görevlendirmiştir.74 Ardından tahta geçen Yavuz
Sultan Selim’in büyük gayretleri ile gelişimini tamamlayan Tersane-i Amire, Gelibolu
Tersanesi’nin yerini almıştır.75 Kanuni Sultan Süleyman döneminde tersanedeki kızakların sayısı
200’e ulaşmıştır.76 Kanuni Sultan Süleyman döneminde Tersane-i Amire sınırları içerisinde
baruthane kulesi, kapudan mahzenleri, kürekhane, yedi kurşunlu mahzen, yeni ve eski divanhane,
Sanbola zindanı, Cirit Meydanı kasrı, Şahkulu Kapısı ve Meyit İskelesi bulunmaktaydı.77 Burada
limana dönen gemilerin kışı karada korunaklı geçirebilmeleri için iki tarafı duvar üstü kapalı,
denize ve karaya bakan kısımları açık, bitişik nizamda inşa edilen gözler bulunmaktaydı. Bu
gözlerde ihtiyaca göre bir ya da iki Kadırga barınabilirdi.78 Sokullu Mehmet Paşa zamanında etrafı

67 Ünlü, a.g.e., s. 371.


68 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 394.
69 Aynı yerde, s. 395.
70 Bostan, a.g.e., s. 15.
71 Öcal, a.g.e., s. 7.
72 Bostan ve Özbaran, a.g.e., s. 311.
73 Tarakçı, a.g.e., s. 142 .
74
Bostan ve Özbaran, a.g.e., s. 121.
75 Aynı yerde, s. 127.
76 Öcal, a.g.e., s. 22.
77 Bostan, a.g.e., s. 7.
78 Bostan ve Özbaran, a.g.e., s. 122.
açık olan tersane duvarla çevrilmiş malzemelerin korunması maksadıyla da her gözün arkasına bir
mahzen yaptırılmıştır.79 Tersane-i Amire’de 1527–1531 yılları arasında, 44 Kadırga, 2 Ağribar, 4
Taş gemisi ve 11 Kayık olmak üzere toplamda 61 parça tekne inşa edilmiştir.80

1.4.3. Süveyş Tersanesi


Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı almasından sonra Kızıldeniz ve çevresinde hâkimiyet elde
edebilmek ve tüccarlar ile hacıları Portekizlilerin saldırılarından koruyabilmek için kurulmuştur.81
Osmanlı burada sıfırdan bir tersane inşa etmemiş, kendilerinden önce bölgede hâkim olan Memlük
Devleti’nden kalanı geliştirmiştir. Tersanede sefer zamanlarında inşa faaliyetleri artmakta diğer
durumlarda ise varlığından şüpheye düşürecek kadar azalmaktaydı.82 Bir yüzyıl kadar başarıyla
hizmet verdikten sonra bakımsızlıktan çalışamaz duruma düşen tersanede bilhassa At Gemisi inşa
edilmiştir.83

1.4.4. Rusçuk Tersanesi


Osmanlı İmparatorluğunun Macaristan’ı fethi ile Tuna’da bir tersane vücuda getirilmiş ve
Rusçuk Tersanesinde de Tuna için kullanışlı Kalyata, Fırkate, Şayka, Üstüaçık, Aktarma, Şalope ve
Kırlangıç gibi gemiler inşa edilmeye başlanmıştır. Rusçuk sahilindeki tersane, Tuna’daki gemilerin
kışladıkları emin bir mahal olduğu gibi, aynı zamanda Tuna Nehri’ndeki filonun inşası ve tamiri
hususunda Tersane-i Amire’nin bir kısım vazifelerini de üzerine almaktaydı.84

1.4.5. Birecik Tersanesi


Fırat Kaptanlığındaki filoya gemi sağlamak için çivi ve kereste gibi malzemelere konumu
itibariyle yakın bulunan Birecik’te kurulmuştur. Fırat nehrinin burada genişlemesi gemi inşasını
elverişli duruma getiriyordu. Zaman zaman inşa faaliyetleri azalsa da I. Dünya savaşı sonlarına
kadar varlığını sürdürmüştür.85

1.4.6. Basra Tersanesi


Osmanlı Devletinin en uzak bölgelerindeki tersanelerindendir. İhtiyaç duyulan kereste Orta
Anadolu’dan bilhassa Maraş’tan sağlanırdı.86 16. yüzyılda burada kurulan Kaptanlık ihtiyacını
karşılamak üzere meydana getirilmiştir.87

