Professional Documents
Culture Documents
• Şüpheli ve Sanık
• Genel Olarak
CEZA MUHAKEMESİ
İÇİNDEKİLER
5
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi
ÜNİTE
ÜNİTE
1 5
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi
ŞÜPHELİ VE SANIK
Genel Olarak
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde de belirtildiği gibi,
iddianamenin kabulünden hükmün kesinleşmesine kadar (kovuşturma boyunca),
suç şüphesi altında bulunan kişiye sanık denir (CMK m. 2/b). Soruşturma evresinde
suç şüphesi altında bulunan kişiye ise şüpheli denilmektedir (CMK m. 2/a).
Şüpheli ve sanık, kendisi hakkında gerçekleştirilen muhakemeye boyun
eğmek ve gerektiğinde rızası hilafına olsa bile, örneğin tutuklama gibi kişisel
özgürlüğüne, kan örneği alma gibi vücut bütünlüğüne karşı yapılacak
müdahalelere katlanmak zorunda olması bakımından kamusal cebrin konusunu
teşkil etmektedir. Bu itibarla şüpheli ve sanık, ceza muhakemesinin merkezî
noktasında bulunan kişidir.
Ayrıca birçok kez şüpheli ve sanığın kendisi de muhakeme bakımından bir
İddianamenin delil teşkil etmektedir. Ancak onun bu delil olma hâli, şüpheli ve sanığın sadece bir
kabulünden hükmün muhakeme objesi olduğu anlamına gelmez. O, muhakeme objesi olmaktan önce,
kesinleşmesine kadar hak ve yükümlülükleri bulunan bir muhakeme süjesidir.
(kovuşturma
boyunca), suç Muhakeme, şüphelinin işlediği düşünülen fiile bağlı olarak başlar. Bu
şüphesi altında nedenle şüpheli, muhakemenin başlama nedenini oluşturan temel süjedir. Şüpheli
bulunan kişiye sanık ve sanık, müdafi ile birlikte muhakemenin savunma tarafını oluşturur. Şüpheli ve
denir (m. 2/b). sanığın kendisini bizzat savunmasına bireysel savunma, müdafi yardımından
faydalanmak suretiyle savunmasına ise kolektif savunma denilmektedir. Bu itibarla
şüpheli ve sanık, bireysel savunma makamını oluşturur.
Sanıklık şüphelinin bir sonraki evrede içinde bulunduğu hukuki statüyü ifade
etmektedir. Sanıklık sıfatını alan bir kimsenin, muhakemenin konusunu oluşturan
suçu işlediğine dair duyulan şüphe, en azından kamu davasının açılmasına neden
olacak oranda yeterli hâle gelmiş demektir. Nitekim CMK. m. 170’e göre;
soruşturma evresinde toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe
oluşturuyorsa Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler. Bu nedenle yeterli
şüphe olmaksızın kamu davası açılması ve dolayısıyla sanıklık sıfatının kazanılması
hukuken mümkün değildir.
İçinde bulunduğumuz dönemde, insanın bu dünyada istediği gibi hareket
edemeyeceği, çevresiyle ve diğer canlılarla uyum içerisinde yaşamak zorunda
olduğu, hatta her canlının bir can taşıması nedeniyle değerli olduğu ve ona saygı
gösterilmesi gerektiği düşüncesi giderek önem kazanmaktadır. Şüpheli ve sanık
her şeyden önce bir insandır. Suç işleme şüphesi altında da olsa, en acımasız fiilleri
işlemekle de suçlansa, insan olma vasfı nedeniyle ona saygı duyulmalı, sınır
tanımayan muamelelere maruz kalmasına imkân verilmemelidir.
Örnek
• Soykırım, insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme veya cinsel saldırı
gibi karşılığında ağır cezalar öngörülen suçları işlediği iddia edilen
şüpheli veya sanık hakkında insan onuru ile bağdaşmayan işkence
gibi fiillere başvurulmamalıdır.
Susma, ceza tayininde de aleyhe bir etki yapamaz. Böylece, susan veya inkâr
eden bir şüpheli veya sanığın örneğin mağdurun zararını -mümkün olduğu
takdirde ve ölçüde- tazmin veya telafi etmemiş olması, sıkıntı içerisinde olan
mağdura muhakeme süresince yardımcı olmaması ya da pişmanlık göstermemesi
onun aleyhine, cezayı artırıcı bir sebep olarak nazara alınamaz. Çünkü şüpheli veya
sanığın kendi savunmasını tehlikeye düşürmeksizin bunlardan birini veya bazılarını
yapması demek, icabında susmasının, inkârının boşa gitmesi, suçu kabulü
anlamına gelebilir.
