Professional Documents
Culture Documents
Sarıkaya Makale
Sarıkaya Makale
anlayışına paralel bir İslamiaşma yaşanmış; ğı dönemde ehl-ı' reYin önemli bir temsilcisi
çevrede, yarı-göçebe ve göçebe zümreler ara- olmuştur. İman açısından bütün inananları
sında ise Kitabi dinden farklı "popüler İslam" eşit kabul ederek mevali arasında taraftar
şeklinde ifade edilebilecek bir Müslümanlık bulan Ebu Hanife, insanın, kendi iradesiyle
yaptığı fiilierinde hür olduğunu, dolayısıyla
yayılmıştır. Bu durum büyük ölçüde kendile-
rini dine hizmete adayan gezgin dervişler davranışlarından sorumlu olduğunu ifade
vasıtasıyla vuku bulması nedeniyle zamanla
ederek resmt ,otoriteyle ters düşm~§tür.
dint hayat, tarikadar şeklinde kurumlaşan Bununla birlikte Horasan destekli olarak
tasavvufi düşünceyle bütünleşen bir yapılan iktidara gelen Abbastler onun talebesi Ebu
ma arz etmiştir. Ancak iki çizginin de birbiri-
'
Yusuf'u Kadı'l-Kudadık görevine getirmişler,
ne paralel geliştiklerini, temelde aynı inanç böylece Hanefilik, arneli mezhep olarak ülke
kalıplarına ve motiflerine sahip olduklarını
genelinde yayılma imkanı bulmu§tur. Bunun-
söylemek mümkündür. Zira bu gruplar, dinin la birlikte Horasan ve Maveraünnehir' de
ve devletin bekası için birlikte mücadele Ebu Hanife'nin fıkhi görü§lerinin yanında
irikadı görü§leri de gündelik politikadan uzak
etmekten geri durmamışlardır.
(ll) İbnü'l.Esir, lX, .396·.397.
Türklerin Müslüman olmaları VIİI. (12) ~el Esin, "Tıldclerin İslamiyere Gi.rişi", .304·.305.
(13) Unver Günay, Di11 Sosyolojisi, Isıanbul1999, 287 vd.
asırlarda başlamakla birlikte, geniş kitleler (14) Günay·Güngör, 197.
duran ve sınır boylannda cihat ve irşad faali- bin dışında kalan mezheplerle mücadele
yetlerine iştirak eden Mürcie tarafından tem- yolunu tutmuşlardır. Tfukler böyle bir ortam-
sil edilmiştir. 15 İman-amel ayrımından hare- da karşılaştıkları Sün.niliğe, samirniyetle tabi
ketle Müslüman olduğunu söyleyen herkesi olup, Ehl-i Sünnet yolunda büyük bir gayret-
Mü'min kabul eden ve diğer Müslümanlarla keşlik içinde kendilerini halifenin yeni koru-
eşit gören Milicil anlayış, VIII. asnn başlann yuculan olarak sayıp İslam'ı iç ve dış tehlike-
dan beri bölgede kabul görmüş; 16 giderek lere karşı desteklemek ve savunmakla sorum-
gelişip IX. asnn başlannda Matüıidi'nin şah lu sayan bir mefkureye sahiptiler.v Nitekim,
sında sistematik bir düşünce ekolüne dönüş rivayete göre Em1r İsmail b. Ahmed (892-
müş17 ve Ehl-i Sürınet'in ikinci büyük kolunu 907), bölgedeki alimleri toplayarak, sapık
teşkil etmiştir. Nitekim Ebu'l-Leys es-Semer- fikirlecin yayılma tehlikesine karşı Sünni
kandi (983) Sünnilik için ilk defa Ehl-i Sün- inancın yorumlanmasını istemiş; bu görevi
