You are on page 1of 18

Evet arkadaşlar ceza hukukunu anlatıyorduk.

Ceza sorumluluğunun kaldıran veya azaltan sebepler

Vakit kalırsa

Teşebbüs

İştirak

İçtima

Yani suçunu özel görünüş şekillerini de anlatırız.

Önce kusur nedir?

Kusur

Kusur, işlenen fiille ilgili olarak failin şahsen kınanıp


kınanmayacağı konusundaki yargıyı ifade eder.

İşlediği fiille haksızlığın unsurlarını gerçekleştirmesi failin


cezalandırılabilmesi bakımından gerekli; ancak yeterli değildir.

Failin ayrıca işlemiş olduğu fiilden dolayı kusurlu sayılabilmesi


de gerekir.

İşlemiş olduğu haksızlıktan dolayı kişi hakkında kusur


yargısında bulunulabilmesi, öncelikle onun kusur yeteneğine
sahip olmasına bağlıdır.

1
Kusur yeteneği nedir?

Kusur yeteneği, işlemiş olduğu fiille bağlantılı olarak kişinin


algılama (idrak) ve irade yeteneğine sahip olması anlamına
gelir.

İnsan algılama yeteneği sayesinde içinde yaşadığı toplumda


geçerli olan kurallar çerçevesinde hangi davranışların
onaylandığını ve kabul gördüğünü, hangi davranışların ise
onaylanmadığını ve kabul görmediğini bilir ve davranışlarını
buna göre yönlendirir.

Haksızlık bilinci işlenmiş olan fiilin suç değil, haksızlık teşkil


ettiğinin bilinmesidir.

Yani suç olduğunu bilse bile yaptırımının ne olduğunu bilmesi


gerekmez.

İrade yeteneği

İrade yeteneği, davranışlarını hukukun gereklerine göre


yönlendirebilme yeteneğidir.

Kişi içinde yaşamış olduğu toplumda geçerli kurallar


çerçevesinde haksızlık teşkil ettiğini bildiği fiili işlememekten
yana tercihte bulunabilecek durumda ise irade yeteneğine
sahiptir.

2
Kusurlulukta söz konusu olan iradede, kişinin yönlendirici
iradesinin ürünü olarak gerçekleştirdiği fiilini, davranış
normlarıyla bağlantılı olarak değerlendirmesi, onaylanmadığını
ve kabul görmediğini bilmesine rağmen tercihini yine bu fiili
işlemekten yana kullanması söz konusudur.

İrade yeteneğinin varlığına karşın, önemli ölçüde azalmış


olması halinde, kişinin kusurunda bir azalma ortaya çıkar.

İrade yeteneğinin azalmış olması halinde kusurun varlığı


kabul edilmektedir.

Örneğin, haksız tahrik durumunda, haksız bir fiilin yol açtığı


hiddetli veya şiddetli elemin altındaki failin irade yeteneğinin
zayıfladığı kabul edilir ve faile indirimli ceza verilir (m.29).

Kusurluluğu etkileyen sebepler

Hukuka aykırı ve fakat bağlayıcı bir emrin yerine getirilmesi


(m.24/2- 4),

Zorunluluk hali dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi


(m.25/2, 92, 99/2, 143),

Hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması (m.27),

Cebir ve tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi


(m.28),

3
Haksız tahrik (m.29),

Kastı kaldıran ve kusurluluğu etkileyen hata halleri (m.30/1-4)

Yaş küçüklüğü (m.31),

Akıl hastalığı (m.32),

Sağır ve dilsizlik (m.33),

Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma

Hukuka aykırı fakat bağlayıcı bir emrin yerine getirilmesi


(m.24/2-4)

Amirin memura verdiği emir hukuka uygun olursa, emrin yerine


getirilmesi görevin ifası hukuka uygunluk sebebi kapsamında
kalır.

Anayasaya göre kamu görevlileri görevlerini yerine getirirken


amir tarafından verilen emri hukuka aykırı görürlerse, bu emri
yerine getirmez ve hukuka aykırılığı emri veren amire bildirirler
(AY m. 137/1).

Amir emrinde ısrar eder ve emrini yazılı olarak yinelerse emir


yerine getirilir.

Bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz, sorumluluk


emredene ait olur.

4
Hukuka aykırı ve fakat bağlayıcı emir varsa emri yerine getiren
açısından bir mazeret sebebinden söz edilir.

Yerine getirme zorunluluğu, esasen hukuka aykırı olan emri


hukuka uygun hâle getirmez.