Lekelenmeme Hakkı
Lekelenmeme hakkı, her şeyden önce, şüpheli veya sanığın suçlu sayılmama
(masumluk) karinesinden yararlanma hakkına sahip olmasını gerekli kılmaktadır
(Anayasa m. 38/4; İHAS m. 6/2). Masumluk karinesi ise mahkûmiyet hükmü
kesinleşinceye kadar şüpheli veya sanığın suçlu sayılmamasını ifade eder.
Suçlu sayılmama,
öncelikle suçlu Suçlu sayılmama, öncelikle suçlu muamelesi görmemeyi ve lekelenmemeyi
muamelesi gerektirir. Bu nedenle, delillerin henüz yeterli suç şüphesini ortaya koymadığı
görmemeyi ve soruşturma evresi gizlidir (CMK m. 157). Kaldı ki bu gizlilik, savunmaya karşı ileri
lekelenmemeyi sürülemeyecektir. Çünkü gizlilik, savunmaya zarar vermemek koşuluyla kabul
gerektirir. edilmiştir.
Soruşturma işlemlerinin özellikle kamuoyu bakımından önem taşıyan
gizliliğinin ihlali, aynı zamanda şüphelinin lekelenmeme hakkının ihlalidir. Bu
nedenle, soruşturma evresinde gözaltındaki bir kişinin "suçlu" olarak kamuoyuna
duyurulmasına, basın önüne çıkartılmasına, kişilerin basınla sorulu cevaplı
görüştürülmelerine, görüntülerinin alınmasına, teşhir edilmelerine sebebiyet
verilmez ve soruşturma evrakı hiçbir şekilde yayımlanamaz (YİGY m. 27). Adliye
binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli
veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Aynı husus,
adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adli işlemlerin icrasında da geçerlidir (CMK
m. 183).
Lekelenmeme hakkının korunabilmesi amacıyla, soruşturmanın gizliliğinin
ihlali yaptırım altına alınmıştır (TCK m. 285/1). Aynı güvence, gizli yapılması
gereken duruşma bakımından da geçerli olduğu gibi (TCK m. 285/3), soruşturma ve
kovuşturma işlemlerinin yetkisiz olarak kayda alınması ve nakli (TCK m. 286),
soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını
sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması, özel olarak yaptırım altına
alınmıştır (TCK m. 285/5).
Ayrıca iddianame çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur ve bu çağrı
kâğıdına, mazereti olmaksızın gelmediğinde sanığın zorla getirileceği yazılır (CMK
m. 176). Buna rağmen, duruşmada hazır bulunmayan sanığın zorla getirilmesine
karar verilebilecektir (CMK m. 193/1).
Sanık duruşmada hazır bulunma yükümlülüğünden bağışık tutulması hâlinde
dahi, herhangi bir işlem için hazır bulunmasına gerek görüldüğünde, davetiye ile
çağrılmaksızın zorla getirilebilmektedir (CMK m. 199).
Şüpheli ve sanığı, hazır bulunması için davet etmeye mahkeme, hâkim, savcı
ve kolluk yetkilidir. Kişinin davete rağmen gelmemesi üzerine veya doğrudan zorla
getirilmesine ise mahkeme, hâkim ve savcı karar verebilir (CMK m. 146, 199).
Kendi yaptığı işlemler için hazır bulundurmak üzere kolluğun şüpheliyi zorla
getirme yetkisi bulunmamaktadır.
Şüpheli veya sanığın Gözlem altına alma (CMK m. 74), beden muayenesi ve vücuttan örnek
katlanma alınması (CMK m. 75), moleküler genetik incelemeler (CMK m. 78), fizik kimliğin
yükümlülüğünün tespiti (CMK m. 81), teşhis (CMK m. 52/2; PVSK ek m. 6) gibi işlemler bakımından
bulunduğu işlemlerin da şüpheli veya sanığın katlanma yükümlülüğü bulunmaktadır.
önemli bir kısmı
koruma tedbirleriyle Kimliği, Ekonomik ve Kişisel Durumu Hakkında Bilgi Verme
ilgilidir.
