a book, a car , a movie (bir kitap, bir araba, bir film)

The children have been abandoned by their mother. (Çocuklar anneleri tarafından terk edildi.)

She has some musical ability. (Onun biraz müzik yeteneği var.)

You must be able to speak German for this job. (Bu iş için Almanca konuşuyor olabilmelisin.)

She decided to have an abortion. (O, kürtaj yaptırmaya karar verdi.)

I was very sorry to hear about your sister. (Kardeşin hakkında duyduklarıma çok üzüldüm.)

The birds were flying above the clouds. (Kuşlar bulutların üstünde uçuyorlardı.)

She worked abroad for a year. ( Bir yıl yurt dışında yaşadı.)

They didn’t notice his absence. (Onun yokluğunu fark etmediler.)

I want absolute silence during the lesson. (Ders süresince mutlak sessizlik istiyorum.)

It is absolutely an extraordinary situation. (Bu kesinlikle olağanüstü bir durum.)

Plants absorb oxygen. (Bitkiler oksijen emer.)

She suffered years of physical abuse. (Yıllarca fiziksel tacize uğradı.)

The new academic year starts in October. (Yeni akademik yıl ekim ayında başlıyor.)

She has decided not to accept the job. ( İşi kabul etmemeye karar verdi.)

You need a password to access the confidential information. (Gizli bilgilere erişmek için bir şifren
olması gerek.)

The accident happened at 5 a.m. (Kaza sabah saat 5’te oldu.)

Her husband accompanied her on the trip. (Gezide kocası ona eşlik etti.)

Mission accomplished. (Görev başarıyla tamamlandı.)

Everything went according to his instructions. (Her şey onun talimatlarına uygun olarak ilerledi.)

I don’t have a bank account. (Banka hesabım yok.)

This watch is not very accurate. (Bu saat çok doğru değil.)

He accused him of lying. ( Onu yalan söylemekle suçladı.)

He had finally achieved great success. (Sonunda büyük başarı elde etti.)

It was a remarkable achievement for such a young student. (Bu, böylesine genç bir öğrenci için
olağanüstü bir başarıydı.)

Acid can damage things. (Asit zarar verebilir.)

It is generally acknowledged to be wrong. (Bu genel olarak yanlış olarak kabul edilir.)

She has acquired a good knowledge of History. (Tarih konusunda iyi derecede bilgi sahibi oldu.)
The hospital is right across the bank. (Hastane bankanın tam karşısında.)

Don’t act like sorry. (Üzgünmüş gibi davranma.)

Everyone must take responsibility for their actions. (Herkes davranışlarının sorumluluğunu almalı.)

She takes an active part in this project. (Bu projede aktif rol alıyor.)

The human rights activists are organizing a demonstration this week. (İnsan hakları aktivistleri bu
hafta bir eylem düzenliyor.

The club provides a wide variety of activities. (Klüp çok çeşitli aktiviteler sunmaktadır.)

He is a world famous actor. (Dünyaca ünlü bir aktördü.)

She wants to be an actress when she grows up. (Büyüyünce aktris olmak istiyor.)

The actual cost was higher than he expected. (Gerçek tutar beklediğinden daha yüksekti.)

What did he actually say? (Gerçekten ne söyledi?)

We put an ad in the local newspaper. (Yerel gazeteye reklam verdik.)

We should adapt quickly to the new system. (Yeni sisteme hızlıca uyum sağlamalıyız.)

Do you want to add your name to the list? (İsmini listeye eklemek ister misin)

The last additions were done last night. (Son eklemeler dün gece yapıldı.)

The company provided an additional 5 million dollars to this project.( Şirket, bu proje için ilave 5
milyon dolar sağladı.)

I gave my address and phone number. (Adresimi ve telefon numaramı verdim.)

There is not an adequate supply of water in Africa. (Afrika’da yeterli su tedariği bulunmamakta.)

I couldn’t adjust to living alone. (Yalnız yaşamaya uyum sağlayamadım.)

We should make a few adjustments to the project. (Projeye birkaç düzenleme yapmalıyız.)

The school administration will organize a picnic at the weekend. ( Okul yönetimi hafta sonu bir piknik
organize edecek.)

The hospital administrator was suspended for a while. (Hastane yöneticisi bir süreliğine görevden
uzaklaştırıldı.)

I really admire your recent works. (Son çalışmalarınıza gerçekten hayranım.)

A lot of countries are applying for admission to the European Union. (Birçok ülke Avrupa Birliği’ne
kabul için başvuruda bulunuyor.

Don’t be afraid to admit your mistakes. (Hatalarını itiraf etmekten korkma.)

Adolescents may have problems with their parents in this period. (Erkenlik çağındaki gençlerin bu
dönemde aileleriyle sorunları olabilir.)
A childless couple has adopted a baby. (Çocuğu olmayan çift, bir bebek evlat edindi.)

Why don’t you act like an adult? (Neden bir yetişkin gibi hareket etmiyorsun?)

Do you follow the recent advances in medical science? ( Tıp alanındaki son gelişmeleri takip ediyor
musun?)

England is an industrially advanced country. (İngiltere sanayi bakımından gelişmiş bir ülkedir.)

You will have an advantage if you prepare well. (Eğer iyi hazırlanırsan avantajın olacak.)

She likes reading adventure stories. (Macera hikayeleri okumayı sever.)

Alcohol advertising has been banned. (Alkol reklamı yasaklandı.)

I will give you some advice for this job. ( Sana bu iş için biraz tavsiye vereceğim.)

I advise you to be careful. (Size dikkatli olmanızı tavsiye ederim)

You should find a special adviser for children’s education. ( Çocukların eğitimi için özel bir danışman
bulmalısın.

Many experts advocate that sleeping early is good for health. (Birçok uzman, erken uyumanın sağlık
için faydalı olduğunu savunuyor.)

She is having an affair with her colleague . (Meslektaşıyla ilişkisi var.)

Her opinions affected my decision. (Onun görüşleri kararımı etkiledi.)

We can’t afford to go holiday this summer. (Bu yaz tatile gitmeye maddi gücümüz yetmez.)

Are you afraid of darkness? (Karanlıktan korkar mısın?)

Her mother is an African and her father is a Japanese. (Annesi Afrikalı , babası ise Japon.)

He lives in America but he is actually an African-American. (Amerika’da yaşıyor ancak aslında

afrikalı-amerikalı.)

We will go shopping after lunch. (Öğle yemeğinden sonra alışverişe gideceğiz.)

I have a meeting on Monday afternoon. (Pazartesi öğleden sonra topantım var.)

Can you say again? I couldn’t understand. (Tekrar söyler misin? Anlayamadım.)

That’s against the law. (Bu yasaya aykırı.)

When I was your age, I was already finished school. (Senin yaşındayken okulu çoktan bitirmiştim.)

We are working with the local travel agancy. (Yerel seyehat acentası ile çalışıyoruz.)

Did you have any information about the meeting’s agenda? ( Toplantının gündemi hakkında bilgin var
mı?)

Did you call the travel agent? (Seyehat acentasını aradın mı?)

She gets aggressive when she’s hungry. (Acıkınca agresifleşiyor.)

I went to Spain a long time ago. (İspanya’ya çok uzun zaman önce gittim.)

Sometimes I agree with her ideas. (Bazen onun görüşleriyle aynı fikirde oluyorum)

The agreement was signed by the member countries. (Anlaşma, üye ülkeler tarafından imzalandı.)

Agricultural production has been raised for the last ten years. (Son on yıldır tarımsal üretimde artış
meydana geldi)

Ah, this is delicious. (Of, bu çok lezzetli.)

I will walk ahead. (İleriye yürüyeceğim)

I joined a medical aid programme. (Tıbbi yardım programına katıldım)

She worked as nurse’s aid for three years. (3 yıl hemşire yardımcısı olarak çalıştı.)

AIDS research have been done for years in this institute. (Bu enstitüde AIDS araştırması yıllardır
yapılıyor.)

His main aim in life is to earn a lot of money. (Onun hayattaki asıl hedefi çok para kazanmak.)

I need some fresh air, let’s go out. (Biraz temiz havaya ihtiyacım var, haydi dışarı çıkalım.)

This aircraft can carry 300 people. (Bu uçak 300 kişi taşıyabilir.)

I prefer international airlines. (Uluslararası havayollarını tercih ediyorum.)

We should get to the airport before the flight time. (Uçuş zamanından önce havaalanında olmalıyız.)

Young singer released a new album last week. (Genç şarkıcı geçen hafta yeni bir albüm çıkardı.)

Is your grandfather still alive? (Senin büyükbaban hala sağ mı?)

His all relatives attended his wedding. (Düğününe bütün akrabaları katıldı.)

The government is now in alliance with the non governmental organizations. (Hükümet şuanda sivil
toplum kuruluşları ile ortaklık içerisinde.)

You are not allowed to go out until you finish your homework. (Ödevini bitirene kadar dışarı çıkmaya
izinli değilsin.)

The Britain was the ally on World War I . (İngiltere I. Dünya Savaşı’nda müttefik ülkeydi.)

The cat was almost catching the mouse. (Kedi neredeyse fareyi yakalıyordu.)

My parents are going out , I will be alone at home. (Annem ve babam dışarı çıkıyor, bugun evde yalnız
olacağım.)

We walked along the river. (Nehir kıyısında yürüdük.)

She’s already late. (zaten geç kaldı.)

She also takes dance lessons . (Aynı zamanda dans dersleri de alıyor.)

She altered so much, I cant recognize her anymore. (Çok değişti, artık onu tanıyamıyorum)
There is always an alternative if you think carefully. (Dikkatlice düşünürsen her zaman bir alternatif
vardır.)

Although it was raining, the weather was warm. (Yağmur yağmasına rağmen hava ılıktı.)

She always listens her mother’s advices. (Her zaman annesinin tavsiyelerini dinler.

It was 10 a.m. When I woke up. (Uyandığımda saat öğleden önce 10’du.

The dance show was amazing. (Dans gösterisi inanılmazdı.)

Her second husband was an American. (İkinci kocası Amerikalıydı.)

I found this picture among his things. (Bu resmi eşyalarının arasında buldum.)

We’ve had an enormous amount of money from this job. (Bu işten büyük miktarda para kazandık.)

The urine samples are sent to the laboratory for analysis. (İdrar örnekleri tahlil için laboratuara
gönderilir.)

Food analysts are working on a new project. (Gıda analiz uzmanları yeni bir proje üzerinde çalışıyor.)

The students analyzed a poem in literature class. (Öğrenciler edebiyat dersinde şiir çözümlemesi
yaptılar.

The movied was about the people who lived in ancient Greece. ( Film antik Yunanistan’da yaşayan
insanlar hakkındaydı.)

Can he read and write in German? (Almanca okuyabiliyor ve yazabiliyor mu?)

His anger was terrifying. ( Öfkesi korkutucuydu.)

You should think about this issue from different angles. (Bu konuyu farklı bakış açılarından
düşünmelisin.)

I was angry with you for making such stupid mistakes. (Böylesine aptal hatalar yaptığın için sana
kızdım.)

This product has not been tested on animals. (Bu ürün hayvanlar üzerinde test edilmemiştir)

Our grandparents are celebrating their 50th. Wedding anniversary. (Büyükanne ve büyükbabamız 50.
evlilik yıldönümlerini kutluyor.

The government announced the new economic plan. (Hükümet yeni ekonomik planı duyurdu.)

The annual growth rate is 6% in agriculture. (Tarımdaki yıllık büyüme oranı %6.)

I need another pen, it doesn’t write. (Başka bir tükenmez kalem gerek, bu yazmıyor.)

Please answer these questions in ten minutes. (Lütfen soruları on dakika içinde cevaplayınız.)

We anticipate that the sales will rise. (Satışların artacağını umuyoruz.)

You should share your anxieties with your doctor. (Endişelerini doktorunla paylaşmalısın.)

Are there any problems? (Herhangi bir sorun var mı?)

Is there anybody who can help us? (Bize yardımcı olabilecek kimse var mı?)

I don’t drink coke anymore. (Artık kola içmiyorum.)

The question is so simple that anyone can solve it. (Soru o kadar kolay ki herkes çözebilir.)

I am so hungry, I can eat anything.( Çok açım, her şeyi yiyebilirim.

Anyway, let’s change the topic. (Neyse, konuyu değiştirelim.)

I have never been anywhere outside Turkey. (Türkiye dışında herhangi bir yerde hiç bulunmadım.)

I am living apart from my family now. (şuan ailemden ayrı yaşıyorum.)

She lives in an apartment in New York. (New York’ta bir apartmanda yaşıyor.)

It was apparent that she was really upset. (Gerçekten üzgün olduğu belliydi.)

I thought you lost the keys , but apparently you did not. (Anahtarları kaybettiğini düşünmüştüm ancak
görünüşe bakılırsa kaybetmemişsin.)

The interior design of the house appealed me. (Evin iç dizaynı bana cazip geldi.)

It appears to be an amazing story. (Etkileyici bir hikaye gibi gözüküyor.)

She didn’t like her appearance when she was a teenager. (Ergenlik döneminde görünüşünü hiç
beğenmezdi.)

I will pick some apple. (Biraz elma toplayacağım.)

Your application is accepted. (Başvurunuz kabul edildi.)

If you apply for this job, you must fill up the form. (Eğer bu işe başvurmak istiyorsanız formu
doldurmalısınız.)

They have appointed a new teacher. (Yeni bir öğretmen atadılar.)

I have a dentist appointment tomorrow. (Yarın dişçi randevum var.)

I appreciate your effort. (Çabanı takdir ediyorum.)

As you approached to the west, you’ll see the sea. (Batıya yaklaştıkça denizi göreceksin.)

These jeans are not appropriate for work. (Bu pantolonlar iş için uygun değil.)

I can’t say anything without my parent’s approval. (Anne babamın onayı olmadan bir şey
söyleyemem.)

She doesn’t approve my university choice. (Üniversite seçimimi uygun bulmuyor.)

The journey took approximately five hours. (Yolculuk yaklaşık beş saat sürecek.)

She had an Arab friend in Egypt. (Mısır’da arap arkadaş edindi.)

He worked as an architect for long years. (Uzun yıllar mimar olarak çalıştı.)

Don’t go away from this area. (Bu bölgeden uzağa gitme.)

We’re always arguing with each other about some issues. (Bazı konular hakkında sürekli birbirimizle
tartışıyoruz. )

I don’t want argument anymore. (Artık tartışma istemiyorum.)

New crisis have arisen. (Yeni sorunlar ortaya çıktı.)

She broke her arm in an accident. (Kazada kolunu kırdı.)

The robber was armed. (Soyguncu silahlıydı.)

He wants to go into army, after finishing the school.( Okulu bitirdikten sonra orduya katılmak istiyor.)

There was no one around. (Etrafta kimse yok.)

Can you arrange an appointment for Thursday? (Perşembeye randevu ayarlayabilir misin?)

There are new security arrangements. (Yeni güvenlik düzenlemeleri var.)

The thief was arrested three days after the robbery. (Hırsız, soygundan üç gün sonra yakalandı.)

Her arrival made me happy. (Onun gelişi beni mutlu etti.)

The train arrived at the station on time. (Tren, istasyona zamanında vardı.)

Are you interested in modern arts? (Modern sanatlarla ilgileniyor musun?)

Have you read the article about the technological developments? (Teknolojik gelişmeler hakkındaki
makaleyi okudun mu?

His favorite artist is Van Gogh. (En beğendiği ressam Van Gogh.)

They made some artistic arrangements. (Bazı sanatsal düzenlemeler yaptılar.)

I work as a general director at a firm. (Bir firmada genel müdür olarak çalışıyorum.9

She likes listening Asian music. (Asya müziği dinlemeyi sever.)

He pulled the car aside. (Arabayı kenara çekti.)

Ask me anything you want to know. (Bana ne bilmek istiyorsan sor.)

I found him asleep in the class. (Onu sınıfta uyurken buldum.)

You see only one aspect of the problem. (Sorunun yalnızca tek tarafını görüyorsunuz.)

The woman was sexually assaulted on the street. (Kadın caddede cinsel saldırıya uğradı.)

She continued to assert her innocence. (Masumiyetini iddia etmeyi sürdürdü.)

It is difficult to assess the needs. (İhtiyaçları belirlemek zor.)

The assessment of the situation must be objective. (Bu durumun değerlendirmesi nesnel olmalı.)

In this job, attention is the asset . (Bu işte dikkat en değerli şeydir.)
Our teacher assigned each of us a different task. (Öğretmenimiz her birimize farklı bir görev verdi.)

The assignments will be handed on Tuesday. (Ödevler Salı günü teslim edilecek.)

Her daughter assists her in the kitchen. (Kızı mutfakta ona yardımcı olur.)

We’ll provide assistance for your education. (Eğitiminiz için destek sağlayacağız.)

She is working as an assistant at the university. (Üniversitede asistan olarak çalışıyor.)

War is generally associated with guns and bombs. (Savaş genelde silah ve bomba ile ilişkilendirilir.)

Do you have any association with them? (Onlarla bir ortaklığınız var mı?)

I assume that he will be better soon. (Kısa zamanda daha iyi olacağını varsayıyorum.)

His assumptions were all wrong. (Bütün varsayımları yanlıştı.)

I can assure you, he will be successfull. (Sizi temin ederim ki başarılı olacak.)

I met him at school. (Onunla okulda karşılaştım.)

He is an athlete, who has medals. (O, madalyaları olan bir atlet.)

She was athletic boy. (Sportif bir oğlan çocuğuydu.)

There was a friendly atmosphere at the party. (Partide arkadaş canlısı bir ortam vardı.)

I attach a copy of the file. (Dosyanın bir kopyasını ekliyorum.)

The enemy forces attacked with all the power. (Düşman kuvvetleri tüm gücüyle hücum etti.)

That was an unsuccessful attempt. (Başarısız bir girişimdi.)

Are you planning to attend her wedding? (Onun düğününe katılmayı planlıyor musun?)

The young man tried to attract the waitress’ attention. (Genç adam garson kızın ilgisini çekmeye
çalıştı.)

If you want to show respect, you should change your attitude. (Eğer saygı göstermek istiyorsan bu
tavrını değiştirmelisin.)

A new attorney was appointed for the case. (Dava için yeni bir avukat atandı.)

The movie has attracted thounds of people. (Film, binlerce insanın ilgisini çekti.)

I met a young and attractive girl at the party. (Partide genç ve alımlı bir kızla tanıştım.)

My mother attributes her success to hard work. (Annem başarısını çok çalışmasına bağlıyor.)

The audience enjoyed the theater and clapped for 5 minutes in the end. (Seyirci tiyatroyu beğendi ve
sonunda beş dakika boyunca alkışladı)

The author’s aim was to emphasize poverty in his book. (Yazarın amacı kitabında yoksulluğa vurgu
yapmaktı.)
Only the manager has the authority to give the orders. (Yalnızca müdürün talimat verme yetkisi
vardır.)

The auto prices have been increased this year. (Bu yıl otomobil fiyatları arttı.)

The doctor is not available now, please come later. (Doktor şuan müsait değil, lütfen daha sonra
gelin.)

The average income is quite low in African countries. (Afrika ülkelerinde ortlama gelir oldukça
düşük.)

If you want to avoid sunburns, you shoul use suntan oil.( Eğer güneş yanıklarından korunmak
istiyorsan güneş yağı kullanmalısın.)

He was nominated for the best musician award. (En iyi müzisyen ödülü için aday gösterildi.)

You must be aware of the seriousness of the situation. (Durumun ciddiyetinin farkında olmalısın.)

Early awareness of the cancer is very important. (Kanser konusunda erken farkındalık oldukça
önemlidir.)

She live 100 m away from here. (Buradan 100 metre uzakta yaşıyor.)

The service at the hotel was awful. (Oteldeki hizmet berbattı.)

The new married couple want to have a baby. (Yeni evli çift bebek sahibi olmak istiyor.)

Please talk about your background and your work experiences. (Lütfen geçmişiniz ve iş
tecrübelerinizden bahsedin.)

I thought it was a bad talk. (Bence kötü bir konuşmaydı.)

She was singing so badly.(Çok kötü şarkı söylüyordu.)

I bought her a pink bag for her birthday. (Doğum günü için ona pembe bir çanta aldım.)

I will bake a cake for our guests. (Misafirlerimiz için kek pişiriceğim)

Try to balance your social life and your work. ( Sosyal hayatını ve işini dengede tutmaya çalış.)

The kids are playing ball outside. (Çocuklar dışarıda top oynuyor)

The doctor banned her smoking after she had a heart attack. (Kalp krizi geçirdikten sonra doktor ona
sigara içmeyi yasakladı.)

We bought ticket for the concert of the famous band.(Ünlü müzik grubunun konseri için bilet
aldık.)

I save my money in the bank account. (Paramı banka hesabımda biriktiriyorum.)

She was sitting at the bar, when I saw her. (Onu gördüğümde barda oturuyordu.)

The mall was so crowded that I could barely bought something. (Alışveriş merkezi öyle kalabalıktı ki
zar zor bir şeyler alabildim.)

We loaded the barrels on the ship. (Fıçıları gemiye yükledik.)

At the public meeting, people were standing behind the barriers. (Mitingde insanlar bariyerlerin
arkasında duruyordu.)

Today’s concerns have a historical base. (Bugünkü sorunların tarihsel bir temeli var.)

When he was studying in New York he was playing baseball. (New York’ta okurken beyzbol takımında
oynuyordu.)

We will start our first lesson with basic informations. (İlk dersimize temel bilgilerle başlayacağız.)

These two different approaches are basically very similar.( Bu iki farklı yaklaşım esasen çok benzer.)

The basis of a good relationship is mutual trust. (İyi bir ilişkinin temeli karşılıklı güvendir.)

The basket is full of apples. (Sepet elmalarla dolu.)

He was playing basketball in high school.

Can I use your bathroom? (Banyonuzu kullanabilir miyim?)

We need a battery for the car. (Araba için yeni bir akü lazım.)

Thousand of people were killed at the battle. (Savaşta binlerce insan öldürüldü.)

I wasn’t at school yesterday. (Dün okulda yoktum.)

Our summerhouse is very close to the beach. (Yazlık evimiz sahile çok yakın.)

She is cooking beans for dinner. (Akşam yemeği için fasulye pişiriyor.)

She talks all the time, I can’t bear anymore. (Sürekli konuşuyor, artık katlanamıyorum.)

He beat me at the chess tournament. (Satranç turnuvasında beni yendi.)

My mom is the most beautiful woman on earth. (Annem dünyadaki en güzel kadın.)

I don’t use the beauty products. (Güzellik malzemesi kullanmıyorum.)

I won’t meet him because I don’t like him. (Onunla görüşmeyeceğim çünkü ondan hoşlanmıyorum.

She become a finance manager at a private bank .( Özel bir bankada finans müdürü oldu.)

This bed is very comfortable. I will buy this. (Bu yatak çok rahat. Bunu alacağım.)

The bedroom of the house was very large. (Evin yatak odası oldukça büyüktü.)

This city is famous for its beer. (Bu şehir birasıyla ünlüdür.)

All arrangements were done before the ceremony. (Törenden önce bütün hazırlıklar yapıldı.)

The tennis course begin this summer. (Tenis kursu bu yaz başlıyor.)

We missed the beginning of the movie. (Filmin başlangıcını kaçırdık.)

Her behavior towards me is less aggressive now. (Bana karşı tutumu şimdi daha az agresif)

The cat is standing just behind the window. (Kedi pencerenin hemen arkasında duruyor.)
I love him with my whole being. (Onu bütün varoluşumla seviyorum.)

He avoids explaining his political blief.

I don’t believe his words. (Onun sözlerine inanmıyorum.)

You can start when you hear the bell ring. (Zil sesini duyduğunuzda başlayabilirsiniz.)

I can’t live here, I don’t feel I am belong here. (Burada yaşayamam, buraya ait olduğumu
hissetmiyorum.

Please do not write below the sign. (Lütfen işaretin altına yazı yazmayın.)

Tie the belt when you driving. (Araba kullanırken kemerini bağla.)

The benches in the park were all broken. (Parktaki bütün banklar kırıktı.)

He bent his head and whispered something to her. (Kafasını eğdi ve ona bir şeyler fısıldadı.)

We live beneath the same roof. (Aynı çatı altında yaşıyoruz.)

I have had the benefit of this job. (Bu işin faydasını gördüm.)

My painting looks amateur beside yours. (Beni resmim seninkinin yanında amatör duruyor.)

Besides working as a teacher at school , he also gives private lessons. (Okulda öğretmen olmasının
yanı sıra özel ders de veriyor.)

I am trying to do my best. (Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.)

He bet me ten dollars that the blue team won the match. (Mavi takımın maçı kazanacağına dair
benimle on dolarına iddiaya girdi.)

You look sick, you should better go home. (Hasta görünüyorsun, eve gitsen daha iyi olur.)

Moldova lies between Romania and Ukraine. (Moldova, Romanya ile Ukrayna arasında bulunuyor.)

The see lies beyond the mountains. (Deniz, dağların ötesinde uzanıyor.)

The priest spoke by making quotes from the Bible. (Rahip, İncil’den alıntılar yaparak konuştu)

I saw a big fish under the lake. (Gölün altında kocaman bir balık gördüm.)

It is our hobby to biking along the sea at weekends. (Haftasonları deniz kıyısında bisiklet sürmek
hobimiz.)

Don’t forget to pay he electricity bill. (Elektrik faturasını ödemeyi unutma.)

She earned a billion dollar in 5 years. (beş yıl içerisinde bir milyar kazandı.)

They bound his hand quickly. (Hızlıca ellerini bağladılar.)

She was adopted when she was a baby, but then she learned her biological parents. (Bebekken
evlatlık edinilmişti fakat sonradan biyolojik anne babasını öğrendi.)

It is a cute bird with blue color. (Mavi renkli sevimli bir kuş.)
I was present at the birth of my nephew. (Yeğenimin doğumunda oradaydım.)

We will celebrate my twentieth birthday tomorrow. (Yarın yirminci yaş günümü kutlayacağız.)

Can I have a bit of cake? (Biraz kek alabilir miyim?)

Our neighbour’s dog bit my leg. (Komşumuzun köpeği bacağımı ısırdı.)

She was wearing a black dress last night. (Dün gece siyah bir elbise giymişti.)

This blade is sharp, be careful. (Bu bıçağın ağzı keskin, dikkatli ol.)

Stop blaming me all the time! (devamlı beni suçlamaktan vazgeç!)

It is very cold today, we need another blanket. (Bugün hava çok soğuk, bir battaniye daha lazım.)

One of her brothers is blind frm birth. (Kardeşlerinden biri doğuştan kör.)

He didn’t realize the concrete block and stubbed. (Beton bloğu fark etmedi ve ayağını çarptı.)

We need your blood sample for the test. (Test için kan örneğiniz gerekiyor.)

You are not blowing enough! (yeterince üflemiyorsun.)

My favorite colour is blue. (En sevdiğim renk mavidir.)

The results are on the board. (Sonuçlar panoda asılı.)

He bought an expensive boat for sailing. (Denize açılmak için pahalı bir tekne aldı.)

There are too many tattooes on his body. (Vücudunda çok sayıda dövme var.)

Hundreds of bombs were dropped on the city during the war. (Savaş sırasında şehre yüzlerce bomba
atıldı.)

The bombing attempt has failed. (Bombalı saldırı girişimi başarısız oldu.)

There is a special bond between mother and child. (Anne ve çocuk arasında özel bir bağ vardır. )

This fish has a lot of bones in it. (Bu balık çok kılçıklı.)

I forgot my book under the desk (Kitabımı sıranın altında unuttum.)

Since 2010 there is a boom in house sales. (2010’dan bu yana ev satışlarında patlama var.)

I liked your red boots. (Kırmızı çizmelerini çok beğendim.)

The refugees staying in the camps on the border. (Mülteciler sınırdaki kamplarda kalıyor.)

She was born in a rich family. (Zengin bir ailede doğmuş.)

Can I borrow your white coat for tomorrow? (Beyaz ceketini yarın için ödünç alabilir miyim?)

Do your job properly or the boss will fire you. (İşini düzgün yap yoksa patron seni kovacak.)
I love both of you. (Her ikinizi de seviyorum.)

Please don’t bother, I won’t stay long. (Lütfen zahmet etme, uzun süre kalmayacağım.)

Fill these bottles with water. (Bu şişelere su doldur.)

Footnotes are given at the bottom of the page. (Dipnotlar sayfanın en altında verilir.)

The army is charged with defending national boundaries. (Ordu, ulusal sınırları korumakla görevlidir.)

Put the ingredients in a bowl. (Malzemeleri bir çukur kabın içerisine koyun.)

She keeps her private things in a little red box. (Özel eşyalarını kırmızı küçük bir kutuda saklar.)

No one knows this little boy. (Kimse bu küçük çocuğu tanımıyor.)

She will meet her boyfriend with her family. (Erkek arkadaşını ailesi ile tanıştıracak.)

His brain was injured in the car accident. (Geçirdiği araba kazasında beyni zedelendi.)

The bank has branches abroad. (Bankanın yurtdışında şubeleri var.)

We will create our own brand. (Kendi markamızı yaratacağız.)

Can you pass me the bread? (Ekmeği uzatabilir misin?)

You won’t have a break until you finish your homework. . (Ödevlerinizi bitirene kadar mola
vermeyeceksiniz.)

Breakfast is the most important meal. (Kahvaltı en önemli öğündür.)

Her mother has a breast cancer. (Annesi meme kanseri.)

Hold your breath for ten seconds. (Nefesini on saniye tut.)

Now, breathe slowly. (Şimdi yavaşça nefes al.)

The house is built of brick. (Ev tuğladan inşa edilmiş.)

Translation is a bridge between cultures. (Çeviri, kültürler arasında bir köprüdür.)

Make a brief statement about your asignmnet. (Ödeviniz hakkıda kısa bir açıklama yapınız.)

I don’t have much time, but I will tell you briefly. (Çok fazla vaktim yok ancak sana kısaca
anlatacağım.)

I like bright colours. (Canlı renkleri severim.)

He was a brilliant student. (Çok zeki bir öğrenciydi.)

Don’t forget to bring your books with you. (Kitaplarını getirmeyi unutma.)

India was one of the British colonies. (Hindistan, İngiliz sömürgelerinden biriydi.)

The boat is 3 metres broad and 5 metres high. (Tekne 3 metre genişliğinde ve 5 metre yüksekliğinde.)

He started to cry when he saw his broken toy.(Kırık oyuncağını gördüğünde ağlamaya başladı.)
She never get along with her brother. (Erkek kardeşiyle asla iyi geçinmez.)

He was a handsome boy with brown hair and green eyes. (Kahverengi saçlı yeşil gözlü yakışıklı bir
gençti.)

Brush your shoes before you go out. (Dışarı çıkmadan önce ayakkabılarını fırçala.)

They cost twenty bucks. (Yirmi dolara mal oldu.)

The Ministry will review the budget regulation again. (Bakanlık bütçe düzenlemesini yeniden gözden
geçirecek.)

They have promised to build 300 new houses for poor families. (Düşük gelirli aileler için 300 tane yeni
ev inşa edeceklerini vaat ettiler.)

The old lady lives in an old building. (Yaşlı kadın eski bir binada yaşıyor.)

He was killed by a bullet in the heart. (Kalbinden bir kurşun ile öldürüldü.)

I picked a bunch of flowers for my mother. (Annem için bir demet çiçek topladım)

He doesn’t want to be a burden to his children when he is old. (Yaşlandığında çocuklarına yük olmak
istemiyor.)

The house was still burning when I arrived. (ben vardığımda ev hala yanıyordu.)

They buried him with her necklace. (Onu gerdanlığı ile gömdüler.)

Hurry up! You will miss the bus. (Acele et! Otobüsü kaçıracaksın.)

She works in the marketing business. (Pazarlama işinde çalışıyor.)

I am too busy now, please call me later. (Şuan çok meşgulüm lütfen daha sonra ara.)

I don’t want to offend you but I don’like your hair. (seni kırmak istemem ama saçlarını beğenmedim.)

Add some butter , if you like. (Eğer seviyorsanız biraz tereyağı ekleyin.)

Press the button to answer the question. (Soruyu cevaplamak için butona basın.)

We are planning to buy a house for our children. (Çocuklarımız için bir ev almayı planlıyoruz.)

