You are on page 1of 201

Gaius Jlulius PhacJms

MlA§ALl AR ..
K'AZIJ\.1 TAŞKENT KLAS İK YAPlTLAR DlZlSl

MASALLAR
Latinceden Çeviren:
Güngör Varınlıoğlu

om o
iSTANBUL
Yapı Kredi Yayınlan- 2545
Kiizım '1\ı�kenı
Klasik Yapıılar Dizisi- 65

Masallar 1 Gaiııs lııliııs l'haedrus


Özgiin Adı: Falıularac Acsupiae
Larince'den çeviren: Giingör Vannhoğlıı

Kiıap Ediıörii: Gii\·en Turan


Diizelıi: Korkuı Tankuıcr

Kapak Tasarımı: 1\lehmcı Ulusel

Baskı: Üç-Er Ofseı


Yiizyıl Malı. Massiı 5. Cad. Nu: 15 HaRcılar /lsıanbul

Çcviriyc Temel Alınan Haskı: Fablcs de Phcdrc, ır:ıdııcıiun nouvcllc avce inıroducıion cı
notcs par Picrrc Cnnstant, Libnıiric Garnicr FrCrcs
1. Haskı: lsıanbııl, Ağusıus 2007
ISHN 978-975-08-1282-8

©Yapı Kredi Kiilıiir Sanaı Yayıncılık Ticarcı ve Sanayi A.Ş., 2007


Scrıifıka No: 1206-34-003513
Hiiıiin yayın haklan saklıdır.
Kayn:ık gösıcrilcrck ıanııım için yapılac:ık kısa alanıalar dışında
y:ıyıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoitalıılamaz.

Yapı Kredi Kiilıiir S:ınaı Yayıncılık Ticarcı ve Sanayi A.Ş.


Yapı Kredi Kiilıiir 1\lerkcıi
lsıiklal Caddesi Nu. 161 Beyoğlu .14433 lsıanbul
Telefon:(() 212) 252 47 ()() (pbx) Faks: (0 212) 293 07 2.1
hııp://www. yapikrcdiya yi n lari. com
c-posıa: ykkulıuı@ykykulıur.cum.ır
lnıcrneı saıış adresi: hııp://yky.csıorc.com.ır
hııp://alisveris.yapikrcdi.com.ır
hııp://www. yapikredi.cum
ITÇITNDEKITLEIR

SUNUŞ • XI

GİRİŞ • XIII
Ozan ve Yapıtı • XIX

I. KİTAP: ÖNSÖZ • 1
1 Kurtla Kuzu • 3
2 Başlarına Kral İsteyen Kurbağalar • 4
3 Kurumlu Alakargayla Tavuskuşu • 6
4 lrmağı Ağzı Dolu Geçen Köpek • 7
Sİnek, Keçi, Koyun ve Aslan • 8
6 Kurbağalar Güneşin Önünde • 9
7 Tilkiyle Tragedya Maskesi • 10
8 Kurtla Turnakuşu • ll
9 Tavşana Akıl Veren Serçe • 12
10 Kurtla Tilki Yargıç Maymunun Karşısında • 13
ll Eşekle Aslan Avda • 14
12 Geyik Pınar Başında • lS
13 Tilkiyle Karga • 16

II. KİTAP: YAZARIN ÖNSÖZÜ • 17


1 Boğa, Aslan ve Yağmacı • 19
2 Bir Yaşlı Bir de Genç Kadınca Sevilen Genç Adam • 20
3 Sütü Bozukların Başarısı Üzerine Aisopos'un Sözleri • 21
v:ı

4 Karta!, Yaban Kcdisi ve Domuz • 22


S Caesar'la Ev Sorumlusu • 23
6 Kartalla Kuzgun • 24
7 İki Katır • 2S
8 Geyikle Sığırlar • 26
9 Aisopos 'un Yontusu • 28
10 Kuzgun ve Toprak Kap • 29
ll Ayakkabıcılıktan Hekimliğe • 30
12 Yaşlı Çobana Eşeğin Dedikleri • 31
13 Koyun, Geyik ve Kurt • 32
14 Koyun, Köpek ve Kurt • 33
IS Doğuran Kadın • 34
16 Doğuran Köpek!e Bir Dişi Köpek • 3S
17 Aç Köpekler • 36
18 Yaşlı Aslan, Domuz, Boğa ve Eşek • 37
19 Gelincikle Adam • 38
20 Efendisine Bağlı Köpek • 39
2 1 Çatiayan Kurbağayla Öküz • 40
22 Köpcklerle Timsahlar • 41
23 Tilkiyle Leylck • 42
24 Köpek, Hazine ve Akbaba • 43
2S Tilkiyle Karta) • 44
26 Yabandomuzuyla Eğlcnen Eşek • 4S
27 Boğaların Dövüşünden Kaygılanan Kurbağalar • 46
28 Çayiakla Güvercinler • 47
Sousöz • 48

lll. KİTAP: ÖNSÖZ • S1


1 Yaşlı Kadınla Testi • S3
2 Parsla Çobanlar • S4
3 Aisopos'la Köylü • SS
4 Kasapla Maymun • S6
S Aisopos'la Utanmaz • S7
6 Sinekle Katır • S8
vn

7 Kurtla Köpek • S9
8 Bacıyla Kardeş • 61
9 Sokrates'ten Arkadaşlarına • 62
10 İnanmakla inanmamak Üzerine • 63
ll İçoğlanının Sütü Bozuğa Yanıtı • 66
12 Horazla İnci • 67
13 Balarılarıyla Yabanarıları Yargıç Eşekarısının Önünde • 68
14 Oyun ve Ciddiyet • 69
lS Köpckle Kuzu • 70
16 Ağustosböceğiyle Baykuş • 71
17 Ağaçlar Tanrıların Koruması Altında • 72
18 Tavuskuşunun İuno'ya Yakınması • 73
19 Aisopos'un Gevezeye Yanıtı • 74
20 Prometheus • 7S
2 1 Prometheus • 76
22 Keçilerin Sakalı • 77
23 İnsanların Talihi • 78
24 Köpekler İuppiter'e Elçiler Yollamış • 79
2S Kendine Acıyan Adamı Sokan Yılan • 81
26 Tilki ile Ejderha • 82
27 Phaedrus'tan Kendisini Kıskananlam • 83
28 Simanides • 84
29 Doğuran Dağ • 86
30 Karınca ile Sinek • 87
31 Tanrılarca Korunan Simanides • 88
So11söz, Ettt)'chtts'a • 90

IV. KİTAP: ÖNSÖZ • 93


1 Eşekle Cybclc'nin Rahiplcri • 9S
2 Gelincik ve Sıçanlar • 96
3 Tilkiyle Üzümler • 97
4 At'la Yabandomuzu • 98
S Bilmcce • 99
6 Farclerle Gclinciklcrin Dövüşmesi • 10 1
------- VIH

7 Phaedrus • 102
8 Yılan ile De mirci • 103
9 Ti l kiyle Teke • 104
10 İnsan l a rın Kusurl arı Üzerine • 105
ll Hırs ız ile Fener • 106
12 Hereul es'le P l u t u s • 107
13 İki Ada m l a May m u n • 108
14 Kral As l a n l a Maymu n • 109
15 İki Er ile Uğru • 1 10
16 Kel i l e Sinek • lll
17 Sıpayla Dam u z u n Arpası • 1 12
18 Soytan ile Köylü • 1 13
Sonsöz • 1 15

V. KİTAP: ÖNSÖZ • 1 17
1 Kra l Dcmetrius'la Ozan Menander • 1 19
2 İki Kel • 120
3 Lucius Cassius Princeps • 12 1
4 Zaman • 123
5 Boğa i l e Dana • 124
6 Yaş lı Köpek, Dom uz ve Avc ı • 125

PEROTTI'NİN EKLEDİKLERİ
1 Til kiyle Maymun • 129
Kitapçığı Okuyanlar Üzerine • 130
2 H ayvanların Donanıml arı İstekte Aş ı rıya Kaçmamalı • 13 1
3 Mercu rius'la Kadınlar • 132
4 Gerçekle Yal a n • 133
4a Hiçbi r Şey Uz un Sü re Gizli Kal maz • 134
5 Yeral t ı Tanrıl arının Verd i ğ i Cezalar • 135
6 Delphi Tan rı sözü • 136
7·Aisopos'l a Yazar • 137
8 Pompeiu s'la Er • 138
9 İuno, Venus ve Tavu k • 140
][X

ıo Genç Bağayla Yaş l ı Öküz • ı4ı


ll Aisopos'l a Güreş Yengini • ı42
ı2 Eşe kle Kitara • ı43
ı3 Genç Du l l a Er • ı44
ı4 Gençkızla İki İstekiis i • ı46
ıs Aisopos'l a Han ı mı • ı48
ı6 Horazl a Taht ı revan Taşıyan Yaban Kedileri • ı49
ı7 Doğu ran Dom uzla Kurt • ıso
ı8 Aisopos'la Kaçak Köl e • ısı
ı9 Çal ı n m ı ş At • ı5 2
20 Ayıyla Çağanozlar • ı53
2ı Esen l eyen Ka rga • ı54
22 Kı rı k B oynuz • ı55
23 Yı l aola Kertenkele • ı56
24 Kuzgu n l a Koy u n • ı57
25 Sokra tes'l e Zampara Köl e • ı58
26 Kurtl a Sığırtmaç • ı59
27 Yos mayla Genç • ı60
28 Ku n d u z • ı6ı
29 Ke lebekle Eşekarı s ı • ı62
30 Tarl a k u ş uyla Til ki • ı63

Kaynakça • ı65
Açı klamalar • ı67
§UNUŞ

Fabula, Latince ' fari' (söylemek) eyleminden gelen bir söz­


cüktür; ' masal, öykücük, öykü, h a l k a rasın daki anlatılar' bu a d l a
anılmaktadır. Suetoniu s ' u n ' diei fabulae' (gün içinde a n l a t ı l an­
l a r) ( Dom. 15) d ediği bu d u r.
Fabula, kahramanları hayvanlar ya da nesneler, bir ölçüde de
insanlar ve tanrılar ol an düşsel bir küçük öyküdik Yaratıkların ka­
rakterleri temsil ettiği, aralarınd a geçen olayların düşünceyi so­
mutlaştırdığı bir yapıdır. Katı öğütler yerine düş gücü çalıştırıl arak
yaratılan canlı, renkli, küçük oyunl ada iyiyi, güzcli, doğruyu gös­
termek için kull anıldığı bir araçtır. B öylece verilen öğütler sözde
kal mamakta; etten, kemikten bir varlığa bürünmekte, devinime
geçerek yaşam kazanmaktadır. Her zaman, her ye rde böyledir. Ya­
zıdan önce söze dökülmüştür. Çok eskilere gider, ge lenekseldir.
Çün kü anlaşıl ması için bilgi birikimi gerekmez, sağd uyu yeter.
Fabula, insan aklının doğayı gözlemleyerek uyd ur d uğu, deneyim­
lerinin sonucunu yansıttığı bir yaratıdır; belleklerde kuşaktan ku­
şağa, çağdan çağa yenilenerek geçen kalıttır. İnsanın kendi payını
alacağı öykü, ' hisse çıkaracağı kıssa'dır.
Türün Klasik Dil lerdeki ( Es ki Yu nanca'yla Latince) il k
temsilcisi, Ege Denizi' nin doğu s u ndandır, Küçük Asya 'lıd ı r,
Ph rygia' lıdır. İÖ VI. yüzyılda yaşayan Aisopos, Yunanca düzya­
zıyla masallar yazmıştır. B u n lar gene bir düşünceyi belirtmek, bir
görüş ü kanıtlamak üzere h ayvanları dil lendiren, Yunancasının
Latin harfle rine geçiril miş biçimiyl e ain os, mythos, logos'l ard ı r.
Türün Klasik Dil ler'deki ikinci temsilcisi Ege Denizi' nin
batı kesiminde, kuzeyindendir, Makcdonyalıdır. lS I. yüzyı l d a
erken yaşta ge ldiği Roma'da yaşaya n Phacd ru s, Latince koş u k
biçimin d e masal l a r yazmış tır.
x;rıı

Phaedrus 'un yapıtı, ge nel likle içeriğinin he rkesçe bilinme­


si dol ayısıyl a, özgün dilinden göreedi olarak kolay o k u n u r. B u
bakımdan dil de biçimsel v e yapı sal yeterli bilgiler e dinil dikten
sonra, kanı mca, Latinceyle doğrud a n tanışma aracı olabilir. An­
cak, bu çerçevede bir d e öze l Phaedrus sözlüğüne gereksinme
d uyul ac aktır.
"Aisopos'ça Koşukl ar" ı, Fables de PhM re, traduction nouvelle
avec introduction et notes par Pierre Constant, Librairie Garnier
Freres, Paris, Latince metinden çevirdim, Fransızcasıyla karşılaş­
tırdım.
GllRllŞ

B ü t ü n yeryü z ü n d e ol d u ğ u gibi, Es ki Yunanistan'da d afabu­


/a, yaşamda sözlü gelenek olarak önemli bir yer tut maktayd ı .
Yazma Hesiodos'u n Işler v e Gii11/er ad l ı yapı t ı n d aki "Şahin l e B ü l­
b ü l " le girmiştir. Plu tarkos, yazarı Yedi Bilgenili Şölmi'n d e "Aiso­
pos'un ustası" saym ı ş t ı r. Quintilian u s "Masa l l a r, Aisopos'la baş­
l a m ı ş sayı l ın asa d a, -çünk ü ilk masal ı H esiodos yazmı ş ol malı­
Aisopos'un a d ı n a bol bol yer verilir, . . . " deme ktedir (hıst. Oral.,
I, Il, 193).
Yu n a n l ı ozan Arkhilokhos'l afabu/a şiirde yer a l m ı ş t ı r: Aris­
totcl es'te n e dinil en bil giye göre, " Lykambes'e karş ı " , "At'l a
Geyik" masalları. Kah ramanl arı "Til kiyle May m u n " , " Karta l l a
Til ki" olan iki fabu/a's ı daha vard ı r. Arkhilokhos, topl u m daki
olayl ard a n yola çı karak onu yeni bir biçim içind e geliştirmiş tir.
Alkaios'tan "Yı l a n l a ls takoz" bilin me ktedir.
Ancak, Yunan yazı n ı n d a ' masal' d e ninca akla ge l e n ad Aiso­
pos'tur. Aisopos'u n yaşamı üzerine bilinenler söyl ence d üzeyin­
de kal maktad ı r. Lydia kra l ı Kroisos'u n çağd aşı, Ph rygia'l ı bir kö­
ledir. H e rodotos'a göre Samos adas ı n d a yaş a m ı ş tı r. Ol d u m olası
var olan, halk aras ı n d a yaygı n, büyüklerden küçük l e re aktarı lan
masal lar ilk kez on u n l a yazıya geçmiştir.
V. yüzyı l ı n son yarı s ı n d a bü t ü n masallar Aisopos'u n adı al­
t ı n d a top l a n m ı ş t ı r. Art ı k Aisopos t ü r ü n tek temsilcisidir; simge­
sidir dense yeridir. Kendisin den önceki ve son raki masallar
on u n sayı l mı ş t ı r. Oysa Aisopos'u n varl ı ğ ı n d a n bile kuşku d uyul­
m u ş t u r. Ancak, H e rodotos, Platon, Aris totcles gibi ünlü yazarlar
bu kanıda değil dir. Aristophanes'in Kuşlar'd aki bir sözcüğünden
Aisopos'u n, en azı n d a n onu n zaman ı n d a yayı mia n m ı ş ol d u ğu
anlaş ı l maktad ı r. Pl u tarkhos'a göre Aisopos yedi bilge den birid i r.
XP/
--
---

Fabula fel sefe metin lerinde kul l a nıl mışur. Sokrates: "Aiso­
pus bunu -acı ile zevk arasındaki şaşırtıcı ilgiyi- d ü ş ü n m ü ş ol­
saydı, bundan bir fa bul a çıkarırdı: . . " (Phaidon, 3) demiş tir. Tu­
.

wkevinde geçirdiği owz gü n içinde Aisopos'un birkaç masalını


dizdere dökmü ş t ü r.
İS Il. yü zyılda Babrius, masall arı aksak ia mbus ölçüs üyle
yenide n yazmıştır: Aiythiamboi Aisopeioi.
Rom a yazınında En nius ile Lucilius şiirl erine masallar koy­
m u ş l a rdır. Ancak, baş la ngıç döneminden bu t ü rd e bir şey kal­
madığı için, on ları n masa l a ne gibi bir ye r ve rdiği anlaşıl mamak­
tadır. Tck bilinen, Aulus Gel lius'un, hisse de çı kanarak anlatu­
ğı Tarlakttşıt ve Yavmlan masa lını En nius'u n Satime'ı ndan aldı­
ğını söylemesi (Noctes Atticae, II, 29); Nonius'un, Tilkiyle Hasta
As/mı masa lıyla ilgili olarak Lucilius'un dört dizesini a l ı n tılamış
olmasıdır.
Fabul a komedya t ü rü nde de Pl autus'l a yerini a l mıştır:

(Aklıma geldi,) sen sığırsın, ben sıpa: llişki kurduğumda seninle,


sıpayım ya, yük taşımakta denk olmazsam sana,
çarnma yatabilirim; hiç doğmamışım g ibi
dönüp bakmazsın bile, sığır olduğun için.
Benden olmasan da, yararlanabilirim senden,
seninle eğ lense de benim takım taklavatım.
Bin ahırım olamaz ki ne burada
ne başka yerde, bir ayrılık olsa aramızda:
Isıra ısıra paramparça edebilir
beni eşekler, boynuzlarıyla saldırır sığırlar.
Büyük tehlikedir işte böyle, eşek takımından
çıkıp da sığırlar arasına karışınam benim.
(Au/ularia, II, 2, 51-58)

Augusru s çağında Tit u s Livius'un aktardığı "Mide ile Organlar"


vardır. Mene nius Agrippa'nın, Aven tinu m tepesine çekilen, bir
tür grevi ge rçe kleştiren Roma plebs'ine anl attığı, organların mi­
deye başkaldırıs ı nı anl atan Mideyle Organlar devletin geçmişin­
d e bilinen en e s ki masal d ı r:
xv

" Eskiden bütün organlar, şim di ol d uğu gibi, ram bir u y u m


için de değil miş, h e r birinin k e n d i düşüncesi, k e n d i dili varmış,
hepsi öze n göstererek, çaba harcaya ra k mide için çalış makran,
mid enin ortad a ken disine s u n u l a n l arın tembel te m bel tad ı n ı çı­
karmas ından ötürü gücenikmiş l c r; bu nedenle araları n d a a n l aş­
mışlar: El ağıza yiyecek götürmeyecc k, ağız bunu al mak için
açı l m ayacak, diş ler araları na alıp da çiğne meyecekmiş. B u öf­
keyle mid eyi açl ı k l a terbiye etmek is terlerken, bütün bed e n l e
birlikte ke ndileri de gücünü yitirmiş, bitkin düşmüş l e r. B öyl ece
mid e nin d e ne boş d u rd u ğu ne d e bes l emesinden çok bes l e ndi­
ği, be denin bütün kesim lerine a l d ı ğının karş ı l ı ğ ı n ı ve rerek, ye­
diğini sindirip d a marl ara eşit biçim d e kan d ağırınası sayesin de
sağ ol d uğu m uz ve sağl ı k l ı kal d ı ğ ı m ı z ortaya çıkm ı ş . " (Ab ttrbe
condita, II, 32).
B u masal yazı nda birçok kez iş l e n miştir. Ha likarnassos'lu
Dionysos (VI, 49-94) ol d u kça süslü a n l a tm ı ş, Cicero (De narura
deomm, II, 136) yal ı n biçimde a n m ı ş tı r.
Fabu la, insanlara özgü k u s u rl a rı içe rmekle, "saru ra" n ı n
amacına uygun düş mektedir. B a ş l a n gıç döneminden bu türde
bir şey kalmad ığı için, Ennius ilc Luciliu s 'un masala ne ölçüde
yer ve rdiği bilinmemektedir. Bu kon u d a Horatius baş lıca kay­
naktır. Ktr Faresiyle Kent Faresi, Aisopos türü h ayvan masalları­
nın e n belirgin bir örneği, satur a'da k u l l a n ı l ması n d a çok iyi u y­
gu l a n m ı ş ilk tam şiirsel fabu la'd ı r:

Bir gün eski ev sahibi bir kır faresi


eski dosttı bir kent faresini,
konuk etmiş yoksul kovuğunda,
seçme yiyecekler çıkarmazmış da p ek öyle,
cimriliği bırakırmış ağırlama uğruna.
Fazla söze ne hacet? Ne sakladığı nohutu
esirgemiş ne uzun yulaf tanelcrini,
ağzıyla kuru üzüm, artık yağ p arçacıkları
getire getire, susturmak isteğiyle onu
hep sini teker teker küçümseycrek,
ucundan ısırıp ısırıp bırakıyor,
------ xv:ı

kolay kolay yemek beğenmiyor diye;


taze saman üstüne uzanıp evin babası,
ona bırakarak yemeğİn iyisini, kendi
buğday, karamuk yemiş buna karşılık.
Demiş ki kent faresi sonunda öbürüne:
"Ne tat alıyorsun, sarp tepeler üzerinde,
koru yaşamını çekmekten? İnsanları, kenti
yeğlcmek istemez misin yabanıl ormanlara,
sen? Sözümü dinle de yola düşelim ikimiz;
ölümdür yeryüzünde yaşayanların sonu,
büyük, küçük kimsenin kurtuluşu yoktur ondan:
İşte bunun için, güzelim, güle oynaya,
mutlu yaşa, hazır elindeyken; unutma sakın
ne denli kısa olduğunu ömrünün".
Bu sözlerin etkisinde kalıp kır faresi
fırlamış evinden; önlerindeki yola
düzülmüşler birlikte, kentin surlarını
aşmaya can atarak gece kuşları. Derken
gökyüzünde yolunu yarılamışken gece,
varsıl bir evden içeri girmiş ikisi birden,
güvez renkli pırıl pırıl örtüler seriliymiş
fıldişi kakmalı yatakların üstünde,
bir sürü yiyecek duruyormuş ileride
yığılı sepetlerin içinde ağzına değin,
bir gün önceki şölenden artakalan.
İşte böyle güvez örtünün üzerine
buyur edip yatırdıktan sonra kırdan gelen,
koşuşup durmuş konuk eden oradan oraya,
sanki eteği belinde biri gibi,
yemekler taşımış birbiri ardından,
her getirdiğinin tadına bakarak önceden
görevlerini bir bir yerine getirerek
ev uşaklığını da bir yana bırakmadan.
Sevinçliymiş bizimki yazgısı değişti diye,
tadını çıkarıyormuş çağırılı oluşunun,
yüzü gülerek yaşadığı güzel olaylardan,
------ XVH ------

derken kapı kanatlarının çıkardığı


büyük gürültüyle sıçramış ikisi birden
yartıkları yerden. Ödler patlamış, koşmuşlar
odanın içinde bir aşağı bir yukarı,
tir tir titremişler korkudan, av köpeklerinin
havlamaları yankılanmış evin her yerinde.
"Neme gerek böyle yaşam benim?" demiş kır faresi
o zaman, "kal sağlıcakla, dayanının
tatsız tuzsuz mercimekle beslenmeye
tuzak nedir bilmez kovuğumda, ormanda."
(Sat., II, VI, 79-117):

Ozanın Saturae (Yergiler) ve Episttt!ae (Mektuplar) a d l ı yapıtla­


rı nda başka fabula'lara da çağrı ş ı m l a r b u l u nmaktadır:
Ku rbağayla Öküz Öykü s ü :

Kurbağa yokken yavrularını dananın nasıl


koca yabanıl hayvanın ayakları altında
ezip kardeşlerini öldürdüğünü anlatmış
bir bir, anasına kaçıp kurtulmuş biri.
"Ne kadar kocaman? Bu kadar mı büyük acaba?"
diye sormuş ana şişirerek derisini.
"İki katı," demiş yavru. "Yoksa bu kadar mı?"
diye sormuş ana daha da daha da
şişire şişire derisini; "Çatlasan da,
yetişemezsin ona," olmuş yavrunun yanıtı.
(Sat., II, 3, 314-320)

Gelincikle Tarla Faresi Öyküsü:

Bir gün dar bir yarıktan sıyrılıp geçerek


buğday teknesine girmiş ince tarla sıçanı,
tıka basa doyurduktan sonra karnını,
dolu bedeniyle bu kez dışarı çıkmak için
başlamış boşu boşuna uğraşmaya.
Gelincik şöyle demiş ona uzaktan:
------- X'V!lll:l -------

"Oradan kurtulmak istiyorsan, güzelim,


zayıf çıkarsın zayıf girdiğİn dar oyuktan."
(Epistulne, I, VII, 29-33)

At'la Geyik Öyküsü:

Geyik ortak otlaklardan sürmüş çıkarmış atı


dövüşte kazanınca, o ise yenik düşünce
uzun çekişme sonunda, yalvarmış insana
yardım elini uzatsın diye kendisine,
ne yapsın, boyun eğmiş gem takılmasına:
İyi de ne atiıyı indirebilmiş sırtından
yengin ne gemi çıkarabilmiş ağzından,
kızgın kızgın uzaklaştıktan sonra düşmanından.
(Epistulne, I. X, 34-38)

Deği n meler d e b u l u n makta d ı r: "Çal ı ş kan Karı nca" (Sat., I ,


I , 33-38), "Tuz Yüklü Eşek" (Sat., I , IX, 20-2 1), "Aslanla Yarı­
şan Ti l k i " (Sat., Il, I I I , 186, 299), "Ti l kiyle Karga" (Sat., II, V,
56), "K uzgu nla Tav uskuşları" (Ep., I, I I I , 17- 19), "Ti l kiyle As­
lan" (Epist., I, I, 73-75) , "İki Güvercin" (1, X, 5), "Atla Geyik"
(Epist., X, 34-38), "Çukur d a n Korkan Sakı n ı m l ı K urt" (Epist., I,
16, 50) , "Geveze Karga" (Epist., I, 17, 50-5 1), Cice ro, " Fa re Do­
ğuran Dağ" (Ad Pis., 139), Ovi d i u s , " Kargayla Apollo" (Fast., II,
247-266) bunl a ra ekleneb i l i r. İuvenal i s de değinmelerle yetin­
miştir: " E r l i k Yu m urtaları nı Kesen K uzgu n" (XI I , 34, 80), "Ça­
l ı ş kan Karınca" (Sat , VI, 36) .
.

A . Pers i u s Flaccus'un Satma'ları n d a fabella izi yoktur. C .


