Professional Documents
Culture Documents
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI
RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI
Reyhan ATEŞ
İstanbul, 2007
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI
RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI
Reyhan ATEŞ
Uygarlık tarihinin temel yapı taşlarından biri olan sanat, toplumların kimliğini
belirleyen özelliğiyle, her çağın estetik ruhunu ve düşünce biçimini yansıtan bir
olgudur. Sanat, toplumsal kimliğin yanında, bireysel yaratıcılığın ve hayal gücünün
bir ürünüdür.
Reyhan Ateş
İstanbul, 2007
i
ÖZET
Her çocuk, yaratıcı güçlerle donanmış olarak dünyaya gelir. Görsel Sanatlar
Dersi, çocukta var olan yaratıcı güçleri ortaya çıkaracak özellikleri içinde taşır. Genel
eğitim içinde sanat eğitimini kullanmanın amacı sanatçı yetiştirmek değil, çocuğa
sanat kültürü aşılamak ve sanat yoluyla yaratıcı bireyler yetiştirmektir. Görsel
Sanatlar Dersi, çocuğun kendini özgün ve yaratıcı olarak ifade etmesi için gerekli bir
derstir. Yaratıcılık kavramı, yalnızca sanatsal gelişim için değil, tüm meslekler için
gerekli bir olgudur. Bu nedenle çocuğun yaratıcılık ve hayal gücü yetilerinin
geliştirilmesi ve eğitilmesi gereklidir. Bu bağlamda bireysel yaratıcılık ve eğitim
ilişkisinden bahsedilmiştir.
ii
öğretim programı incelenerek, diğer derslerle olan ilişkisi ve bununla birlikte genel
eğitim içindeki yeri araştırılmıştır.
Tezin sonuç ve öneriler kısmı olan VI. bölümünde, yapılan tüm araştırmalar
birlikte değerlendirilmiştir. Resim sanatı bağlamlı alıntılar, sanatı açıklayan bilgiler,
7–11 yaş grubu çocuğunun özellikleri, sanat ve eğitimi birlikte ele alan pedagojik ve
yaratıcılık konulu maddeler, ülkemizde ilköğretim sanat eğitimini irdeleyen konu
ışığında Görsel Sanatlar Dersi nasıl olmalıdır? sorusu yanıtlanmıştır.
iii
SUMMARY
In this thesis the role and importance of art education under general
education system has been examined. Firstly art, aim and function of art should be
considered in order to emphasize the importance of visual arts. The conept of art is
immense. The scope of this work has been kept limited to art of painting.
Development of art of painting in Europe has been axplained according to ages and
ideas of those ages in order to stress significance of art in societies and that art is a
part of social development.
The aim of art education is to support the renovation and creativeness and
form required environment to develop individual abilities. Art teaches thinking and
understanding. Living life effectively is possible with developing personel abilities.
Examining physical, knowledgeable, emotional and artistic development steps of
elementary school children between 7 & 11, the necessity of art education has been
considered for proper development of those cildren, besides transferring the
knowledge.
Every child comes to life with creative abilities. The Lesson of Visual Arts
has its own characteristic to explore the ability of children. The aim of art education
under general education system is not to make children artists but it is to teach the
culture of art and bring up creative people through art. The Lesson of Visual Arts is
necessary for children to express themselves originally and creatively. The concept
of creativeness is not only for artistic development but also a necessary fact for all
the professions. Therefore creative and imaginary abilities of children should be
developed and educated. In this respect the relationship between personel
creativeness and education has been mentioned.
The history of art education under general education system has been
examined since the beginning of Turkish Republic and information about the
programmes of art education has been given in order to understand the value given to
art education in Turkey. Examining the programmes of art education lessons, which
have been given as Visual Arts Lessons since 2006 and was given as Art Painting
iv
Lessons in elementary schools from 1992 to 2006, the relationship with the other
lessons and also the role of it in general education has been searched.
In the sixth section, including the result and suggestions, all of the work has
been evaluated together. How should visual art lesson be? This question has been
responded by citations related to art painting, knowledge which explains the art in
general, characteristic of the children between 7&11, the subject of pedagogical and
creativeness articles which take up art and its training together and the subject
through the light of art which inquires the elementary art education in our country.
v
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ………………..………………………………………………………... i
ÖZET …………………...…......……………………………………...………… ii
SUMMARY ……………………….……………………………………………. iv
İÇİNDEKİLER …………..…………………….…………………..…………… vi
RESİMLER LİSTESİ ………………………………………………….……...… viii
TABLOLAR LİSTESİ .....…….………………………………………...………. x
KISALTMALAR ..…………………………………….………..………………. xi
I. BÖLÜM: GİRİŞ ………….……………………………………………….…... 1
1.1. Problem ……………………………………………………...…….. 2
1.2. Alt Problemler.…………………………………………………….. 2
1.3. Amaç………………………………………….…………….……… 3
1.4. Önem ...……………………………………………………………. 3
1.5. Sayıltılar (Varsayımlar) ………...…………………………………. 4
1.6. Sınırlılıklar ………………………………………………………… 4
1.7. Araştırma Modeli………………………………………….……….. 4
1.8. Araştırma Yöntemi ………………………………………………… 4
1.9. Veri Toplama Teknikleri ……………............................................... 5
1.10. Verilerin Çözümü ve Yorumlanması ……………………………… 5
vi
3.4. Sanatsal Gelişim…………………………………………………… 72
3.4.1. Şematik Dönem (7-9 Yaş)………………………………… 72
3.4.2. Gerçekçilik dönemi (9-12 Yaş) ………………………..… 75
vii
RESİMLER LİSTESİ
viii
Resim 29. Yves Klein, ‘Suaire de Mondo Cane (Mondo Cane Shroud)’……….. 37
Resim 30. Jackson Pollock, ‘Summertime: Number 9A’……………………….. 37
Resim 31. Andy Warhol, ‘Marilyn Monroe’……………………………………. 38
Resim 32. Roy Lichtenstein, ‘Belki’.……………………………………………. 38
Resim 33. Bridged Riley, ‘Karelerin devinimi’…………………………………. 39
Resim 34. Lasque Mağarası’ndan bir duvar resmi……………………………….42
Resim 35. Willendorf Venüs’ü.…………………………………………………. 42
Resim 36. Jackson Pollock, ‘One: Number 31’…………………………………. 43
Resim 37. George Braque, ‘Violin and Guitar’…………………………………. 44
Resim 38. Giotto di Bondone, ‘İsa’nın doğumunu simgeleyen fresk’…………... 45
Resim 39. George Grosz, ‘Oscar Panizza’nın Anısına’…………………………. 47
Resim 40. Otto Dix, ‘Prag Caddesi’……………………………………………...48
Resim 41. Jean François Millet, ‘Başak Toplayan Kadınlar’…………………… 49
Resim 42. Jacques Louis David, ‘Marat’nın Öldürülüşü’………………………. 50
Resim 43. Vincent van Gogh, ‘Ren Nehri’nde Yıldızlı Gece’………………….. 52
Resim 44. Vincent van Gogh, ‘Arles'de Kahvehane’…………………………… 52
ix
TABLOLAR LİSTESİ
x
KISALTMALAR
Akt. : Aktaran
Bkz. : Bakınız
Çev. : Çeviren
s. : Sayfa
S. : Sayı
xi
BÖLÜM I
GİRİŞ
Yaratıcı bir eğitimden geçen bireyler yeni bir kimlik kazanırlar. Estetik ve
özgün bir bütüne ulaşma yönünde düşünmeyi öğrendikleri için, yaşamın her alanında
başarılı olmaya çaba gösterirler. Bu nedenle ülkemizde ilköğretim temel eğitim
çağında sanat eğitimi uygulamaları, Görsel Sanatlar Dersi’nin amaçlarını ve
öğrenciden beklenen kazanımları karşılamalıdır.
1.1. Problem
İlköğretimin 7–11 yaş grubunu kapsayan temel eğitim çağında verilen Görsel
Sanatlar Dersi’nin yeri ve diğer derslerle ilişkisi bağlamında önemi nedir?
2
1.3. Amaç
Eğitim, yaşam boyu süren bir olgudur. Eğitimin amacı insanlara yalnızca
bilgi yüklemek değil, edindiği bilgiyi yaşamında kullanmayı öğretmek ve bireyin
yaratıcı gücünü geliştirmeyi amaçlamak olmalıdır. Bu anlamda sanat eğitimi, bireyin
çok yönlü gelişiminin amaçlarından biridir. Sanat eğitimi, kişiye düşünmeyi ve
kavramayı öğretir. Sanat eğitimi, yalnız belli bir sınıf için değildir, toplumsal olarak
gelişimi destekler. Her dönemde alınması gereken bir eğitimdir.
1.4. Önem
3
1.5. Sayıltılar (Varsayımlar)
1.6. Sınırlılıklar
4
1.9. Veri Toplama Teknikleri
5
BÖLÜM II
SANAT
1.1. TANIMLAR
İlk çağ düşünürlerinden biri olan Platon’a (İ.Ö. 427–347) göre “techne”,
“pratik kurallarla belirlenmiş bir zanaatı uygulamadır”.3
1
Bkz: Larry SHINER, Sanatın İcadı, (Çev: İsmail Türkmen), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2004, s.
23.
2
Bkz: Haluk AKÇAM, Bilim ve Sanat; http://www.halukakcam.com/B6/Notes/Bilim2004.htm,
2004.
3
Kenan DEMİR, İlköğretimde Sanat Eğitimi ve Çocuğun Plastik Gelişim Aşamaları, (Yüksek
Lisans Tezi), Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Trabzon, 1999.
Yayınlanmamış Eser, s. 6.
∗
Liberal sanatlar: Günümüzde artık geçerliliği kalmamış bir sanatsal sınıflama anlayışının
ürünüdür. Antik Çağ’ın sonlarında ve Ortaçağ’da kullanılan bu sınıflama anlayışı, ‘artes vulgares’
(adi sanatlar) ve ‘artes liberales’ (özgür sanatlar) biçiminde ikili bir ayrım getirmekteydi. Birinci
gruba müzik hariç, bugün sanat olarak nitelenen tüm etkinlikler, ikinci gruba ise, günümüzde
artık bilim sayılan diğer çalışma alanları girmekteydi. ‘artes liberales’ kendi içinde de
‘quadrivium’ (aritmetik, astronomi, geometri, müzik) ‘trivium’ (gramer, hitabet, mantık) olarak
Yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise ‘sanatçı’ ile ‘zanaatçı’ arasında ayrım başlamıştı;
artık ‘sanatçı’ güzel sanat eserlerinin yaratıcısıyken, ‘zanaatçı’ sadece faydalı ya da
eğlenceli şeyler yapan birisiydi.4
ikiye ayrılmaktaydı. Tüm gerçek sanatları ikinci plana atıp yalnızca birer el becerisi olarak
değerlendiren söz konusu ayrım, Rönesans’ta güçlü bir biçimde eleştirildi. Örneğin, Leonardo da
Vinci yazdığı ‘Trattato Della Pittura’da bu anlayışa karşı çıkıyordu. Güzel Sanatlar kavramı bu
çatışmanın ve resim-heykel-mimarlık üçlüsünü daha saygın bir konuma yüceltme çabasının
sonucu olarak belirmiştir.
M. SÖZEN-U. TANYELİ, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi,
Ocak 2005, s. 147.
4
Bkz: Larry SHINER, a.g.e., 2004, s. 24.
5
Sıtkı M. ERİNÇ, Sanat Psikolojisine Giriş, Ankara: Ütopya Yayınları, Kasım 2004, s. 30.
∗
Sanatsal bilgi: Duyu çıkışlıdır. Alan içi karşılaştırmalara dayanır ki bu da şart değildir. Teke tek
ilişkiye dayanır. Yani, bir resimden söz edebilmek için o resmin kendini görmüş olmak gerekir.
Genellenemez: Kübik bir resim gördük diye bütün resimlerin kübik olması gerektiği söylenemez.
Art ardalığı yoktur. Yani, Rönesans olmasaydı Sürrealizm olmazdı diyemeyiz. Var olan her bir
sanat eserinin, onu o yapan niteliklerinin bilgisini verir.
Sıtkı M. Erinç, a.g.e., 2004, s. 32.
∗∗
Bilimsel bilgi: Akıl yolu ile elde edilir. Sebep-sonuç ilişkisine ve deneme yanılma yöntemine
dayanır. Art ardalık ilkesine göre, kendinden bir önceki bilgiye dayanır. Örneğin, uçak
yapabilmek için önce yerçekimi bilgisinin edinilmesi gerekir. Süreklilik ilkesine göre çalışır.
Yani, karşıtı kanıtlanmadığı sürece bir bilgi doğru olarak kabul edilir. Dışsal ve geçmiş
etkenlerden ziyade burada ve şimdi olanı vurgulamaktadır. Buradan hareketle, insan doğasının iyi
olduğunu ve kendini gerçekleştirme eğilimi taşıdığını, yani hem kendini, hem de potansiyellerini
gerçekleştirmeye çalıştığını öne sürmektedir.
Sıtkı M. Erinç, a.g.e., 2004, s. 32.
∗∗∗
Hümanist psikoloji: Genel bir deyişle, insana ve insanın gelişimine önem veren bir yaklaşımdır.
İçebakışçı geleneğe dayanan bu yaklaşım, insan bilincinin, benlik kavramının, özgür seçim
yapma yeteneğinin önemi üzerinde ısrarla durmaktadır ve psikanalizin insan davranışının
7
sanatın oluşturulmasında önemli olmuştur.”6 Erinç’e göre söz konusu edilecek Özel
anlamda sanatın “… şu ön koşulları taşıyor olması kaçınılmazdır. Özgür ve
demokratik olma; yani yeni olma, esprili olma; yani hem biçim hem de içerik
açısından özgün bir iletide bulunma ve bu iletiler için kurulan iletişim ağının bir
hoşlanma durumu yaratabilmesi, yaratıcılık; yani tek olma…” Bu iki anlayış
arasındaki fark oldukça açıktır. Biri özgün ve yaratıcıyken, diğeri öğrenilene bağımlı;
yani taklittir. Ustanın ürettiği gibi yapmada özgünlük ve yenilik aranmaz.
Sanat olgusunu, yani Özel anlamda sanat olgusunu daha iyi açıklayabilmek
için, aşağıdaki sacayağına bir göz atmak gerekir.
SANAT ESERİ
SANAT ALANI
SANATÇI ALICI
SANAT SÜRECİ
SANAT OLGUSU
Tablo–1
8
şöyle ifade ediyor: “Genel anlamdaki sanatta da sanatçı vardır tartışmasız. Fakat
buradaki sanatçı, ‘ustası gibi yapan’, ‘ustasından el alan’ olduğu halde, özel
anlamdaki sanatta yer alan sanatçı, yaratıcıdır. İlkinde ortaya konan ürün, bir
öncekinden farksız (neredeyse farksız) iken, burada, yani Özel anlamdaki sanatta
ürün tektir, yenidir ve özgündür. Bu nitelikler yüzünden, bu sacayaktaki sanatçı,
yapıtını kendinden koparamadığımız, yapıtını ondan ayrı düşünemediğimiz bir var
edendir.” Burada değinilen konu, sacayağın iki köşesinde bulunan sanatçı ve onun
eserinin birbirinden ayrılamaz bir bütün olduğudur. Fakat genel anlamda sanata göre
ise, sanatçı ve sanat eserinin bütünlüğünden söz edilemez.
Sanat olgusunu gösteren sacayağın sanatçı ve sanat eseri köşeleriyle bir bütün
oluşturan diğer bir köşe ise alıcı köşesidir. Buradaki alıcı, sanat eserini izleyen sanat
tüketicileri anlamındadır. Erinç, sanat alıcısından şu şekilde söz eder: “Bir kimse, bir
sanat yapıtı ile teke tek ilişki kurduğunda, o yapıt ona psikolojik bir etkide
bulunabiliyorsa, onda olumlu ya da olumsuz bir etki yaratabiliyorsa, o yapıt o kimse
için artık bir sanat eseridir ve o kimse de o eserin alıcısı olmuştur demektir.” Alıcısı
olmayan bir sanat eserinden söz edilemez. Bu bağlamda okunmamış bir şiir,
dinlenmemiş bir müzik ya da seyredilmemiş bir tablo yoktur.
7
Ahmet CEMAL, Sanat Üzerine Denemeler, İstanbul: Can Yayınları, 2000, s. 107.
9
toplumların aldıkları farklı konumlara göre, yani sanatı dönemlere göre ele almak
gerekir. Sanat kavramı, insanlık tarihinde çağlara göre değişim gösteren bir
kavramdır. Her çağın sanat anlayışı, o çağın toplumsal yönlerine ve düşünce
biçimlerine, siyasi ve ekonomik yönlerine göre değişim gösterir.
Sanatın, insanlık tarihi kadar eski bir kavram olması ve bu denli geçmişe
uzanması nedeniyle, sanat doğal olarak pek çok düşünür tarafından farklı açılardan
ve farklı yaklaşımlarla ortaya konulmak istenmiştir. Sanat kavramını daha iyi
açıklayabilmek için, Ernst Hans Josef Gombrich (1909–2001) ve Arnold Hauser
(1892–1978) gibi sanat tarihçileri ve sanat kuramcılarının eserlerinden
faydalanmakta yarar vardır. Bu kuramcılardan özellikle Hauser, ‘Sanatın Toplumsal
Tarihi’ adlı iki ciltlik yapıtında, sanat kavramını ve sanatın toplumla olan ilişkisini
çağlara göre açıklar. Bunun yanında, sanat konusunda çeşitli fikirleri olan, kendi
çağlarının düşün adamlarına da kulak vermek gerekir. Sanat olgusunda dışsal
koşullar ve dönemlere göre gelişim, toplumsal değişim sürecinin her anında saptayıcı
bir rol oynamışlardır. Ernst Fischer’e (1899–1972) göre sanatsal olgu, toplumun
somutlaşmış biçimini verir bize. Ona göre sanat, biçim vermektir ve çağın sanatsal
biçimi ve özü, farklılıklar gösterir.8
8
Bkz: Ernst FISCHER, Sanatın Gerekliliği, İstanbul: Payel Yayınevi, 2003, s. 149.
10
üyesine toplumsal yaşantı aşılamaya, bireyi topluluğun bir parçası yapmaya yardım
ediyordu. Doğa karşısında kendini güçsüz hisseden insan, büyüden destek alıyordu.9
11
ve özü’ yansıttığını ileri sürer. Aristoteles’in sanat üzerine asıl büyük kuramı,
‘Catharsis’tir. Türkçede arıtma, boşaltma, temizleme sözcükleriyle
karşılayabileceğimiz Catharsis terimini Aristoteles Poetika’nın altıncı bölümünde
Tragedya için kullanır. “Tragedya’nın ödevi, uyandırdığı acıma ve korku
duygularıyla ruhu tutkulardan temizlemektir.” 13
13
ARİSTOTELES, Poetika, (Çev: İsmail Tunalı), İstanbul: Remzi Kitabevi, 1999, s.22.
14
France FARAGO, a.g.e., 2006, s. 50.
15
Bkz: Ernst FISCHER, a.g.e., 2003, s. 80–83.
12
Resim 1. ‘Çiçek Toplayan Kız’, M.S. I. Yüzyıl, Stabiae’deki bir duvar resminden ayrıntı,
Museo Archeologico Nazianole, Napoli.
