Professional Documents
Culture Documents
TÜRK ŞİİRİ
Sevdalım...
Boynuna vebalim
2
Gün Olur
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
4
Gelirli Şiir
İstanbul'dan ayva da gelir, nar gelir,
Döndüm baktım, bir edalı yar gelir
Gelir desen dar gelir
Günaşırı alacaklılar gelir.
Anam anam,
Dayanamam,
bu iş bana zor gelir.
5
TAHATTUR
6
Tahattur: Hatırlama
DALGACI MAHMUT
İsim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
8
ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
9
Garip hareketinin ortaya çıkışının tarihçesine bakalım: Başlangıçta devrinin tarzı içinde vezinli,
kafiyeli, “şairane” hatta bazen aruzla ve Yahya Kemal’in neo-klasik şiiri tarzında örnekler
vermiş olan Orhan Veli, 1937’den itibaren yeniliğin ilk denemelerini yayın dünyasına sunar. Bu
denemelerin dikkati çeken ilk örneği de, daha sonraları son mısraı ile “Yazık oldu Süleyman
Efendiye” şeklinde hatırlanacak olan, “Kitabe-i Seng-i Mezar” şiiri olur. Şiir, devrin kaliteli ve
hümanist karakterli bir dergisi olan İnsan’ın Ekim 1938 tarihli 5. sayısında yayımlanır.
Kitabe-i Seng-i Mezar I
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye
11
Kitabe-i Seng-i Mezar II
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helâl ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
12
Kitabe-i Seng-i Mezar III
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzigar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısiyle:
«Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı.»
olur. Çoğu olumsuz ve alaycı olan birtakım tenkitlerle karşılaşır. Orhan Veli dergilerde gerek bu şiir,
gerekse diğer şiirleri hakkındaki tenkitlere cevap verir. Kendisiyle yapılan röportajlarda şiir üzerine
düşüncelerini açıklar. Bütün bu fikirlerinin esaslarını bir araya getirerek poetikasının taslağını oluşturur ve
dört makale hâlinde yayımlar. Bu yazılar da Varlık dergisinin Aralık 1939-Ocak 1940 arasındaki dört
sayısında çıkmıştır. Bu arada şiirde aynı düşünceyi paylaşan Oktay Rifat ve Melih Cevdet’in de benzer
tarzda şiirleri dergilerde çıkmaktadır. Nihayet bu üçü, 1941 başlarında bir araya gelerek ilk ortak şiir
kâğıda (İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır) basılmıştır. 60 sayfa içinde Melih Cevdet’in 16, Oktay
Rifat’ın 21, Orhan Veli’ nin 25 şiiri yer alır. Orhan Veli’nin yazdığı mukaddime, meşhur Garip
mukaddimesi, yukarıda bahsi geçen ve Varlık’ta çıkan dört yazının yeniden gözden geçirilmiş
şeklidir. Kitap, dış kapağın etrafını çeviren bir kuşakla satışa çıkarılmış. Kuşağın üzerinde şu
garipsenmiştir. Ortak şiir kitabının adının Garip oluşunda “Eh, madem ki siz
garip buluyorsunuz, işte biz de böyle garibiz” şeklinde bir meydan okuma
sezilmektedir.
GARİP ÖNSÖZÜ: Neden Garip?
Şiir, yani söz söyleme san’atı, geçmiş asırlar içinde birçok değişikliklere uğramış; en
sonunda da, bugünkü noktaya gelmiştir. Bu noktadaki şiirin doğru dürüst konuşmadan
bir hayli farklı olduğunu kabul etmek lâzım. Yani şiir bugünkü haliyle, tabiî ve alelade
konuşmaya nazaran bir ayrılık göstermekte, nisbî bir garabet arzetmektedir. Fakat işin
hoş tarafı, bu şiirin birçok hamleler neticesinde kendini kabul ettirmiş ve bir an’ane
kurmak suretiyle mezkûr acaipliği ortadan kaldırmış olmasıdır. Yeni doğan ve bugünün
münevveri tarafından terbiye edilen çocuk, şiiri, kendine öğretilen şartlar içinde
aradığından, bir tabiîleşme arzusunun mahsûlü olan eserleri hayretle karşılayacaktır.