net ve'l-Cemaat terimini kullanarak bunu üstlenen İshak b. Muhammed el-Hakim
açıkça ifade etmiştir. 18 es-Semerkandi'nin (953) yazdığı "Sevadü'l-
Jlzam" Sünniliğin amentüsü ve ilmihali ola-
Horasan ve Maveraünnehir coğrafyası rak .resmi kabul görmüş~. 26 Ebu Mansur
Samaruler zamanında (892-999) hemen her Muhammed b. Muhammed b. Mahmud
yöne ulaşan ticari hayatı, yükselen ekonomik el-Matüıidi (944), Irak'taki Eş' ari ekolünden
seviyesi, kültür ve medeniyet hayatının inki- farklı olarak muhafazakar kelamcılann for-
şafı. ile altın çağını yaşamış; 19 Türklerle ticari malizmiyle Mutezile'nin rasyonalizmini
münasebet kuran tüccarlar, İslam'ın Tfukler uzlaştıran, Ebu Hanife'nin eserlerinde ortaya
arasında en ücra yerlere kadar ulaşmasına koyduğu inanç esaslarını sistemleştiren bir
vesile olmuşlardır.20 Müslüman olan bu Türk- mezhep oluşturmuşturY Y Ziya Yörükan'ın
ler, hem ülke sınırlarının korunması, hem de Türk Sünnfliğı"28 diye ifade ettiği Matüıidili 159
kendi ırkdaşlanna örnek olma işlevini üstlen- ğin görüşlerini ana hatlarıyla belirtmekte fay-
mişlerdir. Öte yandan Samarulerin, Huttal ve da millahaza ediyoruz.
Buhara'daki Budist viharalarından mülhem
olara,k oluşturdukları ilk medreselerde,21 ülke İmamu'l-Huda Matüridi Hanefi alim-
genelinde yaptırdıklan cihat faaliyetleri lerinden aldığı inançları, aynı doğrultuda
yanında medrese işlevine de sahip ribatlar- geliştirerek29 Ebu'I-Hasen el-Eş'ariye göre
da22 ilmi faaliyetler ciddi boyutlara ulaşmıştır. daha doyurucu, makul ve anlaşılır bir inanç
Öyle ki IX. asnn başlannda bölgedeki Sünni (15) Sönmez Kutlu, Trükleritr İrltimlapna Sıir~lmm/e Miirci~ ve Tesir-
/m, Ankara 2000, 197 vd.
alimlerin sayısı dört yüze ulaşmaktaydı. 23 (16) Wı!Ired Mıı.delung, "Horasan ve Mıı.veriüııııehr'de tık Mlircie ve
HandlliAiJı ~yılışı", çev. S. Kutlu, AÜİFD, xxxm, 240-247.
Bu ilmi faaliyetlere bazı dervişlerin fer- (17) Miıuridi, Kittibu't.Jevhid; ıışı: F. Huley(İstanbul1979, HJJ/eyf'ıiı
Multadime.ıi, 5; Kutlu, 273-274.
di irşad faaliyetleri eklenmiştir. Dünya nimet- (18) E. Ruhi Fığlalı, Çağmrrzda İtikııdi İs/4m Merkplm, 4. b3Skı, Anka·
ra 1990,55.
lerinden uzaklaşınış, kendilerini İslam'ı yay- (19) Claude Cahen, İslômiyeı, sev. E. N. Erendor, İstıınbul, 1990, 196.
(20) Faıuk Sümer, "Tütkleri.n Islimiyeıe Gi.mıele.ri", 7-9.
ma görevine adayan bu dervişler uzak coğraf (21) Banhold, Dersler, n-78; Esin, İslômiy~ttm 6~tctki Tıirk Kiilttir
yalarda serbestç'e dolaşarak dini tebliğ ve Tarihi v~ İrlômiyete Giri;i, İstanbul1978, 151.
(22) Kl5prülü, "Ribat", Vtıkrfoır Dergisi, c. n, 1942, 272-273. Esin,
irşad faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Sonraki "Tıirkleri11 lslômiyete Girip~. 290; IGtııpçı, Orta AJya'do İslanıiyehiı
Yızyrl'l' ve Türkler, 115-116.
