You are on page 1of 37

TKD 104

TÜRK DİLİ II

EDEBİ-KURGUSAL YAZILAR
Doç. Dr. Okan ALAY

Dersin Yürütücüsü
Doç. Dr. Okan ALAY
NELER ÖĞRENECEĞİZ

2. Kazanımlar
Bu dersin sonunda;
* Yazılı anlatım ve yazı türleri kavramlarını öğreneceksiniz.
* Edebî-kurgusal yazı türlerini tanıyacaksınız.
* Dilin edebî-kurgusal metinlerdeki kullanım özelliklerini kavrayacaksınız.
* Edebî-kurgusal bir metni diğer metinlerden ayırt edebilme becerisi
kazanacaksınız.
3. Anahtar kavramlar

* Yazılı anlatım * Masal


* Edebî metin * Roman
* Kurgusal metin * Öykü
* Şiir * Tiyatro
* Destan
4. Giriş sorusu

“Önce söz vardı” Peki, yazının icadıyla neler değişti? Günümüzde


söz ve yazıyla birlikte yeni bir sürece girildiği söylenir. Bu konuya
dair bir fikriniz var mıdır?
5. Giriş
5.1. İnsanlar geçmişten bugüne duygu,
düşünce, istek ve beklentilerini önce sözlü
olarak, yazının icadından sonra ise hem
sözlü hem de yazılı olarak aktarmış,
iletmiştir. EDEBİ
VE
5.2. Sözlü anlatım anlık, doğaçlama iken KURGUSAL
YAZILAR
yazılı anlatım kalıcıdır ve doğaçlama değil
düzenlemeye dayalı planlı bir anlatım
türüdür. görsel: www. ruyandagor.com
6.
6.1. İşlenecek konu, anlatım biçimi, yazılış tekniği, kurgu ve gerçeklik gibi
özelliklere göre yazı türlerini aslında iki başlık altında toplamak mümkündür:
1. Edebî-Kurgusal Yazılar
2. Öğretici-Düşünce Yazıları

6.2. Söz konusu bu iki başlık çerçevesinde farklı yazı türleri aslında insanın kendisini
ifade etme becerisinin birer yansıması olarak ortaya çıkar.
7.
7.1. EDEBÎ-KURGUSAL YAZILAR
Edebî ve estetik yönü baskın olan, öğretici olmaktan ziyade sanatsal bir kaygıyla
yazılan yazılardır.
7.2. 1. Şiir: Edebiyatın en eski türü olan şiir; duygu, düşünce ve izlenimlerin estetik
bir çerçevede dizeler halinde dile getirildiği söz sanatıdır.
Neredeyse her bir şairin, eleştirmeninin bir şiir tanımı vardır.
Ahmet Haşim şiiri; “nesre çevrilmesi mümkün olmayan tür”,
C. S. Tarancı; “sözcüklerle güzel şekiller kurmak sanatı”,
Salah Birsel, “doğrusu şiirin hiçbir anlamı olmaması değil, şiirin o anlamı bağırmaması
gerekir”,
Lamartine ise “büyük zekâların rüyaları” olarak tanımlamıştır.
8.
8.1. Şiir gerçeği imgelerle anlatarak her okuyanda farklı bir etki, izlenim ve
çağrışım yaratır.
8.2. Biçimsel olarak alt alta dizeler halinde yazılması, hepsinde olmasa da uyak,
ölçü gibi ses unsurlarına sahip olması, içerik ve anlatım olarak ise imge, duyu,
duygu ve çağrışımların önemli bir yer tutması, anlatım ve söyleyişinde kendine
özgü bir dil, müzikal bir ritminin olması onu diğer türlerden farklı kılar.
8.3. Tarihi çok eskilere dayanan şiir, önce sözlü halk şiiri olarak ortaya çıkmış,
sonra yazının bulunmasıyla yazılı metin haline bürünmüştür. Halk şiiri ve klasik şiir
olarak günümüze ulaşarak çağdaş şiir tarzıyla farklı konularda ve türlerde var olur.
9.
9.1. Türk halk şiirinin güçlü şairlerinden Yunus Emre
sekizli hece ölçüsüyle söylenen bir dörtlüğünde çağlar
ötesinden şöyle seslenir:
“Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni” derken klasik (divan) şiiri
şair Fuzulî ise aruz ölçüsüyle bir beyitte şöyle seslenir:
“Kamu bimârına canan deva-yı derd ider ihsan
Niçin kılmaz mana derman meni bimar sanmaz mı?”

