You are on page 1of 61

CUMHURİYET DÖNEMİ

TÜRK ŞİİRİ

ORHAN VELİ KANIK VE


AHMET HÂŞİM
Bir Garip Orhan Veli
İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir garip Orhan Veli'yim
Veli'nin oğluyum
Tarifsiz kederler içindeyim

Urumeli Hisarı'na oturmuşum


Oturmuş da bir türkü tutturmuşum

İstanbul'un mermer taşları


Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım...
Senin yüzünden bu halim.

İstanbul'un orta yeri sinema


Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşurmuş, görüşürmüş bana ne

Sevdalım...
Boynuna vebalim

İstanbul da, Boğaziçindeyim


Bir garip Orhan Veliyim
Orhan Veli Kanık

2
Gün Olur
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.

Hele martılar, hele martılar,


Her bir tüyünde ayrı bir telaş!

Gün olur, başıma kadar mavi;


Gün olur, başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi...
Orhan Veli Kanıl
3
AYRILIŞ
Baka kalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.

Orhan Veli Kanık

4
Gelirli Şiir
İstanbul'dan ayva da gelir, nar gelir,
Döndüm baktım, bir edalı yar gelir
Gelir desen dar gelir
Günaşırı alacaklılar gelir.
Anam anam,
Dayanamam,
bu iş bana zor gelir.

Orhan Veli Kanık

5
TAHATTUR

Alnimdaki biçak yarasi


Senin yüzünden;
Tabakam senin yadigarın;
`Iki elin kanda olsa gel` diyor
Telgrafın;
Nasil unuturum seni ben,
Vesikali yarim?

Orhan Veli Kanık

6
Tahattur: Hatırlama
DALGACI MAHMUT
İsim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,


Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne halt edeceğimi bilemem.
Orhan Veli Kanık

8
ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum

Alıp yıldız yapıyorum

Musiki ruhun gıdasıdır

Musikiye bayılıyorum

Şiir yazıyorum

Şiir yazıp eskiler alıyorum

Eskiler verip musikiler alıyorum

Bir de rakı şişesinde balık olsam.

9
Garip hareketinin ortaya çıkışının tarihçesine baka­lım: Başlangıçta devrinin tarzı içinde vezinli,

kafiyeli, “şairane” hatta bazen aruzla ve Yahya Kemal’in neo-klasik şiiri tarzında örnekler

vermiş olan Orhan Veli, 1937’den itibaren yeniliğin ilk denemelerini yayın dünyasına sunar. Bu

denemelerin dikkati çeken ilk örneği de, daha sonraları son mısraı ile “Yazık oldu Süleyman

Efendiye” şeklinde hatırlanacak olan, “Kitabe-i Seng-i Mezar” şiiri olur. Şiir, devrin kaliteli ve

hümanist karakterli bir dergisi olan İnsan’ın Ekim 1938 tarihli 5. sayısında yayımlanır.
Kitabe-i Seng-i Mezar I
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye

11
Kitabe-i Seng-i Mezar II
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helâl ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

12
Kitabe-i Seng-i Mezar III
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzigar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısiyle:
«Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı.»

Orhan Veli Kanık


13
“Kitabe-i Seng-i Mezar” kısa zamanda, hem beğenenlerin, hem de beğenmeyenlerin gayretleriyle meşhur

olur. Çoğu olum­suz ve alaycı olan birtakım tenkitlerle karşılaşır. Orhan Veli dergilerde gerek bu şiir,

gerekse diğer şiirleri hakkındaki ten­kitlere cevap verir. Kendisiyle yapılan röportajlarda şiir üzerine

düşüncelerini açıklar. Bütün bu fikirlerinin esaslarını bir araya getirerek poetikasının taslağını oluşturur ve

dört makale hâlin­de yayımlar. Bu yazılar da Varlık dergisinin Aralık 1939-Ocak 1940 arasındaki dört

sayısında çıkmıştır. Bu arada şiirde aynı düşünceyi paylaşan Oktay Rifat ve Melih Cevdet’in de benzer

tarzda şiirleri dergilerde çıkmaktadır. Nihayet bu üçü, 1941 başlarında bir araya gelerek ilk ortak şiir

kitaplarını gün ışığına çıkarırlar: Garip.


