You are on page 1of 81

EKİM-KASIM-ARALIK 2011 OCTOBER-NOVEMBER-DECEMBER 2011 SAYI 3 ISSUE 3

Yeni bir müzemiz oldu:


GAZİANTEP
ZEUGMA
MOZAİK
MÜZESİ
We have a new museum:
Gaziantep Zeugma Mozaic Museum

KÜLTÜRE ve SANATA CAN SUYU: DÖSİMM


Life line support for history, culture and art: DÖSİMM
TOKAT ATATÜRK EVİ ve Etnografya Müzesi
The Atatürk House and Etnographic Museum in Tokat
Başarısını talanıyla gölgeleyen SCHLIEMANN
Schliemann who overshadowed his success with his pillage
MEDUSA: Mitolojinin yılan saçlı kahramanı
Medusa: Mythological heroine with snakes for hair
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ KOLEKSİYONUNDAN

IYI ÇOBAN ISA


İyi Çoban İsa ensesine oturttuğu
koçun ayaklarını sağ eli ile
tutmuştur. Kısa bir tunik
giymiş olup giysisini belinden
bir kuşakla bağlamıştır.
Başını yukarı doğru kaldırmıştır.
Kısa dalgalı saçları yüzünü
çevirmektedir. Sırtındaki
koçun anatomik yapısı
çok iyi işlenmiştir.

Ana Sponsor

İstanbul Arkeoloji Müzeleri


TÜRSAB’ın desteğiyle yenileniyor

İstanbul Arkeoloji Müzeleri


Osman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet İstanbul • Tel: 212 527 27 00 - 520 77 40 • www.istanbularkeoloji.gov.tr
EKİM-KASIM-ARALIK 2011 OCTOBER-NOVEMBER-DECEMBER 2011 SAYI 3 ISSUE 3
içindekiler
Yeni bir müzemiz oldu:
GAZİANTEP
ZEUGMA
MOZAİK
MÜZESİ
We have a new museum:
Gaziantep Zeugma Mozaic Museum

KÜLTÜRE ve SANATA CAN SUYU: DÖSİMM


Life line support for history, culture and art: DÖSİMM
TOKAT ATATÜRK EVİ ve Etnografya Müzesi
The Atatürk House and Etnographic Museum in Tokat
Başarısını talanıyla gölgeleyen SCHLIEMANN
Schliemann who overshadowed his success with his pillage
MEDUSA: Mitolojinin yılan saçlı kahramanı
Medusa: Mythological heroine with snakes for hair

8
5 Başyazı
Her taşı bir tarih sahnesi
22 Dünya tarihinin ev sahibi
BRITISH MUSEUM

36 KÜLTÜRE ve SANATA
can suyu

46 Taşa çeviren bakışlar

52 AY’ın karanlık yüzü


30 Tarihin AYAK İZLERİ...

62 İstanbul’un tarihi gözlerinizin


önünde canlanacak

70 Haber turu

72 Takvim
40 Medeniyetler Köprüsü

76 TÜRSAB-MTM müze rehberi

78 TÜRSAB-MTM müze harita

56 Tokat ATATÜRK Evi ve Etnografya Müzesi

64 İSTANBUL’un ‘MODERN’ yüzü


Ekim-Kasım-Aralık
2011
TABLE OF CONTENTS Sayı 3

October-November-December
2011
Issue 3
8
Each stone a page
of history

Editorial 5

30 Host to the History of the World: 22


THE BRITISH MUSEUM
FOOTPRINTS
of history
Life line support for history, 36
CULTURE and ART

40
Petrifying gaze 46

Bridge of civilizations Dark side of the MOON 52

İstanbul’s history revived 62

News in overview 70

56 Calendar 72
The ATATÜRK House and
Etnographic Museum in Tokat
TÜRSAB-MTM museums guide 76

TÜRSAB-MTM map of museums 78

64
İSTANBUL’s
‘MODERN’ face
TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI TARAFINDAN ÜÇ AYDA BİR YAYINLANIR
PUBLISHED QUARTERLY BY THE TÜRSAB-MTM JOINT VENTURE

TÜRSAB-MTM İş Ortaklığı adına SAHİBİ / TÜRSAB YÖNETİM KURULU BAŞKANI


OWNER on behalf of the TÜRSAB-MTM joint venture / PRESIDENT OF THE TÜRSAB EXECUTIVE BOARD
Başaran ULUSOY

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ / RESPONSIBLE MANAGING EDITOR


Feyyaz YALÇIN

YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD


Başaran ULUSOY, Feyyaz YALÇIN, Arzu ÇENGİL, Hakan HİMMETOĞLU, Köyüm ÖZYÜKSEL,
Kibele EREN, Ayşim ALPMAN, Aylin ŞEN, Hümeyra ÖZALP KONYAR

TÜRSAB adına YAYIN KOORDİNATÖRÜ / EDITORIAL COORDINATOR on behalf of TÜRSAB


Arzu ÇENGİL

YAYIN YÖNETMENİ / EDITOR-IN-CHIEF


Ayşim ALPMAN

GÖRSEL YÖNETMEN VE YAYIN DANIŞMANI / ART DIRECTOR AND EDITORIAL CONSULTANT


Hümeyra ÖZALP KONYAR

GÖRSEL VE EDİTORYAL YÖNETİM / VISUAL AND EDITORIAL MANAGEMENT


Özgür AÇIKBAŞ

HABER MÜDÜRÜ / NEWS EDITOR


Sevinç AKYAZILI

GRAFİK UYGULAMA / GRAPHICAL IMPLEMENTATION


Semih BÜYÜKKURT

ÇEVİRİ / TRANSLATION
Ahmet ALPMAN

YÖNETİM MANAGEMENT YAYIN EDITORYAL BASKI PRINTING

TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI BİLNET MATBAACILIK


BRONZ YAYINCILIK
Dikilitaş Mah. Aşık Kerem Sk. No: 42 Biltur Basım Yayın ve Hizmet AŞ.
Pürtelaş Mah. Güneşli Sk. No: 22 D: 1
34349 Beşiktaş Esenşehir Mah. Dudullu Organize
34433 Cihangir
İstanbul / Türkiye Sanayi Bölgesi 1. Cadde No:16
İstanbul / Türkiye
Tel / Phone: (212) 259 84 04 Ümraniye İstanbul / Türkiye
Tel / Phone: (212) 244 85 37-38
Faks / Fax: (212) 259 06 56 Tel / Phone: (216) 444 44 03
Faks / Fax: (212) 244 85 34
www.tursab.org.tr Faks / Fax: (216) 365 99 07-0
e-mail: bronzyayin@gmail.com
e-mail: tursab@tursab.org.tr www.bilnet.net.tr e-mail:info@bilnet.net.tr

MÜZE Dergisi Basın Konseyi üyesi olup, Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir. The Museum Journal is a member of the Turkish Press
Council and has resolved to abide by the Press Code of Ethics. MÜZE Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak gösterilmeden
alıntı yapılamaz. None of the articles and photographs published in the The Museum Journal maybe quoted without mentioning of resource.
GYPSY GIRL AND MONA LISA

T
The importance of museums for the tourism sector
is self-evident. The improvements accomplished by
Turkey in recent years with regard to the management
of its museums are also obvious. However, I have to
admit that, although from the very outset, TÜRSAB was
actively involved as a main actor in these rejuvenation
efforts, I was not fully aware of the amazing dimensions
of our ‘wealth’ in terms of historical heritage. Or even,
we were not…
As we were deciding, in order to support those efforts,
ÇİNGENE KIZI VE MONA LISA to launch this publication devoted to museums, we
were faced with a series of questions. Would there be a
urizmde müzeciliğin önemini söylemeye bile gerek yok. Türkiye’nin scarcity of themes to tackle? How far and which type of
son yıllarda müzecilik alanında attığı adımlar da ortada. Yine de, itiraf public would be interested in the subject matter?
etmeliyim ki, TÜRSAB olarak o çabaların odak noktasında yer almış At this moment, you are holding the third issue of
olsak bile, ‘zenginliğimizin’ çok da farkında değilmişim. Hatta belki MÜZE DERGİ in your hands, providing a plethora of
değilmişiz. answers to the above questions. While doing so, it
Çabalara bir katkı olarak MÜZE adında bir dergi yayınlanmasına karar shows at the same time, the tremendous extent of the
verdiğimizde, bir dizi soruyla karşılaştık. Konu sıkıntısı yaşanır mıydı? Anatolian historic and cultural heritage.
Müzecilik kimin, ne kadar ilgisini çekerdi? Let us dwell upon the example of Zeugma. The
Dergi üçüncü sayısıyla elinizde. Bu soruların yanıtlarını veriyor. legacy of the fourth largest and important city of the
Verirken de Anadolu’nun tarihi, kültürel zenginliğinin nasıl uçsuz Roman Empire was brought back to life at the newly
bucaksız olduğunu gösteriyor. inaugurated Zeugma Museum of Mosaics in Gaziantep.
İşte Zeugma örneği. Roma İmparatorluğu’nun dördüncü büyük / Through an adequate introduction, the museum will
önemli kentinin mirası bir müzede hayat buldu. Gaziantep’te açılan reach the point of attracting thousands of guests and
Zeugma Mozaik Müzesi, eğer tanıtıp duyurmayı da başarırsak, help insert Gaziantep on the map of major tourist
yüzbinleri kendisine çekecek. Destinasyonlara Gaziantep adını destinations in Turkey.
ekleyecek. Those who visited the Louvre in Paris are familiar with
Paris’te Louvre Müzesi’ni ziyaret edenler bilir. Günün her saatinde the sight of the waiting lines forming in front of the
her salonu turistlerle dolup taşar. Ama hiçbiri Mona Lisa tablosu Mona Lisa painting and consisting of visitors from
kadar kalabalık toplayamaz. Mona Lisa’nın karşısında, her ülkeden around the world. Although, most of its departments
ziyaretçiyle kuyruklar oluşur. are full of visitors at all times, no other hall of the
Zeugma’daki ‘Çingene Kızı’ Mona Lisa’yı hatırlatıyor. İzleyeni Mona Louvre is as crowded as the one housing the Mona Lisa.
Lisa kadar etkiliyor. Peki, Çingene Kızı onun kadar şanslı olur mu? The ‘Gypsy Girl’ mosaic of Zeugma, exerts an impact as
Günün birinde onun karşısında da kuyruklar uzanır mı? Tekrarlayayım; strong as Mona Lisa on its admirers. But, will she be as
eğer tanıtıp duyurmayı başarırsak ‘Evet’! fortunate as Mona Lisa in having long waiting lines in
front of her? Yes probably, and I repeat, if we succeed in

Başaran Ulusoy
introducing her properly to the world!
Dünya turizmini İzmir’de keşfedin!
Explore the world’s tourism in İzmir!
08-11 Aralık December 2011

Turizm Fuar ve Konferansı


Tourism Fair & Conference
İzmir Uluslararası Fuar Alanı, Kültürpark
İzmir International Fair Center, Kültürpark
Partner Ülke Partner İl
www.travelturkey-expo.com Partner Country Partner City

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde Organizatörler


KÜTAHYA
Under the patronage of Ministry of Culture & Tourism Organizers

Member

Tel/Phone: +90 212 259 84 04 Tel/Phone: +90 212 334 69 24 Tel/Phone: +90 232 497 11 12

Medya Sponsoru Havayolu Sponsorları


Media Sponsor Airline Sponsors

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR
THIS FAIR IS ORGANIZED WITH THE PERMISSION OF THE UNION OF CHAMBERS AND COMMODITY EXCHANGES OF TURKEY IN ACCORDANCE WITH THE LAW NUMBER 5174
8
BİR YÖRE
BİR MÜZE
One Region
One Museum

Yazı-Text
Sevinç Akyazılı
Fotoğraflar-Photos
Rasim Konyar

Her taşı bir


tarih sahnesi
saınt jean şövalyeleri’nin 1402’de inşa
ettiği bodrum kalesi, 47 yıl önce müzeye
dönüştürüldü... bu müzede, antik çağ
şaheserleri şövalyelerin armalarının
altında sergileniyor. müzenin
salonlarında, ticaret gemileri tüm
görkemiyle beliriyor, ipek elbiselerini
giymiş karyalı bir prenses, konuklarını en
zarif haliyle selamlıyor!

Kings... Princesses... Knights...


EACH STONE A PAGE OF HISTORY
BODRUM CASTLE, BUILT IN 1402 BY ST. JOHN KNIGHTS OF
RHODES WAS CONVERTED 47 YEARS AGO INTO A MUSEUM
WHERE ANTIQUE AGE PIECES ARE EXHIBITED UNDER THE
COATS OF ARMS OF THE KNIGHTS. IN THE GALLERIES OF
THE MUSEUM, TRADE SHIPS BURST INTO SIGHT IN ALL
THEIR GLORY, A CARIAN PRINCESS IN SILK COSTUME
WELCOMES HER GUESTS GRACIOUSLY.

9
odrum, yalnızca Muğla’nın ve Ege’nin değil tüm Bodrum is like the attraction centre, not only of Muğla or the Aegean,
Türkiye’nin çekim merkezi gibi. Ama, sadece gü- but of whole Turkey. This is true, not only for our time or for the last 30
nümüzde değil... Son 30 yılda da değil... Binler- years, but it was the case for thousands of years. The stone and bronze
ce yıldır böyle. Gündoğan yakınlarındaki Peynir artefacts discovered in the Peynir Çiçeği cave point to civilization on the
Çiçeği Mağarası’nda bulunan taş ve bronz ka- peninsula as far back as 5,000 years ago, during the Copper Age.
lıntılar, bölgede yaşamın Bakır Çağı’na, yani M.Ö. 5000’lere kadar The father of history Herodotus, a native of Bodrum, estimated that the
uzandığını gösteriyor. history of his birthplace dated to the first millennium BC, that the first
Heredot’un yazılarından, ilk kentin de M.Ö. 1000 yıllarında bu- town was established then at the site of the current castle. Bodrum,
günkü kalenin bulunduğu yerde kurulduğunu öğreniyoruz. M.Ö. Halicarnassos with its ancient name, which experienced its golden age
4’üncü yüzyıldan itibaren altın yıllarını yaşayan ve antik çağda Ha- from the 4th century BC onwards, was the capital city of the Carian
licarnassos olarak anılan şehir, Karya’ya 24 yıl süreyle başkentlik civilization for 24 years. Bearers of one the leading civilizations of their
etmiş. Dönemin en gelişmiş uygarlıklarından biri olan Karyalılar, time, the Carians erected a funeral monument, the Mauseleion, which
arkalarında bir de ‘dünyanın yedi harikası’ndan birini bırakmış. was going to take its glorious place among the Seven Wonders of the
Yani günümüze kadar uzanan ‘mozole’ sözcüğünün kaynağı, Kral Antique World, for their King Maussollos, whose name is at the origin
Maussollos’un anıt mezarını. of the word “mausoleum”, meaning funeral monument.
10
Bodrum Kalesi’nin havadan ve denizden görünüşleri ile camiye dönüştürülen şapelin çatısı ve minaresi.
Views of the Bodrum Castle from air and from sea, rooftop and minaret of the chapel converted into mosque.

11
İngiliz Kulesi’nin içi (yukarıda), Şapel’in ön cephesi (sağda).
Inside the English Tower (above), Chapel’s front view (on the right).

Şövalyeler Çağı!
Zaman hızla geçip, Antik Çağ’ın büyük uygarlıkları tarihin tozlu say-
falarında yer alırken, Ortaçağ Avrupası’nın en önemli aktörlerinden
Hıristiyan şövalyeler de Bodrum’un önemini fark etti.
Kendilerini ‘Hıristiyanlık inancının koruyucusu’ ilan eden Saint Jean
şövalyeleri, 1402’de Sultan Mehmet Çelebi’den izin alarak kalenin
inşasına başladı. Şövalyeler, iddialarını da, Kral Maussollos’un
dillere destan mezarının taşlarını kullanarak gösterdi. Anıt mezardan
getirilen taş bloklarla, yüksekliği 47.5 metreye ulaşan, 180x185 metre
ebatlarındaki kale ortaya çıktı. Age of the Knights
Şövalyeler, kalenin denize hakim kulelerine, içlerindeki her grubun As the civilizations of the Antique Age took their place in the dusty
geldiği ülkenin adını verdi: İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyol kuleleriy- pages of history, the Christian Knights, among the principal actors of
le Yılanlı Kule. medieval Europe, discovered the strategic merit of Bodrum.
Taş ve ahşap işçiliğinin en güzel örnekleriyle süslenen kale 16’ncı Proclaiming themselves protectors of the Christian belief, the St. John
yüzyılda Osmanlılar’ın eline geçti ve bir dönem hapishane olarak Knights launched there the construction of the St. Peter Castle in
kullanıldı. 1915 yılında Fransızlar tarafından bombalanan ve yıllarca 1402, upon an authorization granted by the ruler of the Ottoman
kaderine terk edilen kale, 1964 yılında müzeye dönüştürüldü. Şim- Empire, Sultan Mehmet Çelebi. They used stone blocks from the ruins
di Türkiye’nin tek sualtı arkeoloji müzesi olma unvanını taşıyan bu of the famous Mauseleion (partially destroyed in an earthquake on 8th
müze, birbirinden önemli binlerce kara ve sualtı bulgusunu içinde August 1304) in the construction, eventually erecting a 47,5 meters
barındırıyor. high fortress covering an area of 180x185 meters.
They gave the names of their countries of origin to the castle’s
Dünyanın en geniş koleksiyonu! high-towers overlooking the sea: French, English, Italian, Spanish
Müzenin ziyaretçileri, şövalyelerin ejderha, eşit kollu ve klasik haçlar- Towers and the Serpentine Tower.
la süslediği 7 kapıdan geçerek iç kale bölümüne ulaşıyor. Bu bölüm, Adorned with the most beautiful specimen of stone carving and wood
‘dünyanın en büyük amfora koleksiyonuna’ ev sahipliği yapıyor. Antik craftsmanship, the fortress was conquered by the Ottomans in the
Dönem’de şarap, zeytinyağı ve kuru gıda maddelerinin taşınıp depo- 16th century. It served as a prison during the late Ottoman period and
lanmasında kullanılan bu iki kulplu, sivri dipli testiler, kullanıldıkları was bombed by the French in 1915, during the First World War. In
dönemin ticari ve sosyal hayatını anlatan önemli ipuçlarını barındı- 1964, the Bodrum Castle was restored and inaugurated as a museum.
rıyor. Burada, M.Ö. 1400-1992 yılları arasında üretilen çeşitli amfora Turkey’s unique museum of underwater archaeology, it houses a vast
örnekleri ziyaretçilerle buluşuyor. Antik Çağ ticaretinin bel kemiği number of terrestrial and underwater artefacts.
12
sayılan, bu zarif ama dayanıklı testi World’s largest collection!
türünün nasıl şekillendirildiği, nasıl Visitors of the museum reach the inner
fırınlandığı gibi üretim aşamaları ile castle, after crossing 7 gates, decorated
içlerinde nelerin saklandığı, gemilerde with dragon figures, classical crosses and
nasıl depolandığı çizimlerle anlatılıyor. equal-armed crosses. That section is
Ziyaretçiler kalenin sağına döndüklerin- home to the ‘world’s largest collection of
de, Antik Çağın, Ortaçağ şövalyelerinin amphorae’. Amphorae (amphoras) are
ve Osmanlı’nın aynı mekanda iç içe this type of elegant vase-shaped earthen-
geçen dünyalarına tanıklık etme fırsatı ware vessels with two handles and a
buluyor. Gotik mimarinin en güzel ör- sharp-pointed bottom, used in vast
neklerinden biri olan şapelin duvarları, numbers to transport and store various
Mausoleion’dan getirilen yeşil taşlarla products, both liquid and dry, grapes,
örülmüş. Görkemli taş işçiliği ile dikkat wine, olive oil, olives, grain, fish and
çeken şapelin köşe taşlarına ise bu other commodities in the Mediterranean
bölümün yapımına-onarımına katkıda world during the Antique Age and later
bulunan şövalyelerin armaları işlenmiş. the Roman period. They deliver us
Kalenin Osmanlılar tarafından fethin- important clues as to the commercial and
den sonra, yanına minareler ilave edi- social life of their era. The production
len bu bölüm camiye dönüştürülmüş. process of the amphora, how it was
shaped, how it was dried and hardened in
Birkaç dakikada tarih yolculuğu the furnace and what it was used for, the
Üç ayrı zaman dilimi ve inanç sistemi- way they were stored on ships etc. is
nin iç içe geçtiği şapelden çıkıp, sağa explained on several signboard charts
doğru ilerlendiğinde kulelere ulaşılıyor. with graphics.
Bu küçük yolculuğa, duvar kenarında Entering the right wing of the castle, the
sergilenen ‘ostotekler’ (ölülerin kül- guests are witnessing the worlds of the
lerinin saklandığı kaplar) eşlik ediyor. Antique Age, the Knights of the Middle
M.Ö. 1 ve M.S. 2’nci yüzyıla tarihlenen Age and the Ottomans interpenetrating
bu kaplar üzerlerindeki, Eros, Zeus, Me- each other in the same area. The walls of
dusa başları ve öbür dünya tasvirleriyle the beautiful Gothic Chapel were built

Amfora sergilemesi (üstte) ile Cam Batığı.


Amphorae display (above) and the Glass Shipwreck.
BODRUM’dan BRITISH MUSEUM’a
Kral Maussollos M.Ö. 353 yılında bir anıt
mezarın yapılması talimatını verdi. Yapımı-
na Maussollos tarafından başlanan 32x38
metre ebatlarındaki devasa anıt mezarın
inşaası Kraliçe II. Artemisia döneminde
bitirildi. Bu yapının yüksekliği 40 metreyi
aşıyor, mezar odası 4 yanı heykellerle çevrili
bir kaidenin üzerinde duruyor, yapıyı piramit
bir tavan örtüyordu. Bu tavanın üzerinde ise
4 atlı bir savaş arabası bulunuyordu. Mimar
Pytheos tarafından yapılan ve tarihçilere
göre bin 500 yıl ayakta kalan yapı, bü-
yük bir depremle yıkılmıştı. Bu depremden
geriye kalan taş bloklar Bodrum Kalesi’nin
inşasında kullanıldı. Geriye kalan parçaları
ise 1800’lü yıllarda Anadolu topraklarında
kazı faaliyetine girişen İngiliz arkeologlar
tarafından Londra’daki British Museum’a
taşındı. Müzede bu muhteşem anıtın maketi
ve çizimleri sergileniyor.

From Bodrum to the British Museum


King Maussollos, the Satrap of Caria ordered the construction of a funeral monument in 353 B.C.
The construction of the 32x38 meters large giant monument was completed under the reign of
Queen Artemisia II of Caria. The burial chamber of the 40 meters high monument was raised on
a high podium surrounded at its 4 flanks by statues. The 21 stepped roof was crowned by a
pyramidal rooftop based on 36 ionic columns. Statues of Maussollos and Artemisia, riding a
chariot drawn by four horses from the crest of that pyramid are now to be found at the British
Museum. The Mauseleion, built by architect Pytheos remained intact for 1500 years until it was
partially destroyed by an earthquake in the 14th century and demolished by the Knights of Rhodes
who used its stone blocks in the construction of the Bodrum Fortress (St. Peter Castle). The friezes
were removed to the British Museum in 1856, by British archaeologists excavating in Turkey.
Therefore, the Bodrum Castle Underwater Archaeology Museum houses only drawings and scale
models of the Mauseleion, one of the Seven Wonders of the Antique World.

Bodrum Mausoleion rekonstrüksiyonu (sol üstte, dört resim). Halikarnas Mozolesi Açık Hava Müzesi alanı (üstte),
mezar odası (sol altta) ve müzede sergilenen alçı kabartma kopyalar (sağ üstte).
Reconstruction model of the Mauseleion (above left, four pictures). Open Air Museum space of Halicarnassos
Mausoleum (above), burial chamber (below left) and plaster relief copies displayed at the museum (above right).
dikkat çekiyor. Bu yolun sonunda Antik Çağ’ın en önemli eserlerinden with green stones stemming from the ruins of Mauselion (see above).
olan Mausoleion’un maketlerinin bulunduğu alana ulaşılıyor. The cornerstones of the chapel, standing out with its magnificent stone
Yolculuğun devamında ziyaretçiler, Antik Çağ’ın zarif cam işçiliği carving workmanship, are decorated with coats of arms of the knights
örneklerinin sergilendiği Cam Batığı Salonu’yla karşılaşıyor. Salonun who contributed to its construction and restoration. During the
sağında yer alan vitrinlerde, M.Ö. 16’ncı yüzyıla ait Miken cam boncuk Ottoman period that section was supplemented with minarets and
dizileri ve Kaş’taki Uluburun Batığı’ndan çıkartılan aynı döneme ait converted into a mosque. Thus, the particular marks of all three
cam külçeleri yan yana sergileniyor. Soldaki vitrinlerde ise Stratoni- different eras and belief systems are visible in an intertwined together-
keia ve Kaunos gibi antik şehir kazılarında elde edilen cam buluntular ness at this chapel.
yer alıyor.
Ancak Cam Batığı Salonu da müze ziyaretçilerine unutulmaz bir Strolling through history in a matter of minutes
sürpriz de hazırlıyor. Salonda, dünya sualtı arkeolojisinin en önem- Leaving the chapel and proceeding to the right, one reaches the towers.
li eserlerinden biri olan Serçe Limanı Batığı da sergileniyor. M.Ö. On the way are displayed ostoteks (containers used for preserving the
10’uncu yüzyıla tarihlenen bu gemi kalıntısı, Marmaris yakınlarındaki ashes of the deceased) decorated with Eros, Zeus, Medusa heads and
Serçe Koyu’nda 1977-1979 yılları arasında yapılan sualtı kazı çalışma- figures depicting the world after-death, originating from 1st century BC
ları sonucu gün ışığına çıkartılmış. Fatimi Limanları’ndan aldığı hurda to 2nd century AD period. At the end of this road, are displayed scale
cam ile Bizans sularında seyrederken battığı düşünülen bu geminin model renditions of the Mauseleion, one of the seven wonders of the
içinden çıkan cam eserler ve mürettebatın eşyaları da müzenin ziya- Antique world.
retçilerini antik çağ denizcilerinin hayatına götürüyor. Continuing their tour of the museum, the visitors arrive at the ‘Glass
Shipwreck Hall’ where one can admire the finest samples of glass
Sikke ve mücevherat salonu craftsmanship of the Antique Age. In the display units on the right wing
of the hall, the glass bead strings from the Mycenaean civilization (16th
İtalyan Kulesi’nin alt katında ise Sikke ve Mücevherat Salonu yer
century BC) and the glass chunks from the same period found on the
alıyor. Değiş tokuş sisteminin yarattığı zorluklarla başa çıkmak için
Lycian Uluburun shipwreck at Kaş, are displayed side by side. (The
Lidyalılar tarafından icat edilen ve ‘sikke’ adı verilen madeni paralar
Uluburun Shipwreck is a well-documented late 14th century BC ship-
burada sıra dışı bir yöntemle sergileniyor. Bu salonda, sadece M.Ö.
6’ncı yüzyıldan M.Ö.2’nci yüzyıla kadar uzanan dönemde basılan altın
ve gümüş paralar sergilenmekle kalmıyor, paranın satın alma gücü Uluburun Batığı’ndan bir kesit (altta). Cross-section of the Uluburun Shipwreck (below)

17
hakkında da müze ziyaretçileri bilgilendiriliyor. Üstelik bu bilgilen-
dirme kuru ve anlaşılmaz bir dille de yapılmıyor. Mesela M.Ö. 4’üncü
yüzyıla ait bir tetradrahmi’nin (en büyük sikke) yanındaki etikette bu
paranın bir öküz almaya yettiği belirtiliyor. Bunun hemen yanında yer
alan ve M.Ö. 2’nci yüzyılda basılan bir tetradahmi’nin altındaki etiket-
te ise ancak 20 tetradrahmi ile bir öküz satın alınabildiği anlatılıyor.
Sergilenen her sikkenin yanında satın alabilirlik gücünün anlatıldığı
bu salonun son vitrinlerinde, günümüzde bir ekmeğin kaç TL’ye satın
alınabildiği gösteriliyor.
Bu salonda ayrıca Mausoleion kazısında bulunan birbirinden kıymetli
mücevherat da sergileniyor. Bu bölümde, her biri arkeoloji ve sanat
tarihi açısından büyük önem taşıyan kolyeler ve diademler (taçlar)
dikkat çekiyor. Diademlere ayrılan vitrinde üzeri zeytin ve defne yapra-
ğı şeklinde kesilmiş altın parçalar sergileniyor.