.dönemlerde Ahmed Yesevi'nin şahsında tari- (2.3) Hakim es·Senıerkaodi, SI!Vtidu'I-A:ıam, İstanbul1877, 39. Ayna
kat halinde sistemleşen bu tasavvuf geleneği ~ .• Em.nıll.ah.Yüksel, ~·adier ile Mituridiler Arasındaki Göı:üş
Ayn.lıklan",Ata. Ü11i. İİFD, S. 4, Emırum 1980,96.
nin bölgedeki ilk mümessilleri, İbrahim (24) Esin,İrlamiyeım Ö~tceki, 150-151.
(2$) Lewis, H4#ler, çev. A. Aktan, İstanbul 1995, 27.
Ethem (771) ve Şakik Belbfdir.24 (811-2) (26) Mıı.delung, 247.
(27) Gilnalıay, "S<!Içuklular Horasan'a İndikle.ri Zaman İslam Dünya·
sının Siyasal, Sosyal, Ekonomik ve Dini Durumu", Belkten, c. vn,
Samaruler Sü.nnlliği benimsemişler, 1943, 81-82, 84·85; Günay-Gilngör, 206.
resmi atamalarda Hanefi ulemaya öncelik (28) 'iUsuf Ziya Yönikan, İrlôm Akôid Sislemind~ Gelipneler, ıışr, T.
Yörükaıı, Ankara 2001, XXXI'l
tanıınışlar; dini siyasetleri gereği bu mezhe- (29) Huleyf'iu Mı1kadimesi, 8.
sistemi ortaya koymuştur. O, inançlarui olu- ettiği şöhreti bulamamıştır. Bunda Ebu
şumu ve delillendirilmesinde naklin yanında Hamid el-Gazzali (ll ll) ile birlikte alimlerin
akla da değer vermiş; 30 aklı kullanmanın bu iki mezhebin arasını te&ik etmeksizin bir-
gerekliliğini vurgulamış, aklı kullanmaktan likte değerlendirişi ve Batınilikle mücadele
vazgeçmeyi şeytam vesvese olarak nitelendir- ortamında Eş' aıiliğin resmi mezhep haline
miştir.31 Zira, aklını kullanan insan, inançlan- gelişi etkin olmuştur. Zamanla muhtemelen
mn bilincinde ve farkındadır. Nitekim el-Ma- resmi otoritelerin menfaati gereği, Eş'ari
türldi, kişinin inançlannın tahkiki olması siyasi doktrin ve kaderci (fatalist) zihniyet
gerektiğini belirterek, taklidi reddeder. 32 .topluma yerleşmiştir. Matuıid1lik Osmanlı
Görüşlerini Kur' an merkezli olarak ortaya larda yeniden canlanma fırsatı bulmuş; İbn
koyan el-Matüıidi, Kur'an'da çelişki olmaya- Hümam (1457), Hızır Bey (1458), Kemaled-
cağından harekede onu bir bütün olarak din Beyazi (1687) gibi alimler yetişmişse bile,
anlama; ayederi birbiriyle açıklama usulüiıü. M. Ş. Günaltay'ın da belirttiği gibi Mısır fet-
benimsemiştir. 33 Bunun tabii bir neticesi ola- ' hinden sonra Ezher'den getirilen ulemanın
rak Kur' an' da Allah' a izafe edilen haberi etkisiyle XVI. asnn ikinci çeyreğinden itiba-
sıfadan te'vil etmeksizin kabul ederek, "biz renskolastik kadercianlayış devlete ve toplu-
sadece ayette Allah'ın murad ettiğine iman ma yerleşmiş, ilmi düşünce büyük ölçüde
ederiz, teşbihi nefy eder, hiçbir yorum yap- körelmiştir. 40 .