Ancak, hiyerarşik yapı dolayısıyla, emri yerine getiren sorumlu


olmaz.

Bu durumda sorumluluk, emri verene aittir.

Hukuka aykırı olarak tazminat yaptırımı gerektiren haksız fiil,


idari yaptırım gerektiren bir haksızlık veya disiplin suçu
oluşturan bir fiil emredilmiş olabilir.

Anayasa, konusu suç teşkil eden emrin yerine getirilmesine


hiçbir şekilde izin vermez (AY m.137/2).

Verilen emrin konusu suç teşkil ediyorsa, emri yerine getiren


kişi, içinde bulunduğu hiyerarşik yapı, emir-komuta zinciri, ast-
üst ilişkisine dayanarak sorumluluktan kurtulamaz.

Anayasa m.137/3’te konusu suç teşkil eden emrin yerine


getirilemeyeceği kuralına askeri hizmetlerin görülmesi ve acele
hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için
kanunla gösterilen hallerde istisna getirilebileceği belirtilmiştir.

5
Bu düzenlemeye paralel olarak TCK m.24/4’te emrin, hukuka
uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği
hallerde, yerine getirilmesinden emri verenin sorumlu olacağı
belirtilmiştir.

Emirle ilgili diğer mevzuat hükümleri:

DMK m.11, PVSK m.2, 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu ve

1632 sayılı AsCK m.41/2: “Hizmete müteallik hususlarda


verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emir
veren mesuldür.”

m.119: 1-Bir astın fiili saldırılarını defetmek yahut mübrem ve


müstacel bir zaruret ve tehlike halinde verdiği emirlere itaat
ettirmek için bir üst tarafından yapılan müessir fiiller makam ve
memuriyet nüfuzunu suiistimal telakki edilmez ve suç sayılmaz.

Zorunluluk hali dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin


etkilenmesi (m.25/2).

Zorunluluk, kendisini veya başkasını bilerek sebep olmadığı bir


tehlikeden korumak/kurtarmak amacıyla suç tanımına uyan bir
fiil işlemek durumunda kalınmasıdır.

Tehlike ağır ve muhakkak; korunma konu ve kullanılan araçlar


bakımından tehlike ile orantılı ise ve fail tehlikeye bilerek

6
sebebiyet vermemişse, fiilin hukuka aykırılığı devam etse de
faile ceza verilmez.

Zorunluluk hali kusurluluğu kaldıran bir mazeret sebebidir.


Zorunluluk hali çerçevesinde işlenen fiil, haksız bir fiildir

(TBK m.63/2:

zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz).

Ancak zorunluluk hali çerçevesinde fiili işleyen kişi kusurlu


sayılmadığı için cezalandırılmaz.

Yangın esnasında, ateşin yayılmasını önlemek maksadıyla,


yangının çıktığı binaya veya komşu binalara zarar veren kişi
kusurlu kabul edilemez.

TCK’nın özel hükümlerinde bazı suç tipleriyle bağlantılı olarak


özel zorunluluk hallerine yer verilmiştir.

Örneğin, m.147’de hırsızlık suçunun acil bir ihtiyacı karşılamak


amacıyla işlenmesi cezada indirim yapılmasını veya duruma
göre ceza verilmemesini gerektiren özel bir zorunluluk hali
olarak düzenlenmiştir.

Bu gibi hallerde, genel hüküm niteliğindeki m.25/2 değil, özel


zorunluluk haline ilişkin düzenleme uygulanır.

Hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması (m.27/2, 256)


7
Hukuka uygunluk sebebinin söz konusu olduğu bir olayda kişi
hukuka uygunluk sebebinin sınırını aşmış olabilir.

Sınır kasden aşılmışsa fail hukuka uygunluk sebebinden


yararlanamaz.

Bu gibi hallerde şartları varsa haksız tahrik hükümleri


uygulanabilir.

Örneğin hastalanan ve tedavi için bir sağlık kuruluşuna giden


kişinin bilgi ve rızası dışında tıbbi deneye tabi tutulmasında
TCK m.90’daki suç işlenmiş olur.

Sınırın taksirle aşılması, örneğin kendisine yönelik saldırıyı


savuşturmak amacıyla elindeki sopayla karşılık veren kişi,
hedefi şaşırarak saldırganın kafasına vurup onun beyin
kanamasından ölümüne sebebiyet verecek olursa, meşru
savunmanın sınırını kasıt olmaksızın aşmış olur.