Karyalı Prenses ya da Kraliçe Ada


Yapının ‘Baltalı Kule’ olarak anılan bölümünde ise, ziyaretçileri Antik
Çağ’da Muğla bölgesinin tümüne hükmeden büyük bir kraliçe bekli-
yor. Karyalı Prenses Salonu’nda, antik dünyanın en güçlü kadınların-
dan biri olan Kraliçe Ada, ham ipekten dikilmiş açık renkli elbisesiyle
ve makyajıyla ziyaretçilerini karşılıyor. Bu görkemli karşılamanın öykü-
sü ise 1989’da Bodrum’da bir temel kazısı sırasında ortaya çıkartılan
bir lahitle başlıyor. Lahitin içinde 44 yaşında öldüğü belirlenen, altın
işlemeli elbiseleri, takılarıyla gömülmüş bir kadın iskeletine rastla-
nılıyor. Kafatası İngiltere Manchester Üniversitesi’ne götürülüyor ve
inceleniyor. Daha sonra kafatası özenli bir çalışma sonucu etlendirili-
yor. O sıralarda henüz kimliği belirlenemeyen kadına Bodrum Müzesi
yetkilileri ‘Karyalı Prenses’ adını uygun buluyor. Yapılan araştırmalar
derinleştikçe bu kadının Büyük İskender’in manevi annesi Kraliçe
Ada olduğu ortaya çıkıyor. Günümüzde Karyalı Prenses’in maketi,
iskeleti ve tüm takıları bu salonda sergileniyor. Karya baltaları, Zeus
tasvirleri, Medusa başları ile süslü bu salonda Kraliçe Ada’nın hayatı
çizgi roman tekniğiyle konuklara aktarılıyor, kafatasının etlendirilmesi
çalışmaları video gösterileriyle sunuluyor.
Kısacası, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin her salonu, hatta her
duvarı bile izleyicilerine bambaşka öyküler anlatıyor. Bir zamanlar
şövalyelerin zırhlarının ve kılıçlarının sesiyle çınlayan bu müze, artık
her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor.
Kaynak: Antik Halikarnassos-Oğuz Alpözen

Baltalı Kule girişi (solda) ile Prenses Ada canlandırması (üstte).


Entrance to the Tower of Axes (left) and Princess Ada’s life-size model (above).

wreck of the Late Bronze Age period, discovered (found by a Turkish


sponge diver in 1982) off the south coast of Turkey in the Mediterra-
nean Sea near the city of Kaş in the province of Antalya.
An unforgettable surprise for the visitors of the ‘Glass Shipwreck Hall’
is the presence there of the “Glass Wreck of Serçe Limanı”, an early 11th
century shipwreck excavated from sea bottom at Serçe Limanı, a
natural harbour on the Turkish coast near Marmaris during the
summers of 1977 through 1979. It is esteemed that the ship sunk while
sailing in Byzantine waters, transporting glass weights for weighing
coins and glass chunks originating from the southern shores of the
Mediterranean, from the Moslem Fatimids. The glass articles from the
ship and the belongings of the ship’s crew on display in this hall are
the object of the visitors’ keen interest.

Coins and Jewellery Hall


The Coins and Jewellery Hall is located on the ground floor of the
Italian tower. Difficulties incurred during the swap trade instigated the
Lydians to invent the metallic money known as ‘coins’. Golden and
silver coins originating from 6th to 2nd centuries are exhibited here
along with charts indicating their corresponding purchasing powers.
For instance, on a tag placed under a large coin from the 2nd century
BC, a tetra drachmae (equal to 4 silver coins- a drachma being a silver
coin), it is indicated that the price to be paid for an ox was around 20
tetra drachmae.
Precious jewellery originating from excavations at the ruins of Mause-
leion, pieces bearing great value from the stand of archaeology and art
history, necklaces, diadems are equally on display in this hall; gold
leaves cut in the form of olive and laurel leaves are placed alongside
diadems in the display cabinets.

Ada, Carian Princess or Queen


Baltalı Tower (Tower of Axes), situated at the highest point of the
castle, houses the Carian Princess Hall, decorated with Carian battle-
axes, Zeus figures and Medusa heads, where the visitors are welcomed
by a queen who ruled over the Muğla region in the Antique Age,
Princess Ada, one of the most powerful ladies of the Antique world, in
her raw silk costume and with make-up. In 1989 a sarcophagus was
found while digging foundations at a construction site outside Bod-
rum. In this sarcophagus was lying the skeleton of a woman, whose
dying age was determined as 44, dressed up in a gold inlaid raw silk
garment and wearing precious jewellery. The Bodrum Museum officials
named her the ‘Carian Princess’. Following an in-depth examination of
her skull and her jewellery by Manchester University scholars, she was
identified as Princess Ada, who was also the adoptive mother of
Alexander the Great. The University of Manchester plastered the
skeleton of Princess to her state while living and she is now exhibited
along with her jewellery in a niche in the hall, where also her life story
is depicted on a chart in strip cartoon technique and, a documentary
on the plastering work performed by Manchester University is shown
on video screens.
In short, the Bodrum Museum of Underwater Archaeology each hall, Prenses Ada’nın takılarından biri ve Ada’nın iskeleti (üstte), Karyalı Prenses
Salonu (altta).
each wall reveals a variety of different stories to its visitors. The fortress Princess Ada’s piece of jewellery and Ada’s skeleton (above), Carian Princess
where, once upon a time, clinked the armours and glaives of the Hall (below).
knights, is welcoming each year thousands of guests as a museum.
Source: Antique Halicarnassos
Author: Former Museum Director Oğuz Alpözen

20
22
DÜNYA
MÜZELERİ
World Museums

Yazı-Text
Sevinç Akyazılı

BRITISH MUSEUM
firavun
mumyalarını, efes
artemis tapınağı’nın,
akropolis’in
muhteşem
heykellerini,
endonezya, sudan ve
nijerya gibi ülkelerin

Dünya Tarihinin Ev Sahibi


tarihi miraslarını
içinde barındıran
bir müze: 7 milyon
parçalık eşsiz bir
koleksiyona sahip.
yılda ‘tek başına’ 6
milyon ziyaretçi
ağırlıyor. brıtısh
museum, ev sahipliği
yaptığı dünya tarihi
kadar ‘kendi tarihi’
ile de anlatılmayı
hakediyor.
THE BRITISH MUSEUM

Host to the History


of the World:
A MUSEUM SHELTERING
UNDER ITS ROOF, PHARAOH
MUMMIES, THE TEMPLE OF
ARTEMIS FROM EPHESUS,
THE HISTORICAL HERITAGES
OF COUNTRIES SUCH AS
INDONESIA, SUDAN AND
NIGERIA: AN UNEQUALLED
COLLECTION CONSISTING OF
Chris Hepburn The Image Bank

7 MILLION PIECES; HOSTING


YEARLY 6 MILLION GUESTS,
THE BRITISH MUSEUM’S OWN
HISTORY DESERVES TO BE
EXAMINED.

23
London is on the top list of world capitals
worth seeing and visiting. One associates
immediately with the name London, the
ondra, dünyanın görülmeye Thames river, the famous Big Ben Clock Tower
değer başkentler listesinde and of course the British Museum. No wonder
başlarda gelir. Londra that this museum, a ‘must see’ for all visitors of
deyince de akla, kentin the city, is one of London’s, yet more Great
içinden geçen Thames Britain’s best known symbols.
Nehri, ünlü saat kulesi Big Ben ve tabii ki The giant museum, located at London’s city
British Museum gelir. Londra’yı ziyaret edenle- centre, houses a vast variety of works of art
rin uğramadan geçmedikleri bu müzenin, bearing the potential of straining Great Britain’s
kentin, hatta İngiltere’nin sembollerinden biri relations with almost every country in the
haline gelmiş olması boşuna değil. world. The tension’s cause is that a large
Londra’nın merkezindeki bu devasa müze¸ majority of the artefacts on display here, were
İngiltere’nin neredeyse dünyanın her ülkesiyle removed from their countries of origin and
ilişkilerinin gerginleşmesine neden olacak brought thousands of kilometres away to the
kadar değerli sanat eserlerine sahip. Gerginli- British Museum.
ğin nedeni, bu müzedeki sanat eserlerinin pek The civilization of Ancient Egypt, with the
çoğunun, topraklarından binlerce kilometre mummies of its principal pharaohs, its statues,
ötedeki British Museum’da sergileniyor olması. its treasures of jewellery and hieroglyph tablets
Bu müzede neler yok ki? En önemli firavunların keeping history’s records, is almost completely
mumyaları, heykelleri, paha biçilmez mücevher- revived here with its most essential compo-
lerden “tarihe kayıt tutmuş” yazıtlara kadar nents.
hazinesi ile Mısır tarihi orada canlanıyor sanki. The cultural heritages of Nigeria, Sudan and
Nijerya’nın, Sudan’ın ve hatta Endonezya’nın even Indonesia are all present...
kültürel mirası da orada... One of the most prestigious departments of the
Müzenin en görkemli, bir o kadar da içimizi museum is also the one with the pieces hurting
acıtan bölümlerinden birinde de Efes’teki the most our Turkish souls, starting from parts
Artemis Tapınağı’na ve Bodrum’daki Maussol- of the Artemision (Temple of Artemis) of
los Anıt Mezarı’na ait kalıntılar sergileniyor. Ephesus, all the way to the vestiges, originating
from Bodrum, of the Mauseleion, the famous
‘Serbest gezi’ jesti funeral monument of Carian King Maussollos.
Dünyanın dört bir köşesinden, kendi ülkesinde-
ki uygarlıkların mirasını görmeye gelenlere jest “Free entrance” gesture
mi, kim bilir! “Eserlerinizi sizden aldık, bari The entrance to the British Museum is free of
görmeniz için para almayalım” der gibi, British charge, as if it were a ‘generosity’ towards the
Museum’a giriş ücretsiz. citizens of countries coming all the way to
Yani, müzeye giriş çok kolay. Ama ‘çıkmak’ hiç London to see their own cultural heritage; as if
kolay değil. Çünkü sergilenen eserleri bir günde this gesture conveyed the message: “We
görebilmek söz konusu değil. Koleksiyonlar, removed your heritage from its roots, but don’t
‘Eskiçağ Yapıtları’, ‘Sikkeler ve Madalyalar’, worry, you don’t have to pay to see it here!”
‘Baskılar ve Çizimler’ ile ‘Etnografya’ Bölümleri In short, it is easy to enter the museum, but not
olmak üzere dört ana başlıkta sergileniyor. easy to leave, because it is impossible to
Müzenin en ilgi çeken koleksiyonu olan Eskiçağ complete the visit in one day. The collections
Yapıtları bölümü ise; Mısır, Batı Asya, Eski are exhibited under four main headings,
Yunan ve Antik Roma, Tarih öncesi İngiltere, Antiquities, Coins and Medals, Prints and
Ortaçağ ve Doğu Yapıtları gibi alt başlıklara Drawings, and Ethnography. Antiquities,
ayrılıyor. Üstelik, sergilenen eserler, müzenin probably the museum’s most interesting
envanterindeki hazinenin yanında adeta department, comprises the Egypt, West Asia,
okyanustaki damla gibi. Çünkü, envanterde 7 Ancient Greece and Rome, Prehistoric Britain,
milyon parça var. Oysa, bunların sadece 50 bin Medieval Age and Asia Collections. On top of it,
kadarı sergilenebiliyor. the displayed items are like a drop in the ocean
in comparison with the huge treasure on the
Güneş batmadan önce! inventory of the museum which consists of 7
Rakamlar da gösteriyor: Londra’nın ortasında million pieces, of which only the limited
yükselen Neo-Klasik bina, insanlık tarihinin number of 50 thousand can be publicly dis-
gelişimi özetleyen dev bir anıt! Kendi tarihi ise, played.
İngiltere’nin ‘üzerinde güneş batmayan impara-
torluk’ döneminin simgesi. Afrika’nın, Asya’nın Before the sunset!
‘arka bahçe’ sayıldığı sürecin özeti! Those figures are evidence to it; the huge
British Museum, İngiliz asilzade Sir Hans
Antonio M. Rosario Stone

neoclassical building erected in the middle of


Sloane’un (1660-1723) ender bulunan eserler- London is a giant monument embodying the
den oluşan 71 bin parçalık koleksiyonunu historic evolution of human culture! The history
Birleşik Krallık’a bağışlaması sonucu 1753 of the museum itself is symbolic of an era
yılında kuruldu. Müzenin ilk binası, Blooms- where the British Empire was known as “the
24
bury Montagu House isimli bir Empire on which the sun never sets”, the period where Asia and Africa
17’nci yüzyıl konağıydı. İngiliz were considered “backyard of the Empire”.
Kraliyet Ailesi’nin, Montagu The British Museum was established in 1753, largely based on the
Ailesi’nden 20 bin Pound’a satın collections of the physician and scientist Sir Hans Sloane (1660-1723).
aldığı bu konaktan önce, bugün During the course of his lifetime Sloane gathered an enviable collection
Buckingham Sarayı olarak of curiosities and, not wishing to see his collection broken up after
kullanılan yapının müzeye death, he bequeathed it to King George II, for the nation, for the
dönüştürülmesi fikri günde- princely sum of 20 thousand Pounds.
me gelmiş, maliyet ve At that time, Sloane’s collection consisted of around 71,000 objects of
ulaşım sorunları nedeniyle all kinds including some 40,000 printed books, 7,000 manuscripts,
bu fikirden vazgeçilmişti. extensive natural history specimens including 337 volumes of dried
Müze, Montagu House’ta plants, prints and drawings including those by Albrecht Dürer and
yapılan tadilatın ardından antiquities from Egypt, Greece, Rome, the Ancient Near and Far East
De Agostini Picture Library

15 Ocak 1759’da kapılarını and the Americas. On 7 June 1753, King George II gave his formal assent
açtı. Müzede, Sir Sloane’a to the Act of Parliament which established the British Museum. The
ait olan ve 7 bini el yazmala- “foundation collections” included many of the most treasured books
rından oluşan 40 bin nadir now in the British Library including the Lindisfarne Gospels and the
bulunan kitap, antikalar, kurutulmuş sole surviving manuscript of 11th century Old English epic poem
bitkiler, çizimler, Yunan, Roma, Antik Beowulf.
Yakın ve Uzak Doğu ile Amerika kıtasından getiri- The British Museum was the first of a new kind of museum-national,
len eserler sergileniyordu. British Museum ‘un koleksiyonundaki en belonging to neither church nor king, freely open to the public and
önemli yazılı eserler, Lindisfarne İncili ve 11. Yüzyıl Beowulf aiming to collect everything. The body of trustees decided on a con-
destanının tek elyazması özgün kopyasıydı. verted 17th-century mansion, Montagu House, as a location for the
Müzenin koleksiyonu, Büyükelçi Sir William Hamilton’a (1730-1803) ait museum, which it bought from the Montagu family for 20 thousand
antik Yunan vazoları, Apollo heykelleri ve Vezüv Yanardağı çizimleri ve Pounds. The Trustees rejected Buckingham House, on the site now
Kaptan James Cook’un güney denizlerden getirdiği eserler ile zengin- occupied by Buckingham Palace, on the grounds of cost and the
leşti. unsuitability of its location.
İngiltere’nin dünyanın dört bir yanına uzanan sömürgecilik faaliyetleri- The museum first opened to the public on 15 January 1759 in the
ni, bilim adamları ve kaşiflerin yaptığı seyahatler takip ediyor, bu da Montagu House in Bloomsbury, on the site of the current museum
müzenin hızla zenginleşmesine yol açıyordu. building.
‘Üzerinde güneş batmayan krallık’ın dili ve kültürü dünyanın dört bir In 1772 the Museum acquired its first antiquities of note; British
yanına dağılırken, İngiliz bayrağının dalgalandığı topraklara ait kültürel Ambassador to Naples, Sir William Hamilton’s (1730-1803) collection
ve sanatsal hazineler British Museum’a aktarılıyordu. of Greek vases. From 1778 a display of objects from the South Seas
Müze, satın almalar ve bağışlamalar yoluyla zenginleşirken, ünü de brought back from the round-the-world voyages of Captain James Cook
hızla yayılıyordu. İnsanlar, daha önce varlığından bile haberdar and the travels of other explorers fascinated visitors with a glimpse of
olmadıkları kültürlerin yarattığı muhteşem heykelleri, mücevheratı ve o previously unknown lands.
ülkeleri anlatan çizimleri görebilmek için İngiltere’nin dört bir yanından British Museum’s expansion over the following two and
müzeye akın ediyordu. a half centuries was largely a result of an expanding
British colonial footprint. While the language and
Arkeolojinin en büyük keşfi culture of ‘the Empire on which the sun never
Müze birbirinden özel parçalara sahipti. Ancak içlerinde öyle bir sets’ was spreading out to four corners of the
buluntu vardı ki, paha biçilemezdi. Napolyon’un Mısır Seferi sırasında world, the cultural and artistic treasures of
bir askerin bulduğu granit kitabe, arkeoloji biliminde bir mihenk taşı countries under British colonial rule
oldu. Mısır’da üç tapınağa gönderilmek üzere üç ayrı dilde (demotic- were being transferred to the British
Mısır’da halkın kullandığı dil, hiyeroglif ve Antik Yunanca) yazılan ve Museum. The museum was
Rosetta Taşı adı verilen bu kitabe, yüzyıllardır çözülemeyen hiyeroglif expanding constantly through
dilinin çözülmesine yardımcı oldu. M.Ö. 196 yılında yazıldığı tahmin various acquisitions and
edilen 114 santimetre uzunluğunda, 72 santimetre genişliğinde ve 28 donations and its reputation
santimetre kalınlığındaki bu granit kitabe sayesinde Egyptology – Mısır was growing. People from
bilimi doğdu. Taş İngiliz koleksiyoncular tarafından British Museum’a all parts of Britain were
satıldı. rushing into the museum
Antik Mısır’a ait objeler hem halktan büyük ilgi görüyor hem de bilim to admire treasures of
çevrelerinde heyecan yaratıyordu. 1818’de Mısır Anıtsal Heykel art, statues, jewellery
Koleksiyonu’nun temeli atıldı... II. Ramses’in devasa boyutlardaki and drawings depicting
büstü ile başlayan ilgi, heyecan fırtınasına dönüştü. far away countries,
Ramses’in 7 ton ağırlığındaki iki renk granitten kesilmiş, başında originating from
firavunlara özgü kobralı taçla tasvir edildiği bu muhteşem eser, 1816 places and
yılında bulunmuştu. Eser İngiltere’ye getirildiğinde sadece bilim cultures whose
O. Louis Mazzatenta National Geographic

çevreleri ve halkta büyük bir merak uyandırmakla kalmadı, ondan existence they
alınan ilhamla şiirler bile yazıldı. Ramses, Batı edebiyatında da could not even
kendine yer buldu. imagine.

Mısır Koleksiyonu’ndan ‘Rosetta Taşı’ (üstte), II. Ramses büstü (yanda).


‘Rosetta Stone’, Egyptian Collection (above), Ramesses II sculpture (aside).
Sıra Osmanlı topraklarında
Antik Mısır sanatına gösterilen ilgi,
İngilizler’in doğudaki topraklarda yürüttük-
leri kazı faaliyetlerine hız vermelerine yol
açtı. Yunanistan topraklarından başlayan
kültür ve tarih talanı daha sonra diğer
Osmanlı topraklarına uzandı. Lord Thomas
Bruce Elgin 1799-1803 tarihleri arasında
Atina Akropolis’teki Parthenon’dan ‘Elgin
Mermerleri’ olarak da anılan büyük heykel
koleksiyonunu İngiltere’ye getirdi. 1816
yılında Birleşik Krallık tarafından satın
alınan Elgin Mermerleri, British Museum’da
kendileri için özel olarak inşa edilen Duveen
Gallery’de teşhir edilmeye başlandı.
Müzenin sahip olduğu eserler hızla artınca
bina yetersiz gelmeye başladı. Baş kütüpha-
neci Sir Anthony Panizzi’nin de mimari
çizimlerine yardımcı olduğu yeni binanın
inşaatı 10 yıl sürdü ve 1857 yılında tamam-
landı.
Takvimler 1840’ı gösterirken Charles
Fellows başkanlığındaki ekip Antalya Kınık
Leemage Universal Images Group
yakınlarındaki Xanthos Antik Kenti’nde
kazılara başladı. Nereid ve Payava Anıtları-
nın da aralarında bulunduğu onlarca paha
biçilmez eseri ülkesine taşıdı. 1857 yılında
Sir Charles Newton başkanlığındaki bir
başka ekip, M.Ö. 4’üncü yüzyılda bugünkü
Bodrum yakınlarında inşa edilen ve dünya-
nın 7 harikasından biri kabul edilen
Mausoleion kalıntılarının bir bölümünü
ülkesine götürdü. Ancak Osmanlı toprakla-
rındaki tarih talanı bununla da sınırlı
kalmadı. Musul yakınlarındaki Ninova’dan
Efes’teki Artemis Tapınağı’na sayısız eser
İngiltere’ye taşındı.
Müzenin sahip olduğu eser sayısı hızla
artarken 1900-1925 yılları arasında binaya
iki kanat daha eklendi. Bina, Yeni Gine,
Madagaskar, Guatemala, Endonezya, Mısır
ve Sudan gibi ülkelerde yaptığı kazılarda her
geçen gün daha da görkemli bir hal aldı.
Leemage Universal Images Group Günümüzde 75 bin metre kare sergileme
alanda hizmet veren müze, yılda 6 milyon-
dan fazla turisti ağırlıyor. Sadece Mısır ve
Sudan Koleksiyonları 110 bin parçayı aşan
müze, dünyanın en önemli kültür ve sanat
harikalarını bünyesinde bulunduruyor.
İçindeki eserleri temin ediş biçimi tartışılsa
da British Museum ‘bir kültür sanat ve tarih
mabedi’ olarak tanımlanmaya ve ilgi
görmeye devam ediyor.

Panoramic Images

Üstteki iki parça ‘Mısır Ölüler Kitabı’, altta ‘Elgin Mermerleri’.


The two pieces above: ‘Egyptian Book of the Dead’, below the ‘Elgin Marbles’.

26
Archaeology’s greatest achievement
The Museum owned a great number of amazing pieces.
However, the foundations for an extensive collection of
sculpture began to be laid in the early 19th century, with
Greek, Roman and Egyptian artefacts. An ancient
Egyptian stele inscribed with a decree issued in 196 BC
on behalf of King Ptolemy V, discovered in 1799 near
the town of Rashid (Rosetta) in the Nile Delta by a
French soldier during Napoleon’s expedition to Egypt,
led to a major breakthrough in archaeology. The
Rosetta Stone, an ancient Egyptian stele inscribed in
three scripts: Ancient Egyptian hieroglyphs, Demotic
script (popular language in Ancient Egypt), and Ancient
Greek, proved to be a most valuable tool for the
deciphering of hieroglyphs. Because it presents
essentially the same text in all three scripts, it provided
the key to the modern understanding of Egyptian
hieroglyphs. The Rosetta Stone, a 114 centimetres high,
72 cm wide, and 28 cm thick stone of black granite,
paved the way to the inception of Egyptology as a
science. Meanwhile, British troops defeated the French
in Egypt in 1801, and the original stone came into
British possession under the Capitulation of Alexan-
dria. Transported to London, it has been on public
display at the British Museum since 1802. It is the
most-visited object in the British Museum.
Gifts and purchases from Henry Salt, British Consul
General in Egypt, beginning with the Colossal bust of
Ramesses II the Great in 1818, laid the foundations of
the collection of Egyptian Monumental Sculpture.
Weighing 7 tons, this fragment of his statue was cut
from a single block of two-coloured granite. He is
shown wearing the striped nemes head-dress sur-
mounted by a cobra diadem. It was retrieved from the
mortuary temple of Ramesses at Thebes (the ‘Rames-
seum’) in 1816. The arrival of the head in England in
1818 not only aroused widespread interest by the
public and the scientific community, but inspired poets
like Percy Bysshe Shelley to write poetry glorifying
Ancient Egypt.

Ottoman lands were next


The interest manifested towards Ancient Egyptian art,
prompted the British to expedite their archaeological
activity in the East. The plundering started in Greece
spread out to other parts of the Ottoman Empire. In
1806, Lord Thomas Bruce, 7th Earl of Elgin, Ambassador
to the Ottoman Empire from 1799 to 1803 removed the
large collection of marble sculptures from the Parthe-
non on the Acropolis in Athens and transferred them to
the UK. In 1816 these masterpieces of western art, were
acquired by The British Museum by Act of Parliament
and deposited in the museum thereafter at the Duveen
Gallery built especially for the Elgin Marbles. With the
progressive extension of collections, the construction
of new wings became indispensable. The famous
circular Reading Room was designed and built by
neoclassical architect Sir Sydney Smirke from a sketch
drawn by Sir Anthony Panizzi, Chief Librarian at the
British Museum Library opened in 1857. In 1840 the
Museum became involved in its first overseas excava-
tions with Charles Fellows’s expedition to the Antique
settlement of Xanthos near Antalya Kınık in Turkey.
Daniel Berehulak

Fellow removed and transferred to London historic


treasures from the tombs of the rulers of ancient Lycia,
Justin Pumfrey Taxi

Bodrum’dan getirilen Maussollos Anıt Mezarı’na ait parçalar (üstte), British Museum’un
dünyaca ünlü kütüphanesi (yanda).
Pieces of the Maussollos Funeral Monument from Bodrum (above), British Library at the
British Museum (side).

28
among them the priceless Nereid and Payava monu-
ments. In 1857 Charles Newton was to discover the 4th
century BC Mausoleum of Halicarnassos, one of the
Seven Wonders of the Ancient World, and equally
BRITISH MUSEUM
transferred various treasures, among them, friezes from
the Mauseleion and statues of King Maussollos and
NOTLARI
Queen Artemisia, riding a chariot drawn by four horses • British Museum’un dünyaca ünlü kütüphanesi, Marks ve Lenin’in de araştırmalarına
from the crest of the monument to the British Museum. ev sahipliği yaptı.
The dilapidation was continuing through further excava- • 18’inci yüzyıldan bu yana müzedeki tadilat çalışmaları ve yeni bölümlerin eklenmesi hiç
tions in other parts of Ottoman territory. Several valuable bitmedi. Bu durum, İngilizler ’in müzeyi, ‘dünyanın en büyük şantiyesi’ olarak anmasına
pieces from the Nineveh Assyrian settlement near Mosul neden oldu.
and the Temple of Artemis at Ephesos were transferred • Müzenin sahip olduğu eser sayısı 7 milyonu aşsa da alan yetersizliği nedeniyle bunların
to Britain. sadece 50 bin kadarı sergileniyor.
Two more wings were added to the building between • Giriş ücreti alınmayan müzenin kafeteryası ve sosyal alanları özel sektör tarafından
işletiliyor.
1900 and 1925. Ethnographical fieldwork was carried out
• Müzenin elinde bulundurduğu koleksiyonlarla ilgili olarak İngiltere çok sayıda ülkeyle
in places as diverse as New Guinea, Madagascar, Roma-
diplomatik gerginlik yaşadı. Yunanistan Elgin Mermerlerini, Mısır Rosetta Taşı’nı,
Çin Mogao Mağarası’ndan çalınarak İngiltere’ye götürülen 24 binden fazla el yazma-
nia, Guatemala and Indonesia and there were excava-
tions in the Near East, Egypt, and Sudan, adding to the sı, resim ve mücevheratı, Nijerya Benin Bronzlarını, Tacikistan Oxus Hazinesi’nden
museum’s majesty. Achaemenid İmparatorluğu’na ait altın ve gümüşlerini geri istiyor. Ancak İngiltere’den
Today, the British Museum has grown to become one of kültürel mirasını kurtarabilen sadece Tazmanya oldu. Aborjinler’den kalan bazı fosilleş-
the largest museums in the world, covering an area of miş beden parçaları İngiltere’den ait oldukları topraklara geri döndü.
over 75,000 m2 of exhibition space, hosting yearly over
6 million tourists. The Department of Ancient Egypt Notes on the British Museum
and Sudan alone houses over 110,000 objects. The
museum is a monument sheltering world’s most • World-famous British Museum Library hosted Marx and Lenin in the course of their
outstanding marvels of culture and art. Against the research work.
background of intense controversy over the acquisition • Addition of new wings and renovation work has been permanent since the 18th
circumstances of a large portion of its treasures and century, inciting the British to refer to their museum as, ‘world’s largest construction
calls for their restitution to their countries of origin, the site’.
British Museum continues to attract world’s attention • Although in possession of a large collection of objects exceeding the number of 7
as a cosmopolitan ‘Temple of Art and Culture’. million, only 50 thousand of them are put on display due to lack of further exhibition
space.
• The entrance to the museum is free of charge, its cafeteria and social compartments
are operated by private business.
• Diplomatic tensions remain on the agenda concerning various collections of the
museum; Greece claiming the Elgin Marbles, Egypt the Rosetta Stone, China the 24
thousand manuscripts, jewellery and paintings stolen from the Mogao cave, Nigeria
the Benin Bronzes, Tajikistan the Oxus Treasure, a collection of 170 gold and silver
items from the Achaemenid Persian period which were found by the Oxus river. Up to
this date, only Tasmania’s (region in Australia) claim was brought to a successful
conclusion, resulting in the restitution of the fossilized human body parts belonging to
the Aborigines to their country of origin.