Petro n i u s Ar bit e r' d e de Aisopus tarzıfabula i l e i l g i l i h içbir beli r­
ti yoktur .
B u na karş ı l ı k mezar taş ları n d a süsleme o l ara k apologus 'tan
kesitler b u l u nmaktad ı r: Masal resme dök ü l m ü ştür.
------ xnx ------

Ozan ve Yapıtı

Phaedru s'un adını eski çağda yalnız ken d i s inden yak l aş ı k


yarım yüzyı l genç M arti al i s şöyle b i r anmakta, V . yüzyı l yazarı
Avianus ise Yunan l ı ve Roma l ı masal yazarlarından söz ederken,
onun beş ki tapta topl an mış Aisopus türü masalları o l d uğunu
söylemekted i r. Fab u l a tü rüyle i l g i l i ol arak baba ve oğu l Senecal
ile Qu inti l i anus ondan söz etmemekte d i r. Çağdaşları onu tan ı­
maz görünmekte d i r. Bu nedenle ona i l işkin b i l gi l e r ister i s te­
mez kend i değİnmelerine d ayanmaktad ı r. I I I. K i tap bu kon u d a
kaynak oluşturmaktadır.
"Si bi praefe rat face m " , "önünde taşı d ığı yanarcanın aydın­
lattığı" yaşam öyküsü şöyle d i r:
Phaed rus, İsa'dan önce kesin l i kl e b i l inmeyen b i r yı l d a, Ma­
kedonya'nın Pieria kıyı bölgesinde doğm u ş t u r. "Orph e u s ile Li­
nus'un y u rttaş ı" olmakla övünmekte d i r. Esin perilerinin mem­
leketl i s i d i r. Yunanca 'Ph a i d ros' adı Phaed rus biçiminde Latin­
ce leştiri l miştir. Avi anus'un (Phaedrus etiarn partem al iquam [fa­
b u larum] qu i nque in l ibellos resolvi t) "Phaedrus da beş kitapç ı k
içinde k i m i masa l l a r i ş l e d i " demesiyle be l i rlenmiş, beni msen­
miştir. 'Phaeder' de olabil i rd i .
Phaedrus y a doğuştan köled i r y a d a sonradan olmuştur. Ço­
cuklukla gençlik arası bir yaşta bir nedenle, belki savaş tutsağı
olarak Roma'ya gelmiştir. Ü l kesinde i lkin aldığı varsayılan Yunan
eği ti m inin üzerine orada Latin yazını ve d ü şüncesi üzerine iyi bir
öğreni m görmüş olmal ı d ı r. E uripides'in Medeia ad l ı tragedyası n ı n
i l k d izelerini çevirdiğine (IV, 22), Simonides'le ilgili öyküler an­
lattığına (IV, 28, 3 1) göre, Yunan yazını üzerine donanımlıdır; ço­
cukluğunda Ennius'u okumuş old uğuna, onu n Te/ephus'undan bir
dize aktarmasına ( I I I , E pi l . 34), Aenei s'ten söz etmesine (Il, Ön­
söz) bakıl ı rsa, eği timi "liberalis"tir yani ş i i r, güzel kon uşma, ta­
ri h, yazın, fel sefe gibi, özgür insana özgü kon u l ardadır.
M asal ki taplarının (Phaedri, Augusti liberti, Fabulae Aesopiae)
Sencca, "Fabcllas ... ct Acsopoeos logos, intemptatum Roman is ingeniis up us" (Cons.
ad Polybium, VIII, 27) demekle, türiin Roma ya;ı:ınındaki örneklerini. ii;ı:cllikle Pha­
edrus'un varlıjtını görmezden gelmektedir.
xx

geleneksel adından, Augustus'u n azatl ı s ı olduğu, onun evi nde


yaşadığı son ucu çıkmaktadır. Phae d rus ondan sonraki i m para­
torlardan Ti be ri us ( 14-37), Caligu l a (37-4 1), C l a u d i u s (4 1-54),
Nero (54-68) dönemleri ni de görm ü ş t ü r. Mal iyede küçü k b i r
görevde bir s ü re çalışmıştır. B u rada yolsuzluk ya da u s u l s ü zl ü k
yaptığı kuşkusu vardır.
Phaedrus belki yoksul d ü şm ü ş , k i msesiz kal mıştır. B i l i nme­
yen bir nedenle, olasılıkla l.S. 67/68 yıllarında ölmüştü r.
O n u n zamanına deği n Rom a yazı n ı n d a b ü t ü n yazı n tü rle­
rinde büyük büyü k adlar taht kurmuştur. E lege i a t ü rü bol bol i ş­
lenmiş, artık yazın adamlarının i l g i s i n i çekmez ol muştur. Fel se­
fen i n bir kesi ti, E p i k u rosç u l u k, geçmişe özlem içeren kon u l ar,
Roma'yı Roma yapan değerl e r, kahraman l ı k, tarım v.b. ş i i re dö­
k ü l m ü ş t ü r. Augustus çağınd a Aisopos masall arı nın Roma'da bi­
l i nmesine, yaşam alanına girmesine, n i neden toruna aktarı l ma­
s ı n a karşın ( H or. , Sat. , Il, VII, 77-78), yazı nda yeri yoktu. Pha­
edrus bu en eski, en b i l i n e n konuyu seçmiş, Roma'd afabıt!a tü­
rü n ü n uygul ayıcısı o l m u ş t u r.
Konuyu Ai sopos b u l m u ş , Phaedrus çeki d üzen verm i ş t i r (1,
Önsöz). Yunanlı Aisopus'un masall arının 47 tanes i n i Lari neeye
çevi rmiş, ona bakarak ke n d i s i de özgün örnekler ortaya koymuş­
t u r. Aisopus'u n gereci n i b i r öl ç üde k u l l a n mış, ken d i s i de b u n l a­
ra başka masa l l a r, yakın geçmişten ve kendi zamanıyla i l gi l i ki­
m i kon u l ar ekle m i ş tir ( "Yaş lı ile E şek" , "Kaval Çalgıcısı Prin­
ceps" ). H a l k arasınd a b i l i nen, dış ü l kelere i l i ş ki n öykü l e r, Ro­
ma yaşamın dan alın mış (Atri ensis 1 Ev Soru m l u s u), ke n d i göz­
lemleri ne d aya nan ko nu ları anlatmıştır.
Phaedrus, gözlemlediği ya da görd üğü haksızlıkları sergi leme
yoluyla ortadan kaldırmayı amaçlayarak da fabula türüne yöncl­
miş olmalıdır. Tü r onu n için çağındaki kusurları yerıne aracı, sal­
d ı rıya geçerken kend i n i güvenceye aldığı sığınaktı r. F abula yazar­
ken kendi yaşam deneyimlerinden yararlanmıştır. Yayı mlanan i l k
i ki kitabında Seianus'ça kendisine, sataşma izleni m i veren do­
kundurmalar olduğu savıyla ( "G ü neş ile Kurbağal ar" , " K ral İste­
yen Kurbağalar" ) suçlanmıştır. Kendisi şiirlerinden alınanlara kar­
şı çıksa da, b u n u n onların kuruntusu olduğunu söylese de, Mar-
------- XXI -------

tiali s'in "improbi iocos Phaedri" ( I I I , 20, S) (anasının gözü Phaed­


rus'u n şakaları) sözü masalların bu öze l l iğini doğrular niteli ktedir.
Onda siyasal d eği nmeler görmekte kuşkusuz haklıdırlar. K i m e
yön e l i k olduğu bel l i yergi ler öylesine keski n d i r ki, S e i a n u s o n a
d üşman kesi l m iştir. Phaed rus n iteliği b i l i n meyen bir cezaya çarp­
tırı l mıştır. Kendisi de I I I . Kitap'ın önsözünde bundan söz etmek­
ted i r. Onun deyişiyle "Yargıcı, savcısı, tanığı Seianus" olan b i r
yargılamada yasal l ı k aranamaz. 27-3 1 yıl ları o n u n gözden d ü ştüğü
yı l lard ı r. İS 31 yılında Seian us'un düşmesine ve İS 37 yılı n d a Ti­
beri us'un ölümüne doğru ye n i kitap yayımlamamıştır. Yöneltilen
suçlamalardan, d üştüğü d u ru mdan ken d i s i n i kurtaracak birini
beklemekted i r. Gene I I I. K i tap'ın Sonsöz'ünde çok acı çektiği
bel l i d i r. Bu kitapçığı adadığı iyil i ksever, sözü, söylcş isi d i nlenir,
kend isini işine adamış önemli kamu görevl isi E u tych us'tan ken­
d i s i n i n suçsuz olduğunu kabul etmesi n i istemekte d i r.
Ü s teleyerek i s te d i ği yardım e l i n i ona Caligula uzatm ı ş gibi
görü n mekte d i r. Phaedrus yazmayı b ı ra kacağını söylemesine
karş ı n s ü rd ü rm ü ş t ü r. IV. K i tap'ı yayımlandığın d a artık yal nız
yaz ı n l a ilgilenmekte d i r.
B aşına gelenlere göre yaşamı "acı i l e sevi nci n karışımı" olarak
değerlendirmekle (IV, 18, 10) gerçekçi bir yargıda bul u n muştur.
Phaed ru s, I. K i tap'taki kon u larını ' a u ctor' (ilk adımı atan,
ön ayak olan, baş latan) ded iği Aisop us'tan al mıştır. B u rad a ağaç­
ları n da kon uştuğu n u söyl emesi ne karşın, ağaç masalı a n l a t maz,
aşağı yu karı tümüyle h ayvan masalları a n l atır, yal nız, araya kah­
ramanları i nsan olan masallar serp i ş t i ri r. ll. Kitap'ta ise Aiso­
pos'la bağını belki yavaş yavaş ko parmak için, bel l i b i r yazarın
adına gerek olm adığı savıyla ortaya çıkmaktadır: "Öne m l i olan
kon u d u r, yazarın adı değil" (Il, Prol. , 7). Phae d ru s, Aisopos ge­
leneğini s ü rd ü rmekle birlikte, körü körü ne o n u n izinde gitme­
miş, kon u la ra ken d i gön l ü nce b i r şeyler sıkış tırmıştır ( i d . , 8-9).
O n u n k i " kıskançlık değil, yarış madır" . Ye n i l i kl e r getirmek üze­
re izin isteme kte, i nsan kahramanlı masallara yer vermekted i r.
Sei a n u s'un ke n d i n d e n öç almış olma kla b i l e n m i ş ol malı k i , tar­
tış macı, kavgacı b i r t u t u m takın maktadır; acı d u yan b i r görü­
nürole ortaya çıkmakta, zamanındaki çarpıklıkları, bozukl u kları
----- XXH -----

çekinmeden sergilemekte, al aya al makta, karşısınd a kilere, ken­


disini yerenlere, ke ndisine öyk ü n e n l e re ver yansın etmektedir.
Özel l ikle bu yanıyla özgündi.ir. I I I . Kitap'ta Aisopos' u n keçi yo­
l u n u gen i ş l e ttiğini söylemiş tir. I I I . , IV. Kitap'larda kendisini ön
d üzleme çıkarmış tır; yazın adamı olarak değerini, türe katkıları­
nı dizelerinde dile ge ti rmiş tir. IV. Kitap'ta Aisopos'u n masalla­
rını deği l, on u n tarzında masa l l ar yazm akla övü n mektedir. V.
Kitap'ta Aisopos'a borc u n u bir parça öde miş o l d uğu kanısınd a­
dır. Adını anınası ü n ünden yararlanmak içindir. Demek Phaed­
rus, fab u l a'nın yüceltil mesini kendi başarısı ol arak görmektedir.
İ l k mas a l l arı, özel likle I. K i tap'takil er kısa, öbü rl e rindekile r
is e u z u n d u r. Örneğin I I I . Kitap'ta 60 d izelik bir masal (10) var­
dır. IV. ve V. Kitap'larda 20-40 dizelik öykü ler, masal lar b u l u n­
maktadır. V. K i tap yaşlılığına rastl amaktadır (V, 5). I. Kitap'ta
yalnız t üre uygun masal lara karşılık geri kalanl arda gerçek ya d a
uydurma öyk üler, taş lamalar d a y e r a l mıştır. Demek k i başlan­
gıçtaki Önsöz I . Kita p içi n geçe rlidir.
Phaedru s ken dini Latin olarak görm üş. Yunanlıların karşısı­
na çıkmayı amaçlamıştır (Il, Pro l . ) . ' Graeci loquaces' ( geveze
Yunan lılar) sözünden Yu nanlıları sevmediği anl aşıl maktadır.
Demek doğu ş u bakımından Yunanlı olan Phae d rus, dili, eğitimi
bakımından Romalıdır.
Aisopos , rol verd i ği hayvanları yakından görmü ş , tanımış,
dahası sevmiş gibidir. Phaedru s'u n masal l arında ise h ayvan çizi­
mi yoktur, kahramanlar hayvan olmakla birlikte h ayvan imgesi
değil , insan nite likleri taşımaktadır, d ü ş ü nen ve konuşan yara­
tıklardır İnsan lık, d uygu ları ve d ü ş ü nceleriyle h ayvan l a r toplu­
luğuna akta rılmıştır.
Nis ard'a göre "Hayvan ad lı, felsefe yapan kişilikler" dir.
Phaedrus'u n gerçekte de amacı h ayva n kisvesi a l tınd a insanları
sergil emektir.
Örneğin aslan soy l u bir yaratık olarak güçl ü , buyu rgan; tilki
ku rnaz, işini bilen, al aycı; kurt yırtıcı, s ağtöresiz; köpe k çamur
atan, güvenil mez; fare çevik, açıkgöz; eşek aşağıl a n mış, "eşek
gibi çalışmak" deyimine uyg u n olarak y ü k a l tında ezil en, eziyet
çeken bir yaratıktır.
--------xxıın ------

İnsan lara özgü b ü t ü n b u öze l l i kl e r, gerçek kahramanlarıy l a


ol ay olarak anlatılırsa öykü o l u r. Oysa b a ş k a b i r canlılar ortamın­
da, eğlendiren görü ntüler i ç i n d e çeş i t çeş i t t i p l e r belirmekted i r.
Örneği n k u rbağaların yaygarası, aş ağı katmandan insanla rı çağ­
rıştırmaktadır. G eyik, güze l l iği başına d e rt açan boş ve hoş b i r
yaratığı, ö k ü z i r i l iği, keçi aptallığı, s i n e k kend i n i b i l mezliği, ka­
rınca d u ru p d i n lenmeden çalış mayı, kartat özde k i gücü, çaytak
yırtıcılığı som u tl aş tırmaktadır.
Phaed rus, i nce, d u ru, temiz bir biçem, ş i i rsel olmaktan çok
açık, anlaşılır, güçlü, kusursuz denebilecek bir d i l , yerli yeri nde
deyimler kullanarak, sağladığı devin i m i l e anlatıma akıcılık vere­
rek, ren k katarak türe değişiklik getirmiş, bütün bunlarla Aiso­
pos'un masal larını ustaca güzelleştirmiştir. Sanat alanında onu geç­
miştir. Latinceyi iyi bilen, deneyim l i bir yazardır. B u bakımdan
Gümüş Çağ'da yaşasa da, Klasik Çağ yazarı, son tu rfanda Klasik
Çağ yazarı sayılmalıdır. Phaedrus, Yunanlı Aisopos'un yarattığı tü­
rü yazınsal b i r biçimle donatarak Roma'ya armağan etmiştir. Az-öz
yazmaya (brevitas) önem vermiş, bundan kendine övgü payı çıkar­
mıştır. Altı ayaklı senari u s (.-) ölçüsü n ü titizli kle, özenle kullan­
mıştır. 2. ve 4. ayakta spondeus (-) kullanmıştır. Aisopos'un ma­
sallarını başka bir bağlamda, başka bir n i telikle sunmuştur. Siyasal
yergiye zamanı gereği eğilmiş old uğu ndan kuşku d uyulmamalıdır.
Phaed rus, yaşamı boyu nca pek tanınmamış ya d a görmez­
den gel i n m i ş t i r. Roma yazarlarınd a yaygın biçimde görü len,
kend i s i n i n d e d uyduğu ün kazanma i s teği n i gcrçekleştireme­
m i ş t i r. Kend i s i n i ozan saymaya pek yanaş mayan çağd aşlarından
yer yer yakın maktadır; bu yargı onu n köle olması denl i b u t ü r ü n
önemse n memes i ne, küçi.imsenmesine b a ğ l ı olabi l i r. Fabu/a'la­
rıyl a pek i l gi l e n i l me mi şt i r.
La Fontai ne'i n canlılığı, rcnklil iği yanında, Phaedrus hep sö­
n ü k ve don u k görü lmüştür. O, herşeyden önce anl atılandan çıka­
cak sağtöre dersine, kıssadan hisseye, önem vermi ştir. Bunu ko­
şuğun başına koyarak önceden uyarıda b u l u n d uğu gibi, sonuna
alarak d a ne demek istediği n i ken d i açıklamaktadır. B u bir yeni­
liktir. Horatius, Satiraeve Epistu/ae'da, anl attıklarına masalla çeş­
n i katmıştır; Phaedrus'u n ise kon u s u masal dır, eki de yoru m d ur.
----- XXIV-----

Phaed rus, kuşkusuz topl u md a başkalarının ya d a doğru dan


doğruya kend i s i n i n uğradığı h a ksızlıkları açıkça söylemeye gü­
cü yecme d i ği i ç i n , si mgelere başvurmak üze refabttla'yı a racı kıl­
mışcır. Kamu ve cop l u m yaşamındaki b i reakım olaylara fabu­
/a'larla doku n d u rmalarda b u l u n m uşcur. B u nedenle içeriğin
çağla i l i ş k i l e n d i r i l mes i gerekmekce d i r. Phaed rus, i n s a n l ara özgü
ku s ur l a rı başka canlılara yakışurmışur. Ancak, böylece b i r caş l a
i k i kuş vurmuşc ur: Ro ma yazınında fab u l a cürünü başlacmışur.
Öce yandan Auguscus çağı yazarl arının küçü msediği fab u l a'nın,
esnekliği olduğunu göscermi ş c i r. Phaedrus bel k i arcık sıkınu ve­
ren ağır kon u lara yönelmek iscememişcir.
Zaman zaman, yer yer onarım göre rek hep d i ri l iği n i koruyan,
belleklerde kalan, herkese seslenenfabu/a'yı yazınsal b i r kaygıy­
la e l e alarak çağında b i r ölç üde özgün olmasını b i l miş, Roma ya­
zınına b i r c ü r a rmağan ederek bel i rgin b i r k i m l i k çizmişcir.
Phaedrus'un Fabu/ae'ının orcaya çıkış öyküsü de şöyled ir: 1562
yılında Orlcans yakınlarındaki Saim-B enoic-s ur-Loire kicaplığı kimi
Fransız procescanlarca yağmalanınca, değerli el yazmaları ya dağıl­
mış ya da yok pahasına sacılmışur. François Pichou, o gü ne deği n bi­
linmeyen Phaedrus'un masal larını bulup sacın almış, armağan ecciği
kardeşi Pierre Pichou da bas mışur. Böylece Phaedrus'un yapıcı 1596
yılında ilk kez Troyes'de yayımlanmışur. B u Codex Pithoeanus'can
ilk ki cabın bir kesimini avukac Daniel sacın al mışcır. 1608 yılında
Reims'de din adamı Sirmom, X. yüzyıldan kalma, dörc kicapcan olu­
şan (IV' de 20 masal bulunmakcadır) başka bir clyazması bulmuşcur.
Codex Pithoemıus, Lepelecier markisinin eline geçmişcir. 1727 yılın­
da ise Parma Başpiskoposu Niceola Peroui'n in bir derlemesinde
Phaedrus ile adı bilinmeyen birinin muz ikişer masalı bulu nmuşcur.
32 masal içeren Appendix Perottina'da yer alan masallar -bunlar 1809
yılında Napol i'de yayım lan mışcır- Phaedrus adı alcında çıkmışsa da,
onun mudur, yoksa başka bir yazarın mıdır bili nme mekcedir.
Schwabe, Pichou'ların kul landığı X. yüzyıl elyazmalarını 1830 yılın­
da yayımiayarak yeniden gün yüzüne çıkarmışcır.
Phaedrus'un yapıcının yeni den yayımlan m ası, ö l ü m ü n d e n
aşağı yu karı on b e ş yüzyıl sonradır. 123 fab ula beş kicapca top­
lan mışcır. B u nlar son biçimleri n i a l m a mış cır.
I. KİTAP

ÖN SÖZ

Aisopos ustanın b u l d uğu konu l a rı


altı ölç ü l ü d izelerle i ş l e d i m ben.
Çifte n i te l i ği vard ı r kitapçığı n:
Gül d ü rmesi ,
V e yaşam yolu n d a akı l lıca
Ayağını denk almayı öğretmesi.
Ol u r ol maz eleştiren çı karsa,
hiç ağaç kon u ş u r muymuş diye,
hayvan yetmezmi ş gi bi, b i l s i n ki
öyküler d ü zerek şaka b i zi mki.
3

1 Kurtla Kuzu

Ayn ı derede karşılaş mış b i r g ü n ku rtl a kuzu,


susuzlu ktan d i l l eri d aınakları na yapış ın ı ş ,
k u r t yu karıda d u ruyorm u ş , kuzu d a çok aşağıda.
Bir neden b u l m u ş hır çı karmak için o saat
doymak b i l mez boğazı nın d ü rt ü süyl e hayd u t.
"Ne d iye b u l an dırıyors u n , " demiş "suyu ınu?"
Korka korka yanıt verm i ş yün yığı n ı :
"Yakınd ığın şeye bak, kurt kard eş, hele,
ol acak şey m i dediğin, tanrı aş kın a,
senden bana doğru deği l m i suyun akış ı ?"
Şamar gibi i n i nce kurd u n yüzü ne gerçek,
"At ı p t u t m u ş s u n , " demiş, "be n i m hakkıınd a
b u n d a n a l t ı a y önce . " "Doğmamıştı m k i
d a h a , " d iye karş ı l ı k ve rmiş öteki,
"Baban atıp tutmuş öyleyse benim hakkımda,"
demiş o, "Hercu les a d ı n a ant içeri ın k i . "
Böyle yakal ayı p parçalamış i ş te
öl ü m ü hak etmemiş kuzucuğu.
Olmadık nedenler yaratarak
suçs uzları eze n l e r vardır ya hani,
o i nsanlar i ç i n yazı l m ı ş t ı r işte b u masal.
2 Başlarına Kral isteyen Kurbağalar

Atina ke n d i n i gös terirken


yasalar önünde e ş i tl i kle
devleti karıştımuş arsız özgü rl ü k
eski d i zgi nleri gevşetm i ş başıboş l u k ,
kaleyi ele geç i rm i ş zorba k r a l Peisistratos
çeş i t l i züm rele rl e i ş b i r l i ğiyle.
Ati n a l ı l a r ağl ayı p sızlarken
başlarına dert olan köl e l i k yüzü n d e n
(acımasız o l d u ğ u n d a n deği l de o k i ş i
b ü s b ü t ü n yük ol u r d iye a l ı ş m a m ı ş l ara),
yakı n maya d a başladıkl arı n d a
ş u masalı a nlatmış Ai sopos a rd ı ndan:
" B ataklı kta dolaşırken ku rbağalar özgü rce
kral iste m i ş l e r İ u p p i te r'den bağı ra çağı ra,
güc ü n ü k u l l a n s ı n da gevşek a k ı l l arı n ı
d izgi nlesin d iye. G ü l m ü ş tanrı l arın babası
küçük bir kalas verm i ş onl ara. B araklığa d ü ş ünce
birdenbire, devi nime geçmesiyle,
çı kard ı ğı sesle kork u t m u ş ödle k türü,
serili rken balçıkta uzu nca s ü re batıp da,
b i r ku rbağa başını ç ı karmış d u rg u n sudan sess izce,
herkes i çağırm ı ş , kralı gözle m l eyi nce
oraya doğru yüzmüşle r yarı ş ı rcası n a
korkuyu atıp onlar üze rleri n d e n
tahtan ı n üstüne sıçrayı p ç ı k m ı ş yüzsüz yığı n :
Ki rleri nce b u n u her türlü aşağılamayla
bir kral i s temeye yolla m ı şlar İuppi ter'e,
verm i ş ol d uğu i şe yaramadı d iye.
Bir su yıla nı gön derm i ş o zaman İ u ppite r;
yakalam aya başla mış yılan
yaman d i ş iyle hepsini teker teker,
boşuna kaç ı ş m ı şlar ölü mden beceri ksizler:
Sesleri çı kmaz olm uş korkudan b u sefe r.
Mercurius'a başvur m u şlar gizlice
5

lu p p i te r yardım a koş s u n d i ye dert l e ri ne.


Tanrı şöyle demiş o zaman:
'Dayan ı n baka l ı m kötü krala,
iyisine katlanmak istememişsin i z ya. '
"Siz de, yurttaşlar," demiş, "daya n ı n b u na,
daha kötü s ü geç mes i n d iye başınıza. "
6

3 Kurom/u Ala/mrga_vla Tavuskuşu

B aşkas ı n ı n n i teli kle riyle böbürle nmesin,


neyse öyle yaşam s ü rs ü n d iye k i ş i ,
Aisopos bize şu örneği b ı raktı:
Kend i n i b i r şey sanarak şişine ş i ş i ne
düşen ttiyle ri ni top layı p tavuskuş u n u n
güzelce süsle n i p p ü ste n m i ş alakarga.
Sonra yü ksekten bakarak ken d i türüne
katılm ı ş tavuskuşları n ı n güzel s ü rü s ü ne.
Utanmaz ku ş u n üstü nden çe kip a l m ı ş l a r tüyleri,
gagal arıyla kaçınm ı şlar onu tavu skuşları.
B u l unulan kötü davra n ı ş karş ı s ı n d a
yola çıkmış alakarga gerisin geri
ke n d i türünün yanına dönmek üzere.
Can s ı kıcı b i r da mga yem i ş onlarca da.
O zaman dem i ş ki önce küçümsedi klerinden biri:
"Ne aşağı lan mayla karş ı l aş ı r d ı n böyle,
ne yı k ı l ı rd ı n böyle, terslc n i p de,
kendi d u ru mu nla yetinseydin,
boyun eğseyd i n doğa n ı n verdiği ne. "
7

4 Innağı Ağzı Dolu Geçen Kopek

Eli ndekin i yitirmeyi hak eder


başkasının m alın da gözü ola n.
Suda ken d i imgesini görm ü ş köpek,
ağzında et parçasıy l a yüzcrke n,
kapmak istem i ş başka bir köpeği n
ağzında taşıd ı ğı başka b i r av san arak,
avu c u n u yala mış arsızlığından,
bırakıvcrmiş ağzındaki yiyeceği,
dilini bile s ü re mcmiş can attığı şeye.
8

5 lnek, Keçi, Koyun ve Aslan

G üçlüyle ku rulan b i rlik güvenli olmaz


hiçbir zaman, sav ı m ı n kanı t ı d ı r bu masal.
İ nek, keçi, b i r de haksızlığa boyu n eğen koyun
ortaklı k kurmuş aslanla ormanlı d ağlarda.
İ ri bir geyi k yakalayı nca b u nlar
demiş ki aslan parçalay ı p avı:
"İlk pay benim, aslan derle r ya bana:
Bana vereceks i n i z i ki nc i s i n i ,
güçlülüğü m ü n bedeli d iye, ü ç ü n c ü s ü
özü m e d ü şecek, değe r i m d en ötürü,
dert açacak baş ına dörd ünc üye el uzata n . "
Alıp götü rmüş heps i n i tek başına,
s ü tü boz u k yaratık bu yolla.
6 Kurbağalar Güneşin Önünde

Ai sopos bakmış ki düğün dernek var


hırsız kom ş u s u nda, dol u p taşıyor evi,
baş l a m ı ş anlatmaya: E vvel zam an i ç i n d e
güneş i n ev lenmek i s temes i üzerine,
göklere yükse l m i ş ku rbağa sesleri.
Yakı nmaları n ı n nedenini sormuş luppite r,
bağı rı p çağı rmalarından a l l a k b u l lak.
Bataklı kta oturanlardan b i ri demiş k i :
"B ü t ü n göl l e ri kurutuyor ş i m d i b i r t e k i ,
öl d ü rü r biz zava l l ı ları s u s u z yerd e :
Yan d ı k çol u k çocuğa karı ş ı rsa b i r d e . "
7 Tilkzyle Tragedya Maskı

Ağlan oyuncul arı nın taknğı


B i r mask görmüş t i l k i bir gün:
"Ne heybet l i görünüş b u böyle , " demiş,
"beyn i nerde bu n u n!" H a n i k i m i leri vard ı r
ş a n şeref bağış lamıştır d a t a l i h ken d i lerine,
alıp götürm ü ş t ü r akıl larını başl arından,
işte onlar i ç i n söylen m i ş b u söz.
8 Kurtla Turnakuşu

İki kez yan ı l ı r karş ı l ı k beklerse k i ş i


iyi l i kte b u l u n d uğu s ü t ü bozu klard a n :
İ l ki n yard ı m ettiğine değmez, sonra
zarar görmeden ç ı kamaz i ş i n i ç i n d e n .
B üyük b i r acıya ye n i k d ü ş m ü ş k ur t,
boğazında kalı nca yuttuğu ke m i k,
kand ı rma yol una gitmiş teker teker,
karşı l ı ğı n ı vereceği n i söyleyere k
kurt u l maya çal ı ş m ı ş derd i nden.
Ye m i niere t u rnakuşu kan m ı ş son u n d a,
te h l i ke l i bir i ş l e m uygu lamış kurda,
güvenerek uzun boğazına, u z u n boynu na.
Öd ü l ü n ü istemiş anl aş maya göre:
"İyi l i k b i l mezi n birisin" d e m i ş ku rt,
"ca n ı n ı kurtard ı n da ağzı mdan, b a ş ı n a
bir iş ge lmeden, b i r de ö d ü l istiyors u n h a ! "
12

9 Tavşana Akıl Veren Serçe

B i rkaç d izeyle göstere l i m aptal l ı ktır d iye


kend i n i kol l amayı p başkası na öğüt vermek.
Kısmı l d ığı kartal ın pençesinde
çığl ı klar atan tavşana çıkışıyorm u ş serçe:
"Nerde seni n ş u herkesin b i l d iği çev i k l i ği n ?
Niye oyna maz ol d u ayakları n böyle?" d i ye.
Ken d i s i n i d e bir atmaca yakalamaz m ı !
Böyle kon u ş u p d u ru rken, bekle mezken b u n u ,
c a n verm i ş i nieye inieye boş u boşu n a tavşan,
öl ü m ü n ü n avunt u s u n u bulmuş can çekişirken:
"B e n i mle dalga geçiyordu n güven içinde,
başıma gelenden ötürü az önce.
Ken d i yazgına ağl ayı p sızlıyors u n ş i m d i ,
beni m kine benzer bir yakınmayla. "
13

10 Kurtla Tilki Ymgıç Maymunun Karşısında

Pis h i l eciye a d ı çıkmaya görs ü n b i r i n i n ,


güve n i rl i ğini y i t i ri r, gerçeği söylese d e .
Bunu gösteri r Ai sopos'u n kısa m as a l ı .
Ti l kiyi h ı rsızl ı k l a suçl uyormuş k u rt;
suçlu ol madığı n ı söylüyormu ş o d a;
maymun oturmuş araları na yargıç o larak.
Düşü nce s i n i söylemiş derler may m u n ,
her i k i s i b i t i ri nce savunması n ı :
"Yi tirmiş görü n m üyors u n sen savl arlığ ı n şeyi;
cl altından almış görü n üyors u n sen d e
bir güzel yad s ı d ı ğ ı n şeyi. "
1-4

ll Eşekle Aslan Avda

B i l meyenleri kandı rır, b i l e nl e ri gü l d ü rür


değerden yoks u n ke n övü nmeyi b ı rakmayan.
As lan eğlenmek isterken yanı n d a s ı payla,
yapra klarl a bezemiş onu, uyarm ı ş bir de
hayvanları korku t s u n d iye yad ı rganan sesiyle,
kaçan la rı yakalamak için ken d i s i .
B i r a n ı r m ı ş ki b i z i m uzu n k u l a k
ansızı n o l a n c a gücüyle, h ayvanl arı
allak b u l l a k etmiş ye n i b i r tansı kla.
Yere seri l mişler aslan ı n korkunç s a l d ı rısıyla,
b i l d i kleri çıkışl ara yön e l i rken korkudan.
E şeği çağı rmış aslan, yorgu n d ü ş ünce
ö ldü rmekten, sesini kesmesini buyurmuş ona.
"Nasıl b u l d u n," demiş, "sesi m i n gücü n ü ? "
ken d i n i bil mez öteki. "Olağan üstü,"
demiş beri ki, "öyle ki, tıpkı on l ar gi b i
çoktan kaç m ı ş t ı m b e n d e kork u dan,
bil meseyd i m senin c i n s i n i ci b i l l iyet i n i . "
12 Geyik Pınar Başında

