You are on page 1of 4

Savunma Hakkına İlişkin İki Soru:

Savunma Hakkı Kutsal mıdır?


Duruşma Salonunda Müdafi ve Sanık Yan Yana Oturabilir mi?

Metin Feyzioğlu*

I. SAVUNMA HAKKI KUTSAL MIDIR? Bir tanık dinlendikten, bir belge okunduktan sonra
Savunma hakkına içi boş bir kutsallık atfetmek bugü­ müdafiin söz alarak değerlendirme yapması, savun­
ne kadar savunma hakkının benimsenmesinde etkili ma hakkının kutsallığı adma kanunen “katlanılması”
olamamıştır. Savunma hakkı kutsal değildir. Savun­ gereken bir vakit kaybı mıdır? Yoksa tanığı herkesle
ma hakkı, mahkemelerin varlık sebebidir. birlikte dinleyen hakimin, tanığın beyanını, iddia ma­
kamının ve müdafiin yorumları ışığında daha sağlıklı
Savunma, sırf savunma hakkı kullanılmış olmak için değerlendirebileceğini benimsemesi mi gerekir?
yapılmaz.
Müdafiin son savunması, savunma hakkı kutsal oldu­
Savunma yapılması, ceza muhakemesinin amacına ğu için fazlaca müdahale edilmeden “dinlenecek” bir
ulaşması için olmazsa olmaz bir zorunluluktur. kompozisyon sunumu mudur? Yoksa müdafiin son
Yargılama makamının görevi, iddia ve savunmayı de­ savunması, bütün deliller toplandıktan sonra sunulan
ğerlendirerek sonuca ulaşmaktır. Savunma makamı ol­ ve hükme ulaşılırken yapılacak akıl yürütmede mut­
mazsa, yargılama makamına da ihtiyaç olmaz. Aksine laka dikkate alınması gereken bir mütalaa mıdır? Bu
bir anlayış benimsenir ise, iddia edenin aynı zamanda son savunma, iddia dediğimiz “tez”in karşısına çıkan
hüküm de vermesi kabul edilmek suretiyle uyuşmazlı­ ve hakimin “sentez” dediğimiz sağlıklı sonuca ulaş­
ğın kolayca ve istenildiği gibi çözülmesi sağlanabilir! masını sağlayacak bir “antitez” değil midir?
Ancak savunma hakkı ihlal edilirse, ceza muhakeme­
Sanığa son sözü veren hakim, birkaç dakikalık aradan
si amacına ulaşamaz. Yani ceza muhakemesi, hukuk
devleti idealine, insan haklarına sırt çevirir, insanlığın sonra ayrıntılı ceza hesapları yaptığı hükmünü tefhim
maddi sorunu ve hukuki sorunu mümkün olabilecek edebiliyorsa, savunma hakkının “kutsallığı”na uygun
en sağlıklı şekilde çözmek için binlerce yılın biriki­ davranmış olmanın rahatlığını yaşayabilir mi? Yoksa
miyle geliştirdiği duruşma cihazı içi boşaltılmış, an­ son söz, bir zamanlar idam mahkumlarına cezaları in­
lamsız kılınmış bir ritüele dönüştürülür. faz edilmeden geleneksel olarak verilen son söz / son
istek değil de, hüküm verecek olan hakimi farklı bir
Hakimlerin içselleştirmesi, benimsemesi, daha da değerlendirmeye sevk edebilecek, düşündürebilecek
ötesi kendi varlık sebepleri olarak kabullenmesi gere­ bir son savunma mıdır?
ken, savunma hakkının bütün gerekleri yerine getiril­
meden ceza muhakemesinde maddi ve hukuki soru­ Hipotetik bir örnekte, iddia makamının esas hakkın­
nun sağlıklı bir şekilde çözülemeyeceğidir. da mütalaasını yargılamayı yapan hakimle tartışarak
hazırlaması, savunma hakkının kutsallığına mı zarar
Savunma hakkının kutsallığı söylemi, savunmayı,
verir, yoksa hakimin, savunma makamından uzak­
ceza muhakemesinin birbirine eşit üç makamından
laşarak iddia makamına yakınlaşması anlamına mı
biri olarak benimsetmeye maalesef yetmemiştir.
gelir? İddia makamıyla yakınlaşan bir hakimin taraf­
* Prof. Dr., Ankara Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usulü sızlığından söz edilebilir mi? Elbette yine hipotetik
Hukuku Anabilim Dalı Başkanı bir örnekte, müdafilerin, savunmalarını, yargılamayı
Metin FEYZİOĞLU • Savunma Hakkına ilişkin iki Soru:

yapan hakimle tartışarak, onun görüşlerini alarak ha­ rını talep etmiştir. Ancak hakimlerin, bütün kanunla­
zırlamaları hiç mümkün olabilir mi? rı, kitaplara gerek olmaksızın ezbere bildiği ve sanık
Savunma hakkının kutsallığına saygıda kusur edil­ tarafından da böyle konuların gündeme getirilmesine
memiş bir duruşmada, hükmün müzakeresi sırasın­ ihtiyaç bulunmadığı söylenerek, sanığın talebi red­
da herkes dışarı çıkarılırken, CMK md. 227’nin açık dedilmiştir. Bunun üzerine Throckmorton, zaten pek
hükmüne rağmen Cumhuriyet Savcısının hakimin çoğunun parlamento çalışmalarına katılmış olması
yanında kalması, iddia makamını ve yargılama ma­ sayesinde, talep ettiği kanunları ve pek çok mahkeme
kamını bir ve aynı yapmaz mı? İddia ve yargılama içtihadını ezberinden okuyarak, tartışmaya açmıştır.
makamlarının birleştiği bir yerde, adil yargılamadan, Jüri üyeleri sonuçta, Throckmorton’un beraetine ka­
hukuk devletinden, tarafsız mahkemelerden söz edi­ rar vermiş, fakat bu kararlarının bedelini, kendileri
lebilir mi? cezalandırılarak ödemişlerdir (WILLIAMS, s. 7).
Buna rağmen, İngiltere’de geçerli olan muhakeme
Bir avukat, dilekçelerinin okunmadığından endişe sisteminin, zamanın Kıta Avrupası sistemiyle kıyas­
ediyorsa, her dilekçesinin üzerine “dosyasına” şerhi
landığında, sanıklar için çok daha güvenceli olduğu
düşülüp havale edilmesi onu, muhakemenin üç eşit
belirtilmelidir (Voltaire, Fransız muhakeme hukuku­
ayaktan oluştuğu bir devlette, yani bir hukuk devle­
nun sanığı yoketmeği amaçladığına, bu-na karşın İn­
tinde yaşadığına ikna etmeye yeter mi?
giliz Muhakeme hukukunun, sanığa temel güvenceler
Savunma hakkına değer verilmezse, savunma maka­ sağladığına işaret etmiştir. WILLIAMS, s. 10; DAN-
mının yazdıkları okunmaz, söyledikleri dinlenmez, DO, Shigemitsu : Japanese Criminal Procedure, çev.
mütalaaları değerlendirilmez, kararların gerekçeleri B.J. George, Jr., USA 1965, s. 8).
yazılırken görmezden gelinirse, ceza muhakemesi
İngiltere’de müdafilerin, ölüm cezası talep edilen da­
amacına ulaşamaz.
valarda sanıklan savunmaya başlamaları, 1760’lardan
Dünyanın bugün medeni dediğimiz ülkelerinde sa­ sonralara rastlar. Ancak müdafilerin jüriye hitap et­
vunma hakkının vazgeçilmezliğinin büyük müca­ melerine bir süre daha izin verilmemiştir. 1836’da
delelerle kabul ettirildiğini ifade etmeliyiz. Örneğin çıkarılan bir kanun ile sanıkların müdafiye başvur­
İngiltere’de 18. yüzyılın sonlarına, hatta 19. yüzyılın ma hakları tam olarak kabul edilmiştir. Bu kanun,
başlarına kadar, isnad olunan suç ağırlaştıkça, sanı­ pek çok hakim tarafından şiddetle eleştirilmiş, hatta
ğın savunmaya o oranda ihtiyaç duymayacağı söy­ bunlar, istifa tehdidinde bile bulunmuşlardır. Bütün
lenmiştir. Buna gerekçe olarak da, ağır iddiaların eleştirilere rağmen kanun geri alınmamış, hakimler
son derece açık bir şekilde ispatlanması gerektiği ve de istifa etmemiştir (WILLIAMS, ss. 7-8).
hiçbir müdafiin, bu denli açık seçik bir duruma karşı
elinden bir şey gelmeyeceği ileri sürülmüştür. Sanık­ Değerlendirme
lar, genellikle, en az dört Krallık temsilcisine karşı, Savunma hakkına içi boş bir kutsallık izafe ederek,
hiçbir hukuki yardım almaksızın, aleyhlerindeki delil işlevsiz bir saygı göstermenin yerine, savunma hak­
araçlarını önceden bilmeksizin ve kanun kitaplarına kının mahkemelerin varlık sebebi olduğunun ceza
bakma imkanları olmaksızın kendilerini savunmaya muhakemesinin bütün süjelerince benimsenmesi za­
çalışmışlardır (WILLIAMS, Glanville : The Proof of manı çoktan gelmiştir. Türk Hukukçularının ve ken­
Guilt, A Study of the English Criminal Trial, London di adına yargılama yetkisi kullanılan Türk Milletinin
1963, ss. 6-7). yüzlerce yıl bekleyecek vakti yoktur. Burada görev,
İngiltere’de sanıkların müdafiye başvurma hakları­ hakimler kadar avukatlara da düşmektedir. Avukat­
nın kısıtlandığı, hatta yasaklandığı davaların başında, lar da kuşkusuz, mesleki faaliyetleri sırasında üst­
vatana ihanet davaları gelmiştir. İngiliz parlamenter lendikleri sorumluluğun bilincinde olmalı, bilgili ve
Throckmorton’un vatana ihanet isnadıyla yargılan­ düzeyli dilekçeler/mütalaalar/savunmalar sunmalı ve
dığı da~va, bunlara bir örnektir. Throckmorton, bir asil mesleklerine layık olmayı temel ilke olarak be­
hukuki sorunu tartışabilmek için bazı kanun kitapla­ nimsemelidir.