Kapağında yalnız Orhan Veli’nin adı vardır. İçinde her üçünün de. Büyükçe boyda kaba bir

kâğıda (İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır) basılmıştır. 60 sayfa içinde Melih Cevdet’in 16, Oktay

Rifat’ın 21, Orhan Veli’ nin 25 şiiri yer alır. Orhan Veli’nin yazdığı mukaddime, meşhur Garip

mukaddime­si, yukarıda bahsi geçen ve Varlık’ta çıkan dört yazının yeniden gözden geçirilmiş

şeklidir. Kitap, dış kapağın etrafını çeviren bir kuşakla satışa çıkarılmış. Kuşağın üzerinde şu

cümle: “Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir”.


Orhan Veli’nin ve arkadaşlarının o günlere kadar dergilerde çıkmış olan şiirleri

genellikle “garip” karşılanmıştır. Dili, vezinsiz ve kafiyesiz oluşu, neredeyse

herkesin kolaylıkla yazabilece­ği zannedilecek kadar çocukça oluşu

garipsenmiştir. Ortak şiir kitabının adının Garip oluşunda “Eh, madem ki siz

garip bulu­yorsunuz, işte biz de böyle garibiz” şeklinde bir meydan okuma

sezilmektedir.
GARİP ÖNSÖZÜ: Neden Garip?
Şiir, yani söz söyleme san’atı, geçmiş asırlar içinde birçok değişikliklere uğramış; en
sonunda da, bugünkü noktaya gelmiştir. Bu noktadaki şiirin doğru dürüst konuşmadan
bir hayli farklı olduğunu kabul etmek lâzım. Yani şiir bugünkü haliyle, tabiî ve alelade
konuşmaya nazaran bir ayrılık göstermekte, nisbî bir garabet arzetmektedir. Fakat işin
hoş tarafı, bu şiirin birçok hamleler neticesin­de kendini kabul ettirmiş ve bir an’ane
kurmak suretiyle mezkûr acaipliği ortadan kaldırmış olmasıdır. Yeni doğan ve bugünün
münevveri tarafından terbiye edilen çocuk, şiiri, kendine öğretilen şartlar içinde
aradığından, bir tabiîleşme arzusunun mahsûlü olan eserleri hayretle karşılayacaktır.
Garip telâkkisi, öğrendiklerini tabiî kabul edişinden gelmektedir. Ona buradaki izafîliği
göstermelidir ki, öğrendiklerinden şüphe edebilsin.

17
Tabiî: doğal
Alelade: sıradan
Nisbî: kıyasla, diğerine göre
Garabet: gariplik, tuhaflık
An’ane: gelenek
Münevver: aydın
Telâkki: Kabul etme, öyle sayma; görüş, anlayış
Mezkûr: zikredilen, bahsi geçen
İzafî: bağıl, görece, göreceli
GARİP ÖNSÖZÜ: Vezin ve Kafiye
An’ane, şiiri nazım dediğimiz bir çerçeve içinde muhafaza
etmiştir. Nazmın belli başlı unsurları vezinle kafiyedir. Kafiyeyi
ilk insanlar ikinci satırın kolay hatır­lanmasını temin için, yani
sadece hafızaya yardımcı olmak maksadiyle kullanmışlardı. Fakat
onda sonradan bir güzel­lik buldular. Onu, hikmeti vücudu aşağı
yukarı aynı olan vezinle birlikte kullanmayı bir maharet telâkki
ettiler.

