You are on page 1of 18

Leonidas masada oturmakta 30 lu yaşlarında sarı bir takım

elbise var üzerinde, eski model fakat temiz ve yeni,biraz


heyecanlı ve tedirgin. Evin sahibesi olan Agnes daha
olgun,45 yaşlarında, elindeki tabağın içinde meyve vardır
onu getirir, Leonidas’ın önüne koyar. Tekrar mutfağa gider,
kabın içerisinde börülce vardır ve ayıklamaya devam eder,
sert gergin ve hesap sorar bir hali vardır, olabildiğince
kendini bastırarak konuşmaya çalışır.

Agnes: Ahh sakın geldin?

Leonidas: Geldim ya.

Agnes: Şimdi değil, şimdi gelince değişir birşey?

Leonidas: Gelemedim.(Düşünceli)

Agnes: Çocuğunun doğumuna da gelmedin.

Leonidas: Agnes gelmeye çalıştım.

Agnes: Ne demektir gelmeye çalışmak? İnsan ıskalar

kendi çocuğunun doğumunu ?

Leonidas: Hayır atlamadım, gelemedim.

Agnes: Anneciğin öldüğünde?

Leonidas: Sonradan haberim oldu.

Agnes: Kız kardeşin evlendiğinde?

Leonidas: Mutlu günlerinizde benim ismim geçmiyorsa


daha çok eğleniyorsunuz.

Agnes: Heh. Saçmala tabi.

Leonidas: Saçmalamıyorum, öyle!

Agnes: Ben hastalandığımda?

Leonidas: Yapma Agnes, devamlı yanındaydım ya.

Agnes: Bilirim bee…(elini tutar) Beni döndürdün


hayata sen. Ama gelemedin işte, tamamen
derim yani.

Leonidas: Gelemezdim.

Agnes: Nasıl ? Nasıl gelemezsin ?Sen giderken


demedin, dönücem diye? Çok uzun sürmez
bensiz üç beş sofracık diye ben dedim?

Leonidas: Tamam belki üç beş sofra dediğimden daha


uzun sürmüş olabilir, ama ara ara gelmedim
mi? Hem kızımın doğumuna gelemedim ama
ona büyük bir hediye de gönderdim.

Agnes: Olmaz olsun öyle hediye. (Birden ayağa


kalkar,
kapıdan dışarıya kafasını uzatır ellerini bağlar
ve sokağa doğru kafasını uzatarak ve sesini
yükselterek) Kaç güncük kaç gececik seni
burada bekledi bu insanlar, bilirsin? Ha şimdi
gelecek, gelir bugün gelir be, yarın be ,bahar
geldi artık gelir, yaz geldi kesin gelir, ha
şimdi
ha şimdi derken geçti…Geçti…(sakinleşir)
Hepsi bir bir geçti.

Leonidas: Yapma Agnes, gelmedim mi senin için


defalarca gelmedim mi?

Agnes: Sadece ben beklerim seni. Tamam benim için


geliyorsun,(o ara mutfağa fider ve fava
getirir, zeytin, balık ve koruk suyu önüne
koyar)
Ben de bilirim bunun alkışını. Geldiğinde
hazırlanıyorum ama burada seni bir tek ben
beklerim? Ya diğerleri…
(Masaya çerçeveli bir fotoğrafta koyar)

Leonidas : (Ağlamaya başlar) O kadar büyüdü mü?


Aqsia.…Canım kızım.

Agnes: Büyür ya...Ama görsen, alkışım evladıma ,


pırlanta gibi parlıyor. Azimlidir, başarılıdır.
Dili
de çok iyi, en son ulusal bayramda okudu bile
şiirciğini.

Leonidas: Yaa ne şiiri?

Agnes: Bak dinle, böyle büyük bir kalabalık , herkes


yesyeni kıyafetlerini giyip gelmiş,
durar mıyız biz de gittik tabi, Asya’m
okuyacak
şiirciğini.

Leonidas: Asya mı?


Agnes: Asya işte ne?

