You are on page 1of 22

SAVUNMA MAKAMI OLARAK

ŞÜPHELİ, SANIK VE MÜDAFİ

• Şüpheli ve Sanık
• Genel Olarak
CEZA MUHAKEMESİ
İÇİNDEKİLER

• Şüpheli ve Sanığın Hakları


• Şüpheli ve Sanığın HUKUKU
Yükümlülükleri
• İfade ve Sorgu Prof. Dr. İzzet
• İfade Alma ve Sorguda Yasak
Usuller
ÖZGENÇ
• Müdafi
• Genel Olarak
• Müdafi Seçimi ve
Görevlendirilmesi
• Müdafin Yetkileri

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


•Şüpheli ve sanık kavramlarının ne
HEDEFLER

anlama geldiğini öğrenebilecek,


•Şüpheli ve sanığın ceza
yargılamasında hak ve yetkilerinin
neler olduğunu anlayabilecek,
•Ceza muhakemesinde şüpheli
veya sanığı savunan müdafin
türleri ile seçimi veya
görevlendirmesinin nasıl yapıldığı
hakkında bilgi edinebilecek,
•Müdafin savunma görevini ifa
edebilmesi için sahip olduğu
ÜNİTE
yetkileri öğrenebileceksiniz.

5
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

ÜNİTE
ÜNİTE

1 5
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

ŞÜPHELİ VE SANIK
Genel Olarak
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde de belirtildiği gibi,
iddianamenin kabulünden hükmün kesinleşmesine kadar (kovuşturma boyunca),
suç şüphesi altında bulunan kişiye sanık denir (CMK m. 2/b). Soruşturma evresinde
suç şüphesi altında bulunan kişiye ise şüpheli denilmektedir (CMK m. 2/a).
Şüpheli ve sanık, kendisi hakkında gerçekleştirilen muhakemeye boyun
eğmek ve gerektiğinde rızası hilafına olsa bile, örneğin tutuklama gibi kişisel
özgürlüğüne, kan örneği alma gibi vücut bütünlüğüne karşı yapılacak
müdahalelere katlanmak zorunda olması bakımından kamusal cebrin konusunu
teşkil etmektedir. Bu itibarla şüpheli ve sanık, ceza muhakemesinin merkezî
noktasında bulunan kişidir.
Ayrıca birçok kez şüpheli ve sanığın kendisi de muhakeme bakımından bir
İddianamenin delil teşkil etmektedir. Ancak onun bu delil olma hâli, şüpheli ve sanığın sadece bir
kabulünden hükmün muhakeme objesi olduğu anlamına gelmez. O, muhakeme objesi olmaktan önce,
kesinleşmesine kadar hak ve yükümlülükleri bulunan bir muhakeme süjesidir.
(kovuşturma
boyunca), suç Muhakeme, şüphelinin işlediği düşünülen fiile bağlı olarak başlar. Bu
şüphesi altında nedenle şüpheli, muhakemenin başlama nedenini oluşturan temel süjedir. Şüpheli
bulunan kişiye sanık ve sanık, müdafi ile birlikte muhakemenin savunma tarafını oluşturur. Şüpheli ve
denir (m. 2/b). sanığın kendisini bizzat savunmasına bireysel savunma, müdafi yardımından
faydalanmak suretiyle savunmasına ise kolektif savunma denilmektedir. Bu itibarla
şüpheli ve sanık, bireysel savunma makamını oluşturur.
Sanıklık şüphelinin bir sonraki evrede içinde bulunduğu hukuki statüyü ifade
etmektedir. Sanıklık sıfatını alan bir kimsenin, muhakemenin konusunu oluşturan
suçu işlediğine dair duyulan şüphe, en azından kamu davasının açılmasına neden
olacak oranda yeterli hâle gelmiş demektir. Nitekim CMK. m. 170’e göre;
soruşturma evresinde toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe
oluşturuyorsa Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler. Bu nedenle yeterli
şüphe olmaksızın kamu davası açılması ve dolayısıyla sanıklık sıfatının kazanılması
hukuken mümkün değildir.
İçinde bulunduğumuz dönemde, insanın bu dünyada istediği gibi hareket
edemeyeceği, çevresiyle ve diğer canlılarla uyum içerisinde yaşamak zorunda
olduğu, hatta her canlının bir can taşıması nedeniyle değerli olduğu ve ona saygı
gösterilmesi gerektiği düşüncesi giderek önem kazanmaktadır. Şüpheli ve sanık
her şeyden önce bir insandır. Suç işleme şüphesi altında da olsa, en acımasız fiilleri
işlemekle de suçlansa, insan olma vasfı nedeniyle ona saygı duyulmalı, sınır
tanımayan muamelelere maruz kalmasına imkân verilmemelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

Örnek
• Soykırım, insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme veya cinsel saldırı
gibi karşılığında ağır cezalar öngörülen suçları işlediği iddia edilen
şüpheli veya sanık hakkında insan onuru ile bağdaşmayan işkence
gibi fiillere başvurulmamalıdır.

Şüpheli ve sanığın baştan suçsuz kabul edilmesi de söz konusu değildir. O ne


masumdur ne de suçludur; suç işleme şüphesi altında bulunan bireydir. Bu itibarla
elbette ki böyle bir şüphe altında bulunmayan kişilerle eşit muamele
görmeyecektir. Örneğin gerektiğinde tutuklanacak gerektiğinde de mallarına el
konulacaktır. Ancak bu tür uygulamaların hepsi, onun onuruna ve temel haklarına
saygı gösterilmesi temelinde oluşturulan belirli kurallara bağlanmalıdır. Bir başka
deyişle muhakemenin etkinliğinin bir gereği olarak şüpheli ve sanığın hakları
kısıtlanırken söz konusu uygulamalar mümkün olan en insani şekilde yapılmalı ve
şüpheli ve sanığın temel haklarına orantısız şekilde müdahale edilmemelidir. İşte
şüpheli ve sanığın insanlık onurunun ve temel haklarının korunması ile kastedilen
budur. Yoksa ona hiçbir koruma tedbiri uygulanmaması, şüphe altında
bulunmayan insan gibi bütünüyle normal yaşantısına devam etmesi şeklinde bir
Şüpheli ve sanığın iddia ileri sürülmemektedir. Zaten böyle bir düşüncenin kabulü hâlinde çoğu kez,
baştan suçsuz kabul delil toplamak, şüpheli ve sanığı hâkim ve mahkeme önüne çıkarmak, dolayısıyla
edilmesi de söz konusu da bir muhakeme gerçekleştirmek mümkün olmayacaktır.
değildir. O ne
Ceza muhakemesi hukukunun gelişen sürecinde şüpheli ve sanığın statüsü
masumdur ne de
suçludur; suç işleme ve hukuki niteliği içinde bulunulan döneme göre farklılık arz etmiştir. Özellikle
şüphesi altında bulunan tahkik sisteminin yoğun olarak uygulandığı ortaçağ Kıta Avrupası’nda, şüpheli ve
bireydir. sanık muhakemenin başından itibaren suçlu olarak görülüyor, muhakemenin
amacı da ona suçluluğunu kabul ettirmek olarak ortaya çıkıyordu. Bu nedenlere
bağlı olarak insanlık yüzyıllarca, az veya çok bir şekilde suç işleme şüphesi altında
bulunan kimselerin hayatlarının akışını etkileyen gayri insani muamelelere maruz
kalmasına şahitlik etmiştir.
Günümüzde insani değerlere uygun bir muhakeme yapılması, sonuçta
gerçek faillerin cezalandırılması bakımından hem toplum hem de suçtan zarar
gören için büyük önem taşımaktadır. Çünkü muhakeme, temel haklara saygılı ve
adil bir şekilde yapılamazsa, birçok kez masumlar gördükleri gayriinsani
muameleler karşısında kendilerini gerektiği şekilde savunamayacak ve asıl faillerin
yerine ceza göreceklerdir. Bu nedenle muhakeme esnasında şüpheli ve sanık
haklarına saygı gösterilmesi hem şüpheli ve sanığın hem toplumun hem de suçtan
zarar görenin menfaatinedir.