Ankara Barosu Dergisi • Yıl:67 • Sayı: 1 • Kış 2009 23


Ankara Barosu Dergisi • Yıi:67 • Sayı: 1 • Kış 2009 • 22-25

II. DURUŞMA SALONUNDA MÜDAFİ VE hakkının içinde yer alan temel ilkelerden biri olan si­
SANIK YAN YANA OTURABİLİR Mİ? lahların eşitliği ilkesini de ihlal ettiği görülecektir.
Duruşma salonunda müdafi ve sanık yan yana otura­ Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Barosunun yazı­
bilir ve oturmalıdır. sı üzerine Adalet Bakanlığına başvuruda bulunarak,
Beyoğlu 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmalar­
Duruşma sırasında müdafi ve sanığın yan yana otur­
da müdafi ve sanığın yan yana oturduğunu, bu uy­
ması savunma hakkının zorunlu bir koşuludur. Bunun
gulamanın diğer ceza mahkemelerine de yaygınlaş­
nedeni gayet basitçe açıklanabilir:
tırılmasını istemiştir. Bakanlık, bu başvuru üzerine,
Müdafiin savunma hakkı kapsamındaki yetkilerini hazırlamış olduğu cevabi yazıda (Adalet Bakanlığı­
nasıl kullanacağına karar verebilmesi için duruşma nın 24.10.2008 gün ve B.03.0.CİG.0.00.00.05-
sırasında sanık ile sürekli irtibat halinde olması ve is­ 659362-2008/1151/54462 sayılı yazısı);
tişare etmesi gereklidir.
Anayasa md. 36’da, AİHS md. 6’da, Birleşmiş Mil­
Müdafi ve sanığın birbirlerine düşüncelerini iletebil­ letler Kişisel ve Siyasal Haklar Milletlerarası Söz­
mek için konuşmaları gereklidir. leşmesi md. 14’de müdafi ve sanığın duruşmada yan
yana oturacağının yazmadığını,
Müdafi ve sanık duruşma salonunda uzaktan birbirle­
rine seslenemeyeceklerine göre, yan yana oturmaları CMK md. 203 uyarınca duruşmanın idaresinden
gereklidir. mahkeme başkam ve hakim sorumlu olduğuna göre,
müdafi ve sanığın oturma düzeninden de mahkeme
Bu çerçevede müdafi örneğin bir tanığın doğru söy­
başkanı ve hakimin sorumlu olduğunu; mahkeme
leyip söylemediğim, savunduğu sanıkla konuşarak
başkanımn veya hakimin her somut olayda müdafi ve
değerlendirebilir ve o tanığa bir soruyu sorup sor­
sanığın yan yana oturmasına izin verebileceğini veya
mamaya böylelikle karar verebilir. CMK md. 201 ile
vermeyebileceğini,
müdafilere, sanıklara, katılana, tanıklara, bilirkişilere
ve duruşmaya çağırılmış diğer kişilere doğrudan doğ­ Anayasa md. 138’in getirdiği yasak karşısında yargı