Leonidas: Aqsia!

Agnes: Buradaki nüfus memuru da çok anlar Aqsia.


Öyle kaydetti, neyse ikisi de aynı mana.
Sonracığıma çıksın mı sana bando
takımcığı, trompetler ziller.
Ama nasıl kıyafetler , jilettir. Tabii ki
askeri bandoda geçer. Ee Asyacık’da okula iki

yıl geç başladı, babası gelecek de başlayacak


da…Ah nato kafacığım benim. Neyse ki
okulunu
kurdaleli diplomayla bitirdi. Neyse,
Asyacığımı
kürsüde görüverdi millet, amaan ne alkış
ne kıyamet! Ne çok seveni varmış. Seveni mi
gani gani! Asyam bi başladı okumaya,
gürcüktür de be sesi.Ant olsun çıt çıkmıyor
alanda, sonuna kadar dinler herkes pür
dikkat. Sonrası hep alkışım evladıma.

Leonidas: Yaa, ne güzel, poiima…Şiir ha? Aferin benim


kızıma, ne okudu?

Agnes: 23 Nisan şiiri. Bilmem adcağzını ama evde


yüksek sesle çalıştığından aklımdadır biraz…
Bugün Yirmi Üç Nisan/Toplandı bütün
vatan/Millet Meclisimize/Atatürk oldu başkan.

Leonidas: (Donuk bir şekilde şaşkın bakakalır.) Kim, kim

oldu başkan?
Agnes: Gazi’dir be….Atatürk.

Leonidas: Bizi yerimizden yurdumuzdan eden kişi mi?


Onu mu övüyordu şiir.

Agnes: (Sinirli) Yerimizden yurdumuzdan etti?


Geleceğim diye gidendir baba ,bir kenara
atmadan bizi bağrına basandır baba ?

Leonidas: Senin Atalarını denize dökmediler mi Agnes?

Agnes: Agnes? Agnes yok! Ayşe! Artık Ayşe…Evet


döktüler, bizimkiler etmedi mi zulüm, İzmir’i
ele geçirdiklerinde Türklere selamun aleyküm
dediler sakın? O senin söylediklerin devletin
işleri ben anlamam.(üç kez duvara vurma sesi
duyulur) Bak, vururlar duvara! Neden vururlar
duvara bilirsin? Sesceğzim yükseldi sakın bir
sıkıntı var diye sorarlar. Şimdi geldiğini
görmüşlerdir, bir çığlık atsam elli kişi
seni burada hiç ederler. Beni kızımı onlar
korudu, onlar bağrına bastı. Sen ne yaptın? Sen

ne yaptın? Sen, gittin gelicem dedin ve bir


daha
o sözünü tutup babalık etmedin. Evet, tabi ya
aferim olsun benim kızıma iyi ki o şiiri öyle
güzel okudu. Eee onu koruyanı, onu bağrına
basanı biliyor o… O doğduğunda kırmızı
beyaz bayrakların içine doğdu.(Sakinleşir) Ben

bölseydim aklını onun? Öyle istersin?. O


buralı,
Türkçe konuşur, Türk arkadaşları var, Türk
okulunda okur, İstiklal Marşını okurken, gör
hele gözleri dolar. Sen Yunanlısın deseydim
ona Leo? Sen buralı değilsin deseydim? biz
değiliz bunlardan deseydim…Buralar aynıdır
sanki? Leonidas, buralar çok değişti. Söylesene
bizim arkamızda ne vardır?

Leonidas: Kato Panaya Kilisesi.

Agnes: Yaa….Eskiden öyleydi…Hayrettin Paşa Camii

oldu şimdi. Hepsi değişti, yaşam değişti,


Sen Camide istavroz çıkarırsın?
İncil’deki kadeh ikonun altında da namaz
kılınmaz ama burada kılarlar.
Ve biz bu yaşamı kabullendik. Biz artık
buralıyız,
yaşarız buralılar gibi…

Leonidas: Sizi zorla müslüman mı yaptılar?