Have you found a buyer for your car? (Araban için bir alıcı buldun mu?)

The telephone is by the televison. (Telefon televizyonun yanında.)

He built a cabin near the sea. (Denizin yakınında bir kulübe inşa etti.)

The cabinet minister hasn’t decided the meeting date yet. (Kabine bakanı toplantı gününe henüz karar
vermedi.)

The electricity is received through the cable. (Elektrik kablodan alınır.)

I loved my birthday cake! (Doğum günü pastama bayıdım.!)

You will need to calculate how much time this works will take. (Bu işin ne kadar zaman alacağını
hesaplaman gerekecek.)
Call the ambulance in case of an emergency. (Acil durumda ambulansı arayın.)

All photos are in my camera. (Bütün fotoğraflar kameramda.)

I will go to a summer camp with my friends. (Arkadaşlarımla yaz kampına gideceğim.)

This is a campaign against racism. (Bu ırkçılığa karşı bir kampanya.)

The campus is full of trees and flowers. (Kampüs ağaçlar ve çiçeklerle dolu.)

She told she can play the guitar well. (İyi gitar çalabildiğini söyledi.)

She is in love with a Canadian actor. (Kanadalı bir oyuncuya aşık.)

The cancer has spread the whole entrails. (Kanser tüm iç organlarına yayılmış.)

The candidates will be selected according to their ranking. (Adaylar puan sıralamalarına göre
seçilecek.)

She was wearing a big black cap. (Büyük siyah bir başlık takıyordu. )

She has the capability to do this job. (Onun bu işi başarabilecek kapasitesi var.)

She’s a very capable architect. (Çok yetenekli bir mimardır.)

The car has a fuel tank with capacity of 25 litres. (Arabanın 25 litrelik yakıt deposu kapasitesi var.)

Paris is the capital of France. (Paris Fransa’nın başkentidir.)

She was the captain of the volleyball team at school. (Okulda voleybol takımının kaptanıydı.)

Allied forces captured 150 enemy soldiers. (Müttefik kuvvetler 150 düşman askerini esir aldı.)

Where can I park the car. (Arabayı nereye park edebilirim?)

Carbon is found in the chemical composition of all organic substances. (Karbon tüm organik
maddelerin kimyasal bileşiminde bulunur.)

Here is my card, if you want to ask me anything. (Bana herhangi bir şey sormak isterseniz buyrun bu
benim kartım.)

Don’t pretend as if you don’t care . (Umursamıyormuş gibi davranma.)

She gave up her career after giving birth to a child. (Çocuk sahibi olduktan sonra kariyerinden
vazgeçti.)

Be careful don’t break the glasses. (Dikkatli ol bardakları kırma.)

Hold the baby carefully. (Bebeği dikkatlice tut.)

We are moving tomorrow, we need a carrier. (Yarın taşınıyoruz,bize bir nakliyeci lazım.)

She was carrying a big black bag. (Büyük siyah bir çanta taşıyordu.)

In this case we should call the police. (bu durumda polisi aramalıyız.)
I will pay the cost cash. (Tutarı nakit olarak ödeyeceğim.)

The girl cast her eyes down book. (Kız kitaba göz attı.)

He caught the ball before it fell. (Yere düşmeden topu yakaladı.)

There are 3 categories you can choose. (Seçebileceğin üç kategori var.)

The catholic church was restored last year. (Katolik klisesi geçen yıl restore edildi.)

The elections caused a chaos in the country. (Seçimler ülkede kaosa sebep oldu.)

The lamp is hanging from the ceiling. (Lamba tavandan sarkıyor.)

I will celebrate the christmas with my family. (Noel’i ailemle kutlayacağım.)

We have a birthday celebration today. (Bugün doğum günü kutlaması yapıyoruz.)

He become a celebrity after this movie. (Bu filmden sonra ünlü oldu.)

Cells are the smallest building stone of the body. (Hücreler vücudun en küçük yapı taşıdır.)

I have an appointment in beauty center. (Güzellik merkezinde randevum var.)

The bank has a central branch office in New York. (Banka’nın New York’da merkezi bir şubesi var.)

The construction of the mosque dates back to 6th century. (Bu caminin inşası 6.yy a dayanıyor.)

She was nominated to ceo reward. (Ceo ödülüne aday göterildi.)

The president gave a speech in the opening ceremony. (Başkan açılış töreninde konuşma yaptı.)

He has his own certain thoughts. (Onun kendi mutlak görüşleri vardır.)

I am certainly coming this store again. (Bu mağazaya kesinlikle tekrar geliyorum.)

The dog broke his chain and run away. (Köpek zincirini kırdı ve kaçtı.)

Pull out a chair and sit with us. (Bir sandalye çek ve bizimle otur.)

I will introduce you with our founding chairman of our company. (Sizi şirketimizin kurucu başkanı ile
tanıştıracağım.)

I accept your challange, let’s play. (Meydan okumanı kabul ediyorum, haydi oynayalım.)

Lock the chamber before you leave. (Çıkmadan önce odayı kilitle.)

I know the champion boxer Rocky. (Şampiyon boksör Rocky’i tanıyorum)

She will compete on the world championship. (Dünya şampiyonasında yarışacak.)

Please, give me another chance. (Lütfen bana bir şans daha ver.)

The economic situation of the country has changed dramatically. (Ülkenin ekonomik durumu hızla

The changing conditions effect us badly. (Değişen koşullar bizi olumsuz etkiliyor.)
Skip this channel. (Bu kanalı değiştir.)

Summerize the first chapter. (İlk bölümü özetleyin.)

Mickey Mouse is my favorite cartoon character. (Mickey Mouse benim favori çizgi karakterim)

Characteristic features are taken into account. (Karakteristik özellikler göz önüne alınır.)

The city is characterized by stone buildings. (Bu şehir taş binalarla nitelenir.)

He charged her friend with lying (Arkadaşını yalan söylemekle suçladı.)

He donated 1000 dollars to charity. (Hayır cemiyetine 1000 dolar bağışladı.)

All statistical data are in the chart.( Bütün istatiksel veriler çizelgede yer alıyor.)

The cats are chasing the mice. (Kediler fareleri kovalıyor.)

The flight ticket prices are cheap and getting cheaper. (Uçak biletleri fiyatları ucuz ve gittikçe de
ucuzluyor.)

Check your homework before handing it to teacher. (Ödevini öğretmene vermeden önce kontrol et. )

I kissed her on both cheek. (Onu iki yanağından öptüm.)

Can I have some extra cheese? (Biraz fazladan peynir alabilir miyim?)

The chef in the hotel cooks delicious meals. (Oteldeki aşçıbaşı çok lezzetli yemekler yapıyor.)

Chemical wastes are dangerous for the environment. (Kimyasal atıklar çevre için zararlıdır.)

She went to the doctor because she had a chest pain. ( Göğsü ağrıdığı için doktora gitti.)

The old man has chickens in his backyard. (Yaşlı adamın arka bahçesinde tavukları var.)

The chief engineer controlled the construction area. ( Başmühendis şantiyeyi denetledi.)

His mother died when he was a child. (Annesi o daha çocukken vefat etti.)

They had a happy childhood. (Onlar mutlu bir çocukluk geçirdiler.)

We had our lunch in a chinese restaurant. (Öğle yemeğimizi bir çin restoranında yedik.)

Hamburgers are served with chips. (Hamburgerler patates kızartması ile servis edilir.)

She brought us various chocolates from Belgium. (Bize Belçika’dan çeşit çeşit çikolatalar getirdi.)

The school counselling service informed students about career choices. (Okul rehberlik servisi
öğrencileri kariyer seçimleri konusunda bilgilendirdi.)

If you have cholesterol, stay away from fatty foods. (Kolestrolün varsa yağlı yiyeceklerden uzak dur.)

Choose your words carefully. (Kelimelerini dikkatlice seç)

Merry Christmas and a happy new year! (Mutlu Noeller ve iyi seneler !)

Do you often go to church? (Sık sık kiliseye gider misin?

He used to smoke a pack of cigarettes a day. (Eskiden günde bir paket sigara içerdi.)

Circle the correct answer. (Doğru cevabı daire içine alın.)

I can trust him in any circumstance. (Ona her koşulda güvenebilirim)

The speaker cited from Goethe in her speech. (Konuşmacı, konuşmasında Goethe’den alıntı yaptı.)

Every citizen has responsibilities towards his country. (Her vatandaşın ülkesine karşı sorumlulukları
vardır.)

The number of immigrants in the city is increasing. (Şehirdeki göçmen sayısı artıyor.)

Martin Luther King is a well known leader of civil rights. (Martin Luther King sivil hakların bilinen bir
önderidir.)

After he retired from the army, he returned to civilian life. (Ordudan emekli olduktan sonra sivil
hayata döndü.

I don’t claim to be hundred percent right. (Yüzde yüz haklı olduğumu iddia etmiyorum.)

Friday’s class canceled. (Cuma günkü ders iptal oldu.)

This book is the example of classic novel. (Bu kitap bir klasik roman örneğidir.)

Students decorated the classroom for the new year. (Öğrenciler yeni yıl için sınıfı süslediler.)

She cleaned the house all day. (Bütün gün evi temizledi.)

The sky is clear, we can see the clouds. (Gökyüzü açık, bulutları görebiliyorum)

I explaned everything clearly. (Her şeyi açıkça izah ettim.)

We need to develop client focused solutions. (Müşterici odaklı çözümler geliştirmeliyiz.)

Climate change is an important problem for our world. (İklim değişikliği dünyamız için önemli bir
sorun.)

Climbing the mountain is exciting but at the same time it dangerous. (Dağa tırmanmak heyecan
verici ama aynı zamanda tehlikelidir.

An animal clinic needs to be opened in this neighborhood. (Bu mahalleye bir hayvan kliniği açılması
gerek.)

Everything will be clear after the clinical tests are done. (Klinik testler yapıldıktan sonra her şey belli
olacak.)

The clock in the kitchen is not working. (Mutfaktaki saat çalışmıyor.)

I followed all the events closely. (Tüm olayları yakından takip ettim.)

Earth is closer to the sun than Mars. (Dünya güneşe Mars’tan daha yakın.)

She bought new clothes. (Yeni kıyafetler aldı.)

He was very careful about her clothes when he was young. (Gençken giyim kuşamına özen gösterirdi.)
The sun went behind the clouds. (Güneş bulutların arkasına geçti)

He joined to golf club with his friend. (Arkadaşı ile golf klübüne katıldı.)

Give me a clue or I will never guess. (Baan ipucu ver yoksa asla tahmin edemeyeceğim.)

He painted a cluster of grapes. (Bir salkım üzüm resmetti.)

The couch was moving slowly.(Otobüs yavaşça hareket ediyordu.)

Put more coal on the fire. ( Ateşe daha çok kömür koy.)

The country was ruled by the coalition for many years. (Ülke uzun yıllar koalisyon ile yönetildi.)

There were long palm trees on the coast. (Deniz kıyısında uzun palmiye ağaçları vardı.)

The coat keeps me warm. (Bu palto beni sıcak tutuyor.)

Enter the five digit code. (Beş haneli kodu giriniz.)

I prefer coffee for breakfast. (Kahvaltıda kahveyi tercih ederim.)

She specializes in cognitive psychology. (Kavramsal psikoloji alanında uzmanlık yapıyor.)

This special tea is goof for cold. (Bu özel çay soğuk algınlığına iyi geliyor.)

The building collapsed because it was very old. (Bina çok eski olduğundan çöktü.)

They are starting a new project with their colleagues. (Meslektaşlarıyla yeni bir projeye başlıyorlar.)

He collected a lot of memories from every country he went to. (Gittiği her ülkeden birçok hatıra
topladı.)

My grandfather is fond of cars and even has a car collection. ( Büyükbabam arabalara çok meraklı ve
hatta bir araba koleksiyonu var.)

Collective decision making can solve the problems easily. ( Ortaklaşa karar vermek sorunları daha
kolay çözebilir.)

Due to financial difficulties, I could not go to college. (Maddi zorluklar nedeniyle üniversiteye
gidemedim)

Britain had a huge colonial power. (İngiltere büyük bir sömürge gücüne sahipti.)

She likes bright colors. (Parlak renkleri sever.)

The old mosque is supported by wooden columns. (Eski cami tahta kolonlarla desteklenmektedir

I liked the combination of jeans and red coat. (Kot pantolon ve kırmızı ceketin kombinasyonunu
beğendim.

Sodium and chloride combine to form salt. (Sodyum ve klorür tuz oluşumu için birleştirilir.)

They are coming to see us. (Bizi görmek için geliyorlar.)

He likes watching comedy shows. (Komedi programları izlemeyi sever.)

The hotel offers a high standard of comfort. (Otel yüksek konfor standardı sunuyor.)

These shoes are not very comfortable. (Bu ayakkabılar çok rahat değil.)

In military , you must obey the commands. (Askeriye’de verilen emirlere itaat etmelisiniz.)

The commander started military exercise. (Kumandan askeri tatbikat başlattı.)

Have you any comment to make about the reason of the incident ? (Bu olayın nedeni hakkında bir
yorumun var mı)

The government need to suuport commercial activities in the whole country. (Hükümet tüm ülkede
ticari faaliyetleri desteklemelidir.)

The European Commission has drafted a new contract. (Avrupa Komisyonu yeni bir sözleşme
hazırladı.)

Most crimes are commited by people with pyschological disorders. (Birçok suç psikolojik bozuklukları
olan insanlar tarafından işleniyor.)

The relationships require a strong commitment. (İlişkiler güçlü bir bağlılık gerektirir.)

He is the member of management committee. (O, yönetim kurulu üyesi.)

Air pollution is the common problem of the world. (Hava kirliliği dünyanın ortak sorunudur.)

They communicate in body language. (Beden diliyle iletişim kuruyorlar.)

Psychologists usually have good communication skills. (Psikologlar genelde iyi iletişim yeteneklerine
sahip oluyorlar.)

She is afraid to speak in front of the community. (Topluluk önünde konuşmaktan çekinir.)

The company won the tender. (Şirket ihaleyi kazandı.)

Do not compare your problems with other people’s. (Kendi sorunlarını başkalarınınkiyle kıyaslama.)

The air travel is very comfortable in comparison with bus travel. (Uçak yolculuğu, otobüs yolculuğu ile
kıyaslandığında çok rahattır.)

I can’t compete with you. (Seninle rekabet edemem.)

The competition was postponed because of bad weather conditions. (Yarışma, kötü hava koşulları
nedeniyle ertelendi.)

This shop is selling clothes at competitive prices. (Bu mağaza, kıyafetleri rekabetçi fiyatlara satıyor.)

There were over a hundred competitors on the tournament. (Turnuvada yüzün üzerinde yarışmacı
vardı.)

Our grandma complains about her pains all the time. (Büyükannemiz durmadan ağrılarından şikayet
ediyor.)

our wishes and complaints. (Dilekleriniz ve şikayetleriniz hakkında bizi bilgilendiriniz.)

She completed writing the book series in two years. (Kitap serisini yazmayı iki yılda tamamladı.)
It completely nonsence. (Tamamen saçmalıktı.)

The scientists are still working on the complex structure of human brain. (Bilim insanları halen insan
beyninin karmaşık yapısı üzerinde çalışıyor.)

It seems complicated but I will try to explain. ( Karmaşık görünüyor ancak açıklamayı deneyeceğim.)

He knows every component of a machine. (O, bir makinenin tüm bileşenlerini bilir.)

Beethoven composed a large number of operas. (Beethoven çok sayıda opera bestelemiştir.)

The composition of Requiem belongs to Mozart. (Requiem’in bestesi Mozart’a aittir.)

We need to make a comprehensive list of related topics. (İlgili konuların kapsamlı bir listesini
yapmalıyız.

The computer usage should be limeted for kids. (Bilgisayar kullanımı çocukların için
sınırlandırılmalıdır.)

I decided to concentrate on my job. (İşime konsantre olmaya karar verdim)

The surgeries requires a great deal of concentration. (Ameliyatlar büyük bir dikkat gerektirir.)

The concept of love can be perceived differently. (Sevgi kavramı herkesçe farklı algılanabilir.)

The individuals concern about their future. (Kişiler gelecekleri konusunda endişeliler.)

He didn’t seem concerned about his health. (Sağlığı konusunda endişeli görünmüyordu.)

I have an extra ticket for the concert. (Konser için fazladan biletim var.)

We can conclude from the paragrapgh that the animals are in danger. (Bu paragraftan hayvanların risk
altında olduğu sonucunu çıkarabiliriz.)

Your conclusion paragraph was too short. (Senin sonuç paragrafın çok kısaydı.)

The dog is lying on a concrete floor. (Köpek, beton zeminin üstünde yatıyor.)

You should improve your living conditions. (Yaşam koşullarını iyileştirmelisin.)

The guide conducted us around ancient ruins. (Rehber bizi antik kalıntılar arasında yürüttü)

She attended a conference about first aid. (İlk yardım konulu bir konferansa katıldı.)

There is a lack of confidence among the employees. (Çalışanlar arasında güven eksikliği var.)

You can’t achieve anything unless you won’t be in a confident mood. (Eğer rahat bir tavır içerisinde
olmazsan hiçbir şeyi başaramazsın.)

Please sign here to confirm your reservation. (Lütfen rezervasyonunuzu onaylamak için burayı
imzalayın.)

Political conflicts have led to violence in society. (Politik çatışmalar toplumda şiddete yol açtı.)

You know that you have to confront your fears. (Korkularınla yüzleşmek zorunda olduğunu biliyorsun.)
To avoid the confusion underline the significant ones. (Karışıklığı önlemek için önemli olanların altını
çiz.)

Congress voted on the law proposal yesterday. (Kongre dün yasa teklifini oyladı.)

Congressional election was canceled last week. (Kongre seçimi geçen hafta iptal edildi)

The Bosphorus Bridge connects Asia and Europe. (Boğaz Köprüsü Asya ve Avrupa kıtalarını
birleştiriyor.)

There is a strong connection between heart and brain. (Kalple beyin arasında güçlü bir ilişki var.)

She lost consciousness, she doesn’t remember any more. (Bilincini kaybetti, artık hiçbir şey
hatırlamıyor.

Our group has consensus on this issue. (Grubumuz bu konu üzerinde fikir birliğine sahip)

Keep trying regardless of the consequences. (Sonuçlarına aldırmaksızın denemeye devam et.)

He doesn’t agree with his conservative views of his parents. (Anne babasının muhafazakar görüşlerine
katılmıyor.)

Consider all the possibilities before you attempt anything. (Bir şeye kalkışmadan önce tüm olasılıkları
göz önünde bulundur.)

She donated a considerable amount of money to our association. (Derneğimize önemli miktarda para
bağışladı.)

The consideration of the proposal took a long time. (Teklifin değerlendirilmesi uzun zaman aldı.)

The committee consists of eight members. (Komite sekiz üyeden oluşuyor.)

Consistent growth in the economy makes the investors happy. (Ekonomideki istikrarlı büyüme
yatırımcıları memnun ediyor.)

Babies need constant care. (Bebekler süreki ilgiye ihtiyaç duyar.)

Stop grumbling constantly. (Sürekli söylenmeyi bırak.)

Farm products constitute the majority of the export products. (Tarım ürünleri ihracat ürünlerinin
çoğunluğunu oluşturmakta.)

Constitutional rights are equal for everyone. (Anayasal haklar herkes için eşittir.)

They constructed a shelter for street animals. (Sokak hayvanları için bir barınak inşa ettiler)

The construction of the new airport lasted for three years. (Yeni hava alanının inşaatı üç yıl sürdü.)

The President’s consultant has resigned. (Cumhurbaşkanı’nın danışmanı istifa etti.)

Nowadays,children consume fastfood a lot. (Çocuklarda bugünlerde çok fazla fastfood tüketiyor.)

Consumer satisfaction comes first. (Müşteri memnuniyeti önce gelir.)

Consumption consciousness of the society is changing day by day. (Toplumun tüketim bilinci günden
güne değişiyor.)
Do you keep in contact with your from college? (Üniversiteden arkadaşlarınla iletişim halinde misin?)

It does not contain any additives. (Katkı maddesi içermez.)

These foods can be kept for a week in an airtight container. (Bu yiyecekler bir hafta süresince hava
geçirmeyen bir kapta saklanabilir.)

She doesn’t like reading contemporary literature works. (Çağdaş edebiyat eserlerini okumayı
sevmez.)

There is a table of contents at the front page of the book. (Kitabın ön kapağında içerik listesi var.)

She won the beauty contest last year. (Geçen yıl güzellik yarışmasını kazandı.)

You can understand the meaning of a word from context. (Bir sözcüğün anlamını bağlamdan
anlayabilirsiniz.)

The baby continued crying the whole night. (Bebek tüm gece ağlamaya devam etti.)

I appreciate your continued support. (Aralıksız desteğinizi takdir ediyorum.)

Read the contract articles from beginning to end. (Kontrat maddelerini baştan sona okuyunuz.)

There is an obvious contrast between twins’ characters. (İkizlerin karakterleri arasında belirgin bir
karşıtlık var.)

You can contribute to our project with your suggestions. (Önerilerinizle projemize katkıda
bulunabilirsiniz.)

We are grateful for your valuable contributions. (Değerli katkılarınız için minnettarız.)

The military took control of the country. (Askeriye ülkenin kontrolünü ele geçirdi.)

It is a highly controversial topic to discuss about. (Üzerinde konuşmak için oldukça tartışmalı bir konu.)

The question caused controversy. (Soru, münakaşaya neden oldu.)

The convention place has not been decided. (Toplanma yeri henüz kararlaştırılmadı.)

You can’t solve the problems with conventional methods. (Basmakalıp yöntemlerle sorunları
çözemezsin.)

Nature conservation is supported by various organizations. (Doğayı koruma çeşitli örgütlerle

destekleniyor.)

The apartment is going to be converted into a dormitory. (Apartman, öğrenci yurduna

dönüştürülecek.)

Be respectful to other’s conviction. (Başkalarının inançlarına saygılı ol.)

I am trying to convince her to got out. (Onu dışarı çıkmaya ikna etmeye çalışıyorum.)

How did you learn to cook well? (Böyle güzel yemek yapmayı nasıl öğrendin?)

The chocolate cookie is my favorite. (Çikolatalı kurabiye en sevdiğimdir.)

He is not good at cooking. (Yemek pişirmede iyi değildir.)

The weather is cool outside, so you should wear a jacket. ( Hava serin, bu yüzden ceket giysen iyi
olur.)

Thank you for your cooperation. (İşbirliğiniz için teşekkür ederiz.)

Somebody call the cop. (Biri polisi arasın.)

I am tired of coping with the stresses of the job. (İşin stresiyle uğraşmaktan yoruldum.)

I will send you a copy of article. (Sana makalenin bir kopyasını göndereceğim.)

It is thought that the earth’s core is very hot. (Dünya’nın çekirdeğinin çok sıcak olduğu düşünülüyor.)

I fed chickens with corns. (Tavukları tahıl taneleriyle besledim.)

There is a strange man right on the corner. (Hemen köşede garip bir adam var.)

Being organized is among our corporate strategies. (Planlı olmak kurumsal stratejilerimiz arasında.)

The number of multinational corporations is increasing. (Çokuluslu şirketlerin sayısı artıyor.)

Find the correct answer. (Doğru cevabı bulunuz.)

She work on CNN as correspondant. ( CNN’de muhabir olarak çalışıyor.)

The total cost of the project is 5000 dollars. (Bu projenin toplam maliyeti 5000 dolar.)

This blanket is 100% cotton. (Bu battaniye %100 pamukludur.)

The cat is sleeping on the couch. (Kedi, kanepenin üstünde uyuyor.)

Sorry, I couldn’t hear you. (Afedersin seni duyamadım.)

The district council meets once a week. (Bölge meclisi haftada bir toplanır.)

You should talk to a family counselor. (Bir aile danışmanı ile konuşmalısın.)

Begin to count from zero. (Sıfırdan saymaya başla.)

I asked the girl behind the counter how much money were the red shoes. (Tezgahın arkasındaki kıza
kırmızı ayakkabıların kaç para olduğunu sordum.)

He fought for his country. (O, vatanı için savaştı.)

The old couple is living a small county. (Yaşlı çift küçük bir ilçede yaşıyor.)

The couple was married in 1989. (Bu çift, 1989 yılında evlendi.)

The eagle is the symbol of courage. (Kartal, cesaretin sembolüdür.)

She takes French course for three months. (Üç aydır Fransızca kursu alıyor.)

The case was brought to court. (Dava mahkemeye taşındı.)

I am going to meet my cousin after course. (Kurstan sonra kuzenimle buluşacağım.)

Much of the country is covered by the desert. (Ülkenin çoğu kısmı çöl ile kaplı.)

This magazine has an extensive coverage from fashion to health topics. (Bu dergi, modadan sağlık
konularına kadar geniş bir kapsama sahip.)

They have cows in the farm. (Çiftlikte inekleri var.)

Crack an egg into the bowl. (Kaseye bir yumurta kırın.)

He learned craft from his master. (Ustasından zanaat öğrendi.)

There was a car crash on the highway. (Otobanda kaza vardı.)

What a crazy idea! (Ne kadar çılgın bir fikir!)

Would you like some cream in your coffee? (Kahvende biraz krema ister misin?)

The company is trying to create a reliable image. (Şirket, güvenilir bir imaj yaratmak istiyor.)

The creation of the world is discribed in religous sources. (Dünyanın yaratılışı dini kaynaklarda tasvir
edilir.)

We need a creative team to write an advertising copy. (Bir reklam metni yazmak için yaratıcı bir ekibe
ihtiyacımız var.)

The movie’s characters are consist of fantastic creatures. (Filmin karakterli fantastik yaratıklardan
oluşuyor)

We got credit to buy this house. (Bu evi satın alabilmek için kredi aldık.)

The crew was died on the plane crash. (Mürettebat, uçak kazasında hayatını kaybetti.)

Human rights violation is a crime. (İnsan haklarının ihlali bir suçtur.)

The police caught the criminal. (Polis, suçluyu yakaladı.)

The economic crisis in 1929 affected the whole world negatively. (1929’daki ekonomik kriz tüm
dünyayı olumsuz etkiledi.)

What criteria are used for assessing a canditate’s ability? (Bir adayın yeteneklerini ölçmek için hangi
kriterler kullanılıyor?)

The literary critics didn’t like the book.( Edebiyat eleştirmenleri kitabı beğenmedi.)

Your decisions are critical for the future of your children. (Sizin kararlarınız çocuklarınızın geleceği içik
kritiktir.)

People should be open to criticism. (İnsanlar eleştiriye açık olmalı.)

Some people don’t like to be criticized. (Bazı insanlar eleştirilmeyi sevmez.)

Wheat is an important crop for our country. (Buğday, ğlkemiz için önemli bir mahsuldür.)

Put a cross if the answer is wrong. (Eğer cevap yanlışsa çarpı koy.)

She looked for her daughter in the crowd. (Kalabalıkta kızını aradı.)
Teachers play a crucial role in the education of the children.(Öğretmenler, çocukların eğitiminde çok
önemli bir rol oynar.

She cried after the exam. (Sınavdan sonra ağladı.)

Every ethnic group has its own cultural values. (Her etnik grubun kendine özgü kültürel değerleri
vardır.)

Eastern culture has a rooted history. (Doğu kültürünün köklü bir tarihi vardır.)

Can I have a cup a coffee? (Bir fincan kahve alabilir miyim?)

He is very curious about chemistry. (Kimya bilimine çok meraklı.)

Current news from Russia made everyone sad. (Rusya’dan gelen güncel haberler herkesi üzdü.)

She is currently traveling a lot. (Bugünlerde çok seyehat ediyor.)

The Ministry of Education has changed the curriculum. (Eğitim Bakanlığı müfredatı değiştirdi.)

Their wedding ceremony was organized according to their cutoms. (Düğün törenleri, gelenek ve
göreneklerine göre düzenlenmişti.)

The customer had a little discussion with the sales lady. (Müşteri, tezgahtar bayanla küçük bir tartışma
yaşadı.)

She cuts her own hair. (Saçını kendisi keser.)

We are going to cycle in the forest tomorrow. (Yarın ormanda bisiklet süreceğiz.)

Dad, do you allow me to go out? (Babacığım, dışarı çıkmama izin verir misin?)

He likes to read daily newspapers. (Günlük gazeteleri okumayı sever.)

It seems that this will cause serious damage to the country’s economy. (Bu, ülke ekonomisine ciddi
zarar verecek gibi görünüyor.)

Would you like to dance with me? ( Benimle dans etmek ister misiniz?)

Polarbears are in danger because of the melting of the glaciers. (Kutupayıları, buzulların erimesi
nedeniyle tehlike altında.)

Bungee-jumping is a dangerous sport. (Bungee jumping tehlikeli bir spordur.)

How dare you talk to me like that? (Benimle bu şekilde konuşmaya nasıl cesaret edersin?)

It is dark outside, you can’t go now. (Dışarısı karanlık, şimdi gidemezsin)

The sun goes down and the dark falls. (Güneş batıyor ve karanlık çöküyor.)

This data was collected from 55 countries. (Bu veri 55 ülkeden toplandı.)

He is dating with a girl who is three years younger than himself. (Kendinden üç yaş küçük bir kızla
çıkıyor.)

She loves her daughter more than anything. (Kızını her şeyden çok sever.)
I will see see you another day. (Başka bir gün görüşürüz.)

Her dead body laid on the bad. (Ölü bedeni yatağın üzerinde serili duruyordu.)

I have a lot of work to deal with. (İlgilenmem gereken çok iş var.)

He is an antique dealer. (O bir antika satıcısı.)

Dear Sarah, I am writing you after a long time. (Sevgili Sarah, sana uzun bir süreden sonra
yazıyorum.)

The death of her mother deeply affected her. (Annesinin ölümü onu derinden etkiledi.)

We should debate this issue at the meeting. (Bu meseleyi toplantıda tartışmalıyız.)

He left the country without paying his debts. (Borçlarını ödemeden ülkeden ayrıldı.)

The contract is renewed every decade. (Sözleşme her on yılda bir yenileniyor.)

She decided to live in England after her graduation. (Mezun olduktan sonra İngiltere’de yaşamaya
karar verdi.)

I respect your decisions. (Kararlarına saygı duyuyorum.)

Jack was the only person on the deck at that night. ( Jack o gece güvertedeki tek kişiydi.)

Russia declared war on USA. (Rusya ABD’ye savaş açtı.)

The number of the foreign tourists to Turkey declined by 5% last year. (Türkiye’ye gelen yabancı turist
sayısı %5 azaldı.)

The number of the students decreased from 400 to 360 this year. (Bu yıl öğrenci sayısı 400’den
360’a düştü.)

The little cat fell into a deep pit. (Küçük kedin derin bir çukurun içine düştü.)

Breath deeply to relax. (Rahatlamak için derin nefes al.)

Most male deer have antlers. (Çoğu erkek geyiğin çatal boynuzu vardır.)

The army was defeated in one hour. (Ordu bir saat içersinde mağlup edildi.)

Politicians defend themselves well. (Politikacılar kendilerini iyi savunurlar.)

The person who is accused of commiting a crime is called defendant. (Suç işlemekle itham edilen
kişiye sanık denir.)

He is a defense player in the football team. (Futbol takımında defans oyuncusu.)

It is an example of defensive war. (Bu, bir savunma savaşı örneğidir.)

They are working hard to make up for the deficit. (Açığı telafi etmek için çok çalışıyorlar.)

Some terms are diffucult to define. (Bazı terimleri tanımlamak zordur.)

I definitely remember what you said on the phone. (Telefonda ne dediğini kesinlikle hatırlıyorum.)
The definition of beauty has no certain limits. (Güzellik tanımının kesin sınırları yoktur.)

He was graduated from university with a degree. (Üniversiteden derece ile mezun oldu.)

We are sorry for the delay. (Gecikme için özür dileriz.)

The postman delivered the letters to the houses. (Postacı, mektupları evlere dağıtı.)

The cargo company has not postal delivery on Sundays. (Kargo şirketinin paar günleri posta dağıtımı
yok.)

She demanded for higher pay from her boss. (Patronun daha yüksek ücret talep etti.)

Turkey is ruled by democracy. (Türkiye demokrasi ile yönetilir.)