2. Belgrad ve Budin’in Fethinde İnce Donanma


Kanuni Sultan Süleyman tahta çıktığında ilk icraatlarından biri Macaristan topraklarına
yönelmek olmuştur. Bir Macar tarihçisine göre ulaştırma hizmetlerini Osmanlı devleti her zaman
itina ile yürütmüştür. Dönemin en ucuz ve süratli ulaşımı suyolu olduğu için Türkler Belgrad’ı
ellerinde bulundurmaya önem vermişlerdir.88 Bu maksatla İnce Donanma, Kanuni Sultan Süleyman
döneminde sistematik olarak kullanılmıştır.

79 Bostan, a.g.e., s. 8.
80 Aynı yerde, s. 6.
81 Bostan ve Özbaran, a.g.e., s. 315.
82 Aynı yerde, s. 318.
83 Ünlü, a.g.e., s. 375.
84
Bostan, a.g.e., s. 23.
85 Ünlü, a.g.e., s. 374.
86 Aynı yerde, s. 375.
87 Bostan ve Özbaran, a.g.e., s. 319.
88 Ünlü, a.g.e., s. 34.
2.1. Belgrad’ın Fethi ve İnce Donanma
30 Eylül 1520 tarihinde tahta çıkan Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı genişleme istikametini
yeniden batıya çevirmiştir.89 Kanuni Sultan Süleyman’ın dini motiflerle motive olması, Kosova
Zaferi’nden beri bu topraklara sefer yapılmaması, Macar Kralı’nın ödemesi gereken vergiyi
ödememesi90 ve kendisine gönderilen elçinin öldürülmesi üzerine sefere karar verilmiştir. 1521
yılında Belgrad’a yapılan yürüyüşten önce Tuna ve Sava yakınlarındaki üç Sancak Beyine
(Smederova, Zvornik ve Vidin) nehir üzerinden geçiş amacıyla gerekeli gemilerin yapılması emri
verilmiştir. Bu sırada, süvari alaylarının nehir üzerinden geçmesi için 400 at gemisi yapılmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman, Sadrazam Piri Mehmet Paşa’yı Belgrad’ı baskı altına alması için
görevlendirdiği sırada 50 gemiden oluşan İnce Donanmayı da ileri sevk etmiştir. Belgrad’a saldırı
için yapılan hazırlıkları dikkatle izleyen Venedik habercisi 8 Mayıs 1521 tarihinde ülkesine; 16
adet silahlarla donatılmış gemi ve Reis Yanişmend’in komutasında her türlü savaş malzemesiyle
dolu 50 geminin Tuna nehriyle yola çıktığını bildirmiştir.91
Başkentte hazırlıkların tamamlanmasını müteakip 18 Mayıs 1521’de Padişah komutasında ordu
ileri harekete geçerek aynı gün Halkalı Pınar’da konaklamıştır. 28 Mayıs’ta Edirne Ada Çayır’a
ulaşılmış ve burada divan kurularak seferle ilgili konular görüşülmüştür. Edirne’de beş gün
konaklanmış ve Tatarköyü, Hisarlı, Sazlıdere, Göçerioğlu, Altunçayır güzergâhı takip edilerek
8 Haziran’da Filibe’ye varılmıştır. Buradan hareketle 23 Haziran’da Sofya’ya ulaşılmıştır. Sofya’da
ordunun erzak ve mühimmat ihtiyacı giderilmiştir.92
Kanuni Sultan Süleyman’ın asıl amacı doğrudan Macar Kralı II.Layoş üzerine yürümek
yönünde olmasına rağmen toplanan savaş meclisinde vezirleri Belgrad kalesinin öneminden
bahsetmiş, böyle güçlü bir kalenin içindeki kuvvetli birliklerle arkada bırakılmasının ordunun
bekasını tehlikeye düşüreceğini öne sürmüştür. Bunun üzerine Kanuni kararını Belgrad’ın fethine
öncelik verilmesi yönünde değiştirmiştir. Ayrıca bu sırada Gazali İsyanı’nı bastırmak için Şam’a
giden askerlerle, Karadeniz bölgesinden gemilerle gelen askerler Tuna ve Sava nehirlerini de yirmi
gün içinde geçerek orduya katılmıştır.93
Osmanlı orduları ana saldırıdan önce Şabaç, Zemun ve Slani Kamen’i ele geçirmiş, Berkasova,
Kameniça, Vırdnik ve Miroviça kendiliğinden teslim olmuştur. Bu sayede Belgrad’ın stratejik
kuşatması tamamlanmış ve yardım yolları kesilmiştir.94 Kara ordusunun harekâtını desteklemek
için Tuna Nehri’nde gemiler bulundurularak hisar ve kaleler baskı altına alınmıştır.95 Kanuni Sultan
Süleyman, merkez ordusunun başında Ağustos 1521 tarihinde otağını Zemlin yakınlarında kurmuş
ve kenti muhasara emrini vermiştir. Muhasara planına göre; şehrin güney kısmı Piri Paşa, Tuna
tarafı Ahmet Paşa tarafından kuşatılmış, kalenin kuzeyindeki adaya da kuvvetler çıkarılmıştır.
Daha evvel kenti kuşatan II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet güneyden ve doğudan saldırırken
ağırlık merkezini şehrin güçlü yanı olan kuzeye vermişlerdi. Kanuni Sultan Süleyman ise saldırının
ağırlık merkezini şehrin zayıf yönü olan güney olarak belirlemiştir. İnce Donanma ile Tuna nehrini
her türlü yardıma kapamış ve yine nehir filosuyla şehrin güneyinde kalan kale ve kulelere
saldırmıştır.96
Kale kuşatması devam ederken Macar Kralı’nın şehre yardım gönderme hazırlığında olduğunu
öğrenen Kanuni Sultan Süleyman birkaç gemiyi silahlarla donatarak ve 500 kadar yeniçeri ile
takviye ederek Budin’e doğru göndermiştir. Ordu 8 Ağustos’ta top atışıyla dövdüğü surlarda açtığı