∗
Pagan: Paganizm, çoktanrıcılık. Birçok tanrının varlığını kabul eden öğreti. Üç bin yıl önce
insanlar, otuz beş bin tanrıya tapıyorlardı. Eski Mısır’da her kentin ayrı bir tanrısı vardı. Bu
tanrılar, ilkel totem düşüncesinin kalıntılarıydı. Paganizm çağı da, Yunan ve Latin mitolojilerinde
görüldüğü gibi, insana benzeyen pek çok tanrının yapımını gerektirmiştir.
Orhan HANÇERLİOĞLU, a.g.e, 1979, s. 62.
13
ve ruhsal yaşantılara yön verici bir tarzda ele alır, insanın tutkuları bir kenara itilir ve
Tanrı’nın hizmetine adanmış bir sanat ortaya çıkar (Resim 2).”16
14. yüzyılın başında gerçek adı Angiolotto di Bondone olan Giotto (1266–
1337), Assisi ve Padua’da yaptığı fresklerle Ortaçağ’ın yüzeysel, şematik resim
anlayışını kırmış, mekân, hacim ve anlatım konusunda yeniliklerle dolu
düzenlemelere varmıştır (Resim 3).17
16
Tayfun AKKAYA-Engin BEKSAÇ, Avrupa Resim Sanatı, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, 1990, s. 39–40.
17
Tayfun AKKAYA-Engin BEKSAÇ, a.g.e., 1990, s. 108.
14
Resim 3. Giotto, ‘Arezzo’dan İblisleri Kovan Aziz Francesco’, Assisi, San Francisco.
15
Resim 4. Masaccio, ‘Meryem-İsa-Melekler’, 1426, Londra Ulusal Galeri.
18
Tayfun AKKAYA-Engin BEKSAÇ, a.g.e., 1990, s. 129.
16
resim sanatının önde gelen sanatçılarından bazıları; Floransa ekolünden Masaccio,
Andrea del Castagno (1423–1457), Fra Ancelico (1387–1455), Fra Filippo Lippi
(1406?-1469), Paolo Ucello (1397–1475), Verrocchio (1435–1488), Sandro Boticelli
(1444/45–1510), Leonardo da Vinci (1452–1519), Filippino Lippi (1457/58–1504),
Michelangelo Buanorrotti (1475–1564), Rafaello Sanzio (1483–1520); Venedik
ekolünden Giovanni Bellini (1430–1516), Andrea Mantegna (1431–1506), Giorgione
(1477–1510), Tiziano Vecellio o Vecelli (1485/90–1576), Flaman Jan van Eck
(1390?-1441), Roger van der Weyden (1399–1464), Hans Memlig (?-1494),
Hieronymus Bosch (1450–1516), Almanya’dan Albrecht Dürer (1471–1528),
Matthias Grünewald (1470/80–1528) vb. dir.
17
kurallarına bir karşı çıkış niteliği taşımasıdır. Barok üslupta gerçekleştirilen
resimlerde, Rönesans resmine hâkim olan simetri görülmez. Rönesans resminde ise
ışık, tek bir noktadan figür ve nesnelere dağılır. Barok’ta ise, ışık-gölge dağılımında
derin bir duyarlılık vardır. Resimde her bir figür, ayrı bir kaynaktan ışık
alıyormuşçasına ve aydınlıktan karanlığa doğru eriyormuşçasına bir etkiyle
resmedilmişlerdir (Resim 6). En ünlü Barok dönem sanatçıları; Pieter Paul Rubens
(1577–1640), Rembrandt van Rijn (1606–1669), Michelangelo Merisi da Caravaggio
(1571–1610)’dur.
19
Bkz: Arnold HAUSER, Sanatın Toplumsal Tarihi Cilt/2, (Çev: Yıldız GÖLÖNÜ), Ankara:
Deniz Kitabevi, 2006, s. 26.
18
(1684–1721), François Boucher (1703–1770), Jean Honoré Fragonard (1732–1806),
Jean Babdiste Chardin (1699–1779), Giovanni Battista Tiepolo (1696–1770) vb. dir.
20
Bkz: Arnold HAUSER, a.g.e., 2006, s. 118.
19
Resim 8. Jacques Louis David,‘Sokrat’ın Ölümü’, 1787, Metropolitan Museum of Art/New York
21
Arnold HAUSER, a.g.e., 2006, s. 52.
22
Ernst FISCHER, a.g.e, 2003, s. 52–53.
23
Bkz: Arnold HAUSER, a.g.e., 2006, s. 85.
20
İngiliz William Turner (1775–1851), William Blake (1757–1827), Fransız Theodere
Gericault (1791–1824), Eugene Delacroix (1798–1863) gibi isimlerdir. Özellikle
Delacroix’nın 1830 yılında yaptığı “Halka Önderlik Eden Hürriyet” isimli eseri,
müthiş bir romantik gücü ortaya koyarken, izleyicinin birtakım gerçeklerin de farkına
varmasını sağlamıştır (Resim 9).
Resim 9. Eugene Delacroix, ‘Halka Önderlik Eden Hürriyet’, 1830, Musée du Louvre/Paris.
24
Bkz: Ernst FISCHER, a.g.e., 2003, s. 67.
21
tanrının yarattıkları ile yetinme ve memnun olmanın anlatımıdır.”25 Gerçekçilik
akımının konusu, idealleştirilmiş yaşam değil, çağdaş toplumun gündelik olağan
yaşamıdır. Yansıtılacak gerçek, gözlemlere dayanarak tüm yönleriyle yansıtılır.
Gerçekçi ressamlar arasında John Constable (1776–1837) da vardır. Constable,
sürekli değişim içinde olan doğanın, bu değişimle resmedilmesini savunuyor,
“doğanın ideal güzelliği” fikrini kabul etmiyordu. Gerçekçi akımın en önemli
temsilcisi Gustav Courbet (1819–1877) olmuştur (Resim 10). Diğer gerçekçi
ressamlardan bazıları; Honoré Daumier (1808–1879), Jean François Millet (1814–
1875) vb. dir.
Resim 10. Gustav Courbet, ‘Elek Yapanlar’, 1854, Musée des Beaux-Arts / Nantes – Fransa.
22
etkilerinin uyumundan oluşan bir resim ortaya çıkarmaktır. Bu akım, mekâna, desene
ve çizgisel olana aldırmaz. Resim, belirginlikten kaybettiğini, duyumsal çekicilikten
kazanır ve enerji ile yüklü duruma gelir (Resim 11).26 Empresyonist ressamlardan
bazıları; Paul Cézanne (1839–1906), Edgar Degas (1834–1917), Paul Gauguin
(1848–1903), Vincent van Gogh (1853–1890), Edouard Manet (1832–1883), Claude
Monet, Camille Pisarro, Pierre-Auguste Renoir (1841–1919), Neo Empresyonist
üslupta çalışan Georges Seurat (1859–1891), Alfred Sisley (1839–1899), Henri de
Toulouse Lautrec (1864–1901) vb. dir.
20. yüzyılın başlarında, klasik geleneğin yetkinliğe götüren bir kılavuz olduğu
inancı yitirilmiş ve bu dönemde sanatçının kendi iç dürtüsünü bulması ve bunu
sanatının konusu ve üslubuyla açıklaması gündeme gelmiştir. Goethe, bir sanat
yapıtının kaynağının herhangi bir dış etken ya da dürtü değil de, bilinçaltı olduğunu
söyler.27 Kübizm, Konstrüktivizm, Fütürizm, Ekspresyonizm, Dadaizm ve
Sürrealizm; doğaya bağlı olan ve gerçeği yansıtan empresyonizmden uzaklaşmak
gibi ortak bir noktaya sahip akımlardır. Empresyonizmin kendisi, bu gelişime zemin
hazırlamıştır. Çünkü Empresyonizm, doğaya bağlı olmakla birlikte, gerçeğin
26
Arnold HAUSER, a.g.e., 2006, s. 330-334.
27
Bkz: Norbert LYNTON, Modern Sanatın Öyküsü, (Çev: Prof. Dr. Cevat Çapan, Prof. Dr. Sadi
Öziş), Remzi Kitabevi, İstanbul, 2004, s. 13.
23
bütünleştirici bir tanımlaması değildir.28 20. yüzyıl sanatının iki temel eğiliminin,
önceki dönemlerde yaşamış öncüleri vardır: Cézanne Kübizm’in; Van Gogh
Ekspresyonizm’in öncüleri sayılır.
28
Bkz: Arnold HAUSER, a.g.e., 2006, s. 382.
∗
Brücke: 1905’te Dresten’de kurulan bir Alman sanatçı grubu. İlk sergisini de yine aynı kentte
1906 yılında açtı. Kurucuları Ludwig Kirchner, Fritz Breyl, Erich Heckel, Karl Schmidt-
Rottluft’dur. İlk Alman Modern Sanat manifestosu, Brücke tarafından yayınlanmıştır. Grup
önceleri günün geçerli eğilimi Art Nouveau’ya karşıt ve Gotik sanatın esin kaynağı olarak gören
bir eğilim göstermişti. Sonraları Van Gogh ve Matisse etkisinde kalmıştır.
M. SÖZEN-U. TANYELİ, a.g.e., 2005, s. 147.
29
Bkz: Adnan TURANÎ, a.g.e, 2003, s. 572.
24
Resim 12. Alexei von Jawlensky, ‘Dansçı Aleksandr Zaharof’un Portresi’, 1909,
Städtische Galerie im Lenbachhaus, Münih.
∗
Post-empresyonizm: Ard-izlenimci akım. Cézanne, Van Gogh ve Gaugin gibi sanatçıların
anlayışlarını nitelemek için kullanılan bir terim. Hemen hepsi izlenimcilik akımı içinde
değerlendirilebilecek bu sanatçılar, yine de birbirlerinden oldukça kesin çizgilerle ayrılan bireysel
üsluplar geliştirmişlerdir. Örneğin, Cézanne Kübizm’in öncüsü gibi ele alınabilir; buna karşılık
Gauguin’in çalışmaları neredeye Ekspresyonist ürünlerdir.
M. SÖZEN, U. TANYELİ, a.g.e, 2005, s. 25.
30
Bkz: Sezer TANSUĞ, Resim Sanatının Tarihi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1999, s. 242.
25
Resim 13. Henri Matisse, ‘Dans’, 1910
26
Metzinger (1883–1956), Fernand Léger (1881–1951), Robert Delaunay (1885–
1941), Jacques Villon (1875–1963), Juan Gris (1887–1927), Piet Mondrian (1872–
1944)’dır
Resim 14. Pablo Picasso, ‘Ambroise Resim 15. Georges Braque, ‘Gazete’, 1911,
Vollard' ın Portresi’, 1910. Çağdaş Sanat Müzesi, Paris.
32
Bkz: Sezer TANSUĞ, a.g.e., 1999, s. 246.
27
yaşamının heyecanları ile resmediyorlardı. I. Dünya Savaşı, Fütürist anlayışa ani
olarak son vermiştir.33
20. yüzyıl sanatı, bir modernleşme serüveni olarak ele alınır. 20. yüzyılın
başlarındaki sanat akımları, birbiri ardına başlamazlar, her biri kendi içlerinde bir
bütünün parçalarıdır ve bu çağda resim sanatı, görünenin yansıtılmasından soyut
resme doğru bir geçiş gösterir. Soyut resim, doğada var olan gerçek nesneleri
betimlemek yerine, biçimler ve renklerin, temsili olmayan veya öznel kullanımı ile
yapılan resimdir. Wassily Kandinsky (1866–1944) ile Kasimir Malevich (1878–
1935), ilk defa tamamen soyut olarak nitelendirilebilecek resimler yapmışlardır.
Kandinsky konuyu, rengin resim yüzeyini kaplamasına karşı koyan bir engel olarak
görüyordu ve suluboyayla yaptığı ilk ‘lirik soyutlama’∗ resmini 1910 yılında
gerçekleştirdi (Resim 17). (Ancak bunların aslında 1913’te yapılmış olabileceği de
iddia edilmektedir.) Bu tarihlerde yaptığı resimlerin hepsi soyut değildi; bazılarında
hala insan, doğal çevre, ya da bina unsurları vardı. Kandinsky, renge karşı duyarlı bir
33
Bkz: Adnan TURANÎ, a.g.e., 2003, s. 601.
∗
Lirik soyutlama: İnformal (resimde figürasyonu kesinlikle reddeden sanat) sanatın farklı bir
biçimidir. Anlık karar ve dönüşümlere dayanan bir yaratım süreciyle ilişkilidir.
Özkan EROĞLU, Resim Sanatı Sözlüğü, İstanbul: Öke Yayınevi, Ekim 2003, s. 108.
28
ruha sahipti. Bu renk duygusu, onu renklerin sağladığı soyut biçimlendirmeye
ulaşmasına olanak vermişti. Resimlerinde konusuz ve yalın renkler kullanarak, soyut
resme doğru giden bir yol çizdi.34 Kandinsky bu düşüncelerini, 1912 yılında
yayımladığı ‘Sanatta Ruhsallık Üzerine’ adlı eserinde ifade etti ve resmin nesnelere
ihtiyacı olmadığını, görsel heyecanların soyut bir çizgi ve renk diline aktarabileceğini
ileri sürdü. Kandinsky yine 1912 yılında kurulan ve Alman resim sanatının
gelişiminde önemli bir yeri olan ‘Der Blaue Reiter/Mavi Süvari’ adlı Münih’teki
sanatçılar grubunda yer aldı ve gruba başkanlık yaptı. Grubun diğer sanatçıları; Paul
Klee (1879–1940), Franz Marc (1880–1916), August Macke (1887–1914), Lyonel
Feininger (1871–1956), Hans Arp (1887–1966) ve Alexej Jawlensky’dir. Grubun
sanatçılarının arasında bir üslup birliği bulunmamasına rağmen onları birleştiren;
sanatı evrendeki doğal, coşkusal ve ruhsal güçlerin ardında gizlenenin nesnelleşmesi
olarak kavramalarıydı.
34
Bkz: Sezer TANSUĞ, a.g.e., 1999, s. 592.
∗
Suprematism: Ressam Malevich’in 1913’ten başlayarak benimsediği resim kuramı ve
uygulaması. Malevich, nesnenin yokluğunu ve nesnesiz dünyanın varlığını savundu. Siyah
dörtgenden başlayarak resmin taklit edici, betimleyici niteliğini yadsımıştır. Beyaz üzerine beyaz
29
Konstrüktivizm∗ adını veren Vladimir Tatlin (1885–1953) (Resim 19), soyut sanatı
De Stijl∗∗adı altında yorumlayan Piet Mondrian (Resim 20), Bauhaus okuluna bağlı
sanatçılardan Josef Albers (1888–1976), L. Moholy-Nagy (1895–1946), Auguste
Herbin (1882–1960) ve Jan Helion (1904–1987) v.b. dir.
Resim 18. Kasimir Malevich, Resim 19. Vladimir Tatlin, Relief, 1914,
Suprematism No.55, 1915, Metal and wood.
Krasnodar Museum of Art.
dizisi (1917–1919) varlığı, ‘özgürlüğüne kavuşturulmuş hiçlik’ ise, nesnesizliği ortaya koyar.
Suprematism’de tuval üzerinde minimal geometrik birimler (dörtgenler, çemberler vb.) ve renkli
karşıtlıklar yer alır. Bu kuram, Malevich’in makalelerinde açıkladığı bir felsefedir. 1920’li
yıllarda mimari ve tasarım alanlarında da kendini göstermiştir. Bütünüyle tekçi olan bu felsefe,
M. Eckhart’tan Heidegger’e uzanan, Schelling, Schopenhauer ve Nietzsche’nin görüşleriyle de
benzerlikler gösteren bir geleneğin içinde yer alır.
Özkan EROĞLU, a.g.e., 2003, s. 160.
∗
Konstrüktivizm: 1920’li yıllarda Rusya’da ortaya çıkmış bir sanat akımıdır. Genelde çağdaş
malzemeleri kullanan ve geometrik bir kompozisyon anlayışını benimseyen bir tutumdur. Sovyet
Devrimi ile beliren Konstrüktivizm, geçmişle tüm bağlarını koparmış, endüstriyel malzeme ve
teknikleri yücelten bir biçimlendirme çabası içinde olmuştur. İlk olarak mimarlıkta ortaya
çıkmışsa da, resim ve heykel alanlarında çok daha verimli olmuştur. Ünlü Konstrüktivistler
arasında; A. Pevsner, N. Gabo, Malevich, L. Moholy-Nagy yer alır.
M. SÖZEN-U. TANYELİ, a.g.e., 2005, s. 136.
∗∗
De Stijl: 1917’de Theo van Doesburg tarafından yayınlanmaya başlayan aynı adlı derginin adını
taşıyan bir modern sanat akımıdır. Görsel sanatlar ve mimarlıkta etkili olmuş ve büyük
çoğunlukla Hollandalı sanatçıları içermiştir. Amacı, Endüstri Çağı’nın gereklerine uygun,
bireysel anlatımı ve ulusal anlayışları yadsıyan, tüm toplumlar için ortak bir saat dili geliştirmekti.
Bundan ötürü, yalnızca temel geometrik biçimleri ve ana renkleri kullanan bir biçimlendirme
anlayışını öngörmüştür. Amaçları ve biçim dili açısından Bauhaus’u etkilemiştir. En ünlü
sanatçısı Mondrian’dır.
M. Sözen-U. TANYELİ, a.g.e., 2005, s. 66.
30
Resim 20. Piet Mondrian, ‘Broadway Boogie-Woogie’, 1942–43,
Tuval üzerine Yağlıboya, 127x127 cm.
35
Bkz: Norbert LYNTON, a.g.e, 2004, s. 127.
∗
Kolaj: Kübistlerce yaratılan ve Dadacıların hazır nesne kavramıyla uç noktasına ulaştırdığı bir
resim sanatı tekniğidir. Elde mevcut her türlü basılı, çizili ya da fotografik malzemenin bir yüzey
üzerine yeni bir kompozisyon oluşturacak düzende yapıştırılmasıyla elde edilir. Böylelikle,
kendileri sanatsal nitelikte olmayan çeşitli malzemeler, yalnızca bir kompozisyon oluşturmak için
kullanılmaları sayesinde bir sanat yapıtı meydana getirirler.
M. SÖZEN-U. TANYELİ, a.g.e., 2005, s. 134.
31
made’i∗ getirmişlerdi. Duchamp yaptığı ready-made’lerle, o güne kadar ola gelmiş
sanatsal anlayışları reddeden bir görüş içine giriyordu. Arp ve Schwitters ise, objeleri
rastlantı yasalarına göre düzenleyerek ve renkli kâğıtları birbirlerine yapıştırarak
resimler yapıyorlardı (Resim 21). Dada hareketi, 1915–1922 yılları arasında sürmüş
ve Sürrealizm (Gerçeküstücülük) akımına da zemin hazırlamıştır. Dada, aslında bir
sanat akımı değil, siyasi içerikli bir hareketti. Ancak iletisini sanatsal yöntemlerle
dile getirdiği için, zamanla bir sanat akımına dönüştürülmüştür.36
Resim 21. Kurt Schwitters, ‘Merz 163’, 1920, Resim 22. Marcel Duchamp
Duralit üzerine karışık teknik L.H.O.O.Q. 1919.