Garip telâkkisi, öğrendiklerini tabiî kabul edişinden gelmektedir. Ona buradaki izafîliği
göstermelidir ki, öğrendiklerinden şüphe edebilsin.
17
Tabiî: doğal
Alelade: sıradan
Nisbî: kıyasla, diğerine göre
Garabet: gariplik, tuhaflık
An’ane: gelenek
Münevver: aydın
Telâkki: Kabul etme, öyle sayma; görüş, anlayış
Mezkûr: zikredilen, bahsi geçen
İzafî: bağıl, görece, göreceli
GARİP ÖNSÖZÜ: Vezin ve Kafiye
An’ane, şiiri nazım dediğimiz bir çerçeve içinde muhafaza
etmiştir. Nazmın belli başlı unsurları vezinle kafiyedir. Kafiyeyi
ilk insanlar ikinci satırın kolay hatırlanmasını temin için, yani
sadece hafızaya yardımcı olmak maksadiyle kullanmışlardı. Fakat
onda sonradan bir güzellik buldular. Onu, hikmeti vücudu aşağı
yukarı aynı olan vezinle birlikte kullanmayı bir maharet telâkki
ettiler.
19
GARİP ÖNSÖZÜ: Vezin ve Kafiye
Vezinle kafiyenin her şeye rağmen birer kayıt olduğunu da kabul edelim. Bunlar şairin
düşüncesine, hassasiyetine hükmettikleri gibi lisanın şeklinde de değişiklikler vücuda
getirirler. Nazım dilindeki nahiv acaiplikleri, vezin ve kafiye zaruretlerinden doğmuştur.
Bu acaiplikler belki de ifade tarzlarını genişletmesi itibariyle şiir için faydalı olmuştur.
Hattâ onların, nazım endişelerinin haricinde dahi baş tacı edilmeleri ihtimal
dahilindedir. Fakat bu kuruluş bazılarının kafalarına "şiir dilinin kendine has yapısı”
diye dar bir telâkki getirmiştir. Bu çeşit insanlar bir takım şiirleri reddederlerken
"Konuşma diline benziyor” demektedirler. Köklerini vezinle kafiyeden alan bu telâkki,
hakikî mecrasını arayan şiirde hep aynı izafi garabeti bulacak ve onu kabul etmek
istemeyecektir.
20
Nahiv: dilbilgisi
Zaruret: zorunluluk
İzafi: bağıl, görece, göreceli
Garabet: gariplik, tuhaflık
GARİP ÖNSÖZÜ: Söz Sanatları
Teşbihten ve istiareden kaçan, gördüğünü herkesin kullandığı kelimelerle
anlatan adamı bugünün münevveri "garip” telâkki etmektedir. Hatası,
muhtelif deviation’larla gelinmiş bir şiir anlayışını kendisine çıkış noktası
yapmasıdır. Yazının peyda olduğu günden beri yüz binlerce şair gelmiş, her
biri binlerce teşbih yapmış. Hayran olduğumuz insanlar bunlara birkaç tane
daha ilâve etmekle acaba edebiyata ne kazandıracaklardır? Teşbih, istiare,
mübalâğa ve bunların bir araya gelmesinden meydana çıkacak bir hayâl
zenginliği, ümit ederim ki, tarihin aç gözünü artık doyurmuştur.
22
Muhtelif: çeşitli
peyda olmak: ortaya çıkmak, oluşmak.
GARİP ÖNSÖZÜ: Şiir Kime Hitap
Etmeli?
Bugüne kadar burjuvazinin malı olmaktan, yüksek sanayi devrinin başlamasından evvel de dinin ve
feodal zümrenin köleliğini yapmaktan başka hiçbir işe yaramamış olan şiirde, bu değişmeyen taraf;
"müreffeh sınıfların zevkine hitap etmiş olmak” şeklinde tecelli ediyor. Müreffeh sınıfları, yaşamak için
pek öyle çalışmaya ihtiyacı olmayan insanlar teşkil ederler ve o insanlar geçmiş devirlerin hakimidirler.