89 Selim Aslantaş. Belgrad-ı Dârü’l-Cihâd, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları, Sayı:15, Ankara 2011, s.23.
90 Şefaettin Severcan, Kemal Paşazade: Tevarih-i Al-i Osman X.Defter, TTK Basımevi, Ankara 1996, s. CCI.
91 Ünlü, a.g.e, s. 35.
92
Aslantaş, a.g.m., s.25.
93 Severcan, a.g.e., s.CII
94 Ünlü, a.g.e., s. 36.
95 Aslantaş, a.g.m., s.25.
96 Ünlü, a.g.e., s. 36.
gediklerden dış kaleye girmeyi başarmış, iç kalenin direnişi 29 Ağustos’a kadar devam etmiştir.97
Gece gündüz toplarla dövülen kalede kesin sonuç elde edilemeyince iş lağımcı birliklerine
kalmıştır ve lağımcı birliği kalenin en büyük kulesinin altına lağım açarak kuleyi havaya uçurmayı
başarmıştır.98 30 Ağustos 1521 tarihinde kale anahtarları savunucuları tarafından teslim edilmiş,
aynı gün Kanuni Sultan Süleyman Belgrad’a girmiştir.99 Kanuni 18 Eylül’e kadar kaldığı şehirden
ayrılırken tamirat, cami, mescit ve imaret gibi hayır müesseselerinin inşası için 20.000 altın tahsis
etmiştir. Bu suretle Belgrad, Osmanlıların Macaristan’a ve Orta Avrupa’ya karşı giriştikleri askeri
hareketlerde üs ve gittikçe genişleyen bir Türk şehri olmaya başlamıştır.100 Padişah kale
komutanlığına Bali Bey’i getirerek emrine üç bin yeniçeri ile istihkâmların onarım işlerinde
görevlendirilmesi içi yirmi bin Ulah bırakmıştır. Belgrad’ın düşmesi neticesinde Sirmi, Bariç,
Perkos, Solankamen, Mitroviç, Karloviç ve Uyluk gibi müstahkem mevkilerde kendiliğinden
Osmanlı idaresini kabul etmiştir.101
Belgrad fethi tamamlandıktan sonra burada bir de tersane kurulmuştur. Bu tersanede özellikle
Avusturya ile yapılan savaşlarda kullanılmak üzere yüzlerce filika ve küçük gemi inşa edilmiştir.102
Osmanlı kuzeye doğru genişlemeye devam etmesine rağmen Belgrad askeri olarak önemini
korumuştur. Stratejik konumda bulunan kale 17. yüzyılda Osmanlı askeri seferlerinin geçiş noktası
olmuştur. Yüzyılın sonlarına kadar mühimmat ve yiyecek deposu olarak kullanılan Belgrad, Tuna
ve Sava nehirleri kullanılarak kuzey bölgelerindeki seferler için lojistik destek sağlamıştır.103
Kente nehirler üzerinden yardım ulaşmasını engellemekte, ağır araçların ve savaş ağırlıklarının
taşınıp savaş bölgesine aktarılmasında, askeri birliklerin bir kıyıdan diğerine taşınmasında ve
filodaki topçu kuvvetlerinin nehir tarafından yaptıkları katkılarla şehrin 1521 de ele geçirilmesinde
İnce Donanma önemli bir rol oynamıştır. Türklerin ellerine geçtikten sonra Belgrad, Panonya
vadisine ve Budin ile Viyana’ya doğru örgütlenen tüm eylemler için bir askeri kamp olmuştur.
Macaristan’a düzenlenen altı büyük saldırı sırasında, Kanuni Sultan Süleyman’ın yanında Belgrad
limanından çıkan Tuna filosu da bulunmuştur.104