19
GARİP ÖNSÖZÜ: Vezin ve Kafiye
Vezinle kafiyenin her şeye rağmen birer kayıt oldu­ğunu da kabul edelim. Bunlar şairin
düşüncesine, hassasiyetine hükmettikleri gibi lisanın şeklinde de değişiklikler vücuda
getirirler. Nazım dilindeki nahiv acaiplikleri, vezin ve kafiye zaruretlerinden doğmuştur.
Bu acaiplikler bel­ki de ifade tarzlarını genişletmesi itibariyle şiir için faydalı olmuştur.
Hattâ onların, nazım endişelerinin haricinde dahi baş tacı edilmeleri ihtimal
dahilindedir. Fakat bu kuruluş bazılarının kafalarına "şiir dilinin kendi­ne has yapısı”
diye dar bir telâkki getirmiştir. Bu çeşit insanlar bir takım şiirleri reddederlerken
"Konuşma diline benziyor” demektedirler. Köklerini vezinle kafiyeden alan bu telâkki,
hakikî mecrasını arayan şiirde hep aynı izafi garabeti bulacak ve onu kabul etmek
istemeyecektir.

20
Nahiv: dilbilgisi
Zaruret: zorunluluk
İzafi: bağıl, görece, göreceli
Garabet: gariplik, tuhaflık
GARİP ÖNSÖZÜ: Söz Sanatları
Teşbihten ve istiareden kaçan, gördüğünü herkesin kullandığı kelimelerle
anlatan adamı bugünün münevveri "garip” telâkki etmektedir. Hatası,
muhtelif deviation’larla gelinmiş bir şiir anlayışını kendisine çıkış noktası
yapmasıdır. Yazının peyda olduğu günden beri yüz binlerce şair gelmiş, her
biri binlerce teşbih yapmış. Hayran olduğumuz insanlar bunlara birkaç tane
daha ilâve etmekle acaba edebiyata ne kazandırac­aklardır? Teşbih, istiare,
mübalâğa ve bunların bir araya gelmesinden meydana çıkacak bir hayâl
zenginliği, ümit ederim ki, tarihin aç gözünü artık doyurmuştur.

22
Muhtelif: çeşitli
peyda olmak: ortaya çıkmak, oluşmak.
GARİP ÖNSÖZÜ: Şiir Kime Hitap
Etmeli?
Bugüne kadar burjuvazinin malı olmaktan, yüksek sanayi devrinin başlamasından evvel de dinin ve
feodal zümrenin köleliğini yapmaktan başka hiçbir işe yaramamış olan şiirde, bu değişmeyen taraf;
"müreffeh sınıfların zevkine hitap etmiş olmak” şeklinde tecelli ediyor. Müreffeh sınıfları, yaşamak için
pek öyle çalışmaya ihtiyacı olmayan insanlar teşkil ederler ve o insanlar geçmiş devirlerin hakimidirler.
O sınıfı temsil etmiş olan şiir layık olduğundan daha büyük bir mükem­meliyete erişmiştir. Fakat yeni
şiirin istinad ede­ceği zevk, artık ekalliyeti teşkil eden o sınıfın zevki değildir. Bugünkü dünyayı dolduran
insanlar yaşamak hakkını mütemadi bir didişmenin sonunda bulmaktadırlar. Her şey gibi, şiir de onların
hakkıdır ve onların zevkine hitap edecektir. Bu, mevzuubahis kitlenin istediklerini eski edebiyatların
aletleriyle anlatmaya çalışmak demek de değildir. Mesele bir sınıfın ihtiyaçlarının müdafaasını yapmak
olmayıp sadece zevkini aramak, bulmak, san’ata hakim kılmaktır.