*Görseller: üstte Y. Emre: (www.haberturk.com ) altta Fuzûlî divanından (www.listelist.com)


10.
10.1. Geleneksel tarzda yazılan şiirlerde nazım şekli, birimi, ölçü, uyak gibi
unsurlar esas iken çağdaş şiirde yukarıdaki ölçütler esas olmak bir yana artık
neredeyse yararlanılmayacak derecede az kullanılır. Onun yerine şiir biçim, içerik,
anlatım çerçevesinde özgün ve özgür bir söz sanatı olarak gelişimini sürdürür.

10.2. Lirik şiir


Aşk, ayrılık, hasret, özlem konularını işleyen duygusal şiirlerdir. Eskiden
Yunanlılarda “lir” denen sazlarla söylendiğinden bu adı almıştır. Divan edebiyatında
gazel, şarkı; halk edebiyatında güzelleme türündeki koşma, semai lirik şiirlere
örnektir.
11.
11.1. Bir örnek:
Beklenen
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı
Seni beklediğim kadar.
(Devamı için bakınız: https://www.antoloji.com/beklenen-siiri/)
11.2. Didaktik Şiir: Bir düşünceyi aktarmak, bilgi vermek amacıyla yazılan şiirlerdir.
Bu şiirler duygu yönleri az olduğundan okurun kalbinden ziyade aklına hitap ederler.
Manzum hikâyeler, fabllar didaktik özellik gösterir.
12.
12.1. Bir örnek:
“Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Bilmem ki ölüm var mıdır ondan daha alçak!
Ey dipdiri meyyit: "İki el bir baş içindir."
Davransana eller de senin, baş da senindir.
Ye's öyle bataktır ki düşersin, boğulursun
Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!”
(M. Akif Ersoy)