2.2. Budin’in Fethinde İnce Donanma


Stratejik konumundan dolayı Budin’in fethi Tuna Nehri’nin kontrolünün tamamen sağlanması
için Osmanlı adına büyük önem arz etmekteydi. Mohaç meydan muharebesi sonrasında şehrin
anahtarları Kanuni Sultan Süleyman’a sunulmuştu. Kanuni, 23 Eylül 1526 tarihine kadar kaldığı
şehirden ayrılırken birçok Macar soylusunun itirazına rağmen Erdel asillerinden John Zapolya’yı
Kral ilan etmişti.105
Zapolya 1540 tarihinde ölünce taht kavgaları başlamıştır. Bir tarafta Zapolya’nın oğlunu tahta
geçirmek isteyen annesi İsebella, diğer tarafta tahtın kendine ait olduğunu iddia eden Ferdinand
bulunmaktaydı. Ferdinand iddiasını ölümünden önce Zapolya ile yaptığı anlaşmaya
dayandırmaktaydı. Anlaşma Zapolya’nın erkek varisi olmadığı için yapılmış olmasına rağmen
ölümünden kısa bir süre önce doğan oğlu nedeniyle geçersiz sayılmıştır. İş bu gizli anlaşma Kanuni
Sultan Süleyman’a ulaştırılmış ve Budin’in fethi kuvvetli ihtimal bu haber üzerine
kararlaştırılmıştır.106

97 Ünlü, a.g.e., s. 37.


98 Yaşar Yücel, Kanuni ile 46 Yıl, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1991, s. 19
99 Severcan, a.g.e., s. CIII
100 Ünlü, a.g.e., s. 37.
101 Joseph Von Hammer, Osmanlı Devlet Tarihi, Melisa Matbacılık, İstanbul 2008, s. 401.
102 Aslantaş, a.g.m., s. 29.
103
Aynı yerde, ss. 29-30.
104 Ünlü, a.g.e., s. 37.
105 Aynı yerde, s. 49.
106 Mustafa Işık, Mohaç Savaşı ve Budin’de Osmanlı Hâkimiyetinin Tesisi Meselesi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar

Dergisi, Cilt 5, Sayı: 22, Yaz 2012, s.276.