Şüpheli ve Sanığın Hakları


Ceza muhakemesine katılan şüpheli ve sanığın, süjelik durumundan
kaynaklanan birtakım hakları ve yükümlülükleri bulunmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

Şüpheli ve sanığın hemen hepsi savunma hakkıyla bağlantılı olan birtakım


hakları şu şekilde sıralanabilir: adil yargılanma hakkı, bağımsız ve tarafsız tabi
hâkim ilkesine uygun bir mahkemede yargılanma hakkı, aleni yargılanma hakkı,
makul sürede yargılanma hakkı, ifade ve sorgudaki haklarını ve isnadı öğrenebilme
hakkı; konuşma ve soruşturulan veya kovuşturulan olayla sınırlı olmak üzere,
kendini ve yakınlarını suçlamama ve bu sonucu doğuracak bir beyanda bulunmaya
zorlanamama hakkı; müdafi yardımına başvurabilme ve buna bağlı olarak ifade ve
sorgu sırasında yanında müdafi bulundurabilme ve onun yardımını isteyebilme
hakkı; lehine olabilecek delillerin toplanmasını talep hakkı; yakınlarından
istediğine yakalandığını bildirebilme hakkı, ifade ve sorguda tanzim edilen tutanağı
imzalamaktan imtina edebilme hakkı, tercümandan yararlanma hakkı, soru sorma
hakkı, savunmada hazır bulunma hakkı, savunmasını hazırlamak için gerekli
zamana ve kolaylıklara sahip olma hakkı, lekelenmeme hakkı, aynı fiilden dolayı
tekrar yargılanmama hakkı, işkence ve onur kırıcı muamelelere tabi olmama hakkı,
koruma tedbirlerine hukuka aykırı olarak başvurulması hâlinde tazminat isteme
hakkı, kanun yollarına başvurma hakkı.

Esas hakkında ifade


veya sorguya
başlamadan önce de
Örnek

•İlk derece mahkemesi tarafından verilen hükümde maddi hata ya


ne ile suçlandığının da hukuka aykırılık bulunduğunu düşünen sanık, söz konusu
şüpheli veya sanığa hükmün yeniden incelenmesi amacıyla kanun yollarına
bildirilmesi başvurabilir.
gerekmektedir.

Haklarını ve İsnadı Öğrenme Hakkı


Şüpheli veya sanığa; hakları, soruşturma ve kovuşturma makamlarıyla ilk
defa temas kurduğu, yakalandığı andan itibaren bildirilmeye, anlatılmaya ve
öğretilmeye başlanacaktır.
Esas hakkında ifade veya sorguya başlamadan önce de ne ile suçlandığının
şüpheli veya sanığa bildirilmesi gerekmektedir. Bu bildirim kimlik konusundaki
sorgudan sonra ve fakat mutlaka esasa ilişkin ifade veya sorguya başlamadan önce
yapılacaktır.
Şüpheli veya sanık ne ile suçlandığını ve hangi konuda ifade vereceğinin
veya sorgulanacağını açıkça bilebilmelidir. Bu nedenle itham konusunun
bildirilmesi, şüpheli veya sanığın nasıl bir suçlama karşısında olduğunu gayet açık
olarak anlayabileceği şekilde olmalıdır.

Müdafiden Yararlanma Hakkı


Şüpheli ve sanık muhakemenin her aşamasında müdafi yardımından
faydalanacağı için (CMK m. 149), ifade ve sorgudan önce de müdafi yardımına
başvurması engellenemez.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

Şüpheli ve sanığın bu hakkını kullanabilmesi, hakkının ona ifade ve sorgudan


önce bildirilmesini gerekli kılar. Nitekim bu husus, CMK m. 147/1-c'de
düzenlenmiştir. Buna göre, şüpheli veya sanığa, “müdafi tayin hakkının bulunduğu
ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, müdafinin ifade veya sorgusunda
hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir
müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir
müdafi görevlendirilir.” Görüldüğü üzere, bu hükümde şüpheli ve sanık
bakımından iki ayrı hak öngörülmektedir: Müdafiden yararlanma hakkını öğrenme
hakkı ve bizatihi müdafiden yararlanabilme hakkı.
Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir.
Kovuşturma evresinde duruşmada ise, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar
bakımından soruşturma evresinde olduğu gibi üç müdafi sınırlaması kabul
edilmişken bunun dışında kalan suçlarda bir sayı sınırlaması bulunmamaktadır
(CMK m. 149/2).

Susma, ceza tayininde Yakınlarına Haber Verme Hakkı


de aleyhe bir etki Yakalama, gözaltına alma, gözaltı süresinin uzatılması gibi, şüpheli ve
yapamaz.
sanığın özgürlüğünü kısıtlama sonucu doğuran her işlemden sonra, bir yakınına
veya belirlediği bir kişiye derhâl haber verilecektir (Anayasa m. 19/7; CMK m. 95,
147/1-d; YİGY m. 8).

Yüklenen Suç Hakkında Açıklamada Bulunmama (Susma) Hakkı


Şüpheli veya sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının
kanuni hakkı olduğu söylenir (CMK m. 147/1-e). Bu hakkın bildirilmesi, devletin
soruşturma organlarıyla muhtemelen ilk defa bu vesileyle karşı karşıya gelmiş
bulunan hakları konusunda belki de ilk defa bu şekilde haberdar olacak şüphelinin
kolluktaki ifadesinde daha da önemlidir.
Şüpheli veya sanığın susma hakkını biliyor olması, bunun bildirilmesine
engel teşkil etmez. Şüpheli veya sanığın bu yöndeki bilgisi hakkında görevlide kesin
bir kanaat oluşmuş olsa ya da durumun böyle olduğu imkânı bulunsa bile, bu,
susma hakkının öğretilmesini gereksiz kılmaz.
Anayasanın 38/5. maddesinde yer alan, hiç kimsenin kendisini ve kanunda
gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil
göstermeye zorlanamayacağı hükmü, susma hakkını belirtmektedir.
Susma hakkı, şüpheli veya sanığın sadece “ifade vermek isteyip istememesi”
bakımından değil, ayrıca “ne zaman” ve “nasıl” ifade vereceği kararında da serbest
olması demektir. Bu nedenle şüpheli veya sanık isterse müdafine danışacak ve
susmak ya da konuşmak konusunda ona göre hareket edecektir. İsterse
soruşturma evresinde susup duruşmada konuşabilecek ya da tersini
yapabilecektir; bazı suçlamalar karşısında bir tavır alıp, bazıları karşısında sessiz
kalabilecek, kimi sorulara cevap verip, kimilerinde susabilecektir. Böylece şüpheli
veya sanık sadece itham konusunda açıklamalarda bulunabilmekle kalmayacak,
ayrıca kendini savunabilme fırsatını da elde etmiş olacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

Susma, ceza tayininde de aleyhe bir etki yapamaz. Böylece, susan veya inkâr
eden bir şüpheli veya sanığın örneğin mağdurun zararını -mümkün olduğu
takdirde ve ölçüde- tazmin veya telafi etmemiş olması, sıkıntı içerisinde olan
mağdura muhakeme süresince yardımcı olmaması ya da pişmanlık göstermemesi
onun aleyhine, cezayı artırıcı bir sebep olarak nazara alınamaz. Çünkü şüpheli veya
sanığın kendi savunmasını tehlikeye düşürmeksizin bunlardan birini veya bazılarını
yapması demek, icabında susmasının, inkârının boşa gitmesi, suçu kabulü
anlamına gelebilir.