∗
Ready-made: Bir sanat yapıtı olarak benzerleri arasından seçilip değerlendirilmiş, üzerinde bir
değişiklik yapılmaksızın kullanılmış ya da üzerindeki değişiklik sadece üretimi sırasındaki
rastlantılara bağlı olarak ortaya çıkmış endüstri ürünü objedir. Gerçekte bir sanat yapıtı olmaktan
çok, sanat alanındaki geleneksel yaratma yöntemlerine bir eleştiri olarak yorumlanabilir.
M. SÖZEN-U. TANYELİ, a.g.e., 2005, s. 199-200.
36
Bkz: Mehmet YILMAZ, Modernizmden Posmodernizme Sanat, Ankara: Ütopya Yayınevi,
Şubat 2006, s. 198.
32
resimlerinde, Antik sanatın etkilerini görmek mümkündür. Carlo Carra, Giorgio de
Chirico (1888–1978) ile birlikte Metafizik resmin kurucusudur (Resim 23). 1910–
1915 yılları arasında etkili olan Metafizik resim de Antik öğelerden ve Kübizmden
etkilenmiş, yukarıda sözü edilen sanatçılar resimlerini gerçeküstücü bir tutumla
gerçekleştirmişlerdir. Bu sıralarda bazı Alman ressamları da -Georges Schrimpf
(1889–1938), George Grosz (1893–1959), Alexander Kanoldt (1881–1938) (Resim
24)- gerçekçi resimlere dönmüşlerdi ve bu anlayışa Yeni-Gerçekçilik denildi. Bu
anlayış, eşyayı temsili olarak gereğinden çok açık bir kesinlikle tekrar değerlendirir.
Yeni-Gerçekçilik anlayışına Büyüleyici Gerçekçilik de denir. I. Dünya Savaşı
sonrasının soysal durumu üzerinde saldırgan eleştiriler yapan Yeni-Gerçekçi
ressamlar, hiçbir açıklıktan çekinmeden bir gerçek-üstücülük yapıyorlardı. Yeni-
Gerçekçilik’te ve Picasso’nun 1920 yılına doğru yaptığı çalışmalarda nesne anıtsal
bir güç kazanır.
Resim 23. Giorgio de Chirico, ‘Love Song’, 1914. Resim 24. Alexander Kanoldt, ‘Natürmort’
1923 yılında, klasik güzellik anlayışını göz ardı ederek, birbiriyle ilgisiz
görünen biçim ve nesneleri bir araya getirip bir bütün içinde sunan, bunları bazen
perspektif bir derinlik içinde yerleştiren ve düşsel konulara yer veren Sürrealizm
33
akımı doğdu. Dadaizm, Metafizik resim, Yeni-Gerçekçilik gibi sanat anlayışları ve
Hieronymus Bosch (1450–1516), Francisco Goya gibi daha eski dönemlerin
ressamları da Sürrealizm sanat akımının öncüsü oldular.37 Sürrealizmin
doğmasındaki en önemli etkenlerden biri de ünlü psikanalist Sigmund Freud’un
(1856–1939), bilinçaltı sorunlarını ve düşleri açıklayan araştırmalarıdır. Şair ve
ressamlar, I. Dünya Savaşı’nın yol açtığı yıkım karşısında dehşete kapılmış ve buna
karşı tavır alarak, bilinçdışının ruhsal dünyasına doğru yönelmeye başlamışlardı.
1924’te yayımladıkları ve sözcülüğünü şair Andre Breton’un (1896–1966) yaptığı
Sürrealist Manifestolarında, düşüncenin akıl denetimi olmadan ve ahlâk gibi
engelleri hiçe sayarak ortaya konmasını savundular. Sürrealist ressamlar, insanların
ruhsal durumlarını ve davranışlarını akıl, mantık, töre, din ve toplumsal baskılardan
özgür kılarak tuvale yansıttılar. Sürrealist üslupta çalışan sanatçılardan bazıları; Max
Ernst, Hans Arp, Pablo Picasso, Paul Klee, Joan Miro (1893–1983), René Magritte
(1898–1967) (Resim 25), Salvador Dali (1904–1989) (Resim 26), Yves Tanguy
(1900–1955), Giorgia De Chirico’dur. 1923’te kurulan Sürrealizm akımı, iki dünya
savaşı arasındaki döneme egemen olan bir akımdır.
37
Bkz: Adnan TURANÎ, a.g.e., 2003, s. 610–612.
34
“II. Dünya Savaşı resim sanatı tarihine, o güne dek ulaşılmamış güçlü
anlatımları kazandırmıştır. Savaşı izleyen yıllarda sanatla uğraşanlar daha çok iç
dünyalarına yönelmişler ve salt gerçeği arama çabasına girmişlerdir. Her sanatçı öz
kişiliğini yansıtan iç dünyasını dile getiren eleştirel resimler yapmışlardır. Picasso,
Henry Moore (1898–1986), George Grosz, anlatım yolları çok farklıdır, anlatmak
istedikleri ise birdir. Savaşın sanatçılar üzerindeki belli bir psikoloji geliştirmesi ve
onların acıyı, felaketi yansıtması da kaçınılmaz olmuştur. Modern resim akımları
içinde, salt renk ve biçimler I. ve II. Dünya Savaşları’nın etkisiyle yapılan bu
resimlerdeki betimlemelerin dolaysız anlatımını sağlayan öğelerdir.
Resim 27. Mark Rothko, Resim 28. Clifford Still, ‘1957-D, No.1’, 1957
‘Black on Gray’, 1969. Oil on canvas, 113x159".
38
Ümran BULUT, Yeni Çağ’dan Bugüne Savaş Resimleri, Sanatta Yeterlilik Tezi, T.C. Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümü Resim Eğitimi Ana sanat Dalı,
Danışman: Prof. Dinçer Erimez, İstanbul, 1995, Yayınlanmamış eser, s. 157–158.
35
II. Dünya Savaşı, 20. yüzyılın en karanlık dönemi olarak kabul edilir. Savaş
sonrası dönemde ise, kendini gösteren iyimserlik duygusunu görürüz. 1960’lı yıllar,
sanatın kapalı mekânlardan sokaklara, açık alanlara daha yoğun taşındığı bir
dönemdir. “Happening”∗ deneyleriyle, sanat dışı malzeme, hurda, döküntü, farklı
biçimlerde bir araya gelir. Etkileşimler, alışılmış kalıpların dışında yeni ve deneysel
arayışlar bu dönemde sanat anlayışında öne çıkan kavramlardır.39 Kavramsal sanat
anlayışı, aslında 20. yüzyıl başlarında, ressamların doğa taklitçiliğinden
vazgeçmeleriyle başlar. Bu durumu, özellikle Kübizmde ve Dada hareketinde
görürüz. Örneğin Marcel Duchamp’ın ready-made’leri kavramsal sanat
çalışmalarıdır. 1960’larda, artık kendilerini alışılageldik sanat biçiminde
göstermeyen sanat eserleri için “Kavramsal Sanat” terimi kullanılır. Kavramsal sanat
etkinliği içinde sanat olarak yapılanlar, doğrudan doğruya dünyadaki bir şeylerin
sadece sanat eseri ilan edilmesiyle gerçekleştirilmektedir. Bu bağlamda sanatın bize
bir dünya ya da dünyadan bir şeyler sunması değil, değim yerindeyse dünyanın ya da
dünyadan bir şeylerin bize sanat olarak sunulması söz konusu olmaktadır.40
Kavramsal boyutlarının olduğu sanatlar; ‘beden sanatı’∗∗ (Resim 29), ‘eylem
sanatı’∗∗∗ (Resim 30), ‘video sanatı’∗∗∗∗vb. olduğu söylenebilir. Çok hızlı bir değişim
∗
Happening: Önceden tasarlanmamış, anlık dürtülerle yönlendirilen ve bir toplulukça
gerçekleştirilen sanatsal bir eylemdir.
M. SÖZEN-U. TANYELİ, a.g.e., 2005, s. 100.
39
Bkz: Akın SEVİNÇ, Ütopyada Sanat ve Özgür Zaman: Makineler İşe, İnsanlar Oyuna,
Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 8. Ulusal Sanat Sempozyumu, 18–20 Ekim 2006,
s. 46–47.
40
Bkz: Abdullah KAYGI, Sanat Olanla Olmayanın Sınırı, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi 8. Ulusal Sanat Sempozyumu, 18–20 Ekim 2006, s. 17.
∗∗
Beden sanatı: Bir performans ve eylem sanatıdır. Buna örnek olarak, çağdaş sanatın
öncülerinden Fransız Yves Klein’in (1928–1962) çalışmaları verilebilir. Klein, 1960’da bir
izleyici kitlesinin önünde maviye boyanmış çıplak kadın vücudunu, duvara asılmış kâğıtlara
bastırıp izini çıkarmasını sağlayan bir performans sergiledi. Bu çalışmaya ‘Mavi Dönem’in İnsan
Ölçümleri’ adı verilir.
Mehmet YILMAZ, a.g.e., 2006, s. 293.
∗∗∗
Eylem sanatı: İnsan eylemlerinin sanat olarak düşünülmesi ve sunulması düşüncesi. Bu bakış
açısına göre sanat eylemdir. Bugün eylem sanatı, gösteri sanatı, beden sanatı, süreç sanatı, oluşum
ya da başka adlar altında sergilenen etkinlikler de bu düşüncenin yansımalarıdır.
Mehmet YILMAZ, a.g.e., 2006, s. 256.
Amerikalı eleştirmen H. Rosenberg tarafından ortaya atılan sözcük, ressam J. Pollock’ın
tutumunu tanımlamak için kullanılmıştır. Bu tür resimler klasik çizim ve boyama yöntemleriyle
değil, boyanın püskürtülmesi, damlatılması, serpilmesi vb. gibi eylemlerle oluşturulurlar.
Dolayısıyla yapıt, bir ön planlamanın sonucunda yaratılmaz; sanatçının spontane eylemlerinin
dolaysız bir sonucudur.
M. SÖZEN-U. TANYELİ, a.g.e., 2005, s. 11.
∗∗∗∗
Video sanatı: Televizyon ve sinemanın aksine, hareketli imgelere dayalı sanatsal çalışmaların bir
ürünüdür. Görüntü ve/veya ses verilerinden oluşup analog veya dijital ortamlara saklanabilir.
36
ve gelişim gösteren teknoloji ve tüm yaşamsal olgular, sanatın çok yönlü ve araç-
gereçli olmasını sağlamışlardır.41
Resim 29. Yves Klein, ‘Suaire de Mondo Cane (Mondo Cane Shroud)’ , 1961
Film ile arasında birçok paralellik ve ilişki bulunmasına rağmen, video sanatı film değildir. Video
sanatı ile sinema sanatı arasındaki farklardan biri; videonun, sinemanın dayandığı birçok temele
dayanmaması; oyuncu, diyalog, konu, senaryo gibi öğelere sahip olmak zorunda olmaması ve
eğlence amaçlı sinemada bulunan özelliklere bağımlı olmamasıdır.
Vikipedi; http://tr.wikipedia.org/wiki/Video_sanat%C4%B1
41
Bkz: Ayhan YILMAZ, Sanat ve Simge Üzerine-I, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi 8. Ulusal Sanat Sempozyumu, 18–20 Ekim 2006, s. 93.
37
1960’lı yılların en bilinen hareketi, İngiltere’de ortaya çıkıp Avrupa ve
Amerika’ya yayılan Pop Art’tır. ‘Pop’ sözcüğü, sanat etkinliklerinde geniş bir alanı
kapsar. Bu sayısız etkinliklerin paylaştığı ortak yön, kitle iletişim imgelerine
dayanmaları ve bazen de aynı yaratma sürecinden geçmeleridir. Kitle iletişim araçları
(televizyon, radyo, gazete, dergiler vb.), başka hiçbir sanat akımında görülmemiş bir
katılımla, Pop Art adlı bu hareketin gelişmesine destek olmuştur. Kitle iletişim
araçlarındaki imgelerin uyandırdığı çekiciliği, en belirgin şekilde yapıtlarında
kullanan sanatçılar, Andy Warhol (1928–1987) (Resim 31) ve Roy Lichtenstein
(1923–1997)’dır (Resim 32). Lichtenstein, resimli dergilerin görsel dilini, konularını
ve tekniklerini; Warhol ise, her yerde karşımıza çıkan ve ısrarla yinelenen
özellikleriyle reklâmcılığı ele almışlardır. Warhol, belli bir konuda tek bir biçimi
tuval üzerinde birçok kez yineleyerek, fotoğrafa özgü imgeleri de kaynaklarına
katmıştır. Seçtiği temalar arasında Marilyn Monroe (1926–1962) gibi ünlüler,
kamuoyunun iyi bildiği Jackie Kennedy (1929–1994) gibi başka kişiler, suçlular,
ayrıca elektrikli sandalye, otomobil kazaları gibi ürpertici konular sıralanabilir.42
Resim 31. Andy Warhol, Resim 32. Roy Lichtenstein, ‘Belki’, 1965
‘Marilyn Monroe’, 1967 Tuval üzerine sanayi boyası, 152x152 cm.
42
Bkz: Norbert LYNTON, a.g.e, 2004, s. 289–294.
38
Kitle iletişim araçlarından beslenen bu sanatsal anlatımlar, sanatın görsel
temelleri üzerinde yepyeni keşiflerin yapılmasın yol açmıştır. Bu gelişme; görsel
olayların bilimsel olarak sınanmasına dayanan; ama ünü kısa süren Op-Art’a destek
sağlamıştır. Op-Art’ta amaç, seyircide fizyolojik anlamda görsel tepki
uyandırabilmektir. Pek çok Op-Art yapıtı, ister hareketli, ister sabit olsun; ister sık
kullanılsın, ister kullanılmasın, iki ya da üç boyutlu nesneler aracılığıyla gözün
uyarılışına ilişkin akıllıca oyunlar oluşturur. Bu alanda çalışmalar yapan sanatçıların
başında Bridget Riley (1931- ) (Resim 33), Raphael Soto (1923–2005), Victor
Vasarely (1908–1997) gelir. Vasarely, iç içe girmiş kareler, yuvarlaklar, elipsler,
yamuklar ve çokgenler ile çok renkli bir soyutlamaya ulaşarak Op-Art’ın önemli
temsilcilerinden biri olmuştur.43 Op-Art sanatçıları, işlerini tasarlarken, betimlemeci
sanatçılara kıyasla, gözün kusurlarından daha bir kasıtlı olarak yararlanırlar. Bugün
bilgisayar teknolojisine dayalı görüntü dünyası, onların bu dilini çok yaygın bir
şekilde kullanmaktadır.44
Resim 33. Bridged Riley, ‘Karelerin devinimi’, 1961, tuval üzerine akrilik.
43
Norbert LYNTON, a.g.e, 2004, s. 301.
44
Mehmet YILMAZ, a.g.e., 2006, s. 198.
39
Kelime olarak ilk kez 1960’larda sözü edilen kavramsal sanatın yankıları
2000’li yıllarda da hâlâ devam etmektedir. Günümüzde görsel sanatların geldiği son
nokta, teknolojik gelişmelere de bağlı olarak; video sanatı, beden sanatı, eylem sanatı
gibi kavramsal olan sanatlardır. 1970’lere doğru sanat dünyasını kaplayan video ve
kavramsal sanat uygulamaları içinde tuval resminin giderek azaldığı ve birbirinden
kopuk bireysel çalışmalar halinde sürdüğü görülür. 1980’lerden başlayarak özellikle
Almanya, Amerika ve İtalya’da yeni kuşak bir sanatçı grubunun tuval üstüne
yağlıboya resme dönüş yaptıkları, renkçi ve kalın boya uygulayan serbest bir fırça
üslubuyla bireysel, mitolojik, öyküsel bir ikonografiye yöneldikleri izlenir. Bu
sanatçılara Yeni- Dışavurumcular ya da Almanya’da Die Wilde (yabanıllar) adı
verilmiştir.45 “1960-70'lerin kavramsal temelli yaklaşımları geri planda kalıyor,
'cenazesinin kalktığı' söylenen resim ise güçlü bir geri dönüş yapıyordu. Yeni
dışavurumcular, kendi kültürel kökenlerine ilişkin farklı açılımlar barındıran
resimlerinde yeniden figüre döndüler, hikâyeler anlattılar, çok ağır ya da çok basit
şeyleri ifade ettiler, ilüstratif olmaktan korkmadılar, fotoğraftan, hazır nesneden
yararlandılar -kısacası saf, soyut bir modernizmin yasakladığı her şeye
başkaldırdılar.”46
45
Liman Sanat, Yeni-Dışavurumculuk; http://liman.goodforum.net/Ders-sayfalary-c3/sanat-tarihi-
f32/NEO-EKSPRESYONYZM-Yeni-Dyavurumculuk-t125.htm
46
Ahu ANTMEN, Sanat Eleştirisi, Radikal internet baskısı, 5 Ocak 2005;
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=139353
40
2.3. SANATIN AMACI VE İŞLEVİ
İnsanın var olduğundan beri sanat da insanla birlikte var olmuştur. Sanat
denilen olgu ile insanın yüzyıllardır ola gelen gelişim süreci, birbirine paralellik,
hatta iç içe geçmişlik gösterir. İlkçağlardan günümüze kadar gelen sanatın işlevi
farklıymış gibi görünse de, her çağın sanatı aslında aynı amaç için vardır: İnsan;
yaşamın anlamı, doğanın gözlemlenmesi gibi olguları yaşayan ve yaratan insan,
dolayısıyla toplulukları oluşturan, sanatı oluşturan insan…
41
a) İlkçağda sanat büyü amaçlı kullanılmıştır:
Resim 34. Lasque Mağarası’ndan bir duvar resmi. Resim 35. Willendorf Venüs’ü,
Viyana Doğa Tarihi Müzesi.
Fischer, ilkel toplumlarda sanatın bir büyü aracı olarak insanların doğaya
üstünlük sağlamasına, toplumsal ilişkilerin gelişmesine yaradığını söyler ve ekler:
“Mağaralara yapılan hayvan resimleri, avcıya gerçekten bir güven, avına karşı bir
üstünlük duygusu veriyordu.”47 Ya da yağmur yağması isteniyorsa, bulutların
birikmesini, gök gürlemesini, yağmurun boşanmasını andıran bir dans yaparlardı.48
47
Ernst FISCHER, a.g.e., 2003, s. 36–37.
48
Bkz: Mehmet H DOĞAN, a.g.e., 2003, s. 193.
42
Günümüzde de hâlâ yalnızca taş araç kullanan ve büyüsel amaçlarla
kayalıklara hayvan resmi çizen kimi ilkel topluluklar vardır. Dinsel şenliklerinde
hayvan kılığına girerek, hayvanlar gibi hareket ederek kutsal danslar yapan bazı
kabileler de vardır ve bu danslarla av hayvanlarına karşı güç sağlayacaklarına
inanırlar.49
İmgelerin büyüsel gücüyle beslenen eski inançtan bir şeyler zaman zaman
varlığını sürdürüyor ve bize sanatın doğuşunda gördüğümüz bu inançların kalıcılığı
hatırlatılıyor. Örneğin Jackson Polllock’un resimlerinde bu etkiyi görmek
mümkündür (Resim 36). Önceleri Sürrealizmle ilgilenen Pollock, tablolarını
dolduran imgelerden uzaklaşıp soyut sanat çalışmaları gerçekleştirdi. Boyayı damla
damla akıtarak, dökerek ya da fırlatarak şaşırtıcı biçimler elde etmiştir. Bu resimler
Amerika yerlilerinin büyü amacıyla kuma çizdikleri resimleri andırır.50
49
Bkz: E.H. GOMBRICH, Sanatın Öyküsü, (Çev: Erol DURAN-Ömer DURAN), İstanbul: Remzi
Kitabevi, 1997, s. 42.