Democrats are against Republican’s ideas. ( Demokratlar, Cumhuriyetçiler’in görüşlerine karşılar.)

Crime rates are relatively less in democratic societies. (Demokratik toplumlarda suç oranı nispeten
daha azdır.)

I will demonstrate how it works. (Size bunun nasıl çalıştığını göstereceğim.)

She went on a demonstration to support human rights. (İnsan haklarını desteklemek üzere bir
gösteriye katıldı.)

He denies attempting to murder his friend. (Arkadaşını öldürme girişiminde bulunduğunu inkar etti.)

The police department has received new personnel. (Polis departmanı yeni personel aldı.)

I don’t know when I can get there. It depends on the traffic. (Oraya ne zaman varırım bilmiyorum.
Trafiğe bağlı.)

A child’s development is dependent on family and many other factors. (Bir çocuğun gelişimi ailesi ve
diğer birçok faktöre bağlıdır.)

Depending on others is an indicate of the lack self-confident. (Başkalarına bağlılık özgüven eksikliğinin
bir göstergesidir.)

Can you depict the house in your dream? (Hayalindeki evi tasvir eder misin?)

He fell into depression after fired. (İşten kovulduktan sonra depresyona girdi.)

The depth of the pool is about 3 metres. (Havuzun derinliği yaklaşık 3 metre.)

He was appointed as deputy from İzmir. (İzmir’den delege olarak atandı.)

The new cream is derived from pine tree. (Yeni çıkan krem çam ağacından elde ediliyor.)

The woman was described as short and aged about 30 . (Kadın kısa boylu ve 30 yaşlarında olarak
tanımlandı.)

The mental pain is beyond description. (Zihinsel acı tanımın ötesindedir.)

The Sahara is the largest hot desert in the world. (Sahra, dünyadaki en büyük sıcak çöldür.

She deserved a holiday this year. (Bu yıl tatili hak etti.)
She designed the garden of the summer house. (Yazlık evin bahçesini dizayn etti.)

She is a well known and talented fashion designer. (Tanınmış ve yetenekli bir moda tasarımcısıdır.)

He has a desire for power and money. (Güç ve parayı arzuluyor.)

The student fell asleep on the desk. (öğrenci, sıranın üstünde uyuyakalmış.)

He is desperate about his future and career. (Geleceği ve kariyeri konusunda ümitsiz.)

Despite studying hard, he couldn’t pass the exam. (Çok çalışmasına karşın sınavı geçemedi.)

You have destroyed my hopes. (Hayallerimi mahvettin.)

The destruction of the rainforests causes danger for animal species. (Yağmur ormanlarının tahrip
edilmesi hayvan türleri için tehlike oluşturuyor.)

We can examine the small details later. (Küçük detayları daha sonra inceleriz.)

He gave me the detailed analysis of the report. (Raporun detaylı analizini verdi.)

This test can help to detect the disease early. (Bu test, hastalığın erken saptanmasına yardımcı
olabilir.)

Your goals determine your future. (Hedefleriniz geleceğinizi belirler.)

Our main aim is to develop country’s economy. (Esas amacımız ülke ekonomisini geliştirmektir.)

Developing countries still have a lot of economic problems. (Gelişmekte olan ülkelerin hala birçok
ekonomik sorunu var.)

China gained a quick development in technology. (Çin, teknoloji alanında hızlı bir gelişme gösterdi.)

This device is designed to ease daily life activities. (Bu alet günlük hayatta yaptığımız aktiviteleri
kolaylaştırmak için tasarlanmıştır.

He devoted himself to care of destitute children. (Kendini kimsesiz çocukların bakımına adadı.)

This story consists of dialogues. (Bu öykü diyaloglardan oluşuyor.)

Her mother died suddenly last week. (Annesi geçen hafta aniden vefat etti.)

If you don’t go off your diet, you can lose weight. (Diyetini bozmazsan 7kilo verebilirsin.)

I have to differ with you on this issue. (Bu konuda seninle aynı fikirde değilim.)

Differences make the world more beautiful. (Farklılıklar dünyayı daha güzel yapar.)

She goes different places for holidays. (Tatillerde farklı yerlere gider.)

Men and women behave differently. (Erkekler ve kadınlar farklı biçimlerde hareket ederler.)

It is difficult to understand his thoughts. (onun düşüncelerini anlamak zordur.)

She has difficulty in learning. (Öğrenme zorluğu yaşıyor.)

They dug in the garden to find gold. (Bahçeyi altın bulmak için kazdılar.)
This digital clock is much better. (Bu dijital saat çok daha iyi.)

Being a mother added a new dimension to her life. (Anne olmak, hayatına farklı bir boyut kattı.)

The chairs in the dining room are made of wood. (Yemek odasındaki sandalyedeler ahşaptan
yapılmış.)

We invited Tom and Sue for dinner. (Akşam yemeğine Tom ve Sue’yu davet ettik)

There are no direct flights to Beijing from here. (Buradan Pekin’e direkt uçuş yok.)

We are moving on the same direction. (Aynı yönde ilerliyoruz.)

He drove directly to home after work. (İşten sonra doğrudan eve gitti.)

I want to talk to the director of the company. (Şirketin müdürü ile konuşmak istiyorum.)

Clean the dirt of that car. (Şu arabanın kirini temizleyin.)

She touched her hair with dirty hands. (Pis elleriyle saçlarına dokundu.)

She has had physical disability since she was five. (Beş yaşından bu yana fiziksel engelli.)

He disagrees with his father on most points. (Çoğu noktada babasıyla aynı fikirde olmaz.)

The child suddenly disappered on the station. (Çocuk, istasyonda birden gözden kayboldu.)

Earthquake is a natural disaster. (Deprem doğal bir afettir.)

The army has reputation for strict discipline. (Ordu, sıkı disipliniyle meşhurdur.)

His discourse on gender equality got reaction. (Cinsiyet eşitliği üzerine olan söylemi tepki çekti.)

Kristof Colomb discovered America in 1492. (Kristof Kolomb, 1942 yılında Amerika’yı keşfetti.)

Discovery of plague vaccine was a great scientific development. (Veba aşısının buluşu büyük bir
bilimsel ilerlemeydi.)

She fought against sexual discrimination. (Cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele etti.)

We can’ discuss family issues in front of people. (Aile meselelerimi insanların önünde tartışamayız.)

Discussions are still taking place between two delegates. (İkİ temsilci arasında görüşmeler devam
ediyor.)

Doctors investigating whether the disease is contagious. (Doktorlar hastalığın bulaşıcı olup olmadığını
araştırıyor.)

I don’t like eating vegetarian dish. ( Vejeteryan yemeği yemeyi sevmem.)

She claims that she was unfairly dismissed from her job. (İşinden haksız yere kovulmuş olduğunu
iddia ediyor.)

She is suffering from eating disorder. (Yeme bozukluğu çekiyor.)

Local artists is going to display their works in this place. (Yerli sanatçılar eserlerini burada
sergileyecekler.)

The two countries still dispute about the borders. (iki ülke, sınırlar konusunda hala tartışma halinde.)

In the US, distance is measured in miles. (ABD’de, mesafe mil olarak ölçülür.)

Uncle Jack is a distant relative of my mother. (Jack amca annemin uzak akrabası.)

She has a distinct French accent. (Belirgin bir Fransız aksanı var.)

The distinction between dizygotic twins is clear. (Çift yumurta ikizleri arasındaki fark belirgindir.)

Sometimes children can not distinguish between right and wrong. (Çocuklar bazen doğru ve yanlışı
ayırt edemezler.)

The red crescent distributed food to the earthquake victims. (Kızılay, depremzedelere yiyecek dağıttı.)

The map shows the distribution of plant species across the world. (Harita, bitki türlerinin dünya
üzerindeki dağılımını gösteriyor.)

It is not allowed to drive fast in the school district. (Okul bölgesinde hızlı araba kullanmak yasaktır.)

I met people from diverse cultures. (Çeşitli kültürlerden insanlarla tanıştım.)

She made a presentation about biological diversity in the rainforests. (Yağmur ormanlarındaki
biyolojik çeşitlilik hakkında bir sunum yaptı.)

The river divide the city into two parts. (Nehir, şehri iki kısıma bölüyor.)

Mitosis is a type of cell division. (Mitoz, bir hücre bölünmesi çeşididir.)

Their marriage ended in divorce last week. (Evlilikleri geçen hafta boşanma ile sonlandı.)

DNA carries genetic information. (DNA, genetik bilgi taşır.)

There is nothing we can do about it. (Bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok.)

He studied for six years to become a doctor. (Doktor olabilmek için altı yıl okudu.)

Save the document before closing the program. (Programı kapatmadan önce belgeyi bilgisayara
kaydet. )

The dog is yelping outside. (Köpek dışarıda acı acı havlıyor.)

He is an expert in foreign affairs. (O, dış ilişkiler uzmanı.)

Our firm has achieved a dominant position in the world market. (Firmamız dünya piyasasında egemen
bir posizyon edindi.)

He tried to dominate the conversation. (Konuşmaya egemen olmaya çalıştı.)

Close the door, please. (Kapıyı kapatın lütfen.)

I would like a double room. (Çift kişilik bir oda rica ediyorum.)

I always doubt her words. (Onun sözlerinden hep şüphelenirim.)

He jumped down off the sofa. (Divandan aşağı zıpladı.)

She works in a store in downtown. (Şehir merkezinde bir mağazada çalışıyor.)

Can I have two dozen eggs. (İki düzine yumurta alabilir miyim?)

The legislation is still in draft form. (Mevzuat hala taslak halinde.)

I dragged her from her bed. (Onu yatağından sürükledim.)

I studied English drama at college. (Üniversitede İngiliz draması okudum.)

Don’t be so dramatic. (Bu kadar dramatik olma.)

Prices have fallen dramatically. (Fiyatlar önemli ölçüde düştü.)

She drew the picture of her house. (Evinin resmini çizdi.)

I am not very good at drawing. (Çizimde pek iyi değilimdir.)

I thought I was lost, but it was just a dream. (Kaybolduğumu sandım ancak sadece rüyaydı.)

I bought a pink dress for my friend’s wedding. (Arkadaşımın düğünü için pembe bir elbise aldım.)

Would you like to drink some tea? (Biraz çay içmek ister misin?)

Shall we drive or take a taxi? (Arabayla mı gidelim yoksa taksi mi tutalım?)

Do you have a driver’s license? (Sürücü belgen var mı?)

Be careful! Don’ drop the glasses. (Dikkatli ol! Bardakları düşürme.)

He was a drug addict, he couldn’t stop using them. (O, uyuşturucu madde bağımlısıydı, onları
kullanmayı bırakamadı.)

Is my t-shirt dry yet? (Tişörtüm kurumuş mu?)

The due date of homework is Monday. (Ödevin son teslim tarihi Pazartesi.)

I met him everyday during my stay in Paris. (Paris’te kaldığım süre boyunca her gün onunla görüştüm.)

The workers wear masks to avoid dust. (İşçiler tozdan korunmak için maske takıyorlar.)

It is our duty to serve the public. (Halka hizmet etmek bizim görevimiz.)

Each answer is worth 10 points. (Her bir cevap 10 puan değerinde.)

Everyone in the class seem eager to learn. (Sınıftaki herkes öğrenmeye hevesli görünüyor.)

The elephant in the zoo had big ears. (Hayvanat bahçesindeki filin büyük kulakları vardı.)

She woke up early this morning. (Bu sabah erkenden uyandı.)

She earns $500 a week. (Haftada 500 dolar kazanıyor.)

He saves his earnings in a bank. (Kazancını bir bankada biriktiriyor.)

The earth revolves around the sun. (Dünya , güneşin etrafında döner.)

I passed the exam with ease. (Sınavı kolaylıkla geçtim.)

He’s easily distracted. (Kolayca dikkati dağılıyor.)

The relations between East and West is tense nowadays. (Bugünlerde doğu ve batı arasındaki
ilişkiler gergin.)

Bulgaria is in eastern Europe. (Bulgaristan doğu Avrupada’dır.)

It is easy for you to tell, cause you don’t understand me. (Senin için söylemesi kolay çünkü beni
anlamıyorsun)

I don’t eat red meat. (Kırmızı et yemem.)

Economic growth has increased by 5% compared to last year. (Ekonomik büyüme geçen yıla göre %5
oranında arttı.)

She studied economics in METU. (ODTÜ’de iktisat okudu.)

He planning to be an economist finishing university. (Üniversiteyi bitirdikten sonra ekonomist olmayı

planlıyor.)

National economy have difficult days due to crisis. (Ülke ekonomisi, kriz nedeniyle zor günler
geçiriyor.)

He was sitting on the edge of a cliff. (Uçurumun kenarında oturuyordu.)

This is the third edition of her novel. (Bu, onun romanının üçüncü basımı.)

She is the editor of the Washington Post. (O, Washington Post’un editörü.)

Children need to be educated well. (çocuklar iyi eğitilmelidirler.)

Watching documentary is something educational. (Belgesel seyretmek eğitici bir şeydir.)

He is a very wise educator. (Oi çok bilgili bir eğitmendir.)

The spring has a refreshing effect on human body. (İlkbahar, insan vücudunda canlandırıcı bir etkiye
sahiptir.)

This new drug is very effective against cancer. (Bu yeni ilaç kansere karşı çok etkili.)

I dealt with the situation effectively. (Konuyla etkin olarak ilgilendim.)

Efficiency is an important factor in business. (Verimlilik, iş dünyasında önemli bir etkendir.)

The efficiet use of energy was the topic of meeting. (Toplantının konusu verimli enerji kullanımıydı.)

Climbing to the mountain requires a great effort. (Dağa tırmanmak büyük gayret ister.)

She eats three eggs a week. (Haftada üç yumurta yer.)

There were only eight students in the class. (Sınıfta yalnızca sekiz öğrenci vardı.)
You can park either side of the road. (Yolun her iki tarafına da parkedebilirsin)

You should show respect to elderly people. (Yaşça büyük olan insanlara saygı duymalısın.)

He was elected as the 40th president of the USA. (ABD’nin 40. başkanı olarak seçildi.)

He won the election by a large majority. (Oy çokluğu ile seçimi kazandı.)

The electric will be off tomorrow. (Yarın elektrik kesilecek.)

I can’t imagine a life without electricity. (Elektriksiz bir hayat düşünemiyorum.)

You must be careful when using the electonic devices. (Elektronik aletleri kullanırken dikkatli
olmalısın.)

Hydrogen is a chemical element. (Hidrojen kimyasal bir elementtir.)

This book is for elementary students. (Bu kitap başlangıç öğrencileri için.)

This mixture eliminates toxins from the body. (Bu karışım, toksinleri vücuttan atıyor.)

In poor countries, only the elite can afford an education for their children. (Yoksul ülkelerde, yalnızca
elit tabaka çocuklarına eğitim aldırabiliyor.)

Don’t you have anything else to say? ( Söyleyecek başka bir şeyin yok mu?)

I don’like this place. Let’ go elsewhere. (Burayı sevmedim. Başka yere gidelim.)

I sent you a message by e mail. (Sana e-posta ile mesaj gönderdim.)

She embraced her sister warmly. (Kardeşini sevgi dolu bir biçimde kucakladı.)

She finally emerged from the sea. (Sonunda denizden çıktı.)

The government has declared a state of emergency. (Hükümet acil durum ilan etti.)

The emission of carbon dioxide into the atmosphere is a big danger for earth. (Karbondioksidin
atmosfere salınımı dünya için büyük bir tehlike.)

She can control her emotions. (O, duygularını kontrol edebilir.)

Family is important for a child’s emotional develepment. (Aile, bir çocuğun duygusal gelişimi için
önemlidir.)

The emphasis in this sentence is on the adverb. (Bu cümlede vurgu zarfın üstünde.)

I want to emphasize this point particularly. (Bu konuyu özellikle vurgulamak istiyorum.)
How many people does the company employ? (Şirket kaç kişi işe alıyor?)

The factory has over 300 employees. (Fabrika’da 300’ün üzerinde işçi çalışıyor)

The employer refused the demand of salary raise. (Patron, zam talebini reddetti.)

The government is aiming at full employment. (Hükümet, tam istihdamı hedefliyor.)

This glass is half empty. (Bu bardağın yarısı boş.)

Insulin enables the body to store sugar. (İnsülin vücudun şeker depolamasını sağlar.)

We encountered many difficulties during our trip. (Yolculuğumuz boyunca bir çok zorlukla karşılaştık.)

The coach encouraged his team to win the match. (Koç, maçı kazanmaları için takımını
cesaretlendirdi.)

I cried at the end of the movie. ( Filmin sonunda ağladım.)

The enemy was forced to retreat. (Düşman geri çekilmeye zorlandı.)

She is always full of energy. (Her zaman enerji doludur.)

This law may prevent the enforcement of private property rights. (Bu yasa, özel mülkiyet haklarının
uygulanmasını engelleyebilir.)

She is currently engaged as a consultant. (Şimdi danışman olarak çalışıyor.)

My car needs a new engine. (Arabama yeni bir motor lazım.)

He is a chief engineer in a firm. (O, bir firmada baş mühendis.)

The bridge is a good example of modern engineering. (Köprü, modern mühendisliğin güzel bir örneği.)

She learned English in America. (O, Amerika’da İngilizce öğrendi.)

This is an opportunity to enhance our company’s repuatation. (Bu, şirketimizin ününü artırmak için bir
fırsat.)

Did you enjoy your meal? ( Yemeğinizi beğendiniz mi?)

The problems we faced were enormous. (Karşılaştığımız problemler çok büyüktü.)

We don’t have enough rooms for your group. (Sizin grubunuz için yeteri kadar odamız yok.)

Please ensure that all lights are switched off. (lütfen tüm ışıkların kapalı olduğundan emin ol.)

He entered the room before he knocked on the door. (Kapıyı çalmadan odaya girdi.)
New law promotes raising the public enterprises. (Yeni yasa kamu yatırımlarını artımayı teşvik ediyor.)

It was typical family entertainment. (Tipik bir aile eğlencesiydi.)

The entire village was destroyed by the hurricane. (Bütün köy, kasırga nedeniyle tahrip oldu.)

I entirely agree with you. (Seninle tamamen aynı fikirdeyim.)

Meet me at the main etrance. (Benimle ana girişte buluş.)

I was surprised by the sudden entry of my mom. (Annemin ani girişiyle şaşırdım.)

We should tell our children to keep the environment clean. ( Çocuklarımıza çevreyi temiz tutmalarını
söylemeliyiz.)

We need to look for new solutions to environmental issues. (Çevresel sorunlara yeni çözümler
aramalıyız.)

Did you watch the last episode of the series that I talked about . (Bahsettiğim dizinin son bölümünü
izledin mi?)

Each student has equal opportunities. (Her öğrenci eşit imkanlara sahiptir.)

Diet and exercise are equally important. (Diyet ve egzersiz aynı ölçüde öenmlidir.)

The equipment of the tennis is not very expensive. (Tenis ekipmanı çok pahalı değil.)

This church belongs to the Victorian era. (Bu kilise Victoria dönemine aittir.)

There are many errors in your work. (Yaptığın işte bir çok hata var.)

Three prisoners have escaped from jail. (Hapishaneden iki mahkum kaçtı)

I cooked it especially for you. (Bunu özellikle senin için pişirdim)

I wrote an essay on the consequences of the First World War. (Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçları
üzerine bir makale yazdım.)

Money is not essential to happiness. (Mutlu olmak için para asıl şey değildir.)

I am, eseentially, a manager not a teacher. (Ben aslında öğretmen değil, müdürüm.)

The TBMM was established on April 23, 1920. (TBMM 23 Nisan 1920’de kurulmuştur.)

This hotel is a well-run establisment. (Bu otel iyi yönetilen bir müessesedir.)

His whole estate was left to his son. (Tüm mal varlığı oğluna kaldı.)

Can you give me a rough estimate of wood you will need? (Ne kadar oduna ihtiyacın olacağı
konusunda bana kabaca bir tahmin verebilir misin?)
We talked about our families, children etc. (Ailemiz, çocuklarımız vs hakkında konuştuk.)

She observes the business etchics. (O, iş etiğine uyar.)

Different ethnic groups live in this country. (Bu ülkede farklı etnik gruplar yaşar.)

French and German are among the European languages. (Fransa ve Almanca Avrupa dilleri
arasındadır.)

We need to evaluate the effectiveness of different drugs. (Farklı ilaçların etkilerini değerlendirmeliyiz.)

I want a complete evalution of this report. (Bu raporun tam bir değerlendirmesini istiyorum.)

I was hot there even in winter. (Kışın bile sıcaktı.)

She likes reading on the long winter evenings. (Uzun kış akşamlarında kitap okumayı sever.)

This tragic event has made us all sad. ( Bu trajik olay hepimizi üzdü.)

I’ll meet him eventually. (Onunda eninde sonunda görüşeceğim.)

Have you ever been in Australia? (Hiç Avustralya’ya gittin mi?

Every color has a special meaning. (Her rengin özel bir anlamı vardır.)

I told everybody about what happened last night. (Dün gece neler olduğunu herkese anlattım.)

This dictionary is convenient for everyday use. (Bu sözlük günlük kullanıma uuygundur.)

Everyone at the meeting agreed with him. ( Toplantıdaki herkes onunla aynı fikirdeydi.)

She is so arrogant that she thinks she knows everything. ( Öylesine kibirli ki her şeyi bildiğini sanıyor.)

He follows me everywhere. (beni her yerde takip ediyor.)

The police collected a lot of evidence against him. (Polis, onun aleyhinde birçok kanıt topladı.)

Evolution theory is still a matter of debate. (Evrim teorisi hala bir tartışma konusu.)

We need to know the exact time the accident occured. (Kazanının gerçekleştiği kesin zamanı bilmemiz
gerek.)

I know exactly how she reacted. (Nasıl tepki gösterdiğini tümüyle biliyorum)

Your proposals are still under examination. (Önerileriniz hala inceleme altında.)

The doctor examined her but he could not finy anything wrong. (Doktor onu muayene etti fakat ters
giden bir şeye rastlamadı.)
This castle perfect example of medieval architecture. (Bu kale, ortaçağ mimarisinin müthiş bir
örneğidir.)

The total price will not exceed $50. (Toplam fiyat 50 doları geçmeyecek.)

She speaks excellent Russian. (Mükemmel Rusça konuşuyor.)

She works everyday except Sunday. (Pazar günü dışında her gün çalışıyor.)

Most of the buildings are modern, but the mosque is an exception. (Binaların çoğu modern ancak
cami bir istisna.)

Our school have an exchange program with a school in Bulgaria. (Okulumuzun, Bulgaristan’daki bir
okulla değişim programı var.)

This was the most exciting story I had ever read. (O zamana dek okuduğum en heyecanlı hikayeydi.)

She has an executive position in an advertising agency. (Bir reklam ajansında yönetici pozisyonunda
çalışıyor.)

Swimming is a good exercise. (Yüzmek iyi bir egzersizdir.)

He exhibited his paintings in an art gallery. (Resimlerini bir sanat galerisinde sergiledi.)

Have you seen the Van Gogh exhibition? (Van Gogh sergisini gördün mü?)

Few of these animals still exist in the wild. (Bu hayvanların birkaçı vahşi doğada halen yaşıyor.)

I was unaware of your existence until today.(Bugüne kadar varlığının farkında değildim.)

New laws will replace existing legislation. (Mevcut mevzuatın yerine yeni yasalar getirilecek.)

Metals expand when they are heated. (Metaller ısıtıldığında genişler.)

Economic expansion period is speeding up. (Ekonomik büyüme dönemi hızlanıyor.)

You can’t expect to learn the whole subject in two days. (Tüm konuyu iki gün içinde öğrenmeyi
bekleyemezsin.)

There was an expectation that he would win. (Onun kazancağına dair bir beklenti vardı.)

We must keep down expenses. (Giderleri kontrol altına almalıyız.)

Meat is very expensive these days. (Bugünlerde et çok pahalı.)

She has written a book about her experiences abroad. (Yurtdışı deneyimleri üzerine bir kitap yazdı.)

Many people do not like the idea of experiments on animals. (Birçok insan hayvanlar üzerinde deney
yapma fikrini sevmiyor.)

The evidences were analyzed by an expert. (deliller bir uzman tarafından incelendi.)

Can you explain the rules of the game? (Oyunun kurallarını açıklar mısın?)

She left the meeting without explanation. (Açıklama yapmadan toplantıdan ayrıldı.)
Bombs were exploding all around the city. (Şehrin her yanında bombalar patlıyordu.)

We can’explore the whole city in three days. (Bütün bir şehri üç gün içerisinde keşfedemeyiz.)

100 people were injured in the gas explosion. (Gaz patlamasında 100 kişi yaralandı.)

My job as a journalist is to expose the truth. (Benim işim bir gazeteci olarak gerçeği ortaya
çıkarmaktır.)

Exposure to air pollution is a main environmental threat to human health. (Hava kirliliğine maruz
bırakmak insan sağlığını tehdit eden başlıca çevresel tehdittir.)

The best way of expressing feelings is writing. (Duyguları ifade etmenin en iyi yolu yazmaktır.)

Freedom of expression is a basic human right. (İfade özgürlüğü temel insan hakkındır.)

We are planning to extend the garden. (Bahçeyi genişletmeyi planlıyoruz.)

The hospital has a two-storey extension. (Hastanenin iki katlı bir uzantısı var.)

The fire caused extensive damage. (Yangın geniş hasara yol açtı.)

I was amazed at the extent of his knowledge. (Bilgisinin kapsamı karşısında etkilendim.)

Many external influences affect our economy. (Birçok dış etken ekonomimiz üzerinde etkili.)

Do you need extra time to finish your homework? (Ödevini bitirmek için ekstra zamana ihtiyacın var
mı?)

What an extraordinary achievement! (Ne kadar da olağanüstü bir başarı!)

The heat in the desert was extreme. (Çöldeki sıcak aşırıydı.)

This matter is extremely important. (Bu konu son derece önemli.)

Close your eyes. I have a surprise for you. (Gözlerini kapat. Sana bir sürprizim var.)

We prefer cotton fabric for our products. (Ürünlerimiz için pamuklu kumaş tercih ediyoruz.)

There suspect has scar on his face. (Şüphelinin yüzünde bir yara izi var.)

The facility offers a lot activities for children and adults. (Tesis, çocuklar ve yetişkinler için çok sayıda
aktivite sunuyor.)

I can’t ignore the fact that you lied to me. (Bana yalan söylediğin gerçeğini görmezden gelemem.)

What is the determining factor in this case? (Bu davadaki belirleyici etken nedir.)

We ordered new machines for our factory. (Fabrikamız için yeni makineler sipariş ettik.)

He won the Faculty of Law in Oxford. (Oxford’da hukuk fakültesini kazandı.)

The sun has faded my black tshirt. (Siyah tişörtüm güneşten soldu.)

She failed to get into college. (O üniversiteyi kazanamadı.)

All my efforts ended in failure. (Bütün çabalarım başarısızlıkla sonuçlandı.)

The employees demand fair wage. (Çalışanlar adil ücret tlep ediyor.)

I go running fairly regularly. (Oldukça düzenli koşuya çıkarım.)

I lost my faith in your words. (Senin sözlerine olan inancımı kaybettim.)

With the arrival of September, the leaves began to fall. (Eylülün gelişi ile yapraklar düşmeye başladı.)

Don’t deny that you gave me false information. (Bana yanlış bilgi verdiğini inkar etme.)

Your face is very familiar to me. (Yüzün bana çok tanıdık geliyor.)

I wish you and your family a happy new year. (Size ve ailenize mutlu bir yıl dilerim)

He is a famous singer in Germany. (O, Almanya’da meşhur bir şarkıcıdır.)

His fans were wainting in front of the concert hall. (Hayranları konser salonunun önünde bekliyordu.)

Stop living in a fantasy world. (Hayal dünyasında yaşamayı bırak.)

The gas station is not far from here. (Benzin istasyonu buradan uzak değil)

They had a big farm in the countryside. (Kırsalda büyük bir çiftlikleri var.)

When he was retired, he decided to be a farmer. (Emekli olunca çiftçi olmaya karar verdi.)

Jeans are stilll in fashion. (kot pantolonlar hala moda.)

Don’t drive fast on the highway. (Otobanda arabayı hızlı kullanma.)

You will get fat if you continue to eat so much. (Eğer çok yemeye devam edersen şişmanlayacaksın.)

Sometimes you can’t control your fate. (Bazen kaderini kontrol edemezsin.)

He is a wonderful father to his children. (O, çocuklarına karşı muhteşem bir babadır.)

It was my fault that we were late. (Geç kalmamız benim hatamdı.)

Could you do me a favor please? (Bana bir iyilik yapar mısın lütfen?)

He fears that he has cancer. (Kanser olmaktan korkuyor.)

Her hair is the most striking feature of her. (Saçları onun en göze çarpan ayırt edici özelliğidir.)

There is a federal state structure in the United States. (ABD’de federal bir devlet yapılanması vardır.)

There is no entrance fee to the museum. (Müzeye giriş ücreti yok.)

Have you fed the dog? (Köpeği besledin mi?)

I felt terrible when I lied to him. (Ona yalan söylediğimde çok kötü hissettim.)

Being a mother is the best feeling in the world. (Anne olmak dünyadaki en güzel histir.)

She was loved among her fellows. (Arkadaşları arasında sevilirdi.)

One of two candidates must be female. (2 adaydan biri bayan olmalı.)

He dyed the fences white and yellow. (Çitleri beyaz ve sarıya boyadı.)

Very few students speak French. (Çok az öğrenci Fransızca konuşabiliyor.)

The number of tourists is fewer than last year. (Bu yıl turist sayısı geçen yıldan daha az.)

Dried fruits are especially high in fibre. (Kuru meyveler özellikle lif açısından zengindir.)

The movie is an example of popular fiction. (Film, popüler kurgunun bir örneğidir.)

We camped in a field near the town. (Kasabanın yakınındaki bir alanda kamp yaptık.)

He lost his father when he was fifteen. (15 yaşındayken babasını kaybetti.)

They organized a party for her fifth birthday. (Onun beşinci yaş günü için parti düzenlediler.)

There were fifty candles on the cake. (Pastanın üzerinde elli adet mum vardı.)

My little brothers are always fighting. (Küçük kardeşlerim durmadan kavga ediyorlar.)

The jet fighter released its bomb. (Savaş uçağı bombalarını bıraktı.)

He fought in Cyprus. (O, Kıbrıs’ta savaştı.)

I saw the figure of a lion on his jacket. (Ceketinin üstünde bir aslan figürü gördüm.)

Put those files on my desk, please. (Şu dosyaları masamın üstüne koy lütfen.)

Fill the bucket with water. (Kovayı suyla doldur.)

Hollywood is the leader of the film industry in America.(Hollywood, Amerika’da film endüstrisinin
lideridir.)

I made my final decision. (Kesin kararımı verdim)

After 8 hours of travelling, we finally arrived there. (8 saat yolculuktan sonra, nihayet varabildik.)

Public expenditures are financed from taxes. (Kamu harcamaları vergilerle finanse ediliyor.)

Tokyo is one of the major financial centres of the world. (Tokyo, dünyanın en önemli finansal
merkezlerinden biridir.)

She managed to find a solution to the problem. (Bu soruna bir çözüm bulmayı başardı.)

I had difficulty in finding a new house. (Yeni bir ev bulmakta zorluk çektim.)

This town is famous for its fine wines. (Bu kasaba, güzel şaraplarıyla meşhurdur.)

He cut his finger, while he was chopping the onion (Soğan doğrarken parmağını kesti.)

I haven’t finished my speaking. Don’t interrupt my word. (Konuşmamı henüz bitirmedim. Sözümü
kesme.)

A lot of animals died in the forest fire.(Birçok hayvan, orman yangınında öldü.)
The firm announced that it would raise employees’ salaries. (Firma, çalışanların maaşına zam
yapacağını açıkladı.)

First, we must make a plan. (İlk olarak plan yapmalıyız.)

Fish fat is very useful for the brain development of children. (Balık yağı, çocukların beyin gelişimi için
çok faydalıdır.)

Fishing is a relaxing activity. (Balık tutmak rahatlatıcı bir aktivitedir.)

These pants don’t fit me. (Bu pantolon bana uymuyor.)

He convinced us of his fitness for the task. (Bizi bu göreve uygun olduğuna ikna etti.)

