Professional Documents
Culture Documents
C
EGE ÜNİVERSİTESİ
EDEBİYAT FAKÜLTESİ
TARİH BÖLÜMÜ
Hazırlayan
Sinan ARI
07220000006
Danışman
Prof. Dr. Vehbi GÜNAY
İzmir – 2023
ÖNSÖZ
1
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ……………………………………………………………………….…....1
İÇİNDEKİLER ………………………………………….……………………………2
KISALTMALAR …………………………………………………………………..…3
GİRİŞ …………………………………………………………………………………5
1. BARUT ………………………………………………………………………………..
1.1. Güherçile Üretimi ……..
…………………………………………………….
1.2. İstanbul’da Barut Muhafazası ………….………………………………….
2. TOP ……………………………………………………………..
3. TÜFEK …………………………………………………………
KAYNAKÇA ……………………………………………………………………
2
KISALTMALAR
bknz. Bakınız
C. Cilt
Ed. Editör
H. Hicri Takvim
Haz. Hazırlayan
s. Sayfa
S. Sayı
Yay. Yayınları
3
‘‘Bu mühimmat ve topçuluk yoksa bir devlet ne varlığını koruyabilir ne kendisini
savunabilir ne de düşmana saldırabilir.’’
4
GİRİŞ: BARUT VE ATEŞLİ SİLAHLARIN TARİHÇESİ
Barut kelimesini ilk olarak İbn Baytâr (ö. 1248), yaklaşık bir yüzyıl sonra da İbn
Fazlullah el-Ömerî eserinde kullanmıştır. Menşei bilinmese de Farsça’ya ve bazı Balkan
dillerine de Türkçe’den geçmiştir. Bu maddeye Arapça’da ise neft denilmekteydi. 1
Güherçile, kükürt ve odun kömüründen bir karışım olarak imal edilen barut, ilk
kez XII. veya XIII. yüzyılda Çinliler tarafında keşfedildi. Daha sonra 1280’lerden
itibaren ilk ateşli silahlar da Çin’de imal edildi. Barutla birlikte bu teknoloji, önce
Asya’ya, bir süre sonra da Endülüs üzerinden Avrupa’ya yayıldı. İnsan topluluklarını
derinden etkileyen bu madde, geç Ortaçağ savaşlarında belirleyici güç oldu. Pek tabiî
silah sanayii de bununla birlikte gelişti. Bu değişiklikler devletlerin siyasî, iktisadî ve
hatta hukukî kavramlarında dahi değişikliklere yol açtı.2
1
Mahmud H. Şakiroğlu, “Barut”, DİA, TDV Yay., C. X, İstanbul, 1992, s. 92.
2
Gábor Ágoston, Barut, Top ve Tüfek: Osmanlı İmparatorluğu’nda Askerî Güç ve Silah Sanayisi,
Ketebe Yay., İstanbul, 2023, ss. 29-30; Şakiroğlu, a.g.e., s. 92.
5
1. Barut
Evliyâ Çelebi, 1640 senesinde Aras nehri kıyılardan İran’a doğru seyahat
ederken Şuşik Kalesi civarında bir yere işaret ederek buradan güherçile çıkartıldığını
kaydetmiştir. Keza bu yüzden buraya “baruthane” denmektedir.3
Hakir yine başka bir yolculuğu sırasında, Boğdan’dan Kırım’a doğru seyahat
ederken Rimlik Nehri ve yine bu isminle anılan bir şehri geçtikten sonra uçsuz bucaksız
bir ovaya rastlamaktadır. Evliya’nın anlattıklarına göre zamanında bu ovada Eflak ve
Boğdan kralları çok sıkı bir savaşa tutuşup birbirlerini kılıçtan geçirmişlerdi. Savaş
neticesinde ölenleri bir yere yığıp üzerlerine toprak kapamışlar ve böylelikle bir dağ
meydana gelmişti. İşte bu dağın eteklerinde oturan köylüler buradan güherçile
çıkartmaktadırlar. Fakat şöyle bir hususa da değinmek gerekir. Evliyâ’ya göre buradan
çıkan güherçile farklıydı. Buradan çıkan güherçile kazanlarda kaynatılarak beyaz
güherçile elde ediliyordu. Beyaz güherçileden de beyaz barut elde ediliyordu. Beyaz
barutun özelliği renksiz ve sessiz olmasıydı.4
6
Evliyâ Çelebi’ye göre İstanbul’da Tophane başta olmak üzere Atmeydanı,
Unkapanı, Ayasofya, Macuncu Çarşısı yakınları ve Kağıthane’de baruthaneler
bulunmaktadır. Selanik, Belgrad ve Mısır’dan gelen barutlar İstanbul’a geldiğinde
Silivri Kapısı’ndan Yenikapı’ya kadar olan kale duvarlarının köşelerinde yer alan
kubbelerde muhafaza edilirmiş. Buralara bazı zamanlar yüz bin şeddeye kadar siyah
barutun muhafaza edildiği görülmektedir. Her birinde de beşer onar koruyucular
mevcuttur. Zira buraların yakınlarında tütün içmekten bile sakınılmaktadır. 5
2. Top
Tophane ilk olarak Fatih Sultan Mehmed tarafından derli toplu bir halde inşa
edildi. Daha sonra burası II. Bayezid tarafından genişletildi. Fakat buranın asıl imarı
Kanuni Sultan Süleyman zamanında gerçekleşmiştir. Şöyle ki Sultan, küffarın top ve
tüfeğe sahip olduğunu bildiğinden bu işe hayli önem vermekteydi. Bunun için de dört
biryandan topçular getirerek burayı yeniden yapmıştır. Burası denizden yüz adım
uzaklıkta bir dağın eteğindedir. Dört köşeli sağlam duvarlara sahiptir; yine bunun
ortasında kırk arşınlık yükseklikte olmakla balıksırtı şekilde ahşap bir çatısı
bulunmaktadır. Bu çatının üzerinde büyük bacalar vardır. Çatıda olası bir yangına
müdahale etmek için bal ve su yüklü fıçılar hazır beklemektedir.7
5
Evliyâ Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi: İstanbul, (Haz: Yücel Dağlı,
Seyit Ali Kahraman), YKY, C. I, İstanbul 2008, s. 545.
6
Evliyâ Çelebi, a.g.e., C. I, s. 545.
7
Evliyâ Çelebi, a.g.e., C. I, s. 396.
7
8