Charles Bowman Robert Harding World


İSTANBUL
ARKEOLOJİ
MÜZELERİ
İstanbul
Archaeological
Museums

Fotoğraflar-Photos
Semih Büyükkurt

Yenikapı kazılarında
ortaya çıkartılan gemi
batıklarından biri.
One of the shipwrecks
unearthed at Yenikapı
excavations.
30
Tarihin ayak izleri...
bir ayak izi... hem
de 8 bin yıllık... hem
de deniz seviyesinin
metrelerce
altında... haber,
gazete ve
televizyonlarda
kendisine küçük
de olsa yer buldu.
bilim dünyası ise bu
‘ender’ buluntuya
kilitlendi.

FOOTPRINTS OF
HISTORY
FOOTPRINTS... EIGHT
THOUSAND YEARS OLD...
METERS UNDER SEA
LEVEL... THAT FINDING
WAS BRIEFLY REPORTED
ON THE MEDIA. BUT THE
WORLD OF SCIENCE WAS
FASCINATED BY THIS
EXCITING DISCOVERY.
“Benim için küçük, ama insanlık için dev bir adım.” Amerikalı astronot “A small step for me, but a huge step for mankind!” commented
Neil Armstrong 20 Temmuz 1969 günü Ay’a ayak bastığında bu cümleyi Neil Armstrong on 20th July 1969 as he was setting foot on the
söylemişti. moon.
İstanbul’daki buluntu, belki Ay’daki ilk ayak izi ile yarışamaz. Ama dünya Maybe the footprints unearthed in İstanbul cannot compete with
çapında ender rastlandığı da, İstanbul için bir ‘ilk’ olduğu da, dolayısıy- the first footsteps on the moon, but they amount to a rare discov-
la tarihi sayılması gerektiği de açık. ery of worldwide significance and a first for İstanbul.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Başkanlığı’nda yürütülen kazılar, daha önce The excavations carried out under the authority of the Museums
de Yenikapı’da pek çok buluntuyla gündeme geldi. Ancak bu kez, of Archaeology of İstanbul were brought on the agenda before, on
gerçekten tarihi bir keşifti söz konusu olan. the occasion of various finds at Yenikapı. But this time, the case
Deniz seviyesinin 8.2 metre altındaki bir katmanda, killi tabakanın in point is a very significant historical discovery.
üzerinde insana ait ayak izlerine ulaşılmıştı. İncelemelere göre, izler Human footprints were found on clay soil in a layer 8,2 meters
M.Ö. 6300-5500 tarihleri arasına işaretleniyordu. Yani, bunlar under sea level, dated to the period between 6300 -5500 BC, prob-
İstanbul’un tarihteki ilk sakinlerinin arkalarında bıraktığı izdi. Ve ably left behind by the first inhabitants of İstanbul, having lived
anlaşıldığı kadarıyla, yaklaşık 8 bin yıl önce yaşamış o sakinler, ‘sanda- here and worn sandals 8 thousand years ago.
let’ giyiyordu. Böyle heyecan verici bir keşif ise tabiatın lütfu ile günü- This exciting discovery was made possible thanks to nature’s
müze ulaşmıştı. Ayak izleri, o dönemde henüz denizin ulaşmadığı bir blessing. The footprints were in an area unreached by the sea
alandaydı. Daha sonra deniz suyu ulaşsa da, izler çoktan kurumuş ve during that period. Although the area was later covered by sea,
killi tabakanın içinde adeta ‘korumaya’ alınmıştı. the footsteps had dried long-time before and were preserved
Kazı ekibi... Ekip başkanı İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep intact on clay soil under water.
Kızıltan... Dünyanın dört bir köşesindeki arkeologlar... Hepsi çok Archaeologists from around the world are among participants of
heyecanlı... Bilim dünyası, 8 bin yıllık bu ayak iziyle, insanoğlunun the excavation work. They are all very excited. The footprints
kültürel yolculuğunun izini sürecek şimdi. discovered here will allow the world of science to trace back the
İşte, bu tarihi bulguyu ve ‘dünya tarihine ışık tutacak bir süreci’ kazı “footsteps” of mankind’s cultural journey. The proud leader of the
ekibinin başkanı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan excavation team, Director of the Museums of Archaeology of
MÜZE DERGİ’ye anlattı. İstanbul, Ms. Zeynep Kızıltan talked to MÜZE DERGİ about their
achievements.
MÜZE DERGİ: Marmaray ve Metro kazıları, olağanüstü bir arkeolojik
kazılar dizisine dönüştü. Öncelikle bu süreci anlatır mısınız? MÜZE DERGİ: The diggings in İstanbul for the construction of
ZEYNEP KIZILTAN: Kazılarımız aslında Marmaray ve Metro projeleri Metro and Marmaray underground systems led to extraordinary
kapsamında 2004 yılında Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler archaeological discoveries. Would you tell us about this process?
Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle Yenikapı, Sirkeci ve Üsküdar ZEYNEP KIZILTAN: Our excavations actually started in 2004 at
32
Meydanı’nda başladı. Ulaşım projelerine paralel hız kazandı ve daha geniş
bir alana yayıldı. Fatih ilçesindeki Yenikapı bölgesinde ve Langa (Vlanga)
bostanları olarak anılan kısımda 30 bin metrekarelik bir alanda yürütülen
kazılar 2011 yılına kadar aralıksız olarak sürdürüldü. Bu bölgede
Konstantinapolis’in en önemli limanlarından biri olan Theodosius Limanı
gün ışığına çıkartıldı. M.S. 4’üncü yüzyıldan 7’nci yüzyıla kadar aktif olarak
kullanılan bu liman, Lykos yani bugünkü ismiyle Bayrampaşa Deresi’nin
taşıdığı alüvyonlar nedeniyle dolmuş ve denizden 1.5 kilometre uzaklaşa-
rak kara içinde kalmış. Dolan alan da daha sonra bostan sahası olarak
kullanılmış. Derenin taşıdığı alüvyonlar, limanın ömrünü kısaltsa da
arkeoloji bilimi açısından çok faydalı olmuş. Limanda terk edilmiş ve
batmış toplam 35 tekne ve teknelerden düşen, limana atılan birçok eserin
günümüze kadar bozulmadan kalabilmesini bu dolgu etkisine borçluyuz.
Yenikapı’da yaptığımız kazılar sonucu ortaya çıkan tekneler ‘dünyanın en
geniş antik tekne koleksiyonlarından’ birini oluşturdu. Ayrıca Yenikapı kazı
alanının batısında bir rıhtım ve iskele kalıntıları ile metro alanında M.S.
12-13’üncü yüzyıla tarihlendirilen kilise kalıntılarına ulaştık.

MÜZE DERGİ: Bu kazılar kapsamında neler buldunuz?


ZEYNEP KIZILTAN: Marmaray ve Metro Projesi kapsamında yürütülen
Yenikapı kazılarında 2011 yılı itibarıyla 35 bin eser açığa çıkartmış olduk.
Bu buluntuların en önemli özelliği, dönemin ticari ilişkileri, teknolojisi,
günlük yaşamı, ekonomisi ve dini inançları ile ilgili bilgiler vermesi. Bu
eserlerin 2 bin 500 kadarı takunyalar, deri sandaletler, taraklar, kaşıklar,
ahşap eserler, kantar ağırlıkları, kurşun yazıtlar, haçlar ve İsa betimli
kaseler, fildişi ve kemik aletler gibi günlük yaşama dair objeler. Bölgede
ortaya çıkartılan mezarlar ve bölgeye dağılmış vaziyetteki insan-hayvan
iskeletleri de dönemin arkeodemografisi ve sosyo-ekonomisi hakkında
önemli ipuçları içeriyor.

Neolitik Dönem insanına ait ayakizleri (üstte), kazı alanı (yanda).


The Human Footprints from the Neolithic Age (above), excavation area (aside).
33
Yenikapı, Sirkeci and Üsküdar Square before the Marmaray and
Metro projects. These projects forced us to speed up our work
which expanded to a larger area. The excavations performed on
30 thousand square meters in the Langa (Vlanga) vegetable
gardens area at Fatih district’s Yenikapı neighbourhood carried
on until 2011. The Theodosius Harbour, one of the principal ports
of Constantinopolis, was uncovered there. Having been in use
from 4th to 7th century AD, it was progressively filled and eventu-
ally landlocked due to alluvial deposits from the Lycos, present-
day Bayrampaşa brook. Today it is part of mainland at a distance
of 1,5 km from seaside. The area in-between filled with alluviums
served as fertile ground for vegetable cultivation. The alluviums
shortened the existence time of the harbour, but rendered a great
service to archaeology. The shipwrecks and articles spilled over
from ships, covered with clayish earth, were well preserved, so
that we found 35 wrecks and numerous objects in relatively good
condition. The preservation of all these artefacts was made
possible thanks to this natural phenomenon. We now possess
one the world’s largest antique shipwreck collections. West of the
Yenikapı digging area, we also found ruins of a pier and landing
deck. At the metro construction site, we came across ruins of a
church from the 12th-13th centuries AD.

MÜZE DERGİ: Which artefacts did you discover at these excava-


tions?
ZEYNEP KIZILTAN: During the Yenikapı excavations connected
with the Marmaray and Metro projects, we uncovered 35 thou-
sand artefacts until 2011. These items reveal valuable information
on commercial relations, technology, daily life, economy and
religious beliefs of the era. 2 thousand 500 of these pieces consist
of some clothing items and articles of daily use such as wooden
clogs, leather sandals, combs, spoons, scale weights, lead
inscription tablets, crosses, bowls ornamented with Jesus depic-
tions, articles made of ivory, bone and wood. The tombs and
human and animal skeleton parts found scattered in the area give
MÜZE DERGİ: Yenikapı’da yürütülen kazı çalışmaları sırasında
us important clues concerning the period’s demography and
Neolitik Dönem’e ait bulgulara da ulaşmıştınız. Bunlar nelerdi?
socio-economic conditions.
ZEYNEP KIZILTAN: Theodosius Limanı’nın taban altında devam
eden kazılar sırasında, günümüz deniz seviyesinin yaklaşık 6 buçuk
MÜZE DERGİ: Which Neolithic Age artefacts were found at
metre altına indik. Burada ‘Neolitik Dönem’ olarak isimlendirilen,
Yenikapı excavations?
tarih öncesi döneme ait, mimari kalıntılar, çanak çömlek ile taş ve
ZEYNEP KIZILTAN: During the diggings underneath the bedrock,
ahşap aletler bulundu. Kazılarda bulunan plan veren taş sıraları,
the bottom of Theodosius Harbour, we reached a depth of 6
Neolitik Dönem mimari geleneğinin izleriydi. Bulunan çanak çömlek
meters under current sea level. There, we found architectural
parçaları ile mezar ve ‘urnelerin’ (yakılmış cesetlerin küllerinin
ruins, pottery, stone and wooden articles from prehistoric age.
konduğu toprak kaplar) İstanbul bölgesinin Neolitik Dönem toplu-
The wall ruins we found, consisting of orderly assembled stones,
lukları olarak adlandırılan ‘Fikirtepe Kültürü’ ile Yarımburgaz 4
were typical of the architectural tradition of the Neolithic Period.
evresiyle yakın benzerlik gösterdiği saptandı. ‘İlk tarımcı köy toplu-
The pottery, tombs and burial urns (containing the ashes of
lukları’ olarak adlandırılan dönemi temsil eden ve tarihi yarımada
cremated dead bodies) presented close similarity with those
içinde ilk kez tespit edilen bu buluntular, sadece İstanbul’un değil,
originating from the formerly discovered “Fikirtepe Culture” and
Avrupa Kıtası’nın insanlık tarihi açısından da büyük önem taşıyor. Bu
kültür katı içinde, Neolitik Dönem’in ilk ahşap eserlerini de bulduk.
Yenikapı Neolitik Yerleşmesi’nin Marmara’nın henüz tuzlu su ile
buluşmadığı dönemde kıyıya çok uzak olmayan bugünkü yerinde
kurulduğunu tespit ettik.

MÜZE DERGİ: Yenikapı Neolitik Yerleşmesi’nde yaptığınız kazılar,


en eski İstanbullular’ın günlük yaşamına ve inançlarına dair ne gibi
ipuçları içeriyor?
ZEYNEP KIZILTAN: Yenikapı kazılarında, Neolitik Dönem ölü
gömme uygulamalarını anlamamızı sağlayacak kalıntılar açığa
çıkarıldı. Büzülmüş (Hoker-cenin pozisyonundaki) gömütler ile
urneler aynı alanda birlikte tespit edildi. Gömütlerin yakılmadan ve
yakıldıktan sonra gömülen cesetlerin aynı kültürün farklı uygulama-
larını mı yansıttığı, yoksa farklı kültürel süreçlerin uygulamaları mı
olduğunu araştırıyoruz. Marmaray kazıları, son 10 bin yıllık insanlık

34
the “Yarımburgaz 4” Neolithic
settlements of the İstanbul region.
The Yenikapı artefacts representing
the era of the ‘first agricultural
communities’ found for the first
time within the boundaries of
İstanbul’s historic peninsula, are
not only relevant to İstanbul’s
history, but also of great interest
regarding the anthropological
history of the European continent.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Arşivi


We also came across the first
Anatolian wooden articles in the
same cultural layer. We determined
that the Neolithic settlement was in
fact established at Yenikapı’s
current location, not too far from
the shore, during an era where
Marmara did not yet merge with
salty waters.
MÜZE DERGİ: Which details on the daily life and religious
beliefs of the first settlers of İstanbul were revealed through the
discovery of Yenikapı Neolithic Settlement?
ZEYNEP KIZILTAN: Yenikapı excavations offered us the possibil-
ity of studying burial methods of the Neolithic Age. Methods
consisting of putting the dead body in embryo posture in large
earthenware vessels as well as cinerary urns were found side by
tarihi ve doğal ortamın bir bütün olarak değerlendirilmesinde bir side in the same space. We are still trying to determine whether
rehber niteliği taşıyor. Ayrıca, tabanın 8.2 metre kadar altındaki the two different burial methods reflect two different aspects of
katmanda, killi tabakanın üzerinde insana ait ayak izlerine ulaştık. the same culture or whether they represent two different cultural
İzlerin, kumla örtülmeden önce kuruduğunu ve bu nedenle günümü- contexts. The Marmaray excavations can be qualified as leading
ze kadar ulaşabildiğini düşünüyoruz. Kazılarda ülkemizde bilinen ilk light for the overall evaluation of human history, and of the last
ayak izleri bulunmuştur. Bu tip izlere çok nadiren rastlanıyor. 10 thousand years’ natural environment. Above all, we discovered
human footprints on clay soil, at a layer 8,2 meters under sea
MÜZE DERGİ: Bu buluntular arasında arkeolojik açıdan en heyecan level. We established that the layer with the footprints dried
verici olanlar hangileri? before the sea bottom was covered with sand and this natural
ZEYNEP KIZILTAN: Neolitik dönem insanına ait ayak izleri Yenikapı phenomenon allowed the preservation up until our days of these
kazılarının bilim dünyasına sunduğu ‘ilklerin’ en önemlilerinden biri. footprints. This is the first known example of footprints found
Bu çalışmalar tarihin ayak izlerinin günümüzle buluşmasını sağladı. during an excavation in Turkey, a very rare discovery in itself.
Theodosius Limanı ve çevresindeki buluntular ile Neolitik yerleşme
kent tarihi açısından olduğu kadar, dünya kültür tarihi açısından da MÜZE DERGİ: Which one of these various discoveries was the
son derece önemli. Ancak Yenikapı’da yapılan kurtarma kazıları, bir most exciting from an archaeological stand?
dünya kenti olan İstanbul’un geçmişine yadsınamaz katkılarda bulun- ZEYNEP KIZILTAN: The Neolithic Age footprints constitute the
du. Burada bulunan ayak izleri, İstanbul’un 8 bin yıl öncesine ait foremost discovery originating from Yenikapı excavations. They
insanları soyut bir kavram olmaktan çıkarak, somut bir kimlik kazan- lend a tangible identity to the abstract notion of İstanbul’s first
dırdı. inhabitants having lived here 8000 years ago. They paved the way
to the meeting of history’s “footsteps” with our present time. The
MÜZE DERGİ: Bu kazılarda sadece Türk arkeologlar mı görev artefacts from Theodosius Harbour and vicinity are important in
yapıyor? analyzing Neolithic settlements’ characteristics and ethnographic
ZEYNEP KIZILTAN: İstanbul Arkeoloji Müzeleri başkanlığında 2004 history. In short, Yenikapı excavations contributed greatly to the
yılı sonbaharından itibaren kesintisiz ve zaman zaman üç vardiya history of İstanbul, one of world’s oldest urban agglomerations.
olarak sürdürülen kazılarda yüzlerce işçi, arkeolog, sanat tarihçisi,
konservatör, restoratör ve mimarlarla birlikte yerli ve yabancı birçok MÜZE DERGİ: Did only Turkish archaeologists participate in
üniversitenin ilgili bölümlerinden bilim insanları görev yapıyor. these efforts?
Büyük bölümü tamamlanan Marmaray ve Metro arkeolojik kazıları ZEYNEP KIZILTAN: At the excavations carried out uninterrupted
pek çok zorluğuna karşın Müzemiz ve Anadolu Müzelerinden görev- since 2004 under the leadership of the Archaeological Museums
lendirilen uzmanlarınca büyük bir özveriyle kesintisiz sürdürülüyor. of İstanbul, operating sometimes in three successive daily shifts,
work hundreds of workers, archaeologists, art historians, curators,
restoration experts and architects, together with experts and
scientists from relevant departments of various Turkish and
foreign universities. The Marmaray and Metro archaeological
Kazı Başkanı Zeynep Kızıltan ve uzman arkeologlar (sol sayfa üstte), Neolitik
Dönem ölüm törenlerine ilişkin önemli ipuçları sağlayan ‘hoker’ pozisyonunda
excavations, which are completed to a great extent, are still being
bulunan iskelet (üstte). conducted without interruption by the experts of our museum,
Excavation Team Leader Zeynep Kızıltan and archaeologists (left page, above),
Dead body in embryo posture delivering clues on Neolithic Age burial methods
thanks to their commitment and dedication, in spite of the
(above). existing difficulties.
35
SÖYLEŞİ
Interview

DÖSİMM:
Kültüre ve Sanata Can Suyu
kiev’deki bir müzede toplu iğne başına satranç takımı işleyen sanatçının
sergisini istanbul’a getirmek... ya da bir ingiliz’e, daha londra’daki evinin
kapısını kilitlerken istanbul’daki ayasofya’nın kapısını açmak.
türkiye’nin dört bir köşesindeki müzelerin -deyim yerindeyse- ‘tozunu
almak’... unutulanları hatırlayıp, en iyi bildiklerimizi yeniden görme
heyecanını yaşatmak... üstelik bunları devletten para almadan ‘kendisi
kaynak yaratarak’ gerçekleştirmek... dösimm işte böyle bir misyonu
üstlendi ve daha yolun başında, projeleriyle ‘zor’ denileni başardı.

DÖSİMM: LIFE LINE SUPPORT FOR HISTORY, CULTURE AND ART


TO BRING TO İSTANBUL THE EXHIBITION OF AN ARTIST WHO DRAWS CHESS PIECES ON A PINHEAD IN A KIEV
MUSEUM. OR TO OPEN THE DOORS OF THE HAGIA SOFIA TO A BRITISH GENTLEMAN WHILE HE IS STILL LOCKING
HIS HOUSE DOOR IN LONDON. TO REMOVE ’THE DUST’-SO TO SPEAK- OF MUSEUMS INTURKEY... TO BRING TO
DAYLIGHT FORGOTTEN TREASURES AND REDISCOVER WHAT WAS CONSIDERED TO BE BEST KNOWN... AND TO
DO ALL THIS WITHOUT STATE BUDGET FUNDS, BY ‘CREATING ITS OWN RESOURCES’... SUCH A MISSION WAS
TAKEN ON BY THE REVOLVING FUND ADMINISTRATION CENTRAL DIRECTION OF THE MINISTRY OF CULTURE AND
TOURISM (DÖNER SERMAYE İŞLETMESI MERKEZ MÜDÜRLÜĞÜ-DÖSİMM) WHO SUCCEEDED IN FOLLOWING
THROUGH WITH WAS CONSIDERED ‘HARD TO ACHIEVE’, BY VIRTUE OF ITS CREATIVE PROJECTS.
36
Müzekart, Müzekart+, Museum Pass gibi Türkiye’nin kültür sanat A young civil servant, Murat Usta, DÖSİMM’s Central Director, is the
hayatında devrim yaratan uygulamaların arkasında genç bir bürokratın man behind a series of revolutionary new practices, such as the
imzası var. Ülkenin kültürel ve tarihi değerlerinin daha fazla insan Museum Card, the Museum Card Plus, the Museum Pass, injected
tarafından keşfedilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla yola into Turkey’s cultural and artistic life. Murat Usta, who says that
çıktıklarını dile getiren DÖSİMM Merkez Müdürü Murat Usta, olay their initial goal was to give a greater number of people the possibil-
yaratan projelerinin nasıl şekillendiğini, uygulama aşamasında karşılaş- ity of getting to know their country’s cultural and historical heritage
tıkları güçlükleri ve yeni projelerini MÜZE DERGİ’ye anlattı. and to sensitize future generations, portrayed to MÜZE DERGİ, the
genesis of their projects.
MÜZE DERGİ: Son yıllarda müzecilik alanındaki uygulamaların
arkasında Kültür ve Turizm Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez
MÜZE DERGİ: The new practices introduced in recent years into the
Müdürlüğü yani DÖSİMM imzasını görüyoruz. Bu imza ne anlama
geliyor? management of museums in Turkey bear the signature of DÖSİMM.
MURAT USTA: Öncelikle şunu söylemem gerekiyor: Kültür ve Turizm What is the significance of this signature?
Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü, Türkiye’de kendi MURAT USTA: First of all, it is important to underline that DÖSİMM
kanunu olan tek döner sermaye işletmesidir. ‘Döner sermaye’ denildi- is the sole revolving fund administration established through special
ğinde insanların aklına hastaneler ve üniversiteler gelir. Buralardaki legislation. The revolving fund administrations in hospitals and
döner sermaye işletmeleri, bir anlamda ‘paranın trafik polisliğini yapan’ universities function merely as control mechanisms supervising the
kurumlardır. Bizim bu kurumlardan farkımız, katma değer yaratmamız utilization of financial resources. Our difference is that we create
ve tanıtım faaliyetlerinde bulunuyor olmamızdır. DÖSİMM olarak added value and undertake promotional activities.
ülkenin kültürel ve tarihi değerleriyle ilgili projeler üretiyor, geliştiriyor,
tarihi ve kültürel mirasımızın tanıtımına katkıda bulunuyoruz. MÜZE DERGİ: What are the income sources of DÖSİMM and its
expenditure items?
MÜZE DERGİ: DÖSİMM’in gelir kaynakları ve harcama kalemleri MURAT USTA: The fees charged at museums’ and historical sites’
nelerdir? entrances constitute our main source of income. The infrastructure
MURAT USTA: Bizim en önemli gelir kaynağımız, müze ve örenyerleri- contribution shares emanating from the land parcel allocation
nin gişeleri. Turizm arazi tahsisleri sırasında girişimcilerden alınan alt
procedure to touristic establishments is another one. We also
yapı katkı payları, kütüphane ve kültür merkezlerindeki kafeteryalar, çay
receive revenues from cafeterias and libraries at cultural centres, tea
ocakları ve otoparklardan da gelir elde ediyoruz. Bunlardan elde
ettiğimiz gelirle de Türkiye’de yürütülen bilimsel kazılara destek shops and parking lots. We use funds coming from these sources to
veriyoruz. Türkiye’de şu anda 100’ün üzerinde kazı devam ediyor ve support archaeological work; we allocated 12 million (TL) Turkish
sadece bu kazılara aktardığımız miktar 12 milyon TL. Ülkenin tarihi Pounds to over 100 excavations currently performed in Turkey.
değerlerinin korunması ve restorasyonu ile bu değerlerimizin tanıtımı- Moreover, we contribute financially to the preservation and mainte-
na maddi destek sağlıyoruz. Bakanlık bütçesinin destek birimi gibi nance of our national cultural heritage and its worldwide promotion.
çalışıyoruz. Tabii ki personel giderlerimiz de var. Hazineden para We also have personnel costs.
almadan işlerimizi yürütüyoruz. Bunun için de kaynak yaratmak
mecburiyetindeyiz. MÜZE DERGİ: For which purpose do you intend to use the income
generated through your projects?
“SAÇ TELLERİNE GÜL RESMİ MURAT USTA: We will document the present condition of all our
museums and historical sites for standardization purposes. We will
YAPAN SANATÇIYI draw up a categorized list of all our museums and historical sites,
TÜRKİYE’DEKİ SANATSEVERLE according to certain criteria such as their website, their signboards,
gardens and courtyards , their entrance and reception units, stor-
BULUŞTURMAK...” ages, lighting units, display and disposition schemes, the number of
their visitors and the number of displayed artefacts and, undertake
MÜZE DERGİ: Bu projeler sayesinde artan gelir hangi kaynaklara improvements accordingly.
aktarılacak?
MURAT USTA: Öncelikle tüm müze ve örenyerlerimizin durumlarını
belgelemek üzere incelemelerde bulunacağız. Sonra bu müze ve ören
“TO BRING TOGETHER THE ARTIST
yerlerini, web sitesi, yol levhaları, bahçe, giriş-karşılama üniteleri, DRAWING ROSES ON A HAIR
depoları, aydınlatması, teşhir-tanzim kalitesi ile ziyaretçi ve sergilenen
eser sayısına göre sınıflandıracağız. Bu sınıflandırma sonucu da tüm STRAND WITH THE ART-LOVING
müze ve örenyerlerinin bir standarda kavuşmasını sağlayacağız. PUBLIC IN TURKEY...”
Diğer yandan da müzelerimizin yaşayan alanlar olması için çalışaca-
ğız. Dünya sanatının çeşitli örneklerini Türkiye’deki müzelerimizde On the other hand, we are working on turning our museums into
sergilemek istiyoruz. Örneğin eserleri Kiev’deki müzelerde sergilenen
living spaces. By presenting to our public various art exhibitions
çok önemli bir sanatçı var. Bu sanatçı mikro eserler üretiyor, mesela
from around the world like the work of an artist producing micro art
saç tellerine gül resmi çiziyor, iğne deliğine piramitler ve kervan
nakşediyor. Londra’da açılan ‘İslam Medeniyeti Bilim ve Teknolojileri’ such as drawing roses on a hair strand, carving pyramids and
sergisi oldukça dikkat çekici bir etkinlikti. Bu tip sergileri Türkiye’deki caravans in the eye of a needle, from Kiev museums or, the ‘Islamic
izleyiciyle buluşturarak, bu yolla müze ziyaretlerini alışkanlık haline Art Exhibition’ an event which took place in London, we intend to
getirmek istiyoruz. turn museum visits into a popular activity.