Delil Toplanmasını Talep Hakkı


Şüpheli veya sanığın şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını
isteme hakkı bulunduğu hatırlatılmalıdır. Ayrıca aleyhindeki şüphe nedenlerini
ortadan kaldırmak, aleyhindeki delilleri çürütmek ve lehine olan hususları ileri
sürmek imkânı şüpheli veya sanığa tanınır.

Lekelenmeme Hakkı
Lekelenmeme hakkı, her şeyden önce, şüpheli veya sanığın suçlu sayılmama
(masumluk) karinesinden yararlanma hakkına sahip olmasını gerekli kılmaktadır
(Anayasa m. 38/4; İHAS m. 6/2). Masumluk karinesi ise mahkûmiyet hükmü
kesinleşinceye kadar şüpheli veya sanığın suçlu sayılmamasını ifade eder.
Suçlu sayılmama,
öncelikle suçlu Suçlu sayılmama, öncelikle suçlu muamelesi görmemeyi ve lekelenmemeyi
muamelesi gerektirir. Bu nedenle, delillerin henüz yeterli suç şüphesini ortaya koymadığı
görmemeyi ve soruşturma evresi gizlidir (CMK m. 157). Kaldı ki bu gizlilik, savunmaya karşı ileri
lekelenmemeyi sürülemeyecektir. Çünkü gizlilik, savunmaya zarar vermemek koşuluyla kabul
gerektirir. edilmiştir.
Soruşturma işlemlerinin özellikle kamuoyu bakımından önem taşıyan
gizliliğinin ihlali, aynı zamanda şüphelinin lekelenmeme hakkının ihlalidir. Bu
nedenle, soruşturma evresinde gözaltındaki bir kişinin "suçlu" olarak kamuoyuna
duyurulmasına, basın önüne çıkartılmasına, kişilerin basınla sorulu cevaplı
görüştürülmelerine, görüntülerinin alınmasına, teşhir edilmelerine sebebiyet
verilmez ve soruşturma evrakı hiçbir şekilde yayımlanamaz (YİGY m. 27). Adliye
binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli
veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Aynı husus,
adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adli işlemlerin icrasında da geçerlidir (CMK
m. 183).
Lekelenmeme hakkının korunabilmesi amacıyla, soruşturmanın gizliliğinin
ihlali yaptırım altına alınmıştır (TCK m. 285/1). Aynı güvence, gizli yapılması
gereken duruşma bakımından da geçerli olduğu gibi (TCK m. 285/3), soruşturma ve
kovuşturma işlemlerinin yetkisiz olarak kayda alınması ve nakli (TCK m. 286),
soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını
sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması, özel olarak yaptırım altına
alınmıştır (TCK m. 285/5).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

Suçlu sayılmama, şüphe ile orantılı olmayan tedbirlere başvurulmasını,


şüpheli ve sanığın kendisine tanınan hakları kullanmasının veya savunmasında
değişiklik yapmasının ya da yapmamasının onun aleyhine olacak şekilde
değerlendirilmesini, suçsuzluğunu ispatlamak zorunda bırakılmasını da
yasaklamaktadır.

Şüpheli ve Sanığın Yükümlülükleri


Susma hakkına sahip bulunan şüpheli veya sanığın kendisi hakkında
yürütülen muhakemeye aktif olarak katkıda bulunma yükümlülüğü söz konusu
değildir. Bununla birlikte, genel olarak katlanma yükümlülüğü olarak ifade
edebileceğimiz bazı yükümlülükleri bulunmaktadır.

Hazır Bulunma Yükümlülüğü


Ceza muhakemesi işlemlerinde hazır bulunma, şüpheli veya sanık açısından
hem bir hak hem de yükümlülüktür. Ancak şüpheli veya sanığın hazır bulunmaya
zorlanabilmesi, ceza muhakemesi işlemlerine aktif olarak katılmasını
gerektirmemektedir.
Hazır bulunması gereken işlemler için, şüpheli veya sanık, kural olarak
davetiye ile çağrılır. Örneğin, ifadesi alınacak veya sorgusu yapılacak olan şüpheli
veya sanık davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir (CMK m. 145/1).
Çağrıya rağmen gelmeyen şüpheli veya sanık zorla getirilir. Ancak çağrıya rağmen
gelmezse zorla getirileceğinin davetiyeye yazılması gerekmektedir (CMK m. 145/1).
Bazen, çağrı olmaksızın da şüpheli veya sanık zorla getirilebilir. Hakkında
tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler
bulunan şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir (CMK m. 146/1).
Örnek

•Hakkında kasten öldürme suçunu işlediğine dair somut delillere


dayanan kuvvetli şüphe bulunan şüpheli, ifadesinin alınması ya da
sorgusunun yapılması için çağrı olmaksızın zorla getirilebilir.

Ayrıca iddianame çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur ve bu çağrı
kâğıdına, mazereti olmaksızın gelmediğinde sanığın zorla getirileceği yazılır (CMK
m. 176). Buna rağmen, duruşmada hazır bulunmayan sanığın zorla getirilmesine
karar verilebilecektir (CMK m. 193/1).
Sanık duruşmada hazır bulunma yükümlülüğünden bağışık tutulması hâlinde
dahi, herhangi bir işlem için hazır bulunmasına gerek görüldüğünde, davetiye ile
çağrılmaksızın zorla getirilebilmektedir (CMK m. 199).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

Şüpheli ve sanığı, hazır bulunması için davet etmeye mahkeme, hâkim, savcı
ve kolluk yetkilidir. Kişinin davete rağmen gelmemesi üzerine veya doğrudan zorla
getirilmesine ise mahkeme, hâkim ve savcı karar verebilir (CMK m. 146, 199).
Kendi yaptığı işlemler için hazır bulundurmak üzere kolluğun şüpheliyi zorla
getirme yetkisi bulunmamaktadır.

Bazı İşlemlere Katlanma Yükümlülüğü


Şüpheli veya sanığın bazı ceza muhakemesi işlemlerine katlanma
yükümlülüğü bulunmaktadır.
Şüpheli veya sanığın katlanma yükümlülüğünün bulunduğu işlemlerin önemli
bir kısmı koruma tedbirleriyle ilgilidir (CMK m. 90 vd.). Şüpheli veya sanık, hukuka
uygun hak ve özgürlük kısıtlamalarına karşı koyamaz. Şüpheli veya sanığın bu
konuda iradesinin bir önemi bulunmamaktadır; onun iradesine rağmen koruma
tedbirlerine başvurulabilir.