İnsan öldürme, taksirle işlendiğinde de suç olarak kabul edilmiş


fiildir (TCK m.85).

Ancak taksirle işlendiğinde suç oluşturmayan örneğin arama ve


yakalama koruma tedbirleri sınırları içinde yapılmamış ve sınır
taksirle aşılmışsa fiil suç oluşturmaz.

8
Sınırın mücbir sebeple aşılması: Heyecan, korku veya telaş,
ancak meşru savunma hâlinde söz konusu olabileceği için, fıkra
metninin başına “meşru savunmada” ibaresi konulmuştur.

Korku, şaşkınlık ve dehşet içinde kalıp savunma sınırını aşanın


savunması haklı (sınırı aşmamış) sayılmalıdır.

Çünkü bu duygular saldırganın haksız eyleminden doğmuştur.


Sınır, heyecan, korku veya telaşla (panikle) aşılmışsa kişinin
davranışlarını yönlendirme yeteneği ortadan kalktığı için kendisi
bakımından mazeret sebebi sayılır.

Cebir veya tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin


etkilenmesi (m.28)

İkrah, bir kimseyi yapmak istemediği şeyi tehdit ve korkutma ile


rızası olmaksızın bir iş işlemek üzere haksız yere zorlamaktır.

Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı bir cebrin etkisinde


suç işleyen kişi, serbest bir iradeyle hareket etmediği için
kusurlu sayılamaz ve cezalandırılmaz.

Burada söz konusu olan cebir, kişinin iradesini tamamen


bertaraf eden, onu adeta obje haline getiren mutlak cebir (vis
absoluta) değildir.

9
Mutlak cebir halinde, yönlendirici iradenin bulunmaması
nedeniyle kişiye yüklenebilecek bir fiilin varlığından söz
edilemez.

Dolayısıyla kusur yeteneğini etkileyen cebir, kişinin iradesini


tamamen bertaraf eden mutlak cebir değil, zorlayıcı cebirdir (vis
compulsiva).

Tehdit halinde, kişiye failin isteğinin yerine getirilmemesi


halinde kişinin hayatının veya vücut dokunulmazlığının
tehlikeye atılacağı, suç işleneceği, güç kullanılacağı veya başka
bir kötülüğün gerçekleştirileceği bildirilmektedir.

Tehditte kişi üzerinde maddi ve fiziki bir etki icra edilmemekte,


bu yönüyle cebirden ayrılmaktadır.

Tehdit suretiyle sahip olduğu belli hukuki değerlerin saldırıya


uğrayacağı beyanının kişide oluşturduğu korkuyla, kişinin
direnme gücü kırılmaktadır.

Tehdidin ceza sorumluluğunu kaldırabilmesi için; cebir ve


tehdidin kusur yeteneğine etkisinin kabul edilebilmesi için
cebrin karşı konulamayacak ve kurtulunamayacak bir nitelik
taşıması, tehdidin ise ağır ve muhakkak olması aranmıştır.

Haksız tahrik (m.29):

10
Haksız tahrik halinde kişi, muhatap olduğu haksız fiilin
kendisinde doğurduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi ile
haksız fiili işleyen kişiye karşı tepki olarak bir suç işler.

Maruz kalınan haksız fiilin doğurmuş olduğu hiddet veya


şiddetli elem, kişinin hukukun gereklerine göre davranışlarını
yönlendirme yeteneğini azalttığından, haksız tahrikin etkisi
altında suç işleyen kişinin cezasında indirim yapılır.

Örneğin, A, B’ye hakaret eder. A’nın bu hakareti nedeniyle aşırı


derecede öfkelenen B, silahını çeker ve A’yı ayağından vurur.
Bu olayda B, haksız tahrik hükümlerinden faydalanır.

Haksız tahrike sebebiyet veren fiilin haksız olması yeterlidir,


ayrıca suç oluşturması gerekmez.

Kişi, kendi haksız hareketiyle olaya sebep olmuşsa haksız


tahrikten söz edilemez.

Haksız tahrik kusurluluğu kaldıran değil; kusur yeteneğini


azaltan (zayıflatan) haldir, cezasızlık değil; cezada indirim
sebebidir.

