You are on page 1of 3

BORÇLAR HUKUKU 10. HAFTA 1.

DERS

a- Kusur açısından fiil ehliyeti

Bir kimsenin kusurlu sayılabilmesi ve kusura dayanan sorumluluğa tabi tutulabilmesi için ayırt etme
gücüne sahip olması gerekir. Kusura dayanmayan sorumluluklar için böyle bir şart aranmaz.

- Ayırt etme gücünü geçici olarak kaldıranlar için

Eğer bir kimse ayırt etme gücünü kendisi geçici olarak kaldırmışsa, örneğin aşırı alkol veya uyuşturucu
almışsa bu durumda işlediği haksız fiilden sorumlu olur. Şayet söz konusu kişi ayırt etme gücünün
geçici kaybının kendi kusuru bulunmaksızın meydana geldiğini ispat ederse kusura dayanan
sorumluluktan kurtulur.

- Tüzel kişiler için

Tüzel kişilerde kusur fiili işleyen organlarda aranır. Organın fiili tüzel kişinin fiili sayılır. Genellikle tüzel
kişinin örgütü içinde organlar arasındaki iş bölümü organların göre ve yetkileri kanunda, ortaklık esas
sözleşmesinde dernek tüzüğünde veya vakıf senedinde belirtilmiştir.

Zarara uğrayan kişiler ister 49 vd. maddelere göre tüzel kişiye, isterse kusurlu organa başvurarak
zararının tazminini isteyebilir. Organlar kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar. Tüzel
kişi ile organ müteselsilen sorumlu tutulmuştur.

Tüzel kişinin sorumlu olabilmesi için her şeyden önce şartların organda gerçekleşmiş olması gerekir.
Organ hukuka aykırı bir fiil ile 3. Kişiye zarar vermeli kendisi kusurlu olmalı ve zarar uygun nedensellik
bağı içerisinde kalmalıdır. Tüzel kişinin sorumluluğu bir kusur sorumluluğudur. Eğer tüzel kişi hesabına
gösterdiği faaliyet dolayısıyla 3. Kişilere zarar veren organ kişi olmayıp bir çalışan veya ifa
yardımcısıysa bu tartışmaya girmeksizin kusursuz sorumluluk kapsamına dahil edilecektir. Tüzel
kişinin haksız fiil sorumluluğunun iki sınırı vardır;

 Hak ehliyeti
 Organın organ sıfatıyla görevini yerine getirirken görevi dolayısıyla haksız fiil işlemiş olması

Organın organ olarak görevinin yerine getirilmesi dolayısıyla bir fiili söz konusu olmayıp sadece
görevle ilişkisi olmayan kendi kişisel davranışı söz konusu ise, bu davranışı ile verdiği zarardan tüzel
kişi sorumlu tutulmaz.

HUKUKA AYKIRI FİİLDEN DOĞAN SORUMLULUK

TBK’nın 49. Maddesinin 2. Fıkrasına göre “ zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı ulunmasa bile
ahlaka aykırı bir fiile başkasına kasten zarar veren de bu zararı gidermekle yükümlüdür. Bu
sorumluluk da kusura dayanan sorumluluktur, hatta kusur kast derecesindedir.

- Ahlaka aykırı fiil

Şayet ahlaka aykırı fiil, aynı zamanda hukuka da aykırıysa sorumluluk için, 49/f.2’ye dayanmaya gerek
yoktur. Uygulamada göz önüne alınan ahlak bireysel, sübjektif düşünce değil genel ahlaktır.

- Bilerek zarar verme

Hukuka aykırı fiilden dolayı sorumluluktan farklı olarak ahlaka aykırı fiille verilen zarardan failin
sorumlu olması için zararı bilerek vermesi gerekir. Diğer bir ifade ile kusurun kast derecesinde olması
gerekir. Buna karşılık, failin şahsına veya malvarlığına yönelmediği kişinin kasten zarar uğratıldığı
kabul edilmemektedir.
KUSURA DAYANAN SORUMLULUKTA MADDİ ZARARIN TAZMİNİ

Bir haksız fiil sorunu zarara uğrayan kimse zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden
veya kimselerden talep edebilir. Tazminat alacağı zararın meydana gelmesi ile doğarsa da, tazminatın
tarzı ya da miktarı ya tarafların anlaşması ile ya da hakimin kararı ile belirli hale gelir. Bu belirlemeden
sonra ise artık bir tazminat talebi değil, anlaşmaya veya mahkeme ilamına dayanan bir alacak hakkı
söz konusu olur.