O sınıfı temsil etmiş olan şiir layık olduğundan daha büyük bir mükemmeliyete erişmiştir. Fakat yeni
şiirin istinad edeceği zevk, artık ekalliyeti teşkil eden o sınıfın zevki değildir. Bugünkü dünyayı dolduran
insanlar yaşamak hakkını mütemadi bir didişmenin sonunda bulmaktadırlar. Her şey gibi, şiir de onların
hakkıdır ve onların zevkine hitap edecektir. Bu, mevzuubahis kitlenin istediklerini eski edebiyatların
aletleriyle anlatmaya çalışmak demek de değildir. Mesele bir sınıfın ihtiyaçlarının müdafaasını yapmak
olmayıp sadece zevkini aramak, bulmak, san’ata hakim kılmaktır.
24
Müreffeh: refah ve varlık içinde yaşayan
Tecelli etmek: ortaya çıkmak, belirmek, görünmek
Teşkil etmek: oluşturmak
İstinad etmek: dayanmak, yaslanmak
Ekalliyet: azınlık
Mütemadi: aralıksız, sürekli
GARİP ÖNSÖZÜ: Şiirin Yeni Yolları
Yeni bir zevke ancak yeni yollarla ve yeni vasıtalarla varılır. Birtakım ideolojilerin
söylediklerini bilinen kalıplar içine sıkıştırmakta hiçbir yeni ve san’atkârane hamle
yoktur. Yapıyı temelinden değiştirmelidir. Biz senelerden beri zevkimize ve irademize
hükmetmiş, onları tayin etmiş, onlara şekil vermiş edebiyatların, o sıkıcı ve bunaltıcı
tesirinden kurtulabilmek için, o edebiyatların bize öğretmiş olduğu her şeyi atmak
mecburiyetindeyiz. Mümkün olsa da "şiir yazarken bu kelimelerle düşünmek lazımdır”
diye yaratıcı faaliyetimizi tahdit eden lisanı bile atsak. Ancak bu suretledir ki, kendimizi
alışkanlıkların sürüklediği gayri tabiî inhiraftan kurtarmış, safiyetimize, hakikatimize
irca etmiş oluruz.
26
Tahdit etmek: sınırlamak
Gayri tabiî: doğal olmayan, yapay
İnhiraf: dönme, sapma; doğru yoldan çıkma;
değişme, bozulma
İrca etmek: eski biçimine döndürme
GARİP ÖNSÖZÜ: Sanatlarda Tedahül
Ben san’atlarda tedahüle taraftar değilim. Şiiri şiir, resmi resim, musikiyi musiki olarak kabul etmelidir.
Her san’atın kendine ait hususiyetleri ve ifade vasıtaları vardır. Meramı bu vasıtalarla anlatmak ve bu
hususiyetlerin içinde kapalı kalmak hem san’atın hakiki kıymetlerine hürmetkar olmak, hem de bir
cehde, bir emeğe yer vermek demektir. Güzel olanı temin edecek güçlük herhalde bu olmalıdır. Şiirde
müzik, müzikte resim ve resimde edebiyat bu güçlüğü yenemeyen insanların başvurdukları birer hileden
başka bir şey değildir. Bundan maada bu san’atlar, öteki san’atların içine girince hakiki değerlerinden de
pek çok şey kaybetmektedirler. Mesela bir şiirde âhenktar birkaç kelimenin yanyana gelmesinden
meydana çıkmış bir müziği, melodilerindeki tenevvü ve akorlarındaki zenginlikte muazzam bir san’at
olan sahici musiki yanında küçümsememeye imkan yoktur.
28
Tedahül: birbirine girme, iç içe girme
Hususiyet: özellik
Cehd: çalışma; gayret, çaba, azim.