madan ilahi murad ne ise ona iman ederiz",
diyerek bu konuda Selef bilginlerine uyar. 34 Tarihte İtil Bulgarlan41 ve Karahanlı
O, Eş'ari gibi Allah'ın zatına nispet edilen lardan itibaren devlet kuran Müslüman
sıfadan ispat etmiş, kadere imanı, ahiret Türklerin hemen' hepsi,42 devletin dini politi-
ahvaline dair ayet ve hadis ile sabit olan kasında Sünni-Hanefi mezl;ıep çizgisinde
160 hususlan kabq.l etmiştir.>5 kalmışlar, diğer İslam mezhepleriyle mesafeyi
daima korumuşlardır. Daha Samaruler zama-
İrade hürriyeti konusunda meseleyi nında 931/942'de çeşitli telkinlerle Şllliğe
ontolojik olarak ele alan Maturidi, fiilin meyleden bir emir, Tolun Üge komutasındaki
Allah'a izafe edildiği takdirde yaratma; insana bir ordunun hareketiyle görevden alınmış ve
nispet edildiğinde ise kesb adını aldığını ifade
yerine yeni bir emir getirilmiştir. 43 Daha son-
ederek/6 kulun iradeye dayalı fiilierinde hür
ra kurulan Türk devlederindeki hanedanlar
seçici ve yaptıklarından sorumlu olduğunu
vurgulamış; 37 diğer taraftan Ebu Hanife gibi, (30) MBtuôdl, 4.
(31) MBtuôdl, 135·136.
yapılan şeylerin (amel) imandan farklı oldu- (32) Mıituôdl, 2-4; Huleyf'ill Mukadimesi, 26-27.
(33) Yüksel, 97-98; A. M. Eyyub Ali. "Mituddllik", tslônr IJütfillcesi
ğunu kabul etmiştir. Çünkü ona göre, iman 1iırihi, ed. M. M. Şmf, çev. A. Ünal, İstanbul, 1996, ıv. 298-300.
(34) Mituôdl, 74. . - .
kalbi bir eylemdir, psikolojik bir olgudur ve (35) Bekir TopaloA[u, Kelamlimi Gi~, Istanbul1981, 124-125.
kalb ile tasdik ibarettir. Dil ile ikrar kişiye (36) MBtuôdl, 225-226.
(37) Bu konuda detaylı bir inceleme için bk., M. Salın Yeprem, İrade
Müslüman muamelesi yapmak için gerekli- HıimyeH ve İmam Matt~ridi, İstanbul1980, 275-310.
(38) MBtuôdl, 389, 395. Aynca kıt. Kutlu, 278-279, 281.
dir.38 Bu iman tanımı bütün mü'minleri eşit (39) Günay, "Anadolu'nun Dini Tarihinde Çoğulculuk ve Hoşgörü",
kabul eden evrensel ve engin bir hoşgörünün Erdem TıirklerdeHo;görıi ÖUI Sayı1, Ankara 1996, 192-193.
(40) Günaltay, "Selçuklular Homsan'a Indiklerinde İslam Dünyası", ·
eseridir; Türkler bu hoşgörü anlayışına eski 80, dipnot: 40. .
(41) IIT/X. yy'm sonlannda Bulgadann çoğu Islıim'ı ~!erdi
dinlerinden aşmadırlar ve tarihin her döne- . ve her köy, kasaba ve ~ehirde Kur'an olrullıın mevcuttiL Esin,
minde bunu sergilemişlerdir.39 "Türklerin ~ete Girişi", 268; Günay-Gilngör, 225-229.
(42) Kar.ıkoyunlulıımı istisna olarak Şiiliği benimsediğini ileri süren
görü~ler vıusa da Sümer ve Boswonh bunu ibtiyatla kacyılar ve
Hanefi-Maturidi mezhebi Ebu'l-Leys dönemin kaynaklanndaki bilgilerin _kesin olmadığını ifade ~er.
Bk., S!lmer, "Karakoyunlular"md., IA, VI, 304; Bosworth, b/4m
es-Semerkandi (983); Sadru'l-İslam el-Pez- Derı/etleri 1iıribi, 210. Diğer bir istisna olan Safevi Devleti, Türk
bir hanedan önderliğinde kurulmuş olıtwına rağmen, Isliın'dan
dev! (1100); Nureddin es-SabUni (1184); farklı evrensel diniere ~Türk boylannın ınil!iyetleıi kaybetme-
Ebu'I-Main en-Nesefi (1114) gibi. alimler lerine benzer bir ~t:kilde, zamanla buyük ölçüde ınilliyetle.riııi
kaybeoni~lerdlr.
yetiştirmesine rağmen İslam aleminde hak (43) Turan, Tiirk Cihan Hııkinıiyeh', 227.
