You are on page 1of 10

İDARENİN

SORUMLULUĞU
 İdare toplumun ortak ihtiyaçlarını karşılayarak kamu yararını
gerçekleştirmek için kamu gücü kullanır. Yine idare, idari eylem ve
işlemleri yerine getirirken tek taraflı işlem yapabilme ve kişilerin
hukuki durumunu ilgilinin rızasına başvurmadan değiştirme
Kavram yetkisini haizdir. İdarenin bu tek taraflı icra yeteneği nedeniyle
idarenin tutum ve davranışları özel kişilerle kıyaslanmayacak kadar
sıkı kayıt ve şarta tabi tutulmuştur. İdari eylem idarenin fizik
alanda değişiklik yapan iş, hareket, ameliye ve çalışmalardır.
 İdari davranış

 Zarar
Sorumluluk, kasıt, ihmal, kusur veya tedbirsizlikle ya da yasanın
belirlediği bir durum yahut eylemden doğan bir tehlike ile
İdarenin yaratılan; doğumuna sebebiyet verilen bir zararı tazmin
Sorumluluğu borcudur. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru ve
kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet
İçin Aranan kusuru isterse kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın
genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için
Kriterler öncelikle bir zararın mevcudiyeti aranır. Zarar maddi veya
manevi olabilir. Maddi zarar, para ile ölçülebilen bir zarar olup,
bir kimsenin malvarlığının uğradığı kayıpları kapsadığı gibi,
malvarlığının çoğalmasına engel olan “mahrum kalınan kâr”ı da
kapsar. Manevi zararlar ise, haysiyete, vücut bütünlüğüne ve
yakınlarına yapılan saldırılar yüzünden duyulan bedeni ve
ruhsal acı ve üzüntülerdir.
 İlliyet bağı ya da nedensellik bağı, hukuki sonuç ile sonucu
ortaya çıkaran olguların arasındaki bağı belirten bir hukuk
 terimidir. Ortaya çıkan zarar ile failin davranışı (fiil)
arasındaki bağlantı olarak tanımlanabilir. Maddi hukukta da
ceza hukukunda da, sorumlu tutulabilmek için uygun illiyet
bağının varlığı aranır. Mevcut olaydan doğan zarar, idareye
yüklenebilir nitelikte değilse veya zarar ile idarenin veya
ajanının eylemi arasında illiyet bağı yoksa bu durumda idare
mevcut zararı ödemekle yükümlü kılınamayacaktır. İlliyet
bağı, Borçlar Kanunu'nun 41.maddesinde "zarar ika eden" ve
İlliyet Bağı "sebebiyet veren" sözcükleriyle ifade edilmektedir.
 İlliyet bağı üç şekilde kesilir:
1.Mücbir sebepler
2.Üçüncü kişinin kast veya kusuru
3.Mağdurun kast veya kusuru ile.
 Bundan başka idarenin kusurluluğu için gerçekleşen eylem
. Hukuka yahut işleminin hukuka aykırı olması da gerekmektedir.
Hukuka aykırılık, hukuk düzeni ile bağdaşmayan, hukuk
Aykırılık düzeninin koyduğu yasak ve emirleri çiğneyen insan fiilleri
hakkında yürütülen bir değer yargısıdır.
 “Virtüel kamu hizmeti” kuramına göre; özel teşebbüsün,
halkın günlük, kolektif ihtiyaçlarını karşılamak üzere
gösterdiği bazı faaliyetler vardır ki, bu faaliyetlerin idare ve
kamu emlaki ile olan yoğun ilişkisi nedeniyle, uygulamada
kamu hizmetine dönüşebilecekleri kabul edilir ve dolayısıyla
bu kategoriye “virtüel kamu hizmeti” yahut kamu hizmeti olma
istidadını bünyesinde taşıyan faaliyetler denir. Bu türden
faaliyetler, dar ve teknik anlamda kamu hizmeti sayılmamakla
Virtüel kamu birlikte, bireylerin ortak, sürekli ve aynı zamanda zorunlu
hizmeti ihtiyaçlarını tatmin eden faaliyetler olmak itibariyle, idarenin
bunlar üzerinde yoğun ve etkin bir denetimini gerekli kılar ve
söz konusu denetimin yokluğu ya da yetersizliği, meydana
gelebilecek zararlardan idarenin sorumlu tutulmasını
gerektirir. Nitekim Devlet ile kan merkezleri arasındaki “sıkı
işbirliğini” dikkate alan Fransız Danıştay’ı, kan merkezlerinin
hatası da bulunsa, Devletin, düzenleme ve denetleme
görevlerini yerine getirmemesi nedeniyle, zararı tümüyle
karşılaması gerektiğine hükmetmektedir.
 Hizmet kusuru, klasik doktrine göre idarenin yürüttüğü bir
hizmetin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işlemesinde
meydana gelen bozukluk ya da aksaklığı ifade eder. “Hizmet”
Hizmet Kusuru kavramı sadece idari faaliyetlerin bir türü olan kamu hizmetlerini
değil, genel olarak tüm idari faaliyetleri kapsar. Hizmet kusuru
kavramı tanımlanırken geleneksel olarak “hizmetin geç, kötü
işlemesi ya da işlememesi” olarak ifade olunur.
 Kamu görevlilerinin idareye karşı sorumlu olabilmeleri için, kişisel
kusurlarının olması gerekir. Ancak, kamu görevlilerinin hangi
davranışlarının hizmet kusuru, hangi davranışlarının kişisel kusur
olduğu konusunda gerek doktrin ve gerekse yargı içtihatlarında tam
bir açıklık yoktur. 1982 Anayasası 129’uncu maddesinde ve Devlet
Memurları Kanunu’nun 13’ncü maddesinde kamu görevlisi aleyhine
Kişisel Kusur ile Hizmet değil de idare aleyhine dava açabilme şartı getirilmiştir. Bu durum
Kusurunun Ayrılması hizmet kusurunun kişisel kusur aleyhine genişleme eğilimine neden
olmuştur.