50
Bkz: E.H. GOMBRİCH, a.g.e., 1997, s. 602.
43
b) Sanat, toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır:
44
Kitap ve okuma yazma oranının azlığından dolayı, İncil metninden faydalanılarak
imgeler yaratılıyordu. O dönemde sanatsal imgeler ve semboller, sanat düşünülerek
üretilmemişti, heykeller ve resimler, Hıristiyanlık dünyasının bir parçasıydı. (Resim
38)
Sanat, sürekli gelişen toplumsal yapının bir parçası olduğu gibi, sanatçı da
yaşadığı coğrafya ve içinde bulunduğu toplumun bir parçasıdır. Bununla birlikte
sanatçının kendine özgü kişisel duyuş, biliş ve farklılıkları da sanat üzerinde etkilidir.
Sanatçı bir ruhta olması gereken özellik, duyarlılıktır. “Sanatçı, doğayı, insanları,
olayları, ayrıntılarıyla hisseden kişidir”52 sözü, sanatçının duyarlılığını vurgular.
Toplumun sanatçı üzerindeki etkisi tabii ki yadsınamaz, çünkü o toplumun bir
parçasıdır, fakat sanatçının toplumsal yanı, onun sanatının bireyselliğini engellemez.
Her bir sanatçının yarattığı ürün, onun doğaya ve topluma kendi penceresinden
gördüğü ve hissettiğiyle ilişkilidir. Doğayı ve toplumu kavrayış biçimi her birey için
51
Wassily KANDINSKY, Sanatta Ruhsallık Üzerine, (Çev: Gülin Ekinci), İstanbul: Altıkırkbeş
Yayınları, Nisan 2005, s. 35.
52
Ümran BULUT, Avrupa Resminde Üslup ve Anlam İlişkisi, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, 2003, s.52.
45
farklılıklar gösterir. Sanat, bireyin içinde yaşattığı duyguların, hayatla, yaşadığı
birikimlerle yoğrulup somutlaşmasıdır. Sanatçı, herkesin duyduğunu, gördüğünü,
hissettiğini, düşündüğünü; farklı şekilde duyan, gören, hisseden, düşünen,
yorumlayan, yansıtandır. Duyulmayanı duyan, görülmeyeni görendir ve bunlara
kendi yorumunu katandır.
53
Norbert WOLF, Dışavurumculuk (Ekspresyonizm), (Çev: Mehmet Tahsin Yalım), İstanbul:
Remzi Kitabevi, 2005, s. 11.
46
Resim 39. George Grosz, ‘Oscar Panizza’nın Anısına’, (1917/1918).
54
Norbert WOLF, a.g.e., 2005, s. 42.
47
Resim 40. Otto Dix, ‘Prag Caddesi’, Galerie der Stadt Stuttgart.
55
Bkz: Norbert WOLF, a.g.e., 2005, s. 38.
48
Bunlardan biri olan François Millet, köy yaşamından sahneleri aslına uygun bir
şekilde yansıtarak, tarlalarda çalışan erkek ve kadınların resmini yaptı.
Resim 41. Jean François Millet, ‘Başak Toplayan Kadınlar’, 1857, Musée d’Orsay, Paris
56
Bkz: E.H. GOMBRICH, a.g.e, 1997, s. 508.
57
Bkz: Ayla ERSOY, Sanat Kavramlarına Giriş, İstanbul: Yorum Sanat, 2002, s. 41.
49
Buna örnek olarak devrim sanatını verebiliriz. 18. yüzyılda Fransız ihtilali ile
birlikte devrim sanatı, -Rokoko’da olduğu gibi- sadece duyuları uyarmaya yarayan
bir araç ve zenginlerle zamanı bol kişilerin malı olmaktan çıkmış, yurtseverlik ve
yiğitlik ideallerini öğretici ve eğitici bir görev yüklenmiştir. Çünkü devrimin asıl
amacı, kültür ayrıcalığından yararlanamayan tabakaları sanatta duyulan hazza
katmak değil, toplumu değiştirmek, ortaklaşa iş yapabilme duygusunu geliştirmek ve
devrimin getirdiklerini topluma iyice öğretebilmekti. Jacques Louis David, çağının
sanat politikasında, o zamana dek hiçbir sanatçının oynamadığı kadar büyük bir rol
oynar. David, hükümetin yakın dostlarından biri ve tüm sanat işlerinde onun
sözcüsüdür. David’in o dönemde yapılan resimleri, toplumda ve hükümette meydana
gelen değişimlerin izlerini taşır.58 David’in özgürlük şehitleri için yaptığı ve halkın
coşkusunu arttırıcı resimleri arasında en etkileyici olan ‘Marat’nın Öldürülüşü’ adlı
tablosudur. (Resim 42)
58
Bkz: Arnold HAUSER, a.g.e., 2006, s. 124-125.
50
Bu resimde David, Fransız Devrimi’nin liderlerinden biri olan Marat’ı,
fanatik bir genç kadın tarafından banyosunda öldürülünce, davası uğruna ölen bir
şehit olarak resimledi.
Almanya’da 19. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Romantik felsefe akımının
önemli düşünürü, şair, oyun yazarı ve tarihçi Johann Friedrich Von Schiller (1759–
1805), sanatı, insanın özgürlük dünyasının ortaya çıkmasını sağlayan önemli bir
araçtır şeklinde tanımlar. Schiller, sanat ve eğitim konusundaki görüşleriyle ün
kazanmış, 1795 yılında ‘İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Mektuplar’ adlı eserini
yayınlamıştır. Bu denemede Schiller, modern insandaki bölünmüşlüğü ve
yabancılaşmayı teşhis etmekte ve bu durumdan kurtuluşu da sanatta görmektedir. On
sekizinci mektupta Schiller, sanatı iyiyi yaratma gücüyle, uyumlu gelişmiş insan
kişiliğini oluşturmanın bir yolu olarak görmüştür. Sanat ve güzellik, özgürlük
yoludur. Schiller, ancak sanatın, insanın gerçek özgürlüğü elde etmesine yardım
edeceğini düşünmüştür.59 Çünkü insan, bir anlamda kendini aşmak ister. Kendi
içinde yaşattığı duyguların dışına çıkmak, toplumun bir parçası olmanın getirdiği
çeşitlilikten yararlanmak ister. Örneğin kendisini izlediği bir tiyatro eserindeki
herhangi bir karakterin yerine koyarak farklı hisler yaşamak ister. Bu da ancak sanat
yoluyla mümkündür. Bu anlamda sanat, insanı özgürleştirir.
59
Bkz: Sabri BÜYÜKDÜVENCİ-Vefa TAŞDELEN, Felsefe Eğitim Sanat, Ankara: Hece
Yayınları, Eylül 2006, s. 229.
60
Sabri BÜYÜKDÜVENCİ-Vefa TAŞDELEN, a.g.e., 2006, s. 232.
51
Fischer sanatın görevinin, “insanı heyecanlandırmak, kendisini bir başkasının
yaşamı ile bir görebilmesini, başkalarında kendisinin olabilecek yaşantıları
benimsemesini sağlamaktır” 61 der. İnsanı sanat yoluyla heyecanlandırmak, uyarmak
sanatın gerekliliklerindendir. Fakat bu gereklilik, gerçekliğin somut verileriyle değil,
sanatçının özgür düşünceleri, sezgileri, heyecanlarıyla mümkün olabilir. Örneğin
Vincent van Gogh’un çarpıcı renkleri kullanmasıyla dikkat çeken resimleri heyecan
vericidir. Resimleri, fırtınalı ve tutkulu bir ruhun temsilleridirler. Van Gogh, renkleri
ve biçimsel özellikleri daha da belirginleştirerek, kişisel bir gözle değerlendirir.
Resim 43. Vincent van Gogh, Resim 44. Vincent van Gogh,
‘Ren Nehri’nde Yıldızlı Gece’, 1888. ‘Arles'de Kahvehane’, 1888.
Van Gogh’un ‘Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece’ adlı manzarasında (Resim
43) yıldızlı bir gecenin tasviri göz kamaştırıcıdır. Işık saçan yıldızlar, kıyıdan denize
vuran ışıklar, lacivert ve mavi tonlar resmin bütününe yayılarak, izleyiciye heyecan
duygusu verir. Aynı etkiyi Van Gogh’un ‘Arles’de Kahvehane’ adlı resminde de
görmek mümkündür (Resim 44). Renklerin canlılığı ve birbirleriyle kontrast
oluşturması, resimde hissedilen coşkuyu arttırır.
61
Ernst FISCHER, a.g.e., 2003, s. 16.
52
zorlandığı duyguları, düşünceleri, olayları sanat yoluyla aktaran kişidir. Sanatçı,
duyularla algılanabilenin ötesinde olanı sanat yapıtında ortaya koymaya çalışır.
Sanatçı, görünüşte hiç de ilgi çekici olmayan bir şeyi, bir duvarı ya da bir iç avlu
köşesini resmedebilir ya da -yine Van Gogh’dan örneklemek gerekirse- bir çift köylü
ayakkabısını resmin odak noktasına koyarak bir hayatı ortaya çıkarabilir (Resim 45).
Köylü ayakkabısı ile Van Gogh, yalnızca alelade bir pabuç resmetmemiştir. Bu
resimde asıl yansıttığı, yalnızlık, yoksulluk, terkedilmişliktir.
Resim 45. Vincent van Gogh, ‘Pair Of Shoes’, 1886, Amsterdam: Van Gogh Museum
Her toplumun kendine has kültürel özellikleri vardır. Bir toplumun kültürünü
oluşturan en önemli etmen sanattır ve kültürel açıdan sanat gerekli bir kavramdır.
Kültür, bir topluluğun her üyesinin katkıda bulunduğu ve topluluğun her üyesini
yoğuran değişken bir ağdır. Kültür, ancak insanların eylemlerinde ve imgelemlerinde
canlandığında gerçekleşir.62 Bu bağlamda sanatın kültürel bir amacı olduğu
yadsınamaz. Sanat kültürün bir öğesi olduğundan, birey de sanat görüşünü kendi
kültürü içinde oluşturur; böylelikle bireyin kendi kültürü, sanat anlayışı ile
biçimlenir.
62
Bkz: Ken BAYNES, Toplumda Sanat, (Çev: Yusuf ATILGAN), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,
2004, s. 1.
53
Toplum, bireylerden oluşur ve her yaratıcı birey kültüre ayrı birer katkıda
bulunur. Sıtkı M. Erinç, ‘Kültür Sanat Sanat Kültür’ adlı kitabında belirttiği gibi
toplumsal kültür, “…bir toplumun diğer toplumlardan farklılık göstermesine neden
olan, onu özgün ve özgür yapan, o toplumu ‘geçmiş zenginliği’ne sahip kılan
değerler bütünüdür.”63 Bu bağlamda her toplumun kültürü farklılıklar
gösterdiğinden, her toplumun sanatı da kendi geçmiş ve şimdiki değerlerinin bir
yansımasıdır.
63
Sıtkı M ERİNÇ, Kültür Sanat Sanat Kültür, Ankara: Ütopya Yayınevi, Ekim 2004, s. 12.
64
Bkz: Bozkurt GÜVENÇ, Sosyal Kültürel Gelişme, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara,
1976, s. 103.
∗
Estamp: Çin’de ve Japonya’da ipek ya da kâğıt üzerine baskı teknikleri kullanılarak yapılmış ve
genel olarak rulo biçiminde saklanan resim.
M. SÖZEN-U. TANYELİ, a.g.e., 2005, s. 79.
65
Bkz: Maurice SERULLAZ, Empresyonizm Sanat Ansiklopedisi, (Çev: Devrim Erbil), İstanbul:
Remzi Kitabevi, Mayıs 1998, s. 13.
54
Resim 46. Katsushi Hokusai, Resim 47. Edouard Manet (1832–1883),
‘Portrait of a Courtesan Walking’ 1850. ‘Nina de Callias-Yelpazeli Kadın’, 1872–1873
Kültürlerarası etkileşime başka bir örnekse, 19. yüzyılda Batı dünyasını etkisi
altına alan Oryantalizm’dir. Oryantalizm, bir konu birliği, Doğu merakı ve Doğu’yu
algılama biçimidir. Doğu’dan etkilenen ve Türkiye’ye gelerek resim yapan
ressamlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Jean Schranz (1794–1872), Amadeo
Preziosi (1816–1882), Eugene Fromentin (1823–1900), Felix Ziem (1821–1911),
Fabius Brest (1823–1900), Jean Leon Gerome (1824–1904), Philippe Bello (1831–
1911), Leonardo de Mango ( 1843–1930), Varnia Zarjecki (1850-?), Fausto Zonaro
(1854–1929), Salvatore Valery (1856–1946).66
66
Bkz: Yılmaz UYAR, Oryantalizm; http://www.kamilaslanger.com/oryantalizm.htm, 2007
55
Resim 48. Fausto Zonaro, ‘Ma fille Mafalda’, (53*73), (San Remo, 1922)
Dinlenen bir şiir, okunan bir kitap, izlenen bir tiyatro oyunu ya da bir sanat
eseri, sanat yaratısına duyulan kaçınılmaz doğal gereksinimi gösterir bize. İlkel
gereksinimlerden daha üstün düzeyde yarar sağlamaktadır sanat.
56
insanın kişiliğine ve onuruna duyulan saygıyı, onu özgür ve gönençli kılmayı ve her
bakımda yükseltip ilerletmeyi dile getirir.”67 Hümanizm, insanın yaratıcılığını
koruyan, onu güçlü kılan, var eden bir felsefedir. Hümanist felsefe ile Rönesans
düşüncesi, skolastik felsefenin insansızlaştırma ve kişiliksizleştirme sürecine karşı
tavır almıştır ve Rönesans ressamları, Hümanizm felsefesini benimseyip, eserlerini
de bu fikir çerçevesinde gerçekleştirmişlerdir. Rönesans ressamları dini konularında
bile bireyciliği ve yaratıcılığı ön plana çıkarmışlardır. Örneğin Masaccio’nun
sanatında Hümanist felsefe, son derece belirleyici bir etkendir. Masaccio, dini
konulara sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen, hacim, çizim ve renk kullanımında
ulaştığı üstün tavrıyla hümanist düşüncenin ilk görsel zaferini kazanmıştır. (Resim
49)
Resim 49. Masaccio, “Santa Maria Della Carmine Kilisesi, Brancacci Şapeli, ‘Haraç’ ” 1426.
Masaccio, 1426 tarihli ‘Haraç’ (Vergi) adlı duvar resmi ile Rönesans
Resmi’nin temellerini atmıştır. Figürlerin hacim değerleri, oranlar, jestler ve
hareketler natüralist bir yaklaşımla ele alınmıştır. 16. yüzyılın tanınmış sanat tarihçisi
Giorgio Vasari (1511–1574) bu özelliği; “İlk kez onun resminde insanlar gerçek
ağırlıklarıyla yere basarlar” diyerek ifade etmiştir. Masaccio, bu figürleriyle
hümanist bireyciliği ön plana çıkarmıştır.68
67
Orhan HANÇERLİOĞLU, Felsefe Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi, Ocak 1979, s. 213.
68
Tayfun AKKAYA-Engin BEKSAÇ, a.g.e., 1990, s. 133.
57
Ünlü düşünür Aristoteles, sanatın ‘tutkulardan arınma’ olduğunu söyleyerek,
sanatın psikolojik amacını vurgular.69 Sanat, insanın kendini anlatma yollarından
biridir şeklinde de tanımlanabilir. İnsanlar hayatlarının bazı dönemlerinde yaşamın
getirdiği maddi ve manevi zorlukların pençesinde boğulurlar ve iç sıkıntılarını bir
şekilde dışarıya haykırmak isterler. Sanat bu duyguların anlatımında en etkili
rehberdir. İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği maddi ve manevi çöküntü içindeki
toplumların acılarını en iyi yansıtan, sanatçılar olmuştur. Savaşı bire bir yaşayan
sanatçıların, üzerlerindeki psikolojik etkileri, acıyı ve felaketi yansıtması
kaçınılmazdır. Sözgelimi, savaşın sebep verdiği bu etkiyi Edward Burra’nın (1905–
1976) resimlerinde görürüz. Ümran Bulut, ‘Yeni Çağ’dan Bugüne Savaş Resimleri’
adlı Sanatta Yeterlilik Tezi’nde, Edward Burra’nın savaştan etkileniminin
resimlerine yansıması hakkında şunları söyler: “Edward Burra’yı İspanyol İç
Savaşı’nın sebep olduğu ve çağın süregelen bir şekilde devam eden Dünya savaşının
çıkışını daha az hicivli bir görüşle, acıyla karşılamış olduğunu, yaptığı mor renkli
sulu boyalarından takip edebiliyoruz. Bunlar şaşırtıcı bir dikkati vurgulayan büyük
bir gücün sunuşuna sahip olmasına rağmen, perişanlık, kimsesizlik ve mücadelenin
görünümünde çok az bir sanat endişesiyle donatılmış akıcı vurgulamalarıyla daha
derinden bir tepkinin ortaya çıkışıdırlar.”70
69
Bkz: ARİSTOTELES, a.g.e., 1999, s.23.
70
Ümran BULUT, a.g.e, 1995, s. 163.
58
BÖLÜM III
İlköğretim 7–11 yaş grubu, temel eğitim çağı ya da son çocukluk çağı olarak
adlandırılır. Bu dönemde çocuğun büyüme hızında, okul öncesi dönemde olduğu
kadar önemli bir artış görülmez. Bu dönemden sonra ise çocukta hızlı boy artışı
görülür.72
Temel eğitim çağı çocuğunun bel, kol, kalça kemikleri ağır işleri yapacak
durumda değildir. Henüz bilek ve parmak kemikleri ve kasları tam olarak
olgunlaşmadığından ince işleri yapabilecek olgunlukta değildir. Özellikle 7 yaşındaki
çocuklar, incelik isteyen işleri yapmakta güçlük çekerler.74 Sportif ve sanatsal
etkinlikler çocukların bedensel gelişimleri için gereklidir. Örneğin yüzme, basketbol,
voleybol gibi sportif etkinliklerin yanı sıra piyano, gitar, keman gibi müzik aletlerini
71
Bkz: Emin ATASOY, Çevre İçin Eğitim, Bursa: Ezgi Kitabevi, Ocak 2006, s. 253.
72
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, Eğitim Psikolojisi, Ankara: Kadıoğlu Matbaası, Kasım 1992,
s. 51.
73
Bkz: Emin ATASOY, a.g.e., 2006, s. 253.
74
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, a.g.e., 1992, s. 52.
kullanma, çocukların büyük kas becerilerinin yanı sıra küçük kas becerilerinin
gelişiminde etkilidir.75
75
Bkz: Emin ATASOY, a.g.e., 2006, s. 254.
76
Bkz: Emin ATASOY, a.g.e., 2006, s. 255.
60
bedensel özelliklerinin gözlemlenmesi, tanınıp öğrenilmelerinde temel bir çıkış
noktası oluşturabilir.77
77
Bkz: Gürsen TOPSES, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Ankara: Nobel Yayınları, 2006, s. 48–
49.
78
Bkz: Emin ATASOY, a.g.e, 2006, s. 260.
79
Bkz: Emin ATASOY, a.g.e, 2006, s. 260.