She has five cats and a dog. (Beş kedisi, bir de köpeği var.)

Did you fix the radio? (Radyoyu tamir ettin mi?)

Turkish flag consists of red and white colours. (Türk bayrağı kırmızı ve beyaz renklerden oluşur.)

The flames were growing. (Alevler büyüyordu.)

People used to think that the earth was flat. (İnsanlar önceden dünyanın düz olduğunu düşünürdü.)

Pepper gives extra flavour to the sauce. (Biber, sosa ekstra bir lezzet katıyor. )

He was caught trying to flee the town. (Kasabadan kaçmaya çalışırken yakalandı.)

Lions are flesh-eating animals. (Aslanlar etle beslenen hayvanlardır.)

Can I cancel my tomorrow flight? (Yarınki uçuşumu iptal edebilir miyim?)

A bottle was floating in the water. (Bir şişe suyun üstünde yüzüyordu.)

The old man lives on the third floor. (Yaşlı adam üçüncü katta yaşıyor.)

I can’t stop the flow of blood. (Kan akışını durduramıyorum.)

I picked flowers for my mother. (Annem için çiçek topladım.)

Storks were flying in the sky as a covey. (Leylekler, gökyüzünde sürü halinde uçuyordu.)

I want you to focus on your own life. (Kendi hayatına odaklanmanı istiyorum)

How are you folks? (Nasılsınız millet?)

I think we are being followed. (Sanırım takip ediliyoruz.)

Answer the following question. (Sonraki soruyu cevapla.)

Do you like Chinese food? (Çin yemeklerini sever misin?)

The man is walking around the street in bare foot. (Adam, sokakta çıplak ayakla dolaşıyor.)
1091) football; (isim)

He plays in a professional football team. (Profesyonel bir futbol takımında oynuyor.)

We got a new armchair for the living room. (Oturma odasına yeni koltuk aldık.)

They forced him to tell everything he knows. (Bildiği herşeyi anlatması için ona baskı yaptılar.)

China has made a rapid progress in foreign trade. (Çin, yurt dışı ticaret konusunda hızlı bir ilerleme
kaydetti.)

He lost in the tropical forest. (Tropikal ormanda kayıp oldu.)

I will love you forever. (Seni sonsuza dek seveceğim.)

I forget to pay the bills. (Faturaları ödemeyi unuttum)

Leukemia is one of the most common forms of cancer. (Lösemi, kanserin en yaygın biçimlerinden
biridir.)

Wear your formal dress for tonight. (Bu gece için resmi kıyafetini giy.)

This is the formation of a rock. (Bu bir kaya oluşumu.)

The former president made striking statements in his speech. (Eski başkan, konuşmasında çarpıcı
açıklamalar yaptı.)

The chemical formula of water is H2O. (Suyun kimyasal formülü H2O’dur.)

He walked back and forth. (İleri geri yürüdü.)

He made a great fortune from this job. (Bu işten büyük bir servet elde etti.)

She took one step forward. (Öne doğru bir adım attı.)

Jack founded this textile factory in 1975. (Jack bu tekstil fabrikasıı 1975’te kurdu.)

Our foundation has strict rules. (Kurumumuzun katı kuralları vardır.)

Atatürk is the founder of Turkish Republic. (Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.)

She is four years old. (O, dört yaşında.)

He is the fourth son of a Brown family. (o, Brown ailesinin dördüncü oğludur.)

I bought a frame for the photo of my parents. (Ebeveynlerimin fotoğrafı için bir çerçeve satın aldım.)

We should handle this issue within this framework. (Konuyu bu çerçevede ele almalıyız.)

You can’t offer people to work for free.( İnsanlara ücretsiz çalışmlarını teklif edemezsin)

Freedom is the best feeling. (Özgürlük en iyi histir.)

The puppy was about the freeze outside so I took him in. (Yavru köpek dışarıda donmak üzeriydi o
yüzden onu içeri aldım.)

She took French lessons from a course. (Bir kurstan Fransızca dersleri aldı.)

The frequency of car accidents is because of recklessness. (Trafik kazalarının sık sık olmasının sebebi
dikkatsizliktir.)
There is a fequent bus service in our city. (Şehrimizde devamlı otobüs hizmeti var.)

You can find an aswer by checking frequently asked questions. (Sık sorulan soruları kontrol ederek bir
cevap bulabilirsin.)

The vegatables at the greengrocer are fresh. (Manavdaki sebzeler taze.)

Jane is one of my best friends. (Jane benim en iyi arkadaşlarımdan biridir.)

His manners towards me are very friendly. (Bana olan tavırları çok samimi.)

May our friendship last forever. (Arkadaşlığımız sonsuza dek sürsün.)

There is a letter for you from your brother. (Kardeşinden sana bir mektup var.)

The front of the bus was damaged. (Otobüsün ön tarafı hasar görmüş.)

I like summer fruits because they are fresh. (Yaz meyvelerini seviyorum çünkü onlar taze.)

The reason of her frustration is her failure. (Hüsranının nedeni başarısızlığıydı.)

Fuel prices has raised dramatically. (Benzin fiyatları büyük ölçüde arttı.)

The suitcase is full of her clothes. (Valiz, onun kıyafetleriyle dolu.)

I fully understan your situation. (Senin durumunu tamamen anlıyorum.)

Kids had fun at the birthday party. (Çocuklar doğum günü partisinde eğlendi.)

The function of this machine is to dry the clothes quickly. (Bu makinenin işlevi kıyafetleri kısa sürede
kurutmaktır.)

Natural disaster fund has helped many disaster victims. (Doğal afet fonu birçok afetzedeye yardımcı
oldu.)

Fundamental math education is important for development of intelligence. (Temel matematik eğitimi
zeka gelişimi için önemlidir.)

There is a huge funding gap in our company. (Şirketimizde büyük bir fon açığı var.)

People wear black at the funeral. (İnsanlar cenazede siyah giyer.)

The joke that Mike has told us yesterday was very funny. (Mike’ın dün bize anlattığı fıkra çok komikti.)

We renewed the furniture of our summer house. (Yazlığımızın eşyalarını yeniledik.)

David is good at dancing, furthermore he can also sing. (David dans etme konusunda iyi ,ayrıca şarkı
da söyleyebiliyor.)

Do you want to talk about your future plans? (Gelecek planların hakkında konuşmak ister misin?)

Our company has gained profit. (Şirketimiz kar elde etti.)

Our galaxy has many planets. (Galaksimizde birçok gezegen var.)

I have bought two paintings from the gallery. (Galeriden iki adet tablo aldım.)
They are training hard for the big game. (Büyük antrenman için sıkı antrenman yapıyorlar.)

The police has arrested the drug gang. (Polis uyuşturucu çetesini göz altına aldı.)

Generation gap is a big problem between parents and their children. (Kuşak farkı ebeveynler ve
çocuklar arasında büyük bir problem.)

Our garage has place for ten cars. (Garajımızda on araba için yer var.)

The children are playing in the garden. (Çocuklar, bahçede oynuyorlar.)

I dont love the smell of garlic. (Sarımsak kokusunu sevmiyorum.)

Hydrogen and oxygen are both known gases. (Hidrojen ve oksijen ikisi de bilinen gazlardır.)

Use the main gate to leave your belongings. (Eşyalarını bırakmak için ana kapıyı kullan.)

A large crowd gathered in the garden. (Büyük bir kalabalık bahçede toplandı.)

You should respect gay people. (Eşcinsel insanlara saygı duymalısın.)

He gazed at me for five minutes. (Beş dakika boyunca bana dik dik baktı.)

Careless use of the car may damage the gear. (Dikkatsiz araba kullanımı dişliye zarar verebilir.)

Gender discrimination is really a big problem. (Cinsiyet ayrımı gerçekten büyük bir sorun.)

I can sing well, it is in my genes. (Güzel şarkı söyleyebiliyorum, bu benim genlerimde var.)

The general opinion is that the performance was successful. ( Genel görüş, performansın başarılı
olduğu yönünde.)

I don’t generally watch TV. (Genel olarak televizyon izlemem.)

This power plant generates electricity.(Bu santral elektrik üretiyor.)

The new generation is spending their time with technological devices. (Yeni jenerasyon zamanını
teknolojik aletlerle geçiriyor.)

Genetic diseases can be foreseen. (Genetik hastalıklar önceden sezilebilir.)

He is exactly an English gentleman. (O tam bir İngiliz beyefendisi.)

He treated me so gently. (Bana çok kibarca davrandı.)

I learned German in Berlin. (Berlin’de Almanca öğredim.)

Gesture and mimics are important for communication. (Jest ve mimikler iletişim için önemlidir.)

Did you get tickets for the concert? (Konser için biletleri aldın mı?)

I saw a ghost in my dream. (Rüyamda hayalet gördüm.)

I was so scared when this giant animal was running towards us.(Bu kocaman hayvan bana doğru
koşmaya başlayınca korktum.)
I bought this gift from Paris. (Bu hediyeyi Paris’ten aldım.)

Mozart is a very gifted composer. (Mozart çok yetenekli bir besteci.)

The girl was sitting alone in the class. (Kız, sınıfta yalnız başına oturuyordu.)

I have so many girlfriends but one of them is very special to me. (Birçok kız arkadaşım var ama
onlardan biri benim için çok özel.)

She gave a nice watch as present. (Bana hediye olarak güzel bir saat verdi.)

This is the best present that is given to me. (Bu bana verilmiş en iyi hediye.)

I am glad to see you. (Seni gördüğüme memnun oldum.)

She glanced around the room. (Odaya göz gezdirdi.)

Don’t put the glass on the edge of the table. (Bardağı masanın kenarına koyma.)

Our company take a more global approach to the problem. (Şirketimiz, bu soruna daha küresel bir
açıdan bakıyor.)

Wear your glove and hat, it is cold outside. (Eldivenlerini ve şapkanı tak dışarısı soğuk.)

She went to see her mother last week. (Geçen hafta annesini görmeye gitt.)

Our main goal must be the preservation of the environment. (Asıl hedefimiz çevrenin korunması
olmalıdır.)

Oh my God, it is unbelievible. (Aman Tanrım bu inanılmaz.)

I liked your gold bracelet. (Altın bileziğini beğendim.)

Her doll has golden hair. (Oyuncak bebeğinin altın sarısı saçları var.)

We play golf every Sunday. (Her Pazar golf oynarız.)

Sorry, my German is not very good. (Üzgünüm, Almancam çok iyi değil.)

The government has announced that the necessary precautions were taken. (Hükümet, gerekli
önlemlerin alındığını açıkladı.)

A new governer was assaigned in October. (Ekim ayında yeni bir vali atandı.)

She grabbed my hand and ran. (Elimi tuttu ve koştu.)

I got good grades on my exams. (Sınavlarımdan iyi dereceler aldım.)

I gradually got well.(Yavaş yavaş iyileştim.)

She graduated from highschool in 1992. (1992 yılında liseden mezun oldu.)

Turkey’s grain export has raised. (Türkiye’nin tahıl ihracatı arttı.)

I was not a very grand mansion. (Çok ihtişamlı bir köşk değildi.)
Her grandfather bought her a new bike as present. (Büyükbabası ona hediye olarak yeni bir bisiklet
aldı.)

Our grandmother is living with us. (Büyükannemiz bizimle yaşıyor.)

My request was granted. (Ricam kabul edildi.)

Keep off the grass. (Çimlere basmayınız.)

There were faded flowers on the grave.(Mezarın üstünde solmuş çiçekler vardı.)

We saw a gray bear in the forest. (Ormanda gri bir ayı gördük.)

It is a great pleasure for me to be with you. (Sizlerle birlikte olmak benim için büyük bir onur.)

You did me the greatest favour ever. (Bana şimdiye kadarki en büyük iyiliği yaptın.)

He was wearing a green jacket. (Yeşil bir ceket giyiyordu.)

We bought some fruits and vegetables from the grocery. (Marketten biraz meyve ve sebze aldık.)

I saw something fall to the ground. (Yere bir şeyim düştüğünü gördüm.)

A group of girls were playing in the park. (Bir grup kız parkta oyun oynuyordu.)

He grew up in a rich family. (Zengin bir ailede büyümüştü.)

There is a growing demand to tobacco products. ( Tütün ürünlerine artan bir talep var.)

The policies aim at sustaining economic growth. (Politikalar ekonomik büyümeyi sürdürmeyi
amaçlıyor.

He guaranteed me that it would never happen again. (Bunun bir daha olmayacağına dair bana garanti
verdi.)

Three guards are waiting in front of the prison. (Hapishanenin önünde üç gardiyan bekliyor.)

I guess you know the answer. (Sanırım cevabı biliyorsun.)

We arranged room for our guests. (Misafirlerimiz için oda ayarladık.)

The guide informed us about the ancient city. (Rehber, bizi antik kent hakkında bilgilendirdi.)

We have very strict guidelines here. (Burada çok katı prensiplerimiz vardır.)

She felt guilty for behaviours last night. (Dün geceki hareketlerinden dolayı suçlu hissediyor.)

John was killed with a gun. (John, bir tabanca ile öldürüldü.)

Who is this guy? (Bu adam kim?)

You should change your eating habits. (Yeme alışkanlıklarını değiştirmelisin.)

The penguins’ natural habitat is antarctic. (Penguenlerin doğal yaşam alanı güney kutbudur.)

The girl had a long, curly hair. (Kızın, uzun kıvırcık saçları vardı.)
One and a half hour will be enough for the exam. (Sınav için bir buçuk saat yeterli olacaktır.)

The queen greeted her guests in the main hole. (Kraliçe, misafirlerini büyük salonda selamladı.)

Put your hand up if you want to answer. (Cevap vermek istiyorsanız elinizi kaldırın.)

Only a handful of people were there. (Yalnızca bir avuç insan oradaydı.)

She is very good at handling the problems. (Problemleri idare etmek konusunda çok iyidir.)

She hung up her shirt, then closed the closet. (Gömleğini astı ve sonra dolabın kapağını kapadı.)

I don’t know when this happened. (Bunun ne zaman olduğunu bilmiyorum.)

We are happy to see you. (Seni gördüğümüz için mutluyuz.)

He studied very hard to pass the exam. (Sınavı geçmek için çok çalıştı.)

I can hardly breathe, call an ambulance. (Güçlükle nefes alabiliyorum, ambulansı ara.)

His hat was too big and funny. (Şapkası çok büyük ve gülünçtü.)

He hates making mistakes. (Hata yapmaktan nefret eder.)

I don’t have enough money to buy this coat. (Bu paltoyu almak için yeterli param yok.)

She has a big brown hat on his head. (Başında büyük kahverengi bir şapka var.)

Write the headline in capital letters. (Başlığı büyük harflerle yaz.)

The party’s headquarters is in Ankara. (Partinin genel merkezi Ankara’da.)

Smoking can seriously damage your health. (Sigara içmek sağlığınıza ciddi zarar verebilir.)

The old lady seemed healty in spite of her age. (Yaşlı bayan yaşına rağmen sağlıklı görünüyordu.)

Didn’t you hear what I said? (Ne dediğimi duymadın mı?)

Hearing his voiced irritated me. (Onun sesini duymak beni sinirlendirdi.)

The patient’s heart stopped suddenly. (Hastanın kalbi birden durdu.)

The house is heated by central heating system. (Ev, merkezi ısıtma sistemi ile ısıtılmaktadır.)

This place is like a heaven on earth. (Burası dünya üzerindeki cennet gibi bir yer.)

I is raining heavily for hours. (Saatlerdir şiddetli biçimde yağmur yağıyor.)

I could barely carry the heavy suitcase. (Ağır valizi güçlükle taşıyabildim.)

She generally prefers shoes with high heel. (Genellikle yüksek topuklu ayakkabıları tercih eder.)

The building is almost 10 meters high. (Bina yaklaşık 10 metre yüksekliğinde.)

He was finally found by a police helicopter. (Nihayetinde polis helikopteri tarafından bulundu.)

Her friends made her life hell. (Arkadaşları, onun hayatını cehenneme çevirdi.)
Hello, is there anybody? (Merhaba, kimse var mı?)

We shoul help each other these days. (Böyle günlerde birbirimize yardım etmeliyiz.)

You could be more helpful. (Daha çok yardımcı olabilirdin.)

Did you buy her an expensive bag? (Ona pahalı bir çanta mı aldın?)

Here is the money you want. (İstediğin para burada.)

Our traditions are the most heritage. (Geleneklerimiz en önemli mirastır.)

He saved my life like a hero. (Bir kahraman gibi hayatımı kurtardı.)

She is very proud of herself. (Kendisi ile gurur duyuyor.)

Hey, what are you doing here ? (Hey burada ne yapıyorsun?)

Hi, how are you? (Selam, nasılsın?)

Don’t hide your feelings. (Duygularını gizleme.)

Mount Ağrı is the highest mountain in Turkey. (Ağrı Dağı Türkiye’deki en yüksek dağdır.)

This report highlights the major problems. (Bu rapor önemli sorunların altını çiziyor.)

I think he is highly educated person. (Bence o, oldukça eğitimli bir kişi.)

Use the highway to get there fast. (Oraya hızlı varmak için otobandan git.)

We ran down the hill. (Tepeden aşağı koştuk.)

Did you see him last night? (Dün gece onu gördün mü?)

He introduced himself. (Kendisini tanıttı.)

He broke his hip bone skiing. (Kayak yaparken kalça kemiğini kırdı.)

We hired a car for our family trip. (Aile gezimiz için bir araba kiraladık.)

Tim sold his motorbike. (Tim, motosikletini sattı.)

Professor Ortaylı is an expert historian. (Profesör Ortaylı uzman bir tarihçidir.)

We saw the great historic monument of the city. (Şehrin büyük tarihi anıtını gördük.)

This building has an historical importance. (Bu binanın tarihsel önemi var.)

Discover of the fire is a turning point in human history. (Ateşin buluşu, insanlık tarihinde bir dönüm
noktasıdır.)

The bus hit a parked vehicle. (Otobüs, park halindeki bir araca çarptı.)

She was holding her baby in her arms. (Bebeğini kollarının arasında tutuyordu.)

My father dug a deep hole in the garden.(Babam bahçeye büyük bir çukur kazdı.)
We are planning to go Maldives for holiday. (Tatil için Maldivlere gitmeyi planlıyoruz.)

Did you read the Holy Bible? (Kutsal İncil’i okudun mu?)

I forgot my umbrella at home. (Şemsiyemi evde unuttum.)

We saw a homeless man on the corner. (Köşede evsiz bir adam gördük.)

I am completely honest about my feelings. (Hislerim konusunda tamamıyle dürüstüm.)

Honey, did you miss mi? (Canım beni özledin mi?)

It is a great honor to be invited here. (Buraya davet edilmiş olmak büyük onur.)

Whatever happens, don’t lose your hope. (Her ne olursa olsun, umudunu kaybetme.)

A ship appeared on the horizon. (Ufukta bir gemi göründü.)

Her eyes were wide with horror. (Gözleri korkuyla açılmıştı.)

Are you afraid of riding horse? (At binmekten korkar mısın?)

You have to go to hospital for treatment. (Tedavi için hastanaye gitmelisin.)

As a host, you should introduce us to the other guests. (Ev sahibi olarak bizi diğer misafirlerle
tanıştırmalısın.)

It is hot today, let’s go swimming. (Bugün hava sıcak, yüzmeye gidelim.)

We stayed at a hotel in the center of Paris. (Parisin merkezinde bir otelde kaldık.)

It takes one hour to get there. (Oraya gitmek bir saat alır.)

Sarah having a party at her home. (Sarah evinde parti veriyor.)

Most households own at least one car. (Her hanenin en az bir arabası var.)

The government is planning to build more affordable housing. (Hükümet, daha çok bütçeye uygun
konut inşa etmeyi planlıyor.)

How are you feeling now? (Şimdi nasıl hissediyorsun?)

It’is already April, however it is very cold. (Nisan ayındayız ama hava çok soğuk.)

There was a huge crowd at the concert hall. (Konser salonunda çok büyük bir kalabalık vardı.)

This plant is not fit for human consumption. (Bu bitki insanların tüketmesi için uygun değildir.)

She has no sense of humor. (Onun hiç mizah anlayışı yok.)

This watch is worth a several hundred dollars. (Bu kol saati birkaç yüz dolar değerinde.)

Are you really hungry? (Gerçekten aç mısın?)

The hunter was alert to every sound and movement. (Avcı her sese ve harekete karşı tetikteydi.)
They went deer hunting. (Onlar, geyik avına çıktılar.)

You heart my feeling. (Duygularımı incittin.)

She has been living apart from her husband for 2 months. ( 2 aydır kocasından ayrı yaşıyor.)

This hypothesis explains so many facts. (Bu kuram bir çok gerçeği açıklıyor.)

She and I are close friends. (O ve ben yakın arkadaşız.)

The was ice on the roofs. (Çatıların üstünde kar vardı.)

The police was able to identify the attacker. (Polis, saldırganın kimliğini tespit edebildi.)

She is the ideal candidate for us. (O, bizim için ideal bir aday.)

Each product has a number for easy identification. (Her ürünün kolay tanılamak için bir numarası
var.)

She was able to identify the attacker. (O, saldırganın kimliğini saptayabildi.)

The police was able to identify the attacker. (Polis, saldırganın kimliğini tespit edebildi.)

Can you give us some examples for the basic essential of life, i.e. Housing and water ? (Bize yaşam için
gerekli olan şeyler, yani barınma ve su gibi şeylere örnek verebilir misin?)

If you see Rachel, tell that I called her last night. (Rachel’ı görürsen onu dün gece aradığımı söyle.)

He ignored me like we hadn’t met. (Hiç tanışmamışı gibi beni görmezden geldi.)

I felt ill after the meal. (Yemekten sonra hasta olduğumu hissetttim.)

It is illegal to park here. (Buraya park etmek yasak.)

He died after a long illness. (Uzun bir hastalıktan sonra öldü.)

To illustrate my point, I will show you a picture. (Demek istediğim şeyi örneklemek için size bir resim
göstereceğim.)

The company is trying to improve its image. (Şirket, imajını geliştirmeye çalışıyor.)

Little boy has an interesting imagination. (Küçük çocuğun ilginç bir hayal dünyası var.)

Close your eyes and imagine that you are in a forest. (Gözlerini kapat ve bir ormanda olduğunu hayal
et.)

The medicine had an immediate affect. (İlaç hemen etki gösterdi.)

He answered all questions immediately. (Bütün soruları çabucak cevapladı.)

America is full of immigrants. (Amerika göçmenlerle dolu bir ülke.)

There is a rise in immigration in Asia. (Asya kıtasında göç oranında artış var.)

Her speech made an impact on everyone. (Konuşması, herkeste etki yaptı.)

The implementation of the new system was a great success. (Yeni sistemin uygulanması büyük
başarıydı.)

Think very carefully of all the implication. (Bütün çıkarımları dikkatlice düşün.)

Are you implying that I am a liar? (Benim yalancı olduğumu mu ima ediyorsun?)

This matter has a great importance for us. (Bu konunun bizim içi büyük önemi var.)

Money is not more important than health. (Para, sağlıktan daha önemli değildir.)

A new tax was imposed on fuel. (Yakıta yeni vergi yüklendi.)

It is impossible to make him happy. (Onu mutlu etmek imkansız.)

He impressed me with his honesty. (Dürüstlüğüyle beni etkiledi.)

My first impression of him was negative. (Onunla ilgili ilk izlenimim olumsuzdu.)

The dance group displayed an impressive performance. (Dans grubu etkileyeci bir performans
sergiledi.)

You need to improve your English for a better job. (Daha iyi bir iş için İngilizceni geliştirmen gerekiyor.)

There is great improvement in your work. (Yaptığın işte büyük bir ilerleme var.)

There are toys in these box. (Bu kutuda oyuncaklar var.)

There is no incentive for people to save fuel. (İnsanları yakıt tasarrufuna teşvik etmiyolarlar.)

I will never forget this horrible incident. (Bu korkunç olayı asla unutmayacağım.)

This price icludes tax. (Bu fiyata vergi dahildir.)

Jane speaks four languages including Chinese. (Jane, Çince dahil dört dil konuşuyor.)

Living on a small income is hard. (Düşük gelir ile yaşamak zor.)

The company was incorporated in 2006. (Şirket 2006 yılında anonimleşti.)

We need to increase productivity. (Verimliliği artırmamız gerekiyor.)

Increased migration have caused unplanned urbanization. (Artan göç, çarpık kentleşmeye yol açtı.)

We are shping our production plan according to increasing demand. (Üretim planımızı artan talebe
göre şekillendiriyoruz.)

It is becoming increasingly clear that she is responsible for everything. (Onun her şeyin sorumlusu
olduğu artarak belirgin hale geliyor.)

The party was incredible. (Parti olağanüstüydü.)

Indeed, I would like to help you. (Aslında, sana yardım etmek isterim.)

Independence day was celebrated across the country. (Bağımsızlık günü tüm ülkede kutlandı.)
Living in a seperate house from my family made me more independent. (Ailemden ayrı bir evde
yaşamak beni daha özgür kıldı.)

Subject indexes are available on computer. (Konu dizinleri bilgisayarda mevcut.)

We ate Indian food in a restaurant called ‘Asian Food Center’. (‘Asya Yemekleri Merkezi’ isimli bir
restoranda hint yemeği yedik.)

The research indicates that male population is growing faster. (Araştırma, erkek nüfusunun daha hızlı
arttığını gösteriyor.)

There are clear indications that the export is increasing. (İthalatın arttığına dair açık göstergeler var)

Each individual has rights and responsibilities. (Her bireyin hakları ve sorumlulukları vardır.)

Industrial revolution began in England. (Sanayi devrimi İngiltere’de başladı.)

The government should invest more money in steel industry. (Hükümet, çelik sanayisine daha çok
para yatırımı yapmalı.)

They brought their infant son to the hospital. (Küçük oğullarını hastaneye getirdiler.)

The baby was exposed to inflaction because of poor conditions. (Bebek kötü koşullar nedeniyle
enfekiyona maruz kaldı.)

Inflation is currently running at 2%. (Şu sıralar enflasyon %2 lerde seyrediyor.)

His parents no longer have any influnce over him. (Ailesinin artık onun üzerinde bir etkisi yok.)

Please inform me if he comes here. (Lütfen o buraya gelirse beni haberdar et.)

You can get further information from the information office. (Danışma ofisinden daha fazla bilgi
alabilirsiniz.)

Our shampoo contains only natural ingredients. (Şampuanımız yalnızca doğal bileşimleri içerir.)

What initial is it, Mr. Brown? ‘It’s J, J for John. (İsminiz baş harfi nedir Bay Brown? ‘J, John’un J’si.)

Initally, the machine worked well. (İlk başta makine iyi çalıştı.)

I consider this to be a good initiative. (Bunu iyi bir girişim olarak kabul ediyorum.)

One player is out of the team because of innjury. (Bir oyuncu sakatlık nedeniyle takım dışında.)

He has inflammation in the inner ear. (İç kulağında iltihap var.)

She was founded innocent. (O, suçsuz bulundu.)

During the public inquiry, questions were asked to different people. (Halk araştırması süresince farklı
insalara sorular soruldu.)

The door is locked from the inside. (Kapı içeriden kilitli.)

She is writer with great insight. (

Don’t insist, I don’t want to go. (Israr etme gitmek istemiyorum.)

He inspired generations with his thoughts. (Düşünceleriyle nesillere ilham verdi.)

Use the CD to install this program. (Programı yüklemek için CD’yi kullan.)

What would you do, for instance, if you found money on the road? (Örneğin yolda para bulsan ne
yapardın?)

She went by train instead of car. (Araba yerine trenle gitti.)

John works for a financial institution. (John, bir finans kurumu için çalışıyor.)

The institutional reforms have affected the whole country positively. (Kurumsal reformlar tüm ülkeyi
olumlu etkiledi.)

Follow the instructions on the paper. (Kağıttaki yönergeleri takip ediniz.)

My driving instructor is really very patient. (Sürücü eğitmenim gerçekten çok sabırlı.)

She can play three different musical instrument. (Üç farklı müzik aleti çalabiliyor.)

Do you have health insurance? (Sağlık sigortanız var mı?)

Uncle George is very intellectual. (George amca çok entelektüel biridir.)

He didn’t have the intelligence to answer the easiest question. (En kolay soruyu cevaplayacak kadar
bile zekası yoktu.)

I don’t intend staying long. (Uzun süre kalmak niyetinde değilim.)

The manager is under intense pressure to resign. (Müdür, istifa etmesi için yoğun baskı altında.)

The pain intensity has increased. (Ağrının şiddeti arttı.)

It was not my intention to hurt you. (Niyetim seni incitmek değildi.)

The interaction between characters makes this story interesting. (Karakterler arasındaki etkileşim bu
hikayeyi ilginç kılıyor.)

The bank gave the credit at 5% interest. (Banka, krediyi %5 faizle verdi.)

I am very interested in history. (Tarihle çok ilgiliyimdir.)

He saw many interesting places during his trip. (Gezi süresince birçok ilginç yer gördü.)

The skeleton serves to protect the internal organs. (İskelet, iç organları korumaya hizmet eder.)

A new international airport was built last year. (Geçen yıl yeni bir uluslararası havaalanı yapıldı.)

The internet connection here is not very strong. (Buradaki internet bağlantısı çok güçlü değil.)

I don’t know how to interpret her words. (Onun sözlerini nasıl yorumlayacağımı bilemiyorum.)

This subject is open to interpretation. (Bu konu yorumlamaya açık.)

The police’s intervention stopped him from robbing the bank. (Polis müdahalesi onun bankayı
soymasını engelledi.)
He has a job interview next week. (Gelecek hafta bir iş görüşmesi var.)
The whale dived into the water. (Balina suyun içine daldı.)

Let me introduce myself. (İzin verin kendimi tanıtıyım.)

The introduction part was brief but excellent. (Giriş bölümü kısa ancak mükemmeldi.)

This documentary is about Viking invasion of Paris. (Belgesel, Vikingler’in Paris istilasını konu alıyor.)

It is a good time to invest in the currency. (Dövize yatırım yapmak için iyi bir zaman.)

Police are investigating links between the murders. (Polis, katiller arasındaki ilişkileri soruşturuyor.)

John is still under investigation. (John hala soruşturma altında.)

The investigator suspected John of being the murderer. (Dedektif, John’un katil olmasından
şüphelendi.)

Our country needs more investment in education. (Ülkemizin eğitim alanında daha çok yatırıma
ihtiyacı var.)

Foreign investors withdrew their money from the company. (Yabancı yatırımcılar paralarını şirketten
çekti.)

They have invited me to go to holiday with them. (Beni onlarla birlikte tatil yapmaya davet ettiler.)

I don’t want to involve you in this matter. (Seni bu işe dahil etmek istemiyorum.)

She was deeply involved in politics. (Önceden politikayla oldukça ilgiliydi.)

I’ve heard of his involvement in crime. (Onun suça dahil olduğunu duydum.)

He has a collection of Iraqi carpets. (Onun Irak halilarından oluşan bir koleksiyonu var.)

Can I have a cup of Irish coffee? (Bir fincan İrlanda kahvesi alabilir miyim?)

I hate ironing shirts. (Gömlekleri ütülemekten nefret ediyorum.)

The wedding was according to Islamic traditions. (Düğün İslami geleneklere göre yapıldı.)

Imagine that you are lost in an island. (Bir adada kaybolduğunu hayal et.)

Israeli authors are famous in America. (İsrailli yazarlar Amerika’da ünlüler.)

He usually talks about political issues. (Genellikle siyasi konular hakkında konuşur.)

The car is not in the garage. Did you see it? (Araba garajda değil. Onu gördün mü?)

She cooked us Italian food. (Bize İtalyan yemeği yaptı.)

What is the second item on the list? (Listedeki ikinci madde nedir?)

The baby threw its toy on the floor. (Bebek, oyuncağını yere fırlattı.)

The machine works by itself. ( Makine kendi kendine çalışır.)

He has to wear a jacket and tie to work. (İş için ceket giymesi ve kravat takması gerekiyor.)
He has been released from jail. (Cezaevinden serbest bırakıldı.)

She can speak Japanese fluently. (O, Japonca’yı akıcı biçimde konuşabiliyor.)

The accident happened as the jet was about to take off. (Kaza, jet havalanmak üzereyken meydana
geldi.)