Yükümlülüğü
İfade alma ve sorgunun başlangıcında şüpheli veya sanığın kimliği saptanır
(CMK m. 147/1-a). Genellikle bu aşamaya kadar şüpheli veya sanığın kimliği
belirlenmiş olacağından, bu işlem asıl olarak ifadesi alınacak veya sorgulanacak
kişinin ifadesi alınması veya sorgulanması gereken şahıs olup olmadığının tespiti
amacına yönelik olacaktır.
Kimlik kavramının çerçevesine hangi bilgilerin girdiği kesin değildir. Şüpheli
veya sanığın kim olduğundan maksat isim, adres ve meslek gibi bilgilerdir.
Soruşturma evresinde şüphelinin geçmişi, sabıka durumu, ailevi ilişkileri, mal
varlığı gibi kişisel ve ekonomik durumunun araştırılması çoğunlukla gerekli
olmayabilir. Zira bu tür bilgiler, kusurun tespitinde ve cezanın tayininde asıl olarak
bir önem taşımaktadırlar. Bu nedenle, ancak duruşmada ve esasa ilişkin sorgunun
bir parçası olarak hakları bildirildikten sonra, sanığın kişisel hâllerinin araştırılması
daha uygun olabilir.
İfade ve Sorgu
Şüpheli veya sanık, savunmasını asıl olarak ifade verirken veya sorgulanırken
yapmaktadır. Bu nedenle şüpheli veya sanığın ifade veya sorgu esnasında fiziksel ya
da ruhsal yönden normal olmayan bir hâlde bulunması, sorgulamanın normal
şartlarda cereyanını imkânsız kılacaktır. Bilgisine başvurmadan önce şüpheli veya
sanığın ifade vermeye veya sorgulanmaya ehil olup olmadığının araştırılması, ifade
ve sorgunun sıhhati ve geçerliliği açısından önemlidir.
İfade veya sorgunun başında, görevli ile şüpheli veya sanık arasında bir ön
görüşme-konuşma yapılabilir. Bunun amacı, ifade veya sorgunun şeklini, sınırlarını
belirleyebilmektir. Fakat böyle bir müzakere ancak şüpheli veya sanığa hakları
bildirildikten sonra gerçekleşmelidir.
Soru-cevap şeklinde ifade veya sorgudan önce, şüpheli veya sanığa,
kendiliğinden, herhangi bir müdahalede bulunmaksızın bildiklerini anlatma imkânı
verilmelidir. Ancak bazen istisnai olarak ifade veya sorgunun en başından itibaren
soru-cevap tarzında gerçekleşmesi de uygun olabilir.
Esas hakkındaki ifade ve sorguda, şüpheli veya sanığa, aleyhine olan şüphe
sebeplerini yok edip suçsuzluğunu ispatlayabilme fırsatının verilmesi
gerekmektedir. Hukuka aykırı birtakım yollarla bir ifade elde etmeye
çalışılmamalıdır. Ceza muhakemesinin her ne pahasına olursa olsun gerçeğin
Birden fazla şüpheli araştırılması şeklinde bir amacı olmadığı hiçbir zaman unutulmamalıdır (CMK m.
veya sanığın varlığı 148).
hâlinde, her biri ayrı
olarak ve diğerleri Birden fazla şüpheli veya sanığın varlığı hâlinde, her biri ayrı olarak ve
hazır bulunmazken diğerleri hazır bulunmazken ifadesi alınmalı veya sorgulanmalıdır. Böylece bir
ifadesi alınmalı veya yandan ifadelerin birbirinden etkilenmesi ve şüpheli veya sanıkların ifade verme
sorgulanmalıdır. konusunda birlikte hareket etmeleri imkânı önlenmiş, diğer yandan ise birbiriyle
karşılaştırmak suretiyle, beyanların doğruluğunu kontrol imkânı elde edilmiş olur.
Kural olarak ifade veya sorgunun gündüz saatlerinde yapılması normaldir.
Bazen durumun özelliğine göre, örneğin suçun işlenmesini takiben şüphelinin
yakalandığı ya da bir sonraki günü beklemenin gereksiz olduğu, basit bir ifadenin
söz konusu olduğu ve bu nedenle şüphelinin geceyi karakolda geçirmesine gerek
olmadığı durumlarda gece vakti ifade alınması uygun ve hatta gerekli olabilir. Ancak
bu, hiçbir zaman, herhangi geçerli bir sebep olmaksızın sadece şüpheliyi uykusuz
bırakarak onun bu durumundan, yorgunluğundan ve direnme gücünün
zayıflığından faydalanmak amacıyla yapılamaz. Böyle bir uygulama hukuka aykırı
olur.