61
Evreler Ortalama Yaş Erişilen Temel Özellikler
• Kendisini nesnelerden ve dış dünyadan ayırt eder.
Duyusal • Refleksli davranışlardan amaçlı davranışlara geçiş.
Motor 0 – 2 Yaş • Nesne kalıcılığı kavramını edinir.
Dönemi • Döngüsel tepkiler ortaya koymaya başlar.
• Taklit ve oyunlar yapar.
• Çevresindeki olay ve nesneleri çeşitli sembollerle ve sözcüklerle
İşlem ifade etmeye başlar.
Öncesi 2 – 7 Yaş • Nesneleri tek bir özelliğe göre sınıflar.
Dönem • Düşünceler ve konuşmalar ben merkezlidir.
• Sıralama ve sayı uygunluğunu kavrayamaz.
• Nesne ve olaylara ilişkin mantıklı düşünebilir.
Somut • Sayı (6 yaş), kütle (7 yaş) ve ağırlık (9 yaş) kavramlarını edinir.
İşlemler 7 – 12 Yaş • Nesneleri farklı özelliklerine göre sınıflar ve sıralar. Ben
Dönemi merkezlilikten uzaklaşır.
• Somut olaylarla problem çözmeye başlar.
• Soyut düşünme gelişir.
• Değişkenleri birleştirip ayırabilir.
Soyut
• Varsayımsal, geleceğe yönelik felsefi, politik ve ideolojik
İşlemler 12 Yaş ve Üstü
sorunlarla ilgilenir.
Dönemi
• Ahlâk, değer ve inanç sistemini şekillendirir.
• Ergenlik benmerkezciliği görülür.
80
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, a.g.e., 1992, s. 92.
62
görülür. Kavramların gelişmesi, çocuğun bir varlık ve olayla ilgili yaşantılarının,
deneyimlerinin çoğalmasına bağlıdır.81
81
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, a.g.e., 1992, s. 92.
82
Bkz: Emin ATASOY, a.g.e., 2006, s. 261.
83
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, a.g.e., 1992, s. 93.
63
genişlemesi ve buna bağlı olarak yaşam deneyimlerinin artmasıyla fiziksel ve
zihinsel değerleri yerleşmeye başlamıştır.84
Piaget’e göre bilişsel gelişim, birbiriyle ilişkili olan dört faktörden etkilenir:
d) Denge; yukarıda sözü edilen üç sürecin belirli bir uyum ve denge içinde
85
gerçekleşmesidir.”
84
Bkz: Emine ERATAY, 7 ve 11 Yaş Çocuklarının Yaratıcılıkları ile Psiko-Sosyal Gelişimleri
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, T.C. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk
Sağlığı ve Eğitimi Programı Bilim Uzmanlığı Tezi, Danışman: Doç Dr. Necate Baykoç Sönmez,
Ankara: 1993, Yayınlanmamış eser, s. 4–5.
85
Emin ATASOY, a.g.e., 2006, s. 257–258.
86
Bkz: Gürsen TOPSES, a.g.e., 2006, s. 89.
64
- Kolaylıkla gururu zedelenir.
- İmgeleme bağlı oyun ve öyküleri sever.
- Öğretmen ve arkadaşlarının alkışlarına özellikle önem verir.
- Hâlâ gizemli öz dünyasında yaşamaktadır.
- Mekanik ve hareket yeteneği olan şeylere ilgi duyar.
- Tüm çabalarına kişiliğini katar.
87
Zerrin KEHNEMUYİ, Çocuğun Görsel Sanat Eğitimi, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, Haziran
2006, s. 19–21.
65
3.3. DUYGUSAL GELİŞİM
Duygular, yaşamda insanın ayrılmaz bir parçasıdır, insan bilinci ancak duygu
ile kavranabildiğinde anlamlıdır. Duygular yaşama canlılık verirken, bilişsel
yeterliliklere yaşamsal güç kazandırırlar.88
Çocuğun pek çok duyguları okul öncesi çağda gelişir ve bunlardan bazıları
çevre koşullarına göre çocukta yerleşir. Duygu, doğduğu andan başlayarak çocukta
görülmeye başlar.
88
Bkz: Gürsen, TOPSES, a.g.e., 2006, s. 66.
89
Bkz: Adnan KULAKSIZOĞLU, Ergenlik Psikolojisi, İstanbul: Remzi Kitabevi, Ekim 2006, s.
65.
90
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, a.g.e., 1992, s. 104–106.
66
kınanmaktan ve ayıplanmaktan korktuğu görülür. Bu yaşlarda arkadaşlar arasında
gruplaşmalar ve bir gruba ait olma duygusu önemli olduğundan, çocuklar kendi
akranlarının ve içinde bulundukları akran gruplarının gözünden düşmekten
korkmaktadırlar.91
91
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, a.g.e., 1992, s. 107.
92
Bkz. Haluk YAVUZER, Çocuk Psikolojisi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2006, s. 98.
93
Bkz: Adnan KULAKSIZOĞLU, a.g.e., 2006, s.66.
94
Bkz: Haluk YAVUZER, a.g.e., 2006, s. 99.
67
okula başladığında bu kıskançlık duygusu çalışkan ve gözde olan arkadaşlarına
doğru kayabilir.95
Temel eğitim çağındaki çocuk, okul öncesi çağa oranla daha bağımsız olma
eğilimindedir. Bu eğilimi engellendiğinde, çocuğun öfkelendiği, sinirlendiği görülür.
Başarısızlığından dolayı yerilmesi, uzun süreli öğütlerle karşı karşıya kalması, onun
öfkelenmesine neden olabilir. Çocuğun geliştirdiği değer yargılarına aykırı olan
durumlarda öfkelendiği, bunların yapılmasına katlanamadığı görülür. Örneğin,
hırsızlığın ya da yalancılığın kötü bir davranış olduğunu bilen çocuk, bunların
yapılmasına dayanamaz ve gerektiğinden daha çok öfke gösterilerinde bulunur.
Öğretmenin, bazı öğrencilerine ayrıcalıklı davranması, çocuğun öfkelenmesine neden
olur. Bunlara benzer durumlardan dolayı, temel eğitim çağı çocuğunun öfkesini
kabartan olaylar, okul öncesi çocuğununkinden daha fazladır.
Temel eğitim çağı çocuğunun, okul öncesi çağa oranla, anne babasının ve
başkalarının fazla sevgi gösterilerini araması azalır. Artık anne-babasınca
öpülmesinin gerekmediğine, böyle bir sevgi gösterisi için yaşının büyümüş olduğuna
inanır. Ancak yine de anne ve babasının, öğretmeninin ve arkadaşlarının kendisini
sevmesini, beğenmesini, candan arkadaşlarının olmasını, onlarca istenmesini ve
onlara katılıp bir gruba ait olmayı ister. Bu çağda edindiği arkadaşları kendi
cinsindendir. Hemen her çocuğun, sıkı arkadaş ilişkileri içinde bulunduğu kendi
cinsinden bir kimse vardır.96
Prof. Dr. Haluk Yavuzer, ‘Çocuk Psikolojisi’ adlı kitabında, 7–11 yaş
dönemlerindeki çocuklarda görülen bazı toplumsal özellikleri şu şekilde sıralar:
“Kolay Etkilenme: Son çocukluk döneminde görülen bir özelliktir. Bu
dönemdeki çocuklar, kendi arzularının, diğer çocukların doğrultusunda
95
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, a.g.e., 1992, s. 107.
96
Bkz: İbrahim Ethem BAŞARAN, a.g.e., 1992, s. 107–108.
68
olduğu inancındadırlar. Bu da onların gruba kabul edilmelerini kolaylaştırır.
Yaşam süreci içinde, belki de hiçbir dönemde rastlanmayacak düzeydeki
kolay etkilenme, bu evrede görülür.
Karşıt Görüşte Olma: Bu durum, çocuğun düşünceleri ve hareketleriyle
diğer çocuklara karşıt olmasıdır. Kendi akranlarının görüş ve düşüncelerini
paylaşan, kabul eden çocuk, daha büyük çocukların ve erişkinlerin
görüşlerine karşı koyar. Karşıt görüşte olma, daha küçük çocuklarda görülen
“negativizm” ile yani olumsuzlukla eş anlamlıdır. Karşıt görüşte olma,
çocukluk dönemi boyunca devam eder.
Rekabet: Son çocukluk dönemindeki Çete Çağı (Gang Age) boyunca rekabet
üç biçimde görülür:
1) Grubun kendini tanıma amacına yönelik olarak, grup üyeleri arasında
süregelen rekabet,
2) Kendi gruplarıyla, rakip gruplar arasındaki çatışmalar,
3) Grupla toplumu düzenleyen diğer sosyal kurumlar arasındaki
çatışmalar.
Bunların her biri çocuğun sosyalleşmesini farklı biçimlerde etkiler. Son
çocukluk dönemindeki rekabet, çoğunlukla kavgaya neden olur.
Sorumluluk: Araştırmalar, kalabalık aileden gelen çocuklarda, zorunluluk
nedeniyle kendi işlerini yapmak ve kendilerinden küçük kardeşlerine
bakmakla yükümlü olduklarından, sorumluluk duygularının daha fazla
geliştiğini göstermektedir. Kendi evlerinde bazı sorumlulukları üstlenmeyi
öğrenen çocuklar, sadece başarılı bir uyum göstermekle kalmamakta, aynı
zamanda grubun lider rolüne seçilmiş bir üyesi de olabilmektedir.”97
10 yaş, son çocukluk döneminde kritik bir yaştır. 10 yaş; düzenli, huzurlu ve
elde edilen bilgilerin özümlendiği, toplandığı ve dengelendiği bir ara evredir. 10
yaşındaki bir çocuk için, gelecekteki ergenlik döneminin gerilim ve huzursuzlukları,
onun için söz konusu değildir. 9 yaşındaki çocuk gerginlik içinde olmasına karşılık,
97
Haluk YAVUZER, a.g.e., 2006, s. 115–116.
69
10 yaşında bu gerginlik tümüyle gitmiş, onun yerine uysallık ve uyumluluk geçmiş,
bu da 10 yaş çocuğunu daha hoşgörülü yapmıştır. 10 yaş çocuğu, anne ve babasının
gözünde açık sözlü, tarafsız, kolay anlaşılır ve çocuksudur. Genellikle sorunlar
üzerine fazla durmaz. Bazı korkuları hâlâ vardır, ancak bu yaşta, 9 yaşında
olduğundan daha az tedirgin ve huzursuzdur. Ender olarak ağlar ve sık sık da
‘gerçekten mutlu olduğunu’ söyler. Duygusal patlamaları sık değildir, olduğunda da
şiddetli ve anidir, fakat bu durum çabuk geçer.98
98
Haluk YAVUZER, a.g.e., 2006, s. 117–118.
70
10 Yaş
71
3.4. SANATSAL GELİŞİM
8 yaş 7 yaş
Kraliçe şeması Melek Şeması
72
Çocukların gerçekleştirdiği şemalar arasında bireysel farklılıklar vardır.
“Yaklaşık 7 yaşlarında başlayan ve şekil kavramının gerçekleştiği bu dönemdeki bazı
çocukların şemaları oldukça zengin bir kavramken, bazılarınınki de zayıf bir sembol
olabilir.”99 Çocukların çevresine karşı olan duyarlılığı, duygusal yapısı, pasif ya da
aktif kişilik özellikleri, oluşturulan şemalar üzerinde etkilidir.
7 yaş
Zayıf insan figürü şeması
99
Haluk YAVUZER, Resimleriyle Çocuk, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2005, s. 83.
100
Bkz: Haluk YAVUZER, a.g.e., 2005, s. 56.
101
Bkz: İnci SAN, Sanatsal Yaratma ve Çocukta Yaratıcılık, Ankara: İş Bankası Kültür
Yayınları, 1979, s. 147.
73
Çocuklar bu dönemlerinde boşluktaki tüm varlık ve nesnelerin birbiriyle
bağlantı içinde olduğu sonucuna varır. Bu bilinç ve buluş ‘yer çizgisi’ adında bir
simgeye dönüşür.102 Çocuk bu yer çizgisi sembolüyle birlikte, kendini içinde
bulunduğu çevrenin ve dünyanın bir parçası olarak görür ve toplumsal kimliği
oluşmaya başlar.
Resimlerde bu yer çizgisine karşılık bir de gök çizgisi görülür. Kâğıdın alt
tarafına yer çizgisi, üst tarafına da gök çizgisi çizilir. Bu iki çizgi arasında kalan yer
‘hava’ diye adlandırılır. Figürler bu yer çizgisine göre yerleştirilir. Çocuk okul öncesi
dönemde ayrı ayrı çizdiği nesne ve figürleri, şematik dönemde birbirleriyle
ilişkilendirerek çizer. Bu da çocuğun çevresini gözlemlediğini ve kavradığını
gösterir. Çocuk; ‘Arkadaşlarım ve ben toprak üzerindeyiz, ağaçlar, evler de toprak
üzerinde, kuşlar ve uçaklar gökyüzünde’ diye düşünür. İlk dönemlerde bu iki çizgi
arasında bulunan evler, ağaçlar, uçaklar, kuşlar hemen hemen aynı büyüklüktedirler.
Daha sonraki aşamada mekân belirginleşir, bir çeşit perspektif doğar.103
7 Yaş
102
Bkz: Zerrin KEHNEMUYİ, a.g.e., 2006, s. 25.
103
Bkz: Haluk YAVUZER, a.g.e., 2005, s. 58.
74
Bu yaştaki çocukların resimlemekten en çok hoşlandıkları, hareketli konular
‘ben’ ve ‘biz’ kavramıdır.104 Örneğin; bahçede arkadaşlarla koşarken (biz: ben ve
arkadaşlarım), Levent top oynarken, dağa tırmanırken, piknik yaparken, gibi
hareketli ve içinde kendinin de olduğu konulardan hoşlanırlar.
104
Bkz: Zerrin KEHNEMUYİ, a.g.e., s. 26.
105
Bkz: Haluk YAVUZER, a.g.e., 2005, s. 65.
75
pazaryeri, düğün, yaz tatili, lokantada yemek yiyenler, voleybol oynayanlar gibi
toplumla iç içe olan sosyal konuları resimlemeyi severler. Toplumla ve dünya ile
ilgili olayları kavrayıcı resimler yapmaları, çocukların zihinsel gelişimleri açısından
önemlidir. Çocuklar resim yaparak olayları pekiştirirler ve kalıcı kılarlar.
10 yaş
Yaz tatili
106
İnci SAN, a.g.e, 1979, s. 149.
76
savaş ve spor sahneleri; kızlar ise kadın yüzleri, giysiler, evler, yavrulu hayvanlar
çizerler.”107
Kız çocuğu
10 yaş
107
Haluk YAVUZER, a.g.e., 2005, s. 66.
108
Zerrin KEHNEMUYİ, a.g.e., s. 28.
77
Erken dönem çizimlerindeki figür ve diğer nesneler arasında ilişki kuramama,
yerini figür ve diğer öğeler arasında düzenleme bakımından kurallara uymaya
bırakır. Şema dönemindeki gök ve yer çizgisi kâğıdın üst ve alt taraflarında, resimsel
öğeler yer çizgisinin üzerinde 90 derece dik ve sıralı şekilde bulunur. Gerçekçilik
döneminde ise gök ve yer çizgisi kâğıdın ortasına doğru yükselir. “Mekân ve
perspektif kendini gösterir. Yer çizgisi yukarı çıkar ve toprak kendi rengine boyanır.”
Resmi üzerinde daha fazla zaman ayırdığından resimlerini tamamlama yoluna
giderler.
109
İnci SAN, a.g.e., 1979, s. 150.
110
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 1979, s. 150.
78
BÖLÜM IV
4.1. TANIMLAR
Atalay Yörükoğlu, eğitim için “kişiye belli bilgi ve beceriler aktarıp, değer
yargıları aşılayarak onda istendik davranışlar geliştirme sürecidir”112 der. Bireyin
kişilik gelişiminde eğitim etken bir faktördür. Eğitim sürecinde edinilen bilgi ve
beceriler yaşam boyu gelişerek bireyin kişiliğinde yoğrulur.
111
Bkz: Benjamin BLOOM, İnsan Nitelikleri ve Okulda Öğrenme, (Çev: D. Ali ÖZÇELİK),
Ankara: Milli Eğitim Basımevi, 1979, s. 299.
112
Atalay YÖRÜKOĞLU, Aile ve Çocuk, İstanbul: Özgür Yayınları, 1992, s. 19.
113
Bkz: Kemal AYTAÇ, Avrupa Eğitim Tarihi, Ankara: Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi
Basımevi, 1980 s. 242.
yaratıcılıktan, yaratıcı düşünmenin getirdiği tüm yararlardan uzak yetişen
toplumlar…114
Sanat eğitimi, bireyin kişisel yetilerinin gelişimi için gerekli bir olgudur.
Kişiye düşünmeyi ve kavramayı öğretir. Yaşamın içinde var olabilmek, kişisel
yetileri geliştirmekle mümkündür.
114
Bkz: İnci SAN, Sanat Eğitimi Kuramları, Ankara: Ütopya Yayınevi, 2003, s. 9.
115
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 9.
116
Bkz: Mehmet H. DOĞAN, a.g.e., 2001, s. 211.
80
20. yüzyılın başından beri sanat eğitimi kavramı, sanatın tüm alanlarını içine
alan okul içi ve okul dışı yaratıcı sanatsal eğitimi tanımlamaktadır. Sanat eğitimi
yetişkin eğitiminden çok yetişmekte olanların genel eğitim süreci içinde ele
alınmaktadır.117 Temel sanat eğitimi örgün eğitim içinde yer alır. Günümüzde görsel
ve yoğrumsal sanat eğitimi, ilköğretim okullarında Görsel Sanatlar Dersi olarak
verilmektedir.
Daha önceki yıllarda Resim-iş dersi olarak verilen sanat eğitimi, öğrenci
merkezli bir yaklaşımla yeniden yapılandırılmış ve Görsel Sanatlar Eğitimi olarak
değiştirilmiş, böylelikle sanat eğitiminin çocuğun kişiliğine, zihinsel ve duygusal
gelişimine ne denli gerekli olduğu vurgulanmıştır. Bu gereklilik konusunda İnci San
“Sanat Eğitimi Kuramları” adlı kitabında şöyle belirtir:
Sanat yoluyla eğitim üzerine ilk düşünceler, II. Dünya Savaşı’ndan sonra
ortaya çıkar. Bu düşünceye göre sanat eğitimi, insanın yaratıcılığını geliştirmek
117
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 18.
118
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 24.
119
İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 24.
81
amacıyla, yaparak, uygulama içinde bireyin kendi yaratıcılığının katılmasıyla yapılan
eğitim olmalıdır.120
120
Bkz: Hilal ÖZCAN, Çocuk Resimlerinde Yaratıcılık ve Resim-İş Eğitimi ile Geliştirilmesi
Yöntemleri, T.C. Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans
Tezi, Danışman: Mehmet Fırıncı, İzmir, 2002, Yayınlanmamış Eser, s. 74.
121
Yrd. Doç Dr. Yusuf Baytekin BALCI, İnsan Haklarının Eğitiminde Sanat Eğitiminin Önemi,
Sanat Sokağı, 3 Aylık Kültür ve Bilimsel Sanat Dergisi yıl:2006 Sayı:2 Ağustos-Eylül-Ekim, s.
20.
122
Bkz: Yrd. Doç Dr. Yusuf Baytekin BALCI, a.g.e., 2006, s. 20.