Şüpheli veya sanığın Gözlem altına alma (CMK m. 74), beden muayenesi ve vücuttan örnek
katlanma alınması (CMK m. 75), moleküler genetik incelemeler (CMK m. 78), fizik kimliğin
yükümlülüğünün tespiti (CMK m. 81), teşhis (CMK m. 52/2; PVSK ek m. 6) gibi işlemler bakımından
bulunduğu işlemlerin da şüpheli veya sanığın katlanma yükümlülüğü bulunmaktadır.
önemli bir kısmı
koruma tedbirleriyle Kimliği, Ekonomik ve Kişisel Durumu Hakkında Bilgi Verme
ilgilidir.
Yükümlülüğü
İfade alma ve sorgunun başlangıcında şüpheli veya sanığın kimliği saptanır
(CMK m. 147/1-a). Genellikle bu aşamaya kadar şüpheli veya sanığın kimliği
belirlenmiş olacağından, bu işlem asıl olarak ifadesi alınacak veya sorgulanacak
kişinin ifadesi alınması veya sorgulanması gereken şahıs olup olmadığının tespiti
amacına yönelik olacaktır.
Kimlik kavramının çerçevesine hangi bilgilerin girdiği kesin değildir. Şüpheli
veya sanığın kim olduğundan maksat isim, adres ve meslek gibi bilgilerdir.
Soruşturma evresinde şüphelinin geçmişi, sabıka durumu, ailevi ilişkileri, mal
varlığı gibi kişisel ve ekonomik durumunun araştırılması çoğunlukla gerekli
olmayabilir. Zira bu tür bilgiler, kusurun tespitinde ve cezanın tayininde asıl olarak
bir önem taşımaktadırlar. Bu nedenle, ancak duruşmada ve esasa ilişkin sorgunun
bir parçası olarak hakları bildirildikten sonra, sanığın kişisel hâllerinin araştırılması
daha uygun olabilir.

İfade ve Sorgu
Şüpheli veya sanık, savunmasını asıl olarak ifade verirken veya sorgulanırken
yapmaktadır. Bu nedenle şüpheli veya sanığın ifade veya sorgu esnasında fiziksel ya
da ruhsal yönden normal olmayan bir hâlde bulunması, sorgulamanın normal
şartlarda cereyanını imkânsız kılacaktır. Bilgisine başvurmadan önce şüpheli veya
sanığın ifade vermeye veya sorgulanmaya ehil olup olmadığının araştırılması, ifade
ve sorgunun sıhhati ve geçerliliği açısından önemlidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

İfade veya sorgunun başında, görevli ile şüpheli veya sanık arasında bir ön
görüşme-konuşma yapılabilir. Bunun amacı, ifade veya sorgunun şeklini, sınırlarını
belirleyebilmektir. Fakat böyle bir müzakere ancak şüpheli veya sanığa hakları
bildirildikten sonra gerçekleşmelidir.
Soru-cevap şeklinde ifade veya sorgudan önce, şüpheli veya sanığa,
kendiliğinden, herhangi bir müdahalede bulunmaksızın bildiklerini anlatma imkânı
verilmelidir. Ancak bazen istisnai olarak ifade veya sorgunun en başından itibaren
soru-cevap tarzında gerçekleşmesi de uygun olabilir.
Esas hakkındaki ifade ve sorguda, şüpheli veya sanığa, aleyhine olan şüphe
sebeplerini yok edip suçsuzluğunu ispatlayabilme fırsatının verilmesi
gerekmektedir. Hukuka aykırı birtakım yollarla bir ifade elde etmeye
çalışılmamalıdır. Ceza muhakemesinin her ne pahasına olursa olsun gerçeğin
Birden fazla şüpheli araştırılması şeklinde bir amacı olmadığı hiçbir zaman unutulmamalıdır (CMK m.
veya sanığın varlığı 148).
hâlinde, her biri ayrı
olarak ve diğerleri Birden fazla şüpheli veya sanığın varlığı hâlinde, her biri ayrı olarak ve
hazır bulunmazken diğerleri hazır bulunmazken ifadesi alınmalı veya sorgulanmalıdır. Böylece bir
ifadesi alınmalı veya yandan ifadelerin birbirinden etkilenmesi ve şüpheli veya sanıkların ifade verme
sorgulanmalıdır. konusunda birlikte hareket etmeleri imkânı önlenmiş, diğer yandan ise birbiriyle
karşılaştırmak suretiyle, beyanların doğruluğunu kontrol imkânı elde edilmiş olur.
Kural olarak ifade veya sorgunun gündüz saatlerinde yapılması normaldir.
Bazen durumun özelliğine göre, örneğin suçun işlenmesini takiben şüphelinin
yakalandığı ya da bir sonraki günü beklemenin gereksiz olduğu, basit bir ifadenin
söz konusu olduğu ve bu nedenle şüphelinin geceyi karakolda geçirmesine gerek
olmadığı durumlarda gece vakti ifade alınması uygun ve hatta gerekli olabilir. Ancak
bu, hiçbir zaman, herhangi geçerli bir sebep olmaksızın sadece şüpheliyi uykusuz
bırakarak onun bu durumundan, yorgunluğundan ve direnme gücünün
zayıflığından faydalanmak amacıyla yapılamaz. Böyle bir uygulama hukuka aykırı
olur.
İfade ve sorguların tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. İfade veya
sorgularda tanzim edilecek tutanaklarda şu hususlar yer almalıdır:
• İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,
• İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve
sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,
• İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine
getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri,
• Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi
tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,
• İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.
CMK m. 147 hükmüne göre, ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında teknik
imkânlardan yararlanılır. 219. maddeye göre ise duruşmada yapılan işlemlerin
teknik araçlarla kayda alınması hâlinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı
tutanağa dönüştürülerek, ilgililer tarafından imzalanacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller


Ceza muhakemesi, her ne pahasına olursa olsun gerçeğin araştırılması
şeklinde bir ilke tanımamaktadır. Başka bir deyişle, maddi gerçeğin araştırılması
ilkesine günümüzde mutlak bir değer tanınmamakta olup, maddi gerçeğin sınırsız
surette araştırılmasının pek çok kişisel ve toplumsal değeri tahrip edeceği kabul
edilmektedir. Ayrıca suçların soruşturulması, kovuşturulması ve aydınlatılmasındaki
kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki hassas dengeyi sağlamak da ceza
muhakemesinin görevleri arasındadır. Bu durum, bilhassa insan haysiyetinin
korunması ve kişiliğini serbestçe geliştirebilme temel haklarının korunması
Ceza muhakemesi, bakımından geçerlidir. Bu üstün değerler ise ancak delil yasakları –ifade ve sorgu
her ne pahasına bakımından yasak ifade ve sorgu yöntemlerinin kabulü- yoluyla korunabilir.
olursa olsun gerçeğin
CMK 148. madde, ifade almada veya sorguda başvurulmaması gereken ve
araştırılması şeklinde
bir ilke bazen kanunlara göre suç oluşturacak olan yasak usulleri göstermektedir.
tanımamaktadır. Maddeye göre; şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır.
Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma,
cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal
müdahaleler yapılamaz (CMK m. 148/1). Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez
(CMK m. 148/2). Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil
olarak değerlendirilemez (CMK m. 148/3). Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça
alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından
doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz (CMK m. 148/4). Şüphelinin aynı olayla ilgili
olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak
Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir (CMK m. 148/5).
Örnek

•Şüpheliye işlediği suçu itiraf etmesi durumunda hiçbir ceza


almayacağı söylenerek alınan ifade ya da gerçeklik hapı denilen
bir ilacın yardımı ile elde edilen suç itirafı, özgür iradeye
dayanmadığından, yargılamada delil olarak kullanılamaz.

