You are on page 1of 2

ELDAR HASANOĞLU İLE AZERBAYCAN – GAZZE ÜZERİNE

SÖYLEŞİ
AYASOFYA DERGİSİ – İZZET YURDU GAZZE ÖZEL SAYISI

Doç.Dr. Eldar Hasanoğlu, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

1. Türk Devletler Teşkilatı’ndaki ilişkilerin ileri seviyeye taşınması, Karabağ Zaferi


ve Zengezur Koridoru gibi çok değerli gelişmeler yaşanırken, İsrail Gazze’de büyük bir
katliam gerçekleştiriyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

İsrail’in uyguladığı şiddetin Karabağ Zaferi, Zengezur Koridori vs. gibi olgularla alakasının
olduğunu düşünmüyorum. Filistin’deki çatışmalar neredeyse bir asırdır devam etmekte. Daha
Britanya Filistin Mandası döneminde bölgede Yahudilerle Arap/Müslümanlar arasında
çatışmalar yaşanıyordu. 1948’de İsrail devletinin kurulması itibariyle taraflar arasında çatışma
yaşanmadığı bir gün bile neredeyse bulunmamaktadır. Hatta bu çatışma sadece İsrail ve yerli
Filistinliler arasında kalmamıştır, 1967 ve 1973’te olduğu gibi birkaç Arap devleti İsrail’le
savaşa girmiştir. Yahudilerin dini milli motivasyonlarla kutsal topraklara göç etmeleri ile
bölgede tansiyon yükselmiş ve devlet kurmalarının ardından sürekli savaş hali olmuştur.
Karabağ zaferi ile İsrail’in yayılmacılığı arasında bağlantı kurmak, uyumsuz görünmektedir.
Çünkü Karabağ’ın Azerbaycan’a aidiyeti uluslararası hukuk tarafından onaylıdır. Oysaki
İsrail’in bölgede yayılmacı politikası uluslararası hukuk normlarına uymamaktadır. Bu
yayılmacılık işgal niteliğinde olup İsrail’de iki devletli çözüm yanlıları dediğimiz pek çok
insan tarafından da reddedilmektedir. Mevcut iktidar köktendinci motivasyonlarla dini
metinlerden hareketle Filistinlilerin yaşadığı toprakların atalarından kendilerine mirası
kaldığını ileri sürüp bu toprakları ele geçirmekte, direnenleri katletmekten çekinmemektedir.
Kullanılan bu dayanağın 3.000 seneden çok daha eskiye ait olduğunu göz önüne aldığımızda,
böyle bir yaklaşım meşru kabul edilirse günümüzde dünyada sınırları değişmeyecek ülke
neredeyse yoktur. Bu yüzden, İsrail’in de siyasi arenada köktendinci doktrinleri uygulamayı
bırakıp günümüz uluslararası ilişkiler normları sınırında kalması isabetli olacaktır.

2. Bazen devletler ve o devletin halkları farklı düşünmek, konum almak


durumunda kalabilirler. Bunda reel politiğin etkisi yadsınamaz. Azerbaycan halkının
Gazze’ye bakışı nedir?