82
4.3. PEDAGOJİK EĞİTİMLE BİRLİKTE SANATI KULLANMA
İnci San, “Sanat Eğitimi Kuramları” adlı kitabında sanat pedagojisini “eğitim
sürecindeki bireyin yaratıcı sanat eğitiminin, sürekli olarak gelişme içinde bulunan
bir sistem olarak ele alındığı bilim dalıdır.”124 şeklinde tanımlar.
Sanat pedagojisini genel pedagoji ile sıkı bir ilişkisi vardır. Genel pedagojinin
temel belirlemeleri ve bilgilerine, tarihine, eğitim psikolojisine ve gelişim
psikolojisinin verilerine dayanır. Tüm bu sayılan alanlar da buna karşılık sanat
123
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 15–16.
124
İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 19.
83
pedagojisinin verdiği bilgilerden yararlanırlar.125 Eğitim, bilimsel alanla sanat eğitimi
arasında bir denge kurulamadığı müddetçe kendisinden bekleneni veremez.
125
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 19.
126
İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 20.
84
toplanmasından oluşur. Sanat bilimi tarihsel gelişim içinde, kimi zaman çağının sanat
ürünlerinin ışığı altında, çoğu kez kural koyucu ve başlıca, sanat tarihsel ve sanat
eleştirisel açıklamalarla beslenen bir kuram olmuştur. Yalnız yetişmekte olanın değil,
bir sanat anlayışı, sanat gereksinmesi ve sanat görüşü yerleştirmek üzere,
yetişkinlerin de sanat eğitimi, hatta kalkın eğitimi, sanat bilimi kapsamına girer.
Sanat bilimi, diğer bilimlerle arasındaki sınırlar üzerinde bir takım özel düzenceler
geliştirmiş (sanat psikolojisi, sanat sosyolojisi gibi), ayrıca anıtları koruma,
müzecilik eğitimbilimi gibi kimi alt düzenceler de kurmuştur.
127
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 2003, s. 21–23.
128
Bkz: Bedri KARAYAĞMURLAR, Cemile Arzu TAN, Sanat Yoluyla Eğitim Kuramının
Eğitim Üzerindeki Etkileri, Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi,
Güzel Sanatlar Eğitimi Özel Sayı, Sayı: 8, Erzurum, 2003, s. 65–66.
85
1- Ulusçu eğitim görüşü, Johann Gottlieb Fichte’in (1762–1814) önderliğini
yaptığı eğitim anlayışı. Fichte’e göre egemenliğini yitirmiş bir millet,
kendi özgürlüğünü ancak yeni bir eğitimle kazanabilir. Bu eğitim bireyci
değil, toplumcu ilkesine sahiptir.129
129
Bkz: Kemal AYTAÇ, a.g.e., 1980, s. 230-240.
130
Bkz: Kemal AYTAÇ, a.g.e., 1980, s. 242-243.
131
Bkz: Kemal AYTAÇ, a.g.e., 1980, s. 245.
132
Bkz: Kemal AYTAÇ, a.g.e., 1980, s. 248-249.
133
Bkz: Kemal AYTAÇ, a.g.e., 1980, s. 280-281.
134
Bkz: Kemal AYTAÇ, a.g.e., 1980, s. 288-289.
86
7- Bilimci görüş, A.Comte (1796–1857). Bilimci görüşe göre insan, yalnızca
doğa bilimi metoduna inanmalı ve güvenmelidir.135
87
uydurulmaya çalışılmıştır. Bu ülkemiz için olumlu bir yaklaşımdır. İş eğitimi
dersinin temel yaklaşımı sanattan çok zanaattır. Sanatın öz kaynağı ise düş gücünden,
özgünlükten ve yaratıcı fikirlerden beslenir. Gelişen teknolojiye ayak uydurabilen ve
özgür iradesi, yaratıcılığı ile teknolojinin yanında olan bireyler, gelişmekte olan her
toplum için gereklidir. Dolayısıyla Teknoloji ve Tasarım dersi sanat ve bilimi
bütünleştiren bir sanat eğitimi dersi olarak İş Eğitimi dersinden daha özgündür.
Sanatla teknolojiyi birleştiren diğer bir sanat eğitimi ekolü ise Bauhaus
Okulu’dur. Çağdaş sanat eğitiminde en önemli ve en ilerici atılımlar Bauhaus
bünyesinde gerçekleştirilmiştir. Bütün soyut sanat akımlarını, ekspresyonist ve her
şeyden önce konstrüktivist yönleriyle bir öğretim kurumunda bir araya getiren bir
tasarım okuludur.138 Bauhaus, Alman mimar Walter Gropius (1883–1969) tarafından
Almanya Dessau’da 1919 yılında kurulmuş ve Nazi rejiminin emriyle 1933’te
kapatılmıştır.139 Okulun çok güçlü bir öğretim kadrosu vardı; Paul Klee, Wassily
Kandinsky, Lyonel Feininger, Oscar Schelmer (1882–1943), Moholy-Nagy,
Johannes Itten (1888–1967) vb. dir. Bauhaus’un amacı; sanat, mimarlık ve endüstri
arasında kopuk olan bağlantıyı yeniden kurmak, yani sanat, zanaat ve teknolojiyi
toplumun hizmetinde buluşturmaktı. “Okulun öğrencilerine, tasarımın amacını hiçbir
zaman göz ardı etmemek koşuluyla, kendilerine hayal güçlerini kullanma ve cesur
deneyler yapma olanağı veriliyordu. Amaç, eşyanın işlevselliğiyle birlikte estetik
görünümünün de ön planda tutulmasıydı. Her gün kullandığımız çelik borudan
iskemleler ve benzeri ev eşyalarının tasarımı ilk kez bu okulda yapılmıştır.”140
Dolayısıyla Bauhaus’un etkileri günümüze kadar gelir.
Sanat, eğitimin temeli olmalıdır düşüncesinde olan Read, sanatın genel eğitim
için bir araç ders olduğunu savunur. Onun için sanat eğitimi, çocuğun kendini
anlatmasının, zihinsel gelişiminin ön koşuludur. Bu nedenle sanat eğitimi her birey
için alınması gereken bir eğitimdir.
“Read, Sanat eğitiminin amaçlarını kısa süreli ve uzun süreli amaçlar olarak
iki grupta belirler. Bu görüşe göre “Kısa süreli amaçlar; kişinin eğitim süreci içinde
138
Adnan TURANÎ, a.g.e., 2003, s. 621.
139
E.H. GOMBRICH, a.g.e., 1997, s. 560.
140
E.H. GOMBRICH, a.g.e., 1997, s. 560.
88
ona gerekli olacak bilgilerin verilmesi, isteklerin, alışkanlıkların ve yetilerin
gelişmesini sağlamaktır. Uzun dönemli amaçlar ise; öğrencilerin günlük yaşantısında
kullanabilecekleri kadar bilginin verilmesi ve güzelliğin anlaşılması gibi
fonksiyonları içerir.” 141
“Algı: Algı bilinen nesnelerin duyu yolu ile alınan izlenim ve yorumlama
şeklidir. Sanatsal etkinliğin ise en önemli aşaması görsel algılama kısmıdır.
Sanat yoluyla eğitim, ussallığa karşı çıkan, bilimle, bilgiyle hayal gücünü ve
özgür düşünceyi birleştiren yaratıcı bir görüştür. Yeniden yapılandırılan Türk Milli
141
Akt. Bedri KARAYAĞMURLAR, Cemile Azu TAN, a.g.e., 2003, s. 73.
142
Bkz: John DEWEY, Demokrasi ve Eğitim, (Çev: Tufan Göbekçin), Ankara: Yeryüzü Yayınevi,
Eylül, 2004 s. 65.
143
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 1979, s. 107–109.
89
Eğitim Programı da bilginin yanında özgür düşünceye, hayal gücüne, yaratıcılığa ve
öğrenci merkezli bir eğitime önem vermekle birlikte, yine de bir alt yapı eksikliği
vardır. Lise ve üniversite sınav sistemleri nedeniyle okul eğitiminden çok dershaneler
ön plana çıkmakta, dolayısıyla öğrenciler bilgiye ve ezberciliğe daha çok
yönlendirilmektedir. Oysaki asıl amaç belirli bir alanda yoğunlaşmanın dışında daha
bütüncül bir insan olabilmek için de belirli bir alanda estetik beğeni sahibi olmak ve
genel eğitimle sanatı ve oyunu bütünleştirmek olmalıdır.
Yaratıcılık, 15. ve 19. yüzyıllar arasında hemen hemen yalnızca güzel sanatlar
alanına ilişkin bir olgu olarak benimsenmiş, üstelik çoğunlukla bir ‘deha’ ya da
tanrısal ve olağanüstü güçlerle açıklanmaya çalışılarak, mistik bir çerçeve içinde
değerlendirilmiştir. Günümüzde ise, sanattaki yaratıcılık kadar, bilim ve teknikteki
yaratıcılıktan da söz edilmektedir. Bilim ve teknikteki yaratıcılık, sanatsal
yaratıcılıkta olduğundan daha başka yetilere sahip olmak demek değildir. Yaratıcılık
144
İnci SAN, a.g.e., 2004, s. 14.
145
Nuray SUNGUR, Yaratıcı Okul Düşünen Sınıflar, İstanbul: Evrim Yayınevi, Ekim 2001, s. 20.
90
süreci, tüm duyuşsal ve düşünsel etkinliklerde, her türlü çalışma ve uğraşın içerisinde
vardır. Yaratıcılık, insan yaşamının tüm yönlerinde yer alan temel bir yetenektir.
İnsan tarafından tamamlanmış her işte, yaratıcılık bir temel öğe olarak
bulunmaktadır.146
1. Resim yapma, müzik besteleme, roman, şiir yazma gibi, yeteneğe bağlı,
öğrenilebilen ve alıştırmalarla geliştirilebilen ve ürün veren yaratıcı
etkinlikler,
2. Her türlü yaratıcılığın temelinde bulunan yaratıcı tutum ve davranış
biçimi. Bu bir karakter özelliğidir ve görme, algılama ve tepki verme
yetilerinin işlenmesiyle geliştirilebilir.
Yaratıcılık sonucu ortaya çıkmış bir ürün olarak tanımlayacağımız şeyler en
geniş anlamıyla, bir senfoni, bir şiir yanında, yeni bir uçak modelinin geliştirilmesi,
yeni bir ilaç formülünün bulunması gibi şeylerdir. Görüldüğü gibi yaratıcılık, sanat
ürünleri için ne kadar geçerliyse, birtakım yaşam durumları ya da insansal ilişkiler
için de geçerli olmaktadır.147
146
Bkz: İnci SAN, a.g.e, 2004, s. 13–14.
147
İnci SAN, a.g.e., 2004, s. 16.
91
4) Yaratıcı düşünceyi engelleyen faktörleri ortadan kaldırmak.148
Yaratıcılık, bazı insanların sahip olduğu, diğerlerinin yoksun olduğu bir yeti
değildir, zekânın bir işlevidir. Yaratıcılık, insan zekâsının etkin bir biçimde katıldığı
tüm faaliyetlerde kendini gösterir. Yaratıcı becerileri geliştirmek için, bunların ne
kadar zengin olduklarının ve hangi koşullar altında ortaya çıkacaklarının farkına
varmak gerekir.149
148
Nuray SUNGUR, a.g.e., 2001, s. 23.
149
Bkz: Ken ROBINSON, Yaratıcılık, (Çev: Nihal Geyran Koldaş), İstanbul: Kitap Yayınevi, Nisan
2003, s.113.
92
olur. Değişen koşullarda karmaşık problemleri çözmek, her iki yarımkürenin
etkinliğini de gerektirir.” 150
Günümüzde, beyinle ilgili genelde kabul edilen saptamalar şunlardır: Sol yarı
küre sözel, mantıksal, çözümsel, nicelikle ilgili ve bilginin ardışık süreçlerini
denetler, saptar, olgulara dayalı düşünme biçimini kullanır; sağ yarı küre görsel,
coşkusal, eşzamanlı süreçleri denetler, örüntüsel tanıma, bütünsel ve bireşimci
düşünme biçimini saptar.
150
Ken ROBINSON, , a.g.e., 2003, s. 117.
151
Bkz: İnci SAN, , a.g.e., 2004, s. 126.
152
İnci SAN, a.g.e., 2004, s. 136.
93
Tablo–3
TÜMEL BEYİN MODELİ
COŞKUSAL
PLANLI KİŞİLERARASI
ÖRGÜTLÜ DUYGULARA DAYALI
AYRINTILI DEVİNİM DUYUMSAL
ARDIŞIK
D C
LİMBİL BÖLGE
DÜŞÜNME SÜREÇLERİ
Düşünme Alanları
94
küreler devrededir. Dalgın düşünme, derin düşünme, bilinçaltı süreçler,
görselleştirme ve duyumsal algılama gibi yetiler çalışır.
3) Aydınlanma aşamasında, düşünüler yaratıcılığa bir temel oluşturmak
üzere zihinden doğar. Bu aşama, çoğunlukla anlıktır ve iç görüler
zenginliği içinde gelişir. Birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir. Beynin
sağ üst çeyreği devrededir. Beyin, oluşumu hemen kaydeder, sol alt ve
sağ üst bölümler arasında hızlı gidip gelmeler ve yinelemeler yoluyla
çözümün tanımlanması ve uygulamaya geçirilmesi için doğrulamasını
yapar.
4) Gerçekleştirme-Doğrulama aşamasında, aydınlanma aşamasında ortaya
çıkanın, gereksinimleri karşılayıp karşılamayacağının, hazırlık
aşamasında saptanmış ölçülere uyup uymayacağının anlaşılması ve
gösterilmesi için yapılan bir dizi etkinlik yer alır. Bu aşamada beynin sol
yarı küresi devrededir.” 153
153
İnci SAN, a.g.e., 2004, s. 124–125.
154
İnci SAN, a.g.e., 2004, s. 137.
95
TÜM BEYİNLE YARATICILIK
HAZIRLIK/KULUÇKA/AYDINLANMA/GERÇEKLEME
İLGİ UYGULAMA
A D
MANTIKSAL DÜŞÜNME GÖRSELLEŞTİRME
OLGULARIN ÇÖZÜMLENMESİ SERABRAL İMGELEME
SAYISAL SÜREÇLER KAVRAMLAŞTIRMA
AYDINLANMA
GERÇEKLEME
KULUÇKA
HAZIR
SOL
SAĞ
SOL ALT SAĞ ALT
B C
Tablo–4 TÜM BEYİNSEL YARATICILIK MODELİ
155
Ken ROBINSON, , a.g.e., 2003, s. 124.
96
4.4.2. Yaratıcı Özelliğe Sahip Olan Eğitim sistemi
156
Akt: Noam CHOMSKY, Demokrasi ve Eğitim, (Çev: Zeynep Kutluata), İstanbul: bgst
Yayınları, Mart, 2007, s. 173.
157
Bkz: İnci SAN, a.g.e, 1979, s. 19–20.
97
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 29. maddesine göre eğitimin hedefi, çocuğun
kişiliğini, becerilerini, zihinsel ve fiziksel yeteneklerini mümkün olduğunca
geliştirmektir. Bu maddeye göre eğitim, çocuğun özgür bir toplumda faal bir
yetişkini yaşam için hazırlamalı, ana-babasına, kültürel kimliğine, kendi dili ve
değerleriyle, başkalarının kültürel kimliklerine ve değerlerine saygıyı
geliştirmelidir.158 Bu madde doğrultusunda, yaratıcı eğitim sisteminin ilkelerine
değinmekte yarar vardır. Nuray Sungur, yaratıcı okulun çalışma ilkelerini şu
maddelerle tanımlar:
158
Nuray SUNGUR, a.g.e., 2001, s. 68.
159
Nuray SUNGUR, a.g.e., 2001, s. 59–60.
98
eğitim sistemi, imgenin araştırılması ile gerçeği yakalama peşinde olan bireyleri
yetiştirecektir.160
160
Bkz: Nuray SUNGUR, a.g.e., 2001, s. 61.
161
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 2004, s. 130.
162
Serdar YILMAZ, İlköğretim Sanat Eğitiminde Program Geliştirme, T.C. Marmara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim
Öğretmenliği Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Tez Danışmanı: Bünyamin Özgültekin, İstanbul,
2003, Yayınlanmamış Eser, s. 93.
99
BÖLÜM V
Tahrir - 2 2 2 2
Gramer - - - 1 1
El - 2 2 1 1
Hayat Bilgisi 4 4 4 - -
Hesap Hendese 4 4 5 5 5
Tarih - - - 2 2
Tabiat Dersleri - - - 2 2
Eşya Dersleri - - - - 2
Yurt Bilgisi - - - 2 1
Resim elişi 4 4 4 2 2
Musiki 2 2 1 1 1
Jimnastik 2 2 2 2 1
Toplam 26 26 26 26 26
Ev İdaresi - - - 1 1
Dikiş - - - 1 1
164
Tablo–5 1926 Programına Göre İlkokulların Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
163
Toper AKBABA; Cumhuriyet Döneminde Program Geliştirme Çalışmaları; Bilim ve Aklın
Aydınlığında Eğitim Dergisi, Ağustos-Eylül 2004, (Electronic Version);
http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi54-55/akbaba.htm
164
Toper AKBABA, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi54-55/akbaba.htm, 2004
Dersler I. Devre II. Devre
1. 2. 3. 4. 5.
Sınıf Sınıf Sınıf Sınıf Sınıf
Türkçe 10 7 7 6 6
Tarih - - - 2 2
Coğrafya - - - 2 2
Yurt Bilgisi - - - 2 1
Tabiat
Bilgisi - - - 3 3
Aile Bilgisi - - - 2 2
Hayat
5 6 7 - -
Bilgisi
Hesap 4 4 4 4 5
Resim-İş 4 4 4 2 2
Yazı - 2 1 1 1
Müzik 1 1 1 1 1
Cimnastik 2 2 2 1 1
165
Tablo–6 1936 Programına Göre İlkokulların Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
166
Tablo–7 1948 Programına Göre İlkokulların Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
165
Toper AKBABA, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi54-55/akbaba.htm, 2004
166
Toper AKBABA, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi54-55/akbaba.htm, 2004
101
Sanatın ve sanat eğitiminin gerekliliği sonucunda ilköğretim genel eğitim
programının kapsamında bugüne kadar 1948, 1968, 1992 ve 2006 ilköğretim
programları geliştirilmiştir.
1992 yılından beri yürürlükte olup, denenip geliştirilmek üzere kabul edilen
ve 2005–2006 öğretim programına değin süren “İlköğretim Kurumları Resim-İş
Dersi Öğretim Programı”nda, 17 madde halinde dersin genel amaçlar ve ardından
genel açıklamalar bölümü belirtilmiştir. Genel açıklamalarda resim-iş eğitiminin
gerekliliği, ilkeleri, çocuk resimlerinin gelişim basamakları, eğitim durumları,
çalışma ortamının önemi, uygulama ilkeleri, dersin işlenişi ve değerlendirmeye
ilişkin görüş ve öneriler bulunmaktadır. I. sınıftan VIII. sınıfa kadar ayrı ayrı olmak
üzere amaçlar, konular ve sınıf programı başlığı altında amaç ve davranışların
belirlendiği bir çerçeve oluşturulmuştur.
167
Bkz: Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, Ankara: Ekim 2006–2589 sayısı.