Agnes: Hayır, asla…Herkes yaşar be istediğini. Ben


cami olduktan sonra gitmedim. Az kaldı anneni

gömsünlerdi islami şartlara göre, din adamına


koştum hemen; imam. İmamın kulacığına
söyledim. Kilise kurallarına göre
defnediverdiler. Kimsecikleri zorlamazlar
bişeyciğe, ama bizim zorlanmamamız
için alışmak şart. Üstelik kardeşceğizlerinle
nasıl
anlaşsın?

Leonidas: Ne?
Agnes: (Uzunca bir sessizlik) Hmm…E nikah
lazımdır.

Leonidas: Nasıl olur? Gelicektim, bekliyecektin.

Agnes: Kaç sene ? Daha bekleyim isterdin? Hem yeter


gücümüz? Annem babam hepsi gittiler, kaldım
anacın hasta diye. Dedin kalası birinin, baktın
gözümün iççeciğine, sen “gelicem” dedin ben
kaldım. Gelmedin. Annene bakmakla geçti
ömrüm, gerçi çok iyi insancıktı be. Ama o da
ölünce, elimde bir şey kalmadı. Mecbur
kaldım. Tayfabaşı Arif Efendi var, istermiş
beni,
söylemiş komşulara. Onun da ikinci evliliği.
İlkinden çocuğu olmamış adamcağızın.
Neyse ki şimdi 3 yaşında oğlumuz var.

Leonidas: (Sıkıntılı bir şekilde) Adı ne?

Agnes: Levent.

Leonidas: Levent ismini duymadım hiç.

Agnes: Buralarda Levent ismini kısaltıyorlar,


(utanarak)
Levo ya da Leo diyolar. Sana
hep… Leo derdim ya…(utanır, ağlar)

Leonidas: Agnes, canım benim. Ne diyeceğimi


bilemedim.
Hay Allah…Neyse huyu bana benzemesin
değil mi? (Neşelendirmeye çalışır) Boş ver…
Boş ver eskide kaldı haklısın. (Bakınır bir şey
düşünür
aklına gelir birden)senin için sirtaki
oynayayım
mı?

Agnes: (Gülümseyerek) Yaa…E hadi, alkışım olsun


sana
(Hemen plağa sirtaki müziği koyar).

Leonidas: (Sirtaki oynar, Agnes onu yanında bütün


hayran
bakışlarıyla izler.)

Agnes: Ben de gittim dans öğrenmeye, bak bakalım


olmuş mu? (Kıyafetlerini giyer, plağı değiştirir,

zeybek oynamaya başlar.)

Leonidas: Peki zeybetiko Aiolik hatırlıyor musun?

Agnes: Buradan gidenler oynardı, şimdilerde çok yok


ama hayali var aklımda.

Leonidas: (Gider plakların içinden Ayvalık Zeybeğini


bulur)
ve birlikte oynamaya başlarlar. (Gözlerinin içi
gülmektedir.)

Leonidas: Aynı düğünümüzdeki gibi…

Agnes: Yoruldum be, oturayım şuracığa…İstersin


şarap?

Leonidas: Alırım ben. (Gider alır, giderken de düğünden


anısını kahkahalar atarak anlatmaya
çalışmaktadır.)Andreas’ı hatırlıyor musun
(kahkaha atar) çok içmişti, en son oynamaya
kalktığında ayakları dolanıyordu.(Taklidini
yapar, Grigoris Bithikotsis’in Stou kosmov tin
aniforia şarkısını söylemeye başlar
sarhoş bir şekilde ve oynayarak)Mes sti zoi
perpetisa ki ercha ten ilio proika,Mono pov fos
den kratisa,parigoria den virka…

Agnes : Hayat boyunca yürüdüm ve güneşi çeyiz olarak

aldım.
Işık tutmak zorunda kalmadım başka da teselli
bulamadım.

(Metronom sesi uzunca bir süre göz hizalarında


başka yere dalarak dururlar seslere kalabalık sesleri karışır
tekrar metronom sesi gelir ve sonlanır)

Agnes: Neden…

Leonidas: Gelmedim?