Madde, şüpheli veya sanığın beyanının hür iradesine dayanması gerektiği


ilkesini koymaktadır. Böyle olunca, özgür iradeyi engelleyici nitelikte hiçbir
davranışa başvurulamaz. Birinci fıkranın ikinci tümcesinde yer alan ve özgür iradeyi
engelleyici nitelikteki eylemler aslında örnek olarak gösterilmektedir: Kötü
davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir veya tehdit gibi bazı
araçlar uygulanamaz. Bu hâllerin ortak nitelikleri ruhsal veya bedensel müdahale
olarak iradeyi bozmalarıdır. Ayrıca ikinci fıkra, iradeyi bozacak nitelikte kanuna
aykırı yarar vaat edilemeyeceğini de hükme bağlamıştır.
Maddenin üçüncü fıkrası, birinci fıkrada yer alan yasakların, usul bakımından
sonucunu belirtmektedir. Böylece elde edilmiş ifadeler delil olarak
değerlendirilemeyecek, yani nazara alınmayacaktır. Bu hususa o derecede önem

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

verilmektedir ki, ifadelerin, ilgilinin rızası ile verilmiş olsa bile, geçerli sayılması usul
yönünden yasaklanmıştır.
Dördüncü fıkra, şartlı bir delil değerlendirme yasağı içermektedir. Bu hüküm,
kolluk tarafından yerine getirilen ifade alma işlemlerinde müdafi bulundurulmasını
adeta zorunlu kılmaktadır. Buna göre, kollukta alınan ifadenin hükme esas
alınabilmesi için iki şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir:
• İfade alma işlemi sırasında müdafi bulundurulmalıdır. Bu durumda
şüphelinin açıklamaları hükümde kullanılabilir.
• İfade alma sırasında müdafi bulunmamışsa ifade sahibi, soruşturma veya
kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme huzurunda aynı şekilde ifade
verecektir.
Beşinci fıkra, kolluk bakımından bir yeniden ifade alma yasağı içermektedir.
Aslında soruşturma ve kovuşturma evrelerinde şüpheli veya sanığın her bir yetkili
makam tarafından birden fazla kez ifadesinin alınması veya sorgulanması
mümkündür. Ancak beşinci fıkra, bu imkânı kolluk bakımından kabul etmemiştir. Bu
hüküm Cumhuriyet savcısının en başından itibaren soruşturmaya hâkim olmasını
zorunlu kılmaktadır. Bu hükmün yeniden yakalama ve gözaltına alma yasağı ile
birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir (CMK m. 91/6). Burada yasaklanan, aynı
gözaltı süresinde şüphelinin kolluk tarafından birden fazla bilgisine başvurulması
değil, gözaltı sona erdikten sonra yeniden yakalanarak ifadesinin alınmasıdır.
Bireysel Etkinlik

• İfade alma ve sorgu işlemleri sonucunda elde edilen


ifadelerin yargılama sırasında delil olarak kullanılabilmesi
için söz konusu işlemleri yapan görevlilerin dikkat etmesi
gereken kuralların neler olduğunu belirtiniz.

MÜDAFİ
Genel Olarak
Ceza muhakemesinde şüpheli veya sanığın savunmasını yapan avukata
müdafi denilmektedir. Bir başka deyişle, ceza soruşturmasını yürüten resmi
organlar önünde, şüpheli ve sanığı fiili ve hukuki açıdan koruyan, ilgili hukuk
normlarında öngörülen niteliklere sahip kişi müdafidir. Müdafinin muhakeme
sürecinde temel amacı, ceza hukukuna veya diğer hukuk alanlarına ilişkin olarak
şüpheli ve sanık bakımından bu süreçte ortaya çıkabilecek negatif etkileri mümkün

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

olduğunca aza indirmek ve somut duruma göre gerçekçi bir şekilde, şüpheli ve
sanığa tanınan hakların kullanılmasına hizmet etmektir.
Hukuk sistemimizde kural olarak bir müdafinin hukuki yardımından
faydalanmak zorunlu değildir. Dolayısıyla şüpheli veya sanık bir müdafinin hukuki
yardımını almaksızın da savunma yapabilir. Ancak aşağıda ayrı bir başlık altında
incelenecek olan zorunlu müdafilik hâlleri, bu genel kuralın istisnasını
oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu istisnai hâllerde şüpheli veya sanığın bir müdafinin
hukuki yardımından faydalanması zorunludur.
Müdafiden faydalanmak bakımından şüpheli ve sanığın sahip olduğu hak,
Hukuk sistemimizde adil yargılanma hakkının en önemli gereklerindendir. Müdafisiz gerçekleşen bir
kural olarak bir muhakeme çoğu zaman eksik bir muhakemedir. Çünkü şüpheli ve sanık, suç
müdafinin hukuki isnadının muhatabı olarak psikolojik baskı altındadır ve genelde muhakeme
yardımından
sürecinde uygulanan hukuktan da haberdar olmadığı için, gerektiği şekilde
faydalanmak zorunlu
değildir. Ancak savunmasını yapamaz. Bu itibarla muhakemenin adil bir şekilde gerçekleşebilmesi
zorunlu müdafilik çoğu kez onun bir müdafinin yardımından faydalanması suretiyle mümkün
hâlleri, bu genel olabilecektir.
kuralın istisnasını
Cumhuriyet savcısı ile ilgili açıklamalarda da belirtildiği üzere, Cumhuriyet
oluşturmaktadır.
savcısı, şüphelinin aleyhine olan hususların yanında lehine olan hususları da
araştırmakla görevlidir. Bu itibarla ilk bakışta müdafinin yokluğu, şüpheli ve sanık
açısından çok büyük bir kayıp gibi görünmeyebilir. Ancak Cumhuriyet savcısı aynı
zamanda iddia makamı olması sebebiyle, bir müdafi gibi davranması da elbette
beklenemeyecektir. İddiada bulunmak ve savunmak, kavram olarak birbirine karşıt
fonksiyonlardır. Bu itibarla Cumhuriyet savcısına böyle bir görev verilmiş olması;
müdafinin savunma bakımından arz ettiği önemi ortadan kaldırmamaktadır.
Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya
birden fazla müdafinin yardımından yararlanabilir; kanuni temsilcisi varsa o da
şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir (CMK m. 149/1). Görüldüğü üzere kanun
koyucu, kural olarak muhakemede hukuki yardımından faydalanılabilecek müdafi
sayısını sınırlamamıştır. Buna karşın soruşturma evresinde ifade alma bakımından
ve kovuşturma evresinde örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların duruşması
bakımından genel kurala bir istisna getirilmiştir. Buna göre soruşturma evresinde,
ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir (CMK m.149/2).