12.2. Pastoral Şiir: Doğa güzelliklerini, kır yaşamını, çobanların yaşayışlarını anlatan
şiirlere pastoral şiir denir. Doğaya karşı içten bir sevgi ve imrenme içeren şiirlerdir.
13.
13.1. Bir örnek:
Akşamüstü Rüyası
Akşamüstü rüyası
Şimdi gemiler geçer uzaklardan
Gönlüm güvertede sere serpedir.
Işıklı geceler, saz sesleri, peynir ekmek
Ne biletim ne param ne dostum var
Pır pır eder yüreğim bakındıkça...
-Uyan Turgut’um, garibim, uyan
Bura Terme'dir.
(Turgut Uyar)
Tamamı için bakınız:
https://www.siir.gen.tr/siir/t/turgut_uyar/aksam_ustu_ruyasi.htm
14.
14.1. Epik Şiir: Kahramanlık, savaş, yiğitlik, konuları işlenir. Okuyanda coşku, yiğitlik
duygusu, savaşma arzusu uyandırır. Divan edebiyatında konusu savaş/yiğitlik olan
kasideler, halk edebiyatında koçaklama, destan, varsağı türleri epik şiir özelliği gösterir.
14.2. Örnek: Ahmed Arif’in Anadolu şiirinden bir bölüm:
Nasıl severim bir bilsen. Bir bilsen,
Köroğlu'yu, Onlar beni nasıl severdi
Karayılanı, Bir bilsen Urfa’da kurşun atanı
Meçhul Askeri... Minareden, barikattan,
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini. Selvi dalından ölüme gülerdi
Sonra kalem yazmaz, Bilmeni mutlak isterim,
Bir nice sevda…. Duyuyor musun?
15.
15.1. Satirik Şiir: Bir kişi, durum veya olayı eleştiren, kimi
zaman iğneleyici tarzda, alaylı bir biçimde ele alan şiirlerdir.
Hiciv, taşlama, yergiyle ilintilidir.
15.2. «Kalk Gidelim» şiirinden bir bölüm:
Burada hayat kirli arzular sunağı Kalk gidelim
Baştan başa riya Günahlarımızı soyunduğumuz
Ve gök kırıldı kırılacak Merhamet sularına
Kimse görmüyor Bir yanda düşkün kullar tekkesi
Bir tutam açlığın aktığını Öbür yanda mağrur efendiler
Avuçlarına koca Afrika’nın. Ruhuma batıyor artık Linka
Şu yirmi birinci asrın kabalığı
Kalk gidelim…
(Okan Alay / Yanılgılar Evi)
16.
16.1. Dramatik Şiir: Tiyatroda kullanılan bir şiir türü olup kökeni antik Yunan edebiyatında
oyuncuların sahnede söyledikleri sözleri şiir haline getirip ezberletilmesi esasına dayanır.
Türk edebiyatında örnekleri ancak Batıya açıldığımız Tanzimat dönemine görülmeye
başlanmıştır.
16.2. Örnek:
Gelinlik Kızın Ölümü
Salâ verilirken kalktık kahveden Aldık cenazeyi sarsmadan iğreti
Kızın babası yanımızda, boyu uzun Ve hafif, gözlerimiz yerde,
Zayıf, ağzı mırıltılar. Kayıp bir tayın izini süreriz sanki.
On köylü, iki subay, bir tezkereci er, (Melih Cevdet Anday)
Sıralandık ahşap meclisin avlusunda,
*Tamamı için bakınız: https://www.siir.gen.tr/siir/m/melih_cevdet_anday/gelinlik_kizin_olumu.htm
17.
17.1. DESTAN
Milletlerin hayatını derinden etkileyen savaş, doğal afet, göç gibi olayları olağanüstü bir
çerçevede ve olağanüstü kişilerle dile getiren sözlü veya yazılı edebî eserlere destan denir.
Çoğunlukla manzum şekilde olsa da düzyazı biçiminde de olabilir.
17.2. Mitolojiyle olduğu kadar efsane ve tarihle de ilintilidir. Çok eski dönemlerden
itibaren sözlü olarak anlatılan destanlar daha sonra yazıya geçirilmiştir. Bu süreçte bir
destan önce doğuş sonra yayılma ve en son derleme aşamasında yazıya aktarılarak
oluşumunu tamamlar.
17.3. Destanlar doğal ve yapay olarak ikiye ayrılır. Doğal destanlar toplumun ortak
ürünleri olup birtakım olaylar sonucu kendiliğinden oluşan ve sonra yazıya geçirilen
destanlardır. “Gılgameş Destanı” (M.Ö. 3 bin Mezopotamya) en eski doğal destandır. Oğuz
Kağan, Ergenekon, Göç, Manas gibi Türk destanları birer doğal destandır.
18.
18.1. Yapay destanlar ise bir şairin toplumu etkileyen
herhangi bir olayı doğal destanlara benzeterek coşkulu bir
dille söylemesidir. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Üç Şehitler
Destanı”, Gülten Akın’ın “Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı” buna
örnektir.
18.3. Dünya edebiyatında;“İlyada ve Odysseia” (Yunan),
“Şehname” (İran), “İgor”(Rus), “Kalevela” (Fin); Türk
edebiyatında ise Sakalara ait “Alp Er Tunga Destanı”, “Şu
Destanı”; Hunlara ait “Oğuz Kağan Destanı”, Göktürklere ait
“Bozkurt Destanı”, “Ergenekon Destanı” ve Uygurlara ait olan
“Göç Destanı” ve “Türeyiş Destanı” başlıca doğal destanlardır.