Abbas! halifelerinden emirlik beratlan alarak yerleşim birimlerini oluşturmuş, şehirlere
ve ona bağlılıklannı belirterek Sünni çevre benzer mezhebi yapılanma popüler din boyu-
içinde kalmışlardır. Selçuklu Sultanı Tuğrul tunda sürdürülmüştür. XI-XIII. asırlar ara-
Bey, halifenin ricasıyla Bağdat' a sefer düzen- sında Anadolu'ya gelen alimierin ve din biz-
leyerek Şli Büveyhi tasallutunda bulunan medilerinin inanç yapılan, bize intikal eden
Abbas! hilafetine eski itibannı iade etmiş ve az sayıdaki yazılı eserin muhtevası, bu
halife tarafından "Doğunun ve Batının Sulta- dönemde Anadolu'daki S~ğin hakimiye-
m" unvanıyla taltif edilmiştir. 44 Sultan Alpars- ti ortaya koymaktadır. Konya'ya elçi olarak
lan zamarnnda gerek vezir Nizamülmülk ile gelen Ş. es-Sühreverdi'nin (1234) Necmüd-
sistemli hale getirilen ve eğitim ağırlıklı ola- din Daye'ye (1256) "Ey genç! Dindar; ilım ve
rak yapılan Batınilikle mücadeleler, 45 gerekse tasavvufa bağlı
ve erbabını koruyan Alaeddin
devletin askeri hedefleriyle Selçukluların K.eykubad'ın himayesine gir; onu ve halkı fay-
"Kızıl Elma" sı Mısır Fatımi devleti olmuştur. dalandır"51 diye öğüt vermesi ve Ömer b.
Nitekim Alparslan, hutbeyi Abbas! halifesi Muhammed es-Savi'nin eserinde "Ehl-i Sün-
el-Kaim bi-emrillah adına ve ezanı Sünnilere net ve'l-Cemaat mezhebini yaymak için diyar-ı
göre okutmaya başlayan Mekke emirine ilti- Rum~a geldiğini" ifade etmesi bunun ömekle-
fat ederek, hazineden tahsisat ayırıruş; aynı rindendir.52
şeyi Medine emirinin de yapması halinde ona
Türkler, yaşadıklan bölgelerde, Sünni-
da gerekli tahsisatı ayıracağını bildirmiştir.46
liğin yamnda az da olsa gayr-i sünni mezhep
Olayın duyulmasından sonra Halep emlri de
eeceyanlarının tesirinde kalmışlardır.. Hora-
Alparslan'dan çekinmesi ~ebebiyle aynı yola san ve Maveraunnehir'de Mürcil, Kerramt ve
başvurmuşturY Sultan Sencer Samerra'ya
Mutezili düşünce mensuplan, Sünni hakimi-
geldiği zaman, bu beldede her Cuma günü yeti ve Şli potansiyeli yanında az da olsa yer 161
Şlllerin dönmesini bekledikleri Mehdi için bulabiliyorlardı. Mürcil düşüncenin Mavera-
hazırladıklan ata yaklaşarak "bu at bende ünnehr' deki konumundan zamanla Hanefi-
emanet kalsın, imam her ne zaman zuhur Maturidi çizgisinde ifade edilmesinden yuka-
ederse teslim ederim" diyerek Şlilere zarifbir
(44) İbnü'l-Esir, IX, 462 vd.; M. Şerafeddin Yalı.kaya, "Selçuklular
cevap vermiştir. 48 Devrinde Mez8hib", Tnrkiyôt Mutmlll!1, c. I, İstanbul, 1925, 115
vd.
(45) Günay-Güngör, 247-248.