MÜZE DERGİ: Peki siz iyi bir müze ziyaretçisi misiniz? MÜZE DERGİ: Are you an enthusiastic museum visitor yourself?
MURAT USTA: İyi bir müze ziyaretçisi olduğumu söyleyebilirim. MURAT USTA: I am trying to be one. I visit museums in every
Gittiğim her şehirde müzeleri ziyaret ederim. Müzeler hayal gücünün country, every city I travel to. I believe that museums play an
tetiklenmesi anlamında önemli mekanlar. Mesela Ayasofya’nın important role in stimulating one’s imagination. For instance, if
merdivenlerinden çıkarken o taşlara daha önce kimlerin bastığını, climbing the stairs of the Hagia Sophia does not trigger your
orada ne büyük entrikaların, aşklar yaşandığını hayal etmezseniz, imagination on those historical personalities who once stepped on
37
DÖSİMM Merkez Müdürü Murat Usta Zeugma
Müzesi’nde incelemelerde bulundu.
DÖSİMM Central Director Murat Usta at the
Zeugma Museum.

hayatı noksan yaşıyorsunuz demektir. Ben her insanın içinde böyle these stairs and what sort of intrigues occurred there and which
bir potansiyel olduğuna inanıyorum. Bu potansiyeli harekete great love stories took place, then you are really missing an essential
geçirmek istiyoruz. vein of life.

MÜZE DERGİ: Müzekart, Müzekart+ ve Museum Pass İstanbul MÜZE DERGİ: The Museum Card, Museum Card Plus and Museum
kartları insanları müzelere çekti, ciddi bir satış başarısı yakaladı. Bu Pass helped mobilize people into visiting museums and achieved a
kartlar içerik açısından daha zenginleşecek mi? considerable sale success. Are these cards to be up-graded with
MURAT USTA: Müzekart halkımızı müzelerle buluşturmak için additional service components?
attığımız ilk ciddi adımımızdı. Müze gezme alışkanlığı yaratmak ve
MURAT USTA: The Museum Card was our first serious incentive to
hedef kitlemizle iletişim halinde olmak açısından önemli bir başarı
stimulate our peoples’ interest for museums. The project’s objective
yakaladı. Zaten 20 TL karşılığında bir yıl boyunca 300’ü aşkın müze
gezme imkanı yaratmanın ticari bir proje olmadığı ortada. Geldiği- was to reach and motivate the public at large. It was a success.
miz seviye itibariyle 2 milyon 250 bin Müzekart satılmış durumda. Offering a yearlong opportunity to visit over 300 museums for 20
Turkish Pounds through this card is certainly not a commercial
venture. Up to this date, we sold a total of 2 million 250 thousand
“ÖRNEĞİN BİR İNGİLİZ Museum Cards. Then, we thought about ways and means of develop-
VATANDAŞI ing the card practice into different varieties such as a city card, a
family card, a culture and art card etc. The Museum Card Plus is the
EVİNDEN ÇIKMADAN...” result of this reflection. As next step, we intend to invite also the
private museums as well as various other art and culture institutions
Ardından, “Müzekart nasıl bir şehir kartına, bir aile kartına, bir to join our project. The scope of the card would then be extended so
kültür sanat kartına dönüşür” sorularını sormaya başladık. Müze- as to allow cardholders to enjoy a greater variety of culture, art and
kart+ bu düşüncenin ürünü. Türkiye’deki tüm özel müzeleri, kültür entertainment events for reasonably reduced prices.
sanat kurumlarını bu karta dahil etmeyi hedefliyoruz. Kartın The Museum Pass for the use of foreign visitors to Turkey was
kapsamı hızla genişleyecek, kart sahipleri daha fazla kültür sanat ve
inspired from city cards utilized in major urban tourism destinations
eğlence faaliyetiyle daha uygun fiyatlarla buluşacak. Kültür sanat
around the world. This pass grants free of charge entrance to all
faaliyetlerinin içinde bulunmayı seven herkesin cebine bu kartı
koyacağız. national museums in İstanbul for 72 hours. It is on sale at reception
Museum Pass İstanbul, dünyanın tüm önemli kentsel turizm desks of hotels. We plan to put this pass on sale through the
destinasyonlarında kullanılmakta olan şehir kartlarının ülkemiz internet and through Turkish tourist information offices abroad. This
turizmine kazandırılması amacıyla uygulamaya konuldu. Bu kart
Türkiye’ye gelen yabancı konuklarımıza 72 saat süreyle İstanbul’da “FOR INSTANCE, A BRITISH
Bakanlığa bağlı tüm müzeleri ücretsiz gezme imkanı tanıyor.
Kartlarımızı prestijli otellerin resepsiyonlarında satışa sunarak bir GENTLEMAN BEFORE LEAVING
anlamda gişeyi turistin ayağına getiriyoruz. Ancak bu kartların HIS HOUSE...”
internet üzerinden yabancılara satılması ve Türkiye’nin yurtdışı
tanıtım ofislerindeki görevliler aracılığıyla sahiplerine ulaştırılması
da söz konusu. Örneğin, bir İngiliz vatandaşı evinden çıkmadan, would allow, for instance, a British citizen to purchase a Museum
internetten kredi kartıyla Museum Pass satın alacak, bu kişiye kartı Pass through internet with his credit card and his pass would be
teslim edilirken aynı zamanda Türkiye’yi tanıtan her türlü materyal delivered to him at home along with information material on
de ulaştırılacak. Museum Pass uygulamasının Antalya, Muğla, Turkey. Further tourist destinations such as Antalya, Muğla,
Nevşehir ve İzmir illerinde de hayata geçirilmesini planlıyoruz. Nevşehir and İzmir will soon be included in the project.

MÜZE DERGİ: Açıklamalarınız için teşekkür ediyor başarılarınızın MÜZE DERGİ: We thank you for your explanations and wish you
devamını diliyoruz. continued success.
38
Yakın Plan DÖSİMM Close up on DÖSİMM
MÜZE DERGİ: Projelerinizin planlanması ve hayata geçirilmesi MÜZE DERGİ: What sort of problems did you have to deal with
aşamalarında ne gibi güçlüklerle karşılaştınız? while planning and implementing your projects?
MURAT USTA: Daha önce de belirttiğim gibi hazineden kaynak MURAT USTA: As I mentioned earlier, we are an institution which
almadan, devlete artı yaratmak mecburiyetinde olan bir kurumuz. has to generate added value, in addition to creating its own income.
Benden önceki DÖSİMM Müdürü olan arkadaşım Tolga Tuyluoğlu Together with my friend and colleague Tolga Tuyluoğlu, my
ile birlikte neler yapabileceğimizi düşündük ve bu projeleri şekillen- predecessor as Director of DÖSİMM, we put heads together and
dirdik. Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’a ended up working out the above projects. Our Minister of Culture
fikirlerimizi aktardık. Onun görüşlerinden faydalandık, desteğini and Tourism, Ertuğrul Günay supported our projects and contributed
arkamıza aldık ve projeleri hayata geçirdik. Bu projelerin yaşama his own ideas. While doing so, the Minister was taking a political
geçirilmesi sırasında DÖSİMM ticari ve bürokratik açıdan, Sayın risk, and for us at DÖSİMM, risks of a commercial and bureaucratic
Bakanımız Ertuğrul Günay da politik açıdan büyük risk aldı. nature were involved. Had we not achieved success with our Museum
Müzekart projesi ve diğer ihalelerimiz başarıya ulaşmasıydı, tüm Card and other projects, the entire ministerial civil service would
Bakanlık bürokrasisi çok ciddi eleştiriler alırdı. Ancak doğru şekillen- have been exposed to harsh criticism. Happily, these well-conceived
dirilmiş bu projeler büyük başarı sağladı. Karşılaştığımız bir başka projects yielded positive results. Another sticking point emerged
sorun ise, projelerin anlatılması noktasında oldu. Başta insanlar
during the explanation phase of our projects; some people perceived
yapılan hizmet alımı anlaşmalarını, ‘müzeler satılıyor’ gibi algıladı.
the envisaged service purchase contracts to be put into effect at
Hiçbir şeyin satılmadığını anlatmak zorunda kaldık. Gelişmiş tüm
museums, as if national patrimony was being sold out. We had to
ülkelerde müzeler yaşayan sosyal alanlardır ve buralarda da farklı
yüklenici kuruluşlar hizmet verir. Biz de bu modeli esas aldık. Devleti make clear that such contracts aimed at providing useful services to
kürek çeken olmaktan çıkarıp, dümen tutan, gemiye yön veren visitors in social areas of the museums are common practice in
haline getirdik. Bütün bunları yaparken de Sayın Bakanımız Ertuğrul developed countries around the world and that nothing was being
Günay’ın desteğinden ve görüşlerinden faydalandık. Kendisine bize sold. We owe gratitude to our Minister, Ertuğrul Günay, for
verdiği destek ve kamu kaynaklarının kullanımı konusundaki providing us guidance through his own views, for his personal
gösterdiği hassasiyet için teşekkür etmek isterim. commitment in favour of our projects and his meticulous approach
MÜZE DERGİ: Kaynak yaratmak için imza attığınız projelerden to proper utilization of public funds.
de bahsedebilir misiniz? MÜZE DERGİ: Would you please also tell us about your projects
MURAT USTA: Müze ve örenyerleri gişelerinin işletimi ve moderni- aimed at generating income?
zasyonu, müze mağazalarının ve kafeteryalarının açılması, elektro- MURAT USTA: The modernization and operation of ticket booths
nik rehberlik hizmetinin sağlanması alanlarında açtığımız ihaleler of museums and historical sites, the tender bids concerning museum
kaynak yaratma çabamızın sonuçları olarak ortaya çıktı ve çok da shops and cafeterias, the introduction of audio guide devices rental
başarılı oldu. Türkiye çapında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı at museums, originated from our objective to create funds and
48 müzenin 52 gişesinin işletmesini ve modernizasyonu ihalesini yielded fruitful results. The TÜRSAB-MTM Joint Venture was
TÜRSAB-MTM İş Ortaklığı kazandı. Müze mağazalarının işletmesi awarded the modernization and operation contract of the 52 ticket
ihalesini ise Bilkent Üniversitesi’nin bir alt kuruluşu olan Bilintur booths of 48 museums around Turkey under the administration of
firması kazandı. Ayrıca müze ve ören yerlerinde elektronik rehberlik the Ministry of Culture and Tourism. Bilintur, a subordinate
hizmetleri verilmesi konusunda da bir hizmet alımı anlaşmasına imza institution of Bilkent University was entrusted with the operation of
attık. Bunlardan da çok ciddi bir biçimde kaynak elde ettik. Museum Shops. The service purchase agreement for the rental of
DÖSİMM bu projeler sonucunda gelirini neredeyse üçe katladı audio guide electronic equipment is yet another of these contracts
diyebilirim.
which generated substantial revenue. Eventually, DÖSİMM has
MÜZE DERGİ: DÖSİMM’in kültür sanat alanındaki diğer çalışma-
almost tripled its overall income thanks to these projects.
larından bahsedebilir misiniz?
Furthermore, we plan to make three dimensional films to be screened
MURAT USTA: GES bizim geleneksel el sanatlarına destek
olduğumuz mağazalar zinciri. Buralarda hem üreticiyi destekliyor at museums and historical sites. The historical importance of the
hem de geleneksel el sanatlarımızın yaşatılmasına katkıda bulunuyo- visited location, lifestyles of local populations, historical events
ruz. Bunun yanı sıra, özel sektörün çok ilgi göstermediği alanlarda having taken place in that area will be presented in visual display.
prestij kitaplar yayınlıyo- We think that the visit of a museum after watching such a movie
ruz. En son kitabımız, will be more meaningful. We will also introduce inter-active
‘Türkiye’nin Endemik techniques and for children, entertaining and instructive games
Bitkileri’ isimli bir çalışma. related to the themes of the museum.
Bu çalışmaya Kültür ve MÜZE DERGİ: Would you please dwell upon further activities of
Turizm Bakanlığı Teftiş DÖSİMM in the art and culture field?
Kurulu’nda Baş Müfettiş MURAT USTA: The chain of traditional arts and crafts stores, GES
olarak görev yapan (Geleneksel El Sanatları) is a sale system through which we support
arkadaşımız Sayın Hasan traditional handicrafts, encourage production and contribute to the
Torlak önayak oldu. preservation of cultural heritage. We also publish prestige books in
Orjinali Topkapı Sarayı various related fields. Lately, we issued a book on Turkey’s Endemic
Müzesi’nde bulunan Ahmet Plant Species, based on a research executed by Hasan Torlak, our
Karahisari’nin Kuran-ı friend and colleague from the Ministry of Culture and Tourism. We
Kerim’inin tıpkı basımını printed the facsimile edition of the historic Koran by Ahmet
yaptık. Yayınlarımızı Karahisari, the original of which is at the Topkapı Palace Museum.
sürdürmek niyetindeyiz. We will carry on with our publication activity.

39
önce kurucusunun
adına ithafen ‘silifke’
dendi. daha sonra
romalılar geldi
ve o adı ‘zeugma’
yani ‘köprü’ olarak
değiştirdi. yüzyıllar
boyunca uygarlıkların
yollarının kesiştiği
o köprü, şimdi dünü
bugüne taşıyor. hem
de dünyanın en büyük
mozaik müzesi ve o
müzenin gözbebeği
‘çingene kızı’ ile!

MEDENİYETLER KÖPRÜSÜ

BRIDGE OF CIVILIZATIONS
THE ANCIENT CITY OF ZEUGMA, LOCATED ON
THE RIVER EUPHRATES, ORIGINALLY CALLED
“SELEVKAYA EUPHRATES” (SİLİFKE) AFTER THE
NAME OF ITS FOUNDER SELEVKOS NIKADOR
WAS CONQUERED LATER BY THE ROMAN
EMPIRE AND ITS NAME WAS CHANGED INTO
ZEUGMA TO MEAN “BRIDGE-PASSAGE.” AT THE
CROSSROADS OF GREAT CIVILIZATIONS FOR
CENTURIES, NOWADAYS ZEUGMA IS BRIDGING
THE PAST WITH THE PRESENT BY VIRTUE OF ITS
MUSEUM OF MOSAICS, THE LARGEST IN THE
WORLD OF ITS KIND AND, PARTICULARLY WITH
THE FAMOUS GYPSY GIRL MOSAIC!
40
MÜZELER
Museums

Yazı-Text
Fotoğraflar-Photos
Sevinç Akyazılı

nce ‘sondan’ başlayalım. Gaziantep’te Tekel İçki Zeugma Mosaics Museum was ceremoniously inaugurated on 9
Fabrikası’nın yerine kurulan Zeugma Mozaik Müzesi, September 2011 in Gaziantep, arousing admiration as yet another
9 Eylül’de düzenlenen görkemli bir törenle kapılarını project witnessing to the fascinating richness of this country’s
açtı. Müze, bu toprakların göz kamaştırıcı zenginliği- historical heritage. The ’Maenad’(female followers of Dionysos)
ne yepyeni bir örnek verdi. Arkeoloji ve sanat tarihi mosaic known also as ‘Gypsy Girl (Gaia) Mosaic’, the ‘Dionysos’
açısından birbirinden önemli bulgulara ev sahipliği yapan bu müzede Wedding’ Mosaic and the twin Roman villas ‘Poseidon’ and ‘Euphra-
neler yok ki? Kamuoyunca Çingene Kızı olarak bilinen ‘Mainad ‘ ve tes’ partly rebuilt inside the museum, decorated with hundreds
‘Dionysos’un Düğünü’ mozaikleri... Yüzlerce metre kare mozaikle süs- square meters of mosaics, are among the invaluable pieces of the
lenmiş ‘Poseidon’ ve ‘Euphrates’ villaları... Bu villalardan çıkan eserler museum.
ve daha niceleri! In Turkey, the public at large acknowledged the existence of Zeugma
Türkiye’de pekçok kişi, Zeugma’dan, Birecik Barajı inşaatı ile haberdar first in relation with the Birecik Dam construction project. However,
oldu. Oysa öykü, günümüzden 80 yıl önceye kadar uzanıyor. Zeugma archaeological work had been going on for the last 80 years at the
Antik Kenti’nde ilk araştırmalar, 1931 yılında başlamış ve 1971 yılı- ancient city of Zeugma, where the first research started in 1931 and
na kadar Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından sürdürülmüş. Ancak carried on until 1971 under the leadership of Gaziantep Museum
Zeugma’nın Türkiye ve dünya kamuoyunca tanınması 2000 yılına archaeologists. But, the worldwide fame of Zeugma came forth from
rastlıyor. Valiliğin desteğiyle sürdürülen kazı çalışmaları sırasında, ‘ikiz the year 2000 onwards, when, during the salvage excavations
villalar’ olarak da adlandırılan Poseidon ve Euphrates villaları ortaya performed that year by Gaziantep Museum archaeologists to save
çıkartılıyor. Romalı asillere ait olan villaları bu kadar önemli kılan, nere- Zeugma treasures from being submerged by waters of the Birecik
deyse her duvarının, hatta tabanlarının bile, her biri birer santimetreka- Dam, the twin villas ‘Poseidon’ and’ Euphrates’ were uncovered.
reden küçük milyonlarca teseradan oluşan mozaik panolarla bezenmiş These villas, belonging to Roman nobility, which stood side by side,
olması. Bu mozaikler, şaşkınlık uyandıracak kadar detaylı... Her panoda were burned and razed by the Sassanids in 252. The fact that they lay
anlatılan sahneler, birer film karesiymiş kadar canlı ve etkileyici... Üste- under three metres of rubble had protected them from treasure
lik bu villalardan çıkan eserler sadece mozaik tablolarla da sınırlı değil. hunters, and their colourful frescoes, mosaic pavements and other
Örneğin bronz bir Mars heykeli, ya da dönemin yaşamına ait detayları artefacts were almost intact. Their walls and floors were almost
gözler önüne seren ve her biri birer sanat eseri niteliğindeki küçük obje- completely covered with mosaics made of millions of tiny tesserae,
ler... Her bulgu heyecanı artırıyor. Yanı sıra bir tartışmayı alevlendiriyor. individual tiles smaller than 1cm 2 each. These mosaics, which can
be admired now at the Zeugma Mosaics Museum, are so detailed
Zeugma gündemi that each scene portrayed on them appears alive like a movie scene.
Bir yanda her biri paha biçilemez güzellikte mozaik tablolar, heykeller, There are also a multitude of various other objects originating from
antik hamamlar, çeşmeler, sütunlar, diğer yanda ise Türkiye’nin elektrik these houses, like a bronze statue of Mars and hundreds of other
ihtiyacının gündeme getirdiği Birecik Barajı... artwork like artefacts, revealing the details of lifestyles of their era.
1985 yılında inşaatına başlanan Birecik Barajı’nın su tutmaya başlaması Each new find arouses renewed emotions and fuels new discussions.
41
ile ikiz villaların gün yüzüne çıkışı tam da aynı tarihlere denk düşüyor.
İkiz villalardan çıkartılan eserlerin bir bölümü Gaziantep Müze Müdür-
lüğü depolarına kaldırılırken, bir bölümü de sulardan etkilenmeyecek
koruma bölgelerine alınıyor. Ancak bu muhteşem eserlerin gözlerden
uzak depolarda tutulması da mümkün değil. Bir süre sonra aranan
mekan bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2008 yılında, bir zamanlar
Tekel İçki Fabrikası olarak kullanılan, fabrikanın kapanmasının ardından
madde bağımlılarının kullandığı bir harabeye dönüşen binanın yerine
dünya standartlarında bir müzenin inşaatına başlıyor.
Kaba inşaatı 2010 yılında biten Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi açılır
açılmaz, dünyadaki en büyük mozaik müzesi olan Tunus’taki Bardo
Müzesi’nin unvanını elinden alıyor. Yaklaşık 55 milyon dolarlık yatırımla
hayata geçen ve 30 bin metrekarelik kapalı sergi alanı bulunan müzenin
koleksiyonunda, şimdilik bin 700 metrekare mozaik eser var. Uzmanlar
‘şimdilik’ sözcüğünün altını çiziyor. Restorasyon çalışmaları sonrasında,
sergilenen mozaiklerin 2 bin 500 metrekareyi bulacağını belirtiyor.

Öykünün başı: Bir kent kuruluyor


Sonrası sonraya kalsın. Biz şimdi öykünün başına dönüyoruz. Yani, adı
bugün bile Silifke ile yaşayan Suriye Kralı Selevkos Nikator’un kararı-
na... Nikator, M.Ö. 300 yılında, günümüzdeki Nizip ilçesi sınırları içinde
bir kent kurar... Kentin adı, Fırat Nehri ve kurucusunun isminin birleş-
mesinden doğan ‘Selevkos Euphrates’tir yani Fırat Silifkesi!
M.Ö. 64 yılında Roma hakimiyetine geçen kentin adı değişir, köprü-
geçit anlamına gelen Zeugma olur. Kent, ticari ve askeri üsse dönü- Zeugma agenda
şürken, Fırat kıyılarında birbirinden lüks yamaç villaları inşa edilir. On the one hand priceless mosaics, sculptures, antique baths,
Roma İmparatorluğu’nun en büyük dördüncü kenti olan Zeugma hızla fountains, columns, on the other, the Birecik Dam project under-
zenginleşirken, istilacı komşuların hedefi haline gelir. Kent, M.S. 252’de way since 1985 and Turkey’s energy needs...
Sasani Kralı 1. Şapur’un işgaliyle, yakılıp, yıkılır. Müze, işte, kentin The discovery of the twin villas coincided with the completion of
kuruluşundan, yükselişine ve yıkımına kadar geçen bu dönemi anlatan the dam in 2000, so that salvage work became necessary before it
eserlerle dolu. retained water. The artefacts were partially taken under protection
Roma’nın, bugün Orta Doğu dediğimiz, o günün uzak coğrafyasına olan at the Gaziantep Museum and partially transferred to safe areas
büyük iştahı... O iştahla çıktığı yolculukta adım adım yayılması... Ve outside the submersion zone. However, it was not fair to keep
gittiği her yere uygarlığının damgasını vurması... Zeugma, yani ‘Köprü’ these magnificent pieces in storage rooms. The search for an
bunun izlerini günümüze ulaştırıyor. İnsanlığın ilk büyük uygarlıkların- appropriate exhibition space led to the launching in 2008, of a new
dan Roma, müzedeki eserleriyle bugünü selamlıyor. museum project on the emplacement of the former liquor factory
in Gaziantep.
The Zeugma Mosaics Museum now open since 9 September, is the
largest mosaics museum in the world taking this title over from the
Bardo Museum in Tunis which was holding the title up to this date.
Realized with a global investment cost of 55 million US dollars, it
shelters a total of 30 thousand m2 covered exhibition space. At this
stage, 1.700 m2 of mosaics are already on display; once the restora-
tion of the remaining mosaics is completed, the total surface area of
the mosaics on display at the museum will come up to 2 thousand
500 m2.

Story’s prologue: Foundation of a city


The ancient city of Zeugma, located on the river Euphrates near
present-day Turkish city Nizip/Gaziantep, was originally named
“Selevkaya Euphrates” (Turkish: Fırat Silifkesi) after Selevkos Nika-
dor, one of the generals of Alexander the Great, who founded the
city in 300 B.C. In 64 B.C. Zeugma was conquered and ruled by the
Roman Empire and with this shift the name of the city was changed
into Zeugma to mean “bridge-passage.” (Silifke survived as the name
of another Turkish town near Mersin). During Roman rule, the city
developed into a rich commercial centre due its geo-strategic
location on the Silk Road and a military base as home of a Roman
legion. High ranking Roman officials built luxury villas on the flanks
of the Euphrates while Zeugma was growing into the fourth biggest
city of the Roman Empire. In 252, Zeugma experienced an invasion
and it was fully destroyed by the Sassanid King, Shapur I. The
Museum shelters artefacts originating from that prosperous period
of two hundred years reflecting an era of refined art and culture and
the sophisticated lifestyles of the Roman elite.
Ziyaretçileri Athena karşılıyor ‘İkiz Villalar’dan detaylar (sol sayfada),
Poseidon Mozaiği (altta).
Zeugma Mozaik Müzesi’nin tasarımı sırasında, Antik Zeugma’nın, Details from the Twin Villas’ (left page),
Gaziantep’in tam ortasında canlandırılması amaçlanmış. Müzenin Poseidon Mosaic (below)
girişinde, kentin koruyucusu olan Tanrıça Athena’nın dev mermer bir
heykeli yer alıyor. Akıl, sanat, bilgelik ve barış tanrıçası Athena’nın heyke-
li önünden geçip ana binaya giren konukları, Herakles ve Helios betimli
anlaşma stelleri karşılıyor. Kommagene Kralı Antiokhos’un, Doğu ile
Batı arasında yürüttüğü denge siyasetini anlatan stellerinin ardından,
ziyaretçileri muhteşem bir tablo karşılıyor; Eros ve Psyche mozayiği! Aşkı
anlatan bu eserin kenarında, Kointus Kalpornius isimli Zeugmalı mozaik
sanatçısının imzası göze çarpıyor. Müzenin giriş katında, kentin adını 2
bin yıl sonra tekrar dünyaya duyuran Poseidon ve Euphrates villaları tüm
güzelliğiyle gözler önüne seriliyor. Bu iki villa avluları, odaları, mozaikleri
ve freskleri ile birlikte bu müzenin içinde yeniden hayat buluyor. Her biri
en az yarım milyon parçadan oluşan mozaik panolarda, Denizler Tanrısı
Poseidon, mitolojik kahraman Perseus yeniden can buluyor. Mitoloji
ve gerçek, 21’nci yüzyıl ile Antik Dönem birbiri içinde kayboluyor. Bu
görkemli manzarayı da duvarlara asılan Zeugma fotoğrafları tamamlıyor.
Ziyaretçiler bu sayede villaların nasıl bir arazi içinde konumlandığını
ve dışarıdan bakıldığında nasıl göründüğünü daha iyi anlama fırsatına
kavuşuyor.

Talanın fotoğrafı!
Ön salondan sağa doğru devam edildiğinde ise, Zeugma Mozaik
Müzesi’nin ziyaretçilerini, bir yandan hayranlık öte yandan da üzüntü
yaratan bir tablo karşılıyor; Dionsysos’un Düğünü mozayiği!
Bölgede kazılar devam ederken, korunmak üzere demir kafesle çevrilen
bu muhteşem mozaik, ne yazık ki tüm önlemlere rağmen talandan kurta-
rılamamış. Bir tünel kazıp demir kafesi aşmayı başaran hırsızlar, tablo-
nun önemli bir bölümünü çalarak kayıplara karışmış. Yürüyüş güzergahı, Athena greets the guests
Nehir Tanrıları’nın anne ve babası Okeanos ve Tethys’in resimlerinin yer Zeugma Mosaics Museum was so designed as to resurrect Zeugma
aldığı geometrik desenli mozaiklerle devam ediyor. in the middle of Gaziantep. A huge marble statue of the goddess of
Adalet, akıl ya da aşk... Tıpkı bugün olduğu gibi, Roma döneminde de wisdom and crafts, Athena, protecting goddess of the city, is placed
bütün bunlar ‘gölgede’ kalıyordu. Neyin gölgesi mi? Elbette, savaşın! directly at the entrance to the museum. Steles inscribed with treaties
Bir çift göz, savaşı hatırlatıyor. Hatırlatmakla da kalmıyor, sanki hemen and decorated with Herakles and Helios figures, reflecting the skilled
peşinizde olduğunu söylüyor. Sözünü etitğimiz gözler, Mars Heykeli’nin diplomacy of King Antiochos of Commagene, followed by the
altın ve gümüşten yapılmış gözleri. Savaş Tanrısı’nın 1.45 metre boyun- magnificent mosaic describing the love story of ‘Eros and Psyche’
daki bronz heykeli, müzenin bodrum katındaki bir sütun üzerine yerleş- and bearing the signature of mosaic artist Kointus Kalpornius meet
tirilmiş. Müzenin her yanından rahatça görülebilen heykelde, Mars bir the visitors upon their entry in the main building after passing by the
elinde mızrak, diğer elinde ise çiçek tutuyor. Bu kompozisyonla, heykel Athena sculpture. The ground floor is home to the Poseidon and
benzersiz. Çünkü Mars, ilk kez ‘bereket’ ve ‘savaş’ simgeleriyle birlikte Euphrates houses, uncovered in 2000, reconstructed here with their
sunuluyor. Yine de, çiçeğe aldanmamak gerekiyor. Ne de olsa heykelin courtyards, their rooms whose floors are covered with splendid
yüzündeki öfke dolu ifade, sanki “Kazanan mızrak olacak” diyor! mosaic pavements and walls adorned with magnificent colourful
Biraz ilerdeki Aşk Tanrıçası ise öfkeyi unutturuyor. Afrodit’in Taçlandırıl- frescoes and with mosaic panels depicting the God of the Seas,
ması isimli mozaiğin kenarında Samsath Zosimos isimli Antik Dönem Poseidon and the mythological hero Perseus; each of these panels
mozaik sanatçısının imzası okunuyor. being composed of at least half a million tiny mosaic parts. Zeugma
photographs hang on the museum walls in order to give visitors the
opportunity to see the original environment where the villas were
discovered.