102
(Talim ve Terbiye Kurulunun 14.07.2005 tarih ve 192 sayılı kararıyla kabul edilmiştir.)168
SINIFLAR
DERSLER
1 2 3 4 5 6 7 8
Türkçe 12 12 12 6 6 5 5 5
Matematik 4 4 4 4 4 4 4 4
Hayat Bilgisi 5 5 5
ZORUNLU DERSLER
Fen ve Teknoloji 4 4 4 4 4
Sosyal Bilgiler 3 3 3 3
T.C.İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük 3
Yabancı Dil 2 2 4 4 4
Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi 2 2 2 2 2
Görsel Sanatlar 2 2 2 1 1 1 1 1
Müzik 2 2 2 1 1 1 1 1
Beden Eğitimi 2 2 2 1 1 1 1 1
Teknoloji ve Tasarım 2 2 2
Trafik ve İlkyardım 1 1
Rehberlik/Sosyal Etkinlikler 1 1 1 1 1 1 1 1
ZORUNLU DERS SAATİ TOPLAMI 28 28 28 26 26 28 28 28
Yabancı Dil 2 2 2 2 2
Sanat Etkinlikleri (Drama, Tiyatro, Halk
SEÇMELİ DERSLER
168
Milli Eğitim Bakanlığı, İlköğretim Genel Müdürlüğü,
http://iogm.meb.gov.tr/pages.php?page=haber&id=43
103
(Değişik dördüncü fıkra: 2.5.2006/26156 Resmi Gazete) İlköğretim
okullarının 4. ve 5. sınıflarında özel bilgi, beceri ve yetenek isteyen; beden eğitimi,
müzik, görsel sanatlar, din kültürü ve ahlâk bilgisi, yabancı dil ve bilgisayar dersleri
branş öğretmenlerince okutulur. Ancak, ihtiyacın branş öğretmenlerince
karşılanamaması hâlinde bu dersler, yüksek öğrenimlerini söz konusu branşlarda
yapan sınıf öğretmenleri veya sınıf öğretmeni olup bu alanda hizmet içi eğitim
sertifikası almış öğretmenler tarafından ders değişimi yolu ile okutulabilir. Bunun da
mümkün olmadığı durumlarda bu dersler, sınıf öğretmenlerince okutulmaya devam
edilir.”169
169
Bkz:Milli Eğitim Mevzuat Bankası; http://mevzuat.meb.gov.tr/html/225.html
170
T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programı (1.-8. sınıflar), Ankara:
2006, s. 5.
104
5.2.1. Görsel Sanatlar Dersinin Genel Amaçları
171
T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programı (1.-8. sınıflar), Ankara:
2006, s. 8–10.
105
B. Algısal Amaçlar:
1. Öğrencinin algı birikimini ve hayal gücünü geliştirmek,
2. Öğrencinin görsel algı ve birikimleri ile öznel algılarını sanatsal
anlatımlara dönüştürebilmesine imkân tanımak,
3. Öğrencinin birikimlerini başka alanlarda kullanabilme becerisini
geliştirmek,
4. Öğrenciye bilgiyi ve birikimi dönüştürme yeteneği kazandırmak,
5. Öğrenciye yeni durumlar karşısında özgün çözümler geliştirme becerisi
kazandırmak.
C. Estetik Amaçlar:
1. Öğrencinin, sanatın ve sanat eserlerinin her zaman önemsenecek birer
değer olduğunu kavramasını sağlamak,
2. Öğrenciye doğadan, çevreden ve geçmişten günümüze miras kalan sanat
yapıtlarından haz alma, onlarla gurur duyma ve onları koruma bilincini
kazandırmak,
3. Öğrenciye görsel sanatlar sevgisi ve bu sevgiyi yaşamın her alanına
yansıtabilme, bunu davranış biçimi haline getirebilme yetisi kazandırmak,
4. Öğrenciye, doğada olan ve insan eli ile üretilen her şeyi estetik
değerlendirme birikimi kazandırmak,
5. Öğrenciye kendini ifade edebilmede estetik değerlerden yararlanma
yeteneği kazandırmak,
D. Teknik Amaçlar:
1. Öğrenciye her türlü araç ve gereci kullanarak görsel anlatım diline
dönüştürme isteği ve kullanma becerisi kazandırmak ve öğrencinin
gelişmesine imkân sağlamak,
2. Öğrenciye değişik tekniklerle elde edilen sonuçların etkilerini
sezdirebilmek ve öğrencilerin farklılıklardan zevk alabilmelerini
sağlamak,
3. Öğrenciyi farklı tekniklerin getireceği anlatım zenginliğinin farkına
vardırabilmek,
106
4. Öğrenciye kullandığı tekniklerin dışında yeni teknikler arama isteği ve
cesareti kazandırmak,
5. Öğrenciye, amacına uygun malzemeyi seçme, malzemeden anlam
çıkarma becerisi kazandırmak,
6. Öğrenciye kendini ifade etme sürecinde çıkacak sorunlara teknik
çözümler üretebilme becerisi ve güveni kazandırmak.
172
Görsel Sanatlar Dersi (1–8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e, s. 11.
107
5.2.2. GÖRSEL SANATLAR DERSİ 1.-5. SINIF ÖĞRENCİ KAZANIMLARI
Görsel Sanatlar Dersi içerik olarak; görsel sanat kültürü, müze bilinci ve
görsel sanatlarda biçimlendirme olmak üzere üç öğrenme alanında eğitim ve öğretim
yapmayı hedefler. Böylece görsel sanatların diğer dallarıyla ilgilenen ve öğrenciyi
yönlendirebilecek esnekliğe sahip bir programın yapılandırılması amaçlanır. Bu
programla, sanattan zevk alan, sanatı içselleştiren, bilinçli, estetik zevke sahip ve
eleştiri yapabilen nesiller yetiştirilmesi hedeflenir.
Görsel sanatlarda biçimlendirme; “çizgi, biçim, doku, leke, yapı, renk, gibi
‘görsel sanat öğeleri’ ile denge, vurgu, ahenk, değişiklik, hareket, ritim, dereceleme,
oran-orantı gibi sanatsal düzenleme ilkelerinin, seçilen teknik, önerilen yöntem ve
teknikler eşliğinde, duyuşsal ve devinimsel kazanımlara yönelik uygulamalar içinde
sezdirildiği, duyumsatıldığı, geliştirildiği ve pekiştirildiği”173 bir öğrenme alanıdır.
173
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 11.
∗
sanat eleştirisi: Bir sanat eserinin tanımlanması, analiz edilmesi, değerlendirilmesi,
yorumlanması, açıklanması ve yargılanmasıdır.
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 230.
174
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 11.
108
arkeolojik katmandan oluşan Türkiye Cumhuriyeti topraklarını, Anadolu
175
uygarlıklarını tanır ve bu değerlere sahip çıkma bilinci edinirler.”
175
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 12.
176
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 33–57.
109
GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 1. SINIF KAZANIM TABLOSU
GÖRSEL SANATLARDA GÖRSEL SANAT
MÜZE BİLİNCİ
BİÇİMLENDİRME KÜLTÜRÜ
1. Çeşitli sanat alanlarının 1. Doğa, gezi yoluyla 1. Müze, sanat galerisi, ören
şarkı, türkü, şiir, öykü, edindiği izlenimlerini yeri, tarihi eser, anıt vb.
masal, anı gibi türlerinden paylaşır. hakkında fikir sahibi olur.
yararlanarak görsel 2. Doğayı çirkinleştiren 2. Müze, sanat galerisi, ören
çalışmalar yapar. olumsuzlukları fark eder. yeri, tarihi eser, anıt vb.
2. Görsel çalışmalarında 3. Doğayı, doğal yaşamı belgelerle müze köşesi
çizgiyi kullanır. sevmenin, ona saygı yapmaktan haz duyar.
3. Dokulu çalışmalar duymanın önemini fark eder. 3. Müze, sanat galerisi, ören
yaparak değişik dokuların 4. Doğadan çeşitli nesneler yeri, tarihi eser, anıt vb. ile
farkına varır. seçerek görsel tasarımlar ilgili izlenimlerini paylaşır.
4. Görsel çalışmalarında yapar. 4. Müze, sanat galerisi, ören
“uzun-kısa”, “büyük- 5. Doğa ile ilgili duygu ve yeri, tarihi eser, anıt vb.
küçük”, “kalın-ince” düşüncelerini görsel olarak eserlerden yararlanarak
unsurları kullanır. ifade eder. görsel tasarımlar yapar.
5. Değişik malzemeler 6. Kendi yaşam alanını 5. Görsel çalışmalarını
arasında görsel ilişki kurar. düzenlerken doğal çevreyi sergilemekten ve bu
6. Duygu, düşünce ve korumanın gerekliliğini duyguyu çevresindekilerle
izlenimlerini çeşitli görsel kabul eder. paylaşmaktan sevinç duyar.
sanat teknikleriyle ifade 7. Evini, odasını, okulunu,
eder. sınıfını düzenli ve temiz
7. Çalışmalarını tutmanın önemini kabul
sergilemekten ve bu eder.
duyguyu çevresindekilerle 8. Gösterilen eserde neler
paylaşmaktan haz alır. gördüğünü söyler.
9. Gösterilen eserle ilgili
duygu ve düşüncelerini
açıklar.
10. Gösterilen eseri yapan
sanatçının adını bilgi
dağarcığına katar.
11. Gösterilen eserin
konusu, etkilendiği renkler,
figürler, nesneler vb.
unsurlardan yola çıkarak,
kendine özgü görsel sanat
çalışmaları yapar.
Tablo–9
110
GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 2. SINIF KAZANIM TABLOSU
GÖRSEL SANATLARDA GÖRSEL SANAT MÜZE BİLİNCİ
BİÇİMLENDİRME KÜLTÜRÜ
1. Çeşitli sanat alanlarının 1. Yaşadığı çevrenin 1. Müze, sanat galerisi ve
şarkı, türkü, şiir, öykü, düzenlenmesine ilişkin ören yerlerinin kurallarına
masal, anı gibi türlerinden olumlu ve olumsuz örnekler uygun davranır.
yararlanarak görsel verir. 2. Müze ve sanat
çalışmalar yapar. 2. Yaşadığı mekânı galerilerindeki eserlerin ören
2. Çevresinden doku beğenisine uygun eserlerle yerlerinin, tarihi yapıların,
örnekleri göstererek çeşitli güzelleştirir. anıtların vb. önemini kavrar.
yüzeylerde değişik 3. Çevresindeki kirliliği ve 3. Müze, sanat galerisi, ören
malzemelerle farklı doku düzensizliği onaylamadığını yeri, tarihi eser, anıt vb. ile
çalışmaları yapar. görsel sanatlar yoluyla ifade ilgili görsel tasarımlar yapar.
3. Basit geometrik şekiller eder. 4. Müze, sanat galerisi, ören
kullanır. 4. Güzel bir çevrede yeri, tarihi eser, anıt vb. ile
4. Basit geometrik şekilleri yaşamanın önemini kavrar. ilgili çalışmalarını sergiler.
görsel çalışmalarında 5. Gösterilen eserin 5. Ülkemizin müze, ören
kullanır. sanatçısının adını bilgi yeri, tarihi eser, anıt vb.
5. Ana renkleri tanır. dağarcığına katar. zenginliklere sahip
6. Yığma, dizme ve 6. Eserde gördüklerini olmasından gurur duyar.
yerleştirme işlemlerini açıklar.
yapar. 7. Gösterilen eserde neleri
7. Duygu, düşünce ve sevip sevmediğini nedenleri
izlenimlerini çeşitli görsel ile açıklar.
sanat teknikleriyle ifade 8. Gösterilen eserden yola
eder. çıkarak duygularını,
8. Çalışmalarını düşüncelerini, hayallerini ve
sergilemekten ve bu izlenimlerini ifade eden
duyguyu çevresindekilerle görsel tasarımlar yapar.
paylaşmaktan haz alır. 9. Çalışmalarını
sergilemekten mutluluk
duyar.
Tablo–10
111
GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 3. SINIF KAZANIM TABLOSU
GÖRSEL SANATLARDA GÖRSEL SANAT
MÜZE BİLİNCİ
BİÇİMLENDİRME KÜLTÜRÜ
1. Çeşitli sanat alanlarının 1. Güzel bulduğu nesne ve 1. Müzedeki eserlerin
şarkı, türkü, şiir, öykü, varlıklarla ilgili görsel korunmasının önemini
masal, anı, efsane gibi tasarımlar yapar. kavrar.
türlerinden yararlanarak 2. Beğenilerdeki farklılığa 2. Müzedeki eserlerin
görsel çalışmalar yapar. saygı duyar. önemini açıklar.
2. Oyunlarında kullandıkları 3. Görsel çalışmalarında 3. Müze, sanat galerisi, ören
çizgi çeşitlerinden örnekler yararlandığı eseri yapan yeri, tarihi eser, anıt vb.
verir. sanatçı hakkında bilgi edinir. yerlere ilişkin değişik
3. Oyunlarla çizgisel 4. Gösterilen eserdeki kaynaklardan araştırma
çalışmalar yapmaktan haz renklerin, biçimlerin, yapabilmenin yolarını
alır. figürlerin ve objelerin nasıl keşfeder.
4. Kendi yaptığı kullanıldığını açıklar. 4. Müzedeki eserlerle ilgili
çalışmalarda, sanatçıların 5. Gösterilen eserle ilgili duygu ve düşüncelerini
eserlerinde ve günlük duygu ve düşüncelerini ifade görsel çalışmalarında ifade
yaşamında karşılaştığı çizgi eder. eder.
çeşitlerini tanır. 6. Yapacağı görsel sanat 5. Ülkemizin müze, ören
5. Bir yüzeyde oyunlarla çalışmalarında, gösterilen yeri, tarihi eser, anıt vb.
lekeler oluşturur. eserden yararlanır. zenginliklere sahip
6. Geometrik şekillerle 7. Görsel sanat çalışmalarını olmasından gurur duyar.
görsel tasarımlar yapar. sergilemekten zevk duyar.
7. Nesnelerin görünümlerini
lekesel olarak algılar.
8. Çalışmalarında çizgi,
renk, biçim ve leke
ilişkilerini kullanır.
9. Ana ve ara renkleri ayırt
eder.
10. Renkleri karıştırarak
renk zenginliğini keşfeder.
11. Çevresindeki çiçekler,
evler, bitkiler, kuşlar vb.
varlıkları belirleyerek, bu
varlıkların birer biçimleri
olduğunu fark eder.
12. Çevresinden belirlediği
biçimlerden hareketle özgün
çalışmalar yapar.
13. Yaptığı çalışmalarını
sergilemekten ve bu
duyguyu çevresindekilerle
paylaşmaktan haz alır.
Tablo–11
112
GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 4. SINIF KAZANIM TABLOSU
GÖRSEL SANATLARDA GÖRSEL SANAT
MÜZE BİLİNCİ
BİÇİMLENDİRME KÜLTÜRÜ
1. Çeşitli sanat alanlarının 1. İki ve üç boyutlu görsel 1. Yakın ve uzak çevresinde
şarkı, türkü, şiir, öykü, sanat eserlerini ayırt eder. bulunan ören yeri, tarihi
masal, anı, efsane gibi 2. Üç boyutlu eserlere, farklı eser, anıt gibi yerlerin
türlerinden yararlanarak yönlerden bakıldığında geçmişi hakkında ön bilgi
görsel çalışmalar yapar. değişik görünümleri edinir.
2. Renklerin ışığa göre olduğunu fark eder. 2. Müzelerin içerdiği
değiştiğini fark eder. 3. Yaşamdaki her varlığın eserlere göre Arkeoloji
3. Bir rengin değerlerini kendine özgü bir güzelliği Müzesi, Etnografya Müzesi
kullanarak resim yapar. olduğunu fark eder. ve Bilim Müzesi gibi
4. Renklerin duygu ve 4. Bulunduğu yöreye ait bir sınıflandırıldığını fark eder.
düşüncelerle ilişkisini el sanatı ürününü inceler. 3. Ören yeri, tarihi eser,
tartışır. 5. Yöresel el sanatları anıtlar ve müzelerden yola
5. Doğal ve yapay ürünlerinin hangi açıdan çıkarak iki veya üç boyutlu
(üretilmiş) nesneleri ayırt önemli olduğunu tespit eder. tasarımlar yapar.
eder. 6. Bulunduğu yöreye ait bir 4. Orijinal eser ile
6. Çevresindeki benzer el sanatı ürününden yola röprodüksiyon arasındaki
biçimlere örnekler verir. çıkarak görsel tasarımlar farkı bilir.
7. Çevresindeki biçim ve yapar. 5. Görsel çalışmalarını, sınıf,
zıtlıkların neler olabileceğini 7. Resim ile fotoğraf okul panosu ve standında
tartışır. arasındaki farkı bilir. sergilemekten haz duyar.
8. Çevresindeki örneklerden 6. Ülkemizin müze, ören
yola çıkarak merkezi ve yeri, tarihi eser, anıt vb. gibi
simetrik dengeyi fark eder. zenginliklerine sahip
9. İki ve üç boyutlu olmasından gurur duyar.
çalışmalarında çizgileri
kullanmaktan haz alır.
10. Üç boyutlu basit
geometrik biçimlerle inşa
yapar.
11. Doğaya ve nesnelere
ilişkin çeşitli bakış açılarının
farkına varır.
12. Görsel çalışmalarında
doğal ve yapay nesnelerden
yararlanabileceğinin farkına
varır.
13. Duygu, düşünce ve
izlenimlerini çeşitli görsel
sanat teknikleriyle ifade
eder.
14. Çalışmalarını
sergilemekten ve
arkadaşlarının yaptığı
eserleri izlemekten zevk alır.
Tablo–12
113
GÖRSEL SANATLAR DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 5. SINIF KAZANIM TABLOSU
GÖRSEL SANATLARDA GÖRSEL SANAT
MÜZE BİLİNCİ
BİÇİMLENDİRME KÜLTÜRÜ
1. Çeşitli sanat alanlarının 1. Bir eserin, görsel 1. Müze, ören yeri, tarihi
şarkı, türkü, şiir, öykü, sanatların hangi dalına ait eser, anıt vb. ziyaretleri
masal, anı, efsane gibi olduğunu ayırt eder. yapmaya istek duyar.
türlerinden yararlanarak 2. Aynı konunun değişik 2. Müze, ören yeri, tarihi
görsel çalışmalar yapar. teknik, malzeme ve anlatım eser, anıt vb. yerlerde
2. Nokta etkisi yaratan biçimleriyle ifade edindiği bilgileri ve gördüğü
varlıklara çevresinden edilebileceğini bilir. eserlerin tarihle ilişkisini
örnekler göstererek, nokta, 3. Beğenilerin, zaman, arkadaşları ile tartışır.
benek ve lekelerle renkli eğitim, kültür vb. etkenlere 3. Restorasyon ve
özgün kompozisyonlar göre değişebileceğini bilir. konservasyonun amacını
yapar. 4. Uzak ve yakın açıklar.
3. Nokta ve çizgi etkisi çevresindeki doğal ve tarihi 4. Gördüğü tarihi eserlerden
veren üç boyutlu güzellikleri tanır. yola çıkarak görsel
malzemelerle özgün 5. Uzak ve yakın tasarımlar yapar.
çalışmalar yapmaktan zevk çevresindeki doğal 5. Ülkemizin müze, ören
alır. güzelliklerin, kültürel yeri, tarihi eser, anıt vb.