Haksız tahrikte ceza indirimi yapılmasının sebebi, failin


saikinin az vahim oluşu ve suçun işlenmesine biraz da
mağdurun sebep olmasıdır

11
Çeşitli hata halleri (m.30/1-4):

Hata; gerçeğe uygun olmayan ve fakat hata eden kimsece


kesinlikle (tereddütsüz) gerçek olarak kabul edilen bir fiil, yanlış
bilme, bilmeme veya eksik bilme sebebiyle kişinin düşündüğü
ile gerçekleşenin birbirine uymamasını ifade eder.

Gerçekleşen ile kişinin düşündüğünün birbiriyle uyumlu


olmaması, iradesinin bozulmuş olarak doğmasına yol
açacağından kişinin sorumluluğu üzerinde etkili olur.

Hatanın ceza sorumluluğuna etkisi TCK m.30’da dört fıkra


halinde (kasdı kaldıran hata ile kusurluluğu etkileyen hata
halleri birlikte) düzenlenmiştir.

Suçun maddi unsurlarında hata (m.30/1), suçun nitelikli


unsurlarında hata (m.30/2) ve hukuka uygunluk nedenlerinin
maddi şartlarında hata (m.30/3) kasdı kaldıran hata halleridir.

Kusurluluğu kaldıran veya azaltan bir sebebin maddi şartlarında


hata (m.30/3) ile işlenen fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda
hata (m.30/4) ise kusurluluğu etkileyen hata halleridir.

Örnekler

A, av sırasında bir çalının arkasından gelen çıtırtıya doğru


tavşan olduğu düşüncesiyle ateş eder.

12
Ancak arkadaşı B’yi vurur ve ölümüne sebebiyet verir.

Olayda A, ateş ettiği cismin bir insan olduğunu bilmemektedir.


Dolayısıyla öldürme bakımından kasdının varlığından söz
edilemez.

Örnekte tavşan sanarak arkadaşına ateş eden A, kasden


öldürmeden dolayı sorumlu tutulamaz.

Ancak taksirli sorumluluğu saklıdır, taksirle öldürmeden


sorumlu tutulur.

Mağdurun kimliğinde veya konunun kime ait olduğunda hata


varsa kasdın kalktığından söz edilemez.

Örneğin, A, B’yi öldürmek istemektedir. Gece karanlığında


B’ye benzettiği C’yi öldürmüştür.

Burada mağdurun kimliğinde (şahısta) hata vardır. Ancak bu


hata önemli değildir.

Suçun daha ağır veya daha az cezalandırılmasını gerektiren


nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi
hatasından yararlanır.

Örneğin, A, gece karanlığında hasmı B’ye benzettiği kendi


babası C’yi vurur ve öldürür.

13
Ancak A, babasını vurduğunu bilmediği için bu nitelikli halden
sorumlu olmaz.

Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında hata halinde,


kişinin gerçekte bir hukuka uygunluk sebebi çerçevesinde
hareket ediyor kabul edilebilmesi için gerekli şartlar
oluşmamıştır.

Ancak bu kişi yanılarak bu şartların oluştuğu düşüncesiyle


hareket etmektedir.

Örneğin, güvenlik görevlisi A, görev yaptığı alış veriş


merkezine gelen B’yi bir gün önce işlenen kapkaççıya benzettiği
için yakalar.

Ancak gerçekte B bir gün önce kapkaç yapan kişi değildir.

Bu olayda A, hukuka uygunluk nedenlerinden görevin ifasının


maddi şartlarında hataya düşmüştür.

Bu şekilde bir hukuka uygunluk nedeninin maddi şartlarının


gerçekleştiği hususunda düşülen hata, kaçınılmaz olması halinde
failin işlemiş olduğu fiil bakımından kasdını kaldırır.

Sık sık yer sarsıntıların yaşandığı bir bölgede oturan A, yoldan


geçen ağır tonajlı bir kamyonun meydana getirdiği sarsıntıyı
deprem sanarak pencereden komşusu B’nin aracının üzerine

14
atlar ve tavanın çökmesine sebep olur. A’nın fiili mala zarar
verme suçunun tanımına uygundur (m.151).

Ancak A, bu fiili, zorunluluk halinin şartlarının var olduğunu


düşündüğü, ancak gerçekte şartların oluşmadığı bir ortamda
işlemiştir.

Hatasının kaçınılmaz olduğu söylenebiliyorsa kişi işlemiş


olduğu fiilden dolayı kusurlu sayılamayacağı için
cezalandırılmayacaktır.