Müdafi Seçimi ve Görevlendirilmesi


Ceza muhakemesinde kural olarak şüpheli veya sanık kendisi müdafini seçer.
Aynı zamanda asgari ücret tarifesinin altında olmamak kaydıyla, aralarında
serbestçe belirledikleri müdafilik ücretini de müdafiye şüpheli veya sanık öder. Bu
tür durumlarda “seçilmiş müdafilik” söz konusu olur (CMK m. 150/1).
Buna karşın bazen şüpheli veya sanık bir müdafinin hukuki yardımından
faydalanmak istemesine rağmen ekonomik olarak müdafi seçebilecek durumda
olmayabilir. Bu durumda şüpheli veya sanığa hukuki yardımda bulunmak üzere
baro tarafından bir müdafi atanır (CMK m. 150/1). Bu şekilde baro tarafından
atanan müdafiye atanmış müdafi, bu kuruma da “atanmış müdafilik” denilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

Atanmış müdafinin ücreti her yıl belirlenen tarife üzerinden devletçe ödenir.
Kural olarak şüpheli veya sanık bir müdafi yardımından faydalanıp
faydalanmamak konusunda serbesttir. Ancak bazı hâllerde şüpheli veya sanığın bir
müdafinin yardımından faydalanması kanun koyucu tarafından zorunlu görülmüş
olabilir. İşte bu hâllerde zorunlu müdafilik söz konusu olur. Zorunlu müdafilik
kavramı, şüpheli ve sanığın özel durumu dolayısıyla ve kural olarak iradesinin bir
önemi olmaksızın kendisinin bir müdafi yardımından faydalandırılmasını ifade
etmektedir. Bu tür durumlarda kanun koyucu, şüpheli ve sanığın bir müdafinin
yardımı olmaksızın etkin şekilde savunma yapmasının mümkün olmayacağını
önceden kabul etmiştir. Nitekim ceza muhakemesi, kamusal menfaatin söz konusu
olduğu ve bu itibarla etkin bir savunmanın garanti altına alınmasının zorunlu
olduğu bir yargılama hukuku dalıdır.
Zorunlu müdafilik ile atanmış müdafilik birbirinden farklı kavramlardır.
Zorunlu müdafilik sanık veya şüphelinin muhakkak bir müdafi yardımından
faydalanmasının gerekliliğini ifade ederken atanmış müdafilik, sanığa müdafinin
ücreti devlet tarafından ödenmek üzere atanmasını ifade eder. Dolayısıyla zorunlu
Kural olarak şüpheli müdafiliğin söz konusu olduğu hâllerde şüpheli veya sanık, baronun
veya sanık bir müdafi görevlendireceği müdafiye ihtiyacı olmaksızın kendi müdafini seçebileceği gibi;
yardımından
ihtiyari müdafiliğin söz konusu olduğu hâllerde de, bir müdafinin hukuki
faydalanıp
faydalanmamak yardımından faydalanmak istemesine rağmen maddi gücünün yerinde olmadığını
konusunda serbesttir. beyan eden sanığa devlet tarafından bir müdafi atanabilir.
Zorunlu müdafilik hâllerinin genel çerçevesi CMK’nın 150. maddesinde
hükme bağlanmıştır. Buna göre; şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldurmamış ya
da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malul olur ve bir
müdafi de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir (CMK
m.150/2). Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı
yapılan soruşturma ve kovuşturmada da şüpheli veya sanığın müdafi bulunmazsa
istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi tayin edilir (CMK m.150/3). Bu hâllerde
muhakemenin tamamında sanığın bir müdafinin hukuki yardımından faydalanması
söz konusudur.
Örnek

•Hakkında hırsızlık suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma ya da


kovuşturma yürütülen on altı yaşındaki şüpheli veya sanığın bir
müdafinin yardımından yararlanması zorunludur. Bu hâlde şüpheli
ya da sanık kendisine bir müdafi seçebileceği gibi, ekonomik
bakımdan bir müdafi seçebilececek durumda değilse baro
tarafından bir müdafi görevlendirilir.

Bununla birlikte muhakemenin tamamında olmamakla birlikte, sadece belirli


işlemler sırasında şüpheli veya sanığın bir müdafinin hukuki yardımından

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

faydalanmasının zorunlu olduğu hâller de vardır. Bu bağlamda şüpheli veya sanık


hakkında tutuklama talep edilmesi (CMK m.101/3), sanık veya şüphelinin kusur
yeteneğinin araştırılması için gözlem altına alınmasına karar verilecek olması (CMK
m.74/2), kaçak sanık hakkında duruşma yapılması (CMK m.247/4), duruşma
disiplinini bozan sanığın yokluğunda oturumlara devam edilmesi (CMK m.204)
hâllerinde de bu işlemler yapılırken şüpheli veya sanığın müdafi yoksa kendisine
muhakkak bir müdafi görevlendirilir.

Müdafinin Yetkileri
Müdafinin savunma görevini gereğince yerine getirebilmesi için suçlama ile
Müdafinin savunma leh ve aleyhteki delillerin bilgisine sahip olması gerekir. Bu bağlamda müdafinin
görevini gereğince dosya inceleme, şüpheli veya sanıkla görüşme ve yazışma, muhakeme işlemlerinde
yerine getirebilmesi hazır bulunma, doğrudan soru sorma ve kanun yoluna başvurma yetkileri vardır.
için suçlama ile leh ve Aşağıda bu yetkiler ana hatları ile ele alınacaktır.
aleyhteki delillerin
bilgisine sahip olması Dosya İnceleme ve Örnek Alma Yetkisi
gerekir.
Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği
belgelerin bir örneğini alabilir (CMK m.153/1).
Müdafinin dosyayı inceleme yetkisini kullanması, soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürecekse Cumhuriyet savcısının talebi ve sulh ceza hâkiminin kararıyla
soruşturma evresinde bu yetki, 153. maddenin ikinci fıkrasında sayılan suçlarla ilgili
olarak, kısıtlanabilir (CMK m. 153/2).
Ancak;
• Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanaklar,
• Bilirkişi raporları,
• Adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin
tutanakların incelenmesi yasaklanamaz (CMK m. 153/3).
Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren
de dosya içeriğini ve koruma altına alınmış delilleri inceleyebilir; tüm tutanak ve
belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir (CMK m. 153/4). Kovuşturma evresinde
müdafinin dosyayı inceleme yetkisi hiç bir gerekçeyle kısıtlanamaz. Dosyayı
inceleyebilmek için, müdafinin vekâletname göstermesi gerekmez. Ancak
vekâletname gösteremeyen müdafinin dosyadan fotokopi almasına izin verilmez
(Av.K. m.46/2).

Şüpheli ve Sanıkla Görüşme ve Yazışma Yetkisi


Müdafi ile şüpheli veya sanığın iddiaya karşı ortak ve etkin bir antitez
hazırlayabilmeleri için birbirleriyle iletişim hâlinde olmaları gereklidir. Bunu göz
önünde bulunduran kanun koyucu, müdafinin şüpheli veya sanıkla görüşme ve
yazışma yetkisini hüküm altına almıştır. Bu bağlamda şüpheli veya sanık,
vekâletname aranmaksızın müdafi ile her zaman ve konuşulanları başkalarının
duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime
tabi tutulamaz (CMK m.154).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitap dördüncü kısım dördüncü, beşinci, altıncı
ve yedinci bölümlerinde tanımlanan suçlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına
giren suçlar ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde
imal ve ticareti suçları bakımından, gözaltındaki şüphelinin müdafi ile görüşme
hakkı, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, hâkim kararıyla yirmi dört saat süreyle
kısıtlanabilir; bu zaman zarfında ifade alınamaz (m. 154/2).