Övüle nle rden yararlı d ı r çoğu kez


küçümsene nler, anlatayım da bakın:
Pı narı n yan ı n d a d u rm u ş geyi k i ç i p s u y u n u
imgesi gözüne ili ş m i ş s u y u n içinde.
Dallı budakit boynuzianna övgü d üzerke n
beğeniyle, b ur u n kıvırmış i nceci k bacakları na,
korkuya kapılı p avcıları n ses iyle birden
kaçmaya başlamış tarlaların içi nden,
köpe kleri atiatmış koşa koş a çev i k h ayvan,
orman ı n içinde bulmuş kend i n i o zaman,
boyn uzları takılı p kalm ı ş orada,
parçalamaya başlamış köpe kle r onu
acı masız d işleriyle ı s ı ra ı s ı ra.
O zaman ş u sözü söylem i ş ölü rke n :
"Ne m u t s u z u m ben, ş i m d i anlıyoru m ancak,
ne d enli i ş i me yarıyorm uş hor gördü kle ri m,
ne büyük dert açarm ı ş övd ü kle rim b a ş ı m a . "
16

13 Tilkiyle Karga

Ceza görür gene l l i kle, yeri n i r u tanmadan


d ü zmece sözlerle övül mekten hoşlanan.
Ka rga yemeğe baş l amak üzerey mi ş ki
pencereden kapı p kaçtığı peyn i r parças ı n ı
ağacın tepes i n d e; o n u görmüş t i l ki,
şöyl e girmiş söze hemen: " Karga kardeş,
ne parl ak tüyleri n var s e n i n öyl e
d iyece k yok yüzün ü n, gövdeni n güze l l iğine,
hiçbir kuş geçemezdi sen i, ses i n güzelse bir d e . "
B i zim a p t a l peyn i ri d ü ş ü rm ü ş ağzı n d a n,
ses i n i n güze l l i ğ i n i gösterey i m d erken,
doymak bil mez d i ş leriyle kapm ı ş b u n u çabucak
i ş i n i b i l e n t i l k i . O zaman d ü ş ü n m ü ş a ncak
apta l l ığı nd an ona ka ndığını karga.
Demek ki h i ç b i r şey tu tmaz u s u n yerini,
insan giicii yaya kal ı r bi l ge l i ği n yan ı n d a.
Il. KlTAP

YAZARliN ÖNSÖZÜ

Örneklerden o l u ş u r Aisopos'u n yaz ı n t ü rü;


doğru yol u b u l maları n ı sağl amaktı r,
içine d ü ş t ü kl e ri yan ıtgı d a insanl arın,
özenli çabal arı n ı bilemekt i r ereği;
başka bir şey i s te n mez masalcı klarla.
Ne o l u rsa olsun öyleyse anlatanın şakası,
yeter ki k u l ağı okşası n, amaç gerçe kleşsin,
öne m l i olan kon u d u r yazarın adı d eğil .
U s t a n ı n yol u n d a n gideceğim b e n titizl i k l e,
bir şey eklemek istersem hoşa gidecek,
söyleyecekte rime çeşni katmak üzere,
iyiye yorman d ı r, okuyucu m, sen den i s tediğim,
minnet borcu n u öderse kısa o l u ş uyl a,
söze boğu l ma s ı n d iye veril ecek öğüt,
d i n l e, neden karş ı çı kacaksı n açgöz l ü l e re,
ölç ü l ü kişilere de neden s u n ma l ı s ı n
istekte b u l u nmad ı kianna bakmadan.
19

1 Boğa, Aslan ve Yağmacı

Yere serdiği genç boğan ı n ü s t ü ne ç ı k m ı ş


duruyormuş a s l a n . Yağmacı ç ı kagel m i ş
pay isterne k üzere. "Verürd ü m," d e m i ş aslan,
istemeden al maya a l ı ş ı k olmasayd ı n . "
Ars ızı savmış böylece başından.
Doğru d ürüst bir gezgi n i n yol u d ü ş m ü ş,
işe bakın s iz, yine buraya,
�eriye çek i l m i ş yırtıcı hayvan ı n karş ı s ı n d a :
Asl a n o n a d e m i ş ki tatl ı b i r d i l le:
"Al al acağı n ı göğs ü n ü gere gere;
hak etti n b u n u ölç ü n ü b i l mekle."
Parçaladı ktan sonra bedeni,
yürüyü p gitmiş ormaniara doğru,
ya klaşma olanağı vermek i ç i n adama.
Övgüye değer, eşsiz b i r örnek her yönüyle.
Gerçekten de vars ı l ı n gözü doymaz,
arl ı ise yoks u l l u ktan k ur t u l maz.
20

2 Bir Yaşlı Bir de Genç Kadınca Sevilen Genç Adam

Kad ı n l arca yol u n u r erke k l e r şöyle ya da böyle,


sevseler de sevmeseler de, örn e k d e rseniz, i şte.
Orta yaşlı b i r adamı avucu n a a l m ı ş ,
ş ı kl ığıyla yaşın ı gizleycn b i l m i ş bir kad ı n;
güzel bir genç kız da gön l ü n ü kapmış o n u n .
On u n l a akran görü nmek i s terken i ki s i de,
başlamış adamın saçları n ı koparmaya
bir b i ri bir öbürü. Kad ı n l arın e l i n d e
saçları özene bczene tara n ı p s ü s l e n iyor
sanı rken, kcl o l u p çıkmış adam; ç ü n k ü
kız akları, kad ı n karaları koparmış d i b i nden.
21

3 Sütü Bozuk/ann Başansı Üzerine A isopos 'un Siizleri

Azgı n b i r köpeği n d i şlerini geç i rmesiyle


ada m ı n biri delik deşik o l u nca,
aka n kan ı n a batı rı p ekmek atmış
köt ü l ü k eden hayvan ı n önü ne,
yaraya iyi gel i r d iye d uymuş d a eskiden.
Şöyle demiş Aisopos o zaman:
"Başka köpekte ri n karş ı s ı n d a yapma sakın b u n u ,
d i r i d i ri yerler sonra b i z i , b i l i rl e r d e
s u ç u n böyle b i r öd ü l ü o l d u ğu n u . "
Yeni leri t ü rc r başarı kaza n d ı mı kötü ler.
22

4 Karta/, } (tbrm Kedisi ve Domuz

Karta! yuva yapmış ıneşenin tepesine,


yaban kcdisi yavru lamış bir kov u k b u l u p ortas ı nda,
dibinde yavru doğur m u ş koru n u n ye riisi dom uz.
Yaban kedisi bozmuş bu rasrl antısal içli dışlılığı
O za man d üzen le, korkunç bir kötü l ü kle.
Tırman mış il kin k u ş u n yuvasına:
"Yıkım geliyo r sana, bel ki d e zava l lı bana.
H ain domuz var ya hani,
her Allahın g ü n ü top rağı kazar görd üğün,
d evirmek istiyor meşeyi, d ü ziiiktc
yavru larımızı kıs kıvrak yakalamak için."
Gözü n ü kork u t m u ş iyice, yü reğini
ağzına getirmiş, sonra s ü rüne s ü rü n e
inini boylamış ti.iy l ü domuzun:
" B ü y ü k tehlikede yavru ların," demiş,
" körpe s ü rü n ü arkana takarak
yiyecek aram aya gitmeni
bekliyor ka rta! dört gözle senin,
s ü tdomuzcuk larını kapmak için . "
Korkuya boğd u ktan sonra bu yeri de,
oyuğu na sakl a n mış güven içinde
d üzcnci dişi. Çıkıp dolaş mış geceleyin
ayaklarının ucuna basa basa.
Bir güzel day u runca ken di karınını
yavru larım, gözeric miş dışarıyı,
kork m uş gibi yaparak gün boyu.
Dalların üstünde tüneyip kal mış ka rta!,
ağaç devrilir diye, kork u s u n d a n.
Dışa rıya çıkamaz o l m u ş domuz
av olup git mekten, korkuyla.
Fazla söze ne gere k? E riyip gitmiş
açlıktan ikisi de yavrularıyla birlikte,
bol yiyecek o l m u ş l a r yaban kedisiylc yavru larına.
E tmediği kötü lük kalmaz çoğu kez
özü sözüne uymayan insanın,
her duyduğuna ina nılırsa a p tal aptal
sonu b u d ur , işte kanıtı bu masal.
23

5 Caesar'la Ev Sorumlusu

B i r adam yaşarmış Roma'da, cins bi ri,


ayağı yan mış ke l p gibi oradan oraya
koş u ş t u ran ge reks iz işler m ü d ü rü,
bir şey için sol u k sol uğa kalan,
hiçbir iş çı karmayan, hiç boş d u rmadan,
ken d i s i n e yük, başkalarına k ü l fet.
Doğru yo la geti rmek istiyoru m seni,
gerçek b i r öykücü kle, e l i mden gel i rse
e l bette, kulak vermeye değer, d i n leyi n hele:
Misenu m'd aki yazl ı k evine uğram ı ş
Napol i'ye gid erken Caesar Tiberius,
dağın tepesinde Lucu l l us'u n
öze ne beze ne yaprı rd ı ğı;
Sici lya Den izi'n i gö rür uzaktan,
Etruria Den izi'ne bakar yukarıd an,
iç açan bahçede dolaşırken efendi,
Pel u s i u m kete n i n d e n kuşakla bağlı
omuzl arından saçaklar sarkan,
ereği bel i n d e bir ev soru m l u s u
süzgeç l i, tahta b i r kovayl a s u l amaya
baş lamış cayır cayı r yanan toprağı,
görevi ne bağl ı l ığı n ı göstere gös tere.
Başka bir ağaçit gezi yol u na koş m u ş ö n d e n
b i l d iği dol ambaçlarla, tozu yatı ştırarak.
Adamı tan ı m ı ş Caesar, a n l a m ı ş i ş i .
"Hey, " deyi nce efe n d i , fırl amış o atmaca g i b i
kes i n b i r armağan sevinciyle doğal o l ara k,
o zaman takı l mış o den l i büyük baş kan;
"Ço k şey yapınadın ki, boşa gitti e meği n;
çok daha yüksekt i r ben i m i n d i mde
azat etme tokatı n ı n bed e l i . "
24

6 Kartalla Kuzgun

Yeterince koru n m a lı değil dir hiçkimse


güçl ü l e r karşısın d a: Kötü bir öğütçü
oldu m u hele, kendi yı k ı m ı n a koşa r,
kaba güçle kötü nite lik birleş tiğin d e .
K a p l u m bağa havada b u l m u ş ke ndini
karta l ı n pençcsindc. B ağadan evine
saklamış gövd esini, gizlen diği yerde
başı na bir şey gel mesine olanak yokken,
kuzgu n gel m i ş h avayı yara yara
şöyle d e miş kartala, sok u l arak yanına:
"Pençende kapıp götürd üğün avı n a
d iyecek yok doğru s u , ne v a r ki
ne yapacağını göstermezsem sana,
ağır yükün al tın d a yoru l acaks ı n boş una."
K e ndisine pay sözü a l ı p kandırmış onu,
y ü kseklerdeki yıl dızlardan kayaya
katı kabuğu çarpması için, parçal a n ı nca
bes i n i n yenmesi kol ay ol u r diye.
Sözl e rine kapılıp öneriye uymuş karta!,
bol yiyecek ayı rmış akıl hocası n a b i r de.
İ ş te böyl e, yitip gitmiş acı k l ı bir ö l ü m l e ,
i k i sinin karş ı s ı n d a aciz,
doğa vergisi güvenceli yaratık.
25

7 Iki Katır

Sı rtları n d a yüklerle yola d ü z ü l m ü ş i k i katır,


sepet taşıyormuş b i ri, i ç i n d e ç i l ç i l paralar,
öbürü t ı ka basa a rpa d o l u torbalar,
önden gi d iyorm u ş vars ı l ı, üstündeki lerle
başı yukarıda, çal ı mit çal ı m l ı,
ç ı n ç ı n öttürerek boyn undaki çı ngı rağı ;
arkası n d an yü rüyormuş yoldaşı,
ölç ü l ü a d ı m l arla, d i ngin d i ngin.
Pus u l arı n d an fı rlamış ansızı n uğru l a r,
vur k ı r arası n d a d e m i rl e katın
yaral amışlar, paraları yağmal a m ı ş lar,
bakmam ı ş l a r b i l e değers i z arpadan yana.
Soygu ndan sonra ah vah ed e rken katı r
baş ı n a gel e n lerden ötü rü,
"İyi ki küçümse n m i ş i m," d e m i ş öbürü,
"çü n k ü hiçbir yitiğim ol madı,
yara l a n ı p canım d a yanmad ı . "
İnsanlar i ç i n güvence d i r yoks u l l u k,
bu öyk ü d e n an l aş ı l d ığına göre,
büyük vars ı l l ı k iş açar i nsanı n baş ı n a .
26

8 Geyik/e Sığırlar

Avcıların e l i n e d ü ş ü p d e geyi k
öl ü m le yüz yüze gelmernek i ç i n
koru n u n kuytu l u kları n d a n çıkmış d ı ş arı,
e n yakın ç i ft l i k evine va rmış
gözl eri kork u d a n bir şey görmeden,
uygun b u l d uğu b i r a h ı ra saklan m ı ş .
"Kastın m ı v a r ken d i ne, m u t s u z yaratık,"
d e m i ş s ı ğırı n biri gizlenen geyiğe,
"ece l i n e s u sa m ı ş olmal ı s ı n,
can ı n ı tesl i m ed iyors u n ha,
insanlara sen çatıl arın ı n altında?"
"Si z e s i rgey i n h i ç o l m azsa,"
d iye yan ı t verm i ş gey i k yalvar yakar,
"çı k ı p gideceği m, fırsatı n ı b u l ur b u l maz,
gü n aşacak, akşam olacak nas ı l olsa."
Bir kucak yaprak get irmiş sığırtmaç,
b i r şeyc i k görme m i ş , biri gi rmi ş , öbürü çıkmış
ç i ft l i kte çal ı ş a n ne kadar adam varsa,
h içbi ri -sezme m i ş onu; kahya d a geçmi ş o rad an,
o da d uyu msamamış h e rhangi bir şey.
Başlamış teşekkür etmeye yaba n ı l hayvan
yüzü gülere k d i ngi n sığırl a ra o zaman,
konu kseverl i k gös terd ikleri için
güç koş u l l a r i ç i n d eyken kend i s i ne.
Yan ı t verm i ş içleri nden biri:
"Sağ esen görmek i s teriz elbette sen i ,
n e v a r ki, biiyük teh l i keye gi recek
yüz göz l ü gel i rse bu raya yaşamın senin.
Derken efe n d i yemeği n i yiyip ge l m i ş
kendisi, az önce bozuk görd üğü içi n
sığı rları, yakl aşmış ahıra:
"Neden azal m ı ş yapraklar, saman kalmamış!
B u örümcek ağl arını temizlemek
pek mi biiy ü k iş?" H e r şeyi araştırırken tek tek,
27

görüvermiş geyiği n uzun boyn uzları n ı ,


çağı rmış e v halkı nı, b u y u r m u ş on lara,
"öl d ü rü n ş u nu," d iye, a l ı p götürmüş avı.
İşte bu masa l ı n demek isted iği:
E n iyi kendi görür efe n d i kendi i ş i n i .
28

9 Yazar

Ai sopos'un yeteneği i ç i n yontu s u n u


d i k m i ş Atti ka'l ı lar, b i r köle koymuşlar
sonsuza deği n kalacak d i pliğine,
böylece bilsin k i h e rkes, açıktır o n u r yol u ,
değerle kazan ı l ı r ü n , soya sopa bakıl maz.
İ l k olarak Aisopos k u ru l muştu ya tahta,
birinciliği kapurmamak içi n başkasına.
Yalnız b ı rakmak isteme d i m onu,
ç ü n kü bu kal mıştı geriye kala kala.
Demek ki kıskanmad ı m , yarışa ç ı k t ı m o n u n l a.
Lati u m daha çoğuna kavuşacak
toprakl arı nda, çabaını desteklerse,
Yunanistan'ı n karşısına çı karmak üzere.
Gözde n d ii ş ü rü l meye çalışmak i sten i rse
emeği m kıskançl ı k l a, ne o l u rsa o l s u n
e l i md e n alamayaca klar övgü d uygu s u n u .
29

1 O Kuzgunla Toprak Kap

Ne d e n l i d eğerl i d i r akıl, i ş te kanıtı;


bilge l i k hep üstün gel i r güç gös te risi ne.
30

ll Ayakkabmltktan He/:im/iğe

Yo ksul m u yoks u l düş m ü ş kötü bir k u n d u racı,


k i m i n nesi old uğu bil inmeye n bir yerde
ün kazanm ı ş, çenesiyle ka n d ı rara k hal kı,
panzeh i r sata sara uyd ur u k bir adla.
Yarağa düş müş ke ntin kralı ağı r hasta,
bir kupa i s te m i ş, onu denemek için;
zeh i r kat m ı ş gibi yap m ı ş onun panzeh i rine,
su koymas ı n a karşı n i ç i ne gerçekte,
içmes ini buyurm u ş ödül karş ı l ığında:
Ölüm korku suyla doğru c a söylemiş o zaman,
Hcki m l i kle uzak, yakı n i l g i s i yok d iye
k u n d u racı, avaın ı n salakl ığı ndan ötürü
b u soyl u mesl eği yürüttüğün ü .
Şunları söyl e m i ş k ral topl adığı hal ka:
"Del i l i ği nize d i yecek yok doğru su,
o n u n el ine b ı rakmışsınız sağl ığınızı
d uraksamadan, ayağını tes l i m etmemiş
oysa kimse ona giyeceği ayakkabısı içi n ! "
Hani u ranmazlara kazanç sağl ar ya
k i m i l e ri apra l l ı klarıyla,
gerçekte onl ara yöne l i k bu sözüm.
31

12 Yaşlı Çobana Eşeğin Sözleri

Efen d i n i n a d ı d ı ş ı n d a hiçbir şey değiş mez,


yoks u l l a r için, erk e l değiştird i mi çoğu kez.
Bu gerçeği gösteri r i ş te bu masal.
Sıpası n ı odatıyorm u ş yaş l ı b i r adam
çayı rda ü rkek ü rkek. Korkuya kapıl ı p
d ü ş manların bağı rı ş l arıyla b i rd e n b i re,
yakalanmaianna olanak vermemek i ç i n
kaçmaları n ı sal ı k veriyorm u ş eşeğe.
"Kuzum, yoksa ç i fte semer m i vu racak yengi n
sanki bana?" d e m i ş eşek serinka n l ı lıkl a.
"Yo," d iye yanıtlamış yaşlı. "Peki," demiş eşek,
"taşıd ığım ken d i semerleri m o l d u ktan kell i ,
ne öne m i v a r ki m i n i ş i n i görd üğü m ü n ? "
32

13 Koyun, Geyik ve Kurt

S ü tü bozukları kefil olmaya çağı rdı m ı


d üzen baz, borc u n u ö d e m e k i çi n deği l ,
oyuna ge ti rmek i ç i n d i r i nsanları.
Koyu ndan bir ölçek buğd ay i stiyo rm u ş geyi k,
kurt da kefı l m iş; korku girmiş içine koyu nun,
bir bit ye niği vard ı r b u işte d iye.
" Ka p ıp kaçmaktır k u rd u n d e rd i gücü," demiş,
"sen d e tabanl arı yağiayı p yitersen ortadan,
nerede b u l ur u m sizi günü ge l d iği nde?"
33

14 Koyun, Köpek ve Kurt

Ettiği n i çeker yalancı kötü n iyetl i l e r.


Saklaması i ç i n sözde verd iği ekmeği
koyundan ister, uğraş ı rken karaçalıcı köpek,
tanık gösterd iği kurt doğru lamış sav ı n ı ,
bir yeri ne on e kmeğe çı kararak borc u .
Yalancı tanı k l ı k l a cezaya çarptırı l ı nca,
borç l u ol madığı n ı d a ödemiş koyu n.
B irkaç gün geçmiş a radan, tuzakta yatarken
görm ü ş k u rd u koyu n, " E d e n b u l ur," demiş,
"göktekiler ettiği n i ödetir d üzenciye. "
3 -1

15 Doğuran Kadın

K i m s e seve seve dönmez zarar görd üğü yere.


G ü n ü n ü doldur u p da doğu m ge l i p çattığında,
ağlamaklı çığl ı klar atıyorm uş b i r kad ı n
uzand ığı topra k üzeri nde.
Yatağı na yatması n ı önerm i ş kocas ı
daha kol ay kur tu l m ası i ç i n y ü k ü n d e n .
' A m a n h a , ' d e m i ş karı s ı , ' başlad ı ğı yerde
kötüye varabi l i r, kanı mca, i ş i n sonu . '
35

1 6 Doğuran Köpek/e Bir Dişi Köpek

Yal taklan mayla tuzağa d ü ş ü r ü r kötü kişi,


bundan sakınmamız ş u d izeterin u yarı s ı :
G ü n ü gelen bir d i ş i köpek bir başkas ı n d a n
istekte b u l u n m u ş , o n u n barı nağı n d a
yavru lamak i ç i n , sağlamış b u n u kol ayca;
daha sonra yalvarı p yakarm ış ona
yerini geri istemesi üzerine,
kısa bir zaman tanısın d iye ken d i s i ne,
arkasına takıp göt ü rebitmek üzere
güçleni neeye değin e n i kleri n i .
B u s ü re de b i ti nce, t u t t u rmaya başlamış
yuvasını geri al mak i ç i n bizimki.
"Ç ı kar gideri m b u radan," demiş öteki,
"başa çı kabi l i rsen benimle, eni kleri m l e . "
36

1 7 Aç Köpekler

İ şe yaramamakla kal maz yers i z tasarı,


bir de yok olmaya s ü rü kler insanları.
I rmağı n dibinde b i r deri parças ı
görmüş köpekler, iç meye baş l a m ı ş l a r suyu,
daha kolay yiyebi l m e k i çi n b u l d u kları nı;
ne var ki çati ayı p ö bür d ü nyayı boylamışlar,
isted i kleri ne kav u şamadan daha.
37

18 Yaşlı Aslan, Domuz, Boğa ve Eşek

Eski s aygı nlığını y i t i rdi mi biri,


alçakların b i l e eğlencesi o l u r
d ü ş k ü n l üğün s o n kertesine gel diğinde.
Son sol uğu n u vermek üzereyken
yaş l ı l ı ktan sıfırı tü ketmiş,
güçsüz kal mış aslan uzand ı ğı yerde,
yaban domuzu gel m i ş yan ı n a
yı l d ı rı m çarpm ışa benzeyen d i ş leriyle
öcü n ü almış b i r v u ruşta es ki b i r haksızlığın.
Boğa d e l m i ş zorl u boynuzl arıyla
ard ı n d an d ü şmanın bed e n i n i .
Bakmış ki eşek, b i r ş e y ol muyor sal d ı rana,
yaban ı l hayvan al ıyor yara bere,
bir çifte de o atmış aslan ı n a l n ı na.
Demiş ki aslan son sol uğunda:
"Beni aşağı l a d ı klarında d ayanamazken
güç l ü l e rc; i ki kez ö l üyoru m sanki,
kuşku yok, katlanmak zoru ndayt ın d iye,
seni n gibi doğa n ı n yüz karası bir yaratığa . "
38

19 Gelincikle Adam

İ nsa n ı n eline d ü ş ü nce gel i nc i k


yüz yüze gel d i ği ö l ü m d e n kurt u l m a k i s teyerek,
" K ıyma bana, ne olurs u n , " d e m i ş , "evi n i
c a n sı kıcı sıçanlardan tem izleri m s e n i n . "
Ya n ı t verm i ş öbürü: "Ben i m için yapsayd ı n ,
hora geçerdi ban a, bağı ş l ard ı m seni,
yalvarınana bakarak: Sıçanları n ke m i r i p de
bıraktıkları ndan yararlanmak, yiyip yutmak
senin sıkınem şimdi b u n l arı.
Ol mad ı k bir iyi l i k a l tı nda bırakma ben i . "
Böyle söyleyip ö l ü me yol lamış s ü t ü bozuğu.
Kend i l eri iç i n söyl e n m i ş b i l m e l i l er b u n u ,
k e n d i çı karları i ç i n i ş göre n l er;
boş bir iyi l i kten söz ederek
gözü kapa l ı l ara bol kesed e n atanl ar.
39

20 Efendisine Bağlı Köpek

Apta lla rca gözü kapalı sevi l i r c l iaçık,


deneyi m i i l e re ise boş yere tuzak k u ra r.
Köpeğe ekmek atınca gece h ı rsızı,
denemek için atılan yiyece kle
acaba atiatı labi l i r mi d i ye,
" B ak, " d e m i ş köpek, "niyetin ağzı m ı kapamak mı,
efe n d i m i n malı için havlamayay ı m d iye,
çok aldanıyorsu n, ç ü n k ü uyanık kal m a ın ı
ge rekti ri r ş u beklenme d i k i y i l i ğ i n
benim yan ı lgımdan yarar sağlamayası n d iye."
40

21 Çatiayan Kurbağayla Öküz

Yitip gi d e r güçl üye öyküne n güçsüz.


Ku rbağa b i r gün öküze bakmış bakmış çayı rda,
b u ru ş u k derisini şi şirm iş kıskançlığa
kapı l ı p o gös teriş li boybos karş ı s ı nda;
öküzden iri olmuş mu acaba diye
sormuş yavru larına. " H ayır," demiş onlar.
Daha da germiş deris i n i ı kı n a sı kına.
"Ki m daha büyük," d iye sormuş y i ne böyle.
"Öküz," demiş onlar: Sonunda, güce n i p daha d a
ş i ş mek i sterken çatiayıp seri l m i ş yere.
41

22 Köpekler/e Timsahlar

Boş una uğraşır, pis p i s a l ay kon u s u ol ur


sakı n ı m l ı i nsanlara öğü t verenler.
Ti msahlara yakalanmamak içi n
arkaları n d an atlı kovalarcas ı n a,
su içerlermiş N i l ı rmağı ndan köpe kler.
Yine böyle s u iç meye başlayınca köpek
arkası ndan atlı kovalarcas ı n a,
"Can ı n ı n istediği kadar iç rahat rahat,
korkma," demiş ti msah, "Hercules hakkı i ç i n . "
"lçerd i m," d e m i ş öb ürü, "bil meseyd i m
ctime d ü ş k ü n ol d u ğunu se n i n . "
42

23 Tilkiyle Leylek

H i ç ki mseye zarar vermemek gere k; öyle d e


kısasa k ı s a s o l m a l ı cezada k u ral;
b i ri i ncitti mi, bunu s a l ı k veriyor masal.
ll k i n t i l ki yemeğe çağı rmış l eyleği,
ç u k u r bir çanakta su gi b i bir b u lamaç
koymuş ortaya, aç o l m a s ı n a karş ı n leylek
tad ı n a b i l e bakamamış yemeği n.
Dar boyu n l u, gen i ş karı n l ı b i r ş i ş e d o l u s u ,
e k m e k katkılı s u l u b i r y e m e k ç ı karmış
leylek s ı ra ken d i s i ne gel i nce, t i l kiye,
karn ı n ı b i r güzel doyurm u ş bizi m k i
gagasını d a l d ı ra dal dıra şişeye,
açl ıktan kıvranıp d u rur ken kon u ğu beride.
"Tevekkü l le kat lanm a l ı ," demiş göçmen kuş,
"ken d i kazd ığı kuyuya d ü şen,"
öbi.i ri.i boş yere şişenin boğazı nı ya l a rken.
24 Köpek, Hazine ve Akbaba

Açgöz l ü l e re uygu n olabilir b u kon u ,


varl ı k l ı denilmeye çalışanl ara bir d e .
Hangi çöp l ü kte doğd uğuna bakmadan,
köpek hazine bulmuş toprağı kazarak;
insan kemikleri çı karırke n;
ölü lerin ruhlarını kirletmişti ya,
varsı l l ı k tut k u s u girmiş içine,
ku tsal ruha karşı iş lediği s u ç u n
cezası n ı çekmek için.
Açl ı ktan bitip tükenmiş b u nedenle
yemeği, iç meyi unutup a l t ı n ı beklerken.
Dedikl erine göre şöyle ko n u ş m u ş
o n u n ü s t ü n d e süzülerek akbaba:
"Bir güze l hak etmişsin öl meyi,
üç yol ağzında doğmuş, pis likte yetiş mişken,
kral varsı l l ığına kapılan köpeksen."
25 Tilkiyle Karta/

Ne olursa ols u n yüksektekileri n


kork ması gere kir aşağıd akilerd en.
Ç ü n k ü akıllı u slu kişilere açıktır
öç yolu. Tilki n i n yavrularını kap ı p kaçm ı ş
karral b i r gün, götürm ü ş yuvasına koym u ş,
yavrularına yiyecek ols u n d iye.
Arkası n a takılı p o n u n ana tilki,
kendisi gi bi bir zavallı ya böyle bir acı
yaşatmaması i ç in başlamış yalvarmaya.
Aldırmaınış o, yeri n d e güve n l i ya nasıl olsa.
Sunaktan yanan bir od u n almış tilki,
çepeçevre t u tu ştur m u ş bütün ağacı,
ka n ı n d a n, canından gelenleri n acı s ı n ı
katmak üzere d ü ş m a n ı n yitiğine .
Kend i yavruları nı ölüm tehlikesind e n
kurtarm ak i ç i n, sağ e s e n tesli m etmiş karral
eni kleri ni tilkiye yalvar ya kar.
26 Yabandomuzuy!a Eğlenen Eşek

Çoğu kez hafife alırken aptallar şakayı,


ağı r bir aşağılamayla can ı n a o k urlar
baş kaları n ı n, iş açarlar kendi başlarına.
Bir yabandomuzu çıkı nca karş ı s ı n a
" Merhaba, kardeş, " d e m i ş s ı pa. U m ur s a m a m ı ş
öbü rü, karş ılı k verme m i ş gös terile n i nceliğe,
sorm u ş ü steli k böyle b i r yapmacığın nedenini.
Yanı t vermiş eşek salıve rip kam ı ş ı n ı :
"Sana benze m e d i ğ i m i söylüyorsan,
en azı ndan bu, bumuna benzer sen i n . "
Soylu b i r sald ı rı d a bulu n m a k iste rken,
yabandomuzu bastırmış öfke s i n i :
"Öç almak kolay ben i m i ç i n, ne var k i
alçak k a n ı b u l a ş s ı n i s te me m ü s t ü m e . "
46

2 7 Boğaların Dijviişünden Kaygtlanan Kurbağalar

Alttaki l er ezi lir, güçlüler bozu şnı m u .