Hukuki hata

Kişinin fiilinden dolayı kusurlu sayılabilmesi için, bu fiilin


haksızlık oluşturduğunun (içinde yaşadığı toplumda
onaylanmadığının) bilincinde olması gerekir (haksızlık bilinci).

Eğer kişi işlediği fiilin içinde yaşadığı toplumda geçerli olan


davranış normları çerçevesinde onaylanmadığını bilmiyorsa, bir
haksızlığı gerçekleştirme bilinci ile hareket etmediğinden,
kusurlu sayılamaz ve cezalandırılmaz.

Örneğin, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun


haber verme zorunluluğu başlıklı m.4/1’e göre, taşınır ve
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını bulanlar, malik oldukları
veya kullandıkları arazinin içinde kültür ve tabiat varlığı
bulunduğunu bilenler veya bundan yeni haberdar olan malik ve
15
zilyetler, bunu en geç üç gün içinde, en yakın müze
müdürlüğüne veya köyde muhtara veya diğer yerlerde mülki
idare amirlerine bildirmeye mecburdurlar.

Aynı Kanun m.67’de bildirim yükümlülüğüne bilerek aykırı


davranılması altı aydan üç yıla kadar hapsi gerektiren bir suç
olarak tanımlanmıştır.

Kişi, kendisine miras kalan bir tarihi eserin bildirim


yükümlülüğünün olduğunu bilmeyebilir.

Bu gibi hallerde kişi ihmali davranışının haksızlık teşkil


ettiğinin bilincinde değildir.

Dolayısıyla kişi, kusurlu sayılmaz ve cezalandırılmaz.

Hatanın kaçınılabilir olduğu sonucuna varılırsa fail


cezalandırılır.

Ancak kaçınılabilir olsa da hataya düşmesi sebebiyle cezasında


indirim yapılabilir (m.61/1-f)

Yaş küçüklüğü (TCK m.31): Ceza sorumluluğu için insanın


belli bir olgunluğa erişmiş olması gerekir.

Kişinin, fiziki gelişimine paralel olarak, toplumun değer


yargılarını, bunların anlam ve içeriğini algılama yeteneği (idrak)
ile toplumdaki ölçü davranış kurallarının gerekleri

16
doğrultusunda hareketlerini yönlendirebilme (irade) yeteneği de
gelişmektedir.

Fiili işlediği sırada henüz on iki yaşını bitirmemiş olması,


çocuk açısından kusurluluğu mutlak surette ortadan kaldıran
bir sebep olarak kabul edilmiştir (mutlak sorumsuzluk).

İzlenen suç ve ceza politikasının gereği olarak, bu gruba giren


yaş küçüklerinin ceza sorumluluğunun olmadığı normatif olarak
kabul edilmiştir.

Tehlikelilik halleri dikkate alınarak haklarında çocuklara özgü


güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu tedbirlere çocuk hâkimi
hükmedebilir (ÇKK m.6).

Suç oluşturan bir fiili işlediği sırada 12-15 yaş arası olan
kişilerin, işlediği suç açısından davranışlarını yönlendirebilme
yeteneğine sahip olduğunun belirlenmesi hâlinde, ceza
sorumluluğunun olduğu kabul edilmiştir (şartlı sorumluluk
dönemi).

Fiili işlediği sırada 15-18 yaş arası gençler, gerçekleştirdikleri


davranışların hukukî anlam ve sonuçlarını kavrama yeteneğine
sahip olmakla birlikte; bu kişilerin, davranışlarını yönlendirme
yetenekleri yeterince gelişmemiş olabilir.

17
Bu sebeple gençlerin, işledikleri suçlar bağlamında irade
yeteneğinin zayıf olduğu normatif olarak kabul edilmiştir.

Azalmış kusur yeteneğine sahip bulunan gençler hakkında kural


olarak indirilmiş cezaya hükmedilir.

Örneğin, işlediği suçtan dolayı üç yıl veya daha az süreyle hapis


cezasına mahkûm edilen çocuğun cezası ertelenebilir (m.51/1).

Ayrıca daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemek koşulu ile


bu yaş grubuna giren çocukların mahkûm edildiği bir yıl veya
daha az süreli hapis cezaları seçenek yaptırımlara çevrilir
(m.50/3).

Kanun, aynı zamanda bu yaş grubuna giren çocuklar


bakımından verilecek cezada indirim yapılmasını öngörmüştür
(m.31/3).

Haftaya akıl hastalığından devam edeceğiz.

İyi akşamlar.

18

You might also like