Hazır Bulunma Yetkisi


Şüpheli veya sanık hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında
müdafinin hukuki yardımından yararlanma hakkına sahiptir. Soruşturma evresinde
savunmayı engellememek koşuluyla gizlilik ilkesi geçerli olduğundan müdafinin
hangi işlemlerde hazır bulunabileceği yasa koyucu tarafından belirlenmiştir.
Müdafinin ifade ve sorguda (CMK m. 149/3, 91/7, 101/3), keşif işleminde,
tanık ve bilirkişinin erken dinlenmesinde (CMK m. 84), soruşturmayı geciktirmemek
koşuluyla yer gösterme işlemi sırasında (CMK m. 85), şüphelinin evi veya eşyasının
aranması sırasında belge ve kâğıtlarına el konulmuş ise sulh ceza hâkimi veya
Cumhuriyet savcısı tarafından bu belgeler incelendiği sırada müdafinin de hazır
bulunma yetkisi vardır (CMK m. 122).
Kovuşturma evresinde, sanığın hazır bulunma hakkının ve görevinin
bulunduğu her işlemde müdafinin de hazır bulunma yetkisi vardır. Sanık hazır
bulunmasa da müdafi, tüm oturumlarda hazır bulunma yetkisine sahiptir (CMK
m.197). Müdafiden faydalanmanın zorunlu olmadığı hâllerde müdafinin oturumlara
gelmemesi, o oturumun yapılmasını engellemez. Ancak zorunlu müdafilik
hâllerinde müdafinin duruşmada hazır bulunması şarttır (CMK m.188). Zorunlu
müdafi bulunmaksızın duruşma yapılması hukuka kesin aykırılık hâllerindendir
(CMK m. 289).
Örnek

•Kendisini savunamayacak derecede malul olan akıl hastası sanık


A'nın yargılamasını yürüten ceza mahkemesi, A'nın müdafilik
görevini yürüten M'nin hazır bulunmadığı durumlarda duruşma
yapamaz.

Doğrudan Doğruya Soru Sorma Yetkisi


Müdafi; duruşma sırasında sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve
duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru
yöneltebilir (CMK m. 201/1). Dolayısıyla müdafinin sayılan kişilere hâkimi aradan
çıkartarak doğrudan soru sorma, aldığı cevap üzerine hâkime başvurmaksızın
tekrardan soru yöneltme yetkisi vardır. Anglo-Amerikan hukukundaki çapraz
sorguyu anımsatan, ancak ondan çok daha dar kapsamlı ve farklı olan bu yetkiyi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

sanığın kullanmasına izin verilmemiştir. Sanık, sadece hâkim aracılığı ile sayılan
kişilere soru yöneltme imkânına sahip olabilir. Kural olarak müdafi bulunmayan
sanık bu haktan faydalanamaz.

Kanun Yoluna Başvurma Yetkisi


Kural olarak müdafi, şüpheli veya sanığın açık arzusuna aykırı olarak kanun
yoluna başvuramaz. Bir başka deyişle müdafi şüpheli veya sanığın iradesine aykırı
olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir (CMK m. 261). Müdafinin
başvurduğu kanun yolundan vazgeçebilmesi, vekâletnamesinde bu hususta özel
yetkili kılınmış olmasına bağlıdır. Buna karşın CMK m.150/2 gereğince zorunlu
müdafiliğin söz konusu olduğu hâllerde kanun yoluna başvurmak veya başvurulan
kanun yolundan vazgeçmek konusunda, şüpheli veya sanıkla müdafinin iradesi
çelişirse müdafinin iradesi geçerli sayılır (CMK m. 266).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

• Muhakeme, şüphelinin işlediği düşünülen fiile bağlı olarak başlar. Bu itibarla


şüpheli, muhakemenin başlama nedenini oluşturan temel süjedir. Şüpheli ve
sanık, müdafi ile birlikte muhakemenin savunma tarafını oluşturur. Şüpheli
ve sanığın baştan suçsuz kabul edilmesi söz konusu değildir. O ne masumdur
ne de suçludur; suç işleme şüphesi altında bulunan bireydir. Ceza
Özet
muhakemesine katılan durumundaki şüpheli ve sanığın, süjelik durumundan
kaynaklanan birtakım hakları ve yükümlülükleri bulunmaktadır.
•Şüpheli veya sanık ne ile suçlandığını ve hangi konuda ifade vereceğini veya
sorgulanacağını açıkça bilebilmelidir. Şüpheli ve sanığın muhakemenin her
aşamasında müdafi yardımından faydalanacağı için (m. 149), ifade ve
sorgudan önce de müdafi yardımına başvurması engellenemez. Yakalama,
gözaltına alma, gözaltı süresinin uzatılması gibi, şüpheli ve sanığın
özgürlüğünü kısıtlama sonucu doğuran her işlemden sonra, bir yakınına veya
belirlediği bir kişiye derhâl haber verilmelidir. Susma hakkı, şüpheli veya
sanığın sadece ifade vermek isteyip istememesi bakımından değil, ayrıca “ne
zaman” ve “nasıl” ifade vereceği kararında da serbest olması demektir.
Şüpheli veya sanığın şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını
isteme hakkının bulunduğu hatırlatılmalıdır. Masumluk karinesi ise
mahkûmiyet hükmü kesinleşinceye kadar şüpheli veya sanığın suçlu
sayılmamasını ifade eder. Lekelenmeme hakkının korunabilmesi amacıyla,
soruşturmanın gizliliğinin ihlali yaptırım altına alınmıştır.
•Şüpheli ve sanığın hakları yanında birtakım yükümlülükleri de
bulunmaktadır. Ceza muhakemesi işlemlerinde hazır bulunma, şüpheli veya
sanık açısından hem bir hak hem de yükümlülüktür. Şüpheli veya sanığın bazı
ceza muhakemesi işlemlerine katlanma yükümlülüğü bulunmaktadır. İfade
alma ve sorgunun başlangıcında şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli
veya sanık, savunmasını asıl olarak ifade verirken veya sorgulanırken
yapmaktadır. Birden fazla şüpheli veya sanığın varlığı hâlinde, her biri ayrı
olarak ve diğerleri hazır bulunmazken ifadesi alınmalı veya sorgulanmalıdır.
İfade ve sorguda yasak usullere başvurulması, elde edilen delillerin hukuka
aykırı olması sonucunu doğurur.
•Ceza muhakemesinde şüpheli veya sanığın savunmasını yapan avukata
müdafi denilmektedir. Hukuk sistemimizde kural olarak bir müdafinin hukuki
yardımından faydalanmak zorunlu değildir. Bunun istisnasını zorunlu
müdafilik hâlleri oluşturur. Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın
her aşamasında bir veya birden fazla müdafinin yardımından yararlanabilir;
soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir.
Zorunlu müdafilik sanık veya şüphelinin muhakkak bir müdafi yardımından
faydalanmasının gerekliliğini ifade ederken atanmış müdafilik, sanığa
müdafin ücreti devlet tarafından ödenmek üzere atanmasını ifade eder.
Zorunlu müdafilik hâllerinin genel çerçevesi CMK’nın 150. maddesinde
hükme bağlanmıştır. Müdafinin savunma görevini gereğince yerine
getirebilmesi için suçlama ile leh ve aleyhteki delillerin bilgisine sahip olması
gerekir. Bu bağlamda müdafinin dosya inceleme, şüpheli veya sanıkla
görüşme ve yazışma, muhakeme işlemlerinde hazır bulunma, doğrudan soru
sorma ve kanun yoluna başvurma yetkileri vardır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Sanık açısından kolektif savunma aşağıdakilerden hangisini ifade eder?
a) Bir suçta birden fazla sanığın savunmada bulunmasını
b) Birden fazla suçta tek sanığın savunmada bulunmasını
c) Sanığın müdafi yardımından yararlanarak savunmada bulunmasını
d) Tüzel kişi adına yasal temsilcisinin savunmada bulunmasını
e) Gerçek kişi adına yasal temsilcisinin savunmada bulunmasını