In commerce, Jews have a reputation. (Ticaret alanında yahudiler meşhurdur.)

This place has a large Jewish population. (Burası büyük bir yahudi nüfusuna sahip.)

Did they offer you the job? (Sana iş teklifi ettiler mi?)

She have joined an aerobics course. (Aerobik kursuna üye oldu.)

They were joint owners of the company. (Onlar şirketin ortak sahipleriydi.)

No one laughed at his joke. (Hiç kimse onun şakasına gülmedi.)

She kept a journal during her travels. (Seyahatleri boyunca günlük tuttu.)

A journalist should expose the truth. (Bir gazeteci gerçekleri ortaya çıkarmalıdır.)

Did you have good journey? (Seyehatiniz iyi geçti mi?)

They were dancing with joy. (Neşeyle dans ediyorlardı.)

The judge sentenced him to ten years in prison. (Yargıç, onu on yıllık hapis cezasına çarptırdı)

I don’t want to make a judgement about the situation. (Bu durum hakkında bir yargıda bulunmak
istemiyorum.)

Two apple juices please. (İki tane elmalı meyve suyu lütfen.)

The children were jumping on the sofa. (Çocuklar divanın üstünde zıplıyordu.)

He is junior to me. (O benden yaşça küçük.)

The jury found John guilty. ( Jüri, John’u suçlu buldu.)

I have just heard the news. (Haberleri az önce duydum.)

We are demanding justice. (Biz, adalet talep ediyoruz.)

You don’t need to justify yourself to anyone. (Kendini kimseye karşı savunmaya ihtiyacın yok.)

She always keeps her room clean. (Odasını her zaman temiz tutar.)

Where did you put the car keys? (Araba anahtarlarını nereye koydun?)

The baby kicked for the first time. (Bebek ilk kez tekme attı.)

How are the kids? (Çocuklar nasıl?)

Five people were killed in the crash. (Çarpışmada beş kişi öldü.)
Police has hunted his killer. (Polis, onun katilini yakaladı.)

He is one of the perpetrators of the mass killing. (O, toplu öldürmenin faillerinden biri.)

He likes listening different kind of music. (Farklı müzik türlerini dinlemeyi sever.)

Lion is known as the king of forest. (Aslan, ormanın kralı olarak bilinir.)

She kisses her mother everynight and wishes goodnight. (Her gece annesini öper ve iyi geceler
diler.)

She is preparing meal in the kitchen. (O, mutfakta yemek hazırlıyor.)

I injured my knee when I fell. (Düştüğümde dizimi yaraladım.)

Clean the knives and forks, please. (Bıçakları ve çatalları temizle lütfen.)

He knocked three times and came in. (Kapıyı üç kez çaldı ve içeri girdi.)

Do you know the address where he lives? (Onun yaşadığı adresi biliyor musun?)

He has a wide knowledge of music. (Geniş bir müzik bilgisi var.)

He works as a lab technician in a hospital. (O, bir hastanede labratuvar teknisyeni olarak çalışıyor.)

The date of expiry is on the label. (Son kullanma tarihi etiketin üzerinde.)

The company is trying to keep down labor cost. (Şirket, işçilik maliyetini düşürmeye çalışıyor.)

The laboratory is equipped with the latest devices. (Laboratuvar son model cihazlarla donatılmış
durumda.)

He lacks confidence. (Onun özgüven eksikliği var.)

There is a lady waiting to see you. (Sizi görmek için bekleyen bir hanımefendi var.)

We saw different kinds of fishes under the lake. (Gölün altında farklı türlerde balıklar gördük.)

The elephant is the biggest living land animal. (Fil, yaşayan en büyük kara hayvanıdır.)

She took a picture of the amazing landscape. (Büyüleyici manzaranın fotoğrafını çekti.)

Everyone should learn a foreign language. (Herkes bir yabancı dil öğrenmelidir.)

The boy sit on his father’s lap in the car. (Çocuk, arabada babasının kucağına oturdu.)

They built a hotel on a large area. (Büyük bir alan üzerine otel inşa ettiler.)

It depends largely on luck. (Bu, büyük ölçüde şansa bağlı.)

I saw him last summer. (Onu geçen yaz gördüm.)

The church was built in the late 1890s. (Kilise 1890ların sonunda inşa edildi.)

See you later. (Daha sonra görüşürüz.)

There are so many Latin terms in the article. (Makalede çok sayıda latince terim var.)
The latter point is more important. (İkinci kısım daha önemli.)

He always makes me laugh with her jokes. (Şakalarıyla beni her zaman güldürür.)

The new satellite will be launched in June. (Yeni uydu haziranda fırlatılacak.)

You have to obey laws. (Yasalara uymak zorundasın.)

We should mow the lawn before winter come. (Kış gelmeden çimleri biçmeliyiz.)

She filed a lawsuit against the company she worked at before. (Önceden çalıştığı şirkete dava açtı.)

Can you recommend me an experienced lawyer? (Bana deneyimli bir avukat tavsiye eder misin?)

She laid the baby on its cradle. (Bebeği beşiğine yatırdı.)

How many layers have the atmosphere? (Atmosferin kaç tabakası vardır?)

If he leads, I will follow. (Eğer o öncülük ederse takip ederim.)

Atatürk was the leader of Turkish Republic. (Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin lideriydi.)

We can manage this work with strong leadership. (Bu işi güçlü bir liderlikle başarabiliriz.)

He played a leading role during the war. (Savaş sürecinde öncü rol oynadı.)

The trees came into leaf. (Ağaçlar yapraklandı.)

Our team plays in the football league. (Takımımız futbol liginde oynuyor.)

Do not lean on the door. (Kapıya yaslanmayınız.)

If you want to learn a language, you should practice. (Eğer bir dili öğrenmek istiyorsan, pratik
yapmalısın.)

There is no end to learning. (Öğrenmenin sonu yoktur.)

He is wprking well, even though he has the least experience. (En az onun tecrübesi olmasına rağmen
iyi çalışıyor.)

Is your jacket real leather? (Ceketin hakiki deriden mi yapılmış?)

She left home without saying a goodbye. (Hoşçakal demeden evi terketti.)

I broke my left arm. (Sol kolum kırıldı.)

A dog bit his leg. (Bacağını bir köpek ısırdı.)

He left his nephew a small legacy. (O, yeğenine küçük bir miras bıraktı.)

Drug use is not legal in most of the countries. (Uyuşturucu kullanımı çoğu ülkede yasal değil.)

Have you heard about the legend of King Arthur? (Kral Arthur efsanesini hiç duydun mu?)

The legislation is still in draft form. (Yasa hala taslak halinde.)

According to law, this is quite legitmate. (Yasalara göre bu gayet meşru.)

I like lemon in salad. (Salatada limonu severim.)

Meter is a measure of length. (Metre, bir uzunluk ölçüsüdür.)

She has less money than her sister. (Kardeşinden daha az parası var.)

Our first lesson on Monday is English. (Pazartesi günü ilk dersimiz İngilizce.)

His parents won’t let him go abroad. (Anne babası yurtdışına gitmesine izin vermeyecek.)

They used write letter each other. (Eskiden birbirlerine mektup yazarlardı.)

My speaking level is weak but I can write well. (Konuşma düzeyim zayıf ancak iyi yazabilirim)

The Liberal Party has won the elections. (Liberal parti seçimleri kazandı.)

I borrowed a book from the school library. (Okul kütüphanesinden kitap ödünç aldım.)

This license is no longer valid. (Bu lisans artık geçerli değil)

The cat is lying by the fire. (Kedi, ateşin yanında uzanıyor.)

The time is short between life and death. ( Yaşamla ölüm arasında kısa bir zaman var.)

Regular exericise is a part of healthy lifestyle. (Düzenli egzersiz, sağlıklı yaşam biçimin bir parçasıdır.)

During his lifetime, he had witnessed two world wars. (Ömründe, iki dünya savaşına tanıklık etmişti.)

I can’t lift this box. Can you help me? (Bu kutuyu kaldıramıyorum. Bana yardım edebilir misin?)

The light of the candle brightened the room. (Mumun ışığı odayı aydınlattı.)

Do you like skiing? (Kayak yapmayı sever misin?)

Tickets are likely to be expensive. (Biletler muhtemelen pahalıdır.)

Her dreams have no limit. (Onun hayallerinin sınır yok.)

No one would accept limitation on their freedom. (Kimse özgürlüğünün kısıtlanmasını kabul etmezdi.)

We managed great things in limited time. (Sınırlı sürede büyük şeyler başardık.)

Do not cross the yellow line. (Sarı çizgiyi geçmeyiniz.)

There is a direct link between smoking and heart diseases. (Sigara içmek ve kalp hastalıkları arasında
doğrudan bir bağlantı vardır.)

She kissed him on his lips. (Onu dudaklarından öptü.)

Is your name on the list? (Adın listede var mı?)

The students listened their teacher carefully. (Öğrenciler, öğretmenlerini dikkatle dinlediler.)

This sentence can’t be literally translated. (Bu cümle harfiyen çevrilemez.)

Geoffry Chaucer turned English into a literary language. (Geoffry Chaucer İngilizce’yi edebi bir dil
haline getirmiştir.)

I have read many major work of English literature. (İngiliz edebiyatının önemli edebiyat eserlerini
okudum.)

His little brother is five years old. (Küçük oğlan kardeşi beş yaşında.)

They live in a big house. (Büyük bir evde yaşıyorlar.)

There is no living for people in poles. (Kutuplarda insanlar için hayat yoktur.)

The truck waited at the warehouse to pick up its load. (Kamyon, deponun önünde yükünü almak için
bekledi.)

It took five years to rapay my loan to him. (Ona borcumu ödemem beş yılımı aldı.)

It is difficult to understand the local dialect. (yerel lehçeyi anlamak zor.)

Police couldn’t locate the suspect. (Polis, şüphelinin yerini tespit edemedi.)

What is the exact location of the plain? (Uçağın kesin konumu nedir?)

Did you lock the door? (Kapıyı kilitledin mi?)

It’s the world’s longest tunnel. (O, dünyanın en uzun tüneli.)

The public is complaning about long term unemployment. (Halk, uzun süreli işsizlikten yakınıyor.)

Look at those horses! (Şu atlara bak!)

She wears loose clothes to hide her belly. (Göbeğini saklamak için bol kıyafetler giyer.)

I’ve lost my phone. (Telefonumu kaybettim.)

Your husband’s death is a great loss. (Kocanızın ölümü büyük bir kayıp.)

He lost money in gambling. (Kumarda para kaybetti.)

I heard a lot about you. (Senin hakkında çok şey duydum.)

There is still lots of food in the fridge. (Buzdolabında hala bir sürü yiyecek var.)

The music was very loud, I couldn’t hear you. (Müzik çok gürültülüydü, seni duyamadım.)

Their love was love at the first sight. (Onların aşkı, ilk görüşte aşktı.)

She is a lovely and nice young lady. (O, sevimli ve hoş bir genç bayan.)

He admitted that he used to be her lover. (Eskiden onun sevgilisi olduğunu itiraf etti.)

They were eating around a low table. (Alçak bir masanın etrafında yemek yiyorlardı.)

Her lower lip trembled in fear. (Alt dudağı korku içerisinde titredi.)

She wished me good luck for the job interview. (Bana iş görüşmem için iyi şanslar diledi.)
This is your lucky day! Wish something. (Bugün senin şanslı günün! Bir şeyler dile.)

I usually take a nap after lunch. (Genellikle öğle yemeğinden sonra biraz kestiririm.)

Smoking is one of the main causes of lung cancer. (Sigara içmek, akciğer kanserinin başlıca
nedenlerindendir.)

Machines have replaced human labour in industry. (Sanayide, makineler insan gücünün yerine geçti.)

I’ll go mad if I have to wait my lunch much longer. (Eğer yemeğimi daha fazla beklemek zorunda
kalırsam deliye döneceğim.)

She likes reading fashion magazines. (Moda dergileri okumayı sever.)

I will check if there is any letter for me. (Benim için mektup var mı diye postamı kontrol edeceğim.).)

The manager’s office is in the main building. (Müdürün odası ana binada.)

The people in the fair were mainly foreign guests. (Fuardaki insanlar genel olarak yabancı konuklardı.)

Azerbaijan and Turkey have always maintained close relations. (Azerbaycan ve Türkiye daima yakın
ilişkilerini sürdürmüşlerdir.)

He learnt car maintenance. (O, araba tamiri yapmayı öğrendi.)

We have encountered major problems. (Büyük problemlerle karşı karşıya kaldık.)

Majority of the people is happy with their lives. (İnsanların çoğu hayatlarından mutlular.)

You should make your plans before Christmas. (Noel’den önce planlarını yapmalısın.)

He is an excellent instrument maker. (O, mükemmel bir entstrüman yapıcısıdır.)

Use cream to clean your makeup. (Makyajını temizlemek için krem kullan.)

All the participants were male. (Katılımcıların hepsi erkekti.)

Let’s go to the mall. (Alışveriş merkezine gidelim.)

Men and women have equal rights. (Erkekler ve kadınlar eşit haklara sahiptirler.)

He managed this project successfully. (Bu projeyi başarı ile yönetti.)

The hotel management was so rude that they did not give my money back. (Otel yönetimi o kadar
kabaydı ki paramı geri vermediler.)

Our manager set a meeting yesterday. (Müdürümüz dün toplantı düzenledi.)

His manner was agressive. (Agrasif bir tutumu vardı.)

Japan is know as the major manufacturer of technology. (Japonya, önemli bir teknoloji üreticisi
olarak bilinir.)

Manufacturing industry was affected by the economic crisis. (İmalat endüstrisi ekonomik krizden
etkilendi.)
I’ve got too many works to do. (Yapacak bir yığın işim var.)

The map helped us to find our way. (Harita yolumuzu bulmamıza yardımcı oldu.)

Leave a margin on the left. (Solda boşluk bırak.)

Mark the words that you don’t know the meaning. (Anlamını bilmediğin kelimeleri işaretle.)

She bought some fruits and vegetables at the market. (Pazardan meyve ve sebze aldı.)

Marketing techniques play major role in this field. (Pazarlama teknikleri bu alanda öenmli rol oynar.)

Their marriage was celebrated with a magnificent ceremony. (Evlilikleri, görkemli bir törenle kutlandı.)

How long have you been married? (Ne zamandır evlisiniz?)

Will you marry me? (Benimle evlenir misin?)

The robbers were wearing masks. (Hırsızlar maske takıyordu.)

The sky was full of masses of clouds. (Gökyüzü bulut kütleleriyle kaplıydı.)

The explosion made a massive hole in the ground. (Patlama, yerde çok büyük bir çukur açtı.)

He called himself the master of math. (Kendine matematik ustası diyor.)

They are playing an important match against Barcelona on Sunday. (Pazar günü Barselona’ya karşı
önemli bir maç oynayacaklar.)

We need more materials to make a soap. (Sabun yapmak için daha fazla malzemeye ihtiyacımız var.)

He is good at math but I don’t. (O, matematikte iyidir ama ben değilim.)

We have more important matters to discuss. (Tartışacak daha önemli meselelerimiz var.)

This film will be released next May. (Bu film, önümüzdeki mayıs çıkacak.)

Maybe you should tell him later. (Belki ona daha sonra söylemelisin.)

He was elected mayor. (O, belediye başkanı seçildi.)

He told me that he won’t be able to join us. (Bize katılamayacağını söyledi.)

What would you like to eat on your evening meal? (Akşam yemeğinde ne yemek istersiniz?)

Jim is a mean man. He never buys presents to anyone. (Jim cimri bir adamdır. Hiç kimseye asla hediye
almaz.)

What is the meaning of this word? (Bu sözcüğün anlamı nedir?)

I’ll be back in an hour. Meanwhile do your homework. (Bir saat içinde geleceğim. Bu sırada ödevini
yap.)

A ship’s speed is measured in knots. (Bir geminin hızı nat olarak ölçülür.)

Do you know the exact measurements of the room? (Odanın tam ölçülerini biliyor musun?)
She doesn’t eat meat because she is vegetarian. (O et yemez çünkü vejeteryan.)

He captured the control mechanism.(Kontrol mekanizmasını ele geçirdi.)

The media doesn’t report news objectively. (Medya, haberleri objektif olarak vermiyor.)

Scientists have started a new medical research recently. (Bilimadamları son zamanlarda yeni bir
tıbbi araştırma başlattı.)

Are you currently taking any medication? (Şu şıralar herhangi bir ilaç alıyor musunuz?)

Did you take your medicine? (İlacını aldın mı?)

We have three sizes- small, medium and large. (Üç beden var- küçük, orta ve büyük.)

I met him after many years. (Onunla yıllar sonra karşılaştım.)

That was such a boring meeting that I didn’t listen to anyone. (O kadar sıkıcı bir toplantıydı ki kimseyi
dinlemedim.)

Some of the members were absent. (Üyelerin bazıları yoktu.)

I applied for a membership of a charity. (Bir yardım derneğinin üyeliğine başvurdum.)

I have a bad memory for words. (Kelime hafızam kötüdür.)

Her problems are mental, not physical. (Onun sorunları akılsal, fiziksel değil.)

You mentioned in your e-mail that you might come over here. (Yazdığın e postada buraya
gelebileceğinden bahsetmiştin.)

May I have the menu, please? (Menüyü alabilir miyim lütfen?)

Even the mere thought of it makes me happy. (Onun yalnızca düşüncesi bile beni mutlu ediyor.)

He said nothing, merely smiled. (Hiçbir şey söylemedi, yalnızca gülümsedi.)

The room was in mess. (Oda dağınıklık içindeydi.)

I sent him a massage to inform him about time of the trip. (Ona, gezinin zamanını bildirmek için bir
mesaj attım.)

The frame is made of mental. (Çerçeve metalden yapılmış.)

John ran a hundred meters in fifteen seconds. (John, yüz metreyi onbeş saniyede koştu.)

He developed a new method to solve the problem. (Problemi çözmek için yeni bir metot geliştirdi.)

A mexican reporter wanted to make an interview with me. (Meksikalı bir gazeteci benimle röportaj
yapmak istedi.)

He called me in the middle of the night. (Beni gecenin ortasında aradı.)

I thought we might go to funfair on Sunday. (Pazar günü lunaparaka gidebilceğimizi düşünmüştüm.)

Military forces attacked the enemy at dawn. (Askeri kuvvetler, şafak vaktinde düşmana saldırdı.)
Can you buy a bottle of milk? (Bir şişe süt alabilir misin?)

Millions of people died of black death in Europe. (Milyonlarca insan Avrupa’da vebadan öldü.)

Her face is still in my mind. (Yüzü hala aklımda.)

It is smilar to mine. (Bu benimkinin benzeri)

The meeting of EU Foreign Ministers is on Monday. (AB Dışişleri Bakanları toplantısı Pazartesi günü.)

There may be some minor changes in the plan. (Planda ufak tefek değişiklikler olabilir.)

There is a French- speaking minority in the west of the country. (Ülkenin batısında Fransızca konuşan
bir azınlık var.)

The exam will be finished in five minutes. (Sınav 5 dakika sonra bitecek.)

It is miracle that nobody was killed in the car crash. (Araba kazasında kimsenin ölmemesi bir mucize.)

She looked at herself in the mirror. (Aynada kendine baktı.)

He misses his old days. (Eski günlerini özlüyor.)

Missile attack on the capital is resuming. (Başkente füze saldırısı devam ediyor.)

He accomplished his mission in the army. (Ordudaki görevini tamamladı.)

Don’t worry, we all make mistakes. (Endişelenme, hepimiz hata yapabiliriz.)

If you mix yellow and blue, you get green. (Sarı ve maviyi karıştırırsan yeşil elde edersin.)

Add the butter to the mixture and beat well. (Karışımın içine yağı ekle ve iyice karıştır.)

Use wood of at least 20 mm thickness. (En az yirmi mm kalınlığında tahta kullan.)

Change your mode of communication. (İletişim biçimini değiştir.)

She used to want to be a model. (Önceden manken olmak isterdi.)

Cook over a moderate heat. (Orta ateşte pişir.)

Stress is a major problem of our modern life. (Stres, modern hayatımızın önemli bir sorunudur.)

She is very modest about her success. (Başarısı konusunda çok alçakgönüllüdür.)

Where is my mom? (Annem nerede?)

That moment was the happiest moment of my life. (O an, hayatımın en mutlu anıydı.)

I’ve got no money left. (Hiç param kalmadı.)

Each patient’s progress is closely monitored. (Her hastanın gelişimi yakından gözleniyor.)

She earns $2000 a month. (Ayda 2000 dolar kazanıyor.)

He is in a bad mood today. (Onun bugün ruh hali kötü.)

How many moons does Jupiter have? (Jüpiter’in kaç tane uydusu var?)

They live according to their traditional moral values. (Onlar, geleneksel ahlaki değerlerine göre
yaşarlar.)

More and more people are getting cancer in early ages. (Gitgide daha fazla insan erken yaşlarda
kansere yakalanıyor.)

I lost a lot money, moreover it was a waste of time. (Bir sürü paramı kaybettim, dahası zaman
kaybıydı.)

Every morning I drink a cup of coffee. (Her sabah bir fincan kahve içerim.)

Our monthly mortgage payment is 2.000 dollars. (Aylık ipotek ödememiz 2000 dolar.)

I spend most money on clothes. (En çok parayı kıyafetlere harcarım.)

This are of Africa is mostly desert. (Afrika’nın bu alanı çoğunlukla çöl.)

His mother was a nurse but she is retired now. (Annesi hemşireyi ama şuan emekli oldu.)

Rub the cream in with a circular motion. (Kremayı dairesel hareketlerle sür.)

He is intelligent but he lack motivation. (O, zeki ancak motivasyon eksikliği var.)

Now you can start the motor. (Motoru şimdi çalıştırabilirsin.)

He mounted the platform and started to dance. (Platformun üzerine çıktı ve dans etmeye başladı.)

Mount Ararat is the highest mountain in Turkey. (Ağrı Dağı, Türkiye’deki en yüksek dağdır.)

I saw a big mouse in the garden. (Bahçede büyük bir fare gördüm.)

A snake’s mouth is very flexible. (Bir yılanın ağzı oldukça esnektir.)

The bus was already moving when I got there. (Oraya vardığımda otobüs çoktan hareket etmişti.)

There are various movements in our literature history. (Edebiyat tarihimizde birçok akım vardır.)

The movie we wacthed last night was a waste of time. (Dün izlediğimiz film zaman kaybıydı.)

Let me introduce you Mr. Brown. (Sizi Bay Brown ile tanıştırıyım.)

Mrs. Yıldız is waiting for you in her office. (Bayan Yıldız sizi ofisinde bekliyor.)

Ms. Green will be back shortly. (Bayan Green kısa sürede geri dönecek.)

I paid much money for these shoes. (Bu ayakkabılar için çok para ödedim.)

We made multiple copies of the page. (Sayfanın çoklu fotokopisini çektik.)

What was the murder weapon? (Cinayet silahı neydi?)

These exercises build muscle. (Bu egzersizler kas yapar.)

We visited a science museum in London. (Londra’da bir bilim müzesini ziyaret ettik.)
His music style was very interesting. (Onun müzik tarzı çok ilginçti.)

She improved her musical talent. (O, müzikal yeteneğini kanıtladı.)

He is an old jazz musician. (O, eski bir caz müsizyenidir.)

Friday is a holiday in many Muslim countries. (Cuma, birçok Müslüman ülkede tatil günüdür.)

Cars must not park in front of the entrance. (Arabalar girişin önüne park etmemeli.)

We both have a mutual interest in art. (Sanata karşı ikimizin de ortak bir ilgisi var.)

You can’t wear my clothes without my permission. (Kıyafetlerimi benim iznim olmadan giyemezsin.)

I can’t express myself in French very well. (Fransızca’da kendimi çok iyi ifade edemiyorum.)

He often tells us stories full of mystery. (Bize sık sık sır dolu hikayeler anlatır.)

There are Gods and Goddess in Greek myths. (Yunan mitlerinde tanrılar ve tanrıçalar vardır.)

The little children ran naked through the beach. (Küçük çocuklar plajda çıplak halde koştular.)

We found the name ‘Max’ for our dog. (Köpeğimiz için Max ismini bulduk.)

The story contains more narrative than dialogue. (Hikaye, diyalogdan çok anlatı içeriyor.)

The road is too narrow for two car go together. (Bu yol iki arabanın yanyana gitmesi için çok dar.)

The African nations fought for their independence. (Afrika halkları özgürlükleri için savaştı.)

Our national anthem consists of ten verses. (Bizim ulusal marşımız on kıtadan oluşur.)

This island is mostly populated by native Americans. (Bu adada çoğunlukla yerli Amerikalılar yaşıyor.)

Wild animals should live in their natural habitats. (Vahşi hayvanlar, doğal habitatlarında yaşamalıdır.)

Naturally, I get upset when things go wrong. (Doğal olarak bir şeyler kötü gidince üzülürüm.)

We must preserve the nature. (Doğayı korumalıyız.)

As far as i know, he must be near here. (Bildiğim kadarıyla buraya yakın olmalı.)

The car is parked nearby. (Araba yakında park edili.)

I was nearly falling into the well. (Neredeyse kuyuya düşüyordum.)

The weather forecast is not necessarily reliabe. (Hava durumu tahminleri ille de güvenilir değildir.)

All the necessary precautions must be taken. (Bütün gerekli önlemler alınmalı.)

Giraffes have very long neck. (Zürafaların çok uzun boyunları vardır.)

Do you need any help? (Yardıma ihtiyacın var mı?)

The crisis had a negative effect on economy. (Krizin ekonomi üzerinde olumsuz etkisi oldu.)
The government refused to negotiate with terrorists. (Hükümet, teroristlerle müzakere yapmayı
reddetti.)

The negotiations with the company are continuing. (Şirketle müzakareler devam ediyor.)

Our neighbors are very noisy. (Komşularımız çok gürültücü.)

We grew up in the same neighborhood. (Biz aynı mahallede büyüdük.)

Which do you like? Neither. (Hangisini beğendin? Hiçbiri.)

I need something to calm my nerves. (Sinirlerimi yatıştıracak bir şey lazım.)

I felt really nervous before the exam. (Sınavdan önce gerçekten çok gergindim.)

The net profit of this year is around 2 millions. (Bu yıl net kar 2 milyon civarında.)

The railway network in Turkey are being extended. (Türkiye’deki demiryolu ağları genişletiliyor.)

She never eats meat, she is a vegetarian. (Asla et yemez, o vejeteryan.)

I failed. Nevertheless, I tried. (Başarısız oldum. Yine denedim.)

I bought a new computer last week. (Geçen hafta yeni bilgisayar aldım.)

Newly married couple is waiting a baby. (Yeni evli çift bebek bekliyor.)

Have you seen the news about upcoming elections? (Gelecek seçimler hakkındaki haberi izledin mi?

She likes reading newspaper while she is having a breakfast. (Kahvaltı yaparken gazete okumayı
sever.)

Your turn, answer the next question. (Sıra sende, sonraki soruyu sen cevapla.)

Her attitudes towards me were nice. (Bana karşı davranışları hoştu.)

I played video games all night long. (Tüm gece video oyunları oynadım.

Banks open at nine o’clock. (Bankalar saat dokuzda açılıyor.)

She said “No” to his propasal. (Evlilik teklifine “Hayır” dedi.)

Nobody knew what to say. (Hiç kimse ne diyeceğini bilmiyordu.)

I asked her if he would come to us and she nodded. (Ona bize gelecek misin diye sordum ve o da
başıyla onayladı.)

You are making too much noise. (Çok fazla gürültü yapıyorsunuz.)

He has had five Oscar nominations. (Onun beş Oscar adaylığı var.)

None of you will leave this area. (Hiçbiriniz bu bölgeden ayrılmayacaksınız.)

The exam won’t be hard. Nonetheless, we need to study. (Sınav çok zor olmayacak. Yine de biz
çalışmalıyız.)

Not a building nor a tree was left standing. (Geride ne bir bina ne bir ağaç kaldı.)
I hope things could get back normal. (Umarım her şey normale döner.)

She doesn’t normally eat meat. (O normalde et yemez.)

We changed our direction to the north. (Yönümüzü kuzeye çevirdik.)

More people live in the northern part of the town. (Birçok insan kasabanın kuzeyinde yaşıyor.)

Your nose is running. (Burnun akıyor.)

I am not an artist, don’t expect me to draw well. (Ben sanatçı değilim, benden iyi çizim yapmamı
bekleme.)

His notes weren’t enough to pass this lesson. (Notları bu dersi geçmek için yeterli değildi.)

There is nothing to worry about. (Endişelenecek bir şey yok.)

Did you notice how sad John was? (John’un ne kadar üzgün olduğunu farkettin mi?)

Our political system is based on the notions of equality and liberty. (Siyasi sistemimiz eşitlik ve
özgürlük kavramları üzerine kuruludur.)

I like reading historic novels. (Tarihi romanları okumayı severim.)

What time is it in New York now? (Şu an New York’ta saat kaç?)

There was nowhere for me to sit. (Oturacak hiçbir yer yoktu.)

I don’t know what to say. (Ne diyeceğimi bilemiyorum)

The country has nuclear weapons. (Ülkenin nükleer silahları var.)

Dial this phone number to talk the manager. (Yöneticiyle konuşmak için bu telefon numarasını
tuşlayınız.)

I have numerous book in my library. (Kütüphanemde çok sayıda kitap var.)

Her dream is to become a nurse. (Onun hayali hemşire olmak.)

They are gathering nuts. (Onlar fındık topluyorlar.)

I object to your opinion. (Senin fikrine itiraz ediyorum.)

You should be more objective when criticising. (Eleştiri yaparken daha nesnel olmalısın.)

Paying taxes is our legal obligation. (Vergi vermek bizim yasal zorunluluğumuz.)

The suspect is being kept under observation. (Şüpheli gözlem altında tutuluyor.)

Have you observed any changes lately? (Son zamanlarda bir değişim gözlemledin mi?)

According to the observers, the plane exploded shortly after take off. (Gözlemcilere göre uçak
kalktıktan kısa bir süre sonra patlamış.)

I finally obtained information from the professor. (Sonunda profesörden bilgi edindim.)
It is obvious that you don’t want to come with us. (Belli ki bizimle gelmek istemiyorsun.)

You are obviously sleepy. (Apaçık uykusulusun.)

I can remember very few occasions from my childhood. (Çocukluğumdan çok az olayı
hatırlayabiliyorum.)

These symptoms can occasionally lead serious diseases. (Bu belirtiler zaman zaman ciddi
hastalıklara yol açabilir.)

What is your mother’s occupation? (Annenin mesleği nedir?)

The capital has been occupied by the foreign military forces. (Başkent yabancı askeri güçler tarafından
işgal edildi.)

When did the event occur? (Bu olay ne zaman meydana geldi?)

Ocean levels are rising. (Okyanus seviyesi yükseliyor.)

There is something odd about that girl. (BU kızda tuhaf bir şeyler var.)

The odds are very much in favour. (Olasılıklar bizim tarafımızda. )

I showed him a photo of my dog. (Ona köpeğimin fotoğrafını gösterdim.)

As I reached the station, I got off the bus. (İstasyona vardığımda otobüsten indim.)

I am sorry I meant no offense. (Afedersin, gücendirmek istememiştim.)

Your comments are deeply offensive. (Yorumların oldukça kırıcı.)

They decided to offer him a job. (Ona bir iş teklif etmeye karar verdiler.)

Are you going to office today? (Bugün ofise gidiyor musun?)

The police officer arrested the thief. (Polis memuru hırsızı tutukladı.)

The president made an official visit to Berlin in April. (Başkan, nisan ayında Berlin’e resmi bir gezi
yaptı.)

How often do you go to the cinema? (Ne sıklıkla sinemaya gidersin?)

Oh, how gorgeous! (Ah, ne kadar muhteşem!)

Put some oil in the salad. (Salataya biraz yağ koy.)

OK, let’s go. (Tamam, gidelim.)

Okay, I accept my mistake. (Tamam, hatamı kabul ediyorum.)

The baby is only a few months old. (Bebek yalnızca birkaç aylık.)

He is an olympic champion. (O, bir olimpiyat şampiyonudur.)

The car keys are on the table. (Araba anahtarları masanın üzerinde.)
This song was famous once, but nobody listens it today. (Bu şarkı bir zamanlar meşhurdu ancak artık
kimse dinlemiyor.)