İfade ve sorguların tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. İfade veya
sorgularda tanzim edilecek tutanaklarda şu hususlar yer almalıdır:
• İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,
• İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve
sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,
• İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine
getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri,
• Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi
tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,
• İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.
CMK m. 147 hükmüne göre, ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında teknik
imkânlardan yararlanılır. 219. maddeye göre ise duruşmada yapılan işlemlerin
teknik araçlarla kayda alınması hâlinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı
tutanağa dönüştürülerek, ilgililer tarafından imzalanacaktır.
verilmektedir ki, ifadelerin, ilgilinin rızası ile verilmiş olsa bile, geçerli sayılması usul
yönünden yasaklanmıştır.
Dördüncü fıkra, şartlı bir delil değerlendirme yasağı içermektedir. Bu hüküm,
kolluk tarafından yerine getirilen ifade alma işlemlerinde müdafi bulundurulmasını
adeta zorunlu kılmaktadır. Buna göre, kollukta alınan ifadenin hükme esas
alınabilmesi için iki şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir:
• İfade alma işlemi sırasında müdafi bulundurulmalıdır. Bu durumda
şüphelinin açıklamaları hükümde kullanılabilir.
• İfade alma sırasında müdafi bulunmamışsa ifade sahibi, soruşturma veya
kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme huzurunda aynı şekilde ifade
verecektir.
Beşinci fıkra, kolluk bakımından bir yeniden ifade alma yasağı içermektedir.
Aslında soruşturma ve kovuşturma evrelerinde şüpheli veya sanığın her bir yetkili
makam tarafından birden fazla kez ifadesinin alınması veya sorgulanması
mümkündür. Ancak beşinci fıkra, bu imkânı kolluk bakımından kabul etmemiştir. Bu
hüküm Cumhuriyet savcısının en başından itibaren soruşturmaya hâkim olmasını
zorunlu kılmaktadır. Bu hükmün yeniden yakalama ve gözaltına alma yasağı ile
birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir (CMK m. 91/6). Burada yasaklanan, aynı
gözaltı süresinde şüphelinin kolluk tarafından birden fazla bilgisine başvurulması
değil, gözaltı sona erdikten sonra yeniden yakalanarak ifadesinin alınmasıdır.
Bireysel Etkinlik
MÜDAFİ
Genel Olarak
Ceza muhakemesinde şüpheli veya sanığın savunmasını yapan avukata
müdafi denilmektedir. Bir başka deyişle, ceza soruşturmasını yürüten resmi
organlar önünde, şüpheli ve sanığı fiili ve hukuki açıdan koruyan, ilgili hukuk
normlarında öngörülen niteliklere sahip kişi müdafidir. Müdafinin muhakeme
sürecinde temel amacı, ceza hukukuna veya diğer hukuk alanlarına ilişkin olarak
şüpheli ve sanık bakımından bu süreçte ortaya çıkabilecek negatif etkileri mümkün
olduğunca aza indirmek ve somut duruma göre gerçekçi bir şekilde, şüpheli ve
sanığa tanınan hakların kullanılmasına hizmet etmektir.
Hukuk sistemimizde kural olarak bir müdafinin hukuki yardımından
faydalanmak zorunlu değildir. Dolayısıyla şüpheli veya sanık bir müdafinin hukuki
yardımını almaksızın da savunma yapabilir. Ancak aşağıda ayrı bir başlık altında
incelenecek olan zorunlu müdafilik hâlleri, bu genel kuralın istisnasını
oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu istisnai hâllerde şüpheli veya sanığın bir müdafinin
hukuki yardımından faydalanması zorunludur.