Boğal arı n dövü ş me s i n e ba karak
batak l ı ktan bir kurbağa, "Yan d ı k, " demiş,
"öyle b ü yük bir yıkım bekliyor ki bizi ! "
Sürü n ü n başka n l ığı i ç i n birbirleriyle
dövüşürken o n l ar, s ı ğırl ar ise
on lard a n uzakta yaşam s ürerlerken,
neden böyl e söy l e d i ğ i n i soru nca ke n d i s i ne
bir türd e ş i , şöyle yan ı t verm i ş bizimki:
"Yerl eri-yur t l arı ayrı, cinsleri başka olsa
ne çı kar, çayırın kra l lığınd a n kovu l d u m u ,
gizli yerleri ne gel ecek bataklığı n,
biri katı ayaklarıyl a çiğneyip ezecek
bizi, kabak b i z i m başımıza patl ayacak
onların kud urga n l ı ğı sonucunda. "
47

28 Çayiakla Güvercinler

Yard ı m beklerken canından o l u r, yaş a m ı n ı


korusu n d iye, kötü k i ş i n i n e l i n e b ı rakan.
Güvercinler hızlı kanat çırpı ş l arıyla
çoğun kaçtığı i ç i n çaylaktan, can l arı n ı
ku rtard ı k l arı için, yö ntem dcği ş t ir m i ş,
ald atmacaya başvurmuş avcı h ayvan,
şöyle bir d üze nle kand ı rmış sav u n masız soyu :
"Neden ted i rgin yaşamayı yeğl iyors u n u z,
beni kral seçecek yerde baş ı nıza,
b i r de anlaşma ya prı k mı aramızda,
her türlü haksızlı ktan korurum s i zi,
uzak o l u rsunuz teh l i kedcn?"
Güvercinler kend i l er ini b ı rakm ı ş l a r
gön ü l rahatlığıyla çayl ağın e l i ne.
O ise kra l l ı ğı e l e gcçi rince,
başlamış heps i n i teke r teker yemeye,
acımasız pençeleriyle erkini yürütmeye.
Kala kala bir güverc i n kalmış geriye,
"C anımızı bu hayd u r u n e l i ne bırakmakla,
kend i miz ettik, ke n d i m i z b u l d u k, " d e m i ş o da.
Sonsöz

Kulağına u l aştıysa ben i m ç a l ı şmam,


içinde d uyd uysan sanatı n gerekleriyle
biçi mlend i rilm i ş düş ürü nü masall arı,
ağzı mdan yakı nma makınma çıkmayacak
kavu ş tuğum m u t l u l u k i ç i n d e b u n d a n böyle.
Ancak, uğur s u z bir günde doğan ların
eline geçerse yazı nsal ç a l ı ş ma,
b i r yeri n i e l c ş t i reb i l i yorlarsa
ken d i l erinden iyi olanl arın yal nızca,
yü reği m i pek t u tarak katlanacağım
s ü rgüne, başa gelen çeki l i r diyere k,
ta ki Tal i h utansın ettiği köt ü l ü kten.
Masal t ü rü nasıl doğm u ş anl atayı m kı saca:
Bağı m l ı köle takı mı masalcıklara dökmüş
ken d i d u ygu larını, söylemek isteyip d e
söyle meyi göze alamad ı klarını,
suçl amaktan kaç ı n m ı ş işi şakaya v u ra rak.
Ben ge n i ş lettim Aisopos ' u n keçi yol u n u .
Sayıca ge ri bı raktım onu m a s a l yazınada
baş ı ma i ş açacak b i r şeyl er seçerek.
Seianus değil d e başka bir suçlayıcı,
başka b i r tanı k, dahası başka bir yargıç olsaydı,
açı kça söylerd i m baş ıma bu d e n l i büyük
kötü l ü k ge lmes i n i hak ettim d iye.
Böyle destek aramazd ı m acı ın ı azaltmak için.
B i ri yanı lgıya d ü şerse k u ş k u d uyara k,
üzerine a l ı n ı rsa herkese ortak olanı,
iç yüzü n ü ortaya ç ı karacak aptalca.
Tem i ze çı kmak i s terim on u n gözü n d e yine de
çünkü b i r b i r insan ları d amgalamak deği l ki
benim niye t i m, doğru dan doğruya yaşamı,
insanları n davranış ları n ı gös termek.
"Ve rd iği söze bak, ü s tesinden gel i n mez,"
d iyecek belki biri ç ı k ı p benim i ç i n .
"11 9

P h rygi a'l ı Aisopos , İ s k i t Anach a rs i s


b i r ü n sağl ayab i l d iyse sons uzcası n a
yeteneği yle k e n d i soyundan gel e n l e re,
ne d iye sırt çevireyi m yurd u m için onur a
uyku uyu ş u k l uğu i ç i n d e ? Ben ki
daha yakı n ı m okur yazar Yunanistan'a,
yaza rlarını Tan rı sayar ya Trakya soyu,
Linus'un babası d ı r Apollo hani,
E s i n Perisi de annesi d i r Orpheus'un,
taşları yeri nden oynatmış dcrler on u n için,
evcil l e ş t i rm i ş yaba n ı l h ayvan l arı,
usul u s u l , tatlı tatl ı yavaş latmış
Hebru s ı rmağı n ı n coş k u n akışını.
Öyleyse uzak d u r, Kıskanç l ı k, b u radan,
boş u boş u n a ağlayıp sızlama, ş i m d i
bana k u t l u m u t l u ü n veri leceği gün.
Okumaya yönel etim seni, i s te ri m ki,
yargını söyleyes i n , old uğu gibi,
b i l i nen içte n l i ğ i n i gös tererek.
III. KİTAP

ÖN SÖZ

Phaedrus 'ta11 Eul)•chus 'a

Phaedrus'un kitapçı kları nı okumak istiyo rsan,


E u tych us, işi gücü b ı rakman gerekir,
akl ı n ı vererek şiirin gücünü sezmen için.
"İyi de," diyors u n , "yeteneğin ne ki senin,
uğraşiarımdan bir saat ayırayım!"
E lini s ü rmen için neden yok öyleyse,
dolu kulaklara göre değildir ç ü n k ü .
Diyece ksin k i belki: "B ayram, seyran o l u r,
yazma yöneliri m kafa m dinç olarak."
Özel işl e rine bakmak, dostlarına
zaman ayırmak, karı nla il gile n mek,
kafanı toplamak, bedence dinlenmek ye rine
ıvır zıvı r koş uklar oku mayı m ı
yeğl cyeceks i n , k u z u m , her zamanki iş l e rini
daha canla başla ye rine getirmen için ?
Değiş tirmen gerekir yaşam biçimi ni,
yaşam türünü, E sin Peril e ri'ni n
eşiğinden içeri girmeyi d ü ş ü nsen.
Pieru s Dağı'n ı n doruğunda doğu r d u beni
annem, orada gü rleyen İ u pp i te r'e,
kutsanmış doğurgan M ne mosyne'nin
uyu m l u Sanatlar topl u l uğunu hani
52

dokuz bat ı n d a gü n ışığına çı kardığı,


ta yü reğimin için den söküp attımsa da
bir şeyl e r edin me çabasını,
bu yaşama ayak uyd u rsam d a,
Övgü tanrıçası is temeden,
yine de iyice yok l ad ı ktan sonra
içine al ıyor beni topl u l u k.
Başına b i r şey mi gel iyor san ıyors u n
serve tin e serve t k a t m a k i steyen k i ş i n i n ,
gece g ü n d ü z uykusuz kalarak,
tatl ı kazancı yazı nsal çal ı ş m aya yeğ tu tarak?
Ne var ki, Dardania Kralı 'n ı n ya nına
götürüldüğü zaman, Si non'un ded iği gibi,
Aisopos'u n b ı raktığı yazı türünde
üçü ncü kitabı yazacağı m artı k,
kamu görevine, d eğerine ad ayarak senin,
sev i n i ri m o k u rsan; yoksa en azı ndan
gelecek k u ş akl ar tat al acak kuşkusuz ondan.
53

1 Yaşlı Kadınla Testi

Yerd e yatan boş b i r testi görm ü ş yaş l ı kad ı n,


Falern u m şarabı tort u l u , iyi ci nsten,
burcu b u rc u koku yayıyorm u ş çevresine.
Kokuyu b i r güzel çektikten son ra i ç i n e
doya d oya, "Oh, m i s gibi kokuyor ! " d e m i ş .
"Nası l iyi şarapmışsın kimb i l i r e s k i d e n ,
d i b i n d e k a l a n b i l e böyle ol d uğuna göre ?"
Beni tanıyan b i l i r ne demek istediği m i .
54

2 Parsla Çobanlar

Karş ı lığını görür k i ş i hor gördükleri nden.


Ç u k u rtı n d i bini boyl a m ı ş bastığı yeri bi lmeden,
pars b i r gün, ç i fti ç u buğu ol a n l a r görmüş,
sopalarla v u rm u ş k i m i , k i m i taşa t u t m u ş on u ;
yüreğine dokunmuş k i m i leri nse, sol uğu
kesi l mesin diye, ekmek atmışlar önüne,
ölüp gid ecek nası l olsa, yaral ayan
olmasa da. Karanlık hastın nca
evlerine dönmüş ler kaygısızca,
ölüsünü b u l acaklarmış gibi ertesi gün .
Gücü ye rine ge l d iğin de, işe bakı n siz,
çevi k bir sıçrayı ş l a k ur t u l m u ş ç u k u rdan,
doğru i n ine seğirt miş koş ar adım.
B i rkaç gün geçi nce arad an, fı rl ar yel gibi
boğazlar sürüyü, çobanların bile
kıyar canı na, k ı rıp döker her şeyi,
ke n d i nden geçerek sal d ı m k u d u rm u şças ı na.
Ken d i l e ri için korkarak o zaman
yaba n ı l hayvanı kol lamış olanlar,
ses çıkarmazl ar yiti klerinc, canl arı n ı
kurtarmaktır t c k d i l e kleri. Ne v a r k i ,
"An ımsıyoru m ," d e m i ş o , "ki m taşiad ı beni,
kim ekmek verd i bana; siz korkınayı b ı rakın;
be n i m can ı m ı yakan l ar var ya, geri dönüşüm
işte onlara d i ş b i l e d iği m i ç i n . "
55

3 A isopos 'la Kiiylii

B i l iciden de b i l gi l i d ir deneyi m l i biri


denir d e halk arasında, b i l i nmez ne de ni ,
i l k ş i m d i b i l d i receğim masalcığı m l a b u n u.
Sürü leri olan biri nin koy u n l arı n ı n
insan başlıymış doğurd uğu kuzu l ar,
doğaya aykırı d uru mdan korkuya kapı l ı p
b i J ici lere danışmaya gi tmiş koşa koşa
üzü ntü içi nde. ' E fend i n i n canı söz kon u s u .
b i r ku rbanta savu ş t urmak gere k teh l i keyi,'
ya n ı t ı n ı verm i ş biri. Karısı kend i s i n i
aldatıyor kes i n l i kle d i ye söylem iş,
çocukları piçtir de meye getirmiş biri de.
Daha büyük bir ku rbanta ödcneb i l i rm i ş
bu günah ı n bed e l i . Fazla söze ne hacet?
Karşı karşıya ge l irierken çeşit çeş i t d ü ş ü ncc lerle,
daha büyük bir kaygıyla arttırm ı ş l ar
adamın kaygı s ı n ı . Orad a d uran Aisopos ,
sezgi s i güçl ü , doğa n ı n h içbir za man
ken d i s i ne boş laf ettirmed iği yaş l ı
'Olağanüstü o l ayı uzaklaştırmak mı
istiyors u n , köy l ü , eş b u l çoban l arı na,' d e m i ş .
56

4 Kasapla May m un

Kasap iş liğindc a s ı l ı bir maym u n görm ü ş biri


başka yiyecekler ve öteberi aras ı n d a.
"Ta d ı n a s ı l ? " diye sormu ş . "Baş ı na göre tad ı , "
yan ı t ı n ı vermiş k a s a p o z a m a n ş a ka yol l u .
Gerçek ol maktan çok g ü l ü n ç b u l u r u m b u sözü,
çünkü çok kötü güze l l erle karş ıtaşt ı m sık s ı k,
birçok iyil e r iyisi ta n ı d ı m çi rkin yüzl ü .
57

S A isopos 'la Utanmaz

B aşarı yıkıma götürü r b i rçokları n ı .


Aisopos'a t a ş a t m ı ş m ı ş u tanmazın b i ri .
" N e i y i ettin," deyi p b i r mete l i k uzatmış ona,
"bu kadar var yanı mda. H ereu l e s a d ı n a, " diye
s ü rd ü rm ü ş söz ü n ü bizi m ki, "ancak, sana
göste receğim nereden al abi l eceğ i n i .
B a k, i ş te gel i yor varsıl, güçl ü b i r i .
T a ş at, kavuşacaksın h a k ettiği n ö d ü l e . "
O n a kamp yeri ne geti rmiş d e d i ğ i n i öbü r ü .
Ne var k i , boşa çıkmış u m u d u
utan mazca gösterd i ği gözü kara l ı kla,
çünkü yakalanıp oracıkta
çarm ı h a geri lmekle b u l m u ş cezas ı n ı .
58

6 Sinekle Katır

Araba oku n u n ü s t ü n e o t u rmuş s i ne k,


"Ne ağırkan l ı s ı n , " d iye çatmış katı ra,
"daha h ızl ı y ü r ü yemez m i s i n , iğnemle
boy n u n u bir sokars am, görü rs ü n g ü n ü n ü . "
"Sözle ri n beni ı rgala maz," d iye yanı t vermiş,
"sürücüden korkarım ben, ön otu rağa
kurularak koş u m u bir çekip bi r gevşeten
esnek kı rhacı s a l i ayarak e l i n d e h a n i,
köp ü k saçan ağzı m ı d izgi n l eyen adamdan.
Boş boş kafa t u tmayı bırak bu yüzden,
ç ü n k ü b i l i r i m nerede d ur u l ması,
nere d e koş u l m a s ı gerektiği n i b e n . "
B u m a s a l a göre, eğl e n i l meyi hak eder
k u ru sıkı gözd ağı vermeye kal kı ş a n kişi.
59

7 Kurtla Köpek

Ne tatl ı d ı r özgü rl ü k, kısa yol d a n a n latayım.


Karnı tıka basa doym u ş köpekle karşılaş mış
bir deri bir kemik kal m ı ş k u rt bir gün,
d u rm u ş l ar, esenledikten son ra birbirle rini,
"Neye borçl u s u n bu parlak görü n ü ş ü n ü , " demiş k u rt,
"ne yiyors u n d a böyle semirdin ? Ben açl ı ktan
öl üyoru m, çok daha güç l ü olmama karş ı n . "
Köpek doğruca: " B enim gibi, sen d e b u l ur s u n
bu fırsatı, efendine saygı d a k u s u r etmezsen,"
d emiş . "Nasıl yani?" diye sormu ş k ur t .
"Kapının önünde be kçilik edeceksin,
evi h ı rsızdan koruyacaksı n gecel eyin,"
yanı tını a l ı nca: "Ben hazırı m doğrus u ,
a n a m d a n emdiğim s ü t b o rn u rn d a n geliyor,
ormanlarda, yağm u run, karı n a l t ı n d a .
Nasıl da işime gelir bil sen," d e miş,
"yan gelip yaşamak bir çatıya s ığı n ı p ,
e k m e k elden s u göl d e n karn ı ın ı doyur m ak ! "
"Gel öyleyse benimle," demiş köpek.
Kurdun gözü iliş miş yürürlerken,
köpeğin boy n u n d a ki zincir izine.
" Dostu m," d e miş, " n e ol d u b u rana?"
" B ir şey d eğil ," diye yanıt vermiş köpek.
"Söyle, söyle h aydi," diye ü s te l e miş k u rt.
"Yaman bir görü n ü ş ü ro var ya, bağlarlar beni
gündüzün, gün ı ş ı ğı n d a dinleneyim de,
uya n ı k kal ayım diye gece çöktüğün d e;
çözerler beni orta l ı k karard ı m ı ,
dalaşıyorum şimdi, görd üğü n gibi.
E kmek getirirl e r kendiliklerinden,
efendi kemik verir sofrası n d an,
kırıntılar atar aile bireyleri,
sevmediği yemek a rtığın ı her biri.
Ç a l ışmadan karnı m d oyar böylece . " d e miş.
60

"Canın bir yere gitmek i s te rse, i zi n var m ı


pek i ? " soru s u n u "Hiç o l u r mu!"
d iye yanıtlaması üzeri ne o n u n :
"Tepe t e p e k u l l a n övd ü ğ ü n şeyl eri, köpek,
istemem eksik o l s u n sal tanat s ü rmek,
özgü rlüğü yitirmek pahası na," d e miş.
61

8 Bacıyla Kardeş

Kulağına küpe o l s u n ş u söz s e n i n :


"Yoklayı p d u rmayı u n u tma ke n d i n i . "
B i r i n i n b i r kızı varmış ç i rk i n m i ç i rki n,
b i r d e güzel yüzüyle göze çarpan b i r oğl u .
Çocu k l u k b u ya, oyu n oynarke n b i r g ü n ,
anneleri n i n koltuğunda d u ran aynada
kend i lerini görü p i nce l e m i ş b u n l ar.
Oğl a n baş l a m ı ş övü n meye güze l l iğiyle,
hacı sı kızmış, k a l d ı ramamış da
ş i ş i nen kardeş i n i n şakaları n ı
heps i n i aşağıl a n ma d iye göre rek,
ol maz mı canı m ! Babas ı n ı n yanı n a koş m u ş
bu yüzden, o d a b u k e z o n u k ı r m a k ü zere,
d uyd uğu h ı nç l a suçlamış saçmalayan kard e ş i n i ,
erke k o l mas ı n a bakmadan, b um u n u
kad ı n l arı n i ş i n e soktuğu i ç i n .
H e r i k i s i n e sarı l ı p öpücü kler verm i ş
baba, sevece n l i k göstererek ayrı msız.
"İsterim ki," demiş, "her g ü n aynaya bakın,
sen oğl um, bozmayasın d i ye güze l l iğ i n i
densizli klere, k ö t ü i ş l e re kalkışarak,
sen d e kızım, ş u yüzü n ü güze l l eştirmen i ç i n
yerin d e davranı ş larda bu l u narak. "
62

9 Sokrates 'ten Arkadaşlarına

Dost sözcüğü h erkes i n ağzında,


b a ğlılığı ise ara ki b u lasın.
K ü ç ü k b i r ev yaptın nca Sokrates
( ö l ü m ü n d e n korkmam, ü n ü n e erişsem,
k i n rluyariarsa d uys u n l ar bana,
yeter ki aklanayım k ü l o l u nca. ),
" B öyle küçücü k b i r ev m i yapar,
kuzum, s e n i n gibi b i r adam?" d e m i ş
h a l ktan b i l m e m kim, o l u r ya h a n i .
" G e rçek d o s t l a r l a d o l d u rabi lsem
i ç i n i ke şke," o l m u ş o n u n yanıtı.
63

/0 Ozandan Inanmakta Inanmamak Üzerine

I n anmak teh l i kel i d i r, i nanmamak d a öyle.


İ ki s i için d e b i re r örnek ve reyi m kısaca:
H i ppolytus ölmüş, i n a n ı l d ı ğı i ç i n
analığına; yakı l ı p yıkı l m ı ş l t i u m ,
Kassand ra'ya i n a n ı l ınadığı için.
B u nedenle yan l ı b i r d ü ş ü nceyle
aptal aptal ceza l a n d ı rı l madan önce,
ge rçeği araştırı l ma l ı d ı r uzun uzu n .
Ancak, e s k i masal değer yi t i rmes i n d iye,
akl ı m d a kald ığınca a n l atayım ol ayı sana.
Ka rı s ı n ı sev i p sayan bir koca, oğl u n a
tertemiz togas ı n ı giydi rmeye hazırlanı rken,
azatlısı kenara çekmiş onu gizl i d e n
ard ı l b ı rakma s ı n ı u marak ken d i s i n i .
Oğl u i ç i n b i r s ü rü , i ffet l i karısı i ç i n
d a h a d a ç o k yalan uyd ur d u ktan sonra,
ekie m i ş bir d e sevene öze l l i kl e
a c ı çektirir d iye d uyurnsadığı şeyi;
aşığı n ı n gel i p gittiğini yan ı n a.
çirkin b i r i l i ş kiyle k i rlettiği n i
evi n güzel a d ı n ı . Ateş basmış adamı
karı s ı n ı n sözde i ş l e d iği suçtan ötürü,
gider g i b i yapmış kı revi ne, ke ntte kalmış
gizlice; sonra d a kapıdan içeri girmiş
geceleyin birdenb i re, yöne l m i ş doğruca
yatak odas ı n ı n ortasına, orada
onun buyruğu nca, erge n l i k çağı n d a
daha ti tizl i kle gözlerne k üzere
oğl u n u yan ı n a a l m ı ş uyuyorm u ş anne.
Bir ı ş ı k ararke n, koş u ş u rken ev halkı,
ç ılg ı n a dönmüş öfkeden, kend i n i t u tamadan
yatağa doğru yürümüş, b i r kafa ge l m i ş
e l i ne karan l ı kta, kes i k saç l ı o l d u ğ u n u
a n layı nca, sapta m ı ş k ı l ıcı göğsüne,
64

hiçbir şey u m u ru nd a değil d i r,


d uyduğu acını n öcünü a l d ığı için.
B i r fe ner ge tirilip d e yatakta oğl u n u
b i r de d a l d ı ğı i l k uy k u s u n d a
h içbir şey d uy u m s a m a m ı ş o l a n
erdem l i karısını görür görmez,
kıyı mın ın cezasını vermiş o saat
ken dine, kı m n d an çı kard ığı k ıl ıç l a
serilip kal m ı ş kol ay in a n ı rl ı ğı yüzün de n.
Suçl ayıcıl ar yargıya ve rmiş kad ı n ı ,
Roma'ya götürm ü ş l e r zorla, Yüzl e r ' i n önüne.
Kötü bir kuşku d u y u l m u ş suçsuz kad ı n d an,
mala m ü l ke kon d uğu için. Can l a başla
savu n m u ş avukatlar suçsuz kad ı nı
a rkas ı n d a d u rarak d avası n ı . O za man
içtikleri anda bağlı kalmalarına
yard ı m etm esini istemiş tanrı Augustu s'tan,
çünkü akı ll arı karı ş m ı ş kendilerin i n
kıyım ald atmaca s ı n d a. Dağı ttıktan sonra
atılan ç a m u ru n karanl ıklarını,
güven i lir kaynağ ı n ı bulmuş ge rçeğin:
'Acı olaya neden olan azatl ı çe ksin
ceza sını, ' demiş, "çü nkü d ü ş ü nüyorum k i ,
suç yüklemek yerine acı mak ge rekir
bir anda oğu l s u z ve kocas ız kalan kadına.
Suç d u y u ru s u üzerine ail e reisi
araştırmış olsaydı, d ü şüne taşına
b u l u p çıkarm ı ş ol sayd ı yalanın aslını
yasa boğan bir kıyı m iş l enere k
temelinden y ı k ı l m ayaca ktı cv. "
Hiçbir şeye kulak tıkama, hemen
inanayım d a d e m e b u n a karşı l ı k,
hiç u m m a d ı kların günah iş l ediğin e,
günah iş leyenie re de dolap d üzen
sal d ı rıya geçil cliğine göre, bir de
saf insanlar için uyarı bu öykü,
65

başkas ı n ı n aklına uymas ı n l a r d i ye


bir şeyi değerle n d i ri rken; çı kar kavgas ı d ı r
ç ü n k ü ö l ü m l ü l eri b i rbiri nden ayıran,
ya yakı n l ı k gösterir ya d a k i n i n i ;
kend i n tan ı d ığın z a m a n b i l i rs i n i nsanı.
Bunun için b u n l arı gen i ş leterek anlattım,
Ç ü n k ü batıyor k i m i lerine kısacık yazı ş ı m .
66

ll lçoğlanın Sütübozuk 'a Yanıtı

B ir içoğl anı çekişiyorm u ş biriyle,


ü s te l i k ağzı na gel e n i söyleyen
utanm azca söv ü p saya s aya
o n u n bed enindeki eksiği, ku suru
yüzüne karşı ayı p l ayan bir sütü bozukla.
"İ şte," demiş, "can ı m ı çokça s ı kan tek şey,
yarı m yamalak erkek o l m a m benim.
İyi de, a apta l ı m , ne d iye bana yıkıyors u n
yazgı n ı n yanl ı ş ı n ı ? İnsanı n hak edere k
başına gelendir çirk i n olan ancak. "
67

12 Genç Horoz/a 1nci

Genç horoz i nci b ulmuş, yiyecek aramak için


ot, saman, gübre yığı n ı içinde e ş i n i rken:
"Kendine göre b i r yere d ü ş m e m i ş s i n,"
demiş, "bu nca değerine karş ı n .
E d e r i n e d ü ş k ü n b i ri görmü ş olsayd ı s e n i ,
pırıl pırıl parlard ı n ş i mdi, e s k i s i gibi,
yiyece k çok daha işime ge l i rdi b e n i m,
ne sana ne bana herhangi b i r hayı r gel mesi
beklc nemez ki b u n d an," d e m i ş . Anl attığımsa
beni anlamayan kimseler var ya, onlara.
68

13 Balarılarıyla Yabanarıları Yargıç Eşekarısının Önünde

Ba ları l arı b a l l a d o l d urm u ş kova n l arı


meşe n i n tepes i n d e , ke n d i yapı miarı d iye
ortaya ç ı k m ı ş beceri ksiz yabanarı l arı.
Yargıya göti.irü l m iiş kavga kon u s u ,
yargıç eşekarı s ı n ı n ö n ü ne.
O pek iyi b i l d iği için i k i türü,
ş u öneriyi getirm i ş taratlara:
"Gövd e n i z uygu n değil d e nemez, renginiz özdeş,
işe geli nce, d urum h e p ten kuşku l u doğru s u :
A l ı n kovanları, d o l d urun i ç i n i ,
peteğin b i ç i m i ne, b a l ı n tad ına göre,
k i m i n yaptığı be l l i o l s u n d iye ürü n ü . "
Yabanarı ları karş ı çıkmış,
balarıl arı i s e sevi n m i ş l er koş ula.
Kararı n ı şöyle koym u ş ortaya o zaman
eşe karı s ı : " B e l l i o l d u kim yapmış,
kim yapamıyor, " d e m i ş , " b u n u n i ç i n
balaniarı na veriyorum ürü nleri n i . "
Anlatmadan geçece ktim bu masalı,
yabanarı ları sözleri n d e n dönmesclerd i.
69

14 Oyun Oynayan A isopos

Aisopos ' u çol u k çoc u k aras ı n d a


ceviz oynar görünce Attika ' l ı b i ri,
d u rmuş, d e l i d iye gü l mü ş karş ı s ı n d akine.
Durumu d uyumsar d uyumsamaz
bir yay koymuş yol u n ortasına,
alay kon u s u olmak yeri ne
alaycıl ığı ke n d i n e yakı ştıran yaş l ı .
" H ey b il ge k i ş i , " d e m i ş , " b i l baka l ı m , n e yaptım?"
H a l k doluşmuş oraya. Uzun u z u n
kafa yarm uş o, anlamamış
neden soru l d u d iye bu soru ken d i s i ne.
Pes etmiş son u n d a. B i l ge kazanmış o zaman:
"Çabuk k ı rars ı n yayı, h e p geri l m i ş tuttun mu,"
demiş, gevşe k b ı rakırsan buna karş ı l ı k,
gü n ge l i r yararlı o l u r, isted iği n d e . "
İşte böyle oyuna, eğlenceye d e
kafa yarmalı ki i n s a n a r a s ı ra,
daha iyi d ü ş ü n m e k için ke n d i n e gel s i n .
70

15 Köpek/e Kuzu

Yavru keçil er a rası n d a mel eyip d ur a n kuzuya


"Yo l u n u ş a ş ı rm ı ş s ı n , aptal, anan b ur a d a değil,"
demiş köpek; s ü rüden ayrı koyu n l arı göstermiş
uzaktaki. "C anı is teyip gebe kalan, son ra d a
belirli a y karn ı n d a taşıyan, doğu ru r doğurmaz
yavru s u n u b ı rakıp gid en dişi d eğil ki, "
demiş bizimki, "bana meme veren, beni besleyen,
yavru larımdan çal a rak s ü ts ü z koruayan dişi,
benim aradığı m . " "Gene de seni doğu rand ı r en iyisi,"
demiş öbürü. "Öyle değil işte.
Ak m ı kara m ı olacağı nı bil di mi o?
Dahası var: Diyelim ki, dişi istemişti,
elinden ne gelirdi, e rkek old uğuma göre ?
B ü y ü k iyilikte b u l u n d u e l bette d oğu m u m l a,
kasap yol u gözl üyoru ru h e r saat !
Neden b ı rakı l d ığım yerde bana
acıyıp d a ken diliğinden tatlı tatlı
iyilik eden b u dişid en daha iyi o l s u n
b e n i doğurmakla görevini bitiren a n a ?
K a n bağıyla d eğil , ilgiyl e o l ur ana-baba l ı k. "
Yasaya s ı rt çevirir, iyilikle bağl a n ı r insanl ar.
B u dizelerl c işte b u n u göstermek iste mi ş yazar.
1 6 Ağustosboceğiy/e Baykuş