Agnes: Çok bekledim….Çok…

Leonidas: Gelemedim, hem gelmemem belki daha iyi


olmuş . Bak evlenmişsin. Artık yarınların var.

Agnes: Senin yok mu? Sen orada tek durdun hep.


Elbet
sende bir şeyler yaşadın Leo.
15 sene be dile kolay, yalnız yaşar insan?

Leonidas: Yaşar…Belki de yaşamaz. Kızımı görmek


istiyorum.
Agnes: Olmaz o. Yıllarca gelirsin diye kapı eşiği oldu,
hep merak ederdi seni, sorardı kız çocuğudur
meraklı tabi, bakardı geçenlere derdi “anne bu
kadar uzun boylu mu? Bu kadar yakışıklı mı?
Böyle saçları var mıydı?

Leonidas: Sen ne derdin ?

Agnes: Ne diyeceğim elbet hepsi için evet derdim,


sakın kızımın hayalindeki babasının toz
kondursaydım. Olmaz kızımın en değerlisidir
babası.

Leonidas: E tamam işte göreyim artık?

Agnes: Yıllarca bekledi, gelmeyince umudu gün gün


daha çok kırılmasın diye evlatcağzıma “öldü”
dedim…Günlerce çıkmadı odasında için için
ağladı. Ne zaman baba konusu geçse yine susar

kapalıdır iççeğzi.

Leonidas: Neye dayanarak öldü dedin?

Agnes: Mektup geldi dedim , ölmüş baban…

(Donarlar,metronom sesi 45 saniye)

Leonidas: Demek şiir de okuyor.

Agnes: Teatora bile yaptı be, Halkevinde. Akın


piyesinde rol verdiler türkçesi iyi diye.
(Bir gazete çıkartı köşeden) bak gazetalara bile
çıktı evladım.

Leonidas : (Hayretle gazeteye bakar)

Agnes : (Elinden gazeteyi aldığı gibi zayıf Türkçesiyle

okumaya çalışır) Ay v alık -Hu su si. Şim di


Hal
kevi ne İl thak et miş o lan Yurd tem sil he
ye ti A kın pi ye si ni bü yük bir mu vaf
faf ,dur, mu
vaf fam, amaan, mu vaf fak iyet le tem sil et
miş tir.Gördün mü kızım için yazıyor.Genç ler
de kor as yon da şim diy e kad ar Ayvalık’ta
hiç
görül me miş yeni lik ler yap mış lar
gün ba t ışı
nı ,ay ın ha va da du ruş, duruş u nu,elek ti
ri nk ziya lar ıy la can lı bir şek il de ida re
etmiş ler dir.Mak yaj ve k ılık mu vaf fat
offf bu ne zor be, mu vaf fakatiye tiy le de zik
re de ğer vazi yet te
dir.Tem sil kol u bir m üd det son ra Unu tu
lan
A dam ı oyna ya cak tır.Yaa gördün mü bak
Son
Posta gazetesi hem de, bak burada fotoğrafı da
var. Ne diyor 27 Mayıs 1935 , daha 12 yaşın
daydı, büyük insan olucak kızım, bakıcak
anasına…Sakın sana kaldık ? (Güler)

(Yine uzunca bakışırlar, Agnes kalkar kahve


yapmaya)

Agnes: Sade?

Leonidas: Bilmiyormuş gibi.

Agnes: (İçerden seslenerek konuşur) En çok ne zaman


bekledim bilirsin? Mitilini’den maça geldiler,
herkes konuşurdu, gelcekler maç yapılacak
diye, geldiler hep gemilerle. Gittim belediyenin

oraya, bekledik tekneleri baktım tek tek dedim


bu sefer geldi Leo.Birinci indi Leo
değildir,ikinci
indi değildir,üçüncü indi değildir, dördüncü
benzer ama o da değildir be, yüzüncü indi o da

değildir…İkinci teknedekiler indi onlar da


değildir. Bir saat sonra diğer tekne geldi
(elinde
kahve tepsisi ile girer ) ordan da indiler, hiç
biri
Leo değildir. Leonidas gelmemiştir. Gelseydin
benim maçımı ben kazanırdım. Ama gelmedin
altı iki kazandık. Yenilcez sandın…Yenilmek
için
çok geçtir be…Kadere boyun eğmek değil,
kaderi kendine alıştırmaktır bizimki.