Müdafiden faydalanmak bakımından şüpheli ve sanığın sahip olduğu hak,
Hukuk sistemimizde adil yargılanma hakkının en önemli gereklerindendir. Müdafisiz gerçekleşen bir
kural olarak bir muhakeme çoğu zaman eksik bir muhakemedir. Çünkü şüpheli ve sanık, suç
müdafinin hukuki isnadının muhatabı olarak psikolojik baskı altındadır ve genelde muhakeme
yardımından
sürecinde uygulanan hukuktan da haberdar olmadığı için, gerektiği şekilde
faydalanmak zorunlu
değildir. Ancak savunmasını yapamaz. Bu itibarla muhakemenin adil bir şekilde gerçekleşebilmesi
zorunlu müdafilik çoğu kez onun bir müdafinin yardımından faydalanması suretiyle mümkün
hâlleri, bu genel olabilecektir.
kuralın istisnasını
Cumhuriyet savcısı ile ilgili açıklamalarda da belirtildiği üzere, Cumhuriyet
oluşturmaktadır.
savcısı, şüphelinin aleyhine olan hususların yanında lehine olan hususları da
araştırmakla görevlidir. Bu itibarla ilk bakışta müdafinin yokluğu, şüpheli ve sanık
açısından çok büyük bir kayıp gibi görünmeyebilir. Ancak Cumhuriyet savcısı aynı
zamanda iddia makamı olması sebebiyle, bir müdafi gibi davranması da elbette
beklenemeyecektir. İddiada bulunmak ve savunmak, kavram olarak birbirine karşıt
fonksiyonlardır. Bu itibarla Cumhuriyet savcısına böyle bir görev verilmiş olması;
müdafinin savunma bakımından arz ettiği önemi ortadan kaldırmamaktadır.
Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya
birden fazla müdafinin yardımından yararlanabilir; kanuni temsilcisi varsa o da
şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir (CMK m. 149/1). Görüldüğü üzere kanun
koyucu, kural olarak muhakemede hukuki yardımından faydalanılabilecek müdafi
sayısını sınırlamamıştır. Buna karşın soruşturma evresinde ifade alma bakımından
ve kovuşturma evresinde örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların duruşması
bakımından genel kurala bir istisna getirilmiştir. Buna göre soruşturma evresinde,
ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir (CMK m.149/2).
Atanmış müdafinin ücreti her yıl belirlenen tarife üzerinden devletçe ödenir.
Kural olarak şüpheli veya sanık bir müdafi yardımından faydalanıp
faydalanmamak konusunda serbesttir. Ancak bazı hâllerde şüpheli veya sanığın bir
müdafinin yardımından faydalanması kanun koyucu tarafından zorunlu görülmüş
olabilir. İşte bu hâllerde zorunlu müdafilik söz konusu olur. Zorunlu müdafilik
kavramı, şüpheli ve sanığın özel durumu dolayısıyla ve kural olarak iradesinin bir
önemi olmaksızın kendisinin bir müdafi yardımından faydalandırılmasını ifade
etmektedir. Bu tür durumlarda kanun koyucu, şüpheli ve sanığın bir müdafinin
yardımı olmaksızın etkin şekilde savunma yapmasının mümkün olmayacağını
önceden kabul etmiştir. Nitekim ceza muhakemesi, kamusal menfaatin söz konusu
olduğu ve bu itibarla etkin bir savunmanın garanti altına alınmasının zorunlu
olduğu bir yargılama hukuku dalıdır.
Zorunlu müdafilik ile atanmış müdafilik birbirinden farklı kavramlardır.
Zorunlu müdafilik sanık veya şüphelinin muhakkak bir müdafi yardımından
faydalanmasının gerekliliğini ifade ederken atanmış müdafilik, sanığa müdafinin
ücreti devlet tarafından ödenmek üzere atanmasını ifade eder. Dolayısıyla zorunlu
Kural olarak şüpheli müdafiliğin söz konusu olduğu hâllerde şüpheli veya sanık, baronun
veya sanık bir müdafi görevlendireceği müdafiye ihtiyacı olmaksızın kendi müdafini seçebileceği gibi;
yardımından
ihtiyari müdafiliğin söz konusu olduğu hâllerde de, bir müdafinin hukuki
faydalanıp
faydalanmamak yardımından faydalanmak istemesine rağmen maddi gücünün yerinde olmadığını
konusunda serbesttir. beyan eden sanığa devlet tarafından bir müdafi atanabilir.
Zorunlu müdafilik hâllerinin genel çerçevesi CMK’nın 150. maddesinde
hükme bağlanmıştır. Buna göre; şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldurmamış ya
da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malul olur ve bir
müdafi de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir (CMK
m.150/2). Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı
yapılan soruşturma ve kovuşturmada da şüpheli veya sanığın müdafi bulunmazsa
istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi tayin edilir (CMK m.150/3). Bu hâllerde
muhakemenin tamamında sanığın bir müdafinin hukuki yardımından faydalanması
söz konusudur.