C. Cahen, Anadolu Selçuklulanmn (46) İboü'l-Esir, X, 68·69; "Yalı.kaya, "Selçuklular Devrinde Mez8hib",
117. Melcke enıiri için defaten 30.000 bin dinar ve her sene
Sünniliğinin, Büyük Selçuklulann saldırgan 10.000 diruır gönderilmesi va'd edilmiş; Medine için ise, defaten
ve yayılınacı Sünniliğinden farklı olduğUnu 20.000 dirhem ve her sene için 5.000 dirhem va'd ~tir.
(47) İbnü'l-Esir, X, 70-71; Yalı.kaya, "Selçuklular Devrinde Mezahib"
ifade etmesine rağmen, akrabalarımn miras- 117.
(48) Yalı.kaya, "Selçuklular Devrinde Mezahib" 118. Suvmı'l-Ek4-
çılan olarak Sünni geleneği devam ettirdikle- lim'den naklen.
rini ve Anadolu'daki kültürel ortamın Sünni- (49) Caheo, "Le probleme du Slırısme Dans l'Asie Mineure Tu.rque
Pre-Ottomane", u Shfsme İmômile, Paris 1970, 117; ııyru ınlf;
Hanefi yapılanmaya sahip olduğunu ifade Osmanlı/ordan Önce Aııadolıı'da Ttirkler, 245 vd. Moelli6n Sel-
çuklular hakkındaki bu kat:ı~U~tiııe k.aolmak mü.mkü.n görünme-
eder.49 Yeni padişahlar, Abbas! halifelerinin mektedir. Selçuklula.rda diğer Türk devletlerinde oldugu gibi
geniş hnşgörii sahibiydiler, anak dinin, devletin ve halkın bekası
gönderdikleri heradar ve hakimiyet alametle- oı tehdit eden wısuı:lara karşı mücadeleyi de bir görev addediyor-
riyle meşruiyetlerini ilan etmişler; bize kadar lardı.. O dönemde bu ıehdid.in en belirgin desteksileri ise Mısır
Faıınilleri ve oıılann İran'dairi uzanıılan olan Alamut Batınlleriy
gelen meskO.katlannda Süruıi motifler kul- dL Bu bağlaında Selçuklulann geçmj§ tecrübelerden de istifade ile
Şü-Batıııi devlet ve gnıplatla mücadelesinden daha tabü bir şey
lanmışlardır. Yeni fethedilen şehirlerin kadısı olamazdı. Bu mücadelenin gerekliliği konusunda Nizamül·
da hilafet merkezi tarafından atanmıştır.5° mülk'ün değerlendİrn!elerc b:ılalabilir. Bk. Siyaset11ame çev. N.
Bayburtlugil, 2. baskı Istanhull987. 257-259.
Şehirdeki dini hayat, Kitabi din anlayışının (50) Kadılar ile ilgili nadir menşür örneklerinden bazılan Turan tarafın.
dan n~, bk., Türkiye Se/çıklulan IiıılJtında Resmi Vm-
hakim olduğu cami ve medrese çevresinde kttlor, 2. basla, Ankara 1988, 41-47, XXXVI-XLI arasındaki beş
vesika.
Sünni-Hanefi formda yaşanmıştır. Taşrada (51) Turan., Türk Cihan Hakimiye{i, 299. .
da, Cuma namazının İslamı hayatta vazgeçil- (52) Ost!Wl Çetin, Anado/ıl'ya Is/4miyetin Girip, 2. basla, Istanbul
1990, 104, Siivi'nin "Akôid-i Ehl·i Sünnet"adlı risalesinden nak·
mez bir veeibe oluşu ve pazar ihtiyacı, yeni leo.