Kuru m l u l uğunun bed e l i n i öder kişi


top l u m u n gereklerine uymazsa gen e l d e .
B aykuşa söv ü p sayıyormu ş ağustosböceği
kötü kötü, yiyecek a ra maya ç ı kıyor d iye
her zamanki gibi h ava karardığında,
gü n d ü z uyku s u n u a l ı p ağaç kovuğunda.
Ses i n i kesmesi n i isteyince baykuş,
çok daha güçlü bağırmaya başlamış o b u kez.
Yalvarması karş ı s ı n d a bay k u ş u n ye n i d e n
ağu stosböceği büsbü t ü n y ü k s e l t m i ş ses i n i .
B akmış k i baykuş, olacak gi b i d e ğ i l ,
a l d ı ran yok sözlerine, bu nedenle
b i r a l d atmacayl a yaklaşmış gevezeye:
"Apol lo'n un kirarasından ç ı kan ezgi l e rce
ötüşleri n d e n uyuyaınıyoru m ya s e n i n ,
Tanrı içkisi içmek geçiyor içimden,
Apoila'nun bana yeni armağan ettiği;
ge l d e birli kte içe l i m tenezz ü l e de rse n . "
Susuzlu ktan i ç i yanıyarmuş böceği n ;
göbek a t a a t a u ç u p gel m i ş çağrıya,
ses i n i n övü l d üğü n ü d uyar d u ymaz.
Kovuğun ağz ı n ı tı kayıp kapatmış baykuş,
a rd ı n a düşüp yakalamış, ö l ü me yol l a m ı ş
ş a ş k ı n ş a ş k ı n sıçrayıp d u ran yaratığı.
İ ş te böyle, ölmüş d e yeri ne get i rm i ş
ağu s tosböceği, sağken karşı çıktığı n ı .
72

1 7 Ağaçlar Tanrıların Koruması A ltında

Evvel zaman içinde, k a l b u r saman içinde,


koru maları altı na almak isted i kl e r i
birer ağaç seçmi ş tanrı l a r ken d i l e ri ne.
İ u p p i ter meşeyi beğe n m i ş , Ven u s mersini,
Apollo defneyi, Cybeba çamı, H ereu les
uzun kavağı . Minerva şaşkı n l ı k içinde
sorm u ş n iye ye m i ş sizleri seçt i l e r d iye.
Nedenini söyl emiş İ u p p i ter: "Onur s u n uyor
görü nmeye J i m d i ye yem i ş l e ri n e karş ı l ı k. "
" İyi de, Hereules a d ı na, i s tediği n i
söyleyecek h e rkes, ü rü n ü nden ötürü
zeytin ağacı d ah a çok h o ra geçer bana."
Şöyle demiş o zaman tanrıl arı n babası,
yaratıcı mız: " Kızım, b i l ge d i yecek sana
herkes hakkıyla: Yararl ı ol mayacaksa
yaptığı mız, apta l l ı ktan övü n mek. "
İ şe yaramayacak h i ç b i r şey yapmamak:
Bu küçük masal ı n uyarı s ı b u d u r i ş te.
18 Tavuskuşunun luno 'ya Yakınması

Tavus k u ş u , İ u no'ya gel m i ş k ü s k ü n küskün,


kend i s i ne verme m i ş d iye s e s i n i b ü l b ü l ü n ,
bütün k u ş l a r bay ı l ıyormu ş o n a , ke n d i s i
g ü l ü n ç ol uyorm u ş , ağzı n ı a ç t ı m ı .
O zaman onu avutmak i ç i n tanrıça:
"G üze l l i kte ü s t ü n s ü n , cüssenle ü s t ü n s ü n ya:
Bak, zümrüt gibi parl ıyor boyn u n ,
ren k r e n k benekler b e l i r i r teleklerinde
b i r açt ı n m ı kuyruğu n u sereserpe," demiş.
"Ne yapayım ben dilsiz b i r görü n ü ş ü ,
ötmede geri kaldı ktan ke l l i ? " d e m i ş k u ş .
"Payın ıza d ü ş e n veri l m i ş size, yazan
böyle yazmış, sana güze l l i k, karta l a güç,
b ü l b ü l e şakıma, kargaya b i l ic i l i k,
kuzgun a uğursuzl u k b e l i rtileri;
tanrı n ı n verd iğiyle yeti n i r hepsi d e .
Uğraşma s a n a veri l meyen şey i ç i n ,
b o ş a ç ı k ı p u m u d u n yakınmaya dön ü ş mesin . "
1 9 Aisopos 'un Geveze 'ye Yamtı

Aisopos tek başına kölelik ederke n,


yemeği erkence hazı rlamak üze re
buyru k a l m ı ş efen disin den. B u ned e n l e
birkaç ev dol a ş m ı ş ateş araya a raya,
feneri yakacağı bir yer b u l m u ş son u n d a.
Dol aşa dolaşa yol uza d ı ğ ı n dan,
kestirmeden git miş; dönüş yol u n u t ut m u ş
nitekim dosd oğru Foru m'u n için de n.
Kalaba lık aras ı n d a bir geveze kes miş yol u n u :
"Aisopos , fe n e r i c n e işin v a r güpegündüz?"
diye sorm u ş . "Ad a m arıyoru m , " d eyip yürümüş
bizimki a d ı m larını sıkiaş marak eve.
Düşünüp taş ı n d ıysa o askıncı he rif,
a n l a m ı ş t ı r ku şkusuz ken disinin,
işi olan birine yersiz taktid ığı için,
yaşl ıya adam gibi görün med iğini.
75

20 Prometheus

Cinsel organların olu ş t u ru lmas ı n a göre,


biçim a l m ı ş kad ı n ı n d i l i . B u ndan ö t ü rü
ili şkiyi getirmiş açık saçık b i r nesne.
76

21 Prometheus

Sevicil erle yumuşak erkekleri


ne diye yarattığı nı sorm u ş biri.
Açıkl aması şöyle o l m u ş yaşl ı n ı n :
" Bir a n d a yazgı n ı n karş ı s ı n d a
k ı r a n ve kırı l a n halkı çam u rdan
yoğu ru p yaratan gene o Prometheus,
biçim verdikte n sonra ayrı ayrı
a r h aya d uygu suyla ört ü p saklanan,
doğa ve rgisi organiara bütün gün tek tek,
az sonra uygun bedenie re takabit mek için,
Libe r'ce yemeğe çağı rı l m ı ş bird en bire;
Tanrı içkisi y ü rü m ü ş damarları n a bol bol,
geç dönmüş eve, sendeleye sendeleye.
Kafası yerin d e değil, es rikiikten şaşkın,
erkeğe takmış dişilik organ ları n ı ,
kad ı n l ara d a dayam ı ş e r k e k organları n ı .
İ ş t e şimdi böyle doyuma u l a ş ı l ı r
çarp ı k zevkli doğa d ı ş ı ilişkiylc."
77

22 Dişi Keçi/erin Sakalı

Diş i keçiterin isted i k l e ri sakalı


e l d e etmeleri üzeri ne İ u p p i te r'd en,
güce nmiş tekcler, can l a rı s ı k ı larak
bayanlar eşit kılı n m ı ş d i ye
saygı n l ı k bakı m ı n d a n ke n d i lerine.
"B ı rakı n, yararl a n s ı n l a r boş onu rdan,
a l s ı n l a r vars ı n l a r," demiş, "size
doğa n ı n armağan ettiği s ü s ü ,
g ü ç bakı m ı n d a n s i z e d e n k olmad ı ktan kel l i . "
Görü n ü şte benzerl iklerine katl a n m a l ı s ı n
değer kon u s u n d a benzer o l mayanların,
işte b u d u r bu öykü n ü n uyarı s ı .
78

23 Insaniann Ta/ihi

B i ri yakınmaya başlayınca tal i h i nd e n


Ai sopos bi r öykü d ü zmüş avu t m a k i ç i n :
" B a t a ç ı k a yol al ıyorm u ş b i r ge m i
azgın yellc rin önünde, gözyaş ı döke rke n
yolcular çektikl eri ölü m korkusuyla.
Güven içinde yol a l m aya baş l a m ı ş derken
hava n ı n değiş i p ye l l e ri n uygun es ınesi üzeri ne,
b u l u tsuz b i r gökyüzüne kavu şunca gün b i rd e n,
kabına sığmaz o l m u ş ge miciler sevinçten,
teh l i keler geçi re geç i re kaza n d ı ğ ı
b i lgel i k l e şöyle demiş o za man bilge d ü mencibaş ı :
' Kend i n i tutman gere k i r sevi nirkcn,
ölçüyü kaç ı rm a m a l ı s ı n ye rini rke n ,
acı-sevi nç karı ş ı m ı d ı r yaşam dedi ğin. '
79

24 Kopekler luppiter'e Elçiler Yollamış

E l ç i l e r göndermiş köpe kler gü n ü n b i ri n d e


lu ppi te r'e, ke n d i leri i ç i n
daha i y i b i r yaşam d i lemek üzere,
kepekli mepekl i ekmek atıl dığı i ç i n
önleri ne, dayanıl maz açlık l a rını
pis gübre l i kte gidermeye çalış tıklarından,
insanl arın aşağıl amaların dan k u rtarsın d i ye.
Yol a çıkmış elçiler ağır aksak. Yi yece k
ararken pisl iğe b u ru n larını sokarak
yanıt vermemiş ler çağırıl dıkl a rın da.
Son u n d a M e rcur i u s güç l ü k l e b u l m u ş o n l a rı
bozuk d üzen çekmiş götürmüş h uzura.
Ne var ki büyük luppi ter'i n yüzü n ü görünce,
korku dan sıçmış lar sarayın her yanına.
Geç de olsa iti l i p kakılıp değneklerle
çıkarılırlar dışarıya; büyük l u p p i ter
salıveri lınel cri n i yasaklar onların.
Şaşınış lar e l ç i l e ri n geri dönıney i ş l e ri ne,
ç i rkin bir i ş yükledi klerini d ü ş ü n e rek
b i r s ü re sonra baş kalarını yol l a mak is te rler
arkalarından. Ded ikod u çalınmış
kulaklarına önce ki elçiler i ç i n .
B i r daha aynı şey ge l m es i n d iye ba ş l a rına,
güzel koku tıkadar köpe klerin kıç larına,
b u kez bol bol. Sa lıveri l meye çalış m a l a rını
ve hemen dönme leri n i buyur ur l ar.
G e l i rl e r. H u z u ra alınınayı başa rırl a r
d ur u p d i nlenmeden is teye isteye. O zaman
k u ru l u r tah tına tanrıların en büyük ba bası,
yıl dırımını s a l l a r; ti tremeye başlar
h e r şey. Allak bullak o l m u ş köpe k l e r
ansızın çıkan çatırd ama ka rşısında,
sıçıveri rl er, birbirine karışır
güze l kokuyla dış kı koku s u . "Öc ü al ınsın!"
80

d iye bağı rır b ü t ü n tanrı l a r a ş ağı lanmanın.


Ceza veri l meden önce şöyle kon u ş m u ş İ u p p i ter:
E lçileri salıve rme m e k yakışmaz bir kra l a;
güç deği l d i r i ş len e n suça ceza vermek.
Ne var ki, ödül a l ı n acak yargı kararı yeri ne:
"Yasaklamıyorum s a l ı ve ri l me l e ri n i ;
b u n a karş ı l ı k açlı ktan kıvransınlar,
kıçları n ı tutmazl ı k edemesinler d iye.
Korkudan böylesine a l t ı n a kaçı ran
b u nları göndere n o n l a r ise
k u rt u l a m ayacak hiçbir zaman
insanla rca aşağı l a n maktan.
Sonrakiler de böyle gözetler
bugün elçileri, kıçını kokl a r
geldiğini görd ü ğ ü n d e yen i birini.
81

25 Kendine Acıyan Adamı Sokan Yılan

Acı çeker kötülere yard ı m e d e n sonunda.


Ayazda kaskatı kesi l m i ş b i r yılanı
yerden a l ı p koynunda ısıtmış b i ri
acı m a d uygusuyla, ken d i zararı na.
Ç ü n kü adamı canından etmiş
kend i n e gel i r gel mez yılan. Ne d iye
kıydığını soru nca başka bir yılan ona:
" H e rkes öğrensin ki, iyi l i k yaramaz
sütü bozu klara," d iye yan ı t verm i ş .
82

26 Til#l'le Fjderha

Ti l k i yuva kazarken kend i n e top rağı ata ata,


bir s ü rü d e rince geç i t aça aça yera l t ı nda,
gide gide gizli hazineleri bekleyen
ej derhan ı n i n i ne varm ı ş sonunda.
Demiş k i onu görü nce b i rd e n karş ı s ı nda:
" B i lgisizl iği m i bağı ş l a i l k i n , ne o l u rs u n ,
sonra d a yan ı t ver a n l ayı şla,
güzelce gözlemliyorsan yaş a m ı m ı ,
a l t ı n l a u z a k yak ı n ilgi m yoktur b e n i m .
Nasıl b i r yara r sağlars ı n bu çabanla,
kara n l ı klar içinde, uykusuz kala kala,
yaşam geç irece k denli büyük mü bu bed e l ?"
"Yok canı m, h i çbi r şey, " demiş ej derha,
"yüce İ u ppiter'ce veri l m i ş bu görev bana. "
" B i r şey al maz mısı n ke n d i n e bu d ur u mda,
b i r şey armağan etmez misin birine?"
"Yazan böyle yazm ı ş , " d iye yan ı t verm i ş ej d e rha.
" Kızına emi, yüzüne karşı söylersem,
tanrılard a kızgı nlı k uyan d ı rm ı ş
s e n i n g i b i bir yaratığın doğu m u . "
G i deceği n sen den öncekilerin gideceği yer.
Niye eziyet ediyors u n zavallı can ı n a
körü körü ne? S a n a söyl üyorum, açgözl ü ,
kalıtçıs ı n ı n yüzü n ü gü l d ü ren k i ş i ,
tanrıl arı g ü n l ü kten yo ksun b ı rakan,
ken d i kendini d e ye meden, içmeden,
kirara n ı n uyu m l u sesi n i üzgün üzgü n d i n l eyen,
kava l l arı n hoş t ı n ı s ı nd a n içi s ı kılan,
kal ı tı n a kalır katmak üzere
çeyrekleri biri ktire bi ri ktire
yalan ye re ant içmeleriyle
gökyüz ü n ü n keyfi n i kaçıran,
ken d i üzeri nden herhangi bir kazanç
sağlamas ı n d iye Liberti na,
ölüm töreninde her harcamayı kı rpan bana.
83

2 7 Phaedrus 'tan Kendisini Kıskanan/ara

Gizlesin varsın, güzelce aniarım ge ne d e


ne gibi bir yargı d a b u l u n mayı d ü ş ü n ü r
K ı skanç l ı k. Aisopos 'u n o l d u ğ u n u söyleyecek
anıl maya değe r görd üğü ne varsa.
Pek hoş u n a gitmeyen bir şeyse,
be nim uydur m a m old u ğ u n u öne s ü recek
canının is tediği gibi bir kanıtla.
Ç ü rütmek istiyoru m onun savını
ve receğim yanı t l a ş u anda.
Aisopos'u n b u l u ş u na e l atıp ben
son noktayı koyd u m, is ter saçma sapan
is te r övgüye değer ols u n bu yapıt.
Ancak, s ü rd ü reyim giriş tiğim işi
ö n ü m üze kon muş d üzen lemeye göre.
84

28 Simonides

Varsıl lığı kendindedir bilgili kişinin her zaman.


Benzersiz şiirl er ozanı Simo nides
dolaşmaya çıkmış, yoksu l l u k çekmernek için,
Asya' nın ü n l ü kentlerinde bir baştan öbür başa,
karşılık görm üş yengin lcre d üzdüğü övgü den.
Yurd u na dönmek istemiş d eniz yol uyla,
yükünü tuttu ktan sonra bu t ü rden kazançlarla;
dediklerine göre Cia Adası' nda doğmuş ya,
dağılıp gitmiş bindiği eski püski.i ge mi
korkunç bir fırtınaya turu l u p denizin ortasında.
Para kese l i kuşaklarını toplamış kimi ,
kimi yaşam desteği d eğerli nesnelerini.
"Si monides" demiş biri, üstüne vazifeymiş gibi,
"hiçbir şey göt ü rm i.iyor m u s u n sen servetinden?"
" H e rşeyim yanımda," diye yanıt vermiş o.
Birkaç kişi yüzer k u rtu l u r o zaman,
çokçası y i.ik ü n altında kalıp yitmiş bile.
Korsanlar çıkagelir, alıp göt ü rü rler,
h e r biri ne b u l d uysa, bakmazlar bile
giysisiz miys isiz olanlardan yana.
C l azomenae diye eski bir kent varmış yakınlarda,
i ş e bakın siz, kazazedeler çıkmışlar o raya.
Yazma d ü ş k ü n biri yaşarmış orada,
dizelerini okurmuş eskid en Simonides'in,
uzak el lerde büyük bir beğe niyle,
evine kon u k ermiş can-i.i gönülden
konuşmasından ta nıyıp o n u doğru d an:
Bir güzel giyd i rmiş kuşatmış,
para ve rmiş, köleler ve rmiş ona.
Boyunlarına levha asmış ötekil e r
geç i rdikleri kazaya ilişkin,
yiyecek bir şeyler d i lenrnek üzere ;
onlara şöyle d emiş Simonides,
yolda karşı karşıya ge l d i klerinde:
85

" H e rşeyi m yanımda, de me di m m i ben,


kapı p götü rd ü k l eriniz yitip gitti,
eliniz boş çıktınız bu işten."
86

29 Doğuran Dağ

Dağ doğur u yorm u ş bağıra çağıra,


Neler neler bekleniyorm u ş yery üzü nde.
Dağ fare doğu rm uş doğur a doğura.
Senin için yazı l d ı b u masal işte,
söze gelince manga l d a k ü l bırakmazs ı n,
işe gelince kocaman bir s ı fırsın.
87

30 Karınca ile Sinek

Bir çe kişiyorm uş, bir çe kişiyormuş ki,


karı ncayl a sinek, kim daha değerli diye.
sormayın gitsin. Sinek a l m ı ş il k sözü:
"Bir ken dine bak bir d e bana d üz ii l e n övgü lere.
İ l kin ben bakarı m iç orga n l a rı n tad ı n a ,
tan n l a ra kur ban kesil diğinde,
oya l a n ı rı m s u naklar a ra s ı n d a ,
dolaş ı rı m b ü t ü n tapınakları;
kra l ı n tepesine konarı m, görd üğü m zaman,
öpücükler a l ı n ın sayg ı n hatu n l a r ı n
terte miz minik ağızları ndan.
E n iyi şeyler benim olur hiç ç a l ı ş madan.
Böylesi düşer mi se nin payı na, köylü yara t ı k ?"
"Gerçekten onur ve ricidir tanrı sofraları,
is ten meye n için d e ğil de, çağı rılan için .
Su naklardan eksik ol muyorm u ş s u n h a ?
Doğru, ka p ı d a n kov tı l s a n bacad an gircrsin .
Kralları a n ı m satıyors u n ha,
saygın bayan l a rı n öpücüklcrini?
Bir d e öv ü n üyors u n ü s telik,
utanç d uyarak saklaman gere kirke n.
Hiç ç a l ı ş m azs ı n h a ? Bir şcyciğin o l m az
o zaman, ge re ksin me d u yd uğunda.
Duvarın çevresin d e ki gü brenin içinde, k ı ş için
benim canla başla topl ad ı ğ ı m tanclerle
besienirken görüyo ru m se ni;
tepemi attı rı rs ı n da benim yazı n,
neden sus pus kesilirsin k ı ş ı n ,
soğu ktan büzü l ü p ölecek gibi o l d u ğ u n d a ?
Yiyecek d o l u evime s ı ğ ı n ı r ı m ben s a ğ e s e n .
Yeterince has t ı rd ı m k u ş k u s u z büyüklen meyi . "
Böyle küçük bir m a s a l ta n ı t ı r işte
insanların iyi, köt ü yanları n ı ,
uyd ur m a övgü lerle ke ndini don a t ı r kimi,
kimi sağlam bir o n u r diye s u n a r e rd e mi.
88

31 Tannlarca Korunan Simonides

Yukarıda söyledim, ne d e n l i değerl i d i r yazab i l m e


insanlar aras ında; gelecek kuşakl a ra
b i r a n ı s ı n ı bırakacağı m ş i m d i de
tanrı larca ona veri l m i ş on u ru n .
S i manides var y a h a n i , a d ı n ı andığım,
b i r köşeye çeki l m i ş övgü yazmak üzere
y u m ru k döv ü ş ü n d e kazanan b i ri i ç i n ,
bel l i b i r ücret karş ı l ığı nda.
Coş kuya clvermediği i ç i n küçücük b i r konu,
geçerl i özgü rlüğü k u l l a n m ı ş ozan,
Leda'n ı n ç i fte y ı l d ızlarını katmış araya
benzer bir şan örneğine başvur a rak;
yazıyı beğen m i ş beğen mesine de yengi n,
yal n ı zca üçte b i ri n i ödem i ş ücre t i n .
G e r i k a l a n ı i s t e m e s i üzeri ne oza na
"Hani övgü n ü n üçte i k i s i n i alanlar var ya,
i ş te onlar öd eyecek geri s i n i , " demiş,
"ancak, evi m d e yemeğe bekl iyoru m sen i ,
kızgı n ayrı lmaman i ç i n benden,
yakı n l a rı m ı çağı rmak ist iyord u m bugün,
onların arası nda yer vermek istiyoru m sana."
Oyu na ge l m i ş , uğrad ığı haksızlık yüzü nden
üzgün olmas ı n a bakmadan, kötü ayrı l ı p
sevgiyi, saygıyı yiti rmemek i ç i n
söz verm i ş yemeğe kat ı l acağı na,
gi tmiş saati ge l i nce, uzan m ı ş yatağa.
Kupaların ı ş ı l tı s ı can l ı l ı k veri yormu ş
şölene, d i yecek yok m u ş gösterişe,
neşe ç ı n l ıyorm u ş evin her yanında.
İ k i genç bel i rm i ş b i rdenbi re
üstü başı toz top rak içi nde,
ter boşan arak beden l e ri n den,
"Simon i d e s ' i çağır bize, gecikmeden ge l s i n ,
ken d i s i için önem l i , " b u y u r m u ş l a r köleciğe;
Simonid es'i a l ı p ge t i ri r adam a l l a k b u l l ak.
89

Ye mek odasından d ı ş a rı bir a d ı m


atar atmaz S i monides, kemeri n çökmesiyle
birden altında kal ı p ezi l m i ş öbü rleri ;
ge nç menç de yo kmuş kapın ı n yan ı n d a .
Herkes an l am ı ş tanrı l arı n oraya ge l e re k
ücretini c a n sağl ığıyla öde d i k l e r i n i ozana,
olup bitenler ağızd an ağıza yayı l ı nca.
90

Sonsiiz

Eıtt)'clıus 'a

Yazacakları m kalır geriye benden, ne var ki,


kendimi alı koyuyoru m bile bile,
il kin kafanı d a h a çok şişirmeyeyim diye,
çeşit çeşit bir s ürü işte oradan oraya
çekiş tirilip d uran senin gibi birinin,
sonra, dibe in miş gereçten a l acağı
bir şey b u l a bii sin diye, olur ya
benzer bir girişimde b u l u nmak isterse biri;
konu bol l uğuna diyece k yok ya, yine de
işçiye iş değil, işe işçi b u l u n m uyor.
Öd ü l is terim senden, söz verdiğin üzere,
az-öz yazıyorum diye; sözü n ü n eri ol,
Öl ü me adım a d ı m yaklaşır her gün yaşam,
bana u l aşması ne denli uzarsa
o denli azalacak armağa n ı n değeri.
Daha u zu n süre elimin altında ol acak,
işi, gücü bırakıp bunu kotarırsan,
daha uzun uzun yararl ı ol acak bana,
ne denli çab u k elime geçerse.
Yard ım ın yerin de o l ur , kocatı ğıını n
geri kalanında; gün gelecek iyiliğin le
uğra şı p didinmelerin boş u n a ol acak
e l uzatmak için yaş l ı l ı ktan d ü ş k ü n bana,
can borcu n u isteyecek yaklaşan ö l ü m,
iyilik işe yarar olmaktan çıktı mı artı k.
D ü ş ü n üyoru m ki, dil e kte b u l u nmak aptal l ı k
senden, eğilim old uğu için kendiliğinden
acı ma d uygusuna. Bağı ş l a nmasını sağl a d ı
çoğu k e z sanık, doğruca söylediği için;
ne denli daha çok hak veril meli suçsuza?
Sana d ü şer b u ; başkası n ı n d ı daha önce;
dönüp dol a ş ı p s ıra başkaları na gelecek.
91

Karar ver, neye i ç i n veri rse d i n, bağl ı l ı k,


kurl amarnı sağla b i r de yargı m .
Ç i z d i ğ i m s ı n ı rı n ötesine geçer y ü reğim;
ne var ki, güç l ü k l e hastınlıyor h ı nç.
Gerçek d ü rü s t l ü ğ ü n b i l i ncinde olan ya ş a m ı m
ezi l iyor kötü lerin ken d i n i bi l mczl iğiyle.
Ki m o l d u ğ u n u soruyors u n b u n ların,
ortaya çı kacaklar zamanla.
"Suç o l ur halk s ı n ı fından b i ri h o m u r d a n d ı mı,"
d iye eski bir söz oku d u m çocu k l u ğ u m d a ben,
anı msarım bunu, aklım başı mda o l d u kça.
IV. KlTAP

ÖN§ÖZ

Oza11da11 Partictl/o 'ya

Yap ı t ı m a nokta koymaya karar verince,


başkaları na yeterl i gereç kalsın d i ye,
kararı mı haksız b u l d u m, y ü reği m s u s k u n .
Ç ü n k ü a d ı n ı d uyurmak i ç i n
tutku l u b i ri de çı karsa böyle,
nas ı l b u l acak neyi b i r yana b ı raktığı m ı
y a d a o n u n l a üne kavuşmak i s t e r m i k i ,
herkes içinde b e s l e d i ğ i d ü ş ü nceye,
ken d i yapı s ı n ı n öze l l i klerine göre ?
Yazay ı m ded i m d ü ş ü n ü p taş ı n ı p ,
i l kesizl i k y ü z ü n d e n değil ha.
Ken d i n i kaptırd ığına göre masa l l a ra,
Particu lo, baştan sona okuyacaksı n d e me k
dörd ü ncü kitapçığı, boş zaman b u l d uğunda.
(Aisopos'u n deği l , Ai sopos'ça diyoru m on l a ra,
ç ü n k ü o bi rkaç tane s i n i sergi le rke n,
daha çoğunu göz önüne koyuyoru m ben,
eski bir t ü rü k u l l a n d ı m ye n i d u ru m l a r i ç i n . )
Yerrne k isterse b u n u kötü n i yetl i l e r,
yersi n le r vars ı n l ar, yeter ki öyk ü n mesi n l e r.
Ken d i yapraklarımza geçi riyors u n u z ya
sözleri m i , uzun uzu n anıl maya değer
b u l uyors u n u z ya, sen ve sana benzer kişi ler,
övgü kaza nmış sayarım ben kend i m i ;
istemem eks i k ols un bilgis izle rin alkı şı.
1 Eşekle Cybele 'nin Rahipleri

Muts uz doğd u m u k i ş i b i r kez, yalnız


i.izi.i n t ü l ü b i r yaşam geç i rmekle kal maz,
öl ü m ü n den sonra d a b ı rakmaz
acımasız yazgısı onun ard ım.
Bağış toplarken Cybcl e rahipleri
b i r eşek a l ı rlarmı ş yan larına
taş ıtmak üzere ona yükl eri.
Nalları dikince yorgun l u ktan, d ayaktan eşek,
derisini yüzüp ke n d i lerine d ü mb e l e k
yap m ı ş l ar. B i ri ç ı k ı p onl ara sorunca,
gözd elerine neden böyl e yaptıkları n ı ,
b i r yan ı t vermiş ler ki ra h i pler, evlere şenl i k:
"Öl d ü kten sonra başı d inç kalacak b i l irdi,
öl ü s ü ne başka sapalar i n i yar ş i m d i . "
96

2 Gelincik ve Sıçanlar

Şaka gibi gel i yor bu yaptığı m sana;


doğru ya, ı v ı r zıv ı r kon u l a r i ç i n
oynatıyoru m yazı kam ı ş ı m ı , e l i md e
d a h a biiyük h iç b i r ş e y o l m a d ı ğın d a; i y i de
gözü n ü aç d a bak bu ı v ı r zıvıra:
ne büyük yararl a r b u l acaks ı n altları n d a l
Görü l d üğü g i b i değil d i r olayl ar her za man,
b i r s ü rü i nsan ya n ı l ı r ilk bakışta,
algılayan bindc b i r beyi n b u l u n ur
kafa n ı n içi nde öze n l e saklad ı ğ ı n ı .
Boş b o ş kon u ş m u ş d e d i rtmemek i ç i n ke n d i me,
"Gel i nciklc Sıçanl ar" masalcı ğ ı n ı
e k leyeceğim önceki lere.
Yıl ların yükü a l t ı n d a yaşl a n ı p düş k ü n l e ş m i ş
ge l i ncik, ke n d i n d e güç b u l amaz ol u nca
cirit atan sıçan l a rı n ard ı n d a n koş maya,
una b u l a n m ı ş , kara n l ı k bir ye re
gitmiş yat mış gc l işigiizel . Bir sıçan
yiyecek sanarak üstüne atlamış on u n ,
yakalanıp ö l ü m ü n pençes i n e d ü ş m ü ş ,
iki nci sinin başına d a ge l m iş ayn ı s ı ;
a rd ı ndan ö l m ü ş üçüncü sü d e .
B i r, i ki , üç derken , e s k i kur tl ardan b i ri gel m iş,
kaç kez kayranl ardan, kapanlard a n k u rt u l m uş;
ku rnaz d ü ş m a n ı n p u s u k u rd u ğ u n u göre rek
uzaktan, "Un m u s u n , nesi n," demiş,
"esen kalasın ö l ü gibi yam ğın yerd e . "
97