TAZMİNAT DAVASININ KONUSU

Tazminat davasının konusu haksız fiilden sorumlu olan kişi veya kişilerin mağdurun uğradığı zararı
tazmine mahkum edilmesidir. Tazminat davası bir eda davasıdır. Tecavüzün önlenmesi davası henüz
gerçekleşmemiş fakat gerçekleşeceği ve sona ermesine rağmen tekrarlanacağı konusunda güçlü
deliller bulunan tecavüzler için açılır. Tecavüze son verilmesi davası devam etmekte olan tecavüze
karşı açılır. Tazminat davasında genelde zararın nakden tazmini talep edilir. Nakden tazmin talebi
toplu bir meblağın ödenmesine veya irat ödemesine yöneliktir.

TAZMİNAT DAVASINDA TARAFLAR

- Davacı

Tazminat davasında davacı haksız fiilden zarara uğradığını iddia eden kimsedir. Kural olarak ancak
doğrudan zarara uğrayanların dava hakkı vardır. Haksız fiilden zarara uğrayan kimse tazminat isteme
hakkını başkasına temlik edebilir veya ölümü halinde hakkı mirasçılarına geçer. Tazminat isteme
hakkına bu yollarla sahip olanlar da dava açabilir. Haksız fiilden zarar gören bir tüzel kişi ise, tazminat
davası yetkili organı tarafından tüzel kişi adına açılır.

- Davalı

Tazminat davası haksız fiilin yol açtığı zararı tazminle yükümlü kişiye açılmak gerekir. Tazminat
yükümlülüğü sorumlu kişinin ölümünde mirasçılara geçer.

YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME

Tazminat davalarına bakmakla kural olarak hukuk mahkemeleri görevlidir. Hukuk mahkemesinde
açılacak tazminat davalarında yetkili mahkeme genel kural uyarınca davalının yerleşim yeri
mahkemesidir.

TAZMİNAT DAVASI ZAMAŞIMI

Haksız fiilde tazminat davasının tabi olduğu zamanaşımı süreleri TBK m. 72’de düzenlenmiştir. Haksız
fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkı mağdurun zararını ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği
tarihten itibaren işlemeye başlayan 2 yıllık zamaşımına tabidir. Bu sürenin işlemeye başlamasında
önemli olan zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenmedir.

Zararın öğrenilmiş sayılması için varlığını niteliğini ve temel unsurlarını belirleyecek bilgilerin dava
açacak derecede öğrenilmiş olması gerekir. Tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların
bilinmesi aranmaz. Şayet haksız fiil sürekli olmayıp, aralıklarla tekrarlanıyorsa ve tazminat yükümlüsü
öğrenilmişse, her fiile ilişkin zarar açısından o zararın öğrenilmesinden itibaren ayrı bir zamanaşımı
işlemeye başlar.

TBK. M.72/f. 1’e göre haksız fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkı herhalde zarar verici fiilin
işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımı başlar. On yıl içinde zarar veya tazminat
yükümlüsü öğrenilemediği için iki yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlamış olsa dahi, haksız fiilin
işlendiği tarihten itibaren on yıl geçmiş ise tazminat davası açma hakkı zamanaşımına uğramış olur.

TBK. M. 72/f. 2’de belirtildiği üzere şayet tazminat aynı zamanda ceza kanunlarının daha uzun bir
zamanaşımını öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa; tazminat davası da ceza davası
zamanaşımına tabi olur. Ceza davası zamanaşımı süresi on yıldan fazla ise, bu zamanaşımı hem iki
yıllık normal zamanaşımı süres

You might also like