24
Müreffeh: refah ve varlık içinde yaşayan
Tecelli etmek: ortaya çıkmak, belirmek, görünmek
Teşkil etmek: oluşturmak
İstinad etmek: dayanmak, yaslanmak
Ekalliyet: azınlık
Mütemadi: aralıksız, sürekli
GARİP ÖNSÖZÜ: Şiirin Yeni Yolları
Yeni bir zevke ancak yeni yollarla ve yeni vasıta­larla varılır. Birtakım ideolojilerin
söylediklerini bilinen kalıplar içine sıkıştırmakta hiçbir yeni ve san’atkârane hamle
yoktur. Yapıyı temelinden değiş­tirmelidir. Biz senelerden beri zevkimize ve irademize
hükmetmiş, onları tayin etmiş, onlara şekil vermiş edebiyatların, o sıkıcı ve bunaltıcı
tesirinden kurtulabilmek için, o edebiyatların bize öğretmiş olduğu her şeyi atmak
mecburiyetindeyiz. Mümkün olsa da "şiir yazarken bu kelimelerle düşünmek lazımdır”
diye yaratıcı faaliyetimi­zi tahdit eden lisanı bile atsak. Ancak bu suretledir ki, kendimizi
alışkanlıkların sürüklediği gayri tabiî inhiraftan kurtarmış, safiyetimize, hakikatimize
irca etmiş oluruz.

26
Tahdit etmek: sınırlamak
Gayri tabiî: doğal olmayan, yapay
İnhiraf: dönme, sapma; doğru yoldan çıkma;
değişme, bozulma
İrca etmek: eski biçimine döndürme
GARİP ÖNSÖZÜ: Sanatlarda Tedahül
Ben san’atlarda tedahüle taraftar değilim. Şiiri şiir, resmi resim, musikiyi musiki olarak kabul etmelidir.
Her san’atın kendine ait hususiyetleri ve ifade vasıtaları vardır. Meramı bu vasıtalarla anlatmak ve bu
hususiyet­lerin içinde kapalı kalmak hem san’atın hakiki kıymet­lerine hürmetkar olmak, hem de bir
cehde, bir emeğe yer vermek demektir. Güzel olanı temin edecek güçlük herhalde bu olmalıdır. Şiirde
müzik, müzikte resim ve resimde edebiyat bu güçlüğü yenemeyen insanların baş­vurdukları birer hileden
başka bir şey değildir. Bundan maada bu san’atlar, öteki san’atların içine girince hakiki değerlerinden de
pek çok şey kaybetmektedirler. Mesela bir şiirde âhenktar birkaç kelimenin yanyana gelmesin­den
meydana çıkmış bir müziği, melodilerindeki tenevvü ve akorlarındaki zenginlikte muazzam bir san’at
olan sahici musiki yanında küçümsememeye imkan yoktur.

28
Tedahül: birbirine girme, iç içe girme
Hususiyet: özellik
Cehd: çalışma; gayret, çaba, azim.
Bundan maada: bundan başka
Tenevvü: çeşitlilik
GARİP ÖNSÖZÜ: Sanatlarda Tedahül ve
Şiirde Anlam
San’atkâr, kendini verdiği sanatın hususiyetlerini keşfetmek ve hünerini bu
hususiyetler üzerinde göstermek mecburi­yetindedir. Şiir bütün hususiyeti edasında
olan bir söz san’atıdır. Yani tamamiyle mânadan ibarettir. Mâna insa­nın havassı
hamsesine değil, ruhiyatına hitabeder. Binaenaleyh doğrudan doğruya insan
ruhiyatına hitabeden ve bütün kıymeti mânasında olan hakiki şiir unsurunun müzik
ve saire gibi talî hokkabazlıklar yüzünden dikka­timizden kaçacağını da hatırdan
çıkarmamalıdır. Tiyatro için çok daha lüzumlu olan dekora itiraz ediyorlar da, şiirdeki
müziğe itiraz etmiyorlar.

30
Hususiyet: özellik
havassı hamse: beş duyu
Binaenaleyh: Bundan dolayı, dolayısıyla
Tâlî: ikincil
GARİP ÖNSÖZ: Haşim’in Adı Geçiyor
Haşim, alev kelimesinin eski harflerle yazılışında
sahici alevi hatırlatan bir sihir bulurdu.