*Görsel: Ergenekon Destanı’nın en eski kaydı haberi: www.arkeolojikhaber.com


19. Bir Soru

İstiklal Marşı konusuna göre hangi şiir


türüne girer, neden?
20.
20.1. Masal: Halk kültürü içinde ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen,
genellikle olağanüstü kahramanların başından geçen olağanüstü olay veya
durumların bir tekerlemeyle başlayıp yine bir tekerleme ile bitirilen metinlerdir.
20.2. Masallar, özünde anonim olup zaman içinde dilden dile yayılmış, daha sonra
bir yazar tarafından derlenmiş ya da yeniden kaleme alınarak yazılı kültüre
kazandırılmıştır. Masallar anonim ve sanatsal masallar olarak ikiye ayrılır.
20.3. Destanlar millî, masallar evrensel değer yargılarıyla dikkat çeker. Ancak yine de
bir masalda ait olduğu toplumun geleneklerinden, inançlarından, değer
yargılarından izler görmek mümkündür.
21.
21.1. Masallar nazım ve nesir karışık olabildiği gibi çoğunlukla düz yazı şeklindedir.
Eğitsel işlevleri vardır. Olaylar serim, düğüm, çözüm şeklinde ve masal formuna
uygun olarak belli başlı klişe ifadeler ve kurguyla oluşturulmuştur.
21.2. Dünya edebiyatında Beydeba’nın yazdığı “Kelile ve Dimne” (Hindistan), Antik
Yunan döneminde Aisopos (Ezop)’un anlattığı “Ezop Masalları”, Arap dünyasında
Binbir Gece Masalları dikkat çeker. Türk masalları arasında ise en çok bilineni
«Keloğlan Masalları»dır. Avrupa’da La Fontaine, Grimm Kardeşler ve Andersen, Türk
edebiyatında ise ilk kez Ziya Gökalp tarafından derlemeler yapılır.
Örnek: Sesli masal için bakınız: https://www.youtube.com/watch?v=ZWGrEvv39Yk
22.
22.1. Roman
Yaşanmış veya yaşanabilecek olayları-durumları, diğer bir deyişle yaşamdan
alınmış ya da hayal edilmiş olayları-durumları yer, zaman ve kişiler bağlamında
anlatan edebî metinlere roman denir.
22.2. «Roman» terimi Fransızcadan Türkçeye geçmiştir. Latince yazılan destan ve
halk öykülerine ad iken zamanla günümüzdeki anlamıyla belli bir türün adı olarak
kullanılmıştır.
22.3. Olay, yer, zaman ve kahramanlar dört önemli unsur olarak romanda serim,
düğüm, çözüm şeklinde kurgulanır. Kurgu çerçevesinde söz konusu olay veya
durum belli bir yer ve zamana bağlanarak işlenir.
23.
23.1. Zaman akışı kronolojik olabildiği gibi özellikle modern romanlarda “geriye
dönüş” ya da “sıçramalar” şeklinde farklı kesitlerde ele alınabilir.
23.2. Romanlar konularına göre; tarihî roman, macera romanı, sosyal roman,
polisiye roman, bilimkurgu romanı, biyografik roman, psikolojik roman; edebiyat
akımlarına göre romantik roman, realist roman, natüralist roman, izlenimci roman
vb. türlere ayrılabilir.
23.3. Dünya edebiyatında edebî olarak ilk roman örneğinin Cervantes’in 16.
yüzyılın sonlarına doğru yazdığı “Don Kişot” adlı romanıdır. Dünya edebiyatındaki
bazı önemli romancılar şunlardır: Victor Hugo, Gustave Flaubert, John Steinbeck,
Ernest Hemingway, Albert Camus, James Joyce, Lev Tolstoy, Fyodor Dostoyevski,
Virginia Woolf, Franz Kafka, G. Garcia Marquez, Marcel Proust, Orhan Pamuk…
24.
24.1. Türk edebiyatında roman, Tanzimat döneminde,
modernleşme süreciyle Batı romanından çeviriler ve taklitlerle
başladı. İlk roman çevirisini Yusuf Kâmil Paşa, Fenelon’dan
“Telemak” adıyla yapmıştır (1859). İlk yerli roman ise Şemsettin
Sami’nin “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” (1872) adlı eseridir.
24.2. Türk edebiyatındaki bazı önemli isimler şunlardır:
Halit Ziya Uşaklıgil, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hamdi
Tanpınar, Peyami Safa, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Yaşar
Kemal, Orhan Kemal, Oğuz Atay, Adalet Ağaoğlu, Orhan Pamuk,
Elif Şafak, Hasan Ali Toptaş, İhsan Oktay Anar, Nazan *Fyodor Dostoyevski
Bekiroğlu…
24.3. Bir Öneri: Dostoyevski, «Yer Altından Notlar» romanı.
25.
25.1. Öykü (Hikâye)
Yaşanmış veya tasarlanmış bir olayı-durumu yer, kişi ve zaman belirterek anlatan
kısa ama yoğun anlatımlı kurmaca metinlere öykü, diğer adıyla hikâye denir.
25.2. Öykü, yaygın ancak yanlış olarak bilinen kanıya göre romanın kısası değildir.
Dil ve anlatım olarak romana göre daha özlü ve yoğundur. Kişi, yer ve zaman
bakımından ise uzun uzadıya açıklamalar değil, belirgin bir yön öne çıkarılır.
Çoğunlukla tek bir olay/durum ele alınıp özel bir ana, ayrıntıya yoğunlaşarak
okurda bir farkındalık yaratır.
25.3. Yazılış tarzı bakımından olay ve durum öyküsü olmak üzere ikiye ayrılır.
26.
26.1. Olay öyküsü, klasik hikâye türü olarak bilinir. Olay örgüsüne göre kurgulanır.
Serim, düğüm ve çözüm planını ortaya çıkarmak zor değildir. Dünya edebiyatındaki
temsilcisi Guy de Maupassant olduğu için Maupassant tarzı olarak da bilinir. Türk
edebiyatındaki başlıca temsilcileri Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay gibi isimlerdir.
26.2. Durum öyküsü ise olayın kendisi yerine bir an, kesit veya durumun öne
çıkarıldığı türdür. Esas olan aksiyon değil, ortam ve koşulların öykü kahramanı
üzerindeki etkisidir. Kişiler tam olarak tanıtılmaz, çoğunlukla sezdirilir. Modern
öykülerin önemli bir kısmı durum öyküsü tarzındadır. Dünya edebiyatındaki en büyük
temsilcisi Anton Çehov olduğu için Çehov tarzı olarak da bilinir. Türk edebiyatındaki
ilk temsilcileri Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal’dır.
27.