 Kamu görevlilerinin, hizmet dışında ve hizmetle herhangi bir ilişkisi


bulunmayan bir davranışları neticesinde zarar doğmuş ise
görevlinin bu kusurlu tutum ve davranışının kişisel kusurunu
oluşturacağından şüphe yoktur. Bu durumda idari hukuk kuralları
değil özel hukuk kurallarının uygulanacağı aşikârdır.
 İdarenin Kusursuz Sorumluluğu İlkesi
 Günümüzde sosyal devlet anlayışı ve hukuk devleti anlayışları,
teknolojik gelişmeler ile birleşmiştir. Bu da idari faaliyetlerin
çeşitliliği ile kullandığı araç – gereçlerin artmasını sağlamıştır.
Faaliyetlerini kesintisiz olarak sürdüren idarenin, bu eylemleri
İdarenin Kusursuz Soruml sonrasında zarar meydana gelmesi ile sorumluluk kavramı ortaya
uluk İlkesi çıkmıştır. Asıl olan ise idarenin kusur sorumluluğu olmuştur.
 İdare hukukunda yardımcı nitelik taşıyan idarenin kusursuz
sorumluluğu, ikincil nitelik taşıyan bir sorumluluktur. Anayasa’da
idarenin bütün eylem ve işlemlerinden sorumlu olduğu
belirtilmiştir. Ancak sorumluluk kavramının esası ve konusu,
yargının kararına bırakılmıştır. Bu kavramın yasal çerçevesi tam
olarak belirlenmemiş olsa da, türleri ve şartları bulunmaktadır.
 İdarenin sorumlu olması yalnızca sorumlu olduğu olaylara
dayanmaz. Kusur olmaksızın oluşan zararlar nedeni ile sorumluluk
ilkesi kapsamında tazminat ödenir. İhlal edilmiş olan hakkın
telafisi, idare hukuku kapsamında sağlanmaktadır. İdare bir olayda
kusursuz olsa da, idarenin kusurlu olup olmadığına
bakılmadan sorumluluk yüklenmektedir. İdari faaliyet ile
ilişkilendirilmiş olan bir zarar bulunmaktadır. Ancak bu faaliyette
idarenin herhangi bir kusuru yoktur.
 Yaşanan olayda eşitlik ilkesi gereğince bireyler tazminat alma
hakkında sahiptir. Bu sayede bireylerin zararları karşılanmış olur.
Öncelikle kusura dayanan sorumluluk araştırılmaktadır. Bu
durumda idarenin herhangi bir kusuru yok ise idarenin kusursuz
sorumluluğu ilkesinin uygulanıp uygulanmayacağına bakılır. Bu
sayede bireylerin mağduriyeti de giderilmiş olur.

You might also like