Do you want one or two? (Bir tane mi istersin iki tane mi?)

There is an ongoing discussion between two countries. (İki ülke arasında devam eden bir müzakere
var.)

Chop the onions finely. (Soğanları ince ince doğra.)

Online shopping has become a trend. (Online alışveriş bir trend haline geldi.)

Jane is their only daughter. (Jane onların tek kızı.)

Move the books onto the third shelf. (Kitapları üçüncü rafın üzerine çıkar.)

I can’t keep my eyes open, I am so sleepy. (Gözlerimi açık tutamıyorum, çok uykum var.)

The president made an impressive speech at the opening ceramony. (Başkan, açılış töreninde
etkileyici bir konuşma yaptı.)

Solar panels can only operate in the sunlight. (Güneş panelleri yalnızca güneş ışığında çalıştırılabilir.)

The patient is waiting in the operating room. (Hasta, ameliyat odasında bekliyor.)

The heart operation took two hours. (Ameliyat iki saat sürdü.)

He works as machine operator. (O, makine operatörü olarak çalışıyor.)

Everyone should tell his/her opinion in democratic societies. (Demokratik toplumlarda herkes fikrini
söylemelidir.)

They managed to beat their opponents. (Rakiplerini yenmeyi başardılar.)

At least I can give you the opportunity of explaining what happend. (Sana, en azından ne olduğunu
anlatma fırsatı verebilirim.)

Her parents are oppesed to her marriage. (Anne babası onun evliliğine karşo çıktı.)

They went in opposite directions. (Zıt yönlerden gittiler.)

He spent three years in prison for his opposition to the regime. (Rejime karşı muhalefeti olduğu için
hapiste üç yıl geçirdi.)

I had no option but to leave. (Ayrılmaktan başka çarem yoktu.)

There are people who don’t have homes, jobs or family. (Evi, işi ya da ailesi olmayan insanlar var.)

Would you like some orange juice? (Biraz portakal suyu ister misiniz?)

The names are listed in alphabetical order. (İsimler alfabetik sıraya göre listeli.)

How was your day? It was ordinary. (Günün nasıl geçti? Sıradandı.)

You should prefer organic vegetables and fruits for your health. (Sağlığınız için organik sebze ve
meyveleri tercih etmelisiniz.)
She is the leader of a voluntary organization. (Gönüllü bir organizasyonun lideri.)

They organized a great party for their daughter’s birthday. (Kızlarının doğum günü için büyük bir parti
düzenlediler.)

This is orientation week for all our new workers. (Bu hafta tüm yeni çalışanlarımız için oryantasyon
haftası.)

The origin of the word is Arabic. (Kelimenin kökeni Arapçadır.)

That is a very original idea. (Bu çok özgün bir fikir.)

Our family originally came from Iran. (Ailemiz köken olarak İran’dan geliyor.)

Are there any other questions? (Başka soru var mı?)

Some pictures are better than others. (Bazı resimler diğerlerinden daha iyi.)

I borrowed some money. Otherwise, I couldn’t have afforded the trip. (Biraz borç para aldım. Aksi
halde bu geziye maddi gücüm yetmezdi.)

You ought to apologize. (Özür dilemelisin.)

I showed them some of our photos. (Onlara bazı fotoğraflarımızı gösterdim.)

We shouldn’t blame ourselves for her actions. (Onun yaptıkları yüzünden kendimizi suçlamamalıyız.)

I called him but he was out. (Onu aradım ama dışarıdaydı.)

What was the outcome of your research? (Araştırmanızın sonuçları nelerdi?)

You can’t open the window from the outside. (Pencereyi dışarıdan açamazsın.)

She bakes cakes in the oven. (Kekleri fırında pişirdi.)

By the time I arrived, the meeting was over. (ben vardığımda toplantı bitmişti.)

They made an overall asessment after the meeting. (Toplantıdan sonra genel bir değerlendirme
yaptılar.)

She overcame all difficulties on her own. (O, kendi başına tüm zorlukların üstesinden geldi.)

It seems that they have overlooked one important fact. (Önemli bir gerçeği gözden kaçırmı gibi
görünüyorlar.)

He still owes five thousand dollars to his father. (Babasına hala beş bin dolar borcu var.)

Is that your own car? (Bu senin kendi araban mı?)

He is the owner of a textile factory. (O, bir tekstil fabrikasının sahibi.)

The runners have quickened their pace. (Yarışçılar tempolarını hızlandırdı.)

I have packed a few things into the suitcase. (Valizin içine birkaç şey topladım.)

There is a large package for you. (Size büyük bir paket var.)
Turn to page 50. (Sayfa 50’ye çevirin.)

She is suffering from chest pain. (Göğüs ağrısı çekiyor.)

Her treatment process was painful. (Onun tedavi süreci çok sancılıydı.)

The walls were painted blue. (Duvarlar maviye boyandı.)

Picasso is a well known painter. (Picasso tanınmış bir ressamdır.)

Painting and music are her biggest hobbies. (resim ve müzik onun en büyük hobileri.)

She bought a pair of gloves. (Bana bir çift eldiven aldı.)

You look pale. Are you ill? (Solgun görünüyorsun. Hasta mısın?)

The Pastinians had to leave their home after war. (Filistinliler savaştan sonra evlerini terk etmek
zorunda kaldılar.)

John is planting a palm tree in his backyard. (John arka bahçesine palmiye ağacı dikiyor.)

Melt the butter in a pan. (Yağı bir tavanın içinde erit.)

The important politicians are going to meet in this panel. (Önemli siyasetçiler bu panelde buluşacak.)

He wrote his name on a piece of paper. (Bir parça kağıdın üzerine ismini yazdı.)

He is not living with his parents anymore. (Artık anne babasıyla yaşamıyor.)

You can’t park your car here. (Arabanızı buraya park edemezsiniz.)

I finally found a parking space. (Sonunda bir park alanı buldum.)

We have done the difficult part of the work. (işin zor kısmını bitirdik.)

All the participants gathered in the main hall. (Bütün katılımcılar ana salonda toplandı.)

We encourage students to participate in the social clubs. (Öğrencileri sosyal klüplere katılmaya teşvik
ediyoruz.)

Is there a particular type of book you enjoy? (Sevdiğin belirli bir kitap türü var mı?)

I enjoyed the movie, particularly the second half. (Filmi beğendim, özellikle de ikinci yarısını.)

She was only partly responsible for the accident. (O, kazadan kısmen soumluydu.)

How did you meet your partner? (Eşinle nasıl tanıştın?)

We are making new agreements to strengthen our partnership. (Ortaklığımızı güçlendirmek için yeni
anlaşmalar yapıyoruz)

Did you go to her birthday party? (Onun doğum günü partisine gittin mi?)

The road was so narrow that cars were unable to pass. (Yol öyle dardı ki arabalar geçemedi.)

Our office is just along the passage. (Ofisimiz pasajın içinde.)

The train was full of passengers. (Tren yolcu doluydu.)

He has a passion for painting. (Resim yapmaya tutkusu var.)

I haven’t seen him in the past few weeks. (Onu geçen birkaç haftadır görmedim.)

They are growing vegetables in this patch. (Bu arsada sebze yetiştiriyorlar.)

We walked along a narrow path. (Dar bir patika boyunca yürüdük.)

The patient will soon recover from her illness. (Hasta, yakında sağlığına kavuşacak.)

She showed me a t-shirt with a floral pattern. (Bana çiçek desenli bir tişört gösterdi.)

She paused at the door and took a deep breath. (Kapıda durakladı ve derin bir nefes aldı.)

Are you paying in cash or by credit card? (Nakit mi ödeyeceksin yoksa kredi kartıyla mı?)

Can I use credit card for payment? (Ödeme için kredi kartı kullanabilir miyim?)

They are watching a movie on PC. (Bilgisayarda film izliyorlar.)

After years of war, people have begun to live in peace. (Uzun yıllar süren savaştan sonra insanlar barış
içinde yaşamaya başladı.)

I am at the peak of my career. (Kariyerimin zirvesindeyim.)

He went to the window and peered out. (Pencereye gitti ve dikkatle dışarı baktı.)

They should abolish the death penatly. (Ölüm cezasını kaldırmaları gerek.)

Many young people are out of work. (Birçok genç insan işsiz.)

Add some pepper into sauce. (Sosun içine biraz biber ekle.)

How much is the average wage per hour? (Saat başı ortalama ücret ne kadar?)

I perceived a change in his talk. (Onun konuşmasında bir değişiklik fark ettim.)

What percentage of the population is under 18? (Nüfusun yüzde kaçı 18 yaşın altında?)

Our perception of reality can be can be different. (Gerçek algımız farklı olabilir.)

You look perfect in this dress. (Bu elbisenin içinde mükemmel görünüyorsun.)

Do you understand? Yes, perfectly. (Anladın mı? Evet, kusursuz şekilde.)

The play was first performed in 1995. (Oyun, ilk kez 1995’te oynandı.)

The performance starts at eight o’clock. (Gösteri, saat sekizde başlıyor.)

Perhaps it will be sunny tomorrow. (Yarın belki güneşli olacak.)

He did his all works in a short period. (Kısa bir sürede bütün işlerini halletti.)

She is looking for a permanent job. (Daimi bir iş arıyor.)

I don’t need your permission to go out. (Dışarı çıkmak için senin iznine ihtiyacım yok.)

Permit me to offer you some advice. (Size birkaç tavsiye vermeme izin verin.)

I am not a jealous person. (Ben kıskanç bir kişi değilim.)

I want to state my own personal opinion. (Kendi şahsi görüşümü belirtmek istiyorum.)

Your brother has strong personality in spite of his age. (Kardeşinin yaşına rağmen güçlü bir kişiliği var.)

Personally, I prefer the first option. (Şahsen ben birinci seçeneği tercih ederim.)

We need more personnel for this job. (Bu iş için daha fazla elemana ihtiyacımız var.)

Try to look that issue from a different perspective. (Bu konuya farklı bir bakış açısından bakmayı
dene.)

You can’t persuade him easily. (Onu kolayca ikna edemezsin.)

Do you have any pets? (Hiç evcil hayvanın var mı?)

He is going through a difficult phase. (O, zor bir evreden geçiyor.)

Globalization is a phenomenon our age. (Küreselleşme, çağımızın fenomeni.)

John studied philosophy at the university. (John üniversitede felsefe okudu.)

He doesn’t answer the phone. (telefona cevap vermiyor.)

I will take a photo of the landscape. (Manzaranın bir fotoğrafını çekeceğim.)

He has photographed some wild animals. (Bazı vahşi hayvanların fotoğraflarını çekti.)

The photographer shot the unusual pictures. (Fotoğrafçı sıradışı fotoğraflar çekti.)

I don’t know what this French phrase means. (Bu Fransızca ifade ne anlama geliyor bilmiyorum.)

He’s in good physical condition.(Bedensel durumu iyi.)

I am feeling physically ill. (Bedenen hasta hissediyorum.)

She is not a dentist, she is a physician. (O diş hekimi değil, o bir doktor.)

I listened him playing the piano. (Onu piyano çalarken dinledim.)

Pick a number from one to ten. (Birden ona kadar bir sayı seç.)

Have you got any pictures of your village? (Sende köyünüzün resmi var mı?)

Do you want more apple pie? (Daha fazla elmalı turta ister misin?)

There were tiny pieces of glass on the floor. (Yerde küçük cam parçaları vardı.)

He arranged the files in piles. (Dosyaları öbek halinde düzenledi.)

Her husband is an airline pilot. (Onun kocası bir havayolu pilotu.)

There used be a pine in our backyard. (Önceden arka bahçemizde bir çam ağacı vardı.)

I liked your pink bag. (Pembe çantanı beğendim.)

He smoked his pipe in joy. (Neşeyle piposunu içti.)

Football is played on the grass pitch. (Futbol çim sahada oynanır.)

The police searched the place. (polis, mekanı aradı.)

It is too late to change our plans. (Planlarımızı değiştirmek için çok geç.)

Our plane is going to take off at five p.m. (Uçağımız akşam saat beşte kalkacak.)

Our planet has only one satellite. (Gezegenimizin yalnızca bir uydusu var.)

Our planning team is working well. (Planlama takımımız iyi çalışıyor.)

All plants need light and water. (Tüm bitkilerin ışık ve suya ihtiyacı vardır.)

This bag is made of plastic. (Bu çanta plastikten yapılmış.)

Put my sandwich on a plate. (Benim sandviçimi bir tabağa koy.)

Which platform does the train leave from? (Tren hangi perondan kalkıyor?)

Let’s play a different game. (Farklı bir oyun oynayalım.)

He is a famous tennis player. (O, ünlü bir tenis oyuncusu.)

Be quiet please! (Sessiz olun lütfen)

It is pleasure to see you again. (Sizi yeniden görmek bir zevk.)

We have got plenty of food. (Pek çok yiyeceğimiz var.)

He accused me of being part of the plot. (Beni komplonun bir parçası olmakla suçladı.)

Three plus four is seven. (Üç artı dört yedi yapar.)

The appointment is at 4 p.m. (Randevu öğleden sonra saat 4’te.)

She put a piece of paper in his packet. (Onun cebine bir kağıt parçası koydu.)

Can you read us the poem out loud? (Şiiri bize dışından okur musun?)

In addition to being a poet, he was a politician. (Şair olmasının yanı sıra politikacıydı da.)

She especially likes poetry and music. (O, özellikle şiiri ve müziği sever.)

Here are the main points of the article. (İşte makalenin temel noktaları.)

Penguins live in the south pole. (Penguenler güney kutbunda yaşar.)

The burgler was arrested by the police. (Hırsız, polis tarafından yakalandı.)
The US government has had a significant change in foreign policy. (ABD hükümeti, dış politikasında
önemli bir değişiklik yaptı.)

They are trying to organize a new political party. (Yeni bir siyasi parti kurmaya çalışıyorlar.)

We need to evaluate the events politically. (Olayları bir de politik açıdan değerlendirmeliyiz.)

Winston Churchill was an English politician. (Winston Churchill bir İngiliz politikacıydı.)

Winston Churchill is an important person in British politics. (Winston Churchill, İngiltere siyasetinde
önemli bir kişidir.)

The result of the poll will be announced tomorrow. (Oylamanın sonucu yarın duyurulacak.)

Water pollution is a major problem. (Su kirliliği büyük bit problem.)

The children jumped into the pool. (Çocuklar

The project aims to help the poorest families. (Proje, en fakir ailelere yardım etmeyi amaçlıyor.)

Madonna is a famous pop star. (Madonna ünlü bir pop şarkıcıdır.)

Skiing has become very popular recently. (Son zamanlarda kayak çok popüler hale geldi.)

Germany is a counrty with ageing population. (Almanya, yaşlanan nüfuslu bir ülkedir.)

We had our breakfast on the porch. (Kahvaltımızı verandada ettik.)

Their yacht is still in port. (Onların yatı hala limanda.)

She cut the cake into eight small portions. (Pastayı sekiz parçaya böldü.)

A portrait of her father was hung on the wall. (Duvarda babasının bir resmi asılıydı.)

He portrayed her girlfriend. (Kız arkadaşını resmetti.)

They posed for a picture together. (Birlikte bir fotoğraf çekinmek için poz verdiler.)

He took up his position by the table. (Masanın yanında pozisyonunu aldı.)

Can’t you try to be more positive about your job? (İşin konusunda daha pozitif olmayı deneyemez
misin?)

The only thing he possessed was his dog. (Sahip olduğu tek şey köpeğiydi.)

We’ve already considered that possibility. (Bu ihtimali zaten düşünmüştük.)

Use public transport whenever possible. (Mümkün oldukça toplu taşımayı kullan.)

Will you go to the seminar this week? -Possibly. (Bu hafta seminere gidecek misin?. Muhtemelen.)

I will send the copies to you by post. (Kopyaları sana posta ile göndereceğim.)

She dropped the yoghurt pot. (Yoğurt çanağını yere düşürdü.)

I will bake these potatoes. (Bu patatesleri fırında pişireceğim.)

First we need to identify potential problems. (Öncelikle olası sorunları belirlemeliyiz.)

It is a potentially dangerous situaton not real. (Bu, potansiyel olarak tehlikeli bir durum, gerçek değil.)

I have spent 50 pounds today. (Bugün 50 pound harcadım.)

Pour the sauce over the salad. (Sosu salatanın üstüne dök.)

There is an extreme poverty in this region. (Bu bölgede aşırı bir yoksulluk mevcut.)

Mix the chili powder with a cup of water. (Çili tozunu bir pardak su ile karıştırın.)

Nuclear power is used to generate electricity. (Nükleer enerji, elektrik üretmek için kullanılır.)

Mr. Green is a rich and powerful man. (Bay Green zengin ve güçlü bir adamdır.)

You can gain practical experience in thias work. (Bu işte pratik tecrübe edinebilirsin.)

Playing the piano requires much practice. (Piyano çalmak çok pratik ister.)

She knelt down and prayed. (O, diz çöktü ve dua etti.)

He learned this prayer when he was a child. (Bu duayı çocukken öğrenmişti.)

It is not clear precisely when the accident happened. (Kazanın ne zaman olduğu tam olarak belli değil.)

Nobody can predict what will happen in the future. (Gelecekte ne olacağını kimse öngöremez.)

I prefer my coffee with milk. (Kahvemi sütlü tercih ederim.)

It’s a personal preference. (Bu kişisel bir tetrcih.)

Many women experience sickness during pregnancy. (Birçok kadın hamileliği süresince hasta olur.)

His wife is pregnant. (Onun karısı hamile.)

We have finished food preparation. (Yiyecek hazırlığını tamamladık.)

The whole class is preparing for the exams. (Tüm sınıf sınavlar için hazırlanıyor.)

The doctor gave me a prescription for painkiller. (Doktor bana ağrı kesici için reçete yazdı.)

He didn’t even notice my presence. (Benim varlığımı fark etmedi bile.)

We can’t do anything in the present situation. (Şuanki durumda bir şey yapamayız.)

I admired his presentation. (Onun sunumuna bayıldım.)

Traditions shoul be preserved. (Gelenekler muhafaza edilmelidir.)

Do you have any comment, Mr President? (Bir yorumunuz var mı sayın Başkan?)

The presidential election’s date is still unclear. (Başkanlık seçiminin tarihi henüz net değil.)

The story was reported in the local press. (Bu hikaye yerel basında yayınlandı.)

I can’t work under pressure. (Baskı altında çalışamam.)

You don’t need to pretend like you don’t know him. (Onu tanımıyormuş gibi numara yapmana gerek
yok.)

The performance was pretty good. (Gösteri oldukça güzeldi.)

The accident could have been prevented. (Kaza önlenebilirdi.)

She has a son from a previous marriage. (Önceki evliliğinden bir oğlu var.)

The building had previously been used as a hospital. (Bu bina önceden hastane olarak kullanılıyordu.)

Children over 12 must pay full price for the ticket. (12 yaşın üzerindeki çocuklar bilet için tam ücret
ödemek zorundalar.)

He watched his son with pride during the match. (Maç boyunca oğlunu gururla izledi.)

My brother has become a priest. (Kardeşim rahip oldu.)

This book is primarily written for children. (Bu kitap öncelikle çocuklar için yazılmıştır.)

Our primary aim is to educate our children well. (Bizim başlıca amacımız çocuklarımızı iyi eğitmektir.)

Winning shouldn’t be your prime objective in this game. (Bu oyunca kazanmak birinci amacınız
olmamalıdır.)

John Brown is the principle of St Peter’s college. (John Brown, St Peter kolejinin müdürüdür.)

There are six fundamental principles of our company. (Şirketimizin altı temel prensipi vardır.)

Can you print these texts? (Bu metinleri yazdırabilir misin?)

Please give us prior notification. (Lütfen bize ön bildirim verin.)

Club members will be given priority. (Kulüp üyelerine öncelik verilecektir.)

He is in prison for five years. (O beş yıldır hapiste.)

He was taken prisoner by the enemy soldiers in the war. (O, savaşta düşman askerleri tarafından
esir alındı.)

You should respect my privacy. (Özel yaşamıma saygı göstermelisin.)

May I talk to you about a private matter? (Sizinle özel bir konu hakkında konuşabilir miyim?)

You are probably right. (Muhtemelen haklısın.)

Let me know if you have any problems. (Bir problemin olursa bileyim.)

These are standard procedures. (Bunlar standart prosedürler.)

Work is proceeding quickly. (İş hızlı bir şekilde ilerliyor.)

The new hospital building is in process of construction. (Yeni hastane binası inşa sürecinde.)

The region produces over half of the country’s wheat. (Bu bölge, ülkenin buğday üretiminin yarısından
fazlasını karşılıyor.)
Italy is a famous cheese producer. (İtalya meşhur bir penir üreticisidir.)

We need new range of products to sell. ( Satışa koymak için yeni ürün çeşitlerine ihtiyacımız var.)

Production of the new car will start next December. (Önümüzdeki Aralık ayında yeni arabanın üretimi
başlayacak.)

She is at the top of her profession. (O, mesleğinin zirvesinde.)

Most of the people on the course were professional men. (Kurstaki kişilerin çoğu profesyonel
adamlardı.)

The professor gave us a lecture on European economy. (Profesör, bize Avrupa ekonomisi hakkında
ders verdi)

Her phone number is included her profile. (Telefon numarası profilinde mevcut.)

The company’s profit was very high. (Şirketin karı çok yüksekti.)

In this class, students will learn how to program. (Bu derste öğrenciler programlama yapmayı
öğrenecekler.)

She made a rapid progress. (O, hızlı bir gelişim gösterdi.)

The firm is designing a new building project. (Firma, yeni bir bina projesi tasarlıyor.)

She played a prominant role in the projede. (Projede belirgin bir rol oynadı.)

Promise not to tell anyone. (Kimseye söylemeyeceğine söz ver.)

They developed new policies to promote economic growth. (Ekonomik büyümeyi teşvik etmek için
yeni politikalar geliştirdiler.)

She wrote a prompt answer to my letter. (Mektubuma hızlı cevap yazdı.)

There is no proof that he stole the car. (Arabayı onun çaldığına dair hiçbir kanıt yok.)

I think he is the proper person for this job. (Bence o, bu iş için uygun kişi.)

The radio isn’t working properly. (Radyo düzgün bir şekilde çalışmıyor.)

This area is government property. (Bu alan kamu malıdır.)

The proportion of regular smokers increases with age. (Düzenli olarak sigara içenlerin oranı yaşla
birlikte artıyor.)

His proposal was rejected. (Onun teklifi reddedildi.)

What would you propose? (Sen ne önerirdin?)

The proposed plan was accepted. (Önerilen plan kabul edildi.)

Each court has a prosecuter. (Her mahkemenin bir savcısı vardır.)

Is there any prospect of this recovery? (Onun iyileşmesinin bir olanağı var mı?)
Wear sunglasses to protect your eyes from the sun. (Gözlerini güneşten korumak için güneş gözlüğü
tak.)

The animals threatened with extension are under protection. (Nesli tükenme tahlikesinde olan
hayvanlar koruma altında.)

Meat is good source of protein. (Et iyi bir protein kaynağıdır.)

They accepted the conditions without protest. (Şartları karşı çıkmadan kabul ettiler.)

I feel proud to be part of this project. (Bu projenin bir parçası olmaktan dolayı çok gururluyum.)

They hope this new evidence will prove his innocence. (Bu yeni delilin onun masumiyetini
kanıtlayacağını umuyorlar.)

The hospital provides the best possible medical care. (Hastane, mümkün olan en iyi tıbbi bakımı temin
ediyor.)

He is the family’s sole provider.

İzmir is a province of Turkey. (İzmir, Türkiye’nin bir ilidir.)

The government is responsible for the provision of health care. (Hükümet, sağlık hizmetinin
sağlanmasından sorumludur.)

He wrote a new psychological novel. (O, yeni bir psikolojik roman yazdı.)

She wants to be a pyschologist. (O, psikolog olmak istiyor.)

His psychology is in bad condition. (Onun psikolojisi kötü durumda.)

We are here to provide a service for the public. (Halka hizmet sağlamak için buradayız.)

She celebrated her first novel’s publication. (İlk kitabının yayımlanmasını kutladı.)

These informations are not publicly available. (Bu bilgiler halka açık değil.)

The first edition was publised in 2005. (İlk basımı 2005’te yayımlanmıştı.)

She ordered a book from a publisher in Germany. (Almanya’daki bir yayın evinden kitap sipariş
ettiler.)

Pull your chair nearer the table. (Sandalyeni masanınn daha yakınına çek.)

What is the punishment for robbery? (Hırsızlığın cezası nedir?)

He purchased a new car. (O yeni bir araba aldı.)

These shirts are pure silk. (Bu gömleklar salt ipek kumaştan.)

The main purpose of the book is to provide a guide to students. (Kitabın temel amacı öğrencilere
rehberlik sağlamaktır.)

She wishes to pursue a good career. (Oi iyi bir kariyer izlemek istiyor.)

You push and I’ll pull. (Sen it, ben çekeceğim.)

Do you put sugar in your tea? (Çayına şeker koyuyor musun?)
Q
This training course will qualify you for a better job. (Bu eğitim kursu sizi daha iyi bir iş için kalifiye
edecek.)

The quality of their life improved when they moved to London. (Londra’ya taşındıklarında yaşam
kaliteleri yükseldi.)

I will meet you at quater past. (seninle on beş dakika sonra buluşalım.)

He is quarterback in team. (O, takımda yönetici oyuncu.)

I hope you don’t ask me awkward questions. (Umarım bana garip sorular sormazsın.)

It is quicker by bus. (Otobüsle daha hızlı.)

The last week has gone quickly. (Geçen hafta hızlıca geçiverdi.)

Please be quiet. (Lütfen sessiz olun.)

She quoted from Goethe in his speech. (Konuşmasında Goethe’den alıntı yaptı.)

Who won the race? (Yarışı kim kazandı?)

He was condemned for his racial expressions. (Irkasal ifadeler kullanması nedeniyle kınandı.9

The institution made radical changes. (Kurum, köklü değişiklikler yaptı.)

The interview was broadcast on radio. (Röportaj radyoda yayınlandı.)

She prefers travelling by rail. (O, demiryolu ile seyahat etmeyi tercih eder.)

It is heavily raining outside. (Dışarıda çok yağmur yağıyor.)

Most employees expect a pay raise this year. (çoğu çalışan bu yıl zam istiyor.)

The hotel offers a wide range of facilities. (Otel, çok çeşitli etkinlikler sunuyor.)

She was elected to ministerial rank. (O, bakanlık kademesine seçildi.)

The patient made a rapid recovery. (Hasta, hızlı iyilişti.)

Our economy is growing rapidly. (Ekonomimiz süratle büyüyor.)

This species is quite rare. (Bu, oldukça nadir bir tür.)

She goes to opera rarely. (O, operaya nadiren gider.)

It is well known that the city has a high crime rate. (Bu şehrin yüksek bir suç oranının olduğu iyi
bilinir.)

It was a rather difficult question. (Oldukça zor bir soruydu.)

The movie had a bad rating. (Film kötü bir derecelendirme aldı.)

What is the ratio of men to women in the region. (Bölgede erkeklerin kadınlara oranı nedir?
There is no rational explanation for his actions. (Onun davranışlarının mantıklı bir açıklaması yok.)

The meat is still row, roast it more. (Et hala çiğ, daha fazla pişir.)

I hope this letter reaches you as quick as possible. (Umarım bu mektup sana mümkün olduğu kadar
hızlı sürede ulaşır.)

Don’t react quickly, first listen. (Hemen tepki gösterme, öncelikle dinle.)

What was your father’s reaction to the news? (Babanın haberlere tepkisi ne oldu?)

I am tryin to read the map. (Haritayı okumaya çalışıyorum.)

Are you a good reader? (Sen iyi bir okuyucu musundur?)

My hobbies include reading and painting. (Okuma ve resim yapma hobilerim arasında.)

Come on, dinner’s ready. (Haydi, yemek hazır.)

Are those real flowers? (Bunlar gerçek çiçekler mi?)

She refuses to face reality. (Gerçekle yüzleşmeyi reddediyor.)

I didn’t realize you were so upset. (Bu kadar üzgün olduğunu fark etmedim.)

I really don’t mind. (Gerçekten umrumda değil.)

I want to know the reason why you are so late. (Bu kadar geç kalmanın sebebi nedir bilmek istiyorum.)

They sold their house at a reasonable price. (Evlerini makul bir fiyata sattılar.)

He couldn’t recall my name. (Benim ismimi hatırlayamadı.)

He received a present from his uncle. (Amcasından bir hediye aldı.)

There have been not so many changes in recent years. (Son yıllarda çok fazla değişiklik olmadı.)

I haven’t seen them recently. (Onları son zamanlarda görmüyorum.)

What is the recipe of this soup? (Bu çorbanın tarifi nedir?)

She glanced at me but there was no recognition. (Bana bakış attı ancak tanıdığında dair bir işaret
yoktu.)

I recognize him by his curly long hair. (Onu uzun kıvırcık saçından tanıdım.)

Can you recommend a good restaurant? (İyi bir restoran tavsiye edebilir misin?)

We chose the hotel on their recommendation. (Onların tavsiyesi üzerine oteli seçtik.)

I kept a record of my expenses. (Harcamalarımın kaydını tuttum.)

We watched the video recording of the wedding. (Düğünün video kaydını izledik.)

It can take months to recover . (İyileşmesi aylar sürebilir.)

My father made a quick recovery from the operation. (Babam ameliyattan sonra çabuk iyileşme
gösterdi.)

They recruited many new members to the club. (Kulübe birçok yeni üye aldılar.)

She dyed her hair red. (Saçını kızıla boyamış.)

Giving up smoking reduces the risk of heart diseases. (Sigarayı bırakmak kalp hastalıkları riskini
azaltır.)

There has been some reduction in unemployment. (İşsizlikte azalma oldu.)

You know who I am referring to. (Kimden bahsettiğimi biliyorsun.)

He made reference to his homeland. (Anavatanından söz etti.)

His face was reflected in the mirror. (Yüzü aynaya yansımıştı.)

Your clothes are often a reflection of your personality. (Kıyafetleriniz çoğunlukla kişiliğinizi yansıtır.)

The law needs to be reformed. (Yasanın yeniden düzenlenmesi lazım.)

They are staying in a refugee camp for a while. (Onlar bir süreliğine mülteci kampında kalıyorlar.)

She refused his proposal. (Onun evlenme teklifini reddetti.)

His works are very regarded. (Onun eserleri çok sayılıyor.)

He said nothing regarding your request. (Senin ricana ilişkin bir şey söylemedi.)

She did what she wanted, regardless of the consequences. (Sonuçlarına aldırmadan istediği şeyi
yaptı.)

The military regime has fallen. (Askeri rejim düştü.)

Marmara is the most densely populated region of Turkey. (Marmara, Türkiye’nin en yoğun nüfuslu
bölgesidir.)

This tv channel is regional. (Bu televizyon kanalı bölgesel.)

the ship was registered in America. (Gemi Amerika’ya kayıtlıydı.)

There is a regular bus service to the center. (Merkeze düzenli otobüs hizmeti var.)

I do my exercises regularly. (Egzersizlerimi düzenli olarak yaparım.)

Meat prices were regulated by the government. (Et fiyatları hükümet tarafından düzenlendi.)

We should adapt to new regulations. (Yeni düzenlemelere uyum sağlamalıyız.)

All buildings in this area were reinforced to withstand earthquakes. (Bu bölgedeki tüm binalar
depreme dayanaklı olması için sağlamlaştırıldı.)

The proposal was rejected. (Öneri reddedildi.)

It is difficult to relate these two topics. (Bu iki konu arasında bağlantı kurmak çok zor.)
We have a strong relation in our family. (Ailemizde güçlü bir ilişki var.)

She has a very close relationship with her cousin. (Kuzeniyle çok yakın bir ilişkisi var.)

I don’t know many of my distant relatives. (Uzak akrabalarımın çoğunu tanımıyorum.)

I think this exam is relatively easy. (Bence bu sınav nispeten daha kolay.)

Just relax and enjoy your holiday. (Gevşe ve tatilinin tadını çıkar.)

They released the prisioner after five years. (Mahkumu beş yıl sonra serbest bıraktılar.)