ruya soru sorma yetkisinin verilmesi, müdafii duruş­ yetkisinin kullanılmasıyla ilgili hakim ve mahkeme­
mada daha aktif bir süje haline getirmiştir. Müdafiin lere talimat verilmesinin mümkün olmadığını; ayrıca
söz konusu yetkisini savunduğu sanığın menfaatine Adalet Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında
olacak şekilde kullanabilmesi için gereken bütün alt Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Ka­
yapı hazırlanmalıdır. Bu alt yapının kapsamına, mü­ bulü Hakkında Kanun’un 9. maddesinin (i) bendinin
dafi ile sanığın duruşmada yan yana oturması da gir­ Bakanlığa, yalnızca yargı yetkisinin kullanımı alanı­
mektedir. na girmeyen konularda görüş bildirmek ve genelge
düzenlemek yetkisini verdiğini,
Ceza mahkemelerinin duruşma salonlarında, sanığın
oturacağı yer kürsünün karşısında, müdafiin oturacağı Konunun ileride yapılacak mevzuat çalışmalarında
yer hakimin solunda planlanmıştır. Katılan ve vekili değerlendirilebileceğini belirtmiştir.
ise, hakimin sağında yan yana oturmaktadır. Bu plan­ Kanaatimizce Adalet Bakanlığı, bu yazısında, mahke­
lama hiçbir kanuni düzenlemeye dayanmamaktadır. melere yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili talimat
Üstelik yukarıda açıklandığı üzere savunma hakkının verilemeyeceğini ifade ettiği kısım dışında hatalıdır;
kullanılmasını kısıtlamaktadır. Müdafi ve sanığın ayrı yanlış bir değerlendirme yapmaktadır.
yerlerde oturtulması hiçbir kanuni düzenlemeye da­
yanmadığı gibi savunma hakkını güvence altına alan Şöyle ki:
Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, CMK Anayasa md. 36’da, AİHS md. 6’da, Birleşmiş Millet­
ve diğer ilgili milli ve milletlerarası mevzuatın ana ler Kişisel ve Siyasal Haklar Milletlerarası Sözleşme­
fikrine de aykırıdır. Üstelik katılan ve vekilinin yan si md. 14’de müdafi ve sanığın duruşmada yan yana
yana oturtulduğu düşünüldüğünde, müdafi ve sanığı oturacağının açıkça yazmadığı doğrudur. Ancak “yan
birbirinden ayıran planlamanın Anayasa md. 36’da yana oturamaz” da denilmemektedir. Yani bu konuda
ve AİHS md. 6’da güvencesini bulan adil yargılanma hiçbir yasak getirilmemiştir. Yukarıda da açıklandığı

24 Ankara Barosu Dergisi • Yıl:67 • Sayı: 1 • Kış 2009


Metin FEYZİOĞLU • Savunma Hakkına ilişkin iki Soru:

üzere, yan yana oturmayan müdafi ve sanık birbirle- sormamaktadır. Çünkü bu iş, Adalet Bakanlığının işi­
rivie duruşma sırasında konuşamazlar. Konuşamadık­ dir. O halde yapılması gereken, Adalet Bakanlığının,
larına göre, birbirleriyle istişare ederek anlık değer­ müdafi ve sanığın ayrı ayrı oturtulduğu duruşma salo­
lendirmeler yapamazlar. Sonuçta müdafi, savunma nu planlamasından vazgeçmesidir.
hakkı çerçevesinde yerine getirmesi işlemleri olması
Değerlendirme
gerektiği gibi, sanığın en menfaatine olacak şekilde
yerine getiremeyebilir. Şu halde, müdafi ve sanığın Müdafi ve sanığın birbirlerinden ayrı oturmak zorunda
duruşmada yan yana oturacağına dair açık bir hük­ kalması, savunma hakkım doğrudan kısıtlamaktadır.
mü anılan hukuki düzenlemelerde aramak yerine, bu Ceza mahkemelerinde duruşma salonunda müdafi ve
düzenlemelerin özüne, ana fikrine bakmak gereklidir. sanığın yan yana oturamamasmm sebebi, duruşma
Bu yapıldığında, savunma hakkı açısından en doğru­ salonlarının iç mimarisinin (mobilyalar dahil) buna
sunun, hatta kaçınılmaz olanın duruşmada müdafi ve göre planlanmamış olmasıdır.
sanığın yan yana oturması olduğu görülecektir.
Her duruşmada müdafilerin mahkeme başkanmdan
CMK md. 203 uyarınca duruşmanın idaresinden veya hakimden sanıkla yan yana oturma talebinde
mahkeme başkanı ve hakim sorumludur. Ancak yar­ bulunmalarını ve taleplerinin her defasında olumlu
gılama makamı, müdafi ile sanığın istişare etmeleri­ karşılanacağını beklemek gerçekçi değildir.
nin gerekli olup olmadığına veya konuşmaları gere­
kip gerekmediğine karar veremez. Savunma hakkının Çözüm mercii, Adalet Bakanlığıdır. Bakanlık, inşası
devam eden adliye binalarından başlayarak bu sorunu
nasıl kullanılacağı, duruşmanın düzen ve disiplinini
bozmadığı sürece yargılama makamının müdahale çözmekle yükümlüdür.
edebileceği bir husus değildir.
Anayasa md. 13 8’ in getirdiği yasak nedeniyle Ada­
let Bakanlığı, mahkemelere yargı yetkisinin kullanıl­
masıyla ilgili talimat veremez. Dolayısıyla Bakanlık,
mahkemelere, bundan böyle müdafi ve sanıkların yan
yana oturması gerektiğini bildiremez. Ancak sorunun
kaynağının ve çözümünün bununla hiçbir ilgisi yoktur.
Sorunun kaynağı, adliyelerde duruşma salonlarının iç
mimarisi ile ilgilidir. Sorunun çözümü de bu mimari
planın değiştirilmesiyle mümkündür. 2992 sayılı Ada­
let Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Ka­
nun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanun’un 2. Maddesinin (a) bendine göre
“Kanunlarda kurulması öngörülen mahkemeleri aç­
mak ve teşkilatlandırmak, ceza infaz ve ıslah kuram­
ları, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki
adalet kuramlarını planlamak, kurmak ve idari görev­
leri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliş­
tirmek” Adalet Bakanlığının görevidir. Bu Kanuna ve
bu hükme dayanarak Adalet Bakanlığı, adliye binaları
inşa ettirmektedir. İnşa edilen adliye binalarında ceza
mahkemelerinin duruşma salonları, Adalet Bakanlığı
tarafından, müdafi ile sanık ayrı ayrı oturacak şekilde
planlanmaktadır. Bakanlık, bu planlamayı yaparken,
kuşkusuz, o mahkemelerde görev yapacak olan ha­
kimlerin nasıl bir duruşma salonu planı istediklerini

Ankara Barosu Dergisi • Yıl:67 • Sayı: 1 • Kış 2009 25

You might also like