‫آلو‬
32
GARİP ÖNSÖZ: Şiirde Anlam
İnsan, anlaşılmaz sandığı bir şeyi anladığı vakit memnun olur. Bu
memnu­niyeti, anlaşılmaz sanılan eserin muvaffakiyeti addetmek
ise, insanın kendini o eserle beraber görmek, muharrir­le bir
tutmak, yani kendi kendini beğenmek arzusundan doğar. Bu
itibarla halk tarafından sevilen eserler en kolay anlaşılanlardır.

33
Muvaffakiyet: başarı
Muharrir: yazar
Addetmek: saymak, kabul etmek
GARİP ÖNSÖZ: Şiirde Anlam
Şiiri şiir yapan, sadece, edasındaki
hususiyettir ve mânaya aittir.

35
GARİP ÖNSÖZ: Mısracı Zihniyet
Şiirde hücum edilmesi lazım geldiğine inandığım zihniyetlerden biri de mısracı zihniyettir.

Mısracı zihniyet, bize, mısraların olduğu gibi, onun parçalan olan kelimelerin de tetkik ve tahlili imkânı­nı
verir. Kelime üzerinde düşünmek, onun güzelliğini, yahut çirkinliğini tespite çalışmak; şiire, kelime
halinde, mücerret bir "şiir unsuru” telâkkisi getirmiştir. Yüz keli­melik bir şiirde yüz tane güzellik arayan
insan vardır. Halbuki bin kelimelik bir şiir bile bir tek güzellik için yazılır. Tuğla güzel değildir. Sıva
güzel değildir. Fakat bunlardan terekküp eden bir mimari eseri güzeldir. Buna mukabil agat, helyotrop,
gümüş gibi maddelerden bir bina yapılabileceğini farz edelim. Eğer bu bina, ele­manlarının taşıdığı
güzellik haricinde bir güzelliğe malik değilse san’at eseri sayılmaz.

36
Tetkik: inceleme
Tahlil: çözümleme
Mücerret: soyut
Telâkki: düşünce, anlayış
Malik: sahip
GARİP ÖNSÖZ: Son Söz
"Nasır” ve "Süleyman Efendi” kelimelerinin şiire sokulmasını
hazmedemiyenlerse şairâneye tahammül edebilenler, hatta onu arayanlar,
hem de bilhassa arayanlardır.

Halbuki "eskiye ait olan her şeyin, her şeyden evvel de şairânenin
aleyhinde bulunmak lâzımdır."