Zapolya’nın ölümü üzerine Ferdinand krallığın kendisine verilmesi için derhal İstanbul’a elçi
göndermiştir. Laczky isimli elçi Babıali’de görüşmeler yaparken İsabella’nın elçileri Werboczi ve
Serski’de gelerek Ferdinand’ın Macaristan’a girdiğini ve Budin’in zaptına çalıştığı bilgisini
verdiler. Bunun üzerine Rumeli Beylerbeyi Hüsrev Paşa ve III. Vezir Mehmed Paşa’ya Budin’e
yürümeleri emredildi. Ferdinand, 80 bin kişilik bir orduyla Budin’i kuşatmış, Peşte ve Vişegrad
kalelerini ele geçirmişti. Paşalar 10 Temmuz 1541’de Budin’e vardılar. Ancak ordunun tüm
çabalarına rağmen düşmanı istihkâmlarından çıkaramıyorlardı. Bu arada Tuna İnce Donanması
Komutanı Kasım Bey Peşte şehrini zapt etti. Esas ordunun geldiğini duyan Ferdinand, durumun
ciddiyetini anlayarak gizlice kaçmak istemiş ve telaşa düşen düşman askerlerinin kimisi karadan
kimisi de Tuna Nehri üzerinden kaçarak Budin’i terk etmiştir. Kanunî Sultan Süleyman ordusunun
merkez kuvvetiyle 29 Ağustos 1541’de Budin’e vararak fethi tamamlamıştır. Osmanlı
İmparatorluğunun Budin’i alması Macarlar için Mohaç’tan sonraki en büyük felaket olarak da
nitelendirilmektedir.107 Kanuni, Macar asıllı Süleyman Paşa’yı Budin Beylerbeyliğine atamış ve
emrine de 4500 asker ve birkaç yüz denizci vermiştir.108
Bu sefer esnasında Belgrad’tan hareket eden Tuna filosuna komuta eden Kasım Paşa Budin
önlerinde Avusturya filosu ile bir muharebe gerçekleştirmiştir. Bu çarpışmada düşman filo
komutanı Yerolim Zadranin ölmüş, filosu da ağır kayıplara uğramıştır. Söz konusu savaşta Kasım
Paşa 600 esir almışsa da Sultan’ın emri ile tamamını yok etmiştir.109 Budin fethedildikten sonra da
Tuna filosunun ana üssü Belgrad olmaya devam etmiş ancak Tuna İnce Donanması iki
Komodorluğa ayrılmıştır. Birinci komodorluk Karadeniz çıkışından Vidin kasabasına, ikinci
komodorluk; Vidin’den Budin’e kadar olan sahayı kontrol altına almıştır.

Sonuç
Bilinen tarihleri Orta Asya içlerine dayanan Türk milletinin denizlerle tanışması 11. yüzyıl
sonlarına doğru Emir Çakabey’in Ege Denizi kıyılarına ulaşması ile olmuş ve çok kısa zamanda
burada bir filo meydana getirilmiştir. Bu filonun meydana getirilmesi Türklerin karşılaştıkları
ortama ne kadar çabuk uyum sağladıklarını göstermesi açısından dikkate değerdir. Osmanlılar ise
denizlerle Marmara kıyısındaki Karamürsel’in fethi ile tanışmıştır. Fethedilen yerlerde bulunan
tersane ve gemilikler onarılarak donanma teşkilatına dâhil edilmiş ancak tarihi miras olarak karasal
yayılmacı kültüre sahip olan Osmanlı’da ilk yıllarda denizcilik kültürünün oluşum ve gelişimi ağır
olmuştur.
İstanbul’un fethiyle hız kazanan genişlemenin sonucunda ele geçen toprakların korunması için
yeni bir güce yani donanmaya ihtiyaç artmış ve geliştirilmesine hız verilmiştir. 15. yüzyılda
orduların ağırlıklarının süratle ve ekonomik olarak suyolları sayesinde nakledilmesinden dolayı
Kanuni Sultan Süleyman devrine kadar donanma ordunun tamamlayıcı gücü olarak kabul
edilmiştir. Oysa donanmanın en önemli özelliği kara ordusunun desteğine doğrudan bağımlı
olmamasıdır. Aksine kara ordusu denizaşırı harekât veya kıyı bölgelerine yakın harekâtlarda her
zaman donanma desteğine ihtiyaç duymuştur.
Kanuni Sultan Süleyman 1520’de tahta çıktığında Osmanlı fetih hareketine yeni bir ivme
kazandırmıştır. 15. yüzyılın başlarından itibaren gelişmeye başlayan Osmanlı donanma teşkilatı
Akdeniz’deki en büyük rakipleri olan Venedikli denizcilerin tecrübelerinden faydalanarak büyük
gelişme göstermiştir. Kanuni’nin dönemin en büyük Müslüman denizcisi olan Barbaros
Hayreddin’e Osmanlı donanma teşkilatını emanet etmesi denizcilik tarihimiz açısından dönüm
noktası olmuştur. Bu dönemde zirveye ulaşan Türk denizciliği incelendiğinde ele geçirilen
topraklardaki nehir ve göl gibi sığ sularda da özellikle ulaşım ve lojistik destek amaçlı kullanılan
bazen muharip unsur olarak da kullanılacak yeni bir oluşuma gidildiği görülmüştür. Bu unsur