27.1. Dünya edebiyatında öykü türünün ilk ciddi örneği Rönesans sonrasında
(16. yy.) İtalyan yazar Giovanni Boccacio’nun yazdığı “Decameron” adlı kitaptır.
Türk edebiyatında ise ilk örneğini Tanzimat Dönemi yazarlarından Ahmet
Mithat Efendi (Letaif-i Rivayet) verirken, öyküde ciddi anlamda çığır açan iki
önemli isim; Ömer Seyfettin ve Sait Faik Abasıyanık’tır.
27.2. Cumhuriyet Döneminden günümüze öykü türünde bu iki ismin yanı sıra
öne çıkan diğer yazarlar şunlardır: Memduh Şevket Esandal, Refik Halit Karay,
Sabahattin Ali, Halikarnas Balıkçısı, Tarık Buğra, Haldun Taner, Bilge Karasu,
Sevinç Çokum, Tomris Uyar, Tezer Özlü, Mustafa Kutlu, Rasim Özdenören,
Ayfer Tunç, Ferit Edgü…
28.
28.1. Rasim Özdenören’in «Sabah» adlı durum öyküsünden bir bölüm:
“Gözlerini açar gibi olunca rüyasından artakalan bir boşluğu yokladı
parmaklarıyla. Uzayıp giden, uzayıp gittikçe parmaklarını da uzatıp götüren,
zaptedilmez bir yumuşaklıkla içini bir sonsuzluğa sürdüren bir çizginin üzerinde,
güneşin tereddütler içinde bir türlü aydınlatamadığı eşyayı yalayıp geçirten,
derin, idraki güç bir mistiklik merdivenini kayarcasına aşırtan gizli bir kuvvetle
itildiğini duymuştu. Gözlerini açmamıştı henüz. Bir çizginin üstünde mi, bir
merdivenin basamağında mı bilemiyordu. Penceresi, tabiatın, içinde deniz med
ve cezirlerinin boğuştuğu bir köşesini çerçevelemişti. Oraya mı gitmek, burada
mı kalmak? Burası nereydi? (…)
29. Sıra Sizde
29.1. Edebî veya kurgusal metinlerden hangisi mitolojiyle
ilintili olup millî yönü daha belirgin olan bir türdür?