Do you have the relevant experience. (Konu ile alakalı tecrüben var mı?)

She sighed with relief. (Rahatlayarak oh çekti.)

You shoul respect other religions. (Diğer dinlere saygı göstermelisin.)

His wife is very religious. (Onun karısı çok dindardır.)

You can rely on me, I can keep your secret. (Bana güvenebilirsin, sırrını tutarım.)

Only a small part of the house remained after the fire. (Yangından sonra evin çok küçük bir kısmı
geriye kaldı.)

She gave the remaining foods to her neighbour. (Kalan yemekleri komşusuna verdi.)

She is truly a remarkable woman. (O gerçekten dikkat çekici bir kadın.)

Do you remember your first day at school? (Okuldaki ilk gününü hatırlıyor musun?)

Can someone remind me the exam’s date. (Birisi bana sınavın tarihini hatırlatabilir mi?)

The beach is remote from here. (Sahil buradan uzakta.)

Use soap to remove the stain. (Lekeyi çıkarmak için sabun kullan.)

Can you repeat it again? (Birkez daha tekrar edebilir misin?)

He said the song repeatedly. (Şarkıyı tekrar tekrar söyledi.)

They say computers will replace human’s workforce. (Bilgisayarların insan çalışma gücünün yerine
geçeceğini söylüyorlar.)

He replied my letters. (Benim mektuplarımı cevapladı.)

The committee will report on its research tomorrow. (Komite, yarın araştırmalarını rapor edecek.)
A reporter from New York Times made an interview with the doctor. (New York Times’dan bir
muhabir benimle röportaj yaptı.)

The European Union represents 28 countries. (Avrupa Birliği 28 ülkeyi temsil ediyor.)

We made a representation to the public. (Halka bir temsil sergiledik.)

The committee includes representatives from industry. (komitede sanayiden de temsilciler var.)

The Republicans won the election in America. (Amerika’da seçimi Cumhuriyetçiler kazandı.)

She soon acquired a reputation as a singer. (Kısa sürede şarkıcı olarak ün elde etti.)

They made a request for further aid. (Daha fazla yardım talep ettiler.)

The little dog requires a lot of care. (Küçük köpeğin çok ilgiye ihtiyacı var.)

Our immediate requirement is more staff. (Bizim acil ihtiyacımız daha fazla eleman.)

What are the results of the research? (Araştımanın sonuçları neler?)

He was a former researcher of our university. (O, üniversitemizin araştırmacısıydı.)

He closely resembles his father. (O, babasına çok benziyor.)

I will call the hotel and make a reservation. (Oteli arayacağım ve rezervasyon yaptıracağım.)

The pool is only for residents. (Havuz yalnızca burada oturanlar için.)

We are determined to resist the pressure. (Baskıya direnmekte kararlıyız.)

There has been a strong resistance to this new law. (Yeni yasaya karşı güçlü bir direniş var.)

I am against this resolution. (Bu önermeye karşıyım.)

We met to resolve the conflict. (Tartışmayı gidermek üzere buluştuk.)

The ski resorts prices are very high. (Kayak merkezi fiyatları çok yüksek.)

We must use our natural resources efficiently. (Doğal kaynaklarımızı verimli bir şekilde kullanmalıyız.)

She has no respect to her parents. (Ebeveynlerine karşı hiç saygısı yok.)

How did he respond the news? (Haberlere nasıl karşılık verdi?)

The respondents refused the blames. (Sanıklar suçlamaları reddetti.)

I called twice but there was no response. (İki kez aradım ancak yanıt yoktu.)

Jane took the full responsibility. (Jane, tüm sorumluluğu üstüne aldı.)

John is responsible for financing the project. (John, projeyi finanse etmekten sorumlu.)

You need to rest if you are sick. (Hastaysan dinlenmen gerek.)

We had a meal in a restaurant. (Restronda yemek yedik.)

They restored the old church. (Eski kiliseyi restore ettiler.)

The government put restrictions on foreign trade. (Hükümet dış ticarete kısıtlama getirdi.)

Success is the result of hard work. (Başarı, sıkı çalışmanın bir sonucudur.)

He struggled to retain the control. (Kontrolü elinde tutmak için mücadele verdi.)

He retired early because of his sickness. (Hastalığı nedeniyle erken emekli oldu.)

The retirement age for men is 65. (Erkekler için emeklilik yaşı 65’tir.)

When will you return from holiday? (Tatilden ne zaman döneceksiniz?)

She didn’t reveal her friend’s secrets. (Arkadaşının sırlarını açığa çıkarmadı.)

The company’s annual revenue is about three million dollars. (Şirketin yıllık hasılatı ortalama üç
milyon dolar.)

We need to review the case. (Durumu gözden geçirmeliyiz.)

French revolution break out in 1789. (Fransız Devrimi 1789’da ortaya çıktı.)

He can’t seem to play in rhythm. (Ritme uygun çalmıyor gibi görünüyor.)

We ate rice and meatball at dinner. (Akşam yemeğinde pilav ve köfte yedik.)

They are one of the richest families in the world. (Onlar, dünyanın en zengin ailelerinden biri.)

He wants to rid of his old car. (Eski arabasından kurtulmak istiyor.)

I learnt to ride as a child. (Bisiklet sürmeyi çocukken öğrendim.)

Their home had been rifled. (Onların evi soyuldu.)

You are right to criticize him. (Onu eleştirmekte haklısın.)

The door is ringing. (Kapı çalıyor.)

I am going to ask for a rise. (Zam isteyeceğim.)

Why you take such a risk? (Neden böyle bir risk alıyorsun?)

Kızılırmak is longest river of Turkey. (Kızılırmak Türkiye’nin en uzun nehridir.)

The house is on a very busy road. (Ev, çok işlek bir yol üzerinde.)

It is possible to find volcanic rocks in this area. (Bu bölgede volkanik kayalara rastlamak mümkün.)

It is one of the greatest roles I have played. (Oynadığım en harika rollerden bir tanesi.)

Wallpaper is sold in rolls. (Duvarkağıdı rulo şeklinde satılıyor.)

He buys me roses every week, he is so romantic. (Bana her hafta gül alır, çok romantik biridir.)

The cat climbed the roof. (Kedi çatıya tırmandı.)

You should sit in the waiting room for a few minutes. (Birkaç dakikalığına bekleme odasında
oturmalısınız.)

Pull the plant up by the roots. (Bitkiyi köklerinden kopar.)

They tied his hands with rope. (Ellerini iple bağladılar.)

I like the smell of rose. (Gül kokusunu severim.)

I am having a rough day. (Kötü bir gün geçiriyorum.)

Sales are up by roughly 20%. (Satışlar yaklaşık olarak %20 oranında arttı.)

Rugby isn’t played with a round ball. (Rugby yuvarlak topla oynanmaz.)

Which is the shortest route to take? (Hangi güzergah daha kısa?)

Doing exercise is a part of my daily routine. (Egzersiz yapmak benim günlük rutinim.)
Let’s sit in the back row. (Arka sırada oturalım.)

She rubbed her chin thoughtfully. (Düşünceli bir şekilde çenesini ovdu.)

The primitive tribes are living according to the unwritten rules. (ilkel kabileler, yazılı olmayan kurallara
göre yaşıyorlar.)

Can you run as fast as John? (John kadar hızlı koşabilir misin?)

I’ve bought a new running shoes. (Yeni koşu ayakkabıları aldım.)

They used to live in rural area. (Kırsal alanda yaşamaya alıştılar.)

There is no need to rush, we have plenty of time. (Acele etmeye gerek yok, çok zamanımız var.)

She decided to learn Russian. (Rusça öğrenmeye karar verdi.)

Cows are sacred to Hindus. (İnekler Hindular için kutsaldır.)

Don’t be sad, everything will be okay. (Üzülme, her şey iyi olacak.)

I don’t feel safe in this hotel. (Bu otelde güvende hissetmiyorum.)

They took all necessary safety precautions. (Tüm gerekli güvenlik önlemlerini aldılar.)

Oh, for goodness’ sake! (Ah, Tanrı aşkına!)-kalıp bir kullanımdır

Can I have a chicken salad? (Tavuklu salata alabilir miyim?)

They complains about the low salary. (Düşük maaştan şikayetçiler.)

She gets 5% commission on each sale. (Her bir satıştan %5 komisyon alıyor.)

I bought shoes in the sales. (İndirimden ayakkabı aldım.)

Pass the salt please. (Tuzu uzatır mısın lütfen.)

We have lived in the same neighborhood for ten years. (On yıldır aynı semtte yaşıyoruz.)

The doctor wanted a blood sample for the test. (Doktor test için kan örneği istedi.)
The economic sanctions have been lifted. (Ekonomik yaptırımlar kaldırıldı.)

We went for a walk along the sand. (Kumsalda yürüyüşe çıktık.)

The moon is a satellite of earth. (Ay, dünyanın uydusudur.)

She had the satisfcation of seeing her book is loved. (Kitabının sevilmiş olmasından memnuniyet
duydu.)

Her success didn’t satisfy everyone. (Onun başarısı herkesi memnun etmedi.)

I want some tomato sauce on pasta. (Makarnanın üzerine biraz domates sosu istiyorum.)

She saved a little girl from falling into the sea. (Küçük bir kızı denize düşmekten kurtardı.)

You saved my life. Thank you for everything. (Hayatımı kurtardın. Her şey için teşekkür ederim.)

I didn’t believe even a single word he said. (Söylediği tek bir söze bile inanmadım.)

On a global scale, %25 of energy is created from natural sources. (Küresel ölçekte, enerji
üretiminin %25’i doğal kaynaklardan üretiliyor.)

His words caused scandals. (Sözleri skandallara neden oldu.)

He is scared of darkness. (O, karanlıktan korkar.)

The scenario of the film was really interesting. (Filmin senaryosu gerçekten ilginçti.)

He described the scene in detail. (Olay yerini detaylıca tarif etti.)

We are studying to a tight schedule. (Sıkı bir programa bağlı ders çalışıyoruz.)

The poem’s rhyme scheme is complicated. (Şiirin uyak şeması karmaşık.)

He is the most distinguished scholar in his field. (Alanındaki en seçkin bilimadamıdır.)

He went to music school on a scholarship. (Müzik okuluna burslu gitti.)

We need more money for hospitals and schools. (Hastaneler ve okullar için daha fazla paraya
ihtiyacımız var.)

There have been a great progress in science and technology. (Bilim ve teknolojide büyük bir ilerleme
var.)
He is interested in scientific discoveries. (O, bilimsel keşiflerle çok ilgili.)

Many scientists are working in this field. (Birçok bilim adamı bu alanda çalışıyor.)

There is still plenty of scope for improvement. (Gelişim için hala birçok faaliyet alanı var.)

The final score is 5-2. (Son skor 5-2.)

She screamed like she had seen a monstar. (Canavar görmüşçesine çığlık attı.)

We were staring at the computer screen. (Bilgisayar ekranına bakıyorduk.)

I admired her neat script. (Onun muntazam el yazısına hayran kaldım.)

We stayed in a hotel with sea view? (Deniz manzaralı bir otelde kaldık.)

The search for a cure goes on. (Tedavi için araştırma devam ediyor.)

The hotels are always full during the summer season. (Yaz sezonu boyunca oteller her zaman dolu
olur.)

Ladies and gentlemen, please take your seats. (Bayanlar ve baylar lütffen yerlerinizi alın.)

Ankara is the second most crowded city of Turkey. (Ankara, Türkiye’nin ikinci en kalabalık şehridir.)

Don’t tell your secret to anyone. (Sırrını hiç kimseye söyleme.)

Please call my secretary to make an appoinment. (Lütfen randevu almak için sekreterimi arayın.)

We will discuss these issues in the next section. (Bu konuları önümüzdeki bölümde tartışacağız.)

The private sector is tiring. (Özel sektör yorucudur.)

I feel secure when you are with me. (Sen benimleyken güvende hissediyorum.)

John is a security guard at the airport. (John havaalanında güvenlik görevlisi.)

Did you see what happened last night? (Dün gece ne olduğunu gördün mü?)

These fruits can be grown from seed. (Bu meyveler tohumdan yetişebilirler.)

We are seeking new ways of expanding our membership. (Üyeliklerimizi genişletmenin yeni yollarını
arıyoruz.)
It seems that he knows what he is doing. (Ne yaptığını biliyor gibi görünüyor.)

She delated a small segment of the painting. (Resmin küçük bir parçasını sildi.)

He tried to seize the gun from her. (Tabancayı ondan zorla almaya çalıştı.)

He was selected to the basketball team. (O, basketbol takımına seçildi.)

The final team selection will be made tomorrow. (Son takım seçmeleri yarın yapılacak.)

She has no self confidence. (Onun hiç özgüveni yok.)

We offered them a good price to sell their car. (Arabalarını satmaları için iyi bir fiyat teklif ettik.)

He is a member of Senate. (O bir Senato üyesi.)

He has served as Senator for California since 2015. (2015’den bu yana Kaliforniya’ya senatör olarak
hizmet ediyor.)

I’ll send you a postcard. (Sana bir kartpostal göndereceğim.)

Junior nurses usually work alongside more senior nurses. (Kıdemce aşağı olan hemşireler genellikle
daha kıdemli hemşirelerin yanında çalışırlar.)

Dogs have a strong sense of smell. (Köpeklerin güçlü bir koku alma duyusu vardır.)

She is very sensitive to other people’s problems. (Başka insanların sorunlarına karşı çok duyarlıdır.)

Use the word ‘book’ in a sentence. (Kitap kelimesini bir cümle içinde kullan.)

They use seperate bathrooms. (Onlar ayrı banyoları kullanıyolar.)

Number the pages in sequence. (Sayfaları ardışık numaralandır.)

They gave a series of concerts. (Onlar, bir dizi konser verdiler.)

I am not a very serious person. (çok ciddi bir insan değilim.)

Seriously, what is the matter with you? (Cidden, senin sorunun ne?)

They served a wonderful meal to their guests. (Misafirlerine harika yemekler servis ettiler.)

The government aims to improve public services. (Hükümet, kamu hizmetlerini geliştirmeyi
hedefliyor.)
The court session lasted an hour. (Mahkeme oturumu bir saat sürdü.)

Who wants to set the table? (Masayı hazırlamayı kim ister?)

It was the perfect setting for a wonderful wedding. (Muhteşem bir düğün için harika bir ortamdı.)

The cat settled itself on the couch. (Kedi kanepeye oturdu.)

She signed the divorce settlement. (Boşanma anlaşmasını imzaladı.)

There are seven days in a week. (Bir haftada yedi gün var.)

She’s written several books about nature. (Doğa üzerine birçok kitap yazdı.)

We had a severe winter last year. (Geçen yıl sert bir kış geçirdik.)

How can you tell what sex a fish is? (Bir balığın hangi cinsiyetten olduğunu nasıl anlarsın?)

Legislations preventing sexual abuse must be enacted. (Cinsel istismarı önleyici yasalar çıkarılmalı.)

The temperature reaches 30 C in the shade. (Sıcaklık, gölgede otuz dereceye ulaşıyor.)

The dog is chasing its shadow. (Köpek, kendi gögesini kovalıyor.)

Shake the bottle well before use. (Kullanmadan önce şişeyi iyice çalkalayın)

This time next week I shall be in London. (Gelecek hafta bu zamanlarda Londra’da olacağım.)

The cake was in shape of a heart. (Pasta kalp şeklindeydi.)

We shared the pizza between us. (Pizzayı aramızda paylaştık.)

She is the strongest woman I have ever seen. (şimdiye dek gördüğüm en güçlü kadın.)

I have changed the sheets. (Çarşafları değiştirdim.)

The jar is on the top shelf. (Kavanoz en üst rafta.)

We collected shells on the beach. (Sahilde deniz kabuğu topladık.)

The homeless people are desperately seeking shelter. (Evsiz insanlar çaresiz halde sığınacak bir yer
arıyorlar.)
Could you help me shift this furniture. (Şu mobilyanın yerini değiştirmeme yardım eder misin?)

The sun is shining brightly. (Güneş ışıl ışıl parlıyor.)

The shiip has two restaurants. (Gemide iki adet restoran var.)

This shirt is made of 100% cotton. (Bu gömlek %100 pamuktur.)

You are talking shit! (Saçmalıyorsun.)

I got a terrible shock yesterday. (Dün çok kötü bir şok yaşadım.)

What’s your shoe size? (Ayakkabı numaranız nedir?)

Don’t shoot. I surrender. (Ateş etme. Teslim oluyorum.)

He suddenly started shooting. (Aniden ateş etmeye başladı.)

They have a beautiful house on the shores of the lake. (Gölün kıyısında çok güzel bir evleri var.)

The girl had a short curly hair. (Kızın kısa kıvırcık saçları vardı.)

I will be ready shortly. (Birazdan hazır olacağım.)

I heard some shots in the distance. (Uzaktan birkaç silah sesi duydum.)

You should have been more careful. (Daha dikkatli olmalıydın.)

He looked back over his shoulder. (Omzunun üzerinden arkasına baktı.)

Stop shouting and listen! (Bağırmayı kes ve dinle.)

The research has shown that people are influenced by TV advertisements. (Araştırma, insanların
televizyon reklamlarından etkilendiğini gösteriyor.)

She is in shower now. (Şuanda duşta.)

Jane shrugged her shoulder and said nothing. (Jane omzunu silkti ve hiçbir şey söylemedi.)

Shut the door, please. (Kapıyı kapat lütfen.)

Her father is very sick. (Onun babası çok hasta.)

The car is standing on the right side of the road. (Araba, yolun sağ tarafında duruyor.)

She sighed deeply. (Derin derin iç çekti.)

The disease has affected her sight. (Hastalık onun görme yetisini etkiledi.)

Headaches may be a sign of stress. (Başağrıları stresin işareti olabilir.)

There is no warning signal on the road. (Yolda hiç uyarı işareti yok.)

Does the symbol has any particular significance? (Bu sembolün özel bir önemi var mı?)

The project has shown a significant improvement. (Proje, önemli bir gelişme gösterdi.)

Profits of our company have increased significantly. (Şirketimizin karı önemli ölçüde arttı.)

There was an absolute silence in the classroom. (Sınıfta tam bir sessizlik vardı.)

Eveybody be silent! (Herkes sessiz olsun!)

She was wearing a silver necklace. (Gümüş bir gerdanlık takıyordu.)

We have very similar hobbies. (Çok benzer hobilerimiz var.)

The srudents dressed similary for the graduation ceremony. (Öğrenciler, mezuniyet törenleri için
benzer şekilde giyindiler.)

This machine is very simple to use. (Bu makineyi kullanmak çok kolay.)

You must simply tell the truth. (Basitçe gerçeği söylemek zorundasın.)

God, please forgive my sins. (Tanrım, lütfen günahlarımı affet.)

I haven’t eaten anything since breakfast. (Kahvaltıdan beri bir şey yemedim.)

Will you sing us a song? (Bize bir şarkı söyler misin?)

He is a wonderful opera singer. (O, muhteşem bir opera şarkıcısıdır.)

There wasn’t a single vacant room in the hotel. (Otelde bir tek boş oda yoktu.)
The boat sank to the bottom of the sea. (Tekne denizin altına battı.)

Good morning, sir. (Günaydın efendim.)

Do you have any brothers or sisters? (Erkek ya da kız kardeşin var mı?)

May I sit here? (Buraya oturabilir miyim?)

This site is ideal for building the a house. (Bu yer, ev inşa etmek için uygun.)

The situation is worse than we think. (Durum düşündüğümüzden daha kötü.)

Cut the cake into six equal slices. (Pastayı altı eşit dilime böl.)

We were shocked at the size of their house. (Evlerinin büyüklüğünü gördüğümüzde şok olduk.)

We went skiing in Uludağ last winter. (Geçen kış Uludağ’da kayak yapmaya gittik.)

This job requires management skill. (Bu iş yönetim becerisi gerektiriyor.)

He is receiving skin cancer treatment. (Cilt kanseri tedavisi görüyor.)

You can see a lot of stars in the sky. (Gökyüzünde bir sürü yıldız görebilirsin.)

He treated his wife like a slave. (Karısına bir köleymiş gibi davranıyordu.)

The baby is sleeping. Be quiet. (Bebek uyuyor. Sessiz ol.)

She sliced the meat carefully. (Eti özenle dilimledi.)

The children were sliding on the snow. (Çocuklar karın üstünde kayıyorlardı.)

Fortunately, the damage was slight. (Neyse ki hasar azdı.)

Are you afraid of high? -Ony slightly. (Yüksekten korkuyor musun? -Yalnızca biraz.)

He slipped over on the ice and broke his arm. (Buzun üzerine kayıp düştü ve kolunu kırdı.)
Progress was slower than we expected. (Gelişim beklediğimizden daha yavaştı.)

Could you speak more slowly please. (Lütfen daha yavaş konuşur musun?)

That dress is too small for you. (O elbise senin için çok küçük.)

You look very smart in that dress. (bu elbisenin içinde çok hoş görünüyorsun.)

This perfume is smelling like a rose. (Bu parfüm gül gibi kokuyor.)

She smiled at me with joy. (Bana neşeyle gülümsedi.)

You should quit smoking for your health. (Sağlığın için sigarayı bırakmalısın.)

Her skin was perfectly smooth. (Onun cildi mükemmel derecede pürüzsüzdü.)

The rope suddenly snapped. (İp birdenbire koptu.)

Children are playing in the snow. (Çocuklar karda oynuyorlar.)

We have so much to do. (Yapacak çok şeyimiz var.)

How these so called improvements helped the local community? (Bu sözde gelişmeler yerel halka
nasıl yardımcı oldu?)

We watched the soccer match in the stadium. (Futbol maçını stadyumda izledik.)

It is important to provide social order. (Sosyal düzeni sağlamak önemlidir.)

Racism exists at all levels of society. (Irkçılık, toplumun her düzeyinde mevcut.)

The grass was soft and springy. (Çimler yumuşak ve canlıydı.)

Will this software run on my machine? (Bu yazılım benim makinemde çalışacak mı?)

This land has fertile soil. (Bu ülkenin verimli toprakları var.)

Solar power is used all around the world. (Güneş enerjisi dünyanın her yerinde kullanılıyor.)
The soldier was wounded in the leg. (Asker, bacağından vuruldu.)

She can’t eat solid food because of her illness. (Hastalığından dolayı katı yiyecek yiyemiyor.)

We need to find an immediate solution for this problem. (Bu problem için acil bir çözüm bulmamız
gerek.)

The detective solved the mystery of the crime. (Dedektif suçun gizemini aydınlattı.)

There is still some juice in the bottle. (Şişede hala biraz meyve suyu var.)

I need somebody to help me. (Bana yardım edecek biri lazım.)

Somehow, I trust him. (Bir şekilde ona güveniyorum.)

There is someone in the garden. (Bahçede birisi var.)

Would you like something to drink? (İçecek bir şey ister misiniz?)

Sometimes I visit my grandparents. (Ara sıra büyük annemi ve büyük babamı ziyaret ediyorum.)

I was somewhat surprised to see him. (Onu gördüğüme biraz şaşırdım.)

Let’s go somewhere silent. (Sessiz bir yere gidelim.)

They have two sons and a daughter. (İki oğulları ve bir kızları var.)

We sang a song together. (Birlikte şarkı söyledik.)

I hope you will be better soon. (Umarım kısa süre içinde daha iyi olursun.)

John is a sophisticated young man. (John entelektüel bir genç adam.)

Sorry, I am late. (Üzgünüm, geç kaldım.)

These sort of problems are quite common. (Bu tür problemler oldukça yaygın.)

He belives that soul is immortal. (O, ruhun ölümsüz olduğuna iananır.)

It sounds ridiculous. (Kulağa gülünç geliyor.)

The soup is not warm enough. (Bu çorba yeterince sıcak değil.)

We should use renewable energy sources. (Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmalıyız.)

Which way is south? (Güney hangi taraf?)

It is obvious from his accent that he comes from southern. (Güneyden geldiği aksanından apaçık belli.)

The Soviet Union collapsed in 1991. (Soveyt Birliği 1991 yılında dağıldı.)

She was the first woman in space. (O, uzaydaki ilk kadındı.)

Spanish was easy to learn for me. (İspanyolca’yı öğrenmek benim için kolay oldu.)

She speaks five languages. (O, beş dil konuşuyor.)

He was a guest speaker at the seminar. (O, seminerde konuk konuşmacıydı.)

What are your special interests? (Özel uğraşlarınız nelerdir?)

You need some specialist advice. (Senin biraz uzman tavsiyesine ihtiyacın var.)

There are many species of birds. (Birçok kuş türü vardır.)

I gave you specific instructions. (Sana belirli yönergeleri verdim.)

I specifically told you not to eat junk food. (Sana ıvır zıvır yememeni özellikle söyledim.)

Their friends made speeches at their wedding. (Arkadaşları düğünlerinde konuşma yaptılar.)

Don’t exceed the speed limit. .(Hız sınırını aşma.)

I have spent all my money. (Bütün paramı harcadım.)

They made a survey on spending habits. (Harcama alışkanlıkları üzerine bir anket yaptılar.)

My head is spinning. (Başım dönüyor.)

I am in good spirits today. (Bugün iyi ruh halimdeyim.)

We are concerned about his spiritual welfare. (Onun ruhsal sağlığı hakkında endişeliyiz.)
The debate has split the country down the middle. (Tartışma, ülkeyi ikiye böldü.)

A spokesman for the government answered the questions. (Hükümet sözcüsü soruları yanıtladı.)

I am not interested in sport. (Sporla ilgilenmiyorum.)

Leopard has spots. (Leoparın benekleri vardır.)

The disease spreads easily. (Hastalık hızlı bir şekilde yayılıyor.)

He was born in the spring of 1952. (1952 yılının baharında doğdu.)

She drew a square room. (Kare şeklinde bir oda çizdi.)

He squeezed my hand and smiled at me. (Elimi sıktı ve bana gülümsedi.)

It was time of political stability. (Siyasi istikrarın olduğu zamanlardı.9

She wants a stable relationship. (O, istikrarlı bir ilişki istiyor.)

We have 20 part-time staff. (20 tane yarı zamanlı çalışan elemanımız var.)

The product is at the design stage. (Ürün tasarlama aşamasında.)

How many stairs are there? (Kaç tane basamak var?)

He has the 20% stake in the company. (Onun şirkette %20 payı var.)

She was too weak to stand. (Ayakta durmak için fazla güçsüzdü.)

We aim to sustain our standards of customer care. (Müşteri ilişkileri standartlarımızı devam ettirmeyi
hedefliyoruz.)

The conract has no legal standing. (Kontratın yasal bir konumu yok.)

You are shining like a star. (Bir yıldız gibi parlıyorsun.)

Everyone stared him after he screamed. (Çığlık attıktan sonra herkes ona dik dik baktı.)

I have just started a new job. (Henüz yeni bir işe başladım.)

He was in state of temporary depression. (Geçici bir depresyon halindeydi.)

Do you agree with this statement? (Bu ifadeye katılıyor musun?)

We walked back to the station. (İstasyona geri yürüdük.)

According to statistics over 2000 people killed because of the disease. (İstatistiklere göre hastalıktan
2000’in üzerinde insan öldü.)

She married a man with a high social status. (Sosyal statüsü yüksek olan bir adamla evlendi.)

You stay here, I’ll be back soon. (Sen burada kal, ben hemen döneceğim.)

We are making a steady progress. (İstikrarlı bir ilerleme kaydediyoruz.)

My wallet was stolen. (Cüzdanım çalındı.)

The frame is made of steel. (Çerçeve çelikten yapılmış.)

He took a step towards me. (Bana doğru bir adım attı.)

I stock the photos into an album. (Fotoğrafları albüme yapıştırdım.)

He went two hours ago and I’m still waiting for him. (İki saat önce gitti ve ben hala onu bekliyorum.)

He stirred his tea with milk. (Çayını sütle karıştırdı.)

The model you liked is not in stock. (Sizin beğendiğiniz model stokta yok.)

I’ve got a tomach-ache. (Midem ağrıyor.)

She threw a stone to the window. (Pencereye taş fırlattı.)

The rain had stopped and the clouds had cleared away. (Yağmur durmuştu ve bulutlar kaybolmuştu.)

We need more storage now. (Daha fazla depolamaya ihtiyacımız var.)

Where is the nearest carpet store? (En yakın halı mağazası nerede?)

The storm broke after rain (Yağmurdan sonra fırtına başladı.)

I am going to tell you a fantastic story. (Sana fantastik bir hikaye anlatacağım.)

He looked me straight in the eye. (Dosdoğru gözlerimin içine baktı.)

A strange thing happened in the movie. (Filmde tuhaf bir şey oldu.)

I am stranger in this country. (Ben bu ülkede yabancıyım.)

Cameras were set up at strategic points. (Kameralar stratejik noktalara yerleştirildi.)

He was a total genius when it came to military strategy. (Konu askeri strateji olunca tam bir dahiydi.)

Tears streamed down her face. (Gözyaşları yüzünden akıp gitti.)

He was mooning around the street. (Caddede dalgın dalgın dolanıp duruyordu.)

I have no strength to walk any further. (Daha fazla yürüyecek güzüm yok.)

He pushed the rock with his all strength. (Kayayı tüm gücüyle itti.)

Stress is often a factor for diseases. (Stres genellikle hastalıkların etmenidir.)

This tshirt has stretched. (Bu tişört esnedi.)

The ship struck a rock. (Gemi bir kayaya çarptı.)

The necklace is in form of stringed pearls. (Gerdanlık ipe dizilmiş inciler halindeydi.)

I stripped and washed myself. (Soyundum ve yıkandım.)

What a beautiful stroke! (Ne kadar güzel bir vuruş!)

He lifted the heavy box with his strong arms. (Güçlü kollarıyla ağır koliyi kaldırdı.)

I am strongly opposed to the idea. (Bu fikre şiddetle karşı çıkıyorum)

These two sentences have equivalent grammatical structures. (Bu iki cümlenin yapıları eş gramer
yapıları var.)

We are struggling for our independence. (Özgürlüğümüz için mücadele ediyoruz.)

These students are really clever. (Bu öğrenciler gerçekten akıllı.)

They are recording a song in the studio. (Stüdyoda şarkı kayda alıyorlar.)
I studied Maths the whole night. (Bütün gece matematik çalıştım.)

I prefer to buy stuffs in sale. (İndirimdeki şeyleri almayı tercih ederim.)

I know, it was a stupid mistake. (Biliyorum çok aptal bir hataydı.)

She has a different clothing style. (Onun farklı bir giyim tarzı var.)

Climate change is still a subject of debate. (İklim değişikliği hala bir tartışma konusu.)

She refused to submit to threats. (Tehditlere boyun eğmeyi reddetti.)

Subseqent events confirmed our guess’. (Takip eden gelişmeler tahminlerimizi doğruladı.)

It is dangerous to mix these substances. (Bu maddeleri karıştımak tehlikeli.)

They earned substantial amount of money. ( Büyük çapta para kazandılar.)

Our plan succeeded. (Planımız başarılı oldu.)

We owe our success to your works. (Başarımızı sizin çalışmalarınıza borçluyuz.)

I wasn’t very successuful in highschool. (Lisede çok başarılı değildim.)

She successfully graduate from university. (Üniversiteden başarıyla mezun oldu.)

I have never seen such a complex sentence. (Hiç böylesine karmaşık bir cümle görmemiştim.)

Her death was very sudden. (Onun ölümü çok beklenmedikti.)

Suddenly the changed and it started to raining. (Hava aniden değişti ve yağmur yağmaya başladı.)

She sued for divorce. (Boşanmak için dava açtı.)

He suffered intense pain. (Çok acı çekti.)

There is no sufficient food for everyone. (Herkes için yeteri kadar yiyecek yok.)

Do you take sugar for your coffee? (Kahvene şeker alır mısın?)

I suggest that we go out to eat. (Yemeği dışarda yemeyi öneriyorum.)

Do you have any suggestions? (Bir önerin var mı?)

She attempted suicide. (O, intihara kalkıştı.)

The groom was wearing an elegant suit. (Damat şık bir takım elbise giyiyordu.)

This tree blossoms in the late summer. (Bu ağaç yazın sonlarında çiçeklenir.)

We finally reached the summit. (Sonunda zirveye ulaştık.)

The sun was shining. (Güneş parlıyordu.)