38
ORHAN VELİ’NİN BESTELENMİŞ ŞİİRLERİ

1 - Anlatamıyorum - 21. Peron 16 - Derdim Başka - Ömer Özgeç


2 - Anlatamıyorum - Alpay 17 - Gelirli şiir - Edip Akbayram
3 - Anlatamıyorum - Hümeyra 18 - Gün Olur - Işığın Yansıması
4 - Anlatamıyorum - Kerem Güney 19 - Harbe Giden Sarı Saçlı Çocuk - Murat Özyüksel
5 - Anlatamıyorum - Mine Koşan 20 - Hürriyete Doğru - Ezginin Günlüğü
6 - Anlatamıyorum - Orhan Hançerlioğlu (şiir) 21 - Hürriyete Doğru - Timur Selçuk
7 - Ayrılış - Ezginin Günlüğü 22 - İstanbul Türküsü - Serap Mutlu Akbulut
8 - Bedava Yaşıyoruz - Cem Karaca
23 - İstanbul Türküsü - Fikret Erkaya
9 - Bedava Yaşıyoruz - Özdemir Erdoğan
24 - İstanbul'u Dinliyorum - Cem Karaca
10 - Bir Garip Orhan Veli - Ahmet Özhan
25 - İstanbul'u Dinliyorum - Zülfü Livaneli
11 - Birdenbire - 21. Peron
12 - Birdenbire - Işığın Yansıması 26 - Kitabe-i Seng-i Mezar - Ömer Özgeç
13 - Dalgacı Mahmut - Yeni Türkü 27 - Pireli Şiir - Timur Selçuk (LP)
14 - Dedikodu - Levent Yüksel 28 - Pireli Şiir - Timur Selçuk (45'lik plak)
15 - Değil miydik? - Tını (Feridun Düzağaç) 29 - Pireli Şiir - Ruhi Su
30 - Vesikalı Yarim - Edip Akbayram
39
AHMET HÂŞİM İLE ORHAN
VELİ KANIK’IN ŞİİR
ANLAYIŞLARININ
KARŞILAŞTIRILMASI
AHMET HAŞİM’İN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
Ahmet Hâşim, 1921 yılında Dergâh dergisinin ilk sayısında “Bir Günün Sonunda Arzu” adlı şiirini yayımlar. Kısa
zamanda dikkatleri çeken ve bir süre sonra Hâşim’in önemli poetika yazısına vesile olan bu şiir üzerine bazı dergi
ve gazetelerde alaylı yazılar çıkar. Şiir bütünüyle ve özellikle son mısrasıyla (“Göllerde bu dem bir kamış olsam”)
mana ve vuzuhtan (anlam ve anlaşılırlık) mahrum bulunmuş ve bu sebeple çok eleştirilmiştir. Bunun üzerine
Ahmet Hâşim aynı sene yine Dergâh dergisinde “Şiirde Mana” başlıklı bir yazı yayımlayarak bu konudaki
görüşlerini açıklamıştır. Bu poetika yazısı daha sonra bazı küçük değişikliklerle “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar”
başlığıyla Hâşim’in Piyale adlı şiir kitabına önsöz olarak girmiştir. Hâşim’in bu poetikasında açıkladığı görüşleri
şöyledir:

41
AHMET HAŞİM’İN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
1. ŞİİRDE MANA VE VUZUH: Şiirde mana ve vuzuhun ne kadar kıymetli olduğu hakkında kendi görüşlerimizi ifade
edelim. Şiirde manadan ne kast edildiğini bilmiyoruz. Fikir dedikleri bayağı düşünceler yığını mı, hikâye mi ve
vuzuh, bunların adi idrake göre anlaşılması mı demektir. Şiir için bunları gerekli görenler, şiiri tarih, felsefe ya da
nutuk ile karıştıranlar ve onu tanımayanlardır. Şiirin böyle değerlendirilmesi, resim, musiki ve heykel gibi
sanatların boya, nota, kalem gibi kendilerine has kullanımı zor bir araca sahip olmalarına karşın şiirin
malzemesinin konuşulan dil olmasıdır. Bu yüzden parmaklarının tutmasını bilmediği fırçaya gözlerinin okumasını
bilmediği notaya karşı hürmet gösterenler, kelimelerden oluşmuş gibi gördükleri şiiri sıradan bir dil gibi
değerlendirdikleri için küstahça bir laubalilikle şiiri eleştirme hakkını kendilerinde bulurlar. Oysa şair, ne hakikat
habercisi ne de kanun koyucudur.

42
AHMET HAŞİM’İN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
2. ŞİİR VE MÜZİK: Şairin dili, anlaşılmak için değil, hissedilmek için oluşmuş, müzik ile söz arasında sözden çok
müziğe yakın aracı bir dildir. Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır. Anlam çıkarmak için şiiri deşmek, cıvıldayışı yaz
gecelerinin yıldızlarını titreten o hakîr kuşu (bülbülü) eti için öldürmeye benzer; et zerresi susturulan o sihirli sesi
telafi edemez.

43
AHMET HAŞİM’İN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
3. ŞİİRDE ANLAŞILIRLIK: Hiçbir büyük şair, sınırlı bir insan tabakası haricinde anlaşılmış değildir. Hatta denilebilir k,
herkesin anlayacağı şiirler yazmak basit, alçak, bayağı şairlerin işidir.