nda bahsetmiştik. Kerramiye, Sufiyane yaşa gede özellikle Zeydiye fukasıyla birlikte ve
yışı halk arasında yaptığı vaazlarla basit halk kısmen de müsta.kil olarak varlığını sürdürme-
kitleleri arasında taraftar toplamayı başaran yi başarmıştır. 61 Büveyhi veziri Sahib Abbad'ın
Ebu Abdullah Muhammed b. Kerram (869) teşvikiyle Rey'e yerleşen Kadı Abdulcebbar'ın
tarafından oluşturulan bir fı.rkadır.53 Horasan (1025-26), burada oluşturduğu Mutezili mek-
ve Kuzey Hindistan'da İslam dininin kökleş teple, XL asırdan itibaren Harezm ve Bora-
mesinde büyük rol oynayan.54 Kerramtler san'da belli bir olgunluğa erişmiş ve muhte-
inançlan kaynaklarda kısaca, Allah'a cisim melen Moğol istilasına kadar varlığını devam
nispet ederek O'nu teşbihe yöneliyorlar, ima- ettirmiştir. 6~ Tuğrul Beyin veziri Mahmud b.
nı sadece ikrardan ibaret sayıyorlar ve aynı Mansur el-Künderi'nin (1063) Mutezili oldu-
anda iki imaının varlığını kabul ederek Ali ve ğu bilinmektedir. O, bölgedeki Şii faaliyetleri
Muaviye'nin imametlerine cevaz veriyorlar- bahane ederek camilerde bidat ehlinin lanet-
dı.55 Kendi fikirlerini kabul etmeyeniere kar-
lenınesi ve takibi için Sultan'dan aldığı izni
şı, özellikle Mute:$1 ve Şülerle ilmi münaza-··,
kullanarak İmamu'l-Haremeyn Ebu'I-Meali
ralar y~pan, fakat başansız olduklannda
el-Cüveyni (1085) ve Kuşeyri (1072) gfui Sün-
agresif bir tavırla taraftarlannı ve halkı kışkır
ni alimierin bölgeyi terk etmesine sebep
tan Kerramllerin dini tebliğ ve gayrimüslim-
olmuş, ancak Sultan Alparslan ~e birlikte göz-
lerle cihadı teşvik gayretleri, esasen Sünni
olan Gazneliler tarafından takdirle karşılan den düşmüştür. 63
ıİı.ış ve teşvik görmüştür.56 Kerrfuni, Ebu Yıne Arap dilinde bir otorite kabul edi-
Bekr Muhammed b. İshak Sebuktekin zama- len ve el-Kqşaf adlı tefsiriyle şöhret bulan
nında itibar görmüş, 1012-3'de bölgeye gön-
Ebu'I-Kasım Mahmud b. Ömer el-Harizmi
derilen Patıml-Şii daisi Tuhterl'nin yargılan
ez-Zemahşeri (1144) rusbesinden de anlaşı
ması ve öldürülmesinde etkin olmuştur. 57
162 lacağı gibi Harezmli bir Mu,.tezilidir. Aslında
Daha sonra ·Gazneli Mahmud tarafından
Nişab~ emirliğine getirilmiş, ancak Şüleri
Mutezile gibi bilimsel, felsefi: ve kelami bir
takip ve cezalandınrken gösterdiği taassup ve çok akımlan birleştiren bir fukanın Türkler
bazı suiistimaller halk arasında rahatsızlığa arasında taraftar bulab~esi, Türklerin sade-
yol açınca görevinden azle~ştir. ce "gaza Müslümarılığı" veya "halk dindarlı
ğı"nı ifade eden İslami zihniyetin· ötesinde,
İnanç esaslannı akli metotla sistemleş karmaşık felsefi ve itikadi problemleri de
tiren ve böylece haklı olarak kelam ilminin tartıc:an bir kültür seviyesine sahip olduklan-
~ • 1
kurucusu unvanını alan Mutezile,. muhteme- nı gösterir. 64
len Abbasilerle birlikte bölgede görülmeye (53) Ebu AbdulWı Muhammed b . Keırim, Sicistanlıdır, Nişabur,
başlamıştır. Mutezili Sümame b. el-Eşres'in Belb, Merv, Herat Gur, Gazoe ve Horasan'm köylerinde faaliyet
gösteaniş, Mekke ve daha sonra Kudüs'e giderek burada ölm~
(849) Türklerle savaştığı ve onların elinde bir tiir (869). Bk. Şehrisı!ni, ~1-Mikl ve'n-Nihaf, tah., · M. Kilruü,
Beynıı 1986, I, 32-33; Bağdidl, Memqıkr Arasındaki Farklar, çev.