Picture of the plundering


Proceeding from the front hall to the right, the visitor is met by
the mosaic depicting the marriage of Dionysos, god of wine and
grapes, to Ariadne. Sadly, six of the ten figures portrayed in
this mosaic were stolen in 1998 through a trench dug by
antiquity hunters, although it was protected by an iron
cage during the excavation labour. Following the
itinerary, one arrives at the geometrically designed
mosaics depicting Okeanos, the progenitor of river
gods with his sister and wife Tethys, mother of
the rivers of the world.
A pair of eyes, the eyes made of gold and
silver of the 1,45 m. tall bronze statue of
Mars, the God of War, placed on a column
at the basement of the museum,
43
MUHTEŞEM MÜZEYE
MUHTEŞEM AÇILIŞ
Zeugma Mozaik Müzesi’nin açılış töreninde, Başbakan Recep Tayyip Erdo-
ğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Gıda, Tarım ve Hay-
vancılık Bakanı Mehdi Eker, AK Parti Genel Başkan yardımcıları Hüseyin
Çelik ve Abdülkadir Aksu, Gaziantep Valisi Erdal Ata, Gaziantep Büyükşehir
Belediye Başkanı Asım Güzelbey hazır bulundu. Törene eşi Emine Erdoğan
ile birlikte gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu müze aynı zamanda
barışın simgesi olan bir müzedir. Diyarbakır da, Gaziantep de, Şanlıurfa da,
Adıyaman da, Kilis de, Siirt de, Bitlis de, Elazığ da bizim ve bütün Anadolu
her şehriyle 74 milyon Türk milletinindir.’’ diye konuştu. Müze, ziyarete
açıldığı ilk gün 3 binin üzerinde kişiyi ağırladı.

GRAND OPENING FOR A GLORIOUS MUSEUM

Prime Minister RecepTayyip Erdoğan, Deputy Prime Minister


Bülent Arınç, Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay,
Minister of Family and Social Policies Fatma Şahin, Minister of
Food, Agriculture and Animal Husbandry Mehdi Eker, Deputy
Chairmen of the Justice and Development Party, Hüseyin Çelik and
Abdülkadir Aksu, Governor of Gaziantep Erdal Ata, Metropolitan
Municipality Mayor of Gaziantep Asım Güzelbey participated at the
inauguration ceremony of the Zeugma Museum of Mosaics, held on
9 September 2011. Prime Minister Erdoğan who was accompanied
by his spouse Emine Erdoğan at the opening, declared: “This
museum is also a symbol of peace. Anatolia is ours with all its cities,
Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Kilis, Siirt, Bitlis, Elazığ
and belongs to the 74 million citizens of the Turkish nation as a
whole.”
The museum hosted over 3 thousand visitors on the first day of its
opening.

44
Zeugma’nın Mona Lisa’sı reminds us that justice, wisdom and love were eclipsed by war at the
İkinci katta ise, müzenin en ünlü eseri bulunuyor. Simsiyah taşlarla time of the Romans as they continue to be today. In one hand, Mars
döşenmiş, dar bir labirent müzenin konuklarını, Zeugma’nın simgesi is holding a spear and a flower in the other hand. This composition
haline gelen Çingene Kızı’na hazırlıyor. Labirent, yine simsiyah granitle makes the statue unique, because for the first time, Mars is present-
döşenmiş küçük bir odaya açılıyor; Mainad Mozayiği nam-ı diğer Çin- ed with the symbols of war and life together, but the severe face
gene Kızı karşınızda. Ürkek, hüzünlü ve meraklı gözleriyle, binlerce yıllık expression of Mars suggests that eventually the flower will be
bir bakış... Yarısı bir eşarbın altında gizlenmiş kumral saçları, kocaman overcome by the spear! Next is the mosaic depicting the Coronation
gözleriyle Çingene Kızı tüm ziyaretçileri adeta hipnotize ediyor. Üstelik of Aphrodite, Goddess of Love, signed by an artist named Samsath
odada nereye giderseniz gidin o gözlerden ve etkisinden uzaklaşıla- Zosimos, allowing us to happily move away from the idea of war.
mıyor. Gözler, onu izleyeni takip ediyor. Nerede durursanız durun,
Çingene Kızı size bakıyor. Zeugma’s Mona Lisa
Ancak odadan ve etki alanından çıkınca farkediyorsunuz: Çingene Kızı The second floor is housing the foremost piece of the museum,
aslında küçükmüş! Tıpkı Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sı gibi... symbol of Zeugma, the ‘Maenad’ Mosaic fragment, alias Gypsy Girl,
Kendisi küçük ama unutulmayacak kadar görkemli bir eser. Yine tıpkı in a small room paved with black granite to which leads a narrow
Mona Lisa gibi, müzeden çıktığınızda bile sizi izliyor. Ve merak etmek- labyrinth paved with black granite as well. With half of her brown
ten kendisini alamıyorsunuz: Acaba o gözler nelere tanık oldu? Nasıl hair under a scarf, with the wary, sorrowful and inquisitive expres-
yaşadı? Yüzlerce yıl öncesinden bugüne, belki de aynı gözlere sahip sion of her eyes, she mesmerizes onlookers from the depth of a past
Nizipli, Antepli kadınlara ne anlatıyor? thousands of years away... Leaving the room, one realizes that the
Gypsy Girl mosaic was rather small in size. But she follows you even
after you leave the museum such as in the case of Mona Lisa,
another great work of art of small size. You keep wondering about
what she might have witnessed with her eyes, about how she lived
Zeugma Mozaik Müzesi’nden genel görünüm.
and what her expression evokes today for the women of the region
General view from Zeugma Mosaics Museum. likely to have similar eyes...
46
ARKEOLOJİ
ÖYKÜLERİ
Archaeological
Stories

Yazı-Text
Fügen Yıldırım
Fotoğraflar-Photos
Rasim Konyar

Taşa
Çeviren
Bakışlar
o, bakışlarıyla insanları taşa çeviren kötücül
bir yaratık mı, yoksa bir zamanlar güzelliğiyle
tanrıçaları bile kıskandıran masum bir genç kız mı?
mitolojinin yılan saçlı dişi anti-kahramanı medusa’ya
haksızlık ediyor olabileceğimizi hiç düşündünüz mü?

Petrıfyıng Gaze
IS SHE A MONSTER PETRIFYING THOSE WHO LOOK AT HER,
OR AN INNOCENT YOUNG MAIDEN WHO, ONCE UPON A TIME,
WAS MAKING GODDESSES JEALOUS WITH HER BEAUTY? ARE
WE PERHAPS BEING UNJUST TOWARDS MYTHOLOGY’S
FEMALE ANTI-HERO WITH HER HAIR MADE OUT OF SNAKES?

İstanbul Yerebatan Sarayı’nda sütun ayağı olarak duran Medusa başı (solda) ve Benvenuto
Cellini’nin Floransa, Loggia’daki heykelinden detay; Gorgon, Medusa başı.
Medusa Head used as column pedestal at the Sunken Cistern, İstanbul (left) and Detail from
Benvenuto Cellini’s Gorgon, Medusa head statue, Florence Loggia.
A round and relatively big face,
well-shaped slightly opened
lips, droopy eyebrows as if she
üyükçe, yuvarlak bir yüz, biçimli, hafifçe aralan- was sad, and sorrowful eyes
mış dudaklar, üzülmüşcesine kıvrılıp aşağıya glazing at a direction
sarkan kaşlar ve kaşların altında bizim gör- outside the scope of our
mediğimiz bir yerlere dalmış gitmiş kederli sight... And a fullness of
gözler... Ve bir de kıvır kıvır aşağıya sarkan hair hanging down in
saçlar. Ama iyice bakınca onların saç kıvrımları değil de kıvır curls. Taking a closer
kıvır yılanlardan oluşan bir küme olduğunu görüyorsunuz. look, you realize that
Anadolu’daki İon tapınakları içinde en büyük ve zengin olanı those are not hair curls,
Didim’deki Didima Apollon Tapınağı’nın bahçe kısmında, but a flock of curly
girişin sağında yer alan bu baş figürü kimilerine ürkütücü snakes. Placed at the
gelebilir, kimileri için ise trajik bir öyküyü hatırlatmaktadır. entrance of Didyma,
Öykünün kahramanı, Yunan mitolojisinin bereketli toprakla- Anatolia’s largest and
rında kendisine yer bulmuş bir figür. Malum, Yunan mitolojisi richest Ionian sanctuary
son derece zengin bir yelpazeye sahip. Olympos’un ölümsüz, containing a Temple and
önemli tanrıları, Olympos’un daha az önemli tanrıları, yarı tanrı- Oracle of Apollo, this stone-
ları, sularda, yeraltında yaşayan tanrılar ve bu dünyaların önemli- carved head figure may appear
önemsiz, ölümlü-ölümsüz, çeşit çeşit mahlukatı... İşte bunlardan biri scary to some, but remind others
de yeryüzünde yaşayan, ne insan ne de tanrı olan yaratıklar arasında of a tragic story. The hero of the story is
yer alan ‘Gorgonlardı’. a figure having acquired a special place on mythology’s fertile
Üç kız kardeş olan Gorgonlar arasında tek ölümlü olan Medusa’ydı soil, as the female monster whose ugliness was turning onlookers
ve bu durum kaçınılmaz olarak onun öyküsünün de sonunu getire- gazing directly upon her to stone. Indeed, Greek mythology is
cekti. Bakışları insanı taşa çeviren kanatlı yaratıklar; Gorgonlar’dan endowed with a vast variety of figures, the Olympos gods, the
yılan saçlı Medusa hakkında mitolojide birkaç rivayet bulunuyor. lesser gods, the semi-gods, gods living in oceans, those living in
Ancak hepsinin bir ortak noktası var ki; o da Medusa’nın, Argos Kralı the underground, and the monsters, a multitude of important,
Akrisios’un kızı Danae ile tanrılar tanrısı Zeus’un oğlu olan Perseus less important, immortal and mortal, neither divine nor human
tarafından başı kesilerek öldürüldüğü... Ve Medusa’nın kanından creatures of that universe... The Gorgons were three sisters
kanatlı at Pegasos ve Khrysaor’un doğmuş olduğu... belonging to this group of in-between monsters living on earth
and among them, the only mortal was Medusa; this situation
Athena’nın gazabı would inevitably bring her story to a tragic end.There are different
Gelelim ‘korkudan taş kesildim’ deyiminin müsebbibi olan versions of Medusa’s story in mythology, but the common
Medusa’nın, çekinmekten çok belki de üzülmemiz gereken halinin features in this variety are that Medusa was decapitated by
öyküsüne... Medusa, çok güzel bir genç kızdır. Tanrıları peşinden Perseus, son of Zeus and Danae, daughter of Akrisios, the King of
koşturan bu güzellik abidesi, Yunan mitolojisinde haset, bencil- Argos, and that Pegasos, the winged horse and the golden-
lik, kıskançlık, fitne, öfke gibi insani zaaflarıyla her türlü karışıklığa sworded giant, Khrysaor were born from Medusa’s blood...
sebebiyet veren tanrıçaları da fazlasıyla rahatsız etmektedir. Zeus’un
en sevdiği kızı tanrıça Athena da, Medusa’dan pek haz etmemek- Athena’s rage
tedir. Denizlerin ve yeraltı ırmaklarının efendisi tanrı Poseidon da Let us now grasp the story of Medusa who is at the origin of the
Medusa’ya hayranlık duymaktadır. Öylesine başı dönmüştür ki, expression “being petrified by fear”. A story which might lead us
günün birinde Athena’nın tapınağında Medusa’ya zorla sahip olur. to feel sad about her rather than being afraid. Athena, the
Aşırı gururlu, duygusuz Tanrıça Athena, bu durumu kendisi için aşa- favourite daughter of Zeus was jealous of Medusa who was
ğılayıcı bulur ve Medusa’yı, ‘Gorgon’ yaparak cezalandırır. Medusa originally a ravishingly beautiful maiden, “the jealous aspiration
çirkinleşmiş, saçları yılana dönüşmüştür. O artık yüzüne bakanların of many suitors.” She served as priestess in Athena’s temple, but
taş kesildiği bir ucubedir. Bununla da yetinmeyen Athena, Perseus’a when the “Lord of the Sea” Poseidon engaged in sexual
yardım ederek ona Medusa’nın başını kes- intercourse with her (or raped her rather) in Athena’s temple, the
tirir. Medusa ölürken ondan sıçrayan enraged and jealous Athena found this situation demeaning for
kan damlaları Libya çöllerine dü- her and, choosing not to punish Poseidon, transformed Medusa’s
şer ve yılana dönüşür. Perseus, beautiful hair to serpents and made her face so ugly that the
Medusa’nın kesik kafasını mere sight of it would turn onlookers into stone. Athena’s rage
alır gider. Athena ise onun was not yet appeased and she persuaded and guided the hero
iki damla kanını, Atina Perseus to behead Medusa whose blood was spilled on the
kralı Erekhtheus’a hediye Libyan desert and turned into snakes. Perseus left taking with
eder. Bu iki damladan biri him Medusa’s head. Athena presented two drops of Medusa’s
öldürücü bir zehir, diğeri blood as gift to the king of Athens, Erekhtheus. One of these two
ise tüm hastalıklara deva drops was a deadly poison, the other an elixir healing all
olan bir panzehirdir. diseases.

Libya’daki Leptis Magna Antik Kenti’nde yer alan bir Medusa madalyonu (üstte), Demre, Myra Antik Kenti’nden Medusa başı (sol
altta), Didim’deki Apollon Tapınağı’nda yer alan Medusa yüzleri (sağ sayfa).
Medusa Medallion from Leptis Magna Ancient city In Libya (above), Medusa Head from Demre, Myra Ancient City (below left),
Medusa face depictions at the Apollo Temple in Didyma (right page).
48
Promised head
Here is a story extending in length as the intertwined chain of events
develops... In Greek mythology, stories are linked to each other and
get often intermingled. Such is the case of Perseus’ story in which
Medusa’s tragedy appears as an episode at a certain juncture. The
story of Perseus develops as follow: Akrisios, King of Argos learns
that his grandchild to be born would kill him one day. When his
daughter Danae gives birth to a son, he locks his daughter and his
grandson Perseus in a trunk which is thrown into the sea. A good-
hearted fisher Diktys and his wife save Danae and Perseus from their
trunk and the two live together with the fisher’s family for many
years. The brother of Diktys, Polydektes, who is the king of Seriphos,
decides to marry Danae and preparations are being made for their
wedding. Perseus must give a wedding present to the king but he
has nothing. The king tells him that what he wants the most is the
head of Medusa, the only mortal of the three Gorgon sisters...
Perseus leaves to fetch the Gorgon’s head for offering it to King
Polydektes as a gift. In his conquest, he receives a mirrored shield
from Athena, winged sandals from Hermes, a sword, and Hades ‘cap
of invisibility. Athena points out Medusa in her sleep to Perseus, as
Vaat edilen baş being the only one of the three Gorgons who is mortal, and Perseus
İşte olaylar örgüsünün zincirleme uzayıp gitiği bir öykü... Yunan mi- is able to slay her with the sword he received from Hermes, while
tolojisinde hikayeler hikayelere bağlanır ve zaman zaman birbirinin looking at the reflection from the mirrored shield he received from
içine geçer. Perseus’un öyküsünde olduğu gibi... Medusa adı bu olaylar Athena, thus avoiding to be turned into stone, and places the head
örgüsünün bir köşesinde karşımıza çıkar. Özetleyelim: Argos Kralı Akri- in his magic case. The two other immortal Gorgon sisters, Stheno
sios, doğacak torununun günün birinde kendisini öldüreceğini öğrenir. and Euryale wake up to their sister’s screaming and begin to chase
Kızı Danae’nın bir oğlu olunca, onu ve torunu Perseus’u bir sandığa Perseus who puts on the cap of invisibility he received from Hades
koyarak denize attırır. İyi yürekli balıkçı Diktys ve karısı tarafından and disappears. Angry, the Gorgons return to their island. Medusa
kurtarılan ana-oğul onlarla birlikte yıllarca yaşar. Balıkçının kardeşi ve dies but Perseus’ story continues. According to a different version,
o ülkenin kralı olan Polydektes, Danae ile evlenmek ister ve hazırlıklar Perseus uses Medusa’s head as a weapon until he gives it to the
başlar. Haliyle evlenmek üzere olan krala hediye vermek gerekir ama goddess Athena who decorates her shield with it. There is also one
gelgelelim Perseus’un verecek bir şeyi yoktur. Aklına kralın ‘dünyada version according to which, Medusa was pregnant by Poseidon when
en çok istediği şeyin bir Gorgon başı’ olduğu gelir ve krala Gorgon Perseus beheaded her, and that Pegasus, the winged horse, and

49
SARNIÇTAKİ MEDUSA HEADS
MEDUSA AT THE SUNKEN
BAŞLARI CISTERN

Tarihi miraslar açısından etkileyici bir yelpazeye ve zenginliğe Two illustrious examples of the figures known as Gorgon or Medusa heads
sahip olan ülkemizde, Medusa ya da Gorgon başları olarak bili- are located at the Sunken (Basilica) Cistern near the Hagia Sophia in
nen figürlerden iki tanesi de İstanbul’da, Yerebatan Sarnıcı’nda İstanbul. Located in the northwest corner of the cistern the bases of two
bulunuyor. Roma Çağı’na ait iki Medusa başı, sarnıçtaki iki columns reuse blocks carved with the visage of Medusa. The origin of the
sütunun altında kaide olarak kullanılmış. IV. yüzyıla ait bu two heads dated to the IVth century AD, is unknown, though it is believed
başların hangi yapıtlardan alındığı meçhul ama araştırmacıların that the heads were brought to the cistern after being removed from a
tahmini, antik bir yapıdan sökülerek getirildiği ve sarnıcın inşası building of the late Roman period. There is no written evidence which
sırasında, sütunların kısa gelen gövdelerini yükseltmek amacıyla suggests that they were used as column pedestals previously. Tradition has
sütun kaidesine ihtiyaç duyulduğu için kullanıldığı yönünde. Eski it that the blocks are oriented sideways and inverted in order to negate the
Bizans’ta, kılıç kabzalarında ve sütun kaidelerinde ters ve yan power of the Gorgons’ gaze. However it is also supposed that they were
olarak kullanılan Medusa başlarının kötülükleri uzak tutacağı- placed sideways and upside down only to be the proper size to support
na inanılırmış. Bunun örneğini Yerebatan Sarnıcı’ndaki sütun their columns. On the other hand, it is said that many Byzantium era
kaidelerine biri ters diğeri ise yan olarak yerleştirilen iki Medusa sword handles and columns were engraved with her head upside down in
başında görmek mümkün. connection with her believed protective power.

50
Medusa’nın başını getirmeyi vaat ederek yollara düşer. Khrysaor, the golden-sworded giant, sprang from her agonizing
Olympos’un iki tanrısı Athena ve Hermes, genç adama body.
yardım ederler. Büyülü başlık, kanatlı sandallar ve
büyülü bir çantayı ele geçirdiği nice serüvenden sonra Pearl of the Apollo Temple
Perseus, Gorgonlar’ın yaşadığı adaya varır. Medusa known in mythology, for her power to petrify her
Şans bu ya, adaya vardığında Gorgonlar’ın onlookers, has also an important place in present-day literature
üçü de uyumaktadır. Bu sırada Athena and cinematography as an anti-hero reference. She is, among
yanında belirir ve ona bir kalkan vererek, other, the most precious symbol of the Apollo Temple in Didyma.
“Gorgon Medusa’ya yaklaşırsın ama yüzü- Due to the strong powers attributed to her, it is no wonder that
ne bakamazsın. Bu kalkan ayna gibi parlar. her various depictions were used in reliefs as a protective symbol
Kalkana bakarak varırsın Medusa’nın yanı- against evil forces. It is also due to its believed protective power
na; yine kalkana bakarak başını kesersin.” that the stone-carved Medusa head is present at the entrance of
der ona. Kalkana bakan Perseus, Gorgonlar’ı theTemple and Oracle of Apollo in the sanctuary of Didyma. One
rahatlıkla görür. Athena, “Sthenno ve comes across a number of incomplete Medusa figures in the
Euryale ölümsüzdür.” diyerek ölümlü temple as well.
Medusa’yı işaret eder. Perseus usulca Amongst the three mythological Gorgon sisters, the most
yaklaşır ve Hermes’in verdiği keskin kılıçla unfortunate was certainly Medusa... While people in the Antique
bir vuruşta keser Medusa’nın başını, büyülü Age hoped being protected from evil by her, she herself had
çantaya koyar. Kardeşlerinin çığlığına unfortunately not been able to protect her own head from
uyanan Gorgonlar, Perseus’u kovalamaya Perseus. Let us decide now, are we going to regret her tragic story
başlarlar. Büyülü başlığı giyen Perseus or are we going to be afraid of her? Better let us forget about such
görünmez olur. Gorgonlar, homurdana- choice and enjoy the charm of the fantastic stories emanating
rak adalarına geri dönerler. Medusa ölür from the fertile soil of mythology.
ama Perseus’un öyküsü sürer. Mitolojide
Perseus’un, Medusa’nın kestiği kafasını
Athena’ya hediye ettiği; savaşçı tanrıçanın,
Medusa’nın kesik başıyla kalkanını süslediği de
geçer.

Apollon tapınağı’nın incisi


Kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahip
olması ile mitolojide, günümüzde ise sinema ve
edebiyatta bir bakıma anti-kahraman olarak yeri-
ni koruyan Medusa, Didima Apollon Tapınağı’nın
ve Didim’in önemli sembollerinden biri. Böyle
bir gücü temsil etmesi nedeniyle, Medusa kabart-
ma ve resimlerinin özel yapıları her türlü kötülük-
ten korunmak için kullanılması şaşırtıcı olmasa
gerek. Eski Yunan’da kehanet merkezi olarak özel
bir değere sahip olan ve mukaddes emanetleri, zengin
hazineleri, kutsal suyu ve kutsal koruluğu ile tanınan
Apollon Tapınağı’ndaki Medusa figürünün, koruyucu
rolü nedeniyle burada bulunduğu anlaşılıyor. Tapınakta
ayrıca çeşitli nedenlerle yarım kalmış bir çok Medusa figürüne
rastlamak da mümkün.
Mitolojik kahramanlar olan üç dişi Gorgon’un en talihsizi şüphe
yok ki Medusa... Eski çağlardaki insanlar, kendilerini kötülüklerden
koruyacağına inandıkları Medusa’dan medet umarken, o başını
Perseus’tan koruyamamış ne yazık ki. Şimdi karar verin, Medusa’dan
korkalım mı, yoksa acıyalım mı? İyisi mi boşverelim buna ve mitoloji-
nin bereketli topraklarından fışkıran bu hikayelerin büyüsünü içimize
sindirip tadını çıkaralım.

Gorgon Medusa başı rölyefi (yukarıda) ve Benvenuto Cellini’nin Floransa’daki


ünlü heykeli: “Perseus, Medusa’nın başını kopardıktan sonra havaya kaldırır”
(sağda).
Gorgon Medusa head relief (above) and Famous statue by Benvenuto Cellini,
Florence: ‘Perseus with the Head of Medusa’ (right).
51
arkeolojiyi
fantezilerine alet
edip şöhret ve servet
kazanan danıken...
kendi gömdüğü taşları
keşfedip inanılmaz
bir sahtekarlığa

ay’ın
imza atan fujimura...
dehasını ve tarihi
başarısını talanıyla
gölgeleyen
schlıemann... bu sayıda,
sandık odası’nın
karanlık köşelerinde
karanlık yüzü
dolaşıyoruz.