Her ülkede olduğu gibi Azerbaycan toplumunda da farklı görüşler mevcuttur. Kimi İsrail’i
haklı bulurken kimi de Filistinlileri desteklemektedir. Her kesim kendisini destekleyecek
dayanaklar ileri sürmektedir. Buna rağmen, istatistiksel bir bilgi sunamamakla birlikte, büyük
çoğunluğun Filistinlilerin derdiyle dertlendiğini söyleyebiliriz. Eldeki sabit veriler bu konuda
Azerbaycan yönetiminin yaklaşımını öğrenmek için daha uygundur.
Azerbaycan yönetimi İsrail ile ilişkilerini bölgesel ve küresel ölçekte kendi ülke çıkarlarına
göre düzenlemektedir. Azerbaycan Müslüman bir toplumun ülkesi olduğunun farkındadır ve
hem kendi toplumu nezdinde hem diğer Müslüman ülkelerle devletlerarası ilişkiler açısından
dengeleri gözetmektedir. Örneğin, Azerbaycan devleti kurulmasından 32 sene sonra İsrail’de
büyükelçilik açmıştır ki bunun, İran’ın Ermenistan’a sınırsız desteğine karşı tepki sonucunda
gerçekleştiği herkesçe bilinmektedir. Azerbaycan yönetimi İsrail ve Filistin arasındaki tüm
hususlarda uluslararası hukuk normlarının uygulanmasından yana olduğunu temel siyasi çizgi
olarak benimsemiştir. İsrail Mescid-i Aksa’ya saldırdığında kınamış, kutsal mekânların
korunmasına yönelik hassasiyetini ifade etmiştir.
Yeri gelmişken, Türkiye’de özellikle sosyal medya aracılığıyla yaygınlaştırılan bir yanlışı
düzeltmekte fayda vardır. Tamamen asılsız veya mecrasından saptırılarak sahteleştirilmiş
örnekler sunan bu iddiaya göre Azerbaycan İsrail’in yanında saf tutmakta, Filistin’i
umursamamaktadır. Bu söylemler, başta Ermeni lobisi olmak üzere Türkiye Azerbaycan
kardeşliğini bozmaya çalışan mahfillerin üretimidir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki
uyumlu birliktelikten rahatsız olanlar, bu iddiayı tedavüle sokmakla Türkiye’deki Filistin
hassasiyetinin Azerbaycan’da karşılığının bulunmadığını uydurarak arada soğukluk
oluşturmayı hedeflemektedirler.

3. Ümmetin mutabık kaldığı çok az konu var diyebiliriz. Bunlardan biri de Mescidi
Aksa’dır. Türkiye, İran, Azerbaycan, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan ve halkının
çoğunluğu Müslüman devletler bu konuda mutabık görünmekte. Fakat işleyiş açısından
neredeyse tüm bu devletler reel politik çerçevesinden Mescidi Aksa’yı yıkmak isteyen
Siyonistlerle iş tutmakta. Dinler Tarihçisi olarak meseleyi nasıl görüyorsunuz?

Radikal bir söylem olduğunun farkındayım ama İsrail devletindeki siyasi gruplaşmalar, sosyal
yapısı vs. konular üzerine çalışan birisi olarak, ben İslam ülkelerinin İsrail ile ilişkilerinin
daha da gelişmesinde bir sakınca görmüyorum, bilakis doğru yönetilmesi kaydıyla bunu hatta
zaruri buluyorum. Çünkü İsrail devletinin kurulmasına yardım eden ve hala desteğini
sürdüren Batı, bölgede sadece kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde dengeler
oluşturmuştur. Bu düzenin teşekkülünde Batı’nın stratejik çıkarlarının yanı sıra Evanjelist dini
doktrinler de etkili olmuştur. Oysaki bu düzen yakın ve uzak vadede bölgenin asıl sakinleri
olan Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler için çeşitli risklere gebedir.
Asırlar boyunca Yahudilerin Müslümanlar arasında huzur içerisinde yaşadıkları, fakat
Hıristiyan dünyasında en temel yaşam imkânlarından yoksun oldukları tarihsel bir gerçektir.
Oysaki Batı, Yahudi hafızasından bunu silmeye ve Müslümanların Yahudileri yok edeceği
tehdidiyle Hıristiyanları koruyucu ve yardımcı olarak göstermeye çalışmakta, dolayısıyla
İsrail’in Batı’ya bağımlı olduğu atmosferi oluşturmaktadır. İsrail’de de bazıları bunun
farkında olsa da, İsrail çevredeki Müslüman devletlerden yeşil ışık görmediği için
Evanjelistlerin desteğine mahkûm kalmaktadır. Oysaki Müslüman devletler İsrail’i Batı’nın
maşası olmaktan kurtarma hedefiyle ilişkilerini geliştirip onu bölgesel dengeler düzleminde
bir konuma getirebilir. Bu, dinler arasındaki nihai savaşı engellemez ama günümüzdeki gibi
hırçın, gözü dönmüş İsrail’in ölçüsüz şiddetini kesinlikle engelleyip en azından bölgede
huzurun temini için çeşitli olanaklar sağlayabilir.

You might also like