Örnek
Müdafinin Yetkileri
Müdafinin savunma görevini gereğince yerine getirebilmesi için suçlama ile
Müdafinin savunma leh ve aleyhteki delillerin bilgisine sahip olması gerekir. Bu bağlamda müdafinin
görevini gereğince dosya inceleme, şüpheli veya sanıkla görüşme ve yazışma, muhakeme işlemlerinde
yerine getirebilmesi hazır bulunma, doğrudan soru sorma ve kanun yoluna başvurma yetkileri vardır.
için suçlama ile leh ve Aşağıda bu yetkiler ana hatları ile ele alınacaktır.
aleyhteki delillerin
bilgisine sahip olması Dosya İnceleme ve Örnek Alma Yetkisi
gerekir.
Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği
belgelerin bir örneğini alabilir (CMK m.153/1).
Müdafinin dosyayı inceleme yetkisini kullanması, soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürecekse Cumhuriyet savcısının talebi ve sulh ceza hâkiminin kararıyla
soruşturma evresinde bu yetki, 153. maddenin ikinci fıkrasında sayılan suçlarla ilgili
olarak, kısıtlanabilir (CMK m. 153/2).
Ancak;
• Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanaklar,
• Bilirkişi raporları,
• Adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin
tutanakların incelenmesi yasaklanamaz (CMK m. 153/3).
Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren
de dosya içeriğini ve koruma altına alınmış delilleri inceleyebilir; tüm tutanak ve
belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir (CMK m. 153/4). Kovuşturma evresinde
müdafinin dosyayı inceleme yetkisi hiç bir gerekçeyle kısıtlanamaz. Dosyayı
inceleyebilmek için, müdafinin vekâletname göstermesi gerekmez. Ancak
vekâletname gösteremeyen müdafinin dosyadan fotokopi almasına izin verilmez
(Av.K. m.46/2).
Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitap dördüncü kısım dördüncü, beşinci, altıncı
ve yedinci bölümlerinde tanımlanan suçlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlar ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde
imal ve ticareti suçları bakımından, gözaltındaki şüphelinin müdafi ile görüşme
hakkı, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, hâkim kararıyla yirmi dört saat süreyle
kısıtlanabilir; bu zaman zarfında ifade alınamaz (m. 154/2).
sanığın kullanmasına izin verilmemiştir. Sanık, sadece hâkim aracılığı ile sayılan
kişilere soru yöneltme imkânına sahip olabilir. Kural olarak müdafi bulunmayan
sanık bu haktan faydalanamaz.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Sanık açısından kolektif savunma aşağıdakilerden hangisini ifade eder?
a) Bir suçta birden fazla sanığın savunmada bulunmasını
b) Birden fazla suçta tek sanığın savunmada bulunmasını
c) Sanığın müdafi yardımından yararlanarak savunmada bulunmasını
d) Tüzel kişi adına yasal temsilcisinin savunmada bulunmasını
e) Gerçek kişi adına yasal temsilcisinin savunmada bulunmasını
Cevap Anahtarı
1.c, 2.a, 3.d, 4.c, 5.a, 6.b, 7.c, 8.c, 9.d, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Centel, N., Zafer, H, Ceza Muhakemesi Hukuku ( 15. Baskı), İstanbul: Beta Yayınevi.
Gökcen, A., Balcı, M., Alşahin, M. E., Çakır, K., Ceza Muhakemesi Hukuku I, 2.
Baskı, 2017, Ankara: Adalet Yayınevi.
Gökcen, A., Balcı, M., Alşahin, M. E., Çakır, K., Ceza Muhakemesi Hukuku II, 2.
Baskı, 2017, Ankara: Adalet Yayınevi.
Özbek, V. Ö., Doğan, K., Bacaksız P., Tepe İ., Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Baskı,
2018, Ankara: Seçkin Yayınevi.
Öztürk, Bahri ve diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 13.
Baskı, 2019, Ankara: Seçkin Yayınevi
Şahin, C., Göktürk, N., Ceza Muhakemesi I, 10. Baskı, 2019, Ankara: Seçkin
Yayınevi.
Şahin, C., Göktürk, N., Ceza Muhakemesi II, 9. Baskı, 2019, Ankara: Seçkin
Yayınevi.