DARK SIDE OF THE MOON


DÄNIKEN WHO GAINED FAME AND FORTUNE BY MISUSING ARCHAEOLOGY FOR
THE SAKE OF HIS FANTASIES... FUJIMARA WHO UNEARTHED STONES BURIED BY
HIMSELF AND PRESENTED THEM AS HISTORICAL ARTEFACTS... SCHLIEMANN
WHO OVERSHADOWED HIS GENIUS AND HIS GREAT SUCCESS BY PLUNDERING
TROY... IN OUR PRESENT ISSUE, WE TAKE A LOOK AT THE DARK CORNERS OF THE
STORAGE ROOM.
yazı/text: Aylin Şen

19’uncu yüzyılda İtalya, Pompei’de bir kazı çalışmasını gösteren Bayar imzalı ilüstrasyon.
Illustration signed Bayar depicting the 19th century Pompeii excavation.
52
Erich von Däniken’s interest for archaeology was limited to
studying certain sacred ancient texts during his years at
university. But he managed to gain a worldwide fame
rich von Daniken’in arke- through archaeology. He published several books
oloji ile ilgisi, üniversite translated into various languages which provoked
yıllarında bazı antik kutsal a wave of curiosity amongst the public. He
metinleri incelemekten described some archaeological findings as
ibaretti. Ama arkeoloji evidence of the ‘Chariots of the Gods’ sent to
üzerinden dünyanın en ünlü ismi olmayı earth by extra-terrestrial beings... He claimed
başardı. Kitap üstüne kitap yazdı. Onlar- having discovered the way leading from the pyra-
ca dile çevrilen o kitaplarla heyecan dal- mids to our ancestors from outer space! He inspired
gası yarattı. Buluntuları kah uzaylıların numerous films and ‘mystery’ oriented esoteric
dünyaya gönderdiği ‘arabalar’ diye productions.
yorumladı... Kah piramitlerden uzaylı All this charivari was far from being fun for those who
atalarımıza giden yolu keşfetti! Pek consider archaeology a real scientific discipline. People
çok filme ya da ‘gizem’ programla- like Däniken were always there. But no one before him had
rına ilham kaynağı oldu. the audacity to travel that far! Certainly, every now and
Elbette bütün bu ‘eğlence’, arke- then someone was claiming to have discovered Noah’s Ark,
olojiyi turistik malzeme değil bir others pretending to have located lost city Atlantis!
‘bilim dalı’ olarak görenler için değildi. Many a forgery, scandal and dirty laundry are to be found in
Bilim insanları, Daniken gibi isimlere aşinaydı. archaeology’s ‘storage room’. The last one was staged
Gerçi hemen hiçbiri onun kadar uzak mesafe- publicly a few years ago, in front of the cameras, with full
lere uçmamıştı! Yine de birkaç yılda bir, kimisi proof evidence.
çıkıp örneğin “Nuh’un Gemisi’ni bulduk” At centre stage was the so-called ‘amateur’ Japanese archae-
diye ortalığı ayağa kaldırırdı. Kayıp ülke ologist Shinichi Fujimura. Although an amateur, he already
Atlantis’in yerini keşfedenlerin sayısı called his own a series of achievements to make profession-
da az değildi doğrusu! als jealous. The archaeological artefacts he discovered were
Arkeolojinin ‘sandık odası’ böyle nice amazing. Over and above, he made great strides, in the
sahtekarlıklar, skandallar, kirli çama- 1990’s, in the field of ‘‘first human settlements’ traces in
şırlar saklıyordu. Üstelik, onların so- Japan’’. Thanks to his accomplishments, he was assigned,
nuncusu daha birkaç yıl önce dünyanın although an amateur, to the post of Director of Tohoku
gözleri önüne serildi. Hem de kameranın Palaeolithic Institute, as a first in the institution’s history.
tanıklığında, yani inkar edilemeyecek In the words of the Japanese media, Fujimura’s ‘magic
kanıtlarla. hands’ were creating miracles. He was blessed with such
Olayın odak noktasında, ‘amatör’ bir ar- great instinct that he discovered the artefacts as if he
keolog olan Japon Shinichi Fujimura vardı. buried them with his own hands.
Amatördü belki ama değme uzmanlara taş After a while, the sentence “as if he buried them with
çıkartan başarılara imza atıyordu. Bulduğu his own hands”, turned out to become a seriously
arkeolojik parçalar baş döndürücüydü. Dahası, questioned suspicion in the science world, as well as
1990’lı yıllarda ‘Japonya topraklarındaki ilk a frequently asked question by the Japanese media.
insan izleri’ konusunda önemli bir mesafe In 2000, a bold news team finally ended up unmask-
katetmişti. Bu çalışmalarla kendisi de bir ‘ilk’ ing Fujimura’s doings. They succeeded in shooting
gerçekleştirdi. Amatör olmasına rağmen, To- Fujimura red-handed while he was burying some
hoku Paleolitik Enstitüsü’nün başına getirildi. previously carved or chiselled stones into ground.
Japon basınının deyişiyle Fujimura’nın ‘sihirli Unaware of that, Fujimura was presenting, in the
elleri’ mucizeler yaratıyordu. Öylesine bir following days, his so-called new findings to the
sezgisi vardı ki, buluntuları sanki elleriyle press as 570 thousand years old historical artefacts.
gömmüş gibi ortaya çıkartıveriyordu. He and his team were so happy and proud about
‘Elleriyle gömmüş gibi’ mi? Bir süre sonra their new discovery. But their joy and happiness did
bu soru bilim dünyasının da Japon medya- not last very long. In the aftermath of that press
sının da ciddiye aldığı bir şüpheye dönüştü. conference, the daily newspaper, Mainichi Shimbun,
2000 yılında bir haber ekibinin çabası da published on 5th November 2000 the photos of the
Fujimura’nın foyasını ortaya çıkardı. Haber- scandal showing clearly, without the trace of any
doubt, Fujimura during his burying activity.
Fujimura did not deny his fraud. He accepted it and
apologized. He declared that he was doing all this
because of a “passion beyond his control”. Fujimura’s
career came to an end. But there was more to it, the
168 excavations he performed earlier proved to be
Schliemann için Almanya’da basılan pullar fake as well and that put the Japanese archaeological
(üstte), Schliemann Truva hazinesini bulduğu community in panic, because it meant that all the
zaman, mücevherleri ilk önce eşine takmış ve
onu böyle fotoğraflamıştı (altta).
findings and artefacts, believed for 15 years to be
German Postage stamps honouring Schliemann related to the history of the Palaeolithic Age in Japan,
(above). Schliemann adorned first his wife with
the golden jewellery found in Troy and
were “manufactured” by Fujimura and would have to
photographed her (below). be entirely discarded.
53
Amateur Fujimura’s hoax... Another amateur Däniken’s fantasies...
These are only two examples from the storage room of archaeology.
There is one more well-known infamous story of close interest to our
country; namely the wheeling and dealings of Heinrich Schliemann,
considered by some to be the ’genius who discovered the history of
the world’ but qualified as a greedy ‘history plunderer’ by others.
For Turkey, Heinrich Schliemann’s connotation is altogether differ-
ent. He is the person who smuggled the greatest number of histori-
cal artefacts out of our country.
Born in 1822, Heinrich Schliemann was, from his very childhood on,
focused on the history of Troy, as portrayed in the verses of Homer-
os, partly due to the influence of his father who was a pastor. His
youth and education were evermore fuelled with the imagination of
historic Troy. His dream was to be the one to discover it one day. Of
course, he needed money to realize his dream. First he started a
commercial business through which he made a considerable
fortune. Meanwhile he studied ancient and modern Greek language.
He even married a woman who would share his dream, Sophia
Engastromenos from Athens, who accompanied him throughout all
his adventures. When he finally decided that the day had come, he
closed down his business and came to the neighbourhood of
present-day Çanakkale (the Dardanelles). Having obtained the
necessary authorization from the Ottoman Government, he em-
barked upon his excavations.
On a warm May day in 1873, the digging on the Hisarlık hill reached
the point yearned for by any excavation. A pickaxe reported the
existence of ‘something down there’. There was indeed a lot more
than ‘something’ under that hill; they found a lot of items in the
Truva örenyerinde tarihteki tüm yerleşim katmanlarının görülebildiği alan. course of the ensuing days. Schliemann imagined that he had
The area of the Troy historical site where layers of all different historical
periods are visible. discovered the treasure of Priamos, the legendary king of Troy. He
was wrong on that point, because the treasure found was dated back
to one thousand years earlier than Priamos. But he was right on
another point, namely that the ancient city of Troy was indeed
ciler, peşine düştüğü Fujimura’yı, önceden yontularak hazırlanmış located under that hill.
taşları gizlice gömerken çekti. The saga nourishing the history, art and culture of the Western
Birkaç gün sonra Fujimura, 570 bin yıllık bir buluntunun müjdesiy- world, as told by the great poet Homeros, was lying there in front of
le bir kez daha medyanın karşısına çıttı. O da ekibi de çok mutlu, his eyes. From the very outset, the unearthed silver vases, chalices,
gururluydu. Ancak bu, uzun sürmedi. Basın toplantısının hemen dishes, golden and copper cups, golden necklaces, earrings, crowns,
ertesinde, 5 Kasım 2000 günü Japonya’nın en büyük gazetelerinden glaives, shields and over 9 thousand small ornament pieces made of
Mainichi Shimbun sahtekarlığın fotoğraflarını yayınladı.Fotoğraflar, precious metals were decorating the tables in their barracks.
Fujimura’nın buluntuları gömdüğünü hiçbir tartışmaya yer vermeye- In subsequent excavations, five burial chambers were discovered.
cek kadar açık biçimde kanıtlıyordu. Golden masks, chalices and extremely beautiful jewellery, buried
Zaten o da inkara kalkışmadı. Sahtekarlığı kabul edip özür dile- along with the dead 3 thousand 500 years ago were unearthed. The
di. ‘Engel olamadığı bir tutku yüzünden’ bunları yaptığını söyledi. artefacts found there, were priceless pieces which would deliver
Fujimura’nın kariyeri sona ermişti. Ancak iş bununla kalmıyordu. precious information on antique history; they were unique! And, in
Daha önceki 168 kazısının da aynı şekilde ‘sahte’olduğu ortaya Schliemann’s eyes, they belonged ‘only’ to him... He gave as present
çıkınca, Japon arkeoloji camiası, ‘Eyvah’ dedi. Çünkü, bu yaklaşık 15 to his wife Sophia, two of the most precious pieces, a splendid
yıl boyunca keşfedildiği sanılan Japon paleolitik dönemiyle ilgili tüm golden diadem and a golden necklace. And, disregarding totally the
bulguların da çöpe atılması anlamına geliyordu. agreement reached with the Ottoman Government and without any
Amatör arkeolog Fujimura’nın sahtekarlığı... Bir başka amatör arke- notice to the authorities, Schliemann smuggled almost all of the
olog Daniken’in fantezileri... Arkeolojinin sandık odasından sadece uncovered artefacts out of Turkey.
iki örnek. Ama, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir başka örnek var It is a matter of debate to understand how he was able to overcome
ki, onu kimileri ‘dünyanın tarihini keşfeden dahi’ diye nitelendiriyor; the controls and inspections. However, one point is certain; Schlie-
kimileri de para düşkünü bir ‘tarih soyguncusu’. mann was the champion, the leading plunderer among all those
Heinrich Schlieman’ın Türkiye için bambaşka bir anlamı var: O, bu plunderers of our country’s heritage. The pillage was of such dimen-
topraklardan en fazla tarihi eseri yurt dışına kaçıran kişi. sion that it continued to titillate imaginations, many years after his
1822 doğumlu Heinrich Schliemann, papaz babasının da etkisiy- death, during the hottest days of the Second World War. Until 1945,
le daha çocuk yaşta geçmişe ve özellikle Homeros’un dizeleriyle the treasure consisting of several thousand pieces was kept in a
Truva’ya kilitlenmişti. Gençliği, eğitimi hep bu hayalle geçti. Ama shelter under Berlin’s zoological gardens. The Russian occupation
hayalini gerçekleştirebilmek için önce para sağlaması gerekiyordu. forces transferred one part of the collection to Moscow. Today,
Ticarete atılıp, büyük bir servet sahibi oldu. Yanı sıra, eski ve yeni Germans claim that the whole collection should be returned to
Yunanca çalıştı. Evliliğini bile hayaline eşlik edecek bir kadınla yaptı. them, Russians want to keep as a part of their war reparations;
Daha sonra bütün çalışmalarına katılacak olan Atinalı Sophia En- Greeks claim that this treasure should be handed over to them as
gastromenos ile evlendi. Derken beklediği günün geldiğine hükmetti. part of Greek civilization’s heritage.
Ticarethanesini kapatıp Çanakkale yakınlarına geldi; Osmanlı hükü- Turkey on its part did certainly not give up its claims on that collec-
54
metinden izin alıp kazılara başladı. 1873 mayısının sıcak bir gününde tion originating from the heart of his own territory. In recent years,
Hisarlık tepesindeki kazı, her kazı ekibinin düşlediği ana ulaştı. Bir Turkey obtained successful results in a series of legal struggles and
kazma ‘aşağıda bir şeyler var’ müjdesini verdi. Gerçekten de ilerle- diplomatic negotiations aimed at recovering certain items of its
yen günlerde aşağıda bir şeylerin hatta çok şeyin olduğu anlaşıldı. heritage from various museums in Western countries. Nobody can say
Schliemann, bulduklarının Truva’nın efsane kralı Priamos’un hazi- yet what the future will bring for the Trojan treasure. What we know
nesi olduğunu düşündü. Yanılıyordu, çünkü hazine, Priamos’tan bin with certainty is that Schliemann’s excavations occupy a quite differ-
yıl kadar öncesine işaretleniyordu. Ama haklıydı, çünkü Truva’nın ent place at the storage room of archaeology. A place where its
kalıntıları o tepenin altındaydı. contributions to history are written on snow-white and the plundering
Batı dünyasının tarihini, sanatını, kültürünü besleyen Homeros ‘un of the treasure on pitch-black pages...
anlattıkları gözlerinin önündeydi. Daha ilk günden gümüş vazolar,
kadehler, tabaklar, altın ve bakır kupalar, altın kolyeler, küpeler,
taçlar, kılıçlar, kalkanlar ve değerli madenlerden yapılmış 9 bin küçük
parça, barakalarındaki masanın üstünü süslüyordu.
Buluntular o kadarla kalmadı. Sonraki kazılarda beş mezar odası
ortaya çıkartıldı. 3 bin 500 yıl önce ölülerle gömülen; altın maskeler,
kadehler ve olağanüstü güzellikte mücevherler bulundu. Buluntular
tarihi aydınlatmak açısından öylesine değerliydi ki, paha biçilemez-
di. Eşsizdi. Ve Schliemann’a göre ‘sadece onun’du. O kadar ki, en
değerli parçalardan altın bir başlık ve kolyeyi eşi Sophia’ya hediye
etmişti. Elbette bununla kalmamıştı. Kazıda bulduğu hemen hemen
her şeyi -anlaşmasının aksine- yetkililere haber bile vermeden yurt
dışına çıkardı.
Bunu nasıl yapabildiği, denetimleri nasıl aşabildiği tümüyle ayrı bir
tartışma konusu. Ancak açık olan şu; Schliemann Türkiye toprakla-
rını talan edenlerin başında geliyordu. Hem de öylesine bir talandı
ki bu, onun ölümünden çok sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın en sıcak
günlerinde bile akılları kurcalamıştı. Binlerce parçadan oluşan
hazine, 1945 yılına kadar Berlin’de bir hayvanat bahçesinde gizlen-
miş ve savaş sonrasında bir kısmı Ruslar tarafından Moskova’ya
götürülmüştü. Schliemann’ın bulduğu hazine üzerinde; hem ‘bizden
götürüldü’ diye Almanlar, hem ‘savaş tazminatımız’ diye Ruslar,
hem de ‘o hazine Yunan uygarlığının mirası’ diye Yunanlılar hak
iddia ediyor. Schliemann’ın Atina’da bulunan mezarı (üstte).
Türkiye de, hiç kuşkusuz, son yıllarda başarılı sonuçlar aldığı örnek- Schliemann’ın Truva Antik Kenti’nde başlattığı kazı alanı bugün ‘Schliemann
Yarması’ olarak anılıyor. Burada açılan 40 metre genişlik ve 17 metre derinliğindeki
lerdeki gibi, o hazine için mücadele veriyor. Sonuç ne olur, kimbi- çukur kazılarında değerli pek çok eser yok olmuştu.
lir! Bilinen şu: Schliemann’ın kazısı arkeolojinin sandık odasında Schliemann’s tomb in Athens (above).
bambaşka bir yer tutuyor. Tarihe katkılarıyla beyaz, talanıyla siyah Schliemann’s excavation area at Troy Ancient City is referred to today as the
‘Schliemann Crevasse’. Many treasures originating from the 40 m. wide and 17 m.
sayfaların yazıldığı bir yer... deep trench dug here had disappeared.

55
56
MÜZELER
Museums

Yazı -Text
Hümeyra Konyar
Fotoğraflar-Photos
Rasim Konyar

a KA
TO
T
tatürk
evi ve etnografya müzesi

mustafa kemal, gerek kurtuluş savaşı öncesinde


gerekse cumhuriyet döneminde anadolu’da pek
çok ile gitmişti. halk, bu ziyaretleri sırasında
kaldığı evlere her zaman sahip çıkmış, kültür
ve turizm bakanlığı da bu evleri tek tek
restore ederek atatürk müze evleri haline
dönüştürmüştü. bu müzelerde, ülkenin dört
bir yanında verilen bağımsızlık savaşının anı
ve belgeleri sergileniyor ve gelecek kuşaklar
için saklanıyor. işte tokat’taki atatürk evi ve
etnografya müzesi de bu zincir evlerden, hatta
en önemlilerinden biri.

The Atatürk House and


Ethnographic Museum in Tokat
TURKISH PEOPLE NURTURE AN EMOTIONAL ATTACHMENT TOWARDS
THE HOUSES WHERE THEIR NATIONAL HERO, MUSTAFA KEMAL
ATATÜRK, VICTORIOUS COMMANDER IN CHIEF OF THE LIBERATION WAR
AND FOUNDER OF THE TURKISH REPUBLIC, STAYED IN EACH CITY
DURING HIS VISITS AROUND TURKEY THROUGHOUT THE LIBERATION
WAR AS WELL AS THEREAFTER, AS FIRST PRESIDENT OF THE REPUBLIC.
THE MINISTRY OF CULTURE AND TOURISM RESTORED THESE HOUSES
AND CONVERTED THEM INTO MUSEUMS WHERE THE MEMORIES AND
DOCUMENTS OF THAT PERIOD ARE KEPT UNDER PROTECTION FOR THE
BENEFIT OF FUTURE GENERATIONS. THE TOKAT ATATÜRK HOUSE AND
ETHNOGRAPHIC MUSEUM IS ONE OF THE MAJOR LINKS IN THIS CHAIN.

57
Mustafa Kemal inaugurated his struggle for the liberation of
Anatolia from enemy occupation, in the city of Samsun on
Turkey’s Black Sea side. Then, he fostered the organization of the
ustafa Kemal, Anadolu’yu düşman işgalinden popular resistance through meetings held in Amasya, Sivas and
kurtarmak ve yeni Türkiye Cumhuriyet’ini kurmak Erzurum. He continued to travel throughout Turkey in the years
için başlattığı bağımsızlık savaşının ilk adımlarını following victory and the Proclamation of the Republic, to explain
Samsun’da atmış; Amasya, Sivas ve Erzurum ille- and share his ideal of an enlightened modern nation with the
rinde gerçekleştirdiği toplantılarla mücadeleyi şe- grassroots population of his country. The people of the places he
killendirmiş ve halkın desteğini almıştı. Cumhuriyet’in kuruluşundan visited, pledged to look after and protect the houses where he
sonra da yurt gezilerini hiç ihmal etmemiş, genç Türkiye’ye aydınlık resided during his stay in each city. In the case of Trabzon, they
bir kimlik kazandırmak amacıyla atacağı her önemli adımı paylaşmak presented him the house as a gift. In the course of several dec-
için bir başka ili seçmişti. Hemen her ilde halk, bu seyahatleri sıra- ades since then, these houses were restored by the Ministry of
sında kaldığı evlere sahip çıkmış, yıkılmasına izin vermemiş, hatta Culture and Tourism and converted into museums of remem-
Trabzon’da olduğu gibi bazı illerde de bu evleri kendisine hediye et- brance dedicated to the role played by each city during liberation
mişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı yıllar içinde bu evleri tek tek restore war; as custodians of the historic legacy to be transmitted to
ederek Atatürk müzeleri haline dönüştürdü. Bu nedenle de bugün future generations. Tokat is hometown to one of this chain of
Türkiye’nin pek çok kentinde Atatürk Evi Müzesi vardır ve bu müze Atatürk houses. Tokat constituted an important station during the
evlerde her ilin bağımsızlık savaşındaki rolü, anılar ve belgelerle ser- contacts and meetings aimed at organizing the Liberation War
gilenmektedir. Atatürk müze evleri, gelecek kuşaklara kalacak bu çok conducted by Atatürk within the Amasya, Sivas and Erzurum
önemli mirasın bekçisidir. İşte Tokat’taki Atatürk Evi ve Etnografya triangle.
Müzesi de bu zincir evlerden, hatta en önemlilerinden biridir. Mustafa Kemal visited Tokat 6 times during his lifetime and
Kurtuluş Savaşı öncesinde Atatürk’ün Amasya, Sivas ve Erzurum üç- stayed three times in the house
geninde gerçekleştirdiği temas- of his close friend and brother
lar ve kongreler sırasında Tokat in arms, Mustafa Vasfi Sü-
hep önemli bir durak olmuştu. soy(1876-1934). Mustafa Vasfi
Atatürk tüm yaşamı boyunca 6 was among the group of 18
kez Tokat’a gelmiş, bunlardan people who accompanied
üçünde bu evde konaklamıştı. Mustafa Kemal on his trip from
Çünkü bu ev, en yakın silah ar- İstanbul to Samsun on-board
kadaşlarından biri olan Mustafa the Bandırma vessel and
Vasfi Süsoy’un eviydi. remained in Atatürk’s close
1876-1934 yılları arasında vicinity throughout the years of
yaşamış olan Mustafa Vasfi struggle. He participated as
Süsoy, Bandırma Vapuru ile staff officer at the Dardanelles
İstanbul’dan Samsun’a giden campaign and the Liberation
Mustafa Kemal’in yanındaki 18 War. He served as deputy from
kişiden biriydi. Birlikte başlat- Tokat for 4 electoral periods in
tıkları bu mücadelede sonu- the years following the Procla-
na kadar Atatürk’ün yanında mation of the Republic. Atatürk
olmuştu. Hem Çanakkale hem always considered Mustafa
Kurtuluş savaşlarında Kurmay Vasfi a brave soldier, a like-
Subay olarak cephede yer almış, minded politician and a close
Cumhuriyet’ten sonra ise 4 friend.
dönem Tokat Milletvekilliği Mustafa Kemal was in Tokat for
yapmıştı. Atatürk için her zaman the first time on 26 June 1919
kahraman bir asker, aynı fikirleri and stayed that night at
paylaştığı bir siyasetçi ve yakın Süsoy’s house. At his second
bir dost olmuştu. visit on 25 September 1924, he
Mustafa Kemal, Tokat’a ilk was again welcome at Süsoy
olarak 26 Haziran 1919 tarihinde family’s house where he spent
gitmiş ve Süsoy’a ait bu evde bir two nights in the company of
gece kalmıştı. his spouse, Lâtife Hanım.
25 Eylül 1924 tarihinde ger- On 28 September 1928, he
çekleşen ikinci ziyaretinde, iki lectured on the new Turkish
gece Süsoy’ların konuğu olmuş, alphabet to civil servants and
bu gezide Latife Hanım da yer the public at the Tokat Govern-
almıştı. ment Office and travelled forth
19 Eylül 1928’de ise Tokat Hü- to Sivas following lunch. On
kümet Konağı’nda memurlara ve 21st November 1930, he spent
halka yeni alfabe dersi vermiş, the night at Süsoy’s house,
bu konakta yediği öğle yeme- after his meetings in the Tokat
ğinden sonra Sivas’a hareket Town Hall.
etmişti. The family of Mustafa Vasfi
Tokat Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi Sofa bölümü.
21 Kasım 1930 tarihinde bir kez Atatürk House and Ethnographic Museum in Tokat, Main Hall area. Süsoy, who passed away in
daha Tokat’a gelen Atatürk, Bele- 1934, stored the furniture and
58
Siz bulutların
Kız Kulesi üstündeyken

Galata Kulesi

.
Istanbul Bogazı
˘

Ayasofya

.
Istanbul ayaklarınızın altında...
0212 268 83 83
www.istanbulsapphire.com
diyedeki temaslarını tamamladıktan sonra geceyi Süsoy’un evinde articles Atatürk made use of in one room and kept them there for
geçirmişti. many years.
1934 yılında yaşama veda eden Mustafa Vasfi Süsoy’un ailesi, konak- The mansion was nationalized in 2001 and turned over to the
ta yer alan ve özellikle Atatürk’ün kullandığı tüm eşyaları bir odaya Ministry of Culture and Tourism after two years. Restored by the
kaldırmış ve yıllarca böylece muhafaza etmişti. Ministry, it was inaugurated as“Atatürk House and Museum of
2001 tarihinde kamulaştırılan konak, iki yıl sonra Kültür ve Turizm Ethnography” in 2007.
Bakanlığı’na devredilmişti. Bakanlık tarafından restore edilen ev, Built in the second half of the19th century, this three storey house
2007 tarihinde ‘Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi’ olarak ziyarete is typical of Tokat’s local architecture. The basic building struc-
açıldı. ture being a number of rooms opening onto a central hall, the
19’uncu yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş bu üç katlı yapı, eski ground floor consists of separate sections housing the kitchen,
Tokat evlerinin tüm özelliklerini yansıtıyor. the bath rooms, the fountain, the storage room and the barn. The
Sofa düzenli yapının alt katında birbirinden ayrı bölümlerde yer alan staircases going up from one floor to the other link the central
ahır, tuvalet, çeşme, mutfak ve kiler bulunuyor. Katları bağlayan hall of each floor with one another and the rooms on each floor
ahşap merdivenler sofalara, sofalar odalara bağlanıyor. Konağın arka are connected through the hall. At the mansion’s backyard there
bahçesinde ise Tokat evlerine özgü mermer şadırvan dikkat çekiyor. is an ornamented fountain typical of Tokat houses. With its
Kanaviçe işli perdeleri, dantelleri, ahşap döşeme ve tavanları ve zarif canvassed curtains, laced draperies, the wooden floor and
mobilyaları ile bu güzel konak dönemi tam anlamıyla yansıtıyor. ceilings, with its tasteful furniture, the mansion reflects perfectly
Güzelliği bir yana, müze evi ziyaret eden herkes; böylesine sade, the era’s style. When you think that this beautiful but unpreten-
şatafattan uzak, hiç bir lüksü olmayan bir mekanın ne kadar önemli tious house witnessed history unfolding; you realize how much
dönemlere tanıklık ettiğini düşünüyor; Atatürk ve arkadaşlarının the moral strength of Atatürk and his friends’ dedicated struggle
bağımsız, çağdaş ve aydınlık bir Türkiye yaratmak uğruna verdikleri to create an independent, modern and enlightened nation,
mücadeleye bir kez daha saygı duyuyor. deserves respect and admiration.

Tipik bir Tokat konağı olarak geleneksel Türk mimarisini bütünüyle yansıtan müze The mansion, a typical Tokat house reflecting traditional Turkish architecture,
ev; kanaviçe işli perdeleri, örtüleri ve dantelleri ile dönemin tüm zerafetine de embodies also the good taste of its era with its canvassed curtains and laced
ayna tutuyor. Konağın sofasından bir bölüm (altta). draperies; a view from the Main Hall (below).

60
Atatürk’ün Zarif Sofrası
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın web sitesinde yer alan
Prof. Dr. Mahmut Tezcan’a ait ‘Atatürk’ün Beslenme
Alışkanlığı, Yediği ve Sevdiği Yemekler’ başlıklı sempoz-
yum bildirisinde Atatürk’ün yemek kültürüne ait değerli
bilgiler yer alıyor. Bildiride, Atatürk’ün zarif sofrası ‘günün
sorunlarının aklın ve bilimin ışığında tartışıldığı bir felsefe
okulu’na benzetiliyor.
Prof. Dr. Mahmut Tezcan, araştırmasında şu bilgilere yer
veriyor:
“Atatürk’ün sofradaki sözleri, felsefesi, yol göstericiliği,
fıkraları, vecizeleri gerçekten bir hazine idi. Amaç, tartış-
malardı, iyiyi doğruyu bulmaktı. Akıla yol açmaktı. Sofra
ve içki ise bir araçtı.
Atatürk, boğazına düşkün, çok yiyen bir insan değil-
di. Ziyafetlerde çok yemek yenmesini tasarrufa aykırı
bulduğunu ve sağlığa zararlı olduğunu söylemiştir. Kah-
valtısında; çay, kahve içer, fazla bir şey yemezdi. Soğuk
ayranla, bazen bir kase yoğurt ile bir dilim ekmek yerdi.
Etsiz kuru fasulye, pilav, omlet, sahanda yumurta, etli taze
bamya, karnıyarık çok sevdiği yemeklerdi. Tatlılarla arası
iyi değildi, gül reçeli severdi. Geleneksel Türk içkisi olarak
rakıyı seviyor ve leblebi, kavun gibi mezeler yiyordu. O’nun
döneminde ülke yoksuldu. Halkının et yemediğini çok iyi
biliyordu. O’nun ülkenin bu yoksul durumunu göze alarak
et yemediği söylenebilir. Akşam yemeğini konuklarıyla
birlikte yer, devlet görevini bu yemeklerinde de devam etti-
rirdi. Sofrayı, ülke sorunlarını çözümlemede bir araç olarak
kullanmıştır.”

Atatürk’s refined dinner table


A symposium contribution on “Atatürk’s alimentary habits,
preferred dishes” by Prof. Dr. Mahmut Tezcan, -whose text is
accessible on the Ministry of Culture and Tourism’s internet
website-provides us valuable information on Atatürk’s
gastronomic culture. The refined dinner table of Atatürk
around which are gathered his friends, is compared to a
“school of philosophy where the relevant questions of the day
are discussed in the light of reason and science”. Prof. Dr.
Mahmut Tezcan states:
“Atatürk’s words, philosophy, guidance, anecdotes, maxims
were an intellectual feast. The discussions aimed at finding
the best, the most rational solution to the problems of the
day. Beverage and dinner were only used as pretext for the
discussions. Atatürk who did not eat in great quantities,
thought of copious meals as wasteful and unhealthy. For
breakfast, he took coffee or tea and ate very little. Sometimes
he only took a cup of yoghurt with a slice of bread. He
preferred to eat beans and rice without meat, he liked
omelette, sunny side up eggs, fresh okra beans and eggplant
dishes. He was not fond of sweet desserts, but he liked rose
jam. He liked rakı, the traditional Turkish alcoholic beverage
along with appetizers such as melon and grilled chickpeas. It
can be argued that, considering the country’s modest
economic situation in those years, he avoided meat in
compassion for those who could not afford it. He sat at the
dinner table with his guests and continued to conduct State Tokat Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi’nde Atatürk’ün yemek yediği masa da sergileniyor.
affairs, using the dining room as a venue to solve the
Sofrada yer alan yemek takımları ve aksesuarlar dönemin eşyalarını tüm zarafeti ile yansıtıyor.
The dinner table having hosted Atatürk is on display at the Atatürk House and Ethnographic
country’s problems.” Museum in Tokat. The porcelain, cutlery and table accessories reflect the refined style of the era.

