You are on page 1of 2

Lex Oppia’yı yürürlükten kaldıran Lex Valeria Fundania’nın çıkarılması sonucu yaşadığı

gens’lerin yapısının gerektirdikleri bulunsa da, kadının haklarının erkeklere kıyasla belirgin
derecede kısıtlanmasının altında cinsiyet ayrımı olduğu kabul edilmelidir. Lex Vocania’nın
uygulanması sonraki ] sahip olmuştur. Diğer bir ilki ise kocasının adı ve tasviri
bulunmaksızın bir imparator eşinin tasvirinin paraya basılmasıdır. Ayrıca sadece Vesta
Rahibeleri’nin kullanmasına izin verilen carpentium ile seyahat etmiş ve imparatorun
vakarını temsil eden paludamenum giymiştir. Agrippina bu davranışları ile “pudicitia”dan
yoksun olarak kabul edilmiştir. Görüldüğü üzere kamusal alanda rol oynayan kadının
davranışları onaylanmadığı takdirde “pudicitia”dan yoksun olduğu, onaylandığı takdirde ise
“eril niteliklere sahip” olduğu kabul edilecektir.1 Bu kalıba göre,

ayrıydı. Bazı hamamlar sabah kadınlar öğleden sonra erkekler için kullanılmaktaydı.
Hamamlar pek çok Romalı için yaşamının ayrılmaz bir parçasıydı. Üst sınıflar için akşam
yemeği davetleri de aynı şekildeydi. Kadınlar bu tür etkinliklerde kocalarına eşlik
edebilirlerdi. Sayılan faaliyetler bugün için sıradan ve önemsiz görünmekle birlikte, söz
konusu dönemde Yunanlı ve diğer kadınlar üzerinde bulunan sosyal yaşama ilişkin
kısıtlamalarla karşılaştırıldığında, bunlar birer ayrıcalıktı.2

Roma sosyal yapısı içindeki mevcut sınıfsal farklılıklar da kadının hukuki durumunu büyük
ölçüde etkilemiştir. Üst sınıflara mensup kadınlarla alt sınıflara mensup kadınların ilgilendiği
meslekler farklı olmuş, toplumun bu iki sınıf kadına bakışı arasında her zaman farklar
bulunmuştur. Üst sınıflara mensup kadınlardan ailesine bağlı, sadık, ahlaklı olmaları
beklendiği için, onları daha çok ev ve aile hayatı içinde görmek mümkündür. Hatta kadınlar
toplumun ahlak görevlileri gibi kabul edilmişlerdir. Alt ve orta sınıfa mensup kadınlardan
toplumun böyle bir beklentisinin olmaması, onların sosyal yapı içinde daha çok var
olmalarını sağlamıştır. Örneğin toplumun mater familias olarak gördüğü kadınlar,
diğerlerinden daha çok saygı görmüş olmalarına rağmen, sosyal yapıdan daha uzak
kalmışlardır. Sınıfsal farklılıklara dayanan bu sosyal yapının varlığı, toplumun üst sınıflara
mensup kadınlara verdiği değeri arttırmış, bu kadınlar diğerlerine göre daha çok
korunmuşlardır. Üst sınıfa mensup kadınlarla alt sınıfa mensup kadınlar arasındaki bir diğer
fark da kadınların kayıt altına alınmalarıyla ilgili olmuştur. Kadınların, erkeklerin aksine,
seçkin sınıfa mensup olmadıkları sürece tarihçiler tarafından kayıtları tutulmamış, önemli
ailelere mensup olmayan kadınlar hakkında bilgiler sınırlı kalmıştır. Kadın ve erkeğin hukuki

1
Gönenç, a.g.e., s. 158-161.
2
Gönenç, a.g.e., s. 162.
durumlarındaki farklılıklar sosyal hayata da yansımış ve tiyatro oyunlarına konu olmuştur.
Sosyal hayatta kadın - erkek ilişkilerini yazılı olmayan onur kuralları yönlendirmiştir. Kadın
yüksek statü sahibi bile olsa cinsiyet bakımından zayıf, erkek düşük statü sahibi bile olsa
cinsiyet bakımından güçlü kabul edilmiştir. Kadının sosyal hayattaki konumunu etkileyen bir
diğer unsur da fiziksel özellikleri olmuştur. Erkeklerle aralarındaki fiziksel farklılıklar,
kadınların toplumsal yerleriyle beraber onlardan beklenen yaşam tarzının ve sonuç olarak
hukuki yapı içindeki yerlerinin belirlenmesinde etkili olmuştur.3

Doğumla aileye dâhil olan kız çocuğu (filia familias), ailedeki erkek çocuklarından veya
evlat edinme yolu ile aileye girmiş olanlardan farklı bir hukuki duruma sahip değildi. Kız
çocukları da; erkek çocuklar, anne, büyük anne, torunlar ve hatta köleler gibi pater familias’ın
hâkimiyeti altındaydı. Evlenmemiş kız çocuğu, erkek çocuk gibi tamamen babanın
tasarrufunda idi. Satılabilir veya ölüme mahkûm edilebilirdi. Bu nedenle hür doğan Romalı
bir kız çocuğu, alieni iuris olarak her türlü hak ehliyetinden yoksundu. Roma’da kadının en
önemli görevlerinden biri, çocuk doğurmanın yanında, çocuklarını iyi yetiştirmesiydi. Roma,
kız çocuklarının iyi yetiştirilmesi konusunda kadınları desteklemişti. Kız çocukları, ileride
kendisi de çocuk yetiştirecek gerekçesiyle eğitimden yoksun bırakılmazlardı. Kız çocukları
evde eğitim alır, okuma yazmayı öğrenirlerdi. Köle olarak doğan kız çocuklarının durumu
ise, hür doğanlarınkinden farklıydı. Köle olan kız çocukları, aileleriyle nispeten daha az vakit
geçiriyordu. Bulundukları evde genelde hizmetçi olarak çalışıyorlardı. Dikiş dikme, saç
yapma, yün işleme, çocuk bakma gibi özel yetenekleri olanlar bu gibi işlerde çalışabiliyordu.
Köle bir kız azat edildiğinde de pek bir şey değişmiyordu. Azat edilen köle kız, fahişe ya da
artist oluyordu. Hatta içlerinden dans etmeye ve şarkı söylemeye yetenekli olanlar,
genelevlerde çalıştırılmak üzere özel bir eğitim alıyordu. Bu kızlar, yasal bir evlilik yerine
concubinatus bir ilişki içine giriyor ve doğurdukları çocuklar da gayrimeşru oluyordu. Azatlı
bir kız ile evlenmek saygın bir davranış değildi. Ancak Augustus’un senatör olmayan
erkeklerin azatlı kızlarla evlenebilmesi için izin çıkarmasından çok önce bunun yapıldığı
biliniyordu. Azatlı kızların içinde şanslı olanlar, büyük ihtimalle fırıncılık, tuğla yapımı ya da
sebze satıcılığı gibi daha normal işlerde çalışıyordu. Bazıları sosyal konumları yüksek
olmamakla birlikte ebelik yapabiliyordu.4

Kadına kamu hukuku alanında hiçbir hak tanınmamıştı. Özel hukuk alanında da kadınların

3
Aksaray, a.g.m., s. 50-51.
4
Fulya Kocakuşak, Antik Roma’da Aile Kurumu, (Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tezi) Bursa, 2011, s. 49-50.

You might also like