2. Aşağıdakilerden hangisi şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde sahip


olduğu haklar içerisinde yer almaz?
a) Davaya müdahil olma hakkı
b) Adil yargılanma hakkı
c) Aleni yargılanma hakkı
d) Kendini suçlamaya zorlanmama hakkı
e) Savunmada hazır bulunma hakkı

3. Müdafiden yararlanma hakkına ilişkin aşağıdakilerden hangisi doğrudur?


a) İfade ve sorgudan sonra müdafiden yararlanma hakkı kişiye
bildirilmelidir.
b) Kanun yolu aşamasına kadar müdafi yardımından yararlanılabilir.
c) Soruşturma evresinde şüpheli en fazla üç avukat ile kendini
savunabilir.
d) Kovuşturma evresinde müdafi, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen
suçlar hariç olmak üzere, istediği kadar avukat ile kendini savunabilir.
e) Müdafi seçecek durumda olmayan kimseye talebi aranmaksızın
müdafi atanır.

4. Şüphelinin yakınlarına haber verme hakkının “sadece bir yakını” ile


sınırlandırılmasının koşulları arasında aşağıdakilerden hangisi bulunmaz?
a) Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren bir suçun bulunması
b) Soruşturmanın amacının tehlikeye düşebilecek olması
c) Mağdurun belirlediği kişiye derhâl haber vermenin olanaksız olması
d) Failin yakalanması, gözaltına alınması ya da gözaltı süresinin
uzatılması
e) Cumhuriyet savcısının emrinin bulunması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

5. I. Şüpheli veya sanığa, bilgisi dışında olması kaydıyla susma hakkının


bildirilmesi gerekir.
II. Susma hakkı, sanığın ne zaman ve nasıl konuşacağı hususunda serbest
olmasını zorunlu kılar.
III. Susma, cezanın tayininde aleyhe bir etki yaratmaz.
Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri susma hakkının kapsamına girmez?
a) Yalnız I
b) Yalnız II
c) Yalnız III
d) I ve III
e) I, II ve III

6. Soruşturma evresinin gizli tutulması öncelikle aşağıdakilerden hangisinin


doğal ve doğrudan bir sonucudur?
a) Susma hakkı
b) Lekelenmeme hakkı
c) Müdafiden yararlanma hakkı
d) Makul sürede yargılanma hakkı
e) Kendisini suçlamaya zorlanmama hakkı

7. Şüpheli veya sanığın hazır bulunma yükümlülüğü hakkında aşağıdakilerden


hangisi söylenemez?
a) Hazır bulunması gereken işlemler için şüpheli veya sanık, kural olarak
davetiye ile çağrılır.
b) Hakkında tutuklama kararı verilmesi için yeterli nedenler bulunan
şüpheli veya sanık çağrı kâğıdı olmadan zorla getirilebilir.
c) Sanık duruşmada hazır bulunma yükümlülüğünden bağışık tutulması
hâlinde de herhangi bir işlem için hazır bulunmasına gerek
görüldüğünde, davetiye ile çağrılmak koşuluyla zorla getirilebilir.
d) Şüpheli veya sanığı, hazır bulunması için davet etmeye mahkeme,
hâkim, savcı ve kolluk yetkilidir.
e) Kendi yaptığı işlemler için hazır bulundurmak üzere kolluğun şüpheliyi
zorla getirme yetkisi bulunmamaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

8. Aşağıdakilerden hangisi ifade ve sorguda yasak usuller hakkında yanlış bir


ifadedir?
a) Şüpheli veya sanığa hukuka aykırı bir yarar vaadinde bulunulamaz.
b) Şüpheli veya sanığa karşı hiçbir zaman cebir ve tehdit uygulanamaz.
c) Müdafi olmadan kolluk veya savcı tarafından alınan ifade, hâkim
huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme
esas alınamaz.
d) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı
ortaya çıktığında, bu işlem sadece Cumhuriyet savcısı tarafından
yapılabilir.
e) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa dahi delil
olarak değerlendirilemez.

9. Aşağıdakilerden hangisi CMK m. 150’de ifade edilen zorunlu müdafilik


hâllerinden biri değildir?
a) Şüpheli veya sanığın on sekiz yaşını doldurmamış olması
b) Şüpheli veya sanığın sağır veya dilsiz olması
c) Şüpheli veya sanığın kendisini savunamayacak derecede malul
olması
d) Şüpheli veya sanığın müdafi seçebilecek maddi olanaktan yoksun
olması
e) İşlenen suçun alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını
gerektirmesi

10. Aşağıdakilerden hangisi müdafinin yetkileri hakkında doğru bir ifadedir?


a) Müdafinin dosyayı inceleme yetkisini kullanması, soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürecekse Cumhuriyet savcısının talebi ve sulh
ceza hâkiminin kararıyla soruşturma evresinde bu yetki kısıtlanabilir.
b) Şüpheli veya sanık, aralarında vekâletname ilişkisi bulunmak
koşuluyla müdafi ile her zaman ve konuşulanları başkalarının
duyamayacağı bir ortamda görüşebilir.
c) Şüphelinin evi veya eşyasının aranması sırasında belge ve kâğıtlarına
el konulmuş ise sulh ceza hâkimi veya Cumhuriyet savcısı tarafından
bu belgeler incelendiği sırada müdafinin hazır bulunma yetkisi
yoktur.
d) Müdafi; duruşma sırasında sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve
duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak
mahkeme başkanı aracılığıyla soru yöneltebilir.
e) CMK m. 150/2 gereğince zorunlu müdafiliğin söz konusu olduğu
hâllerde kanun yoluna başvurma konusunda, şüpheli veya sanıkla
müdafinin iradesi çelişirse şüpheli veya sanığın iradesi geçerli sayılır.

Cevap Anahtarı
1.c, 2.a, 3.d, 4.c, 5.a, 6.b, 7.c, 8.c, 9.d, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Savunma Makamı Olarak Şüpheli, Sanık ve Müdafi

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Centel, N., Zafer, H, Ceza Muhakemesi Hukuku ( 15. Baskı), İstanbul: Beta Yayınevi.
Gökcen, A., Balcı, M., Alşahin, M. E., Çakır, K., Ceza Muhakemesi Hukuku I, 2.
Baskı, 2017, Ankara: Adalet Yayınevi.
Gökcen, A., Balcı, M., Alşahin, M. E., Çakır, K., Ceza Muhakemesi Hukuku II, 2.
Baskı, 2017, Ankara: Adalet Yayınevi.
Özbek, V. Ö., Doğan, K., Bacaksız P., Tepe İ., Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Baskı,
2018, Ankara: Seçkin Yayınevi.
Öztürk, Bahri ve diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 13.
Baskı, 2019, Ankara: Seçkin Yayınevi
Şahin, C., Göktürk, N., Ceza Muhakemesi I, 10. Baskı, 2019, Ankara: Seçkin
Yayınevi.
Şahin, C., Göktürk, N., Ceza Muhakemesi II, 9. Baskı, 2019, Ankara: Seçkin
Yayınevi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

You might also like