44
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
Orhan Veli, “Yazık oldu Süleyman Efendi’ye” dizesi ile hatırlanacak olan “Kitâbe-i Seng-i Mezar” adlı şiirini İnsan
dergisinde yayımladığında tıpkı Ahmet Hâşim gibi eleştirileri üzerine çeker. “Nasır” kelimesini şiir için uygun
bulmayanların olumsuz ve alaycı eleştirilerinin ardından Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat bir araya
gelerek “Garip” adlı poetikayı kaleme alırlar. Bu poetika önce Varlık dergisinde, sonra aynı adı taşıyan şiir kitabının
önsözünde yayımlanır. Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’ın şiir hakkındaki görüşleri şöyledir:

45
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
1. NEDEN GARİP?: Şiir, yani söz söyleme sanatı, bugünkü hâliyle doğal ve sıradan konuşmaya kıyasla farklılık ve
gariplik göstermektedir. Bu çağın insanı, şiiri kendine öğretilen şartlar içinde aradığından, doğallaşma arzusunun
ürünü olan eserleri hayretle karşılamaktadır. Garip düşüncesi, öğrendiklerini doğal kabul edişinden gelir. Bu
nedenle şiirin göreceliğini göstermek gerekir.

46
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
2. GELENEKSEL UNSURLAR: Gelenek, şiiri nazım denilen bir çerçeve içine yerleştirir. Nazmın belli başlı unsurları
vezin ve kafiyedir. Oysa bunlar şairin duygu ve düşüncesine hükmeder. Bu nedenle bu unsurları şiirden ayıklamak
gerekir. Benzer şekilde şiiri, söz sanatlarından da kurtarmak gerekir. Bütün bunların yaratacağı hayal zenginliği
ümit ederim ki tarihin aç gözünü artık doyurmuştur.

47
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
3. ŞİİR KİME HİTAP ETMELİ?: Bugüne kadar burjuvazinin malı olmaktan, yüksek sanayi devrinin başlamasından
önce ise dini ve feodal zümrenin köleliğini yapmaktan başka bir işe yaramamış olan şiirde değişmeyen taraf, refah
içinde yaşayan sınıfların zevkine hitap etmiş olmaktır. Yeni şiirin, hitap edeceği zevk, artık azınlığı oluşturan o
sınıfın zevki değildir. Bugünkü dünyayı dolduran insanlar, yaşama hakkını uzun bir didişmenin sonunda
bulmaktadırlar. Her şey gibi şiir de onların hakkıdır ve onların zevkine hitap edecektir. Söz konusu kitlenin
istediklerini eski edebiyatların araçlarıyla anlatmak mümkün değildir. Yeni bir zevke ancak yeni yollarla ve yeni
araçlarla varılır. Biz senelerden beri zevkimize ve irademize hükmetmiş, onları belirlemiş, onlara şekil vermiş
edebiyatların o sıkıcı ve bunaltıcı etkisinden kurtulabilmek için, o edebiyatların bize öğretmiş olduğu her şeyi
atmak mecburiyetindeyiz. Eskiye dair ne varsa hepsinin aleyhinde bulunmak gerekir.

48
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
4. SANATLARDA TEDAHÜL: Ben sanatlarda tedahüle (sanatların birbirine müdahale etmesine; bir sanat eserinin
içinde başka bir sanat dalının yer almasına) karşıyım. Şiiri şiir, resmi resim, müziği müzik olarak kabul etmek
gerekir.

49
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
5. ŞİİRDE ANLAŞILIRLIK: İnsan, anlaşılmaz sandığı bir şeyi anladığı zaman mutlu olur. Bu sebeple, halk tarafından
sevilen eserler, en kolay anlaşılanlardır.

50
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
6. ŞİİRDE MANA: Şiir, bütün özelliği edasında olan bir söz sanatıdır ve bütünüyle manadan ibarettir.

51
ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum

Alıp yıldız yapıyorum

Musiki ruhun gıdasıdır

Musikiye bayılıyorum

Şiir yazıyorum

Şiir yazıp eskiler alıyorum

Eskiler verip musikiler alıyorum

Bir de rakı şişesinde balık olsam.