Leonidas: Peki yurttaşlık aldın mı?

Agnes: Almasaydım? Aldım tabi. Agnes Dimitri oldu


sana Ayşe Demetli.

Leonidas: Nasıl oldu?

Agnes: Dedim kocam gitti gelcek geri. Dediler,


gelmez.
Gelcek gelmicek ,memurla bi kavga bi tufan.
Dediler bana “seni de göndericez madem”.
Giderim de nereye? O zaman çocuk bebek,
anne hasta. Kayıtcık tutcak adamlar, mecbur.
İki gün geçti…Dedim öldü koca. Nerde öldü
dediler. Dedim sizle kavgacık ettik hep boşa
dün mektup geldi ölmüş koca.Kaldım burda.
”Yollucanız sakın ?” dedim. Verdiler o ara
kimliği, Dimitri olmuş sana Demetli.

Leonidas: (Bir kağıt çıkarır cebinden çinde kuru bi çiçek)


Bunu hatırladın mı?

Agnes : (Şaşkın) Aaa…Son gün giderken vermiştim,


pencereden sarkardı buncağızlar. Mercan
Köşkü.

Leonidas: Mecraon .
Agnes: Öyle derdik eskiden, ama Türkler der Mercan
köşkü, fakat yine de yaşatırız biz eskiden
kullandığımız adcağzını.

Leonidas: Nerde?

Agnes: İşte burda, sokakta, yolda mahallede.


Mecraon… Miss gibi kokuturdu, hatırlarsın
bahar geldi mi herkesin penceresinden
sarkardı.Renk renk Mecraon…İşte o yüzden
buralara Macaron derler.

Leonidas: Geç oldu kalkayım, eşin gelir.

Agnes: Gelmez, tayfa başı, bir süre tayfa ile zeytin


arasındaki çiftlik evinde kalıyor.

Leonidas: Nasıl biri?

Agnes: Çok bekletmez, gelcem der gelir…Ondan


diyesim var, iyi biri.

Leonidas: Benden artık nefret ediyorsun değil mi?

Agnes: Hayır…Beklerdim, şimdi beklemem…


Bekleyim
hala?

Leonidas: Yok, bekleme…

Agnes: Leonidas, neden? Neden gelmedin?

Leonidas: Sana gelemedim çünkü benim bu şehirdeki


yaşanmışlıklarım hiçbir zaman valizime
sığmadı.

Agnes: (Tüm haykırışı ile saldırgan bir tavırla)


Seni beklerdim.Sabırla, inançla.
En karanlık anda bile aydınlanırdı dünyam,
bir
gün gelecek olmanla. Bunca meşgalenin
arasında aklımın bir köşesindeydin hep.
Gün batımının kızıllığında yudum yudum
içerdim sana özlemimi.
En güzeli bu belki de. Seni özlemek.
O buruk ama bir o kadar haz dolu içkinin
tadına
varmak yani.

Seni beklerdim.
Sana yakışır özlem, usanmasızdır, tatlı bir
bahar akşamıdır. Ufuklara
yakışırdı bizim mesafeciğimiz. Ne
kadar uzaktadır belki de ama yine de görülür.
Hani uzansan tutarsın gibi. Hani uzansam
eline değerim gibi. Dokunmaya
kıyamayıp biraz daha seyrine dalar gibi.

Seni bekledim. Açarsa Mercan Köşkü,


çalarsa radyoda sevdiğim şarkıcık,
yağmur sonrası havaya karışır toprak,
o kokuda müjdelenirsin, bilirdim.

