Professional Documents
Culture Documents
Logos
DENEMELER
0110
Edebiyat- 160
ISBN 975-363-590-7
Ernst Bloch
I
ll
II
12
III
13
IV
(Matsuo Başo)
14
V
15
VI
16
VII
Dev Uzaklık
17
VIII
'Düşleyin, küllerim!'
18
IX
• Bu, Mallarme'nin bir zamanlar İngilizce öğretmenliği yaptığı bir lisedeki kitaplıkta Littrı!' de
kimi sözcüklerin üçüncü, dördüncü anlamları üzerindeki kurşun kalemi izlerinin (bir Mallar
me uzmanınca) ortaya çıkarılmasıyla anlaşıldı.
19
X
20
XI
Sesin,
beyaz
gömleğim
nerde.
21
XII
22
XIII
23
XI V
(Borges)
ESKİ MÜHÜRLER
24
Etobur kuş, telaşsız, dönerken havada,
Gemi ve beygir leşlerimiz, arabalar,
Virgüllerin savuran yağmuru altında
Dökülmek yollara, yürümek düşe kalka,
Yaprağa, yosuna, yıldıza baka baka.
Bir ateş bütün gün, bir duman bütün gece!
(Oktay Rifat)
25
1
1
1
1
xv
29
XVI
30
XVII
31
XVIII
32
XIX
33
GEÇEN DAKİKALARI M
Kimbilir nerdesiniz,
Geçen dakikalarım,
Kimbilir nerdesiniz?
Yıldızların, korkarım,
Düştüğü yerdesiniz,
Geçen dakikalarım.
34
xx
35
XXI
36
XXII
37
XXIII
Yorum Gücü
38
PARILTI
(Ahmet Haşim)
39
XXIV
40
XXV
41
XXVI
42
XXVII
43
XXVIII
44
XXIX
45
XXX
46
1
1
1
1
1
1
XXXI
49
XXXII
50
XXXIII
Dizem, (bu gizli güç, saklı su) şiirin varoluş ilkelerinden biri
dir. Şiiri çünkü yalnız uyandırmak, elektriklendirmekle de kalmaz,
dinamosu kesilir: Kana, enerjiye dönüştürür. Şiirin gövdesinde do
laşmadığı, girip çıkmadığı yer bırakmaz. İmgelemi yürüyüşe geçi
rerek bilinmez bir yolculuğa çıkar. Böylece şiirin yapısının haberci
liğini yapar. Şiirin yoğunluk, derinlik kazanması dizemin 'vuruş
hızına bağlı' olarak bir biçim kazanır. Valery bu hızı dansa benze
tir.
Dizemin gerçekten de canlı bir varlık gibi şiirin içinde bir sa
atın tiktakları gibi devindiğini, soluk aldığını duyarız. Sözü sıfıra
indirir. (Söz zehirdir şiirde.) Tartar biçer onu, hizaya getirir. Şiirin
yapısının özsuyu kesilir.
Dizem, yani bir şiirin yapısını kurmak için ayaklarını sürüyen
görünmeyen, kavranmayan bu 'sözsüz' ses sözcüklerle buluşma
yagörsün onları yerinden oynatacak, durmadan da bombardımana
tutacaktır. Durulması, bir uyuma ulaşması (bir anlam kazanması),
şıp diye oturması için de bu sözcüklerin gidip gelmesi kesilmeye
cektir. Şiirin temelinde yatan bu erke Mayakovski 'Açıklanmaz,
ondan ancak, mıklatıslanmadan, elektriklenmeden söz eder gibi
söz edeceğiz' diyecektir. Yesenin için yazacağı şiirin bu açıklanma
yan, sözsüz sesi de nice nice didinmeden sonra duyacak (değilmi
ki görülmüyordur), bunu da şöyle not edecektir:
51
Ta-ra-ra 1 ra ra 1 ra ra ra ra 1 ra ra 1
ra-ra-ree 1 ra ra ra 1 ra ra 1 ra ra ra ra 1
ra-ra-ra 1 ra ra-ra 1 rara- 1 ra/ ra ra
Her şiir böyle bir sese gebedir. Şair nerdeyse hep bu sese (şi
irin değil mi ki her şeyi) kulağını tutarak, dinleyerek yaşar. Bu iç
sel olduğu değin, dışsaldır da. Bir yaprağın dalından düşmesinde
de, içimizin bir yerinden kopup gelmesinde de duyulur bu ses.
Kavafis, bu seslerin avcısıdır. Sokaktan geçen iki delikanlının söy
lediği ('O ne bedenler, ne saçlar, ne yüzler, ne dudaklardı!') türkü
nün seslerini (sigara paketinin üstüne) şöyle düşürecektir (elbet bir
gün bir işe yarar diye):
Dizem, bazen de şiirin konusu, anlamı her şeyi olur çıkar. Şiir
boyunca bir onun ağırlığını, soluğunu duyar oluruz. Böylece mer
kezgüç işlevini yüklenir.
Dizerne eytişimsel bir ırmak diye bakılmalı.
52
XXXIV
53
XXXV
Ku yucu Arıyordum
Kuyucu arıyordum.
Kuyucuyu bulunca toprağı gösterdim.
"Burdan su çıkar mı?" dedim.
Toprakta gitti geldi, bazı yerlerini kazdı toprağın,
eline aldı, evirdi çevirdi.
Uzun uzun bakh.
"Çıkar da, çıkmaz da. Bilinmez." dedi.
54
XXXVI
55
XXXVII
56
XXXVIII
59
XXXIX
Sözlükler Başyapztlarımdzr
60
xxxx
61