müddet esir kaldığı bilinmekle-58 birlikte, E.~ Fığlalı,.Ankara 199.0, 160-161; M. Şerafeddin, "K=imiler",
mezhebi faaliyetleri hakkında bilgi bulunma- DFIFM, sene: 3, S. ll, Isııuıbu.l, 1929, 1·3.
(54) Henry Laoust, i.sfim'da·Aynlıkçı Gönijler, çe\'. E. R Fığlalı-S.
maktadır.59 Bu bölgede yetişmiş en önemli Hizmeıli, Ankara 2000, 135.
(55) Kc.ı:raıniyye'nin göı:ü§leri için bk.}Şehrist!ni,l, 108-113; BağcLidJ,
Mutezili alim Ebu'I-Kasım el-Ka'btdir. (931) 161-168; M. Şerafeddin, "Kerm.mller", 6 vd.; Henry Laoust, 135·
O, Bağdat'ta yetişmesine rağmen memleketi- 136.
(56) Margol.iouth, "Kemimiye",/A, VI, 595; M. Şerafeddin, "Keı:riml·
ne döndükten sonra da görüşlerini yaymaya ler", 4-5; Günıılıııy. "Selçuklular Horwn'o Indikim Zlllmın Islam
Dünytm", 86.
devam etmiş, uzun süre el-Matüridi ile tartış (57) Günay-Güngör, 238; Kutlu, 239·240.
mış ve birbirlerine reddiyeler yazmışlardır. 60 (58) Bk. Calıız, 75·76.
(59) Kutlu, 167.
(60) Huleyf'in Mukııddimtsi, 6; Kutlu, 167.
Ebu'I-Hasan el-Eş'ari'nin (324/92) (61) Kutlu, 167-168.
(62) Nyberg. "Muıezile",lA, vm, 761; Laoust, 200. .
kendilerinden aynimasından ve onlar aleyhine (63) İbnü'l-Esir,X, 45-46. Ayncıı bk., M. Şenıfeddin, "Sefçu}dt~lar Dev-
riilde Mı::rıihib", 101 vd., makalede vezirin, bilhassa Şafiilere ve
reddiyeler yazmasından sonra popülaritesini Eş'irilere karşı mücadeleleri o.nlaalır.
yitiren Mu'tezi.le fırkası, Şii fukalar içinde böl- (64) Günay-Güngör, 198.
Farabi ve İbn Sina gibi İslam felsefesi te varan iddialan ve bazen Tannnın, isyan
tarihinin ve Meşşa! felsefenin önde gelen iki liderine hulul etmesi gibi ilhadf, İran kültü-
büyük Üstadının Türkler arasından ve onların ründe görülen yakın akraba evlilikleri, içki ve
yaşaclıklan bölgelerden çıkması bu kültürel zinanın mübah oluşu gibi ibahf nitelikte
olgunluğun bir ifadesidir. inançlard.ır. 74 Bu isyanlar Sünnlliğe değil,
Abbas! merkezi iktidarına karşı geliştirilmiş
Şü Mezhepler hareketlerdir.75
biliriz ki, Türkler, İslam'la karşılaşmalanndan (140) Eser ilzeı:inde en ciddi çalışma M. E. Çoşao tara6.ndao akademik
~ir araşnrma olarak yapıl.ınışıır. Hacı Behaş Velt Mıtkalôt.
itibaren bu dinin zihniyet bakımından kendi (141) Oztürk, Tarihi !3oYunca Bekta;ilik, 99 vd.; Fığlalı, Türkiye'de Ale~
vf/ik Be.kıJıflik, 168-178. '
dünya görüşlerine, örf ve gelenekİerine (142) Hacı Bekıaj Veli Mıtkalal, 19·22, 23-28, 29-30.