61 61
KÜTÜPHANE
Library

İstanbul’un Tarihi
Gözlerinizin Önünde
Canlanacak
ÜNLÜ TARİHÇİ STEFANOS YERASİMOS’UN,
‘İSTANBUL: İMPARATORLUKLAR BAŞKENTİ’
İSİMLİ KİTABI, BİR YUNAN KOLONİSİ
OLARAK KURULAN BYZANTION’UN,
İMPARATORLUKLARIN VAZGEÇİLMEZ
BAŞKENTİNE DÖNÜŞMESİNİN ÖYKÜSÜNÜ
ANLATIYOR. ÜSTELİK BU ÖYKÜYE, ANITSAL
YAPILAR, MİTLER VE EFSANELER EŞLİK
EDİYOR.

İstanbul’s history revived


THE BOOK ENTITLED ‘’İSTANBUL: CAPITAL
OF EMPIRES’’ BY RENOWNED HISTORIAN
STEFANOS YERASIMOS TELLS US THE
STORY OF THE EVOLUTION OF BYZANTION
(BYZANTIUM), ORIGINALLY ESTABLISHED AS
A GREEK COLONY, INTO THE IRREPLACEABLE
CAPITAL OF EMPIRES. THE STORY IS
ACCOMPANIED BY MONUMENTAL BUILDINGS,
MYTHS AND LEGENDS.
62
İstanbul... Balkanlardan Kuzey Afrika’ya kadar bütün Doğu Akdeniz’i İstanbul... the capital of Eastern Mediterranean empires stretching from
kaplayan imparatorlukların başkenti, Türkiye Cumhuriyeti’nin en ka- the Balkans to Northern Africa, the most populated, the richest, the
labalık, en zengin ve en büyük ve en canlı kenti. Ünlü tarihçi Stefanos biggest and the liveliest city of the Republic of Turkey. That is the city
Yerasimos, ‘İstanbul: İmparatorluklar Başkenti isimli’ eserinde, işte Stefanos Yerasimos tells us about in his book, “İstanbul, capital of
bu kenti anlatıyor. Ama, öyküsü anlatılan bir kentin çok ötesinde. Empires”. It is definitely more than a simple account on a city.
Yerasimos, sayısız uygarlığın hayali / hedefi olan İstanbul üzerin- Yerasimos engages us on an impressive historical journey via the
den muazzam bir tarih yolculuğu yapıyor, yaptırıyor. Bu toprakları description of İstanbul’s history. He offers the reader the traces of all
vazgeçilmez kılan tüm olayların, kişilerin, yapıların ve inançların izini the events, personalities, monuments and faiths which made İstanbul
sürüyor. irreplaceable. He provides us a closer understanding on the reasons of
Kitap, bir Yunan kolonisi olarak kurulan Byzantion ile başlı- the choice of the city as their capital by various civilizations.
yor. Bu koloni kentinin Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti The book starts with the establishment of Byzantion as a Greek colony.
Konstantinapolis’e, ardından da Osmanlı İmparatorluğu’nun payi- Then, the author narrates in a fascinating style, yet respectful of the
tahtı İstanbul’a dönüşmesini; Osmanlı ve İslam kimliği ile tanışma- academic research character of his work, how this colony grew into
sının öyküsünü, akademik araştırma kimliğini yitirmeyen sürükleyici becoming Konstantinoupolis (Constantinople), capital of the Eastern
bir dille anlatıyor. Roman Empire, how it expanded to become İstanbul, the capital city of
Byzantion, Konstantinapolis ve İstanbul’un iç içe geçen 16 yüz- the Ottoman Empire; describes the story of the acquaintance of the city
yıllık öyküsüne, anıt yapıların mimari detayları, tarihçeleri ve with the Ottoman and Islamic identity.
etraflarında şekillenen mitler, efsaneler eşlik ediyor. Okuyucu Architectural particularities of the various monumental structures
sayfalar arasında gezinirken, antik dünyanın çöküşüne ve Ortaçağ adorning the city, their history and the popular myths and legends
Konstantinapolis’inin gelişmesine tanıklık ediyor. Osmanlı’nın surrounding them ornament the intertwined history of Byzantion,
görkemine, Topkapı Sarayı’nın pencerelerinden bakıyor, Osmanlı’yı Constantinople and İstanbul together developing in a time span of 16
Osmanlı yapan kültürel, dini ve sanatsal öğelerin izini sürüyor. centuries. The reader witnesses the end of the Antique Age, the
development of medieval Constantinople, admires the glory of the
Tarih Vakfı Yayınları’ndan çıkan Stefanos Yerasimos imzalı 400 sayfalık kitabın Ottoman Empire through the windows of the Topkapı Palace, discovers
satış fiyatı 150 TL. the origin of the cultural, religious and artistic characteristics
representing the Ottoman civilization.

Published by ‘Tarih Vakfı Yayınları’ (History Foundation Publishing), the sale price
of the 400 pages book by Stefanos Yerasimos is 150,- TL (Turkish Pounds).

ESKİ DOST STEFANOS YERASİMOS leri, Milliyetler ve Sınırlar, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu, Sultan
Sofraları: 15. ve 16. Yüzyılda Osmanlı Saray Mutfağı ve Süleymani-
ye isimli kitapların da yazarıdır.
Mimar, şehirci ve tarihçi Stefanos Yerasimos, 1942’de İstanbul’da
doğdu. 1966’dan aramızdan ayrıldığı 2005’e kadar çoğunlukla
Fransa’da yaşayan ve Paris VIII Üniversitesi’nde ders veren Yerasi-
Old friend Stefanos Yerasimos
mos, 1994-1999 yılları arasında İstanbul Fransız Anadolu Araştırma-
Stefanos Yerasimos was one of the prominent historians portraying
ları Enstitüsü’nün müdürlüğünü ve 1996-2000 arasında Tarih Vakfı
Turkey’s past and recent history with great accuracy. He was born on this
Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı.
soil. Architect, city planner and historian, Stefanos Yerasimos was born in
Marko Polo, İbn Battuta, Jean Chardin, Pierre de Tournefort’un
1942 in İstanbul. He lived mostly in France from1966 until his demise in
yapıtları dahil, birçok seyahatnameyi yayına hazırlayan Yerasimos,
2005 and lectured at the ‘Université Paris VIII’. He served as the Director
Demeures Ottomanes en Turquie, Questions d’Orient, İstanbul,
of the French Institute of Anatolian Studies in İstanbul from 1994 to 1999
la Mosquée de Soliman, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, Kurtuluş
and was Member of the Governing Board of the History Foundation from
Savaşı’nda Türk-Sovyet İlişkileri, Kostantiniye ve Ayasofya Efsane-
1996 to 2000.
Yerasimos was the editor of various old travel accounts, including those of
Marco Polo, Ibn Battuta, Jean Chardin, Pierre de Tournefort. He is the
author of several books in French and Turkish languages such as De-
meures Ottomanes en Turquie, Question d’Orient, İstanbul, la Mosquée de
Soliman, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye (Turkey in the Process of
Underdevelopment), Kurtuluş Savaşında Türk-Sovyet İlişkileri (Turkish-
Soviet Relations during the War of Liberation), Konstantiniye ve Ayasofya
Efsaneleri (The Constantinia and Hagia Sophia Myths), Milliyetler ve
Sınırlar (Nationalities and Borders), Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu
(The Balkans, the Caucasus and the Middle East), Sultan Sofraları : 15. ve
16. Yüzyılda Osmanlı Saray Mutfağı (Dinner Tables of the Sultans :
Culinary Art of the Ottoman Court in the 15th And 16th Centuries) and
Süleymaniye (Suleiman’s Mosque).

63
ÖZEL
MÜZELER
Private
Museums

Yazı-Text
Sevinç Akyazılı

64
istanbul’un ‘modern’ yüzü
bu kadarını onlar bile tahmin etmi-
yordu. oysa kurulduğu günden bu-
güne 4 milyona yakın ziyaretçi ağır-
ladı. 700’e yakın sanatçının eserini o
ziyaretçilerle buluşturdu. ‘istanbul
modern’, adını sadece çağdaş sana-
tın mekanı olarak değil modern
türkiye’yi ve istanbul’u dünyaya ta-
nıtarak da hak ediyor. müze şimdi de
75 kadın sanatçıyı bir araya getiren
‘hayal ve gerçek’ isimli dev bir sergiye
ev sahipliği yapıyor.

istanbul’s ‘modern’ face


EVEN THE FOUNDERS OF “İSTANBUL MODERN” DID NOT EXPECT
THAT SUCCESS. THEIR MUSEUM HOSTED NEARLY 4 MILLION
VISITORS SINCE ITS OPENING IN 2004. OVER 700 ARTISTS DISPLAYED
THEIR WORKS THERE. ‘İSTANBUL MODERN’ IS NOT ONLY
CHARACTERIZED AS THE HOME OF MODERN ART BUT ALSO AS THE
EMBODIMENT OF İSTANBUL’S AND TURKEY’S MODERN FACE.
CURRENTLY THE MUSEUM IS HOSTING THE JOINT EXHIBITION OF 75
FEMALE ARTISTS UNDER THE TITLE ‘DREAM AND REALITY’.

65
ola bir ‘hayal’ kurarak çıkıldı. Hayalin adı sanattı The museum itself originated from a dream. The name of the dream
ve o sanatla kitleleri buluşturacak bir müze. İyi was the search for a place to make contemporary art meet the public.
de nasıl bir kimlikle, hedefle ve nerede! Dile But where and under which identity? According to Oya Eczacıbaşı, the
kolay, Oya Eczacıbaşı’nın ifadesiyle, tam 17 yıl initiator of the project, they pursued their dream for 17 years, maturing
boyunca o hayalin peşinde gittiler. Olgunlaş- their ideas, making plans and concretizing them progressively. Finally
tırdılar. Soruların yanıtlarını verdiler. 11 Aralık 2004 tarihinde de, they inaugurated the museum of their dreams on 11 December 2004 in
yıllarca kuru yük deposu olarak kullanılan bir binada müzenin an old warehouse under the name of ‘İstanbul Modern’.
kapılarını açtılar. Hayal artık gerçekti. Adı da ‘İstanbul Modern’di. This was a bold undertaking in a country where neither museum visits
Türkiye gibi, hem müze gezmenin hem de çağdaş sanatın pek nor contemporary art draw widespread attention. Who was going to be
yaygın olmadığı bir ülkede, gözü kara bir adım gibiydi. Kim ilgile- interested and what kind of turnout was to be expected? Head Curator
necekti, kaç kişi ziyaret edecekti ki müzeyi! Nitekim, Baş Küratör Levent Çalıkoğlu says, “At the outset, we were prepared to declare
Levent Çalıkoğlu, “Müzeyi açtığımızda, ‘150 bin ziyaretçi gelse ne ourselves satisfied with 150 thousand visitors.” And, concerning the
iyi olur’ diye düşünüyorduk” diyor. Daha sonra yaşananları ise ensuing events , he adds:
şöyle anlatıyor: “In order to make a living space of the museum, it was necessary to
“Müzenin yaşayan bir alan olabilmesi için ziyaretçi akışının sağ- have a certain flow of visitors, to be able to turn modern museum visits
lanması, modern müze ziyaretinin alışkanlık haline getirilmesi into a usual practice of the people. In this perspective, we established
gerekiyordu. Sanat yapıtı ile izleyici arasında bir bağ kurmak için an educational department and organized seminars with a view to
özel eğitim çalışmaları düzenledik. Bir eğitim departmanı kurduk. creating a link between the audience and the work of art. We ap-
Okullarla görüşmeler yaparak, öğrencilerin öğretmenleri eşliğinde proached school administrations and invited pupil groups to visit our
buraya gelmesini sağladık. Yerel yönetimlerle görüşerek, özellikle museum in company of their teachers. We contacted the local authori-
gelir seviyesi düşük aileler için anne çocuk programları düzenle- ties and organized mother-and-child programmes for low-income
dik. Sergilerimizi, Türkiye ve uluslararası sanat kamuoyuna tanıt- families. We engaged in promotion efforts to advertise our exhibitions
mak için çaba sarf ettik. Şimdi, İstanbul Modern yılda yaklaşık 800 in Turkey and abroad. Today, İstanbul Modern is a museum hosting
bin kişiyi ağırlayan ve İstanbul’a gelen turistlerin mutlaka görmek yearly 800 thousand guests, a place that each tourist visiting İstanbul
istediği bir mekan.” wants definitely to see.”
66
Günde 2 bin ziyaretçi Two thousand visitors daily
İstanbul Boğazı’nın en güzel fotoğrafını veren Kabataş Sahili... Ve o sa- An old port facility, an 8 thousand m2 large warehouse combined with
hilde Denizcilik İşletmeleri’ne ait 8 bin metrekarelik kuru yük deposu... the best view of the Bosporus from Kabataş shore is nowadays con-
Bugün, hayranlarının deyişiyle ‘modern sanat tapınağı’na dönüştü. verted into a ‘temple of modern art’, in the words of its admirers. This
Günde ortalama 2 bin kişiyi ağırlıyor. Peki o ziyaretçileri, müzede ne temple welcomes daily 2 thousand visitors. Levent Çalıkoğlu tells us
bekliyor? Ne karşılıyor? Soruların yanıtı yine Levent Çalıkoğlu’ndan: about the public’s journey inside the museum:
“İzleyici buraya geldiği zaman, ata yadigarını, tarihi, geçmişi değil, “The audience is not met here with history or ancestors’ legacy but
şimdiyi görüyor. Sergi salonunda gezerken, izlediği yapıtı üreten rather with the present time. While strolling through the halls, they
sanatçıyla yan yana gelebiliyor. İzleyiciler, nefes alan, bütün ilişkisini, enjoy the opportunity of meeting personally the authors of the works of
görselliğini ve felsefesini şimdiki zamana odaklayan bir müze kim- art on display. They experience a museum which breathes and focuses
liğiyle buluşuyor. 2000’li yıllarda dönüşen, değişen İstanbul’un ruh its visual attention and philosophy on the present. They witness
halinin yansımalarına tanıklık ediyor. İstanbul Modern, güncel sanatın reflections of the new spirit representing İstanbul’s evolution since the
nabzının attığı bir referans noktası. Çağdaş Türk sanatçıların bura- 2000’s. İstanbul Modern is a reference point where you feel the pulse of
da sergilenen yapıtları, uluslararası sanat kamuoyunun gündemine contemporary art. Exhibitions of contemporary Turkish artists taking
oturuyor. Türk sanatseverler burada yapılan sergiler sayesinde dünya place in our museum draw the attention of international art circles. In
sanatının en son örneklerini görme fırsatını da yakalıyor.” turn, Turkish art lovers enjoy the opportunity of coming across the
latest productions of world contemporary art, thanks to exhibitions of
Çağdaş sanat ‘kışkırtır’ international artists at İstanbul Modern.”
Müzenin bir başka misyonu daha var: Sanatın 21. yüzyıldaki anlamını
kapsamını aktarabilmek... Her açıdan ön yargıları aşabilmek... Bunun Contemporary art is provocative
için de modern sanatın beslendiği provokatif eserleri göze almak... Another important task of the museum is to convey the meaning and
Yani kışkırtmak! scope of art in the 21st century... To overcome all kinds of stereotypes...
Baş Küratör Çalıkoğlu, buna en çarpıcı örneğin, Türkiye’yi uluslararası To face up to the provocative productions nurturing the art of our
düzeyde temsil eden Kutluğ Ataman olduğunu söylüyor: time... That is, to provoke! Head Curator Çalıkoğlu refers to Kutluğ
“Kutluğ Ataman’ın, kimlik-politika-iktidar ekseninde dönen Ruhuma Ataman, a Turkish artist representing his country at international art
67
Asla isimli video-art çalışması büyük beğeni topladı. Ataman’ın
bu çalışması, Türkiye’de modern sanat anlamında bir eşiğin
atlanmasıydı. Üstelik bu işi eşik atlamak için de yapmadık.
Eser son derece çarpıcıydı ve biz de modern sanat adına söz
söyleyen bir kurum olarak bu işi sergilemeliydik. Hiçbir olum-
suz eleştiri almadık. Aksine gelen tepkilerden daha da cesaret
bulduk. Türkiyeli izleyici modern sanata ilgili ve doğru bilgilen-
dirildiğinde, destek veriyor, alkışlıyor.”

Sanatın her hali!


Sanatın her alanına katkılarıyla bilinen Eczacıbaşı ailesi, ku-
ruculuğunu Oya Eczacıbaşı’nın üstlendiği ‘İstanbul Modern’
ile, dünyaca ünlü rakiplerini aratmıyor. Uluslararası başarılara
sahip, 2006 yılında İngiltere’de ‘şövalye’ ünvanı alan modacı
Hüseyin Çağlayan bir başka ilginç örnek. Müze, Çağlayan’ın
kreasyonlarını sergiledi ve büyük alkış topladı. İstanbul’daki
serginin hemen ardından Paris Dekoratif Sanatlar Müzesi’nin
Hüseyin Çağlayan’a istediği zaman sergi ve etkinlik düzenle-
yebileceği bin 500 metrekarelik bir alan tahsis etmesi, modern
sanatın yönünü ve nasıl beslendiğini gösteriyordu.
İstanbul Modern, harcındaki ‘hayal’ gücünü neredeyse her
etkinlik için sonuna kadar kullanıyor. Şimdilerde de ‘Hayal ve
Gerçek’ isimli dev bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin
ilk kadın romancısı Fatma Aliye ile Ahmet Mithat’ın birlikte
yazdığı bir romandan ilham alan bu sergide, 1891’den itibaren
İstanbul Modern’in kurucusu Oya Eczacıbaşı. Türkiye’de yaşayan kadın sanatçıların, hayal ve gerçeği iç içe
Oya Eczacıbaşı, Founder of ‘İstanbul Modern’ Museum. geçirdikleri eserleri yer alıyor. 75 kadın, İstanbul Modern’de
Türkiye’nin modern yüzüne ayna tutuyor.

GENÇ SANATIN ÖNCÜLERİ BURADA!


İstanbul Modern’in kalıcı koleksiyonları iki ana başlık altında toplanı-
yor. Bunlardan ilki müzenin ve aynı zamanda İKVS’nin de kurucusu olan
Nejat Eczacıbaşı Vakfı’na ait sanat eserleri. Diğeri ise İstanbul Modern’in
kendisine ait olan eserler. Bu her iki koleksiyon da, 1980 ve sonrasında
Türkiye’de yaşayan sanatçıların meydana getirdikleri eserlerden oluşuyor.
Müze, Türkiye’nin en geniş ve ilginç, Sarkis, Kutluğ Ataman, Ayşe Erkmen,
Gülsün Karamustafa, Halit Enger ve İnci Eviner koleksiyonlarını elinde
bulunduruyor. Dinamizmini ise, kalıcı ve pop-up sergilere borçlu. 2008
Yılında Londra Tasarım Müzesi ile birlikte Tasarım Kentleri isimli bir sergi
açan İstanbul Modern yönetimi, 2010 yılında da sıradışı bir sergi düzenledi.
Dünya kamuoyunun Michelle Obama ve Lady Gaga’yı giydiren modacı
olarak tanıdığı Hüseyin Çağlayan’ın kreasyonunu izleyiciyle buluşturdu.
Türkiye’deki yakın bellek sorununu mimari disiplin içinde sergileyen Erme- PIONEERS OF YOUNG ART
ni Mimarlar projesi büyük beğeni topladı. 20 Yıl önce çektiği, ‘Afgan Kızı’
isimli fotoğrafla dünya çapında üne kavuşan ve kısa bir süre önce bu kızı Museum’s permanent collections are divided in two categories.
bulup tekrar fotoğraflayan Steve McCury sergisi büyük ilgi gördü. Works from the Nejat Eczacıbaşı Foundation, founder of İstanbul
Modern as well as of the İstanbul Culture and Art Foundation
(İKSV) and works belonging to the museum itself. Both collections
consist of works created from 1980 onwards by artists living in
Turkey. The museum possesses the largest collections in Turkey, of
the works of Sarkis, Kutluğ Ataman, Ayşe Erkmen, Gülsün Kara-
mustafa, Halit Enger and İnci Eviner. İstanbul Modern keeps alive
its dynamic posture through permanent and pop-up exhibitions. In
2008, it co-organized with the London Design Museum an exhibi-
tion on “Design Cities”. In 2010, it presented the creations of
Hüseyin Çağlayan, known as Michelle Obama’s and Lady Gaga’s
fashion designer.
The “Armenian Architects” project on the important role played by
Armenian architects in late Ottoman civil architecture; the
photographic exhibition of Steve McCurry, known worldwide for
the picture of a young Afghan girl he shot 20 years ago, and who
recently met and photographed her again are among the museum’s
recent accomplishments.
fora, as the most striking example: “Kutluğ Ataman’s video-art
production called Never to My Soul tackling the themes of
identity-politics-power, enjoyed a very positive reaction. This
work constituted the crossing of a threshold in terms of modern
art in Turkey, although it was not meant to be. The work was
extremely striking and, in our capacity as the voice of modern
art in Turkey, we had to display it. We had no negative reactions,
on the contrary, we were even encouraged by positive reactions.
The Turkish public is interested in contemporary art and, when
informed adequately, appreciates and applauds it.”

Every aspect of art


The museum was created by Oya Eczacıbaşı, a member of the
Eczacıbaşı family who are known worldwide for their valuable
contributions in every field of art and culture. İstanbul Modern
is yet another of their success stories. Fashion designer Hüseyin
Çağlayan, appointed Knight by the Queen of England in 2006,
presented his creations at the museum. Following the exhibi-
tion at İstanbul Modern, the Paris Museum of Decorative Arts
offered him a 1.500 m2 exhibition space to be used at his
convenience for an event and exhibition. An example showing
the functioning of channels and trends in this field.
İstanbul Modern is using on every occasion the dream factor,
one of its basic components. It is now hosting, as a reflection of
the country’s modern face, an exhibition called “Dream and
Reality”, inspired from a novel co-authored by first Turkish
female novelist Fatma Aliye and writer Ahmet Mithat, consisting
of the works, from 1891 onwards, of 75 female artists from
Turkey.

İstanbul Modern’in her köşesinde bir sürpriz bekliyor.


İstanbul Modern harbours a surprise at every corner.

69
Ev tadilatından fışkıran tarih Maraş’ın
kaderini değiştirecek
Kahramanmaraş’ta 2007 yılında yapılan bir ev tadilatı sırasında ortaya
HABER TURU çıkan Germenicia Antik Kenti’ne ait yamaç villaları, taban mozaikleri
ile ilgi çekiyor. Zeugma ve Efes Antik Kentleri’ndeki villalar ile büyük
benzerlik gösteren bu konutların yoğun ilgi görmesinin nedeni taban ve
duvar mozaikleri. Bölgedeki kazı çalışmaları devam ederken, uzmanlar
NEWS IN OVERVIEW Kahramanmaraş’ın dünyanın en önemli mozaik merkezlerinden biri ha-
line geleceğini dile getiriyor. Germenicia Antik Kenti’nde M.S. 4-5’inci
yüzyıllara ait 100’den fazla villanın bulunduğu tahmin ediliyor. Öte yan-
dan, 34 yıldır devam eden Kahramanmaraş Müzesi inşaatında sona geldi.
Seneye açılması beklenilen müzenin en ilgi çekici parçalarından biri de 3
bin 500 yıllık iki fil iskeleti. Uzmanların birleştireceği iskeletler müzede
sergilenecek.

A building renovation offers new


‘Perili Köşk’ Türkiye’nin ilk ofis-müzesi oldu perspectives to Maraş
The remains of the ancient city Germenicia such as hill slope villas, mosaic
Borusan Holding’in yönetim merkezi
pavements were found in 2007 in the course of a house renovation in
olan İstanbul Rumelihisarı’ndaki Pe-
rili Köşk müzeye dönüştürüldü. Asıl Kahramanmaraş. Presenting great similarities with the houses of Zeugma
adı Yusuf Ziya Paşa Köşkü olan bina, and Ephesus antique cities, these villas are particularly interesting due to
hafta içi ofis olarak kullanılmaya de- their mosaic pavements and wall panels. While the excavations carry on in
vam ederken, hafta sonları ‘Borusan the region, experts express the opinion that Kahramanmaş is heading to-
Contemporary’ adıyla müze olarak wards becoming one of the world’s preponderant mosaic centres. It is esti-
hizmet veriyor. Ziyaretçilere butik mated that there are over 100 villas from the 4th and 5th centuries AD, at the
ve kafe hizmeti de sunulacak olan Germenicia antique settlement. On the other hand, the construction of the
Borusan Contemporary’nin progra- Kahramanmaraş Museum started 34 years ago is at its final phase. The two
mında her yıl üç geçici sergi yer alı- elephant skeletons estimated to be 3500 years old will take place among the
yor. Müzenin koleksiyonu ise ağırlık- interesting pieces of the museum to be opened next year.
la Borusan Holding’in sahip olduğu
çağdaş sanat eserlerinden oluşuyor.

Turkey’s first Office-Museum opens at the


‘Haunted Mansion’
BORUSAN Holding’s Headquarters at the Haunted Mansion in İstanbul’s
Rumelihisarı neighbourhood was transformed into a museum. The ‘Yusuf Ziya
Paşa Mansion’ with its initial name, continues to be used as an office space dur-
ing weekdays and serves as the ‘Borusan Contemporary’ museum at weekends.
A boutique and coffee shop will cater to the guests as well. While Borusan Con-
temporary’s permanent collection consists mainly of the modern works of art
owned by the company, the museum intends also to organize yearly three exhi-
bitions each based on a different medium and conceptual content.

Adana Müzesi zenginleşiyor


Çukurova bölgesinin Antik Döneme ait en önemli yerleşim birimlerinden biri
olan Sirkeli Höyüğü’nde 2006 yılından bu yana yapılan kazılar bu yıl da
meyvelerini verdi. İsviçre Bern Üniversitesi uzmanları ve Türk arkeologların
işbirliğiyle gerçekleştirilen kazılarda mutfak aletleri ve erzak saklama kap-
ları ile Helenistik Dönem’e ait bir kadın heykelciği bulundu. Kazılarda elde
edilen eserler Adana Müzesi’ne teslim edildi.

Adana Museum is expanding


The intensive excavation work performed since 2006 in the Sirkeli Tumulus,
one of the foremost ancient settlements at the Çukurova region, continued to
bear fruit this year. At the excavations carried out jointly by scholars from the
Bern University/Switzerland and Turkish archaeologists, were found kitchen
utensils, provisions storage vessels, and a miniature woman sculpture from the
Hellenistic Period. The artefacts were delivered to the authorities of the Adana
Museum.

70
Bin 500 Yıllık cımbız bulundu 1500 years old tweezers
Assos Antik Kenti’nde yapılan kazılarda yak- A 1500 years old pair of tweezers was found
laşık bin 500 yıllık bronz bir cımbız bulundu. at excavations carried out at the Assos an-
Çanakkale’nin Ayvacık İlçesi sınırları içinde yer cient city. Prof. Dr. Nurettin Arslan, leading
alan Assos Antik Kenti’nde yürütülen kazılara the archaeological work at the Assos antique
başkanlık eden Prof. Dr. Nurettin Arslan, “ settlement in Ayvacık county/Çanakkale
Bu yılki kazılarda cımbız, altın takılar, province, said: “In the course of this year’s
tıp aletleri ve üçlü tanrıça figürü bul- excavations, we found tweezers, golden jew-
duk. Buluntulara bakıldığında, antik ellery, medical devices and a triple goddess
dönemdeki kadınların da tıpkı günümüz- figure. Our finds tells us that women of that
deki gibi güzelliklerine düşkün olduğunu age were as conscious about their beauty as
söyleyebiliriz.” dedi. women in our days.”