29.2. Bugüne kadar Nobel Edebiyat Ödülünü alan tek


Türk yazar kimdir? Yaşıyor mu?
30.
30.1. TİYATRO
Belli bir yerde ve zamanda toplanan seyircilerin önünde oynanmak,
canlandırılmak üzere yazılan eserlere tiyatro denir. Yunanca, “seyirlik yeri”
anlamına gelen “theatron”dan türetilmiştir. Oyun ve seyir yerleri olan bir
mekândır ve yanı sıra yazılı metniyle edebî bir eserdir.
30.2. Edebiyat sanatını ilgilendiren yönü ise oynanan oyunun metni, yani yazılı
eserdir. Bilindiği üzere tiyatro zaten başlı başına bir gösteri sanatı olup kendine
özgü özellikler taşır. Edebî diğer eserler okunmak ya da dinlenmek için yazıldığı
halde tiyatro eserleri öncelikle sahnelenmek-seyredilmek için yazılmıştır.
31.
31.1. Klasik tiyatro eserleri tıpkı roman ve öyküde olduğu gibi “serim”, “düğüm”
ve “çözüm” bölümlerinden oluşur ve üç birlik kuralına göre yani “olay-yer-
zaman birliği”ne göre kurgulanır.
31.2. Konusuna ve özelliklerine göre “komedi” (güldürü) ve “trajedi” (ağlatı)
olarak ayrılsa da sonraki süreçte dram, opera, operet gibi türleriyle zengin bir
sanat dalı olarak gelişir.
31.3. Tiyatronun kaynağı antik Yunan olup tragedya ve komedyayla ortaya çıkar.
Türk edebiyatında “karagöz oyunu”, “orta oyunu”, “meddah”, “köy seyirlik
oyunları” geleneksel tiyatrolarımızdır. 19. yüzyılın sonlarına doğru Tanzimat
dönemiyle birlikte modern tiyatro varlık gösterir.
32.
32.1. Tiyatrodaki bazı önemli terimler:
Oyunda rol alan erkek oyuncuya “aktör”, kadın oyuncuya “aktris”
adı verilir. Oyuncuların el-kol hareketlerine “jest”, yüzdeki göz,
kaş, ağız gibi kısımların anlamlı şekilde hareketine “mimik” adı
verilir. Konuşmadan sadece jest ve mimiklere dayanan oyunlara
“pandomima” denilir. Oyunun kendisine “piyes”, ana
bölümlerinden her birine “perde”, perde içindeki küçük
bölümlere “sahne” adı verilir. Oyunun icra edildiği yerin olay ve
duruma uygun olarak hazırlanmasına “dekor”, sahne arkasında
“kulis”, oyunculara rollerini anımsatan kişiye “suflör” ve tiyatro
ya da sinemada bir rolün yedek oyuncusuna da “dublör” denilir.
*Görsel ve bilgi için bakınız: https://popirik.com/tiyatro-terimleri-ve-tiyatro-yapilari/
33.

33.1. Örnek tiyatro metinleri için bakınız:


https://www.mimesis-dergi.org/category/cocuk-ve-genclik-tiyatrosu/cocuk-
genclik-tiyatrosu-oyun-metinleri/

33.2. Örnek: Ücretsiz Olarak Yayınlanan Tiyatro Oyunları için baknız:


https://www.webtekno.com/ucretsiz-tiyatro-oyunu-h91605.html
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından paylaşılan tiyatro oyunu, Oğuz
Türklerinin en eski epik hikâyelerini anlatıyor. Müzikleri ve oyunculuklarıyla çok
güzel bir tiyatro oyunu olan Bir Nefes Dede Korkut’un hikâyesini derleyen ve
yöneten kişi ise Gökçe Kurt Elites.
34.

34.1. Sonuç olarak;


Bu ünitede edebî-kurgusal yazılar üzerinde durularak bu tür metinlerde edebî
ve estetik yönün etkin olduğu, öğretici olmaktan ziyade sanatsal bir kaygıyla
yazıldığına değindik.
Söz konu bu yazı türleri arasında şiiri konularına göre lirik, epik, didaktik,
pastoral, dramatik ve satirik olmak üzere ele aldık. Ardından destan, masal,
roman, öykü, tiyatro gibi türleri işledik. Bu türlerin biçim, içerik ve üslup
özellikleri, yanı sıra Türk ve Dünya edebiyatındaki bazı önemli temsilcilerini
anarak estetik ve edebî yönlerine dikkat çekildi.
35. ÖNERİLER
35.1. Önerilen kaynak kitap:
* Kudret, Cevdet (2018). Örneklerle Edebiyat Bilgileri. İstanbul:
Kapı Yayınları.
* Ong, Walter J. (1995). Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün
Teknolojileşmesi, (çev.: Sema Postacıoğlu Banon). İstanbul: Metis
Yayınları.
* Türk Dili Yazılı ve Sözlü Anlatım (2010). (Edt. Demir Nurettin,
Yılmaz Emine). Ankara: Nobel Yayınları.
35.2. Önerilen dijital kaynak:
* https://www.antoloji.com/ (Şairler, şiirler)
* https://edebiyatburada.com/sesinden/ (Günümüz şairlerinin
sesinden kendi şiirleri).
36.
36.1. “Arkadaşlar, dersimiz sona ermiştir. Bu dersle ilgili daha fazla
bilgi sahibi olmak isteyenler ders kitabından ilgili bölümü
okuyabilirler, önerilen kaynaklar bölümünden faydalanabilirler.

36.2. Lütfen, şimdi ders için hazırlanan etkinlikleri yapınız. İyi


çalışmalar dileriz.”
TEŞEKKÜRLER

Doç. Dr. Okan ALAY

okanalay@hacettepe.edu.tr

You might also like