52
ESKİLER ALIYORUM ŞİİRİ ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRMA

Orhan Veli Kanık, yukarıdaki şiiri ile Ahmet Hâşim’i ve poetikasını ironi ile
özetlemiştir. Şiirde üç kez tekrar eden “eski” kelimesi Nedim’den
etkilenmiş olan Hâşim’in gelenekten beslenen ve geleneksel unsurları
şiirinde kullanan bir şair olmasına göndermedir. Orhan Veli ise vezin,
kafiye, söz sanatları gibi geleneksel unsurların tamamını reddeder. Eskiye
ait her şeye karşı çıkmak gerektiğini düşünür.

53
ESKİLER ALIYORUM ŞİİRİ ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRMA
Üç kez tekrar eden bir diğer kelime ise “musiki”dir. Hâşim’e göre “şairin dili, anlaşılmak için değil, hissedilmek için
oluşmuş, müzik ile söz arasında sözden çok müziğe yakın aracı bir dildir”. “Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır”.
“Anlam çıkarmak için şiiri deşmek, cıvıldayışı yaz gecelerinin yıldızlarını titreten o hakîr kuşu (bülbülü) eti için
öldürmeye benzer; et zerresi susturulan o sihirli sesi telafi edemez”. Oysa Orhan Veli, sanatlarda tedahüle karşıdır.
Hâşim’in aksine, Orhan Veli şiirde musikinin ve resmin varlığını kabul etmez.

54
ESKİLER ALIYORUM ŞİİRİ ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRMA
“Bir de rakı şişesinde balık olsam” dizesi ise Hâşim’in “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirinin son dizesi olan “Göllerde
bu dem bir kamış olsam”ın ironisidir. Orhan Veli, göllerde kamış olmak ne kadar anlaşılır ise rakı şişesinde balık
olmak o kadar manalıdır der gibidir. Böylelikle Haşim’in anlaşılmaz olma arzusunu eleştirirken, şiirde manaya
verdiği önemi de vurgulamış olur.

55
ORHAN VELİ’NİN HAŞİME GÖNDERME YAPTIĞI DİĞER ŞİİRLERİNDEN
ÖRNEKLER

«KARANFİL» ile Hâşim’in aynı adı taşıyan şiirine; «CANAN» ile de Hâşimîn
«Havuz» şiirine göndermeler yapar.

56
«Karanfil » şiirinde savaşı basamak yaparak Ahmet Haşim’in şiir anlayışını
taşlar:
Hakkınız var, güzel değildir ihtimal
Mübalağa sanatı kadar
Varşova'da ölmesi on bin kişinin
Ve benzememesi
Bir motörlü kıtanın bir karanfile
'Yarin dudağından getirilmiş’

«Yarin dudağından getirilmiş» mısrası A. Haşim’in «Karanfil» şiirinden


alınmıştır. Çokluk imgeye yaslanan, edebi sanatlara bu arada mübalağaya da
başvuran halkın diline ve toplumun hayatına sırt çeviren A. Haşim’e burada
bir takılma vardır.
KARANFİL

Yârin dudağından getirilmiş


Bir katre âlevdir bu karanfil,
Rûhum acısından bunu bildi!
Düştükçe, vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervâne kesildi...

Ahmet Haşim
58
CANAN

Cânân ki Degüstasyon'a gelmez


Balıkpazarı'na hiç gelmez.

Orhan
Veli

59
HAVUZ
Akşam yine toplandı derinde..

Cânân gülüyor eski yerinde


Cânân ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havz üzerinde,

Meh-tâb kemer tâze belinde


Üstünde semâ gizli bir örtü
Yıldızlar onun güldür elinde..

Ahmet Haşim

60
Kaynakça

Okay, M. Orhan. Poetika Dersleri. 3. baskı. İstanbul: Dergâh


Yayınları, 2014.

61

You might also like