4. Soğuk ve sıcak renkleri yapıların özelliklerinin zenginliklere sahip
ayırt eder. bozulmaması gerektiğini olmasından gurur duyar.
5. Zıt renkleri kullanarak nedenleri ile açıklar.
görsel çalışmalar yapar. 6. Uzak ve yakın çevresinin
6. Çevresindeki renk doğal ve tarihi güzelliklerini
uyumsuzluklarının farkına görsel çalışmalarında
varır. kullanır.
7. Merkezi, simetrik ve 7. Sanatçı-zanaatçı ayrımını
asimetrik dengeyi ayırt yapar.
ederek çalışmalarında
kullanır.
8. Görsel doku oluşumunda;
nokta, çizgi, renk, biçim ve
leke tekrarlarının etkisini
fark ederek çalışmalarında
kullanır.
9. Fotoğraflarda ve
resimlerde kullanılan
perspektifsel görüş açılarını
belirler.
10. Duygu ve düşüncelerini
çeşitli görsel sanat
teknikleriyle ifade eder.
Tablo–13
114
olabilir. Etkinlik örneklerinden bazılarına, ‘Görsel Sanatlar Dersinin Diğer Derslerle
İlişkisi’ konusunda değinilecektir.
177
Vicdan Nalbur TAŞDEMİR, İlk ve Orta Öğretimde Sanat Eğitiminde Öğrenci ve Öğretmen
Başarılarının Değerlendirilmesi, X. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi, I. Cilt, Abant İzzet
Baysal Üniversitesi, (Bildiriler), 7–9 Haziran 2001, s. 479.
178
Vicdan Nalbur TAŞDEMİR, a.g.e., 2001, s. 480.
115
kavranıp anlaşılmasında, sanat eğitiminin çok önemli ve olumlu etkileri vardır.”179
Çünkü estetik ve görsel algı beyinsel gelişim için önemli iki özelliktir. Çocuğun
sanatsal ve zihinsel gelişim basamaklarında bu konunun önemi vurgulanmaya
çalışılmıştır.
179
İnci SAN, Beyin Devinim ve Tümel Öğrenme, X. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi, II. Cilt,
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, (Bildiriler), 7–9 Haziran 2001, s. 1166.
180
Haluk YAVUZER, a.g.e., 2005, s. 26.
181
Bkz: Serdar YILMAZ, a.g.e., 2003, s. 90.
116
Günümüzde yeniden düzenlenen eğitim programları beynin iki lobunu da
işlevsel hale getirmeye yöneliktir.
182
Vicdan Nalbur TAŞDEMİR, a.g.e., 2001, s. 481.
183
Hatice BENGİSU, İlköğretimde Görme Yetisinin Kazandırılmasında Görsel Sanatların
Önemi, X. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi, I. Cilt, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, (Bildiriler),
7–9 Haziran 2001, s. 571.
184
Bkz: Hatice BENGİSU, a.g.e., 2001, 573.
117
örtüşen özellikleri gibi birçok özellikten çıkarırız. Böyle nesnelerin algılanması ne
kendiliğinden gerçekleşen ne de doğal olan bir durumdur. Aslında şekillerin ve
fotoğrafların yorumlanmasında etkili olan gizli kavrayışların edinilmesi gereklidir.
Toplumumuzda çocuklar, aile fotoğraflarına bakarken, televizyon seyrederken
resimleri kullanmakta ya da resim içerikli malzemelerin yaşantılarına katıldığı bir
dizi etkinlilikte bulunmakta ve bu yolla resimleri yorumlamayı öğrenmektedirler.”185
185
David WOOD, Çocuklarda Düşünme ve Öğrenme, (Çev: Mine Özünlü), İstanbul: Doruk
Yayımcılık, , 2003, s. 144–145.
186
Bkz: David WOOD, a.g.e., 2003, s. 56.
187
Bkz: İnci SAN, a.g.e., 1979, s. 114.
188
İnci SAN, a.g.e., 1979, s. 115.
118
imgeler, çocuğu nesne dünyası hakkında bilgi sahibi yaptığı gibi, imgesel dünyasının
da gelişmesi için gereklidirler.189
“Hayat Bilgisi Dersi, işitme ve görsel algıya yönelik bir derstir. Çocuğun
içinde bulunduğu çevreyi daha iyi tanımasını sağlar ve çocuğu bu yönde eğitir.
Dolayısıyla gözlem, deney ve hayat dersidir. Araç ve gereçleri sanatta olduğu gibi
doğanın kendisidir. Bir hayvan ve bitkinin tanınması, sınıflanması, anatomik
bakımdan incelenmesi gibi davranışlar, çocuğun çevresi ile olan ilişkisini
kuvvetlendirir. Çocuklarda 8–10 yaşına kadar ayrıntıyı görme, nesnelerin
niteliklerini ayrımsama bir sistem içinde gelişir. Bakma-görme eğitimi bu gelişmeyi
hızlandıracak ve daha üstün düzeye çıkaracaktır.”190 Bu nedenle Görsel Sanatlar
Dersi’nde çocuk, zihinsel gelişim basamakları içinde çevreden gözlemleyerek ve
Hayat Bilgisi dersinde edindiği görsel bilgileri kullanarak ve pekiştirerek deneyler ve
uygulamalar yapma şansı edinir.
Temel eğitim için Hayat Bilgisi dersi, ilköğretimin üçüncü sınıfına kadar
merkez ders olarak ele alınır. Programda yer alan ifade ve beceri dersleri (Türkçe,
Matematik, Görsel Sanatlar Dersi, Müzik, Beden Eğitimi v.b) Hayat bilgisi dersine
189
Bkz: Yrd. Doç. Dr. Metin İNCE, Sanat Eğitimi/Öğretiminin Gelişiminde İmge ve İmgesel
Öğrenme Yaklaşımı, Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Sanat Eğitimi Sempozyumu,
Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Resim-İş Eğitimi Ana Bilim Dalı, Resim-İş Eğitiminde Yeni
Yaklaşımlar, Ankara: 28–29–30 Nisan 2004, s. 181.
190
Hatice BENGİSU, a.g.e., 2001, s. 569.
119
yönelik olarak bu dersin ünitelerini ilgi merkezine alacak biçimde ele alınır ve
işlenir.
Matematik
Türkçe Görsel
Sanatlar
Hayat
Bilgisi
Müzik Beden
Eğitimi
Örnek–1:
191
Hatice BENGİSU, a.g.e., 2001, s. 569.
192
Bkz: Mesut TOKER, Yeliz DOĞANÇAY ÇELİK, İlköğretim 3. Sınıf Hayat Bilgisi Ders
Kitabı, Ankara: Evren Yayıncılık, 2006, s. 46.
193
Bkz: Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 40.
120
‘Çevremizi Temiz Tutalım’ 3. sınıf etkinlik kazanımları: ∗
Örnek–2:
3. sınıf Hayat Bilgisi Dersi’nde ‘Dün Bugün Yarın’ temasında yer alan
‘Müzede Neler Var?’ okuma parçasında, öğrencilere müzeler ve müzelerde
sergilenen eşyalar hakkında bilgi verilir. Müzelerde görülen nesnelerle
günümüzdekiler arasında benzerlik ve farklılıklar açıklanarak, öğrencilere nesnelerin
zaman içindeki değişimi kavratılır.195 Çocuklar bu evrelerinde somut işlemler
döneminde olduklarından; dün, bugün kavramları yeterli olgunlukta değildir.
Çocukların bu yetilerini görsel algı birikimleriyle desteklemek önemlidir.
3. sınıf Görsel Sanatlar Dersi, Müze Bilinci öğrenme alanında verilen ‘200
Yıl Sonra’ ve ‘Bilgiye Yolculuk’ etkinlik örnekleri, Hayat Bilgisi Dersi’nde ‘Dün
Bugün Yarın’ temasında yer alan ‘Müzede Neler Var?’ konusuyla ilişkilidir.
∗
Bkz: 3. sınıf Görsel Sanat Kültürü Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–11, s. 108.
194
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 40.
195
Bkz: Mesut TOKER, Yeliz DOĞANÇAY ÇELİK, a.g.e., s. 134-135.
121
‘200 Yıl Sonra’ ve ‘Bilgiye Yolculuk’ 3. sınıf etkinlik kazanımları:∗
∗
Bkz: 3. sınıf Görsel Sanat Kültürü Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–11, s. 108.
196
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 46.
122
sonucuna ulaşmaları sağlanır. İstenirse, konuyla ilgili bilgiye ulaşma sürecini
kapsayan canlandırmalar yaptırılabilir.”197
Örnek–3:
6- Müze, ören yeri, tarihi eser, anıt vb. ziyaretleri yapmaya istek duyar.
7- Müze, ören yeri, tarihi eser, anıt vb. yerlerde edindiği bilgileri ve
gördüğü eserlerin tarihle ilişkisini arkadaşları ile paylaşır.
8- Restorasyon ve konservasyonun amacını açıklar.
9- Gördüğü tarihi eserlerden yola çıkarak görsel tasarımlar yapar.
10- Ülkemizin müze, ören yeri, tarihi eser, anıt vb. zenginliklere sahip
olmasından gurur duyar.
‘Kazı Çalışması’ etkinlik örneğinde; “Öğretmen vazo, çömlek, testi vb. gibi
sağlam bir seramik ürününü öğrencilerle birlikte kırarak, parçaları okul bahçesi
197
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 46.
198
Bkz: Gülümser –İhsan AKHARMAN, İlköğretim Tüm Dersler–5, İstanbul: Altın Bilgi
Yayınları, Temmuz 2006 s. 498–499.
∗
Bkz: 3. sınıf Müze Bilinci Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–11, s. 110
199
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 56.
123
içinde belli bir alanda öğrencilerin görmediği bir zaman diliminde gömer. Daha
sonra öğrencilere evlerinden getirdikleri diş fırçası, kürdan, dal parçası gibi,
materyale zarar vermeyecek araçlar yardımıyla bulmalarını sağlar. Bulunan bu
parçalara numaralar verilerek kayıt altına alınır. Parçalar özenle sınıfa taşınır. Bir
kazının canlandırıldığı bu çalışmayı, sınıf ortamında yapıştırıcı maddelerle
birleştirmek suretiyle basit bir restorasyon çalışması gerçekleştirilebilir.”200
Örnek–1:
200
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 56.
201
Bkz: M. ALDI, C.DURAN, A. GÜNDOĞDU, M. GÜNYÜZ, İ.H. KARATAŞ, M.A. ÖZKAN
VE Ü. UNCU, İlköğretim Türkçe–1 Öğrenci Çalışma Kitabı, İstanbul: Erdem Yayınları, 2006,
s. 32–48.
124
‘Parmak Kuklalarıyla Oyun’ 1. sınıf etkinlik kazanımları:∗
1- Çeşitli sanat alanlarının şarkı, türkü, şiir, öykü, masal, anı gibi
türlerinden yararlanarak görsel çalışmalar yapar.
6- Duygu düşünce ve izlenimlerini çeşitli görsel sanat teknikleriyle ifade
eder.
Örnek–2:
5. sınıf örneği olarak, Türkçe Dersi’nde ‘Görsel Sunu’ öğrenme alanı ile ilgili
olarak, “Duygu, düşünce ve bilgilerini görselleştirmede renkleri kullanır.”203 Buna
örnek olarak, Görsel Sanatlar Dersi-Görsel Sanatlarda Biçimlendirme öğrenme
alanında ‘Parmaklarım Konuşuyor’ etkinliği verilmiştir.
∗
Bkz: 1. sınıf Görsel Sanatlarda Biçimlendirme Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–9, s. 106.
202
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 33.
203
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 54.
∗∗
Bkz: 5. sınıf Görsel Sanatlarda Biçimlendirme Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–13, s. 110.
125
‘Parmaklarım Konuşuyor’ etkinlik örneğinde; “Öğrenciler, işaret
parmaklarının ikisini de birbirinin kontrastı olan renklerle boyarlar ve onları birer
karaktermiş gibi, hayal dünyalarına göre konuştururlar. Daha sonra bu renkleri
kullanarak parmak baskısı yapabilirler. Öğrenciler aynı etkinliği, diğer parmaklarını
kullanıp bazı parmakları sıcak renklerle, bazı parmakları soğuk renklerle boyayarak
da yapabilirler. Bu yolla, resim yüzeyinde çeşitli görsel oyunlar elde edebilirler.”204
Örnek–3:
İlköğretim 3., 4. ve 5. sınıfların Türkçe ders kitaplarında ‘Güzel Sanatlar’
teması yer alır. Bu temada, öğrencilere Güzel Sanatlarla ilgili bilgiler verilir.
Örneğin; ilköğretim 3. sınıf Türkçe ders kitabında yer alan ‘Güzel Sanatlar’
temasında, “Güzel sanatlar deyince hangi sanat dalları aklınıza geliyor? Güzel ve
sanat sözcüklerinin anlamları ve aralarındaki anlam ilişkisi nedir? Bir sanat şenliği
düzenleyecek olsanız hangi etkinlikleri yapmayı düşünürsünüz?”205 gibi sorulara
cevap aranarak, çocukların güzel sanatlar hakkında bilgi edinmeleri sağlanır.
204
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 54.
205
H. Metin YILDIZ, Ayşe Özdemir, İlköğretim Türkçe–3 Ders Kitabı, Ankara: Kök Yayıncılık,
2006s. 75.
206
Hatice BENGİSU, a.g.e., 2001, s. 570–571.
126
Örnek–1:
İlköğretim 2. sınıf Matematik Dersi’nde, ‘Geometrik Şekiller’ alt öğrenme
alanı ile öğrenciler, ‘Kare, dikdörtgen ve çember modelleri oluşturur.’207
∗
‘Renkli Kâğıtlarla Oyun’ ve ‘Misafircilik’ 2. sınıf etkinlik kazanımları:
Örnek–2:
İlköğretim 4. sınıf Matematik Dersi’nde, ‘Geometrik şekiller’ öğrenme alanı
‘Geometrik Cisimler’ alt öğrenme alanı ile öğrenciler, üçüncü boyutu kavrarlar. 4.
sınıf Görsel Sanatlar Dersi-Görsel Sanat Kültürü öğrenme alanında yer alan ‘Üçüncü
Boyut’ etkinlik örneği, öğrencilerin cisimlerin üçüncü boyutlarını görsel olarak
kavramalarında yardımcı olur.
207
Bkz: Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 39.
∗
Bkz: 2. sınıf Görsel Sanatlarda Biçimlendirme Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–10, s. 107.
208
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 38.
209
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 38.
127
‘Üçüncü Boyut’ 4. sınıf etkinlik kazanımları:∗
1- İki ve üç boyutlu görsel sanat eserlerini ayırt eder.
2- Üç boyutlu eserlere, farklı yönlerden bakıldığında değişik
görünümleri olduğunu fark eder.
Örnek–3:
∗
Bkz: 4. sınıf Görsel Sanatlar Kültürü Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–12, s. 109.
210
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 50.
∗∗
Bkz: 5. sınıf Görsel Sanatlarda Biçimlendirme Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–13, s. 110.
128
ister. Örnekler çoğaltılarak öğrencilerin asimetrik dengeyi kavramaları sağlanır.
Daha sonra asimetrik duruşa sahip insan figürleri resimlemeleri istenebilir.”211
İlköğretim temel eğitim çağında Beden Eğitimi Dersi, günlük yaşama dönük
beceriler geliştirmeyi ön plâna almaktadır. Bu doğrultuda fiziksel ve kişilik
özelliklerinin kazandırılmasına ağırlık verilmektedir. Çocuklar için bir gruba ait
olarak çeşitli oyunlar oynama, duygusal gelişimleri için önemlidir. Beden Eğitimi
Dersi’nde arkadaşlarıyla birlikte oynadıkları oyunların, öğrendikleri sportif
becerilerin yanında yaşamsal aktiviteleri Görsel Sanatlar Dersi’nde resim yoluyla
aktarabilirler.
Örnek–1:
1- Çeşitli sanat alanlarının şarkı, türkü, şiir, öykü masal, anı, efsane
gibi türlerinden yararlanarak görsel çalışmalar yapar.
211
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 54.
∗
Bkz: 3. sınıf Görsel Sanatlarda Biçimlendirme Öğrenme Alanı-Kazanımlar, Tablo–11, s. 110.
129
her öğrencinin bu konuda istediği bir resmi renklerle, biçimlerle anlatması
sağlanır.”212
İlköğretim 7–11 yaş grubunda, sözü edilen tüm dersler için görsel algının
eğitimi önemlidir. Bu eğitim de en iyi biçimde Görsel Sanatlar Dersi ile verilir.
Resim çocuğun dış dünyayı algılayış biçiminin bir göstergesidir. Çocuk sanat yapma
kaygısı duymadan öğrenmek için resim yapar. Resim, çocuğun görsel dilidir ve bu
dili çizdiği ve boyadığı resimlerinde konuşturur.
212
Görsel Sanatlar Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Kılavuzu, a.g.e., s. 42.
130
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERİLER
6.1. SONUÇ:
Bu tez çalışmasında;
• Yaratıcılık konusu incelenmiş; yaratıcılığın herkeste var olan bir yeti olduğu
ve gelişmesinin yaratıcı bir eğitimle gerçekleşeceği saptanmıştır.
6.2. ÖNERİLER
132
KAYNAKÇA
ALDI M., DURAN C., GÜNDOĞDU A., GÜNYÜZ M., KARATAŞ İ.H., ÖZKAN
M.A. ve UNCU Ü. (2006). İlköğretim Türkçe–1 Öğrenci Çalışma Kitabı.
İstanbul: Erdem Yayınları.
AYTAÇ, Kemal. (1980). Avrupa Eğitim Tarihi. Ankara: Dil Tarih ve Coğrafya
Fakültesi Basımevi.
133
BULUT, Ümran. (1995). Yeni Çağ’dan Bugüne Savaş Resimleri. (Sanatta
Yeterlilik Eser Metni). İstanbul: Yayınlanmamış eser.
ERİNÇ, Sıtkı M. (2004). Kültür Sanat Sanat Kültür. Ankara: Ütopya Yayınevi.
134
FİSCHER, Ernst. (2003). Sanatın Gerekliliği. (Çev: Cevat ÇAPAN). İstanbul: Payel
Yayınları.
Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Kılavuzu. (2006). Ankara: T.C. M.E.B. İlköğretim
Genel Müdürlüğü.
135
LYNTON, Norbert. (2004). Modern Sanatın Öyküsü. (Çev: Prof. Dr. Cevat
ÇAPAN, Prof. Dr. Sadi ÖZİŞ). İstanbul: Remzi Kitabevi.
SHINER, Larry. (2004). Sanatın İcadı. (Çev: İsmail TÜRKMEN). İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
136
SUNGUR, Nuray. (2001). Yaratıcı Okul Düşünen Sınıflar. İstanbul: Evrim
Yayınevi.
TANSUĞ, Sezer. (1999). Resim Sanatının Tarihi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
137
INTERNET
Ahu ANTMEN, Sanat Eleştirisi, Radikal İnternet Baskısı, 5 Ocak 2005;
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=139353
Yeni-Dışavurumculuk, 2007;
http://liman.goodforum.net/Ders-sayfalary-c3/sanat-tarihi-f32/NEO-
EKSPRESYONYZM-Yeni-Dyavurumculuk-t125.htm
Mimesis, 2007;
http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Mimesis#top
Sanat;
http://www.cumhuriyet.edu.tr/akademik/bolum güzelsanat/sanat.html
138