Bundan maada: bundan başka
Tenevvü: çeşitlilik
GARİP ÖNSÖZÜ: Sanatlarda Tedahül ve
Şiirde Anlam
San’atkâr, kendini verdiği sanatın hususiyetlerini keşfetmek ve hünerini bu
hususiyetler üzerinde göstermek mecburiyetindedir. Şiir bütün hususiyeti edasında
olan bir söz san’atıdır. Yani tamamiyle mânadan ibarettir. Mâna insanın havassı
hamsesine değil, ruhiyatına hitabeder. Binaenaleyh doğrudan doğruya insan
ruhiyatına hitabeden ve bütün kıymeti mânasında olan hakiki şiir unsurunun müzik
ve saire gibi talî hokkabazlıklar yüzünden dikkatimizden kaçacağını da hatırdan
çıkarmamalıdır. Tiyatro için çok daha lüzumlu olan dekora itiraz ediyorlar da, şiirdeki
müziğe itiraz etmiyorlar.
30
Hususiyet: özellik
havassı hamse: beş duyu
Binaenaleyh: Bundan dolayı, dolayısıyla
Tâlî: ikincil
GARİP ÖNSÖZ: Haşim’in Adı Geçiyor
Haşim, alev kelimesinin eski harflerle yazılışında
sahici alevi hatırlatan bir sihir bulurdu.
آلو
32
GARİP ÖNSÖZ: Şiirde Anlam
İnsan, anlaşılmaz sandığı bir şeyi anladığı vakit memnun olur. Bu
memnuniyeti, anlaşılmaz sanılan eserin muvaffakiyeti addetmek
ise, insanın kendini o eserle beraber görmek, muharrirle bir
tutmak, yani kendi kendini beğenmek arzusundan doğar. Bu
itibarla halk tarafından sevilen eserler en kolay anlaşılanlardır.
33
Muvaffakiyet: başarı
Muharrir: yazar
Addetmek: saymak, kabul etmek
GARİP ÖNSÖZ: Şiirde Anlam
Şiiri şiir yapan, sadece, edasındaki
hususiyettir ve mânaya aittir.
35
GARİP ÖNSÖZ: Mısracı Zihniyet
Şiirde hücum edilmesi lazım geldiğine inandığım zihniyetlerden biri de mısracı zihniyettir.
Mısracı zihniyet, bize, mısraların olduğu gibi, onun parçalan olan kelimelerin de tetkik ve tahlili imkânını
verir. Kelime üzerinde düşünmek, onun güzelliğini, yahut çirkinliğini tespite çalışmak; şiire, kelime
halinde, mücerret bir "şiir unsuru” telâkkisi getirmiştir. Yüz kelimelik bir şiirde yüz tane güzellik arayan
insan vardır. Halbuki bin kelimelik bir şiir bile bir tek güzellik için yazılır. Tuğla güzel değildir. Sıva
güzel değildir. Fakat bunlardan terekküp eden bir mimari eseri güzeldir. Buna mukabil agat, helyotrop,
gümüş gibi maddelerden bir bina yapılabileceğini farz edelim. Eğer bu bina, elemanlarının taşıdığı
güzellik haricinde bir güzelliğe malik değilse san’at eseri sayılmaz.
36
Tetkik: inceleme
Tahlil: çözümleme
Mücerret: soyut
Telâkki: düşünce, anlayış
Malik: sahip
GARİP ÖNSÖZ: Son Söz
"Nasır” ve "Süleyman Efendi” kelimelerinin şiire sokulmasını
hazmedemiyenlerse şairâneye tahammül edebilenler, hatta onu arayanlar,
hem de bilhassa arayanlardır.
Halbuki "eskiye ait olan her şeyin, her şeyden evvel de şairânenin
aleyhinde bulunmak lâzımdır."
38
ORHAN VELİ’NİN BESTELENMİŞ ŞİİRLERİ
41
AHMET HAŞİM’İN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
1. ŞİİRDE MANA VE VUZUH: Şiirde mana ve vuzuhun ne kadar kıymetli olduğu hakkında kendi görüşlerimizi ifade
edelim. Şiirde manadan ne kast edildiğini bilmiyoruz. Fikir dedikleri bayağı düşünceler yığını mı, hikâye mi ve
vuzuh, bunların adi idrake göre anlaşılması mı demektir. Şiir için bunları gerekli görenler, şiiri tarih, felsefe ya da
nutuk ile karıştıranlar ve onu tanımayanlardır. Şiirin böyle değerlendirilmesi, resim, musiki ve heykel gibi
sanatların boya, nota, kalem gibi kendilerine has kullanımı zor bir araca sahip olmalarına karşın şiirin
malzemesinin konuşulan dil olmasıdır. Bu yüzden parmaklarının tutmasını bilmediği fırçaya gözlerinin okumasını
bilmediği notaya karşı hürmet gösterenler, kelimelerden oluşmuş gibi gördükleri şiiri sıradan bir dil gibi
değerlendirdikleri için küstahça bir laubalilikle şiiri eleştirme hakkını kendilerinde bulurlar. Oysa şair, ne hakikat
habercisi ne de kanun koyucudur.