3 Tilkiyle Üziimler

Açlık canına tak ettiğin den, var gücüyle


sıçraya sıçraya asmanın tepesin d e ki
üzlime yctişmeye çalışıyormuş til ki.
Erişemeyip de d ö n ü p gid e rken orad an:
"Olm amış daha," d e m i ş, "ne yapayı m konı ğ u ? "
B u n u örnek almalıl ar kendilerine
yapamadıkları n ı azı msayan kişiler.
98

4 At'/a Yabandomuzu

Atın hep s usuzlu ğ u n u gidc rd iği yerd e ,


sığlıkta suyu bula n d ı rm ı ş yabandomuzu
d e bclenc debclcnc. Kavga ç ı k m ı ş b u n d an .
Ya banıl h ayvana k ı z ı p insan lard a n
yard ı m i s temiş tıkı d ı k tıkı d ı k yürüyü ş l ü ;
d ü şmanın ya n ı n a geri d ö n m ü ş ü s t ü n d e ki
b i n icisiyle. Dcrl e r ki şöyle kon u ş m u ş a t l ı
atuğı oklarla öl d ü rd ü kten sonra domuzu:
"Sevin iyoru m sana yard ı m e ttiği m i ç i n ,
dil ektc bulu n d uğun üzere, n e d e n d e rsen,
doyu m l u k e d i n d i m , öğre n d i m öte yandan
ne denli yararl ı ol d uğu n u s e n i n . "
Böylece onu is temeye i s temeye
d i zgin l e re katlanmak zoru n d a b ı rakmış.
Şöyle de miş at o zaman üzgün üzg ü n :
" Köle olu p çıktım, öç a l m a k isterke n
akılsızca, küçük bir olay yüzü n d e n . "
Öfkesi b u rn u n d a olan kişilere
yöne l i k tir bu masalı n uyarısı,
görd üğün zararı n öcü n ü a l ma d a h a i y i
b a şk a birinin eline d ü ş cceği nc.
99

5 Bilmece

B i r k i ş i d ah a yararl ı d ı r çoğu kez


yığı nla insandan, kısa bir öyküyle
aktarayım bunu gelecek kuşaklara.
Arkas ı n d a ü ç kız b ı rakmış bir adam:
B i ri gözleriyle erkekleri ağı n a
d ü ş ü ren b i r ahu, i k i n c i s i y ü n eği re n ,
doğru d ü rüst, t u t u m l u b i r köy l ü kızı,
üçüncüsü d e şaraba düşkün b i r gmi ubet.
Anaları n ı kal ı tçısı k ı l m ı ş yaş l ı adam,
e ş i t dağıtması koş u l uyla malı n ı m ü l kü n ü ,
ancak şöyle b i r kur a l a göre:
" İ ye liğ in e geçi rmek olmad ığı g i b i ,
yarar sağlamak d a yok payı na d ü şenden,
ü s te l i k b i r d e eld e n ç ı kard ılar m ı
a l d ı kları n ı , i ş te o zaman
yüzer sesters verecekle r anaları n a . "
A t i n a çalkal an m ı ş d e d i koduyla,
canla başla üzeri ne alm ı ş i ş i ana:
Kalk m ı ş deneyi m l i h u k u kçulara
d a n ı ş m ı ş d u ru m u : H iç b i ri çöze me mi ş,
nasıl olu r d a e d i n mezle r payl arı n ı
ya d a yararlanamazla r o n d a n d iye,
son ra d a nereden para ödeyecekler,
elleri ne hiçbir şey geçmediğine göre.
Uzun za man geç m i ş de arad an
oyala na oyalana, çözüleme m i ş
vasiye tn arned e ne denmek istend iği.
İ ç i n i n sesini dinlem i ş ana
h u kuğu m u ku ğ u b ı rakıp b i r yana.
Fingi rdek kızı na ayı rmış giysileri,
süs ü püsü, gümüş hamam takımını,
içoğlanla rı nı, tüysüz köleleri;
yün eği ren kıza tarlacı kları, s ü rüleri,
ç i ftli ği, i şçileri, sığırla rı,
1 00

y ü k hayvanlarım, çiftlik a raç gereçlerini;


içkici kıza da için d e e s ki ş a rapl a
dolu testil e r o l an b i r mahzen,
zevkle döşen miş b i r ev, iç açıcı bahçecikler.
H e r biri ne tasarladıklarını d ağı tırken,
onları tanıyan h a l k d a onay verirken
Aisopos kalabalığı n o rtasına d ikil miş
birdenbire: "Ne d e n l i ağrı n a giderdi ş i m d i
ö l m ü ş babanı n bilinci olsayd ı , isteğini
yoru m l ayamamış diye Attikalıl ar! " demiş.
Göstermiş he rkesin yanıl d ığı noktayı,
kendisine soru l ması üzerine sonra.
"Yü n eğiren kendi h a l i n d e kıza veril sin
ev, güzel bahçecikler, ta kılar, eski şaraplar;
vur patlasın, çal oynas ı n , diyen var ya
hani yaşantısında, i ş te o n u n o l s u n
giysi, iri t a n e l i incil e r, uşak h i zmetçi,
b u t ü rd e n daha ne varsa hepsi;
fingirdeğe bağış l a n s ı n tarla, bağ-ç u b u k,
çoban l arıyla birlikte s ü r ü ler.
Hi ç biri d ayan amayacak elinde tutmaya
yaşam biç i m l e riyl e bağd aşmayan nesneleri :
Ç i rkini ş a rap al acak giyim k u ş arnı satıp;
Fingirdek e l d e n çıkaracak ki tarl aları,
takı p takış tırs ı n , s ü s l enip püsle nsin;
yaşam ı n tad ı n ı s ü rüde b u l an,
kendini y ü n eğirmeye adamış kız ise,
güzelim evi s atacak yok pahası na;
hiçbiri elinde tu tamayaca k böylece
kendi payına d ü şeni, getirecekler
sözü e d i l e n parayı anaları n a,
sattı ları n ı n tu tarı n d an teker teker."
İşte böyle bir tek adam bulmuş aklıyla
birçok kişini n d ü ş ö nemediği çözü m ü .
HH

6 Fareler/e Gelincik/erin Db'vüşmesi

Dört dönmelerine karş ı n fare l e r


u fak u fak d e l i kierin çevresinde
zar zor kur t u l m u ş l a r ge ne d e
gel i nc i k ord usuna yeni l d i kleri n d e
(öyküsü çizi l i d i r b ü t ü n içki l i yerlerde).
Arkalarından gelecek erleri n i n
gözüne çarps ı n l a r d iye i mleriyle,
baş ları na taktı k l arı boynuzlar yüzünden
kap ı l ara takı l ı p kalı nca,
d ü ş manların e l i ne geçm i ş önderl er.
Gayya kuyusu m i d e s i ne i n d i rm i ş yengin,
aç k u rt gibi, d i ş leriyle ıs ıra ı s ıra
boğazlayıp boğazlayı p o n l arı .
Gücü te h l i keye girer i l eri ge len kri n,
üzücü bir o l ay çı kar d a ü l ke d e
bel i n i bü kerse insan ların, u fak tefe k h a l k
b i r sığınak b u l u r kolayca, s ı ğ ı n ı r oraya.
102

7 Phaedros

Yazd ıklarımı d i d i kl eyen a l aycı adam, sen,


küçümsüyors u n b u şaka t ü r ü n ü oku mayı,
azı cık dayan da katlan kitapçığa,
i şte yeni t ragedyal ara da çı kıyor Ai sopos ,
a l n ı ndaki çatık kaşı açarken ben.
"Pe l ion dağı n ı n doruğunda keş ke
çifte ağızl ı Thessa l i a baltası i n i p b e l i n e
çam ağacı davei l me m i ş ol sayd ı hiçbir zaman,
Argos gem i yap mamış olsaydı, Pal l a s i ş i,
önceden bel l i olan ö l ü m yol u n u göze al arak,
kon u ksevmez Karad e n i z koylarına
gi d i ş yol u n u açtı ilk olara k, b u uğurda
Yunanlıların ve yaban ların yi teceği !
Kuru m l u Aeeta'n ı n soyu sopu yasta n i tekim,
Pel i as'ı n krallığı da y ı k ı l m ı ş
Medea'n ı n i ş l e d iği kıyı m l a,
acımasız yarad ı l ışını türlü b i ç i m d e
ört ü p gizl eyerek, orada kaç ı ş ı n ı
kardeş i n i n organlarını serperek sağl adı,
Pe l i as'ı n kızları kard e ş kanı n a
b u rada b u l a d ı e l l eri n i .
N as ı l b u l uyorsu n p e k i b u n u ? "
" B u d a tatsız tuzsuz, y a l a n yan l ı ş söyl enmiş;
çünkü çok daha eskid i r Mi nos'u n donanmasıyla
E ge De nizi'nde tümden egeme n l i k kurması.
Sütü bozukların can ı n a oku n d u
doğru b i r d avran ı ş ta b u l u narak."
Ne yapabi l i rim öyleyse s e n i n için,
Cato kılıklı okuyucu m, ne masalcı klar
ne t ragedyalar hoş u n a gid iyorsa sen i n ?
Yazma karşı c a n sıkıcı o l m a t ü m den,
daha beter can ı n ı s ı kadar sonra sen i n .
Apta l l ı kları n d a n kolay kolay beğen meyenl er,
gökyüzü n d e b i l e k u s u r bu l u r ded i rtıneyi
bir şey sananlar vard ı r ya, on l a ra bu söz.
8 Yılan ile Demirci

Anlasın ki kendisi betim l e n miş b u konuyla,


daha kes kin dişliye p i s pis sal d ı ra n .
De mircinin iş l i ğine gitmiş yılan,
eğeyi ı s ı rmış, yiyecek bir şey var mı d iye
sağı, solu yoklarkcn. O d a b u n a karş ı l ı k
d emiş k i kafa tu tarak: " N e d iye dişin le
zarar ve rmeye kalkı şıyors u n , aptal yaratık,
her d emiri ke mirmeye alışık bana?"
1 0-4

9 Tilkiyle Teke

Teh l i keye d ü ş t ü m ü k u rnaz adam b i r kez,


çıkış yol u arar, b u l ur başkas ı n ı n zararı na.
Kuyuya d ü ş m ü ş t i l k i b i l meden, i çeride kalmış
b i l eziğin yü kse kçe oluşu yüzü n d e n .
Susayan b i r teke ç ı kage l m i ş a y n ı yere,
sormuş hemen: "Ta d ı iyi mi, s u bol m u ? " d iye.
O da bir dolap çevirmek d ü ş ü ncesiyle:
"İn de bak, dostum," demiş, "öyl e tat l ı , öyle tatlı ki
içmeye doyamıyo ru m bir t ü r l ü . " Adamış
aşağıya bizim sakal l ı . İşte o zaman
onun yü ksek boynuzianna bas ı p kurnaz t i l ki
çıkı p kur t u l m u ş orad an, kapal ı kal d ığı yerden;
kuyun u n d i b i nde çakı l ı b ı rakmış tekeyi.
105

1 O Insaniann Kusurlan Üzerine

Heybe asmış omzum uza l u pp i ter; arkamıza


koymu ş ken d i kusu rları mızla dolu olan gözü,
başkaları n ı n k i lerle yükl ü s ü n ü sarkıtmış
göğs ü m üzden aşağı. B u yüzden göre meyiz ya
kendi eksiklerim izi; sağtöre denetçisi
kes i l i riz, b i r yan l ı ş yapmayagörs ü n başkaları.
1 06

ll Hırsız ile Fener

l u pp i ter' i n su nağı ndan yakmış fe neri ni


h ı rsız, o n u n ışığında çalm ı ş yon t u s u n u;
aşırdığı kutsal yükle ayrılı rken o radan,
d i l e gelmi ş b i rden kutsal tap ı n m a aracı,
" Kötülerin armağanları olsa d a,
çalı nmasına ah vah etmeyecek d e n l i
t i ks i n d i rici gelse d e bana, h ayatı nla
ödeyeceksi n cezasını yine de, s u ç l u ,
b i r zaman geç i p d e günü geld iğinde.
Ancak, ı ş ı k t u tarak ç i rkin olayın ö n ü n e
y o l göstermeyeyi m diye, korkulan tannl ara
tapılınası için din i b ü t ü nlük gereği,
yasaklıyoru m ışığın böyle bir i şlev i n i . "
B u nede nle b u g ü n ne tan rıları n ateşiyle
fener yakmaya izin vard ı r ne de feneric
kurbanı yak ı p d a s u n u d a bulu nmaya.
Yaratıcıs ı n d a n başkası açıkl ayamayacak
bu öykü n ü n n ice yararlar içerd i ğ i n i .
Şunu demek i s t e r başta: Ç o ğ u k e z ve en çok
" B esle kargayı, oys u n gözü n ü " atasöz ü n ü;
ş u anlama geli r sonra da: "Hak yeri n i bulu r"
tanrılar kızdı kla rı z.ı.man değil d e,
yazgı beli rle d i ği n d e; son olarak d a
yasak e d e r i y i b i ri n i n kötü bi riyle
herhangi b i r şeyi ortak kullanmas ı n ı .
107

12 Hereules 'le Plutus

Vars ı l l ı k baş ı n a d e rt o l ur güçlü i n s a n ı n


doğrusu çünkü gerçek d eğeri n ö n ü n ü keser
dol u kasa. Gökyüzüne kab u l e d i l i nce
yiği t l i ği n d e n dolayı H e rcu les, ke n d i s i n i
kutlamaya ge len tanrıların heps i n i
esenledi kten sonra baştan sona,
sı ra, tal i h i n oğl u Pl utu s'a ge l d i ğ i n d e ,
görmezd en gel m i ş o n u . Neden i n i sorm u ş baba:
"Kötülerin dostu o l d u ğu için, öte yandan
b i r kazançtır ç ı karıp her şeyi bozd uğundan,
c i ks i n iyorum ondan," olmuş o n u n yan ı t ı .
W8

13 Iki Adamla Maymun

Doğru söyl emekten d a h a yarariısı yoktur insan için.


B u d ü ş ü neeye alkış t u t u l m a l ı gerçekten,
İyi d e merhametten maraz hasıl olur gene l l ikle.
1 09

1 4 Kral Aslanla Maymun

Yabanıl hayva n l arın kra l ı o l u nca aslan,


E şitlik gütmede üne kavu şmak isterken,
azı c ı k bir yiyecekle yetinip o n l a r ara s ı n d a,
bırakmış önce ki alışkanlı klarını,
andına bütün benliğiyle bağlı kal ı p
hak örneği vermiş dört dört l ü k. Sonra d a
sendelerneye başlamış yerine yerine.
1 10

15 Iki Er/e Uğru

Karş ı i a n n a bir uğru ç ı k ı nca i k i erin,


biri kaçmış, öbü rü ise d u rmuş, sağ e l iyle
yiğirçe koru muş ken d i s i n i . Uğru ö l ü nce,
yanına koşmuş korkak arkadaş, k ı l ıcı na
d avranmış, son ra çıkarmış baş l ı k l ı palros u n u ,
" V e r o a d a m ı , " demiş, " k i m l e re sal d ı rd ı ğ ı n ı
bak nas ı l göste receği m ş i m d i ben ona . "
Ölesiye dövüşmüş o l a n d e m i ş ki o zaman:
" İ s terd i m ki, bu sözlerle hiç olmazsa az önce
yard ı m ı m a gelseyd i n , daha sıkı d u ru r d u m
gerçek d iye d ü ş ü nere k ağzı ndan ç ı kanları;
sok baka l ı m ş i m d i kılıcını k ı n ına,
boş boş konuşan d i l i n i de tut öte yandan,
olur a, seni ranı mayan başkaları nı
kand ı rab i l i rs i n . İ nanacak deği l i m ki,
sözde yiği t l iğine b i l e b i le, rabanları
yağiayarak nasıl kaçtığını göre göre . "
Ona yakı şnrı lmalı bu masal, hani
aslan kes i l i r i ş l e r yol u n d a giderken,
teh l i k e l i bir d u ru m m u var, koydu nsa bul .
lll

16 Kel ile Sinek

Ç ı p l ak kafas ı n ı b i r s i n e k ı s ı rmış d a
okka l ı b i r şaplak i n d i rm i ş ken d i n e
ezmeye ç al ı ş ı rken o n u d azl ağı n b i r i :
O zaman demiş ki s i n e k a l aylı al ayl ı :
"Öc ü n ü ö l d ü re rek a l m a k istedin,
minik b i r kanarlı yaratığı n sokmas ı n ı n .
Ne uygulayacaks ı n ken d i ne, aşağı l a m a
karrığı n a göre h a k s ı z d avranı ş ı n a ? "
" K e n d i m l e kol ayca barı ş ı n ın , b i l iyoru m ki
a k l ı m d an geç mezd i ken d i canımı acıtmak.
Ö l d ü rmeyi d i le r isterim buna karş ı l ı k,
insan kanı e m mekren rat alan s e n i n gibi
aşağı l ı k t ü rd e n bozu k b i r yaratığı
d a h a büyük zarar vererek ü s te l i k. "
B u masala göre bağı ş l anması yakı ş ı r
yal nız rastl antı sonucu s u ç i ş leye n i n ;
her türlü cezayı h a k ermiştir ü s te l i k
b i l e b i l e zarar veren k i ş i kanı mca.
1 12

1 7 Sıpatarla Domuz Yavrulan

B i ri kurban kesi nce tanrısal H e rc u l e s 'e,


sağl ığına kavuşmak i ç i n adak borc u n u ,
sıpanın önüne ko n s u n istemiş d o m u z d a n kalan arpa.
Şöyle söyl em i ş o küçü mseyip b u n u :
"istemez o l u r muyd u m h i ç böyle b i r yiyeceği,
kes i l m i ş ol masayd ı o n u n l a beslenmiş olan."
Teh l i ke l i kazançtan sakı n d ı m her zaman
uzak d u r d u m göz ö n ü n d e tu tarak b u masal ı .
Diyors u n ki " ü zeri ne o t u r u r parayı kapan"
sayayım bak, k i m l e r yakal a n ı p canından o l muş,
görece ks i n ki çoğu n l u ktad ı r ceza görenler.
Az sayı d a ki ş i n i n yararı na o l u r
d ü ş ü ncesizl i k, ç o k k i ş i n i n d e zararına.
113

18 Soytanyla Köylü

Çarpık kayırmadan ayağı kayar i nsanın,


yerin ıneye başlanır d u ru m ortaya çıkınca,
ya n l ı ş yargılarıyla d i k i l irken i n s a n la r.
Oyu nlar d üzenleyece kmiş soyl u va rsıl biri,
herkesi çağırmış , bir öd ü l koymu ş ortaya,
her b i ri n i n ne gibi beceri si varsa
göstere b i l mesi için. Sanatçılar ge l miş,
yarış maya katıl mış o n u r kazanmak üzere.
Tadı tuzu olan şakalarıyl a ü n l ü
bir soytan varmış b u n l a r a rasında,
tiyatroda hiç sergi l e n me m i ş b i r gösteri
türü o l d u ğ u n u söyl emiş kend i s i n i n ,
söylenti yayılınca yerinde d u ramaz o l m u ş
k e n t h a l kı. Tıklım tıklım d o l m u ş az önceki b o ş yerler.
Ancak, sahnede d i k i l d i kten sonra tek başına
araçsız gereçsiz, yardımcısız mardımcı sız,
çıt çıkmaz o l m u ş d ü pe d ü z bekleyi şten ötürü.
Eğip başını giysi kıvrım ına sokm u ş bird e n
o, öyl e bir domuz yavrusu s e s i çıkarmış k i ,
paltos u n u n a l tında sakl ıyor o n u d e d i rtmiş,
b i r d e s i l kelenmesini iste m i ş l e r ken d i s i nden.
Yine b i r şey çıkmamış yokl amada da,
öve öve bitirememişler o n u , geçirmişler
uzun u zu n al kış tuta tuta arkasın d a .
"Beni geçerneyecek ki, H e reules adına,"
demiş bunu gören b i r köy l ü , söz verm i ş o saat
ertes i gün d ah a iyisini yapacağına.
Daha büyü k b i r kalabalık top l a n mış;
varsa yoksa tu ttu kları ki ş i d i r o n l a r için,
izlemek deği l, d al ga geç mektir amaçları.
Boy göste rir her i ki s i . İ l k i n soytan
domuz sesi çıkarmış, al kış top l amış uzu n uzun,
coş k u l u övgü ler alır. Ard ı n d a n d a köyl ü
bir domuz saklıyormuş gibi yaparak
giys i s i n i n altına (gerçekten öyleymiş, ancak,
bir şey anlamamışlar d iye i l k i nde, gizleyerek)
var gücüyle kulağını çeki nce, acıd a n
sal ıvermiş doğa vergi si ses i n i domuz.
H a l k basmış yaygarayı soytarı n ı n k i
d a ha ç o k benziyord u d iye d o m u z sesine,
köylüyü zorl a d ı şarı attı rmı ş bir de.
1 15

Sonsöz

Ozandan Particu/o 'ya

B i r s ü rü şey kal d ı daha söyleyeceği m,


karınca gibi kon u kaynıyor çeş i t çeşit;
ne var ki, ı l ı ml ıysa tatlı o l u r şakal ar,
güce n i kl i k yaratır ölçüsüzleri. İ ş te
bu nedenle ey saygıdeğer insan, Particulo,
adı yazd ı kl a rı m l a yaşayacak,
Latin yazı n ı n ı n değe ri s ü rd ü kçe,
yeteneği mi değil, az öz yazmaını beğen,
s a l ı k veri l meyi o d e n l i daha çok hak etmeli
ne d e n l i daha can sı kıcıysalar oza n l a r.
V. KİTAP
ÖN SÖZ

Aisopos' u n ad ı n ı anmışsam bir yerde,


çoktan ödedim ona ne borc u m varsa,
yetkinliği için old uğunu bil;
çağı mızda bu yold an gidiyor bizim
birtakım sanatçılar, d a h a pahalıya satıyor
yeni yap ı tları , Praxiteles yazınışiarsa
kendi yonttu kları mermerin üzerine,
yı prattı kları gümüşe Myro, levhaya Ze u ksis.
G ü n ü müzü n güzel ü rü nlerinden d a h a çok
tutulur allan ı p pullanmış eskile ri,
dişini gösteren kıs kançlı k yüzü nden.
Ne var ki, artık böyle bir örnek diye
götü rülüyorum masalcığa.
1 19

1 Kral Demetrius 'la Ozan Menander

B askı l ı b i r egemenl i k kurup baş ı n a geçmiş


Phalera'l ı diye b i l i n e n Demetri us, Ati na'd a.
Her zamanki gibi, koşar ge l i r yarı ş ı rcasına
aşağı katmandan h al k her yand an ak ın a k ı n .
"Yaşa, varol!" sesleri yükse l i r dal ga dal ga.
Kendilerini ezen o eli öper i l e ri gel e n l e r,
tal i h i n oyu nu karş ı s ı n d a iç çekerek sessizce.
Dahası b i r köşeye çe kilen işsiz güçs üzler,
gitmed iklerinde başları n a iş açı l m a s ı n d iye,
ne o l u r olmaz ayak s ü rüyenler arkada;
gü l d ü rü l eriyle tan ı n m ı ş Menander varmış
araları n d a, koku lar s ü rü n m ü ş,
giys i s i n i dalga l a n d ı ra d algaland ı ra,
kırıta kı rı ta, aygın baygı n a d ı m l arla,
Demetrios onu tanımadan oku m u ş d a
eskiden, bayıl mışmış yeteneği ne.
Onu görünce zorba kral geç i t i n en sonu nda:
"K i m yahu bu karı kıl ık l ı adam," demiş
"karşıma çı kmaya c ü ret e d e n ? " Yan ı t vermiş
"Yazar Menander'd ir o," d iye yan ı n d a k i l e r.
O saat deği ş i p şöyle d e m i ş :
"B undan y a h ş i adam ola maz k i . "
1 20

2 iki Ket

Tarak b u l m u ş b i r kel b i r g ü n üç yol ağzı nda.


O n u n gibi saçsız kalmış b i ri yaklaş m ı ş
yanına. " B a k hele, b u l d uğu n u n yarıs ı benim. "
demiş. O gösteri p kısmeti n i ekie m i ş ard ı ndan:
"Göktek i lerin gön l ü bizden yana; ne var ki,
tal i h i miz yaver gitmiyor, hani derler ya,
hazine ararken, köm ü r b u l uyoruz."
Umudu boşa çıkana göre b u yakınma.
121

3 Lucius Cassius Başkan

Kol ayca alaya a l ı n ı r boş b i r i nsan


d ü ş ü ncesizl iği, apta l l ığı yüzü nden,
esen yele kapı l d ı m ı , ke n d i ken d i n e
d u yd uğu güven l e çal ı m l ı çal ı m l ı .
H a l kça iyice b i l i nen b i r kaval çalgıcı sıymış
B aşkan, eşl i k edermiş B i thyl l u s'a sahnede.
Oyu n lardan b i ri nde, pek a n ı msamıyorum hangi s i n de,
akla gel meyen korkunç b i r olay o l m uş,
sahne değiştiri rken aygıt ı n d ü ş mesiyle
sol kaval kemiği k ı rı l mış çalgıc ı n ı n ,
i k i s a ğ kaval ı n ı y i t i rmeyi yeğlermiş oysa.
Kol t u kları ndan t u t u p götü rm ü ş l e r onu evine
i n i iri ler içinde. B i rkaç ay geç mi ş a radan,
bakı m l a sağl ığı na kavuşuncaya d eği n.
Yumuşak, i ncel i k l i k i ş i lerden oluşan
izleyici l e r kes i m i vard ı r ya hani,
i ş te o n larca özlen meye baş l ayı nca,
kava l ı n ı n sesiyle, ne zaman olsa
raks e d e n i n can l ı l ığına can l ı l ı k katan.
Oyu n l a r sergi leyecekmiş soy l u biri.
Para p u l vererek, d i l dökerek get i r m i ş
yen i d e n yürü meye başl ayı nca Baş kan'ı
oyu n g ü n ü n d e görs ü n ler d iye yalnızca.
Tiyatroya gel mesiyle b i rl i kte
kaval çalana i l i ş k i n bir söylenti ç ı k m ı ş
k u laktan k u l ağa fıs ı l d anan;
öldüğü n ü söylemiş k i m i l e ri doğruca,
k i m i leri çok geçmeden görüneceği n i .
Perde kapanı nca, gök gürl eri i m i ş yal andan,
tanrı l a r kon u ş m u ş geleneğe uygu n o l arak.
O zaman az önce geri gel e n onun b i l med iği
b i r şarkı söyle m i ş koro, işte içeriği:
"Sev i n , Başka n ı n ku rtu l m u ş ya,
sağesen Roma!" Ayakta alkışianmış
1 22

Öpücü kler göndermiş kaval çalgıcısı:


Destekçilerinin kutlaması san ı r.
An lamış onun aptalca d ü ştüğü yanı l gıyı
atlı s ı n ı fı , şarkı yinelensin istemiş
kahkahalar atarak. Ye ni baştan söylenmiş.
Sahnenin önünde yerlere değin eğilmiş
benim adam ı m büsbütün. Dalgas ı n ı geçmiş
alkışlayarak atl ı ; taç takı l ınası n ı
d i l iyor d iye değerlend i rm i ş h a l k b u n u .
Ne v a r k i , tiyatroda basamakları dol d u ra n
bütün izleyicilercc anlaş ı l ı nca d ur u m ,
hacağı nda b i r k a r beyaz sargı , sırtında
kar beyaz gömlek, ayağında kar beyaz pabuçlar,
tanrısal evin o n u ruyla k u ru m lanarak
kapı d ı şarı e d i l m i ş herkesçe tepetaklak.
1 23

4 Zaman

Kanatl ı b i r ustura üstünde b i r koş ucu d u r,


alnı saç l ı b i r kel, bedeni ç ı p l a k b i ri d i r zaman.
( B i rden üstüne gidersen, tutab i l i r s i n onu ;
kaçtı m ı b i r ke z , l u ppiter b i l e yakal ayamaz, )
"Fırsatı kaçırma, kısa sürel i d i r demek ki.
Zamana böyle b i r si mge bulmuş eskiler,
tembe l l i k e d i p oyalanarak
işierimize engel olunmasın d iye.
1 24

S Boğayla Dana

B i n b i r güçl ükle g i re b i i m i ş boğa a h ı ra,


dar geç i tre boynuzları yüzünden u ğraşa uğraşa,
nasıl b ü k ü l d üği.in ü göstermesi üzeri ne
danan ı n ona, "Kes sesini," d e m i ş boğa,
"sen daha doğmadan b i l i rd i m b u n u ben."
Ke n d i n e söylen m i ş saymalı b u sözü,
ken d i s i n d e n b i l gi l i n i n yan l ı ş ı n ı d ü zelten.
1 25

6 Yaşlı Köpek, Domuz ve Avcı

Yaba n ı l h ayvanların topun u n karş ı s ı n d a


yürekli ve çevi kken, efe n d i s i n i her zaman
hoş n u t etmişken, güçten d ü ş meye başlamış köpek
yı l l arı n ağı rlığı altında kala kala.
Bir gün tüyleri d i ken d i ke n bir domuzun
a t ı l ı p üzerine, yakalamış kulağından,
ancak, çürük d i ş leriyle tu tarnayı p avı n ı
kaçırmış e l i n d e n . O zaman üzü l e re k avcı
azarlamaya başlamış orada köpeği.
Ona şöyle demiş yaş l ı h ayvan h av l ayarak:
"Yü reği m s en i n l e b i r l i kte, güc ü m değil ama.
Eski d u ru m u m u öv haydi, bugün d ü ş tüğü m
d u ru m u kın ıyorsa n . " B u n u neden yazd ığı ın ı
açı k seç i k görüyorsu n ya, Ph i letus.
PEROTTI'NİN
EKLEDİKLERİ
1 29