Yorgun Herkül artık ‘mutlu’ Herkül Heracles happy to recover his other half!
Bir süredir arkeoloji dünyasını gündemde öne çıkaran “dönüşler” Successive homecomings of our archaeological treasures continue to generate
devam ediyor. Boğazköy Sfenksi’nin Almanya’dan getirilişinin public satisfaction. Following the recently occurred return of the Hattusha
ardından sıra Yorgun (Herakles) Herkül’deydi. O da döndü. Sphinx from Germany, it was now the turn of the Tired Heracles statue.
Üstelik VIP yolcu olarak Başbakan Erdoğan’ın uçağında. Indeed, Heracles returned to Turkey as VIP passenger on board the
Yorgun Herkül heykeli, daha doğrusu heykelin üst kısmı, aircraft of Prime Minister Erdoğan. The upper half of the Heracles statue
40 yıl önce Antalya’daki Perge Antik Kenti’nden kaçı- was stolen 40 years ago from the Ancient City of Perge near Antalya and
rılmış ve Boston Müzesi’nde ortaya çıkmıştı. Turizm ve resurfaced at the Boston Museum of Fine Arts, the lower half of the statue
Kültür Bakanlığı da, takipte olduğu eserler listesine Yor- being on display at the Antalya Archaeological Museum. It was included on
gun Herkül heykelini eklemişti. the follow-up list of artefacts to recover by the Ministry of Culture and
Heykel için Türkiye ile ABD yetkilileri arasında neredeyse Tourism. At the end of two years of negotiations between Turkish and US
iki yıl süren görüşmeler sonunda güzel haber gelmişti. Her- authorities concerning the restitution to Turkey of the upper half of the
kül, toprağına geri dönecek ve nihayet bedenini bütünleye- Tired Heracles statue, the good news was announced: Heracles would
bilecekti. return to his homeland to be reunited with his other half. The expected
Beklenen yolculuk, Eylül sonunda gerçekleşti. Birleşmiş Millet- transfer took place on 25 September 2011. The statue was loaded on board
ler toplantısı için New York’a giden Başbakan Recep Tayyip the special aircraft of Prime Minister RecepTayyip Erdoğan returning
Erdoğan’ın uçağına, dönüşte bir yolcu daha eklendi. Yorgun home from his journey in New York where he participated at the 66th
Herkül, 40 yıl sonra Türkiye’ye döndü. Session of the United Nations General Assembly. The statue was transferred
Heykel de, Türkiye de bu kavuşmayı bir isme borçlu: Bugün from the airport directly to the Antalya Archaeological Museum. Turkey
hayatta olmayan Prof. Jale İnan’a. 1980 yılında, Perge Antik owes this happy reunion to late Prof. Jale İnan, who discovered in 1980
Kenti kazısında, bir heykelin alt kısma bulundu. Kazı ekibinin baş- the lower half of a statue in the course of her archaeological research at
kanı, Prof. İnan’dı. Ancak, keşif bununla sınırlı kalmadı. Heykelin the Perge antique settlement and pursued the excavations in order to find
üst kısmı için çalışmalar devam etti. Bu arada, ortalık ‘üst its upper half. Meanwhile, rumour had it that the upper half was smuggled
kısım Amerika’ya kaçırıldı’ söylentisiyle çalkalandı. Jale İnan out of the country and transferred to the United States of America. Prof.
da, bir dedektif gibi söylentinin izini sürdü. Aradığı parçaya Jale İnan investigated like a detective and found in Boston what she was
Boston’da rastladı. İki parçanın aynı heykele ait olduğunu looking for. Then, she published articles affirming that the two parts, the
öne süren makaleler yazdı. Yıllar süren ısrarlı çalışmaları sonun- one in Antalya, the other in Boston, belonged to the same statue. Her years
da meyvesini verdi. 1990 yılında iddiasını arkeoloji dünyasına kanıtlayıp long efforts bore fruit in 1990, when all the evidence she brought to the case,
kabul ettirdi. finally convinced the world of archaeology on the accuracy of her claim. Prof.
Prof. Jale İnan 2001 yılında aramızdan ayrıldı. Çalışmasının sonucunu, Jale İnan passed away in 2001. Unfortunately she is no longer alive to witness
Herkül’ün bütünleştiğini göremedi. Ama ardında bıraktığı başarı öyküsü- the reunion of the two parts of the Heracles statue. However, the success story
nün finalini böyle parlak bir cümleyle noktaladı. she left behind was happily crowned with a brilliant ending.

Sıra Eros başında


Yurt dışına kaçırılan tarihi ve kültürel mirasın izini süren Kültür ve Turizm
Bakanlığı yetkilileri, şimdi de İngiltere’deki Victoria-Albert Museum’da bu-
lunan Eros başını geri getirmek için çalışmalara başladı. Londra’daki Tür-
kiye Kültür ve Turizm Ofisi Başkanı Tolga Tuyluoğlu, “Kültür ve Turizm
Bakanlığı uzmanları eserin, 1882 yılında Arkeolog Sir Charles Wilson tara-
fından Sidemara Lahdi’nden alınarak İngiltere’ye kaçırıldığını düşünüyor.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenen Sidemara Lahdi’nin bu önemli
parçasının iadesi için çalışmalarımıza başladık” dedi.

It is now the turn of the Eros Head


The Ministry of Culture and Tourism authorities who continue to follow
track of Turkey’s cultural heritage, are now focusing their attention on the
Eros Head which is in London at the Victoria & Albert Museum‎. The Head
of the Turkish Culture and Tourism Office in London, Tolga Tüylüoğlu
declared: “Our Ministry’s experts think that the Eros Head was removed in
1882 by British Archaeologist Sir Charles Wilson from the Sidemara
Sarchophagus which is currently at the İstanbul Museums of Archaeology. We
are now working for the return to Turkey of this important piece.”

71
Filmekimi başlıyor
TAKVİM c a l e n d a r İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Filmekimi, 8-15 Ekim ta-
rihlerinde izleyicilerle buluşuyor. 10 Yaşını kutlayan Filmekimi’nin bir sürp-
rizi var: Filmekimi, bu yıl ilk kez İstanbul sınırlarını aşıyor ve Türkiye’deki 5
kentte daha sinemaseverlerle buluşuyor. Filmekimi’nde, Berlin, Cannes, Ve-
Ekim • Kasım • Aralık nedik ve Toronto’da dünya prömiyerlerini yapan 40’a yakın film izleyicilerin
2011 karşısına çıkacak. Etkinlik, İstanbul’da Atlas, Beyoğlu, Nişantaşı City’s ve
October • November • December Cinebonus Maçka Gmall olmak üzere
4 sinemada takip edilebilecek. Festival
programında gösterilen filmlerden
oluşan özel seçkinin gösterimleri 13-
16 Ekim’de İzmir’de, 20-23 Ekim’de
Bursa ve Konya’da, 27-30 Ekim’de
santralistanbul’da etkinlik yağmuru ise Trabzon ve Diyarbakır’da ya-
pılacak.
santralistanbul bu yıl da sonbahar-kış sezonundaki yoğun etkinlik progra-
mıyla dikkat çekiyor. Fotoğraf sanatçısı Cemal Emden’in ‘Le Corbusier-
Görsel Kayıt 1905-1965’ isimli sergisi 8 Ekim-13 Kasım tarihleri arasında ana Film October begins
galeride izlenebilecek. Amerikan Doğal Tarih Müzesi tarafından 2009 yılın-
da açılan ve büyük beğeni toplayan İklim Değişikliği Sergisi, Türk Telekom
sponsorluğunda 4 Ekim 2011-15 Ocak 2012 tarihleri arasında yine ana galeri- The Film October festival
de izleyicileriyle buluşacak. Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampusu’ndaki organized by İKSV (İstanbul
Tamirhane de sıradışı müzik etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Morning Culture and Art Foundation)
Indie Sessions başlıklı etkinlikler kapsamında 1 Ekim ve 29 Ekim’de DJ will be held on 8-15 October.
Deform-E, 15 Ekim’de ise DJ Candaş Baş sahne alacak. Novelty of this year’s
festival, celebrating its 10th
Flood of events at santralistanbul anniversary, is that it will
be held in 5 other Turkish
The busy events calendar of Santral İstanbul for the fall-winter 2011 season cities in addition to İstanbul.
draws attention. ’Le Corbusier-Visual Record 1905-1965’ exhibition of Approximately 40 movies making their
Photographer Cemal Emden will take place between 8 October-13 November world premieres in Berlin, Cannes, Venice and
at the main hall. ‘The Climate Change’ exhibition which had opened in 2009 Toronto will be presented to the public. The
at the American Natural History Museum will be held also at the main hall showings will take place in İstanbul at 4 different locations, namely, Atlas,
between 4 October 2011-15 January 2012, under the sponsorship of Turkish Beyoğlu, Nişantaşı City’s, and Cinebonus Maçka Gmall movie theatres. A
Telekom. Bilgi University is hosting offbeat music events at the Tamirhane special selection of the films shown in İstanbul will then be screened in İzmir
(Repair Workshop) of its santralistanbul campus. In the framework of the
events organized under the title ‘Morning Indie Sessions’, will perform DJ between 13-16 October, in Bursa and Konya between 20-23 October, in
Deform-E on 1st and 29th October, DJ Candan Baş on 15 October 2011. Trabzon and Diyarbakır between 27-30 October.

Devlet Opera ve
Balesi yine dolu dolu
Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya
ve Samsun’daki Devlet Opera ve Balesi
grupları bu sonbahar-kış sezonunda da,
yerleşik sahnelerindeki etkinliklerin yanı
sıra turne programlarıyla da izleyicileriy-
le buluşmaya hazırlanıyor. Devlet Opera
Bale Müdürlükleri’nin repertuarında Don
Giovanni, Rusalka, Ali Baba ve Kırk Hara-
miler, Evlilik Sözleşmesi, Midas’ın Kulakları
gibi dünyaca ünlü eserler yer alıyor.

State Opera and Ballet


presents a comprehensive
programme
The State Opera and Ballet Dance Troupes
from Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya
and Samsun will go on tour in addition to their
performances at their principal locations. The
Opera repertoire includes; Don Giovanni (Mo-
zart), Rusalka (Dvorak), Indigo and the Forty
Thieves (Johann Strauss II-Operetta based on
the tale “Ali Baba and the Forty Thieves”), The
Marriage Contract (Rossini-one-act operatic
farsa comica) and others.
‘Yeni Hikayeler’ Calle, ‘son kez’ İstanbul’da
Rezan Has Müzesi’nde Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) bienal ile
eşzamanlı olarak açılan, ‘Son Kez, İlk Kez’ adlı sergisinde
Seramik sanatçısı Mehmet Kutlu’nun ipekbö- günümüzün en önemli 10 çağdaş sanatçısı arasında gösteri-
ceklerinin yaşamından yola çıkarak ‘yenilenmiş, len Sophie Calle’i ağırlıyor. Sanatçı, görme engelli kişilerin
yenilenirken başka yaşamları yenilemiş, kendi gördükleri son anın yanı sıra, İstanbul’da yaşayıp denizi hiç
hikayelerini anlatırken, kendileri yeni hikayelere görmemiş insanlar konusunu özgün bir bakış açısıyla ele alı-

Jean Baptiste Mondino ©Adagp, Paris, 2011Courtesy Galerie Perrotin


dönüşmüş’ dokuz sanatçıdan ilham alarak oluş- yor. SSM’nin ziyaretçilerini sarsıcı, duygu dolu ve gerçekçi
turduğu eserler 15 Eylül-20 Kasım tarihleri ara- bir yolculuğa çıkardığı 3 bölümden oluşan sergi 17 Eylül-31
sında izleyicilerle buluşuyor. Mehmet Kutlu’nun Ekim tarihleri arasında izlenebilecek.
‘Yeni Hikayeler’ine konu olan sanatçılar, Yaşar
Kemal, Genco Erkal, Gülriz Sururi, Türkan Şo- Calle’s ‘last time’ in İstanbul
ray, Zülfü Livaneli, Sezen Aksu, Fazıl Say, Ayla
Algan ve Ferzan Özpetek. The Sabancı University Sakıp Sabancı Museum (SSM) is host-
ing the ‘Last Time, First Time’ exhibition of Sophie Calle,
qualified as one of the 10 foremost contemporary artists of
our time, which opened simultaneously with the Biennale. The
artist is treating the theme of visually impaired persons’ last
moment of vision and of people living in İstanbul who never
saw the sea, from a genuine point of view. The visitors of
SSM are invited on a shocking, emotional and realistic jour-
ney in three parts by Calle. The exhibition which opened on
17th September will last until 31st October.

Arkeoloji, diplomasi ve sanat buluşması


Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi ilginç bir etkinliğe ev sahipliği yapacak.
14 Ekim’de ziyarete açılacak olan sergi, ressam, arkeolog ve müzeci Osman
Hamdi Bey ile Amerikalı arkeolog ve fotoğrafçı John Henry Haynes ile Prof.
Hermann Vollrath Hilprecht’in Osmanlı topraklarında keşişen yaşamlarından
yola çıkarak, Amerikalı arkeologların Osmanlı topraklarındaki ilk kazılarını
ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri konu alıyor. Sergi 8 Ocak’a kadar
izlenebilecek.
‘New Stories’ Ceramics at Pera Müzesi’ndeki bir diğer etkinlik ise Suretin Sireti isimli sergi. 1 Kasım-31
Aralık tarihleri arasında izleyiciyle buluşacak sergi, Merkez Bankası Sanat
Rezan Has Museum Koleksiyonu’ndaki eserler arasında yapılan bir seçkiden oluşuyor.

Ceramics artist Mehmet Kutlu’s series of


works inspired from the portraits and lives of Meeting of archaeology, diplomacy and art
nine artists who “like the silkworms,
regenerated other lives while regenerating Suna and İnan Kıraç Foundation’s Pera Museum will host an interesting event
themselves, turned themselves into new stories having for theme the first excavations of American archaeologists in the
while telling their stories” will be exhibited Ottoman Empire and the diplomatic relations between the two countries, departing from the journeys of
from 15th September to 20th November at the painter, archaeologist and museum founder Osman Hamdi Bey, American archaeologist and photographer
Rezan Has Museum. Artists inspiring Mehmet John Henry Haynes and Prof. Hermann Vollrath Hilprecht, whose lives intercrossed on Ottoman lands.
Kutlu’s perspective were: Yaşar Kemal, The exhibition to open on 14 October 2011, will last until 8 January 2012.
Genco Erkal, Gülriz Sururi, Türkan Şoray, Another exhibition entitled Suretin Sireti (Inner conscience’s reflection on human face-theme) consisting of
Zülfü Livaneli, Sezen Aksu, Fazıl Say, Ayla a selection from the paintings of the Turkish Central Bank’s Art Collection, will also take place at Pera
Algan and Ferzan Özpetek. Museum from the 1st of November to 31st December 2011.

İstanbul Arkeoloji The İstanbul


Müzeleri Tahon’u Archaeological Museums
ağırlıyor are hosting Tahon
Belçikalı seramik sanatçısı Jo- A ceramics exhibition consisting of the
han Tahon’un varoluş sorunu- Belgian artist Johan Tahon’s ceramics
nu irdelediği eserlerden oluşan scrutinising the question of existence
Arche (ilk madde) sergisi İstan- under the title “Arche” (initial substance)
bullu sanatseverlerle buluşuyor. started on 17 September and will continue
Özil Koleksiyonundan derlenen until 13 November 2011 at the İstanbul
ve ağırlıkla büstlerden oluşan Archaeological Museums Tiled Pavilion
sergi, 17 Eylül-13 Kasım tarih- Museum. The exhibition includes mainly
leri arasında İstanbul Arkeoloji busts and other works of art selected from
Müzeleri Çinili Köşk binasında the private collection of art dealer
gezilebilir. Dağhan Özil.
Çağdaş sanatın kalbi
Lütfü Kırdar’da atacak
24-27 Kasım tarihleri arasında 6’ncısı düzenlenecek olan Contempo-
rary İstanbul, dünyaca ünlü Türk ve yabancı sanatçıları, tanınmış
koleksiyonerleri, müze müdürlerini, küratörleri, sanat eleştirmenlerini
ve basın mensuplarını Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sa-
rayı çatısı altında bir araya getirecek. Paneller ve çeşitli modern sanat
çalışmalarının eş zamanlı olarak izleyiciyle buluşacağı organizasyon
Türkiye’nin bugüne kadar yapılmış en kapsamlı modern ve güncel sa-
nat etkinliği olarak tanımlanıyor.

Lütfü Kırdar Center to welcome


Devlet Tiyatroları repertuvarına
Contemporary Art
12 oyun daha ekledi!
The 6th edition of ‘Contemporary İstanbul’ the annual art fair where
Türk tiyatrosunun en köklü ve saygın kuruluşu olan Devlet world-known artists from Turkey and abroad, prominent art collec-
Tiyatroları, 1 Ekim 2011 Cumartesi günü yeni sezonunu açtı. tors, museum directors, curators, art critics and media representatives
Son yıllarda yaptıkları yenilikçi atılımlarla dikkat çeken Dev- meet, will be held on 24-27 November at the Lütfü Kırdar Interna-
let Tiyatroları, 54 yerleşik sahnesi ve turne sahnelerinde bu yıl tional Convention & Exhibition Centre (ICEC). The fair where discus-
12 yeni oyunu da izleyiciyle buluşturacak. Sergilenecek yeni sion panels and various art activities will be presented simultaneously
oyunların büyük bir bölümünü yerli eserler oluştururken, ya- to the visitors, is qualified as the most comprehensive modern and
bancı klasik ve modern eserler de sahneye konacak. Bu sezon, contemporary art organization held in Turkey up to this date.
Devlet Tiyatroları’nda Yaşar Kemal’in eseri Köroğlu’nun
Meydana Çıkışı, Haldun Dormen’in Kantocu gibi oyunları-
nın yanı sıra Tennessee Williams’ın Sırça Kümes gibi oyunla-
rını da izlemek mümkün olacak. Nevşehir’de tarih ve kültür buluşması!
Nevşehir’in kültür ve tabiat varlıkları üzerine yapılan çalışmalara hakkında bilgi paylaşımını
State theatres’ new season opens with sağlamak amacıyla düzenlenen 1. Uluslararası Nevşehir Tarih ve Kültür Sempozyumu 16-19
12 new plays Kasım tarihleri arasında yapılacak. Sebahat ve Erol Toksöz Meslek Yüksek Okulu Uygulama
Oteli’nde düzenlenecek olan kongre, akademik sunumların ardından tarihi ve turistik bölgele-
Turkish State Theatres inaugurated their new theatrical re düzenlenecek gezilerle sona erecek.
season on 1st October 2011. Widely acclaimed for their
innovative impulses in recent years, the State Theatres will Meeting of history and culture in Nevşehir
stage 12 new theatrical performances at their 54 permanent
theatre halls as well as in the course of their tour in various The first Nevşehir History and Culture Symposium aimed at exchanging information concern-
Turkish cities. They will primarily stage plays by Turkish ing research on the cultural and natural heritage of Cappadocia will be held on 16-19 October.
playwrights in addition to several classical and modern The symposium to take place at the Sebahat and Erol Toksöz Vocational High School of High-
dramas by foreign authors. ‘Köroğlu’s Coming into Light’ by er Education Training Hotel in Nevşehir, will proceed with excursions to historical and touristic
famous author Yaşar Kemal, renowned playwright and areas organized for the participants, following the presentation of academic papers.
director Haldun Dormen’s ‘Canto Artist’ (Cabaret
Chanteuse-Songstress) alongside with The Glass Menagerie
by Tennessee Williams are among the plays on this season’s ‘Kilden Suretler’
repertoire.
hayat buluyor
Kitap Fuarı başlıyor Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım
Müzesi, ilginç bir sergiye ev sahipliği ya-
İstanbul’un kültür sanat hayatındaki en önemli etkinlikler- pıyor. Müzenin koleksiyonundaki Helenistik
den İstanbul Kitap Fuarı bu yıl 30’uncu yaşını kutluyor. ve Roma Dönemi’ne ait terrakotta figürin-
12-20 Kasım tarihleri arasında TÜYAP Fuar Merkezi’nde lerin arasından seçilen heykelcikler yoluyla,
yapılacak olan fuar, bu yıl da yerli ve yabancı çok sayıda günümüzdeki kadın imgesi ile antik dönem
yazarın okurla buluşmasına ev sahipliği yapacak. tanrıça inançları arasında kalan kadın kimliği
sorgulanıyor. Sergi, 18 Kasım-15 Nisan tarih-
İstanbul Book Fair leri arasında gezilebilir.

İstanbul Book Fair is cele- ‘Clay Faces’ revived


brating its 30th anniversary
this year. Readers will enjoy Vehbi Koç Foundation’s Sadberk Hanım
the opportunity of meeting Museum will serve as venue to an exhibition
with their preferred Turkish consisting of a selection of figurines from
and foreign authors who are amongst the museum’s collection of 584
expected to participate in Hellenistic and Roman Period terra cotta ar-
great numbers at the fair to tefacts. The exhibition which claims to ques-
be held between 12-20 No- tion the female identity between the ancient
vember 2011 at the TÜYAP goddess notion and present-day woman per-
Fair Centre. ception, will be open from 18 November
2011 to 15 April 2012.
TÜRSAB-MTM
MÜZE REHBERİ
TÜRSAB-MTM MUSEUMS GUIDE

İL MÜZE KAPALI KASIM-MART NİSAN-EKİM İLETİŞİM


CITY MUSEUM CLOSED NOVEMBER-MARCH APRIL-OCTOBER CONTACT

Aksaray Ihlara Vadisi Örenyeri Ihlara Valley • 08:00 - 17:00 08:30 - 18:30 (382) 453 7701
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Ankara • 08:30 - 17:30 08:30 - 19:00 (312) 324 3160
Museum of Anatolian Civilizations

Alanya Kalesi Castle of Alanya • 08:30 - 17:00 09:00 - 19:30 (242) 735 7337

Aspendos Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 238 5688
Aspendos Archaeological Site

Noel Baba Müzesi St. Nicholas Museum Pazartesi Monday 08:00 - 17:30 09:00 - 19:00 (242) 871 6820

Simena Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 874 2022
Simena Archaeological Site

Antalya Müzesi Antalya Museum Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 238 5688

Myra Örenyeri Myra Archaeological Site • 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 871 6821

Olympos Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 892 1325
Olympos Archaeological Site
Antalya
Patara Örenyeri
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 843 5018
Patara Archaeological Site

Perge Örenyeri
• 08:00 - 17:30 09:00 - 19:00 (242) 426 2748
Perge Archaeological Site

Phaselis Örenyeri
• 08:30 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 821 4506
Phaselis Archaeological Site

Side Müzesi Side Museum Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 753 1006

Side Antik Tiyatrosu Side Antique Theatre • 08:00 - 17:00 08:00 - 17:00 (242) 753 1542
Termessos Örenyeri • 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (242) 423 7477
Termessos Archaeological Site

Afrodisias Örenyeri • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (256) 448 8086


Aphrodisias Archaeological Site
Aydın
Milet Örenyeri Miletus Archaeological Site • 08:00 - 19:00 08:00 - 19:00 (256) 875 5562

Didim Örenyeri
• 08:00 - 19:00 08:00 - 19:00 (256) 811 5707
Didyma Archaeological Site

Assos Örenyeri Assos Archaeological Site • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (286) 721 7218
Çanakkale
Troia Örenyeri Troia Archaeological Site • 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (286) 283 0061

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi


Gaziantep Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 08:00 - 17:00 (342) 324 8809
Gaziantep Zeugma Mosaic Museum

Hatay Hatay Müzesi Hatay Museum Pazartesi Monday 08:00 - 16:30 09:00 - 18:30 (326) 214 6168

76
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Pazartesi Monday 09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 520 7740
İstanbul Archaeological Museums

Ayasofya Müzesi
Pazartesi Monday 09:00 - 16:30 09:00 - 19:00 (212) 522 1750
Hagia Sophia Museum

Çarşamba
Kariye Müzesi Chora Museum 09:00 - 16:30 09:00 - 19:00 (212) 631 9241
Wednesday

İstanbul İstanbul Büyük Saray Mozaikleri Müzesi


Pazartesi Monday 09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 518 1205
İstanbul Mosaic Museum

Türk ve İslam Eserleri Müzesi


Pazartesi Monday 09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 518 1805
Museum of Turkish and Islamic Arts

Topkapı Sarayı Müzesi Salı


09:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (212) 512 0480
Topkapı Palace Museum Tuesday

Topkapı Sarayı Müzesi Harem Dairesi


Salı / Tuesday 09:00 - 15:30 09:00 - 17:00 (212) 512 0480
Harem Apartments

Bergama Asklepion Örenyeri


• 08:00 - 17:30 08:30 - 19:00 (232) 631 2886
Bergama Asklepion Archaeological Site

Efes Müzesi Ephesus Museum • 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6010

Efes Örenyeri Yamaçevler


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (232) 892 6010
İzmir The Terrace Houses

St. Jean Anıtı St. Jean • 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6011

Bergama Akropol Örenyeri


• 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 631 0778
Bergama Akropolis Archaeological Site

Efes Örenyeri
• 08:00 - 17:00 08:30 - 19:00 (232) 892 6010
Ephesus Archaeological Site

Cennet-Cehennem Örenyeri
Mersin • 08:00 - 17:00 08:00 - 20:00 •
Chasm of Heaven and Hell

Kayaköy Örenyeri Kayaköy • 08:30 - 20:00 08:30 - 20:00 (252) 614 1150

Sedir Adası Sedir Island • 08:00 - 18:00 08:00 - 18:00 (252) 214 6948

Kaunos Örenyeri
• 08:30 - 20:30 08:30 - 20:30 (252) 614 1150
Kaunos Archaeological Site

Muğla Knidos Örenyeri


• 08:30 - 19:00 08:30 - 19:00 (252) 726 1011
Knidos Archaeological Site

Bodrum Mausoleion Anıt Müzesi


Pazartesi Monday 08:00 -17:00 08:00 -19:00 (252) 316 1219
Mausoleion

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi


Bodrum Museum of Underwater Pazartesi Monday 08:00 - 17:00 08:00 -19:00 (252) 316 2516
Archaeology

Göreme Açıkhava Müzesi Karanlık Kilise


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
The Dark Church

Özkonak Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 513 5168
Özkonak Underground City

Derinkuyu Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
Nevşehir Derinkuyu Underground City

Göreme Açıkhava Müzesi


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 2167
Göreme Open Air Museum

Kaymaklı Yeraltı Şehri


• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 278 2500
Kaymaklı Underground City
Zelve Örenyeri-Paşabağlar Örenyeri
• 08:00 - 17:00 08:00 - 19:00 (384) 271 3535
Zelve - Paşabağlar Underground City

Sümela Manastırı Sümela Monastery Pazartesi Monday 09:00 - 16:00 09:00 - 16:00 (462) 531 1064
Trabzon   Trabzon Ayasofya Müzesi
• 08:00 - 17:00 09:00 - 19:00 (462) 223 3043
Trabzon Hagia Sophia Museum

77
istanbul arkeoloji müzeleri
ayasofya müzesi
kariye müzesi
istanbul büyük saray mozaikleri müzesi
türk ve islam eserleri müzesi
topkapı sarayı müzesi
topkapı sarayı müzesi harem dairesi

troıa örenyeri
assos örenyeri

bergama asklepıon örenyeri


bergama akropol örenyeri
efes müzesi
efes örenyeri
efes örenyeri yamaçevler
st. jean anıtı

afrodısıas örenyeri
milet örenyeri
didim örenyeri

kayaköy örenyeri
sedir adası
kaunos örenyeri
knıdos örenyeri
bodrum mausoleıon anıt müzesi
bodrum sualtı arkeoloji müzesi

alanya kalesi
aspendos örenyeri
noel baba müzesi
simena örenyeri
antalya müzesi
myra örenyeri
olympos örenyeri
patara örenyeri
perge örenyeri
phaselis örenyeri
side müzesi
side antik tiyatrosu
termessos örenyeri
göreme açıkhava müzesi karanlık kilise
özkonak yeraltı şehri
derinkuyu yeraltı şehri
göreme açıkhava müzesi
kaymaklı yeraltı şehri
zelve örenyeri

sümela manastırı
trabzon ayasofya müzesi

gaziantep zeugma mozaik müzesi


TÜRSAB-MTM İŞ ORTAKLIĞI’NDAKİ
hatay müzesi MÜZE ve ÖRENYERLERİ
cennet-cehennem örenyeri
ıhlara vadisi örenyeri
anadolu medeniyetleri müzesi
MUSEUMS AND ARCHAEOLOGICAL
SITES UNDER THE MANAGEMENT OF
TÜRSAB-MTM BUSINESS PARTNERSHIP

79

You might also like