42
AHMET HAŞİM’İN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
2. ŞİİR VE MÜZİK: Şairin dili, anlaşılmak için değil, hissedilmek için oluşmuş, müzik ile söz arasında sözden çok
müziğe yakın aracı bir dildir. Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır. Anlam çıkarmak için şiiri deşmek, cıvıldayışı yaz
gecelerinin yıldızlarını titreten o hakîr kuşu (bülbülü) eti için öldürmeye benzer; et zerresi susturulan o sihirli sesi
telafi edemez.
43
AHMET HAŞİM’İN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
3. ŞİİRDE ANLAŞILIRLIK: Hiçbir büyük şair, sınırlı bir insan tabakası haricinde anlaşılmış değildir. Hatta denilebilir k,
herkesin anlayacağı şiirler yazmak basit, alçak, bayağı şairlerin işidir.
44
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
Orhan Veli, “Yazık oldu Süleyman Efendi’ye” dizesi ile hatırlanacak olan “Kitâbe-i Seng-i Mezar” adlı şiirini İnsan
dergisinde yayımladığında tıpkı Ahmet Hâşim gibi eleştirileri üzerine çeker. “Nasır” kelimesini şiir için uygun
bulmayanların olumsuz ve alaycı eleştirilerinin ardından Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat bir araya
gelerek “Garip” adlı poetikayı kaleme alırlar. Bu poetika önce Varlık dergisinde, sonra aynı adı taşıyan şiir kitabının
önsözünde yayımlanır. Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’ın şiir hakkındaki görüşleri şöyledir:
45
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
1. NEDEN GARİP?: Şiir, yani söz söyleme sanatı, bugünkü hâliyle doğal ve sıradan konuşmaya kıyasla farklılık ve
gariplik göstermektedir. Bu çağın insanı, şiiri kendine öğretilen şartlar içinde aradığından, doğallaşma arzusunun
ürünü olan eserleri hayretle karşılamaktadır. Garip düşüncesi, öğrendiklerini doğal kabul edişinden gelir. Bu
nedenle şiirin göreceliğini göstermek gerekir.
46
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
2. GELENEKSEL UNSURLAR: Gelenek, şiiri nazım denilen bir çerçeve içine yerleştirir. Nazmın belli başlı unsurları
vezin ve kafiyedir. Oysa bunlar şairin duygu ve düşüncesine hükmeder. Bu nedenle bu unsurları şiirden ayıklamak
gerekir. Benzer şekilde şiiri, söz sanatlarından da kurtarmak gerekir. Bütün bunların yaratacağı hayal zenginliği
ümit ederim ki tarihin aç gözünü artık doyurmuştur.
47
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
3. ŞİİR KİME HİTAP ETMELİ?: Bugüne kadar burjuvazinin malı olmaktan, yüksek sanayi devrinin başlamasından
önce ise dini ve feodal zümrenin köleliğini yapmaktan başka bir işe yaramamış olan şiirde değişmeyen taraf, refah
içinde yaşayan sınıfların zevkine hitap etmiş olmaktır. Yeni şiirin, hitap edeceği zevk, artık azınlığı oluşturan o
sınıfın zevki değildir. Bugünkü dünyayı dolduran insanlar, yaşama hakkını uzun bir didişmenin sonunda
bulmaktadırlar. Her şey gibi şiir de onların hakkıdır ve onların zevkine hitap edecektir. Söz konusu kitlenin
istediklerini eski edebiyatların araçlarıyla anlatmak mümkün değildir. Yeni bir zevke ancak yeni yollarla ve yeni
araçlarla varılır. Biz senelerden beri zevkimize ve irademize hükmetmiş, onları belirlemiş, onlara şekil vermiş
edebiyatların o sıkıcı ve bunaltıcı etkisinden kurtulabilmek için, o edebiyatların bize öğretmiş olduğu her şeyi
atmak mecburiyetindeyiz. Eskiye dair ne varsa hepsinin aleyhinde bulunmak gerekir.