1 Tilkiyle Maymun

Ç ı p l a k kıç ı n ı örtebi l me k i ç i n maymu n


kuyruğu n u n b i r parçası n ı i s t iyormu ş t i l ki d e n
edepl ice. Şöyl e yanı t verm i ş c i mri yaratı k o n a :
" D a h a uzun d a o l s a , daha çabuk s ü rüklerim
çamurun, d i kenierin içinden onu,
küçüc ü k b i r parça s ı n ı sana vermekte n s e . "
1 30

Kitapçığı Okuyanlar Üzerine

E s i n peri s i n i n oynadığı ne o l u rsa olsun,


iyisi, kötü sü herkes över e ş i t biç i mde;
ne var k i , birincisi için d e n gelerek,
i k i nc i s i kızgınlık d u yarak içi n i ç i n .
131

2 Hayvaniann Donanımlan Istekte Aşınya Kaçmamalı

B ana kalsa çok daha donan ı m l ı o l u rd u


doğanın biçim verm iş old uğu ö l ü m l ü soy:
Ç ü n k ü bizim e l i m izde olacaktı ş i m d i
i nce d uygu l u Tal i h ' i n her b i r hayvana
bağı şladığı bütün ayrıcal ı klar,
fi li n gücü, aslanın sald ı rgan l ı ğı,
kuzgu n u n ömrü, yaman boğa n ı n kurumu,
uçarcasına koşan atın d i ngin uysa l l ığı,
insanda kal ı rd ı gene d e u s beceri s i .
l u p p i te r gü l m ü ş ke n d i ke n d i ne gökyüz ü nde,
kuşku suz akı l l ı l ı k e d i p insanlara
bunları verme miş ki, haddi mizi b i l meden
yeryüzü n ü n erkini elinden al mayalım.
İşte bu yüzden b i l eği b ü k ü l mez l u pp i te r ' i n
armağan ettiğiyle yer i n i p bize b i ç i l e n
ö m r ü geç i re l i m, daha çağuna gitmeyeJ i m
öl ü m l ü lüğün tanıd ığı b i r şeyi n.
1 32

3 Mercurius 'la Iki Kadın

M e rc u rius'u birlikte otur d u kları eve


kon u k etmiş eli sıkı, pasaklı iki bayan ;
beşikte oğlu varmış b u n l ardan birinin,
öbürü de kazanç ka pısı seçmiş yosma lığı.
Ağıd anmasına karş ı l ıkta b u l u nmak için
d e r ki o, gitmek üzere tam eşikten geçerken:
"Tanrı var ka rşınızd a; dileyin ne dile rse niz,
yerine getiririm o saat." Bir an önce
oğl u n u sakallı görmeyi istemiş anne
yalvararak. E lini neye s ü re rse
arkasından gel mesini iste miş yosma.
Kanatl anıp gider M e rc uriu s, içe ri girer
kadın lar. Al işte, bebek viyaklamıyor mu
çenesin de bir sakat. B u tansık olaya
gözlerinden yaş gelireesine gülerken yos ma,
akınaya baş l a mış burnu -olur ya h ani-
bu yüzden si.imki.irmek isterken, e liyle
t u ttuğu burnu yere değmiş upuzun,
G ü l me komş u n a , gelir başına, derler bu na.
1 33

4 Gerçekle Yalan

Yeni çağ çanak çömlek yapı mcısı Prometheus


ince kilden Gerçek Tan rıçası yap m ı ş eskiden,
insanlara adalet dağı tabiis i n d iye.
Çağı rı l ı nca büyük luppiter'i n u l ağınea
birdenb i re , d ah a yeni ç ı rak a l d ığı
yalancı Düzenci'ye b ı rakmış i ş l iği n i .
Aşka ge l i p b i r yontu yapmış, y ü z ü gözü,
boyu bos u, b ü t ü n üyeleri tıpatıp benzer.
Usta eliyle biçim vermiş b u n a zaman varken.
Ta mamlamak üze reyke n, tam ayı l a bayı l a
ortaya d i kecekken b u n u , çamur kalmamış
ayaklarına yetecek kad ar. Geri d ö n m ü ş
ustası; ne yaps ı n , çarçabuk yeri ne
geç i p oturmuş Düzenci kork u d a n allak b u l lak.
Bu d e n l i büyük benzerl i k karş ı s ı n d a
ağzı a ç ı k kalarak k e n d i s a n a t ü n ü n ü
o n u n l a paylaşmak istemiş Prometheus.
Bunun için fı rı na sakmuş iki yoncuyu d a;
iyice p i ş i rd i kten sonra can vermiş o n l ara,
ağı r u s l u a d ı m l a r atmış saygıdeğer G e rçek;
yarı m yontu da kaz ı k gibi kal mış yeri nd e .
İşte bundan ö t ü r ü Yalan d e m i ş l e r
uyd uruk imgeye ve kaçamak iş ü rü n ü ne.
Gözü m kapalı katı l ı n ın doğru su ben
"yalanın ayakları yoktur," diyenlere.
1 34

4a Hiçbir Şey Uzun Süre Gizli Kalmaz

Yalancıktan davranış başlangıçta b i r s ü re


işine yarar insanların, ancak, zamanla
ne o l u rsa olsun ortaya çıkar gerçek.
1 35

5 Yeraltı Tann/annın Verdiği Cezalar


Anlama değer verilmelidir, sözcüklere değil.

Tal i h i n oyuncağı ol mak demektir


tekerl eğe bağlı dönüp d u ran İxion.
Kayayı dağı n doruğuna s ü re r d e Sisyp h u s ,
anasından emdiği s ü t burnundan gel e gele,
i:er döktüğüyle kal ı r ya, geri s i n geri
hep aşağı yuvarlan ı r da kaya.
İ nsanları n derdi bi tmek b i l mez, demekmiş bu.
I rmağı n ortasında d ururken, Tanta l u s ' u n
s u s u z l u k çekmesi vard ı r y a , b u n u n l a
bol l u k içinde yüzerlerken, hiçbi r n i mete
dokunamayan e l i s ı kılar beti m l e n i r.
Kova kova s u taş ırlar da Dana u s ' u n
e l i kanlı kızları, d a l d ı ramazl ar b i r t ü r l ü
d i b i d e l i k fıçıları: Doğru d u r ya,
elde avuçta bir şey b ı rakmaz gösteriş.
Dönümlerce toprağa yay ı l ı p yat m ı ş Ti tyos,
ye niden o l u ş u p d uran karaciğe ri n i
sunmak gi bi acı veren b i r cezaya çarptırı l ı r:
Toprağı ne d e n l i büyükse, kaygıs ı n ı n
o d e n l i arttığı gösteri l i r i nsanın böyle.
Gerçeği b i l e b i l e sarıp sarma lar cskiler,
bi lge anlasın da, bi lgisiz yan ı l s ı n d iye.
136

6 Delphi Tannsözü

Delphi'de ve güzel Parnasus'ta o t u ran Poeb u s,


hangisi bize d ah a yararl ı, yalvarı rı m, söyl e.
Tanrısal b i l ici n i n dik dik olur saçl arı
b i rden, üç ayaklı sandalyesi yerid e n oynar,
tanrı sözü yankı l a n ı r en iç kes i m l e rd e,
defneler t i trer korku d a n, gün b i l e sararıp solar.
D i l i çözü l ü r Pytro ' n u n tanrı istemiyle:
"Del os'1u tanrı n ı n öğütlerini d i n l eyin,
soylar: D i n i b ü t ü n d avra n ı n,
adakları ye rine geti ri n göktekilere;
savu n u n y u rd u nuzu, a na-babal arınızı,
yavru larınızı, arlı karı larınızı s i l a h la,
k ı l ı ç l a kov u n d ü şmanı; destek o l u n dostlara,
e s i rgey i n zaval l ı ları; kayı rın iyileri,
karş ı s ı n a d i kil i n d üzenci lerin;
suçları cezaland ı rı n , dinsizleri d ağlayı n ;
h a k k ı n d a n gelin çi rki n b i r i l i ş kiyle
evl i l i ğe l e ke s ü renleri n ; kötü lerden
sakı n ı n, gereğin den çok i nan mayı n kimseye . "
B u n l arı söyle d i kten sonra, yere yığı l ı r
k ı z kend i nden geçe rek, evet kend i n d e n geçerek,
ç ü n k ü i ş e yaramamış ded i kleri.
1 37

7 A isopos 'la Yazar


Kendini öven kötü yazar

İ p e sapa gel mez yazı larını oku m u ş i l ki n ,


ol ur ol maz övü n m ü ş de övü n m üş eskiden
Ai sopos'a biri. Dem i ş k i son ra d a
öğre nmek i s teğiyle ustanın d ü ş ü nces i n i:
"Acaba i l eri mi gitmi ş i m sence
kend i m i beğe n m i ş l i kte, yoksa
yeteneği me güve n mem yers i z mi b e n i m ? "
Faso fiso kitaptan b u n al m ı ş ya o :
"Övü n, övü n , d esteklerim ben son u n a değin
bunu," demiş, "çü n k ü nas ı l olsa h i ç b i r zaman
böyle bir şey göremezsin başkas ı n d an."
1 38

8 Pompeius 'la Er
Ne denli güçtür insanı tanımak

Kı rı l a dökülc kon uşan, kı rıra kı rıra yü rüyen


i ri yarı bir e ri varmış B üy ü k Pom peius'u n ,
a d ı çoktan cşcinsele ç ı k m ı ş kes i n kes.
Önderin araba ları n ı n yol u n u gözleyip
geceleyin, yol larından çevi rip soymuş
h a l ı , altın, büyük ölçüde güm ü ş y ü k l ü
katırları. Ağızdan ağıza yayı l m ı ş olay;
komutanın önüne çı karı l ı r suçlanan er.
B üyük Pompcius o zaman "Ne d iyors un,
asker arkad aş, beni soymaya m ı kal kıştı n sen?"
Arkas ından sol eline tükürü r o,
tükürüğü dağı t ı r parmaklarıyla.
" İ ş te, komu tan ım, iki göz ü m önüme aks ı n
baktı m mı ya d a doku od urnsa b i r şeyine," d e r.
Ord ugah ı n bu yüzkara s ı n ı n atıl masını
buyuru r o zaman te miz yürekli komu tan,
ona bu denli büyük bir gözüpekliğin
d ü şmediğine inanır öte yandan.
Kısa bir s ü re geç miş aradan, içimizd e n
b i rini c r meyd a n ı n a çağırıyorm u ş
bil cğine gü venen bir yaban. Herkes korkar
kendisi için; yüzbaşıl ar hom ur d a n ı r.
E şci nsel k ı l ı k l ı , b u n a karş ı l ı k
gücüyle M a rs'a yakı şan o , son u n d a
yakl a ş ı r v e şöyle söyl e r y u m u şak bir sesle
k ü rsü n ü n önü n d e otur a n kom u tana:
"İzin verilir mi? Korku nç olayda gerçekten
B üyük Pompcius'u n çil eden çıkarak
d ışarı atılmasını buyurd u ğu gibi. "
O zaman B a ş ka n ı n dostlarından yaş l ıca biri:
"Yazgı s ı n a b ı ra k ı l m ası daha yerin d e
d iye d ü ş ü nüyoru m ben yitik, önemsiz ya,
d ü ş ü ncesizliğinin kur banı ol m u ş biri
1 39

s e n i n gibi güç l ü adama s u ç yükleyeceği ne."


Kab u l etmiş B üy ü k Ad am, i z i n vermiş ere
savaşa katılmak üzere ortaya ç ı k s ı n d iye;
ord u şaşakalırke n. Uzun söze gerek yok
kes m iş d ü ş m a n ı n başın ı, yengi n dönmüş.
Bun u n üzerine Pompe i u s onl ara o zaman:
" E l bette b i r taçla öd ü l len d i riyoru m seni,
asker, çünkü Roma İmparatorl uğu ' n u n
o n u ru n u kurtard ı n; ne var k i , yaşlar
böyle boşansın benim gözl eri md e n , " demiş,
erin o ç i rk i n andına öykü nerek,
"sen ol masaydın yükleri m i alıp göt ü re n az önce."
l t! O

9 /uno, Venus ve Tavuk

Kendi arl ı l ı ğını öve rken lu no,

keyfi n i kaçırmamak için karşı çıkmamış


Ven u s; ye ryüzünde kendis i ne d e n k h i ç bi r kad ı n
b u l u n m adığını onayiatmak üzere
şöyle bir soru sorm u ş derler tavuğa:
"Söyle, ne o l u rsun, ne kadar yiyece kle
dayura b i l i rs i n karn ı n ı ? " "Ne versen yeter,
izin verirsen aya kları mla eşi nmeme,"
d iye yanıt verm i ş o. " E ş i n mezsen, acaba
bir fıçı dolusu buğday yeter mi sana?"
" E l bette, yeter d e artar b i l e, yal nız,
eşinmeme izin verecek mis i n ? " "Ne istersin
eşin meyi yaşa mından çıka rmak i ç i n ? "
İ şte o z a m a n dos doğru söyl e m i ş son u n d a
e l i nd e olmayan d u ru m u n u : " E ş i n i r i m ben,
is terle rse buğday ambarı n a saks u n l a r ben i . "
luppiter gülm ü ş d e n i r Ven u s ' u n şakal a rı n a,
tavuk d e rken kad ı n l a rı söyl emek istemiş d iye.
l·H

1 0 Genç Boğayla Öküz


Azgın gençlik nasıl dizginlenmeli

Katı yürekli b i r oğl u varmış baba n ı n ,


kırbaçla c a n ı n a okurm u ş köl elerin;
babası gözlerden ıra k ol d u kça.
Ai sopos b u n u n üzeri ne yaş l ı babaya
şöyle bir masal anlatmış kısaca:
"B i r genç öküzle çifte koş u l uyorm u ş
kocamış b i r öküz. Yaş ı geç tiğinden
tü ken miş güc ü n ü i leri s ü re rek
kal d ı ramayacak d ur u mdaki boyn u n u
geri çekmesi üzerine boy u n d ur u ktan:
' Korkacak b i r şey yok,' demiş ona köyl ü;
'yoru l u p bunalman i ç i n değil d e sen i n ,
bi rçok güçsüze tekme atan, boyn uz v u ran on u
yol a getirmen için yapıyoru m b u n u .
Yu mu şaklıkla ön l e n i r canavarlık.
Evde daha büyük kavga çıkmamasına bak,
h içbir zaman oğl u n u n ya nı ndan ayrı l m ayarak,
azgın doğas ı n ı tatl ı l ı kl a bastı ra ra k . "
142

ll A isopos 'la Giireş Yengini


Çalım satma kimi zaman nasıl kırılmalı

G ü reş yengini olmaktan kab ı n a sığamayan


birini görü nce bir gün, sormu ş Phrygia'l ı bilge
acaba daha mı güçlü diye karş ı s ı n daki?
"Nerde," demiş o, "sözü m u olur onu n kinin
benim gücü m ü n yan ı n d a!" Demiş ki Aisopos da:
"Yendiğin ke ndinden güçsüz ol duğuna göre,
a a p ta l ı m, onur b u n u n neresin d e ?
H o ş görü l men gerekirdi, u s talığı n l a senden
daha güç l ü birini yendiğin söylenseydi. "
143

12 Eşekle Kitara
Çalım satma kimi zaman nasıl kırılmalı

Çayı rı n ortas ı n d a d u ran bir l i r görmüş eşek,


yaklaşmış, tel l e ri n i yoklamış toynağıyla;
ses verm i ş dokunduğu t e l l e r, " G üzel şey doğrus u , "
demiş, "çalgıdan malgıdan anlamayan
benim gibi b i ri ne d üştü, ne yazı k ki.
Bir parça bilen b i ri b u l m u ş olsaydı b u n u ,
kulakları büyülerdi tanrısal ezgi lerle."
Çoğu kez böyle y i t i p gider b i r tes l i kl e yetenekle r.
13 Genç Du/la Er
Kadınlar nasıl da değişken ve isteklidir

E fes ' te bi rkaç yıl önce sevg i l i erkeği n i


y i t i r m i ş b i r kadın, b i r l a h i d e koymuş ö l ü y ü ;
hiçbir t ü rl ü ayrıl maya yan aşmayıp d a
oradan, göm ü t başın d a y a s tu tarak
günlerini geç irirken, parlak bir ün kazanmış
tertemiz d u l l uğundan do l ayı. B u sırada
İ u p p i ter'i n tapınağı nı soyan adamlar
çarm ı h a ge ritip cezalarını çekmişler
tanrı katına ettikleri h aksızlıktan ötürü.
B u n ların i s keleti n i kimse al ı p götürme s i n d i ye,
bekçi d i kmişler e rieri cesetleri n başına,
kad ı nın kend i n i kapattığı anıtın yanına.
B i r g ü n s usayarak bekçi lerden b i ri
s u iste m i ş gece yarısı h i zmetç i kı zcağızdan,
rastlantı bu ya, h anım ı na yardım e de rken
o d a o zaman, u y u m aya gitmez m i bir güze l ;
ç ü n kü sabah l a mışmış bizi m d u l , geç saate d e k
uzatmışmış bekç i l i ğ i n i . Aralanı nca
kapı, ahu yüzl ü güzel b i r kadın görmüş asker.
Vuru l u p oracıkta yan mış t u t u ş m u ş içi,
eli ayağı kes i l mi ş , b i r tutku doğu nca
azar azar kend i s i nde, keski n ze kas ıyla
binbi r neden b u l m u ş daha sık göre b i l m e k i ç i n
d u l bayanı. H e r g ü n görü ş e görü ş e
kad ı n d a h a yumuşak d avra n ı r o l m u ş
yavaş yavaş yabancıya; daha sıkı b i r bağ
taht kurmuş az sonra y ü reği nde. Ora d a
gecelerini geçi ri rken titiz bekçi
b i r ceset eksiim i ş geri l d iği çarmıhtan.
Al lak bullak olmuş, açmış kadına d u r u m u :
" Korkman i ç i n neden yok," demiş saygıd eğer kad ı n ;
kocasının cese d i n i vermiş çarm ı h a
geri l mek üzere, kaytarm a s ı n ı n cezas ı n ı
çekmes i n diye e r. İ ş te böyle u t a n m azl ı k
güzel ü n ü n yeri ne geç m i ş o t u r m u ş .
146

14 Gençkızla 1ki Istek/isi


Umudun ve beklentinin ötesinde talihin güldüğü olur insanlara

İ k i genç istiyormuş b i r kızı

Vars ı l baskı n çı kmış yoks u l u n soyu sopuyla,


yakı ş ı k l ı l ı ğı karşı sı nda. Düğün günü
gel i nce, acısına d ayanamadığından
aşı k, üzüntü içinde çevre bahçeciklere
atmış kend ini, b i raz ötede kızı n
annes in i n kucağı ndan a l ı n ı p da
vars ı l nişan l ı s ı n ı n k ı revine gi receği
çünkü pek büyü k gel me m i ş onl ara kentteki ev.
Gel i n alayı çı kar yola, i t i ş i r kakı ş ı r
y ı ğ ı n yığın ka l abal ı k. D ü ğ ü n Tanrısı
düğün yanareası taş ı r önde.
Yoks u l u n ekmek paras ı n ı çı kardığı
b i r sıpa d u rma ktaymış kapı n ı n eşiğinde.
İşe bakın, ge l i n kız için t u tarlar onu
kend i yakınları, yol d a yoru l u p da
i neinmesin d iye körpe ayakları .
Ven u s ' u n acıma d uygu su girmiş araya,
gökyüzü kararmış esen yel lerle b i rdenbire,
bir çatırtı, b i r gökgü rültüsü derken
korkunç b i r gece çöker yoğun b u l u tlarla:
Göz gözü görmez o l u r, öyl e bir dolu yağar ki,
aynı zamanda darmadağın eder
t itreye ti treye bekleyen çağı rı l ı e ş i dostu,
kaçmak zoru nda kal ı r sığı nacak bir yer
arar herkes kend ine. Oraya çok yakın
b il d iği çatının a l t ı na sığı n ı r s ı pa,
geldiğini bel l i eder gür sesiyle.
Önüne koşar uşakl ar, güzel kıza bakıp
bayı l ı rlar; b i l d i ri rler sonu nda efendiye.
Kupa üstüne ku payla dağıtmaya başlamış aşkı nı
arkadaşları aras ı n d a uzanarak o.
147

B i lgisi o l u nca, neşelenip ke n d i n e ge l m iş,


B acch us'u n ve Ven u s ' u n d ü rtmesiyle,
tatl ı d üğ ü n ü sona erd i rm i ş
akranl arı n ı n alkışiarı arası nda.
Ana-baba kızları nı arar çığırtkan l a;
karı s ı n ı yitirmekten üzgü n d ü r yeni d amat.
Ne o l d u ğu b i l d i ri l d i kten sonra hal ka,
herkes alkış t u t m u ş tanrıların kay ı rmasına.
H8

15 Aisopos 'la Hamm


Çoğu kez ne denli zarar verir doğru söylemek

Ç i rkin bir kad ı n s ü s l e n i p püslene re k


oyalanırmış b ü t ü n g ü n , giy i n i r k u ş a n ı r,
takı p takıştırırmış d a i n c i l er, altın, gümüş,
bu lamaz m ı ş ken d i s i n e parmağı n ı n ucuyl a
daku nacak kimse, Ai sopos köl esiyken.
" İ zi n var mı bi rkaç söz etmeme?" d e r Aisopos ,
" E d e b i l irsin" yan ı t ı üzerine, " B ence,
bırakırsan süsü püsü, i steğİ n o l u r," demiş.
"O kad ar m ı hoş görün üyoru m sana
olduğum gibi?" "Yok ca n ı m, para ve rmezsen
ü s te l i k, yatağı n ı n işi b i t i kt i r senin. "
Yanı tlamış kad ı n " B öğrü n ü n i ş i b i t i k olacak
sen i n asıl," d i ye. Sapa çekilmesini
buyurmuş gcvezeye b i r güze l . Çok geçmez
aradan, gü müş bir bilezik çalar bir h ı rsız.
B u l u nmaması üzeri ne kadına açı l m ı ş d u rum,
a k lı baş ı ndan gidip herkesi çağırır yanına,
cennetten çıkma dayak sözü veri r
gerçeği söyl ememeleri d u ru m u n da.
" B aşkalarına gözd ağı ver, beni ald atamazsın,"
der bilge, "yara bere içinde kald ı m ya
kırbaçlanıp, az önce gerçeği söyl e d i m d iye. "
1-4 9

1 6 Horozla Tahttrevan Taşıyıcı Yaban Kedileri


Aşırı güvenlik çoğu kez insanları tehlikeye düşürür

Tahtı revan taşıyıcı yaban ke d i leri varmış horozun.


Kası la kasıla göt ü rö l ü rken görü nce
on u şöyle d e m i ş t i l ki: "B ir b i tycn iği var
bu i ş i n içinde: B e n d e n sana söylemesi,
aç gözü n ü, bak hele ş u n l arın yüzüne,
yük değil, doyu m l u k taşıyorl ar d e rs i n . "
Parçalamış efend iyi, a ç l ı k başgösteri nce,
yı rtıcı lar b i r l i ği, paylaşmış ölü bedeni.
1 50

1 7 Doğuran Domuz/a Kurt

Doğu m sancısı çekerken çığl ı k ata ata


uzandığı yerde d i ş i domuz, yard ı mı n a
k u rt koş muş, yard ı m sözü verere k doğu mlard a
e l i n d e n che l iğin ge l d iğini söylemiş.
Yü reği n i n bozu k olduğunu b i l d iği için
sözüne güve n i l mez yaratığın, ge ri çevirmiş
kuşku d uyarak kötü n iyetl i n i n iyi l i ğ i n i .
" Ç e k i l gözü m ü n ö n ü n d e n , uzaklaş yeter," d e m i ş .
H a i n kurda b ı rakmış olsaydı kend i n i dom uz,
dolap d üzen, kaç ı rı l a n yavru ları i ç i n
ağlayıp d u raca kmış doğurmasıyla b i r l i kte.
151

1 8 Aisopos 'la Kaçak Kiile


Bir kötüye bir kötü daha eklenmemelidir

Katı yarad ı l ı ş l ı efe n d i s i n d e n kaçan,


kom ş u l ardan tanı d ı k bir köleyle karş ı l a ş m ı ş
Ai sopos , "Neden a l l a k b u l l a k böyle y ü z ü n s e n i n ? "
d e m i ş . "Açıkça söyleyeyim s a n a , baba
(çünkü b u sesteniş i hak eders i n ), nitekim
güve n l e derd i ni açar sana insa n l a r.
Bol d ayak, kıt yiyece k d ü ş üyor payı ma;
iki d e b i r kırevine gönderi l i cim de
yol l u k mal l u k hak get i re; ayakta d ur u r u m
efen d i m i n yemek verd iği gece l e r boyu.
Ya d a d iyel i m kend i s i b i r yere çağırıl d ı,
uzanırım d a r b i r sokakta sabaha deği n.
Özgü rl ük hakkırnsa d a ak pak saçları m l a i ş görüyoru m
( ' başa gel e n çeki l i r,' d e rd i m gön l ü m l e ,
herhangi b i r suç iş lediğimi b i l sem);
karn ı m doyma d ı h i ç şimd iye değin,
üstüne ü s t l ü k m u tsuzca katlanıyoru m
üzecimdeki acı masız baskıya.
İ ş te bu nedenlerle ve anl atması u z u n
b a ş k a nedenlerl e karar verd i m
ayakları m ı n göt ü rd üğü yere çek i p gitmeye . "
" D i n l e bak," d e m i ş Aisopos , "d ediğine göre,
böyle olmad ı k i� ler gel i yor başına,
hiçbir kötü i ş yapmamışken bile.
Ya günah i şlerse n ? Çekecekleri n i d ü şü n ! "
İ ş te b u öğü tle korkup caym ı ş kaç maktan köle.
1 52

19 Ça/mmış At
Her ne olursa tevekki.ille katlanmalıdır

Dört tekerlekli bir arabadan


bir s ü rü ödül al mış ünlü bir atı kaçırm ı ş,
göt ürüp bir değirmene sarmış biri .
Un öği.itme dol a p kol u n d a n çözü l ü p d e
at s u içmeye göt ü rüiiince bakmış k i ,
gösteri al anına gidiyorlar hemcin sleri,
oyu n l a rıyla hoş yarış lar çıkarmak üzere.
Gözlerin den yaş lar boşana boşana:
" G i d i n, mutlu ya ratıklar, gidin , " de miş,
"bensiz kutlayın b u günü bir koş uyla törende,
başıma gelen lere yanacağım bahtı kara ben,
bir hırs ızın eliyle suç işl eyere k
oradan çeke çeke getirdiği b u yerd e . "
1 53

20 Ayıyla Çağanozlar
Açlık hayvanların zekasını biler

Ormanlarda yiyeceksiz kalı nca ayı ,


kaya l ı k kıyıya koşar, t u tu narak kayaya
k ı l l ı bacaklarını sarkı tır yavaş yavaş
sığl ı k yere. Çağanozlar yap ı ş ı r yapış maz
tüyleri n i n arası n a, çekerek ayaklarını
denizden, ç ı kan avı nı s i l keler, d ü ş ü rü r yere,
oradan b u radan topladığı yiyeceği n
tad ı n ı çıkarır i ş i n i bilen yaratık.
Demek aptalların b i l e kafaları ç a l ı ş ı r
açl ı ktan mideleri kazındığı nda.
1 54

21 Esen/eyen/e Karga
İnsanlar çoğu kez söze kanar

"Merhaba," d iye b i r ses d uymuş biri,


tarlalar arası nda yol bulup gi derken,
azıcık d u ru p da ki mseyi göremeyi nce
oralarda, başlamış yen i d e n yürü meye.
İ kinci kez esenler nereden gel d i ği bel i rsiz ses.
Konu ksever sesienişten güven gel i p kendine
d u rmuş adam, her kimse i nceliğine
karş ı l ı k vermek üzere. Çevresine bakarak
korkudan i.irperip çakı l ı gibi kalı nca
yeri nde uzun s ü re, bir de zaman yiti rince
b i rkaç mil daha gi deceği ne,
b i r karga görm üş tepes i n i n üzeri n d e uçan,
"Merhaba ! " diye d iye b i rb i ri ard ı ndan.
Oyuna geti ri l d i ğ i n i aniayarak o zaman:
"Başına gel meyen kal masın, meymenetsiz kuş,
ben i m gibi acelesi olan birini
böyle yol undan alı koyd uğun için," demiş.
R 55

22 Kınk Boynuz
Hiçbir şey ortaya çıkarılmayacak denli gizli değildir

Keçi n i n boynuzunu kınnca değnekle çoban,


yalvarmaya başlamış, ele vermes i n d iye
ken d i s i n i efe n d i s i ne. "Olsun," d e m i ş keç i ,
"sesi m i çı karmam, zarara uğra d ı msa d a
haksız yere, ne v a r ki, o l a n b i t e n ortada,
d u ru m bas bas bağı racak işled iğİn s u ç u . "
1 56

23 Yılonla Kertenkele
Aslan kendi postunu yitirdi mi,
tilki postuna bürünmeli; demek ki güç
kalmayınca, kurnazlığa başvurmalı

Yılan b i r kertenkelc yakalamış b i r g ü n


arkas ı n d a n , gen i ş ağzıyla yutmak i s terken,
o d a bir dal çekip almış yakı n ı n d a d u ran,
yanlamasına ı s ı rarak d a l ı s ı kı sıkı
u s taca b i r oyalamayla d i zgi nlemiş on u n
alabi l d iği ne açık doymak b i l mez ağzı n ı ,
ağzı n d a n bırakmış yılan b o ş a çıkan avı n ı .
1 57