We had a super time in Spain. (İspanya’da müthiş zaman geçirdik.)

The food supply is not enough. (Yiyecek arzı yeterli değil.)

You should support your family in hard times. (Zor zamanlarda aileni desteklemelisin.)
He is a supporter of Arsenal. (O, Arsenal taraftarı.)

I suppose that he is very rich. (Sanıyorum o çok zengin.)

When did this supposed story happened? (bu sözde hikaye ne zaman yaşandı?)

He is the member of Supreme Court. (O, Yüksek Mahkeme üyesidir.)

I’m sure that I’ve seen that man before. (O adamı daha önce gördüğüme eminim.)

Do you love him? -Surely not. (Onu seviyor musun? -Elbette hayır.)

We need a flat surface to play the game on. (Oyunu üzerinde oynamamız için düz bir yüzeye
ihtiyacımız var.)

He will require surgery on his right arm. (Sağ kolundan ameliyat olacak.)

What a nice surprise! (Ne güzel bir sürpriz!)

He looked surprised when he saw me. (beni gördüğünde şaşırmış görünüyordu.)

It is not surprising that they won. (Kazanmaları şaşırtıcı değil.)

She looked surprisingly well. (Şaşırtıcı derecede iyi görünüyordu.)

The lake is surrounded by trees. (Göl ağaçlarla çevrelenmiş.)

We used survey method for our research. (Araştırmamız için anket yöntemini kullandık.)

His only chance of survival was an operation. (Hayatta kalmasının tek yolu ameliyattı.)

Only three people survived in the crash. (Kazada yalnızca üç kişi sağ kurtuldu.)

There were no survivors. (Hayatta kalan kimse yoktu.)

I suspected him of lying. (Onun yalan söylediğinden şüphelendim.)

She managed to sustain everyone’s interest during her speech. (Kouşması süresince herkesin ilgisini
sürdürmeyi başardı.)

I swear I will never leave you. (Yemin ederim seni asla terketmeyeceğim.)

She swept the room. (O, odayı süpürdü.)

The fruit juice is too sweet for me. (Meyve suyu benim için çok tatlı.)

I go swimming once in a week. (Haftada bir yüzmeye giderim.)

The children are swinging in the park. (Çocuklar parkta salıncakta sallanıyorlar.)

John switched on the TV. (John televizyonu açtı.)

Red rose is a symbol of love. (Kırmızı gül aşkın bir simgesidir.)

Cough is a symptom of flu. (Öksürük gribin bir belirtisidir.)

The first railway system was buit about a hundred years ago. (İlk demiryolu sistemi yaklaşık yüz yıl
önce yapıldı.)

She put a plate on the table. (Masaya bir tabak koydu.)

Add two tablespoon of flour. (İki yemek kaşığı un ekle.)

It is time to try another tactic. (Şimdi başka bir taktik deneme zamanı.)

The dog is wagging its tail to play. (Köpek oyun oynamak için kuyruğunu sallıyor.)

Take the key and open the door. (Anahtarı al ve kapıyı aç.)

I love listening tales before I sleep. (Uyumadan önce masal dinlemeyi severim.)

She is a great talent. (O büyük bir yetenek. )

Let’s talk about our future plans. (Gelecek planlarımız hakkında konuşalım.)

He is tall and thin. (O, uzun ve zayıf.)

The fuel tank exploded. (Yakıt tankı patladı.)

Someone tapped at the window. (Birisi pencereye hafifçe vurdu.)

I lent her my Michael Jackson tapes. (Ona Michael Jackson kasetlerimi ödünç verdim.)

Set yourself available targets. (Kendine ulaşabileceğin hedefler koy.)

He accomplished his task. (Görevini başarıyla tamamladı.)

The soup tastes good. (Çorbanın lezzeti güzel.

They have to pay their tax until the end of this month. (Bu ayın sonuna kadar vergilerini ödemek
zorundalar.)

Each taxpayer pays 300 dollars a year. (Her vergi mükellefi yıllık 300 dolar ödüyor.)

Would you like tea or coffee? (Çay mı istersin kahve mi?)

John teaches them English. (John onlara İngilizce öğretiyor.)

There is a growing need for qualified teachers. (Nitelikli öğretmen ihtiyacı artıyor.)

Teaching at a primary school is funny. (İlkokulda öğretmenlik yapmak eğlenceli.)

The team is not playing very well this season. (Takım bu sezon çok iyi oynamıyor.)

I tore my shirt on the fence. (Gömleğimi çite takılıp yırttım.)

Add one teaspoon of salt. (Bir çay kaşığı tuz ekle.)

They offer free technical support. (Onlar, ücretsiz teknik destek sunuyorlar.)

We’ve improved our marketing techiques. (Pazarlama tekniklerimizi geliştirdik.)

Modern technology has made our lives more comfortable. (Modern teknoloji, hayatlarımızı daha
rahat bir hale getirdi.)

The teen readers showed a great interest to his book. (Genç okuyucular onun kitabına büyük ilgi
gösterdi.)

This magazine is for teenagers. (Bu dergi ergenler için.)

I made a telephone call. (Telefon görüşmesi yaptım.)

We looked at the stars through a telescope. (Bir teleskop ile yıldızları izledik.)

Please turn off the television. (Lütfen televizyonu kapat.)

Tell me what do you want to do? (Ne yapmak istediğini bana anlat.)

The temperature will rise 5 degrees. (Sıcaklık beş derece artacak.)

I am looking for a temporary work. (Geçici bir iş arıyorum.)

The boy was just ten years old in this picture. (Çocuk, bu fotoğrafta yalnızca on yaşındaydı.)
Women tend to live longer than men. (Kadınlar, erkeklerden daha uzun yaşamaya eğilimlidirler.)

I have a tedency to get nervous when I am hungry. (Açken sinirlenmeye eğilimim var.)

We are going to play tennis at the weekend. (Haftasonu tenis oynayacağız.)

The tension between two political leaders is increasing. (İki siyasi lider arasındaki tansiyon artıyor.)

We pitched our tent in the woods. (Çadırımızı ormanlık alana kurduk.)

‘Alto” is a musical term. (Alto, bir müzik terimidir.)

I can’t work under these terms. (Bu koşullar altında çalışamam.)

I saw a terrible dream. (Berbat bir rüya gördüm.)

The island is Greek territory. (Bu ada Yunan toprağı.)

The people escaped from terror in their land. (İnsanlar ülkelerindeki terörden kaçtılar.)

The government is fighting against terrorism. (Hükümet terorizme karşı savaşıyor.)

The terrorists released the hostages. (Teröristler rehineleri serbest bıraktı.)

When can I get my test results. (Test sonuçlarımı ne zaman alabilirim?)

There are several witnesse who will testify for the defence. (Savunma için tanıklık edecek bir sürü
şahit var.)

Can I refuse to give testimony? (İfade vermeyi reddebilir miyim?)

The people are against nuclear testing in their region. (İnsanlar, yaşadıkları bölgede nükleer deneme
yapılmasına karşılar.)

We read the text carefully. (Metni dikkatlice okuduk.)

He was much smaller than his brother. (Kardeşinden daha kısaydı.)

Thank you for the meal. (Yemek için teşekkürler.)

Thanks for your support. (Desteğin için teşekkürler.)

Look at that man! (Şu adama bak!)

What’s the matter? (Sorun nedir?)

I used to go to the theater every month. (Eskiden her ay tiyatroya giderdim.)

Parents love their children equally. (Anne babalar, çocuklarını eşit derecede severler.)

I gave them notes for the exam. (Onlara sınav için notları verdim.)

The basic team of the article is climate change. (Bu makalenin ana teması iklim değişikliğidir.)

They have bought themselves a new car. (Kendilerine yeni bir araba aldılar.)

Life was harder then because I didn’t have a job. (Hayat o zamanlar zordu çünkü bir işim yoktu.)

According to the theory of relativity, nothing can travel faster than light. (İzafiyet teorisine göre ışıktan
daha hızlı giden bir şey yoktur.)

She underwent drug theraphy. (O, ilaç tedavisi gördü.)

There are our friends over there. (Orada bizim arkadaşlarımız var.)

There is still too much to discuss. Therefore we should return to meeting. (Daha konuşulacak çok şey
var. Bu nedenle toplantıya geri dönmeliyiz.)

I liked most these red shoes. (En çok bu kırmızı ayakkabıları beğendim.)

Do you know, who they are? (Onların kim olduğunu biliyor musun?)

This book is too thick to read in a week. (bu kitap bir haftada okumak için çok kalın.)

The walls are very thin. (Duvarlar çok ince.)

There are a lot of things I’d like to buy. (Almak istediğim çok şey var.)

I was thinking about you. (Seni düşünüyordum.)

What is the thinking behind the campaign. (Kampanyanın arkasındaki fikir nedir?)

He came third in the race. (Yarışta üçüncü oldu.)

She is thirty now. (O şimdi otuz yaşında.)

Is this your bag? (Bu senin çantan mı?)

Those are not my pencils. (Onlar benim kalemlerim değil.)

They are very different, though they did seem to get on well. (Farklı olmalarına karşın iyi anlaşıyor gibi
görünüyorlardı.)
I’d like to hear your thoughts on this matter. (bu konu hakkında senin düşüncelerini duymak isterim.)

There were thousands of people there. (Orada binlerce insan vardı.)

There is a real threat of war. (Gerçek bir savaş tehditi var.)

The attacker threatened them with a gun. (Saldırgan onları tabanca ile tehdit etti.)

She has three brothers. (Onun üç oğlan kardeşi var.)

I’ve got a sore throat. (Boğaz ağrım var.)

Go through this way, and you will see the hospital on your right. (bu yol boyunca git, sağ tarafında
hastaneyi göreceksin.)

The house was painted yellow throughout. (Ev baştan aşağı sarıya boyandı.)

Can you throw me the ball? (Bana topu atar mısın?)

Thus they decided that I was right. (Böylece haklı olduğuma karar verdiler.)

Did you get tickets for the concert? (konser için biletleri aldın mı?)

They tied his hands with a rope. (Ellerini bir iple bağladılar.)

She was wearing a tight pair of jeans. (Dar bir kot pantolon giyiyordu.)

There was no time to complete the homework. (ödevi tamamlamak için zaman yoktu.)

The baby was too tiny when she was born. (Bebek, doğduğunda minicikti.)

He gave me some useful tips on how to save money. (Nasıl para biriktirileceği konusunda bana faydalı
taktikler verdi.)

My legs are beginning to tire. (Bacaklarım yorulmaya başlıyor.)

I am too tired even to think. (Düşünmek için bile çok yorgunum.)

Your brain tissues have been damaged. (Beyin dokularınız zedelenmiş.)

I can’t remember the title of the book. (Kitabın başlığını hatırlayamıyorum.)

I walked to the home. (Eve doğru yürüdüm.)

Tobacco advertising has been banned. (Tütün reklamı yasaklandı.)

Today is my birthday. (Bugün benim doğum günüm)

I stubbed my toe on the step. (Ayak parmağımı basamağa çarptım.)

We grew up together. (Biz birlikte büyüdük.)

I made a sandwich with lettuce and tomato. (Marul ve tomatesli sandviç yaptım.)

We are leaving from Paris tomorrow. (Paris’ten yarın ayrılıyoruz.)

Don’t speak to me in that tone of voice. (Bana bu ses tonuyla konuşma.)

I tried to speak in their native language. (Onların anadilinde konuşmaya çalıştım.)

It’s very cold tonight. (Bu gece çok soğuk.)

This dress is too big for me. (Bu elbise benim için çok büyük.)

We need to use tools to open that box. (Kutuyu açabilmek için alet kullanmamız gerek.)

I have just had a tooth out. (Dişimi çektirdim.)

Put the book on the top shelf. (Kitabı en üst rafa koy.)

The main topic of our conversation will be environmental issues. (Konuşmamızın ana konusu çevresel
konular olacak.)

He tossed me the ball. (Topu bana fırlattı.)

How much money did you spend in total? (Toplamda kaç para harcadın?)

Your behaviour is totally unacceptable. (Bu davranışın tamamıyla kabul edilemez.)

Don’t touch that plate, it is still hot. (Tabağa dokunma, hala sıcak.)

It was a though decision to make. (Vermesi zor bir karardı.)

They made a tour of Europe. (Onlar Avrupa turu yaptılar.)

This place is a popular tourist destination. (Burası popüler bir turist çeken yer.)

She attended the tennis tournament. (O, tenis turnuvasına katıldı.)

He acted fairly toward me. (Bana karşı dürüst davrandı.)

He was friendly and kind towards me. (Bana karşı arkadaş canlısı ve kibardı.)

The Eiffel tower is a symbol of France. (Eyfel Kulesi Fransa’nın bir sembolüdür.)

The town is far from here. (Kasaba buradan uzakta.)

The children are playing with their toys. (Çocuklar oyuncaklarıyla oynuyorlar.)

He disappeared without a trace. (Bir iz olmaksızın ortadan kayboldu.)

We followed the bear’s track in the snow. (Karda ayının izlerini takip ettik.)

Trade between the two countries has increased. (İki ülke arasındaki ticaret arttı.)

You should have respect for traditions. (Geleneklere saygı duymalısın.)

Their wedding was very traditional. (Düğünleri çok gelenekseldi.)

We were stuck in traffic and missed our flight. (Trafiğe sıkıştık ve uçağımızı kaçırdık.)

It’s a tragedy that she died so soon. (Onun bu kadar yakın bir zamanda ölmesi trajediydi.)

The hounds were following the fox’s trail. (Tazılar tilkinin izini sürüyorlardı.)
Hurry up! We will miss the train. (Çabuk ol treni kaçıracağız.)

He had a good basketball training in the summer course. (Yaz kursunda iyi bir basketbol eğitimi aldı.)

How can I transfer money from my bank account. (Banka hesabımdan nasıl para transfer
edebilirim?)

This ticket is not transferable. (Bu bilet devredilemez.)

A new colour will transform your living room. (Yeni bir renk otorma odanızı değiştirecek.)

What a transformation! Your hair looks great. (Ne dönüşüm ama! Saçların harika görünüyor.)

We need a quick transition between the old system and the new one. (Eski sistem ile yenisi arasında
hızlı bir geçişe ihtiyacımız var.)

The book has been translated into 12 laguages. (Kitap on iki dile çevrildi.)

The transposition system made our job easier. (Yer değiştirme sistemi işimizi daha kolaylaştırdı.)

My biggest dream is to travel to Asian countries. (En büyük hayalim Asya ülkelerine seyahat etmek.)

You are treating like a little child. (Küçük bir çocuk gibi davranıyorsun.)

The doctor said that he need medical treatment. (Doktor, onun medikal tedaviye ihtiyacı olduğunu
söyledi.)

Fifteen countries signed the treaty. (On beş ülke anlaşmayı imzaladı.)

He fell down while he was climbing the tree. (Ağaca tırmanırken yere düştü.)

There is a growing trend towards colourful clothes. (Renkli kıyafetlere karşı artan bir trend var.)

The trial is open to the public. (Duruşma halka açık.)

There are still tribes that live in Amaonian rainforest. (Hala Amazon ormanlarında yaşayan kabileler
var.)

We had to think of a trick to get past the guards. (Muhafızları atlatmak için bir numara düüşünmek
zorunda kaldık.)

The Russian troops bombed the city. (Rus orduları şehri bombaladılar.)

I think this situation might lead trouble. (Bence bu durum sıkıntıya yol açabilir.)

The truck driver was too drunk. (Kamyon şoförü çok sarhoştu.)

The novel is based on a true story. (Roman, gerçek bir hikayaye dayanıyor.)

I am truly sorry that I made such a big mistake. (Böylesine büyük bir hata yaptığım için hakikaten çok
üzgünüm.)

Trust her. She will never betray you. (Ona güven. Sana asla ihanet etmez.)

I think she’s not telling the truth. (Bence doğruyu söylemiyor.)

Just try to do your best. (Yalnızca elinden gelenin en iyisini yapmaya çalış.)

Can you buy a tube of toothpaste? (Bir tüp diş macunu alabilir misin?)

We went through the tunnel. (Tünelin içinden geçtik.)

He decided to turn back to his work. (İşine geri dönmeye karar verdi.)

What’s on TV tonight? (Bu gece televizyondane var?)

This key opens the box twelve. (Bu anahtar on iki numaralı kutuyu açıyor.)

She married at her twenty. (O, yirmi yaşında evlendi.)

I go swimming twice a week. (Haftada iki kez yüzmeye giderim.)

She is expecting twins. (O, ikiz bebek bekliyor.)

May I have two cups of tea. (İki fincan çay alabilir miyim?)

Bungalows are a type of house. (Bungalowlar bir tür evdir.)

This is a typical example of English poetry. (Bu, İngiliz şiirinin tipik bir örneği.)

Mothers typically worry about their children. (Anneler genellikle çocukları için endişelenirler.)

What an ugly building! (Ne çirkin bir bina!)

Silk sheets are the ultimate luxury. (İpek çarşaflar en lüksüdür.)

A poor diet wil ultimately lead to illness. (Zayıf beslenme eninde sonunda hastalığa yol açar.)

I tried to contact him but was unable to. (Onunla irtibat kurmaya çalıştım ama olmadı.)

I am going to visit my uncle. (Amcamı ziyaret edeceğim.)

The baby hid under the table. (Bebek masanın altına saklandı.)

I underwent a surgery last month. (Geçen ay ameliyat geçirdim.)

Do you understand what I mean? (Ne demek istediğimi anlıyor musun?)

The existence of God is beyond human understanding. (Tanrı’nın varlığı insan kavrayışının
ötesindedir.)

Unfortunately, I won’t be able to come to the party. (Maalesef partiye katılamayacağım.)

All students are wearing uniform. (Bütün öğrenciler üniforma giyiyorlar.)

Germany is a member of European Union. (Almanya Avrupa Birliği’nin bir üyesidir.)

Everyone’s fingerprints are unique. (Herkesin parmak izi benzersizdir.)

The basic unit of society is the family. (Toplumun en küçük birimi ailedir.)

The commision is trying to build a united Europe. (Komisyon birleşmiş bir Avrupa inşa etmek istiyor.
Agreement on this issue is universal. (Bu konu üzerindeki anlaşma genelgeçerdir.)

She lives in her little univerve on her own. (Kendi başına küçük evreninde yaşıyor.)

Is there a university in this city? (Bu şehirde üniversite var mı?)

The attacker’s identity remains unknown. (Saldırganın kimli hala bilinmiyor.)

Unless I am mistaken, she lives in here. (Eğer yanılmıyorsam o burada yaşıyor.)

Jane is quite unlike her sister. (Jane kardeşinden çok farklı.)

The project seems unlikely to succeed. (Projenin başarılı olması olanaksız görünüyor.)

Until now I have never been lived alone. (Şuana kadar hiç yalnız yaşamamıştım.)

She has a very unusual name. (Onun çok sıradışı bir ismi var.)

They live up in the hill. (Tepelerin yukarısında yaşıyorlar.)

They agreed upon the last decision. (Son karar üzerinde anlaştılar.)

There is a scar on his upper lip. (Üst dudağının üstünde bir yara izi var.)

The municipality financed the urban development. (Belediye kentsel gelişimi finanse etti.)

She urged him to stay. (Onu kalmaya zorladı.)

She refused to give us her dog. (Köpeğini bize vermeyi reddetti.)

Can I use your phone? (Telefonunu kullanabilir miyim?)

I am not used to waking up so early. (Bu kadar erken kalkmaya alışkın değilim.)

His experiences might be useful to us. (Onun tecrübeleri bizim için faydalı olabilir.)

Enter your user name. (Kullanıcı adınızı giriniz.)

He came home later than usual. (Eve her zamankinden daha geç geldi.)

I usually go to work by car. (İşe genellikle arabayla giderim.)

You have to pay for utilities. (Kamu hizmet kuruluşlarına ödeme yapmalısın.)

We are on vacation in Bodrum right now. (Şuan Bodrum’da tatildeyiz.)

The valley is 20 km away. (Vadi 20 km uzaklıkta.)

Your advices are valuable for me . (Senin tavsiyelerin benim için değerli.)

The value of the euro has risen greatly. (Euro’nun değeri büyük ölçüde arttı.)

This region’s climate is variable. (Bu bölgenin iklimi değişkendir.)

There are many diffrent cooking variation of this meal. (Bu yemeğin çok farklı pişirme yöntemleri var.)

This tool can be used in a variety of ways. (bu alet farklı çeşitlerde kullanılabilir.)
He quitted the job for various reasons. (İşini farklı nedenlerden dolayı bıraktı.)

Class numbers vary between 10-20. (Sınıf numaraları 10 ila 20 arasında değişmektedir.)

There is a vast area of forest behind our house. (Evimizin arkasında çok geniş bir ormanlık alan var.)

Green vegatables are the source of vitamin. (Yeşil sebzeler vitamin kaynağıdır.)

Are you the driver of this vehicle? (Bu aracın sahibi misiniz?)

The business venture made him rich. (BU iş girişimi onu zengin etti.)

Thre are two versions of the game. (Oyunun iki sürümü var.)

It is Germany versus France in the final match. (Final maçında Almanya Fransa’ya karşı.)

Very few people know him here. (Burada onu çok az kişi tanıyor.)

The nurse hit a blood vessel. (Hemşire damardan enjeksiyon yaptı.)

He is Vietnam vet. (O, vietnam gazisi.)

We flew home via Dubai. (Eve Dubai üzerinden geçtik.)

We will provide the earthquake victims food. (Deprem mağdurlarına yiyecek temin edeceğiz.)

The team’s victory made everyone happy. (Takımın galibiyeti herkesi sevindirdi.)

We watched their wedding videos. (Onların düğün videolarını izledik.)

His views on the subject were accepted. (Konu hakkındaki görüşleri kabul gördü.)

The programme attracted thousands of viewers. (Program binlerce kişinin ilgisini çekti.)

We visited some villages in Spain. (İspanya’daki bazı köyleri ziyaret ettik.)

You violated the international law. (Uluslararası hukuku ihlal ettin.)

The violation of the treaty has some sanctions. (Anlaşmayı ihlal etmenin bazı yaptırımları var.)

The police used violence against the protesters. (Polis, göstericilere karşı şiddet uyguladı.)

There was a violent reaction from the public. (Halktan sert bir tepki vardı.)

He virtually admitted he was guilty. (Aslında suçlu olduğunu itiraf etti.)

He led a life of virtue. (Erdemli bir hayat sürdü.)

There is a virus infection in his body. (Vücudunda virüs iltihabı var.)

He showed no visible sign of emotion. (Gözle görülür bir duygu belirtisi yoktu.)

Cats have good night vision. (Kediler geceleri iyi görürler.)

For more information, visit our website. (Daha fazla bilgi için internet sitemizi ziyaret edin.)
We have got visitors from abroad. (yurtdışından ziyaretçilerimiz var.)

She has a very good visual memory. (Çok iyi bir görsel hafızası var.)

Water is vital for us. (Su herkes için hayatidir.)

Can you hear my voice? (Sesimi duyabiliyor musun?)

She has an encyclopedia in 20 volumes. (20 ciltlik bir ansiklopedisi var.)

Are there any volunteers to help me? (Bana yardım edecek gönüllü kimse var mı?)

He obtained 45% of the vote. (Oyların %45’ini aldı.)

The voters rate was about 85%. ( Seçmen oranı %85 civarındaydı.)

The voyage lasted 15 days. (Deniz yolculuğu 15 gün sürdü.)

He looked very vulnerable standing there on his own. (Orada kendi kendine otururken çok
savunmasızdı.)

Wages will be paid on Monday. (Ücretler Pazartesi günü ödenecek.)

I have been waiting for you for hours. (Saatlerdir seni bekliyorum.)

I usually wake late on weekends. (Haftasonları genelde geç uyanırım.)

The baby is just learning to walk. (Bebek, yürümeyi henüz öğreniyor.)

I am going to paint the walls yellow. (Duvarları sarıya boyayacağım.)

He is wandering aimlessly. (Amaçsızca dolaşıyor.)

Do you want some cake? (Biraz kek ister misin?)

The Second World War lasted six year. (İkinci Dünya Savaşı altı yıl sürdü.)

The weather is nice and warm today. (Hava bugün güzel ve sıcak.)

I tried to warn you but you didn’t listen. (Seni uyarmaya çalıştım ancak dinlemedin.)

There were no adequate warning table on the road. (Yolda yeterince uyarı tabelası yoktu.)

Wash your hands before dinner. (Yemekten önce ellerini yıka.)

Why do you waste your money on clothing? (Neden paranı giysiye vererek israf ediyorsun?)

The children are watching cartoon on TV. (Çocuklar televizyonda çizgifilm izliyorlar.)

May I have a glass of water? (Bir bardak su alabilir miyim)

Huge waves were breaking on the shore. (Büyük dalgalar kıyıya vuruyordu.)

Which way did John go? (John hangi taraftan gitti?)

We are close friends since our childhood. (Biz, çocukluğumuzdan beri yakın arkadaşız.)
It rained all week. (Tüm hafta yağmur yağdı.)

His personel wealth is around 200 million dollars. (Onun kişisel serveti 200 milyon dolar civarında.)

Switzerland is a wealthy country. (İsviçre zengin bir ülkedir.)

Choose your weapon. (Silahını seç.)

He was wearing a black suit. (O, siyah bir takım elbise giyiyordu.)

I won’t go out in this weather. (Bu havada dışarı çıkmam.)

Have you been invited to their wedding? (Onların düğününe davetli misin?)

He will be back in a week. (Bir hafta içinde dönecek.)

Have a good weekend! (İyi hafta sonları!)

Employees are paid weekly. (Çalışanlar haftalık ücret alıyor.)

How much do you weigh? (Kaç kilo ağırlığındasın?)

The average weight of a new born baby is about three kilos. (Yeni doğan bir bebeğin ortalama
ağırlığı üç kilodur.)

It is a pleasure to welcome you to our home. (Sizi evimizde ağırlamaktan memnun oluruz.)

We are worried about the country’s welfare. (Ülkenin refahı konusunda endişeliyiz.)

Well, I will go myself. (Peki, kendim gideceğim.)

The town is in the west of the city. (Kasaba şehrin batısında bulunuyor.)

It is one of the greatest work of Western art. (Bu, batı sanatının en büyük eserlerinden biridir.)

You will get wet. Take an umberalla. (Islanacaksın. Şemsiye al.)

What do you want? (Ne istiyorsun?)

Whatever I do, I do with respect. (Ne yaparsam yapayım, saygıyla yaparım.)

The wheels got all muddy. (Tekerlekler çamur olmuştu.)

When you prepare the meal, please call us. (Yemeği yaptığın zaman bizi ara lütfen.)

You can come to me whenever you want. (Ne zaman istersen bana gelebilirsin.)

Where do you want to go for dinner? (Akşam yemeği için nereye gitmek istersiniz?)

Some of the students failed wherase other passed. (diğerleri geçerken bazı öğrenciler sınavdan kaldı.)

You seem undecided whether to go or not. (Gidip gitmeme konusunda kararsız görünüyorsun.)

Which one do you prefer? (Hnagisini tercih edersin?)

While there is life, there is hope. (Hayat olduğu sürece umut da vardır.)
What are you two whispering about? (Siz ikiniz neden fısıldaşıyorsunuz?)

She bought a new white coat. (O, yeni beyaz bir mont aldı.)

Who is your sister? (Senin kız kardeşin kim?)

He spent the whole day watching TV. (Bütün günü televizyon izleyerek geçirdi.)

Whom did they invite to the wedding? (Düğüne kimleri davet ettiler?)

Whose car is that? (Bu kimin arabası?)

Why are you so sad? (Neden böyle üzgünsün?)

She has wide knowledge on this subject. (Bu konu hakkında engin bilgisi var.)

The proposal was widely accepted. (Teklif büyük oranda kabul edildi.)

Alcohol problems are quite widespread in the society. (Alkol problemleri toplumda oldukça yaygın.)

I met the doctor’s wife. (Doktor’un karı ile tanıştım.)

He went to America to see wild animals. (Vahşi hayvanları görmek için Afrika’ya gitti.)

In spite of what happened, she never lost the will to live. (Olanlara rağmen hiçbir zaman yaşamaya
olan isteğini kaybetmedi.)

I am willing to help you. (Sana yardım etmeye gönüllüyüm.)

Which team won? (Hangi takım kazandı?)

The wind is blowing from the north. (Rüzgar kuzeyden esiyor.)

Close the window, please. (Pencereyi kapatın lütfen.)

We drank a glass of wine with some cheese. (Biraz peynirle şarap içtik.)

The bird has beautiful small wings. (Kuşun güzel küçük kanatları var.)

The winners of the competition will be awarded. (Yarışmanın kazananları ödüllendirilecek.)

We went to France last winter. (Geçen kış Fransa’ya gittik.)

She wiped her hands on a towel. (Ellerini havluya sildi.)

The telephone wires had been cut. (Telefonun kabloları kesilmişti.)

Experience is a way to wisdom. (Deneyim bilgeliğe giden yoldur.)

She is young but wise. (O genç ama bilgili.)

I wish you a happy new year. (Sana mutlu bir yeni yıl dilerim.)

I went shopping with my mom. (Annem ile birlikte alışverişe gittik.)

Both troops withdrew their forces from the region. (Her iki ordu da güçlerini bölgeden çekti.)
I will be there within ten minutes. (On dakika içerisinde orada olacağım.)

I don’t go anywhere without you. (Sensiz hiçbir yere gitmem.)

I witnessed a murder. (Bir cinayete şahit oldum.)

She is a married woman. (O, evli bir kadın.)

I wonder who is this guy. (Bu adamın kim olduğunu merak ediyorum.)

You look wonderful! (Harika görünüyorsun!)

He chopped some wood for the wood. (Şömine için biraz odun kesti.)

Mix the soup with a wooden spoon. (Çorbayı tahta kaşıkla karıştır.)

Do you know the words to this song? (Bu şarkının sözlerini biliyor musun?)

He has been working for twenty years. (O, yirmi yıldır çalışıyor.)

We are look for qualified workers. (Nitelikli işçiler arıyoruz.)

She is a working mother. (O, çalışan bir anne.)

Works are going well. (İşler iyi gidiyor.)

They will join a drama workshop. (Onlar drama üzerine bir atölye çalışmasına katılacaklar.)

Spanish is spoken in many parts of the world. (İspanyolca dünyanın bir çok yerinde konuşuluyor.)

She gave me a worried look. (Bana endişeli bir bakış attı.)

Don’t worry about me. (Benim için endişelenme.)

How much is this painting worth? (Bu tablonun değeri kaç para?)

She would look better with long hair. (Uzun saçla daha iyi görünürdü.)

The nurse cleaned the wound. (Hemşire yarayı temizledi.)

I wrapped the baby in a blanket. (Bebeği battaniyeye sardım.)

The teacher wrote the answers on the board. (Öğretmen cevapları tahtaya yazdı.)

The writer expresses himself correctly in Turkish. (Yazar, kendini Türkçe’de doğru şekilde ifade
edebiliyor.)

He is professional on reading of ancient writing. (O eski yazı okuma konusunda uzman.)

The children were playing in the yard. (Çocuklar bahçede oynuyordu.)

Yeah, right. I got it. (Evet, doğru. Anladım.)

The museum is open all year round. (Müze tüm yıl boyunca açık.)

She yelled out in pain. (Acı içerisinde bağırdı.)

There were yellow flowers on her dress. (Elbisesinin üstüne sarı çiçekler vardı.)

Is this your jacket? Yes, it is. (Bu senin ceketin mi? Evet.)

Where were you yesterday? (Dün neredeydin?)

Are you ready? Not yet. (Hazır mısın? Henüz değilim.)

Rich soil yields good crops. (Zengin toprak iyi mahsul verir.)

You said you knew me. (Sen beni tanıdığını söyledin.)

I am the youngest of three sisters. (Üç kız kardeşten en küçük olanı benim.)

Excuse me, is this your watch? (Afedersiniz bu kol saati sizin mi?)

Is he friend of yours? (O senin arkadaşın mı?)

Don’t fool yourself. (Kendini kandırma.)

He was very agressive in his youth. (Gençliğinde çok agresifti.)

They are trying to strengthen the new trade zone. (Yeni ticaret alanını güçlendirmeye çalışıyorlar.)

They took their children to the zoo. (Çocuklarını hayvanat bahçesine götürdüler.)