107 Yasemin Altaylı. Osmanlı Döneminde Budin, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Danışman: Prof.Dr. Hicran Yusufoğlu,
Ankara Üniversitesi, 2008, s. 37-39.
108 Işık, a.g.m., s.277.
109 Ünlü, a.g.e., s. 50.
birçok tarihçi tarafından İnce Donanma olarak adlandırılmıştır. Büyük çoğunluğunun adı Türkçe
olan teknelerden meydana gelen İnce Donanma Osmanlı’da önemli bir yere sahip olup ortaya çıkışı
ve gelişimi coğrafi şartların dayatması sonucudur.
Muharip olarak kullanılan İnce Donanma unsurları özellikle Avrupa içlerine yapılan seferlerde
Tuna ve kolları üzerinde köprü kurmada ve kurulan köprülerin korunmasında yararlılık
göstermiştir. Belgrad’ın fethinde taşıdıkları toplar ile kalenin güneyinde ve Tuna nehri kıyısında
kalan kule ve düşman bölgelerine taarruzda kullanılmıştır. Budin’in fethinde ise bir deniz
muharebesi gerçekleştirmiş ve Avusturya filosu mağlup edilmiştir. Çalışmamızın kapsamına dâhil
etmediğimiz Ege, Karadeniz ve Marmara Denizlerinde de benzer sınıf gemiler özellikle ekonomik
faaliyetlerde kullanılmıştır.
Sonuç olarak İnce Donanma, Osmanlı denizciliğinin gelişimine paralel bir gelişim göstermiş,
Osmanlı donanmasının altın çağı olan 16. yüzyılda özellikle Tuna Nehri ve kolları üzerinden
Macaristan başta olmak üzere Avrupa içlerine yapılan akınlarda başarıyla kullanılmıştır. Bu durum
bizlere Türklerin ihtiyaçlardan doğan durumlara karşı ani reaksiyon gösterebildikleri ve devlet
yapısında ki örgütlenme yeteneklerini bu alanda da başarıyla kullandıklarını göstermiştir.

KAYNAKÇA

ALTAYLI, Yasemin, Osmanlı Döneminde Budin, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Danışman:


Prof.Dr. Hicran Yusufoğlu Ankara Üniversitesi, 2008.
ARIKAN, Zeki ve SANCAR, Lütfü, Türk Denizcilik Tarihi Cilt-2, Deniz Basımevi Müdürlüğü,
İstanbul 2009.
ASLANTAŞ, Selim, Belgrad-ı Dârü’l-Cihâd, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları,
Sayı:15, Ankara 2011, ss. 13-37.
BOSTAN, İdris, Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersane-i Amire, Türk Tarih Kurumu,
Ankara 2003.
BOSTAN, İdris ve ÖZBARAN, Salih, Türk Denizcilik Tarihi Cilt-1, Deniz Basımevi Müdürlüğü,
İstanbul 2009.
ÇELEBİ, Katip, Tuhfetü’l-Kibar Fi Esfari’l-Bihar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2007.
HAMMER, Joseph Von, Osmanlı Devlet Tarihi, (çev.) Mehmet Ata, Melisa Matbacılık, İstanbul
2008.
IŞIK, Mustafa, Mohaç Savaşı ve Budin’de Osmanlı Hâkimiyetinin Tesisi Meselesi, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 5, Sayı: 22, Yaz 2012, ss. 270-279.
ÖCAL, Yüksel, Kürek ve Yelken Döneminden Günümüze Türk Bahriyesi, Deniz Basımevi
Müdürlüğü, İstanbul 2008.
SEVERCAN, Şefaettin, Kemal Paşazade: Tevarih-i Al-i Osman X.Defter, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, Ankara 1996.
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Türk Tarih
Kurumu, Ankara 1988.
ÜNLÜ, Rasim. İnce Donanma, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul 2005.
TANERİ, Aydın, Osmanlı Kara ve Deniz Kuvvetleri Kuruluş Devri, T.C. Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara 1988.
TARAKÇI, Nejat, Sömürgecilikten 21. Yüzyıla Deniz Gücü Mücadelesi, Deniz Basımevi
Müdürlüğü, İstanbul 2009.
YÜCEL, Yaşar, Kanuni ile 46 Yıl, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1991.

You might also like