48
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
4. SANATLARDA TEDAHÜL: Ben sanatlarda tedahüle (sanatların birbirine müdahale etmesine; bir sanat eserinin
içinde başka bir sanat dalının yer almasına) karşıyım. Şiiri şiir, resmi resim, müziği müzik olarak kabul etmek
gerekir.
49
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
5. ŞİİRDE ANLAŞILIRLIK: İnsan, anlaşılmaz sandığı bir şeyi anladığı zaman mutlu olur. Bu sebeple, halk tarafından
sevilen eserler, en kolay anlaşılanlardır.
50
ORHAN VELİ KANIK’IN ŞİİR ANLAYIŞININ ÖZETİ
6. ŞİİRDE MANA: Şiir, bütün özelliği edasında olan bir söz sanatıdır ve bütünüyle manadan ibarettir.
51
ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
52
ESKİLER ALIYORUM ŞİİRİ ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRMA
Orhan Veli Kanık, yukarıdaki şiiri ile Ahmet Hâşim’i ve poetikasını ironi ile
özetlemiştir. Şiirde üç kez tekrar eden “eski” kelimesi Nedim’den
etkilenmiş olan Hâşim’in gelenekten beslenen ve geleneksel unsurları
şiirinde kullanan bir şair olmasına göndermedir. Orhan Veli ise vezin,
kafiye, söz sanatları gibi geleneksel unsurların tamamını reddeder. Eskiye
ait her şeye karşı çıkmak gerektiğini düşünür.
53
ESKİLER ALIYORUM ŞİİRİ ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRMA
Üç kez tekrar eden bir diğer kelime ise “musiki”dir. Hâşim’e göre “şairin dili, anlaşılmak için değil, hissedilmek için
oluşmuş, müzik ile söz arasında sözden çok müziğe yakın aracı bir dildir”. “Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır”.
“Anlam çıkarmak için şiiri deşmek, cıvıldayışı yaz gecelerinin yıldızlarını titreten o hakîr kuşu (bülbülü) eti için
öldürmeye benzer; et zerresi susturulan o sihirli sesi telafi edemez”. Oysa Orhan Veli, sanatlarda tedahüle karşıdır.
Hâşim’in aksine, Orhan Veli şiirde musikinin ve resmin varlığını kabul etmez.
54
ESKİLER ALIYORUM ŞİİRİ ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRMA
“Bir de rakı şişesinde balık olsam” dizesi ise Hâşim’in “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirinin son dizesi olan “Göllerde
bu dem bir kamış olsam”ın ironisidir. Orhan Veli, göllerde kamış olmak ne kadar anlaşılır ise rakı şişesinde balık
olmak o kadar manalıdır der gibidir. Böylelikle Haşim’in anlaşılmaz olma arzusunu eleştirirken, şiirde manaya
verdiği önemi de vurgulamış olur.
55
ORHAN VELİ’NİN HAŞİME GÖNDERME YAPTIĞI DİĞER ŞİİRLERİNDEN
ÖRNEKLER
«KARANFİL» ile Hâşim’in aynı adı taşıyan şiirine; «CANAN» ile de Hâşimîn
«Havuz» şiirine göndermeler yapar.
56
«Karanfil » şiirinde savaşı basamak yaparak Ahmet Haşim’in şiir anlayışını
taşlar:
Hakkınız var, güzel değildir ihtimal
Mübalağa sanatı kadar
Varşova'da ölmesi on bin kişinin
Ve benzememesi
Bir motörlü kıtanın bir karanfile
'Yarin dudağından getirilmiş’
Ahmet Haşim
58
CANAN
Orhan
Veli
59
HAVUZ
Akşam yine toplandı derinde..
Ahmet Haşim
60
Kaynakça
61