Seni beklerdim, düşmeyeyim diye tabiattan


ayrı. Cama konar kuş, ansızın çıkar
rüzgar, misket oynar çocuklar,
peşine takılır sokak köpekleri, selamını veririm

diye.
.

Seni beklerdim, tüm dünyayla barışayım diye.


Gürültücü komşuya, ısrarlı pazarcıya,
inatçı arkadaşa, geç gelen ustaya, tebessüm
edeyim diye.
Seni bekledim, tüm tatların tadına varmak
için. Her yudumunda kahvenin, her tanesinde
zeytinin, her tanesinde papalinanın, her
diliminde ekmeğin tadına varırım diye.

Seni bekledim, sabırla büyürüm diye.


yaz gelene kadar kışın, yemiş verene kadar
dalın, pişene kadar aşın, ağrısı geçene kadar
başın nazını çekebileyim diye.

Seni bekledim, hayatı iki kişilik yaşarız diye.


En güzel film sahnelerini, en güzel roman
satırlarını, en güzel dizeleri iki kişilik yaparız
diye.

Seni bekledim, bunca beklemenin sana


değdiğini bildiğimden.
Seni bekledim. Geleceksin bir gün biliyorum.
Seni en özlediğim anda çıkacaksın karşıma.
Ve ben seni gördüğüm anda anlayacağım
beklenen olduğunu…

Leonidas: (Bir plak koyar ,kadın seyirciye doğru


ağlamaklıdır, arkasından gider sarılır )

SENİ ALIRSA FIRTINA/STO PA


KAİ STO KSANALEO
Söylemiştim sana gitme gönlünün sahiline
Söylemiştim sana gitme gönlünün sahiline
Seni alırsa fırtına dayanamam yokluğuna
Seni alırsa fırtına dayanamam yokluğuna
Kalbim sandal olur uğruna rüzgara yelken olur
Kalbim sandal olur uğruna rüzgara yelken olur
Gözyaşım benzer yağmura savrulurum yoluna
Gözyaşım benzer yağmura savrulurum yoluna
Sto pa kai sto ksanaleo
Sto gialo min katebeis
Ki o gialos kanei fourtouna
Kai se parei kai diaveis
Seni alırsa fırtına dayanamam vurgununa
Seni alırsa fırtına dayanamam yokluğuna…

(Birbirlerine sıkıca sarılırlar)

Agnes: Gidiyor musun yine?

Leonidas: Evet geç oldu.Laf ederler.

Agnes: Çocuğun doğumuna gelemedim ama büyük


hediye bıraktım demiştin.

Leonidas: Evet, 18 yaşına gelince onun


olacak.Gidiyorum.

Agnes: Söylesene ne onun olacak?

Leonidas: Gidiyorum…(Tekrar sarılır)


Agnes: Ya Leo söylesene…

Leonidas : (Tam çıkarken döner).Ah unutuyordum, eve


girerken zarf buldum kapıda, adına gelmiş.

Agnes: (Zarfı alır,tekrar el ele tutuşurlar) Gitme…

Leonidas: Gitmem lazım.

Agnes: (Seslenir) Leo çok uzatma yine gel.(Oturur


zarfı
açar, okumaya başlar) Sayın Agnes Dimitri,
Mübadilleri taşıyan gemide yaşanan kazanın
etkisiyle eşiniz Leonidas Dimitri kalp krizi
geçirmiş ve hayatını kaybetmiştir.Yunan
Hükümeti yasalarına göre Ayvalık’ta kalan
yakını olanlara imzalatılan belge gereği tüm
malvarlığı bir evlilik yapmadığınız sürece size
ve
varsa çocuklarına, eğer evlilik yaparsanız, 18
yaşından sonra kullanabilecekleri şekilde
çocuğu ve ve ya çocuklarına bırakılmıştır.
Metanet dileriz.

(Zarfı koklar yerine koyar, tabakları toplar,mutfağa


gider,giderken biraz önceki şarkı tekrar çalmaya başlar
ışıklar söner.)

Erkan

Cılak

You might also like