24 Kuzgun ile Koyun


Birçok güçsüzü hırpalamalı, güçlülere boyun eğmeli

Üstüne çıkıp oturan can s ı kıcı kuzgu n u


istemeye iste meye, ü s te l i k uzun s ü re
s ı rtında taş ı d ı ktan sonra, demiş ki koyun:
"Çoktan burnundan gel m i ş ti, benim yerime
ı s ı rgan köpek o lsaydı b u n u yaptı ğı n . "
Karş ı l ı k vermiş o kötülerin b a ş t a gel e n i :
"Yüksekten bakarı m koru masız olanlara,
doğrusu ya boyun eğerim güçl ü lere.
B i l i rim kimin tepesine b i neceği m i ,
kime yalancı ktan yal taklanacağı mı b e n ;
b i n y ı l böyle s ü rd ü rüyoru m yaş l ı l ığı m ı . "
1 58

25 Sokrates '/e Zampara Kii/e


Hiçbir ilenme vicdanınkinden daha ağır olmaz

E fen d i s i n i n karı s ı n ı baştan çı karmış d iye,


beş para etmez bir köle söv ü p sayarken Sokrates'e,
çevresindekilerce olayı n b i l i n d i ğini
öğreni nce: "Kend i nden hoşnutsun," demiş,
"hoşuna gitmek zoru nda olmadığın k i ş i n i n
h o ş u n a gid iyors u n d iye; iyi de
cezasız kal maz ki hoş u n a gitmemen
hoşuna gi tmek zoru nda olduğun k i ş i n i n .
1 59

26 Kurtla Sığırtmaç
Tatlı dilli, yüreği bozuk bir sürü kimse vardır

Uçar adım ken d i s i n i s ı k ı ş t ı ran adamdan


kaçarken, bir sığırtmacı n gözüne i lişmiş k u rt
d i ke n l i çal ı l ığın içine s ü z ü l ü rken:
"Beni ele verme ne o l u rsun, s ı ğı rtmaç," demiş,
" d u acınım, ne m u radı n varsa vers i n tanrılar,
ant olsun ki hiçbir kötül ü k etmed i m ona."
"Korkma," d iye karş ı l ı k vermiş köy l ü , "saklan
kaygı lanmadan. " Avcı çı kage l m i ş a rd ı ndan:
" K uzum, sığı rtmaç, k u rt gel d i m i acaba b u raya?"
d iye sorunca, "Gel d i d e sol yana gitti,"
demiş köylü sağ yanı göstererek başıyla.
Eli ayağı birbirine dolaşmış,
anlamamış avcı, uzakl aşmış göz önünden.
"Nasıl saklamışım ama seni, hora geçti m i
sana?" d e m i ş sığırtmaç o zaman. Yan ı t vermiş ku rt:
" Diyecek yok doğru su ya sözlerine,
b i n lerce teşek k ü r borçluyum, d i l erim,
yoksun olasın hainlik akan gözl erinden . "
1 60

2 7 Yosmayla Gmç
Cansıkıcı olsa da hoşa giden bir sürü şey vardır

S ı k s ı k b i r s ü rü aşağı l a nmaya uğray ı p


i ncinmiş ol masına karş ı n g e n ç adam,
hain yosmanın yaltaklanmal arı karş ı s ı n d a
yine de ken d i n i b ı rakı rken kol ayca;
şöyle demiş dol apçı d üzenci kad ı n :
" H erkes arınağanda yarış s ı n istediği kadar,
ben en çok sana değer veriyoru m yine de."
Kaç kez aldatıldığını amınsayarak
" D uymak hoşuma gidiyor b u sözü n ü ,
gözü m ü n n u ru , bağl ı l ı ğı n i ç i n d e ğ i l d e ,
hoşuma gittiğİn i ç i n , " d e m i ş genç adam.
161

28 Kunduz
Birçok kişi sağlığına şükrederek paraya pula önem vermeseydi
başı dinç yaşardı

B akarmış ki, köpeklerden artık


kaçıp k u rtulamayacaktır k u n d u z
( d i lle ri n i n zengi nliğinden dolayı
hayvana tanrı n ı n a d ı n ı vererek
geveze Yunan l ı l arın Castor ded ikleri),
d i şleriyle kes i p atarmış hayaları n ı
ard ı n a d ü ş ü l mesine neden ol uyor d iye.
B i l mez deği l i m, tanrısal bir nedeni vard ı r
b u i ş i n ; ç ü n kü u marım b u l u r b u l maz avcı
peş i n i bırakı r kunduzun, çağı rır
köpekleri. Kendisine özgü bir şeyden
yoksun ol mayı yeğleyebi lseydi i n sanlar
teh l i keden uzak yaşari ard ı d a h a sonra;
kimse tuzak ku rmazdı çıplak bedene.
1 62

29 Kelebek/e Eşekansı
Geçmişteki duruma değil, şimdikine bakmak gerek

Yanında uçup d ur a n yabanarı s ı n ı görmüş


kelebek: "Ne haksız b i r yazgı bu böyl e;
yaşad ıkl arı kad ar yaşıyor bedenleri,
kal ıntılarından hayat b u l u ru z biz.
B arışta güzel ko nuşan, çarpışmada güçl ü ,
her t ü r l ü i şte güçte başta gel i rd İ m
çağdaşları m aras ında; ağı rlı ktan yoksun,
bozu l muş, işe yaramaz b i r yaratığı m i ş te,
uçup d u ruyo ru m d u man gibi, k i l gibi.
Semerl i b i r katırken sen eskiden, ş i m d i
gözüne kcst i rd i ğine batı rıyors u n iğne n i . "
Kend i s i ne yaraş ı r b i r s ö z e t m i ş yabanarısı
buna karş ı l ı k : " E skiden ncyd i k, ona değil de
şimdi ne olduğumuza bak sen h e l e . "
1 63

30 Tarlakuşuy/a Tilki
Kölelere güvenmemeli

Köyl ü lerin tarlakuşu d e d i kl e ri kuş var ya


yuvas ı n ı tarl ada yapmasından dolayı,
onunla karşılaşmış b i r gün arsız t i l kicik.
Kanat çırpıp yü kseğe uçmuş o n u görünce kuş.
"Merhaba," d iye esenlemiş o n u t i l kicik,
"aşkolsun," demiş, "neden kaçıyars u n benden?"
"Sanki yiyeceğim kıtmış gi bi ben i m çayı rda,
c ı rcı rböceği mi, p i s l i k böceği mi istersi n,
çekirge dersen s ü rü s ü n e bereket?
Korkacak b i r şey yok. Öyle seviyoru m ki seni
yumuşak huyundan, d ü rüst yaşam ı n d a n ötürü . "
Şöyle yan ı t vermiş o n a tarlakuşu:
"Benim n i te l i klerimi b i r güzel öve rs i n
s e n el bette: ç ü n k ü tarlada değil d e
açı k h avada başa ç ı karım b e n seninle.
H aydi gel arkamdan: esenl iği m sana emanet."
KAYNAKÇA

Col l cction des A u tc u rs l a t i n s , a v c c l a t r a d u c t i o n e n fran ç a i s , p u b l icc s o u s l a


d i rect i n n d e l\ 1 . N i s a rd, Oeuvres completes d'llomce, de .IIIVellnl, de Perse, de
Slllpicirt, dt• 'J imms, de Ca/u/le, de Properce, de Gall11s et Jlaximim, de Tib111/e,
de PhMre el de Syms, c h c z F i r m i n D i d o t F rcrcs, F i l s c t Ccımpagn i c ,
Li hrai rics, 1 864.
Phaedri A llgllsti libn1i Fablllrmmt libri q11 i1ıq ue, n o u v c l l c edi t i o n , avcc u n c vic de
P h c d rc ct des n cıtes en fnı n ç a i s par l\.1. L. W. R i n n , L . b r a i r i c Ch.
D c hıgravc. P a r i s , 1 886.
P h a c d r i , A ugusli libn1i. Fab11/ae ile.wpirte, a vcc un c i n tro d u c t i o n c t des n o tes p a r
l\1 . L ' A b h c E . Dcbric, j . D e G i gord, E d i tc u r , P a r i s , 1 928.
F a b l c s d e P h c d rc , ' l 'ra d u c t i cı n n cı m•c l l c p a r P i c rrc Ccı n s t a n t, L i b ra i ri c G a r n i c r
F rc rcs.
j e a n Bayct, f.illlmture lati11e, L i b r a i r i c A rm a n d Ccı l i n , Paris, 1965.
J u les H u m ben, 1/istoire illıtslrie de la J.illemlulr: latille. H e n ri D i d i c r, Paris, 1 932.
Concc tto M a rc h c s i , Stotia dr/la l.rllemtllra /atilla, Vol u m c I l , Casa c d i tricc,
G i useppe P r i n c i pa to. M i l a no, 1 95 3 .
il Dicliolltlf)' of A llliq11ilies by O s k a r Scyffc rt, rc v i s c d a n d c d i tc d by H e n ry
N c t ı l c s s , I p a n d j . E . Sandys, t h e M c r i d i a n L i brary , N e w Yo rk, 1 95 7 .
G u i dcı V i m l i , /.r1 l.ellemlltm di Roma, Vcı l u m c I I , I / E ta i m pc r i a l c , G a rza n ti ,
1 964.
The Pmg11i11 Comptmirm of f.ilemllll'l', - 4 - Chı s s i ca l a n d Byza n t i n c ( ed i ted by D .
R . D u d l c y ), Pc ngucn Bcıoks, B a l t i m o rc, l\ l a ry l a n d , 1 969.
Phflerlms, l•:zop ;1/rwt!ltm, Tü rkçes i ; T U r k a n U Z E L, Ö t e k i K LAS i K , A n k a ra ,
1 999.
l\ l i c h a c l von Al brcc h t , A History of Rolliflll l.itemlllre, Vol u m c two, E.j . B ri l l ,
Lc i d c n , 1997.
The O:iforrl Clrtssicol Dittiollflf)', Secon d e d i ti o n Oxford. C i a r e n d o n P re s s .
AÇIKLAMALAR

Aeeta (Aeetcs) - G ü neş Tan rı s ı ' n ı n oğl u, Mcdea'nın babası, Colch i s kra l ı .
Anacharsis - Solon zamanında y a ş a m ı ş seçkin bir l s k i t fi lozof.
Apo l i n - G üneş Ta nrısı, l u ppitcr i l c Latona ' n ı n oğl u, Diana ' n ı n kardeşi.
Acgcum ma re - Ege Denizi.
Aisopos - Aisopus, Crocsus zama n ı n d a yaş a m ı ş P h rygi a ' l ı masal yazarı.
Argus (Argos) - l u ppiter'in buyruğuyla M ercuri u s ' u n ö l d ü rd üğü, l un o ' n u n ise
gözleriyle tavus k u ş u n u s ü s l c d i ği yüz gözlü bekçi .
Armi n i u s - C h c nısc'ları n lS 9 y ı l ı n d a V a nı s ' u yenen soy l u s u .
A s i a ( m i nor) - K üç ü k Asya, bugü n k ü Anadol u .
Athcnac - A t i n a , Attiea Ya rımadas ı ' n ı n başke nti.
Attiea - Yunıı n i s t a n ' ı n doğu s u n d a başkenti Atina olan yarımada.
Augustus - Gaius l u l i u s Cacsar Octa v i a n u s ' a veri len 'ulu, yüce' ıı n l a m ı n a ge-
len ad. lö 27 - lS 14 y ı l ları Roma i m parato ru.
Bacehus - l u pp i tcr ilc Sernde ' n i n oğl u, Şarap Tan rı s ı .
Bathyl l u s - M acce n a s ' ı n aza t l ı s ı , l s kcndcriyc l i ü n l ü panto m i m u s 'çu.
Kassandra - Troia kra l ı Priamus 'la H ccabc ' n i n kızı. Apo l i n ' n u n verdiği b i l ici-
lik gücüyle Tro i a ' n ı n y ı k ı m a uğrayacağına i l i ş k i n öngörüsüne ki mseyi
i n a n d ı ramamış. Agamemnon ' u n tu tsağı ol unca, karısı Clytac mnestra ta­
rafından ö l d ü r ü l m ü ş .
M a rcus Porei us Cato - ( l ö 234 - 1 49) G c l cnckçi l iği, doğru l u ğu, ciddiyetiyle
ü n sal m ı ş Rom a l ı devlet adamı ve yazar.
Cca (Cia) (Ccos) - Cyclas adaları n ı n başlıcaları n d a n , Attiea yarımadası yakı­
n ı ndaki biri.
Clazomcnac - l o n i a ' d a bir kıyı kenti; bugünkü Urla.
Cybcla (Cybclc) (Cybcbe ) - Asia m i nor'un Ana Ta nrıça s ı ; Yunan l ıların Rhca,
Romal ı l a r ı n Gps'la özdeşlcştird i k l c ri tanrıça.
Cy bcle Rahi plcri.- Cybc l c ' n i n tapı n ı m d a bir ç ı l gı n l ı k anında kendilerini iğdiş
eden din adamları.
Danaus kızları - Argos kralı Danaus ' u n elli kızı; Acgyp t h u s ' u n e l l i oğl uyla ev­
lenen hu kızların H ypcrmncstra d ı ş ı n d a hepsi i l k gece kocaları n ı öld ü r­
müş,
1 68

D a rd a n i a - Dard a n u s ' u n H c l f e s p o n tu s k ı y ı s ı n d a kurduğu kent, Tro i a .


D e l p h i - P h o c i s böl�c s i n d c Apo l l o t a n r ı s ö z ü y l e Li n i ii k e n t; b u gü n k ü Castri
ören yeri.
D e l u s ( De l o s ) - E �c D e n i zi ' n d e Cyc l a s a d a l a r ı n d a n biri, A po l l o ilc D i a n a ' n ı n
m c m l c kc t i , A po l l o ta p ı n ı ın ı v e t a n rısözl e r i y l e ü n l ü yer.
D c m c t r i u s - P h a l c r ı ı m ' l ıı Dc m c t ri u s IÖ 3 00 ' l c r i n i k i n c i y a r ı s ı n d a yaşamış Ati­
nalı d e vl e t a d a m ı ve kon u ş m ac ı d ı r. P h a c d rus ' u n söz ettiği k i ş i n i n 1\·l a ke­
donya k ra l ı ça�daş ve adaş D c m c t r i u s Pol i c rcctes olduğu ö n e s ii r ü l m c k ­
tc d i r.
O ii ğii n T a n r ı s ı - Y u n a n l ı l a r ı n H y m c n ' i , E v l c n m e Ta n r ı s ı .
E s i n P e r i s i - B i l i m i , y az ı n ı ve ş i i ri cs i n l cy e n d U şsel y a ratı k ; ş i i r, ş a r k ı .
E s i n P e r i l e r i - 1\hısac, öz L a r i n e e s i C a m c n a c ; Ze u s ' l a M nc m osyn e ' n i n d o k u z
k ı z ı , b i l i m , g ii z e l s a n a t l a r, öze l l i k l e d e ş i i r ve m ü z i k tan rıça l a r ı .
E tr u r i a - l ta l y a ' d a b i r b ö l � c . bugU n k ii Tosc a n a böl�es i .
E u thych u s - B i r i m pa ra to r ı ı n a z a tl ı s ı , i m paratorun parasal i ş l e ri n i n yönetic i s i .
F a l c rn u m - C a m pa n i a biil�c s i n d c a y n ı a d l a a n ı la n yöre n i n şarabı.
Fort ı ı n a - Ta l i h Ta n rı ç a s ı .
G raccia - B u gii n k U Yu n a n i s t a n .
H e re u l es - Alcm c n c ' n i n k o c a s ı A m p h i tryon k ı l ı ğ ı n a giren l ıı p p i tc r ' d c n o l a n ,
on i k i güç i ş i başarnı a k l a Li n i ii oğl u , y a r ı t a n r ı .
H i ppol y t u s - A t i n a k ra l ı Thcsc u s ' l a l l i pp o l y ta ' n ı n (ya da A n t i o pa ' n ı n ) oğl u ;
ii vcy a n n e s i J > h a c d ra ' n ı n ç i rki n i l i ş k i k u rm a ö n e ri s i n d e y ü z b u l a m a m a s ı
U ze r i n e , ka ra ç:ı l m a s ı y l a b a b a s ı n ı n k:ı rgı ş ı n a uğra m ı ş , arahacı n ı n a t l a r ı ii r­
k U t m c s i y l c ca n ı n d a n o l m u ş .
! u n o - S a tu rn u s ' u n k ı z ı , l u pp i tc r ' i n k a rd e ş i ve karı s ı , R o m a a i l e k u ru m u n u n
koruy u c u s u , b a ş ta n rıça.
l u pp i te r - S a tu rn u s ' u n oğl u , N c p nı n u s ' l a P l u to ' n u n kardeşi, l u no ' n u n k a rde­
ş i ve k a rı s ı , d e v l e t i n , a i l e n i n , evi n kor u y u c u ta n r ı s ı , baş tanrı.
l x i o n - Thcssa l i a ' d a Lapith 'leri n k ra l ı , P i r i t h o u s ' u n ! u n o ' y l a yasak a ş k yaşad ı ­
ğ ı i l e ri s U rii l ii ncc, iild iirii l ii p yera l t ı n d a d u r m a d a n d ö n e n b i r çarka bağla­
n a n ı k ceza l a n d ı rı l a n k i ş i .
Lcda - Thcsti u s ' u n k ı z ı , S p a rta k ra l ı Ty n d a ro s ' u n k a r ı s ı , l u pp i tc r' i n o n a k u ­
ğu b i çi m i n d e y a n a ş m a s ı n ı n ii rU n ii i k i y u m u rtan ı n b i r i n d e n Casto r ' l a H e ­
l e n a , iibii rU n d e n Pol l u x ' l a C l ytac m n c s tra ç ı k m ı ş .
Li b i t i n a - Ö l ü m töre n i Ta n r ı ç a s ı .
L i n u s - Apo l l o i l c d a n s E s i n Peri s i Terps i e h o rc ' n i n oğl u , ü n l ü m iizi k ve ezgi
u s t a s ı , O r p h c u s ilc H e re u l e s ' i n öğre t m e n i , öğre n c i s i H e re u l e s ' i n ki rara s ı ­
n ı v u rm a s ı y l a can verm i ş .
Lueul l u s - ( I Ö l l S -38) Askerl i k a l a n ı n d a güç l ü , P o n t u s k ra l ı M i t h ri d a tes ve ka­
yın babası Tigrancs'c karşı savaşta başarı l a r kaza n a n Rom a l ı komutan, ka­
mu yaşa m ı n d a n ç e k i l e re k C a m pa n i a ' d a vars ı l l ı ğı n ı doya doya yaşayan kişi.
M a rs - Re m u s ' l a Rom u l u s ' u n b a b a s ı , Savaş Ta n rı s ı .
1\ l cdca - Cokh i s k ra l ı n ı n k ı z ı , l as o n ' u n k a r ı s ı ; kocas ı n ı n ke n d i s i n i a l d a t m a s ı
U ze r i n e ç oc u k hı r ı n ı ö l d ü re n . a n n e .
1 69

Mcnandc r - ( I Ö 342/ 1 - 293/89) Yen i Koroedya n ı n en öne m l i ozanı, Teremi­


us'un örncjı;i.
Mcrcurius - l u ppitcr ilc M a i a ' n ı n ojı;l u; tan rıların u l ajı;ı, tccimcnlcrin tan rı s ı ,
yolların v e yolcuların koruyucusu.
M i n u s (Yunanca: M i nos) - Girit kra l ı .
M i s e n um - Cam pania bölgesinde b i r burun v e bir ke n t.
Mncmosync - E s i n Peri leri n i n annesi; B e l l e k Tan rıçası.
Myron - l ö IV. yüzyı lda yaşa m ı ş Elcuthcra'lı ünlü tunç ve gü m ü ş yontu ya­
pımcısı.
Ncapol i s - Campania bölgesinde ünlü b i r deniz kıyı s ı kenti, Cumac yerleşme­
s i ; bugünkü Napo l i .
Nilus - Nil Nehri.
Orphcus - E s i n P e r i s i Calliopc ' n i n oıı;l u, E u ri d i cc ' n i n kocası; ü n l ü ki tara çal­
gıcısı.
Panto m i m u s - Sözs ü z oy uncu.
Parnassus (Parnasus) - Yamaçlarında Delphi kenti i l c Casta l i a pınarı n ı n bu­
l u n d ujı;u, Apollo i l c Esin Perileri için kutsal, i k i tcpe l i y ü ksek da�.
Particula - Yazın scvcr, yazar dostu biri.
Pclias - Thcssal i a k ı ra l ı , Mcdca ' n ı n vcrd i jı;i gc nçlcştirmc sözü üzerine, kızla-
rı n ı n pa rçalay ı p kazanda kaynattı kları baba.
Pelion (Dajı;ı) - Thcssa l i a ' d a yüksek bir dalı;.
Pel u s i u m - Aşajtı M ıs ı r'da bir kent.
Phalarcus - Ati na devlet adamı ve kon u ş m acı Dcmctrius Phalcrc u s (Phalc­
ru m ' l u Dcmctrius).
Phi lctus - Clau d i u s ' u n azatl ısı ola b i l i r.
Phocbus - Yunanca ' parlak'; genç ve yakı ş ı k l ı olması nedeniyle Apol l o ' n u n
takma a d ı .
P h rygia - Asia M i nor'da b i r bölge.
Picria - Makedonya 'da bir kıyı yöresi .
Pisi tratus (Pcisis tratos) - IÖ VI. yüzyılda y a ş a m ı ş Ati na kra l ı .
Plutus - Vars ı l l ı k Tanrısı.
Pontus (Pontos) - Karadeniz.
Praxi tclcs - lö IV. y ü zyılda yaşa m ı ş ünlü Yu n a n l ı mcrmcr yontucusu.
Pri nceps - Övüngen bir kaval çalgıcı sı.
Prometheus - lapctus'un ojı;l u, Epimcthcus ' u n kardeşi, Dcucal i o n ' u n babası ;
k i l d e n i n s a n y a p ı p gökten çaldıjı;ı ateşi onlara armajtan e t m i ş , bu yüzden
Kafkasya'da bir kayaya zincirlc n m i ş ; her gün bir akbaba onun karacilteri­
n i yerm iş. Hereules akbabayı ö l d ü rü neeye değin b u d u r u m sürmüş.
Pytho - Phoc i s ' tc, Parnassus Dağı ' n ı ıı eteklerinde D e l p h i kenti n i n kurulduğu
yer ve çevre s i .
Roma - lö V I I I . yüzy ı l ı n ortaları nda kurulan R o m a devleti n i n , sonra da i mpa­
ratorl ujtun u n başkenti.
Sanatlar - Artcs: Dokuz Esin Pcri s i : Call iopc (güzel kon u ş m a ve kahrama n l ı k
ş i i ri ), Clio (tarih), E rato ( a ş k ş i i ri), Polyhym n i a ( l i r i k ş i i r), Mel pomcnc
1 70

( tragedya), Tha l i a (komedya), E u te rpe ( m üzik), Terpsichore (dans), Ura­


nia (yıldızb i l i m i ) .
L. Ael i u s Se ianus - Atlı Seius Strabo ' n u n oğl u , ü n l ü i m pa ratorl u k koruma alay
kom utanı: Tahta çıkmak tutkusuyla Tiberi u s ' u n ailesini ortadan kal d ı r­
mayı tasarlamış, Drusu s ' u zeh i rl e m i ş, ancak, o n u n d u l kalan karısıyla ev­
lenmek için i m paratordan i z i n alamamış, buna karş ı l ı k Capreae 'da yaşa­
mak için gön l ü n ü yapmıştı r. i mparatorl u kta iyice ·sözü geçerken, kuşku
üzeri ne tutuklan mış, içeri de boğazlanarak öldürü l m ü ştür.
Simonides - ( İ Ö 556 - 467) Ceos adalı, çeşitli kon ularda ş i i rleri olan ü n l ü ozan.
Sinon - Aes i m u s ' u n oğlu, tah ta atı s u rların içine al maları konusunda Troia'lı­
ları kandıran, geceleyin içindeki Yunanlı ları d ı şarı çı karan Yunan l ı .
Sisyphus - Cori nthus kra l ı Aeo l u s ' u n oğl u , These u s ' u n öldürdüğü, c i n l iğiyle
ve h ı rsızl ı ğıyla ünlü hayd u t; yeraltında b i r kayayı dağı n tepesi n e çı kar­
makla yükümlüymüş, tcpeyc gel d i ği n d e ise kaya aşağı yuvarlandığı için,
bu çabası h i ç b i tmezm iş.
Sokrates - ( İ Ö 468 - 399) Ünlü Atİnalı d ü ş ü n ü r, Kscnophon ' u n , Platon ' u n , Al­
cibiades ' i n öğretmeni; tan n l a ra inan mamakla, gençleri baştan çıkarmak­
la suçlanmış, yargı gereği bald ı ran zeh i ri içerek ken d i n i ö l d ü rmüştür.
Tantalus - l up p i ter'in oğl u, Pclops ' l a Niobc ' n i n babası, P h rygia kral ı .
Tartarus - Yeraltı, Ö l ü l e r d ü nyası.
Thessal i a - Yunanistan ' n ı n kuzeyinde, sağl ı k l ı b i tki leri olması dolayıs ı y l a bü-
yücü l ü kle ünlü bölge.
Th rac h i a - Trakya.
Ti beri u s - 1 4-37 y ı l ları Roma i m paratoru Tiberi us Caesar.
Ti tyos - l up p i ter'in oğl u olan dev; Lato n a ' n ı n ı rzına geçmeye kal kması üzeri­
ne, Apol l o ' n u n okiarına hedef o l m u ş ya da l u pp i te r ' i n yıldırımıyla çarpıl­
m ı ş , yeraltına atı l m ı ş, orada dön ü m l c rce alanda sl·;i i i p yattığı yerde bir
akbabanın yediği karaciğcri yeniden o l u ş u rmuş.
Ven us - Vu lcan u s ' u n karı sı, Cupido'nun annesi, güze l l i k ve aşk tanrıçası.
Zeuxis - lö IV. yüzy ı l d a yaşam ış, Lucan i a bölges i n i n H e raclea kenti doğum­
l u ünlü Yunan l ı ressam.
YAP I K R E D i YAY l N LA R I / KAZlM TAŞ KENT KLAS i K YAPlTLAR
Dante Alighierl
Yeni Hayat
Rime
Francis Bacon
Denemeler
Honor6 de Balzac
Yaşamda Bir Başlangıç
George Balai l le
iç Deney
Walter Benjamin
Pasaj lar
Emlle B6nveniste
Genel D i l b i l i m Sorunları
Mau rice Blanchot
Yazınsal Uzam
Lord Byron
Don Juan
Louls-Ferd inand C61 1 ne
Gecenin Sonuna Yolcu l u k
Geoffey Chaucer
Canterbury Hikayeleri
Samuel Taylor Colerldge
Denemeler
Nicolaus Copernicus
Gökcisimlerinin Dönüşleri Üzerine
Charles Dickens
Kasveli i Ev (2 ci l!)
John Donne
Seçilmiş Şiirler
Fyodor M ihayloviç Dostoyevskl
Bir Yazarın Günlüğü (2 cil!)
FuzuiT
Leyla i le Mecnun
J u l len Gracq
Si rte Kıyısı
Thomas Hobbes
Levi at han
J .-K. Huysmans
Tersine

YAP I K R E D i YAY l N LA R I / K A Z l M TAŞ K E N T KLAS i K YAPlTLAR


YA P I K R E D i YAY l N LA R I / KAZlM TAŞKENT KLASi K YAPlTLAR

Henry James
Bir Kadının Portresi
James Joyce
Ulysses
Kıvaml
Fetihname
Hainrich von Kleist
Amphitryon
D iogenes Laertios
Ünlü Filozofların Yaşamları
ve Öğreti leri
G iacomo Leopardi
Hisse l i Kıssalar
Chlstopher Marlowe
Bütü n Oyun ları
Publius Verg i l i us Maro
Çiftçi l i k Sanatı - Georgica
Marcus Valerlus Martialls
Epigramlar
Herman Melvl l l e
B i l l y Budd
Mo by Diek-Beyaz Balina
Typee-Pol i nezya Hayatına
Bir Bakış
Pierre ya da Belirsizl ikler
Robert Musll
Niteliksiz Adam 1
Publ ius Ovld lus Naso
Karadeniz'den Mektuplar
Gerard de Nerval
Doğu'da Seyahat
Miguel de Cervantes Saavedra
Don Quijote
Luis Martrn-Santos
Sessizl i k Zamanı
Luclus Annaeus Seneca
Ruh Dinginliği üzerine
C laude Simon
Tramvay

YA P I K R E D i YAY l N LA R I / K AZ l M T A Ş K E N T K L A S i K Y A P l T L A R
Y A P I K R E D i Y A Y l N L A R I 1 K A Zl M T A Ş K E N T K L A S i K Y A P l T L A R
Thomas d e Quincey
ingi l iz Posta Arabası
Gaius l u l ius Phaedrus
Masal lar
Francesco Petrarca
Canzoniere
Utku Şiirleri
Alexander Pope
Bukleye Tecavüz
Karl R. Popper
Bil imsel Araştırmanın Mantığı
Aleksandr Sergeyevlç Puşkin
Yevgeni Onegin
Raymond Roussel
Locus Solus
Wi l liam Shakespeare
l l . Richard
Laurence Sterne
Tristram Shandy Beyefendi'nin
Hayatı ve Görüşleri
l bn BatlOta Tancl
ibn BatiOta Seyahatnamesi (2 ci lt)
Semlh Tezcan - Hendrik Boeschoten
Dede Korkut Oğuznameleri
Paul Val6ry
Eupali nos ve öteki Söyleşimler
John Webster
Ak Şeytan

Genç Plin ius'un Anadol u Mektupları


Portekiz Mektupları
Yanık Njal l 'ın Sagası
Nartlar-Asetin Hal k Destanı
Maaday Kara-Altay Destanı
Nibelung'lar Destanı
Roland Destanı

YA P I K R E D i YAY l N L A R I 1 K A Z l M TA Ş K E N T K L A S i K Y A P lT L A R

You might also like